Está en la página 1de 693

FARSÇA-TURKÇE LÜGAT

GENCİNE! GÜFTAB
FERHENGt ZİYA

Yazan:
Z İY A ŞCJK Û N

DEVLET KİTAPLARI

MİLLİ EĞİTİM BASIMEVİ — İSTANBUL 1984


m iş im ; fa k a t ne fa yd a ki su Güneş gözden gizlenince uzun
içmeğe kudretim yok. gecenin eteği uzadı: gece uza­
(Şair)
dıkça uzadı.
§ İğne ve çuvaldız deliği. (Şair)
w£İJt-l |t~İ52 ü jy <*—*■ J*- İJ>.
c"! j tf jjl*- s, v . J r -
iSj**
D üşm anların o kadar belâ ve O kavgada tskenderin mızrağı
mihnete uğramışlardır k i dün­ güneşle boy ölçüşüyordu.
ya bu kadar geniş iken onların (N izam i)
gözüne iğne yurdusu gibi dar jU (çeşme sâr) = Çeşmesi,
gelir. pınarı çok olan yer. (jU
(Fahri)
A b ı murğân (ba .).
iUj juT (çeşme’i âteş feşân)
öj}~ (çeşm e’i sö ze n )= Ç e ş-
= (k .) Güneş. mi süzen.
vtii (çeşm e’i âfitâb) = Gü­
o / j} ( çeşm e’i kirgün ) =
neşin parıltısı = V j.»*- (çeş­
(k.) gece.
meli hurşid).
(çeşm e’i nur behş)—
jjtc 3 3 tiU-l J?I
(h.) Güneş § Abıhayat: bengi­
i^ j\ J»-- J i
su § Mâşukun ağzı.
(çeşm e’ i nüş) = Bengi­
Eğer benim pişm a n lık göz ya- su § Mâşukun ağzı.
şırtı özür dilemezse günahım ın
tozundan güneşin aydınlığı ör­
tülür. ( ç e ş id e n ) = Tatmak.
( VahİJ)

ijıi (çeşme bemâhi şu- O—V •.',>* • ö\>


den) = (k .) Güneş Balık bur­
Cm«Ji (Jİ-v ^•J' <
cuna geçm ek.
jjjj,- (çeşme’i tedbir) = Di­
mağ, beyin § Kuvvei müfekki­ Ey ruhani bahçe! Mey vay ı gör­
re § (k.) Akıl ve tedbir sahibi. m ek tatm ak gibi değildir, de­
dim . Cevap olarak: E y S a 'di I
(çeşmeli hâveri, çeşm e’i röşen, Beyhude hayale dalma; güm üş
çeşme’i siınâb, çeşm e’i germ ) elma, güm üş gibi çene; topla-t
= (k .) Güneş. mak: tatm ak için değildir dedi.
(Sa'di)
S
ı>*b b
Cz (Çe 8>) Y ayık § Çıkrık.
C T (ç « § ) = A banoz ağacı yahut ( ç e g b u lu g ) = Istırap ile
abanoz gibi bir ağaç. olan nara ve feryat.

C f te 1») = Ç i t ve çubuktan örül­ * (ç e & b e ) — Bir nevi saz.


müş perde, bölme.
H-i- ^ Jull»
( ç e g â z ) = K ö t ü dilli, hayâsız }Jİ«>
kadın. M ızrabı çeğbeye sürünce her
- işiten ona m eftun olur.
(M e t n d )
( ç e ğ â le ) = Ermemiş meyva.
Dilimizde çağla denir. •^ '
(çn g d ) ■
= Puhu (jku.) (6a.).

’ * * ( çegam e,
ç e k â m e , ç& m e) = Kaside. * (ç e g r) -= İltifat, hatır sorma
§ Korkma. Mastarı çeğrîden.
<*j r1*- **3&y, **

* ( ç e ğ e r ) •= İş görmekten el
(Vji-.) (ba.).
ve ayak derisinde peyda olan
katılık.
* ( ç e & â n e ) = Bir nevi saz. ı* «• ,
Kanun yahut keman diyenler de ( çegrb âre,
vardır. Ekseriya çeng ile bir­
ç e ğ r v & r e ) = Yosun.
likte söylenir.
*•• */
hTVU. A * *
4>‘U» ^ jj*I jl ^ (ç e fc rişte ) - İğe sarılmış
l*V olan iplik yumağı § Çulha ma­
için d e daim a çeng ü çegane surası.
olan bu evi, bu ev nasıl evdir,
diye sahibinden sorunuz.
( ç e g e z ) = Süpürge otuna ben­
(M evlânâ)
zer yavşan gib i beyaz bir ot.
Muarrebi (şeğâne) dir § Musi­
y jt ûjt
kide bir perde § Çalışkan ve
j^ r j Ot' ^ <<j'>" x r
mukdim.

*» „ • Senin m arşam aya benziyen k u ­


**>■ ( çe g b u t, ç e ğ - lak tozun bembeyaz oldu. S a ­
b fit) = (cJ.*.) (ba.). çın, sakalın ağardı. B u hayâsız
kocakarm m izinde ne vakte
kadar koşarsın. ^ ( ç e ğ e l) = Büklüm ve buru­
(Nâşır) şuk § Meşin su kabı, matara
(A r.)
( ç e ğ z ) = Çıban yahut ağzı
kapanmış fakat içinde cerahat
(ç u ğ e l) = Z ırh : savaş elbi­
kalmış yara.
sesi. Türkçesi çukaldır.
trU Ji-i-". ıjtCiylr
t?j>f J"- oy*? <
ı-V J'ıK-,

iç i cerahatli yarayı neşter ile


Başkaları gibi dem ir zırh g iy­
yarm azsan nasıl iyi olur.
( Mevlânâ) mez. Genabı H a kkın ism et ve
§ Kurbağa. h ıfzı silâhı om uzundadır.
(Dehlevi)
j 3j 4'j*’
..»s. o'j'r i*?
‘ 3**’ (ç u ğ u l) = Koğucu = suhen
\rty
çın (A r.) fu\
Güzeller gibi gündüz cilve edi­
yor. Kurbağalar gibi gece tekrar
gelmiş. (Ç İİ») = & ^ a .)
(M evlânâ) * s*
§ inilti § Korku.
( ç e ğ e n d ) = Düğümlenip
arkaya salıverilen yahut ensede
( ç e ğ z ld e n ) = inlemek top edilen saç.
§ Korkmak. /*»»
(ç u g u n d e r ) = Pancar.
JıJV S. )tr •J'.j^3 »V. }Jj~“
My>
Ne vakte kadar bu azap de­
nizine balıkçıl gibi dalar, do­
lap gibi inliyerek dönersiniz.
{Mevlânâ)
E y m utrıp l Gel k i o saz ; bir
(Reşidi) ve (Nizâm) da. (z) ye­
ahengiyle sofuları papazların
rine (r) yazılıdır.
kilisesine götürür.

dL
» (ç u g u k )= S e rç e kuşu. D o ğ ­ '.r
(H a sre v )

rusu (c) iledir. (Naşiri). (ç u ğ n e ) = Serçe kuşu


£_*j ö j t e ö ' T rJ-
//' -u*r ûjr <Ua>- f * ^ ( ç e f te , ç e f d e ) =
Vijj1,
Eğri.
B aykuş gibi uğursuz, karga gibi
aç, serçe gibi ufak, güvercin jS jl
$ibi gevşek y a h u t za yıf. t
(Pürbehâ)
Nice geceler sen halvet ve isti-
rahatte iken ben sabaha kadar
-***’ (ç u ğ ü ) == Baykuş nev’inden
eğri boyumdan kapı halkası
yapalak denilen kuş § Serçe
yapm ışım . kapında kıvrılarak
kuşu. sanki halkasını teşkil etm işim .
• ft (Ehsîktti)

( î uâ “ k ) = Serçe, kuşu = jiy *-*>■ f ’"
(6a.). Tahfif ile çuğu da de­ £i». j\/ it.S ,j- o*~j j' jb
nir. Ânğıt diyenler de vardır.
Surhâb (ba.). Vücudum günah yükünden nü­
k / / nün boyundan daha e*ri, gön­
^ ”4 *?"’ ( ç e ğ î d e n ) = Çalışmak, lüm kederin genişliğinden m i­
çabalam ak. m in halkasından daha dardır [*].
^\ ( Ş ü r id e )
\

( ç e f â le ) = Kuş sürüsü. § Asm a çardağı § Töhmet ve


iftira § Ç ocuk oyuncaklarından
ı i j ty' ö'jl'" çomak.
s*\t • /
H indistandan bahar kuşu bize (çe f s Id e n ) = Yapışm ak
karşı seğir der ek sürü sürü geldi. — çespiden.
(Nâşır)
3X J-'.S- }& ç".1^ J3
jj
( ç e f t ) == Çardak, balkon, tır ' u r*
divanhane, kameriye. L /j u*j*- j l ■^-'-"-*3 *
0^. â.1
Her kim n efsini ıslahta satt-
(ç u ft) = Dar, sıkı ve toplu
saklarsa kendi kadir ve haysi­
§ Kırılmış sütun altına daya­
yetin i azaltm aya çalışm ış olur.
dıkları direk.
Ey söz dinlem iyen şom nefsim !
[v] Ş ü r id e , a s r ım ız d a y a ş ıy a n ç o k z e k i
(<çift) = Kapılara takıp üze­ ve k u d r e t l i â m â b ir ş a ird ir ki h ic rî 1280
rine asma kilit vurdukla? ı zincir. d e d o ğ m u ş 1345 t e ö lm ü ş tü r .
Sana kaç defa hırs ile dünyaya § Çene:i»; vUjüç (çeku çâneze-
sarılm a, meyletm e, dedim . den) = Çene çalmak, geveze­
( Ibni Y em in) lik etmek § Çiftçi aletlerinden
yaba § Hallaç tokm ağı § A ğ a ç
^ (ç e k ) = Berat, hüccet, tapu budama.
tezkeresi, poliçe. Muarrebi .tu
(şek) dir. Berat gecesine [*] ^ ( ç i k ) = Dört taraflı aşığın
şe b ice k denir § S ö z § Çekiden çukur tarafı § İçi çıkmıyan çe ­
= damlamak tan emir. tin ceviz § Sekizde bir (Ar.)
*

Jji o1 -
c~s övül 'îjlitr' jVt • »
* (çû k ) = Çük : erkeklik be­
^kS *j*J3^jt
triji- v 1'5’ 1-'. ^ j y lirtisi § Diz. İ j; (çuk zeden)
»J,_3iji. J> X = diz çökmek.
ıî 'j y
î l u s i , . . . .
Çok zam andır geçmişlerinin * * t • ( çekaçak,
kütüphanesinde arkadaşlarına ç e k â ç e k ) — Kılıç ve topuz
h a kkiyle başkanlık etm ek için gibi katı cisimlerin birbiri ar­
beratın vardır. H er ne söyler­ dınca vurulmasından yahut bir­
sen doğru olur: isabet edersin ve birine, bir yere dokunmasın­
hasm ınm hiçbir veçhile söz ve dan çıkan ses.
itiraza kudret ve m ecali olmaz. >jlT
Sen kendi konuştuklarına lâ fz >y-) jJ ' J
cihetiyle inci dam latıcı ol: inci J—4
gibi kelim eler saç; düşm anları­ M ızrak ve ok, çözgü ve atkı
nın yanağına göz kanı dam la­ gibi birbirine girdi ; topuz ve
sın: düşm anlarının gözleri kanlı toğulgadan çatırdı yükseldi.
yaşlar saçsın, (Esedi)

§ Katra, damla.
(S â t e n İ )
d «ü d’ <düCL
» * ( çukaçuk,
, . . .

illi *>î j\ Zy? ç u k ç u k ) = Halkın ağzına ya­


i!U- ç-Ş j** 1j yılan söz.
/•U

K an dam lası, kara toprağa lâ­


y ı k değildir; güm üş bedenlinin B u sır ortaya y a y ıld ı.
(,Z u c â c i)
başını kılıçla yarm a.
(Şair) ıi’>.

[*] Ş a'banın on beşinci gecesi. J t-’


c id d î değil , şaka ve gülm e
tarikiyle m escidi bir dedikodu
kapladı. tatlı kavun.
(Senâ’i)

^ , ( ç e k â n ld e n ) =» Damlat­
( ( ç e k â d , ç e k ftd e )
mak.
= Başın tepesi.
ıtJ 9ûUA-» üjjj JU. w£-u-
JL±> cA \
jj yi jj w-jl jı?
.»<»■1- j» «’ ,>
jUu
jU.»
Senin kûpm ın toprağı bahsini
A y a k ta n tepeye kadar demire
S e lm â n ın gözünden sor; çünkü
batm ış bir halde iptida m eyda­
onun işi bu kapıda inci dam ­
nın önüne piyade olarak gitti.
ÇAWr ) latm ak y a n i ağlam aktır.
(Selm ân)
§ D ağ tepesi.
Lâzımı (çekîden)dir.
>£>• jl -£)t *J*m>
+S"
< •J ^
Irandan rüzgâr gibi bir asker ç e k â v e k , ç e k â v e ) = T oygar
geldi diye gözcü dağdan koşa­ kuşu (Ar.) cJuiji.ı. Ferhengler
rak geldi. serçeden büyücek tepeli ve
(Firdevsi) güzel sesli bir kuş diye tarif
ediyorlar.
\ 'V '
** ** ( ç e k â ı e ) = Kirpi. Jİf l üjlf
j'S'r <iyr ~y> ıJ.^ oj5- j

( ç e g â l ) = A ğ ır ve kunt >'/ (ba.).


şey. jUSL»j>t w-J
j, w—I C-| Qy&jl

( ç e k â m e ) = Kaside ve
şiir. (G) ile de doğrudur.
Toygar kuşu gagasına m usikar
denilen sazı bağlıyalıdan y a n i
j*i J£il İİJ-» ı3j*5 j f I terennüme başlıyalıdan beri
ji *. pr v% bülbül erguvan ağacına erganun
l/ÎS
bağlamıştır.
Eğer bu güzel kaside pâdişâhın (M u i t z l )
kabulüne m azhar olursa altın = Çeğâne.
kâğıda güm üş suyile nakşede­ ıMs j
rim . i&rr fi) s.j ■
>' *>
(Kââni) •U jJi*
B ülbülün kederi gülden yatışır.
Çeng ü çeganenin ince ve kalın ,1 ( ç ik ç ik ) = Islak fitilin ya­
nağmesinden değil. narken çıkardığı ses, çıtırtı.
(H in d u Ş âh )
11/
«u». (ba.) § Musikide bir makam.

jJ.'t iljKç tf'j’’ j* F itilin çıtırdam asının sebebi ne­


jV dir?
(H akim )
§ Yaşlık.
Ç ekâvek nağmesinden dağda
k e k lik y in e raksa başladı.
(Seyf) ( ç e k r e , ç e k le ) =
Küçük su damlası, serpinti.
Burada çekâvek’i birinci mâna­
ya da almak mümkündür. •jkİ
—* ‘lir
iijSTç «fiy ./*'>'
i 'V
ji1 ->''j j —13 «■
ı/Uli Yedi deniz ona nispetle bir
katra, bütün varlık onun d a l­
M akam , çekâvek m akam ı olsa
gasından bir serpintidir.
da düşm an terennüm ederse
(Mevlânâ)
zemberek okundan fa rk ı yoktur:
t*
m akam ne kadar lâ tif olsa düş­
l>>.» jt-,
M Vfç
m an ağzından terennüm edilin­ IV
ce insana ok gibi batar.
(N işim i) A ya ğ ın ı ih tiya tlı bas k i her
i * duvara yürek kanı serpintisi
sıçram asın.
( ç e k â v k a h ) = Y a y çi­ (Meolânâ)
lesinin uçlarında ipekten halka
Şimdi halk arasında çekke d e­
tarzında yapılıp za g tâbir olunan
nir. Mastarı çekiden dir (Nâşırl).
sargıya geçirilen şeydir. K e­
mankeşler arasında tunç denir.
* ( ç e k e s ) = D oğan ve şa­
ilü d r < (çek çâk f ç e k . hin tüneği, oturağı § (k) nin
tutariyle utanma.
çek) = (b a .) § Yem ek
yerken yahut soğuktan dişle­
rin birbirine vurmasından çıkan ( ç e k s e ) — Altın, misk ve
ses § Su damlası sesi. Üçüncü amber sardıkları k âğ t.
mânaya gelen (çekçek) in, ko­
t j ' 'oij, i!j*V i i j e.—ii
nuşurken (ç) leri esre okunur 41 ^ jl ««X*-
(Ni?âm). efj/l
O turdu ve m ıskal ile değil d i­ Sırma işlemeli elbise mânasır
lencilikle arpa arpa birikm iş Türkçedir. Farsça lügatler hırka
bir altın sargı kâğıtçığı çıkardı. dikişi gibi teyelli dikiş mârja-
(E n v e r i) sına da yazmışlardır.
§ D oğan ve şahin tüneği. t* t?!< j*- Jb \t>j- ,

u'jV. J** e 1", i


jır /
<4j.r
Doğan yü kseld iğ i zam an tekrar H oroz gibi erken kalk k i başını
yerine gelmez. kırm ızı taç, vücudunu işleme
(Sözen i) kaftanla süsleyesin.
(Kem âl)
’ı 'C
^ . « (ç e k s îd e n )= U ta n m a k . Bu türlü işlemeli elbiseye çi-
kendüzi derler.

(ç e k u ş ) = Ç ekiç. Konuş­
mada (k) ço k defa şeddelidir. çegu n d er) = Pancar

( ç u k ı ı k ) = Serçe kuşu § *
tpek kaytan. (ç e k u c ) = Dişengi: taşçı
tarağı, değirmen taşı dişeyecek
alet § Çekiç.
(ç lg il) = Türkistan da güzel­
leriyle meşhur bir şehir.
il^İCL
* (ç e k u k )= S e m izo tu § T o y ­
c—<^ L 4_jjl# gar kuşu.

B u lâle yanaklılar k i asılları


(ç u g u k ) = Serçe kuşu.
Çigil'dendir; Yarabbi! tem iz
olan hilkatleri hangi çamur­
dandır. A»
(ç ig u n e )= N a s ıl, çi ile gü-
(Şair)
§ Su dibindeki çamur. ne’den mürekkep istifham edatı.
jj »1 di 4i ^>* (j1
^ çe J u m J jre t) = İdrarı, v. ü|<V. *>.&?

yolunu y a ’tarak damla damla


çıkaran bir nevi mesane hasta­ S ıhhatte olan v ü c u t: vücudu
lığı (A r.) fj^JijKUr). sıhhatte olan kim se tatlı uyku
içinde, geceyi hastanın nasıl
geçirdiğini ne bilir.
by. .jujCj. (çekîde hun) = Üzüm
jlîi^ û* ö\j şarabı fju..
^Ifc .iİ
*
Onun ne gördüğüne ve onu
<-V” (çel) = Çeliden = gitmek ten
nasıl gördüğüne dair ne sö y li -
emir.
yeyim ; benim düşüncem d ili
bunu söylemekteH âcizdir. jij er* «fi! y j*
(Ş âh f âhir) ite f' s ı / >y- ö*
S * l-

^ . «* ( ç e k id e n ) = Damlamak. Senin acele gidişinden benim


ayağım topal oldu. Ben g itm i­
*)j*' yorum. Sen istersen git.
ıfJ# j j i > û * 32.
(N âfir)

Yackup senin kadar güzel bir


( ç il) => Çihl (m uh.) « Kırk
evlâda m alik olsaydı gözünden
§ Ahmak.
kan dam lardı.
( Yeğ mâ) J*>
J*' j' / S
‘- a C S>*~
^ - * ( ç u k l d e n ) = Emmek.
Ç ukide = Emmiş. A h m a k k ırk sene bilgiler ka­
zansa da anlayışlı kim selerden
daha olgun nasıl olur.
( ç e k id e ) = Damlamış. (S a r r â c )

»i y ji—».j 'y *f § S ağ eliyle sol ayağı beyaz


JVj' *f Cu-jl?» öOt
olan at.
t*1*
>
Gül yanağının üzerine yu va rla ­
T ( ç u l ) = Dö! döş yetiştirme
nan göz yaşı lâle üzerine dam ­
aleti.
lam ış bahar yağm uru gibidir.
(Câmi)
§ Topuz. *
t-' ' ( ç e lâ s ) = Y em ek daha sof­
af j> BıU^> raya getirilmeden her kabdan
fi*** JLA3 J* bir iki lokma yiyen açgözlü
(Ar.) o-ijl.
Senin topuzun, pehlivanların
beynini bildirir : m eydana çı­ *" ( ç e lâ k ) = Bok böceği.
karır; kılıcın, düşm anların ba­
şından haber verir: başını keser. * ' t
(Ş e m si'i D ihisiâni) | ^ , ( ç u lâ n e k ) = Değnek üze-
rinde döndürülen bir bardağı - I *"
arasıra havaya fırlatıp tekrar «» ( ç e lp â s e ) = A laca keler
değnek üzerine düşürerek dön­ ( A r ) *iji.
dürme oyunu. Bir adı da .ıvijf . j f
(köze gerdânek») tir, çelâk mâ­
» , ( ç e lp e k ) = Gözleme.
nasına da gelir, dıu (ba.).
\
• kİ '
7 V•
• 7" (ç u lb u le ) = A cele ve telâş
( ç tlâ v ) = Etsiz pirinç pilâvı.
eden, sıkıntı çeken. Kulzum’de
Hafifletilmişi (çilev) dir, bugün
(ç) nin üstünü (b) nin esresiy-
böyle yazılır ve okunur. Acem
ledir.
pilâvı (Ğıyâş).
jlş ^ ( çilev kebâb ) =
Çilâv, v '* J J S ı**J <*’
»fJ1#-. j ) J ^ 3 >y ' j lSi
kebap, tereyağından yapılan jh &
İranın en güzel yemeklerinden
biridir. E y fik r in in nurundan güneş
örtüde, elinin cömertliğinden
•I bahar bulutu telâşta olan k im ­
*T* ( ç e le b ) = Muzıka aletlerin­ se!
den zil. (%ahir)
iliT JL# jCll p ja'I §Şairlere verilen ihsan. Bu ke­
wJİ5'j iUi' j-, .)> limenin Türkçe olduğunu söyli-
»L- >j f j\ »40 Jî~? yenler de vardır.

( ç ilç ile ) = Kaplumbağa.


/£ı tarafın aslan askerlerinin
w ^U •J
sıralandıkları ovada gök y u ­ «X#
kardan onlara (ojöij) okur y a n i
kıyam etin ya klaştığını haber K aplum bağa oturdu ve sofu
verir. Göz, siyah tozdan güneşi yolu kaybetti. Kaplumbağa o
görm ez ; kulak, kös ve z il sesin­ kırk çile çıkarandan y ü z kere
den gök gürültüsünü işitm ez.
iyidir.
(Ferruhl) (Kâsımulenvâr)
§ K avga, arbede, fitne. § Ç aylak kuşu.

, (ç n lğ u z e ) = Çam fıstığı.
O nun elinden, em niyet uyanık", •iy^r üi* — '/V*
kılıcından, fitn e uykuda. • i >..»* lTİJ J3
(Ka(rân) tfjİÎ
Her k im çam fıstığından zevk
alm azsa onun sakalına boza (ç u lv k ) = Değirmenin çar­
lâ yıktır kını dordurmak için çarka b ağ­
(Â zerİ) lanan ip (Nefîsî).
* ' ' ^
( ç e lik , çe le k )= 4 J i» . 4>- ( ç ille ) = Bez dokurken eninden
(ba.) artan ipliktir. Çulhalar bunu
dokumayıp parmaklariyle kıvı­
rarak bir tarafa bırakırlar §
(ç ilk ) = Kepçe.
Y a y kirişi § Dervişlerin halvet­
• '* te çıkardıkları kırk gün. (L)
( ç u le k ) = İplik ve ibrişim şeddesiz de olur. Kıncıncı gün
kelebi § İpekten örülmüş kay­ mânasına da gelir. (Çile’i
tan. buzurg)=zem herir (A r.)

u ;
» (çelm ele) = Bedava. ( ç e llp â ) = Haç. Muarrebi
(şalib) dir.
j—i c —*f j»- ji*
jile 4*" J <*\e y İj * y f )J ■**—*. X
fj* t »jJ j jj

H ak bilgi odur. Ö teki cihetten


dizgini çevir, bütün âlem i um u­ Eğer mescide gidersem senin
ma bedava ver. kaşın m ihrabım , eğer ateşgede-
{Natır) ye gidersem senin zü lfü n ha-
çım dır.
<Jf" (çil m e n ir e ) = o_ir oi' (Sadi)

(ba). § Her kavisli ve kıvrık çizgi.


(k.) Güzellerin zülfü [*].
O** ( ç e le n ç n ) = Kıyafeti pis,
perişan kimse. Türkçe çapaçul
(çem ) *— Naz ile salınarak yü­
bundan bozulmuş gibi görünür.
rüme. Bu mânaya gelen
(çemiden) den emir.
* W
1 (çuluc) = Değirmen dişen- r* Js. j~“ Sı
gisi (Burhan).

ii’X- (ç e lu k ) = A t ve beygir ye­ [*] Eski zam anlarda k ad ın lar zülüfleri­


ni haç şeklinde iki ta ra fta n y an ak ları ü ıtü -
decek ip. ne sa rk ıtırlarm ış.
B aşını bir defa keder ya ka sın ­ A dem oğullarından A cem şah­
dan kaldır: başını önüne eğip ları içinde onun dengi yoktur.
düşünme; gönül ferahlığiyle (JVizâri)

gençlerle salın. § Y em ek § İranın bazı vilâyet­


{S a d i)
lerinde göz mânasınadır.
§ Süslü, düzgün.
jNc
if' Xj jî; * *lj> f\ j ûltj; lT j y j j j l C—V
c— S j t j ı£-*'y J X J»s-
O nlarm âlem i başka bir âlem ­
Eğer inancın varsa ve din işin dir. N u r ile gözleri arasında
düzgünse kurttan iyi değilsen bir fark yoktur.
kurttan beter olma. (Sena i)
(‘ Unşuri) *>
§ Kazanılmış, cemedilmiş. (*» (çum) = Hayvan.
c—T ÎJuç j~J ö'+t- ^ j uA jlj ıf'

fV-
D ünya ve dünya m alı baştan
başa senin kazancındır. E y gitm iş ve hayvan olarak
(Ferruhi) tekrar gelm iş olan kim se! senin
§ Mâna. nam ın insatıların arasından
unutulm uş [*].
ûr*" A*
(H a yy â m )
B u spzün mânası yoktur.
§ Öğünme, iftihar ve bu mâ­
C—* \sf nadan emir.
*ij Cıj! y
fl’j
Zam anın şairiyim diye iddia
ediyorsun; fa k a t senin şiirinde K endi nam ve lâğabınla öğün­
ne lezzet, ne hikm et, ne mâna me, dedi.
var. , [Dal)
{Ş e h id )
§ Üzi\m cibresi § Soğuk § Çeş-
§ Kabahat ve sılç.
mezen denilen göz ilâcı.
Cj*J. fî-^ .(T X [*] N ijâm bu rubainin H ayyam ’a nis­
p eti sabit olm adığını ve ( ^ ) yerine
ı$j*y (•ciî^#Jı) su retin d e de riv ay et edildiğini ve
H ayyam’ın tenasuha kail züm reden olm adı­
Ona Cem dedim, Cem h a n i? ğını, eğer olsaydı başka şiirlerinde de buna
Cem ne dem ek? B u hususta iş a re t olacağını iddia ile rubaiye a it hikâ­
ben y a n ıld ım ve su ç lu y u m ; yeyi anlatıyor.
Saltnan selvi rüzgârdan salın­
(T (ç im ) = Yosun. dıkça çemende cennet hurileri
salınır sanırsın.
•V ' (Fer id)
\ » •> ( ç u m â ç u m ) = Alın (^4 r.)
a. <lı .
( ç e m â n ç l ) = tçi şarapla
» i CaJj »VjAi
dolu yatık [*).
j i u ; j> il*»- JjL.
'ij'y
Senin yü ksek köşkünün kapı­ ( ç e m â n e ) = Şarap kadehi
sında cihan padişahları öğüne- ve yarım kabağı nakışlayıp
rek alm lartnı yere koyarlar, içinde şarap içtikleri bir türlü
secde ederler. kadeh.
(N i z â r i )

(Reşidi) A rap ça baş kâsesi &


(ç u m â n e ) = Hayvan.
mânasına (cumcume) nin cem’i
olan ( cemâcim ) i yanlış oku­
muşlar demek istiyor. v I / f ^

\\£ Ben bir kadeh içmedim diye


* (ç e m â n ) = Naz ile salınarak
ne öğünüyorsun. O yle ise senin
yürüyen = hırâmân).
hayvana ne üstünlüğün var.
ÜK Jr* '.r o* o1-1: (Naşir)
iiîU
(Nefisi) orta ve kadehin dibin­
Benim salınıp gezen selvi boy­
de kalan yudum mânalarına da
lu m ,niçin çemene rağbet etm i­
yazmıştır.
yor.
(H a fız)
§ Şarap kadehi. v (ç e m â n !) = Sâki.
j W- -j ^ cM;
***** ı-V. ıf' û' •sy
ı/UK*
Şarap kadehi sürahiden doldu­ Ey sâki! bir defa benim tara­
ğu zam an bülbüller gibi nağ­ fım a salın.
(K â ş â n i )
meler terennüm ediniz.
(Nasır)
* (ç e m tâ k ) = A yakkabı. T ah ­
§ Çemen mevkiinde de kulla­
fif ile çemtek denir=çem şçâk,
nılır.
çemşek = çemnâk, çemenk.
■>* ÖJ* 4M sj- J .f
£)\jr XlLw [*J Boğazı d ar, karnı g en i; ve yayvan
şarap kabı.
kabı. Konuşma dilinde ( give )
c » » (ç e m çâ fc [*]) = Eğri, kam­ denir.
bur. *>
ji* fi il t > f Jjj
(ç u m ç u m e ) = A yak sesi.
c—lj flsj*) s>
ıf j tr>^ S, »t J1*" 3f
L âl renkli ik i y a n a k ile düzgün •h") £—i £jr*
endam, aşk kaygısiyle beni sa­ ıJj y
rarttı ve belimi büktü. Onun rüzgâr gibi çabuk y ü rü ­
(Ferruhi) y ü ştü olan atlarının nallarının
c~l i f j ıS)>' jfS —
*'5» x J j f tozu göze sürme, ayak sesi
f* j)> »■>&> kulağa zik ir sesi gibi erişti.
vi j y (S ü z e n i )

Uzun boylu, gül y ü z lü , m isk


kokulu odur. Burnu akar, ka m ­ (ç u m ç e ) = Çam çak : afcaç-
bur,, ağzı kokar benim. tan yapılmış su kabı.
(Süzeni)

4İ JT
‘** (ç e m ş) = Çeşm maklûbudur.
* ( ç e m ç u r ğ e ) = Bir nevi
j l i t Ja Jjr J. j
kamçı § Kamçı örülen iplik.
x j z~~>j ?
<Sj^
(*?“*» (çu m çu m ) = Salınarak yü­ Kâh bakışiyle âşıkların gönlüne
rüme (çem) in birinci mânasına ok saplar; kâh eliyle düşm an­
göre (ç) lerin üstün olması g e ­ ların başına kılıç vurur.
rektir. (M uizzi)
•*»TlTo
J- f j r * öl-—
»j
J-K i 3’c b j f fit;
O’.’Jis, ,İJ »V* a
l/Vtf V. J3
>,
ik i gözü ceylânların gözü gibi.
Baharın ilk ayı askeri salına­
(F i r d t v ti)
rak gelince soğuk, bozguna uğ­
radı, dağıldı.. § Naz ve işve ile yürüyüş.
(Pürbehâyi Cami)
c ij £*-• ’& f )>■ j i/y j^
§ A t, öküz gibi hayvanların
tırnağ-ı § Tabanı paçavra, kon­ JU-
cu çorap gibi iple örülü ve Sarhoş k e klik gibi k e y ifli ve
dilimizde cimcime denilen ayak- nazlı yürüyüp gitti. A yrılığiyle
[*] T ürkçe çam çak dediğim iz *u kabı âşıkların kalbini uaraladı.
m ânasına görülem edi. (S*gf)
a * a»
* ( ç e m ş e ) = Çeşmenin çev­ * (çem û j)= * Tepme atan huy­
rilmişi. suz at, katır, Muarrebi
(şemüs) § Bir çeşit ayakkabı.
^ f e e m e k ) = K uvvet ve kud-
jt-
ret, şan ve şevket, ilerilik, üs­ <->» (ç e m i) -» Mânevi. Çem (ba .).
tünlük. Çem lden den muzari.
y Jjî* j' ^ ıfjj**-* • *
O’.1 >" öj»i Jj'j (çem Iden)-= Salınm ak, eda
ile yürümek, eğrilmek,
Senin kabulün sayesinde şair­
lik derecesine y ü k se ld im , senin
yardım ınla öteden beri bu k u d ­
ret elimdedir. G ülistanda saba rüzgârı esince
f'A m ld ) salınm a genç ağaca: fid a n a
**
yakışır.
(ç e m e n ) = Çem en. fSadi)
f j\! Ij iU'l Oj'J» • -
*ysjt" «*
Jf" jLlM » ( ç e m i n ) = Sidik ve pislik.
Çâmin (m uh .).
Gıî/u ile otu arasında fa r k ol- C)K -V.j 11
m ıyan ittihat çemeninin tara­ 0h ök j->
vetini takdir ederim. My
(fâ lib ) B ülbüllerin y eri çemende y a k ı­
şır, bok böceğine p islik içi da­
ij«i (çemen pirâ) = Bahçıvan.
ha hoş gelir.
r*?. / '-ît o* ıf' (Mevlânâ)
f-h^jy- ^IV-* t, jç- <xyr î>V •>’ f
CJİJU L>\:^
. t (ç e n â b ) = Çadır tepesinde­
E y bahçıvan! Her ne kadar ki ağırşak.
söğüt gibi m eyvasız isem de U-* f'y y y^*î“
beni h a kîr görme ; güneş başım­ öj1? yjç* j 5 £j <
$■
da parıldayınca can ve gönül­
den gölgemi ararsın . Felek ağzım a çadır ağırşağı d i­
(Hidâyet) reği gibi direk soksa cenabından
başkasının m ed !h ve sena çadı­
t> *
* (ç e m n â ) = Katır (Nefisi). rını kurm am : senden başkasını
m ethetm em ,
(Rai!)
» (ç e m e n d ) « Cem end (6a.). § Pencapta büyük bir şehir.
F e rk tn g i Ziya
§ Halka. Bir çeşit ateş oyunu
1/
O T y ( ç e n â ç e n ) = Birbiri ardm- (Ni?âm),
c«t gelen ok sesi.
j ş -j •S' fa t:*- fj). (çen â rî vu k ed ü -
û■
1J^ j.j Cıi<' 3Î ) = İki kimse görünüşte denk
t#Ua olup hakikatte olmamak yerin­
Birbiri ardınca gelen ok sesinin de söylenir.
korkusundan zırhın altında ipek l>*— i/.* J l f wlıji
esvap kefen olda. >îyx* o-f j' •‘jfi
(N iza m i)
£y*' o* -O j'.'j'. X
V J jfc >-*. j' J*-J3
J t ( ç e n â r ) = Çınar ağacı (Ar.) JİJ* i/1
y*i
ji^». Şairler bunun yaprağını ^ w—İl»
parmakları açık avuca benzet­ jr
mişler.
K em al! Bu n a zik ve ince sözü
anla: bir kim seden hatırını k ıl
w— {y“y* ö\j ucu kadar incitm e. Eğer o kel
ı*V sofu seninle denk olduğunu id­
K endisinde halkın m enfaati dia ederse onun hakkında iyi
olm ıyan her el ve d il, zam bak bir söz hatırlarım : düşm anın
d ili ile çınarın elinden ya n i büyüklükte kendini senin gibi
yaprağından başka bir şey de­ sayar; lâkin ( çenâri vu kedü^i)
ğildir. y a n i kabağın çınara karşı dur­
(Mevlânâ) ması darbımeseldir [*].
(Kemâl)
Eski çınarın kendiliğinden ateş
alması meşhurdur. M/
* (çenâgf) *= Çanak.
O»-»'J iliU
• t
^ tfs C
j**' t (ç e n â l) = Çınar.
ıSjkf ✓* Jji- jl ytîT jjîy.
v <- M*
^ 7 ^ , (ç u n a n , ç i n â n ) = Ö y ­
N efsin helâkine sebep kendi
le, onun gibi, nitekim: çun ile
çirkin nuyudur. Ş u darbımeseli
ân’dan mürekkep ve muhaffeftir.
bir a kıllı güzel sö ylem iştir; her
ipek kurdu kendine kefen örer, [*] Bir çınarın dibine dikilen kabag-m
her çınar kendinden ateş çıka­ az zaman içinde çınarın tep e sin e çıkıp bir
rır: ateş alır. m ü d d et sonra düşâverm esi birçok dillerde
('A(târ) söylenen hikây elerd en d ir.
.'C
J^37 (ç e n b e r )
= T ef kasnağı, fıçı
çemberi gibi bir daireyi kaplı-
Ben senin yüzüne öyle âşıkım yan şey: daire çevresi § Ç ark
k i kendim den haberim yok. Sen vurmak yani döne döne daire
kendine öyle m eftunsun k i ben­ çevirmek § Halka.
den haberin yok.
(Sadî)
yl* ;l j» JJj
413>S itJJ
/" j \ j> jj<
t kİ J
jyt jVI tS*)* ıjj»-
Senin halka halka zü lfü n halis
âs m iskten; yanağın küm e küm e
H ikâye tatlı idi; sözü ziyade lâle yaprağtndandır.
(Ferruhi)
uzattım . N itekim H azreti Musa
(k.) Esirlik, bağlılık.
(K elim u lla h ) L «tu* ilH
yüksek hitabına karşı « ^L«t ı£jt J—j tf
tryı » cevabiyle sözü u za t­ t4£’ ıf>»- cK.j* er?.
j Ukp
m ak istemiştir.
C U r fl) Her ne kadar f ik ir cambazlığı
Konuşmada (ç) esre harekeli­ ettim se de y a n i fik r in i döndü­
dir. rüp dulaştırdım sa da bundan
fa z la bir şey bilm iyorum ; çün­
kü esirim.
*• ^iı>. ( ' A f (ör)
v (ç e n â n h e n ) => Ç o k güzel,
aferin gibi beğenm e yerinde 0■> f jo*. (çenberi gerden) = Bo­
kullanılan bir kelimedir. İkinci yun kemiği. (Ar.) .y y .
(n) nin kaldırıldığı da vardır. (çenberi m înâ)=(£.) G ök.

dC > .
(ç e n e b ) = Sünnet. . t (ç u n b e k ) = Sıçramak, atıl­
mak, kalgım ak § Mıhladız (Ar.)
« i i 'j ' Wi— W- I>*
Mıknâfis.

[•]
’C L
(ç a n b u l) •= Dilenci. Çunbuli
Çeneb * », « nafiledir. = dilencilik.
«Reva» y i helâl, «nareva »
. >'*»
haram bil.
(E bü N a şr) (ç u n b ü r) = Dizgin kayışı,

[*] F arsçadan A rapçaya manzum ve


değerli eski bir lügattir. (ç u n b e ) = T ırk az: kapı da-
yağı § T okaç: çırpıcı tokmağı, Zan habercisi onun kudsiyeti
deveci sopası gibi elde kulla­ vadisi sem tinde her ne kadar
nılan kalın ağaçlar. koştu ise de kenarını hiç gör­
medi: o vadinin ucu bucağı
C/' t . )>)
yoktur.
V ı r l A1* (Şerefeddin)

V f .y 'J j V. § j-tf T â k e y = N e vakte kadar


mevkiinde kullanılır.
t(fe*
İ k i şeyi ' k ır , iki şeyi kökle. .iT jV-, (•!;' j f f
G ürültü ve haykırm adan kork­ a/l _;L. j jU J f
iU**'/» j y j f w
«ıA
ma: dişin i kerpeten, gözünü
j jJ jl ju « i— f \ jT j *
parm akla kökle; böğrünü topuz,
başını tokm akla kır.
(Lebibi) N e vakte kadar ; bahar gelir,
gül açar, badem m eyva verirse,
§ Asm a kollarına yapışık üzüm
dersin. Bana nevruz altm ış kere
çöpü § Kalın, kaba adam.
m isafir gelmiş; altı y ü z d ef''
gelse y in e ondan başka bir şey
*♦1 *
^ .. , ( ç u n b îd e n ) = Sıçramak, değildir.
(L ebib i)
atılmak, kalgımak § Kaçmak.
• • § İstifhamı mikdarî edatıdır.

C 7 ‘ t ? (çin h , ç lh ) =■ G özü C—> ( î j f C.j-«


akan ve o sebeple kirpikleri aV
dökülen kimse. Sana fed a olayım söyle, öpü­
cüğün kaçadır.
(B e h a İ )
(çen d ) = End gibi üçten ona
kadar miktarı belli olmıyan sayı *. ' *'

(Ar.) (ç e n d â n )“=Çend ile ân dan


mürekkep. O kadar demektir.
•Xİ!? ar" (J^l) Ne kadar mânasına da gelir.

f ' V f ü -»->
Birkaç kişi benimle ahbaptılar.
(S a'dî)

§ Her ne kadar mânasını da .Sen ian a düşm anlığı ve cefayı


ifade eder. ne kadar artırırsan ben sana
karşı dostluğu ve vefakârlığı
^ ao.* jh»- azaltm am .
O zamana kadar mânasını ifa*
de eder. 5^. J> fi*

o '" }j>.û'-^r
L S .y * 3s* • / £ jJC B iraz ka tıyü reklilik edeyim ,
Ut hiçbir gönül bağlıyacak şeye
y a h u t bir sevgiliye, gönül ver-
E ndam ı düzgün olan güzellerin
m iyeyim dedim .
naz ve edaları bizim çam şa h ­ (Sa'dl)
nişli selvim iz y a n i sevgilim iz
cilve ile gelinciye kadardır. * .ı *1.
K » (ç e n d în ) «=Bu kadar:
(W » î)
ile (,>.) den mürekkeptir.
Tekrar edilirse ç o k mânasını
ifade eder. Cr.J^ç*
><«j ı 11L
ilJtîç- fjb
4» ûij>
B u kadar kedere taham m ülüm
•*s-j 0 * jl *'» J» ✓*
iW ı jtjAi J> yo k. E y istimdadedenlere im da -
>u deden! bana yardım et.
(N ifâm i)
Felekten şikâyetlerim o kadar
çok k i güle güle değil ağlıya-
rak söylenebilir: bana verdiği ‘ ^ 7 ( ç e n d e l, ç e n d e n )
her inci ve elm ası aldı O inci « S a n d a l denilen kokulu ağaç.
ve elm as nedir bilir1 m isin? Muarrebi (şendel) dir.
diş. diş. j? jj ı/^T j l » j j A
(Şa ir)
i-ıi». jl < Jjj-JİT ^

§ Sandal ağacı § Çinde bir «/Tli


memleket. A dem oklunun büyüklüğü kor­
n kunç bir felâ ket belirdiği za ­
(ç u n d e r) — Pancar=çuğun- man belli olur. Sa n d a l ağacının
der (mufc.) (ba.). kokusu yanm adıkça çıkm az.
(fCaânl)

•»J -»■‘■
‘t >j?s.
* ( ç e n g ) = E ğ r i büğrü § Başı
eğri bir çeşit saz § Kanunun
B ir yemeğin, pancarın vücudiyle
dik tutularak çalınan nev’i.
öğündüğünü hiçbir v a k it işit­
m em işim . ıjlj ût’l c » A i

( B tu h s k ) wâl j*U

^ 7 fçen d I)« °B iraz, bir müddet. ffe/ı bükük ihtiyarlar, zü lfü


kıvırcık gençler, ellerinde şarap
kadehi, kulaklarında çeng sesi. T (ç u n g ) ■= Söz. çungiden=
( S a te n i) söz söylem ek ten emir § Kuşun
fit* 1 cr! J* yerden yem toplaması.
^ ^^ ■**
a-l.T t£l£l
ı»jt* i jç »>v* j* ( ç ln g ) = Kuş gagası § O k
l/V ve mızrağın keskin tarafı.
Figan ve m atem im in çokluğun­
dan vücudum boynu bükük bir J « ( ç e n g â r ) = Y en geç.
çeng'e benziyor. Her kirpiğim ­
den göz y a şım iplikler gibi
eteğime kadar uzam ış. T ( ç e n g â l ) = İnsan pençesi,
(C am i) kuş tırnağı, yırtıcı hayvan kı-
§ insan, kuş, yırtıcı hayvan nağı.
pençesi. J ili? 4iri*’
yj^s.
ıfjJ- yy. JA* JUh/«
lifiJJ j\ ir*, j
Görm ezm isin k i kedi âciz olun­
H oroz döğüşte çevik ise de tunç ca pençesiyle kaplanın gözünü
pençeli doğanın önünde nasıl çıkarır.
saldırır. (Sa'di)
(Sa 'd i)
§K u yu çengeli § Yem ek çatalı
X ) iSjjj X y § Ç engâlî dedikleri tatlı: yağ
ile şeker v e b a l gibi tatlı mad­
deler içinde ezilmiş sıcak ek ­
£ger /ı7 ku vvetli ve aslan pen­ mek {Ar.) -±. Am aç § İnce
çeli olsan da bana göre barış bel mânalarına da görülmüştür.
kavgadan hayırlıdır. c - J . ıfc* <£ si. ju ^ (çengâl hust,
(Sa'di)
çengâl h u ş)= Ç e n g â lî dedikleri
§ Ç engel, hususiyle filçilerin fil tatlı.
sürdükleri kargaburun biçimin­
deki çengel § Ç olak mânasına
( ç e n jt e r e n k h â ç e )
da gelir ki sinirlere ârız olan
hastalık sebebiyle el ve ayağın «= Mecusi bilginlerinden biri.
büzülmesidir, ilk yazdığımız (Naşiri), «tUTjG* (çengerekhâ-
(eğri) den başka mânalar hep çe); (Nefisi), «*u5 .A - (çengerne-
ondan alınmıştır. gâçe) suretinde yazmış. (Zera-
lÎ-a» ( çeng bedii zed en ) tuşt Behrâm) >/V (çeke-
= Cezbetm ek, çekmek. renkhâçe) demiştir.
j-ı'1 ı>^ üy?- f j & f
A*T tfjlAjJ ytb LVj>
fV . - i rb j
D ölyatağtnda büzülen döl gi­
M ektup, Çekerenkhâçe nijı ya ­ biyim .
nm a gelince gönlü sevindi ve (Mevlânâ)
mesrur oldu. Jt li'
(Z er â tu şt Behrâm)
'j* i- tf-f! ojr

&r (ç in g iş ) = Efrâsyab’a yar­


dıma gelip Rustem tarafından
E y solm uş m arul yaprağı gibi
eğri büğrü kurbağa! serçe gibi
öldürülen ünlü savaş erlerinden
hava tarafına uçm ak mı istersin.
biri.
(Lebi bi)

i d
« ( ç e n g e k ) =» Ç engel, hu­ (ç e n g u le ) = Ç e n g denilen
susiyle fil sürecek çengel § saz § Pençe § Çengel.
Çengin küçültülmüşü = pen-
çecik.
İCT (Çîn S i l c ) = Kıvırcık saç.

‘ ( ç e n g e l, ç e n g u l) * '• '
= Çengel § Pençe. ^ » (çen g i m e ry e m ) =
Meryem eli, buhurı meryem
j'ji jUi*j
denilen nebat. Pençei meryem,
jV »y -v ı>#
buhuri meryem de denir.
>»■
Pençe ve gagasını uzatm ış , ^ fy j\ o-A
Aer ne görürse a ç ıy o rd u : gör­ fmS j' ölK-ıS* ö'-ç
l/Uâi
düğünü gagalıyor, zedeliyordu.
(C a fe r ) Gebeler meryem elinden ku r­
§ Orman. tulduğu gibi cihanın padişahı
M eryem in elinden kurtuldu.
(N izâm ı)
( ç e n g l h î ) *= Çaylak
kuşu. Birinci Meryemden maksat y u s-
ıe v ’in sevgilisi, İkincisinden
î' 1
maksat gebelere doğumu ko­
( ç e n g e lü k ) — Eli ayağı laylaştırmak için bu nebat ile
büzülmüş ve kıvrılmış insan ve yapılan tedavidir.
hayvan, çolak § Dermansızlı­
ğından dolayı bir yere dayana­
rak kalkan kimse. (ç e n g u k ) = Çengeluk.
"T (çenge) = idaresi altındaki * (çene) = Çene : çâne (muh.)
ahaliden evlenecek herhangi (ba.).
bir kızı önce kendi yatağına
alan zalim bir padişah. Bir gün
(çine) = Çîne (muh.) (ba.).
gene evlenecek bir kızı âdeti
veçhile yatağına almak istemiş­
se de kızın yerine kız kıyafeti­ ( ç in id e n ) = Toplamak,
ne giren erkek kardeşi yanın­ devşirmek, seçmek, istif etmek.
da sakladığı hançerle o namus ju-i jis -i^
düşmanını .öldürmüştür. Halk j&t y
sevinerek bu güne ju* (cldi
çenge) demişlerdir. jj* çiden (ha).

•_ ı
'• ü € ' •
^ * *•" (ç e n g id e n ) = Söz sö y­ ^ S T (çuı>In) = Böyle, bunun gib i:
lemek (6,r ) ile (>.) den mürekkep ve
muhaffeftir.

jiüı fj.j> ölf «I** £ıj}<+ fi*


t*’Vî- >3'- ıfV^'O
ıyyîw a X i*,1'»*!'- •s'
u f c li * Böyle bir vücudun göm lek g iy ­
mesi y a zıktır. Böyle bir yüzün
örtülü olması zulüm dür.
S u sm a k güzel bir fa zilettir. (Sadi)
Lâkin kendine d ilsizlik isnadet-
tirecek kadar değil; fa zile t sa­ (}£■? • ■>.* ı)j c j ) j )•
U>- ®«/j J 3
hiplerinin derneğinde o iyid ir
k i kendi bilgine dair bir şey
söyleyesin; zira a k ıllıla r sen Dostun yüzüne gönül pencere­
gül dalı m ısın yoksa gürgen sinden bakarım. H ayâlı adam ­
odunu m usun? bilsinler. lar takım ında görenek böyledir.
(N a ş ir i T âsi) (Tâlib)
\> >
K ( ç u n ü ) == Onun gibi: y öi? ^ (çu) = Çun (m u h ) ^ çun
(çun ü) (m u h ). (6a.).
• >• A t.* i 'l j j i t y jV

(çunüdpul) = Sırat köp­


rüsü. ÜiU
Sen m adem ki tem iz kalbli ve (çubhat) = Çetele.
tem iz tabiatlı bir güzelsin, kötü j ' A jv (çübhuvâr) = A ğ a ç kur­
kim selerle düşüp kalkm am an du (A r.) iij(.
çok iyidir. (çüb hürden) = D eğ­
(Hafız)
nekle döğülmek.
—- jL -ı 3 j i öU*
J—
U** jl J>- *u,jr (çübdâne) = İğde,
.ÜiL ö-o o jr (Çüb zeden) — Değnekle
A ş ık ile m âşuk arasında çok döğm ek. Kanun yoliyle olursa
fa r k vardır. Sevgili naz göste­ (çübkârî) denir.
rirse siz yalvarınız.
ia-vj* (çüb zın )= E yer kaltağı.
(Hafız)
^ u VİT (çübsây)= T örpü , rende,
W*
( ç u v â k ) = Y a ğd a pişmiş js a v jr (çüb şikâf)= O d u n ya­
gözleme, çörek, poğaça. rıcı § Kama ji (ba.).

• t
J-&.İK <t â * (çübkeş, çü b g în )=
Pamuk çekirdeğini pamuklan
V -* ’ ’ (çüb) = A ğ a ç parçası, kü­
ayırdedecek çark.
tüğü, çomak, sopa, odun.
:l- (çüb nân) = Oklava.
yjj*. J l İ J & 2 t
>.y v jr ( çüb n e v e rd ) = Çul­
jU. _)l i J t
haların üzerine bez sardıkları
ağaç, selmen.
jl'İt (tâned) (ba.).
«ıLl». j. X 'j'r ‘ C'J V * (çü b ek ) = Davul tokmağı.
jV.jr r^-J
jîlî Çübekzen, çübeki = davulcu,
bekçi başı, yasakçı.
fiu kaftanı meselâ kuru ağaca
giydirsek ağaç, ırm ak kenarın­ ,ju ^ — t ö ' X * Ov' *

IV '
daki selvi gibi yeşil ve taravetli
olur. Bir daha bekçiler gibi davul
( K âânl) çalma.
(Mevlânâ)
^ y . (çübân) = Çoban. Farsça
lügatler (p) ile daha doğru bu­
luyorlar = şubân.
i v.*t (Çüb best) = Y apı is­ (B ehrâm Çûbe) senin m eskeni­
kelesi. nin bir bekçisidir.
(H ıısrev)
V . v jr (Çüb penbe) =* Pamıık
„ çübe (ba.).
gibi yumuşak bir çeşit kav.
Au v jr (çübi taclim) = Ö ğ ret­ iiüi .ıi jç. (çübek u şn ân )= Ç öven,
men değneği. köpürtken.
- > Beni bir mağara köşesinde çan
( ç U b e ) = O klava § Kayın çalmağa m em ur olm uş ve pa­
ağacından yapılan ok. paz elbisesi g iym iş görürler.
(Hâkâni)
j £ X*î X+j

^ ^ ( ç n h ld e n ) *= A yak k ay­
Yüz oktan biri amaca rasgeldi.
(Sadİ) mak, tekerlenmek, düşmek §
İnadetmek.
§ Hürmüz’ün seraskeri, c?>.? çö-
bin {ba.), . »
(çur) = Sülün kuşu.
*
(ç iib ln ) =* Ağaçtan yapılan m öjjI)' tsjy- j ' v tfy,
her şey § Başa bağladıkları JÖJ ‘tJ5
J jy
mendil yahııt gelin duvağı.
Peri y ü zlü , uzun boylu bir huri;
Ov JM- J^J-0 keklik gidişli , yasem in yanaklı
r-[~ bir sülün.
(S ü z eni)
Ağaçtan ata binen çocuklar gibi
öjjl- narven (ba.).
gem iye binerek her tarafa sür­
atle gidiyordum . • >
(S elim ) (ç ö z ) = Bir yaşını bitirmiyen
ve henüz tülemiyen avcı kuş §
§ Hürmüz’ün seraskeri Behrâ-
Kadınların döl döş aleti § Deve
m’m lâğabıdır. Kuru, arık, uzun
boylu olduğundan bu lâğabı otu (Ar.)
almıştır § A ğaçkakan yahut > * >
kervan kuşu. ( ç n z e , ç ü je ) = H i ç .

( ç e v t e r e ) '— Bahçe ve havuz C—»j
etrafında, kapı önlerinde yapı­
lan dört köşeli set, seki. Senin avcı kuşu düşüren erkek
doğanının günlük yiyeceği, her
dul kadının civcividir.
(ç ü ç e ) = Oklava.
(Câm l)
! .
cîre (ba.) § iğin ucunda
■fi" ( ç ü h â ) «= Çuha dediğimiz iplik geçirilen Icertik.
kumaş § Papaz feracesi.
-
ı$j!c 1^»
b'jyy- (ç e v s e ) = K ö ş k . Cevsek; bu­
cjü'*- nun yahut köşkün muarrebidir.
§ Diz. Devenin diz üzerine otur­
* A *
^ ( ç e v s î d e n ) — Ç espıd en masına çökm e çök etme de­
ve çefsiden (b a ). nildiğine göre bu ve bundan, ev­
velki mânada dilimizle müş­
dİ*' terek demektir,
-*»" (çuvşek)*= E m zikli bardak.

*V i j'-Â 41 $JT
^ ç ü ş îd e n ) = Emmek
(m u h ) çüşiden dir. K arşılayıp lök develeri gibi
d iz çöktüler.
(P ü rbeh âyi Cami)
w* ( î ® â ) = Boyunduruk § Su
arkı.
^ -**” (ç e v g â n ) = ° Cirit oyr.ıyan-
t >
larm topu çeldikleri ucu eğri
= Süzme yoğurt. değnek, çevgen.
jl-if t S i - ' f J1-»--'
îiy
J* (çök) «= Hak kuşu. (*'Ji e'* t£ jf i) y
(5Jju-
A Iİjî ii-jJ Jjç .
O t £'j Yârın kıvırcık saçının büklü­
m ünde, yanağı’, abanozdan y a ­
p ılm ış çevgenin ucunda fild iş i
H ak kuşu kendini ağaç dalın­
topa benzer,
dan asm ış, kara karga iki k a ­ {S a d i)
nadına kalem isk sürmüş.
(Minüçihrİ) Her ucu eğri değneğe, hususiy­
le davul ve trampetenin ucu
f i j {t*)T u,*\ i S ) f
iljş- £Uj j toplu çomağına denir.
Jur

A y v a , benim gibi aşk eleminden


l/ j
sarardı ve kendini hak kuşu
gibi daldan astı sanırsın,
(Kitai)
§*= ^ çuk (ba). H ayrım ı istiyenler bana, ey
jl-fc otf' O}*; / S a cd i! D avul gibi cuş u huruş
j u üç- üst $irr j>. etme diye nasihat ediyorlar;
[•] fa k a t çomakla vuruldukça da­
K u s= k a d m aleti. Neddaf = p a - v u l elbette susmaz.
(Sadi)
muk atıcı. Çek*=hallaç tokmağı.
[v] E debe uym adığından tercüm e edil­ Bu münasebetle kıvrım ve bük­
medi. lüm zülfe de denir.
~— -y- f jV
il> î y Jjr
ti'fc-l xrl
A y ’ının: yüzünün üzerinde am­
berden daire, gülünün: yana­ KeçOl.= köçeklerin belden aşa­
ğının üzerinde sümbülden çev- ğısını oynatmaları [*].
gen var.
(Kadran)
' ü t (çevl) — Eğri, kambur.
Iran padişahlarının önünde gö- ^
türülen ucu eğri bir sırık ile
onun ucuna takılmış parlak çe­
likten yapılmış bir.küreden iba­
Benim üzerime o kadar keder
ret debdebe alâmeti. yü kü yüklettin k i arkam çev-
(çevgânı) = T op oyunu-
gen gibi kambur oldu.
na alışkan at. (Şair)

j'j- li ^ s f ü'-»A \>i*


'- \C V
>t.ıt Cı'fıŞ. ■h-jy- ^ (ç e v leg â n ) = Ç evgân,
jU L -
çevl = eğri, gân edatı nispet ol­
Savaşmak için görgülü ata bi­ duğundan çevgân çevlegânın
nen süvari meydana çıkınca muhaffefi; ;>Uj- (şevlecân) çev-
çevgenle güneş topunu feleğin legânın muarrebidir.
üzerinden alır. t *
( S elman)
(çöle) — Kirpi >~ı (ba.).

^ (çügân) = Ne türlü, hangi öyt ^ -t1S, V:-


neviden mânasına istifham edst- jlaI i*ı»y <tü
t ı§ V akit ve zaman § E ğ e r gibi
şart edatı § = çunan § Teşbih
edatı ( Burhan ve Neflsî).
Kara cahilin itirazından göğ­
süm kirpi gibi kınama okıyle
(çö k ek ) = Büyük baykuş, dolu ise de benim yanım da
puhu yahut ona benzer büyük köpeğin uzaktan ulumasına
bir kuş. henzer.
(.R â z İ)

V (çal) = Ç öl ve kumsâl.
•* ♦
JU. jj/l 4 i } & (çan) = V akit edatıdır.
[*] Edebe uym adığından tercüm e ed il­
ju çâl (ba .). § Erkeklik aleti. medi.
*U—
* w£_;^ ö bulamadığım dan yaraya taham ­
Cçi" j l j 5CiJ ÖJ.«. i ö j » j/ m ül ediyorum .
tfJJ1
’1 {Sa'di)
Çın askeri fele k üzerinde y e ­
V avı mârufe ile çigüne ve çerâ
nilince: gündüz bitince Zengibar
yerinde kullanılır, istifham eda­
padişahı askerini pusudan çı­ tıdır.
kardı: gece oldu.
(Enveri)
jy~i «^V3
§ Teşbih edatıdır. Jr5
JM» «j-M'jj»- KJS Kara bahtım la onu seyre nasıl
cjU>' ji Iju J j.'I
gideyim . Gece v a k ti kim se gü­
listanı sevre gitm ez.
Eğer seni güneş gibi görmezsem (K etU )
keşki yen i ay gibi biraz açık
• J". £r* ijj Jju J* V
biraz kapalı görseydim.
/j >" y
(S a 'd i) .

Nitekim, nasıl ki gibi temsil


 kıbet gönül gönle m eyletm ez
ifade eder.
mi; bana hak ver; ben seni çok
o,*U£î I j l i — (j"UI
özlerken sen niçin usandın.
v* j s* ün (Sa'di)
jv . •«Ju. (çun ljalka ber-
Yılanın iki gözünü züm rüt na­ der büden ) *= Kapı üzerinde
sıl çatlatırsa onun heybeti sert halka olmak (k.) sebat etmek,
elm ası öyle çatlatır. dayanmak.
(M inû çihri)
Şart edatıdır.
^ (ç u n â n ) = Öyle: Çün ile ân
***• o'A 'om j,
&\j3 dan mürekkeptir. Tahfifle üii».
L'V çunân denir, oi:* çunân (ba.).
il cJı_j y J j iS j j
K anadı bitm em iş ku ş uçarsa
her yırtıcı kedinin lokm ası olur.
Siy-
(M evlâ n â )
G ökyüzü yıld ızla rla güneş ve
Zira, çünkü mânasına tâlîl eda­ aydan süslendiği gibi yeryüzü
tıdır. senin ışığından bezensin.
f.W 'i'-jj ö jf p ı t 'j,x“ (Sn zen i)
öjt {*“j
j» ^ ^ (ç ü n în )= B ö y le : Çün ile în
Derman bulm adığım için der­ den mürekpeptir. Tahfifle
d im i hoş görüyorum. M elhem çunin denir (ba.).
Felek, senin eteğini benim e lim ­
’ (çeh) = Kuyu, çâh (muh.). den kurtardı', bak bu, cefakâr
kocakarı bana neler yaptı.
Jj c - l *xi
( Yeğmâ)
w51 j ^
t£Jüh» § Eşitlik (müsavat) edatıdır.
H er k im in gönlü y u s u fu k a y ­ i'lf j ü >)>■)
bolmuşsa senin çenen çukuruna A iU ı£*~
baksın.
(S a d i)
j4 ?&a rfaır sözlerden ze vk alm ı-
ya n kişin in duvardaki nakıştan
* (çe) = Okunmaz (h) ile keli­
ne fa rk ı var.
menin sonuna gelip küçüklük CSa'dİ)
ifade eder.
§ Taaccüp yerinde kullanılır.
İ ) / £>&-.« O-» k i l
^JU- lTj »-

Her k im in bir bahçesi varsa


bostana gitm ez.
(Sa’dl) O, ne selvi endam lı, ne hoş
yürüyüşlüdür; o, ne dudu kuşu
f (çi) = istifham edatıdır, ne şeker sözlüdür I
(Hucendi)
1Î-J* ’V'ıSjî y
vi'r. S li^ j' ö’j' S § Ki gibi tâlîl ifade eder.
tf-U- Senâ’ i’n in :
*Sen, dostlarına göndermek için
ne armağan getireceksin. K endin ■MS* aJj 1/ & t
gelmenden daha iy i armağan Şiirinde (4") yerine (-o,.) getirile­
olmaz. cek olursa tâlîle misal olur §
(S a d i)
ili, pâk (ba.). Dileme ve umma
Çokluk ifade eder.
ifade eder.
Jlr** Cfm\ f' •Jl * C* * * o j
cJ jjj. tş-1 A/.** (f tfjT Jk^ J j ^ i y * " ^
^ «u—
öUL-
Senin k ıy m e tli vücudunla bir
Benim gönlüm ü götürmüşsün,
gece sabahlam ak üm idiyle nice
elden bırakm a , bir gönlü ele
günleri akşam etm işim .
(S a'di) alırsan ne olur.
(Salman)
C em ’i (çihâ) dır.
i f Uj ,y j ' \ f iU lı
§ Ç iz i mevkiinde kullanılır.
>jT I4Ç <İj.^ U» Jlj ,>.1 jc J* 'j. a.Lü 'j J-.V (s1)
Lȉj
Sebatı olm ıyan her şey gönül Ona şeref tahtını kurdukları
bağlamaya lâ yık değildir. hürm etli yerde, yü ksek mevkide
(,S a d i ) oturanların yeri kapı eşiğinden
öteye geçmez.
§ inkâr yahut hor görme yoliy- ( S a 'd î)
le nefye delâlet eder.
^ jU* ( cehâr bâmek ) = Bir
V jL»»* j
nevi bit hastalığı (Ar.) f \a.
Onun yanağını görmiyen ne (Naşiri), (Burhan) musahhihinin
gördü, ya n i onun yanağını gö- (çehâr pâyek) suretinde tashih
remiyen bir şey görmemiş gi­ ettiğini, zira M enseki’nin Fer-
bidir. hengi Şu'üri [*] den böyle nak-
JAz jtU. j l *, leylediğini yazıyor.
L ji4ç (çehâr pâ) = Dört ayaklı
Ben kim oluyorum k i o güzel hayvanlar hususiyle yük beygiri.
kokulu hatıra y o lu m uğrasın. A r (çehâr pây e) = iskemle,
(Şa'ir) (çehâr deriçe) = Dört
pencere (£.) göz, kulak, burun,
§ Nehi mânasını ifade ettiği de
ağız.
vardır, çi mikuni = ne yapı­
itj (çehâr zebân) = Dört
yorsun, denilir ki maksat, yap­
dilli (k.) bir sözde durmıyan
ma demektir.
kimse.
• * * (çehârşenbih) = Çarşam ­
(ç e h â d ) ■= j»:, çekâd (ba.). ba günü.
^ ji*,. (çehâr kulhen) = Dört
*Ct>- taraf § Dört unsur.
( ç e h â r ) = . Sayılardan dört
«a/jUt ( Çehâr güşe ) = Dört
rakamının adı. jL çâr (ba.).
köşeli (k.) tabut.
( çehâr âhuri sen- K i.» C - » - 1- , j

gm) = (k.) Dört taraf: güney,


kuzey, doğu, batı § Dört un­ rflüi
sur. Köşeye oturdu ve tabut yani
ö'O1 A r (çehâr erkân) = O ba ölüm ona ne v a k it erişecek di­
denilen çadır. Çehâr tâk da ye hazırlığa başladı.
(N iz a m i)
derler § Dört unsur.
jü l ji<r ( çehâr bâliş) = § (k.) Taht § Dört taraf § Her
çâr bâliş ( b a .) . dört köşeli şey.
[*] H a t a y l ı b ir T ü r k o la n ( Ş u 'ü r i ) ’u in
Cı^f u '^V j*’ ö'j5 ik i b ü y ü k c i l t t e n m ü te ş e k k il lü g a tid ir,
e p e y c e y a n lış lık la r ın a r a j m e n İ r a n ın e d e b î
e s e r le r in i a n la m a y a ço k y a r ıla n e t m i ş t ir .
J*! (çehâr nacl) = Dörtnala: •>
hızlı. (ç n h re ) ■= Ev içinde hizmet
^ (çehâr y ek )= D ö rtte bir. eden genç uşak.

( ç ih l ) = Sayılardan kırkın
(çehçeh) = Bülbül sesi.
adı.
oy- j t t ( çihl sütün ) = Tahtı
(çihr) = Y ü z. Cem şid (ba.).
ö-t
OJJ3 jO ' j 4* J? f * ? (ç e h le m ) = Bir nevi zırh.
> -I
•„ ✓
D ün gece geceden biraz geçince
o güm üş bedenli güneş gibi k a ­ ( ç e h îd e n ) — Damlamak=
pıdan içeri girdi; y ü z ü meclisi çekiden (ba.).
aydınlattı.
(•A n d elİb )
‘- C ( ç î) = Ş e y mânâsım ifade ieden
jtjî ji*. ( çihr â zâ d ) «= Behmen çiz (m uh.).
şahın kızı olup otuz sene padi­ 3s. is
şahlık etmiştir. 3yi d;

K uş iane olan yere gider. B ir


“Jr^ T (çihre) — Yüz, surat.
şey olm ıyan yere gitm ez.
0*- Cr-ı-> i J J İ 3 ^ (S a d i)
Jjj ı/ îjdS j Jİjl>" »jV;

»T* ( ç îp â l) = Lâhur padişahı­
Söz, nurla kalbe başka türlü nın lâğabı.
tesir eder. N a zik çehreye bir
j\jt o^U. **
kadeh başka letafet verir.
**
(Şaib) ti Tö
j \ ( ç i h r e perdâz) «= Resim N e Ç in'in hakanıyım , ne ona
ve nakış yapan. dengim. N e Lâhurun p a d işahı­
( çihre sahten) = (k .) y ım , ne onunla hısım lığım ız
Yüzleştirmek. var.
(K â i n i )
(çihre şuden )= (k.) Y üz
yüze gelm ek (k .) k avgaya kal­
kışmak. t ? ( ç ih ) = e r Çinb (ba.).
l (çi hre guşâ) ■= Ressam.
Jüri.** (çihre guşa’î) = Nak­ ( ç ld e n ) ■
=* Toplam ak, der­
kaşlık, ressamlık. mek, devşirmek.
j - 1? sy.j. cx' Senin iki ya n a k ve ik i duda­
ğın renk ve tat hususunda er­
guvan ve şekere galip geldi.
(‘U nşuri)
Gül toplam ak üm idiyle güllüğe § Hisse ve nasip.
g ittim , diken mızrağı eteğime
pençe saldı. • J*>
-5 Jk t/*t «X-*.
} C—*' j J* *s* .
(C am i)
Jb-
l C%t}j
H isse ve nasipsiz bir bende ol;
,.;r > SJS
j U ii zira m elek ne açtır, ne tok.
(Sena i)
O /a/// bahçeden taze hurma
§ Fars kazalarından Bevanata
toplar ve her gördüğüme ondan
bağlı bir köy.
verirdim .
( N iz â m ı) (çiregi) = Yüreklilik ce­
(Y) nin hazfiyle (çiden) de saret, galebe.
denir. c.-y ,*r (çire dest) «= Eli üstün,
yeğin, galip, serkeş. Farsça'dan
Türkçeye eski lügatler
^ ‘ 0-?? ( ç lr, ç i r e ) = Yeğin, kelimesine eli uz ki her neye
galip, bahadır, yürekli. yapışırsa kolaylıkla hâsıl olur;
(w*-o &ja>-) eli uz olmıyan ve işe
jjA l o 'jy f
yakışmıyan kimse demişlerdir.
(Nefisi) eli çabuk, çevik, hü­
nerli, sanat sahibi mânalarına
D işi geyik aslanla uğraşıyor­ da yazmıştır.
du. Erkek aslan akıbet ona
C— V*. 5^
galebe çaldı. £~->*Ş*- »jV i>.j\
(N i z a m i) ^Uâi
e'* •■’Vî J îi ut^ l—f 'l - J
A skeri yalnızca bozup sındıran
“ -•idijj y / ıc.j oj-^
kim se bu çare ile düşm ana ga­
lip geldi.
Yeğin aslan benim diyen nice (N izâm ı)
kim seler şim di'senden korkula­
o* y
rından tilkiden daha biçaredir­ j j rl " »Jjjî *»

ler. C*~+ <f" ,^-5 • \-X>-


(M u iz z i) y^~*

• S i w J ' J ) '■

j>. A»î E y talihli padişah ! Sen de taç


ve tahtı anandan getirmedin.
Ferhengi Ziya 47
Bu m u z a ffe r iy d i sana A lla h Dilimizde hünnaba (çiğde) der­
verm iştir, A lla h ın vergilerine ler § Demirden yapılan aletler.
karşı serkeş olma.
(N iza m i)
J ~ (çllân ger) = Çilingir.
(ç’ire desti) = El üstün­ 9

lüğü, galebe, serkeşlik.

(çiz) = Şey.
Çilingirden canım alevlendi,
j\j». j\ AİJj,-
! JJ.U Ij
gönlüm abıhayattan ateş aldı.
B ir şeyi olm ıyanm y o l kesici­ ( Vahid)
den korkusu olm az.
ı (çîn) = Çin eli. Muarrebi cj-
. (çîzliz) = A z şey şıyn.
•*.»* J j -. ' j f - ıh K J

»iSj ö^f, a 'j l a '


İ>W
- fl»’ 6jç
t# ili»
fV
Candan iy i bir şey olm adıkça Ç inliden kaş çatm aktan y a n i
can kıym etlidir, candan iyi bir suratsızlıktan başka şey bekle­
şey y a n i canan görününce can me, Ç inliler halkın : p a kt ve
adının kıym eti azalır. andını gözetmezler.
(Mevlânâ) ( N iz â m ı)
• ■ . § Büklüm, kıvrım.
.I"
^ ( ç îs tâ n ) = Bilmece, yanılt­
maç c—i* çist ile iî ân dan mü­ Jt |J L

rekkep olup Türkçe mânası JÜU


(nedir o ) dur. A nçist suretinde Ey biçare gönül/ Sevgilinin
de kullanılır (*]. zü lfü n ü n büklüm ünde ne hal­
(burde), (püşide) de bu mâna­ desin. Z ira saba rüzgârı halini
yadır. (Ar.) -u*ı ı^i). açıklarken perişanlığını söyledi.
(H a fız)

C r <«»*) = Ç i t ve çubuktan örül­ § Ç iden mastarından emir,


müş çadır bölmesi. Türkçede (isfa. muh. vas.).
de bu mânayadır. ûj^ e»—u~*L* ^iU
• i O'.j* j 'f . ı£A ı £)>. ulj*
* - JUL
*■ * (çîlân) = Unnaptan bozul­
ma hünnap dediğim iz yemiş. H a fız m kalem i şeker gibi mey-
[*] (•>,.»»■) m addesini bak. va veren bir nebattır, topla,
çünkü biı bahçede bundan daha WJ- >J ) j } j . İt ? *J>' *•
iy i m eyva görmezsin.
j 'Î S
(tfâfa)
Onun eline bulut dedim . Gök
müteessir oldu da ey geveze !
U ıf l i f «•‘j
H ezeyan etm ekten utan, dedi.
^Li (K âö n i )
E y harman sahibi! Eğer başak
toplayıeıya merhamet edersen ( ç ln e v e d ) = Sırat köprüsü.
sevaba girersin. Nâşıri’nin beyanına göre bu
(Ş a i r ) lügat, maddelerinde görüldüğü
veçhile birçok değişikliklerle
nakledilmişse de en doğrusu
~ " bu imiş.
( ç i n b e r e b rn e fk e n d e n ,
C~"-jjJ /» S'
( İ n b e r ç ih re â v e rd e n ) = *■?. Jj <ty 3" $ ^
(k.) Öfkeden dolayı kaşlarını j' ■
çatmak, yüzünü, gözünü eğmek. Gerek cennetlik gerek cehennem­
ıf' S / C&* lik herkes sırat köprüsü tarafı­
j U* t- na y a n i sırat köprüsünden ge­
I/U®» çecektir. _
(U rm a zd i)
E y çini nakışlı güzel! Z u lm et­ —

me, gel, bir dakika kaşlarını .* ( f i n e ) — Kuş yemi, j; (ba.)


çatma. (çinedân) = Kuş kursağı.
(N i f â m i ) Ş Duvar sırası ki; kor, dizi denir.
c

L e y lin in çadırı ağırşağı sana­


C. (1») = A rapça hece harflerinin rak şevka geldi.
altmcısıdır [*]. Ebcet hesabın­ (Âfo/i)
da (8) rakamını gösterir. » \
y ^ (^ â liy â ) = Şimdi.
V \
^ . ’y f ’ (^ â c ib ib â r) — (k.) Haz-
reti Cibril. ( ^ u c c e ti u s tu v â r )
= Kuranı kerim.
-O» &-* j* ( fcâci
J>*
^ â c l r â d e r m e k k e b in e d ) »J?~ ( h ü c re
= (k .) Biribirini görmek çok b ip erd & h t h u v âb ) — ( k ) Uy­
g eç olur. ku kaçtı.

j x » l JU- ^ â m e d e n ) = (k .) ■f * T ■•
J T*•J>~ (fyerfi â b d â r) = (k .)
Zayıflık, hastalık, baygınlıktan = Güzel ve mânalı söz = j ^
kurtulmak. (herfi cevherdâr).
jl . (hâl bergeşten) = (&.) ijı UJ ^ jT j ( herf ber kursi
Hal değişm ek. nişânden) == (k .) Doğru ve dü­
öjIj
ju ( hâl dâden ) = S öyle­ rüst söylem ek, iddiasının uh­
mek. desinden gelmek.
i V ' j 1-. (hâl kerden) = (£.) Vec- J/. (herf benâfı kesi
de gelmek, raksetmek. nihâden) = (k .) Zariflik tasla­
mak, alay etmek.
( herfi pehiüdâr ) =
(k.) Kinayeli, dokunaklı söz.
i-T
Mecnun gökte ayı gördü de 'J C.İJ3
[*] F a r s ç a d a b u h a r f y o k tu r . İç in d e (h) r-u
b u lu n a n k e lim e le r hep A ra p ç a d ır. B u ndan
ö tü r ü y a ln ız b u h a r f l e r l e b a ş lıy a n ıs tıla h la r Z ulüm sahipleri debdebelerini
y a z ıld ı. zulüm le temin ederler. Doku-
nakli olm ıyan sözün kıym eii tıkça bütün itiraz edenlerden
ı/oktur. ne kaugım olur.
(Selim ) (S a d î)
j.» (herfi mesrük) = (k.)
Cr.^jy Yazılıp da okunmıyan h a r f:
y ı
D okunaklı söz hatırını kırar. (herfi muft) = (k .) Mâ­
(tVüruddin)
nâsız lâf.
J j- ( herfi tehdâr ) = (k.) » Ls^-
A slı olan söz. (Ş e rifi g u lü b u r) =
j , - (herfi huşk)= (k.) Dinli- (k.) Zalim zaman.
yenin. hoşlanmıyacağı söz. ütj* (herifi gulögir) = (k.)
i v Dünya § Kibir ve gurur.
( herfi hunuk,
herfi serd) = Tatsız yahut din- * ı’ * I'
liyeri incitecek söz. J lS -> * '_
‘ > * ’
iaj'is jj j..v (herf der kefâ zeden) '/•« I-'* " ' * %
= Bir kimsenin arkasından söz
söylemek,
öjjT •j-O'O5 «V- ( herf der kârı (^ isâ b ez k e s l b e r-
kesi kerd en )— (k.) Bir kimse­ d â ş te n , h is â b e z k e s i b u r-
nin işini ayıplamak. d e n , l^isâb ez k e s l b e r gi-
jşJlS J j- (herfi kâlibi) = (k .) Bas­ rif te n ) = (&.) Korkmak ibret
ma kalıp lâf dediğimiz. almak.
* 2» - * i J* ~ J3 j '
û>X i'L ij (hisâbrâ pâk ker­
S jpj d en )— (k ) Hesabı temizlemek,
w.‘l- alacak vereceği arıtmak.
ili J *■
D udu kuşu başkalarından öğ­ jJu ^ J-3
rendiği basma kalıp iki sözle
lâkırdı bildiğini iddia edemez. /$£: gelince sevap ve azaptan
(Ş a i b ) kurtuldum . G önlüm ü dünya ve
(herfi gulügır) == (k.) ahretten y ık a d ım ; gönlüm de
İnsanın işitmesinden eza duy­ dünya ve ahret kaygısı k a l­
duğu söz. madı.
(K âstm )
(herfglr) = (k.) Ayıp tu­
ö>j A-. ö1- - (hisab berhem zeden
tan ve itiraz eden kimse.
= (k .) Hesabın ucunu kaybet­
pj\ e.-.» aj,. jr mek.
./ *>. o ! j ' l.'* v
{£J«- ^ (^ işâ r) =» (k .) Musikide bir
S özüm kalem im den doğru çık­ makam: hicazın yüksek perde-
HEKGUY
« •

sidir. A lçak perdesine A çık ça yahut kinaye yoliyle


(segâh) denir. ağır söz söylemek.
;U - (hişâri pülâdi) (k .) = • '» , * ’
Birinci felek § Kuvvetli kale §
J " ) U (^ e lâ ll h u v â s te n )
Terzi yüksüğü.
* J i l jLo- = Helâllik dilemek.
* »5*** er*** 4 Cr®**
(hişâri piröze, hişâri mucallak, 4 «ül>- ^ e |^.e 3j â b g û n ) =
hişâri hezâr mihi, hışnı piröze,
(*.) G ök.
hışnı mucallak, hışnı hezâr mihi)
= (k.) Gök.

' V' ' V'


*3 *" (^ e k g ö y ) = Hak söy- j i j J İA I-j- -ül>- f j i j «ul>-
✓ •
liyen, (k .) hak kuşu.
(^ e lk e b e rd e r z e d e n , h e lk e
V ? b e r d e r k ö fte n , l^eike b e r
^ . ^Jl>" ( ^ u ^ k e b â z ) = H okkabaz; s in d â n z e d e n , ^ e lk e ze-
(/t.) hilekâr. d e n )= (k .) Kapıyı çalmak açıl­
s
masını istemek.
j** <J ^ ( ^ u k k e ’i b lm e ğ z ) = j*- *'j j* 3- ‘ &>/*}}
(k .) idraksiz, ahmak kimse. y- !>.' İ/*
y, > ı lı~» ■
vz*- ( hukke3i sebz,
hukke’ i minâ) = Gök. B ükülm üş belinle hak yoldan
ki* (hukke’i kâvus) = Bar- y ü z çevirme; hak kapısından
bed’in icadettiği makamlardan başka kapının halkasını çalma.
altıncı makam. [Ş a ib )

*
§ Rahatsız ve muztarip etmek.
U" \ (b « k m k e ? ) = (^ ) Em- Oi'j!Sj . ^ j'
re itaat eden. Jj'jif j>s *il»- l/lüle ’;i-
VJL,
ıSjl/V. J l > ,>*>'
rjj- ^ Onun gözü her lâhza gönülleri
altüst eder, aşkının harareti
Taham m ül yolunu benden ha­ âşıkları sıkar.
(Ş a i b )
tırla, öğren; çünkü âlem i yakan
şim şek iken bir ota itaat ed i­ <}£ hüU- ( helke begüş ) = (k .)
yorum . Köle, kul, emre itaat eden.
( N â zım ı H i r t v i )

\ ^ J ı J -fji ■OU j'j';.» •'*1» ji-.


'A\ (h
v*
e llâ c l k e rd e n ) =
Zülfünün halkalarını omuzuna h u n ) = Tırnak ucunun kınası
v salıvermiş.Her halkada binlerce (k.) geçip bitmesi yaklaşan şey.
kul yani âşık var. cJ j * ji o — ıfjp* y
( Yeğma) •h~j ^
4 ..- (helke3» simîn) = (k .) jL« ^»âl
On dört gecelik ay § Havuzun ihtiyarlıkta saadete ermek ümi­
içinde gümüş tepsi şeklinde di kalmaz, çünkü h ayat geçip
görünen buz tabakası. gitm ek üzeredir.
(N ı m et Hân)

^ ^ e lv â y i â ş t î ) =
Barıştan sonra birbirine gön­ (t e v i ı â b ,
derilen helva. ^ e v i ı m â h l) = Hut burcu.
ıs y - ■'r ,ı •; . *-
ı £ â —£j
te r s â )= Ş ır a s ın ı
Sevgiliyle sarmaş dolaş olarak almak için içerisine üzüm ko­
birlikte oturup barış helvası yup çiğnedikleri tekne.
yem ek m hoştur l * * i
( S a'd i) - ( ^ e y â t s ip u r d e n ) =
• t' f
Can vermek.
*T^ d»*" ( ^ u ll b e n d i â b ) = // /
Suya bezek bavlıyan demek ^ e y r e ^ Ze d e ) — Şaşkın.
olup yağmur damlasından, inci
halkeden veyahut insanın ma­
^ e y z ı ca r n s i
yası olan sudan insan yaratan
r e z ) = (k.) Üzüm şarabı.
Haktan kinayedir.
öf (heyzı gul)= G ülü n açıl­
ması.
j 'j j (^e m m â m i z e n â n ) *=(£.)
Ç o k gürültülü yer.
( fc e y f g i r i f t e n ) =
1' ** * '
j A ? ( 4>jXX~ ^ ^ em dn- İntikam almak:
• '• . i t ' '
n e ) = (h) harfinin Farsçada
jv * ^ | ^ î l e e n d â h t e n ) =»
bulunmadığına göre birincisi
Hile etmek =
erkek aleti, İkincisi maymun
ji-*» ji c—j j V j r ' t jJ "
mânasına (Enveri) ve (Süzeni)
nin şiirlerinde kullandıkları bu
ril<*
kelimelerin A rapça olması gere*
Her ne kadar bitkin isem de sa­
kirse de A rapça lügatlerde bu kın benden el çekme. Beni av­
mânalarda kullanılmamıştır. lamak için hileye teşebbüs etme;
•> ! -
çünkü boğazlanmışım.
^ *■ ( ^ in n â y i s e r i n â- ( N a d im )
c
oiü fU. ı W fU. ( hâtemi su-
C . (W = F a r s ve A rap harflerinin heyl nişân, hatemi g û y â )= (k.)
yedincisidir. Ebcet hesabında Sevgilinin ağzı.
altı ySz rakamını gösterir. , >\ - ı \
( h â tn re , h a tü le )
(h â) = Ç irkef çukuru, yolu, — Hile.
geriz § Hâyiden = çiğnemek
. ı j
mastarından emir. (ts fa , m uh,
vas.). (h â tû n ) = Bir evi idare eden
f \ </- j \ j \ hanım, kadın. Araplar Arapça-
laştırıp ( hevâtın ) suretinde
i* * cemilemişlerdir.
Taşyurekliyim diye itir a f et. rT û / t (hâtûni cem) = ( k .) Ş a­
Eğer ondan sonra şikâyete ağız rap.
açarsam dudağım ı dişle çiğne. t ( hatuni cihan,
('Ur/İ) hâtûni yeğmâ) = (k :) Güneş.
Ijt & J j u
aı û / t (hâtûni şebistâni
felek ) = (k.) Güneş § Zühre
yıldızı § A y .
Şeker çiğniyen lâl renkli du­
«ı^û/t ı obVo/u. (hâtûni cArab,
dağa acı cevap y a k ışır mı?
(Hafif)
hâtûni kâ’inât ) = (k .) Kâbe
İkincisi Hazreti Fatımadan da
(Nefisi) omuz mânasına da yaz­
kinaye olur.
mıştır.
.. ;
. >
(^ âc) = istavroz [*] § Kulak
(h â t) = Ç aylak kuşu.
yumuşağı.
. j
(h â te m ) —= Mühür § Yüzük.
5 (hâd) ==■ Ç aylak kuşu.
Arapçadan alınmıştır.
^ (fü (hâtemi cem) = (£.) Haz- [*] Avam cimi F a rsî ile telâffuz eder
reti Süleymanın mührü. (ç*L = çelipâ (ba.).
- - U .» 3 lV - J 1. *J £‘X (f'jr - x t ) J - ly - î>W J * - j ' *
*il- i jjıs- < r'jV * jj

l i» / >JT l*1*- f*
Jİİ: * £ ‘u ^ l ı (jjlı
Eğer bu kurultayda bendene şiir
c ^ l r '* t â
caizesi [*] yerine R ey ve "Har
A d a letinin üstat olduğu d ü k­ m em leketlerinin başkanlığını
kânda kurdun sanatı kürk d i­ lûtfetsen de can korkusiyle is­
kiciliktir. Doğana emredersen temem. Tek sağ olayım da İs ­
çaylak yavrusunun dayalığını fa h a n d a arpa ekeyim , onu is­
ifa eder. terim.
(Kemâl Ismö'îl) {Ü midi)
j
§ Hâriden = Kaşımaktan emir.
~CrS' ( k a d im i p i r ) = (k .) ( fs fa . m uh. vas.).
Zühal .yıldızı.
, ; rii\c y )> ö'j* l
j l ü ö l j s-z ü 3X 1
(h â d e ) = K ayık gönderi § ıiT 6
Tavan süpürgesi değneği § D ar­
Senin ahu bakışlı gözlerine
ağacı § Umumiyetle uzun ve
âşıkım dedim ; ka rşılık olarak:
doğru ağaç.
sus, kükrem iş aslan boynunu
Jj £Vj ıX --* /V vi-»1 kaşım a: muhataralı şeyden bah­
jl «d U . M y
setme dedi.
Ujj- (K âânl)
§ Hârâ (muh.) § Naz.
Senin dostunun nasibi bahçe­
nin gülü ise düşm anının nasibi y S )j) •J <Xj J tf'
ancak darağacınm direğidir. jlij t-jli- y ‘Jf.
(Sâzeni)
E y dudağının hissesi şarap,
(k âr) — Diken. ' yü zü n ü n gül olan güzel l senin
gözünün payı m ahm urluk ve
j >. jX \ ıyv*
jLjjU.
nazdır.
( M u h tâ ri)

juı jU. (hâri uştur) = Deve di­


Her k im in gül ile aşinalığı
keni *= hârişutur.
varsa: her kim gül ile bağdaş­
m ak istiyorsa gitsin, dikenin i jU. (hâr endâz)= Oklu kirpi
cefasına katlansın. (hârbest) — Bağ ve bos­
(Sadi) tan etrafına çalı çırpıdan çevri­
§ (Rey) e bağlı bir ılıca. len çit duvar.
l>.J* X *•/'? ıi^ \ [*] Ş airlere, m eth ettik leri kim seler ta ­
jU. t SJ ‘>iJi Jt* l i f '-*k* ***». rafın d an verilen b a ğ ı^ = 4 ^ .
fif ,y jt ,*_» jli j j i İj,_j j- jU.( hâr ser ) == Ucu sivri
J . _ î w ı l y- •! * ) ) jjjj; y *>' olan her şey.
ıtl*>
jj» . (hâriş). = Uyuz hastalığı
Hayalin çıkmasın , uyku girme­ § Kaşınış § Halecan.
sin diye gözümün etrafına kir­ jjjt (hârek) = (Hâr) m küçülmü­
pikten çit yaptım . şü § Bir nevi hurma. |
( D e h le v ı)
.jtTjU. flıârkeş) = Diken çekeni
ı jU. (hâr puşt) = Oklu kirpi. çalı çırpı taşıyan.
jU. (hâr çın) == Diken top- c-Aji j J j I ıfj>, J f j t -
lıyan, cımbız. Kalçın dediğim iz,
hârçin den bozulmuştur.
</W
(hâr çine)=*Cımbız. Çim ­
d iğe de denir.
«üi, (ba.) § Musikide bir makam
adı.
jlijU. (hârhâr)= Kaşınma, uyuz
§ (k.) A şk ve alâka sebebiyle ---■j

yürekte peyda olan sıkıntı, ha-


lecan.
Bülbüllerden hârkeş nağmesi
Icjli. f j b y _>U- jU j '
şaşılacak bir şey değildir; çün­
U jljf* UjU. j l j f* **
kü bir müddet işi gücü diken­
l/V
den başkasiyle değildi.
Aşkının ıstırabından göğsümde (Z a h ir)
dikenler var.O dikenlerden da­
*1—. «x-t Ja
ima yanağımın üzerinde güller z ~ ) f jj'i; /U iU.
açılm ış: o sıkıntıdan yüzüm İJS* j'v*
kızarmış. jfŞs* A’ ■»*
(C am i)

tOJi-jL (hâr hesek) = Demir di­ Gönül, gülün amberle karışık


keni, çoban katkıdan denilen kokusunun bendesidir. Can, gü­
üç köşeli bir dikenlik. lün gönül çekici yanağının kö­
.'j s> jU. ( hâr der râh şi« lesidir. Bin hârkeş makamı
keşten) = Y o ld a diken kırmak, bülbülün bendesi iken o da gü­
(k.) muhafaza etmek, korumak lün keskin uçlu dikeninin köle­
§ Bir kimseye zorluk göster­ sidir.
mek. (t'vha d ud din )

j S j!> jü. (hâri delv k e ş )= Kuyu i (hârkuş) = Çekm e, sok


çengeli. man : çizme üzerine giyilen
„.u. (hâri s ip id )= Çakır dike­ ayakkabı. Bir adı da sermüze-
ni, boğa dikeni = jjU (ba.). dir. Muarrebi (curmıU).
yjU. (hârken) = Diken kazan. (*Ja. İJ-! ^
Cefâkeşten de kinaye olur. !<■*■?{ j X
§ Dikenlik.
Göm leğim i hâreden yapsalar
'j lâle gibi yü rek yanığım la y ır ­
Jb- tarım.
(K e m â l Ismöiil)
D ikenlik her ne kadar elin i y ü k ­
seltti y a n i y u ka rıya doğru dal Alaca ve çubuklusuna, icadede-
saldı ise de felek onun başını nin ismine nispetle hârâyi cut-
y o k etti. tâbi derler.
(Sena t) ✓j
§ Musikide bir makam adı. (h â re ) *= ijU. (ba.).
(hâr nihâden) = Diken • ^ y
koym ak (k.) eza ve cefa etmek.
j A ı j U ( jj^ r ld e n ^ K a ş u n a k , ka­
. 1 şınmak.
(h â râ ) = Katı taş, mermer.
cr!j*" jj*" j' <j*
l 3s. 'jU. , / j. J-ıy- j~-iı*j’J
jj ji ı_j—1 ı/Uii
jTlî
Şimşeğe benziyen kılıcın ın y o ­ Ben kendi ciğerimin kanını
lu eğer mermer dağa düşerse akıtm uktan: kaygı ve tasam dan
mermer eriten alevinden dağ başımı kaşım aya va ktim y o k ­
k ü l yığını olur. tur.
(Kaani) (N i z a m i )

>J"jf j»-T f/T «ilı'jıi- J» jj Bazı defa (hârânden) = kaşıtmak


tâjj Ij Iâ ji - ıfi mânasına da gelir.
U^ı
. '
A h im in oku akıbet kâtı yüreğe
tesir etti. B izim okum uz bu k a ­ ** (h â z) = Kir, pas.
dar m ü lâ yim iken katı taştan ı^J eri* <J"V j* j * j1*- y
geçti.
( Yeğmâ )
j .S~ i 1 j jJ k -jl>‘ J .* 4ı tjU. Sen, kulunun geçinme elbisesin­
jî I Ja kj5
den kaygı ve keder kirini lût-
fu n u n supu ve iltifa tın ın sabu -
/Ta/; /a;, onun kalbe saplanan niyle yıka .
okunun yanında ipek; deniz, (BedV)
anun gönül aydınlatan tabiatı § Bir nevi keten kumaş.
yanında göldür. £— ıf j l "* ' .Z*1 Cıy-f ıS)jj
(Hidâyet) jlij c ı-t'b
§ Dalgalı kumaş, hâre.
Elbise, olması yüzünden her ne
kadar fa r k yoksa da atlas ve (h â ste n ) = Kalkmak,
eksunu ketenden ayırdetm ek JU U j3 <îl* •>■
m üm kündür. i -'jî a-U-
(Ib ni Y e m in )
Deve, ka lkm a k ve hareket et­
§ A ya k ta şı: ayağı temizlemek
mekte tembel olursa onu helhel
için sürttükleri taş = df:- (ba.).
ile süslem em elidir.
(D ehlevi)
ü tC f ( h â z ^ â llf h â j- jy i j “ -t
g ân ) ?= Kazan dediğim iz bü­ J3> j { ■**> Jj <Sj~

yük tencere.
O zam an hasta olarak y erin ­
•- !
den ka lktı. U zaktan Leylâm n
^ ( h â z e n ) = Baldız: ,;>*»>- kapısı tarafına geldi.
(m uh.) (ba.). ( Mektebi)
§ Peyda olmak.
( {ıâze ) = Her yoğurulmuş / Z~*\i. \S&>} * J4
3J>3 liV öU»- ı>.' '
şey.Hususiyle sıva çamuru.
jîlj Jj jl , J İ 4._ V J-
[*] dİLİ J A- - j £ * .m l
B iri eksildi yeniden bir başkası
jljl ^ c f . j l 1—
■—J peyda oldu; zira bu dünya ekip
31 #jl»> ^ û jç biçmek yeridir.
j- f ( Dehlevi)

Y arabbi! Bundan önce her ne- U. AiS' OJ1? \J“\ 'J t* y


kadar benim ciğerim Ç igil gü­
zelinin hastası, gönlüm Yemek
dilberine bağlı idiyse de bundan D üşm anlık çıkınca sen de cenge
el silkm iş, ondan ayak çekm iş hazırlan; çünkü k in besliyene
yani vazgeçm işim. Balçıktan karşı acım ak doğru değildir.
(Sadi)
ya p ılm ış tanenin tüfekten sıçra­ \
ması gibi her ik i tuzaktan kur • * A\L *
tuldum . ( h â ş ) = Ç o k sevgi sahibi
Ç A m id ) § Kaynana § Y on ga, çörçöp,
kırıntı, kırpıntı. Üçüncü mânada
li'fii-jr' gili hâzevi t J g-ili
( haş u heş ) de derler.
hâre = katılaşmış çamur mâ­
nasına almak da mümkündür. Yarm a, kılıç vurma § Çiğnem e
§ Karpuz ve'k a vu n dilimi mâ­
[* ] (Y e m e k ) = g ü z e lle r iy le m e ş h u r nasına, (kâş) bundan bozulma­
b i r m e m le k e t. dır.
birbirlerinin aleyhine ka lkm ış­

‘ il'* 1 '
(h â şâk ) = Toprakla karı­ lardır.
şık çörçöp, süprüntü. şeklindeymiş [*].
i'i* «il‘
•ttJt,»* £ Itii.
jl &?' j'
^ W (hâk) = Toprak.
G ül her ne kadar göbek m iski ilU_» t)j (**‘l' ^ ^ j
gibi kokarsa da solduğu zam an &* * * ( * fjy* ı/
L»iİ)
kuru çörçöptür.
(DehleviJ Beni kılıçla vurup toprağa a t­
(muh.) hâşek. tığından dolayı ihya ettin; lâ­
k in bu kederden ölüyorum k i
(hâ$e) = Hâşâk. terkiye bağlamıyorsun.
{ Yeğmâ)
xi. 4 \p J t j j »
•Ol ^Lii ^ ■V.i.pçf Y er, yurt § (k.) Mezar § (/fc.)
A lçak gönüllü, eyi huylu kimse
OU-^jL. jly. J^Sİ jj
§ işe yaramıyan şeyler,
JüŞ
jij/ı i!t ( hâk endâz ) *= Faraş :
H üm aya benziyen bayrağının içine süprüntü topladıkları kab.
sayesinde serçe ile doğanın y u ­ (Ar.) •cıı.i.
vası birleşti. Bahar zam anında
ı w \ j j a— jı* -
diken ve çörçöp gülün yerine jU-l i'U-jo. *~'S‘ <ı\'j s-*
geçti. JüL
(Mecd)
K afatası toprak kabı olmadan
( C ihangiri ) ikinci mânası ha­ önce k a lk da şarap kâsesine
settir demiş ve Naşiri Husrev’in: şarabı dök.
w - j' <*-L- *5 j'S* jli. (H afif)

Düşman kaleye yaklaştığı za­


Her ne kadar onların bütün man üzerine deliklerinden taş
işleri biri birlerinin sayesinde ve toprak atılan mazgal delikleri.
m untazam ise de hepsi birbir­ § Çadır tozluğu § (k.) Sihirbaz.
lerinin kindar ve hasududurlar.
rfjl. ju. (hâk bâzı) = Çocukların
beytiyle ispat etmişse de (Na­ toprakta bir şey gizleme oyun­
şiri) nin tetkıkına nazaran bu ları.
beytin doğrusu: [*] Burhan da C ih ân g iriy e tebaaiyet
•l e ttiğ in d en N aşirin in m ütalâasına göre
ikinci mâna sab it olm uyor dem ek tir. R eşid i
Hepsi birbirlerine kinlidirler ve (hâşeber) p koğucu, ayıp tu tu cu dem iştir.
»1U. (hâk berser)= (k .) Hor, S, illi. (Û-Lİ JU. (hâk büden, hâk

hakîr § Gamlı § ölm üş, şuden) = Toprak olmak (k .)


üü j jiu. (hâk ber seri hüd kendini değersiz saymak, alçak
rîhten) = Kendi başına toprak gönüllülük göstermek,
saçmak (k .) ağır bir felâkete ju -İÜ. (hâk biz) => T okrak ele-
uğradığını açıklamak. yici, toprak kalburu § İsteğine
kavuşmak için aşağı işlerle u ğ­
ov"j j rf-'Vv. 4L. (hâk ber seri
raşan kişi § Toprak döküntüle­
kesi rihten, kerd en )= Bir kim­
senin başına toprak Saçmak ri içinde altın, gümüş gibi kıy­
(£.) horlamak. metli şeyler ariyan adam =
j ji. *!U. hâk şör = toprak karış­
L5U
(* ı' f r *J . -1"*-
t ı r ı c ı ^ ilıi hâk şüy = top­
JUL rak yıkayıcı. (jy± *)t) çamur ka­
ran işçi mânasına da gelir §
S a ki / K alk kadehi sun, g ö tle­
(k.) tnce fikirli kimse.
rin kaygısını hor gör, mühimse -
c—i JL > (fi
me. ^ l j JJ»
- iS ) J jj J
(H â fa )
o 'j-iV ' «fV-.V.
§ Mahvetmek.
p y <P,J
jçL ıji l j' ı
ilU. Dün elinde kalbur olan toprak
eleyici bir çocuk iki eliyle ken­
Çadırını yaktılar. Askerinin di yüzüne vurup incitiyor. A h
hepsini mahvettiler. vah ederek: ya zık bir denk
( Firdevti) bulmadım, kalbur da kırıldı,
diyordu.
■ojJL . j Jmi'U. ( hâk ber leb mâli­ {(Ebü S a ı d Ebülhagr)
den) = Susmak, o değil ğibi
görünmek. i)t. ( hâki bîmâr ) = Hasta
toprak (k .) kırmızı altın.
Jl» cj ^
a j ; JU. (hâki târik) = Karanlık
J L » j jj>l» ı} j > f - h - s . ı /
toprak (k.) insan cesedi.
c j f p i j fj ? ) a*T öV{
iîU-jU ^ jj»- (/ •ç-i «İÜ. (hâk husbe) = T o y ku­
Jır şu: kumda yattığı için bu isim
verilmiştir.
Dün gece birleşme üm idiyle o
ouru. (hâkdân)= Çöplük, mez­
misk benli güzelin oturduğu
bele § (k.) Dünya.
yerin toprağını öpüyordum .Ra­
kipten gizlice geldi de kulağıma J| :> X. (fi tfJL
İİ |İ3f \
bizim kayığım ızı çek de belli l£>J>. İ'J*'!*. .j;I (Jy 1
JilL
etme dedi.
(Kem âl) Eğer gönlüm onun kâkülüne
bağlı olm asaydı , bu karanlık »V ( hâki nihâd ) = A lçak
dünyada nasıl karar ederdim. gönüllü, iyi huylu.
(H afız)
İJ»- (_r İ" JU Î
o& j ju. ( hâki retıgin ) = (k .) i l r ıTU. j i l d j l i /

Altın, gümüş § Güllük, lâlelik l


§ tnsan. A teş gibi kendi nefsini y ü k se lt­
v.j/'U.(hâkrüb) = Süpürge me. A k lın varsa alçakgönüllü
(hâkrübe) = süprüntü. ol.
(E b ü lm e a n i )
JiSU
K irpiğim i meyhane kapısına (hâ*) — Yumurta, t^ u . (hâ-
süpürge ederim. gin e)= H âyegîn e (m uh.)— K ay­
(H a fı z ) gana.
öo i'u. (hâk zeden) = (k.) Sü­
pürmek. Hâk zen == süpürge.
( h â k is t e r ) = Kül.
jt_r u. (hâksâr) = Toprak gibi,
toz ve toprağa bulaşmış (k .) jjîJÎ
alçak gönüllü § Düşkün, hor a**l jT «Iİj
uİ»«i J
v e hakîr. Hâksâri = A lçak g ö ­
nüllülük § Düşkünlük, hakaret. Kervandan geri ka lm ış sönük
JiiL j\j JL j j > " > î bir ateşim. A rkadaşlarım g it­
m iş ve beni küle oturtm uşlar.
JkiU (V â sıf)
Hâfı% m m ecalsiz haline acı; Mecazen toprak mânasına da
bu üm itsizliğin sonu y o k mu? kulanılır.
B u hakaret ne vakte kadar.
(H a f i f ) frj dHjt. jt - fii (hâkister bemir’ât
zeden)=(&.) A ynayı parlatmak.
(hâkeş) = Taban, sürgü: I
T arlaya tohumu saçtıktan sonra
tohumu ve toprağı örtmek için
tspfC U (^ â k ji>

kullandıkları alet (hâk keş) ten b & k f ö , h â k ş l ) = Sığır dili


muhaffeftir. yahut karahasan otu denilen
dii (hâki murde) ==Ot bitir- nebatın küçük taneli tohumu.
miyen toprak.
jj.» jt. ı ju» iiu. <VTjJU. (hâki mu-
tabbak, hâki mu'allak, hâk u âb) (k â l) = Ben.
= (k.) İnsanın vucut ve kalıbı f / j ji* ıt}j \ jtj
§ Yeryüzü. f*/ ct
4U’ ju. (hâk nemek)=^jl.jju. (ba.) |
Yârin kaşının ucundaki benden; Eğer pişm iş, pişkinlerin,nasibi
bu ku yru klu yıld ızd a n korku- ise biz yanm ışlarız; taze şarap
uorum . ver.
(Şâ'ib) (Felekİ)
wJU» "*i tfU / § Tabaklanmamış deri.
jui j\Sij f * ** cf.'
i / " flj f j i <
Sl ı>
"
>X ı*l*- ı>‘
Ben’inin ianesine tutkun olan 1
y a ln ız ben değilim . Bu taneyi Vücudu çıplak bir kim se, bir
her sören tuzağa tutuldu. para ödünç alarak vücuduna
(Sa di)
deriden bir elbise yaptı.
Bu mâna ile dayı mânasına (Sa'di)
Arapçadır (iU ).
§ Kement, ilmik, düğüm, bü­
külmedik iplik.
(h â lü ) = Dayı. (Cihangiri) ve ı» jjT ^
(Burhan) ın dayı mânasına y az­ *A
—l
dıkları bu kelime Arapçadır.
Farsçası/'K ' kâkû’dur (Naşiri). K âh bun' n elinde kılıç, kâh
Âhırındaki (v) tahsin-i lâfz için­ onun elinde kem endin büklüm ü.
(Esedl)
dir. Konuşmada daı denir (Ni­
§ Tecrübesiz kimse.
zâm).
.. 2 jfl-ii. ru. »ti jy\
tflji «S—V . fl*- ^ «İJT
( £ â l e b j b | J = p ir in ç ii
ı£ |
bulamaç. E y olgunlaşm am ış kişi / A lla ­
. ; hın şükrünü yerine getir; çün­
f ( h â m ) = Ç iğ , pişmemiş, olma­ k ü bizim gibi elinde ve ayağın­
mış. da bağ uoktur.
^I işi. (Sadi)
{€ j xj>_ ö ji- ö jf ıij
§ Y olsuz ve asılsız mânasına
ı/Uii
geldiği gibi halis, katıksız mâ­
H am incir sıkm akla yum uşar; nasına da gelir. Hayâli hâm,
fa k a t yersen ağzından kan ge­ kâri hâm, canberi |}âm, simi
lir. fcâm.
(N ifâ m i)
ö ^ u - ( hâm kerden ) = (k.)
Kalem § Y eni yapılmış yahut ı mahvetmek.
halis şarap.
o_;ısZk f
(feâm u4)= Sessiz, ebsem,
S* sâkit.
3j l " JİUT
A r
u (hâm e) = Kalem.
V * 'J
o/î j ' *»*
Haberi yo km u ş gibi görünm ek, a.w
T ji ^
bitkin olan âştkı bir k a t daha VÎU
bitirir. Y u su f’un susm ası Zü-
leyha'yı feryada getirir. £g«r kelâm gökten inm iyorsa
( R â h ib ) niçin her sözde kalem secde
(V) siz hâmuş de denir. ediyor.
{Şq'ib)
tr-t J*1-* / -r^
§ Y ığın, hususiyle kum yığını.
Lj j ç j l j j
Urf i ! M uhatabın istidadı y o k 1/ jl „> j .m

diye susma. tfj'y


( ' U r / l)
K um , deniz dalgası gibi revan
oldu. Her yığının tepesi Sürey­
t£Jl*-» y a y ıld ız ın ı aştı.
(Nizâri)
K endi gönlünün sırrını bir k im ­
Bir ağaçtan koparılıp başka
seye söyleyip de başkasına sö y ­
yere dikilen dal §Boynu uzun
leme demekten, susm ak yeğdir.
sürahi § kıl çadır § çiğ südün
(S a d i)
kaym ağı mânalarına da görül­
müştür.
oü (hâme cunbân)— Yazıcı,
(hâmedân) = Kalemlik,
S a cd i / Bahar rüzgâriyle gül (hâmezen) = Üstünde saz
kokusu m üttefiktirler k i senin kelem çıtlatılan makta dediği­
gibi fa sih bir bülbülün ses çı­ miz yassı kemik ( A r. ) «u*
karm am ası y a zıktır. mikatta.
(S a d i)
•1» J "' • î
Bu kelime hâmüş baş = sus; jU»Uİ t 6jL * L l hâm -
yerinde de kullanılır. y â z e ) — Esneme, gerinme.
û* J j f’,J | / 1>J
-O {j* ı f j f j 3 J A^*~ y - ^ a.LiJrf
L^ı j \j i v iıf ^
jl>. y •'j'-'H 31 a** i>.*
Onun tatlı ağzından göz y u m
dedin. Sus, zira bu öğüt benim
kulağım a gelm ez: dinlem em . Bunu biliyorum ; fa k a t bu ağız,
( Yeğmâ) aksırm aktan ve esnemekten se-
F e rh e n ji Ziya 48
nin istek ve iraden olmaksızın Ne oldu , ne idi, ne vukua gel­
nasıl açılırsa, benim sarhoşlu­ di k i böyle ansızın kendi iste­
ğum istemiyerek ağzımı öyle ğinle ev ve barkından ayrıldın.
açıyor. ( Selmân )

. i
( Mevlânâ )
"V (lş â n b e r e )—=Hamel burcu.
• ı *

(k â n ) = Kervansaray, misa­ [***] *-*"** •./. ~


firhane : konuk konağı [*] § Ev C—»-t (j-*-4 yij£
§ A n gümeci. Dilimizde Tür­
kistan hükümdarlarına mahsus Güneşin şerefi Hamel burcu ile
lâğap olup Türk padişahlarının değil vav-ı kasemledir [****].
adlan sonuna da ilâve edilir. ( Hâkâni)

J -jıAl £V»j> Vjj.1 Jj • \ î


KIT (fcânc) — Çocuklar ceviz at­
M maca oynadıkları çukur.
B ir kimsenin rununda iman ;r . .. î
olm ak için kalbi bilim ve ma­ ^ (b â n i ^ e r e k ) ■* Misa­
rifetle dolu olmalıdır. Bir kim ­ firhane, han.
seye bekçi lâzım dır ki evinde [**]
metaı vardır.
(Kıvâml) Jj-. )ji y,
jır

jl- »jljf İ)UJ jU-jl \s Onda kar kervanı birbiri üstüne


«/V konduğundan bütün ev ve bar­
kım ız misafirhaneye döndü.
Çaresaz olacağın zamanda beni {Kemâl)
ev ve barkımdan avare edece­
ğini bilmedim. -1**1 *
^ (b & ned& n) — S o y sop, aile.
(Câmî)
^)'a«*U£> j;i- ö'j'
(Mân) ev ve ev eşyası. iU'U. ,>J ı f j f c J ü l
^ jl* ^
^LljJ Ijük. jUUt Bu hanedan hakkında fena
iLX -
söyliyenlerden hayır gelmez.
(Sa'di)
[*] B u m i n i y i Farsçadan A rap çalaf-
vtırılm i9tır. • .I'
[**] A rapçadâ hân, dükkân mânası­ ^ (fe&nl ğ e r d ) — Y a z evi.
na geldiğinden, ticarethanesinde suretinde
tereü m eıi daha uygun olur. Küçüğü {linçe­ [***] V ezin i(in (d) eare okunur.
dir. I****] sürerine ifa re ttir.
Gene a y rılık beni ağlayıcı gö­
( h â n g â h ) = Dervişlerin zü m sebebiyle karabetti ve ben
yeri, tekke. gam lıyı ateşledi.
(L isâ n i)
»Uf lâ: Aj U-j
.jUM A vu. ( hâne ber en d â z) —
j ’liU. (k.) Kendisinin ve başkasının
v ı> (6a.). varını yoğunu harcayıp hara­
beden kişi, sevgili.
Muarrebi .u/u. hânkâh, muhaffefi
A ** jljf I ^ı t »> Ü U
<fiu. hangeh dir. (0) nin esresi *1»—xT’" t/ tj-y i T t"
ve üstüniyle de görülmüştür. JüU
Ş im d i benim gönlüm ü ve d in im i
jlfi C < jC » j j U ( h â n m â n , h â n u -
y ık ıp harabeden sevgili acaba
m â n ) = E v bark, aile. £>u. (ba). k im le kucak kucağa ve b irlik­
.... ! te yaşam aktadır.
^ ( h â n v â d e ) = ju-u. (ba.). (fiöfız)
J-,x «'U. ıj-: vu. ( hâne beduş,
hâne ber düş) «=* Evi ve yaşa­
(fcâııe) = Ev. ma sebepleri olmıyan yoksul,
her nerede gece erişirse orada
crj jy+ 9j*.
«Jjl j Vİ»> w»y» yatan yolcu, bir yerde durmı-
yan serbest kimse.
B u divanenin evi sabır metaı j\>jt 4,-u. (hâne perdâz) = Mimar.
ile dolu idi. E v ya ka n aşk Hâne ber endâz mânasına da
önce evin eşyasını y a k tı. gelir (ba.).
( Vah ti)
jV*. Jr- öyr V. j* v'*^ lt* i*
»it vu. (hâne âbâd) = Allah evi­
wfU
nizi şenlendirsin.
îı«. (hâne5i âfetrlz) = Belâ Benden usluca hareketler ara­
döken ev (k.) dünya. m ayınız; çünkü aşkın mestane '
(hâne’ i bâd) *=(/:.) Y a z evi cilvesi bahar seli gibi ev uıkar.
(Şâ'ib)
§ C evza, Mizan, D elv burçları.
j U t (h ân ebâz) = ( k ) Kumar j» ÂıU. ( hâne’i penç der ) —
oynıyan, kumar yolunda hanü- Beş kapılı ev (k.) beş duygu
manını mahveden kimse. itibariyle dimağ.
(hâne ber endâ^ten) ijj. (hâne hudâ)«=Ev sahibi.
Harabetmek. ijl»> ioJL (hâne’i hudâ) «== K âbe §
Namaz kılınan yer, mesçit.
JIJ Ci>ji- ^iTT .1^ «'U. (hane {ıuvâh) — Misafire
U’U nispetle ev sahibi (Ni?âm). A h ­
babının evine teklifsizce girip jU f j i ^j, l çU j —*■

çıkan kimse (Nefisi),


(j'öU.
jisvu. (hânedâr) =- Evini bekli-
yen ve güzel idare ve tanzim
A şk döşemesini döşedi; haydi
eden kimse.
rakset; sofuluk taslama yahut
çalım satma; el çırp,
(hâne dâmâd) = İçgüve- (H â k â n i )
yisi.
(hâne ken) = Ev kazan,
js mu. (hâne’i dil) = Gönül evi harabeden (k.) tutumsuz, sefih,
(k.) Kâbe. kötü huylu.
a»/" j>ijj vii- (feâne rüşen kerden)
= Evi aydınlatmak (k.) s ona b jj

ermek; çünkü ışık söneceği za­


man birkaç d tfa parlar ve sö ­ Kötü huylu mahbup seni harab-
ner § Ev bark yıkılmağa yüz eder. Git, evini kadınla şenlen­
tutmak § ölm ek. dir.
(S adi)
l i 1 C>j-ü J j j * ' û 'j '
jf*X- (hâne gir) = Ev tutan §
A Y ed i nevi tavla oyunundan bir
nev’i. Ötekiler şunlardır: »ji fâ-
Ey rakip ! Ömrün sona erdiği
rid, »t; ziyâd, .jt- sitâre,
için itibarın arttı. K andil sö­
tavil, jy*,» deh hezâr,
neceği vakit evi audınlatır.
menşübe.
(,B a kır)

itj «,-u. (hâne zâd) = Evin köle


(h â „ î) - H av»,, çeşm e.
ve cariyesinden olan çocuk.
iıu. (hâne^i şeşder) =* (<fe.) if
Altı yön itibariyle dünya. ıfUii
jja lıu. ( hâne5i şir) = Meme §
H avuz suyu değil kevser suyu
Aslan burcu. idi (abıhayat) bengisu pınarı
jj-ıt *jii. (hâne3i tunbör) = Tan- idi.
bur kâsesi. (N if â m i )
İi \l (hâne’ i cankâ) = Musiki­ j 3 J 4- ' J j a,a.. jjU.
de bir makam. j'U.j >j)\} xf))
j j j i «,-u. (hâne furûş) = Ev sa­
tan (k ) dünyaya rağbet etmi- O ateşli y ü z ve siyah zü lü f se­
yen sofu. bebiyle iki gözümde iki çeşme
(hâne furflşi) = Ev sat­ belirir.
(K afrâ n)
maklık (k.) sofuluk § (k.) Süs
göstermek. Kıskancı yerm eye dair.
yj i . C-» ’ıj’lsU. wil»J (î)j j f i 1jjU. j)U.j ,_>T J i »li
lse»UİI ,jt£ Iji- ıS j)s , ıS j i f 0 6 j* .
jB t <£jy1
Derya değerinde olan haka n î E y Hâver ân m suyu ve toprağı!
benim der; ona hakanî derim sevin k i lü tu f yüzünden denizin
am a aradan k a fi düşm üş ya n i suyu, m adenin toprağı gibi cev­
beni kıskanan, derya değerinde her yetiştiriyorsun.
değil, havuz derecesindedir. (Enveri)

( Hâkâni J Hakîm Evhedüddin Enveri, bu­


Halis altın § Dârâ’nın kızı § ralıdır. Önceleri şiirde Hâveri
Padişaha mensup. mahlâsını almıştı. Iranın büyük
şairlerinden Selmânı Sâvici,
t*- u. (hâniçe) — Küçük havuz. Enveri’yi şöyle öğmüştür.
c—it» fV fl <*'U. jî
••**1 * jj İJÇ- Ö'j.j'»- (f3
.i—iU ; •‘Ö J» J s ✓* ıtjjte- ytiT ÖJÇ ü'jAİ j)^\ *ııf
ı/lti
ûUU
5 en o havuzcuğum k i suyum D ün deşti H âverândan zerre
meydandadır. Her gönlüme ge­ gibi belli belirsiz gelmişken,
len şeu dilim de görünür. bugün orada doğudan çıkan
(Nifâmi)
güneş gibi meşhur olmuş.
(S elm â n )
(h â v e r) = Doğu. <5'«P 'J' ’J'
#
•öUU

Iraktan çıkan bir zerre Doğunun


A y , başını batı yakasına götü­ güneşini kıskandırır.
rünce güneş doğu tarafından (S elm â n )
doğdu. * >, !
( H â kâni )
^ * (h â v u ş ) = Tohumluk için
Batı mânasına da gelir. alıkonulan hıyar.
{jL/" J J 1*- ıİ> - 4JV j 4 ' i r

iS j-^ ({lâvul) — Küçük karınca


/>■
!*, ( ba .). C'Js* Jî ıSjjJ J'
* t^ 1
İM. ir.'
^ h â v e r â n ) = Horasana
bağlı, bilginleri ve ârifleriyle Doğrulukta selviye benziyen
ünlü bir kasaba. boyuna iştiyakım dan bana za ­
m an küçük karınchntn gözün­
den daha dardır. *İ (Ş & ye) = Yumurta. Benzediği
(.Ibni Yemin) için insan hayasına da denir,
^»«u. (hâye dıs)=M antar (h â -
<j l T ( fc â v e n d , h â - ye) ile teşbih ifade eden (dls)
v e n d g â r)-= M ü lk sahibi, büyük ten mürekkeptir.
adam :jöijİ. < ( m uh.)(ba .). (hâyerlz) = -cJ?u- (ba.).
•juir\u. (^âye keşide) *=Hadım.
J*-' öO>- ı (hâye gezek,
j Ujö Ü. <£•{ û*' hâye gır, hâye gırek) = B o y:
UV Uzun bacaklı, zehirli Bir nevi
Böyle hararetli ve acele ekm e; örümcek.
bir büyüğe danış. y-gii. (hâye kun) =Yum urtlıyan
(M avi âna) tavuk.
* r «,> (fcâye nihâden) — (k.)
(h â y ) = H â y îd e n = çiğnem ek­ Yumurtlamak (k .) incitmeye,
ten emir, (/s/a. muA. was.). korku ve hel&ke sebebolacak
utanılır bir işi irtikâbetmek.
j/î <►
-^ j *
tfU. Crf-U C.-IİJ» j f V .1
ıf-4*- ( b a y id e n ) = Çiğnem ek.
H im m et oldukça tolga döğen
topuza ne hacet; devlet olduk­
ça zırh kesen kılıca ne hacet.
(S a d i) K endi evinin nasibine razı ol;
• ] kim senin rızkın ı çiğnem eyi y a ­
n i yem eği düşünme.
(h â y i * k ) = Demirci çekici. ( N if â m l )

» ‘/ - 1 U.İJ * * - û'Ji- JT
A ^ /( j-* jJ
lJJ»-
Eğer dudağını açarsan şeker­
£/r kim se örs gibi katı y ü z lü ­ kam ışı bu kadar tatlılığiyle be­
lü k etm edi k i başına uslandır­ raber senin şekerli dudağının
m ak çekicini yem esin. yanında parm ağının ucunu ısı­
(S a d i)
rır; dudağının tatlılığına hayret
' C 'V eder.
\ - ( h â y g l n e ) = Kaygana, (S a d i)

omlet. K aygana hâygine den Hâ’ îden şeklinde de görülmüş­


bozulmuştur. tür.
h â y İd e

f.j'fi. (t Lİ'U.' muhafazaya mahsus üstü açık


İJ İO Â ‘J&İ dört duvardan ibaret yer. A ğıl,
I*•ÂJ
.
mandıra. Cam i avlusuna da
Elmas çiğner, zehiri hazmede­ denir.
riz. Gıdanın acılık ve tatlılı­ er*5 **
ğını tanımayız.
(F tg ii)

ZxX Ormanı aslana k a fe s ; ovayı


( b a y id e ) = Çiğnemiş, çiğ­ geyiğe ağıl yaptı.
nenmiş. (F ahri)
^Cl4 }x^L .1f u . ^ebâgâh dâ denir.
J* ^ J-'C ıf> tSL: oıf' ji.
j\>U.
Şekerkamışı gibi halkın ağzın­ i?»
da çiğnenmişim. Keşki şeker­ Oku, ormanı aslanlara dar eder;
kamışı olmayıp da ebucehil- kemendi, sahrayı yaban eşekle-
karpuzu olsaydım. rine ağıl uapar.
(H âkâni) (D a k ik l)

§ (k.) Ç o k ağza alınmış, söylen­ C ihângîrı’nin (p) ile hepâk


miş söz. suretinde nakline nazaran zan­
nederim ki hepâk fcepe kerden
( h e b â r e ) = Ç evik ve ça ­ = boğm ak mânasmadır; çünkü
buk, uyanık. Dekıki'nin beytindeki kemende
bu daha münasiptir. Cami av­
Jji* j* >sl. CİJ.
lusu ve dört duvar ile münase­
j\j al
cSfi. d)T jj. iÂ# jL>- beti yoktur (Naşiri).
j l Ğ l y <1—»-j » ^ 1j U>’
-*î*" J tf i j* !>.' \fi **J
ıT > *-\ wi* ir
i T»j j
Arkalarından bir iki konak
gitti ve hepsini öldürdü. Din ik i üç buse ile bu gönlü hüzün
düşmanını zâr ve zelil olarak ve hafakandan kurtar k i senin
öldürmek lâzımdır. O asker, f i l bana ihsanın olsun ; A llah da
taburlarının süratli gidenlerini sana hüsnü suretle m ükâfat
yakaladı. Geriye kalanlarını etsin.
(R â d ek ij
sinirledi [*] ve yaraladı.
(Ferruhi)

1
]U
(h e b â k ) = FCoyunları gece
(^ e b re )-= Metîn ve muhkem.

[*] Sinirlem ek. Peykerden (ba.). ( h eb e zd n , he-


b e z d û k ) = Osurgan böceği, ler. M esuttur o kim se k i boğul­
tonuzlan. (A r.) .ı_ ü yahut b o k ­ m a k azabından emindir.
böceğine benzer bir b öcek ki {Fahrî)
Türkçe (yelken) derlermiş.
* *
Uös~ f ( h e b k â l) = Delik şeklin­
m *^a * .
İJ J İJ > J Ü . J İJ J j j3 de ok ve tüfek'nişanesi.

’ jtî
G ül ve lâle kokusu osuruk ‘ ‘ ^ " ( h e b fir e , he-
böceğinin kalbine ve beynine b ü k , h e b n h ) «= Hebre.
iğ saplar.
(Hasrev)
‘•r* *'•
(Dük) kadınların iplik eğirdik­ J (h e b ü ş â n ) = Horasanda
bir kasaba (Naşiri).
leri iğ.

iijj y > - (“ ' v t -y ?


V “ ( b e b e ) = Hebek.

Örüm cek ağı ile yosun osurgan


<S[y- jV-'j £ ) ijf * 1. \
böceğinin vücudundan başkası­ iflbl
na ya kışm a z.
(Emir Husrev) B a lık gibi suya batm ak kurba­
Bazı lügatler bok böceği demiş­ ğadan yardım istem ekten ha­
ler (Ar.) j~-. yırlıd ır.
( N if â m l )
(k i* LriJi <£>■>4^
s*1, isli s.' *** (bebe kerden) — B o ğ­
«ffe* mak. Hebe g eşten = boğulmak.

O balgam ve tükrüğe batmış ✓


< •
çirkin y ü z ve sakal, ayak a ltın ­ A ( h e b î d e ) = Boğulmuş.
da ezilm iş bokböceğine benzer. H uvâbide—■ Uyumuş mu­
(L eb lb i) haffefi de olur.' .o-i- Hemîde gibi

di '
eğrilmiş mânasına da gelir.
’f ' (h eb ek ) = Boğm ak, boğul­
• ^ ✓
mak, bunalmak.
^ ( h e b lr , h e b lr e ) =
y J a *
Hesabın toplanıp hazırlanması
ü-i. uüt Jl 3j>m*S*
§ Kum yığını.

Senin adaletin zam anında hır­


sızlar boğulmak azabım çeker­ ^ (h ep ) = Susan, epsem.
Hepıden = susmaktan emir, sını kılıçla düşman çörçöple-
ismi mastar. rinden tem izledi.
( F e r h â r i)
ij-*- iSy~\ Vb & )j
v*- iV" j 5 • ^•*î ' •
IVy (h e te fre c ) = Sem izotu=
Y üzünü sol eli tarafına, hısım ,1 ^ . , , perpehen (Ar.) .ui-r^ı .

ve akrabasına döndürünce ona


sus derler.
(M evlânâ) C ( h e tl, h e tlâ n ) =
Bedehşân yakınlarında güzelleri
IjL V ıjjy t
ü £>J» J> j> }*■
ve güzel atlariyle meşhur bir
\zöf JUÜ1 i/} 6 memleket.
1**1 ırlf «s-*- '-î£.
cAf, tT.'
“-Î- öj-, Ot ? S c.----i O
J*. •«
''
D ün gece feleğe, senden iştira- ı/Uiü
hatten başka em elim iz y o k tu r
diyordum . Felek bu sözü işi­ İskender, o, toz gibi oturup
tince cevap olarak, ey Ibni şim şek gibi sıçrıyan hetl atm a
Y e m in ! git y a n i sus, dedi. bindi.
(Ibni Yem in) ( N iz a m i)

* t’ı " * C " / "


i J L i- < .. ^ ( h u te n ) = Çin Türkistanıııa
» » » <jt (o C -
bağlı büyük bir şehir olup Öte­
p&k, l^epek, h e p e , h e p ld e )
den beri miskiyle meşhurdur [*].
= Hebâk, hebek, hebe, hebide
(ba.). ( Hefe ) ye bakılırsa
bunlar (p) ile daha doğrudur. j\ »—
<•>-) £•*!>
^ (hepek) *= Büyük ekmek.
Sen amber kokan kıvırcık sa­
lîl*- çınla Çin m isk in i dağıtınca
(h e tâ ) = Çin’in şimalinde g e­
niş bir kıta. Şimdi hetâ ve hu- dünyanın etek ve yakasını y a n i
ten mecmuuna huten deniyor. bütün dünyayı H uten m iskiyle
doldurursun.
( Y eğ m â )
J ( h e tâ r ) = Bağ ve bahçeyi * J •*/»

yabanotlanndan temizlemek. (h e te n b e r) = Yoksul iken


ç-S, c.—f ) lj cJj* £ l zenginlik taslıyan, zengin iken
jti. la*! ^ i-j jlî. j\ kendini yoksul gösteren kimse.

[*] Şim di ( K ülâ p) n a m iy le y â d o lu n u r.


Devlet bahçesini ve din tarla­ «İÇulzum».
tflc {)!*> A}"" ÜJ..3 illi Ci*is y J»>‘j
sS'İ * j /* i ) / ö\> j>* ** *^S « - »
<rJ
Nasılsan öylece görün, beyhu­ Senin atının nalından yeryüzü
de ve mânâsız söyleme, yoksul üzerinde nişan görmek gök
iken varlıktan dem vurma, üzerinde yeni ay görmekten
zengin iken fa kir görünme. daha uğurludur.
(Cami)
(Ferrâhl)
§ Herdembahar, herdemtaze
*j f—i -“ i*-1 v*l>
denilen çiçek.
*yt JJ***- 5 ^ •>*
^ #>l
jli- f j>
Geçineceği boldur', fa ka t nefsi­
ne zulmederek dar yaşar. O
öyle bir vaziyettedir k i hiç Herdemtaze, m isk kokulu ağzı­
yoksul öyle değildir. nı; nergis humar uykusundan
(.Ebül'abbât) mahmur gözünü açmış.
(’Unşari)
'U
(h u tu ) = Ç in’de yetişen bir
hayvanın boynuzudur ki çok (hecş) — Cehş (ba.).
değerli olup ondan bıçak ve
hançer sapı yaparlar. <" V > (h ecek ) = Noktâ ve benek
ve gözde peyda olan ak benek.
(h u c â re) = Az.
(hucen d ) = Seyhun nehri-
(hucâv) == Her şeyin sesi. rinin sol kıyısında Seyhun eya­
letine bağlı bir kasaba § V a k ­
* tiyle Maveraünnehrin en büyük
( h u c e s te ) [*] = Uğurlu, şehirlerinden imiş [**].
meymenetli.

JTT" ( h ic e v le ) -= Yanmaktan
jttCiî j\ JjU* Ctjy* J'
yahut çalışmaktan elde hâsıl
olan kabarcık.
Nezaket eserleri ve saadet ni­
şanesi onun mübarek yüzünde [**] 793 tarih in d e T ebrizde v e fa t eden
apaçık görünüyor. İranın p ek değ erli şa irlerin d en şeyh K em i-
lu d d in b u ralıd ır. H afızı Ş ira z i ile b ir a s ır­
(Mt*5d)
d a yaşam ış ve şiirleri onun tarafın d an tak ­
[* ] Â c iz m ü e llifin b ir ic ik k ız ın ın is m i­ d ir edilm iş olduğundan y azdıkları şiirleri
d i r i*_,f 01*J b irb irlerin e g ö n d erirle rm iş.
w—ıy ^jl*‘
ı/Uü
(fenclr) — Güzel, makbul.
»I*- CU_* *f Û»J jA- »j£j Yarabbi l Cihan padişahlığı sa­
J?** /«•»■ j 1 ğ-!( JL*J "S**j . C-4j j
na mahsustur.
(Nişâm l)
JTB
§ Sahip ve malik.
5ı> &ere </a£a söz söyle; her
c jjr'uJl \ji- v t l
ne kadar cemad ise de çirkin
ıs f> »il* Jy. j-& -i f -
söze çirkin , güze/ söze güzel
cevap verip.
(K â in i) E v sahibi ile ünsiyet peyda
eden, alışkın kuşu taşla varsan
( f e e ç k o l ) = Dilenci ve bile başka yere gitm ez.
çanağı = JjSC£" Keçköl. (S a d i)
Jj£w- j& jij, Cenabı Hakkın ismini (hud) ile
f j t » j» - J l - * l ■U'i.,»' J l J -
(ây) dan mürekkep ve muhaf-
jb» ju» .UjL f\ fef kendi gelici, «u ^ kaim
(j jl AiU bizatihî mânasına alıp yalnız
jU»( jS''<ci s } /) cJj> sahip ve malik mânasına müfret
r fjy addetm ektense her ikisini sahip
M elikşâh devrinde ve herkesi mânasına müfret addetm ek da­
izin siz huzuruna kabul ettiği ha muvafık olur ve mutlak sö y­
bir zam anda fa k ir bir a'râbî lenirse Cenabı Hak, başka bir
rasgele huzuruna girm işti; şöy­ şeyle birlikte söylenirse sahip
le bir istekte bulundu : bu ipi mânası verilir, çünkü hudâyi
haccetmek niyetindeyim ', padi­ cihân cihanın sahibi demek
şah bana y ü z altın verirse' olduğu gibi (Nizami) nin :
kâbe halkasını tuttuğum zam an
sadakat y o liy le onun devlet ve
e»-1j>* x \l*j
öm rü için çok dua ederim.
( Enver }) Yarabbi! Cihan padişahlığı sa­
Doğrusu uyuntu olarak yahut na m ahsustur. Bizden hizm et
başkasının yerine hacce giden gelir: biz hizm etçiyiz. S ahip ve
mânasına jjiC* ( heckül )dur ki m a lik olm ak sıfa tı şenindir.
haccı umuzuna alan, deruhde
beytinden de Hudâ’nın sahip
eden demektir.
mânasını ifade ettiği tebeyyün
,\ eder.
^ ( hudâ, hndây ) = ,tf*i ijU. (hudâ âgâh) = Allah bi­
Cenabı Hakkın isimlerindendir. lir.
jjb., ijlİ. (hudâ berdâred) = Allah F akat göğün ve yerin sahibi,
vücudunu kaldırsın. kendisine âsi olduğundan do­
tji (hudâ begired) = Alla­ layı rızk kapısını kim seye ka ­
hın hışmına uğrasın. pam adı.
(Sadi)
.ı;_ı ijıi (hudâ pesend) = Allahın
Mecazen Cenabı Hak.
beğeneceği şey.
jül. u . ( hudâ Ijâfız ) = Allah <Z>jy+ tj-J <
>
■>,j£
İ»’l cr\2i
saklasın : insanlar birbirinden
t*jü
ayrılacağı zaman söylenir.
(hudâ hudâ dâş- N a kka ş kim oluyor, yahut na­
ten, kerden) = Allaha yalvar­ k ış ne? B u biçim li suret, Ce­
mak, sığınmak. nabı H akkın yaratıcı kalem in­
jij u» (hudâ dâd) = Allah ver­
den başkasından gelmez.
( Y eğm â )
gisi : hariçteki sebeplerle ele
geçirilemiyen şey. = (hâvend) = o ,» - (hu-
Ui- t IJlİ. (hu­ divend) = çend vezninde j.y..
dâ nepesended, hudâ nehuvâ-
hed, hudâ nekerde) = Allah et­
( h u d â v e n d g â r ) = Emir
mesin.
ve ferman sahibi, büyük hü­
.nl—) jymj kümdar, efendi.
*S*C—U
jifL'jU». j
iksw
Gönül aldatan nebatlar hep
süslendiler; ancak bizim dilbe- Cenabı H a kkın hakkı yerine
rim izdir k i A lla h vergisi olan getiren kulu kullar için ne gü­
güzelliğiyle geldi. zel hüküm dardır.
(H afız) (S a ' d i )

İÜ*.,» iji (hudâ furûşân) = (k.)


( h u d â y g â n ) — Hudâ-
Murai sofular (k .) tanrılık iddi­
vendgâr.
asında bulunanlar. Bunlara Hu-
d â’i furûşân da derler. CtJ? Jl-* 1*
ij-r* -h? JSJ
. * lij / 1
"1 *
^ (h u d â v e n d ) = Sahip ye E y büyük hüküm dar ! Yeni y ı-
malik, efendi. Âhırındaki vend Itn mübarek, 'günün daima
nispet ve ittisaf edatıdır. bayram günü gibi kutlu olsun.
(Enveri)

--»' jjj
(h u d re) = Ufak tefek, kırıntı.
le iftih a r ettiği A lin in yüzüne
Ju .
tükürdü.
O m idede bir ekm ek kırıntısı (M evlânâ)
yo k.
(Sena i) İTİ
*
’ _
(h u d u k ) = İç bulantısı, iğ ­
§ Kıvılcım.. renme, gıcıklanma.
-—" oyV lj »JM « J u j
CT^ ö'ji- f < J 'j
A y ağılı senin ocağının k ıv ıl­
cım ıdır. Ben m idem in z a y ıf nefsini
(K â tib i)
kendim e arkadaş etmem; çünkü
Hurde’den çevrilmiş olmalı. bu sinek, sofram a iç bulantısı
verir.
(Mevlânâ)
(h ed ek ) = Köprü (h,d) nin
§ Günü (haset) § Y ersiz üzüntü
ötresiyle==Jjji (ba.).
ve keder § ö fk e § Utanma.

c fâ î- -r~> S f* ” f -*
-*■j*
(h e d e n g ) = Kayın ağacı. c— jjU j*-
Bundan yapılan oka (tiri hedeng) tfj >•
eyere (zini hedeng) derler. O k,
H asm ın, senin fü tu h a tın ı k ıs ­
çok defa bu ağaçtan yapıldığı
kandığı için öfkesinden anası­
için ona yalnız hedeng de denir.
nın çıkrığını kıran Çuha [*]
1 / ,y > 3 J> ,b * A f gibi atını sinirledi.
j' (E nveri)
j'J V
Türkçe şaşkın mânasına hödük
S ü t emen çocuk parmağı nasıl bundan bozulmuştur öv'U. (ba.).
lezzetle emerse kalbim in yarası >
senin okunu ağzında öyle tut­
(h u d İ 5 ) = Ev kadını.
m uştur.
( Firdevsl) urOjJ f.V ü/, f \
Lrî’-1- fV* ***^1 lij r-j
(hudü) = Tükrük ve bir ye­ erli*" er*"" ^
meği veya m eyvayı tatmaktan
hâsıl olan ağız suyu.
Görünüşte eğer senin yanında
ıi* tSSJS. jOİ- jl fa k ir isem bundan dolayı niçin
lij s/*) Uî’ S jlisil
M'İy [*] İkinci a s.r ip tid aların d a Kûfe’de
yaşıyan, (N aşruddin) Hoca gibi lu-
O, her nebi ve velinin vücudiy- hafligiyle m eşhur b ir A rap .
beni daim a birçok zem iğnele­ y a n i inci gibi değerli sözlerin
riyle iğneliyorsun. E y sevgili ! itibarı y o k . Değer iddiası çör­
Herkesin kendi evinde dereci­ çöp n e v in d e n âdi şeylere kaldı.
( S e n a ’ İ)
sine göre kölesi, azatlısı, hanı­
m ı vardır. § Tamburanın yüzünde, telleri
(EbS M üslim )
üstünden geçirdikleri tahta par­
...ii-»» it1» iptr \fy- ■'r çası. Mecazen idraksiz kimse §
ırlji. tf'y i S o -* l (f*
Herîden = satın almaktan emir.
lf* J J

G ündelikçi, o h a n ım a : kendine J- X 3 ‘ ıfij*. s-


ji. X •.**- û,y
fe n a lık istem iyorsan kim seye
ı-V
fe n a lık etme diye ne hoş söyledi.
(Rndcki) Eşek kulağını sat, başka ku la k
Padişah mânasına da gelir. al; zira bu söze eşek kulağı y a ­
ramaz.
(M tvlânâ)
( h id lv ) = Hudâvend, hudâ-
§ Bazı kelimelerden önce geıe-
vendgâr § Büyük vezir, ulu bey.
rek iriliğe, büyüklüğe bazı de­
Bazı lügatlerde (h) nin ötresiyle
fa çirkinliğe delâlet eder,
hudâ yahut hudavend kelime­
ı/i> (herâs)— Hayvanla dönen
sinin imalesi ve muhaffefi de­
büyük değirmen.
nilmiştir.
> (her emrüd) = Bir çeşi
tatsız, iri armut.
(Ş e r) = Eşek. jU-ı j , (her enbâr) «=Bir iş üze­
IS-J1, ü 'j’J trj ı>ji- rine toplanan kurum.
(jiiliju-iJ jl J
-J

t/lfc>
jV* (J-*'
F irdevsi’i Tüsi eşeğin ölüm ü tij **
köpek için düğündür sözünü ne
Onu m edihte ve düşm anlarına
hoş söyledi!. kasıtta insanlarla cinler bir ara­
(N işâm t)
ya, gelirler.
§ Ç a y ve havuz diplerinde olan (Fahri)

balçık. § Kargaşa, arbede.


<İM Cr.j >-i»
ıfU. V J> J.*^* if'îJ5
ji-V f . s \»-î* v —* ■di.»1' f
4,'U JU.T V J tSS/. S p * >>. 3*
Cî~* J ^ y *rJ""f *jr* CyV
J t- jV s - y Ji* *ss-s-
M eani denizinin incisi çam u­ ->£. ı>.'
run dibine battı, id d ia için E y M esihâ n efisli! G it bu eşek-
suların y ü zü n d e çörçöp kaldı çiklerden y ü z çevir . H azreti
Meryemirı oğlu H azreti lsanın (Rumî) doğu A syada yaşıyan-
eşekle bir evde olması lâ yık lar § Tehlikeli bir hastalık.
değildir. Senin gibi M esihin
•Jr1'5’J trJ'e-
bineği fele k atı olm ak m üna­
siptir. Sana h ırıltı y a k ışm a z,
kargaşayı satın alma.
(Ibni Yem in)
H a ya li onu bunalttı ve şaşkın
bir hale koydu. Seretan beyni­
§ Vaktiyle suçluyu bir eşeğe ne pençesini batırdı: aklın ı boz­
ters bindirip sokakları dolaş­ du.
tırmak suretiyle verilen ceza § (S a'di)
Birkaç kişinin bir kişi ile birleş­ (herseng) = Y o l üzerinde
mesi. gelip geçm eye engel olan yo-
(herbet) = Büyük kaz. § nulmamış, biçimsiz büyük taş.
Ahm ak ve maskara kimse. Bet
ir*. J-*
-'1 ıfj
bet muarrebidir. c- (ba.). A t - J J* -

(hertut) = Bir nevi iri ve


tatsız dut.
H angi yola yöneldim se önüme
<-£î ûjJ* Oj-tf j r b üyük bir taş çıkıp yolum a
j*- j* jj' j j V.
engel oldu.
{Ibni Yem in)
O nun kudretinin kem aline ibret § tki dost arasında engel olan
göziyle bah. K am ıştan şeker, kişi, rakîp.
ta tsız duttan ipek husule getirir. \jf}. ( hergedâ ) = (i.) Arsız
CA b d u lk i d ir )
dilenci.
(herçâl) = T o y kuşunun ( hergele ) = Büyük sürü
büyüğü, çağırtkan toy. yahut eşek sürüsü § Terbiye
( herçeng ) == Y en g eç görmemiş binek hayvanı.
(Ar.) [*]. Seretan burcuna öUV- (herkemân) == Büyük yay
da denir. § Y a y kuracak alet ki y a y ev­
leri uzunluğunda iki parça eğ ­
EAi1J~" >'■>*. İ T rice ağaçtır.
■*t*“ J i j >i)j öy? o1**-
û-H jl öj*-
jJAjj jl SJ
Güneş Seretan burcundan zuhur ı/U*ı
edince dünya R um inin y ü zü
K am burluktan yaya benziyen
gibi beyaz oldu.
(Firdevsi) bir vücut; k a lın lık ve buruşuk­
luktan sağrı derisi gibi bir gö­
[*] Bedenine nispetle pençesi büyülı ğüs ve om uz.
olduğundan herçeng denilm iştir. (N işim i)
§ Tilki ve çakal gibi hayvanla­ kıskananın yanağı turunç gibi
rı tutmağa mahsus yay şeklin­ buruşmuş ve sararmış bir hal­
de bir tuzaktır ki bir ok yer­ de başı, huzurunda bir tabak
leştirip geçecekleri yerlerde üzerine konulsun.
toprağın altına gizlenir ve onla» (E kİ)
özerine basınca ok yaydan bo­
— çok fena kokulu b
şanarak öldürür § G üç ve me­
nebat.
şakkatli, faydasız iş.
(hermuhre)=M uharebede,
;i fj>. (herguvâz) = Eşek ve sığır
oyun yerlerinde çalınan sesi
sürecek ucu iğneli değnek.
çirkin bir nevi boru § İri ka-
3 / j - (h e rg û f)= Büyük baykuş. tırboncuğu.
(hermeges) = Eşek sine­
:> s ^ jıj f \
ği: yeşil renkli büyük sinek v e
eşek arısı. j' j'j|< •jVS' i?

Jtjjl ^1 îîji* Eğer çiyin her dam lası inci


L«İ olsaydı katırboncuğu gibi çarşı
t
ondan dolardı.
A c ı şarap hazm ettir id d ir, hel­
(Sadi)
va değil. B unun tadını eşek s i­
nekleri anlam azlarsa şaşılm az. cet j- ( hernây ) = Büyük boru
( Y eğ m â) § Musikide bir makam.
ö 'ji-jö l' öT yy. b'h'* ‘jjj j\3j- (hervâr) = Eşek yükü, bir
^ 1^»^
eşeğin götürebileceği yük. V âr
L'Vj»
= b â r olup aslı (bâr) ı (her) e
O ekm ek ve yem ek oruçlulara- takdim ve izafetle (bâriher) dir
aittir. Eşek arısına ha, yem ek; yahut (her) büyük, iri mânası­
ha, sacayak, na geldiğinden büyük yük de­
(M e v lâ n â ) mektir.
(h erm unc) «=» Hermeges.
ı>.* Oj’ -—\>r
M unc=m eges.
jj jb J - \
Gr^jj A* y ıf> Ms
j J . j y 3y\,
yjjy J" U. IjI Vezire bu elm as nasıldır ve de­
y i " —A ,3V s* ğeri nedir, dedi; vezir y ü z mer­
J jj' kep y ü k ü altından daha k ıy ­
E y övülm üş! Sen Tibet m isk i­ m etlidir dedi.
sin, seni kıskanan zerguncdur (M evlânâ)
senin doru atının yanında Rüs-
tem in atı sinek gibidir. Senin (hur) = Güneş.
tinde) =* peyda olmak, kelime­
(hir) = Pehlevi lügatinde hoş­ lerinden mürekkeptir. Muarrebi
luk ve rahat. oJ.ı>, A rapçası dır.

'T' J (h e râ b ) = Y ıkık, viran mâ­ (h e râ h e r) = Uyuyan yahut


nasına Arapça olup Farsçada boğazı sıkılan kimsenin bo ğa­
da kullanılır. zından çıkan ses, hırıltı (R eşi­
di) de (h) lar ötredir.

L* ( h e r r â d ) = Bilgide dengi ol-


Bu viran gönlü göğsümden çı­ mıyan bir padişah ve Iranlı
karıyorum-, çünkü baykuş dai­ meşhur bir pehlivan. (Şeddesiz)
ma evi harabeder. çaylak.
( Y eğm â) _.«* »ı> (herrâd m ih r)= (Erdeşır
§ Geçkin sarhoş. J-j-j*. (ba.). Bâbek) zamanında yapılan bir
«.t «-t j' ateşgede.
*— -klf” tJkM» Jİ <*J „•*' <>•> «r
ıfjU; .*•> ■
‘;»f jr o'j3j*
(ba.).
Azerguşesb ve H errâd M ih r in
ne ehem m iyeti var. Zühre ( Çul­
(h e râ b â t) = Meyhane, ku­ pan), M irrih ( sakıt), güneş gibi
marhane. parlak.
0tl •jj»*-* -—!>J*- ( F ird e v s i)
(ba.).

i4fc/ we idrak bayındırlığı v i­ (h e râ re ) = Ç o k ağlamadan


randır. Onu meyhanede şenlen­ boğazda hâsıl olan ses, hırıltı §
dirm eye çalış Y üksek yerden akan su sesi.
(Z u h u r i )
A rapçasm da birinci (r) şedde­
JV > (herâbâti) = Meyhaneye
lidir.
devam eden § Y oksul..
• f*

-
ı^ ( h e r â tg in ) = Savaşta herze.
(h e râ z e ) = Erkeklik aleti=-
giyilen bir nevi zırh.
• • r f '-
*■-;f- ^ (h u râ s â n ) = Doğu.
^ ( h e r â t în ) = Solucandır ki
çamurda peyda olur. .> here jjli
= balçık; #7 âtin (Zend lûga-
F trhengi Ziya
Sabahleyin güneşin , doğar doğ­ § İşe yaramayıp atılacak kötü
m az doğudan batı tarafına ve bırakıntı şey, çürük meyva.
süratle gittiğini gördüm. (jiÂ* Jjlj ,.İ.U! C-l
( R ü d e k i)
ır'j*1 — y »>’
§ trana bağlı bellibaşlı bir şe­
hir.
P utun her ne kadar nakşı lâ tif
* s* ise de senin yanağının y a n ın ­
^ *
(h e re s te r) = Yılan, akrep da hiçbir değeri uoktur.
gibi zarar verici haşarat. (Rüdeki)
\ a * !' *
- (h e râ ş id e n ) = Tırmala­
^ ‘ j^ u->u'lA (he- mak, yaralamak, kazımak § Bo­
râ s İ h e r â b , h e r â s i h e s ls â n ) zulmak § Çürümek.
= (k.) Dünya.
c—j ,ym\
\ Y : jJ "*/ ij&- Cr.) " - ir
(h e râ ru ş ) = K avga, gü­ ı/W
rültü. B u el ve ayağı rencide etm ek
jjî jm u y-fljv-* ve bu taşı yo ntm aktan m aksat
j' t/lji- £_y£ nedir, dedi.
(C am i)

O nun sözcüsü her ne zam an ,.uît> (herâşide) = Yaralanmış,


um um a haykırırsa o, bütün tırmalanmış, bozulmuş.
eşekleri birbirlerine düşürür.
( L e tîfi) * 11'*
(h e râ k ) = H erâh er. (Reşidi)
uyuyan kimsenin burnundan
^ J *~ ( h e r â ş ) = Herâşiden = gelen sese tahsis etmiştir.
Tırmalamak, yaralamak masta­
rından ismi mastar, emir, (/s/a; V i.
m uh. ttas.). f ^ ( h irâ m ) = Naz ve eda ile
yürüme.
fi'j
>■ w— ^ j \j k w« j*- <jyj jr.
3S. J.- JİJ. i 1* 3

Z ü lfü m akrebinden bu kadar


feryadetm e, der. N asıl feryadet- Her nerede abıhayat gibi naz
m iyeyim k i kalbim de yara ile gidersen yeraltında ölünün
var. ağzı sulanır.
(M encik) (Huerev)
- " ' JJ f / f." -*1 Harem dairesinde fera h lı ve
sevinçli olarak salın; çünkü
a'İlâ
bahar zam anı gitti, kış geldi.
•Sen ya va ş yavaş salm ıyorsun; (, Yeğmâ)
halbuki ovanın ucu bucağı yok;
sen topallıya topallıya y o l a lı­ »X ıSW.
yorsun; halbuki y o l iniş yo ku ş­
la dolu.
( K â â n l) Ç im endeki selviler, sen salındı •
§ Güzel yüzlü. ğın zam an boyunu görürlerse
yerlerinde kururlar.
i*'.â £V {S a 'd i)
J -j
Onun köşkü, ahu gibi güzel *• l: •
^ (h irrâ n ) Baş eğen, uysal.
yüzlülerle; bahçesi, k e k lik ş a h ­
nişli sevgililerle dolu. ıfj—* ö'j»-.» < f ı » - 1-
(Ferruhl) -‘"'j' >•! c>'> j ■
*"
§ Müjde, hoş haber. J j 3-

O fkelenm eye ve şiddet göster­


meye başlıyor, baş eğmiyorsun.
S ert ve serkeş atı ahıra götü­
Serasker o sözlerden m em nun
rür ve uysal olarak getirirler.
ve m üsterih oldu; çünkü m üjde ( S ü z e n i)
ve fera h verici haber idi.
( F irdevsl)
§ Sevinç, zevk ve sürür. V. ( h e r b â z â n ) = Çocukların
3JJ J .il a/-' eşek biçiminde durup diğerleri
r'j-ı jj- j sırtlarına sıçrıyarak binmek su­
j ') V
retiyle oynadıkları oyun.
N ey ve kemençe ile zevk ve
sürür içinde nağme ederek bir • 9e

h a fta bayYam ve düğün ettiler. (h erb u z) = Kavun. Meşhuru


( F ird evs i) (•> .» dir (A r.) bifih. Karpuza
§ Ziyafet. da denir=
ö'j^. 'jj

Z iya fet tertibet ve sazendeleri «/.j** üUî*


i’V
çağır.
(F irdevsi) #rr avanak can boslanm a ka ­
Hirâmiden den ismi mastar, vun yemeğe geldi. Eşeğin keçi
emir. yediğini sen gördün m ü? Yahut
‘J* I JJ
Û'jV, dünyada kim se görmüş m ü ?
(Mevlânâ)
raya veren kimse. Eşeğe hizmet
f eden kişiye de denir.
x'-* ji*- j . »Cijj,*
«jV »;• ^
.'jU' j>U J> 1*1' >•
.jl oU-V, j' w — ^ jV l */""

N edir ol şey k i onun hem başı B ir eşekçi bir eşeğe karşı palan­
y o k hem ayağı cının atlas dokuyucudan daha
Tostoparlaktır, uzundur, fa k a t iy i olduğunu iddia ediyordu.
olm az kapısı ( H usrev)

K arnının vardır içinde hele pek İJ>. u-i *>.*. WJL-


çok y ıld ız **. l-ri j <JIj
l"iy
i k i hayvanla y a p ılm ış adının
bak yapısı Yıllarca eşek sürm ekliğin k â fi­
(Z iy â Ş a k a n ) dir. Ç ünkü eşek sürücü; eşek­
ten geridir.
Bu bilmeceden (herbuz, kavun) (M evlânâ)
kelimesi anlaşılıyor ki: her = •

eşek, b u z= k e çi mânalarına iki


‘ ^ A h e r b iv â z ,
hayvan adıdır. Karnındaki yıl­ h e rb u z , h e rb îv â z ) = Büyük
dızlardan maksat da çekirdek­ yarasa kuşu. Üçüncü harfleri
leridir. (p) ile de doğrudur.
•b j > 1 s** •>.> ( herbuze’i fic b -jy - yr i ’
rübâh, herbuze’ i hindi) = Ebu- jy.j*• •>> r ‘i-
cehilkarpuzu (Ar.) İkincisi ü's*
karpuza da denir. O, âlem i aydınlatan güneş gi­
I •
bidir. Gözsüz, y ü zsü z hasmı
(h e rb e le ) == Su dolabı. büyük yarasaya benzer.
(Sirâc)
li ir (A r .)
jjljl
U* J !J G ■<> X X
j V »X &>* c r'î
Beka çarkından (felekten) dev­ ~S!J ‘J u ~ ! j ö ':r
letinin ayı yükseldiğinden beri j ' C ~
memleketimde su dolabından
başka ağlıyan yoktur.
Eğer senin cefandan cehennem
(Z a h ir)
ateşinin dum anına denk olacak
s *• derecede yarı güne kadar ah
(h e rb e n d e ) = Eşeğini ki- edersem havanın y ü z ü o kadar
çok kararır k i her nerede yara­ kavun şeklinde, çizgili, güzel
sa varsa yuvasından uçar. kokulu fakat yenmez bir meyva
(H utrev) § Sütlü kadınların sütlerini ço ­
;V ğaltmak için yedikleri bir nevi
tJ ( h e r p u ş t e ) = Bir türlü zırh sebze. Semizotu, ebegüm eci
§ Balık sırtı, çadır, kemer, diyenler de vardır.
köşk gibi her ortası tümsek iki
tarafı çökük olan şey.
(h e r h e r ) = Eğilmek, iki kat
j ’ **” jjj ûT
olmak § Kemer, tâk. > ı> mu-
tr-*’ ıs y •>' j'
ıfjtfr * haffefi de olur.
O, herpuşte denilen zırhı g iy ­
diği gün vücudunun tü yü zır­ (h e rh e « e ) = Kuş tutmak,
hından dışarı fışkırır. celbetm ek için avcıların tuzağın
(M in ü ç ih rl) yanına bağladıkları kuş (Ar.)
—- i öy—
■>'>. fjr. }j 'C-İJ. > tS—i j Cr* JT
jır
5en kem erlenm iş vücudum u ( ^ e ıh e ş e ) = K avga, mü­
aşağıdan yukarıya götürür, ya n i cadele, yersiz gürültü, şamata.
belim i doğrulturken ik i z a y ıf Türkçe kargaşa bundan alın­
elim i kalıbım ın çadırına direk mıştır. İkinci (h) nin esresiyle
yaparım . de doğrudur.
( K tm Sl )
^ Jf -t* JL-oİ
• -< '

( h e r te k ) = Çocuklara ta­ Vijj1.


kılan nazar boncuğu. insan oğullarına kastederek be­
nim başıma gürültü çıkardın.
(Pörbehâ)
•s ( h e r te n g ) = Semerkant
Muhaffefi herşe dir.
civarında bir köy.

( h e r c îd e n ) = G ö z yaşar- ( b e r k iz ) *=Türkistan şehir­


\

mak. lerinden âlâ miski, ipek doku-


masiyle ünlü bir memleket.
• •f
«A► w)l y*
( h u r c l n ) .= Büyük çuval.

T ’ • ( fce rçe k u k , S en i methedenlerin; huyunu


h e r ç e ln k ) Şamama: küçük öğmeleriyle ağızları H erh iz
ahularının göbeği gibi m iskiyle 0 ^
dolar. (hurd) = Ufak, küçük.
( E z r e k i)

wJU jA li ^)Ui-
(h ired ) = Akıl.
u-i J> *'j *■>"
ir*' j 1 *>' ıs-“s, ıS Vf’* >j' Küçüklere ağır iş emretm e , çün­
ı/Uii kü örsü yu m ru kla kırm a k m ü m ­
Sana, gideceğin yolu en iy i gös­ kün değildir.
(S a d î)
terecek olan ancak a kim d ır. S o ­
racağını ondan sor; kim seden yy \
değil. 5 (h u rd âd ) = Şemsî senenin
(N işim i) dördüncü ayı. Her aym altıncı
jy (hiredsöz)= A zerbaycan- günü ve bu aym altısında eski
da bir ateşgede. ateşperest Iranlılarca yapılan
yortu otf (ba.),.
( hiredmend ) — Akıllı.
J>İMİj>-
Ahirindeki mend nispet edatı­ •t
dır. Bazı kelimelerde (m) den f - ’*' (h erd i!) = K orkak, yürek­
önce bir de (D) ziyade edilir. siz.
hiredûmend, hâc-
tOmend, tenömend gibi.
(h u rd e m â ) = Ses ve rengi
VU->»>.* ^ û* hoş bir kuş. (Cihangiri) de (h)
at i y jl »ala
nin üstünîyledir.
ı^JL»* 5 .* AiJ

^S * 5 (h u rd u m u rd ) = Parça
Bağışlayıcı A lla h kendi bağışını purça, ufak tefek.
senden alsın demem; lâkin hiç­
bir M üslüm anı sana muhiacet- ? yj"iX
‘s y j - 'jj*
mesin; derim. M'İy
(S en â ‘i)

‘ . Onu emîre nikâh ve teslim


(h e rd ) — Balçık. etti. Ö fke ve hırsını parça parça
J u l" J< X < j-!
etti: dağıttı, giderdi.
s}2. *f oy- .\/L >ji- j» ji- y tf (M evlânâ)
lT >
Bu kelimeden bozarak hırtı pırtı
H üner ve cevher iddia eden dediğimiz.
kim se, ispat zam anı olunca ça­
mura batm ış eşeğe benzer. -V.
( F e rra kl) (Şuırde) = Her şeyin ufağı,
küçüğü. Ç örçöp de bu kabil­ (hurde’i kâfur) = (k .)
dendir. Yıldızlar.
CA»Î ö's (hürde gir) = (k.) Sözde
JU-
eksiklik ve ayıp arayıp bulan.

Çörçöple ateşi tutuşturm ak, on­ j,-âV Vıj*—-■ ,3


dan sonra eski ağacı y a km a k ■
*,>
. J1’O )^- •
>Jb
m üm kündür. IV
(Sad i)
§ A yıp ve hata. Sözde B a y e zid ’in y a n lışın ı bu­
lur, ona itiraz eder. H albuki
C»İl C—3 O y? j> S •*',
Yezid onun içyüzünden arlanır.
U'J V İ!^>. OJJ>
(M e v lâ n â )

K ötü fik ir li kişi; ayba m uttali J-p - n j - ö L i l 'i j > ; . ) A » ';- J ,-.

olunca büyüklerin kalbini ateşle JüU


y a k tı.
E y sofu ! Git, şarap tortusu
(S a'dî)
içenleri ayıplam a.
Nükte. Mecazen ince, dekik § (H a fız )
Yirmi bir Kısımdan ibaret olan
(zend) in bir kısmı § Hayvanla­ (hurdegâh) = Hayvanların
rın ellerinde ve ayaklarında ayaklarında köstek geçecek
köstek vurulacak yer § Kıvılcım. yer § D eve çöktüğü zaman
(hurdebin) — Ufacık şe y ­ yere değen göğü s kemiği.
leri gören (k .) çabuk anlayışlı.
>✓
* ıj ( h e r e z ) = Boncuk, ayna, tarak
gibi şeyler ki hırdavat denir.

A n la y ışı çabuk olan a klım , beni ıfi> (herezi) = Hırdavatçı. ;>


utandırıyor, gönlüm ün levha­ ( herez ) = Boncuk mânasına
sından a kıl nakşını şarapla y ık a . Arapçadır.
( ’l m â d i )
- •
J j X< »ijii
(h e r z e n ) = Kamçı.
ö j s - öj*- >j jU

A lem d e herkesin iş ve gücünü l 'V


bilen çok çabuk anlayışlılar Yılanı elinde kam çı gibi tutm uş.
vardır. ( M e v lâ n â )
(Behâ’uddin)

(hurdedân) = İnce şeyleri Ö Jj^ ( h e rz e ) = Yoğun, uzun,


bilen (/:.) çok dikkatli. biçimsiz erkek aleti.
ijj »-
[*] j-i'j ■
>-*’. J* >1» ' “ (h e r e s t)= G e ç k in ve baş­
4>J>' tan- kara sarhoş.
J J “JJ ı / - —j- ——•
»vr ti- yvj ,ı rJu' Jy
( h e r z e h r e ) = A ğu ağacı
(A r.) Ebucehilkarpuzu-
na da denir. Ebül elâ'nın [**] af&ı yolunda
çok sarhoş olarak gidiyorum .
ji ‘ * jj- ■ji'i Belâdan korkum yok.
jlj f i * y~
(M evtana)

Vm ; n.\y kelimeleriyle yalnış,


A ğu ağacı taze hurma vermez. doğru cetveline (ba.).
N e tohum ekersen aynını um.
(Sa'di)
§ Kuduz böceği. ^ ( h ir is t e ) = Sülük — zelu.

* •
( h e r z in ) = Ahırlarda üstüne •j? ( h İ r s e k ) = A yıcık § Bir
ata mütaallik eşya asılmak üze­ nevi tüylü yaygı § Çocukların
re duvara çakılan ağaç § Ü ze­ durtut oyunu.
rine at eyeri konulan sehpa. j'j’ ^ ir ,iAA> jl:' 1

lijV-v j ’.s ıS':*-1 ıi. y


İJ C r .> y ttd ü - C r .jj* - t * j .

iS j ? ’> Usta ve öğretici yu m u şa k tabi­


a tlı olursa çocuklar çarşıda
D ini ihya için daim a koşan
durtut ouunu ounarlar.
a tın , güz ve bahar m evsim lerin­ (S adî)
de eyerini sehpa üzerinde gör­
memiştir: eyeri daim a sırtında, '\ f ' '
harekete hazır bulunm aktadır. * - (k i* * { i y â h ) = Yaban
kerevizi, yaban havucu denilen
( E n v e r i)
nebattır ki köküne derler,
§ Sofa ve divanhane köşelerine ayı bunu pek severmiş.
konulan kerevet § Büyük eyer. * i ^ ^

• • ( h e r s c lâ k ) = (6 a.).
^ ■£’ (h irs) = Ayı. (Ar.) v j. •
«
•^ * •
rfjl (hirs bâzi) *= A yı o y ­
(h u r s e n d ) = Sevinçli § Ka­
natmak § Hoşa gitmiyen oyun,
naatli, razı, hoşnut, şükredici.
(hirsbân) =* Ayıcı.
[**] (B ül’elâ) kibarı evliyaullahtan bir
[ • ] Tercüm e etm eyi uygun görm edim . zatın künyesi (G ıyâş).
>si. iS j j j Jt
I * **• • I’* •*.
- ji- ıSyi jj-l X'
( * (h u r ş â , h u r ş â d ) —
V}L*
G ü n eş= Z en d lügatidir (Nefisi).
Eğer aşkın dert ve belâsına ra­
zı olursan sana a ltı yönden
^ h e re şte ) = Naz ile salınan,
kısm et kapısı açılır : mânevi
yürüyen.
feuzlerden istifade edersin.
(Şaib)
(h e r e ş e ) = Kargaşa. Her-
f.'y- -î»1*! ->“ >
ıjL c-» jî heşe (muh.). Herâşide mânası­
na da gelir. > (ba.).
.>
A fiy e te şükretm edik. J şte bizi
onun hakkı tuttu. ( h u r ş îd ) — Güneş
(Husrev) (ba.).
M ' *'•
(h e rs ü l) ==» Meymenetsiz (h e r ş in ) = Salınmak, öğün-
eşek ( Naşiri ). Uğursuz, mey­ mek.
menetsiz (Şemsullûga). (Sûl) at ,UÎ »t*
ve katırlarda siyahlığa çalar A if 'j>t\ j*
kül rengidir ki böyle hayvanla­
rın yelesinde kuyruğuna kadar M eydanda salınm aya başlayın­
siyah bir çizgi olur ve uğursuz ca düşm anların yüzüne fitn e
sayılır. kapısını açtı.
J3"j-- tS- (Şair)

Ju- ’ HL* >-


^ ( h ir fâ l) = Bir öküz yahut
O biri Isa, diğeri uğursuz eşek, bir devenin boyun derisi dolusu
üçüncüsü H ızır , dördüncüsü altın (Ar.)
gul. * ' ' y '
(Sena i)
(h e r j u l , h e r § ü -
Ie) = S in irli yaprak (A r.)
(h u r s îd e n ) Pörsüyüp
Bazı lûgatçilere göre ( ■a.tjO- )
çürümek, kokmak.
manasınadır (ba.).
. -• '
f (h e r iş ) = A lay ve m askara­
( h e r if t e n ) = Ölürken hırıl­
lık yoliyle bir kim seye gülme
damak.
§ A lay eden ve edilen kimse.
*
J (h u r fe ) = Semizotu = Perpe-
(h u ru f)= H u ru ş (m uh.) (ba.). hen.
»; <î-
4İ j>- ^ j r ^ e en(J â h te n ) = 4 ^ (h e rg â h , h erg eh )
Hırka atmak [*] (k .) elbise ba­ = Geniş yer, hususiyle büyük
ğışlamak. Suçunu ikrar etmek, çadır.
âciz olmak, teslim etmek, var­
lıktan sıyrılmak, benlikten so ­
(3
yunmak.
Onun şevketi her nereye çadır
(hirke bâzi) = Sofuların
kurarsa dokuz feleğe saye salar.
vecd e geldikleri zaman hırka
( K â â n l)
ile oynamaları.
ılf-ii ı>*'-
jü-l-*!> . (hirke sâhten) = (k .) \ * î -1-*-

Yırtm ak, parçalamak.


E y çadırda oturan a y ! Çadı­

" ( h e r e k ) — Küçük eşek § Bir rın eteğini kaldır: yü zü n ü gös­
nevi kuru hurma § Ut ve tam­ ter; yoksa ahım e flâ k in çadırı­
bur tellerini, üzerlerinden g e ­ nı yakacak.
(Cami)
çirdikleri ağaççıklar § Kabahat­
lileri üzerine yatırıp döğdükleri
(hergâhi sebz, hergâhi gâv puşt,
tahta § Yeni yürümeğe alışan
hergâhi minâ) = (k .) Gök.
çocuklara mahsus üç ayaklı el
(hergâhi m âh)=(/t.) A y
arabası § İpek işliyenlerin g e r­
ağılı, hale.
gefin iki başını üzerine k o y ­
dukları ve camilerde kayyım ­ .
ların kullandıkları sehpa § Y apı <~T (h e r k u s ) =» (k .) Ahmak,
iskelesi. Pamuk çekirdeği ayırt- budala.
lıyan çıkrık § Üzerinde odun
kesilen kütük § Tanrı deveciği
(h e r k u ş )= Ç e k m e . Hârkuş
denilen böcek § Duvar delecek
(ba.) § Tespihböceği.
ağaç kazık § Şiraz’a yakın bir
köy.
'-fJ r jp" (h e r g u ş ) = Tavşan.
["] H irke, bez parçası m ânasına A ra p ­
ça olup F arsçada parçalardan dikilm iş ü s t­ •Mr. >j. is-'jO-
lük, libade. S ofilere göre, b iri şeyhleri mü­ ^ r jj jjU.' jyr
ritlerin i tam am iyle terbiye e ttik le ri zaman l 'V
giyd irdikleri tasav vu f ve irad et hırkası,
B ir tavşan bir aslanı kuyuya
öbürü, bereketiyle günahlardan korunm aları
için önce g iy d ird ik leri te b e rrü k ve teşb ih götürse bir tilk i bir eşeği ota
denilen hırkadır. T e b errü k hırkası giyildiği kadar nasıl götürm ez.
zam an yalnız adca m ürit; tasavvuf hırkası (M evla n a )
giyildiği zam an hakiki m ürit sayılır. § Sinirli yaprak.
için (hurem) şeklinde yazarlar.
S ( h e rg ü ş e k ) = Sinirli (R) nin tutariyle dağ eteğinde
yaprak nev’inden tavşankulağı bir çayırdır ki o dağa karşı kim
ve dulavratyaprağı § Tavşan- bir soru sorarsa cevap alırmış
cık. diye bir de masal vardır §Buğu,
a -
buhar.
jû f j . (hurrem âbâd) = Lüris-
J (h u rre m ) «= Sevinçli, mesrur, tân’da Burucird’e yakın güzelliği
hal ve vakti hoş.
ile ünlü bir şehir.
i_.Vj ı/î Jj fijî c— r> (hurrem dere) = Tebriz
J5 Ö' fJ*" yolunda kervan geçidi bir köy.
:,u~
j)j ı•> (hurrem rüz) (ba.).
S evgilisi olan kim senin kalbi
halecanlıdır. Sevinçlidir o gönül
k i sabır ve karar sahibidir. *-j>~ (h u rm a) = Hurma.
(S elm â n )

f j " J .*>
. > -*-> . 1İJJ -i1

»lîîı
H urm a gibi kabuğu ta tlılıkla
sıvanm ış.
Onun gözü, çiyin güzü gülden (Sa'di)
hoşlandığı gibi Y u su f’un y ü ­ (hurmâyi ebücehil) =
zünden hoşlanıyordu. A si hurma.
(C a m i)
§ T aze ve taravetli.
d U 'i
e f'i a- J (h e rm e k ) = (H) nin üstün
^ J»ı ve ötresiyle nazar boncuğu.
İİ#**- w--*- /
(ba.).
Şemsî yılın onuncu ayı § Her
ayın sekizinci günü. Bu günde
Çok şan ve şeref sahibi oldu­
Iran ateşperestleri yortu eder­
ğun için nazar değmesinden
lerdi (öiT) (ba.). B u g ü n e jjj r>
korkarım , çünkü boynuna nazar
hurrem rüz da derler ki pa­
boncuğu takm adılar.
dişahlar tahtından inip beyaz­ (M encik)
lar giyer ve beyaz yaygı üze­ . >,
rine oturup halk ile teklifsizce
(h erm u l) = Her em röd( 6 a.).
konuşarak isteklerini yerine
getirirlerdi. Bu kelimeyi; (her) • /

ile mütekellim zamiri olan (m) -/>' (h e rm e n ) >=Yığın, harman,


den mürekkep sanılmamamak hususiyle tahıl yığını. Amen (ba.).
--— »- j*. Ji 0..1 ^ (h o ru ) = Hurus (muh.). (H)
&J-«-
nin esresiyle ebegümeci.
Biçarelerin harm anını ya km a k:
• »î
lâ y ık değildir, âcizlerin kalbini
incitm em eli. (h u rü c ) = Horoz = hurus.
(Sadi)
^ |XJlî-
§ A y ağılı.
£İ>’ y t *j . *v. s?
w—Jİjt cM-5 ı£j* S 33J
»la l^T
Koç gibi vuruşm ak isteyici, ba­
Evet, ayın etrafında ay ağılı şına horozibiği gibi balta alm ış.
(R iideki)
olm ası yağm urun kuvvetine
• >>.
alâm ettir.
{Z ahir) (h u ru s) = Horoz.
ı ( h e r m e n i g e d â ) = Başak Jj; y;
toplıyanların biriktirdikleri har­ urV j '-V. j 'j
man. (N) nin tutariyle harman jlf
dilencisi. J - s j y (ba.). B ülbül gibi güllüğü öv, seher
(hermen sühte)= H ar- horozu gibi uuanık ol.
manı yanmış (k.) zarara uğra­ C Im â d )
mış, iflâs etmiş. Dilimizde de
harmanı yanık derler. J'j*" ıs is - (hurösi şe^râ 3i)= 3 ü -
lün.
o '| •• S/
Aİ * r> tr->> (hurüsi Jâvus dum)
^ ( h e r e n b a ş ) — K oca yar­ — (k.) Sürahi.
puzu (Ar.)
dC y '
(h u r ü s e k ) = Küçük horoz.
( lıe r e n d ) = Ç öven gibi te­ § (k.) Hamam böceği § Kadın­
mizlikte kullanılan bir nebat, ların tenasül aletindeki fazla et
kalye otu. ki dilak, dilcik denir § Erkek­
jU.5 Jjl y ç-Ş
lerde sünnet edilirken kesilen
’j? parça. Son iki mânaya hurüse
(f/Ü
de denir.
S en in kılıcın her nerede çırpıcı
olursa kalye taşına ve kalye &
otuna hacet kalm az. ^ (hurü ş) = Şamata, feryat.
( F ahri) Mastarı (hurüşıden) =
* Î 'î . Feryat ve figan etmek, gür gür
(h e r n ö b ) = Keçiboynuzu gürlemek. (Südi), Türkçesi çok-
dediğim iz kuru yemiş. ramak, diyor.
o'-i-yr ii'J' \£}* ^ e>J>~ (h ere) = Şarap tortusu, balçık.
j)X.- ve o maddenin yanlış > y** j* y J*
doğru cetveline (ba.). *y~ yr Jv-J y
Müellifi Türk olan lügatler (hu-
rüşiden) i hamle etmek mâna­ Eğer sen öm rünü eşek gibi uy­
sına da yazmışlardır. kuya ve yemeğe sarf edersen
eşeğe balçık nasıl sıkın tı verir­
(huruk) = Kadınların sütle­ se hayatın sana öyle sıkın tı
rini artırmak için yedikleri bir
verir.
(Nâşır)
nevi sebze. 4JZ-> (ba.).
§ Kitap ve kerpiç gibi bir sı­
i ) '" raya dizilmiş ve istif edilmiş
(h u rv ek ) = Bokböceği.
şeyler.

(h u ru h ) = Horoz, ■
=—d,‘ S-r* u's - y / ısj- y X
»>•jj y>j^.
•y - J33 '4*" y v ' jit
• j, y? •J-i
is tifte eşek y ü k ü dolusu güm ü­
ıfs***-
şün bulundukça eşek de olsan
Gece, gündüzün ham lesinden
eşeklik sana (n a kîsa ) eksiklik
âciz ve gece kargasının kanadı
vermez.
horoz kanadı gibi olm uş. (K e m â l )
(’Unşari)
c * f * - y § Y a ğ ı alınmış badem ve su­
d U j^ t (h u ru h ek, hu- sam gibi şeylerin posası: fukara
r u h e k ) = Mercan: Bu mâna bunu hurma ile karıştırıp yer­
renkçe horozun ibiğine benzet­ lermiş.
me yoliyle.olsa gerek. *S*
- >>. Uj>- jT J***
J U —i

(h u r ü h e )= K u ş la n aldatıp
avlamak için tuzağın yanına B adem li helva y a h u t badem
bağladıkları kuş. § = .a - ,j- (ba.). ezmesi bizden y ü z çevirince biz
Yalnız hurühe’nin değil hurü- ona karşı hurm ayı posa ile ka­
hek’in de hurüsek’e müsavi ol­ rıştırdık.
(B a sh â k )
ması lâzım gelirse de lügatlerde
yazdığım gibidir. § Dar bir yerden halkın güç­
• '' lükle geçmesi.

( h e r v î l e ) = Ç o k yüksek .
<
>t
ve iğrenç ses. ÖJ>:>~ (hureh) = Nur.
Şebboy, hatm i, fesleğenden ve
A>î^t bf T ti X y yasem in dalından çimen tara­
- if i ji fın ın şim d i başka parlaklığı ve
Onların y ü z ü n d e n 'o kadar nur bezeği vardır.
saçıldı k i oraya güneş doğdu (Şa ir)
sanırsın. § Uğursuz, meymenetsiz.
(Z erâ te şt)
„•»- ös.'f i\
Kısım ve parça mânasına da ■ >- by.\p 6S-) r y
j-* t
gelir. İran bilginleri Fars ülke­
sini beşe ayırmış ve hure^i Uğurlu doğan, baykuş gibi
erdşir - Hure3i istehr - Hure’i uğursuz; şom ve uğursuz bay­
dârâb - Hure’ i şâpür - Hure3i kuş, uğurlu oldu.
(N asır)
kubâd adlarını vermişlerdir §
§ Evin balkonu.
A ğ a ç kurdu § Saçkıran ve
miskinlik hastalıkları. (R) nin »r •
şeddesiyle horultu, hırıltı. ( h e r ld â r ) = Satın alan.

* **. i \jK *>■


( h u ru h ) = H oroz. Huröh j-» ji... » f ö y j
l/V
(m uh.).
B ir kum aşı ariyan çok olursa
ı.' 17 su ]' :y-
^ i A iji. öy; satın alıcının ona rağbeti arlar.
(C am i)

Fena horoz, tavukların arkasın­ (h erid â rg ir) = (k.) Sü­


dan g ittiğ i gibi , vücudunun is­ rümü çok olan şey.
teklerinin arkasından gitme. • •

( N a tı r ) ( b e r id e n ) = Satın almak.
J*,/' S t >z~Sİ>-
'T * # * * - ( h ere çü b ) = Y üksek
binalar, kemer ve kubbeler
yapm ak için çattıkları ağaçlar­
H ikm et satan ne vakte kadar
dır ki üzerine durup bina ya­
merhem arz edecek; biz hastalar
parlar. Türkçe (karaçav) derler.
bunu can karşılığı olarak satın
Şimdi iskele dediğimizdir.
alm ıyacağız.
(H u cen d i)

(h ir i)= Ş e b b o y : Hiri (m u h ). • '


( h e r iş ) = j -'j . heriş (ba.)
JK '->J‘ 'rli)
t£j*-y § (Herâş) ın imalesi. > herâş
(6 a.).
den) den sıfatı müşebbehe ve
J (b e z) = Uyluğun dış tarafının haliye jj,,> (ba.) § Yaprakların
yukarsındaki kaba et. sararması.
jl;j- Jj",jl*
Aslanı övgüye dair : • jl*»- jU^-j ı»*J
>3* ıfJf.3 ^sr.JS ıt-^i j'
j 4İ < f * C * —(j
ı£}/ ' o'js*- jj»-
Ey yaprakları sararm ış gül !
iS^j 'J ıs**. D ünyayı görmeden dünyadan
j.OI gittin.
(N i z a m i )
Doğru söyledin. Y ükseklik, en­
‘, 1
lilik , büyüklüğüne nazaran o
3 J *~ ( h e z d u k ) = Osuruk b ö ­
aslan değil, büyük bir devedir.
ceği = i,,yi. (ba,).
B aş ve elini büyük bir devenin
k a la etine vurunca boynu d ü ­ «o
••
ğüm cüğünü üzerlik tohum u gibi **J>’ ( h e z d e ) = Sürçmek, kaymak
eder, y a n i çatır çatır kırardı. (k .) günah.
( E z r e k i)
1 /• '
Derisinden kürk yapılan ve su-
^ ( h e z e r ) = Giylân denizi kıyı­
koyunu denilen hayvandır ki
sında bir şehir ve ahalisi [*].
samura benzer. (Z) nin şedde­
Bu münasebetle Giylân denizi­
siyle biri sukoyunu denilen
ne Hazer denizi derler.
hayvanın tüyü ile ipekten eğri­
lip dokunmuş kumaş; öteki
**f *•'
yalnız ipekten dokunmuş ku­ ^ ^ (h e z r â n )* = Hezer.
maş mânasına Arapçadır.
[**] > i j • -O - j J ' c t j j '- j

i' ,x'j oy,


tflti
(h e z â m â ) = Yabani şebboy.
Hezrân tarafından Zenderüd
*•
kenarına kadar ırlam a sodasın­
J (lıe z â n ) = Güz mevsimi.
->_y l^ı jLi—Jj jju dan yer dirildi.
^ j f Ijâ (N iz a m i)

§ Hazer ahalisi = jijj> Hezer-


C üz m evsim i bahçeden ne nakış vân. Hezervan, Turanlı bir sa­
varsa götürdü, hava sertleşti, vaşçının da adıdır.
dağ kurudu, su göğerdi. [*] H ezer A rapçada göz, d ar ve küçük
( K a tra n ) olm ak m ânasına gelir. Bu şehir ahalisine
H ezer denilm esinin sebebi küçük gözlü o l­
§ Şem sî yılın sekizinci ayı. A ğ u s­ m aların d an d ır.
tosun on sekizinhi günü (hezi- [**] D oğrusu (z) nin üstüniyledir.
> J 'V gibi düşm anın dar kalbine so­
^ J *~ (h e z re k ) = Korkaklık, te­ karlar.
essür ve telâş. (K e m â l)


’î-J1 f.j*-
••iv o'jj Jjj Lt •Üii-J -i»-
^ 'J*~ ( h e z m iy â n ) = Kunduz
hayası.
Her ne kadar üstüm üzde kürk
y a h u t yü n ve ipekten dokunm uş
( hezend ) = K alye otu = kum aş varsa da gel birbirim ize
Herend. sokulalım . Zira rüzgâr pek sert
ve soğuk esiyor.
't'l
(H idâyet)
(b e z e n d e ) = Kımıldayıcı, • :
yer üzerinde sürünücü. Bu mü­ (b e z ir) = Kıvılcımlı kül.
t
nasebetle yılan, akrep, karınca
• **■
gibi hayvan ve böceklere de­
nir. O”9* (hes) = Yabanotu, çörçöp.
• .V j* » *S O — * ’ i.iti.
C—A.*\jy»- cjlJaJ Jj ö'jl
• 4, \ f ±2. jU j j»*.
C-£İJUt
r>. ^ js

Şüphe yo k k i nice sürünen Tabiatının letafetinde ih tilâ f


m ahlûklar akrep ve y ıla n gibi olm ıyan ya ğ m u r ; bağda lâlet
ısırıcıdır. çorak yerde yabanotu bitirir.
( H id âyet) t
(S a di)
ii/-L ( b e z u k ) = jj^ i (muh.) (ba). § A lçak, furumaye, pinti.
i '-*1r-*
o^ \J~S' >j>
(h e z e h re ) = A ğ u ağacı,
herzehre (muh.) (ba.). Şerefli vc şerefsizi fa y d a s ız
« '' '' bil, insanı insanca arkalıyan
mert nerede ?
(h e z ıd en ) = Kımıldanmak, (Sena i)
sürünerek yürümek § Bir şeye
*-j Ij -t'-iî ıf'j-*
girmek.
jU-j*'!) f j\ iy t
— •>/" J j11" j' y ->V«! IV
-ı'>- jU^»- ji Jj
jr Bu, alçaklarla dost olanın y a ­
hut insaniyetsizlere karşı insa­
Senin adaletin zam anında niyet gösterenin cezasıdır.
m ızrak eğer zulm ederse yıla n (Mevlânâ)
-j' -t,u .o îi-i jlj.'U*' lüklerini iddia ile aman dilerler
. w*i_t JLc».
ve Hintlilerin öküzlere hürmet­
ı/'lii
lerinden istifade ederek öldü­
Padişah bağışlayıcı olm alı, rülmekten kurtulurlarmış.
p in ti değil. Cihana m a lik olm a­ c.-*- (bes PÖS) == Ç örçöple
nın huyları ancak budur. örtülü şey : çâhi hes püş =
(N ifS m t) çörçöple örtülü kuyu, (k.) Dü­
§ Denizin yüzündeki ince yosun, zeltilmesine çare aranan kötü
ketencik. bir iş; duyulan bir şeyi gizle­
me ki örtbas etmek deriz §
C—.* Ş Ijj* İJllj sS)J
Kendini soy sop göstermek
istiyen rezil.
D enizin y ü zü yosun, dibi inci
doludur.
(C am ı) "IL>- (h e sâ re ) =
A ğ a ç budamak
§ Su yüzünde yüzer arpa ta­ § Bağ ve bahçeyi yabani ot­
nesine benzer bir böcek. lardan temizlemek.

' V •
•i-j't J -f ı>> c~’' ( h e s â n ı d e n ) = Diş ile
ısırmak.
Deniz kendiliğinden dalgalanır.
ol
Deniz böceği bu hareketi ken­
disinden dolayı sanır. ( h u s p î ) = Müşteri yıldızı
(H a y y â m ) (huspiden) = Uyumak’tan muza-
ri öji:İ-İ (ba.).
0' ’>*/. J's * («-t V* s.
^••1 ^ l o —.\ı#
'y'_j /.j yt ^S- J
*ûU.t «J'i» J^-L
•Su yüzünde gidersen su böceği, \,"ly
havada uçarsan sinek olursun; Cenabı H akysana bir altın hâ­
bir gönlü e{e al k i adam ola­ zinesi ya n i bir m ü k â fa t bağış­
sın. lar k i toprak altında yattığın
(Huvâce ‘ A b d u llâ h i E n ta ri)
zam an o seninle beraber olur;
§ Hindistan dağlarında yaşıyan m iras olarak başkasına kalm az.
bir ulus § Turnadan büyük bir (M eo lâ n â )
kuş. • ,«
a-i- (hes bedehân girif- (h u sp ld e n ) = Uyumak,
ten)=(&.) Aman dilemek: ökü­ yatmak = Huften.
ze tapan Hintliler, bir ulusu
^c T *
yendikleri zaman yenilen taraf
ağızlarına ot alıp gûya öküz- j
Ferhengi Ziya
Eğer padişah tahtında tatlı s>
uykuya dalarsa fa k irin rahat Jhj Jf* ö
uyuyacağını sanm am .
(Sadi)
Eğer fa zile tte bana benzer y o k
dersem dâvam ın doğruluğunu
(h est) = Hesten den mazi,, gökyüzü itira f eder: herdekiler
mastarı tahfifî &-i. (ba.). değil göktekiler tasdik eder.
(M e n fu r )

c— J» jjt' § ( Cihangiri ) de ikinci mâna


ile Çin büyüklerinden biri mâ­
nasına (h) nm ötresiyledir.
Biçarelerin harm anını y a k m a k
lâ y ık değildir; âcizlerin gönlü­ fV ->y. <££
nü incitm em eli.
(S a d i)
§ Renk, levn. Çinde H estüy adında ulu bir
k işi başkaca Zengüy adlı bir
c—»*■2j f Ij j+ m serkeş vardı.
(F irdev tl)

Yazıcı, kalem i eline a ld ı; amber Hestü, yerde sürünen hayvan­


ile kalem in ucunu boyadı. lar mânasına da görülmüştür.
(Firdevtl)
\ }
( h u s tu v â n e ) = Yünleri
(h e s te r) — Yılan, çıyan, ak­
ve iplikleri salkım saçak sarkan
rep gibi haşarat.
fakir elbisesi § Türlü renkli,
* parçalardan yapılmış yoksul
(h e ste n ) — Yaralam ak, ya­ hırkası.
ralanmak, incinmek, incitmek.

HI—Ca j ' j (h e ste ) = Meyva çekirdeği
§ Hesten den ismi meful=*yara-
ı/İtî
lanmış, incinmiş, hasta, marazlı.
Düşmana saldırdılar; kırdılar, Al.» f--*.
öldürdüler, parçaladılar, yara­
ladılar. jTS
(N iz a m i)
>• ' Zam an, öfken aslanının pençe­
sinde yaralr, fe le k , kahrın ta v­
(h estu) =» M eyva çekirdeği şancılının kursağında ye m d ir .
§ İkrar ve itiraf eden. (Kiiâni)
_> Js (^v* y ^ u su r) h u sıire) =
i$a»-
Kaynata.
Susanların sırrını sen bilirsin,
>y y\ Lv*l ^2“
yaralıların kalbine sen merhem
>y c\ y c <*•'<,•* j*-m -rw*“
koyarsın. jJ i
(Sadi)

s 1,"-* ^ J Vücudiyle bütün peygamberlerin


ji c!) <ı" c— öğündüğü ve A liy y i M urtaza'-
,_;LİJjj2 '-C j—*■ > ti > nın kaynatası o zat idi.
Ji-ij J*> a‘l C—»- 1 S^-3* -£>- (Nasır)
•S^~
(huşur püre) = Kayın­
Yoksulların oturdukları yerin
birader.
yanında olan zenginlerin onları
her va kit düşünm eleri gerekli­
dir. Sen g ü zellik zenginisin, -*-r ~ (husrev) = Padişah § Ke-
yoksullar yani iltifatından yanyanîlerin üçüncüsü ve Siya-
m ahrum olanlar hasta m ı, y a ­ vuş ibni Keykâvus’un okludur ki
ralı m ıdırlar çektikleri sık ın tı­ Keylıusrev de derler § Nuşirva-
dan haberin yoktur. n’ın torunu ve Şirin’in âşıkı Per-
(S a d i)
vize de denir. Muarrebi Kisrâ-
§ Sürülmüş, nadas olmuş, ya­ dır. Nıışirvandan Peıvize kadar
hut insanlar, üzerinden çok g e ç­ Sâsâniler tabakasına ekâsire
tikleri için toprağı yumuşamış derler.
yer. Jj--*- < 1
Atın arıklığına dair: ^ '• is-* ( husrevi
iklimi çelıârum, htısrevi encum,
İ)J. ıS-1-' İ31Ş’ ' “ l» jM ■
>' ti husrevi Iıâver, husrevi zerin
:atâ, husrevi seyyâregân)=(& .)
>CJJ-' '
Güneş.
,\re yü kselm iş tozdan zorla d ı­
şarı çıkar , kurtulurdu, ne işlen- j

m iş yerden toz kaldırırdı. JiİU


(Etıveri)
Seher v a k ti güneşin, bu kadar
(hestebend) = Kırık ve
saltanatında Turan padişahının
çıkıkçı, cerrah, operatör § Kırık
kölesiyim , demesi hoşuma gitti.
ve çıkık bağı § Hâste (muh.).
(Hâf.z;
cş-U. (ba.).
ı -V.l: L<-<* j' j£—i
J- j/*',
(hu$te) == Duvar temeli. JlSU
Doğuda güneşin ışığı, onun Bârbed’in, Husrevin meclisinde
gül yaprağına benziyen yanağı terennüm ettiği nesir biçiminde
şeklinde parıldıyordu. dua ve senaya dair seci'li bir
(H âkâni)
nağme. Bazılarına göre Farslı-
jjb jj~J- (husrev dârû) = Hav- ların tran şahlarına mahsus bir
lincan ki Türçke kulunç otu, nağmesi (Reşidi).
eğri kestane derler yahut b e­ •f
yaz asmadır (A r ) (Na­
( h u s r e v i) = Bir nevi şa­
şiri), Husrev dâru’yu beyaz as­
rap yahut rakı § Mideyi kuv­
maya tahsis ile (Mehzenul'ulûm)
vetlendiren bir macun § Bir nevi
dan naklen havlincana husrev-
kavun § Eskilerden bir şair §
dâne; diyor.
Padişaha nispeti olan.
(husrev g ird )= S e b zva re
bir fersah mesafede bir k ö y ­
dür; vaktiyle bir şehir idi
İİİ (h e sek ) — Ç örçöp kırıntısı
(Naşiri). § Üç köşeli diken.
( husrevi heştum
.AJfc^ jl jjtÂF ı^rl» l»"
bihişt) = (k.) Cenabı peygam ­ jLİl, **j j i «±L*i»
ber (fi-»).

M uznylân nedir k i hacı d izg in i­


Y " **
( h u s r e v â n î) = Padişah­ ni Kâbeden çevirsin. O zliyenle-
lara lâyık olan güzel şey § Bir rin yolunda dikenlik atlas dö­
nevi altın para § Güzel nağme: şeme gibidir.
Farsça lügat yazanlar üçüncü ( H â k â n i)

mânada ihtilâf etmişler; bir kıs­ § Demir dikeni şeklinde üç kö­


mı lraniıların İslâmdan öncc şeli bir çengeldir ki kale kuşa­
olan nağmeleri, birçoğu da tıldığı zaman insan ve hayvan­
Bârbedin. nağmelerinden bir ların yaklaşmamaları için ayak­
nağme demişler; çünkü (husre- ları altına atarlar.
vâni) kelimesinde (Husrev) i
görünce ( Husrevi Perviz ) e J.J . J İ '*1—*■ ıi^r. ' j
yS* ^
mensup nağmeye karar verip
şüphesiz onu terennüm eden
(Bârbed) demişlerse de bu nağ­ D üşm ana üç köşeli çengel y e ­
me Husrev ve Bârbed’den epey­ rine altın dök, zira bağış keskin
ce eskidir § Hicrî dördüncü dişi kör eder.
asırda yaşıyan büyük bir şairin (S a d î)
mahlâsıdır ki adı Ebü Tâhir
İ L i-
T ayyib ’dir (Ferhengi Nizâm). - (hisk) = Aspur çiçeği.
S e n i m edih yolunda kalem im e
( h u s k ) = Geri bırakmak, bak k i seğirttiği zam an daima
tehir etmek. başını ayak yapar: tepesi üstü­
ne koşar.
( F a h ri)
(hism ) [*] = Y ara. § Koltuk,
£.-j> jt 14i-;• ı~ı lj 4 - JJ S -\Z C .-İ

^ '✓* ı S Cr.'S J.k. J jy


J jy
O nice yaraları iyi etm işti.
Şairin eli caize ve ihsanı kol­
Benim bu yaralarım a çare aradı.
tuğuna, koynuna götürür. S ü ­
('Un şiiri)
• > .«. •/» ti « zen i eli böğründe; fa k ir bir şa­
irdir.
j ( h u s ü d e n , hu- (S ö z e n i)
s u rd e n )= O t ve ekin biçmek.
'\'J
• ^ ,
j *>■ <*j *»■ ^ u ş â r , h u ş â re ) =
j-*-;—3" (h e sid e n ) = Çiğnem ek. Bahçe ve ekinleri yabani* otlar­
dan temizlemek, ağaçları buda­
L>* mak, süslemek.
*-r (heş) = Kaynana.
Aı’Ujr cf «İ*—*
j\ Jilj jtitUcl u.^ } jU. jl i j f

Zam ane m askarasının y ü z ü , D in bahçesini ve devlet ekinli­


£ar/ tokadından yaralanm ış, ğini çörçöp n e v in d e n olan düş­
sakalı, kaynana çekmesinden m anlardan kılıçla tem izledi.
yolunm uş. {Ferhâri)
(Fahri)
Birtakım lügatlerde (h) nin es­
Sahihi vav ile huş imiş § Sür­
resi ve (r) yerine (v) ile dir.
atli koşmak, seğirtmek.
f\i C.Tli *h v * '\ * V
,Jİİ- C.?J Jj Jjl- l 3jl j' ( <y* (h e ş â m e n , heç-
O.'** tâ m e n ) = Kaynana.
[*] (N aşiri I bu lügati, R eşidi ile B ur­
han, C ih â n g iri’ye uyarak yazıverm işler, * ı' J
başka lügatlerde yoktur. Gözden geçirdiğim (h u şây ) = Hoş eden, tal­
br. k adar lıirı b eyitte böyle bir liigate te s a ­ tif eden.
düf etm edim , A rapçada da bulam adım .
C ih an g iri kelimesini, hismhâ okumuş li* - * '* J A j 1-~

diyorsa da hism H eft Kulzıım ile Şemsııllû- ^Lii. ;.=-£ (.lü


ga ve N e fisid e m evcuttur.
Zam anın padişahı Şem suddin «.ir ( hişt fâbe ) = Kerpiç
cA li; z a lim i öldüren , âcizi ta ltif ocağı.
eden padişah. jj c cr.yj (hişti zer, hişti
( N iz â r i)
zerin) = (k.) Güneş.
Huş ây (muh.) olarak huşâyen-
de = hoş gelen mânasını da \
ifade eder. Birinci mânaya g ö ­ (h e ş tâ m e n ) = (ba.)
re huşüden den emri hazır ola­
bilir.
• - ' ' (h ış tç e ,
h i ş t j e , h iş t e k ) = Elbisenin
'Z~ 'T ' (h işt) = Kerpiç. koltuğu altına ve pantolon gibi
jL f r «c,_T y şeylerin ağına konulan dört
ö’-)' «^s j;; köşeli parça § Diz kapağı.
l*V
ı»J.î x lİ,

Senin aynada açıkça gördüğü­ -ll *I ıİX,i:w


nü pir, ondan evel kerpiçte gö­ d*
rür. Senin rızan olm aksızın her kim
(Mevlânâ)
bir ayak ileNerse dizinin kapa­
-s^*' ^ ^—
■“ ^. y^ ğı kopsun.
f/ J i r ,1i. ( A l i F e t h i)
-■w
§ Hişt in küçültülmüşü.
Eline keseri alınca taş, ham
kerpiçten daha yum uşak olurdu.
(C a m i) (h iş t h iş t) = Elbise,
kolalı bezler, kuru yaprak,
§ Küçük mızrak gibi bir şey­
kâğıt ve o gibilerin hışırtı ve
dir ki ortasında ipten örülü bir
tıkırtısı.
halka olııp orta parmağa geçi­
rilerek düşmana atılır. J-:-) ı c 'i* C--=- C~i>-
-v-»j JS’ r* ’• —«*■
J-i s_r* ûVl- l’V
ıS'J’A Fare tıkırtısı kulağına erişince,
Boyda selvi, kuvvette fil gibi-, erkekliği uyudu. Şehveti tama-
parm ağiyle mızrağı iki m il m iyle ürktü.
(M ev lâ n â )
mesafeye atar.
(F ir d ev si) Konuşmada hişhiş derler.
21 nüsük üzerine tertip, olunan -•/ ;■ >j
(Zend ve Pâzend) in on ikinci (h Uş t u k , h ıışü k )
nüsükü. j.-j (ba.). — Piç, soysuz, haramzade.
3j>mi) L I Taze yaprak zam an ile kurur;
ı5jîjl» j> bizim gözlerim izin yaprağı y a ­
n i kapağı daim a nem lidir.
Her kim in aslı kö tü veya piç (Sadi)
ise kadehi ele alınca y a n i iç­ S A / J 1-* j A j' ■
£„
meğe başlayınca kavga çıkarır.
(Lâtifi) ı/Uii
Bazı lügatlerde (h) üstündür. B uzun cevheri billûrdan daha
saftır. Fcrk; bunun kuru, onun
(h e şte ) = Yoksul, müflis. yaş olm asındadır.
(N if â m i )
tj-'C—? fej. (y"" § Pinti ve cimri.
[*] .r j/j
lijj.-' t/ 1?»1'.*-.1
$.-■ n-< ir U^ fj» e**?' c*-3
3,a tfj>. >ti oy? <>>'“
Ey şeyh! K ü sta h lık etiiğimde- e*
dolayı beni m azur gör; zira
yabancıyım yaralı ve y o k su lu m . T alihim in verim siz eli her nere­
( E b n l'a b b â si M e r v e z i) ye tohum atarsa m ahsul za­
manı gelince harmanı k ü l olur.
(Reşidi) de (h) esredir. ( K il im )
a >. * • f\ § Halis, sırf, yalnız, sade.
( h e ş c â n , h e 5T- } ) »jl»' l İ ö ^»0
cân ) = (ba.). T* J> J 1*" f
l/Ul
• '
^ (h e ş h â ş ) == Haşhaş deni­
Bu kadar terütaze meyvalar-
dan y a ln ız başımda humardan
len nebat.
ü j / V ı ü (heşhâş kerden) — (k.)
başka şey görmedim.
(N içâ m i)
Ufalamak.
Türkçem izde bu m evkide kuru
tâbiri vardır, kııru ev, yalnız
( h iş ^ıişt ) = t i ev demektir.
(ba.). ji;!i .iUi. (huşk efzâr) = Merci­
* > mek, nohut gibi kuru yiyecekler.
(h u şk ) = Kuru. ru ı - a i (huşk endam) = Kuru,
zayıf, arık adanı.
öL>_ 3jiJ i f ’f.
^.f.ı\ ^ i . (huşk engebin) = G ü­
ıf-4*- meç içinde kuruyan bir nevi
[*] (N âşırî), hasta okunm ak ihtim ali
bal.
de var; fakat bu kıtanın kafiyesinden üiu ( huşk bâhten ) (k.) —
h a b erd ar değilim ; diyor. Hiçbir şey karşılığı olmıyarak
kumar oynamak § Bütün varlı­ Geveze bir adamcağızı gördüm;
ğa karşı oynamak. bir m evki sahibini zem m ediyor­
(huşk bend) = Yaranın du. E fe n d i! Eğer sen bedbaht
kuruyup kabuk bağlaması ki isen ta lih i y â r olan zatın ne
iyileşmesine işarettir. suçu var, dedim.
^ (huşk p ey)= (£ .) Uğursuz. (Sadi)
iU. i n i (huşk cân)— (k.) Bilgisiz, öUj .iLU ( huşk dehân ) = (k.)
hünersiz kimse. Oruçlu.
m i. (huşk cunbân)= Fayda- j .ıj «ıii;- ı <iij A ti (huşk riş,huşk
sız iş. rişe) = Kabarcıkları susuz olan
y >i-»- cyr bir nevi uyuz § Yaranın iyileş­
jt*. i j Oj^I» iij- OJ-.s mesi zannını veren kabuk bağ­
tS öl~‘? jf laması. Mecazen bahane ve hi­
(fi jt ii cJj Ojit’ *y.
le mânasınadır ki içi dışına uy-
l 'V
mıyan yaraya benzetilmiş de­
N am azda ansızın aptestin bo­ mektir.
zulduğu zam an nam az sana jL.JC.ii (huşksâr) = Kuru arazi.
acele tahareti emreder. E y da­
•h-J 3j-~" ı i j '-5 ^ i- j*-.
lâlet sa h ib i! Eğer aptest a l­ j u o j._ ö ’jl
m azsan beyhude hareket etm iş ı/Uii
olursun. Vazgeç; çünkü nam a­
H usrevin eriştiği her kuru ara­
zın şüphesiz bozuldu.
(M evlâ n â )
zide yağm ur yağdı, ot bitti.
(N i z â m i )
ii*». j u i (huşk cihân) = (/t.) Mü­
rüvvet ve kerem sahiplerinden j u ,±lü (huşk sâl) = (k.) Y a ğ ­
hâli olan zaman. mur yağm ıyan yahut az yağan
^ j u i (huşk çeşm) = (£ .) His­ yıl, kıtlık yıl.
siz. jU* Ai> (huşk ‘inân) = (k.) Başı
ü ü ( huşk dâmen ) = (k .) sert at.
İffet ehli=pakdâm en. (ba ). * uîCü ( huşknâne ) = Katıksız
aü- (huşk dest) *= Eli kuru ekmek.
(k.) pinti.
jt-,s öl»* jt-, j ' » J * j ) j o*r
(huşk di- •ol j* j f t jl J j - li^ i^ l
mâğ, huşk ser, huşk mağz) = IV
G eveze, divane meşrepli, öfkeli.
G ündüz olunca kuru ekmeğine
k a tık bulm ak için ekm ek isteği
ve dilencilik em eliyle koşar.
dr»'.J.. y J * li1
(Mevlânâ)

ıS+*~ § Hekimlere göre gevrek.


( huşkuter ) = İyi kötü, lemek istersen bu gece g it yarın
az çok, her ne varsa, / (ba.). gel.
ojuSCii. (huşkiden) = Kurumak. (M evtana)
• , • >
, (h u şk p u şt) = K ap­
(h e şk âb ) = Mâni. lumbağa. \
•i •I’ * t '
yj>-\ < j y -1 d. ll
j j> - ( h u ş k â- (h u şk ş â n e ) = (k.) Ki-
h u r, h u ş k â h ü r)= (&.) Kıtlık birli.
yıl § G eçineceğin azlığı. Cimri, iSW-W
*.
rezil kimseden de kinaye olur.
l'*«
i
^ (h u şk â r) = Kepekli undan Bahaneler düşünme; özür dile­
pişirilen ekm ek. Aslı huşk ârd’- m eyi bırak; bana yüksekten
dır. atıp tutm a , kibretme.
(1Aevlâna)
ıV >
J ^*üJ
UİCL: (h u ş k fâ )—^Mayasız ekmek
(Ar.)
Yüzünün safradan sarardığını
istem iyen kim se sabahleyin ke­
ı V>_
pekle karışık un ekmeğinden <-> (h eşel) = (Mukli ezıek) de­
üç lokm a yesin. nilen pus, Türkçesi köıen.
(H e k im i)
§ Kaygana. o • e

‘ \ ^ ~ (h eşm , lıiş m ) = Öfke,


İ-T iu > . . . . R gazap.
v ( h u şk a m a r ) = Be­
dende su toplanma hastalığı L \J*f L>'-\
(Ar.) u_ı«ı § Bir hesabı inceden j' &*-’£.
inceye araştırma ve tetkik et­
me (Ar.) u k - ı. Ö fkeden uzaklaşm aya çalış.
M ertlik hakkı için kabahatliden
(h u şk â v e rd e n ) = göz yum .
(F irdevsi)
(k.) Kırgınlıktan dolayı susmak.
fjjî «ili» £C l ı ju-ti- (hjşmgin, hişmin)
13j -r- * 1 S;1- 1
. 1i*1
= Öfkeli, hiddetli.
L'Vj-

Başım da sarhoşluk arttı, beni (h e ş e n )= Saz nev’inden bir


sustur; sujayım . Tam am ını din­ nebattır ki fukara kısmı o ne­
battan ördükleri örgüden elbise
yaparlar. j j j i j,’ ^ icbLi»

o* j-* j' jVtj


3ji ■uL. fJUJ ö—*" ✓* £ger A lla h bir kuldan razı
w!*-» olm azsa bütün peygamberlerin
şefaati fa yd a vermez.
Derviş hırkasına çekidüzen ve­ (Sadî)
renlere sakın aldanm a, çünkü “i
benim gördüğüm her ot g iy im li
(h u şn î) = İffetsiz kadın.
avcı tuzağı idi.
(Şaib) C—^ A f'jb Uc J î
e. j>V.) j j ; jî
J s w&Lİ. (heşen püş) = (k.) Mü­
ıS’A j a>.
nafık.
H azreti A li ailesinin düşm anı
k im d ir bilir m isin ? O, babası
(h e ş e n s â r) = Karabatak anası nam ussuz olandır.
denilen su kuşu. (Bendirâzi)
>}
jtCi jr 'j ^® »jU
4— j'jV* »t»a jl— (huşu) = Kayınvalide.

>4ü ıpm t/aya gidiyordu.


O, *M *
^ ( h e ş u h â ş ) = Ufak tefek,
suyu bol yerde karabatak gördü.
( F irdevsi)
hırtı pırtı, çörçöp.
• - »î
(h e şen g ) = Kel baş ve j Zj Zj - ^ Uş jj,|e n j _ Ağ-aç buda­
başı kel kimse. mak. (R eşid i) de ( huşürden )
şeklindedir. Bu şekil ( huşâr )
-*■- y î j J JÇ-J A
wCXl>- öljj»î WT j j \j JLiU. maddesine uygundur.
İİJJ--,
O &e/ k a fa lı , A/// nehrinin beyi J (huşuk) = (ba.).
idi. Suda boğulunca çöp gibi
suyun yü zü n e çıktı.
(.S a z e n i ) (h e ş î)= Ç o k beyaz olan şey
>• î (Burhan). (Nizâm) beyaz mâna­
•4_
sına ( R e ş id i) den naklettikten
(h u şn ü ) = Huşnüd (muh.).
sonra (EsedPi Tüsi) nin heşîn,
*•
• ıw
e heşine maddesindeki beyanına
(h uşnud) — Hoşnut, razı, dayanarak bunu da gök e çalar
gönülsemiş. karamtık renk demek istiyor.
»J * a»ii iıi ( het beseri hud
u • ( h e ş i c â n ) = E h ş i c û n (muh.) dâden ) = V esika ve mazbata
(ba.)" yazm ak (Burhan).
^ V J a l Jc > - t U a>- J a * . ı is » * (hetı but-

lân, hetı he^â, hetı nesh) = (& .)


0~~ ( h e ş iş ) = Çokluk, kalaba- Battal etmek çizgisi.
' hk. >u (he^ı sâğar) — Cemşidin
î - c kadehinde nakşedilmiş [**j olan
^ • ( h e ş ın , h e ş m e ) = yedi çizgi olup isimleri şunlar­
G öke çalar, karamtık renk § dır : jjî-Lİ. hetı cevr - i-
Gözü ve sırtı kara; beyaz ya­ hetı Bağdâd-.,.^ı ü hetı' Başra-
hut boz renkli doğan ki avda i - hetı ezrek ki au- hetı
benzerlerinden daha cesur ve siyah ki ^ y>. hetı ,;eb de der­
bu nevi doğanın tüledikten ler - «i1/-1 w* hetı eşk yahut
sonra gözleri kırmızı olurmuş. ü hetı râmışger -
hetı kâseger - ü hetı fe-
-Lilı £>^,5 •U*’'
rödine. Bir söylentiye göre hetı
JLtlı \jt «VAy. ’j ^
Bağdâd birinci çizgidir ki ka­
dehin ağzına en yakın olandır.
jliiJljj j.—. m uhakkak, reyhan, il? sülüse k—i
Fermanınla zabıt ve yağm a edi­ nesih, ^ y tev k i', ( 'jj rek a‘ denilen yazıları
icad etm iştir, ondan sonra da İran lılar t a ­
len yerde ve tehdidinle tevbih
lik, nestâlik , şikeste'yi icadetm işlerdir, d e­
edilen memlekette, gergedan boy­ dikten sonra İbni Mukle m eselesi şüpheli­
nuzsuz, doğan km a ksız, yılan dir; çünkü benim yanım da onunla b ir a s ır­
dişsiz, orman aslanı pençesiz da yaşıyan K azıyi S irâ fin in el yazısiyle ve
doğar. nesih ile yazılm ış Sibeveyhin şerhi vardır,
(Seyyid Zûlfikâr) ibni M uklenin icad e ttiğ i bu yazıyı çarçabuk
o ta k lid e tm iştir de denilem ez. İslâm dan
w)-*fr fU j i s j ' i jL»‘
önce m evcut olan Pehlevî yazının İslâmdan
O^yrJ s, sonra A rap ça kûfî denilen şekle g irm esin ­
s£* den ted ricen bu yazılar peyda olm uştur.
‘A liyyibni Mukle bu yazıların aslını değil,
Senin adaletin günlerinde cesur
güzel yazılm asını meydana g e tirm iştir ;
doğan çil kuşlara cefa edemez. diyor.
(Fahri) [**] Bu kadeh C em şidin b akıp da â le ­
{muh.) jjz* (heşin) dir. min ahvalini anladığı şarap kadehi m idir,
yoksa Cem şidin iki kadehi mi vardı, belli
*i *' ' değildir. Eski İran lılar şarabı C em şit k eş­
( h e t ı e v v e l ) =< Elif fe tm iştir d e rler. Kendisi daima şarap yapar,
içer ve b aşkalarına da içirirm iş. Y aptığı k a ­
(k.) Mekkei Mükerreme § Arş.
dehte yedi çizgi olup meclisinde bulu n an lara
[*] (T erâşe) m addesinin notunda yan­ istid atların a göre icabeden çizgiye k a d a r
dığım ibni Mııkleyi (Nizâm ) hat m addesinde: şarap v erirm iş (Nizâm).
Hw E T• R Â Y E

jV, cT'lÂı’lj <Uo j C—.^c^» c*?> E y kılıcı ateşinin hararetinden



|U* İİJlÂİ Jc^L {£ ^ bahadırların kaftanı k a v olan
öU-
y a n i tutuşan z a t ! Seni taşkın
Sabah va kti, Dicle k ıy ısı, bahar deniz sayarım . H ayır hayır
nefesleriyle birleşmiştir. Ey senin iki avucunda y ü z binler­
o ğ u l! Şarap kadehini ağzına ce taşkın deniz var.
kadar doldur. (R eşid i Vetvüt)
(Selm ân)

jj- ü (he^ı sebz)=(& .) Dilberin ' ^ BP~ (huft) = Huften = Uyumak­


yüzünde yeni beliren tüy. tan mazi, emri hazır jü t (ba.).
jo i ; (hetı şemşir bend)
z.i?j ıj’ŞL.* 3j> j i - ,>_!
= '(£.) Ç a k korkulu ve muha­
C-ii JU -Uç uJjl*İ.J
taralı mektup.
tfj*-
i*'*. Hetı ğaybi: kimin yazdığı
ve nereden geldiği belli olmıyan Fakir hırsız bu sözü işitti ve
yazı. dedi: Biçarelikten ne vakte k a ­
ul (hetkeş) = Cetvel. dar nale ve feryadedersin, uyu.
ö j ( het keşiden ) = (k.) (S a d i)
Mahvetmek, giderm ek § Res­ • /

metmek. ’r v
^ (h e ftâ n ) = Kaftan denilen
j i / i ; (het guzâr)*= (k.) Yazıcı, bir nevi pamuklu elbisedir ki
hattat § Mızrak kullanan. zırh üstüne giyerlerdi. Ç o k defa
pamuk yerine ham ipek konul­
( h e |râ y e ) = Partal palas duğundan (kezâkend) derler.
fukara hırkası. Sonraları büyükler tarafından
/ ı y ihsan olunan astarsız üstlük
süslü elbiseye denilmiş, şimdi
3 j i <W>. < (h ,t^ a i e v v e l, ise tarihe geçmiştir. ( Naşiri )
h ı t t a ’i k u l) = Arşı âzam. (h) nin esresiyle zaptedip “hift,
halka mânasınao’ır. İhtimal ki
halkaları çok olduğundan hiftân
^ ( h e tlb i fe le k ) = (k .) denilmiştir,, diyorsa da kaftan
Müşteri yıldızı. aslında Türkçedir.
I—f w—ât jj/l
(hef) == Kav. $ w—l f—’J
JU-
kJ>- jljdi
M adem ki kuyuda B ije n in var­
—■-*/ liıi C-£lji- ji-lj
O l J>-^J J*1, üO*,}* dır.E frasyab gibi d a lgınlık et­
me; çünkü Rüstern pusudadır
ve kaftanının altında kement rarsızlık § E kekle dişinin bir­
( ucu ilm ik li ip) vardım. leşmesi.
(Sena i) jy -r-İ-i) ■i!-.*--' L" '^
'■V~3-‘-’~ j 5'* !>*!»J
6-ib­
^ ^ (h e ftâ n id e n )= U y u tm a k
§ Yuvarlam ak, tekerlemek. işte başım; keskin kılıçla kes
de benim le ya tıp kalkm a; dedi.
Cİ-La>- (Sadi)
( h e f t e k ) = Uykuda ağır
basma § Çağırtkan toy kuşu.
(h u fte ) = Uyumuş § Yatm ış
§ Uyuşmuş.
(h u fte n ) = Uyumak § Y a t­ ■
A-ilı j =.—^)V-)ı C*
mak § Âzadan biri uyuşmak. Ailı J)*- jj j\

Jİ*
thr» ^—•» / 63 B ülbüllerin heyecan ve aşkı
ZtVi* & J ' j ’j 3 / ö ~ y <£3 seher v a k ti olur. U yum uş k im ­
£i\ i f j i t jl j i i ı . a senin sabahtan y a n i sabahın
zevkından haberi yoktur.
Ey gül goncası açılm ak sevda­ (S a d i)
sında mısın. Ey mest nergisi! § Eğilmiş.
Uyumağa mı m eylin var. Ey
taze zambak ! Sen d ilin i uzat­ ( H u ftîd e n ) Uyumak,
tın. A şk ın sırrını söylem eyi . uyutmak § Yuvarlanmak § Süt
m i düşünüyorum . yoğurt olmak.
(Zahir)
•< ' *••
§ Eğilmek. ( Nefisi ) kılıç kör ^ <l
• ( h e fc , h e f c â ) = Uyuu-
olmak § Donmak § öp m ek
da ağır basma § Yabani har­
mânalarına da yazmıştır. dal, kıci.
c-iCi u . -—*■
c*c». iili j> f İÜ/l *£* 4^>-
(h u fc e ) = Sincan dikeni (Ar.)
ç-jt. Türkçe, vemişine(üzmelik)
Onun toprağının üstünde gül
(sakız özü) derlermiş.
açıldıysa şaşılm az; zira toprak
içinde yatan bu kadar gül v ü ­
cutlu var. *- (h ifç e ) = Eritilip demirden
(Dehlevi) küçük oluk gibi bir kalıba dö­
• >_ külen altın ve gümüş külçesi,
( h u ftu h lz ) = (k .) Y a ­ çubuğu, sübekesi. Bir külünü
vaş ve tedricî § İstırap ve ka­ övgüye dair.
i€:, . ^tiT J- - } i i ; \? ı^ii. _•j .>- (Reşidi), fakat lügat sahiplerimin
Jt>T— \* <1—1 (Jİ *> çoğu bu beyitteki hefreg'i hef-
*~*-f ı?t«J öj=r rek yazmışlarsa da ne mâna­
jy.-j glc J-> jJI ui.v_.i- j r
yadır ve hangi dildendir bilin­
J-s
medi. (Tuhfetusse'ade) de çirkin
B ütün kanadı, ve arkası altın
yüzlü ve saadetsiz denilmişse
külçesi gibi ateş renkli, bütün
de bu ınâna beyte kıyasen ve­
göğsü yap im iş n ahil gibi daire
rilmiştir; diyor.
ve nakış ırla süslü; salındığı
zam an t. azlı bir bebek gibi
onun her salm ışında y ü z bin (h e fre n ç ) = Uykuda ağır
naz ve eda var. basma.
(Ferruhi) s* «*
§ Dilberin yüzü üstüne zülüf (i, (h efen c) = Fayda ve men­
ve kâkülden dökülen külçe ki faat § Zevk ve sürür § Naz ve
menekş demeti gibidir. eda.
j \Jİ3 jT
j l \s c—I » f 4ji>-
,ı ( h e fe ) — Boğma, boğulma,
Di idari n o m isk saçan saçı boğaz k]sılma=--ı:i. (ba.). Hefe-
lülesi beni gam ve eleme g irif­ kân, hefekân muarrebidir (Na­
şiri) § Aksırma.
tar etm iştir.
(L ebibi)

, § Ç o k nazik ve düzgün ağaç ^ .(h u fe ) = Öksürük.


dalı, fidan. ( hufce,
hifçe). (Burhan) da (h) nin üs- ( h e f id e n ) = Boğulmak,
tüniyledir. bonalnıak § Aksırmak. (H) nin
•• ötresiyle hufiden = öksürm ek.

(h efrec) = Semizotu.
(h ek u şk ) = T ürkistan m
helluh şehrinde yapılan bir nevi
*” ** (h e fre g ) = (k .) Damarı nakışlı testidir ki kız çeyizleri­
gevşek, hamiyetsiz, ve gayret­
nin süslerindendir.VAiiıSU. hâki
siz yani ailesini kıskanmıyan.
huşk’ten hafifletilmiştir.
j y LjO*- C-.j’
,yj 0,‘U iZij
J
sap* dolaşık, kötü ekşi su­
ratlı sauretsizden. Bu süslü testi, y e d i renkli kuşa;
içindeki lâ tif şarap, m isk ko-
kuşuna benziyor: m isk gibi ko­ düm k i onun terinden kum ça­
kuyor [*] mur oldu.
(E bü lha fir) (Muhtarı)
İkinci harfi (1) olarak da görül­ ‘ *Nl>-
müştür. ^ - (h ilâ ş ) — K avga, şamata §
Batak ve çamurlı yer.
•i
^ (hul) = Kül.
( h e lâ ş m e ) ■*= Boğaz ile
j\S f yS jv . J* c.—* burun arasında peyda olan bir
* -Uf* X -T
nevi hastalık.
cV.-'. ■X*’ ı>*- ö,J>’3 3* ,>*-**•
j> 4C 33 w) t ()V« ^ ö»
jrj -
\ı"is

B ir sarhoş f i l eğer bir gün köş­


künün kapısına uğrar, erkek Boğaz hastalığının ilâ cını, y ü ­
aslan m ahallesi civarından bir reği o hastalıktan müteessir
olan bilir.
zam an geçerse öfkesinin ateşi (Şehidi)
sarhoş filin iki dişini k ü l eder, \ *
belâlı oku aslanın iki bileğini
( h e ııa
,u - ş e )\ = rÇ -o rç c-lv Ş
«5 Gem.’
r- ■
kırar.
(F erruh i) dümeni.
o ''
Sümük mânasına (h) nin ötre I
ve esresiyle hulm mııhaffefidir. ( h e lâ f) = Söğüt ağacının
(Reşidi), (Ferruhi) nin şiirindeki envaına denir (Burhan), Seğiit
j;. (hul) ü bu mânaya almayı mânasına Arapçadır (Naşiri).
daha uygun buluyor. Eğri mâ­
nasına j^i-huhel (muh.). < c r } ^ - ( h e iâ g ü ş , he~
o ' • lâ lu ş ) = K avga, arbede, şa­
mata =-- J-lilâş.
T 1^ ( h e lâ b ) = Sulu ve sıvık
, >:
balçık. sİ
( h c lâ v c ) — Şaşkın, sersem.
J~e>- A-i Jî j,\ -Slıl;-». >._»
^ |*.a’
jjî Jt y ^

O yle bir at k i rüzgâr onun »t *y »ı.î\j w,..» i ju^ «.İhv»t


koşm asından utandı. Öyle sür- l " jy

[*] L ügatlerin bir kısmı bu te stiy e bal H e r ıf \**] kavgayı tercih ediyor-
doldurulduğunu söylemişi bir kısmı da nev­ f*‘ l lle ıif S an attaş, ark ad aş m âna­
ruz bayram ında b irb irlerin e hediye g önde­ sına ise de T ürkçede kullanıldığına g ö re
rirle r ve çocuklar oynarlar, dem iştir. teıcü m e ettim .
sa sen de kavgaya hazırlan; nin şeddesiyle Şiraz civarında
köpek baş ağrısı verirse susma, üzümiyle meşhur bir köy.
taşı kaldır; kendine gel ve böyle » -r
şa şkın lık gösterme; zira bu, ah­
m ak, o, budala, der. ( h e li ş ) — incitiş, heliden den
(M evlânâ) hâsılı mastar (ba .).

j t J i o JUV vC /
(h e lp e le) = Hile § Karışık
L'2/j*
iş ve hesap (Reşidi).
Ben gidişte lâubalilik etmedim.
Sen de incitm ekte etme.
^ ( h e le c ) = Save, Kum, Irak {Mevlânâ)
arasında oturan İran halkından o Jl,
bir oymak ki asılları Türktiir. ( h u lu m ) = Belh’a bağlı bir
Oturdukları yere derler. köy olup Dihi fircavn = fıravn
*s köyü adiyle anılır.
* * *

(helluh) = Türkistanda güzel­ ^—.i'


leriyle ve miskiyle meşhur bir
memleket.
B elh'm H ulum adlı bir köyü
vardır; halk ona ( D ihi Fir avn)
JlseU- ( h e l h â l ) = A yak bileziği
derler.
mânasına A rapça ile müşterek­ { Â z e r i)
tir. § (M) nin tutarı siimük.
jl vij ’ ■ ı» y 9• O*
o'j'j* i’ -,-t' '■>/’ j f
tV.> ( (h ilm , h u lm ) — Sümük.

A yağın topal ise fa r z et ki bile­


zikle dolu olsun, sağır kulr.ğa , lSjXİ
binlerce küpenin fa yd a sı olm az. Onun kılıcının ucunu tasavvur,
(M e v lâ n â ) düşm anın burnundan beynini
§ A zerbaycanda bir kasaba. süm ük gibi çıkarır.
(Fahri)
..j u a (helhâli zer) = (&.) Güneş § Hışım ve öfke.
§ Giylânda bir kasaba.
^ ör ru 0'
l 'V
( h u le r ) = Yaban börülcesi
nev’inden bir nebattır ki Türk­ Yarabbi ! Benim yanılm am ı ve
çe fiğ ve merdünıek derler. (L) unutm am ı bilime tebdil et. Ben
hışırtılı ve öfkeliyim . Beni ta- derler. Bizim aynülbeker ve
m am iyle yavaş et. patlıcan eriği yahut elma eriği
(M evlânâ) . dediğimizdir.
§ Özlü ve yapışkan çamur.
• • • ‘>’ (h ele) — Gemi ve kayık gön­
( h i l m d i h ) = Daima akan deri (Reşidi) de bu mânaya
burun hulin de bu mânaya­ (h) ötredir.
dır (Naşiri).
c—'tS3 tiy, ,£)} j f j c~*l» 4*- wtU» ötal
J ıir?, » i - l i
j^\>
J'j»-
Bu dünya şiddetli bir sudur.
^ (ba.). Gem in için taati yelken, ilm i
gönder yap: isteğine erişmek
(h u lm e ) = Ç e vg â n ’ın başı, için A lla h ın em rini yerine ge­
baston topuzu. Ç evgân = çev- tirm ekle ve bilgi ile hareket et.
(Nâsır)
gen: eğri başlı cirit.
§ Biz ve çuvaldız gibi batan
şeyler.
^ < > -^ -1 ( h e le n c , h e le n g )
*y. .j~! t,-!-*:T
= Alaca, iki renkli. 3s. u~t j» ^ *y.

A d a m evlâdı olanlara bir söz


âjvstr* yetişir A rkasında üğendire ol­
D um an renkli bulut dağdan m ak öküze m ahsustur.
(D eh lev i)
parça parça doğunca m avi
renkli gök onun renginden ala­ § Mecazen vücuda iğne batı­
ca olur. yor gibi rahatsızlık veren sancı
(M inüçihri) ve sızı.
Mâğ, karabatak denilen siyah i-s-u'i j öU- V.jj
renkli kuş mânasına da geldi­ «y^ &
ğinden karabatak renkli bulut
demek de mümkündür. Yüzler öfkeden kızg ın , vücutlar
kinden kıvranıcı ; lekve [*] ve
(h ilin c )= Çimdik = Şikene. sancı hastalığına tutuldular
sanırsın.
(M e* üd )
§ Hâli, boş
£ <*«»> - E * ve bir nevi «
eriktir ki hulugurde de [*] Yüz. ve ağzın eğrilm esi.
Ferhengi Ziya
yaİ>jj ju> ^\>
S •A»- jU* Ma—t V f j\
Ju- . ufiS

M alı bırak da din adam ı ol. Kaşlarından düşm anının başına


K a lk da dünyayı tam am iyle kılıç vurunuz; kirpiklerinden
boşalt, ya n i dünyadan büsbütün hasm ının göğsüne diken sapla­
vazgeç. yın ız.
(Sena i) (K â ân i)
§ H erze ve hezeyan. • ^

w~) j.Aı l *j C^"* ^ j - r " ( h e lis ) = Lâl ile inci, yaş


4^.»} 4ı*i—*ı «ii >y meyva ile k u r u s u , arpa ile
*£j** buğday gibi birbirine karışan
S en i senaya dair olm ıyan her iki şey; hususiyle kırçıl sakal.
övgü ve beğenme m asal ve he­
zeyandır.
(Fahrî) ( h e lîş ) = (ba.).
Mecazen her incinilecek söz ve
İŞ. f~ ( h e m ) = Eğri. Kaş, yey, kemer
;j gibi büklüm olan şey mânası­
= Sümük. na da gelir.
• v
x • f*—-} ö1** cH ■
>*
ı*' A - ^ Jr~ ,,,ıX? .»■
( h e lld e n ) = Batmak, ba­
ı/W
tırmak, dürtmek, dürtülmek.
Eza etmek mânasına da gelir. ^ 4 . (ba.) § Kış evi. (Nizâm) a
göre yaz evi § Kaçma, atılma.
Lc.i y j jü. j*-

f JA A|1|V ^ ^ 1 jjij r (hem dâden) = (k .) Ko£-
u*î- mak, reddetmek.
T alih im iz güllüğünde gam d i­ öij ^ (hem zeden) = Kaçm ak,
keninden başka bitmedi, o da sivişmek.
parça parça olan ciğerimize JjLfr t>*
battı. kjjİ. jlj jl ^ o l l t j it
(Celâli) li j y
JİJİJ ıfljj» Jİ»- ı£ X* 0 adalet ya yıcı k i adaletinin
jU. ö’j Jj
IsW
tesirinden doğan ile tavşancıl
k e klik ile toydan kaçar.
Sevgilinin ayağına bir diken (Sâ zenİ)
batarsa o dikenden âşığın kalbi .;
yaralanır.
(Camî) (h um ) = Büyük küp.
Sen H vm âr güzellerinin ulusu­
^2-1 J>\ p & S w<>->- sun.Senin aşkından her gün te­
o>A*-—
essürüm yenilenir.
Eğer irısan isen yirıeceği ölçü ( F e r r u h i)
ile ye. Böyle karnı dolu insan
Bu beyitte ikinci humar içkiden
m ısın ı/oksa kiip mıi?
(S a 'd i)
sonra gelen baş ağrısı mânası­
§ K ÖS. na Arapçadır.
•>} f İT
y .-V'J ;
(hem ân)= Y ay , kavis. Keman
hemânden tebdil edilmiştir §
Dergâhında savaş borusu çal­
Eğilici mânasına hemiden den
m alarını ve kösü file yüklem e-
sıfatı müşebbehe.
leirni emretti.
( F ir d e v s i)

(Cihangiri), küpe benzeterek "V (h e m â n id e n ) = A lay ve


binanın kubbesi mânasına da istihza tarikiyle bir kimsenin
yazmıştır § Harb borusu= nâyi sözünü ve hareketini taklit [*]
rüyin. 0/ 0*1 f (bum' âhen gön). etmek.
<* ( !*um lâcverd ) — (k .) j V'Jij 'A-“
jl-ıA r? .JO'Iİ- j/lt'
grök.
«j'lür i îjUi- • jii-i- ( •jS?Jr ( humhâ-
ne, humdân, humsitân, humge- Zam an ardsız arasız sizinle
de) — Şarap satılan ve içilen alay eder. A la y edip eğlenen
yer, meyhane. İkinci ile üçüncü de tem elli değildir.
( F ir d e v s i)
kireç ocağı, çanak çömlek ve
tuğla fırını mânalarına da gelir. § Eğri yapmak, eğriltmek, bük­
türmek mânasına (hemiden) in
mütaaddisidir (b a ).
(him ) = Yara ve irin § Huy ve
tabiat.
ü* (h u m âh en ) = Demirsandalı
* " * * denilen kırmızıya çalar siyah
y>' (h u m â h u sre v ) = Mu­ bir taş. Bundan yapılan zarfta
sikide bir makam.
şarap içmek baş ağrısı ver­

& (h u m ar) =Türkistanda güzel­


mezmiş.
r^ 1 't ^ ‘iı**
ı_j.V ıs-*1*' j
leriyle ünlü bir memleket. ı* 15L.
tfjii- ^ t s j 1; s
-— V jjjs* / i ^ j s [*] Taklidin Tiirkçesi öykünm ek, y an ­
J -j sılam aktır.
M avi renkli feleği benim ahım - »j j »xi j j >V »f .* o j î -

dan ancak kırm ızıya çalar s i­ jlj !»Xİ j,J) .jj- f±i- •iütf öj»-*

y a h renkli bulursun. iTj*


(H â k in i)
K ıl gibi arık, a ltın gibi sarı,
çenk gibi kam bur, sazın ince
J ıS i3 J3 i? teli gibi inleyici oldum .
[Fer ruhi)
v ı^_ij fjj> â p f ^
d ir ** (h e m u ş)= E p se m , sessiz: hâ-
müş (m ah .).
Şehinşahım ! D ün gece bir iki
k iş i bendenizin m isafir imdiler; J-/ j/L S \ 3 j^3 ■u'l!»
meze, şıra, kemençe, kebapla j»U
ze vk ve sürür içinde ortalık ıvv
ağarm cıya kadar şarap içtiler.
Dilberi gören gönül ne zam an
(Süzeni)
ekşi suratlı kalır. G ülü gören
Başka bir söylentiye göre yü ­ bir bülbül ne zam an susar.
zük taşı yapılan aklı karalı ( Mevlânâ)
alacataş.
. ? ( hum ek, h o m m e k )
= El ile usul tutmak yani elle­
'T'*" (h u m b ) = Hum.
rini birbirine vurarak usul üze­
I re saza uygun ses çıkarmak
(h u m b e re) = Küçük küp. iU i (ba.). § Çem beri tunçtan
Kumbara bundan bozmadır = yapılmış küçük def, daire §
Küçük küp
hum çe=hum re. Humre bugün
İranda büyük küp mânasına • _
kullanılmaktadır (Nizâm). (h e m ü ş) = Epsem, sessiz:
Jy\i. (muh ) (ba.).
.ji> ( humpâre ) = Demirden
yapılmış yuvarlak ve içi ateş
ı/ji- «İJİİ.
alacak maddelerle dolu mermi
ı/Uü
(atmç) mânasınadır ki üst tarafı
A k llh , yavaş, zeki. Tenhada
kırık küpe benzediğinden hum­
söyleyici, oturum da susucu.
pâre denilmiştir. (N izâ m i)

Bu da yfy\L (hâmüş) gibi j y -


(h e m d e ) = Eğrilmiş hemide j\, (hemüş bâş) = Sus, yerinde
(muh.). kullanılır.
o
jlje ü i f ıTj*" ûL-
(h u n â k ) = Boğazda badem­
li'ö
ciklerin şişmesiyle beliren has­
jU. (ba.).
talıktır ki nefes almayı ve yut­
kunmayı güçleştirir. Muarrebi
jLsr- ( ,j L İ - ^ e m y > Z| h e m y â z e ) hunâk tır.
== Esneme = dehân dere = .du». ij3 Jj ,>_ı jt ' ı»j
fâje. ijl^ cjl— ^.L
f t j'/’ çj> i y
û-j/jli- Jc \y
v fU i k i üç öpücükle bu kalbi güç­
lükle nefes alm adan yani sı­
Benim ömrüm sersemlik esne­ kın tıd a n kurtar k i bana ihsan
m esiyle geçtiği halde m ezarım ın etm iş olasın. Cenabı H ak da
levhasını şarap küpünün kerpi­ sana hüsnü suretle m ü kâ fa t
cinden yapm akta ne fa y d a var. etsin.
(Şa ib) (R ü deki)
Eğri mânasına olan (hem) ile *3U>-
el uzatma mânasına gelen (yâz) O’j A J ? j*i1 |*jU‘
dan mürekkeptir ki gerinme
zamanındaki hali tasvir eder. Keder hunakı, nefesim in yolunu
öA-tr t ,* ,' .jui- (hemyâze berçî- tıkam ış. Senden başka fery a d ı­
zi keşiden) = (£.) Bir şeyi di­ ma erişecek yok.
lem ek, özlemek. (Z u h u r i)
, f
a i ; îjLi- (hemyâze’i h uşk)= K u-
ru esneme (k .) husule gelmi-
Y
f (h u n â m ) = Hayvanlara mah­
yen dilek. sus sıraca hastalığı.

( hemİden ) = Eğrilmek, ( h e n b â n ld e n ) — öj-'ü-


eğilmek, bükjülmek. (ba.).

- (h e m i n e ) ■= V akitsiz sağa­ ,>_ (h u n b ) = = hum (ba.).


naktı yağmur.
• ,»
r->b
f jlr jyA) ■Z.if ur V**- ^
^ ( h e n ) = Hane, ev: gerek
külhan gibi yeraltında, gerek Benim her neyim varsa m eyha­
bâdhen *■= hava işliyecek yer neye tutuktur. B ütün küpler
gibi yüksekte olsun. Gemi am­ boşaldı ben hâlâ sersemim.
barına da denir § Delik. (E vha di)
- f çy i.-'-*—- j ‘
( h u n b e re ) = Küçük küp, c:*- y ^ i ‘jr.
Jj
testi, kavanoz hususiyle ağzı
dar toprak kap, kumbara. Eğer ben seni methetm ezsem
jjf f9 *ݻ—> ji X incinme; zira senin hâzinenden
‘ J ^ - İ Ji's. —"•3İ j f j '^ ? m enfaatim yoktur.
j-a\i (E zreki)
>- ••
Ceviz için ik i elin kum barada
k a ldı. C evizi bırak da elini -r . (h e n c er) = Hançer.
kumbaradan çıkarm aya bak. -^■
Tj ’ J; oT İ3-.
(N a şir) aS'j ij<. j-r“.
• - .> C- _Ci * ~ı_j3j a,_ -

'“A**3" (h u n b ek ) = Humek. JJ\} j~" '/M i

fj-" C—O»- *jfy f


f i li •‘V**- ( J*’1 yf oj>- Muharebe gününde o mesut
l/V.» pehlivan kılıç, hançer, topoz,
O, ( aşk) vücudum küpte hapis kem ent ile pehlivanların başını
y a n i gözden gizli ise de aşk kesti, göğsünü y ırttı, ayağını
m eclisinde şarap gibi sesleni­ kırdı, elini bağladı.
( F ird e v s i)
rim , der.
(Mevlânâ)
Bu kelime Arapça olup Farsça-
§ Yoksulların giydiği kaba el­ sı (duşne) dir. Kılıç ve büyük
bise. bıçak mevkiinde de kullanılır.
' i 1 >/" r ' } O, jUl;»
( h e n b e ) = Asm a çardağı
§ Kemer. K ılıçla belini ikiue böldü.
-il (Ş a ir)

(hunbe) = Zahire küpü. jj ( öii»ij; (henceri zer,


hançeri zer efşân)=(£.) Güneşin
-r**î ^ ^ çıkışının başlangıcında hilâl gibi
jjCi- j>\ görünmesi § G erçek sabah be­
Eve kapıya kadar m eyva, küpe lirirken uzunlama aydınlığı.
başına kadar zahire doldur. rV. j*:i. ( henceri sim ), ^
(E bn Ş e k â r) (henceri şubh), (henceri
§ Kubbe. felek) = Sabahın belirmesi, gü­
• •• neşin doğması.
• •"
€ ( h e n c ) = Menfaat, fayda §
Zevk ve sürür. (h en cek ) = Demirdikeni.
jl jl j^>L A skerin tozu bütün gökyüzünü

Alat l». X-*U ,j+ i *-i
kapladı. B ütün sahra m ızrak
-''.jl'-»’, 1
ve hançerle doldu.
£ğer talihim den elim de ödağacı (E sedi)
dem irdikeni olursa pek şaşıl­
m az. (hend) = H endiden=gülm ek
(E b ü lm u ’eyyed)
ten emir.
§ Ç örek otu § fiğ- ve merdüme- ■tti. f 'j f »Ü.İİ- wJ
ğin yabani nev’i. Jli* jlül
(fiğ") = Sığırlara yedirilen
burçak otu.
M azlum un kuru dudağına söyle
<tXA>s (merdümek) — Bezelye =
gülsün, çünkü zalim in dişini
• e: sökecekler.
(S a d i)
(n u acek ) = Yavşan otu. (hendâhend) = Güle gü­
le : hendân hendan muhaffefi-
. - (h incek) = Çitlembik. dir.

4£.>' X .f -
m '—
»û* ö l f ) Û*
(n ence) = Birleşme zamanın­ j\lii
da burundan gelen hışıltı. Bazı
lügatlerde (h) ötredir. Ben ve benim gibi birkaç m a­
salcı birleştik.
» î: (N iza m i)
(h e n c ir) = Keskin ve sert öuu. (hendân) = Gülücü, güle­
koku, hususiyle yanmış kemik rek.
ve yün, sönmüş fitil gibi şeyle­ 0^* •u'' -i;»-
rin keskin kokusu. Jy* ıjL* rJ:-
^ J’j f _ijU
j'j; +* ül^J*(ji*/ (Pir), gülerek; haydi kadehi al,
JJ*1
dedi. A ld ım ; am an, fa z la iç­
Topuzunun rüzgârından bütün me, dedi.
sahra karışıklıkla dolm uş, k ı­ (H âtif)
lıcının buharından fele ğ i kes­
Mecazen gül koncası, nar, fıs­
kin bir kokû kaplam ış.
tık gibi açılma şanından olan
I Z ah ir)
§ Mızrak. şeyler.

i l4*- ^ Ö **A i)JJ**

w İ f JU I^ >

4$JL-l wîU
Piste (ba.) § Çin civarında bir Sabahı süsliyen güneşin gülme
şehir. si benim safrana benziyen ya-
nağım dandır.
W a -L ( H j s e y ı n Sena i)
' (h e n d istâ n ) — Maskara
ve soytarılar derneği § Lâtife ru. ( hende i câm,
ve şaka, (k.) Güzellerin dudak hende’ i mey ) = (k.) Şarabın
ve ağızları=^'(ı.A:> (hendistâni). parlaklığı. Hende’ i câm şarabın
kadehe dökülüşünden, gulgu-
lünden kinaye de olur=>uîJî-
(h e n d e ) = Gülme ıv \p ı^ui îj:- (hende’i sâğer,
J )»J ıf f 'j v j '»V* hendeği şerâb, hende3i şişe).
j \ »«ir* j\ wi ^V-i> ji ıja
j\ £ .\ *Jf* <_dJ j ) \J >Aİ>
Jâ»U. J j* -

Padişahın gönlü sevinçten hâli, JiİL.


dudağı gülm ekten fe r d = birey, Şarap kadehinin parlaklığı, gü­
eli kadehten boş, başı taçtan zelin kıvırcık zü lfü , H a fız ın
uzak olm asın. tövbesi gibi nice tövbeleri bozdu.
( Vatvât) (H âfız)
ısa (hende rüy)=(&.) Güler
(~ş ^ı* s yüzlü.
ây -j Sjtii. (hendek zemin) = Y e ­
U tancından her ne kadar gül­
rin gülmesi (k.) yerden çayır,
m üyorsa da koncaya benziyen
çimen, çiçek çıkması.
dudağından gülm e eseri bellidir.
(M a h a m m ed 'A l i ) \y l/lf- jj 6 ’JJ'.'
I yt j. t 3Jl»*
i/iti
flc* \j «ol»- J " jV-'
(X Tilkilerin yiyeceği aslanlar sa­
B ülbül niçin nale etm esin k i yesindedir; hava ağlam adıkça
zam anın vefasızlığı gülün g ü l­ yer gülm ez.
(N i z a m i )
mesini: açılm asını tam am lam a­
• / ^
sına müsaade etm edi.
(K elim ) *“*'**■ (h e n d e h e rîş ) = Bir
v tsî Jjıi- (hendek âftâb) = Gü­ kimseye alay yoliyle gülme §
Alay edilen ve eden kimse.
neşin gülmesi (k.) doğm ası.
ru d d in id ir) anlam ınca safranlı şey yemek
v_;liâT*jûi- insanı neşelen d irir, güldürürm üş. E skiden
*_i. [•*] j j j* h a fta d a iki azadı olan y atılı m edreselerde
jlL - cA—*■
^ z a t günleri okuyuculara zerde verilm esi
[*] (Z a'fran nev-i nebatın H âce Naş- bunun için imiş.
j. ı a ıiiij ( henderiş, riş- Sana nevruz ve kurban bayram ­
hend) de bu mânayadır. ları mübarek ve k u tlu olsun.
(R ü d e k i)
öV-L *s"
crU*- «-11- j j f J?s. —
vil.
Jj*» (hunuk ) = Ne güzel, ne hoş,
Bir şehinşah k i dergâhının bek­ kutlu, bahtlı.
çisi, kadr ve itibarından, Utarit
y ıld ız iy le alay eder. ui'. 3l VUyt' i . A» <
( F a h r i)

Konuşmada (hende berişi kesi)


bir kimsenin sakalına gülmeye, Kendinden sonra adı hayır ile
denir. Eğlenilen kimsenin kalbi anılan kim se mesuttur; çünkü
yaralanacağından buradaki (he- A dem oğullarından, sözden baş­
riş) = tırmalama, (riş) = yara
ka bir şey kalm ıyor.
(Sadi)
mânas>na da alınabilir.
(H unukâ)dabu mânayadır
Soğuk.
(h e n d ld e n ) = Gülmek.
OU. .ay. (hunuk c â n ) = Aşkın ne
olduğunu bilmiyen kimse § ö c
ö-ı>aJki>. y. jl alan kişi.

"î-j1 £> f.y-


Sen güleceğin zam an ağzını ö'jj r.-'1 cJc~*S'
açacak alursan dünyada şeker
kıym etten düşer.
(S a d i) Heziden (ba.). § Terütaze, mu­
= Hende kerden. tedil: el:., ^.»(hevâyi hunuk) =
taze ve mutedil hava.

& ( h u n g ) = Köşe bucak §


Kendine malik olmıyan âşık. -
Gülümsemeden fa zla gülm e ,
kalkın masalına k u la k asm a .
JCT: (hıng) = Beyaz, hususiyle
M** I’ ’ V\L ÎA" -> - kır at.
i L İA > - (
(h u n is tâ n , J'>. J ; 1 j> '/ j--‘ ı£İ-»i.
h u n ş â , h u n ş â n ) = Uğurlu, J X İ »s'jl' J* V— *
kutlu. V -
-JjV* y j .
>3i? 0-i»- Cenabı H a k ezelde senin k ılı­
Lf*JJ cını Z â l’e gösterdi. K ılıcının
korkusundan Z â l'in başı doğ­ (Reşidi) hing b id ’e kirpi demiş.
m adan beyaz oldu. ( Rüdeki ) nin şiirindeki hing
(Şair) bid’i bu mânaya almak daha
Jl; (ba.).
doğrudur (Naşiri). Başka lügat­
* £ v*
İS^ aj OV» lerde önce yazdığım ız gibidir.

•r
Ceyhun nehri bu kadar geniş 3 ' (h in g » â r) = Başının
iken bizim kır atım ızın beline tüyleri temamen ağarmış olan
kadar geliyor. kimse. T erkipçe mânası başı
( R ü d e k i) beyaz demektir.
tJL- (nülere hing) = Süt kırı
§ (sebz hing) = Turna
*7 , (h in g i ş e b â h e n g )
kırı § j y j t&i. (h in g ziver ) =
= (k.) A y § Bürak.
Pul pul beyaz ve kara benekleri
olan bakla kırı dedikleri at. K o ­
nuşmada ahmak mânasına gelir. (h e n g e l) = Zırh.

u f h u n g â l) = O k nişanesi J G j . (hingu) = Bağ sarmaşığı.


olan delik. Hun = delik. Gâl =
yer, mekân.
( h e n n r ) = Tencere, kâse,
testi gibi ev eşyası.
* ( h i n g b u t ) = Belh ile
Kâbil arasındaki Bamyan dağ­
larında yekpare taştan yapılmış j» jl ^
p ek büyük iki puttan beyaz a*-
olanı ki şaşılacak şeylerdendir, Kab ve kaçağım da bir şey ol­
ötekine denir. m adığından yabancı ve bildiği
evim e davet etm em.
{Sena i)
( h in g b i d ) = Mutlak
I I. .
diken, hususiyle boğa dikeni
(h u n y â , h în â ) = N ağ­
denilen beyaz dikenlik.
me ve saz.
^ « / Al » . (hunyâger)== Hanende, sa­
•*?. -1-4V ı i J *>.
zende.
c . —lAc i U l i ç f . *S"$ f/.i>
Boğa dikeninin teni her ne k a ­
xS*
dar beyaz ise de ta zelik ve y u ­
m uşaklıkta süğüt gibi olm az.
( R ü d e k i) [*1 ( t * ) ı (l/lji.) nin im ale şekli olrtiall.
D ünya padişahlarının toplan­ ( hunide ) = Beğenilmiş,
dığı meclisinde Çulpan (Z ühre) makbul.
sazendelere yardım eder. «iUSTt »J
('Ubeydi Zâkâni) yfjir- J-*. tt-f ö'-H
tfjL-l
Jjtjf'L:». J ljî jrt
K alem i beğenilmiş, oku övgülü;
onunla hazine bağışlayıcı, bu­
Sarhoşlar baygınlıktan başları­ nunla aslan avlayıcı.
nı aşağıya iğmiş, hanendeler (Esedi)
sesi yükseltm işler.
(Minûçihri) dLİ
- (h u n ik ) = Yoksulların g iy ­
• -
dikleri bir nevi kaba elbise.
^ ( h e n ld e n ) = Sıçramak §
,>« ,
Dağ, hamam ve kubbe gibi p

yerlerde ses çıkmak, yankıla­ (h u n iv e r ) = Sırat köprüsü.


mak; tas, tabak gibi şeylerin
j\e‘ 3 1 ' **"i l 1-*'.
sesi çıkmak § Meşhur olmak. jşy*- c y- ö3->
'-^

ıf Jk-I
j ji
j-jr-, e\3> •>„' ı>„* Bilesin k i haşr ve hesap, hem
jOf. it.) orada sırat köprüsünden gelip
geçme var .
(Esedi)
Birbirlerine gönül verdiklerin­
den dedikoduya m âruz kaldılar. Bu kelimeyi başka şekillerde
Bu perde her tarafta açıldı ve de nakletmişlerdir. (ba.).
bu sır her m ahalleye y a yıld ı.
(Nizami)
a * (hev) = Yapı iskelesi
(h in îd e n ) = Emmek. w—jl *»’j j r ,j
j*- jl t-J jja
ı-j.:» t# 4H y" £}t 31
iij'y
Feleğin y e d i gökten iskele kur­
Kâh senin bağından lâle top­ ması onun him m eti çardağına
lardım . K âh lâlinden şeker yetişm ek içindir.
( N izâ r i)
emerdim : kâh yanağını öper,
kâh dudağını emerdim. ıf ö'j ırU1' jî u!*
(Şeref) r> 3 * * S * ■>. J 1
• , y S 3 f - *■

(h u n id e n ) = Beğenmek. Yapı iskelesi üzerinde o nak-


kaş ile yanağı gök üzerinde fiırı ace/e giden rahat â t ; öiu-
aya benzer. rü sağrısı dolğun salınıcı doru
(Hasrevi) at.
(F ird e v ti)
§ Ekin arasında biten yabani
§ Sarmaşık.
ot ki kopanim azsa ekinin bü­
yüyüp uzamasına zarar verir. ûjl£ ja fy - OJÇ û'if

A/-4?, *J>. S
J.S c>. ir^r.
ıS'J’J Sarm aşığın güle sarıldığı gibi
ben o güm üşten y a p ılm ış çâme
Eğer şim d i Rustem öncü olursa
(sevgili) y e sarılırım .
bu m em leket ve yerde diken, ot (E bâlm eşel)
kalm az. «
(Firdevsi )
(hö) = Huy (muh.).
§ Ekin biçmek, ağaç budamak,
koparmak. y-
.$4^ u^*
A-î- £0* öj»*
ir oyundur. Ondan ü lfeti kes.
J t-
Ne zam ana kadar oynıyacaksm
M ülkün başağı erdi; biç. M ül­ bilsem !
kün elbisesi eskidi; yenile. (C a m i)
(Sena i)
/ ’
ci» £*» (h ev â) = Et.
w£JL>-
t*V ı’ •
(hivâ) = Tat, lezzet.
İlle ti defet, file t koparılır y a n i
defedilirse her eski söz senin
nazarında y e n i olur. ( h u v â ) = ölmiyecek kadar
(M evlânâ)
§ Avuç. yenecek.

[*] (h u v âb ) = Uyku.
S* [*] Bu (v) ye (vavı m adule) denir. Ü st
B izim için altı yön bir adım , tara fın d ak i (h) nin h a re k eti halis üstün ol­
m ayıp ö trey e çalan vav d em ek tir. Bu (v)
y e d i deniz bir avuçtur. den so n ra (a, d, r, z, a, d, h, y) harfle­
(Feleki)
rinden b iri bulunur. Y eni T ü rk harfleriy le
§ A t sağrısı.
yazdığım k a rşılık lard ak i yazış şekli ancak
u V *»>»T -— ' & (huvâb) kelim esinden itib aren .(â) d an sonra
ji. T JJİ gelen kelim elerde takibedilm işse de son
zam anlarda yayım lanan F arsça lügatlere uya-
c J IjP* C*j b o J l-*- lTJ2 Ij O*
ifî v'-î*1. tsS ıs*-^ Jj*- f»*-»
tfUiî
H a ya lin i ya h u t güzelliğinin
şeklini görmek isteğiyle gözüm O kabahatsiz ahuyu dün gece
yarı uyanık y a n uykudadır. dalgınlıkla köpeklere verdim.
(Ş a ir) ( N iz a m i )
§ Rüya. «*T f

■V v ’j*- u?v. v 'i ’-J -»V-'j-'


,j Uii
Başını koydu, uykuya daldı, Ey d ilb e r! Her ne kadar ahu
rüya gördü. sağrılı isen de beni ne vakte
(Şair) kadar iğfal edeceksin.
y l j i . _ ,C i j j J İJ;. 'jJa (N iz a m i)

öi^-ıi>- ( .ı^ijî. ( huvâbistân, hu-


ı/V
vâbgâh) = Uyunacak yer, ya­
K albi u ya n ık, gözü, tatlı u y k u ­ tak.
da. Talihin gözü bu uykuyu
rüyada görmemiş. y c r î 'j * - ‘i / f ’*— '
{Cami) ,*UÜ
Huvâb â lü d e = Uykusu gelmiş, Şim şek gibi çabucak y o l alm a­
uyku basmış. sından uykusunun sıcaklığı y a ­
^JİJU ı) jll o l O İ c ~ > * tağımdan gitm edi.
l/ljlj » a ,'j Jü-1 ıS 1 f (N i z a m i )

• ji*’’ *ij 0*
jiju, (ba.). • L }}J •!*—>,)> ;
^Ifei
v ı^ (huvâb dide) = Erkek­
lik çağma eren çocuk, baliğ. Her kim bu yolda yatacak yer
•ai V (huvâb n âd id e)= B aliğ yaparsa ya başı, y a h u t külahı
olmamış çocuk. elden gider.
j.jU. v iJ- (huvâbi câ v id )= Ebedî (N i z a m i )
uyku (k.) ölüm. ' jj t .ı^ı> (huvâbgâhi gül) — (k .)
J-/J- v ’> ( huvâbi hergüş ) = Dünya.
Tavşan uykusu (k .) dalgınlık,
gaflet, aldatmak, iğfal. ' - v '.
* ( h u v â b e n id e ) = Huvâ-
ra k ö te k i h a rfle rle y a p ılm ış k e lim e le r d e
t e r k e d ilm iş tir . Ö n s ö z ü n k ı s a lt m a s a y f a s ın ­
bânıde (m uh.) uyutulmuş. Hu-
d a k i e k s ik if a d e ile ( b e r h ü r j v e ( v ) m a d d e ­ vâbide = Uyumuş mânasına da
le r in e (b a .). gelir.
A— ) * J c T .J a

w —t - f* \&JÇ al '•*-

ı/Uaî
J^ (h u v âr) — Yiyici, içici mâ­
nasına (hürden) = yemek, iç­
Bu yo ld a benim gibi uyum uş mekten (/s/a. m uh. vas.).
çoktur. Burada bir insan oldu­
s** ıSj'-tej
ğunu kim se hatırlam az. fjjl fKji J-Cm C.-JI*
(N iz a m i)

‘’ ' f *• K an içici zam andan vefadarltk


( h u v â b îd e n ) = Uyumak
arama. Yılanın ağzında bal
= huften.
bulunm az.
(S a d i)
§ Hor, hakîr.
• ( h u v â c e ) = Efendi, ağa,
başkan, kâhya, evin büyüğü, ^—ı (>*-i öj?- y J*—
*■‘•«l»-/' jj
mal sahibi, vali, hâkim § Harem jlji. rxl jli ö)*- y jj
ağası =• Huvâce serâ f-H oroz- JÎ6
ibiği. Senin aşkının konağında toprak
gibi alçaldım , aşkının sahra­
w j\ AıU*
sında diken gibi hor oldum.
(Köâni)
M al sahibi, köşkü nakışlam ak Huvâri = Hakaret.
düşüncesindedir; evse tem elin­
r-y'û Jü» j o.'> a
den haraptır. j\ iji ijT
(S a di)

öijii U-iji. (huvâce’i e h te râ n )'=


(k.) Güneş § Müşteri yıldızı
(Erendiz). Yoksulluğum a karşı namusum u
jl: •o.iji. (huvâce tâş) = Efendi­ koruman düşüncesi beni halktan
leri bir olan köleler. uzaklaştırdı. K alabalığın ara­
(Ç'iAir j j j» sında tane için tavuk gibi hor­
lanm ayı çekemem.
(İbn i Yem in)
Ben ve sen her ikim iz bir efen­ § Kolay, âsan.
dinin kölesiyiz.
(S adi) «31- 4—
J*- f -L i J

i i j i t - ( h u v â c e ^ i seyârân) = jit
Kâbil civarında bir seyir yeri
Senin eşiğini öpmek iştiyakiyle
(ba.).
bana göğe çıkm ak çok kolay
cı_> (h uvâce’i m essâh) =
geliyor.
(k.) Peygamberimiz «^u». Mes- (K em âl)
sâhı = hayır ve bereketi çok. §Doğru.
it} ,.ı£> nizinin doğu cihetinde geniş bir
j l j c »jıîSl/ p / .îMi-j j l t * - J«i
ülke olup merkezi Curcan idi.
dO >■. r ö 3.#1.
(Şimdi Rusya idaresindedir.)
(N efisi)
Jjj*
• * . ’ •- * I t
Koştuğu zam an çabukluğundan
j\ i (h u vârk âr,
dolayı sert nalı yu m u şa k top­
raktan toz kaldırm ıyan su gibi h u v â rk â re ) = Söven ve da­
ima halkı tahkir eden. tsjVjiji.
dolanıcı bir at. Durduğu zam an
huvârkâri = tahkir edicilik, sö-
uysal ve y a v a ş, sıçradığı zaman
vücülük. jiji. huvâri huvâr
h iddetli ve şid d e tli, gittiği
= h a k a re t çeken, sövülen
v a k it ita a tli ve yum uşak, iğri
huvâri kerden = sövmek,
ve doğru koşucu.
(Ezreki) hakaret etmek.
§ Güneş = hur. jl» J'y y

i>y? rV>.j
jUa* Sen cefakâr bir güzelsin, ben
taham üllü bir âşıkım . H akaret
E y güneş benizli sâki ! Güneş
fen a , taham m ül iyidir.
gibi kadehi canıma dök.
{'Atfar) ( M in n ç ih r i)

§ A y.
(fjjJjf'öl/ öU* }s~ ~ (h ev âz) = Uğendire.
fj-ı y Jy- ıjP m ıyu*.io
dTj>
Parlak güneş gibi y ü zü n ü g iz­ D üşm anları üğendire ile döğ-
ledi, onun arkasından ay parlı­ dün.
( Ferruhi)
yordu.
(Firdevsi) 'I'».
• )’ * ' t’ \ (h u v âze) = Düğün ve zi­
J 6 t y j 3-* (h u v â r, h u v a re ) yafetlerde gül ve çiçeklerle do­
Yiyinti, yinecek. natılan köşk, kubbe ve çardak,
tâkızafer § Y a p ı ve nakkaş
•‘ f iskelesi.
J * ( h ilv â rb â r ) = Y etecek »j'j» lijf ^ J* Jâi»
kadar yinecek, yahut aileyi •jlT c - i j. j j Ş

geçindirmek için başka mem­


leketten getirilen azıklar. Onun cephesi tâkızafer gibi
yüksek, cephenin her tarafı yeni
bir süsle bezenmiş.
(h u v ârzem ) = Hazer de­ (‘ U nşuri )
(<•* <sX ıSy m'İİj y \ X ( huvâstâr ) — İsteyici,
dileyici.
jiı_ı *». ay y
o" at ijj
Eğer seninle evden m ahalleye jj»)
gelirsem her yeri süslerler ve
donatırlar. D ünyayı istiyen kim senin işine
(S u ze n i) bilim ve m arifet yarar , elm as
§ İstek. değil.
(L af if i '
iSJ*4** jl l#
fJrJ> J'*° ^r. ısr J-jy?> f'âl y;
l'Vy lj y* ûU» oO >y
JVi
/T/z /fin her büyük zat tarafın­
«Çocuğun» kucağına badem ve
dan v a k it v a k it ona isteyici
ceviz koyarsan o aradan içini
gelirdi.
(M e v lâ n â )
isteyici olur: ister.
(Kââni)
Evlenmek için kız veya kadın
^ ^ (h e v â s ) == Tâs vezninde =
isteyici — j«u-ı> (Nefisi)
istekli. Pelâs vezninde korku.
«c* l
(h u v â s te ) = Mal ve meta.
*’ i.
^ (h u v â s t)= İs te k ve irade, & u^'*j *. i>o»
ui. *->>• (huvâsti hudâ)=Allahın ■c-tr jj.* j\ ^ «r
emri § (huvâsten) = Iste-
m ek’ten mazi.
B ilim den daha iy i bir meta
» jjj» 1 £ } j? C .~ \ â . C .İ .J ,jî* arama, zira verm ekten eksilmez.
3*1 İ S > X j=e- ğ f tj (Firdevti)

jf'} u-^S c~'1 er1'1’


^ auSTii *f
M um , güneşe benziyen yan a ğ ı­
nın yanında ışılam ak istediği fji\> o_t •c_ı>- ıy>
için sabahın aydınlığı gelip
boynunu vurdu da gitti. B ilim ile m al, bir yerde açıl-
( yeğmâ) m ıyan nergis ve güle benzer;
§ Mal. her k im in bilgisi varsa m alı
(huvâsten) = İstemek. yoktur. Her kim in m alı varsa
bilgisi azdır.
iı'yZ* lu lV j li.^î >’ ( Ş e h id Ebülhaten)
w ^ .} 1 *î c—' öL**
^
d ’jy* jlmL'
J.Ş (ba.).
M uhtaçlara m al ve metaı iste­
meden verir. Hiçbir muhtaç
istemeye m uhtaç olm az.
(Şair) Her nerede kedi aşçı başı olur­
§ (huvâsten) = İstemekten sa efendinin gıdası kü l olur.
{Sena i)
mazii naklî ve ismi meful.
i)\j>-
rj i J J.3 f } ıS
(huvâl) = (Suâl ve mâl) ve­
zinlerinde is.

B aşım ı istem işsin; başkasının


j i «C—J I j> -
(, h, u v a“ lıs
! • * .-
eline verm ek m üm kün değildir. ü ~ ta n ,
B izza t geliyor ve boynum un h u v â lis te ) = Divit, hokka.
üstünde getiriyorum [*].
(Şair) ‘M’ i
^ * (h u v ân ) = Cân vezninde sof­
ra, sipi, tepsi. Küçüğü huvânçe.
(h u v âse) = Bostan korku­ Arapçası; huvân, hivân dır. A-
luğu. rapçada üzerinde yem ek olan
sofraya .a!u (mâlide) denir.
: f \ ^
* (h u vâjj)= T avu k.Y u m u rta- eri',4'. ö'j-
ya da denir. (huvâgine) Ç-^ *1Î'
= Kaygana. i/Uii
Önüne bezenmiş sofra koydu.
• ır* u %'*
(h u v âl, h u v â lî) = Yinecekler; ne diyeyim ! hadden
Bâğ, bâği ve nihâli vezninde fazla.
( N iş â m i )
taam ve yinecek. Jb \f.
(huvâlger, huvâliger ) = Aşçı, jj JL*,?* (gusterden), ^ (n ih â d e n ),
sofracı ve çeşnici başı. ju \jî (ârâsten), (keşiden),
jt,— ojr üü-u (sâhten), (efkenden)
. V.j^4■* oL kelimeleriyle terekkübeder§Y e-
ıij*3 mekten de kinaye olur§ Huvân-
Onun m eclisi gök gibidir. Ora­ den = Okumaktan emir, (Isfa .
da güneş ev sahibi; ay sofracı m uh. vas.).
başıdır.
(Fahri) J j ' -rf
[*] Bir şair, padişah tarafından kendi­
sini öldürm eye mem ur edilen adam ı p ad i­
şahın huzuruna diri olarak götürm eye razı
B ütün cihanın köşe bucağında
etm iş, huzurunda bu beyti okuyarak haya­ ceylan bakışlılardan , senden
tın ı k u rtarm ıştır. başka gazel okuyan ve kadeh
F erhengi Ziya 52
çeken bir ceylanı kim görmüş - j ' f j i j *J*~ ıS' il
tür? *>’.»*• j*
( Yeğmâ)
Biri ona, ey zamanın bedava
§ Ekin arasında biten yabani
çalışanı! G it umuma çekilen
ot.
ziyafetten yem ek getir, dedi.
«•uı>. (huvânpâye) = Peşkir. ( S a 'd i )
<
t• ^ * • |'
jj < < jjj } A r , S av?B . ^ (huvâv ) = Huvâb.
ç e 3i z e r, h u v â n ç e ’i z e r in ) y
* j' *
— (k .) Güneş. * ^ (h u v â h ) == Huvâsten = İste­
*. «r . mek ten emir, (Isfa. muh. vas.)
‘J'** (h u v â n d e n ) = Okum ak. (Meded huvâh) = İmdat
istiyen. Tekrarlanırsa ikiden bi­
rini seç, kabul et, demektir.
* jj ij* AlL-Jl
f . f j >"V J*j-* *£* 0 *
JM* • j J*"
Sözü uzatm ak A m r ile Zey -
din hikâyesini okumak ya n i
Se/ı bildirilmesi lâzım gelen
ötekinden berikinden bahsetmek
şeyleri sana söylüyorum. Sen
ne vakte kadar.
benim sözümden ister öğüt al,
( N ifâ m l)
ister usan.
§ Çağırm ak, davet etmek. (S a 'd î)

ı>- (huvâhiş) = isteyiş, istek.


Aüf' ij£> j j oV>*“
§ Mal ve meta. ( Cihangiri ).
Jk»W
huvâste’nin mal ve meta mâna­
Beni kendi yanm a günücülerden sına geldiğini ispat için orada
(kıskançlardan) gizlice çağır; (Ebülhesen) in şiirini -c_ı>. (hu-
çünkü nim et sahipleri çok defa vâste) yerine ,>»ı> ( huvâhiş )
A llah rızast için gizli hayre- yazarak burada iradetmiştir ki
derler. vezin cihetiyle daha uygundur.
(H a fız)
( huvâhişger, hu-
1 • ?
. g t’ * vâhişmend) — istekli.
J (h u v â n s â lâ r) = Sofracı
başı, aşçı başı. Hafifletilerek
" ( h u v â h e r ) •== Kızkardeş,
j\_ıı> (huvânsâr) da denir.
\
hemşire.
r *• . r
crlj*" ^ ı>J—î
(h n v â n i y e ğ m â ) = A ha­
liye çekilen ziyafet.
Onu kendi harem dairesine, kuşun, hususiyle horozun tacı,
hemşirelerinin ve yakınlarının ibiği § Horozibiği denilen çi­
yanına gönderdi. çek § Koç.
(Firdevsi)

(hüb) <= Güzel, iyi.

y -‘7 j —■
* Güç ve Bu/üç gibi cengâver bir
z— jli ^ ti*
asker ; koç gibi döğüşmek dü­
U*ı
şüncesinde.
Güzellerde senin gibi gümüş (F ird evsi)
bedenli var m ıdır? dedim . H a­ § Mızrak üzerine kırmızı atlas
y ır,y o k tu r. y a zık k i taş yürek­
parçasından yapılan bayrak §
liyim , dedi. Takke ve külâh tepeliği.
( Yeğmâ)

\y *6* y~ (hud) = (Vavı mâdule) ile [***].


• Kendi. Müradifi huviş tir.
Beni uzaktan gördün ve tanıdı­ I*c" y jl 1
ğın halde tanım azlıktan geldin, J._J y i JZi >.*-ji z. J^
iy i yaptın; çünkü seni iyice
seyrettim. Seni düşünm ekten kendi işim le
(Ş a ir)
\ >
* meşgul olm uyorum ; zira her
kim seni görürse kendi işiyle
(h u b â n î) = Ç ekirdeği çıka­
meşgul olması m üm kün değil­
rılıp içerisine badem içi konu­ dir.
lan kayısı kurusu. (S a d ft

' ' ’> * ■ § Gaip zamiri olan (o) mânası-


* (h û b k e- nadır.
lâ , h ü b k e lâ n ) = Sinirli yap ­ Via >>■ (hud bidâned) = O bilir
rağın tohumu § Sığırdili dediği­ § Bigâne’nin zıddı: fulan
miz nebat. (hudist)— Falanca yabancı de­
ğildir.
y *•
*-K ' i*' (hud bin)= Kendini g ö ­
( h e v p le ) «=Vavı mâdule [J:] ren § > (hud perest) =
ile cephe vezninde ahmak, bil­ Kendine tapan, her işte kendi
gisiz.,
l**] ve j >> Kirm an ve P encâb ta ­
j __ j rafların d a savaşçı ve kan dökücü b ir oy­
mak. Bazı defa ikisini b irleştirip j:j*:jgj*'
"d/*" * (h n ç, h ü ç e ) = Her
küç u fcıılûç derler.
[*] (ba.) [***] v ı>i- m addesindeki n ota bak.
menfaatini ariyan § (hud başa kak; biz kendini beğenen
pesend ) = Kendini beğenen. kim seye gönül bağlamayız.
t jjv t t ken­ (Hafif)
di reyini, kendi arzusunu güden il jy- ıj}
dikbaşlı. trsj*y- 'j ıS
*ıfjy*
t- »ji kendini öğen.
£ sj> »y kendini satan ve ataia- Şarap içici ve rin t ol da ken­
riyle öğünen. dini gösterici o lm a ,b izim mes­
ica^ kendini gösteren, dirayet lekim izde şarap içen öğüngeç-
taslıyan mânalarına kibirli öğün- ten hayırlıdır.
(EsirVi L â h ic İ)
g e ç ten kinayedir.
§ iîjj ( hud rüy ) = Kendi
C*— (yAl tT" IJ ÛJU* kendine biten, yabani, hudayi-
nabit.
'oyİ* xJj tt* ı V
Yüzünün ayı kıskandırıcı güzel­ i f j ! & lf> ıJt'jt f j .
liğine mağrur olma; çünkü ken­
d in i beğenmek günahtır. Ey â şıkm gönlünü bağlıyanl
(Nizami) N e kadar m em leketi 'birbirine
c .X - ir v ^ düşürücüsünI E y kendiliğinden
V* 1^* ^s. &>- biten g ü l yaprağı ! N e kadar
Uij meclisi süsleyicisin.
(Sa'di)
K endine tapm ak, puta tapm ak-
tcCn aşağı değil iken acaba h ik ­ § ibarede fazla olduğu vardır.
m et nedir k i h a kika ti bilenler «i IjS"
bize yabancı olmuştur. crij*- u-i' sv
ı/îlî
( Yeğma)
Eğer kendi nefsini tanıyam az­
jl- >jr- t>„' Iİİ3J t'-1*'
c**#- ^jj3 ı f san hiçbir v a k it H akkı tanıya­
m azsın.
(.Kââni)
Yarabbi l Cenneti, bu kendine
(hüdrâ b â ş)= (k .) Kendi
tapan, m enfaatini gözetenlere
işinle meşgul ol, başkalarının
nasibet; çünkü m uhabbet ateşine
işine karışma.
tapanlara cehennem cennettir.
(Feşihi) â -j (feüdrâ resen ker­
den) = Kendini esir etmek.
Jj J «S*J* J?3 li1* 11 'J? c i f ç? (hüdrâ gum kerden)
ıU<*^ J/* AÜU* ^>A«»4l*U
= ( k ) Böbürlenip kendisini
Ü JU
derecesinden yüksek bilmek.
İster güceniklik göster; ister Had şeklinde tolga mânasmadır.
\f : y j ’ ij'fr. '■T ğini m uhafaza ettiği gibi m u ­
j> c—*' jr hafaza et.
jllat (Husrevâni)
Tolga altında başın kuzrvetlı Her şemsî ayın on birinci gü­
değilse demir tolgadan sana ne nü § ö u “ (hürden) = Yem ek
fa y d a hâsıl olur. ten emir, (/s/a, m uh. vas., ism i
mas.).
-rSiW ıS*- 'U'iSjJJ <-»J3 ı>.'
^ ^ ( hud hu­ j -— - j y - ı.*• *-
r u ç , h u d h u r ü h )= H o ro z ibiği,
\ .t D ünyada kalacağın bu iki üç
* .r
(h u d is tâ n ) = Asm a fi­ gün zarfında hoş ye, hoş uyu,
lizi. Buzurgân vezninde de yaz­ hoş otur.
(N iş im i)
mışlardır.
§ Vavı mârufe [**] ile yinecek.
‘ * * f
Jh U .
ıJ'j}* V V j Ojy-İ v ’-j*"
\SS~ J}•■) v'-i*-L1. ıS'J ^ '
d i s ü z ) = Azerbaycanda bir Ji»U
ateşgede.
U yku ve yem ek seni aşk mer­
tebesinden uzaklaştırdı. U yku
jy (hur) = (Vavı mâdule ile) [*] ve yem ekten kesildiğin zam an
ziyade aydınlık. h a kiki aşka kavuşursun.
(.Hafız)
»JJÎJİ g\j JJ> j\ jji. jf
ı_f jl JL-
jjjV .j j j )j.
o y i.
Jİ\ ı/Uai
Eğer güneş onun re’y in in nu­ Gel ey s â k i ! M ihneti götüren
rundan aydınlanm azsa aydın şarabı benîm gibi m ihnet çeken
günde batısına y o l bulmaz. bir adama ver.
(E sir) ( N iz a m i)
§ Güneş üzerine memur sayılan § Lezzet § = (ba.). Hakîr
melek = Güneş. ve alçak (Nefisi). Hür şeklin­
de iri genç § Küçük ırmak ve
}y- j*-! ırmağın denize döküldüğü yer
vi'j-r-»- (Nizâm).
t
Periye benziyen yavrunu, güne­
şe m em ur melek, güneşin çörc- (h u râ) = Lâyik, uygun.
[*] v ’-*' m addesindeki n ota (ba.). [**] Ü st ta rafı hali» ö trc .o la n vıv .
1J ’j y - öjî- JJ-
~ ıh y - »
> . j j ’- j ^ û'j»
iU . (hur& he) == H orozibiği.
j
Senin gıdan her ne kadar arpa d
çöreği ise de sana lâ y ık olan ^^ (hurd ) = Hürden = Yem ek
ay ve güneşin çöreğidir. ten mazi § Taam, yiyinti.
( S e ltu â n )
İJ C .* » J lü

>j £ * - j \ »tjj î a,*l£


jijl j. jK- >>. (f

T alihsiz çakalı, aslan yedi. K a­


B öyle kötü iş sana lâ yık de­
landan tilk i karnını doyurdu.
ğildir. K ötü iş ateşe tapana
(Sadi)
lâyıktır.
(Ebü Ş e k û r ) = »> = küçük (ba.) (berhurden)
§ Yinecek. Kavuşmaktan mazi olan ber-
ıSj>r S" k* * £ ı>* hurd (m uh.).
ir o‘\ j ' y} z
S-e\** j\j tfjUs >jy-
jlU*
Vücut kabir gıdası olacak. Onu
ne vakte kadar besliyeceksin. Bir hilekâr, o gönül hastasına
Canın çıplaktır , halbuki sen tekrar rasgeldi.
vücudunun etrafında göm lek CAtfâr)

dokuyucusun: vücudunu giydir­ Der hurd gibi lâyık mânasına


meye çalışıyorsun. da gelir.
(N â fir)
1 >„ ıs*jy* (hurdpez, hurdi
§ Ç o k yiyen kişi. pez) = A şçı.
7 ^ o,_u ^
•^ ( h a r a b e ) = Önüne set Olla Jtfı JJ r-jXC
çekilen büyük sudan sızan az
su § Tarla sulamak için ça y ­ Senâ^i, kim seyi öğmezse lâ y ık ­
dan ayrılan ark § İçilecek su tır; çünkü methe lâ y ık aşçı ile
§ Ekip biçme aletleri tam olan bakkal kaldı.
çiftçi. {Sena i)
♦ , y
İl ' ((ju r d u > _
(h u râk ) =■ Yineçek şey,
taam. t â n ,h a r d u s t â n ) = ö>-»>- (ba.).

*.f '
( h u râ n ) = K eyhusrev’in (h ü rd en ) = Y e m e k . içmek
kölelerinden ünlü bir savaşçı. mânasına da gelir.
ij ti\j. ö*jy~ ■
*—* J * tiiJ
Jf% ÜW.) Jl£U* y x~Jî ° J * t>* cr*v*- ■>* if
ı*W
Yemek, yafam ak ve ibadet et­ /Tğer güneş benim yüzüm ü gö­
mek içindir. Sen, yaşam ak ye­ rürse ay ondan nur aldığı gibi
mek içindir , itikadm dasın. benim harmanımdan başka top­
( S a 'J l)
la r : benden aydınlık alır.
c>j~>- ( hasret hürden ) =* (C am i)
Hasret çekmek.
jj-.r j jj jii- xtL.' jj»
t ’jrr* (?am hürden) = K aygı­
/
lanmak, kederlenmek mânala-
rınadır.
Geceleyin güneşe benziyen ce­
ü » / J> !>y; ö'jj
jijji- 6 -v.s j*:. ^—*' »jV
m alini gösterirsen halk gündüz
{£**- oldu sanır.
(S a’d î )
Yürüyen selvinin • sevgilinin
boynuna el erişmeyince: sevgi­ OİJJ.'I JMj *► (hurşid begil en-
liyi ele geçiremeyince görüp düden) = (&.) A çık bir şeyi
hasret çekmekten başka çare gizlem eğe çalışmak.
yoktur. (ba.).
(Sadi)
(hurdenı) = Y in e c e k şey.
j-Ajji- jL*ıy ıÇ
i i j - jji* Jlı*
‘J>jy j 1 •»'* -/>»■
^Uiî Kıskanç, benim fa ziletim i ört­
meğe çalışır, fa k a t güneşi bal­
Amber kokulu tatlı yemekler
çıkla sıvam ak mümkün m ü ?
cennet yemeğini andırmış. (C em â li Iş fe h â n i)
(N ifâ m i)
jy . (hurşid suvâr) = (k.)
(hurdi) ==■ Hürden î § Y e ­
Seher vakti kalkan âbit.
din: hürden = Yem ekten mazi.
(huriş) = Y iyiş, yiyinti. _.U» öijl a*-bi £j
fbrj ^^3 ti Lfjy- tfUıi
(»l-**. ■
*-*' j İJ
(£Jla.> Seher va kti kalkıp ibadet eden­
lerin gölgesine sığın; kendinin
Serçe, keklik ve güvercine y i­
meşakkatini ve arkadaşlarının
y in ti ver ki bir gün tuzağına
rahatını ara.
bir huma düşsün. (Nizam î)

\ ** ’• la .' *
- (h u r ş id ) =* Güneş. (h u rm e k )= Gözboncu£u:
nazar değmesin diye takılan lP- u.y- j 3 3j ‘. J jj*
g ö z şeklindeki bohcuk. j* JJ* l>J

B undan önce hevernek köşkü


( h u r m ih r ) = Hazreti güzellikte darbım esel idi. Bu
Süleymanın kılıcı. zam ana nazaran hevernek köş­
•v \ kü sam anlıktan daha aşağıdır.
(' A nd elib )
(h u re n d ) = Lâyık, şayeste,
yakışıklı. Bu kelimelfer güneş ve yem ek
mânalarından alınmıştır.
(fS^_
jtjjjU I'fj* Jİ l*»- -
iljUj (h u re ) = •> (ba.).
Eğer him m etine lâ y ık y a n i • •
him m etiyle m ütenasip yer ol­ (h ü z) = (ba.) § Şeker­
saydı cihan, meclisi; fe le k şa­ kamışı.
dırvanı olurdu.
(Katran)
(ba.). ^ J -**" (h a z â n ) = Keyhusrevin sa­
vaşçılarından biri § Işfahan’da
\ • ' \ \
»lX_ı j y - ( <K-j j bir k ö y olup binasını Hüzân
kurmuştur § Hüzistan’da bir ka­
re n g â h , h u ren g eh , h u rn e )
saba.
= Fars hükümdarlarının köşk*
i 'jj * - Ji~" J> *✓*
leri önünde güneşe karşı yap ­ w— I jr\f &
tıkları yerdir. O rada güneşe jUa*
karşı yem ek yim eyi temizliğe
Benim H üzân da bir sevgilim
ve şerafete sebep sayarlardı.
var k i padişahın has bahçesinin
(Naşiri) jOı* e/, i 1- ; in[*] Behrâm
bekçisidir.
G ür adına yaptırdığı köşktür,
(’A tt â r )
tki bölük olup, mimarı Simnâr-
dır. Bir bölüğü biribirinden g e ­ \r. • \
çer üç kubbeli bir ibadethane, ^ ( h ö z is t â n ) = Iranın gü­
öbürü yemekhaneden ibaret; ney batısında bir eyalet olup
ço k muntazam bir bina idi: merkezi Şuşter şehridir, şeker­
birinciye sedir •= üç kubbe, kamışı yetiştirm ekte olup vak ­
İkinciye hurengâh ==■yem ekha­ tiyle ipek dokumalariyle meş­
ne derlerdi. S jy - (Hevernek) hur imiş.
hurne yahut huverne ve
muarrebidir j t — (ba.). (h u z e m ) = Buhar, sis. (Bur­
[*J B azı1lûgaH erde 'j.-"* {/. .jUaİ. han) da azim veznindedir.
güzellik ve lâyıkiyle yapan hü­
' (h ü st) (husten) = D öv­ nerli kişi § Sazende.
mek, ezmek, dövülmek, ezil­ iS j s J j v\ı î>*J r *
mek ten mazi § A d a § Yorgun <£J J ıf i i £ f c i ö l J j - t i ı

argın, jufij. (ba.). J jj'


İsteğine kavuş, m uradına er,
*.
sevin, çok y a şa , sazendeleri d in ­
(h ü s te ) = Dövülmüş, ezil­
le, peri yüzlülere bak.
miş § Kopmuş. Kokmuş mâ­ (Ezreki)
nasına da gelir.
r 'fj j- (huş gâm )=(£.) İyi yürü­
A^jt i* yüştü at.
^ (h ö s e ) = Bostan korkuluğu.
Jİ A V*-'1 & Xl*'*’ Lrj-J* ~r~
• u f• JüÇ
(h u ş) ■= Kuş ve beş vezin­ Gece ile gündüz, onun biri be­
lerinde güzel, iyi. y a z öbürü ya ğ ız iy i yü rü yü ştü
ik i atıdır.
(^14»joı (M ccd)

tj’y' (huş girişten) = Ç ok


O iyi sözlü, iy i işli, başının ağlamak, inlemek,
selâm ette olm asını istersen sır­ j 'tf' J j - (huş kenâr) = (&.) S e v ­
rını gizle, diye ne hoş söyledi. gili»
(C am i) o r jj tilal dil* j>
t-'-j ti**- >*->. j M' J’jr- ob f*. Jla”
c/j»- ifi-fljj CÂ) IV
Ben m ü lk ve nim ete gark ol­
Kâbenin kapısında bir dilenci m uş, lü tu f ve merham etin ser-
gördüm ki hoş söylüyor ve çok m estiyim . Talih beni kucakla­
ağlıuordu. mış, o sevgili benimle birliktedir.
(Sadî)
(Mevlâna)
Bu kelime dilimizde hoş sure­
f j j . (huş gü) = Hoş söyliyen,
tinde kullanılır, § Heş vezninde
güzel terennüm eden.
kaynana = ı 3~-.
jV. J-J j!> İ)J ıf'
Sj^j~ £.if g )jj
\^-i5 wl jb Jj». '•J.&y Jr'i A* V
rf-l—
vSj'y
T a ltif y o liy le kaynanasına, gü-- Ey hoş k o k u lu gül! Eğer y ü z ­
neşe benziyen o güzeli hoş tu t y ılın baharı geri gelse benim
dedi. gibi güzel terennüm eden bülbül
(N izâ ri) görmezsin.
j j . (h u ş âyende ) = Hoş (Sadî)
gelen) beğenilen, lâtif. j \ f ı j . (huşguvâr) = Tatlı, leziz,
c,iÖı j j . (ijuş enguşt)— Bir şeyi sin ici: çabuk hazmolan.
j ' ı V 3>. ı/J** _r^' § Kendi mânasına hiş
o-jU S İ f*J> & >r,'ri müradifidir.
iT'-J
£ger gönül hoş olursa şarap yi- J-y*. İyi- JU . jl
sinici ve tatlıdır. Keder zam a­
nında acı şarap y ıla n ın zehiri
S u s sus, onun aşkında hayrete
gibidir.
(Vahşî) düş, kendinden geç, geçmişi
düşünm ekten vazgeç.
fi'j İT *J)Î j V Jj
jljĞ-ji. S f j*. f jjf jUAl Jl (M e v tin i)

JuiyU. tj*. Jlı’j J-JS" j'


O, ırm aklarda zem zem gibi m u­ JU«i« il lîif, J

s a ffa su g e tir ir : tesis ettiği su 5tr


yolla rın ca zem zem gibi duru S i z niçin coşmuyor, heyecan­
su akıtır; ben şiirlerim de kevser lanm ıyor, feryadetm iyorsunuz.
gibi sinici su getiririm. A fiy e t; m etaını uzaklaştırdı,
(Kâini) s iz hâlâ kendinizden geçm iyor­
(huş nişin) = (k .) Be­ sunuz.
ğendiği yerde oturan, bir yerde (K em al)
yerleşmiyen kimse. Ç o k defa V avı mârufe [*] ile kuru, kuru­
kira ile tuttuğu yerde oturan muş =■ .»Ui I .JLj Cü .
kimse yerinde kutlanılır.
S **- J**
ı>-ii (Ç-jo. <ı'U-
v. fjjif
Eğer, senin cöm ertliğinin ve ba­
B iz bir yerde ka lm tya n hane ğışının fe y z i olm asaydı cihan-
berduşlarız; her nereye gidersek ha lkın ın ü m id i ağacı tam am en
hanum anım ız olur. kururdu.
( Vahşi) (Fahri)
ja (huş ne?er) = Ülfet eden
Ci **
ve ülfet edilen kimse. Firengî ^ ( h u ş a ) = Ne güzel, ne mutlu.
fesleğen denilen çiçek. ^ jm'i
x*T jijT jtjl
ju 1 j-y. (huş nemek) = (k.) S ev­
JüU
gili, nrıâşuk, tatlı ve melih adam
§ Tuzu kararınca olan yem ek, A ğaçlar m eyvaların y ü k ü a l­
j i ( huşnevâz ) = Sazende tındadırlar; çünkü onlara ilgi­
§ Hitâl valisinin adı. Ğurcistân leri vardır; selvi ne m utlu k i
padişahının ismi (Naşiri). gam uükünden azadedir.
o-tj>\ry- ( huş nivis ) «=• Güzel Waf<l)
yazan. „ [*] JS~ maddesindeki nota (bak.).
* J-ie jl J'

T* ^ ( h u ş â b ) = Parlak ve ttjy, J -f
o'1-'
berrak mânasına olup çok defa
inci, yakut, lâ’l ve elmasa sıfat Onun adaletinden kurdun y ü ­
olur. reği yanarak koyunun caniyle
rJ'3 öpüşmüş. ^
[Sena’i)
UjİJ
(Nizâm) hayvanların ağızlarını
Cevheri, parlak inciyi kıska n ­ birbirlerine sürmelerine denir
dıracak şiirlerim var; lâkin lâ 'l diyor ki koklaşmaları olacaktır.
renkli şarabı ve dilberlerin lâ'le
benziyen dudaklarını öğmeye / i
dairdir. ^ (hüçe) = Salkım ve başak.
( Yeğmö)
UjJjjl.' .i j' f O ji- y wii j »J?*-
-J» }> } ) } > ) J*) >» O j* -
j *,‘1* j» JU. ( x f
Uiı
Bir sevgilim var k i ( nazar değ­
Senin süm büle benziyen zü lfü n
m esin) iki küçük lâ ’l gibi du­
bir başak y a n i bir tutam , h a l­
dağı ve onda 32 lâ tif incisi: buki bir şehir dolusu dilenci
dişi var. y a n i isteklisi var. Buğdaya ben­
{ Ş a ir )
§ Hoşaf [*]. ziyen benin bir tane; halbuki
y ü z fa k ir ve muhtacı var.
"t * * ”ı **» * * i' *» *• ( Yeğma)
^*- i i t £j.* 1 y>~
•x»TjmjC w*,) tfU
(h o şâ m e n , h ü ş tâ m e n , hüş-
•>j tj •
d â m e n ) = Kaynana.
UV
(huş. calf) = Çok yiyen
hayvan. Koca salkım lar aşağıya kadar
§ öpm e, buse. sarkm ış. Giden ve geçenin ba­
• * i. ♦ şına ve y ü zü n e dokunm ada.
*• •
{M evtana)
(huş p u z î) = (k .) ö p ü ­
cük vermek, yaltaklanmak. j jSj-, Cr.ıs
j'- ı»*” i)-‘.
[*] 1260 tarihinde telif edilen Burhanı
Cam iin «bu zam anda kaynam ış üzüm ş e r­
b etine ıtlak olunur» daha sonraca N a şiri­
Ülker gündüz görünmez-, şano
nin vişne şerb eti, N efisinin suda pişirilm iş
üzüm, vişne, zerdalidir ki azıcık şekerle ne oldu k i şim d i gündüzür
ta tlıla n d ırıp içerler dem elerine bakılırsa Ülker salkım ını, d izisin i yan
bizim hoşaf dediğimizin yeni b ir tâ b ir ol­ z ü lfü n ü dağıtıyorsun.
duğu anlaşılır. (K â â n i:
§ Sümbüle (başak burcu) § Bir m uştur. Ağaç kâh çıplak kâh
cins kuş. giyim lidir.
(Sadi)
c.—ı y fi’ "O- - i f y c—*
O-İ» fli* Cif tiljj ji* İt "•
ısj'y ^ (h « k ) = Domuz.

Hüşe adında bfr kuş vardır k i J}> l.«£ ÛJ!» j 1 J>-


jjI—a ^U- a’lc r^i/j
eğlendiği ger Çin denizi civa­ ^ ) ji il^ «a jlit*
rıdır.
( N iz â r i)
ıfyUj
‘^ ( bö Şe5i Çerb» Zfğer insanın tabiatında kıskanç­
hüşe3i sipihr ) = (k.) Sümbüle lık olm azsa ev yabancılara ka ­
(başak burcu). palı kalm az. B ir dişi dom uzu
o-'jji (höşe der gulu â- on erkek dom uz kullanır; dişi
verden) = Başağı boğaza g e ­ bir aslanın iki tane erkeği ol­
tirmek (k.) ekin biçme zamanı
maz.
yaklaşmak. (D e hlc vi)

""V*-* ( h ü ş ld e n ) = Kurumak. J' f ’r - (h u g e r) = Ülfet ve imtizac-


eden kimse.

^■
ı> <xlc f x j;*' j * f ‘A
Jİ\
j\3ii
E ski çeşme başları kurudu. Ye­
Eğer insan isen insanlara ülfet
tim in göz yaşından başka su
et, çünkü Adem oğlu Adem oğlu
kalm adı.
(Sadi) ile ülfet eder.
(N i z a m i )
- — '/ b i= ? j 1 j ’ o * > 3

J'y1. X f) V i
-* (h ul) = Serçeden küçük gü­
zel sesli, çabuk ve yüksek
Benim iki gözüm onun aşkiyle uçuşlu bir kuş. Şu m>srac Hora-
yaşlandıkça dudağım kederden sanlılarca darbım eseldir:
kurursa kurusun.
(E vhadi)

(huşide) = Kurumuş. E lim deki serçe havadaki turna­


dan hayırlıdır.
»V/
«JU— Cm.1 41*
i—
(h e v lâ n ) = H avlan: topa­
Çiçek kâh açılm ış kâh kuru­ lak ağacı.
K endi elinle bana kılıç varaca­
(h â le ) = Hâli, boş. Karşılığı ğın zam an biraz m üsaade t t k i
mâle==dolu dur.Vavı mâdule [*] bileğini seyretm ekle diyeti ala­
ile ok kuburu. yım .
(Hucendi)
U y- jf. -—1 y? û* r*"j’.
(h u ly â ) = Kuruntu, tasavvur. j'_ji j»- Ouj 3i

/Kil
(b«n) Kan. Kan içici zaman; benim yaram a,
kaşım ak için elini koyarsa kap­
0y"~ * ^ û1.' * l->
AflS* j' S l»* lan tırnaklı o lu r : beni parça­
lar.
CUrfi)
Yarabbi1 Gönül dedikleri bu bir
katra kah; ne vakte kadar ay vı^ (hünâb çeşiden) =
benizlilerin zulm ünden eza çe­ (k.) Ölmek.
kecek. ■'•îij*- ‘ f'tûj*- '•fi'öy tıSjy-öy- Ojij*-
(Pürbehâ) (hüni bet, huni eâm, huni cem,
huni hurüs, hüni rez ) = (k .)
§ v ı,-ji. ( h ün âb) = Kanlı su §
Şarap.
ruT (hün âşâm) = Kan içici
JZ? üy- * J* o y (hüni ciğer, hüni
Aöy- (hünbâr) = Kan yağdırıcı
dil) = (k.) Hüzün ve keder ve
§ (hün behâ)— Kan behası,
nihayeti meserretle neticelenen
diyet § oji- (hön çekân) =
mihnet.
Kan damlayıcı § j\y-*y (hönhu-
vâr)«=Kan içici § >.jöji(hönriz) 0 —1 j ûj ^ lj ^1*l
= Kan dökücü § i i ü j j i ( hün f".<S .&■ oy-j' •** i''1- c.y
iiL
feşân ) = Kan saçıcı terkipleri
divan edebiyatım ızda da yer B ütün ahm akların şcrhtti gül
almıştır. sulu şekerdendir. B ilginin rız ­
}j %>- bXJ>j w- kını hep hüni ciğerden ya n i
jjjj aj'U JW hüzün ve kederden görüyorum .
(Hâjız)
Gönlün ahvali karı yağdıran ö V oy- (hüni cehân) = Cihanın
gözden bellidir. E vin içinin hali kanı (k .) şafağın kızıllığı.
pencereden görünür. (hüni heyvân) = Süt,
(Şa ir) yoğurt, yağ, bal.
ûr j>. f*î J-'.y- C-0X. >? (huni ham) = (k .) Üzüm
şarabı.
u f'io y - (hüni huvâhi) ■= Kısas
[•] (bak.). ve diyet istemek.
İ a—j jjj,» ( huni d;l bena- yerinde kullanılır. Türkçe ister
hun r e s id e n )= Y ü r e k kanı tır­ kelimesiyle tercüme olunur.
nağa erişmek (k .) ağlamak §
G öğsü tırmalamak, yırtmak, ıji- ^<t-
iiu. ja (huni dil hâk) = T o p - J 't-
rağm yüreğinin kanı (fc.) kır­ A ynadan, güzel y ü z güneş gibi
mızı çiçekler § (k .) L â’l. görünür. A rkası ister kara ister
j.}l- ı ûUjL- ( huni siyâ- beyaz olsun.
vuş, huni siyâvuşân) = Kardeş (S e n â ’İ)
kanı denilen kırmızı renkli ne­
bat § (k.) Şarap § (k.) Şafağın ‘ (h u h e l, h u h e le ) =
kızarması ve tanyerinin ağar­ Eğri. V avı mâdule ile sehl ve
ması. kehle vezinlerinde de doğrudur.
jjıi hün şuden) = (k .) Ö l­ . y
mek. (h u y ) = Türe, âdet, tabiat.
6 j/ 'ü > (hün kerden) = ö ld ü r­
mek. J » - i j\ w ? * • /

SAjföy- (hün giriften; = K a n al­


dırmak. Tabiatta yerleşen fen a huy
-j&füy* (hün giriften ik esi)= ölünciye kadar elden gitm ez.
(,k .) Kaatilin hareketi yahut so- (Sadî)
ziyle kaaatil olduğunu açıkla­ jl^i y .f tj *sûî
mak.
(hün germimi) = Sevgi
cihetiyle kan sıcaklığı. D ikkatle bakarsan feryadeden
j t * (huni) = Ç o k kan döken, kim se kendi kötü tabiatının
cellât, (hünin) = Kanlı. elinden feruadetmektedir.
(Şair)
§ T olga.
( h ü n d ) =■ Hudâvend (ba.)
o «
§ Hiddetli.
( h u y '= Vavı mâdule [*] ile =
Ter.
1 ( h ü n d gâr, Cü>- Jl|^ .A jf*
h ü n g â r)= H u d â v e n d g â r. Vavı <Si* ✓* ı>.j’
mâdule ile hendgâr, hengâr
şeklinde de doğrudur. Çin ahusu, sevgilinin m ahm ur
gözünü görürse utancından her
>,
9
tüyünün dibinden ter damlar.
y (h üh ) = Huvâh kelimesi gibi (N e şirud din )
tekrarlıyarak ikiden birini yap [*] Vavı mâdule J-»*" (ba.)-
w - - ^ i m*jT l/
J»—'C. j jl tjjl» V»
L**ı "■i"5 ( h iv i d e r d ) = Parmakta
peyda olan ve kurlağan deni­
Şarap içm iş ve terlemiş ; bizim le
len etyaran hastalığı (Ar.) ^ ı»
mücadele fikrin d ed ir. B izim
hafif olanına dolama derler.
biçare gönlüm üz onun kalbine
karşı şişe ile taş durum unda­
dır. 4 ( h e v ıs e ) ■= Mübahase ve
( Yeğma)
münakaşa.
l £ ^ Lf ‘-jt" j*
j f * j-, ju j.
UL
Onun yanağının etrafındaki Ebü 'A b d illa h i H a fifM ü s e b n
ter taneleri şarap ateşinin ver­ (imrân ile mübahase etti.
diği hararetle gül yaprağına (Cami)
dam lam ış çiy dam lalarına ben­ •'

zer. ü “\ - ^ (h îş ) *= V avı mâdule [*]


(H a fız )
ile riş vezninde akraba ve ta-
§ A zerbaycanda bir ilce.
allûkattan her biri, hısım.
ö-^ û'jj j< s y (huy ezbeğel
revân şuden) = Koltuktan ter
tS 'l J 3 iSb>} >J> sS)Jlj
akmak (k .) çok utanç yahut olf
ziyade meşakkat.
Bana ya kın , derdime ilâç, y a ­
ralı kalbim e deva olasın diye
( h e v l) = Salya (Bi) veznin­ herkesten münasebeti kesm işim .
de tolga. (' Im âd)
a *

( h e v ld ) = Henüz pişmemiş
taze buğday ve arpa taneleri,
Yabancı ve hısım arkandan ve
hayvanlara yeşil iken yedirilen
önünden bakıcıdırlar.
ekin (Ar.) Türkçe muhar- (Sa'di)
refi j--».. Did vezninde de d o ğ ­ § Kendi.
rudur.
iri.»*- Cr'j'- J1 o-lJ*- 3\ lt1
'*
jjl jji* j*ı o - li5- ) ı>-*•■=. 31 |ll>' **• »3j >£• j-*
ytl
H arm anım ı kendi iki elim le
H âlâ arkasından süratle koşu~
kendim ateşlemişim. D üşm anın
y o rd u ; çünkü sahibinin elinden
hısım ından ne nale edeyim.
arpa ve hasıl uem işti. (E bâ S a 'id )
Arapçası JU»- dir. [*] (ba.).
§ Saban demiri ve saban de­ jb ( hışten dar,
miri oku § Vücut. hiş dâr) -= Kendini muhafaza
eden, rahatı istiyen kimse §
J tJ-'-S- -rt~. **"**'■
> 0* J4i'~
J J-i>, o~*' A Hakkı ve doğruyu söylem ede
ı/V ağır davranan şahıs.

B enim vücudum senin varlığın ûjj»T •jj j\i tfiZij*-


için senin önünde vallahi her c p j j/jCt y jl—l f
(f
nefes ölm ek ister.
(Mevlânâ) K endini m uhafaza ve mertçe
§ Güzel, iyi § Bir nevi keten hareket et; çünkü solundan ve
bezi. Sağından bakıyorlar.
(Evhadl)

^ ^ 4 / " ( h i ş â v e n d ) = Hısım ( k fç k â r ) = Ekinci,zira-


ve akraba. Hiviş ile âvend den atle meşgul olan kimse
mürekkeptir. j,\,î (6 a.).
jij* ■
*-»rv1 >r * -
J>. /V*
• -
T 1- ( în ş t â b ) == (ba.)
§ Bir Mecüsi başkanının (Ger- E kim le uğraşan yoksula para
zeni dâniş) adlı kitabı (Naşiri). hâzinesinden binlerce para ba­
ğışlarım .
* £* (Firdevsi)
( h lş t e n ) = Kendi. - >
t *
J.f.jy tJ*—’.J*" ( h u y le ) — Ahm ak ve nâdan
(_l e.-»**.* kimse : Bu söz çokça zem ve-
sövm e yerinde kullanılır. D o ğ ­
Ş e m ’a gibi canım ızı başımıza rusu olmalı.
koyup kendim izi yakıyoruz. I >
Her hangi bir mecliste bir şem a «« i£y*- (h ü y n â h )= S o lu c a n (Bur-
varsa biz pervaneyiz.
(S adi) hân) da A'sy- şeklindedir.

*.» \
O'» »x J y öV-J ö W. f.'**" (jjü y ö z ) = Y arasa kuşu §
Teğelti.
E y kendi canı tepesinin orta­
sında olan! B izim cism im iz
(^ ü y e ) = K ayık, küreği. Mut­
can ile, senin canın vücut ile
lak küreğe, kar küreğine de
diridir.
ÇUnşuri) derler.
4>-
(heh) = Güzel, hoş. Tekid için ^ (h i) = Kırba ve tulum mânasına
tekrar ile •û.-û. (hehheh) = Pek .tu. hik muhaffefidir.
iyi, ne güzel, ne hoş demektir » f 3 JJ-r- •Ü^ÎJ
Arapça karşılığı £. behbeh • j j " ı i V «^V
ve jıtdjV barekellahtır.
j Ijüj jl, D üşm anın haşm etle yükselm ez.
j'v . ^î- ^3 j'j'ij fi Rüzgâr ile dolu tulum un k ıy ­
ısjs' m eti olmaz.
(Fahri)
Sevg ilim ! N e kadar hoşsun ! • \
Ey gönlüm ü alan ! Ne kadar (h iy â b â n ) = Bahçe araların­
takdire şayansın ! Hem v e fa lı- da kenarları çiçek fidanlariyle
sın, hem cefa etm eyicisin. çevrilmiş olan bahçe yollan §
(E n ver i)
Etrafı sık ağaçlı doğru geniş,
. \ uzun cadde, yer.
(huhr) = Yurt, oturulan yer,
'jV* *İ ^**33
ikametgâh.
ji-3 fi f'\} («-—V‘A j 3?
E y C am i ! Bahçeden bahsetme;
J-J bu, bize k â fi değil m i k i H erât
Yolda olunca evim i, yurdum u köylerinde etrafı s ık ağaçlı yer­
düşünürüm . Şehre gelince yola de oturuyoruz.
(C am i)
hazırlanırım .
(F erruhi)
J -T (h iy â r) = Hıyar dediğimiz.
(h e h i) = Heh. jly ,İ>JS
j" U-ij «...e jij—ı y 6'^. ı/'j ^İti
.r-İT Ij i*». jl* I y o1-, ut»
£’ğ'e;' süvarinin
tepesine kılıç
ısjyı
vursaydı, beline kadar hıyar
Senin beyanın belirsiz olan gibi yarardı.
şeylerin sırlarını ne güzel an­ (N izam i)

latır. Senin parm akların cö­ ^ (hiyâr çenber)= İlâç için


m ertliğin eserlerini pek iyi kullanılan ve Arapça den
açıklar. bozma hiyarşanba denilen ne­
(Enveri) bat.
Arapça jıi^ı, barekellalı, ı.^ (hiyârzc) = Acur: bir nevi
merhaba yerinde kullanılır. lııyar.
Ferhengi Ziya
l * .ju .jT ytı'Tj f.i>r alı"
U-u- a j j ^ h iy â r z e ’ i s i p i d ) =
jlU
K arga döleği denilen nebat.
Cihan ateş, vücudun d id ilm iş
'
* *I * yün gibidir. Yün ateşten rahat
^ -T" ( L iy â z e n e ) = Baldız: insa- ve salim kalm az: ateşle birleş­
* nin karısının kızkardeşi. mez.
C A t(â r)
* i* " î

j\ J _>• ( h e y â l p e r e s t â n ) = Jir" e ^ k f r e ) = Şaşkın,


Şairler, âşıklar. hayran.

'İli* JJ* t ‘S lAf*. ıfl


u . (h itâ l)= L â tife , mizah, yalan J«-V U j * J Ji (fJJİS'

ve faydasız sözler. ÖİJ»5


« E y güzellikte K âbil ve K işm ir
î t f (W c) = Saban demiri. güzellerinin b e y i ! Vaitlerini
yerine getirm eyi o kadar geriye
bırakıyorsun k i şaşkın ve ser­
(h ld ) = T aze buğday tanesi sem oldum .
H evld den hafifletilmiş ve Arap- (K a tr a n )

çalaştırılmış. (ba.). § Bulanık ve karanlık.


* jj1
JlA ■
‘r-jy" ^
( h îd e n ) = Eğilmek = Hemı-
den. H ide — eğilmiş.
P ehlivanların avazından ve o k M
yağm urundan güneşin gözü ka ­
rardı.
U yanık ol; yen i a yın y a y ı eğri (Firdevtl)
oldukça. İkinci Kir tekid içindir. Bazı
( E bü Ş e k ü r )
defa böyle mükerrer olarak
»ji f* <£)* kullanılır § G öz kamaşma.
yi !)**} r -° *>yt
jl j.U (*
♦*
“**
“J*
tfjjl (f'U*
K ıl gibi z a y ıf, a ltın gibi sarı
olm uşum . Çenk gibi kam bur , /k i gözüm ayd ın ltkta n kam aştı;
ince tel gibi inleyici oldum . bilm em güneşin çöreği midir;
(Fer ruh i)
uoksa uüzü m ü ?
(.Sa'31)
§ Atılmış pamuk, didilmiş yün j
mânasına da gelir. | § A b es ve beyhude, sebepsiz.
£—-r jT y û*’*3 ö*- — 5 sundan ne va kte kadar her al­
J'üjJj ^ j' Jj 'jT •jî'- çağa ta h a m m ü l etsin.
jit {Kemâl İ*mall)
Sözü n eli, senin m ethinin ete­
j f ,j± (hîre kuş) = Haksız ve
ğinden kısadır. Yani seni m et­
sebepsiz öldürücü (k .) zalim,
he m uktedir değilim ; niçin
gaddar.
beyhude uzatayım ; dedikoduya
sebep nedir.
(K emâl) ı>/ ısij

§ Uyuşmuş uzuv § İnatçı, utan­


Cihan ya kıcı, m erham eisiz, za­
maz, küstah kimse § Şebboyun
sarı nev’i ki guli hfe- lim ; onun acı muam elesinden
mışe behâr da derler.
bütün âlem in y ü z ü ekşi.
(S a 'd l)
^ .jû. (hire çeşm) = Açgözlü, y
hayâsız. = Hatmi çiçeği.
»jlZİl jJ» wJL#
V»’ İ J > **. y J>
V>*- •*' *3*’

Şâ*ib ! Güzelleri seyretm ekte Eğer bahçede hatm iye güzel y ü ­


bahadırım , açgözlülerin bakışı zünü gösterirsen senin güzel y ü ­
gibi perde ile işim yoktur. zünün utancından şaşkın olur.
(Ş â'ib)
(Feriduddıni Ehvel)
(hire dest) *= (k.) Ser­
keş, öngül, bilgisiz e-»./*- (ba.). ( h ir i) = Şeb boy dediğimiz
s*, (hire ser) — Sersem, pe­ türlfı renkleri olan çiçek, husu­
rişan. siyle (şirazî) denilen sarı nev’i.
. r * C- ' V -A tijj’jj o—^: jt* y ıs
JU . w ^ j ) J U . ö j 3? . j t - * ol—Jimj jj. t ji JV
J&J*
Felek, beni sevgilinin z ü lfü gibi Şebboyun kim in sevgisiyle gü­
perişan etti. Zaman; h alim i dos­ listanda y ü z ü böyle sarardı.
tun hali gibi kararttı. Lâle k im in aşkiyle bostanda
(M tc d i H e m g e r ) böyle dağlandı.
§ Serkeş, alçak. (Kâânl)
J-1-* '•T.'î* f e. j* ^ M^
>*' u* jH j Jj

K ul, zam anın y ü k se k m evki Onun açılm ış olan kırm ızı gü­
sahibinin ya rdım sızlığı ko rku ­ lü şebboy rengini alm ış; evet;
k ırm ızı şey ateşten m ütem adi­ > ;C i » al J j f\A*

yen sararır. jı»- >'


(K ââni)
§ Sofa ve çardak. Bu m isk kokulu rüzgâr ruhtan
haber veriyor. Seher zam anı
Ca- j y*" ^ ya kın d ır. A rkadaş ! K alk.
t£ jy\ (S a d i"

H anenin sofası harap olm uşsa V* İ' J x" *-•>» Kİ3>,j


da tâbhâne m am ur oldukça iU_
gam çekme. D ostun kokusiyle saba rüzgârı
(Enveri)
gibi erken ka lk.
(S e lm ö n )
«,-ıi f (ba) § Kırmızı renk (Cihan­
i
giri ve Burhan).
(h îz â b ) = D a lg a = K ü h e.
» / _JU ly» a j ı/U i£ üyj
^ f\
• c * •
"Ç ; ^ (h îz b ig lr) = Çocukların
£ger harbde kılıcı kara kından durtut oyunu.
çıkarırsa, yer kırm ızı, hava si­
yah elbiseli olur: yeri kan, ha­
vayı dum an bürür. (h lz râ n ) = Hezaren deni­
(M ahtâri) len ağaç. Bizebân, hemzebân
vezinlerinde de kullanılır.
(Reşidi) bu beyitteki (hiri) nin
hırü — hatmi çiçeği olması lâ­ ti'yM J'tj'j ij*t
zımdır; çünkü hiri sarı çiçektir. vi’jJi»- •JC*" l î ^
rflü)
Diyor.
Emir Husrev’in şu beyti (R eşi­ Sarı çehresi, erguvan renginde;
di) nin sözünü kuvvetlendirir. bükülm üş beli , hezaren gibi
m untazam oldu.
(N i z a m i )
y j(M*>^ A i
O kyânös’ta a * » heyzurân şek­
B oyu kederden ik i ka t olmuş. linde A rapça olup terütaze dal
Erguvan gibi kırm ızı olan ren­ mânasına da geldiğinden (Niza­
gi sararmış. mi ) nin şiirindeki (hizrâni) den
(E m ir H usrev) erğuvâni karinesiyle bu mâna­
m

yı almak daha uygun olur.
■J~>‘ (biz) — Kalkmak, sıçramak,
C* '3 o'jJi*- ■
&— j'
atılmak mânasına gelen ( hâs- C-»- J.i
ten) den emir (Isfa. muh. vas.). rfUil
Hezaren ko llu atın sırtından t;;/ m addesindeki (ay ile keten)
uyluğunu açıp yere sıçradı. meselesine {ba.).
{ N iza m i)

• ( h lz e n d e ) = Kalkıcı, sıçra­ - ( h l f â v e ) = Sürülmüş tarla.


yıcı, atılıcı. leğzende = ■
:1 .
kayıcı mânasına da gelir. Bu
( Ş iş h a n e ) = Y a z mevsi­
münasebetle çocukların yukarı­ mine mahsus keten bezinden
dan aşağıya kaym a oyunlarına yapılan çadır, yahut saz veya
denildiği gibi deniz kıyısından deve dikeninden yapılan kulü­
denize kaydıkları kaypak y e ­ bedir ki içerisine su serperek
re de denir. (Ni?âm).
söğüt yaprağı döşerler ve et­
• - rafını mütemadiyen sularlar. (Ş)
^ "t*' t** (& îx îd e n ) = Sekerek ve yerine (s) ile de görülmüştür.
em ekliyerek yürümek § A y a k ijjjŞjl
kaymak.
V lİ A j» J İ » ji. yİ- tfU .

V .v . ’-'î-
( h îs â n ld e n ) ■
= Islatmak.
Ö fkesinin ateşli rüzgârı feleğe
oju^ . (hlsiden) = Islanmak.
eserse zem heri y a z lık çadırı
y a ta k odası yapar; y a n i çok
‘S ' f " (hîş) = Boyunduruk. hararetten zem heri serin yer
arar.
tr i J »
-1
-1u^» £ •»/, j’
(S e g fi Jsferen gî)
er-“■j ’ & jt. iiyt
cii *
E k im öküzünün boynu boyun­ r (h ik ) = Tulum.
duruktan nasıl yara olursa
•V*. *J ,ü:*‘ 'i*,. ‘
gam perdesinden kalbi öyle y a ­
ralanm ış.
(Sirâc) ı
A d a m , bir tulum un ağzını y ır t­
§ Saban demiri. Saban demiri
tı; yağını sınam ak için tattı.
oku diyenler de vardır § Bir
(C am i)
nevi elbiselik keten bezi.
»laı j> tj jji.)» ja
Jr-1» öVl»" y
[*] »öl > (f 3 Mj. 4 - (t
ı#lti
D üşm an keten bezi gibidir. Sen
parlak ay gibi ketenin düşm a­ [*] » ö l i& - ( hig- derid u her
nısın. u ftâ d ) iş işten geçti, düzelm enin ihtim ali
(F errahi) kalm adı dan k inayedir.
G önlü tam am iyle acze düştü. kişiyi putperestten daha beter
H em tulum y ır tıld ı , hem eşek saydı.
(S en a i)
düştü.
(N işâm İ) § Pamuk ipliğinden dokunmuş
Sonunda (g) ile de görülmüştür, çuval (jVij f >-3 öy* «is5T
(hıkçe) = Küçük tulum. (ba ). § İşkembe kazıntısı.
. K >*? ■
'*'■
>' er-""
jı-l ıyiC- ^
<3-*" (h e y l) = A t sürüsü, süvari o_r^*
mânalarına A rapça olup Fars- Eğer hasm ı . . . yerse şa şıl­
çada asker, ordu, ulus, oymak maz; çünkü köpeklere işkembe
yerinde kullanılır. ka zın tısı, yağlı çörektir.
j a ş . (heyltâş) = Bir bayrak al­ (Fahri)
tılıda hizmet eden askerler, § Ç apak.
bölük arkadaşı. ji*0 öbj t i y i 3
4,-uu».( heylhâne ) — Hanedan,
«M«ak. a
hane halkı, ulus, oymak.
A ğzına süm ükten ik i ırm ak
akıcı, ik i gözü üzerine çopak -
tan ik i harman toplanm ış.
(Mencik)
Padişah adam larının , bir y o k ­
sulu ulus ve oym ağından a yı­ ( h e y m e ) = Çadır mânasına
rıp sürm eleri helâl olm az sa­ Arapçadır. Farsçası j»u çâder-
nırım . dir.
(S a d î)
jjjl V.*». *•.
û 'jj'S ' X “î ,_ r ^ J» f i ) f i
Heyme^i ezrek, heym e3! dehr,
ı>.j ur' Ç.S heym e’i zengâri, heym e3i ke-
t#Uii
büd) = (k.) G ök.
H em çan, hem kervan harekete
geldi. Bu aile ocağından can (heyme efkenden, heyme en-
pa yita h tı tarafına göç et. dâhten, heyme furühişten) = (k.)
(N i z a m î ) Çadırı yıkmak, harekete hazır­
lanmak.
a- lj*t j/L
(T ( h îm ) = Tabiat. A rapçada da
Jj'» ı>_'
bu mânayadır.
(fi.-
f} - J* •
-» Çadırı y ık k i m a h m ili sürsün­
f£>- X'ly - Ce—j C J j> J»*
ler, çünkü bu konağın yolcuları
gidiyorlar.
(o-h-f**-?- olmak § Sefer etmek § Korkusuz
(heyme ber pâkerden, heyme ve hayâsız olmak § Muztarip
zeden, heyme gusterden, hey- olmak.
me keşiden) = Ç adır kurmak (heymegi) = Çadır memu­
(k.) bir yere inmek, asker çek­ ru : çadırı kuran, bozan, çadır
mek, gururlanmak. (Heyme ze­ hizmetini gören kişi.
den) erkeklik âleti hareket et­ \

mek mânasına da gelir.


(h ln â ) — Hunyâ.
yU* (!>»<►
^- jyfT jl—■iît»

(h in e v e r) = (ba.).
M a siva d a rı kalbini tem izlem e
ve içini su kabarcığı gibi boşalt; (heyö) = Tükrük, salya.
çünkü su yüzüne çadır kurm ak
C— tSy?- tfe-
ruh h a f ifligiyle m üm kün olur. (i j 5 J-y-
( Vehşi)

(bey* S öylenm em iş söz insanın tük-


me beşehrâ zeden, heyme be- rüğiine benzer. T ükrük ancak
şehrâ burden) = (k.) K ayb ol­ ağızda iken hoştur.
mak, gizlenmek § Meydana (Naşir)
çıkmak.
öv. (heyme der he- (h îv e ) = T ürkistanda bir şe­
râbi burden ) = (k .) Kararsız hir. Muarrebi hivek tir.
^ (d ) = Farsça alfabenin yedinci ı^ “ ^ ‘ 5 (d â h u l, d â h n l) =
harfidir ki ebcet hesabiyle 4 Padişah dergâhı ve büyüklerin
rakamını gösterir. kapılarında oturulacak set ve
kanape.
. i’
^ * ( d â b ) = Şan ve şevket. *M’
(dâhim ) = Nasip ve rızk.
^

= B ir şeye bak­
P adişahın em riyle eski âdet
mak § Gözünü açmak, dikkat
üzere m eydana getirdikleri bü­
etmek. Biribirinden ayırmak
tün debdebeyi, şevketi ve hü­
Cihangiri).
küm ranlığı görürsen.
(Molla Mezher)
5 5 (dâd) = Adalet, doğruluk.
* ( d â b e r z e ) «= Kırlangıç.
ji z ^ ı j i it ı_j>-

t^ ’ jb jl ^ »Jı^jîî
t*
* ( d â t ö b e r ) — Adaletle hük­
meden yargıç (hâkim )= dâd res. Ü stattan iy i bir nükte hatırla­
rım: adaletten daha iyi hiçbir
şey yaradılm am ıştır.
^ 7 ^ (d â ç e k ) = Küpe.
(Nasır)
oî J*î $
jU»* A dalet sahibine dâdger, dâdver
denir.
Onan ayağından düşen eski nal, A j i C'ij- ıî~i
ab
cennet kızlarının kulağında lâl
t/Uâi
küpedir.
(Ş e r e f Ş c k r ü h ) E y âdil padişah! A d a let et diye
birçok velvele ve feryadettiler.
( d â h te n ) = Bilmek. (N izam i)
Zıddı, b id â t= z u lü m d ü r. D â d = JÂAİjk )b ilj
h ak, b id âd = haksız; d âd d â - ı>.j' )* Cr* f $ J .
^»U. U
den = hak verm ek .

Jli- ^
Yarabbi ! Bu gönülden feryat,
bu gönülden feryat. Bu gönül­
tfO*- den bir an sevinmedik. Yarın
adalet istiyenler, adalet iste­
H alkın ah ve feryadından kork­
dikleri zaman ben bu gönülden
muyor. Yarabbi! Sen halkın
pek çok feryadederim.
hakkını ondan al. (Bâbâ Tâhir)
(Sadî)
§ D âd en = v erm ek m astarın»
itjl" tfc- »İJ yiilaj Jitl
û ' / i'r" j* *1»- üy? d an mazi.
JiiU

A kıl, anlayış ve bilgi ile sözün JİJ ı>.' ö l'jJ? i'J £?


JiSU
hakkını vermek mümkündür.
Hepsi birleşince m uvaffakiyet A ltın hâzinesi olmazsa kanaat
kazanılır. köşesi durmaktadır. Onu padi­
(Hafız) şahlara veren A llah fakirlere
«o, j Ua ^ bunu verdi.
j-r. ıJ uri* JJ5 ^ ( H a fı z )
§ K ısm et ve nasip .

Bahar rüzgârı zamanıdır. Zev­ ;.ı/ \ S j1


kin hakkını ver; çünkü zevk jLı>* jl J'-j- •>/' ^ jt-i c—tjj
zamanı çakıcı şimşek gibi ça­ 3İ3 *c»l
buk geçer. <rj>
(Sa'di)
Demirden daha kuvvetli bin
§ Tazallüm ; yani zulümden şi­
puthane y ık m ış; Nevşâd'dan
k â y e t etm ek .
daha hoş iki y ü z şehir boşalt­
‘-‘—-V (j'J •L'öf* mış: fethetm iş; Mendehir mem­
jı^l J yjjmtt* jİJLrfj leketinin mülkünden pay, Sü-
ûLL menat memleketinin hâzinesin­
Bu ses ve ferya t nedir, sevgili­ den nasip almış.
(F errahi)
nin zulmünden bu şikâyet ne­
dir diyordu. § Tuzlu b alg am denilen cilt
(Selmân) h astalığı.
§ F e r y a t ve figan. ji3b (d â d â r) = A d a le t g etirici
Ja j\ db Jp >U b'J*' m ânasına C e n a b ı H akkı ö ğ m e -
ali- p> fjitfjZ.i y e m ahsus isim lerdendir. (D âd )
ile (âver) muhaffefi olan (âr)
C .- I j aij tfl Ci-T
kelimesinden mürekkeptir.
C~-\ J.' J İ İ . ^
>b jtıl» »>J
Câmâsb işitince ayağa kalktı.
Böyle dedi: Ey âdil padişah !
s*'* (E irdevsi)
A daleti yayan ihsan sahibi,
u-j •>!:> (dâd res)= lm d ad a erişen,
âdil Allah; mahlûklardan hiç­
hâkim, yargıç, dâd resi muha­
birine ecellerin bilgisini verme­
keme (öt_&*y).
miştir.
(Naşir) at,»ı» (dâdsitân )= İntikam alıcı,
imdada erişici § Fetva.
âdil mânasına insanları öğme-
,u»ı» (dâdgâh behş) = Sulh
de de kullanılır.
»ia ı (dâdâferid, dâd mahkemesi.
aferin) = Cenabı Hakkın isim­ (dâdger) = Cenabı Hakkı
lerindendir § Musikide bir ma­ öğm eye mahsus isimlerdendir
kam. § Celâluddin Melikşah-i Selçuki
•*—0 . J’i’* j'j !< < zamanında kararlaşan ve daha
a a l a y b yf« ^ evvel mevcut olan bir bayram
ve sevinç günü.
L â tif sesle bir nağme terennüm ^ U li X. w *lf.
ediyordu ki o makama şim di . 11) ,>• İJ
dâdâferid dersin : Ş im di adı ı£j*‘
dâd â ferid dir. Bayram günlerinde padişahla­
(Firdevsi) rı tebrik ederler. Ben, âdil pa­
c ~ j i » (dâdhuvâst) = Dilekçe dişaha kavuştuğundan dolayı
bayram gününü tebrik ederim.
.ı> »\j (d â d h u vâ h ) = A dalet (M a i z z i )
isteyici, mazlum. (dâdguster) = Adaleti ya­
^1 i) yan, âdil. Cenabı Hakkı öğm e­
ala ye mahsus isimlerdendir.
< / U iİ
ıfjL-J»!» (dâdgusteri) = Adliye.
Onun matemiyle, zulme uğrı- *•,»1» ( dâdvend ) = Mutedil §
yan adalet isteyici gibi siyah A dalet sahibi.
giydi. 0*'j O—lj
( N iz a m î)
J1 ıf'jî jV ıiri>. J~
•»ala (dâddih) «= Cenabı Hak § j l ( fljlj C fi vi’lji-'ır* y
Melikî ayların on dördüncü
gününün adı. Ey sofu! Billâh sözümün doğ­
(dâd râst) = A dalet sa­ ruluğuna inan ; görünüşte ben­
hibi, âdil. den üstün bir kızkardeşim var;
eğer onun, güneşi süsliyen gü­ ı— J' Ij * -

zelliğini görsen beni şüphesiz ö>J}SwöWj Ilı*.


ıfj»-
onun dadısı sayarsın.
{Da i) Ey Sa^di ! Güzel suretten gözü
korumak, gönül verip de can
(d â d â ) = Halayık, hususiyle beslemek gibi değildir.
(Sa'dl)
çocukları büyüten dadı.
Kerden, nihâden, güften, keşi­
den yerinde de kullanılır; irşâd
^ (d â d e r) = Erkek k a ,d e5> bi- dâden=irşadetmek; güş dâden
rader. = kulak koymak: vermek, din­
j û \ ı c—» <r\y\
lemek; hâl dâden = halini söy­
fJjij j'? ji X
<£j3 lemek; cârüb dâden = süpürge
Alevîlere meyil ve teveccühü
çekmek: süpürmek.
olan kimse Türk neslinden ol­
sa da kardeşimdir. b (jg d g u jg ,.) «_ üvey bira­
(Azeri) der.
*1*1
(d â d râ d ) = Cenabı Hakkır.
^ (d â d l) = Arpadan ince ve
isimlerindendir.
uzunca, tadı acı bir habbe =
Dâdi’i rüıni=taneleri so-
-C jib < A o b ( d â d e r e n d , d â- mak şeklinde ve kırmızı renkte
d en d ) = Büyük erkek kardeş. olup yara otu. kılıç otu denir
* <* < doğrusu ve Arapçası dâzi imiş.
j L - o b ^ ^ d i s tâ n ) = Bir işte şe­ • \

rik olmak § Bir işe razı olmak. ^ (d âr) = Mutlak ağaç : direk,
>I* ı' * 1
çatı direği, darağacı ve o gi­
(d â d u k ,d â d ö )= L â la : biler.
bir kimsenin küçüklüğünden -Aili J-AI j ) U » J> f * *
jU* iyİ-
beri hizmetinde bulunan ihtiyar
J>* 3*s*)
köle. j U j j j >üı. ‘ J ^ . > j j «il*. (>.*

i>W 'jl* ji*!» ı>.i* jt, İijj*; j ’Tli


Uto ^ £*İa j\
VİJ+
Senin düşmanın toprak gibi
daima alçak kalacak; ancak
Ey can ! B izi bu çocukluktan
senin atının tırnağında toz olur­
çıkar. Her lâlantn minnetinden,
sa yahut senin itabından başı
her dadının tasasından kurtar.
mızrağa geçirildiği, vücudu
(Mevlânâ)
darağactna çekildiği zaman
yükselecektir.
(d â d e n ) = Vermek. (K âânl)
§ Tutmak, malik ve sahip ol­ Önce gizli şeyleri bilen ve ada­
mak. muhafaza etmek, görüp let sahibi olan dünyayı yara­
gözetmek, zaptetmek mânaları­ tanı andı.
na gelen dâşten den emir, (Isfa (Esedi)
muh. vas.. ismas.). § Keyâniyân denilen padişahla­
s u *>■ V *jb ^ f rın dokuzuncusu olan Dârâb’ın
jİJkCta İV ^ if J J j oğlu; buna Dârâyi aşğer, baba­
ıi'tG sına Dârâyi ekber denir § Küp
Lâlenin yüreğinde niçin dağ dibinde kalan tortu.
var, dedim, cevap olarak lâle t'S jb j xZ\J X ifj
benim yüzüm den dağdardır,
dedi.
(K â in i)
Her ne kadar Dârâ gibi padi­
Jİ ıfj»l
şahsam da şarap olmazsa tor­
tu çekerim.
('U nşnri)
Bahiiyar adında bir talihli var­ Cjyj3 ti'jb
dı k i serveti kuvvetli, sermaye ,jl»
Tc— it ı f t y
sahibi idi. li'jy-
(Sadi)
Cök ve yerin sahibi, insanların
1—*> jL.
jU lTj » ûUpj I
yaratıcısı ki insanların hayır­
lısı olan peygamber ondan bize
muştucu gelmiştir.
H iç hatırında mıdır? Kendi (SU zeni)
atını satma, heves dizginini
zaptet diye sana yü z defa söy­ b (dârâyi güne) = (dârâ)
ledim. tutucu,saklayıcı, mürebbi, (Gü­
(K â â n i) ne) nevi mânasına geldiğinden
nev’in muhafızı ve mürebbisi
jb.tj (râhdâr) = Yol bekçisi.
demektir. Arapçada (t
(kefşdâr) = Ayakkapları-
Farsçada (jiîljj/J denir.
nı gözeten.
(guştdâr) = Etli, semiz. ,Y
(d â râ b ) = (Behmeni dirâz
fr dest) in oğludur. Oğlu Dâıâ’yı
^ ( d â r â ) = Cenabı Hakkın isim-
çok sevdiğinden kendi adını
lerindendir § Tutucu, sahip,
vermişse de ayırdetmek için
maiik.
ili jf w—İS buna kadr ve şeref sahibi mâ­
ib j\j tjUlj *f nasına (Dârâb), oğluna Dârâ
denilmiştir (Naşiri).
(d â râ t) — Debdebe, şevket (d â rb â z ) = Cambaz =
ve şan. resenbâz.

*•'*- * * r i* * v
jb jb ( d â r â .
(d â rb â m ) = Kiriş dediğimiz
d â r k e rd e n , d â r d â r k e r- direk.
d en ) = Çok kalmak, gecik­ •** »
mek § Sebat etmek § Müdara
(d â rb u r) = Ağaçkakan ku­
etmek (Burhâni câmic vekili'),
şu: çok defa ağaç kabuğu ga-
(Naşiri) de “dâdâr kerden„ şek­
galıyan sivri ve uzun gagalı
lindedir.
bir kuş.
* * j’
' ^ * (d â r iş k e n e ) — Süley- ^ (d â rb ü y ) = Ödağacı.
mâniden bozulma sülümen de­
.X— L - lj j y t"
nilen zehir.
Kiy.j h yr J j .
• •- * \ x ♦ » • / • * J~»}j
j b <ûrjr > i jr j» j b ( dâr Sabır ağacının şeker tatlılığı,
T _ " " ' _
e fz in , d â r b e z in , d â r fe z in ) söğüt ağacının ödağacı gibi
= Tırabzan, parmaklık, daya­ kokusu olmadıkça.
( R ü d e k i)
nılacak şey (Ar.) jau . * ' t I/ »
i j j i \ f cJty c*-» ^ (d â rip e rn iy â n ) = Bak­
i ’jj <-j' 3* ■
'».l? kam ağacı. (Kulzum) de (r) nin
iîii- tutariyledir.

Senirı talihinin; tahtının eşiğini


U *b
yakut, orta yerini gümiiş, tırab­ (d â rp e je ) == İskete denilen
zanını altından yapmaya kud­ güzel sesli bir cins küçük kuş.
reti vardır. • * >
(Süzeni)
‘■'V» (d â rîp ilp il) = Dilimizde
= Dâr aferin, dâr efrin: doğ­ dâri fülfül denilen karabibere
rusu önce yazdığımızdır § Kapı benzer uzun taneli bahar=filfili
önünde oturmak için yapılan dirâz : Karabiber ağacının çi­
set. çeğiymiş derler.

i°. X ( d â r b â ) = Lâzım ve zaruri ( d â r ç ın i ) = Tarçın de­


olan şey = derbâ. diğimiz bahar.
f ı'
** ^ ( d â r h â l ) = Aşılanmamış ^ ^ (d â rk e d ü )= K a b ak ağacı:
ağaç § Yeni dikilmiş fidan § bayram ve düğünlerde içi para
Kanırtmaç, daldırma. ile dolu yaldızlı bir kabak ası*
lan uzun ağaçtır ki ok atıcılar
£ L U’.J* A'.y4J at koşturup giderken o kabağa
ok atarlar; kim vurursa içinde-
kilerini o alır.
£ğer görseydin; cennetin bahçı­
>"• 1
vanı, sanki cennet fidanını bu
bağa getirdi, dikti derdin.
(d â rk n b ) = Ağaçkakan
(Ş ih â b u d d in ) kuşu.
|’
(d ârd ) = Cenabı Hakkın isim- jb
J '"i (d â rg u ş)= G ö z et, muha­
lerindendir. faza et=N igehdâr.
jl Cf içi—
*" l' *l'
^ 5 (d a rd a n ) = Fidan ve fide v'jfi'l '
ıfA-l
yastığı.
Önce vücudunu düşmandan
muhafaza et. Ondan sonra düş­
^ (d â rz e rd )= Z e rd e çüb dan
manı yaralamağa çalış.
bozulma zerde çâv denilen kök. (E sed i)
* •- \ • " »
■y\> e jAJL-i jO - . İki kelimeden mürekkep olan
Cl. v ' ^ (d a rıs e p e n c , (güşdâr) dan çevrilmiştir.
d â r i ş e ş d e r) = (k.) Dünya. (ba.).
& j 1» crj <jj•.
ı>_j ı !-
( d â r k i s e ) = Bir kısım
ağaçların kese tarzında kozağı­
Git, bu dünyayı terk et. Gel, bu dır ki içerileri sivrisinekle do­
dokuz başlı yılandan el yıka; ludur.
vazgeç.
(H a v a c a )
d U jb
(d â rm e k ) = Akmersin.
j _>b ^ d â r ş iş e câ n ) = Cin
ağacı, şimşek ağacı, kandil jb , N
i (d a rin g ) Et ve ekmek
ağacı, karaçalı denilen kalın ve
tepsisi.
dikenli ağaç § ^.ı.» sunbuli
hindi denilen nebat. Tahfif ile
öi*;.» jb dârşicân da denir. (d â rn ih â l) =■ iV ^ b (ba.).
rak içirilen bir ilâç. ( Ğıyâş )
(d â rn l) «=> Hindistanda put- da (Behâri ^acem) e isnat ile her
haneleri çok bir yer. ne kadar böyle denilmişse de
Behâri Cacemde: sarhoşluk veren
* " y 'i
hususiyle şaraba katılırsa sar­
(d a rn b e rd ) = Şevket ve hoşluğu arttıran bir ilâç şeklin­
azamet. dedir.
»jj1 -hryt-
**.>} 4 ** j '■» V *>
(dâre)= V azife § Daire (muh.)
Rüstem, savaş silâhını taktı. § Değirmi olduğu münasebet­
Şevket ve azametle savaş yeri­ le ay ağılı.
ne gitti. \
(F ird evtl) c ta
(d â rl) = Evin öteberisini alıp
D âr=tut, berd = savul mâna­ satan kişi. (Surüri), (mecma'ul-
sına iki kelimeden yapılmıştır. furs) te ambarcı demiştir.
Büyükler bir yerden geçerken
azametlerini göstermek için za­ * * 9*f
bıta memurları bu sözü söyli- (d â ry ü ş) j ^ )3>(ba.) § Bir­
yerek yol açtıklarından ikisi kaç padişah ismi.
bir kelime hükmüne girmiş • I M*
şevket ve azamet mânasına ^ ^ * (d a z ar) *= Cenabı Hakkın
kullanılmıştır. isimlerindendir§ Yapıcı, mimar.
>1
(d ârü ) = İlâç. (d âze) = Tünek = .»r (ba.).
ıTJj4 J-»1* j)J «H*. Z j f J’y- «ç
tTJ* ULA e d â se ) = Orak.

Bir gün, eçzacı, sana şifa lâ­ ■\r"J 'V


zımsa acı ilâç iç diye ne hoş Uy
söyledi. Orağı tuttu ve onları kesti.
(Sadi)
Sonra gayptan kulağına bir ses
İkinci mısradaki (dârü) kelime­ geldi.
sinde olduğu gibi vavın med- (M evlânâ)
dedilmediği de vardır. § Arpa ve buğday kılçığı.
>£*■>'>(dârüyi bıhüşi) == İn­ Bir atı medihde:
sanların padişah musahipliğine
lâyık seciyede olup olmadıkla­
rını tecrübe için şaraba katıla­
A yağiyle başağı öyle kırar ki üTjJ
j l ü J l j i 4 l$ w 2 ~ < b
kılçığını, yıldızın gözüne atar.
(H â k â n i)
j\4&
§ Tuzak. Dostunun avucunda orak, düş­
c*y. G a f y? man için zü lfika r [*] olur.
(/bj fb (Zahir)
jl**b y § Cirit oynadıkları, meyva ko­
c—bj fb
parmak için ağaç dalını çek­
tikleri ucu eğri değnek.
Çayırlarda kör gibi idim ; avcı­
ların tuzağını görmedim , benim iilİİ—lj «jfj» »j>.
avcım sen idin; tuzağını, geçe­
ceğim yola koydun. Padişahın düşmanlarının gözü­
( Fehri G u r g â n i )
nü oymak için Merih (S a kıt)
§ Sedef denilen nebat. elde ucu eğri değnek olur.
(Fehri)

^ fji— b d â s tâ r ) =
( d â s u d e l ü s ) = Turtu
Tellal, simsar.
murt gibi işe yaramıyan kırın­
tı, döküntü nev’inden şeyler.
j L —b sergü­ Alçak, soysuz mânasına da
zeşt, masal. gelir.
*; y *s" jt C
c / b j* * * w —j/ J İJ U li*

t/ÜU.
Hazreti Muhammedi methe da­ Onun düşmanının yeri herâb
ir olmıyan her hikâyeyi hikâye i ve yebâbdan, ona haset edenin
değil, falcıların hile ve herzesi j sıfatları, soysuzla alçaktan baş­
say. ka bir şey değildir.
(Fehri)
(H âkâni) • t*|1
§ Şöhret.
„ > „ a „ , ! ^ ( d â ş ) = Çanak çömlek ve
kireç ocağı.
« iC ^ b ( Aİ^İ—b (
X.* M:! J4,*»- ı*1^
(d â s th â le , d â s tğ â le , d â s t- u f '/ ^
g â l e ) = Küçük orak. (T) lersiz jlkP
de bu mânayadır. ( Dâsgâle ) Gururlanan ham sofuyu; kireç
} oxJif dâsi ki galende ocağına bile koysan pişmez.
ve burende = Bir orak ki biçici (‘A t i â r )
ve kesici, demektir. [*] H a zreti A li’nin kılıcı.
, • * I»’
0.! «. ) « ’
jlâ
j t* ib (
b J L - ... ^ d â ş h â r , d â ş-
o L b ^ - " ^ ( d â ş â b .d â - i
ş â d , d â ş e n ) = Bağış, ihsan. h â l) =D em irboku (Ar.)
J j « J * ■
> li ?■
c\ } ^^
jU' X -- y Oj^j C_ (dâg) = Nişan, belirti, alâmet.
if
D ost senin ihsanından sevinir,
düşm an senin kininden yerinir.
(M inüçihrİ) /İt;* öyle y e d i k i eseri kalm adı.
(N izam i)
ı*
J
j^—î <:~ıy- ij>- Vücutta bir maksatla yapılan
^ j y '■ /" t'~<? kif yanık § Kızgın bir şeyle vuru­
«/ jA jT jlao lan damga.
ıİ ^ f j *
c.-i* oWa £!> i>J J*1
Seni ihsanın için istem em ; çuVı- aj jlj L t4T.<»y
kü benim m al ve m enalim çok­
tur. Sen benim gözüm ün par­ 5 u benim canım daki ciğer y a ­
lak güneşisin. Bana senin y ü ­ kıcı dâğ’ı dağın içine koyarsan
zün lâzım ; ihsanın değil. taş feruadeder.
(Fehri G urgâni) (S a d i)
§ Ecir ve mükâfat. (Kulzum) bu kelime Arapla
j ı y.\> £ j Acem arasında müşterektir, di­
^*2^. ^y yor.
(dâği belendân) = (k.)
Bu kadar zahm et ve bu kadar ibadet edenlerin almlarında çok
hayırlı işine karşı Cenabı H ak secde etmekten hâsıl olan nişan.
seni cennetle m ükâfatlandırır. (dâğ ser) = Alnından te­
(Fehri G urgâni) pesine kadar saçı olmıyan kim-
“ ’ se.Türkçe daz denir. Sanki dağ­
* Al *\ landığından saçı bitmemiştir =
^rU*’ (d â ş te n ) = Tutmak, malik
olmak § Görüp gözetmek § âdem ser § Serçe cinsinden
Zaptetmek § Eskimek. sesi güzel başı perçemli bir kuş.
j j i £i> (dâğ şuden) = Dağlan­
£_\ »jt* & Ş ^ jj, mak (k.) incinmek, rezil olmak,
M şöhret bulmak, eskimek, aşın­
v1*;-
mak.
fjy . ‘S> (ba.). iicb (dâğek) = Nokta,
(dâşte) = Malik ve sahip öijjif' (dâği gâzurân) = Çır­
olmuş § Eskimiş, yıpranmış. pıcıların yani bezi suya vuran-
Ferhenjji Ziya 54
ların birbirine karışmaması için okundan nesritâir {*) dal gibi
kenarına yaptıkları nişan = değirm i y a n i iki k a t olur.
jl jLai £1» (dâği keşşârân). (Necmuddin Semnâni)
• 1 * -- '
(dâğ kerden) = Y akm ak,
dağlam ak. ( d a lâ n , d â lâ n e ) =
Kapı aralığı.
»i jŞj ij' y ı>.j
i 1?*. *■ ■k~ 'j «Sİ
jL.il, ı V i * * ^ jTII» j— ili. \ j, j j lj gi
ıTj*
B u taraftan nişanladığı atları, B irinin tem eli Ye^cücün şeddi,
öbür taraftan şairlere g e m i; öbürünün d ehlizi cennet bah­
ziyaretçilere yulariyle hediye çesidir.
ÇUnşarİ)
etti. * yo ' • J* ' ✓J '
( F e r r u h î)

J u (dâğî) = D a m ga lı, ayıplı. , d â lb u z , d a lb n z e ) — Kırlangı­


û ü j\> (dâğı şuden) = (k .) Rüs- cın bir nev’i. Bazılarına göre
v a y olmak. kuyruksalan kuşu, ikinci ve
■c^ı» (dâğıne) = Eski, kullanıl­ üçüncü lügat (p) ile de görül­
mış. müştür.

M ıh ı
J U J 5 (d â lh â l) — JU.jij (ba.).
(dâğnil) — Hilekâr, dolan­
dırıcı, haramzade. ** ’ lu
( d â li m ln n f e r ) = Y ir­
a. t #^»1
mi kısımdan ibaret olan Zend
u-3 ( ( d â l, d & lm e n ) = T av­ adlı kitaptan bir Kısmının adı.
şancıl (A r.) v u*. * Zend (ba.).
•>
u tlU . j i * j >y- Oy- j> U U *- j ü t

Jl» Jl >y. üi'j' f ^ (d â m ) = Tuzak.


f ’4 J-*. &■? y j* /»
r,J'. Jü*
O kunun yeleği tavşancıldan ol­ tfj/1
m a k şerefiyle, K a f dağında Eğer cihan senin cöm ertliğin­
anka ona gözünde yer verir. den meselâ tu za k kurarsa fele­
(S irâ cu d d in ) ğin nesritâir ve nesrivâkı de­
w-»-» j l jTlfc _r-i »^J< > JV nilen toplu yıld ızla rı tuzağa
J’» j-, urr-'j-. 3K rvf. düşerler.
________ (Enverî)
[*] N e sritâ ir, N e s riv â k ı: Şim alî (ku­
V a h şi ahunun derisine tavşan­ zeyse!) k u tu p ta , k erk e s şeklinde, birincisi
c ılın yeleğini koyarsan senin uçuyor, öb ü rü y ere iniyor şeklindeki yıldız.
Jî*s Lr'*JJ 3 Cr-s j j 3
jr »ı^b tjji- (dam-
J j 1» oU;- J ~ * J ) ^—?' J ' a 'u” gâhi div, dângâhi sutür, dam-
JisU.
gâhi gurg) = (k.) Dünya.
£y bülbül! Eğer gül senin y ü ­ ,/b (dâmi, dâmyâr) = Tu-
züne gülerse onun tuzağına zakçı, avcı.
gitm e ya n i düşme; zira cihanın
güzelliğine sahipse de güle iti­ ^Ju-1
m at yoktur.
( H a fı z ) D ünya hilekâr bir avcıdır.
(E sed i)
§ Yırtıcı olmıyan vahşi hay­ o t '
vanlar.
fijii) ı> ^ 5 (d â m â d ) = Güvey.
fljt 3J* o~x* J3 öl' J » •->-* ıfOi» X
Jj~*- Oj *S* C«»r* y Juj
Insandan, yırtıcı olan ve o lm ı -
yan vahşi hayvanlardan her £$er a kıllı isen bu fitn e ile
cins kendi cinsiyle birlikte bu­ dolu geline: dünyaya gönül ver­
lunm aktan zevk alır. me. Bu kocakarı senin gibi
(H u srev ) y ü z binlerce dam at öldürm üş­
• » ' tür.
f ^ (dâm pizişk)*=Hayvan (EbSlme’âni)
doktoru (A r.) jU.-.. Af J )î iU b IİN

jÂ*o ju >yi >ji. a>U. j* ^


» *O'» / '
^ (d â m i a n k e b u t) =
örümcek ağı. M ünasip dam at olm azsa, kızın,
kendi evinde kocam ası hayırlı­
ıî'j* j 1 lî-r-" dır [*].
^ ^ (H atif)
j* jL.»/' y ü. • i , e ^»
_— ^ ^ (-'j
jb b (d â m â n , d â m e n ) =
Etek.
G önül muhabbetinden her k a ­
fV Jf 1
fa d a bir kim senin sevgisi var­
JÎ Jr*
dır. Her kişinin bir kapıya baş­
vurm ası bir istek içindir. Senin
y ü zü n ü görmezsem gözüm de D uam ı kabul etsen de etmesen
gözbebeklerim örümcek ağına de peygamber sülâlesinin ete­
tutulm uş sineğe benzer: hare­ ğinden elim i çekmem.
ketten kalır.
(Vâllh) [*] N e d o ğ ru b ir söz !
AA3 ^*"TJ-*.J JLaJ !>*'» jS’a û*'* (dâmen
*/'*• fj.i y y «y'3 ber bâlâ zeden, dâmen ber ke4
U«ı
mer piçiden) = Eteği yukarı
B undan sonra eğer seninle bir­ kaldırmak, eteği bele dolamak.
leşm e eteği elverirse: birleşme ( k ) Ata binmek yahut başka
müyesser olursa, hayatım ı aya­ bir iş görmek için hazırlanmak.
ğına fe d a etm ek fikrin d eyim . Ojuir (dâmen herzemin
( Yeğmâ) keşiden) = (k .) Güzellik ve bü­
er*1* (dâmeni bâği girif- yüklük taslıyarak yürümek.
ten)=(£.) Bir köşeye çekilmek. öj-ç (dâmen çiden) == Etek
ı tÂ-*X öl-><‘-s v>*'} (dâ- toplamek (k.) çekinmek, yüz
men bedendân giriften, dâmen çevirmek.
bedendân kerden) = (k .) Acele O’h T ısi*
gitmek, kaçmak § Aciz göster­
mek, tevazu etmek.
jjJ jljju* jl jT ,LJU» D ince gereken işleri ya pm ayıp
so fuluk eteğini nehyedilen şey­
lerden toplam ak; salhane kö­
K endinden yeğine ok atm a peğinin kendi sidiğinden sa kın ­
M adem ki attın, acele kaç. masına benzer.
(S adi) (Şâ'ib)

û>,J J-> .iLt^ (dâmen huşk) = Eteği


X.) >J ' £>'■
*>'■
»>. ıj*1» yj» kuru (k.) iffet sahibi. Karşıtı ter-
Jj~İ-
dâmend;r(fca.).(N) nin esresiyle
K albinin eteğine keder dikeni kuru etek demektir ki iffetsiz­
yapıştı. A k ıl, aciz göstererek likten kinayedir.
kaçtı, (dâmeni hurşid)= (k .)
(H u s r e v )
Dördüncü gök § Güneşin pa­
ia-ıuı A ( dâmen ber efşân- rıltısı.
den) = T e rk etmek, yüz çevir­ (dâmen derâz) = Eteği
mek. uzun (k.) ahmak.
j,‘lü j ı j\ öUl- hT” ji.uylr İ jüi ( dâmen der pây
C&X •A.'li».'. J» j* ı>*'3 uftâden) = Etek ayağa düşmek
öU- (k.) sıkıntı ile kaçmak.
Sa kın, S elm ân, dilberlerin ete­ üUj iiir ^ı, (dâmen keşân reften)
ğ in i bıraktı sanm ıyasın. G önül - = (&.) Nazile salınarak gitmek.
den vazgeçti de dilberin eteğine Csy-jj. j ı ^ ıSij <j jLts'
ya p ıştı.
(S elmân)
Bugün naz ve eda ile yürüdü­
ğün yeryüzünde yarın kalıbının (d â m e n i) = Kadınlara mah­
toprağı havaya savrulacaktır. sus bürgü § Eteklik.
(S a d i)

(dâmen keşiden)=Etek
çekmek § (k .) Sakınıp çekin­
*> %* (dâm ü d ) = Yanılarak yapı­
mek, bir şeyden yüz çevirmek, lan suçu affetmek.
görüşüp konuşmayı bırakmak.
*• f \ °" \
JJ* (d&mnz, d â m v ec )
&j* jU- — Büyük gübre küfesi.
e*
Benden yalnız o yeni açılmış
gül ürkmüyor, bu çölde diken £ * * 3 (dâm ü ğ ) = Bağırıp çağıra­
de benden sakınıyor. rak imdat istemek.
(K e lim )
•^ . t
• I
jf (dâmen gir)= (k.) İddia­
5 (d â m ld e n ) = Yukarı ağ­
cı § Bir şeyi durdurmaya se­
mak § Bir şey ile beraber ol­
bep olan şey, mâni.
mak § Bir şeyi kökünden ve
dibinden koparmak § Tohum
i)lî. l
saçmak § Rüzgâr esip savur­
mak.
Göz evimden dışarıya bir daha • 1
•|
nerede adım atacaksın. Çünkü
oraya engel olacak toprağı, eşi­ ^ * (dan) = Tane. Dâne (m uh).
ğinden götürdüm. S* i'Jir 6 W»- j> ır'j*
(K tlim ) ^ jU til f
ı/lti
§ Görüşüp konuşulan kişi.
, »O 1 Dünyada bolluk o kadar çoğal­
dı k i bir tahıl tanesinden y ü z­
(dâm ğul) = İnsanın bo­
den fazla meudana geldi,
ğazında ve âzasmda peyda ( N iş â m l )
olup ağrımıyan ve (ur) deni­
len yumru ( A r ) *«u. Güliyabani- j î %J}j V
cJi jj*
ye de denir.
ti Jj-

O güzelin beni ile zülfünün


(d âm ek ) = Yırtıcı olmıyan kıvrım ı tane ile tuzaktır. Benim
vahşi hayvanın küçüğü. Sonun­ y ıl ve ay ya n i yaşadıkça o tane
daki (k) küçültme edatıdır § ile tuzağa gönlüm bağlıdır.
Kadınların baş örtüsü. (S a ze n f)
|j*J J. 'j İJ( J* f Bana aşk şarabının verdiği
<**• j>* i» ^ zevki akıl sahibi ne bilir ; ben
^u.
suyun kenarındayım , o bu pu­
yx\ (ba.). sarığı izliyor.
Kelimenin sonunda zarfiyet ifa­ Çlmad)
de eder: kalemdân = kalemlik.
Nemekdân = tuzluk. (d â n is te n ) ■= Bilmek.
( dândâden ) = Kuşlara
rX' S*
yem vermek.
j- ü (<•j f y f - -a*V>
ûjy'jb (dânkerden) = Tanele-
L«)
mek, saçmak
' \ Meyhanenin piri bana kadeh
İU - sundu ve beni yüksek mevkie
(d â n â ) = Âlim, bilgin. oturttu. Şehrin sofusu kadrimi
bîlmediyse ne beis var.
l.»jL»—J jjUl$l» l./'•“i ( Yeğmâ)
_ÎU
Tevânisten mânasına da gelir.
Çok m alûm at sahibi iken ken­
dini cahil saymak, bilgin’in na­ , *
* \|^
zarında bütün bilimlerden daha OZ. (d â n if) = İlim, bilim, bilgi.
yüksektir. 1 ,/ b ^ Ja J* J & . j\ \ *
(Ş a ib )
f. j ü o ) U 'j^ j. 3 ) ^ ii b jb * .f

^ }s. ji, '» (dânâyi tös) =*(k) Fir- JKu


devsi) § Naşiri Tüsi. Cenabı H akkın kerem ve ihsa­
}~. ^ib (dânâyi m inö)=Zend’in
nının bolluğuna bin şükrederim.
yirmi bir kısmından bir kısmı­
Zira bana paravermediyse bilgi
nın adı. Zend (ba.). ve din verdi.
J ' u v (H a k a n ı)
* ( d â n ç e , d â n je ) = jjıU: ilyil j pif t U
Mercimek. ıjiı jvy f
^ \

"^'5 (d â n e d ) =■- Dânisten = bil­ [*] Levlâke lema


mekten muzari olduğu gibi te- helektüleflâkin sahibini yani
vânisten = güc yetmek, muk­ Cenabı Peygamberi tanımazsak
tedir olmak tan müştak muzari bizim bilgimize yıldızlar ve fe ­
de olur. lekler güler.
1s - J» ' __________ (Fey*l\
[*] Sen olm asaydın felekleri y aratm az­
il* dım .
jy \ (dâniş âmuz) = öğrenici
§ Öğretici. * (d â n g â n e ) = Az bir şey
o* (dâniş pijöh) = Bilim yani bir dirhemin altıda biri
, araştıran. kadar demektir. Bu münasebet­
js.ii.» (dânişm end,/lib dânişger, le dünya mal ve metaına derler.
dânişver, js- ^ ij dânişü- Aslı dang gâne dir. Bazılarına
mend, danişi) = bilgin. göre vıöb, herifâne yanr ar­
»ıCli j (dânişgâh, .jSin» dânişge- kadaşça, esnafça demek olup
de, -utıiû dânişgeh, dâniş- ahbapların aralarında para top*
s â r= Bilgi yeri, mektep. Şimdi lıyarak yaptıkları yemek, seyir
üniversiteye dânişgâh, fakülte­ ve gezintidir. Dilimizde herifâ-
ye dânişgede deniyor. neden bozulma (erfane) denir.
■ui^iii (dânişnâme) = Şahadet­
name. J>jl
• :>
Sj—-
( d â n e k ) = Dane: buğday, Senin şarap gibi dudağın, be­
arpa, mercimek ve o gibiler. nim senden kebap olmuş yüre­
(N) nin ötresiyle türlü tahıllar­ ğim var, gel otur; arkadaşça
dan koyun başı ve ayağiyle kebap benden, şarap senden.
pişirilen bir yemektir ki çocuk­ (H u s r e v )
lar yeni diş çıkardıkları zaman
J -İ3 j \)j * -*■ f
pişirilerek akraba ve ahbaplara [*] J~> \ı/*
dağıtılır ve böyle yapılırsa ka­
lan dişlerin kolaylıkla çıkaca­
ğı itikadcdilir. Buna diş buğ­ Her ne kadar birçok faziletim
dayı derler, varsa da dünya malından bir
i habbem yoktur.
(K e m â l t t m â ' i l )
^ (d an g ) = Bir dirhemin al­ (N) nin üstüniyle kumaş ve
tıda biri. eşya.
j l}**) yjjf )j
-A--W
^ *’
yö b jÛ j (d ân g ü ) = Aşure = Heft
dâne (Ar.)
Ben altın döğücüyüm; halbuki * *V
f* y ta —
sanatımdan elime geçen şey, ses u (d&nof) = Vâmık’ın sevgi­
ve sadadan başka değildir. Da­ lisi cAzrâ’yı satan kişi.
ima altın arasında otururum; [*] (T esü) m addesindeki dângâneyi
fa ka t elime bir denk geçmez. ikinci m ânasına göre (N asırı) den alm ıştım ,
(N ecm u d d in i Z tr k â b ) burada (R eşidi) ye uydum .
oj1? «J3 ^*3
^ (d â n e ) = Tahıl kısmının her ı/Uii
nev’i, tohum, kuşyemi.
Bir avuç hilekâr için yüreğini
f9 \ * b ^ « T » -b ,>
arpa ve buğday gibi ezme, üzü­
e*' lüp sıkılma.
( N iş â m l)
Z?u ovada beni avlamakta güç­ ,%
lük yoktur. Herhangi tuzakta * (dâv)= Ş atran ç ve tavla oyu­
dane yoksa ona daha çabuk nundaki sıra § Oyundaki öndüiü
düşerim. yani bahse konulan şeyi çoğalt­
( K elim )
mak.
§ Hindistanda arpa ve darı gibi
şeyleri safranla boyayıp afsun­ j3 Jâi
jL. «ıi»j te
ladıktan sonra büyülemek iste­ JİsU.
dikleri adamın üzerine atan si­
hirbaz kadınlara dânezen Basiret sahipleri bir bakışta
denir, ö jy (ba.). iki âlemi feda ederler. Aşktır.
oîf u». «-i ji «/i» ( dâne ez penbe Birinci partiyi can akçesine
cudâ kerden) = Çekirdeği pa­ oynamalıdır: canı fedaya karar
muktan ayırmak = ö-*-** (ba.). vermelidir.
(H a fız)
öx^ «,-ı* ( dâne çiden ) = Dane
toplamak § (k.) Secde etmek § Sövme § Dâva § Duvar sırası,
§ Dilenmek. kur.
(dânedân)=Am bar § To­
* " 11
hum ekilmiş tarla § Tohumluk,
5 ( d â v e r ) = Cenabı Hakkın
yastık, çelik § Tane tane, da­
ismi. Mecazen âdil hükümdar,
ğınık.
hâkim, yargıç. Dâdver muhaffe-
ju» OİT tali y »U fidir § İlâç ve derman; bu mâ­
£y ojç- naya ( dârü ) dan çevrilmişi
J jy demektir.
Senin m evkiine hasededenin
gözlerinden dağınık pirinç gibi
göz yaşı akarak başı buğday 5 (d â v e rî) ■= Kavga, niza §
gibi çatlasın. Dâva ve muhakeme.
(S ü z e n î )
——» .jUi v u j* \if~ «it
*\> (dâne kerden) =Tanele- j 1 \ e*-» ••*>.* ı*'
mek, dağıtmak, saçmak,
j j im (dâne’i dil)=Yürekteolan Müsaade edersen sofiyane bir
siyah benek (Ar.) ^uiı.uj.. söz söyliyeyim : ey gözümün
nuru! Barış, kavga ve nizadan I' * '
daha iyidir. ^ ^ d â h im , d â h im ) =
(H a fız) Taç İmale ile (dihim) de denir.
§ Bir kimseye halinden şikâyet
etmek § İyi ile kötüyü ayırdet- (dây) = Duvar sırası, kur.
mek.
J-J*' *3>. öK.' li,
ısJi-î-* J ) 3' z A f f-i1; *
[*] t/jl; jV j ' jJ‘ ^3
C/J

Onun hareketi iman duvarı


Onu ne satıcı, ne alıcı aldı.
içindi; fa k a t çâryârdan dört
Bu şikâyeti yargıca (hâkim e)
vardırdılar. sıra duvarı; dayanağı vardı.
(C ami) ( C â m i)

.«Jj/» (dâverigâh) = Mahkeme ' § Dilimizdeki dayı yerinde de


§ Savaş meydanı. kullanılır.
c* ^ •' X
. ***I *• |' 4.1!>
^ * ( d â v n e y â fte n ) = (k.) (d ây e) — Taya dediğimiz süt-
Bir şey gönlün isteği gibi ne­ nine, çocuğa bakan dadı.
ticelenmemek.
j ' j t;.'3 ö*
IVy
* (dâh)=H izm etçi, cariye § On Her nerede meyvalı bir ağaç
adedi = deh § Korkak, alçak, görürsem taya gibi terbiye ede­
utanmaz. rim.
{M evlânâ)

(d â h â ) = İki dağ arasındaki


(deb) = Gözetmek, muhafaza
çukur, mağara, in.
etmek.

j  b t L )y> b ^d â h u lj d â h ö i) = I t’»
* .^ ^ . . (d
/ 1 *
e b a b . d1u bı aa bv )\ =
Bostan korkuluğu. Marsıma denilen güzel kokulu
jjU jl 'jj>. jf\ ot.
j\ s -*

(d e b â le ) = Ağaçkavunu.
A v, onun adını eğer nüsha
yaparsa bostan korkuluğundan * ı' *
hiç korkmaz. ( d e b d â b ) = Şöhret ve aza-
(Fehri)
[*] Ç â r y â r : H a ıre ti E bubekir, Ö m er,
İmale ile (dihül) de denir. O sman, ‘Ali (o^j)
met. A rap ça davul manasına­ o*y . \ v . ) } j - t ' &t
V, cÇ‘>J üj
dır.
#
* * X"
Çekiç [*] vuran, örsü yere geçir -
(debdebe)«= Şevket ve haş­ d/ğı g/fcı topuzla düşm anın ba­
met. A rapça patırdı, kûtürdü şını vücudunun içine sokar.
mânasınadır. (Ferrahi)
§ Buhara ile Sem erkant ara­
M r
^ ? (d e b i» tâ n ) = M ektep, okul. sında bir kale. (Nıfâmî) nin şu
(edebistân) =» edep ö ğ ­ beytinden erkek aleti mânası
renecek yer yahut it-,..* (de- anlaşılıyor.
biristân)*= yazıcılık öğrenecek j/U il ^ * l î f jl
yer den alınmıştır. ıf tjry*
11 ıSy >•; J- rfUli
s ji f Jil»
(K öpek) onun etrafında dönüp
JÎIÎ
toz saçıyordu. K âh kuyruğunu
Her seher v a k ti k e k lik
çayır­ kâh aletini oynatıyordu.
dan salınarak bahçeye geçince, (N ifâ m l)
çocuk mektepten eve geçer, sa­
nırsın. <S ' f » (d e b n s e k , d e b ü -
(K â â n ı) k i) = Ebegüm eci ■
— 4.^.
j ' t - » ( debistâni ) *= Mektepli, -î -
mektep çocuğu.
t Ic j jL < llw | ^ 4İU > c m j
. 5 (d e b b e h â y e ) = Kasığı
»llİA j\ / ^ yarık. Türkçesi (kavlıç). Bu
jtr hastalığa da denir (Ar.) ja .
ojtfCiı j - tfij» ( debbe derpâyi
Yedi y a şın d a ki mektep çocuk­
pil efkenden). j
larının duası şudur: senin öm ­
(debbe der ziri pâyi şutur ef­
rün yetm işten y ü z kere fa zla
kenden) = Filin ayağı altına
olsun.
bakraç atmak, devenin ayağı
{Kemâl)
altına bakraç atmak (k.) kavga
* |’ *' çıkarmak ve fitne tahrik etm ek,
(d e b u d â r) = Cin ağacı, çalı muhataralı bir işe girişmek.
ardıcı denilen ağaç.
j-*-’1 ü T «j*5j <ty~s‘ f
«>.3
ı*Üü
(d eb n s) = Topuz. Muarrebi
debbüs. Topuz (debüs) tan b o ­ [*] 5-îCr =jrKyj-: Ç ö k ertec ek ale t, küçük
zulmadır. tokm ak (Lehçe).
Deve isen göç zam anında rak­ j i r i * '3

J0 3 W ~» y «A»
set; yoksa kavga, gürültü çıkar­
l
ma [*].
(N iz a m i) Serlevhadaki övgü sebebiyle
♦ /
adını öpm ek için kuvvei bâsıra
(d e b lb ) = Yum uşak ve ezik (görüm ) acele kâ tibin eli ta­
şey. rafına koşar.
• ✓
(’Unfuri)

(d e b îr) = Yazıcı, kâtip, mün ûh-jjij (debiristân) = Mektep §


Kalem odası. Lâfzından yazı
§>[**]•
y w wl—»• y>- öğrenilecek yer anlaşılıyorsa da
r jtı) A İl" j j*- j f \ mektep mânasında kullanılır.
JiiU (debiri felek) = (k.) A r­
Y aptıklarım ın defterini tutan zı tilek, Utarit yıldızı.
kâtibin kalem i eğer bir harf •>
yazarsa sakın çalgı ve şarap
Tl (duc) = Bal ve pekmez gibi
hesabından başka bir şey olm a­
yapışkan şeylerle bulaştığından
sın.
dolayı ele ve eteğe yapışan şey.
( Haf ı z )

(Naşiri) den başka lügatlerde .r *


(>1) üstün ise de aslı duvir ol­
, ( d u ç a r ) = Kavuşan 0^
(duçâr şuden) = Ansızın kavuş­
masına nazaran (d) nin ötre ol
mak § Duçar olmak, uğramak,
ması icabeder [***].
müptelâ olmak.
(*] Filleri savaşta top ve tüfek g ü rü l­
tüsüne alıştırm ak için birtakım kabların * **
içine ta ş ve toprak doldurarak ayaklarının (deh) «= iyi, güzel.
a ltların a a tıp ırgalam ak ve gürültülü sesler
çıkarm ak â d et imiş.
y j t —ji it
[**] Münşi = Y üksek ve usta yazıcı.
[***] g ; r> v ir= H â lız a ,fe h im ve id rak tir:
d u v ir iki hâlızaya yani nazım ve n esri idrak Sen sevinçli ve zam anın kaygı­
hassasına m alik olan dem ektir. M eşhuru (d)
sından azade olasın. B ahtından
nin üstünü ile ise de (duvir), (d e b ir) den
d aha doğrudur, sonra gelen ve Acemceyi bütün dostlarının işi iy i olsun.
A rapça ile k a rıştıra n tra n lıla r (v) yi (b) ye ( Süzeni)
ve hafifleştirm ek için ö trey i ü stü n e çev ir­ § Saf § Tabur.
m işlerdir. (D uvir) Farsça olup (d eb ir) in
ou jCti ^
ondan m uarrep olm ası da m üm kündür E n ­
veri şerhlerinin bazılarında aslı iki idrak t 113 u*
ve iki hıfız sahibi m ânasına (d u v ir) d ir, ıfj'y
çünkii yazıcıya, biri m ânaları zihinde, öbürü lâzım dır; b aşk aların a ise b ir id ra k kâfidir
harfleri kalem iyle toplam ak üzere iki id rak d en ilm iştir (R eşid i).
Onların askeri deniz dalgaları V13T <^Jr j i i c )j j * j c jjC » )
gibi biribiri ardınca tabur tabur = (duhteri âftâb, duhteri hum,
erişir. duhteri rez, duhti rez) = (k.)
( N izâ rî ) Şarap.
§ Her şeyin halisi ve hulâsası. ı«-V >’ JU-j
c. ^ j î ^ ,x»

^ (d u h ) = K ız: duht (muh.),


y4s/7ia çardağı üzerinde gördü­
ğün üzümün bir müddetten beri
t‘ *-v >r" ' y by ; hevenk üzerinde başı iptedir.
ylf-* ( E n v e r i)
Hiçbir göz dilberlik çimeninde (duhtender) = Ü vey kız.
senin gibi selvi boylu, ay y a ­ jU_j (ba.).
naklı peri çehreli bir kız gör­ ^1; ji» (duhter zâ y )= Y a ln ız kız
memiştir. doğuran kadın.
(Ş ih â b )
•JÜ-» (duhtere) = Kızlık. (Ar.)
§ K oğalık denilen hasırotu,
hasır sazı § Havai fişek. ■oju-j ( duhterine ) = Evlenme
çağına gelmiş kız.
> . 5 ,‘
e ( d u h t, d u h t e r ) = \"f *
Kız. j ' >'* (d u h te n ) = Dikmek = d ü h -
ten § Kazanmak = endühten
'j'.î j4f-, •Ji.O CjV. § Sağm ak = düşiden.
a "
Gönlüm Mihrabın kızını seç­
m iş ; sevgiyle gözümden su ge­ 0 1 3 0 (d e h ş) = Bir işe başlama.
tiririm : ağlarım.
( F irdevsi) J.İ.) jK jr. [*] • - i 'V J j—
c**-> c—<ji- j'
c»»s ** Uğurlu yıldızlar her işe büyük '
padişahın adiyle başlarlar.
Padişahtan kız istiyen dilenci (Fehrİ)
hakaret gördü ve beyhude fik ir § Karanlık, bulanıklık.
besledi. £.>3
(S a d i)
j-JJ '■
*J» A
^ ıjl ^ J^ L

[*] S u ’üdi kevâkib denilen ve uğurlu


sayılan bu yıld ızlar ik işerli olm ak üzere on
»uı» (ba.). tan ed ir.
D ilediğini iste ve başkasına ba­ Ciğerlerini bir dağ ile dağlar­
ğışla; kalbim ize günü böyle sın k i onlara yırtıcı hayvanlar
karartma. m erhamet eder.
(F ird evs i) (Esedi)
o ^ •*
jj .iti ilfi»
( (d e h m , d e h m e)= Y er- )i jl * <j* a~ı'j\ı j
L#it:
altında ölü koymaya mahsus
o d a ; bilhassa türlü biçimde 5/r alay vahşi hayvan arkası­
Mecusi mezarı. na düşmüş; ne o kim senin dos­
tu, ne kim se onun dostu.
Jlit“ J-i/" jl (N iz a m i)
K. j ' j- > J - » - ■ jjS j >-
(Naşiri), bizim derviş dediğimiz
’J'j f - j i 1*./ ru
dedenin eski hizmetkâr mâna­
ıS*'?
sına (dâdâh) ten hafifletilmiş
Eğer zâbulistân m ezarına bir olduğunu söylüyor.
kim se onun hançer ve kılıcının
resm ini çekerse haşir günü Sâ-
m -i N erim an ile R ustem -i Zâ- ^ (der) = Kapı.
l ’in ruhları korkudan cisim leri­ ,*j i j c * j Sj j\t

nin etrafında dolaşm azlar.


( Vehfi'i B â fi k i)

§ Devenin azıp kızdığı zaman Kapıdan her kim gelirse o zan­


ağzından çıkardığı akciğer gibi nederim. Biçare susuz; pusarığı
bir şey. su sanır.
(Sadi)
§ Dağ mağarası.
(ded) = Aslan, kaplan, kurt
gibi yırtıcı hayvanlar. t j *'1 *y.
Jj «JL-Af'' \j f jj" 1j f
»f» İJ j\ V
c— a, »y\j (/ alj aa Af" £-.1
,£JLa—
/:*/ büyük z a t! Senin topuzun­
Her A dem oğlu yırtıcı hayvan­ dan ormanda aslanların vücu
dan iyi değildir. B elki yırtıcı du hurdahaş olm uş , m ızrağın­
hayvan fena A dem oğlundan dan denizde tim sahların yüreği
iyidir. çatlam ış, kılıcından dağda kap­
(Sadi)
lanların kuyruğu kopmuş, oku­
Sonunda (.) ile (.«) de denir. nun tem reninden mağarada ge­
•Jjî u f iLt jŞ- ı/U y iklerin göğsü y ırtılm ış olur.
Ç AbdulvâsO
§ Kere, defa.
•j »il y j' £.J mağın kenarından birkaç adım
J* *^i. •>* j' -r-- *A* '63*^ ^3 ilerler: onu karşılar.
£-1 jl'jut (Ş a ib )
§ Zarf edatıdır.
İTğer cihan onun hüküm lerin­
ûilr ,.u. d3j* »3V öyt
den bir y o l yüzünü döndürür, ,'>W ö}j* j» y f 1-'-'1
eğer felek onun fermanından il#
bir defo başını çevirirse. Senin elbise içinde endamın,
(' A b d u lvâ si')
kadeh içindeki şarap gibi par­
§ Bap, cins, nevi, kısım. lar.
('Im â d)
^ f,jlj < jf 6J».* jl ,y*
Zarf edatı olduğu zaman keli­
menin sonuna geldiği de var­
dır, fakat o vakit kelimenin ev­
Benim her neviden birçok sö veline bir de (b) ilâve edilir.
züm var. Benim sözümü herkes
ıi 3r^J* £}c* 3^r U*—-!
işitmiştir. j'ljCjl _\_r^ _.*• j>
( Firdevsi) t/Uii

§ Deriden == yırtmak tan emir, Benim gazelim kulaklarda er­


(Isfa . muh. üos.). ganun, benim nüktelerim tadım ­
Ceyhun nehrine d a ir: larda erguvan renkli şarap gi­
ju.T pjt# bidir.
(N iza m i)
j.'ji /
X J VL j yA
t * -*'*■^ J^O.
6s4>r‘~*
Çocuklar her ne kadar bir mek­
Önüme cuşuhuruş eden, durup tepte iseler de derste her biri
dinlenm iyen , yeri yaran, nara
birinden üstündürler.
atan bir ejder çıktı. Kuyruğu (Mevlânâ)
doğuda, başı batıda idi.
(M inüçihri) ilji (derbân) — Kapıcı, kapıyı
gözeten, muhafaza eden.
§ Derön muhaffefi: derhanereft Jt- Aits L j l jzj
= derün hâne reft=evin içine jT >r& c\:mX \j}
girdi. Ez der der âm ed=kapı­
dan içeri girdi. Köpekle kapıcı bir garibi bu­
.vîj» i>3* ^a*j*- lunca bu, yakasına öbürü, ete­
j/l }-~i. y? v' j' 31^ ğine yapışır. ^

O gül harmanı bahçenin kapı­ jlj> ( derbâni felek ) = (k.)


sından içeri girince selvi ır­ Güneş ve ay.
(derbeçe) =K apı yavrusu, (ûjuJ j» derâyiden) = Söylemek
küçük kapı. ve çan gibi ötüp durmaktan
(derbeder) = Yoksul, peri­ emir.
şan, yersiz, yurtsuz.
»*ü ^ ? j \ -»J j» jtj ^
tjÇj a 1^1 u ^
I ji t . J . .
ıTj*
( d e r-a , d e r-a y ) =
Derön = içeri mânasına gelen Geveze; düzgün söz söyliyenle-
(deı) ile ( âmeden ) mastarının rin söz söylemeye muktedir ol­
emri hazırı olan ( â-ây ) dan madıkları yere gitmez.
mürekkeptir, içeri gel, gir de­ {Ferrahi)
mektir.
cT.* ja (d e râ b fu rü şu -
- i J j j j._ı f j ' v y i U J- £ d en ) = Suya dalmak (k .) yok
b 'j . j**>. ö ' j / j ) j ve belirsiz olmak.
ıfTji «-iİBİj o t f'j ı<i. j» ji
ı ıS3j j f J» ı
f—3 rl>‘ ±3-3/ 1^ k>
ik i huy mülkün koruyucusu ve -h*
dinin yardımcısıdır. Cenabı
Beğenmeye lâyık bir Haydar
H akkın bu iki sözünü sertin
yürekli ! k i onun mertliği y ü ­
can kulağına koyuyorum : biri
zünden Rustemin adı b a ttı:
zalimlerin boynunu kahrile vur,
onun şecaati Rustem’i unuttur­
öteki biçarelerin kapısından
du.
lü tu f ile gir: onları ta ltif et. ('A m ld Lâm ekİ)
{Sadi)
( J j J j » C S L -b j* ( d e r â b _
^ * (d e râ , d e râ y ) = Çan. g ln e n e k ş i p e r i d îd e n ) ■=
(k.) Billûr kadehte şarap g ö r­
j\)\ Vı » j iü ij» s* j ı ,ji mek. Bazı lügatler sakinin ce­
iUu
malini seyretmekten kinaye de­
Bu yolun pişkini ya n i H ak yo ­ mişlerdir.
lu bilen, çandan merhaba sesini
işitir. Bisrik [*] deve, çanın sır­ lî l' '
1 (d e rrâ , d a z a ) = Deri­
rından, sesten başka bir şey
den ve dühten mastarlarından
duymaz.
{Selmân) sıfatı müşebbehedir, yırtıp di­
kici demektir ki mühim işleri
§ Demirci çekici. evirip çevirmeye ve yanlışlıkları
[*] H afif ve çabuk yürSyüglü b ir nevi düzeltmeye muktedir tecrübeli
hecin devesi. (B isu râk ) (ba.). kimse hakkında söylenir. Kai-
deye göre ( r ) şeddesizdir. ij'.o (derâzâ) = Uzunluk = jtj>
Arapçası râtiku fâtiktir. derâzi Ferâhâ=genişlik*=ferâKi
Bir terzi çocuğuna karşı: gibi. iij» (derâz âheng)=
Aslan gibi uzunluğuna sıçrama­
'jj* ' J* ' *■-*>■
<ij>> 11 IİJ> iJ ^
ya hazır § Güç ve çapraşık
işleri geri bırakan kişi (Nefisi),
»ijijj (derâz bâd) = Uzasın ve
A ferin ey kesip diken d ilb e r!
devam etsin yerinde kullanılan
Ne iy i kesiyor; ne hoş dikiyor­
duayı ifade eder bir kelimedir
sun.
{Kemâl) (Nefisi).
\* (derâz huvân) = Uzun
V

^ ( d e r â r e ) = Eşini kısknnmı- sofradır ki büyük ziyafetlerde


yan kişi, deyyus. kurarlar § Sofra peşkiri.
jijj (derâz dest)=(£.) Hırslı,
tamahkâr § Başka padişahlara
(d e r â z ) = Uzun. galebe çalarak memleketlerini
ellerinden alan padişah § Kav­
jl Jİ li.'j»- —-»> J; 3> gacı ve fitne koparıcı.
jU - c> f &-> jij» (derâz desti kerden)

N için y a tm ış uyum uşsun , kalk = (k.) Cevr ve cefa etmek,
bir iş gör, çünkü arkanda uzun yağma etmek.
bir uyku vardır. Ijt* z. wÂjj Ll-xi-
(S e l m â n ) ■ a j'j 3 afS
Jâ*U-
CJJ j*JS T"1
i£^J öl?- ö'>.^ ^ S u lta n ım ! A lla h aşkına im da-
det. Z ü lfü n ü n sevdası bizi kırdı
A y rılığ ın uzun gecesi, ruh eri­ geçirdi, bir kara k u l ne vakte
tici bir gecedir; azizlerin ayrı­ kadar bu derece cefa edecek.
lığı kederi, cana ıstırap veren (Hafif)
bir kederdir. f, ji^ (derâz dum) = Uzun kuy­
(‘!mnd)
ruklu: köpek, maymun,
Derâz kerden = Uzatmak. aij j ^ (derâz zebân) ■=(£.) Güzel
A — * liJi)
söz söyliyen, natuk § Dili uzun,
ıil ( jT j l j i » y ji- i j, kavgacı, fitne koparıcı.
j\lii ju» y ji (derâz dunbâl) = (k.)
H a ya tın devam ettiği bir iki öküz, inek.
gün zarfında kendi döşeğinde jij» (derâz şemşir) = (k.)
ayağını uzat; rahatına bak. Kılıç kullanmakta mahir ve çe­
(Nizami) vik kimse.
j's'jija (d er âz kâr) = Gücü yet- JL*İ^ J j j l j —A

miyecek işlere kalkışan ve had­ 6jt*& Cr.^jy


dini tecavüz eden kişi § Kuru A k ıllı, sarhoşa m usallat olmaz.
kuruya övünen geveze. (N üruddin Z u h u r i)
^ Cıj~& ° .' • / T • -
j aj j \ ^ d er enguçt
rf'J t-r*
ı>.Jİ'»4i J âv erd en )= (& .) Hesabetmek.
Aba, kebe giyen ihtiyar bir ju j Ijjl «/
dilencinin fikri taç ve tahta \ j j jji/.
meylederse haddini tecavüz et- ıf Uii
miş olur.
(Reiıyyuddin) Elmaslar, yazıcının hesaplıya-
cağı yahut hatırlıyacağı kadar
e - / j 'j * (derâz güş) = (&.) Eşek.
değil: pefi çok.
I j\j> (derâz nâ) = Uzunluk. (N iza m i)
JV . f i * j\ (if jlj»
^ •o"jlj <*■ ,_,T jJÜ f ( d e r b ._
d e rb â y , d e rb â y is te ) = (V-
Gecenin uzunluğunu dertlilerin rekli, zaruri ve kendisine ihti­
gözünden sor. Sen suyun kıy ­ yaç görülen şey.
metini ne bilirsin; çünkü ırma­
ğın kenarmdasın. J * J j Ö . J J ( d e rb â ri k em ân
(Sa'dî)
r e fte n ) = (k.) Yay çekmek.
^ ;ıj5 ( derâz nefes ) — Uzun
«li c » j ö U ' ı^U . jt j j j>-
soluklu (k.) geveze. »L C.—. y jj >
• "o ®' İ îu
0 ^-" J* ( , |e r â s t î n k e r- Padişah iyi yayı çektiği zaman
\ '
d en ) = (k.) Bir şeyi kendine ayı Kavis burcunda sanırsın,
(H a tifi)
mal etmek.
5u = İyi yay yapılan yer ( ba.).•

^ u f tâ d e n ) = (k.)
j . -J-5 ( d e r b â k i ş u d e n ) ==
Birbirine düşmek, kavga etmek.
(k.) Tamam olmak, tükenmek,
.ı t i jt J> JA JS Jİ
nihayet bulmak, mütaaddisi
L* <i j' jA»-
A*—
derbâki keı;den=^tamamlamak,
sona eriştirmek.
B iz birbirimize düştük. H alk
arkamızdan koşucu ve gülücü.
fSa'diJ ^ (d e rb e n d ) «= Kapı bağı §
Uftâde = uftâde =» futâde. kale.
Ferhengi Ziya
af X- jxt . :> - .
ja -». J* , ı ımm\ V ı ) pv) ı j .
u - '-'T* (d e r pes» z a n u
Jjj*
n iş e s te n ) = Dizin arkasında
Hazreti A li'nin Hayberdeki m u­ oturmak (it.) tefekkür ve mura­
vaffakiyeti gibi o Secistân ka­ kabe etmek.
lesinde neler yaptı.
(E zreki • ' ■-

§ Kara ve deniz boğazı § Bir ı ^ ( de* p e şm k e ş i ­


memleketin tabiî hududu § De­ d en ) = (k.) Gizlemek, örtmek.
niz kenarında ticaret yeri olan ® ^ i* * r ^ ^ J 0 ''
şehir. jS < .p
v « t
(d e r p ü s t u ftâ d e n , d e r püs-
( i l j i (d e rp â y e fk e n - t l n u ftâ d e n ) = (k.) Zemmet­
d en ) = Ayağa atmak (k .) sav­ mek.
saklamak, geri bırakmak,- boş­ *f < ıs**. jı! y oW
lamak.
Babanın canı! Sen de eğer uyu-
saydın halkı zemmetmekten
( d e rp â y i p il
e n d â h te n ) = Filin ayağına hayırlı idi.
(Sadi)
atmak (k .) meşakkat çektirmek
§ Suçluları, filin ayağı altına ^ ^ * cEV’’5 (d e rp e , d e r-
atmak suretiyle öldürmek. p l, S e rp in ) = Yama.
J^T J*- tJ*j
.A— ,\U j c a.'.i ajj «' a’j
L T T ** (d e rp e ri
s im u rğ v e te n s â h te n ) = \İJ)~
'Anka’nın kanadı altında yurt Çul ve teğeltisi parça parça,
edinmek (k.) yok olmak (Naşiri). talihsiz bir eşek ki çul ve teğel­
Ct.j3 tisi ne yama, ne Srgü kabul
C .-İ.U ^ Jj eder.
^Uii (S ü ztn i)
* i. -
Adalet bu devirde âciz ve yok
olmuştur. ^ ^ ^ (d e rtâ c ) = Mülhiye dediği­
(N i z a m i ) miz sebze.
üU-t-ıij. (ba.). e

^ ^ (dere) = Nakışlı kâğıt üzeri­


(d e rp e rîş ) = Kapı kapı ne yazılan yazı.
dolaşan dilenci § Bardak, kâse, 6<*s f ( derci dihkân ) = (k.)
tuğla. Tarih kitabı. Terkipçe mânası
tarih yazısı demektir § Tarihçi Ağaçkakan kuşu. (ba.)
sözü yahut mutlak söz (ba.). Burgu.

(d u rci te n g , ^ ' (d e re h te k i d â n â ) =
d u rc i d u r) = ( k.) Sevgilinin Bir ağaçtır ki güneş ne tarafa
ağzı. Durc Arapça olup hanım­ yönelirse yaprakları o tarafa
ların inci ve elmas koydukları döner. Bazı lügat sahipleri bunu
kutudur. “ masa! nev’inden meyvası
* f iV j3 insan şeklinde ve insan gibi
* f j f î (f>.j ı3'»v'j seslenir (vekvâk) denilen bir
ağaç diye tarif etmişlerdir,
Sevgilim inci kutusunun kapa­ ö'-j (ba.).
ğını: dudağını açtı, mercandan: 4 *1. j £ 1-; i f

dudağından inci dökmeye: söz l/l; üi-ja >4^ VÜ2- V*. çr-<
söylem eye başladı. -C*1
CJmâd)
Senin güzel yetiştirm en ve ter­
j> (durci guher guşü- biyen sebebiyle cihan bahçesinde
den)=(£.) Gıizel söylemek. sem izotu tohum unun vekvâk
olması m üm kündür.
*•' *» ‘ I ’ ’ * '
j j - c . 9 ? J » (d e r c u v â , ç u d e n ) (E ş ir u d a in )

= Aldanmak.
^ ( d e r h e r k e-
ı/ j\t ju» ıf'AiJ* m â n k e ş id e n ) » (k.) Kurtul­
y Ji**- j»
ması müşkül olan bir mihnete
tutulmak.
Şaşılacak şey k i seni y ü z kere
denemişken yine işve ve cilvene *»• t ^
aldandım . J (d u reh ş) = (D) nin ötre
(Enveri ) (r) nin üstünü yahut (d) ve (r)
nin ötresi; her ikisinin üstünü
^ * (d e re h t) — Ağaç. ve (h) nin tutariyle şimşek, pa­
rıltı, ışık.
*2i. s-~ j1**"i*- j»
± f Jjî ja ji iî- ^ / £-■; iİ jV.
ı/Uii ıS^.3J f -U.)
Başı yükselen ağaç başka ağaç-
lara zarar verir. Eğer bahar şim şeği senin k ılı­
( N iz a m i)
cından çaksa idi, topraktan ot
-j. değil, elm as cevheri biterdi.
( d e r e h t su n b e ) — (Minüçihri)
Derehşidcn den emir, ( fsfa . J1*- £>' J*
m uh. vas.) § Ermeniyye şehrinde J-»» (jISİo'j) İJ j . *’',»*■
JUL
bir ateşgededir. Bu ateşgede
ile Ermeniyye’yi adında Y üzünü örtme ve halkın tema­
bir Yahudi başkanı yapmıştır § şasından m uztarip olma; çün­
Kuhistân’da bir koy. k ü yüzünde beliren tüycük y ü ­
•« züne nazar ayetini okudu da
•• •
A . ^ ü f ledi.
U“ J (d e rh u ş) = Lâyık, uygun. (H a fit)

* ' S § Utanmak, kendinden geçmek,


^ > J İ (d u re h ş â n ) = Parlayıcı, duramamak mânalarına da ge­
iemean edici. lir.
b |».O- J»> j j */-■
?> u~ ~ yt û’-ü-j» o ^ j }>
ı>.' £.'» —- j j *y- t * " ö j r c j '
u*ı
O nların iki yanakları güneş
Güllüğe benziyen yüzünden seb­
ve ay gibi parlak.
(Firdevti) ze belirince: y ü zü tüylenince
f' ,3^1*jj bahçıvana gücendim. Bahçıvan
ç;) j| j ah ne yapayım , bu laleliğin
dağı kendiliğindendir, dedi.
( Yeğmâ)
Gece yarısı kılıçlar; gülm ekten
* . • *’
ağzı açılan kara Arap gi'oi par­
<~t9~ J 3 (du rh u f) =; Siyah arı.
lam ış.
(Firdevti)
• - î ' * 7 J *'
a■ * * (d e rh u v â h )= lste k , talep,
j j i = Durehş iltimas. Derhuvâst da denir
kelimesindeki harekelerle ve (Kulzum)
(d) nin esresi, (r) nin üstüniyle
Jj ’5 ıs* y j ' <iJ* *. O’. j ' J »
parlamak, ziyadar olmak.
ıi. »>> >" j> ^ 1 s »>*-
jır
Her ne kadar sana yakışanı
ı/V
istemeden veriyorsan da gönül
A y n a parıltılı kılıcın ın p a rıl­ senden daim a daha iy i bir na­
dam ası güneşin ziyasından da­ zar ürnidediyor.
ha parlak. (K em âl)
(Cami)
- - > » ; .' § Bu mânaya emir § Dilenci.
(d e r h e f g üden) =
(k.) Muztarip olmak, incinmek. ( d e rh u d g lrİh -
te n ) = (k.) Kendi menfaatini Vücudumun parçalarından her
\ gözetmek, kendi halini düşün- biri başka hastalıkla hastadır.
\mek. Dertli hekim benim hangi has­
talığımı giderecek.
(K â tım )
( d e r h u r ) = Lâyık, seza
(derhurd) de denir. »i »j» (derdi zih)«= Doğum ağrısı
j_«- i ^ (derdi mefşel)== Roma­
C i - jji- jl 4ı.jj J-.j» o ' UİİU.
tizma.
ıl-U ii'f' (derdi ser) = Baş ağrısı,
(derdi şikem ) = Karın
A y ve güneşi kıskandıran sev­
ağrısı.
gilime canımı feda ederim; zira
bu dereceye lâyıktır. r - ^ jâ <J 4.
( K e m â l Ğıyâg) f\Xs* jü-j
jrJ/£ Ja V r »jit jj

H akikat şu k i kıym etli canım Dün gece şarap satanların m a­


ona fedaya lâyık değildir. hallesinden altın vererek bir
(Sadi) şişe şarap aldım , hâlâ içki ser­
» f •' semliğinden başım rahatsızdır.
(d e r h u n ş u d e n )— A ltın verdim baş ağrısı satın
(k.) Başkasını yahut kendisini aldım.
( Ş a ir )
öldürmek istemek.
« t i İ/Ûtj Jj* i j İ
fot- ji 4li-j j\ f f e - i i j t . ily* tjf. •s'
iSjt*
İnsanlar hasetlerinden beni öl­ Şahım ! Düşmanın kanını dök­
dürmek fikrindedirler. mekte acele etme; çünkü hase­
(Muhtârl)
• dinden tutulduğu karın ağrısiy-
le kendiliğinden ölür.
(d erd ) = Dert, elem, keder, (S a d i)
hastalık, ağn.
j—*’ S—* sj J isjj
(derd feây)= (k.) Kederli,
w*—*' JİL. hasta.
ji>. iji (derd huvâr)«=(&.) Yok­
derdi bir derttir k i hiç he­ sul, hakîr, mecalsiz.
kim i yoktur. A şk hastası fer- . >
uadederse şaşılmaz.
(Sttdl) (dnrd) — Tortu, telve, kabın
J jb f i iji £ . s fi^i
dibine çöken şey. Şarap, yağ
ve o gibilerin tortusuna söyle­
r S nirse de şarap tortusu, bula-
/
nık şarap ve mutlak şarap mâ­ gibi acınma yerinde kullanıldı
nasına kullanılır. bir kelimedir.
V. &J3 IjlC-l jifi j j ^
O»Vj f.-V o 1-» m" yi' JüL
c— j;»- ■tftj»
3jy> r^*> '/ * ji ) j . ‘i)J ıf>
Vah vah gizli sır meydana çı­
ı^U kacak. (
(Hafız)
Ramazan geldi ve yanakların * r •'
rengini uçurdu. Onun gelmesiy­ . (derd& b) — Şamama: kü­
le ne sâ f şarap gördük, ne tor­ çük kavun şeklinde nakışlı gü­
tulu; bizim evimizde yinecek- zel kokan yenmez bir meyva.
ten bir şey yoktur. Ey oruç ! Türkçesi yilgiç — (6a.).
Git, yoksa seni yiyeceğim.
(Ş a ir) »I* • '
c—J-U *-*;V >j>) Jşji »ji , ** ',-5 ( d e r d â r ) = Kara ağaç —
3x. 3-^ ti.y ij* * Peşşe^ıâne = Peşşedâr=Peşşe-
jır ğâl = (Ar.) jJi i j f i § Kapıcı.
Yürek sıkıntısı ve şarap, âşıklı­
ğın icaplarındandır. H erkim de V •*
* (d u rd â n e ) «=* İnci tanesi §
bu ikisi yoksa ona aşk haram­
Sevgili, kıymetli.
dır.
(K em â l) • / ✓

(durdi) (durde) de denir. Tor­ w “"' ■> ( d e r d e s t) — Hazır, mü­


tunun durdi den alındığına şüp­ heyya.
he yoktur. Arapçası şeddeli (derdest dâden)=Tes­
(y) ile dir. lim etmek § Gadir ve hıyanet
fiiT )jj (derd aşam, etmek.
derd huvâr, durd keş)= Şarap
içici, şarabı son damlasına ka­ ^ (derdeşt)«=Isfahanda bir
dar içen mânasınadır. mahalle.
ıSS -*•* O l ' ; c . o ' —
-fci JT c£*
j l W— ^ * UİJLr«C.» fiUı ısy.j'1
ı y.'f.&f e—âJU. tç-
Nice meyhane, so f giyenlerin
*>_->!’jLr-
ibadethanesi, nice kütüphane
şarap içenlerin peykesi oldu. Dün aklı başından gitmişler
(Sadi) gibi Derdeşt’ten geçiyordum.
Gül suyu ve gülden beynim ta­
(d e rd â ) = Yazık, vah vah zelendi. Bu ne hal dedim ! O
uzun boylu, gül y a n a klı bura­ dolayıp hakkında fena sözler
dan geçti, dediler. söylemek.
( C e m â lu d d in )
(ba.).
(d e rz k e rd e n )= A çık -
lamak, gizli şey meydana çık­
(d u rd ek ) = ince odun. mak, yayılmak § Yarılmak.
0 xo +
(d e rz e r g irifte n ) =
ü*“ ( d e r d m e n ) = Derdmend
Altm’a boğmak: çok altın ver­
(m uh.). *= dertli.
mek.
• • •"
(d e rd e m e )= S e b ’ai seyya­ * (d erzen ) = İğne.
re denilen =Y edi gezginci yıl­ it-* jy j fL*.*-
dız : Kemerestu j o \ j > yi.
Utaridu Zuhre, ^ *İJJ> 'jV .1 JT j j j -,

Şemsu Merrihu Müşteriyvu Zu- oj.° .»»• o’J'J *■>)*.


hel = Ay, Arzı tilek, Çulpan, wi Ijb»
Güneş, Sakı*, Erendiz, Sekendiz. Padişahın k ılıç ve okunun,
düşm anların baş ve tenini ke­
* - î *
sip dikm ekten başka m arifeti
J ^ (d u r r l h t e n ) = (k.) Göz yoktur; k ılıcı, terzi, kum aşı kes-
yaşı dökmek § Güzel söz söy­ tiği gibi keser; oku, iğne, elbi­
lemek. seyi d iktiği gibi diker.
(H id â y e t).
(Der) ile (zen) den mürekkep
^ ^ (derz) = Yiv: İnce oyuk yol
olursa kapı çalan, kapıyı vuran
ki dikiş, ağaç, baş vesair şey­
demek olur.
lerde olur. Muarrebi de derz i \' S
dir. Bitler dikiş yivlerinde sak­
landıkları için Arapça ( j e rz e n ân ) = İğneye geçi­
derler § Küçük kız. rilecek bükülmüş iplik. Sonun­
daki (ân) nispet edatıdır.
^ ** *»•? 6 l—‘-•U* ü / Jl j ' j l j j j f ' .l.**
* (d e rz âd e ) = Değirmenin i)tjj* ^ ^ t* c.*"'*'
suyunu dışarıya salacak savak
§ Değirmende öğütülen unun, Savaşta ondan ziyade çalışm a­
içine döküldüğü ambar. y a takatleri yo ktu , ipliği lüzu­
0 ^ m undan ziyade bükersen ko­
* *** î "*
par.
u J ( d e r z e b â n d âş- (Lâmfi)
te n ) = (k.) Bir kimseyi dile jLo,.» şeklinde de görülmüştür.
Senin sarayının kapısının ,ke­
J ** (derzend) = Mezbaha ve meri padişahların mihrabıdır.
savaş meydanı gibi kan dökü­ Bu mihraba kim yönelirse on­
len yer. dan y ü z çevirme.
(S u z e n i)
*
•» ^ • t'y
(derze) = Yığın, hususiyle ( d u r n s t ) = Sağ, salim,
çalı çırpı ve ot yığını. bütün, doğru, gerçek. Karşılı­
ğı şikeste ve ğeleftir.
c—jJ a ’U j jl f
l* )jS j j a "r JÇ1
y C*—lU-*
ıfU'O.U. jji *jt *jl jı^
ı£j/'
Ovayı düren dağ hörgüçlü de­ Eğer Cenabı H ak tövbe ihsan
veleri dağa ve ovaya getirdik. ederse o tövbe salim kalır; çün­
Dağda küme küme' çalı çırpı kü bizim ahit ve paktım ız se­
yığınlarına, ovada parça parça batsız ve gevşektir.
(Sadi)
akıcı kum yığınlarına benziyor­
lardı. r f **■■** f )
(Envtri) ji »j\* j m>j

(derzi) = Terzi dediğimiz. Eğer geç olduysa acele et, çevik


ıfİJ' 15-*^ '^-'j ol. Doğru hareket eden geç gel­
Jfj* j o i -j mekten müteessir olmaz.
jîlî (Sadi)

Dar gözlülük yani hasislik ci­ § Ayarı tam, sikkeli altın.


hetinden terzi iğnesi göziyle
3İj> c-»* ■
*: j* " <>-' ^
beraber, katı yüzlülü k cihetin­ h*~^s. 1* ti-J3
den dülger keserine denk. ^JU-
(Kâânî)
\ ^ Mübarek tabiatlı ihtiyar bu sö­
* (dersâr) = içerisi görün­ zü işitti. Onun yenine bir iki
memek için kale, avlu, ev ön­ altın koydu.
{Sa'd î)
lerine çekilen duvar yahut per­
§ Tendurust (muh ).
de; sâr, perde mânasına gelen
sâre muhaffefidir. Dergâh mâ­ jW, C—jj ai) *İy *1- V
nasına da gelir.
il jL» w~~J tJU» Ne sevinçli, ne kederli, ne sıh­
w t* Jj' \ i v t* hati yerinde, ne hasta.
(NSfir)
* > ' * i*> •>
J * (derestân) = Çırağa ve­ ü J^ “1 * (dar suften) = inci del­
rilen bahşiş. mek (k.) güzel söz söylemek.
” (,k .) Kızlığı gidermek.
^ -'*** ^ (durusthuvân) = Kur- İ İ - 4 / if J» ı f jJ < îi-i
an-ı Kerimi, harflerin mahreçle*
rine dikkat ederek ağır ve güzel ı/Uii
eda ile okuyan (Kulzum). Oku­ <,1/ (ia.).
yuşu doğru ve dürüst olan ı/UI, iju-jj c-iji-u ,/Ji
(Nefisi).
m* / ^

(dereste) =* Bağış. Gönlü elm asla inci delm ek


fj*- i)'/* istiyor; fa k a t ism etinin hükm ü
j ,3»- -uf" onu koruyordu.
(C am i)
Her k im halkın suçunu bağış­ • **
larsa Cenabı H a k k ın fa z l ve (dereş) = Bir nevi ince ve
kerem i onu cehennemden kur­ uzun hıyar; defrşî de denir. (R)
tarır. nin tutariyle = ahır.
(R e iıy y u d d in )
= Derse, dereşte. ıSj> 6*r I>.•> *'
3‘S <•-.>*- >'
;• > j'ÜU.
(duriste) = Saman dökün* O nun yem yiyeceği yer bu eski
tüsü (Reşidi). ahır değil, feleğin hUşe’sinden
•> » •>
y a n i Başak burcundan, arşın
‘ <srJ» (dursetl, dursitl) köşesindendir.
= Kisrâ’nın kızı ve Behrâm’ın (H akanı)
karisi. O ji (ba.).

(der #er çn_ \ >>


(duruşt) = Sert, iri, kaba,
dena ser neşuden) = (k.) biçimsiz, yoğun.
Büyüklüğe nail olmadan ölmek.
-v'J-il j ^ - l r J> oy?
.1*JL^J j »jij Ji»JLt j *m
Ju- Sertlikle y u m u şa k lık birlikte
H içbir kim se senin gibi taç sa­ iyidir.
hibi olm adı. Hepsi büyüklüğe
ermeden öldüler. jU l*
(S e n â ’i)
S a kın iriliği hüner saym ayasın. £{/ /jeygaroter siyretli padişah!
(.S a d i ) im a n seninle m uhkem dir. Ey
ü-ı -Ajj (duruşt pesend) = K aba hikm ette Ebü lA li S in a ya denk
şeyleri beğenen, iyi şeyleri se- olan bey! A lem senin sayende
çemiyen, ahmak. emin ve m üsterihtir.
(find eki)
c-ij» (duruşt huvâr) = Kaba
ve hazımsız şeyler yiyen kişi. D ağ arasından geçen yol (^4r.)
& jj (duruşt huy) = Tabiatı w— . İki dağ arasındaki aralığa
sert olan kimse. da denir.

Sfi" ıfy* r f ) .- » U . C r *-

(d e r g â n ) Sem erkand’da
bir kasaba.
5er/ tabiatlıya lü tu f ve keremle
söz söyleme; çünkü paslanm ış
şey yu m u şa k törpü ile tem iz­ ( d e rğ e şt) = Herze ve
lenm ez. hezeyan.
(S a 'd i )

^ e r ş U<j e n ^ __ Girmek. c-j i ^<|e r ^ e |p e |te ıIj _ p en.


J g ' C - if" f s j J ’j- ’.r. cereli ve kuzulu kapı. Gelpe-
«İj-’j 3 tfj-^.;3 Cr.* ken = pencere.
J lT
t •a •'
Kapısının halkasını vurdum .
(d e r g e m ) = Şarabiyle meş­
K em al ! Bu kapının türabı ol­
hur bir yer.
m adıkça içeri girm ezsin; dedi.
(K em âl) ı 3' uf j 3
, , , • , >> o - f l i f f\,j\ J-y ^jLİJ
‘ jiU ! J ^ 3^ (d e r ti jj-
ca r e k ş u d e n , d e r ca r e k Derğem şarabını Şam kadehiyle
u f t â d e n ) = (k.) Utanmak. sabahtan akşam a kadar iç.
(S a t e n i )
§ Musikide bir makam.
3 (d e r j ) = Su bendi. Doğrusu
(berğ, verğ) dır.
e ,, . - «* J.,İİ (* r*J» /'■
w'Vy
( d e r ğ â l) = Emin ve müs­
terih, emniyet ve istirahat. 0 kadar kedere batmışım k i
«-O »Li ((t eğer hanende derğemi terennüm
!—-*£>■ ederse gam ım artar.
(M evlânâ)
' ' * • „ «ssv i • * = parıldamak, titremek ten emir
( d e rğ ü re g l ve (ism i mas.) § Şimşek.
m e r iz şu d e n ) = (k.) İstenilen
dereceye ermeden telef olmak. J-3
(Kulzuır.) küçük iken tahsil-i ke­
male muvaffak olmak mânasına Parlayıcı şimşek dağ tepesi ile
da yazmıştır, buluttan, muharebedeki kılıç
-X— j £ J * 7 W*-- gibi parıldıyordu.
V*J~" •>.' ü j y ufjjc- j> (F.sedî)

( N a şiri), ( R e ş id i) den alarak


Felek, yaşayışım m eyvasmı, is­ şimşek mânasına gelen (direfş)
teğine kavuşmaya ya n i olgun­ değil (durehş) tir deyip (Esedi)
laşmaya bırakmadı. Bu şarabın nin beytiyle istidlâl eden (C i­
üzümü ermeden telef oldu. hangiri) ile ona uyan (Burhan) ı
(Şefi') hatalı buluyor ve direfşiden
O •
ile müştakları yalnız titremek
(d e rg i ş) = Ç o k kalabalık, mânasına kullanılır demek isti­
izdiham § Bir nevi zerdali. yor.
J U *- J 4$! y j£j Jj

‘ ( d ir e f ş , d u r e f ş ) (jrlj
= P a b u ç çu bizi, operatör neşteri Ey eşi olm ıyan! Gcnlüm senin
§ Sancak, bayrak. ayrılığından, taze fidanın şid­
t r * i>J 'J' >>» detli rüzgârdan titremesi gibi
jjJ*
titriyor.
(S irâcuddin Râci)
Kızıl, siyah, sarı, menekşe
(direfşî) = Ünlü.
renkli bayrak parıltısından ha­
va bulandı.
(F irdevti)
o f - * ? ( d ir e f ş i g â v i y a n )
Bayrak "direğinin ve tolganın = Feridun Şahın bayrağının
başına geçirdikleri sırma ile adıdır. G âveye mensup b ay­
işlenmiş üç köşeli kumaş par­ rak demektir. Gâve, öküz kuv­
çası: bizim bayrak dediğimiz- vetli bir bahadırdır ki İran as­
dir ki rüzgâr estikçe kımılda­ kerinin toplandığı ve savaş
yıp titrer. Burhan tercümesin­ aletleriyle hazırlıklarının yapıl­
de yalnız "toigadır ki demir dığı Işfahân şehri onun idaresi
takkedir,, denilmişse de asılda altında olup savaş silâhlan y a ­
yazdığım ız gibidir, titrediği için pan sanat erbabının başkanı
direfş denilmiştir § Direfşiden idi. Pişdâdilerden 2ehhâk’in
zulmünden usanan ahali Gâve’y*
başvurduklarından Gâve, deri ( d e r f u lâ n g i r i ş ­
önlüğünü isyan bayrağı şekline t e n ) =■ (k.) Bir kimseye iltica
sokarak başına topladığı hal­ etmek.
kın yardımiyle İehljâk’i öldür­
müş, Feridun’u onun yerine * (derfencek) — Uykuda
geçirmiştir. Direfşi gâvân, di- ağır basma.
refşi gâvyânî, gâvyâni direfş,
gâvâni direfş de derler. A "
(derek) = Mendil, yağlık.
cA f J i/ .jl Si. öyr
ÜlAİj »y. clU V* f ' ^V *^' (derkâr giriften )
uTîU.
— Bir kimse ile cinsî münase­
M adem ki birpösteki parçasiyle bette bulunmak
m ü lk zaptına m uktedirsin; d ü k­
kânda ocak ve körük bulundur­ i 'i i f (dergâle, der
m a k gaflettir. gulâle) = Buz. Bazı lügatler»
(Hâkâni)
de oluktan aşağı doğru mahru-
J-h> ti şekilde sarkan buz.
ı/Uiİ
* (d e rg â h ) = Kapı mahallî,
Padişahın başı üzerindeki bay­
kapı, eşik. Cenabı Hakka mu-
rak, ayın başı üzerine düşen
zaf olursa hakikat, başkalarında
bulut parçası gibi idi.
mecazdır. Dergâhi Hudâ — Al­
(Nifâmî)
•Jî.1 ve .3\ f (ba.).
lah kapısı [*].
<S> («ı6**
»X*
j ( j- L p i j i (d ire fş ld e n , ı#V
durefgiden) = Parıldamak, le- Padişah ona ta zim ve ikram
mean § Titremek. iç in dergâhının ya kınlarına
em retti.
(Cami)
\ \C \
lİ\*jf ^ J (derkncâ ml^a-
Şecaat ve heybette dengi olm ı- red) *=» Nerede yakışır: istif­
ya n şah K u fb u d d in k i eliyle hamı inkâriye delâlet eder bir
hançerin kabzasına yapışınca terkiptir ki yakışmaz demektir.
güneş onun korkusundan titrer. [*] A rap ça bu m evkide kelimeai
(Huvâcügi Kirmânİ) m ü stam eldir k i b ir kim senin k a rp ve pi§-
(ba.). g âhı d em ek tir (K ulzum ).
nin rahatını bozacak bir iş
5 ( d e r g u z e j t e n ) = Af­ işlemek, zevk ve safa arasında
fetmek, vazgeçmek § ölmek. bir keder belirmek.
(Der levzine sirdâden) , (der
levzın,e sirkerden) aldatmak.
•S ** (d u rg e r ) — Bundan bozu­
j j} ö\C/.3
larak dülger dediğimiz. jj- jl
J jj* (ba.). (A r.) jU\
tijj* l) j j 3 f —ç; ^
O kâ fir vezir din öğütçüsü
X*3 J j j cJc~j
ı/Tö olmuş, o hilekârlığiyle insan­
ları aldatmış.
tfjj5 {ba.). (M e v lâ n â )

‘s '
&*~İ- (d e rg irifte n ) =Tutm ak (d e r e m ) = Para, akçe.
§ (k.) Şulelenmek. j}x\ ly^> j.
o»-— jjA çj*
C^Xj3 cri>J 3j>. \ (c-İjT
ûuu
Parasızlara para kazandırdı,
A teşim sönm üştü; yü zü n ü n ışı *
keremi olmıyanlara kerem öğ­
ğm dan şulelendi.
(S elmân) retti.
§ Tesir etmek. ( C â m i)

(deremserâ) = Para ke­


^ ( d e r k e ş îd e n ) = İçip
silip sikke vurulan yer, darp­
hane. I
bitirmek § Mahvetmek § Red­
detmek, geri vermek, t-ji (derem guzin)*= Sarraf
= Dlnâr şunıur.
' ' tjsî?
J İ ( d e r g u lâ le ) = 4^ , (ba.). ı ’ *'
* ^ (d e r m â ) = Tavşan (Ar.)
dİ!!j j < d U j 3 ( d e rH k ( d e r f î t )
(«Ujj) hemze ile Arapçada tav­
şan mânasına geldiğinden keli­
= a ; ( aiJ,- (ba.). me Arapça demektir. Farsisi
*x • > ; • cr/> hergüş’tur.
(d e r l e v l |_
\ I
n e iBİrhnrden) = Baklava ya­ ^ ( d e r m a n ) = İlâç, çare §
hut badem ezmesi içinde sar­ Takat.
ımsak yemek (k ) aldanmak §
(k.) Bir kimsenin yahut kendi­ jî y?.
jjj örjl *T" £jT (1Uf' Benim tütsüm ve ödağacım
1/ 1*jî JrJ ^
yavşandır. Parası olm ıyanın
tütsüsü böyle olur.
A ğlayıcı gözüm ün h a lini heki­ (Şihâb)
me söyledim ; c güleç ağzı bir V ’ *.i 0'
kerecik öp, dedi. E yvah / Bu ^ ^ ^ ( d e r m i y â n bnden)
dertten yıpranacağım ; çünkü bu = Ortada olmak (k.) rehin,
derm anı ele geçirmem m üm kün tutu.
değildir, dedim .
(Sadi) «JLlt eJL<
«£.Ü3fc*-
y ıi.y il»i* - v t f
y x? &J* 's K a fta n ın altında beli varsa
(/iti bendenin hırkası rehin olsun:
hırkam ı fed a ya hazırım .
K âh, cananım sensin sen, kâh,
(Hucendi)
benim derm anım sensin sen,
derdi. Bu, (ğuluvv) müy miyân = Beli
(N iz â m ı) kıl gibi, den daha kuvvetlidir.
0

<'5'^'*','5(derıiîânden)'= Â ciz, yok­ (d e re n ) = Sülük.


sul, meyus olmak (der) zait <,y» ^
olduğuna göre mânden, mânis-
ten kalmak, benzemek mâna- ( d e r e n d ) = Şekil ve suret
sınadır § (dermânde) == § Sân, mânend gibi teşbih
Aciz, yoksul, eli dar § Takat­ ifade eder: felek derend = felek
siz. (Dermândegi) = el gibi, mân derend = ay gibi.
darlığı, zaruret, yoksulluk, ta­
katsizlik dermende, .vLj* ( d e re n d e ) — Yırtıcı; De­
dermânde (muh.). riden = yırtmak tan ismi fail
j i - VVuj> (dermândeğPİ suhen) insan ve hayvanlar: yaralıyan
= Dil tutukluğu. aslan, kaplan ve o gibiler. Ku­
MM maştan kesip biçmek itibariyle
terziye de denebilir.
(d u rm ul) = Henüz kemale
ermemiş taze buğday ve nohut. J. \
#-v 1
”1o *■'

( d ir e m n e ) = Yavşan otu İğne , kesici kılıçtan iyidir; çün­


(Ar.) Ç.İ. kü bu dikici o, yırtıcıdır.
(D eh levi)
*-*->> J-'-lf j'>y j j j i j
**f.l* I (R) nin şeddeli olduğu da var­
dır.
ij>j> jO l-j O divane ansızın cezbelendi.
iiü ^jU. i!y j\ *f Bir şişeci dükkânının kapısına
4/Ul:
erişti. Şişeleri durmadan taşa
Nice yırtıcı korkunç aslan bir vuruyor, çünkü şişenin kırılış
diken ucu sebebiyle helak olu?. sesi gönülden pası: kederi gi­
(N i ş i m i ) deriyordu.
(M evlânâ)
Z <^İCjjS â e r e n j) § AhireU
= Eğlenme, durma, geri kalma. ıfL- O'.v-''* t£jl- j»-
Zıddı vt i şitâb’dır. ■iöj» y j, £&?

lA* •!/, i'? J3


ıji ts^ 3 Bir dar yerde: dünyada durur
kai rsan. ahiret evi sana dar
Yolda biraz bile durmuyordum; olur.
!F ird evs i)
atım iki konağı bir ediyordu.
(F irdevsi) Mihnet mânasına âd»f:rer<g ınu-
§ Saat, vakit. haffefidir § Derengiden den
ı»rVi; •**'-: »v. j.i J'* (Ismas. isfa. muh. vas.)
ö\? ıi'j> tr*V. t>jr J»LJ- a tj ÂiT w î) $9*
ıi^>“ >/j —-ı>‘j ■
>> y- —j j»-
Sevgiliye beş perde altından J- j*
bakarsan sofular gibi o saat
Saldırdığı vakit belâ ve şubat
raksa başlarsın.
(S ûzeni) rüzgârıdır, yavaşlık zamanında
merhametli ve dağ duruştu y a ­
§ Çan, saz, kılıç, topuz gibi ni ağırbaşlıdır.
şeylerin sesi. Şişe, çini ve ben­ ; Fı r r u h i)
zerlerinin kırılmasından çıkan V ,
ses. j (d e re u g id e ii) — Dur­
Ö-'jjî jJ J^ylı
mak, eğlenmek, gtri kalmak,
Jjjt 1/ o 1 1
*İly.l ju«- j>_İ saz telinin, topuz ve kıhcır. se­
si çıkmak (ba.).
Kâbede çanı seslendirmek m üm ­
kündür. Seni . ele geçirmek -•'si'' "• * '
mümkün değildir. (rtc rn e v e rd nihâ~
(Şeyh E hü S a i d E b ülh ayr) der.) Sarınak, dolamak, ör­
—-J j- ı/ )•- 0>
mek (k.) gizlemek, nam ve ni­
' W . şanını belirsiz eimek.
j J ö ->
.İ0j3 ^ J> tj *il
iti j «.Aaİ f
M'İf (dirne) = Suyu iyi ’-rılıç.
kendine gelemiyen kimsenin
‘ JO- i 5 )* ^ d ire v , d u re v , haline derler. Arapçada nekâ-
d u ru ) = Mahsul biçme. het; bu halde bulunan kimseye
ısyr -ojj
nâkih denir
t f J w"î j >*3 C 3*J. •>./"
jjj o îj a;-J i j î b £jj hJ" i
j ‘ î>- <jl:> t^U—
Hasımları ona geniş dünyayı
Gençliğin zevkim ihtiyardan nekahet devrindeki yürekten
arama; çünkü akıp giden su daha daraltmış.
tekrar ırmağa gelmez: gençlik (Sena i)
saadeii avdet etmez. Ekinin § Muhkem ve mazbut.
biçme zamanı erişince yeni y e ­ y otLij *S~ ^-*'1 Ojt)
tişmiş yeşillik gibi salınmaz. .Ati jlgjjh Jilj* y j' --a.,
{S a d i) [/* ç}))3 '-»J1 ı>*,J
^5j\~*i I *ü1Juc
Ia »i ( ûl« }'2 / « »
J (d e rv a , d e r v ah ) = Zünnün demiş: sermayen ken­
Şaşkın, hayran. disinin elinde ve derdin onun
-v/ı ujtiî oj1^
ilâciyle geçecek bir edem a kar­
1*1 #.L U \*j»y »ji Öj1? iir* şı nasıl davranırsın ? Onun
eteğine kuvvetle sarıl.
('A b d a llâ h ı EnfârS)
Yolcular güneş gibi serbest ve
gülerek gitmişler. Ben niçin § Doğru, gerçek meselâ • ? \ J
zerre gibi sersem ve şaşkın *=“ Filâncanın haklın­
kalmışım. daki zannım doğrudur, demektir
(H â kâ n i) . § Ayıp ve ar § Şecaat § Sert­
*.<J .'* ,] J İ T f c j lik, kabalık mânalarına da gelir.
US. J* jijja o-ij £.;>j ,>;•
lij**
Kılıcının feleğe yükselen ateşi
korkusundan bütün yıldızlar Mertebeleri ( Zuhel) Sekendiz
kendi burcunda şaştrmış bir gibi yüksek, ay bayraklı, aslan
haldedirler. gibi cesur.
(M en şâ ri Ş ir â zi)
(M a 'izzİ)
\ „ • S*
§ Başaşağı asılmış, ters § Lâ­ J ' f J * ‘L J*1'J- JS-5i ( d e rv â r, d e rv â j )
zım ve zaruıi==derbâ. = Dervâ.

( d e rv â h ) -
Hastalıktan (d e rv â ze ) = Ekseriya açık
henüz kurtulan, fakat tamamiyle duran büyük kapı. Der = kapı
vâz = bâz *= açık demek olup
terkipçe mânasından ve (der- —- jj jf- J,’'t

vâze3i güş) gibi tâbirlerden bü­


yüklük mânası anlaşılmıyorsa Gittiler ve herkes ektiğini biçti,
da ekseriya şehir, saray, han iy i ve çirkin addan başka bir
kapısı gibi büyük kapılarda şey kalmaz.
(Sadî)
kullanılır. t

O—i *J jr * î j 'j j » (durüd güften) = Selâm


w»ı ildJUt ilji" vermek, (durüd firistâ-
den) = selâm göndermek, esenlik
Şehrin kapısını kapamak müm­ dilemek.
kündür de muhaliflerin ağzını ( Pençe3i duzdide ) nin beşinci
bağlamak mümkün değildir. günü a ı ; . (ba.) § Kazımak
(Sadi) mânasını da ifade eder.
(Ar.) jjl*-*
J - f iibı» (dervâze3i güş) = Ku­ iyji—* jlU>L 4Z— ^
lak deliği.
j-y (dervâze3i nüş) = Ağız‘.
Olmıyacak saadete tamah etme,
'Uj'j* îj'jj» (dervâze3i hezârgâm) yazılm ış olan şeyleri kazım ak
= Mesafe tâyini için yollara
güçtür.
dikilen sütun. (S a 'd i)

J t ( dn.
** (d e rv â n e)= D am a çıkacak
rü d e n , d u re v îd e n , d ire v i-
kepenk.
d en ) = Ekin biçmek, ağaç bu­
V *' damak.
(d erv ah ) = (ba.). \c> j../*

• >>
^ (durüd) = Dua, esenlik, rah­ Söversen dua işitm ezsin: söv­
met (Ar.) sm-.. düğüne karşı dua değil sövme
işitirsin. Kendi ektiğinden baş­
ey.—i>-»Ji*■ j. ı*j kasını biçmezsin.
s ■»*- (S a 'd i)

Bizden Hazreti Muhammed j 4)jf o»


aleyhisselâma binlerce salât ve t/Uiİ
selâm olsun.
( S a d i) Kadın büktüğünü giyer, erkek
ektiğini biçer.
§ Durüden -= Biçmek ten mazi. (N izami)
Ferhengi Ziya 56
>* ■ Z .İ- j * T ö y .-J. - — ^
t-r^-5İ (duruş) = Operatör neşteri
jiy jr~y-. Sofular aşk tahtasını nasıl tes­
ı>'r J'jJjV
ıi jj"
viye ederler; çünkü maymuna
dülgerlik öğretmek güçtür.
Hayvanları neşterleyim dağla­ (Hucendi)
dıkları mevsimde düşmanları \ >'
hayvan gibi dağlamış ve yara­ J J J * (d erü n ) — İç.
lamış.
(S ü ze n i) ,y~>- jl Cj*j,.İ
§ Bizlengiç.
(Yaşlı bir eşek hakkında)
Güzelliğin son derece letafetin­
J’jji »j.3 jV j)j ;ı den gömleğin içinde, şişedeki
.VU LİW- V duru su gibi görünüyorsun.
ı/W (Sa'di)
Zamandan o kadar bizlengiç yy. y ^ cj*-, o" ö}j>
görmüş ki ne kuyruğu ne ku­ ç-f*w-£.^î f-*j < jiç
j UIj M
lağı yerinde kalmış.
(C am i) Benim gönlümün içi senin ha.
'. * > yalinin mahzenidir. Hâzinenin
F jU * (d u rüğ) = Yalan. viranede bulunması eski âdettir.
(Ebülms'âni)
0,"1j>- jf JİJ Zıddı biründur.
ti s j b 'r-^
j'.'j'. J3 J* 0^*1—
•• jır, i»j> (derün perver) = (k .)
Gönüi yapıcı § iyi huylu, ehli
dil.
Isfa h a n lı Kemâl bana zındık ji> (derün dâr) — (k.) Mü­
dediyse yalan kandilinin ışığı nafık ve kinli.
olmaz. Ben ona karşılık ola­
jl\c
rak Müslüman derim; çünkü
tJj. Jj j'j ÖJJJ H
yalana yalandan başka yakış­
3s-*-
maz.
(H u c e n d i) Her ne kadar m ünafık ve âsi
ise de bilgili ve bilgisiz yanın­
öj tjj> (durüğ zen) = Yalancı.
da itibarı var.
(Husrev)
J (d u rü g er) = Dülger: du-
rüdger (muh.). (dürün) —- Hububat ölçeği
§ Mecusilerin yemeklerine o- kapılara geldikleri zaman onlara
kuyup üfledikleri dua. asıldıklarından bu ad verilmiş­
' I' tir (ba.). Yahut derviş
deryöz’dan çevrilmedir, (y) ile
^ ^ 5 (d erline) = Deıön § Çıyan
(v) nin yerleri değişmiş ve (ş)
otu. Muarrebi derunec’dir § Ele-
(z) ye kalbolunmuş demişlerse
ğimsağma, kavsikuzah§ Hallaç
de (derviş) i (deryûş), (derviz) i
yayı. ^
de (deryöz) dan çevrilmiş say*
.> y jA5 A -/ mak daha uygundur ; (ba.).
/“t* Jl-»LA -*■
’J> (>.' •-c'. is^>
W
Î,V *•’ j"*? «-.£> .lV ^j

Düzen verici fik r e , öğücü dile F akir, zengin bu kapının top­


sahibolan her şair, senin kad­ rağının bendesidir; çok zengin
rinin şerefine erişmez. Her ne olanların ihtiyaçları daha f a z ­
kadar ikisine de kavis denirse ladır.
de hallaç ya yı eleğimsağma- (Sadi)
y a benzemez.
(K em â l ts mâ'il)
(derre)=Işkem be, (r)şeddesiz
§ Hallaç yayı.
de olur.
ijl j ) s* öT jj. oyr) o'jr fjj •c.jii ı f j 1
S>3J •j3 •‘-t's. ıs? J-'-ır ‘-•‘j3*. A -■*'
j. .-.I,-
Kara dağdan beyaz kar geldi
ve o bostanı siisliyen selvi, hal­ K urt sürüden yiyici; sürü ottan
laç ya yı gibi oldu. otlayıcı. Her biri kendi hırsına
(R udeki) göre durm adan işkembesini dol­
Son mânaya (d) nin ötresiyle duruyor.
(Naşir)
de yazmışlardır.
§ İki dağ arasındaki aralık. Di­
• #
limizde de dere deriz. (D) nin
^ (d e rv iş e ) — Dilencilik =
ötresi, (r) nin şeddesiyle davul
deryüze.
turası, kırbaç mânalarınadır.
» ✓
Tura bundan bozulmuş demek­
(d e rv iş) — Fakir, yoksul. tir. Arapçada bu mânaya (d)
Lügat sahiplerinin bir kısmı nin esresiyle (dirre)dir.
bu kelimenin asi1derviz’dir; (/.) Jj A’j j
(ş)ye kalbolunnıuştur, derviz de
derâviz muhaffefıdir, fakirler
Taşyürekli nam ussuzlar bay­ ve dağ ahalisi konuştuklarından
ram davuluna tura, örse çekiç ve şehirliler gibi yabancılarla
vurdukları gibi beni m uttasıl da düşüp kalkmadıklarından
döğdûler . dilleri bozulmadığı cihetle öteki
(Rühi’t Stm erkendi) kısımlarından fasih sayılmıştır.
•• I ♦** <f*T JiiU j

' ^ (dere3! âşinân) = (k.) a,'ı> j j * w*^ **""


JUU
Samanuğrusu = kehkeşân {Ar.)
•jt- H a f ı z ı n gönül çekici nazm ını,
tab'ı lâ tif olan ve fa sih söz
söulem eui bilen kim se anlar.
(derhişte) = Cömertlik,
W fo )
el açıklığı, sehavet, semahat.
Dağ arasında yetişen kekliğe
C İA j) i/*
V j> Aj*
(kebki derî) derler ki çok bü­
yük ve âdeta horoz kadar olur.
O kadar cömert ve eli açık k i *y*' *4* jl <4^4* •ÜS'jJJ
jı jhu. &
zam anede ne inci, ne para bı­
^U. »Li
rakm ış.
(Şair) Dağ kekliği dağ tepesinden
yüksek^ sesle gülüyor. B ülbül
, \ (derhem) = Karışık, çapra­ dağ eteğinden zemzeme çekiyor.
şık, dolaşık, dağınık, kederli. (Ş â h f â h i r i D ekeni)
• XI ç f <£?»-
I4JI3 I4ÂJI <H.f* *jl£ jjr iT i
(deryâ) = Deniz (derye) ve
n imale ile ( deryi ) suretinde o-
A ln ın nakşı karışm ış, gençlik kunduğu ve o vezindeki keli­
aydınlığı kaybolm uş, şim şir melerle kafiyelendiği de vardır.
gibi düzgün olan boy bükülm üş , ji !&j£-y
(1) e lif gibi düm düz olan boylar
(>) dallar gibi kıvrılm ış.
(Vaşak)
Denize gittim , daldım , inci gör­
m edim . B u, benim talihim in
(deri) = Dağ arası mânası­
kabahatidir. D enizin suçu y o k ­
na gelen (der) ile nispet edatı
tur.
olan (y) den mürekkeptir. Zebâ­ ( F ird e v ti)
ni deri dağ ahalisinin dili de­
flA j\£
mektir. Dilin bu şubesiyle köy
j' jljl» ,x.f.
[*] ı i y j İranın asrım ızda yaşıyan d e­ J t I '

ğerli şair ve siyasilerindendir. Ijj *—j f o y "- f.-'- p-r.


j» i-k.> oj»- jl &■ j* 4,‘JLİ j
Cji- £'*J İs** y* w—. 'js' l jj j»
AU vlıı
A kşam namazı vaktinde yur­ A ş k şarabiyle candan mest olan
dumdan ayrıldığım zaman Sel- susuzlar, sermestin kolay kolay
mâ ile selâmlaşmak yolu da sarhoş olmıyan kalbini deniz
kesilmişti. Talih benim eşyamı gibi görürler.
Ceyhun kenarına attığı zaman, (Hâlcânl)
üç deryadan eksik olmıyân ve
ja?) »fiijj (deryâyi ebyez) = Ak­
biri sudan, ikisi kandan ibaret
deniz.
üç Ceyhun birleştik: zira vata­
nımdan uzaklaşma derdiyle >y.\ (deryâyi esved) = Ka­
acısından benim her iki gözüm radeniz.
kan ağlıyordu. rfij> (deryâyi ehzer) «= (k .)
(E dibi Şâb ir) Hint denizi § Gök.
İşte (Edibi Şâbir) in şu şiirinde* *.r-» ıfb* (deryâyi beşre) = (k.)
ki (deryâ), (deryi) suretinde Şarapla dolu büyük kadeh.
okunur § Hakikat ehline göre i ( deryâyi Şâ­
Cenabı Hakka işarettir, mile, deryâyi sâ’ile) = (k.) tnci
jl ij» (deryâ bâr) — Büyük de­ çıkardıkları deniz.
niz, deniz sularının hücum etti­
r ji» « f b 1 (deryâyi kulzum)—■ Şap
ği yer. Sonundaki bâr çokluk denizi, Bahri ahmer.
ve büyüklüğe delâlet eder.
jj (deryâyi lacl) =» (k .) Şa­
it jl c Jlf jt£
ı/ jV !jj"i',3 j* Jî- ^
rapla dolu zarf.
jö tfiyj (deryâyi kir) <— (k .) Ka­
Gönülden külfet tozunu dolu ranlık gece § Mürekkep dolu
kadeh yıkar. Yolun toz ve hokka.
toprağını sel, kendinden, büyük
denizle yıkar. • r '
(Şâ'ib) 'T> (d e ry â b ) — Bulmak § An­
§ Deniz kenarındaki şehir; bu lamak, idrak etmek, tanımak §
mânaya göre bâr esas ve te­ Tedarik etmek, ele geçirmek
mel mânasına yakışır. mânalarına gelen deryâftenden
<J s ’kj* (deryâkeş, deryâ- emir.
nGş) *= Çabuk sarhoş olmıyan, j^ l ı/L* Jile
çok içen kimse [*]. lı JuL ji f i j,_li
[*] Sünbülzâde V ehbi'nin şu b ey ti ne ıf-*»-
k a d ar m analıdır :
B ir zaman R um da deryâkeş idik ey V ehbi A k ıllı isen gafil davranma;
Şim di İranda kan aat ed eriz çay ile biz gönül ehli isen anla yahut te­
darikli bulun. Bir daha böyle Eğer öldürürsen canımı senden
günleri bulmak mümkün olmaz. esirgemem; işte işte baş, işte
(Sadi) işte kılıç.
Deniz mânasına da gelir. (N iş im i)

§ Eyvah, vah vah, yazık gibi


»Jîjİ
acıma, teessür, tahassür, piş­
manlık ifade eder. Bunun ye­
Denizdeki balıklara benzerim;
rinde (diriğâ) da kullanılır.
çünkü balık gibi daima sudayım.
(F ehri G u r g i n i ) •&J b *„/j J*»ıS
S ^
A ^İJ5 tij** O l/
4^ O t/ttJ
(d e riç e ) = Pencere.
Ott/' ^ S* •AUf*’ Ağlam asiyle kuma renk veriyor,
JyS- JL*U> Ji esefinden başını taşa vuruyor­
İS du.
(N işim i)
Sevgili şiirim Sidreden geçtiği
yani göklere yükseldiği zaman f>2U o—2i j»
Melâikei kiram arştan başlarını I-y. »Ji-Jj (rü
ı£•*»—
çıkarırlar: onun güzelliğine me­
lekler hayran olur. Alçağa bilgiler öğretmek ya zık­
C U r /İ) tır: çünkü tohum çorak yerde
telef olur.
(d e rid e n ) = Yırtmak, para­ (Sadi)
lamak. •-îj* CjU' j* iV' gj**
J ~— & V .J X.J»
4 j*» &l \
l) •/i'j
ıS'3*J Bu kapıdan esirgemediğim başa
(ba.). (R) şeddeli de olur. kılıç değil; taç bağışlarsan iyi­
*rA*r*
dir.
(N iz a m i )
ö*
jlsli. J» o y f l t J~z y litjj
Mâna şarabını içen vecit ve l/>üi
semâa geldiği zaman elbise ne
demek; kendi derisini yırtar. Zannettim ki H âkâni bana
(Sadi)
mersiye söyliyecek. Vah vah;
ben H â kâ n i’ye mersiye söyle­
dim.
C V ? (d iriğ ) = Esirgeme, koru­
(N işim i)
ma § Menetme.
£İJ» > ' j< f \
Bu beyitte birinci ve üçüncü
j..-' .ilil .Üil diriğâ mersiye mânasında kul­
ı/Ûl lanılmıştır.
İ j j . »(diriğ hurden)=Tees-
v -ijj (j, \lıi) diyerek her gün kapına
süf etmek. giderim .
(Cami)
di j ' j C*—
—V , j 1"" U5e- - '. j - i j 3 ö ^ j i^ (Deryüzegi) de dilencilik.
oUU
/îğz/nm s im söylenm ek m üna­ (derynş)= D eryöz. Sonun­
sip değildir; fa k a t ağızdan çı­ daki (z), (ş) ye çevrilmiştir.
kan söze teessüfte ne fa y d a var.
( S e l mân)
tA j^ -5 < £ ij £ ? J ’? ' Ü « * * / " L T i- -

^.ı ji (diriğ dâşten) = Sıkıntı 3 j> i^ J il

göstermek, menetmek. ıss.j* Li-j.-. ->*


.jjT >>_ j î * *

jU< £-i->3 v ’j” J*-' ***•" Onun k ırm ızı dudağı şarap ile
wJU mücadele, onun güzel y ü z ü ışık­
Herkese lâ yık olanı ver, uyu­ la alay ediyordu. Şarap, renk
yan kim senin tatlı uykusuna cihetiyle onun iki dudağına
m âni olma. karşı mahcup; ışık parlaklıkta
(Ş â .’ib)
onun iki yanağına nispeten pek
l' yoksuldu.
(-r (d e rîv â s)= K a p ı çerçevesi, (L â m i'i)
dayağı, sürgüsü.
(diz) —Kale. Muhafız ve komu­
JL. C»—f tanına dizdâr denir.
»U j £_ .> • -t ir S
Kapı ve pencere çok m eyletti.
D uvarın birdenbire y ık ılm a ­
sından korkulur. Eğer görscydin sanki fele k ile
(R ü d e k i )
ay, vücut; o vücudun başı, o
J >*•" *c✓ dağ, kale de külâhı derdin.
^ d e ry ü z , d e ry ü - (E ssd i)
ze) = Dilenci, dilencilik. ı£>
f'.y C/.J-S' 1^»- ıf' jbjaj *s'{S*j-> u*;.
J.-A- .J*» I
C^y t S î - ^ ö*.” " /. (*” ?■
•J İJ »■* J1 J> s , f j j J 5/> hırsız kale m u h afızından
ûj*ı__)A o l.) ** ^
kaleyi çaldı, ne yam an hırsız
>iW
ki kale m uhafızından kaleyi
Yarabbi! Senin en hakir bir çalar!
dilencinim . G özüm ululuğun (Ebü Sa 'id )
sofrasındadır, ya n i ondan f a y ­ tü jo (diz eftâ) = Şâpör’un Fars-
dalanm ayı umar; dilencilik ile ta yaptırdığı bir kale.
jji> j / ji nal çalacaksın. H ırsızlık eder­
jj ,j jj *.14 X sen gel de lacl cal.
ı/Uy (M evlânâ)

Ortası nurlu E ftâ kalesini Şâ jliil jjj ı 3jJ ( duzd efşâr,


pür yapm ıştır, derler. duzd efşere) = Hırsıza yatak­
(Nizami) lık eden kimse, hırsızın ortağı,,
m+
şeriki, yardımcısı.
(dez) = K öşk, çardak.
ı•/** j' 0*3 J*
* .* ^jjiî <ı* ı
(duzd) = Hırsız, uğru. Lüİ
fiP* >y9wTİjİİa *► O çalar, ben utancımdan eririm;
7fi’1 »j* û 'j ' »£. ■•>. ıT bu, hırsıza yardımdır; utanma
i 'V değil.
Senin inayetlerin bizimle bir­ (N ifâ m i)

likte oldukça o alçak hırsızdan Her ne bulursa uğrulıyan uğru


nerede korkulur. (I^elımî ve Nicmet).
(Mevlânâ) t
i v j 3 ( duzdiden ) = Çalmak,
**Xj ö'»> y? 'r-i / birinin malını hile ile yahut
j l jLl*a j 'JU ljla zorbalıkla almak.
ulü ,*»)> (duzdide)=Çalınm ış. Duz-
Benim her gece uykum hırsız­ dîde nigâh — Hırsızlama bakış
lar gibi yaşlı gözümün etrafın­ ki gizli bakıştan kinayedir.
da dolaşır; gönlümü eleminle c._ju£i' jJ-iy~*
uyanık görünce geri döner: yine —h'y. r.&* ita
kaçar. w)ll»
(Nifânı) Sana gizlice bakışım hakikaten
•U f" *İ" ✓* tatlıdır. Gözüm yere, nazarım
t ib jf Jj*- tf jjV sana müteveccihtir.
ıS-^~ (T âlib)
H ırsıza merhamet eden kimse ^/ I/
bir kervanı kendi eliyle vuruyor ( d e z d e m e ) = Seb’ai sey­
demektir yare: Eskiden yedi tane sanı­
( S a d i) lan gezginci y ıld ız .
§ Duzdiden =» Çalmaktan emri
hazır, (İsfa, muh. vas.). ■±ı:J ; ( d e z e k ) = Sarık § El ve yüz
Sİ J cH jiç l r e'^*- ,> j silecek şey, mendil.
O» V. ıtJi» J f X
L’V J »Jt* if' t>* o»'
tfj
Bu eşeklerden ne vakte kadar
Ey benim nadide güzelim, ey >^T > t •ıf'T > ( duj âbâd, duj
Rey şehrinin ünlü güzeli l Du­ agâh) = Çirkin, korkunç, kız­
dağına değen şarabı mendilin gın, huysuz.
uciyle sil. y j t JL^l JjJjfj
( R ü d tk i )

(D) nin esresiyle kalecik mâna­ kİ J


sına (diz) in küçültülmüşüdür.
Onun bir kölesinin geçtiği or­
mandan kızgın aslan pek çok
*1 **^
* ( d iz m & r ) — Azerbaycanda zaman geçmez.
içinde kurşun ve lâcivert ma­ (F e rra h i)
deni olan bir yer, lâciverdi diz- f\> Alil y w^-îj
mâri dedikleri lâcivert madeni öV* fsrr- y?
oradadır.
jlf ^ jj jy

t •'
(d ize n d î*)c= S a n k i, gûya,
•Senin kılıcının sarsıntısından
hemen hemen o, mânasmadır ki
Berber dağında ruhu üzen kap­
zan ve tahmin yerinde kullanı­
lan daima civa gibi titrer, en­
lır.
gin denizde korkunç timsah
c r i’J ı* * -4 J1
Cr* J-“ * anka gibi gizlenir
(‘A b d a l v â t ı i Cebeli)

Her ne kadar vefada benzerin r\f\5> < ,f t f j» « > (dujâ-


yoksa da zannederim ki kadri­ gâm, dujâgâme, dujgâm, duj-
m i bilmiyorsun. gâme) = Sofu § Harem ağası.
(R â dekl) Duj agâh mânasına da gelir,
:* : (duj âlüd) = Korkunç.
^ ( (d n j, d lj) *■= Çirkin, kötü,
j» •jjİT j» s>. Si
murdar § ö fk e , sertlik [*].
.*»_>■ ijiU. i / ’ cji» jJ j.
ti
J>) liV 4İ.
Cenkte korkunç bir ihtiyardır
H alkı yum uşaklık ve sağlam ki erkek aslanla harbetmekten
fik ir ile elde elti. K in ve şid­ arlanır.
detle, sebatsızlık ve sertlikle (H u sre vâ n i)

değil. çuT > ı > ( dujâhenc, duj-


( F eh ri)
â h en g)= K ötü huylu, korkunç.
§ Kale.
[*J (R e şid i) (d) n in S tre siy le d a h a d o ğ ­
r u d u r d e d iğ in d e n b u n u n la te re k k ü b e d e n
k e lim e le re o h a re k e y i k o y d u m .
Ona hançer ve ok tesir etmez. gatlerde günahkâr yerine (per-
Korkunç bir dağdır. A v değildir. hizkâr) sofu yazılıdır.
(Esedi) ı t ( dujpih, dujpi,
§ Çabuk giden ok (ba.) § dujpih) = Azada beliren yum­
Çatal başlı kısa mızrak. ru kı bez denir. (^4r■) #jt. Bu
kelime mürekkeptir. Duj = çir­
wC f i J b î j i Ü .j
kin, fena. Pih ve muhaffefi olan
jUjj cH’ y
pi iç yağı demektir. Münase­
bet açıktır.
Sen çabuk giden ok ile. kapla­ f-j* <ı/> <,<-» ( dujhim, dujhi,
na dağı, tim saha koca denizi dujhinı)=Him Arapça ve Fars­
dar edersin dar. çada huy, tabiat mânasına gel­
ÇUnjuri)
diğinden dujhim fena tabiatlı
Dujâheng = Efrâsyâb’m Key- demektir. Ötekiler bundan mu-
husrev’den saklandığı mağara, haffeftir.
jij. > (duj berâz) = öfkeli. jiy» j J y\ C.1.-13 j f ■
j'-'A .»i,-. ■t—1 y
u f xj j 'j ' j>
£*'y y- 0^
a*~-' r_ ıs^> j' -O jl ^
J ^ >.*
Dağ üzerinde hışım lı bir kap­ Karşına düşm anın da çıksa sen
lan gördü k i feleğin aslanı kibir atını üzerine sürm e ; onun
(E sed burcu) onun kininden âciz yanm a öyle alçakgönüllülükle
oldu. g it k i tabiatı kötü huyluluktan
(Ebü Şettu r )
iyiliğe dönsün.
§ Olmıyacak şeyleri istiyen ( Fehri G urgâni)
kimse § Ayıp arayıcı. § Çok defa cellât yerinde kul­
s t \» (dujberü) = Kaşlarını çat- lanılır.
miş, öfkeli. #
y.jj.j u f \j
ji>. l/ lj c—
Keskin kılıcını çıkaksın da onun
vücudunu parça parça etsin
K avga kaşağısı bir suratsızdır
diye cellâda emretti.
k i kükreyici aslan ondan çeki­ (Firdevsi)
nir.
{Ebü Ş e k ü r) Zindancı, kale bekçisi mânala­
Berö = Kaş. rına da görülmüştür.
o
(dnjpesend) = Fenayı be­ •it *
ğenen § Günahkâr § Güç be­ "i' (dijik) = İş işlemekten elde,
ğenen, müşkülpesent. Bazı lü­ yürümekten ayakta peyda olan
kabarcık § İp ve ibrişim büker­ •U
ken peyda olan düğüm. (d ijen ) = Tadı sert ve kes­
kin olan şey. (D) nin ötresiyle
“i
öfkeli (Reşidi).
( Ç-** (d ije m , d u jem ) = Ekşi
yüzlü, kaygılı, hasta, düşünceli, *• *
sersem, perişan § Öfkeli § Si­ (d ijen d ) = dijen = Hışımlı.
yah, bulanık, karanlık. (Naşiri) dijen ile birleştirerek
İnsandan başkasına da söylenir. sert, keskin, tadı kötü, öfkeli
demiştir.
»U^ıL >_»• t> j
-*•’> »A {£:* Cr^
J’ J » j f r$: oW>y” JıJi o l- ’ ^
ı£X-l LjiJoJ
-
Günah yükü her şeyden ağırdır; H uyu sert insanla konuşma ki
zira ondan ruh hastalanır, gö­ senin tem iz tabiatın bozulma­
nül kararır. sın.
(E sed i) (,L e tîfi)

,*r"l *m* *! 1'


rj3 j ? *-*’ C -5 (d e jv â h ) = Kabalık, sertlik
<Sj*> § Eyvah, yazık. .
Ey padişah! Senin adaletin za­
manında yârin zülfünden baş­ U * ( d ijv e n d ) = Fâsık, kötü
kası perişan değildir. mezhepli.
(Fehr'i)
J lt y y Ûl-V V l»j' >JJ3
ri*. Jj'j o','.* ÛSiTj ıj'j\ C—JJİ
jO. j*. <ir- j.'»_,SC ı"îjj

A kıllı mütedeyyine bizden se­


Evvelâ Iran bahadırları el bir- lâm olsun ki fâ sık lık tarikin-
liğ'yle hışımlı yahut kara aslan dan ve mezhebinden uzaktır.
gibi saldırdılar. ( Z e r â iu ş t)
( F ir d e v s i)
3 ,* a , *• • .» I * 1 i >İ
(^ (d ijm ân , d ijv ân ) =
Eyvah, yazık gibi teessüf ve • >l '• } l
tahassür mevkiinde kullanılan
kelimelerdendir. (Reşidi) ye gö­
( d i. h u ^
re birincisi (d) nin ötresiyle
(dujem) ile denk olup İkincisi d ij h ü h t, d ij h ü h , d ijh u r c ,
(d) nin üstüniyle yazdığımız d ijh u h t g e n g , d ijh ü h t g en g )
mânayadır. = Beytülmukaddes. ( Naşiri )
dördüncüyü üçüncüden bozul­
muş sayarak (Burhan) ı yanlış •*T J \ Kf f
buluyorsa da muhtelif hareke­
lerle Şerefnâme, Cihangiri ve Cenabı H akka şükrün uhdesin­
Edatulfuzelâdan naklen ŞucOrI- den çıkmak, ya n i Cenabı H ak­
de vardır. ka hakkiyle şükretmek kimin
y j\ J-* er*-* elinden ve dilinden gelir.
(S a d i )

§ Fayda ve menfaat § Zafer,


Beytülmukaddesin m uhiti Buh- nusret, galebe, üstünlük.
tunnaşşar [*]’ dan harabolduğu
«ili w—
X ^j
gibi söz dizisinin kâbesi, senden - it*. r**?* <s>s •=*-j j~"
haraboldu.
(Şair)
Ş im d i aslı kötü düşman galebe
-L.1 it
çaldı, yiğitliğim in ve çalışma­
mın bileğini büktü.
(S a d i)
Şam dan, ismine Beytülm ukad- § Yüksek mevki.
des dediğin D ijhuht Genge gir- I»1-» (j
di. r'».» ıj*“- crVjv.
(Firdevsi)
wX 1j
Ca—1.x*Î o»j*j>j *-T3lî ^ S âm ’ın oğlu Destan yüksek ye­
re oturmuş, dergâhında büyük,
Ş im d i S ilm , harb etmek fikrin ­ küçük, el pençe.
(F ird ev si)
dedir; çünkü Beytülmukaddes § Güc ve kuvvet.
hatırına gelmiştir.
{Firdevsi) w—^
O ■»ai
(Reşidi) de ikinci harf (z) dir.
e «-
Aşıkları öldürmeğe gücün yeter;
(des) = Eş, benzer, menent.
kılıcı çekmeye ne hacet.
a-f 'S ^ •*') •>■
.»*>' (S a d i)
l / J f>. «P" f j j
ıf O '-*'0 'j j j '1;'.
5^ îjjj'» jr ıfj'? s j^ 1
Savaşta m islini, mecliste den­
gini hiçbir kimse ne gördü ne Kârün gibi hâzineye gücün
görür. yetse de yani hazine sahibi ol­
f'Unşari)
(D) nin esresiyle (muh.) san da oğluna sanat öğret.'
6 S (S adi)
i£jb ^*lT L;
(d e st) — El. (J-* jl rJ\>
[*] A sûriyye ile B âLilistânın hüküm darı.
Gel bakalım , kılıç ve kadehten
neye m a liksin ; çünkü ben bu­
jj& y l
nun her ikisinde ku vvet ve k u d ­
ret sahibiyim . Peşinden başka alışveriş etme;
(Nifâml) çünkü veresi uygunsuzluğa se-
bebolur ve konuşm ayı keser.
Filânın bu işe gücü yeter ye­ (EbS Şekâr)
rinde oy» i - i j e *..,>;>*»» derler.
§ Tarz ve üslûp. ü>_& jUji (dest ezcân şusten)
= Meyus olmak, ümidini kes­
&jSlı j Jı •t'-'i'4. ^y mek.
& / s * ji i- j (dest ez sergiriften)
u»t = (it.) Şefkatsizlik göstermek.
Sen ok gibi kirpiğinle öyle bir o-T c- j (destâs) = El değirmeni.
tarzda gönül avlıyorsun k i sen 1w.—* y
baktıkça âlem bakışına avla­ CT1*, \ yş

nıyor. J j r*
(Yeğn ıâ) Senin him m etli eline karşı gök,
(«»u ı *u. gibi terkip­ su değirm eninin ya n ın d a bir el
lerde bütünlüğü ifade eder ki değirm eni gibidir.
(S â z en i)
bir takım elbise, bütün bir ev
demektir. ( dest efzâr ) = Sanat
(fl'.o Z ifc ,-Ij *f ^ y - sahiplerinin ellerinde kullandık­
l) fl ^Iji ları keser, çekiç, rende, biz gibi
J^r-I JS' aletler.

Eğer benim bü kü k belim in doğ­ Vj'jil C--» «u-


rulm asını istiyorsan bir takım
*y
elbise ile bir baş hayvan ver.
(K em â l İsm a il) A s ıl hüner cöm ertliktir, öteki­
lerin hepsi, her parm ağında y ü z
(tf>ı i-oSİ ı - - jıSTt) gibilerden, hüner de olsa alât ve edevat
kerre, defa mânası anlaşılır Bir kabîlindendir.
el oyun-, bir el tabanca gibi tâ­ (Kâtibi)
birler dilimizde de vardır § Ve­
autu (dest efşân) = El cır-
zir § Endaze, arşın mânalarına
pıcı, raksedici, köçek.
da gelir.
vt_> (destâb) = Âbdest (ba.).
(destâ dest) = Peşin=.
pişâ dest. Karşılığı pesâdest—
veresi. Haberin y o k mu? Ş im d i bahçe­
de ağaç dalı, gülden senin m üj­ y.j' (dest âviz) = Bir şahsın
deni işitti de oynadı. iddiasını ispata vesile olarak
( Mevlânâ) getirdiği ve güvendiği her şey,
u.ü\ --3 (dest efşânden) = El küçük armağan.
çırpmak, raksetmek. o-.. j.*-
•S>!J C—I - i j» 4-* L
lT.5’- j-J..— v j “ ' o> ■
'»- £i?
<C'.îafc ö’1—*' c—> ^ .*«>1 j jt

ÜİL.
Ödağacı olm adığı için söğüt
M adem ki elde hoş bir saz var. ağacı getirdim . Karayazım la ak
M utrip! Güzel bir nağme çal saçlarım ı getirdim , neyine gü­
k i el çırparak gazel okuyalım ; veniyorsun dedin; senin herkes
ayak vurarak salınalım . h akkm daki merhametinden ü-
(Hâfıı) m itleniyorum .
(Ş a ir )
§ T erk etmek, yüz çevirmek,
geri durmak § Açıklam ak. J 1İ-İ.J j;îi
’- J l i C*— » C --V J £

..'tj-_ jl -l*Î ja— p-J»


a, L ls (.îJ-)’ '-""j.

L*V Kapına y o k su l ve yaralı ola­


rak geldim. M erhamet et; çün­
Tab'ına usanç geldiğinden on­ kü senin sevginden başka ar­
dan vazgeçti sırtını döndü 've mağanım uoktur.
onu terk etti. (Kâfız)
(M e v lâ n â )
§ Yapışmak, sarılmak, sığınma,
tfü-ij/' (dest endâhten) = El iltica.
atmak (k .) yüzmek. c.—x, ,j>tj j
j,u ı --■> (dest endâz) = El atan 1j o.*
(k.) zulmeden, tecavüz eden § ı.;.
Y ü zg e ç § K öçek § Yankesici H ani yârin z ü lfü zinciri k i ona
§Y ağm acı § O k atan § Biriyle sarılm ak suretiyle belki bu ters
yan yana giden kişi § Meclisin ta lih ’m i döndürmek m üm kün
üst yerini döşiyen kimse. olur.
( Yeğmü)
c—•> '-l’ -Hİ-*j jl:»
İj SjJ's. w—>1 *İ" jl (dest bâz) = Tavla ve
öU- şatranç gibi oyunlarda çabuk
M ıilkten zu lm ü öyle bir kaldır­ oynıyan oyuncu § Ei ve avu-
dı k i kim senin doğanı güverci­ cundakiııe oynıyan kumarbaz.
ne saldıranıadı. iSj\, (dest bâzi) = Oynaşma,
(S e lm â n ) mülâabe.
c -ı *-> (dest bedest) = El ele, İ jj / a (dest berâverden) =
elden ele (/t.) ara vermeksizin, El kaldırmak (k.) dua etmek,
çabuk § Peşin. şefaat etmek.
ir, O—Jj C-—* J*j j\> 4".
C^j •, >jjı.' ö'^ <r
iv-1*-*

M ülk ve saltanat nasıl bize Ge/, gönülden bir el kaldıralım :


elden ele geldiyse böylece başka dııa edelim; zira yarın toprak­
ellere gidecektir. tan el kaldırm ak m üm kün de­
(S a'dî) ğildir.
(Sadi)
ö>... j—j, (dest bedest burden)
= E lden ele götürmek (i.) hür­ § Terbiye etmek § Galip gel­
met göstermek. mek § Dtıa etmek.
ö»ı> (dest bedest dâden) wT /I ö'jt
— El tle vermek (&.)çok hoş- ~ j c~> f ’z*jl' V
lanıldığ: vakit söylenilen bir
sözdür. İttifak etmekten de ki­
O âsi buluttan öyle su dökerim
naye olur.
k i bir daha güneşe galebe ede­
j» y -o" y .f mez.
\iJ^T f J (jİtX^X ( N iz a m i)

(dest ber ebru gi-


Senin haremsaraymo. saçtığım liften) = (k.) Bakmaya daya-
medih incilerini elden ele yani namamak, bakamamak.
kem ali hürmetle haremi kibri-
ya ya kadar götürürler. y wt*î jJ
(M ehm ed Can)
C*-i <A^ ^
s-*

İ J J » t<ıl J Güneş senin güneşini ( güneşe


benziyen cem alini) gördüğü za ­
man ihtiyarı elden giderek t a k ­
Senden güzellik metaı,ıı bizden
m aya dayanam am ıştır.
can ve gönül akçesini el ele ( Mi r Necat)
verelim ya n i çok hoşlanacak
zam andır ki alışveriş kutludur. öV ...... ( dest berber nihâ*
(M ir Yehyâ) den) EÜ göğüs üzeıir.e kov­
mak, divan durmak, selâm ver-
j'-t* . j.—i ı j w—■> (dest
inci-.
bedendân geziden, dest beden
dân kemlen) = (k.) Pişmanlık,
tahassür, ıeessüf.
Görmez m isin k i m evki sahip­ riften) = Utançtan el ile yüzü
lerinin huzurunda m edih ve se­ kapamak.
na ederek divan dururlar.
(S a di)
X t 11»' >y- ıiSs. >’
... o- j (dest ber puşt
çenber kerden) = Kabahatlinin
Seher v a k ti saba rüzgârı onun
her iki elini arkasına bağlamak.
yüzünden örtüyü açınca güneş
j.s / 0-3 ( dest ber terkeş
ik i eliyle kendi y ü zü n ü kapadı:
zeden) = Elini ok mahfazasına
onun parlaklığı, güneşi utan­
vurmak (k.) harbe hazır olmak.
dırdı.
»T s i i! W j s / } ö ’j (Şaib)
t» i ıs“ ‘ '- * • * J J
o-o ( dest ber ser ) = (k .)
i-' Eseflenen, hayret eden,
O keman kaşlının i'ştiyakiyle
y —i
gönül yırtm acından ah okıınu
r*J. > '> . j —
çektim , âşıklar sırasında yine
mücadeleye hazırlandım .
{Âşef'i) Seni düşünerek bir köşeye otur­
§ Kendini süslemek, bezem ek muş: kâh düşünüyor, kâh şaşı­
§ İddia etmek § Şaşılacak bir iş yor.
( B e d i ' ı i S e m e rk e n d i)
görmek.
{5 Selâm
J».- ( dest ber dil nihâ-
den) = Teselli etmek. jl'.' (dest berenetn) == Bi­
i,.' oUv c.-> (destberdehânbur- lezik (ba.).
den) = ( k ) Bir şey yem ek .§ c> f o f-
■ j.j c—ı (dest beziri
Teessüf etmek, pişman olmak. zeneh sütün kerden) = Eli çene
ojW-' •=«> (dest ber röy altına destek yapmak (k .) dü­
dest nihâden) = Hiçbir iş g ö r­ şünmek, şaşmak, teessüf etmek.
memek, tembellik etmek.
öi'-JS, Olî*J.4 -'J 'jj
ad; ıjT jC i.r Ijiji. ,1' by— • j / ' c . o s jj,
« i• •j'y ı ıS)j-, J j»-

_;u
.Onu kan dolu gözleriyle düşü­
Ferhâd el çabukluğiyle adını nüyor, gördü.
yü k se ltti. Ey gücü kuvveti y e ­ (Firdevsi)
rinde olan! İşsiz durma. üsV (dest berkefş ni­
(Şaib)
hâden) = Pabuca el koymak
6}jj. (dest ber röy gi- ( k .) Hürmet etmek.
«-! *-> (dest beste) = Eli bağlı (K öpekler) etraf m da halka teş­
(k.) hasis, âciz, mağlûp § El k il ettiler; başları ellerinin üze­
bağlamış (k.) namaz kılan, hiz­ rinde oturdular.
mete hazır. (Nifâmi)
C.-J j i i ı o-> ( dest beşâhi ef-
t —3 42-3 kenden), ö»j j^itı c~.» (dest beşâ­
t#Uu hi zeden) =Y eni bir dost sev­
H izm etkârlar, etrafında hizm e­ mek, yeni bir arzu beslemek.
te hazır; her birinin elinde des­ ili" o y ? ■ 'O ./ j*

te deste gül. ti^y—


1 j-^ ^
(Nifâmi) w)U
^ o-» (dest bend) —Kadınların Teslim iyet eteğine sarıl k i as­
inci ve lacl gibi şeyleri ipliğe ma gibi her zam an başka bir
dizerek yaptıkları kol bileziği. dala el atm ak; başka birini
sevm ek olmaz.
&jxe. (Şaib)

Erguvanı dilberlerin eli gibi Cm) - ( dest bekıse


bilezikle dolu görürsün. ve caşk bedervâze) == El kese­
( Muhtarı) de, aşk kapıda (k .) parayı aşka
tercih eden kimse.
§ El ele tutuşup yapılan rakıs. öj-k: •=*-» (dest birün kerder.)
'j li'j"' ö'js. J*~. = (k .) Harb ve mücadele et­
mek, savaşmak.
f p ' 03 Ji C—J r t-.f l-
Her sokakta hanende ve sazen­ ı*;: r ’ i) ıiy-J3 * J j

delerin sesi; her bir köşede rak­


kasların el ele rakıslurı. Gel birbirim izle savaşalım . Z ır ­
(E s e d i)
hı tere, kılıcı kana batıralım .
-C- w«>d L* (Şair)
x » j' S -ıİJtvtıj j —J-.
§ Alâka yani ilgiyi kesmek. Eli
kesmek mânasına da gelir.
B ir saat raksediyorlar, gül ile
(d e st puht) = İnsanın
alay ediyorlardı.
(Nizami) kendi eliyle pişirdiği yemek.
§ insan yahut hayvanların hal­ u-i) c-—Jİl y r-r“ j'
öl-ız* 3y" ✓* J**
ka teşkil etmeleri.
.İİXmJ »i»*
Her kim a kıl sofrasında bilim in
konuğu olursa ancak senin ta -
) F»rhengi Ziya 57
biatinin eliyle pişen yem ekten
lezzet a l i r . L ajb ■
**
l* 4 î j b 4" J.». ,>.jl uîjl j
ÇUrfİ)
Uâi

;.'j' e—-' : sjjS' >.">-» (deS B izim gibi böyle kim dua eder;
perver, dest perverd, dest per- bizim ağladığım ızdan ziyade
verde)— Elde büyümüş, elde kim ağlar
yetişmiş: z,-,\ c-s denir (N iza m i
ki bu, onun yetiştirmesidir, onun § Dilenmek.
elinde büyümüş, yetişmiştir, ^ (dest çep) = Solak, (t) nin
demektir. esresiyle sol el.
s o- j (dest piş dâşten)= ...j» c~o (dest çerp) = Zengin.
Öne el tutmak (k.) menetmek. ^ (dest çerpi)=Zenginlik
§ Yardım.
y -' S y j- is j l w 1_r~> ,>_! f C ? j . c~» (dest her) = Eşek çükü
'i J l j r S ■S' .J- *-*U- c-t** (k.) fena sövme.
w-0 *4^.'* ‘ J>'/ S
er*. j "■--1 Jj

Tavus tüyünü m u sh a fla n n yap­


H içbir kim se öne bir kuş ayağı
rakları üzerinde gördüm . Bu
getirmedi. E akat sövüp saym a
m evkii senin derecenden fa zla
haddini aştı.
görüyorum, dedim . Cevap ola­ (Sadi)
rak: sus, güzel kim se her nereye
a ya k atarsa mân: olm azlar dedi. c~i ( dest dâşten ) = Geri
(S a d i) kalmak, alıkoymak.
jJ/ f'fv j’
§ (Behâri Cacem) izaz ve ikram a»J( f ,'jr j ^
etmekten kinaye demiş ( c~.» JaİL
c*_* suretinde yazmıştır ki
Dileğime ulaşırıcıya kadar is­
izaz ve ikram ederler demektir.
temekten geri kalm am ; ı/a canım
Menetmek mânasını da (Şâni)
canana erişir, ya tenimden a y ­
nin şu şiiriyle ispat etmiştir:
rılır.
(Höfız)
I ——3 c - i ^ w’1? f 1 § Galebe etmek.
S ' Ü ^ T ji w —> i h * j T 0 ^ —İ” -1—*>

Eğer utanma bana engel olma- &ı.ir ^,-'ı j» ( dest der ast in
iiııjdı heves, beni seninle bir­ dâşten, dest der âstin kerden,
leşme ateşine atm ıştı. dest der âstin keşiden) = (£.)
{Şani) işlerden el çekmek, vazgeçmek
§ Dua etmek. §Eli gizlemek.
0> J İ J J» £ - . > i lİ’- I » j » —- i ı • i- » K aygı benim adım ı a n m rijz
İjV>4 j> (dest der beğel büden, nasıl cüret edebilir ( ! ) el çırp
dsst der beğel dâşten, dest der k i benim kaygım olmadığı gibi
beğel nihâden) = (k .) İşsiz kal­ kaygı çekiciye de ihtiyacım
mak. yoktur.
jfji ( dest der gil dâf- (Meolanü)
ten) —(i.)Tam ire hazırlanmak. yj w.» ( dest zen ) — El çırpan
J i jijjs u r ~ ~ î' -î** * ■**
( k .) zevk ve şevk sahibi Ş Ha­
r~* j * tft u ^ J» nende ve sazende.
J—
H er ne. kadur vücudum u tam ir i)J -r'J1”"*f!î <&
ediyorsam da gönlüm den gafil ı/lü
değilim , tam ire hazırlanıyorum K ıvrım kıvrım saçlarını sa lı­
şaşırm ış değilim. verm iş. B iri raksedici, biri el
(Ş a ib )
çırpıcı.
frj •*-/■ji (dest der kise ze- ( N if â m i )
den) = Eli keseye vurmak (k .) § El vuran (k .) nedamet eden,
bağışlamak, ihsan etmek. pişman olan § Bir şeye teşeb­
j f j» c-j (dest der gulu ker- büs eden.
den) = Rezillik etmek. (dost şusten) ■= El yı­
j w_i ( desti râ s t) «= Sağ- el kamak (&.) terk etmek § Ümidi
§ (k.) Büyük vezir § Asker ala­ kesmek.
yının sağ kolu. vf'
Cm** J* f.y~\ £Â—Ijj

Şâhruh sağ kolu süslem is, h a ­ E y göz! S u yerine kan dök k i


zırlam ış. yaşam aktan vazgeçeyim .
(Hâtifl) (' ism et)
Sol ele desti çep derler. J.A&* J J* ı £ l f 4"
o t O—» !ty~\ ö* J 1 y r.;~ y j ı/O** j< J - u*
^rly} jV" j*
l’V £y taşyürekli sevgiliden gönlü
VJ. (te.). y ık a , y a n i vazgeç diyen kim se!
z~i (dest zeden) = (/fc.) İki el Ben onu sevm ekten vazgeçm i­
ile usul vurmak § Şevka gele­ yorum . Sen benden üm idini kes.
rek el çırpmak. (S a d î)

£•* ^t/lT x-*L


(dest şiken) = El kırıcı
f t j i . J j > . JÎ-» (k.) bükülüp süslenen zülüf
l 'V (Nefîsı)
(dest şüy) = Elini yıkı-
yan kimse § El yıkanan su ve J :- »a.» j\ j l i ij « fj.î
sabun gibi şeyler § El yıkanan S*
yer: leğen, tas. G ül, dikeniyle nergisin gözün­
* u c~» (dest şüye) = Hekimle­ den perdeyi kaldırm ak için eli
rin ıstılahında elleri ilâçlı su ile çabuk usta bir hekim gibi be­
banyo etmek (Nefisi), zenm iş olarak ırmağa gelir.
ö»/- (dest şelıb kerden) (F elek i)
= (Ar.) Mahlûkun önünde el (dest guşâden) = El
bağlamak (Burhan). açmak yk.) ihsan etmek. c..> ,»ıt f
c-.» (dest şelibı kerden) (guşâde dest) = Eli açık, cömert.
= Hizmete hazır olmak, divan c^.» ( dest keşiden) = El
durmak (Belıâri Cacem). çekmek (k.) işten çekilmek §
El uzatmak, el sürmek, teşebbüs
ufl!iî etmek § Dilenmek.
K im senin huzurunda el pençe C»*»*
jjj «ib y Jt*
divan durma.
(N ifâ m i)

üUjTjj (dest furO küften) = M evcut olan şu sanata teşeb­


Güreşe hazırlanmak. büsüm, bir gün senin önüne el
uzatm am ak y a n i senden dilen­
(destek) = Elcegiz. tğ ve.
m em ek içindir.
ağırşak, yol tezkeresi, davet
(N iş â m i)
tezkeresi, vekâletname mâna­
larına da görülmüştür, o»j' (dest kefçe kerden)
jtfcu» (destkâr)=El işi. Bir kim­ — (k ) Dilencilik etmek.
senin sanatının meydana getir­ J». jU-ÎJ
diği şey j BU-j = bu fi-
lâncanın el işidir, eseridir.
z— t, f A lçakların ocağından duman
fİJ f \ j f gibi kaçarlar; yem ek çanağı için
ı#U»i ellerini kepçe yapm azlar, y a n i
dilenm ezler.
K ötü gözden ilerigelen bu darbe (Sadi)
hangi canavar in ifidir, dedim .
(N ijfâ m i)
Ö-Uf" (dest kenden) = El ko­
parmak (k .) peşiman olmak,
Eli çabuk, yahut operatör, göz j ( d e s t g i r ) = El tutucu, el
hekimi, cilâcı gibi eliyle iş gö­ ile bir kimseyi tutan kişi (k .)
ren. kimse. yardımcı, arkalayıcı.
J^»\ ilU J i J* i - , (desti müsı) = (£ ) G ü­
■jtj' li. t neş.
jiı‘ * -3 (dest nemâz) = Aptes,
H iç m enfaat beklem iyen bir jj j tjc—> ijjS jîİj/ (destu pâ
adam yardım edinciye kadar zeden, destu pâ kerden der
bu toprağın içinde esir kalırım . kâri)=(&.) Çalışıp çabalam ak.
(C a m i)
İr J*
J>.r* O’.'.r-'J'. dr.)' İ)S y;
f *«-
Sana vücudunu Ceyfıün'a at
Bu tahtın başına düşkünlere diye kim sö yled i? M adem ki
yardım etm ek için geldim . attın çabalayıp durma.
(N işim i) (S a d i)
§ (k .) Esir (tutsak).
l i f o'.-)' ^S
■?>, ö’^î- -Kr ’j ıi f ji- j jr
jli Jui ^
r-^“
B u kargaşalıkla dolu dünyadan
Genç aslandan y a şlı tilkiye
ne kadar ürkeceksin, bu evde
varm cıya kadar onları öldür­
arı gibi ne v a k it çalışıp çaba-
düler ve esir ettiler.
(Selim ) lıyacaksm .
(Sâ'ib)
§ Mevkuf, mahpus. D estgır
ıfj*- ■
>•>•"* öj tfp ıj-.ûjc—J
kerden = Hapsetmek.
j£-> (destmâl) = El bezi, men­
dil § Esir (pâymâl) deki horlan­
ma anlamı bunda da muteber­ Irm akta çalış çabala. Deryaya
dir. Çfetin olmıyan şey mânası­ erişince ırm aktan bahsetme.
(Şa ir)
na da gelir.-4-£-j(destm âlçe)=
küçük mendil. (deste)= Bıçak, keser, kılıç
( destmuzd ) = El ücreti. gibi şeylerin sapı, tambur ve
Aslı muzdi dest tir. Mükâfat ve ud kolu, çuval ve testi kulpu
mücazat mânasını da ifade eder. . gibi her şeyin el ile tutulacak
yeri.
i*-'”>* 1/ *-»
o*- zf (fj'j J '* ı>* K ‘j f 1>.1
l 'V <î.-»*y. tSjlö j-
ı/ j' ö>/jJ ûı1
B iz kim seden ücret y a h u t m ü­
******y,
kâ fa t istem eyiz. B ize Cenabı f'e-
H aktan çok ecir ve m ükâfat
erişir. fiu bardak, benim gibi inleyici
( Mevlânâ) yahut z a y ıf ve ku vvetsiz bir
d estA

â şık ve bir güzelin zü lfü sev­ «JİJ JL»U j)


dasına tutkun imiş; onun boy­
nunda gördüğün bu kulp yârin B ilezikle ik i elini süslemiş.
boynuna sarılm ış bir el im iş. (Cam i)
(H eg yâm )
§ Kendi el yazısiyle yazılan
§ Tutam, demet, düzine. mektup § Padişah fermanı, hâki*
t-r“* j;- **A* min hükmünü bildiren yazı [*].
Jj'l C—J ıiX_Jİ U § Ud ve tamburun kollarındaki
jır
teller ki bilezik yerindedir §
Onların y e şil ve k ırm ızı ka fta n Mektubun sonuna konulan imza
içinde çehreleri bir dem et için­ ve tarih.
deki konca ile güle benzer.
(K e m â l 11ma İl) r* "
5 (d e s tâ ) =* Sarık, tülbent mâ­
ifJ* nasına destâr (m u h ).
r . f s*i f - r J <->.
B a k o boy ve yanağa ki; y ü rü ­
* ı f-*- 1 • > .J » l\)
yen selvinin başı üstüne taze
bir gül yaprağı dem eti bağla­ f e***.
m ışlar gibi.
( Yeğmâ) Ü stlüğüm ü ve sarığım ı o ka­
dar yık a rım k i eğer ipekten ol­
§ Topluluk, alay. Deste deste
saydılar tokm ak yarasından
alay aiay § Süpürge § Yâr ve
parça parça olurlardı , derim.
yardımcı § Küstah.
(K em â l Is m â 'il)
• /■
^j \f jT y 4>
(d e s tâ r) = Sarık, tülbent.

Ben küstahsam şaşılm az, çün­


o* y o»'»-
k ü önce he.ni küstah eden sen­
sin.
(R ü d tki) Sakın benim sarığım da saadet
(D) nin ötre^iyle taş. yok sannnyasm ; onu meyhane­
de bir kadeh şarap karşılığı
(desti) = Testi: el ile tutu­
olarak çok defa rehin eltim.
lup götürüldüğü için testi de­
( Yeğmâ)
nilmiştir. Bazılarına göre bir § Mendil.
kulplu testidir § Bilezik § Yar­
[*] Halcim tartvfıa.lan mulıküm hakkın­
dımcılık.
da verilen hükümdü*' ki y ıtııh p mahkûmun
( destine ) — Bilezik, kol eline verilir, şim di rakam »r ferm an ile
bag-i. m aruftur (Naşı»:),
j\j\j3 «ij c—a ı^r*" it' meylettirmek, hürmet etmek, el
jli-J J9 &•*/ üstünde tutmak.
J j j j f i r i*
£ 1/ pazara eli boş giden kim se! jl— —i
K orkarım m endilini dolu geti­ «T5U.
remezsin. Güm üş, altın ve şarap sürahi­
(Sadi)
siyle dilberlerin gönlünü al.
jt- j ( destâr bendân ) = (H â k â n i)
Sarıklılar ki Araplar >,1^1 *.fI-* '
erbâbı ‘ amâ’im dtrler. (d e s tâ râ n ) = Ç ırağa ve­
J*-' £>X-*. a4'* i f rilen şerbetlik, müjdeciye veri­
(Ja » jtuıj juit-i len muştuluk, ustaya verilen
peşin ücret.
Kadı mahkeme defterini düşü­ *.|'\ *r* '
nerek yazarsa sarıklılardan ^ ^ * ( d e s t â r h u v â n ) — Uzun
mahcubolmaz. sofra § Uzun boylu peşkirdir
(Sadi)
ki yem ek yerken hep birlikte
c>j jt:-' ( destâr berzemin diz üstüne alınırdı. Bu türlü
zeden) = Sarigi yere vurmak, peşkir taşralarda hâlâ görül­
hakkını istemek, zorlamak. mektedir.
(destârçe) = Ufak sarık ûr+î* »-S-fO
§ Mendil.
ı/V
^j jA*
w-ljî^/ >^İ- tfjj c~-x <1*1 E y H anım ! Böyle k ıy m e tli' bir
r» /" 1^ - * “ “. peşkiri ateş içine nasıl attın.
u—1,.“ ^ ^11» |J—j (M evlânâ)
1)V
Yem ek çıkım mânasına da g e ­
S o y u tamamen selviye benziyen lir (Ar.) j ; dir.
ay gibi bir g ü zel k i eline ayna
alıp yü zü n ü süslüyordu; bir & (d e s lâ sen g ) — Sapan
m endil hediye ettim . K avuşm a­
= felâhân, felâhen.
m ızı istiyorsan şaşarım a k lın a ,
dedi.
(Hafız) & ( j e s t e f k e ıı) = (k.)
§ Peşkir, bayrak ve mızrağa Hizmetkâr § Aciz, kudretsiz §
takılan kumaş parçası. El ile yapılıp yadigâr edilen
resim ve yazı gibi şeyler.
(destârçe sâhten) =
(k.) Hediye vermek ve bir
adamın gönlünü kendi tarafına (dest, a m ü z)— Uçtuğu
yere tekrar konan; elde talim o'-— j f—j a»
ve terbiye edilmiş kuş. Uysal, j'jf" Aıj £7-* 4/
itaatli, iş bilir kimseden de ki­
naye olur. //er cenk eden Destân oğlu Rus-
tem; her kılıç vuran H ay deri
*j c .* U «*■ Ij. İ>V“! j Kerrar değildir.
jj* - (Ş ib â n i)
Simurğ lisanından:
Başka birini ele geçir k i biz
jiî-» ^1/ \y fiif'
zaten bendeyiz: m erbutuz ; a/ıj- JZ * j J-**
«ıı? kuşun ayağında ipe ne ha­
cet.
(S ad i)
Senin adını Destân zend k o y ­
* ' • ,*• dum; zira baban sana hile ve
•r
oyun etm iş.
^ (d e s tâ n ) == Hile. ( Firdevsi)
’X*' ^ § Hikâye: dâstân (muh.).
a —y U'j*

A
JüU
Feleğin verdiği müsaade ile
yoldan çıkm a. Bu ihtiyar, h i­ B izim g izli olan sırrım ıza bak
leden vazgeçti diye sana kim k i her zam an başka bir çarşı
söyledi. başında te f ve neyie hikâye
(Esedi) edilmekte.
( H â fı z )
§ Nağme ve taganni. Bu mâ­ (Dest) in cem’i.
nadan alarak bülbüle hezâr des­
tân derler. ■tijj i£sr if 1 i»;1» y f
j l ı - i j J*-*. J- ^
J1»-. —Sj>. ıs>j j 'j *
j'r . c — x y ij P ojrf
£"(/ /jerf y ü z l ü ! Ö yle ellerin
C .- 1 'U l j i . J> it » » y y .

üt-i -O ^ var k i onlarla nice gönülleri


tTv» hile ve hud'a ile ele geçirirsin.
{.S a d i )
Bülbiil bahar zam anında öterdi.
G üz geldiği halde henüz ötm ü­
^ ‘ ^ ( d est
yor. B ülbül bugün Horasan da- enbûy» d e s t e n b ü y e ) = Ko­
dır. işte padişahın meclisinde kulu şeylerden yapılmış şama­
ötüyor. madır ki elde tutulup koklanır.
(Ferrahî)
Elde tutup koklamaya yarıyan
§ Rustem’in babasının lâğabı. her meyva, hususiyle üzeri na­
Destân zend de derler. kışlı küçük kavun biçimindeki
güzel kokar ve yenmez meyva, yetinde vermeyip yanlarında
yilig-iç - (ba.). kalan öndül [*1 § Sair m ertebe­
lere nispetle alçak olan mertebe.
j“ • ı* L*V j* r>y.
.»;• ( desti pes zede ) =
i'V Alışverişin sonunda bahane
bularak değerini düşürme.
G izli hazîneden haberim yo ktu
yoksa benim elim de şam am a * i
yerine balta olurdu. w Jl.', İT"0 (d e sti p lrâ h e n ) =
( Mevlânâ) Gömleğin yeni.
» «f. '
( d e s t b n r d ) = Kuvvet ve
kudret § O yunda arkadaşını ^ J (d e s t p e y m â n ) = D a­
yenme. mat tarafından geline gönderi­
l i f {L. Jy- o'j* ır?' len ağırlık. (Ar.) § Ni­
«uf* jiUt ^ kâhtık. Türkçesi kalın (Ar.)

O .jji Jf\J 'j A " '


Beni vuslat ile şad etmeden c.— jU- o—
> a?
evel talih
K orkarım kuvveti hicran beni
Onu N erim an için istedi. B ü ­
pam al edecek
tün ağırlığını tam am ladı.
(Miîellif)
(Escdî)
(İkinci mâna birinciden alınmış^ • s
- • - •* * >•

tır; muzaffer olma, el çabukluğu / -v ^ (d e sti t â b e rs e -


mânalarına da gelir. Behâri ca- rim en)=(& .) Sana nasip olan
cem). bana da olsun.
c>W*“ ^
>V O'-»*' i*5-*---*
j >■ ^,+*5 (d e s ti h e fe r) = Öndü-
lii aşkın olan korkunç oyun §
D ünya galebe ve zafer âdetini
Korkunç mevki ve makam.
koyduğundan beri böyle bir mu-
zafferiyeti hatırlam az.
(Kemâl Itmâ'il) ^ ^ (d e sth u v â n ) = Sofra,
* * *
peşkir.
J l^ -O (d e g t p â k ) = (£ ) Fakjr
^ f • •
§ Dindar § Mendil.
^ i (d e s t hurde)== Kul­
» ^ o
lanılmış, yıpranmış.
(d e s ti p e s) = tşin sonu ^*] Ö n d ü l: oyunda o rta y a konan şey.
(k.) kumarbazların oyun niha­ = tu tu . (A r.)
^***** ^L»A«İ* w»^»a jlj jl x-“f. c™
*3J-J*~ w**0 w-*^ İ}-*
j*t\t
S a ğ lık nabzının dizginini he­ A k ı l m evcutların seçkini iken
kim lerin eline verme, kendinin hem şehvetin ayağı altında
afiyet m etam ı yıpratm a. ezilm iş, hem hava ve hevese
( T e şîr)
»% * s mağlûp olm uştur.
('Ifm et)
(de s t 1 jS j)= (k.)h ciz, ‘. i
zebun, mağlûp. (d e s ti h n n ) = Tavlada
jL^j *MjT son oynanan oyundur ki oyun­
iAj*" i ^ O J* OJV j'~ t '> Ji *11 cu her şeyini kaybedip canına
oynar.
K adınlar sana çenk gibi mağ­
lûpturlar. Onlara kendi gönül­ J Jjîj» JV>J £
leri gibi hazin bir ik i nağme Cr.t
söyle. Ey gönül! ih tiy a tla hareket et
(Sez/fi Isferengi)
k i bu, cana oynanan oyundur;
§ Eğlence [*], maskara § Mendil zira ruh rehindedir: öndül ruh­
§ Kolaylıkla husule gelen şey tur ve karşım daki kum arbaz
§ Kudret. çok dolandırıcıdır.
(Ibni y e m in )
j f o-» ^ ■*- ıt y-r^ \
w-> fj'i „• '
ı/Uii 5 k—^ 3 (d e s t d â den) = Elver­
mek ki hâsıl ve müyesser ol­
A sla n ın ya n m a o zam an elini
mak, kuveden fiile gelmek § El
uzat k i yıkm ağa kudretin var­
vermek, biatleşmek ve râm ol­
dır.
(N iza m i) mak.
f U. jıt»
Hafifletilerek deshüş da denir.
[*] M üskilâtı Şehnam e ve Ş ahidi şerhi
sahibi 'A b d u lk ad iri B eğdâdi: aınber ve lâden Eğer benim bin canım olsa
gibi elde oynadıkları mülayim nesn ed ir ki
senin mübarek ayağına saçarım:
mecazen m el’abe ve m askara olan kimseye
de ıtlak olunur; dem iştir. Bu zat F arsça ve
senin yolunda fed a ederim.
A rapçası çok kuvvetli, m ütaad d it eseı sa ­ (Sad i)
hibi bir şahsiyettir. B unlardan birinciyi H. fS ci)deıı okumuş ('A rebi A ribe) divanından
1067, İkinciyi H . 1078 de telif e tm iştir.E se r­ bin k ad arın ı toplam ıştır. Bilgisinin ve ha­
lerinin »;n mühimmi Kâfiye ve Şâfiye şerhi fızasının kuvvetine h ay ret ed en le re karşı
şeyh R ezi'nin b eyitlerini şerh ve izah etm e­ benim bilgim Ş ih ab 'ın bilgisi yanında göle
sidir. Birçok kim selerden ders ald ık tan son­ n ispetle damla k a d a rd ır, derm iş.
ra M ısır'a gelm iş,’CSmi'i E zher’de 'ŞihSbı H e- (H u lâşetu leşer)
jU-4. fjK’ A»» f**
tfU. Ji üL» t / ’-*1*0 (d e s tr e s ) = El erme (k.)
ı/lUi kudret ve zenginlik.
Bana onu ele geçirmek m üyes­ vT-r-» 3 <S*S. lp ’'f V
ser olursa onu oturtacağım yer
kalbim in ortasıdır. tfUÜ
{N izam i) K eşki kim seyi kim seye m uhta-
ö3^ ytaV jl cetm em iye m uktedir olsaydım .
(N iz a m i)
w»«£ £ f\tSy V«İJ( l*
u’UU Dilimizde olduğu gibi bazan,
O, 6/2 çılgınlara râm olm ayı nail ve muvaffak olmadan ki­
istemez. B iz ise, birleşme ne nayedir.
zaman müyesser olacağını dü­ vj-'J5-» V c^~» ■
»’
lS^îC 3y- ^ flji.
şünm edeyiz.
(N ifâ n i)
*rîm^ Cr*-a
Bu terkip; konuştuğu kimsenin
fikrini kendi fikrine uygun gö­
Benim ne sevinmeye nail o l­
rünce e! ele vermesini yahut
m aklığım ın ihtim ali var, ne bir
bir kimsenin bir kimseye elimi
kim seye kederim i söyliyebilirim .
tut diye yardımını istemesi ye­
Her nefeste g izli y ü z bin kede­
rinde de kullanılır.
rim var. Bona bakınız da ha­
» ^ „ linize çok şükrediniz.
'i ( d est d e sti (S a d i M es'üd)

u st) *== El onun elidir (k.) hü­ Sonuna (t) getirilerek (dest
küm onun hükmüdür. rest) denildiği vardır.
• i. - -
./ - o i ( d e ste r, d e s te r e )
—El bıçkısı: (dest erre) (muh.); Kudretin yoksa el atma.
bu da (erre’i dest) ten çevril­ (’Ascedi)
» . - • -
miştir.
( d e s t r e n e ) = (k.) El
ile yapılan iş ve sanat ki el
emeği denir § Kazanç, ücret.
VV
£ j w -j 'j j ' j j ' j j * y ,
Çiğnemekle lezzet alm an şeker­
ıf.ı*-
kam ışından bütün dudak testere
gibi diş diş olmuş. Oğluna sanat öğret.
ö»/* jj JlUaÂÂ'
JJ »JMİ- <>
*!*-*> <^'-*5 ^ç* J-iU*

Hazîneden kantar ile altın ba­ Sözleşm em ize uygun olm ıyan
ğ ışlam ak el emeğinden bir kırat ne gördün k i bize vefasızlık
verm ek gibi olmaz. g österdinf!) Galiba, biz fa k iriz ,
(Sa'dı) sen zenginsin onun için.
(Sadi)
dîC ıl. o ~ o aUı
(d e s t s e n g )= it.-., t-,
jb4»aU^Mtj <£jS
(ba.).

B a h tiya r ism inde bir yüksek


w — fi (,je s t su * e )= N işa n lı ta lih li çok zengin ve sermaye
kız. sahibi idi.
(S a ‘di)
4İL5T* i İş işlenen yer ki tezgâh dedi-
(d e st şikeste)= (& .)
gimizdir.
Geçineceği, hüner ve sanatı
olmıyan kimse. Jj>-J
iijy •
f fi jj , . a . ,
(d e s tg a h ,d e s t- V ücut tezgâhını besleyip yetiş­
g eh ) = Güc yetmek, el erişme tirm ek suretiyle süsledi.
(Enveri)
ki kudretten kinayedir.
. 1 l^»Li jo- ^iila j‘ 3* j, j .f
«ı^ ^VLii^ ı/UÜ

Bu eski tezgâh y a n i dünyada'


P adişahın bilgi kudreti yoktu; A lla h ta n başka diyecek
yoksa beni tahta oturturdu. kim dir ?
(Firdevsi) (N iza m i)

.!?!:-> -i*» lj (_rj" ^7^;»


/ . e s t. g u z ar)
j\'İ T ‘c ^ f i (d * , = vYar­
dımcı, imdadedici.
B ü y ü k lü k bir kim se için m ü m ­ * r r - - -
kün olur k i sığm anı korur: el ^ ( d e s t g ira y ) = (k.)
kuvvet ve kudretin göründüğü Zayıf ve kuvvetsiz, mağlûp, ze­
yer olduğundan kudrete dest- bun.
gâh denm iştir.
>}•■} j j -, y1' v v ü* »W öt
(Mir Hasrev) 3
§ Zenginlik. ıSJy*
B ü yüklükte feleğe, derecede (k ) gözleri kör kimseyi yeden,
meleğe benziyen o zat, vücuda elinden tutup gezdiren.
geldiğinden beri felek, ayağının I>iı_ jjjj jl ^JÎ öU» c—
altında ezilm iş, melek, zebunu
olmuştur. » *JL. JJ
(Enveri) <£•**"* ö'M <fi- ^
^u.
( dest giriften ) = D/n yolunda tereddütsüz görü­
Menetmek, alıkoymak. cü göz ile hareket eden kim se
-Va J+j C*—■> ile ik i gözü kapalı kılavuzsuz
jl) £•« olarak zan ve tahm in ile giden
kim se arasında fa r k vardır.
S evg ilim elini kılıca götürdüğü (Şair)
zam an elini tutacaklar diye ben § Bir işten vazgeçen § El uza­
korkum dan ölürüm . tan (k .) dilenci.
(Âfefi)
•__ -•

JA» rfUü
■ ■ S * i (dest geziden) =
El ısırmak (k.) peşiman olmak. (M ürşidi kâm il): H a k yolunu
gösteren olgun, senin kadehinin
dilencisidir, y a n i senden y a r­
(dest gaziden) = dım ister.
Meclisin yüksek mevkiini seç­ (N i z a m i
mek, intihabetmek. § Kazanç.
( dest guzın ) = Mec­ £•*•» j 1 fjj»- 1S
lisin başına geçen kimse § ^ J+. y ıc c—j
Seçkin, müntahap § Yedek atı. ^Uii

4/1 tiJ* {jrj. <- JJ K endi sanatım ın kazancını y i ­


•il *)/'' jl yorum , hâzineye kavuşm ak için
t/Uii kim senin eğlencesi değilim .
Eyerledikleri bu ik i üç atı bi­ (N işim i)
zim izim izden yedek ya p m ış­ At ve yay gibi elde kolaylıkla
lardır, idare olunan şey.
(Nizami)
l^İ) jjj" £y*. ^ i S J, * -*
Burada müntahap mânasına al­
ja öj*?
mak da mümkündür. (Ez peyimâ
= ezberâyimâ) bizim için de­
mek olur. Senin talihin çocuğu bir y iğ ittir
k i kam bur fele k eldeki ya y gibi
‘ *5 C İo onun buyruğunun pençesindedir.
<-T (destkeş) = El çeken <S e lm â n )
Muhkem ve mazbut, esir ve yetiştirm ek için gözüme götür­
mağlûp mânalarına da gelir. düm.
(K elim )

* (dest lâf) = tik alış­ (dest nemuden)


veriş. Dilimizde istiftahtan kı­ Kuvvet ve kudret göstermek.
saltılma siftah denir.
WMD) £•-* J j, !>)•{ S-
c—» ^i'.s Jj
*-•».>/j; öSjj»=. j> *.f lij.v'1
j 3j*>
Onun cöm ertliğinin ilk m ua­ B iri sarhoş f i l gibi cuş u ku ru ­
m elesi deniz ve m adeni kara­ şa geldi. B aşına kalkanı alıp
betm iş y a n i ehem m iyetten dü­ kuvvet ve kudret gösterdi.
(Enveri)
şürm üştür.
(Ma ruf i)
^^ ° ( (destvâr, dest-
(Dest fâl) den çevrilmedir.
vâre) = Baston, çoban değneği.
a; L o La» C*—A rU
(dest m ây e) = Sermaye. j.ı jıfji i^iıî
jr
(dest merdi) = (/t.) A yağa ka lktığ ım zam an baston,
Yardım, imdat § emanet mâna­ benim elim i tutar. Biçaredir o
sına da gelir. (T) nin esresiyle adam k i bastondan ayak yapar:
kuvvet ve kudret* mânasmadır. ondan fa yd a la n m a k ister.
> (Kemâl)
oj y Sonundaki vâr teşbih ve mik­
* (dest müze) = -Arma­
ğan, hediye. sahibi tar mânasını ifade ettiğinden
Riyâzî, eldiven, mecazen (-^n^vT) el gibi, ele benzer, el kadar de­
demiştir. mektir § El bileziği.

^ - (dest nişân) = Kendi (d e s tv â n ) = Hamam na­


eliyle dikilen fidan (k.) bir kim­ tırı : hamam hizmetçilerinin
senin kılavuzluğiyle bir işe tâ­ başı.
yin edilen kişi.
«İ-O Jlf. (d e stv â n e )= H a rb d e giy­
rt Ljt s * dikleri demir eldiven. Türkçesi
kolçak (Ar.) jU». Fakat Kuffâz
D ikeni ayağım dan çıkarm ışsam Okyânüs’ta bildiğimiz eldiven
da elim le diktiğim fid a n gibi ve elde avcı kuş oturttukları
eldiven mânasınadır § Bilezik -Ki, Oı* JJ++*

§ Meclisin baş tarafı. 6y? j <T


Jfu
Vr
^ ( destu dâm ân) = 5 u dünyanın kanunu böyledir;
(k.) Sığınma, tevessül ve iltica sana nasıl süt tattırdiyse öyle­
etme, sarılma. ce zehir verir.
(H a t i f i )
Jjî5j) :j fV» A
J>-J Jl ^;* Geminin grandi direği altındaki
\£<XtL* sereni, mayistra: bu seren, ge­
D uam ı kabul etmesen de et­ minin muvazenesini temin et­
sen de ben peygamber ailesine tiği için bu mâna kanun, türe
sığınır, onların eteğine sarılı­ mânasından alınmıştır. Zerduş-
rım. tilerin bilginlerine denir ki mâ­
( So* di) nevi vezir yerindedir. (D) nin

O
t < ötresiyle duştur bunun mu-
J (destur) = Vezir = vekil. arrebidir, j.ıu» desâtîr şeklinde
Müşir = mareşal mânasına aslı cemilenir.
dest ile ver den mürekkep >
(destver) dir. Gencür, rericür
i ( j e ste ç ilk ^ (ba.).
gibi az sayıdaki benzerlerine
uydurularak bu şekle konmuş­ *' *
tur, (dest) in güc, kuvvet, yük­ (destyâr) *= (k.) Yardımcı,
sek mevki mânalarından alın­ imdada yetişici.
mıştır.
§ İzin, ruhsat.
jU-.*
«ILit î-ıs i g jU İT
* ' JJ j.ı J V—^
S }H^ Y oksulluk düşkünlerine senin
Gözüm göz yaşım la tem izlen­ nim etlerin ve ihsanından başka
medikçe aşkım sana bakm aya çare yoktur.
izin vermez. (Şa'tr)
\Z u h u r i)
Bu mânayia destüri de derle.'. wn*l j > o rdeftt y â ffte n ) = (k )
—i j-. »y. jjr Muzaffer olrrak, galebe çalmak,
■* .1
murada ermek § Fırsat bulmak.
[/ili;
Her işittiğini yazınco izin is- ..J-4 > - 1 j* *

t ey ip geri döndü.
(N iza m i)
§ Kanun, türe. Ş im d i aslı kötü düşm an bana
galebe çaldı. M ertlik ve sây
pençem i büktü. (deş) == Süslenmek, kendine
(Sadi) çekidüzen vermek, kendini
s göstermek.
(deskere) = Şehir ve ka­
»J*- ır * j i 1J*- cr-’j '
saba, hususiyle Bağdat ile Vâ-
sıt arasında Dicle’ye yakın bir t*V
şehir. Ona şehirvân da derler.
§ Hasta naklettikleri teskere. K endi perişanlığından ve ken­
dine çekidüzen verm ekten kur­
tul; çünkü o şahbaz, padişah
J (desmer,deşme) = tarafına y o l buldu.
Tahıllardan yaban börülcesi, (M evlânâ)
fiğ denilen şey. Arapçası O* *
* • # 9
(duş) == Çirkin=zişt.
( desverde ) — Oklava, • * >
verdâne’i dest ten çev­ 5 (duşpil) = Bez: et ile deri
rilmiş ve hafifletilmiş olması arasındaki yuvarlak yağ (Ar.)
mümkündür. ,j£. Duş = çirkin, pil «= düğüm
\ >> - mânasına geldiğinden çirkin
-*'*0 (dusük) = İnce odun. düğüm demektir.

(deçt) = Sahra, ova.


5 (dese) => Çulhaİar işi kestik­
ten sonra işin eni tarafından »X v»>.» »Si. ıs j »•>•»*- j*

selmen [*] ağacında kalan artık c-if*Cj-i-i) .jSŞ ıjı / JL-


§ İplik yumağı. j |> ) * < il J L -j ıf jj J»

s ' ' ji ^U-


jy 1
1 j"*0 (desin, desîne) —
Küp. R ey hududunda bir divane var­
cJ yi *1 y • jl" dı, ay ve y ıl dağ ve sahrada
wl*j jl »jl' ^ J> 1“ dolaşıyordu. Senede bir ik i defa
tem m uz ve a r a lık ta sahradan
G ülün yüreği küpünün çeşme­ şehre gelirdi.
sinden nasıl tazelenir ise senin (Enveri)
zam anında devlet güllüğü öyle § Horasanda Deştibeyâz deni­
taze olsun. len bir şehir.
(Seyfuddin)
* >
[*] Selm en : çulhaların bezi dokudukça
zerine sardıkları ağaç = >jy (neverd). (duşt) — Çirkin.
•r* E y m ecnun / Sen bu evden ay­
^ ( deştân ) = Âdet halinde rılm a; çünkü hicranınla kan
olan kadın. dökersin kan; sülüğü ayırınca
* »' î kan kusm asına şaşılm az.
jljjU hâverân) = (M evlâ nâ )

Horasan’da bir vilâyettir ki .İ V


* ~ * (duştyâd) = Fenalıkla yâd
Çehçehe, Mehne, ebıverd ora­
etmek (A r.) c^u.
ya bağlıydı. Ebıverd harabol-
muş; Ruslar onun yakınma v ?v
(Aşkâbâd) ı yapmışlardır. J (duşhuvâr) = Güç.
Jt» O jlji» li>- flfe,
*s. ı/j*- *>. *=—j» 'JCj

On sene kadar kâh Horasan, Cefa kadehi güç içilir; sevgili­


kah K uhistan, kâh Deştibeyaz- nin elinden olunca hoş olur.
da şaşkın şaşkın dolaştı. (Mevlânâ)
0Mevlânâ)
iUt» (deştbân) = Ekin bekçisi. dÜ * (deşkf dnşlc) — İğ­
C—J l"s* neye geçirilen bükülmüş iplik
*j . i j J j iji- y teli. Yalnız (Naşiri) de deşmek
c»V S^*-> ı£*j 5 ^* J 3 şeklindedir.
^ C m li Ç-* |*f — *
>
(duşkî) = tplik eğirilirken
D eşti Hâverân da bir taş y o k ­
iğe yumurta biçiminde sarılan
tur k i göz ve yürek kanından
yumak — fermük.
üzerinde bir renk ve eser olm a­
sın. H içbir yerde ve hiçbir fe r ­
sahta [*1 senin kederinin elinden f*0 (deşm) = -u-j (ba.).
kederlenm emiş kim se yoktur.
. (Ebü Said Ebûlhayr) (duşmân) = Düşman: aslı
(ba.).
duşemân’dır. Şemlden in bir
“•*1 mânası da nefret etmektir. Düş­
C f- (d H ştî) = Sülük dediğimiz man birbirinden nefret eden
k u rt= şelûk. iki kimse demektir.
6^*- öj*- ıi*/" 4" o}** tf' VU. Cf.j j /
Üuj ıtV.Jj* 'j ı>^J JT (düşmen) «= Düşman; aslı
L’V duşt men dir, duşt*=çirkin, men
[*] Fersah: aça$ı yukarı beş k ilom etre = kalb mânasınadır, çirkin kalb-
uzaklık. li demek olur ki karşısındakine
F erhengi Ziya 58
karşı fena fikir besliyen demek­
tir. (Duşmân) daki yorum daha **" * (d eşen g ) = Hurma sallcı-
uygundur; çünkü düşmen duş- mının kapçığı § Su bendi §
mân'dan hafifletilmiş denilebilir. Çin’de bir memleket.
*

(/Uâi
* (d e şe n g î) = Zaman, dün-
ya.
U fak düşm an büyük belâ, on­ i*' 15^-^ S lT 13^"—1
dan gaflet büyük hatadır. f j 'j\ CJ j"i
(N i z a m i ) ı^rlcT

(düşmen kâm) = Düşma­ Felek, kendi arsızlığiyle o şirin


nın isteğine göre olan her şey. güzeli yanım dan kaptı.
(Â ğ â c i)
J J ^ J ) •r'-j'} *»•> c-'*'
j)> jt - j jj tf'C ,y-z>
4*~‘° (d e ;n e )= H a n çe r; hususiyle
Lâristan ahalisinin kullandıkları
S ık ın tı içinde, garip, hasta bir nev’i.
« dostlardan ırak » düşm anın
j’ J-t—f
istediği gibi bir adam.
J* **■*■>fj*’ O* S j» ^
(N i z a m i )
ı/Uli

K ü sta h lık etme, gözümden sa­


f (d u ş n â m ) = Sövme, fena
k ın ; zira her gam zem de keskin
söyleme. Duş «= çirkin ile nâm
bir hançer var.
= a d dan mürekkep bir kelime (N işim i)
olup bir' kimsenin adını kötü­
( deşne’i şubl? ) = (k.)
lükle anmak demektir.
Sabahın aydınlığı.
c-»lf* y c—Jjı* y jj* t. oy? cr*
j LüUöj XU-
ı/Uiî
Senin zulm ün adalet,cefan ke­ Sabah m adem ki keskin hançeri
ramettir. Yabancının duasından çekti, ya n i ortalığı aydınlattı",
senin sövmen daha hoştur. ey N iç â m il N e vakte kadar
(S a 'd î) uyuyacaksın, kalk.
• (N i z a m î )
(duşnâm dihende) =
Sövücü § şahadet parmağı. * ’ '» '
(d u şv âr) = Güç, müşkül.
* *1 Jt_,l öj>- (fc* & ıf>
(d eşn) — İlk pazarlık, siftah
*= jVo.-» (ba.).
Yârin ayrılığı kadar m üşkül zede) derler § Dâğ (muh.). ^
hiçbir şey y o k tu r diyen kim se! (ba.).
Birleşme üm idi olursa o kadar
güç değildir. I*'
(S adî) 5 ( d e ğ â ) = Hilekâr, dubaracı
jljij jg y >j>_ § Hile, hainlik § Kalp, mağşuş
jV ^«21T j \, »\ı—l c.»*: para.
| *1, • • « . »
t/Uâi ûj oj*■
\c3 jjf\ fb
U stasız her iş güç olur. E v ­ l -İy
velâ usta, sonra, iş gerek.
( N iz a m i) Sen sofunun karısı gibi hain
im işsin; hilebazlıkta hile tuzağı
ji-ı (duşvâr pesend) = Güç açmışsın: kurm uşsun.
beğenen = muşkil pesend (MevlSnâ)
Değel ile ekser mânada müte­
radiftirler § Tortu, çörçöp.
* .>
Onun vefası için canım ı versem "*** (dufcd) = Gelin.
beğenmez, o cefa âdetli ve m üş­
k ü l pesent güzelden ah eder
dururum. (d e jfd e je ) =» Yürek sıkın­
{Ehli) tısı, halecan, korku § Bir şeye
Ujfcj* o -1ji -'.l meyilde acele etme. Gıcıkla­
U jlji» y J r ' *r- mak mânasına Arapçadan alın­
[ • ] j V . ij-iJ tift* mıştır. Fakat Farsçasında (d)
Eğer işlerde sebat edersen senin lerin ötre ve esresiyledir. Gı-
önünde güçler kolaylaşır. ciKİamanın Farsçası goa* ğılğı-
( M e lik a t f u a r â Behâr) lîç’tir.
> ı»
S j j M (duşvârger) ■= Dağ, dağ­
lık ( Burhanı Kâ{ıc ve Câmic). (dnğdii)= Meşhur Zerdüşt’ün
(Nâşırı) Ferhenklerde bulama­ anası.
mış.
jV ^
w.—rîjj
G . («»eğ) = Otsuz ve ekinsiz yer, Z am anın ateşe tapanlarının
kıl bitmiyen baş. Sakal, bıyık, başkanı hikâye eder k i D uğdü
kaş ve kirpiğini tıraş eden Zerdüşt'e gebe olduğu zaman.
kimse, böyle kimseye (çârzerb- (Zerâteft Behrâm)
• ✓‘ •
[*] İranın asrımızda yaşıyan en yüksek
şairlerindendir. (d e ğ ıe r) *= Başının önünde
kıl bitmiyen kimse, claz = j £y
(6a.)(i4r.) çL.». (def) = T ef dediğimiz musiki
aleti.
V " (def zeden) = T ef çalmak
( d e g e l ) = Hile § Hilekâr,
doğru olmıyan kişi. (k.) dilenmek.
•- •
J * ^ İ U .1 jy T J c jl **• /
J** j* 3** -£'■ ( d e f te r ) = Hesap ve şiir
ı-V mecmuası [*].
Işde doğruluğu H azreti A lî'd en
a f jV öy; y <S3j JK
öğren. A lla h ın aslanını hile ve -*J J'jJ1 i?-! ff. ıS'î*'*
eğrilikle kirlenm em iş bil. l*Â)
(M evlâ n â )
Yüzünün çim eni g ü zellik def­
§ Kalp, mağşuş para.
terini açtığı zaman; gül, yap­
Jiji* lf’ i-'-.J»- raklarını toplamağa hazırlanır.
«-} jJJ ( Yeğmâ)

E y mağrur! A c iz gününde kalp ,j ^ (ân defter râ gâv


güm üşle acaba ne alacaksın. hurd) = O defteri öküz yedi
(S a d i) (k.) hesap bitti, tamam oldu.
(defteri kâzi) (k.) = İş­
»i* y t ıSı}j~* »l* j*
ü f r" kembe.
l/W
A l i gibi öyle bir ulu padişah­ (d e fte ) — Çulha tarağı, çul­
tan bir kim senin y ü z çevirmesi haların, tarağı çokça vurarak
ne şaşılacak kalpazanlıktır. dokudukları sık beze tefeli sö­
(C am i)
§ Çörçöp. zü bundan alınmıştır.
l?V ti*3 X
j t » ^tiî ji j y t » ya» 'd İ '
j u»i ’
5 (d efek ) = Amaç, hedef, ni­
şangâh.
Eğer çörçöp isen ateşe helâl ol;
j j ' oV* ı/jr-*' j?
eğer altın ve y a k u t isen ateşten Jk-
şikâyet etme.
( N i z a m i) U m it okunu ne zam an padi­
şahlar gibi amaca ulaştıracağız.
(degül) = Hilekâr, dolandı- (S ena i)

rıcı—d â ğ ü l^câm ğ ü ^ huşük. [*] T a 'rip edilm iş olmalı (R eşidi).


B irbisine zamm olunm uş nice evrakı miişte-
mil nüsha cem 'i def a t ir. Bu kelim e A rab i-
(d egvâ)= T üran zeminde bir d in fak at iştik ak ı malûm d eğildir (O kya­
oav. nus).

/
lenci cim rinin sözü yem eğinde
^ (d efn u k ) = Eyer bellemesi, lezzet yo ktur.
(S e y f i I s fe r e n g i)
haşa.
Muarrebi dek de kullanılır.
-ilJ İjij j>* £ıi\c
(dek) = Nasip ve takdir. O.L. j l y

»ı* l/j>_ ö'ı>_ 1/ jf* »fjy'1


*fcU.- > jbl İJ f"**»
j f \XS\ ûlijjı. j j Yarabbi! E nveri'nin her ne ka­
Jİ>c*-' *3'/' ,5*- ■V'J’, dar dilenm ek âdeti yoksa da
dilenm ek lâzım gelirse senin
dergâhından dilenir.
Cenabı H a k sana büyüklük (E n v e ri)
verdi de hasım razı olmuyorsa; § Muhkem.
hasma, takdir defterini k a zı­
obi* j 1*** •A.j'J'
m ak y a n i A lla h ın takdirini i)* Ij HmL
bozmak gerek, de; eğer sultan, O-JİOyM
A lla h a uym uşsa H a k Tealâ,
Zam an m im arı bu yerin bina­
nasibini iyi yaptığı için padi­
larının tem elini ezelden m uh­
şahın da seni yükseltm esi y a n i
kem ve m azbut olarak bezemiş­
A lla h ın takdirine uym ası lâ­
tir.
zım dır. (.E şir u d d ln )
{Enveri)
§ Tokuşmak, çatmak, sadme.
(Nâşırî): zannolunur ki (Cihan­
giri) bu nazmı nasip ve takdi­ ~-i- -1"*- -ur"’ ^ j y j î>'
re misal getirmekte hata etmiş­ Jj mL) »y*
tir, buradaki dek= duvar temeli; i u jır
vâlâ, o temel üzerine yapılan O günü hatırla k i ateş alevi
duvar mânasınadır. Bu işin te­ dağ gibi vücudunu çatma çar-
melini Hak Tealâ kurmuş, sul­ pisiyle toprak gibi alçaltır.
tan ona uyârak o temel üzeri­ (K em â l Ğ iyâj)
ne duvar bina etmiştir; diyor [*] § Ot ve ekinden hâli yer § Baş.
§ Dilenci ve dilencilik, ( R eşidi) baş yerinde ( çehre )
i»; (dek zeden) = Dilenmek. demiştir.

(d u k a n ) = Dükkân bunun
'-‘iT
muarrebidir. Düzlemek mânası­
S ö z s o f rasıntn başında lezzeti na olan (dek) yahut bir metaı
benden ara; çünkü hiçbir di- birbiri üstüne istif etmek mâna­
['1 Bu fikri (R eşidi) den alm ıştır. sına olan (dekn) den müştak
Arapça diyenler de vardır. Bu­
na göre (dükkân) ın (m uh.) de­ J ' ( dijgjer) = Bir daha, başka,
mektir § Kav. artık: Türkçemizde de kullanı­
lan diğer muhaffefidir.
*f * J l l ı I j 0^4*“ )* ö ' i ' l
J 5 *■* * (d u k â n d â r) = Dükkân A >ıfljt* w)II»Jİ İ ıSjfX-
tutan, dükkân sahibi (k.) tatlı
dilli alışverişçi.
Senin m ahallenden başka sığı­
nak istiyen, ik i cihanda sığı­
Sj . <jjj C-ijjj'i.» naktan m ahrum olup arzusuna
S ’ı S j ö'f’3 J 'A y j* kavuşm adı.
i'j-.ı/ ıf ( Yeğmâ)

Bir daha mânasına âhirine (bâr)


D ilberlikle şöhret alanlar seni ve (reh) ilâve edilerek diger-
istem ekte gönüllerini feda etti­ bâr, digerreh denir.
ler, senin tatlı d illi parlak alış­ {Sj'±A‘ JA*
verişin sebebiyle güneş, ay,
Zühre y ıld ızı m üşteri oldular. tfA—
( N û r u d d in ) iğneye takatin yoksa bir daha
parmağını akrep deliğine ko y­
(d u k çl) — Eğirilip iğe yu­ ma.
(Sadi)
murta biçiminde sarılan yumak.
b f f , (diğer gön) = Ters, başka
türlü, renk ve halin değişmesi
* ^ (d e k z ed e ) = Sakal, bıyık,
mânalarınadır.
kaş ve kirpiğini tıraş eden kim­
se; bazan ( lek ) i ilâve ederek JLİ Mf f %) C.L& 'j*
(dek u lek zede) derler, (dek)
kelimesinin ot ve ekinden hâli H avanın tabiatı değişti. D ünya
yer mânasından alınmıştır. (Ci­ başka türlü oldu.
(M et S d S a d )
hangiri) Farsçada kaf olmadığı
için halk, dek u lek der, diyor­ j*-
sa da (Naşiri) nin şimdi kâfi A» !>■*•>
jiy.
kafa tebdil ile dek u lek derler
demesinden ve zaten (dek u lek) Vatanın intizam ve doğruluk­
ın (dek u lek) muarrebi olma­ tan başka ilâcı yoktuç.
sından ve yeni lügatlerden, hal­ ( M e lik u } f tı erâ Behâr)
ka münhasır olmadığı anlaşılı­
yor. Bazılarına göre aslı değ u (d ek el) — Eli ayağı yoğun,
leğ dır. £» (ba.). tüysüz genç. (G) ile bundan
başka değel gibi hile ve g e ç­ i j s}j.j î>jv
mez akçe mânasına gelir. J» Oj*
ö'>»

* (d a ld a n ) = ö r e k e : iplik, Onun zü lfü n ü n altında yana­


ipek, yün bükme aleti. ğı, bulut a ltın d a ki aya; göğsü­
nün altında kalbi, ayın altında­
k i buluta benzer.
^ (d ek en ) = D ağ tepesi. (K e(rân)
w--
ç )j }s. S—* -^~A t*
ü.S j * »Aj) j j
jj /l ,_Ut , M - y ı f j l-V
A ş k neşterinin ucunu ruhun
S izin okunuzun korkusundan damarına vurdular. B tr katra
her gece yeryüzü; yü zü n ü n önü­ kan dam ladı ve adı yürek oldu.
ne kara buluttan, kalkan tutar. (M evlânâ)
A sla n , yatağında tirtir titrer;
Dil kelimesi gönül ile yürek
tavşancıl, dağ tepesinde şiddetle
mânasında müşterek iseler de
korkar, durur.
(N âfir) yürek çam fıstığı kozalağı şek­
linde bedene nispeti olan et
Hindistanda bir vilâyet. Arapça
parçasıdır ki göğsün sol tara-
karamtık renkli olmak mânast-
fındadır. Gönül bunun mânevi
nadır.
cihetidir. Gönül ile yüreğin
ayrıldığı noktalar şu şiirlerde
^ (d e k u d îm )= B a ş, kılık ve bellidir.
kıyafet.
Jl ^ iâ

(d e k k e ) = D ağ keçisi § Set
ve peyke. Zend lügatinde ha­ Bu çam kozalağı biçim indeki
pishane mânasınadır. suret, gönül değildin belki bu,
gönül dudusunun kafesidir.
-Ul;
(C âm î)
4$^ 3^f .
l£ »y» s * * * >. j>

Yol üzerinde bir hapishane ■


Jji* j£i
gördüm. Birkaç biçare orada
hapsedilm işti. Gönlün a kıl ya n ın d a derecesi
(Sadi)
büyüktür. Çam kozalağı biçi­
•t m inde olan yüreğin değil.
' (dil) — Yürek, gönül (j4r.)._i;. (Şair)
Derecesi yüksek insana şaljıibi gönlü biçaredir k i sevgilisi y o k ­
dil ve ehli dil denir ki nefsine tur.
söz geçiren, hava ve hevese (E m ir i C irm â ni)
uymıyan demektir. jijtjj (dilâzâd)=Gönlü bir şey­
Arapçada her ikisine kalb denir le ilgili olmıyan.
§ Orta. jijt J j (dil âzâr) = Gönül inci­
J» j» j*1 dlAli. ten, kalb kıran, merhametsiz.
JıiL-' jljT Jj j j t il İ&*.
Çöp de denizin ortasında gider. JL&U* jtı J»*'
(Ş a i r )

ıjU» (dilârâ) = Gönül bezeyici, Z)osf savaşı kalbi incitm ez.Ta-


kalbe revnak veren. ham m ül etmiuen dost, dost de­
ğildir.
jjJ \ Jj y tfljT J» j, (S a d i)
C.-jLf'jç J»
til »yj (dil Szurde) «= Kalbi kı­
rık, incinmiş.
E y gönlü aydınlatan şem 'a!
Senin kalbe revnak veren y ü ­ jl» jjU f-J^
JL & l f'\ fi ,j * j\ » > jjt J » 4*
zünün ayrılığından gönül ateş
üzerinde kebap gibi raksedicidir.
(#«/«?) Onu incitecek ne kabahat işle­
dim diye müteessir olurum.
fijij» (dilârâm) = Kalbi rahat- (S a'dî)
landıran, gönlü dinlendiren.
«ti-»* j j .x*l ^ijî J* U J j (dil 5sâ) = Gönlü rahat-
landıran her şey § Teselli eden
kimse.
Jur J j (dil âsâ3î)=Teselli etmek,
H ayırlı kadın kalbe rahat ve­ başın sağ olsun demek.
rir ]; fa k a t fe n a kadından Ya - „ . j Jj (dil asude)—Kalbi rahat.
rabbi! Sana sığınırım .
(Sa di) ı&U' i / JlS> Jı
Jİ^ lj îjl* 4"
(&.) gönül eğlencesi, sevgili, l£JL*«a
mâşuka.
İ y i fik ir li adam; bir biçarenin
*jU' f'jî J> r'j1 •>'» J. m aksadı hâsıl oldu diye m üs­
»jlx‘ j«ljî J j J j cg-C_» terih oldu.
jU/Oul (Sa'dî)

Sevgilinin y ü z ü olm aksızın gö­ .ır'T Jj (dil agâh) «= Kalbi uya­


nül rahat etmez. O kim senin nık, bilgin^akıllı,
.U'T J» ıf-fiV ut» J> (dil uftâde)=* Gönlü düş­
•ij OiJ» ı*j*- 11 ■'r r»-^ tf1 <* kün, kalbi kırık (&.) âşık.
,JCj t » j« >'•>
f* • * / ' rt1 ^ l*
1^Jju- .iti' J j 'j f
JUU
Bir genç, £a/6ı uya n ık bir ihti­
yara hitaben ey beli bükükl E y tatlı ağızlıların padişahı !
bu y o ld a ne arıyorsun dedi. Eğer â şık Fer ha d tarafına bir
H oş sözlü ihtiyar, gençlik gün­ bakarsan çok sevaba girersin.
lerim i kaybettim onu arıyorum (tfâ ftş)

diye cevap verdi. J}Jii jı (dil efrüz) = Gönlü ay­



(Sadi)
dınlatan.
= Dil bldâr. jss'* -ut «/U. ı^»
jjî jı (dil âver) = Yürekli, şe­ j j J ' J> «l* i)1}' >jjT C)Lij
caatti, bahadır. ı/Uil

jyr ıfjlj 4" j/it Bugün bana evden bir haberci


> j> » j j / I J -jU it x_L. geldi, o gönlü aydınlatan ay­
dan haber getirdi.
( N i ş i m i)
B ir kere şecaat gösteren baha­
dırın maaşını artırm ak lâ zım ­ J3* y j,ı «J-1 f - t }j
dır.
(Sa'dî) .sl*
i)JJJ- J._t wjj> Jl" ^ l_j A şk ın gönül parlatan şem’ası-
oy- Ji»' tj j j Vj a - İJ J İ nın aydınlığına nispetle aklın
ı#V ışığı; güneşin yü zü n e nispetle
i k i dudak arasından çıkan nice ateşböceği gibidir.
(’ lm â d )
sır, y ü z bahadırı d ilhun eder,
y a h u t y ü z bahadırın kanm a jiftı jı (dil efgâr) = Yüreği ya­
girer. ralı, mecruhulfuâd.
(Cami)
JU/ a j jUvit jU-
>.}\ J» (dil âviz) = Gönül aşıcı, ! j'jj »O
jLnL^
gönlü ilgilendirici.
^ ,> » , -b-y. Yarabbi! H astayız, yüreği y a ­
J.İİ* ıj-J Ctkf0 ralıyız, âciziz, h a lim iz kötüdür,
(/Uii sıkın tı içindeyiz, inleyici ve
P e r v iz in tahtı önünde y er öp­ za y ıfız.
(Cunegd)
tü: hürm et gösterdi. B u gönlü
ilgilendirici sözleri söyledi. O'Jıöı (dil engîzân) = Musi­
(N işim i) kide bir makam.
—1 1 »xJ«» x. j» (dil bend) = Gönül bağ­
C— i t > Ğ t J > j i - il'jjlıV .
layıcı.
ci * jiJ» o'
Sabah v a k ti seher rüzgârı ha­ ju- j » Jj j ,
reket edicidir. K atm erli gül üze­ jl

rinde dilengizân nağmesi var­ O gönül bağlıyan tırnağına


dır. koyduğun kına mıdır; y o k sa
(M inüçihri)
bentte öldürdüğün âşığın kanı
j\, j> (dil bâz)=Güzel söz söy- m ı?
liyen, gönül eğlendiren, göze (Sadi)
hoş görünen. fJuJ> jUS *j»j*
(dilber) -*= Gönül götürücü, —--- ÖJJ jV
sevimli. Nazlı kadın (Nefisi).
j-j-ll J -J» b
G önlüm ü bağlıyan güzelim , se­
C ~M ı£ j\ jj» ^
vişm e ahdini bozdu. Rabıtası
gevşek olan sevgilim , şefkat ve
G önlüm ü götürdün de ta ltif vefakârlığı kesti.
etm edin. Pek y a zık . D ilberliğin (Sadi)
»varsa da gönül okşayıcı değil­
Çok defa sevgili, mâşuk mev­
sin.
(F e fi h i) kiinde kullanılır.
j j » f j'J İ * j ' j jj »
byAA .CJ» ,*1 ı*,jiî 1*-
JJ> V U .J JC*U rfJJ^ tf 1 İ 'J Î f >.
,f-U-

Dilberden ırak, dildardan m ah­ Ey fitn e çıkarm aya sebebolan


rum olarak gecesi aysız, evi s e v g ili! M em leket halkını ne
nursuz kaldı. kadar ayaklandırıcısm ; ey hu-
(C im i)
dayinabit gül yaprağı! N e ka ­
o \ j} J» (dil ber kesi lerzi- dar meclis süsleyicisin.
den) = (&.) Şefkat göstermek. (S a ‘d î)

•c_J» (dilbeste) = Gönül bağla­ Jj f \jT jjtı* j - f ök. r -S 1»


mış âşık, merbut. 0 r'J* V ! «J» 'X «j'j* ı*'ı*
fmj j*? 0 ^^^
f a i l l i 'jü tj f_ jii
G özüm ü ayıram adığım , gönlü­
m ün eğlencesi, o paktı bozan
A şk a gönül bağlam ışız, aklı sevgilim ; hayır hayır; ona gü-
kabul etm eyiz; y o k su llu k içinde nül eğlencesi deme-, çünkü, gö­
büyüm üşüz, zenginliği tanım a­ nülden âram ve rahatı aldı,
y ız . götürdü.
z_i J j (dil pezir) = Gönlün mak­ ■u-ir Jj (dil teşne) = Gönlü susa­
bul ve mergubu olan şey. mış (k .) pek istekli.
>•>. O.J J-5 y* cT**-
iCdj ( dilteng ) = Yüreği dar,
kederli, sıkıntılı.
Kalbden gelen söz m akbuldür. j> j \ M a l, jW j~ r.-
jljJ j n'4,
(Sair)
JLr
.•M* Jj S~i ıf1 N ergisini hasta, lâlesini-yüreği
- X a-L ' y jy j X ^
y a n ık , koncasını m ahzun, me­
nekşesini ya slı görürsün.
Ey gönül kapıcı çocuk ! E y gü­ (C em âli işfeh ân i)
zel ay ! Her feyden kaçm ak
m üm kündür , senden vazgeçm ek •ij ı(dilcü, dilcüy)=Gönül
m üm kün değildir.
arayıcı, gönlü cezbeden.
(S a di) >r. <£)J »Jj;' -
>> ^
‘S. J> lijr’ ij-j
J o * X. ^J-~A
Ç jj £\ j L . 'J L .
ı/V
B ütün çektiklerim hep onun
y ü zü n ü görm ek istediğimden;
D ostlarm h anendesi! O m ak­
onun gönlü çekici boyunu öz-
bul gazeli söyle; m eclisin sa­
lediğim dendir.
kisi ! Gamı dağıtan o kadehi (C a m i)
getir.
(S a di) j . ı > j 3 (dilhirâş) = Yürek
tır­
malayıcı, kalbi cerihadar eden.
ji -J»
(dilpesend) = Gönlün be­
ğendiği, tab’a uygun. jj» . t i ı - j\ J-3S-

ıf1 1 \jj4A
AI-Ji JjJ >>. O kederli genç , göğsünden saz
l/Uii
gibi kalbe tesir eden bir fery a t
K u tlu bir gece, k ıy m e tli bir da­ çıkardı.
kikada sevinçli olm ak gönlün (M irza nefir)

beğendiği şeydir. c_i J j (dil heste) = Kalbi yaralı.


(N iz a m i)
• r.j'j) «î-A»
Jİ_İİ1 ö« C*^<‘ • y ■>?-

rfUü
Y arabbi! G önlüm üz hastadır,
O; takdire değer öyle bir cevap biçareyiz , za y ıfız, senin dergâ­
ya zd ı k i yüksek fele k elini hı lûtfundan başka sığınağım ız
öptü. yoktur.
(h iç im i) ( C u n ty d )
•c-iji» ı ( dilhuvâste, dilhu- f.lTjj 4 a * » j^3 j

vâh) = Gönül dileği. Gönlün S*


isteğine göre olan her şey. Ona dostluktan y ü z çevirmeme
•lyLj jğj* J gönlüm nasıl razı olur.
(Şair)
JiiU
(dildâde) = Gönül vermiş,
Gönlün dilediği amber kokulu
âşık.
rüzgâr sana m uhabbeti sebe­ lA » JJ*- <S*f.
biyle sabahleyin erkenden ha­ «i i* 3jj^3İi J3 O’.j'
rekete geldiğiyçin ne kadar
mesuttur.
(H afız) Götürdüğün nimetlerden yedi
m i? yem edi m i? B u âşığı andı
j j - Jî (dil huş) = Gönlü hoş.
mı? anm adı m ı?
d. ji •■»'T e: (C ami)
ı*-’"’ jf &
ıfUii ji.ii» (dildâr)=Birisinin gönlünü
tutan (k .) sevgili.
G önül hoşluğu için gelm em işim ;
belki m eşakkat ve m ihnet çek­ j.Jı/ j'jJj (il o'U. ^
j' j*.3j j 3
m ek için gelm işim .
(N iz a m i) i*

z>j~ J> (dilhün) = Yüreği kanlı, Galiba y â r bu gece m ihnetha-


pek müteessir § Ç o k istekli. neme geliyor; çünkü kapıdan,
(dildâden) = Gönül ver­ duvardan ruhum a birleşme m ü j­
mek § yüreklendirmek, cesaret desi celiuor.
(N e k i)
vermek.
Ij / yf' J3 k3'“fc aAİj*- J3 *0*
Ali" ,_,Ue. Âli- jl j - i s - j'j!j o-*'3 j 1 ^ - 3 p j* y
ıSJi*^
A ş k , güvercini cüretlendirirse Her kim benim hakkım da her
tavşancılın göğsünden ciğerini ne isterse söylesin. Ben kendi
söker. sevgilim in eleğinden elim i çek-
(Z u h a ri)
miueceğim.
'J JL*3 J 3 ö'*4-*' t»J J (S a d i)
A3 j l j 4 "<>*• js > j U .Ş i U l
jjji> (dildüz) = Kalbe batan.
H ekim lerin şrüleryüzü hastaya
f'j j
cesaret verir. Bahçe sa h ib i! •jjj->!3 j*3^ ■>'*/' -ç** öV
G üleryüz göster; çünkü gönül
hastasıyım .
(Şa ir) Eğer ben kınam a taşından y ü z
§ Razı olmak. çevirirsem erkek değilim . Mert
olanlar kalbe batan oka canla­ •i'T jj Û'- O »J-'j J-> i>î j*-

rını siper ettiler. j, »/uu*; er **.


(Sadi)

(dilrubâ) = Gönül kapıcı. O gönlü u ya n ık Y u su f ( f ) zin ­


dana girince zindandakilerin
J» J JJj', J »|» vücuduna hayat geldi.
(Câmi)

Seni hatırlam a, ruh besleyici; ûu_J»(dilsitân) = Gönül alan ve


seni övme, gönül aldatıcıdır. zapteden güzel.
Senin adın, ka ygıyı giderici; i jij c*»M> Ij
sözün, gönlü kapıcıdır. t—
(S a d i)
yitj Jj (dil rlş) = Yüreği yaralı H ür ve serbest olanlara çıkış­
(k.) dertli. m akta ne fa y d a var. Bu nasi­
OJ>J hati gönlü zaptedenlere etm ek
lâzım .
ıSJs* (J V (Sa'di)
Yüreği yaralı Y usuf, çalışıp l*-t Ait
çabalıyarak onun kaydından
geri sıçradı: kurtuldu ve dışa­
rıya kaçtı. Ö yle bir güzelin ayağını öpen
{Nâmımı H ervi )
eşik ne kadar mesuttur.
3J >ırlj*" ii*. ^ (Câml)
* f tri J* lt-Uj * öV j , *i •cij-Jj (dil sühte) = Yüreği ya­
ıf-u-
nık. (k .) kederli J?zS> (ba.).
Z alim , kendi vücuduna cefa •jy j» (dil söz) = Yürek yakıcı,
etti. D ertli fa k ir in canına değil. yüreği yanan, şefkatli, muhab­
(Sadi) betti.
.jfj J j (dil zinde)—Kalbi diri (i.) ,yjj~ İ3 rf »T cJ-y
gönlü uyanık, bilgin. Karşılığı j ‘\ i j f ^ j ' ılı^ÎJ— J» ^
(dılmurde) dir. j'UUI
j f j j ji »4.’j Jj •»/ y B enim y ü rek yakan kederim in
Ji j\ A» ahi gündüz ve gece âlem i y a k ­
tı, ama onun taş gibi kalbine
Toprak altında kalbi diri olan hiç tesir etm iyor.
ölünün vücudu; kendi diri, ka l­ (Ebülme'ânİ)
bi ölü olan âlim in vücudundan j)j 6 ' aîI iS j^jii ■'r
hayırlıdır. J y Jj jl
O gün ne ku tlu bir zam andır j<i (dil şikâr) == Gönül av-
J j

k i ik i yüreği yanan y a h u t m u­ layıcı (k .) mâşuk, sevgili.


habbetti dost birlikte otururlar. c.5Ct j» ( dil şikeste) — Gönlü
(D e hlev i) kırık, mahzun.
§ Lâlenin yedi nev’inden biri li-iç jL ^ ir.'
(Naşiri). •*“ ^ O Jjll
<A
'JS jç jji- <sjy- **r
j 3J\ öyz- f.) Jü J"y- E y nazlı güzel! Bu kadar n a z­
srxy- lanıp hatır kırm aya sebep ne­
D ilsüz denilen lâle gibi niçin dir? Gönlü kırıklara sayısız
kan içiyor y a n i kızarıyor , ke­ eza ve cefa nedir?
(C a m i)
derleniyorsun; huş nezer ve büs-
jCi. j» (dil şiken)=Gönül kırıcı.
tân efrüz ol.
(H avaca) ^sJ> A 11»£ jij- u*♦
-•»-
Huş nezer, her yaprağı türlü jl. ^ ,»U ipj*»
cflti
renkte olan bir nevi lâledir;
büstan efrüz, bostan güzeli, ho­ Onun öfkesi benim cemalim den
rozibiği denilen çiçektir. m ahrum olm ak gibi gönül k ı­
j» (dil sir) = Gönlü tok (k .) rıcı; onun muhabbeti benim aya
soğumlu, kanaatli, gözü tok. benziyen yanağım gibi gönül
»lîJ» (dilşâd) = Gönlü sevinmiş, okşayıcı olsun.
iN ifâ m i)
mesrur.
j-ı,j j/(dil ferâh) = Gönlü geniş,
f j -.j ,
(k.) sevinçli.
.Jlfc
B iz k i viran olm uşlarız, şunun­ İ 'J Jj i î Jafc £
la seviniriz k i bizim viranlığı­
m ızdan bir cihan şenlenm iştir. i k i köşkün arasına perde gelin­
(Tslib) ce biri sıkıld ı, öbürü sevindi.
Himmet, kerem, bahşiş (Burhan). 1 (N i f â m i )
j» (dil şude) = Gönlü gitmiş. j }ji j, (dil furüz) = J ( ba .). j

(k .) âşık. -ij» Jj (dil firib) = Gönül alda­


tf->J*" C J^ıA j» ^ 3 J ) J j ' tan.
C—A," £ J j jtfj» J j .» ~ıj Jj y <S3j İîjî"

Uiı üL." /» ûyj (fjj jj


rfA.-
A şıkla rın ın gecesinden, gün­
düzünden haberin yo k. G am ın­ Senin y ü zü n gibi gönül aldatan
dan hastalananların gönül işine ve bağlıyan yeryüzünde bir
bir kere bakm ıyorsun. daha bulunmaz.
jiĞj» (dil fig-âr) = Yüreği yaralı y ij!r jjtiyf wlr
y (fUJÛa ÎJCi. >J»J <yîfc i»s
= jiöı dil efgâr.
JiiU
m 11 r Senin m iske benziyen kâkülün',
f j* jî
jU2>J> ^ m enekşeyi hasedinden kıvrım
J»x* J k ıvrım kıvrandırıyor; senin gö­
J«U« n ü l açıcı gülüşün koncanın
fl/r âşığın haremi şerifleki m ü- perdesini y ır tıy o r : onu itibar­
nacatını hatırlayınca vücudum dan düşürüyor.
{H a fız )
titrer; yüreği yaralı â şık şöyle
d iy o r d u : Yarabbi! Günahımı ii/'v O * (dil kecbe kerden) =
bağışla da beni horlama. (k.) Kalbe teveccüh etmek,
{S a d i) jjûı ( dilgîr) ■= Gönül tutucu,
kalbe sıkıntı verici.
jijıf'j» ( dil gudâz ) = Yürek
eriten.
JIl «Vf !>.' ‘*02
■if r f& (dil germ kerden) =
C ıü-*- Jf**
(k.) Âşık olmak, alâka etmek. B u kalbe sık ın tı veren çukurun
r f i 1!*- w* köşesinde böyle bir ihtiyarın
t s* Ji üO1 *&\f £ bulunm ası beyhude değildir.
l#W {E m ir hnseyni)

Y u su f un kalbi onun muhabbe­ i* y t ii 'in jt» y


pjiij» u».j jj». \ f L y j j*
tiy le öyle hararetlendi k i o ha­
ı^i
raretten y a n i aşkından utanı­
B enim bu kadar sevgi ve ve­
yordu.
{C am i) fa kâ rlığım la beraber sen ben­
den sıkılıyorsun. Ben bu kadar
(dil keş) = Gönül çekici,
cevr ve cefan ile beraber senden
gönlü cezbeden.
mesrur ve m em nunum .
( Y eğ m â )
cj*
li-»» 1/ (JL. ıSjS' J* c*-* yç ( dilmurde ) ■= Kalbi ölü,
UjİJ
hissiz.
Çimen ferah verici, bahar gönül (*)
^ c;Vj»
çekici, lâ tif, rüzgâr gül saçıcı,
şarap katkısız; fırsa t varken
sâkinin yüzüne karşı bak da
B aclebek cam iinde donuk ve
süzm e şarabı çek. kalbi ölü bir topluluğa öğüt
( Yeğ mâ)
y o liy le birkaç kelim e söylü­
lifi» ( dilguşa ) =* Gönül açıcı, yor dum .
kalbe ferah veren.
C.-.JJ .jU 03^* £~iç olduğundan ^ penc en-
guşt de derler. Ekseriya su
!(>•
kenarlarında bulunur. § Gönülü
H a ya t nedir? D ostun önünde karıştıran. (&.) Kalbi meftun
ölm ek; zira bu diriler alayı ölü eden güzel.
kalblidirler.
(S a d i) tfijT ~
tflj' J*. ti
(dil nişin) = gönülde yer l/V
eden.
J-î-l OjJUJi JA J»ttî K albi m eftu n eden, kalbe rev­
nak veren cariyeler h izm et et­
m ek için ayakta durm uşlar.
B enim zevkim gönülde yer eden (Cami)
sözlerdendir; benim gıdam sedef Yüreği sıkan, kalbe sıkıntı ve­
gibi kıu m etli incidir. ren mânasına da gelir.
(Şaib)

jiy jû (dil nevâz) = Gönül ok­


şayıcı, gönül ele alıcı. (delâl, dilâl) = Naz
ve şive •= ğenc.
trî ‘i.y j!î3 Cr.j>
uH j y a~~T >’j* f.j'»
t#W f - (dilâm ) = Kısa mızrak, zıp­
Bu m em lekette bizim gönlüm ü­ kın.
z ü ta ltif eden ancak sensin.
Senden ancak bir göz uciyle
(dil p lg e) — (k.) Sükût,
bakm ayı istiyoruz.
(Cami) susma.

J :5 (dul) = İnkıbaz yahut başka ilil'“T U


? (dilİh ak ) = Toprağın içi.
bir sebepten dolayı karın ve
barsaklarda peyda olan dü­ İİU. Jj j\ ı*^-J
t/Uiî
ğümler.
Nebatat toprağın içinden baş
gösterdi.
^ (dil{ 5 s m ân ) = Göğün ( N iz a m i )
ortası (k .) yıldızlar. Yeşillik
(Naşiri). § (k .) Kürei arz’m merkezi §
Peygamberlerin kabirleri.
. > .r .t
^ (dil â şû b ) «=■■ Beş par­
mak, âyid denilen düzgün ağaç. (dIIdil)=Y anıkli ah ve enîn,
Yaprağı beş parmak şeklinde ıstırap.
i u r J jûj (dildil kunân) — Inliye-
re k , inleyiciler § Istırap ç e k e n ­ (dulum ) = K u rd eşen denilen
ler. hastalık .
fl iy - 03* li f j * jW ”" JJ»
a'lîU-
( d e lm e k , d e lm e ) =
O nun m ahallesinde kendim gibi T a z e p eyn ir. T ü rk çesi telem e.
çok inleyiciler gördüm .
(H â k â n i )
<—ili ( “d i ( d u lm e k , d u lm e ) =
jUf'j.-jj ~ j m U;>
j*' j' ı*^Lr ji~' ji Böy: bir nevi zehirli örümcek.
j"îis ■
W/’>». j'S j
Yerimden sıçradım. A d ın ı öğ­ •o?. jV-c-, o—i lj
renmek, halinden haberdar o l *
m ak için sersem ve m uztarip B ir böyün bin yavrusu olur;
bir halde koşarak g ittim . onun yavrusu sayısızdır.
(K â â n i) (A zeri)

T e re d d ü d e d e re k , te re d d ü d e - uf. jı-, 3' •*>_^ 4 'j 3


^•0;!•, >/ " J
d en ler m ânasına d a kullanılır. _J j f v el ö I

V r ı ’ / .t u/- l.-?’
-J Î - (dil d e ry a k e rd e n )
= Ç o k cö m ertlik etm ek . 5/r kim seyi höy sokarsa iyi
olması için çöreotunu toz hali­
JJ* 0V*J3 ;J fr 3 J l~ >" ne getirip sıcak su, kalye taşı
J»J “ f f ' ll?, ı>.j 1
’ vîu ve tuz ile merhem yaparak iğ­
nesinin battığı yere sürm elidir.
Ey sâki ! Fazla cömert ol ve ( Y û s u f Tabibi)
küpü ortaya getir, çünkü bu
az az kadehten bizim neşem iz
(d elen g ) = Su bendi.
gelmiuor.
(Şö'ib)

“ M
, 5 (d ilirîiz ) = (&.) N ısfınnehar
(m erid y en ) § ,(& .) G üneş. H avuzu sudan m enetm ek isler­
sen iptida bendini çamurla s ı­
LiJ» (d ilişeb ) = G e ce y arısı.
kıca kapa.
( D e k i k i)

T aşçıların ta ş kırdıkları külünle


- Ö ? (dil
ilger) == T e n c e re dibine § Zıpkın § H urm a salkımının
yapışıp kaian yem ek. k ab u ğu , kapçık § H even k . Son
Ferhenyi Ziya 59
mânaya (d), (1) nin esresiyle de
görülmüştür. ^Aj f *£j:\ c*x’ j U /
i t i h ji . ö U ■ J j ju> l j ; ay
l'V E y g ü z e l! Bana karşı bir gö­
Züliifceğizine y ü z gönül ve can n ü llü ol; y a n i gönlünü bana
asılm ıştır. tahsis et. Eğer canım ı verm ez­
( M evlâ na ) sem o zam an şikâyet et.
(M e v lâ n â )
• rc M
(dil n e m ü d e n ) = (k.) (Yekdile) nin zıddı (du dile) dir
İnsaniyet vc şefkat göstermek. (ba.).
l y~' Ja Via }\)

öU-
Padişah m ülkün vücudu, o
•Sen koncanın sabaya karşı şef­ kalbi yerindedir.
k a t ve muhabbetine bak k i onu (M in ü ç ih ri)

görür görmez kucağını açar.


( S e lm â n ) ( d e l e ) — Kakum § Sansar §
Dağ kedisi. Beyaz tilki (Naşiri)
*" , (dil n îh â d en )= ()t.) Razı (1) nin şeddesiyle hile ve vak­
olmak. tiyle Mısır’da karışıklık çıkaran
j* - + -J ?. f» V J j meşhur hilekâr bir kadın §
X r~- Fukaranın giydikleri salkım sa­
tfUii çak hırka. Arapçası jj, tır.
Şeker gibi bir öpücüğe razı ol­ j\ -V—Lı ^ C/jy^i İT *
dum; başka şeylerden perhiz J j jl OAl f / _r_- . j j i f
ettim . drj
( N if â mi)
D aim a pars surette ahudan âdi,
.p.y- «-’1 »-)■
*- *J^. y <JJ daim a erkek astan kuvvette
c* û.' ir f r' *9 tilkiden y ü k se k oldukça.
( Ferruhi )

/fen biçare ken d i gönlüm ün


derdine razı oldum . Ne yapa­ > (dili) = Dehli muhaffefi; nis­
y ım , onun gam m a karşı bun­ petinde dehlevi denir.
dan başka çarem yoktur.
(H u c e n d i)
(delide) = Bulgur.
1 (dile) — Gönül sahibi, gönül
mânasını da ifade eder. (dillr) = Bahadır, şeci, cesur.
}\ ö>j.ı a* «-ijT *-*Ji Jt»- <$X ^
C*Z-f t£jr r» 'r*
ı/Uii ■İ*. O-.’
Iran m ü lkü onanla süslendi, Süm büle benziyen z ü lfü bükü­
bahadırların sırtı onunla k u v ­ lüp kıvrılınca saba rüzgârı k a ­
vetlendi. r a n fil kokusu getirdi.
(N iş im i) (Ib n i Y em in )

öjjj/ı 'J.. i>s»-j § Kuyumcu ve demirci körüğü


bı'-j ±‘- i j üj'j kj5 st (Ar.)
c b f d '? .jL Si. 'oy;
Sahrada bahadırların kanından f i ) t j j f öS»j» yy. c-ij
yer, deniz gibi dalgalandı. UÜU-
(F i r d e v t i ) M adem ki bir post parçasiyle
ülke zaptedebiliyorsun; d ü kkâ n ­
' -L b
? (d e lik ) = Gül tohumu (Ar.) da ocak ve körük bulundurm ak
»jjS'A- Yabani bir" gül (Naşiri). çirkindir, y a n i bunlarla meşgul
olm ak m ânasızdır.
(H â kin i)
(dil y e k i k e rd e n ) •)u> ve .,\f(b a .).
=tki kişi bir işte ittifak etmek.

J&1.
f 5 (dem ) = Nefes, soluk.
f(£ı Jiç ı/»
Zehhâk'in başına çekiç vurm ayı
»>v —!»jîj ^Uij» bilen Gâve ; ocağa, örse ve kö­
ı#.u- rüğe nerede bağlanır.
(Hâkini)
M uradım ca birkaç nefes ala­ § Ah.
y ım , dedim ; y a z ık k i nefesin
uolu kapandı. tfju.
(S a d i)
İşittim k i Şâpür ah etti.
§ Aldatma, hile § Kibir ve gu­ (S a d i)
rur.
f > •V ' j 1 «f*^.
lJ -r* rJ j' ■
*** '■>»
\j VJB oWj ö 'jv j ' 'c*-
0'.' f
»J*4 f öjr1'*
tfJU.'
'j v* fJ1* JT
M ertlik ve hazine hususunda
senin askerinder a z değilim .
G ündüz geldi; kalıbım ı ruh ve
Bu tam ah, kibir ve gurura
candan tahliye ederek dudağı­
sebep nedir.
(Enedi) m ı ah etm ekten kapadım y a h u t
§ Koku. soluğum kesildi. Ş im d i şem ’a
beni ihya ettiği için ben de ge­ yakınlarında birçok kan içinde
ceyi gündüz gibi ihya edersem yuvarlananlar var.
lâyıktır. ( Yeğm â)
(Kemâl Ismâ'il)
Bu münasebetle mızrak ve ma­
Buradaki (dem) i nefes mânası­ kas gibi şeylerin keskin tarafı­
na almak daha uygundur § na, uçlarına da denir.
Afsun, üfürük.
^ <te>-
*j\L j y J j AîU. jsj?
ıS/j * * i
ıfj**
K âh şeytan korkusundan afsu n M ızrak ucu ve temren yarasın­
okuyor, kâh vesvese korkusun­ dan katı taşın göğsü arı yu v a ­
dan m uttasıl dua ediyordum . sına döndüğü zaman.
(S e l mân)
(M uitti)
§ Ağız. § Şiirin vezni.
jl »U fi fs* ..î^ ( dem âb ) = Bir yudum
u -*'-5 'jj* sudıır ki bir sclukla içilecek su
miktarıdır.
Her kim onun m edhini anm ak U» (denıâ) = Nefes, soluk.
için gül gibi ağzını açarsa z a ­ (dem âdem ) = Her nefes,
man ona hemen bir etek dolusu daima — dembedem de denir.
a ltın verir. S -t fi ( dem besten ) = Soluk
(Necıbuddin) bağlanmak (k .) susmak. Dem-
§ Zaman vakit, t» t r,,± A .= beste = soluğu bağlanmış, so­
Sabah vakti, zamanı § Bıçak, luksuz (k.) susmuş, sâkit.
hançer ve kılıcın keskin tarafı, rı j (demi teslim)=(A ) Ruhu
ağzı. teslim edecek zaman § Susma
v_.lL:»-j f § Emre itaat etme
o —*> cn ^15 ^ jjjji f> (dem huverden) = (k .)
Nefes almak, istirahat etmek §
Beni bir zam an hatır kırm anla, Aldanmak.
bir zam an lü tu f ve iltifa tın la û-'-zTjj ,.»(dem derkeşiden)==(A.)
öldürürsün. Sen ne katilsin k i Susmak.
mücadele ettiğin kılıç iki ağız­ r> (dem zeden) — (k.) Solu­
lıdır. mak § Susmak § Terk ve te­
(Muhteşem) vakkuf etmek § Öğünmek.
ı_rİJ c i." f ' V V1 J1 j y f> j'
tfj.ı.' L'r“ ^ ı 1
U-i • s f f j 1- 1- j oj r*
Senin kılıcının ağziyle ölen
y a ln ız ben değilim. M ahallenin Ey benim gözüm deki behmtn
bulutu! A z bir zam an dur, ra­ iT's *Xîiî</*
hat ol, ağlama.
(Ferruhi)
l«X-'
K urdun sürü arasında aç kal-
d JijK ^
m asındansa kar tipisinde ölm e­
si daha iyidir.
(Esedi)

£y gönlü aydınlatan ay! Şarap •>


kadehini dolaştır; gökyüzünün f 5 (d o m ) = Kuyruk.
ayı gibi ara verm eksizin do la ş­ *X f* lijjj' j~ »J1*.
tırm ayı bırakma. »X X *sXi» e3
(İbni Y e m in )
ı«y»»
Dem vurmak. = öğün m ek mâ­ Biçare eşek k u yru k isterken
nasına dilimizde de kullanılır. onu bulam adıktan başka iki
/" i) rf-1"X kulağını da kaybetti.
(D eh levi)
f j *■ j* ■‘"j r 4 jj
ali» ı^C*î J*i j-_jj
r> b'j'zh ö -y ıS'
M uğeylânı düşünen ve vata­
nını anan kim se eğer haremi
şerife iştiyakından dem vurur­ Ey altın nal ve demir tırn a klı!
sa ağzına vur. E y susam çiçeği k u la k lı, heza­
C lm âd) ren ku yru klu !
(E n v e ri)
ö»i ( ba .)•
ı*>» (dumçe) = Küçük ve kısa
,u5> i aJSj (demgâh, demgeh) =
kuyruk.
Demirci ve kuyumcu ocağı §
Külhan § Nefes alacak yer ki ( dumdâr ) = A t ve katır
gibi kuyruklu hayvanlar § O r­
boğazdır.
dunun arkasından gidip arkası­
c»f r» (dem girifte) = Soluğu
tutulmuş, nefesi kesilmiş. nı gözeten asker bölüğü.
•bj r» ( dumi rübâh ) = Tilki
~iX t* rJ '.>* kuyruğu (k .) gerçek sabah.
,)U*» ı .>« (dumğâze, dumğeze)
' Kuyruksokumu, kuyruksokumu
H avanın boru sesinden soluğu kemiği, Dum = kuyruk, ğâz =
tutuldu; görseydin yerin beli yarık, ğâze = yarığı olan şey.
büküldü derdin. Kuyruksokumu kemiği de de­
(Firdevsi)
likli olduğundan ve kuyruk
(d em e)= A teş yakaçak şey oradan çıktığından bu isim ve­
§ Körük § Kar tipisi. rilmiştir.
•>. <)-r jî ii)j. » f j-r Jan a u ym ayıp karşı gelenler
•j"» ö ^ 'j ıts*/' karınca iken yıla n oldular.
UVj-
Yılan olm uş karıncaları helâk
B ütün günah onun üzerine top- et. Onlara bundan ziyade aman
lanır; çünkü o, baş, onlar kuy- verme ve v a k it za y i etme; çün­
ruksokum u yerindedir. k ü y ıla n çok yaşarsa ejder olur.
(M evlânâ) (M et'B d R â zi)
(A r .)
ji *3 tfji'A,. rf'u tj ji*
(dumi g â v ) = ö k ü z kuyru­
ğu, kırbaç, kamçı § Savaş bo­ Yılanı nerede görürsen öldür.
rusu, nefir. (Ş e fV )
,ı£> « (dumgâh, dumgeh) =
Kuyruk yeri. Demâr (d) nin üstünüyle A rap-
çadır. Yalnız Farsça lügatleri
fi f . j ' t3 j '
alan (Naşiri) de görüldüğü için
yazılmıştır (Burhan) ve (Naşiri)
l 'V
şirâr vezninde demişlerdir ki
A sla n ın kuyruğundan ve k u y ­ bu, Iranilerin veda, vekar gibi
ruk yerinden nefesim tutuldu. kelimelerde tasarruflar ederek
Onun k u yru k yeri boğazımı esre ile okumalarından ileri
m uhkem tuttu. gelmiştir. Bundan başka Fars-
(M evlâ n â )
çada intikam, insanın hayatta
(dumi gurg)=(& .) Yalancı muhtacolduğu şeyler, soluk,
sabah (Ar.) oU^Jıv ıi. duman, tütün, temelli oturulan
yer, çay, ırmak mânalarına da
-ı_a, S i- J 1 S*- ■!>X -1-
ö \ ç»1» t'-*' ojr '>* i*jî- yazmışlardır.

Yalancı sabah doğu tarafından jl.» j 'f j s j j t ijr .

görününce havanın cirm i alaca J. « V' Jl f

bedenli kaplan gibi oldu. L ü tu f zam anında cihana vefayı


(N a sırı B uhâri)
öğretirsin, kin zam anında za ­
mandan intikam alırsın.
° (d e m â r ) = Helâk. (K em âl İ s m a il)
jijji/, jl*j (dem âr ber âverden)
= (& ) Helâk etmek, öldürmek.
L 5 (d e m â g ) = A rapçada (d) nin
u/jLİ- jUj A,'X esresi Farsçada üstüniyle meğz
jl.a jl j y J.* j\ jî r
= beyin. Farsçada ağız, burun
J -» j t f ' j j j j JJİA jL iJ U 4-1*

-^•■
*■.1» j ^ j j jj i mânalarına da gelir (k.) kibir
kffj‘J 3J«-* ve gurur § K eyif ve neşe.
i£« ğU i £i > ( dem âğ puh- j'j»

ten, dem âğ sü h ten )= Ç o k zah­ ö'jÇJ cit'3


met çekm ek. Birincisi çok dü­
şünmek mânasına da gelir. Uzun seneler öylece çok sevinç­
(demâğ dâş- le seğirterek, bağırıp çağıra­
ten, dem âğ resâniden) = N e ş e -
rak, salınarak, nim et içinde
yaşa. _
lenmek, sarhoş olmak. (M in ü çih rİ)

T ez gidici, seğirtici
(demâme) = Savaş borusu. ^ jj C.—*
Buna nâyi rüyin daha büyüğü­ cMi) iV.» yy iyijfs,J
ne kure nây derler § Davul.
•mr+ j iSI D ij hüht geng bir yerin adıdır ;
demân ve denân acele gitm ek
*rJ* 4'"ua m ânasm adır.
s* l4^i- «Ai (F e r h e n g i m en şü m e)

(Demîden) in başka mânaların­


E y güneş tahtlı, felek nıertebeli dan da sıfatı müşebbehe ve
padişah i (H arb ve darp) vur hali terkibi olur, öv» (ba.).
tut zam anı mehterhanede senin
filin , başından davul, dişinden
(d e m â n k e ş) = Vakit,
çom ak yapm ış, kulağı ziller,
zaman, müddet.
hortum u boru olmuş.
(S e y fu lm u lü k )
(d e m â v en d ) = Iranda Ta-
* lo beristân eyaletinin merkezi olan
^ (d em ân ) = V akit ve zaman,
zemân demân muarrebidir § şehirdir. Tahran’ın 45 kilometre
ö fk e yahut sevincinden bağı­ doğusal kuzeyinde ve Elbürz
ran: demiden den sıfatı müşeb- sıradağlarının eteğindedir. Ta-
behe yahut bağırarak mânasına beristân ile Mâzenderân hududu
hali terkibf. üzerinde bir dağın ismi de
(Kuhi demâvend) dir.
JCJ" r)
t s^-' Ti - y - ‘/ j

t-*;.
Ş im d i her sabah insanlara Senin çene ve çenenin altı gibi
haykırıp saldıran divane bir elma ve tuı unç; Sâri ve Dem â­
ejderha gibi sert bir bulut z u ­ vend'den bir kerecik olsun gel­
hur eder. mez.
( L â m i'i) ( Yeğm â)
kül renkli bir kuştur, ekseriya
(d u m tek ) = Diken serçesi, su kenarlarında oturur, uzun
çalı kuşu dedikleri kuş. kuyruğunu yere vurur (A r.) .yu..
-r' yt
Öj il»
( d e m d e m e ) = Hile ve
li'SIi
hud’a.
jl \Z*£-liî .w4.L« K um ru gibi başı hep yukarı -
by.j da; kuyruksalan gibi kuyruğu -
uo»y nu hep yere vurucu.
(H âkâni)
Kanaat m ülkünü tam ahın eline
y* ^ jL«t
verme. Erkeğe, kadın hilesine
[Ji Üifr y-
zebun olm ak yakışm az. li''»
(N isâ ri)
§ Davul. K uyruksalan gibi çok y a lta k ­
landım ; bir v a k it anka gibi
J-i* j'J»v \S *****
saye ve him ayene alm adın.
(Katini)
tsj'y
(Burhân) ile ( Kulzum ) bir de
.<4?& çarşısının başında davul
(demsince) yazıp ebabil = dağ
çalıyorlar, can yoldaşı veriyor -
kırlangıcı demişlerdir.
/ a r; a f& s a / fn a /a n kim dir.
(N izâ ri) • -
§ Şöhret § Bir kaleyi dövmek (“'r” (d e m şin âs) = (&.) Hakîm,
ve tazyik etmek için hâkim akıllı.
noktada yapılan toprak kale, r> £ ÖU'l,i
K
_rJ0fyf*
tabya. Lügatler; ağaç ve taş ile 1/ Uii
çamurdan yapılan burç gibi bir
şeydir ki üzerine top çıkarıp Kim seden korkm az, söz bilir,
kalede abluka olanlara atarlar hakîm bir kim se istedi.
(N işâ m i)
suretinde tarif ediyorlar. Arap­
çada halkı helâk etmek, öfke
f 3 (d u m lâb e) = Köpek kıs­
ve hiddetle söz söylemek, öfke
mının kuyruğunu hareket ettir­
ve hiddet mânalarınadır.
mek suretiyle yalvarması. Lâbe,
lâbiden den müştak olarak yal­
" lU o
J (d em sâz) = Dost, sırdaş, varma manasınadır.
söz ve işte muvafık arkadaş. J1 f.3Jj*1. C"111-
' ‘ t *sr f \i,X & rj&z
*jj* (*' &
^ ST*W*‘> (d u m slçe) = Kuyruksalan ^ er.»*.»* y f
kuşudur ki beyaz ile karışık
B eni hicvetm ekle ancak kem a­
lim i m edihte gösterdiğin m üba­ ^ ( d e m n e d â n l ) = Buhar
lâğa eksilir; çünkü köpeğin y a l­ çıkm am ak yahu t ocak sö n d ü ­
taklanm ası ne sevinç verir k i rülmek için o c a k ve fırın d e -
havlam ası kedere sebebolsun. liklerine tıkılan p a ç a v ra .
(fiu ıe y in B eykera )
i ıs* cr-ij jî
* . " ^Uj w»-L»
^ ( d e m e n d â n ) = C eh en n em . -*J>' S:*-. ^

JLlI—j Jki. IjLg


ciîb J Bu zam anın tabiat sahipleri o
E k in lik yerlerde mey vali ağaç sakalı o haliyle beğenmiyorlar;
yetiştirenler cehennemden kur­ zira ocak paçavrası olm aktan
tulurlar. başka hiçbir şeye yaram az.
(Zerâtuşt) ( K e m â l I s m â 'i l )
§ Ateş. >-

>jşiı }>? y f.~i- jt ( d e m ü r j = Y a v a ş ve yumu­
( jî y- y j' ^
şa k ses § E frâ s y â b ’m yakınla­
rından biridir ki S iy âvu ş’un öl­
Senin öfkenden âlâ şeker, zehir dürülmesine ç o k yardım etmiş­
gibi; senin lûtfu n d a n ateş, su tir.
gibi olur. •
(.Şihâb)
§ Kirm an’a bağlı nışadır m a d e ­ j» U " 0 ( d e m I d e n ) = Üfürmek, rüz­
niyle meşhur bir şehir. g â r esm ek, solum ak, afsunla­
mak.
jy 4j3j> jjl,£İ u" Jİ» çyu j\ i İ İ S J J-^
JU*J ö'j)
JiSL
O, Nişâbür’a nışadır götürm ek
.l;.jj (ba.).
için K irm ân dan Dem endân ta­
rafına gitti. JV; 4 •*;*» X-
(Hemedâni) iSS. ı})* b* iV1-'. *3""
iU -
(d e m n e ) = Fırın, ocak b a­ Galiba zü lfünün halkasından
cası; (d) nin esresiyle mutlak bahar rüzgârı esti. Ç ünkü dün
tilki § (Kelile d em ne) d e hikâ­ gece burnuma ve gönlüm e am ­
yesi meşhur bir tilki § Hilekâr. ber kokusu geldi.
(S e lm â n )
Bu ü ç m ân ad a ( d ) nin üstüniy-
le de doğru du r. A r a p ç a d a g ü b ­ § Öfk elenmek, sev inç yahut
re yığınına derler. kahır yüzünden feryad etm ek ,
kükremek, coşmak, saldırmak, şünde zındıklardan biri tarafın­
öğünmek. (ba.) § Yerden dan orada şehidedilmiştir.
ot bitmek, çiçek açılmak.
ı-i' --U. f jj

l.i - 1‘ jl J.A3 JL») oU^. lyi-'j f*
JjİS cÇjJ* »J

•Bugün o kadar şarap içerim k i D eniz ve karanın padişahı


- eğer toprak olursam benim tür- M ucizuddin k i dünya kurulalı-
bemden biten her nebat asma dan beri onun bir eşi gelm e­
olur. m iştir; üç y ü z ik i senesi şaba­
( Y eğm â)
nının üçüncü günü G a zn in yo ­
lunda D em yek denilen yerde
ili -lif” Jr *ij)
şehit düşm üştür.
( Ş a ir )
m
£ger senin huyun saba rüzgâ­
rına öğretmese katm erli gül ^ (den) — Sevinç ve süıurdan
kara topraktan n ^sıl çıkar. dolayı bağırıp çağırma, naz ve
(H uvâcB) eda ile salınarak yürüme. Bu
§ Tanyeri ağarmak, sabah be­ mânalara deniden den em­
lirmek. ri hazır.
3 -1--J ^ lı j j i " <s>- “*-r }> »jij *■*
J.;'/ liji-l U J3 tf‘ J
J3
4■*
Gece sona erdi, tanyeri ağardı,
bizim sözüm üz bitmedi.
B ütün gün gözün sevgiliye bak­
(N iza m i)
sın; her v a k it ik i kulağın er­
J T"5, ganun dinlesin. B ütün y ıl d il­
JU*> j' W
-
bere gönül ver; bütün ay fıç ı
etrafında sevinçle salın.
Ö m rünün gecesi sabah vaktine (M in n ç ih ri)
erişti, gençlik gecesinden ih ti­
il» ( denân ) = Deniden den
y a rlık sabahı belirdi.
(C a m i) sıfatı müşebbehe ve hâliye ö^->
(ba.).
(d e m ik ) = Yer. zemin, (m)
nin tutarı (y) nin üstüniyle ‘ V ' (d u n b , d u n b e ) = Kuy­
Ğaznin’e bağlı bir köydür ki ruk.
Sultan Mucizuddin yahut Şihâ- d-'iıV1 «i W » ( dunbe dâden,
buddini Ğevri savaştan dönü­ dunbe nihâden) = Kuyruk ver­
mek, kuyruk koymak (k .) al­ J-l ıî ' •jı-,: r*i jfî A>
datmak, iğfal etmek. Jl—i j'j- i** j j “J-1. i1
<3Ji'
(dunbe gudâz) = Kuyruk
eritici § Kuyruk eritecek tava Yoksulla padişahı bir sayıp
§ Bir nevi sihirbazlık. padişuhtn altın çık ın ı , yoksulun
pulundan istifada et.
3 Ü (d e n b â l) = Maskara, şakacı, {S ü z e n i)

§ Dilencilerden bir sınıftır ki


şaka, lâtife.
bir elde koyun boynuzu öbür
elde kürek kemiği tııtup ev ve
(d u n b â l, d u n b â le )— dükkân kapılarının önlerine gel­
Kuyruk, art. dikleri zaman boynuzu kemiğe
Er* iî*1'*j_>*- 0A,J öyle bir surette vururlar ki çı­
ö'j crj J^-1; kan iğrenç sesten halk nefret
edip istediklerini vererek de­
S abah gibi bir güneş yüzlünün federler. İsteklerine karşı bi­
eteğini tut. S akın , gölge gibi raz yavaş davranırlarsa derhal
onun bunun ardında gitme. bir bıçakla kendilerini yaralar­
(Ş a ir ) lar. Bu sınıf dilencilere «.lü-u
jjı.1 juj (dunbâl âmeden) =T a- şâhşâne ve f - r kungur de der­
kibetınek. ler jfiT (ha) § Bön, bilgisiz,
hudkâm: kendi isteğinden baş­
(dunbâl çeşni) — Göz
ka bir şey düşiinmiyeıı kişi,
kuyruğu, ucu.
jfc.irjL.-3 (dunbâl keşti)n=Dümen. vı ~ O'.j.'.’i
jb-ju.' (dunbâle dâr) = Kuyruklu
y,..j
JU. (ba.).
Bu m em lekette birçok soysuz
■»•» >Sf
peyda olmuştur; hepsi eşek ta­
>_rO (d u n b u re , d u n b ü - biatlı, bön, bilgisiz.
re ) = Tam,bura denilen saz. ( L eb ib i'ı
Bunun asîı dunbe’i bere= kuzu
§ Diş; bu mânaya dendân nıu-
kuyruğu imiş, ona benzediği
haffefidir § Çulha tarağı.
için bu adı almıştır. Tun-
jA ., 3 I -1, 3 - ■-*
bflre bunun Arapçalaştırılmışı-
dır.
Benim tarağımın dişi kırılm ış­
tır.
(d u n b e k ) — Dümbelek. ( M u h teşem )

§ Hırs.z § Dinsiz yahut insafsız


Ati
(d en d) = Eğe kemiği § Yoksul. hain.
ijj,» J*yj ^ jî suretiyle diş kurcalıyacak şey,
diş çöpü mânasınadır.
e*.-, «jy* o* t» (dendân behün bur-
O v a k it in sa fsız , Aa/n k u y u m ­ den) = (k.) Isırmak.
cuyu, kom şulardan da birkaçı­ ( dendân bezehr
nı davet etti. hâyiden) = Son derece düş­
( Ebu Şekür)
manlıktan dolayı bir kimse hak­
§ Kekre: nar kabuğa ve mazı kında acı sözler söylemek.
gibi dil buran şey § Kene otu
= hebbusseiâtin. (Re­ « A * 0*.' &
şidi) bu son mânayı tran lû-
gatçilerinin bile mehazi olan K inlenerek bu alçak zam an
(Helimi) den almıştır. Önsöze alçak yetiştiricidir diye ona acı
(ba.). sözler söyledi.
*.» (,S a d î )

(dund) = Eşek arısı, & 4 u‘j ( dendân bekâm


furüburden) «= (k .) İsteğine ka-
vuşmak § Galip gelmek § ö f ­
(d e n d â n ) = Diş.
kelenmek § Yutkunmak,
j U '.- Ij jç i > > _j y»
t*. ûU‘» ( dendân behâ ) = Diş
tfc- i)W-, j j j13 j y

ı/V kirası dediğimiz.


A sla n ın dişi ve tırnağı dökü­ o-U. ı£-.~ - f Ğ jifs
lünce topal tilkilerden tokat t/Uü
y a n i dayak yer.
{C am ı) Taşın ağzından çıkan her cev­
§ Tamah ve ümit. her, onun dudağına nispetle diş
jlji Mijjs kirası nev indendir: kıy m etsiz­
c,-iluı*j C.-Is <»• dir.
( N iza m i)

La’l hokka arasında y a n i ağ­ oj/ > io U'j


(dendân tiz kerden)
zın ın içinde o iki sıra inciye = Diş bilemek yani kinlenip
ne d iyeyim k i dudağını ne k a ­ intikama hazırlanmak § Bir şe­
dar özlüyorum (!) ye tamah etmek, hırslanmak.
(N izâ rl)
^ l*JL- \£l>- g \
j_,\ öU'j ( j'-v» i ö'V» *>j ' yş y j.

( dendân âpriz, dendân apriş,


dendân âfriş) = ikişer kelimeli E y Süleym an'ın yüzüğünün
olan bu lügatlerin ikinci har­ halkası, la'le benziyen dudağı­
finden önce (a) yerine (e) yahut nı kıskanan sevgili!
üstün harekeli (p), (f) bulunmak (,S e y fi Itfe re n g i)
joo (dend an d âş- vaffakiyetlerin den dolayı se­
ten, dendân furüburden ) = vindiler. R um îler dudaklarının
Üm idetm ek § Öfkelenmek, kin- gülmesinden: savaşı kazan m ak­
lenmek § Bir işte ç o k s â y ve tan ümitlerini kestiler.
ikdam etmek. (N iâ m zi)

s* iU'j (den d ân k â v ) = D i ş kur-


ö\j ı/^ ^ 6'jyj calıyacak ş e y , hilâl: k â v id e n ’-
in k azm ak , eşm ek mânaların­
Ey gönül! Eğer bir gün sevgi­ dan alınmıştır.
linin dudağı, isteğini yerine ge­ ^_rji ü ü /'û u » ( d e n d â n giriften
tirmeye söz verirse ümidetme. ez k esi) ~ Birinin dişini çık ar­
(Z jh ir ) mak § (k.) ö p m e k .
issj* 0'-y> **■ {.'**• j'&ı f * y ıiU> jip j.j;
C-İjI»" f *X W !dü
jit lîJv—*-
Senin öfken hasının hareketine Sevgilinin dudağından bir öpü­
kinlenirse onu balığın üzerinde­ cük aldım . H ayata kavuştum,
ki öküzün sırtına kad ar k o la y ­ conlandım .
ca batırır. ( H u s r e v i)
(K em â l I s m a il)
j i 'i u 'j (den d ân ken) = K erp eten ,
ö1-'» (dendân zeden) = Isır­ oJîf'.y.'.'» (dendân k e n d e n ) = D i ş
mak § (k.) Eşitlik iddia etmek, çıkarm ak (k.) tam ah ve ümidi
düşmanlık etm ek § O c almaya kesm ek.
kalkışmak. ö 'j' ' 3 'r'l Ö'J
jf* ^11»
-ıJ *}j ti’j o1 .A &
Uiı
ûT .-i*. O//'
lijy O dudaktan üm idi kesm em ve
B ir kim se sana düşm anlığa o hattan usanmam, inci, tim sa­
m eylederse ; &aman, kahır ile hın ağzında olsa da isterim.
onun dişini söker. (Y e ğ m a )
(S ü z e n i) -■>j '

o>jT ju«~ iu'ı (dendân sifid k er­ ûO. Cs'-ı's j


öUl-
d e n ) — Korkm ak § A ciz olmak
§ T e v a z u etmek § Gülmek § Dert geldi de bana, can ve gö­
Sevinmek. nülden; eğer rahat istersen is­
teğinden vazgeç, dedi.
jLvo oV jUL-i
(S e l m ân)

^Uâi ^ «i"-1-*
Jr~J j'-r*
Zenciler o iş üzerine y an i mu­ 1,'V
B ir m üddet üm idi keserek bunu
- ’ *1? '
çekiyordu; isteğine erişmeden (d e n d â n İ = Yağ­
öm rü nihayete erdi. mur damlası § Gözyaşı.
(M evlâ n â )

j-Z'ûU'i (dendân gir) = Diş ka­ r ••r*' (dendân sâ )= Semizotu.


maştırıcı şey. tnsan ısıran kötü
huylu at ve köpek, • •"• vt
v- iu ‘» (dendân muzd)=Dîş ki­ (dendân kerden) =
rası denilen hediye, atiyye. Yüz çevirmek § Müzayaka gös­
•<_rV* J> i'- 42*" termek, esirgemek § Vekarsız-
L?V CJ ı)1* '» / lS)-?' lık ve rüsvaylık etmek.
çj» |-jU *->. j fs j jl
Güleç y ü z lü insan olm azsan
örs yürekli: katı k a lb li olma,
a tiyye sahibi olm azsan bari
husum et gösterme. Onun dudağından ve dişinden
(S en â ’i ) bir buse arzu edersem niçin
ağzım ı açayım ; çünkü o benden
(dendân numüden) =
y ü z çevirir.
(k .) Gülmek, öfkelenmek, kor­ (S irâ c u d d in )
kutmak, tehdidetmek.
ûiır'^u» (dendân kunân) —* Bu
öU—İ j* y
ay;
öUj »> oU?* j-u-j. jlİ
maddeden sıfatı müşebbehe.
a*-
O, düşm anları tehdidedince ^ ^ dendân gevsâle )
düşm ana dünya ağız gibi dar = Temreni buzağı dişi şeklin­
oldu. de kemikten yapılmış ok.
(S e n â 'i)

a' u‘> (dendâne)= Diş diş olan ^ (dendân mez) = Yemek


her şey, şerefe, kale ve binanın
üzerine yenilen komposto ve
yüksek tabakası. meyva.
a.'jlyt öT fb.
4<jU ‘• s L ’ Mv '
O 5 (dendân nihâden) =
Güneşi, onun adına süsledikleri
Kabul etmek, rağbet göster­
köşkün çıkm ası yaparlar.
mek, tamah etmek.
{H âkâni)

in- u'j (dendânideu) ■= Çiğne­ (dendânl kerden)=


mek. Utandırmak.
j/ 'jU -» y Jii- jSCi ij Sen pergel noktasının, ben de
3Aİİ- Jfj başsız ve aya ksız senin etrafın­
v ;l. da dönerim.
( Ş a ir )
Senin tatlı gülüşün sabahı utan­
dırdı; konca ile gül hangi du­ § (D) nin esresiyle çeltik dö­
dak ve dişle gülsün. vülecek tokmak ki at başı şek­
{Ş â 'ib )
linde olur. Türkçesi soku’dur.
'.'i'
(d e n d e n e )= Dudak altından jjj~“ ı jf
yavaş yavaş söylenen söz. Bu lf^*“ jj /*
L’V
kelime, sözü açık söylemek mâ­
nasına Arapçadır. Eğer secde ile insan yükseldey­
• < *" d i her pirinççi tokm ağı pey­
j X X * ^ d e n d l d e n ) — öfkeden gamber olurdu.
ötürü kendi kendine söylenmek, (M evlânâ)
mırıldanmak. Buna benzetilerek boynu uzun
yakışıksız ata dingâl derler.
(deng)=A hm ak ve şaşkın, ( dingi ) = Çeltik döven
sersem. kimse.
Jr'j j'j Cj'jjj v'j’- <i
y (İ>W < <hÎI.a5CİÖ . .
( udi^ fdİ 6 |
d e n g d â le ) = Yukarıdan aşa­
Vücut hakîr, ruh za y ıf, ecel
ğıya yahut oluktan yere kadar
yâr, emel hasım , can yanm ış,
buz tutmuş su,
yürek çatlam ış, boy bükülm üş,
baş sersem. t$l c.—! -tA" {y (S*.; r /*-
(K â â n i) jlâ-jlj -2*—I <1—f*
§ İki katı cismin tokuşmasından
hus ule .gelen ses. Soğuk ve sersem lik sebebiyle
c--- ! t<Ğj İJ süm ük, beyin ve burnumdan
~ —! 'j ayağım ın sırtına kadar buz
d ij
tutm uştur.
Ş işe dolu eve bir taş k â fi o l­ { Ş a ir )
duğu gibi dünyada d e liy i a z­
dırm aya şiddetli bir ses yetişir.
(Z u tâ li)
(d e n g il) = Ahmak, nâdan
§ Pergel noktası. § Deyyus, hayâsız.
j'C , y? CfJ Jy . j i C. — j i*»
f>/' >.»J jlll»
S'* lİJ**
Padişahın idaresi altın d a ki
m em leketlerde dört çeşit insan \İ* S ^ öU*- 5X
yoktur; zalim , ibne, m ü fsit, j-*\»
deuuus.
E y lâ yık olm ıyan işlerle meş­
(Fehri)
gul olan k im s e ! D ünya etra­
{G) nin üstüniyle yüz yüze, fın d a beyhude yere ne vakte
diz dize oturmak § Topluluk kadar salınıp duracaksın.
(Nefisi). (N â f i r )

û* c y - j 1 öl“ j *> /' o y ıfl


fi j-L» C- üJj»- i)'>- ’
(d en e) = Nimet, rahat, bolluk
§ Zevkten ve sevinmeden do­
lay: edilen terennüm. Yanaklarını küpün kanından
kan gibi kızartıp zevk ve se­
J ,_ . t û î İ L ii jl \j çf £ .1 » "
v in ç içinde salm an k im s e !
K üpün kanı kanını içecek, küp
etrafında dolaşma.
A lla h etmesin, senin tab’m a (Nâfir)
gam ulaşırsa tabiatının zevk t
ve sürurundan kederin tab'ında (du) = İki.
sevinç peyda olur.
(K em âl)
3 ‘y s J ’y - i j y - J-y-
< A j f ( dene girifte ) = Hali ı/lti
hoş, ferahlı kimse § Kibirli ve D ünyada kalacağın şu ik i üç
Allahın nimetlerine şükretmi- gün za rfında hoş ye, iç, iyi
yen kişi § Süratle giden ve uyu , rahatına hak.
seğirten mânasına da gelir. (Nizamî)
b jkO a* j-* i*? C-—iî* (D) nin üstüniyle devideıı =
*ı Jfr~ı j z / f jt-‘ <i'j koşmaktan emri hazır.
6X — ) •V"? Jt-
Şu darbımeseldir : •4l-£ ö ' j - oı^r %
B ütün sıçanlar işsiz kalınca lijj-
hal hoşluğiyle gelirler de ke­
dinin başını kaşırlar. Yetm iş sene tevhit %>e na’t.s ö y ­
(Nasır) ledin; gevezelik eim e; erkek
eşekler gibi ileri koşma.
(Süzeni)
(d e n id e n ) = Zevk ve sürür
ile seğirtmek, şeref ve ikbal (duateş) (k.) Sevgilinin
sebebiyle salını bolanı yürümek. iki dudağı.
>* (du berâderân) = S ek ­ <jı». (du hâtûn, du
sek denilen avcı k u ş : bir nevi hâtuni biniş) — (A.) G özbebek-
doğarç: daima çift olarak gezer, leri § Güneş, ay.
birisi avın hakkından gelem ez­ ı/ij> (du hâdimi hebeşî
se öbürü yardım edermiş § Şi­ ve rümi) = ( k .) G ece ile gün­
malî kutba yakın ferkedan de­ düz.
nilen iki yıldız ki dilimizde iki ^ı^i. .» (du huvâher) «= iki kız-
kardeş denir. kardeş (k .) şi'râyiyemâni, şicrâ-
JL' 31 ( du peyker ) = C evza, yişâm l denilen iki yıldız.
ikizler b u rcu : ikiz iki çocuk ( du heyti mulevven )
şeklinde tasvir edildiğinden = (k .) G erçek ve yalancı sabah.
A rapça a ü / da derler. >}> (düdi dil)<= Gönül dumanı
(k.) ah (dûdi dem) de bu mâ­
£»*•**- jf. i' f !<•
nayadır.
jLiv^.V u^ıT
J& + Zm .A J> »Jİ <*"î
tf-U-
E y eşiğinde Cevza burcu h iz­
m et için hazır olan padişah ! M azlum un ahinin ettiği tesiri
( F e h r i) ya kıcı ateş üzerlik tohum una
etm ez.
fj* <tflfj» (dutâ, dutây) = iki kat. (S a d İ)

jjji (duru) j j f = Güli recnâ:


S ^ l’j j bir yüzü kırmızı, bir yüzü sarı
j"3 ^ j)jM gül. Münafıktan kinaye de olur.
y* ön. ıs»* r>s V- o-lf j>
Î&. i>.* j f C/~>Ji t-r* d ->* '-T-.
Buğdaydan olsun arpadan o l­
sun ik i çörek ekmek, eski olsun B izim m eclisim izden m u n a fıkı
yen i olsun iki kat elbise ; İbni çıkar, kırm ızı şarabı önüm üze
Yem in’in yctnında K eykubâd ve getir de güli recnâyı bırak.
(F e rru h i)
K eyh u srevin saltanatı parlak­
lığından bin kere iyidir. (duşâhe)=Suçluların b o y ­
(Ib tıi Y em in ) nuna geçirdikleri çatal ağaç,
tomruk § Yalmanı çatal ok ve
§ İki kat olmuş, bükülmüş. temreni.
I$ J J> C<»~> jjKV (dukârd) = Makas. Kârd
bıçak mânasına geldiğinden iki
bıçak dem ek olur ki makasın
Feleğin bükük sırtı sevinçten
iki ağzından ibarettir = kâz.
doğruldu.
Türkçesi (sındı) dır.
Ferhengi Ziya 60
( dugâne) = İki tane (k .)
iki rekât namaz. (d e v â d ev ) = Korku, yahut
(*) başka bir sebepten dolayı bir­
-r jj U '/ j~u Sı ö^.j' \j j\ biri ardınca seğirtmek, koşuş­
. J.‘i tltff i i . f mak.
tS
(jt x z \f 4lU-jd C / f
Babama bunlardan bir tanesi jjlj» J> j^ _jl C.İ;»
iki rekât nam az k ılm a k için
başını kaldırm ıyor; sanki ö l­ Eğer evinde arpa ekm eği varsa
m üş gibi uyuyorlar, dedim . buğday için koşm a.
_ (S a d î) ( D eh levi)
§ (k.) Sabah namazı.
(dugâvi pir) = iki öküz § Ufak tefek hizmetler gören
(k.) Sevr, öküz burcu ile yerin ve biri bitmeden öbürüne gön­
altında sanılan öküz. derilen kimse.
<&> li~* J.jS.-.j
rV- (d e v â rî) = Beş şiyânı kıy­
İk i öküzün arasında bir alay metinde bir nevi altın para.
eşeğe bak. j L i ı jIaj (ba.).
(H eyyâ m )
* 4 * 3 C«*4İ. 4 "</>' c y -
«-* jifj» (dugâv pise) <= İki ala­ ifj'j1«S* J l~ . J i t î ^ 3 J f . j'

ca öküz (k .) gece ile gündüz. ıSj*ry-*


(dugâhvâre) = İki beşik Senin gibi ik i veşâni, bir de-
(k.) yerle gök. vâri için küçüğe büyüğe hizm et
(du ke'beteyn) = İki to­ etm em .
puk (k .) güneş, ay. (M in n çih rı)
&ifj» ( du güşi) = İki kulaklı
takke, kalpak § İki kulplu testi. jS ^de_
(du gevher) = (k .) Akıl
v â z d e c e v s e k ,d e v â z d e m il)
ve ruh.
= (k.) On iki b u rç : takımyıl­
t f ü » » ( du nâni germ ) = İki dızlar.
srcak ekmek (k .) güneş ve ay.
j v ojji* s* ( du hârüti kâfir) =
(k.) Sevgilinin iki gözü ve iki (da esbe)*= Çatal atlı (k.)
taraflı zülfü (Burhan, Kulzum). bir ata binip öbürünü yedeğe
alarak acele giden kimse (k.)
’ |’ -- ulak, acele gidiş.
(devâc) = Yorgan. Arapça jl j L *.j ^j\
üstlük ve ferace mânasına Fars- Ju>> tii
çadan muarreptir. t/U*J
Bunu söyledi ve ondan dizgini i r * " " A * t 14
çevirdi; bir atlı olduğu halde
ik i atlı gibi sürüyordu.
( N iş im i) B u lu t , dalın bileği için murassa
O-** J ^ 0
b ilezik yaptı; çünkü dam la iyi
yUUyj>_ o y c-ilı jl 3 j- s* inciye, y e şillik de züm rüde
jljU. benzer.
( Refi' uddin )
Bahar m evsim i alayı süratle
eriştiği için bunamış zam an Şair, lâtif inciye benziyen yağ­
tekrar gençlik gününün ku vve­ mur tanelerinin yeşil dal üzeri­
tine kavuştu. ne düşmesinden husule gelen
(H â k in i) heyeti zümrüt ve inci ile süslü
bileziğe benzetmiştir § Kılıç.
Mı’ *
J ( d a r a l) - İlk harfin ötre ve (io* ıi*J» ?~i K
üstüniyle kayış : üzengi kayışı,
davul turası ve o gibiler. ,/ltü
Jl c.» /» •>/-* itij- D evâli adındaki bahadır kılıç
J ij» •jjrV . >>. 6 j J * »
yarasını tadınca eşyasını bira­
(/ili»
derinin tarafına çekti; onun
Im ızganm ış horoz kanadlarını gibi helâk oldu.
çırptı, davulcu turayı davula (N işim i)
vurdu. ;U\>> (duvâlbâz) «= (k .) Hilekâr,
(N iş im i)
yankesici duvâlek bâz da der­
§ D eri, gön.
ler.
J*!j ûT f t Jtjj
J'j* *V *
«/tfcİ ( d n v â le k ) = Bir kayıştır ki
onunla kumar oynarlar.
D evâlî adındaki o y ü rekli sü ­
vari, öfkeli aslanın vücudundan jl y $
deriyi yüzer. jO-
(N iz a m i)
§ Hile.
D evâli adındaki o yü rekli sü­
J 'j» ıs y ı>"
Vî J'j»- ji a^-' vari, ö fkeli aslanla oyun oynar­
J t- dı.
(N işim i)
Ben sizin hileniz cihetine bak­
m am , size aldanm am da. § Ağaç yosunu ki palamut ve
(S en a ’!) çam ağaçlarında peyda olup
§ Zümrüt. onlara sarmaşır ve güzel ko-
kar, ilâçlarla kokularda kullanı­
lır, bununla yapılan kokuya J u » (dubel) = Vefasız, hakikat­
(devâ^ılmisk) derler doğ­ siz.
rusu (devâlemuşk) dur.
(Ar.) (duvâl) in küçülmüşü.
*** (d u p â ) = Kırmız: kızıl renk
veren küçük bir böcek (Ar.)
^ u v * | guşâden) =
(k.) Uçmak.
jl j l •İ- ' l’* l’ *
(du p â d iş â h ! ceb-
ı/Uii b â r) «= (k.) Gece, gündüz.

Doğan konduğu yerden uçarsa îr *


kekliğin kolu kanadı kırılır . *"f ( d u tâ ’î ) = İki telli saz. t,-
{Nizamî) ( ba.). (Naşiri), (dutâ’î) yi elbise
> * mânasına aldıktan sonra, geç­
\\ x
3 (d e v â lî) = İskender zamanın­ miş üstatların eserlerinden, kaf­
da Ebhâz hâkimi olan kimsedir. tan altına giyilen elbise, anla­
İskender bunu Berde£ hâki- şılıyor, demiştir.
mesi Nüşâbe ile evlendirmiştir «/ aîç y > jt çJ» (.jij
§ Hilekâr § Ağaç yosunu. Lr y w j 'j)

**f ""
(d ev ân ) = Koşucu, koşarak, (Y azdığım şiirin ) her ne kadar
mastarı (deviden). değeri yoksa da senin cöm ertli­
6^1 w»U &mj) ğinden göm lek, sarık, üstlük,
c-ij ^ içlik üm idederim .
(Sadi)
jf" c—i' 1jiJ
Ve bu ta ra f tan biçare genç dü­
ilMil [*] ‘ji.» jij»
şe kalka her tarafa koşarak
ûUL
gi diıı ordu.
(S a d i)
Fukaranm elbisesi bir elbisedir
§ Kâzrün’a bağlı bir köy. ki azam et ve şeref cihetiyle ef­
t# *-jV. lâkin y ıld ız la n onun a sta n ye-
li'j» 5i» \Sy*. r indedir.
(S elm â n )

B ahadır M olla C elâluddi ni [*] = Y ıldızları itibariyle jöle


D evâni'nin fetv a siy le erguvan yüzünden kinayedir. = Bin yerinde
renkli şarabı çek. yam ası olm ak itib a riy le fakir hırkasından
(Ş a ir) kinayedir.
, i
(du c e n lb e t) = İki ye­ C J> (dnh) = Ot ve ekinsiz kır ve
dek atı (k .) gece, gündüz. sahra, yaprak ve meyvasız
ağaç, tüysüz baş ve yüz § Ko­
valık ve hasırotu denilen ne­
i (d u ç â r, d u ç e h â r) bat.
= İki kişinin ansızın yüz yüze C .Ü İJ J j j
gelmesi, kavuşması. (Duçâr şu- X ö jt C»*f
den) yüz yüze gelmek, kavuş­ C-ijj
maktır; gûya iki göz dört olur. Yanağın sarı, arkan kam bur ,
Çok defa iki düşman arasında vücudun hasırotu gibi ince olur.
söylenir § İki tane dört ki sekiz (Zerâteft)
rakamını gösterir. Birincisi du-
L>üh=tüysüz, çekâd=tepe mâ­
çâr vezninde sakınılan bir şeye
nalarına geldiğinden tepesi tüy­
giriftar olmak mânasına dilimiz­
süz olan kele (düh çekâd) der-
de de kullanılır.
ler-
jİ 4ç j j Ai yl
*-*✓* o — jûl* l j) yy
J-J
G ökyüzünün tepesi tü ysü z ol­
Harbde senin karşına her kim
duğuna şaşma; zira padişahın
çıkarsa onun nazarında kaçm ak
uslandırm a tokatm dan kel oldu.
galebe etm ekle birdir: kaçabil­ (Fehri)
m esi bir nevi m uzafferiyettir. O' 1 J
(Ferrahi)
(d ü h te n )= Bir şeyi bir şeye
»>. !■> dikmek, bağlamak § Süt sağ­
jV-° çî». oyr >J; tb mak § Kazanmak, biriktirmek,
ödemek.
Mert ile atı iki iken padişahın J-i* tfVlj A-jr ot’ji ı>V
kılıcından dört oldu; evet k ılı­ ^ l JÜt Û••mf j 1I
ca karşı gelince iki, dört olur.
(Hidâyet) A şk ın yü ksek hilkati, alçakla­
- - > rın vücuduna yakışm az; çünkü
(duçeşm e) = (&.) Güneş, bu elbiseyi görüşü tem iz olan
ay § Gece, gündüz. âşıkların boyuna göre d ikm iş­
, > lerdir.
o* ( Yeğmâ)
(dujjerf) = İki harf (k.)
(k) ve (n) den mürekkep olan ^ \—*\ fO
(kün) = var ol, emri.
DUO

Onun tedbiri şeytanın südünü yorsun, hem vücudum u. Sevgi­


sağdı y a n i şeytanı kendine lin in böyle olması çok hoştur.
râm etti; onun ihsanı iflâs (H â k â n i)
borcunu ödedi.
( S irâ c ) (dndâle) =» Ç elik çokm ak
. ’ oyunu. -*yw ı ,yır t (ba.).
(düd) = Duman, tütün.
• -r'* > *
£*•»j» bjT tr1^ g *l t ^ ^ ( a a d ih e D C ı
*-»j» J> S j . —*' o - * er.' d u d a h e n g ) =» Baca.
Uiı
*fj ıfL* J\İİT
Göğsüm buhurdan, a şkım ateş,
gönlüm ödağacıdır. B u, yüre­ c*«4jU» w«*U
w-U jy> <±*£4
ğim den çıkardığım nefes değil
jjlat ö^6
dum andır,
( Yeğm â) A fa k i bizim yo lu m u zu n aya-
§ Gam ve keder. ğiyle bir fersah m esafedir, fe ­
»J» J>>>. j j - j y CJLîlji- Jj il lek, bizim ateşim izin bir baca­
ÖİJ.İ sıdır; her nerede bir diken var­
sa bizim ü m id im izin ayağına
Sevinç düğünü akrabanın k a l­ batar , her nerede bir taş varsa
binden kederi sildi. bizim zevkim izin şişesine isa­
(K e frâ n )
bet eder.
ji ( düd ez dem ağ ÇO sm a n M u h tâ rl)

ber âmeden) * (k .) Kederlen­ § Mürekkep yapmak için isini


mek, helâk olmak. almak maksadiyie çıranın üstü­
*j>}» ( düd zede ) = Duman ne kapadıkları çanak.
kokan her şey.
»/ » o }
öj/'jjj (düd kerden) *=Tütmek.
J' (düd berâverden)
o 's'* • }
= ( k ) Yakm ak § Helâk ve ha-
(d o d efken) = Sihir­ rabetmek § Zarar verecek şe­
bazların üzerlik, günlük, ödağa­ yi depreştirmek.
cı yakarak cin davet eden
kısmı.
er1 T >jlj. f '
OV. ı • >* i ' j

CjCj- jljl» Cr f J-> ,<*


j ’iU. Eğer ateş, soyum u sopumu helâk
etse ( A lla h bilir k i) senin y a ­
O büyücü gamzenden beni y a ­ nından onların ya n m a gitm em .
kı kor sun. H em gönlüm ü k ırı­ ( V etvâf)
nin çifte gönül taşım ası a k ıllı­
ıfjj* I*' c—'j» lık değildir.
VVy (N ifâ m l)

B ir padişah musahiplerinden Jjj» jlö İi J»- jr %

birine öfkelendi, onu helâk et­ s .j J» ü'jV v ’


m ek istedi. My
(M evlânâ)
E y m ü n a fık t A lla h için bu
gece başım üzerinde yağm ur,
( d ü d h â n e ) = Hanedan, altım da çamur olarak beni bı­
kabile, silsile, soy sop. rakm a.
(M evlâ n â )

ti>' tS^js v ’j** (D) nin üstüniyle, (dudâle) mu-


haffefidir (ba.)
K endisiyle nübüvveti hanedanı
öğülm vş; doğru olan katı n i­
^ *3* (d ö d m â n ) = Düdhâne.
y e ti ve ku v ve tli reyiyte dünyaya
hükm eden z a t ! f l» >jj jj/I y öjf t f l y ?
(,Sözen'i) fV-ty"4* Cr’^J
tfjU»
•ı’ î * f
(d ö d h u v â r ) = Külhancı, A ilem d e senin gibi bir ışık var­
aşçı § Töm beki içen kimse § ken niçin canım ve gözüm ay­
Kelebek. dınlanm asın.
(D eh le v i)
- t
(d u d il, d u d İle ) —
(d n d e ) = Düdhâne.
tki gönüllü (k.) mütereddit § İki
tarafa sevgi gösteren § Müna­ a lT j % y J i j »

ajjr
fık.
iT l !>_l. f ’ u - J »

)>) )* Senin bayrağının ziyası k im i


f-i'u»
aydınlatırsa o hanedanın evlâ­
Buna m ı ona m ı gönül vereyim dından k ız doğm az, y a n i hep
bilmem; ik i dilber arasında er oğlu er olurlar.
(E zrek lJ
ter eddüdediy otum .
(H idâyet)
§ Mürekkep yapılan çıra isi
c*—m y _/Ji (A r.) Eu«.
* —? ’ b ' t - J ' O * / " J » S‘ Mürekkep yapm aya d a ir :
ıflüi
i k i dilber sevm ek gönül birli­ 3j\ jj j *IÖİ «ÜI—^
ğine uygun değildir. B ir kim se­
Zaç y a n i kara boya kadar çıra  şık ta n nefret eden her m âşuk
isi, ik isi kadar m azı, her üçü görünüşte y a k ın olsa da uzak­
kadar za m k , ondan sonra kol tır.
(C am i)
kuvveti.
(Ş a ir ) o. î>lj?' crî’\
j>“ j ' ^ L i U " j j > j i
tfjlJ- Jk^î JjS\ tSj'

!i ' f f j i i ■4fe$e ya kla şm a k m üm kün de­


Yolda bir süvari göründü. A l ­ ğildir, senin gülzarının: gül
tında kara dağ gibi bir at vardı. yüzünün ancak uzaktan seyir­
( F eh ri G u rg â n i) cisi olm am ız iyidir.
(Ş a ir )
(Naşiri) kuvvetli siyah at mâ­
nasına (Fehri Gurgâni) nin g e ­ J)* v^"J' İ33j^ C'-V* I*’
çen şiiriyle istidlâl etmişse de J JA İ» C ~ i’ J ) * li» j ' J -5

misal bunu ispat etmemektedir


§ Külhan ve ocaktan duman Bir vücudu bir vücuttan ayır­
çıkacak yol § Büyük oğul mâ­ m ak kolaydır. Gönlü gönülden
nalarına da görülmüştür. ayırm ak kudret dahilinde de-

{VehtD
(dadheB C >
dud h en g) = jj» i i û .î (d e v r) = Geçmiş dersleri ha­
(ba.). tırlamak.
Jm, J b * J -f- J V sr,
J>) 3~* tTJ* S
öl-O', f*-? J yf; JJ>
y^u. o ——^ *45
JL&l Ua>- ji
jüU. G ündüz aşk dersini ezberliyo­
rum; çünkü bütün gece geçmiş
H aya t fid a n ı için zam andan
dersleri hatırlıyorum [*].
feryadetm e. C ism in medarı y a ­
(' A b d a lv â tı)
ni m aişet için ruhu zindanda
tutm a; y eri arşın zirvesi olan § Casus, hafiye § Şarap ka­
o doğanın ya n i ruhun toprak dehi.
karanlığında yu va yapm ası doğ­
ru değildir.
( H a lc in i)
. > E y s â k i ! Şarap ver k i bugün
(dür) = Uzak. delir iver eceği m. K adehi doldur
[*] Bu m ânaya A ra p ç a d ır sanırım .
(N aşiri) de dahil olduğu halde (C ihangiri)
vesair lü g a tle r yazdığından onlara uydum.
çünkü ölüm üm , kadehin boş Dârâ, İskender’in cevabını işi­
olm asındandır. tince ciğerden bir ah etti.
{E m ir H u sre v ) (Nifâmi)

’.r V >
jlr - b j* ‘ J j j - J j j * (d a r â # e . ( d u r h ü lî) = Kuzgun kı­
lıcı denilen nebat (A r.) ^ > 11^ :
r& n, d ü r â n s e r a n ) = Sihir*
yaprağının ucu kılıç gibi ince­
bazların padişahıdır. Zerdüşt ile
rek olduğu yahut karga onu
bir asırda yaşamıştır.
yerse öldüğü için seyfulğurâb
denmiştir.
* 'f i
(d u râğ ) — K ölem ez: üzerine t
süt sağılmış yoğurt. Aslı düği ( d ü r d e s t) = Erişilmesi
râğ yani çayır ve dağ eteğiı.- güç olan şey, uzak, uzun.
de yapılan ayran demektir.
O-» wT J 1 l-J ıfl
^ j f jl KJif
* f * V'iy
(dn r& y) = N ay (A r.) jU^.
E rişilm esi güç olan suda nice
‘ M’ * ^ balık, boğazı hırsından ağa tu­
^ (d u rb â ş ) = Uzak ol de­ tuldu.
mektir. A laylan idare eden ve {Mevlâna)
halkı uzaklaştıran zabıta me­
murlarına ve ellerindeki değne­ a,Ju*j
ı/U«i
ğe denir: eski zamanlarda altın
ve elmaslarla süslü, ucu çatallı U zun m esafeden gelen köpek
bir mızraktı; padişahların önle­ seslerinden kurtlar ürktülür de
rinde götürürler ve onu g ö ­ tilk i kurtuldu.
renler yoldan uzakiaşırlardı. (Nifâmi)
“ -»JJ» f.A j 1 ör u-i
J)> Jr s* s. cr*
t/Vjj3 »A ı>.i' er»- &^±'j J t-v
VV .Sus; eğer uzun uzadıya şerh
edersem bey, hiddet eder, hem
Bana hasedin; ey alçak I Bu
kendinde bu halin olduğunu
yo ld a n uzak ol, diye senin ba­
bilir.
şına yasakçı sopası vuruyor. (Mevlânâ)
( M evlâna) >, >
§ (k.) Ah. 3 (d firfİrü ) = Ç o k derin.
«AjjLA Ij'î . > >

■‘“ O. j* JJ» ı£ ^ d ü r ü z l ) = (£.) Sağlık,


if'lii sıhhat ve afiyet.
3V'/V û-;Jj ıS'jtjy D ünyada cehennem, ehliyetsiz
dlJO y ^ U . * U * kim se ile konuşm aktır.
ıj (S a d i)
5ağ ue a fiy e tte ol; talihten ru­ fjti j-jjû (düzeh niş!m)«=Oturağı
hun m uztarip olm asın. cehennem olan (k.) zahmet ve
(F ehri G u rg â ni) meşakkat çeken kimse.
§ iki günlük : devam etmiyen,
sebatı olmıyan şeyden kinaye­ * İJ > **>1) > ‘ \ 5 ( düzene.
i '
dir. Durüze de derler
döjene, dûjlne)— Sivrisinek,
»ji- »>' C.L»- .jjjj» Cr* arı gibi şeylerin iğnesi.
•*’. ,ilc; ^ ıSjr- ''t
1 *
i4fy/ nazarında bu ik i günlük (düje) — E teğe yapışan pot-
hayat ha hoş ha nahoş ha iy i rak dikeni.
ha fena.
(S a d i) »>.jT jJ-V y?
S*
( d e v r i g n ç m â l) = (*•) Potrak dikeni eteğe nasıl asılır­
Fitne ve fesat ile dolu zaman sa onun ik i z ü lfü gönüllere
§ Yoksulluk ve sıkıntı günleri öule sarılır.
§ Büyük belâ, âfet. Edâtulfu- (Ş a ir )

zelâ, Naşiri ve Şemsulluğe’de


yazdığım ız gibidir ve böyle ol­ ^ a s 4 n | j e n j ^ y a p ış tır ­
ması uygundur. Burhan ve Heft mak, yanaştırmak.
Kulzum’le Nefısı’de dûgüşmâl ı» j> c.»»
şeklindedir. —- ! i ' j » 3s-*-
(Jİ. sjT Cıjjr» iU
' >
(d n re ) = Küçük merteban! ta­ rfUiI
bak. M erteb ân i: Mertebân’ [*]- E linde uğurlu bir kâğıt tuttu.
da yapılan yeşil sırlı çanak. H u sre v in resm ini a yniyle ora­
* * ya çekti. O resimde biraz sanat
D * (düzây) = N ay ve düdük gösterdikten sonra kâğıdı bir
§ ikiz doğuran kadın. ağaç dalına yapıştırdı.
( N işim i )
tl * . t
(dözeh) = Cehennem. Türk-
* (döst) = Sevgili, yâr, mu­
çesi tamu.
hip.
ly t jlt i'j- *-*î y
jjtj* jft 1t i * -J >
[*J H in t adalarından b iridir. »If
cIm â d ! zevk et; dost evde, şarap
küpte, gül gülzarda iken dur­ ‘ ‘S j- * 3* ( d e v s e râ n î,
m ak m üm kün değildir. d e v s e rî) = Kalın, yoğun ve
{'İm â d )
büyük.
9SM *
f (d ü s tk â m ) — İyiliğini is-
tiyen ahbapların istekleri gibi (d ö şe d e h liz ) = (k.)
yaşıyan kimse. Karşılığı r*r-u^ Dört unsur : toprak, su, ateş,
(ba.). İşret meclisinde arkadaş hava ( k ) beş duygu : bâsıra—
ve sevgililerle yahut onları ana­ görüm, samia = işitim, şamme
rak aşklarına içilen şarap. Düst- = koklam, zaika-=tadım,lâm ise
kâmi de denir. = dokunum, w ^ (ba.).
O •^ - >
*
^ (d n s tk â n ) = Dustkâm; <~>j2 (d n » e k e n d îl) = (k.)
çünkü Farsçada (m) bazan (n) S eb ’ai seyyare, yedi ge?eğen
ile değiştirilir, bâm «= bân gibi yıldız § Mutlak parlak yıldız §
§ Sevgili. D üstkânl= arkadaşlar Felek.
ve sevgililerle içilen şarap mâ­
. ^ >
nasına geldiği gibi işret mecli­
sinde kendi nöbetini ve kendi (d ü sld e n ) = Yapışm ak
dolusunu başkalarına vermek § A y a k kaym ak.
yahut o meclisten arkadaşına . >
X
şarap gönderm ek mânasına da
(doç) == Omuz.
gelir.
.r4 '*- y ıs M j* it ur1s-" ı
J ti jl t f - ll' A*— WMt)
c-'/'JU*- U«ı
Sen onun m eclisinde hazır ol­ E y saç lülesi 1 N e vakte kadar
madığın için huzuruna dostlar­ om uzdan ka lkıp da onun (sev­
la içilen şaraptan gönderdi. g ilin in ) ayağına baş koym ıya-
(' A b d u lv â tı)
caksm . K ırılm ış el değilsin;
Dilimizde (dolu); şarap ile dolu niçin gerdana ağırlık veriyor­
bardaktır. Dolü çevirmek, işret sun.
meclisinde bulunanların kadeh ( Y eğ mâ)
döndürmeleridir. ( Düstkân,
§ düşıdcn = süt sağmak
düstkâni) büyük kadeh mâna­
tan emir § Dün gece, geçen
sına da kullanılır.
gece.
9
J’İjİ ıtjfc
s * (d ü şe r) = Yaban yulafı de­ Jj*. Ji jiîj
nilen nebat. sÜU
D ün gece aşk ateşinden kalbim t } » t
cuş u huruşa gelerek şarap sa­ ( d ü şâd u ş ) = Omuz
tılan mahalleue gittim . o m u z a : p ek yakın.
{H â tif)

D aha açık lanarak şebi V* — rJ^ *i>j


ıy J - \ ■**.ls*1*5' j jiUjj .u*
d öş de denir.
^*•1-
v- t sS. M)-' uf—!
Her nereye yüzüm ii çevirsem
.Jll. kara bahtım bana yoldaş olur.
Diin gece bir şem' ile (güzel) Kâh benimle om uz omuza, kâh
beraberdim k i güneş ve ay gibi benden önce önce.
(Ş a ir )
pervaneleri vardı: Güzeller et­ f , . t . t . , *

rafında dönüyordu.
( T â lib )
‘ J 'ji J lT J* ( düş
b e d ü ş, d ü ş b erd ü ş) = O m u z
(d ü şâ ) = Siidü sağılan her omuza, omuzdan omuza.
hayvan, sağm al. u-JV. crJ3 ı>—^
jV' j' j'j* ıj'.j-'-. •>' i/
jlf
ıfj-1
M ecliste hatip ile om uz omuza
ineklerden y ü z otuz bin tane, oturan şahsı dün gördüm k i
sağm al koyunlardan binlerce meclisten onu om uzla götürü­
bin. yorlardı: çok sarhoştu.
(E s e d i) (' İm âd)
§ S ağıcı mânasına sıfatı mü- J-)\ y~ _•»•
şe b b e h e § Malik olduğu şey ■C.-İ C.-J ç-l! y - ( . A s ,
tedricen sağılıp elinden alınan jU -
kimse.
5en/‘ fes/ı gibi om uzdan omuza
taşıyorlar, kadeh gibi elden ele
• İ‘ i
<T > ^ (duşâb) = Üzüm ve hur­ götürüyorlar.
m a pekmezi. (Selmâri)
J» (duşâb dil) = H er g ö r ­ ’V \ ’
düğüne imrenen. ( düş d âd en ) = (k.)
»j* ıf uf? Y ard ım etmek.
v U.j: J;
O ✓ y' 6 y
r.1-
Şarap, kâh çeng kâh ud isti­ (d ü ş z e d e n ) = Omuz
yor. Evet üzüm de ona buna vurmak ( k .) hırslandırmak, işa­
im renm ektedir . ret etmek, işlediği suçu bildir­
(S elim ) mek.
• / #. O ? <İJSJ l J - A- * Aİİ «JU.
■ \^ -—- -■^ İ ' J J V—
(düş h e rz e d e n ) = (k.) aU
Omuz oynatmak, sevinmek.
Behâri Cacem : her ne kadar ■fî/V günceğiz sevinç yeri olmı-
böyle yazmışlarsa da görünüşe ya n gönül evi dün gece senin
göre mağrur olmak mânasına- kayığın seylâbiyle haraboldu.
dır deyip Hâkâni’nin şu : Çlm âd)
/ # ✓ .* e ^ £ o J
c._i ijU o sj
~ * - -
beytiyle istidlâl ediyorsa da
zannederim ki bu tâbirden bi­ f if ü p e se n -
zim omuz silkmek dediğimiz d îd e , d u f itti n â r , d u f itti
mâna anlaşılıyor, buna göre h in d ü ) = (£.) Gözbebeklçri.
mâna şöyle olur, öksüzlere
> »
karşı böbürlenme, biz ne tasa­
lanalım diye omuz silkme. fü fl) = (k .) Sevgili­
nin iki dudağı.
«U— ^ eBe> d ü şe) —=
tçine süt sağdıkları kab. 9* (du cu lv î) = (k.) Erendiz
j, t = Müşteri, Sekendiz *= Zühal
görme­ gezeğenleri.
miş kız, bikr. .* >
ılt; ı>" J 't Z&j&S* (düğ) = Ayran.
J l—»j«î y j j.’1 İJs.
ijjî O—U
Fikrim kızlarına bak k i senden
utandıkları için ellerini konca
gibi yüzlerine tutm uşlar ya n i
£ğer bir garip sana yoğurt ge­
örtünmüşler.
(K e m â l lam a il)
tirirse ik i ölçeği su, bir çam-
> çağı ayrandır.
(S a d î)
(d ü şîn e ) = Dün gece.
t. *.]L' jl cfi'* l£jjJ
İi• ’ (düğb â) = Yoğurtlu aş ki
U < uı'V J j j> i y l ui-*-
bozca aş derler.
ıV »u
\ >
B izim dün geceki nalem izden
kinlenme; senin kalbinde bize ( d ü ğ ü ) = Yağı alman bir
karşı k in olm ak ya zıktır. şeyin tencere dibinde kalan
(Ş â h T â h iri D eken i) tortusu.
■2* (duk) == İğ: pamuk ve yün (döl) = Kova (A r.) j» § İçin-
büktükleri alet. den değirmene buğday dökü­
JjL» j* JUiT" ^ len değirmen çanağı.

«tU£J y a y i j oj*- Ü*
j' £\ «üKJ
Padişahlardan birini kikâye aiiljd L-Tjj
ederler k i rişte [*] hastalığı
onu iğ gibi inceltm iş , z a y ıfla t, K alem in, m âna değirm eni üs­
m ışiı. tünde çakıldak gibidir » Değir­
(S a d i) men, ça kıldak sebebiyle değil,
• ir sudan döner. B ira d er! O ça­
* ( d u g â h ) = Musikide bir k ıld a k va sıta siyle buğday ça­
makam. naktan sıçrayıp değirmene dü­
jur> (dükdân) = İplik yumağı, şer; m âna çok açıktır : kalem
pamuk, iğ konulan kutu. vasıtadır. B ir mesele hakkında
fik ir beyan edebilmek için bil­
f'/''"j' ^ wjl>
jty.’ İJ»Jİ* -*1 £ - /' gi lâzım dır.
(M evlâ n â )
§ (Kova) burcu, Delv.
Yarabbi / Ne büyük fitn e çıktı
s 'j'is ’A
k i onun heybeti okundan S a ­ Jyt tr?. ‘sr-,
k ıt ( M irrih ) ken d i okunu m ah­ •Jt-
fa za sın a koydu. Yine Cevza (ik izle r) M iza n
(K e m â l İ s m a il)
(T erazi) D elv (K o v a ) burçları,
(Mirrih) seb’ai seyyare, geze­ havadan nasiplerini aldılar, çok
ğen yedi yıldızdan bir yıldız gecikme.
olup Farsçası Behrâm, Türkçe- (S en â 'İ)

si Sakıt’tır. Mürdesenk ve men­ § Hilekâr, hayâsız kimse § Ge­


zil oku mânalarına da gelir. mi sereni.
Buna Mirrih denilmesi üstünde­ j- tî-ir' Jj»
J**-
ki iki yıldıza nispetle ok gibi
çabuk hareket etmesinden ya­
hut rengindeki sanlık ve kır­ C em inin direği kâh feleğe y a k ­
mızılık cihetiyle mürdesenk’e laştı, kâh tehlikeli dalgada
benzemesinden ilerigelmiştir. kayboldu.
(R âeİ)
Menzil okuna Farsçada (tiriper-
§ Kese ve çanta. Bele sokulan
nâbi) denir.
çantaya (dül miyân) der­
[*] (ba.). ler.
1 ■t

(dülâ) = Testi. Dûlâpçe mu- (dille) = Feryadetme, inleme,


haffefi olmalı (Naşiri). hususiyle köpek ve çakal ulu-
- ması.
• '. >
V (dnl&b) = Kuyudan su çı­
karan çark ve her dönen şey tfj'j
§ Su kovası § Küçük hazine: ^ (ba.) § Tepe.
bizim eşya koymaya mahsus
j .mj o-l .ji »3y .j Cr.J1
dolap dediğimiz şey bundan l 'V
alınmıştır § Hile ve desise. Hi-
H er kim bu yolda gitm ezse
lekâra dülâpbâz ve
onun yo lu dere ve tepedir.
dölâbl denir. (Mevlâna)
(dülâbı gerden)=Alış-
§ Hile ve hud’a.
verişçi,
ijj» y ji <CjT jt-j
(dölabi mînâ’i) = (k .) w t!" fla ö y f
Feİek. .r j‘
Yarın senin pençenden nasıl
(dnlâne) = Küçük elmaya kurtulacak diye şim d i daim a
benzer kırmızı ve bir çekirdekli hile ve hud'a kitabı okuyor.
mayhoş meyva. (Ferruhl)
§ Bilgin ve büyük olmadığı
halde kendisini öyle sayan kişi
§ İşkembe.
K ırm ızı dülâne nin bostanda y e ­
• >
tişen nev'i m ide ve ciğere iyi
gelir. (dön) = Alçak, âdi.
(Ş â » )
—s» .r.
‘Âş’tn Efendinin zâhiren Acem
diyarına mahsus olmalı deme­ İ k i dilim ekm ek için alçaklara
sinden yurdumuzda olup olma­ m innet etme.
(Şair)
dığı belli değil demektir.

r ? '
(devi) = Hilekâr § Deviden
(devlet h udâ)= D evlet = koşmak tan muzariin muha­
sahibi = hudâyi devlet. tap sıygası,
t ^ *

(devle) = Kasırga § Şarap (deviden) = Koşmak, atıl­


kadehi § Zülüf. mak.
ve tezellül göstermek, yalvar­
j j «iU-l •}*) jh£ jl mak.
(deh penci)=Halis olmıyan
Göz, senin a y n a y ı andıran y ü ­ altın ki onu beş altına geçer.
zü n ü görünce hayretle kirpiğin­ Karşılığı deh dehi dir.
den gözyaşı atılm aya başlar. *!» .» ( deh dile ) = On yürekli
(E m in u d d in ) yani on kişi kadar cesaret sa­
o" ■
>
hibi.
(d u v lr) = Kâtip, münşi jj.»
(ba.). ı#jl A> •> Msi
ı/lti
' y
K edi değilsin, el uzunluğu et­
(d u v lre) = Kumarbaz kayışı. me: el uzatm a cesur adam ın
* - > gönliyle oynama.
( N iş im i)
(d ü y ek ) = (k.) Son nefes.
o -C .jjj. ff § On gönüllü yani vefasız, her­
,<• 'j İU» jJ-e-j) cai, her gördüğüne gönül ve­
a'Uü. ren, bir dalda durmıyan kişi.
Hâtçâni kendinden geçti, haya­
o jUÖ $ &li*. ji
tından pek a z kaldı. Feleğin iv,-
gadrinden halâs olacağı da
şüphelidir B unu açıklam adan vazgeçer de
(H â k in i) o v e fa sız yârdan şikâyet ede­
rim . _
( d u v ll ) = Hile mânasına ifi .> (deh reg) = On damarlı
gelen duvâl’in imale şeklidir § (k.) cesur § Ahlâksız.
Ham ipek. » s o (deh merde güy)= On
kişilik lâf söyliyen, geveze.
tf •» İ ’ill’j
*.* (defa) = On adedi (A r.) . ıSjf& I'-'» Jf
tfJM-ı

&'.S> $ »>. (>.' Geveze cahilden sakın. B ilgin


i*/»* gibi bir söyle de düzgün söyle.
Köpek çok yavrular, aslan az. (S a d i)

B u, birden on, o, ikiden bir jjM o (deh hezâr) = Yedi nevi


olur. tavla oyunundan dördüncü
(D e h le v i) oyun. Halk arasında yanlış ola­
jâ/'jU:,,. i i ö ı .» ( deh enguşt rak dâv hezâr denir. Yedi nevi
ber dehân girifter) = On par­ şunlardır: fârid, ziyâd, sitâre,
mağı ağızda tutmak (k.) aciz dehhezâr, hâyegîr, tevil, menşur.
Ferhengimin tamamlanmasını candan temenni ettiğini bildiren kıy­
metli Eğitim Bakanımız Şemsettin Sirer bir ve ikinci ciltten mâdasını
elde edemediğim asrımızın değerli lügatlerinden « Ferhengi Nizâm » m
takımını Hindistandan getirtmeğe muvaffak olmuştur. İşte (d) maddesin­
den itibaren Nifâoı’dan eksik kalan iktibaslarımı ömrümü yıpratan her
günlük mesaim arasına sıkıştırarak şu eklentiyi yazmaya çalıştım :

J ' j (D â’i) — Dayı. de b ir kimse ile alay etm ek için kul­


• # '» (dâ’iz e l= T c y z e (A r.) JU. § küçük dayı, lanılır.
(d âb âğ i) = G erdanlık. j ıı (deder) = Küçük çocuklar d ilinde dışarı
(dâdistân) A slı d â d e sitâ n = verileni dem ektir. K onuşm ada (d ed er reften)
alan ’d ır. d ışarı g itm ek § Cinsi m ünasebet için
jcu.oi» (dâdu sitd ) — A lış v eriş. kapı kapı dolaşan ahlâksız kadınlara
(d âru d este) = Hadem ve haşem ah­ d erd e ri muhaffefi d ederi derler.
bap ve dostla. crU 1J 3 ( d e r â v iş ) = D erviş kelim esinin A ra p ­
jl» (d ârd âr kerden) — G ürültü, harıltı ça kaidesi veçhle cem ’i.
etm ek. D ilim izde d a rd a r etm ek, çok jVj» (d e rb â r) — izinle girileb ilir padişah
söylem ek kafa patlatm ak deuir. d erg âh ı.
c_ija i c - |j » (d erb est, d erb este) = B i r ev,
y j ' i (dârtü) = Ş arap to rtu su ,
b ir bağın tam am ı.
r J ı» ıd y j \) (dâtem , dârem çı, darm ûk)
jl^ j i (d erb en d büden) = D ikkat etm ek,
= K irpi.
gafil olm am ak.
(dâs) — H ayvanların tırn ağ ın ı kesm ek
için sum tıraş tan bozulm a ao n traş d e­
nilen nalbent âleti. J-Ü l JU1İ) S
(dâğün) = (K onuşm ada) uzak, dağınık ÜU
§ P arça parça. H a fız ! S e n in v a zife n y a ln ız dua e t­
üU*lj {dâm ğân)= R ey ile H o rasan a ra sın d a m e ktir, işitip işitm ed iğ in i n a za rı d ık -
bir vilâyet. ka ta alm a.
İj/" / (dâm en te rk e rd e n )= (k .) G ünah­ {H a fız )
k âr olmak. J ’j) (derş) = A t ahırı, H âkâni bürak hak­
■JiJ'y'» (dâm en g irifte n )= (k .) İltica etm ek, kında.
j t - j » (debjstân) — K elim elerin kökü evvel­ ı/j» Cr.j *!
ce bilinm ediğinden bunu A rap ve F ars- J-J-
çadan m ürekkep (edeb istan ) dan m üş­
ta k sanm ışlar. H albuki eski F a rs d i­
O nun otlaği fe le ğ in b a şa ğ in d a n ve
linde (dipi) yazm ak m ânasına g eld i­
arşın köşerinden ba eski ahırdan değil.
ğinden aslı (dipi) sitan yazı yazacak
(H â k â n i)
y e r= m e k te p dem ektir.
.» j (dehev) = K azvinlıler dilinde dihhudâ (d e rğ ) = T üfek atılırken değnekle k atı
m ulıaffefidir, Iranın başka cih etlerin ­ bir şeye vurulurken çıkan ses.
(derğem ) — E ski A rap ınem lcketlerin- j';* l j ‘ > (d est ezpa dersiz te r âme-
dendir. Ferhenkler- F arsça sanm ışlar. den)=M eyÜ 3 olmak, istenen şeye k a ­
j 3 (derefş) = Bu keliınc k a n lıla rın te lâ f­ vuşmamak.
fuzunda (d) nin üstüniyledir, jU .iic.-j ( d e st efşâ r ) = El ile sıkılm akla
(derfeşi şuden) — Meşhur olmak, m eydana gelen meyva ve başka şey­
ı ( derguzer kerden, d er lerin suyu.
guzeşten ) = Bağışlamak, sarfı nazaı JU.'o,ı (d est e n d â h te n ) = (k .) Bir kim se
„tm ek. ile alay etm ek § Bir işe m üdahale e t­
(d e rg ir şuden) = E sir etm ek. mek
f 'jt (direm )— D irhem . Dirhem i bunun m uar- o3? j j ’ •--» (d est evrencen) = Bilezik.
re b id ir, (derehm i) bundan alın m ıştır İa 'L -j ,_ı £.-> d e st âb resân d en ) = A ptesa-
§ Gümüş p ara. neye gitm ek.
f~ Ij*} jr oU'jtz- ö»b w-.v c—> (dest b ed est d âd en ) = El ele
verm ek (k.) m usâfaha y ahut b ia t etm ek.
j ( d e st b erd â şte n ) = S arfı nazar
etm ek.
Y ıld ız la r g ü m ü ş k ü lç e sin d en k e silm iş
e.-* (dest b u rd en ) = Eli b ir şeye e riş ­
p a ra la r g ib i beyaz ve p a r la k tır . F e le k
tirm ek § Birinin elinden tu tu p g ö tü r­
te za r p h a n e g ibidir.
( S a d i)
mek.
w—» is jj c —> l.dest rüyi d e st n iiıâ d e n )=
£})j> m addesindeki tercüm em iz şöyle olacak:
İşsiz oturm ak.
n ek ah et h alinde bulunan kim senin
ü>y. ~ - J (d e st zirsengi kes.i bti­
içinden deha daraltm ış.
den) = Bir kim senin em ri altın d a ol­
J ’3 (derveş) = İranın bütün vilâ­
mak.
y etlerin d e (dırefş) kullanılır.
ü ü ( d e s t g iriîte n )= B ir kimsenin elini
(d u riij perdaz) - Yalan söyliyen
eliyle y ahut başka şeyle tutm ak § (k.)
yan ut başkasının yalanm l tevil eden
kişi. m askara etm sk § Başiamak.
(derüne) = L ügatteki şiird e (şive) k e ­ (destkeş) Eldiven.
lim esinin bizim yazdığım ız gib i ( s - ) JU c*-j (dcstm âl) =■ Mendil.
olm ası daha m ünasiptir. (d estu p â gum k erd n ) = K en­
J -lij* (d erv iş) = : İrfan sahibi, sofî kimse. dini kaybetm ek.
' F erhengim izde bu mâna unutulm uştur, j - j (d e sti) — K olaylıkla kullanılan h e r k ü ­
(dujuk, -= P uşt. çük şey § İnşaca alışkın hayvan : elcik
buy jl:—a (dest dediğimiz.
ezâstiıı birü n âverden, d est ez âstin J 3-> (dıışîıl) -- Bez, gudde duşpil (b a.;.
d e r â v e rd s n )= C e 3 a re t gösterm ek, bir •4 -j (d e fte r resid ı=-E vrak adası. E v ra­
işte çalışıp çabalam ak. kın h u lâsaların ı yazan kısm a
d e fte r nıım ayende (Ferhengnânıe).
(defzek; -= Semiz, kalın (C ih a n g iri).
<'> (deffe) = Yazdığımız defte kelimesi
N aşiri ve Nizâııı'da bu şek ild ed ir —~
Ş â 'ib 'in k a lem i ç&lışm âya başlarsa deffin.
sa yfa n ın yakn.it, k o llu ğ u inci h â zin esi -Oj ^dek) ~ K elim esinde C ih â n g iri'y e m u­
o lu r.
halefet ed>:iıler arasın d a Nizâm da
(Şaib) verdir. Nizâm valâyı valâd m ulıaftefi
I j 1—- -(dest ezpa hela nekerden) = addetm ektense ' -v'j' j ) olm asını
(Konuşmada'; kötü iş görm em ek. miımkiiu görüyor ( i'») (ba.).
i'j (dek) = Kelim esinin nihayetinde o t ve iÂAU'Jj (dii nedâşten) = C esıır olmamak §
sudan hali yerden sonra yazılacak : Çok kederlenm ek.
çar darl> zede m ânasına da g e lir, (dil serd ş'id en )—İsteksiz gitm ek,
(ha.), O t ve sudan hali yer meyüs olmak.
mânasına (g) ile deg olup (deg) den jj-C i (dil düz) = Y üreğe batar, ok, yüreği
çevrilm iştir. H irtlü e r :1c telâffuz sıkan v« ona fztırap veren şey.
ederek <k) harfine çevirmijinrd-.r. Bi­ J» (dil sühten) = Bir kim senin sıkın­
naenaleyh bu mâna Hıntçe-dir, çünkü tısına acım ak.
trauda sakal, bıyık, kaş, kirpiği tiran (dil girân) = İsteksiz, meyiıs.
etm ek âdeti yoktur.
( dekeu ) — H indistanın cenuhunde bir j-W. f„K^J •*!<
m em lekettir, paytahtı H aydorâ- U*j<#
f yom*
b â t’tır. Cenup m ânasına (d ck h en )d cn
alınm ıştır. S en in y ü zü n o lm adıkça fe ra h ı kade­
(dekle) = B o y u kısa üstlük, he koym adık; şişe m eclisten m eyü s
(degel) = G em i direği. olarak k a lk tı.
(degle) — T opu üç a rşıs kadar ijlen - M iri M e’fâ m
miş kumaş.
c*f J-'V» (dılâdil kerden) = Bir işde tereH- u»’/ l » (di! giriften) — K ederlenm ek.
d üd ve şüphe etm ek mânasına konuş­ ıtjf (dil germ i) = Ç ok istek § Y yardım
m ada kullanılır. — P11?1 germ i.
f i i (dilâm ) = H iyle, aldatış. (dil krnden) = (k.) El çekmek, te r-
ketnıck.
•>/' ’jj r j J» idil nerm ) = M erham etli.
rİ> (dil n igerâni) ■= Çok beklam e, şid ­
j-’L'
d e tle intizar etm e.
D ü n ya bu k a file y e ya p tığ ı h ile yi b a n ­ (dil hem h urdan) —- İç bulanm ak.
dan önce bana reva g ö rm ü ştü . & S* (deleng) = Su bendi b en tten m aksat
[N aşir) ■iıyun akm asını d urdurm ak için önüne
J» (dil Smeden) = Reva görm ek, tensip konulan «et dem ektir.
e tm ek . (dem dâden) = Pilâv ve çayı dem le­
tfüj JU jS J» (dil ezhâl reften ) = D uram a­ mek.
m ak, bayılm ak. (demudîıd) = C ok yem ek p ijen yer.
, ı J j (dil efsurde) = K ederli ve meyüs' OV'ı*. = g'eçtniçi tiar olan kişi.
j j ö l J j (dilengiz) — Kalbi şevk ve heyecana &>j VI tU> (dim âğ bâlâ reften ) = K ib ir e t­
getiren. mek, kurulm ak = JiAl*
j l j j (dilbaz) = G öçül aldatan kim se § E ğ ­ (dim âğ residen, dim ağ
lenceli geniş yer. aâzbüden) — Keyfi yerinde olmak.
û»j l;jx J j (dil bederyâ zeden) = Bir işin ö 1— Jff' ı<jl» X * ıM6
m uhatarasını düşünm eden üstüne d ü ş­
m ek,
ii*
(dil pur büden) = Ç ok şikâyetçi
olm ak. A k lın v a rta n a kıslardan kem a l kesb-
g -J » (dil piç) = B uruntu hastalığı. etm e, d im a ğ ın , olgun la şm a m ış şa ra p ­
-*-J» (dil çesp) = G önlün beğendiği şey, tan n a sıl te v k a lır .
(dil heste) = K ederli. Ğenı
j l ı J j (d il d âr) = C esur. j1- ö* y d-> iy -j
iA^1*J*'(dil dâşten) = C esur olmak. e**
S en in le birleşm enin şcvkin d a n daim a Güneş g a flı g ö zia le senin başın ü stü n ­
k e v fim uerindedir. de titriyo rd u , fe le k te n in ka pında ik i
(Ş '/n k a t beliyle dönüyordu.
(S e lm â n \
Ü&J? (dimağ g irif ten) = E lbisesinin ye­
niyle burnunu tutm ak. (duvâl) — Bu kelimeyi C ih a n g iri kılıç
J o U ' İU j (dim âğ n e d â şte n )= K e d e rli olmak, ve züm rüt m ânalarına d a alm ış (N iza­
bidim âğ kederli. mi ve R c fi') in yazdığım ız şiirleriyle
"cU) (dim âğe) = Buruna benziyen her şey istid lâl etm işse d e N i;âm birincisi tu ra
J ı rtU> ı tjT ’ıcUı § K aranın denize İkincisi kuyum cuların deri önlüğü m a­
karşı uzam ış kısm ı § Gözünü b ağ la­ nasın ad ır diyor. Şim di İran şeh irle­
mak için avcı kuşun başına geçirdikleri rin d e birinci h arf üstyn okunuyorınuş.
külah. İJ jy- >)> ( dü d i çerâğ hü rd en ) = (k.)
S* (dem er) = K onuşm ada yüzü koyun ya­ Bilim öğrenm ek için çok zahm et çek­
tırm ak, mek.
j'» V » (dıınbedâr) = K uyruklu § K uyruğun­ J j »jj (düdi dil) = (k.) Çok keder.
dan yağ çıkarılan kuyruklu koyun. j S >jj (düdkeş) = Baca, menfez.
< (dunberâ begurbc sipurden) (d ü r e n d iş )= A k ıllı, ih tiy atlı adam .
= (k .)H a in kim seye b ir şey em anet e t­ (d ü rb in )= D ü rb ü n dediğim iz a le t (k.)
mek. § İstik b ali keşfeden kişi,
L^ r J 61-*'» (dendân renciş) = G elin, güveye •jJ> (devre) — Ş arap kad eh i § m ertabani
karşı ilk sözü söyledikten sonra g ü ­ ta b a k .
veyin verdiği hediye, söy'etm elik. 1 (dû rüze, dû rû zi) = iki gün,
(den gi) — (k.) D eğişik mizaçlı kim se, iki günlük (k,). devam etm iyen şey,
kâh kalkm ak kâh inm ek su retiy le çel­ ıii).> J 3 S ıh h a t ve ten d ü rü stlü k m âna­
tik tokm ağına beıızedilm iştir. sına da ğeiir.
• (düvâıde) = (on) dan sonra iki ki on
iki dem ektir. K aideye g ö re (d) nin y İ>Vj. j 1 »l;*
ö tre olm ası lâzım sada şeh irlile r (d ) yi jtffM
üstün okurlar.
S e n sıh h a tta ve te n d û rü st olusm , ta li-
K ljj (dubâlâ) = tki kat.
in sen i zu lm e m a ru z o lm aktan esirge­
. JL. ö<f tin .
——liîj» j;j ^*j*- F chri G argâni)
wÎU
iijj> (devri) = İçinde yem ek yenen d erinli­
Y a şlılık ta a rzu la r ik i k a t olur, ih ti­ ği az tab ak .
ya rla r ik i kat o ld u kla rın d a n dolayı &■)>) ı f j P ( d ü ri vu d ü sti ) == U zaklık ve
sabırsızlanırlar, m uhabbet.
iŞ â ’ib)
O - -* - JiJ
J j ı»*-..»5 (dübehem zeni) — İki kişinin kav­ L i J l-jl ,)ı.ü » jj jt * jl
ga etm esi.
( d ü b e y t i ) = 1, 2, 4 üncü m ısraları b ir
kafiyeli o la ı şiir (A r.) ı f l j . B a rış ık lık v e sefa u z a k lık ve d o stlu ­
ğ u n neticesidir, g ü n eşten aya karşıdan
•ITjj ı O ı (d ü tâh , d u tü , d ü te )= İk i kat.
ka rşıya zıy a gelir.

•!»■>» J.İU b}*X z>j»j; ifV jt» i (dûzkâm i, düskâm i)— Bakır­
jU - dan yapılan ayaklı büyük kadeh.
DUSTBÎN V

(dûstbin}—M elikî ayların yirmi ikin­ S a k a lı boyundan çok u zu n d v r, orada


ci- günü. y ü z örü m cek y u v a y a p m ış tir .
w t j j (düğâb) = Temele doldurdukları kireç (M e r ü fi)
s'iyu ile karışık ta ş = şifte . (d iv sö r) — A hlâksız, vahşi adam .
5j O» (dükârd) == Maka*.
*Wj
ı (dûlâb, d û lâb g e rd â n i) =
B irisinden ödünç alıp öbürüne., ö b ü ­ i/Lii
ründen borç alıp başkasına verm ek
su retiy le tic a re t etm ek, K eh lib a rın m üh resi sam an çöpünü n a ­
sıl ka p a rsa onu yerin d en va h şi in sa n -
M î' ıj ^—i J t ar öylece ka p tıla r.
X f •r 'İ)> jl a»ı; (N iza m i)
(râzık i) — Ç ok yapraklı yasem in çiçe­
ği, N ifâm , rezaki üzümü, ketan to h u ­
S o fu p e rişa n lık zam anında tespih çe­
mu m ânalarını yazmamıştK.
ker, elinde avucunda bir şey o lm adı­
ğ ın d a n dolap döndürür. o - l j (ra st) — S âğ c-»>j c.~> d esti r â s t= s a g
(Eşref) el.
(râ st kerden) = H azırlam ak, d o ğ ­
Şim di konuşm ada külâh k ü lah d e rle r­ rultm ak, doğru- duracak b ir hale g e ­
miş tirm ek.
(d u v ist) — Sayılardan iki y ü z ^ u - j i. frâlfüte) -= N ifâm ( râğ ü te ) şeklinde
(dehân derid e) = G eveze, çirkin yazm ıştır. T arsçad a (k) olm adığı gibi
sözlü, utanm az. bu kel'm e A ıap çad a olm adığından
c—rli V— A- î (S ) ’le ra z ıl-ıa s ı doğrudur.
'J»£Uj — L- ili J jl - * 5 (râk) — M usikide b ir makam m ânasına
wfU H int^eden alın m ıştır, A ja ç knae den­
m işle d e o m ânada râ k değil lâk tır.
Ç o k y a rık la r va r k i top ra kla kapattır, c> \~f i ' j (rân gıışâden) =■ Yazdığım mâna-
gevezenin ağzını ip lik le d ik m e k m ü m ­ larıudan b*şka — b ald ırı açınak. (N!-
k ü n d e ğ ild ir. fâm ). N izâm ’m bund ın m aksadı b al­
(Ş a i b ) d ırı MVaınek, b ir işe hazırlaum ak ol­
l<*S'&±ı» ö v (d id en dâşten i k e si)—Bir kim ­ sa g erek ,
senin görülm esi lâzım olmak. J j UJi «Ij (râh uftâd en ) - - (İr.) Yola düşm ek,
<*.s» (d irin e) = E s k i= J U D irin e sâl yola çıkm ak.
yaşlı, ih tiy ar. i»/.*1j (râh borden^ ‘k,) Bir şeyi bilm ek
jı k j (dilem d ilc m a n )= B u kelim eleri Ni­ ve anlam ak.
zam deylem deylem ân şeklinde yaz­ (râh besten) — C itm iye mani olmak.
m ıştır. İP.K» «*j râh peym üden) — Yol ölçm ek, (k.'
>.» (div) = Bu kelime şehnam ede bugünkü sefer etm ek, mesafe k atet.n ek ,
gibi kuvvetli ve vahşi insan yerinde «'j (râh d âden) — G elip g itm e y i mani
kullanılm ıştır. olm am ak.
-»-.y.J (divbend) — M elıkî ayların on altıncı b s ,} (rebûn) — tşciye önce v e rile ı ücret
günü. m ânastna gelen (erb u n ; dan m uhaffef-
!<>.3 (d iv p â) = örü m cek , tir. E rbun F crhengim izde yazılm am ış­
tır.
j*i --'jj* vij Z j (re t) Birinci m ânada (r) üstün N â ş:ri’de
l } J* -* <MU> } ö tre d ır. N izâm ’d r her iki m ânaya
(re t) tir.
(ru h ) = Masal kabilinden Ç in 'd e tü r e ­ (rugü) — E ski bez parçası.B ir en ve b ir
yen b ir kuş olduğu için aslını Çince- p arçad an ib a re t k ad ın b ü ıg ü sü . (A r)
dc aram ak lâzım m ış. H a sır otu m âna­
sın a duh , dühden g a la t olmalı N ifâm -O (rind) — Ş e ria t ve kanundan pervası
reğ m addesinde yazdığım birin ci m â­ olm ıyan ilişiksiz kim se § (k.) H ilckâr,
nayı şik este ve p a re —k ırık , parçalan ­ a ld a tıc ı (k.) akıllı, zeki; sofilere göre
m ış ile izah ve S ûzeni’nin ayni b ey ti A llah yolunda giden ve dünya ile ilgi­
ile istid lal etm iştir ki d a ’ıa uygundur, si olmıyan kim se.
frih ) = (r) nin esresiyle d işler ve o g i­ ı>jk‘j (rendiş = T alaş, k ırın tı.
bilerin sesleri. i & j (reng b âhten) = K orkm ak,
j j u i i - j (reh şid en ) = A ydınlanm ak, a y d ın ­ i ö j ( ren g periden ) — Renk uçmak,
latm ak. bizim rengi uçm ak, ren g i atm ak dedi-
j fc-j (re stâ r) — Bu kelim e S & z-j re stk a r ğim izdir.
m uhaffefidir denilm işse de öyle d e­ ..jjÇ
ğ ild ir, belki (rest) ile (â r) = (âveren- er i>y~ t J ^
de) kelim elerinden m ü rek k ep tir,
flı- (P-j ( rustem i hemmâm büden ) =
D o st u m a n elin d e kılıcı görünce k a n ı­
G örünüşte b ab ad ır ve endam lı h a k i­
m ın uüzâ n ü n ren g i u çm uştur.
k a tte değersiz olmak: tran ham am la­ (H âlis)
rın d a R ustem ’in resim leri varmış,
(rü e n d âz)= U y u rk en yorgan vfe örtü
(resid en )— Mecazen lây ık olm ak m a­
gib i yüze ö rtülen şey,
nasınadır.
ı»-*. I j l j j (rübârü) |j Yüz uüze.
Oylat' u
B ü y ü k lü k v e benlik ona lâ yıktır. .>• ı £ j j \ i j ,'r?J > r ı /
(.Şadl) e.y-
•Ju-.ı (reşide) = G elm iş vasıl olm uş, vâkıf S e lim ! bilm iyo ru m . A y n a hangi yü zle
olm uş pişm iş, olgunlaşm ış, baliğ ol­ onanla y ü z g ü ze g e lirt
muş, yaşlı, (S e lim )
(reşt) = G ilân hüküm etin m erkezi, (rü<iâ;ten) — U tanm am ak,
(rişkin) — Çok bitli. (rrjderpâyisi) = M ülâhaza ederek
a«î j J j (re ftu im e d )= H o ş geçinm e, m uaşeret. b ir je y i açıklam am ak, rû d e rb ây isti
< ij (refte re fte ) — G itg id e , ted ricen , (m uh.).
ru ftu rü b ) = Silip süpürm e. j l j a - . j j j (rûde d e râ z )= (k .) Geveze çok k o ­
C -jij (rufüşe) = G ünah, suç. nuşan.
(ruk) = K orkusuzca ve düşünm eksizin c —' j U
j j (rüde’i râ s t d erşi-
söylenen söz. ö fk e ile kendi kendine kem i kesi nebuden)— Konuşmada yalan
söylenm ek (N efisi), ( rukg5 ) = söyleyici olmak.
J3J (rü z )= G ü n e şin doğuşundan batışına ka­
Böyle söz söyliyen. A slı ( j ^ j ) yüze
karşı pervasızca söz söyliyen dem ek d a r olan zaman eski m illetlerden b a­
imiş.) zılarına göre güneşin doğuşundan
ii_U.ii wk'j ( rik âb efşânden ) — G itm iye ö b ü r doğuşuna k adar olan zaman §
hazırlanm ak = S û>f -jVj. mecazen zam an, nevbet.
( r u k u r â s t) = K orkusuz ve doğru (rüzâne) = H er gün § G ündelik.
söz, y J i j (füz efzâ) == M eliki ayların dördün­
jjf tf-> ı ı£>LiS 'ifj ( re g b âz ker- cü günü.
den, reg zeden, re g kuşâden) = Kan öJj*' i ) J (rüz efzün) = H er gün artan ve
alm ak. terak k i eden şey,
j } j (rüzkür) = G ündüz görm iyen kişi. (rih te n ) = D ökm ek, atm ak, koymak.
( rüznâm e ) H e r günün hesabı y ahut H ucendi nin b ey tind ek i (rih ten ) i koy-
vakaları yazılan d efte r § gazete. . mak m ânasına almajc d aha m ünasiptir.
J)J (rüzi vâpesin) = K ıyam et günü, t r l . C . i j (rih tu p â s] = Döküp saçm a.
(rüzuşeb)— (k.) S iyahlı karalı ibrişim . (rih te g e r) = Dökmeci.
, j }j (ruze şikesten) = İftar etm ek, İ.U j (rid ek ) = O ğul m ânasına d a gelir.
(rüşinâs) = M eşhur § Bildik, —l j (ri siden) = R işten.
ö ’j»- ( rcvzç huvân ) = V azeden, H ü­ ıSs. (riş buzi) = K onuşm ada sivri sa­
seyni K âşifi nin H azreti H üseyn hak­ kallı.
kında yazmış olduğu revzatüşşüheda sim? (riş tü p i) = Ç ok sakal: to p sakal
adlı kitabı m imbere çıkıp okuyan kim . dediğim iz.
selere d en ir. ı t r l j (rişi c e v g e n d u m i)= K ır olan sa ­
) j (revze’i' rızvân) = C ennet. kal.
(revğen ez rig keşid en ) = ûa»Tj » j (rişi çizi derâm eden) = Bir
Mümkün olm ıyan işle uğraşm ak. şeyin letafeti ve revnakı gitm ek,
o ^ * X )3 (rügerdâniden) = Yüz döndürm ek, ti. ■'«yy c riJ (rişi m urçe pey) = Çok kısa
terketm ek. kesilerek karınca ayağına benziyen
(rü g iriften ) = M üteşerri hanım lar sakal.
yüzlerini ö rtü altın d a gizlem ek. (rişid e n '= Y a ra !a m a k m ânasına Peh-
i)'*1?’ i j (rü neyâften) = Yüz bulam am ak. levîde varsa d a şim diki dilde kullanıl­
f ) j (rüm l= A vT upanm iki bin seneye yakın m am aktadır.
devam eden büyük m em leketinin adı. fmj (rim ) =■ V ücut ve elbise kiri,
Yeni A vrupa hüküm etleri onun yerine ctf.j (rım in ) = K irli, pis.
g eçm işlerdir. Eski Rum m em leketinin jlf j ( rim âz ) = L âtif b ir kum aştır ki ona
p ay tah tıd ır ki şim di İtalya h üküm eti­ (gim ya) da d erler.
nin paytahtıdır* Ij (z â )= .Z â y id e n = doğurm aktun em ri hazır.
i>)j (rün) — C anip ve ta ra f, E nderun — iç i 1j (z â d )—-Azık, yol yemeği m ânasına A rap-
ta ra f (muh.) B irû n = d ış taraf, çadan alınm ıştır.
(rü h em refte) = H epsi b irlik te, ii’j jO (zâr zed en)= (K om ışm ada) aciz g ö s­
o ı j j (rûvin) = Ferhengim izin 1040 sayfası term ek , âcizane söz söylem ek.
notunda F erhengiN izâm ı ele geçirem e- f-ijf (zâğ çeşm) = (k.) G ök gözlü.
diğim i söylem iştim , elime aldığım za ­ J> £ j (zâğ dil) = K arga gönüllü, (k ) katı
man buna d a ir b ir m ütalâasını g ö re ­ yürekli.
medim. ÜbJ? (*âğ g irifte n ) = (k.) Ayıplam ak,
o j (ri) ( j) harfinin imale şeklidir. •‘•elj (zâğe) = D ağ ahalisinin kışın hayvan­
Jljj (riyal) = Evvelce: larını b arın d ırm ak için dağda y ap tık ­
(1) riyal 1 luran 5 şâhi ları m ağara,
( 1) tum an 1 kıran i#*j J 'j ( zâl zâlik ) = İranda y etişen sarılı
( 1) k ıran 20 şahi (şâhi): nikel y ahut kırm ızılı çalı yemişi,
b akırdan yapılm ış para. illlj (zâlek) = T urşu.
(zânü] = Dize benziyen h er şeye de­
Pehlevi devrinde:
nir: havuzdan bahçeye su ak ıtacak kıv­
1 riyal 1 kıran rık boru.
10 riyal 1 tuıııan İ33i (zânü zeden) = Diz çökm ek yahut
10 tum an 1 Pehlevi (Pehlevi) :bi- dizden aşağısını arkaya uzatıp diz
zim param ızla 5 lirn üzerine durm ak.
£ .j (rih )= S u lu pislik- K onuşm ada r i j k u l­ ^ .»» (dü zânü n işesten) = tki
lanılır. diz üstüne oturm ak.
ii»—1: f \ j j U f (çihSr zânü n iş e s te n )= ö tü l j j (zer efşân) — Sırm alı kumaş.
B ağda; kurm ak.
(zeban bâz) = T atlı dil ile m aksadını
‘i-jyf'j öjç
husule j e t i ren y ahut insanı ald atan t f **+
kişi.
j'.'J i>'uj (zeban d irâz) — Dili uzun (k.) kötü H er n ekadar te n in h a tm in e fe k a rıtı
sözlü, edepsizce konuşan küstah, gibi tı r m alı keten bezi g iy m işte de
liîji jL j (zeban derkefâ) = B i r uevi çiçek. ip ek ku rd u g ib i e lb ite ti ke n d itin c k e ­
o 3j oV; (zabân zeden)—Söz söylem ek § Bir fe n olur.
şeyi dil ile tatm ak. (N ifâ m )
ijV j (zebânzcd şu d e n )= M e şh u r olm ak. y } j j (zer iv) = Yüz örtüsü.
cVj (zebani furüş) = Çok sözlü, ken­
dini m edheden, sözünde durm ıyan. JÜ. s t S v'A
ı i X j j üVj (zebani zerjjeri) = D inllyenlerin
anlam ıyacakları kapalı söz. ^jiî
• ı'f/'ö V j (zebani köçek) = D am ak eteğinde B en im te v g illm yü zü n d en ö rtü çü a ttı­
sarkan küçük dil. ğ ı g ib i g ü n eş gece S rtâ tü n S attı
i l j (zebani m eğzdâr) = D erin ve fa­ (Â z e r l)
sih söz. jlTjj (ze rtâ r) = A ltın telli.
(zehsiden) = Hazin hazin inlem ek.
(zidâ:iden) = c*j»j (ba.).
(«i»}) m astariyle terekküp eden b ir kısım j 's j . ç- 1 öV» 3ji>.
_ÎL.
k elim eler;
t>0 (5ble zeden )= Ç iç e k çıkarm ak. S ü tü ta k ip etm e, çü n kü ka lb i Slûle
(âfitâb zeden) = G üneş değ- rin tepetinde altın te lli turra m ezar
mak. üstüne y a k ılm ış ışığ a benzer.
j j h , (b e rd â r zeden) = Asm ak. (Ş â 'ib )
e 'j '1* (tâ râ c z e d e n )= Y a fm a etm ek. f\» 4 c .-Uf tfjS ç-J*
c J î (te h t zeden) = T ah t kurm ak. t*- jlfjj jT
oO c--i- (hişt ze d e n )= K e rp iç yapm ak.
•fj'î
İsi- (he{ zeden) = Çizgi çekm ek,
(reng zeden) = Boyamak, K a rin in tabiatı o, geline benzer k i da ­
(şer&b zeden) = Şaraba doy­ im a keten b ezi hani? ta jta ha n i? tırm a
m ak, çok şarap içmek. te lli a tla t nerede? der.
(K â ri)
(şirâze zeden) = Şirâze ör­
m ek. «üii-j) (zeri huşk) = H alis altın . B uradaki
(şef zeden) == S af bağlkmalr, ihuşk) yalnız k atıksız m anasınadır.
(kur1e zeden) = K u ı’a atm a k ./ j»i-jj (şerh iz)—Güzel mahsul yetiştiren yer.
j y j jl. (m âr zeden) = Yılan sokm ak' » jj (zercübe)— Dövülüp yem eklere ek i­
i>»j ı>' (»e I zeden) — N allam ak, len b a h a r nev’inden snrı renkli b ir
kök, h in t safranı. M uhaffefi (zercübe)
«.-j ..--K ,»1 & lifS'
dir.
l>* i '-•‘.-S W. y i j j (zerdhcv) = A ltın çiçeği,
Jt’ j i) j j (zerk) — A ltın tozu,
E y zabıta m emuru: fim d i şaraba d o y­ v / j i (z trk û b ) = Y azdığım ız bu kelime ye­
dum . Gel. şarap file s in i önüm den k a l­ rin e şimdi telâküb deniyor.
dır. İ>Jj j (zergûn) =■-- A ltın renkli,
(R e ji') jU j j (zerm ân) = ih tiy arlık ve kuvvetsizlik*
z.u t>(deh heft) = Evvelce ge­ iy ilik et; çünkü başka y ıl baş­
çen onda üçü karışık para. kası köy kâhyasıdır.
(deh yüde) = Onda b ir= (Sa'di)
a.» deh yek (A r.) jj» . Penc j tj.» ( dihdâr ) = Köy sahibi,
yüde=penc yek — beşte bir. ekincilerin reisi ki köy ağası
denir = (ba.).
(dih) = Köy, karye § Dâden= ii&j (dihgân) = D ih=köy, gân
vermek ten emir. = liyakat ve nispet mânasını
•J, a ^ ifade ettiğinden köye mensup,
» j t i iJİa,
köylü, ekinci demektir. Köyün
(£•»*-
büyüğü, söz bilgici, ekincilerin
o (ba.) § Vur mânasına emir başkanı mânasına da gelir.
olarak da kullanılır. Tekid ve Dihkân, dihgân, yahut ^ânidih
tehdit mevkiinde .> dih ve ,jU» ten çevrilme dihhân muarrebi
dihâdih derler ki vur, vurvur olup Farsçada aslından daha
denmektir. ziyade kullanılır. Bağcı, tarihçi.
öUa* jj y w—
^ fU.
İ ru •iCz^L j -•Jjr
İ k i kin denizinin duaağı köpü­
rüp her iki taraftan vur vur Eğer bağcı senin elinin nam ına
sadası yü kseld i. asma çubuğu dikerse çubuktan
(Hatifi)
salkım yerine akik ve lâ 'l biter.
( dihçe ) = Küçük köy §
(F e h ri)
Köylü, çiftçi.
(dihhudâ) = Köyün büyü­ (Naşiri) nin ifadesine göre vak­
ğü, köy kâhyası, ekincilerin tiyle Iranlılar köyde ve şehirde
reisi. kendi padişahlarının ahlâk ve
• /) j_j C.-İ Jl siretlerine, geçmiş devirlerine
•s.) ■
■»**» C)i>j' -Ar-, ve halka bağlanan vergilere
tfo .-
dair malûmat vermek âdet ol­
K endi eli emeğinden sirke ve duğundan bu vazifeyi ifa eden­
tere yem ek , kö y kâhyasının ek­ lere dihkân denmiştir. Bundan
m ek ve kuzusundan hayırlıdır. dolayı (Firdevsi) ve (Ni?âm!)
(Sadi) gibi büyük şairler geçmişlerin
hikâyelerini Piri Dihkân’a nis­
z . - IJti»» JL . pet etmişlerdir ki bundan da
tarihçi mânası anlaşılıyor. Ev­
M adem ki bu sene köy şenin­ velce mevcut olan bütün İran
dir, y a n i sen köyün başkanısm ; ahalisine de Dihkân denir.
FerHengi Ziya
js»>vV 'J‘y~
ıf^ju. jl ^r" »s'tf’ i)U ,
(dehâk)=*=lranlı]ann 2ehhâ-
k’c verdikleri lâğaptır. Zehhâk
ih tiy a r D ihkân, oğluna: E y gö­ Ferîdün’dan önce İran’da hüküm
züm ün nuru! Ektiğinden başka süren zalim bir padişahtır. Aslı
biçm ezsin diye ne hoş söyledi. Arap, adı ^ Keys imiş; Çok
(S a d i) güldüğü için 2ehl}âk denilmiş.
Farsçada (^» harfi olmadığın­
c,_r> >tfiU
dan ona on ayıplı mânasına
\£'$
(Deh âk) demişler Jî (ba.). On
tfj®
ayıp şunlardır: çirkinlik, kısalık,
İbrani olsun , j4ra/> olsun, A cem zulüm, utanmazlık, dil kötülüğü,
olsun, herkes kendi bayram ın­ çok yiyicilik, yalancılık, acele,
da sevinir. korkaklık, akılsızlık. 2ehhâk
(F e rra h i) çok zalim ve zararlı olduğun­
ju ( Dihl^âni pir ) eski şa­ dan ona (ejdehâ) ve (mâr) diye
raptan. jU- c>uuj (Dihkâni huld) lağap koymuşlardır.
cennetin hazinedarından kina­ J>U.
yedir. &J.J
jÂ* jl
\U i
' ( d e h â r ) = Dağ mağarası,
kovuk, çatlak. Sihirbaz Zehhâk'in om uzunda
•j» <—&■} ik i y ıla n peyda oldu ve Iran­
•j~£uj j'S'j' J, ıTJ1*» dan in tika m aldı. H a lkın bey­
(İA-I nini oydular, o yılanlara yine-
cek yaptılar.
Mağarası çok ve deresi bozuk (F ird evsi)
bir dağ; mağarası baştan başa ıs^ ûİjUjjç-
altın m adeniyle dolu. J*m * j * * -k ftl J C

(E se d i)

Onun oku Zehhâk'in yılanları


(d eh âz) = Feryat ve na’ra. gibi hep beyinden başka gıda
O-1 y jJ/ \f ji istemez.
jU a .x ~ J ' > ” J» lii jl C U nşuri)
J-J (Firdevsi) ve (cUnşuri) nin şiir­
Fer ruhi, senin kapında kölen- leri şöyle bir hikâye ve hura­
dir. Senin sevincinden nara feyi anlatıyor: 2ehhâk İran tah­
atıyor. tına geçince gûya omuzlarından
(F erra h i) seretan hastalığından ilerigel-
me yılana benzer iki şey p ey­ • j» i 1* 3 (dehândere) = Esn
da olup eza veriyorlardı. Bunun = pâsuk.
çaresi ancak o yılan başlı şey­ İÜ» (dehâni zeyğem )= Aslan
lere insan beyni yedirmekle ağzı (k.) Eset burcunun birinci
bulunmuştu. Bu vesile ile hal­ noktası.
kın çocukları öldürülüyor, be­
yinleri alınıyordu. Işfehân’da «oUo t-Û İS , , , > . . .
yaşıyan demirci G âve’nin o ğ ­ (d 6 n&II6 | Q6 D6 D C )^
lunu almak üzere yanma gel­ Zengârm madenî kısmı. Dehe-
dikleri zaman (Gâve) bobur ne’i firengi de derler jiö ; (ba.).
yahut kaplan derisinden yapıl­ f y wlr.>
mış ve tılsımlanmış önlüğünü i & j ^ V-’1*3 ,_fîT *■!t j t yi-
bir sırığa takıp bayrak yaparak
isyan etti ve yanma topladığı Senin öfkenin hararetinden
birçok kimselerle Zehhâk’i tu­ R um diyarına bir şule erişirse
tup baş aşağı Demâvend ku­ Zengâr madenleri yanar tutuşur.
yusuna astılar, yerine Feridün’u (Kemâl Iımail)
geçirdiler. 2ehhâk, A rap usu-
Sonundaki (e) nispet edatı olur­
lunca iki uzun saç bülüğünü
sa at gemi mânasmadır.
kulaklarının memelerinden aşağı
sarkıttığı için Farslılar ona mâr- y j*-
düş demişler ve halk arasında ıf>. ö1-*
C*»*fl^ < ^m\ C*— >
öyle şöhret almıştır ^ ij, (ba.)
4*1jl" »il, w-*' ^jlf y*
S*\ı'
^ (dehân) = A ğız; (m uh.) de- Sen m adem ki ibadette bilgi sa­
hen’dir.
hibi değilsin, gem siz oyana
benzersin. Sana bu söylediğim
kâ fid ir. Ç ünkü Arap atı olursa
bir kam çıdan fa z la istemez.
E y a k ıllı / A ğ ızd a d il nedir ? (Nasır)
Hüner sahibinin hâzinesi kapı­
A ğ za benziyen ve ağızlık de-
sın ın anahtarı.
(S a d i)
nilebilen her şeye denir.
wT «JUalr •aiT’ jlî.
J) * - V cr1*»
ı/Uiİ
iU t>„< ö* jj try'î-
LfrjİJ Yer, su fışkıra ca k yere kadar
Onun tatlı ağzından göz y u m kazıldı.
dedin. Sus, çünkü bu öğüt be­ (Nizami)
nim kulağım a girm ez. ' *V
■, (dehpânzede) = Ondan
on beşe kadar miktarı belli ol- Bana düşen, ayarı tam altına
mıyan sayı. denk söz söylem ektir, ayart
eksiğe değil.
(N ifâ m i)
(de h d â d e n )= O n vermek:
bir kimsenin yüzüne karşı on ^ (d e h r e ) = Giylân ahalisinin
parmağını açarak hareket ettir­ savaşta kullandıkları bir nevi
mektir ki dilimizde buna nah kısa mızraktır ki demir saplı,
vermek denir, nefret göstermek, ucu orak gibi keskin ve eğri­
ayıplamaktan kinayedir. dir. Bir söylentiye göre kasap
satırı gibi yassıdır. Onunla
W ağaç da budarlar. Halk tahre
Ondan sonra her iki eliyle ona der. Mutlak orağa ve dilimiz­
nah derdi. de meç dediğimiz savaş aletine
(M evlânâ) de denir.
£>jr" O}*? ^ ' er** ft>
3 ^ » ^ J A

ı,V (d e h r n ik ü h l) = (k.)
Zaman ve talihten şikâyet.
M adem ki sana h a kiki şehir
y a n i ahiret göründü, dünyadan • » », s
nefret et, sakın viranede y ü k O * 9 ,a y ”"*0 (d eh reH şu b ^ ) «= (k.)
açm am alı; dünyaya yerleşmeğe Sabahın aydınlığı.
çalışm am alı.
(M evlânâ)
(d e h sâ l)= (& .) Müneccim­
(Naşiri), (Cihangiri) ile (Bur­ lere göre gezeğen yıldızlar.
han) da olmıyan bu lügati mes­
neviden aldığını söylüyor.
( j| | j| s t g n ) _ Ş j mc|j £ ster-
âbâd denilen kasaba.
(d e h d e h l) = Halis altın. o
»Jjj iîli.
c *~»x4) j \ U T
(d ih iş )= V e r iş , atâ, bahşiş.
ı/Uâi * ■"

Toprağı halis altın olan bir (d e h iş t) == Birlik, ittihat,


a rsa y a ; hediye y o liy le altın ittifak, bir tarzda hareket.
götürm ek ahm aklıktır.
(N iza m i)
( d e h k â n l) = Evvelce ge­
ı*?f" 0*-v» f o-. 1 w—**✓.
jf.*s * JJ ı^»*3 çen bir nevi altın. (D) nin es­
ı/lUİ resi ve (g) ile köylü.

(d u h u l)= D a v u l, duhul ** 0-5 (dehnuh) = Kadın süsü ki


deride = davulu yırtılmış (k .) şunlardır: kına, rastık, allık,
rüsvay. üstübeç, altın varak, galiye,
sürme. Bunlara herheft de denir
§ Birbirine yakın olan şeyler §
( d e h le ) «= Köprü § Koğan
Doksan rakamı.
dikeni: bir cins dikenli nebat
yahut kanderi: sepetçi söğüdü *f *
denilen nebat. (dihudâr) = Vur, tut: sa*
•° vaş arasında söylenen sözler­
dendir.
(d ih liı) = Kapı aralığı, kapı
ile oda arasında üstü örtülü yer. < >

«j-— » ' J» J> j'


^ 3 * * ( d e h ü n ) = Ezber okuma,
'f\*> f j u jl j' hatırlama.
% «U çA* «OT
£ğer 6a gece kapım dan içeri ö jj- j\

^4l L* jjUJljUP
girerse şevk ve sürurum dan
göğe çıkarım . Her kim şahın m edhini d ilin ­
( Enveri)
den düşürmezse ağzından m isk
Muarrebi (d) nin üstüniyledir. kokusu gelir.
(‘A bdulkâdir'i N a în l )
(dihlızî) = ( k .) Uydurma,
mânâsız lâf. Dehün dehân dan başka bir şey
değildir (Reşidi).
• * o •+
(dehm , d e h m e st)=
JL* / 0 -
Defne ağacı (Ar.) j t. , ? (dihid) = Veriniz mânasına
dâden = vermekten emri ha­
zır olduğu gibi vurunuz mâna-
o ( dlhî m esk en i
nasını da ifade eder. Lügatler
id rîs) = (k ) Cennet. N efisi’de (dih) ile (dihid) in vur vurunuz
yanlışlıkla (deh) yazılmıştır.
mânalarını yazdıkları halde (dâ­
e
s
+
den) de vurmaktan bahsetme­
O * 3 (dehen) = öUj (m uh.) (ba.). mişlerdir.
■*:*» *J !<•-'*■ 3* u-i
■S- J» OV- »
5 * ^ (deh nâd)« = T ertip, nizam ve
intizam.
B unu vurunuz, bütün ellerini
kana batırınız diye emretti.
(dehene) — *\»>(ba.). (E te d i)
bayram ederlerdi. Bu ay kışın
( d e h y u p e d ) = Şeriatın şiddetli zamanı olduğu için kış
yapmayı emir ve yapmaktan mânasına da gelir.
menettiği şeyler ( ^ 3 j j J .1 lî1 »/"
j>i oy*? ı£> J - s 5 J - i l - ' » ji-
• t*
'
( d e y ) = Şem sî yılın onuncu K arısına döndü de, ey a c u z f
ayı § bu ayda ve her şemsî K ış m evsim i tem m uz gibi olmaz,
ayın 8 , 15, 23 üncü günlerinde dedi.
yapılacak işleri idareye memur (M evlâ n â)
sayılan melek.
£^
ıS-jlj s? > (d î) = Dün, dünkü gün; dirüz
^ J ^7*. da denir. D işeb = dün gece.
t
N ice y a z ve kışın ilk ve baha­ ( d îb â ) = Ipek kumaş. Muarrebi
rın ikinci ayı gelir k i biz too- dibâc. Dibâciy dîbâ dokuyan
rak ve kerpiç olm uş bulunuruz. demektir
( S a d î)
t is. >"*V.
- '. j ’ -J ^ j~».\ i}.-. J-y- <S"
ı/J jy * J J-ü . \
,/Uii Uiı

N e m esuttur o kim se k i kışın S e n i y â d ile dikenin üzerinde


ilk ayında önüne mangal, ta­ öyle hoş giderim k i kim se ipek
v u k ve şarap getirir: sıcak oda­ kum aş ve ipek üzerinde öyle
da tavuk yer ve şarap içer. hoş gitm ez.
(N işâ m i) ( Y eğm â)

ö-V >?, öVlT J.i,j ■J' »a'Ujİ.


ıs>j> jo,*' _»»•
is**-

Onu görmek; ya zın ikinci a y ın ­ Yaradan inliyen yorgun eşeğin


da kar, kışın ilk ayında alev­ palanı ipek kum aştan olsa da
lenm iş ateş parçası gibi ruha nc fa y d a var.
rahat veriyordu. (D ehlevi)
(E m ir H usrev) § (k .) Sevgilinin yüzü. Dibâh,
§ Kış ilk ayının dokuzuncu gü­ dibeh de denir.
nü. jiT maddesinde izah edildi­
ği veçhile bugünle adı henüz s. J ’} ' f - j / ç ^ i s .
geçen üç günde eski Iranlılar ■J j j 1
Onun elbisesine zırhın verdiği »JJ* s r - j * ' 1?
siy a h lık ona kum aş üzerindeki ^♦r '■>>■> •jl>" 'j'"
nakıştan daha güzel görünür.
(E zre ki) Cenabı H a k feleğin güneşini
getirdikçe y a n i güneş dünyayı
(d lb âçe) = (dıbâ) nin kü­ ayd ın lattıkça senin çehren her
çültülmüşü § İran şahlarının sal­ gün daha taze olsun.
tanat levazımından olarak giy­ (Firdevti)
dikleri çok süslü . bir üstlük. § Şem sî ayların on beşinci gü­
Kitabın yüzü ve süsü olması nü. Buda Mecusilerin bayram
itibariyle mecazen kitap dibâ- ettikleri günlerdendir § Bir me­
cesi, başlangıcı. Yahut dibah’m lek (jj (ba.).
muarrebi olan dibâcdân
alınmıştır. Sonundaki (h) jıisp e t
ve müşabehet edatıdır. ( d i b e 3! h u s r e v ! ) =
Husrevi Perviz’in hâzinelerinden
** i üçüncü hazine.
(d eyb âd în ) *=Cenabı H ak­
kın isimlerindendir § Bir melek
^ (d ld ) = G ö rd ü : Dıden*=gör-
ismi (ba.) § Her şem sî ayın
mek ten mazi.
23 üncü günü.(A/u$ ) (deybedln)
»J..J ı/ iiyj Jir
dir: Mecusilerin yortu günlerin-,
ö-»:* >j •-»-.» ı>.j* f ' / t /
dendir. iUL-
*»■'
Gözüm yü zü n ü n güzelliğini gör­
* iL
J . > (d eyb âzer) = Şem sî ayla­ düğünden beri hasedim den gö­
rın sekizinci günü ve onu ida­ züm e bakam ıyorum .
reye memur sayılan melek *-> {S elm ân)

(ba.). § Görme mânasına mastarı tah­


*./. •- fifi.
öl—»- jl jU£> tji. j,m>
(deyb&vend) = Tehmüre- |>İ IJJİA^ rf*
s’in lâğabı s jy -S (ba.). i/V
\
A lça kla rın görgüsünden kendi
(dlbd&r) == Cin ağacı, çalı görgünü terk etme; çün/cü bu
ardıcı denilen ağaç. kerkesler seni murdara sevk
ederler.
(M evlânâ)
(d ey b em ih r) «= Cenabı T **
Hakkın isimlerindendir. (deyd â)= Gizli, kayıp, belirsiz.
Senin gözünden yü zü n ü gizle-
(dldâr) = Görüş, görünme. m em iştir. Eğer gözün varsa y ü ­
züne bak.
uQ> '-"■Jİ! *-* (S en a i)
fijU' j\.\ > JjB yy
C..İ» jU.j jy y -a; i t
J jj'
B ütün âlem yârin cilvesiyle
doludur; fa k a t görüş kabiliyeti Senin ayağının toprağı benim
olan bir göze m alik değiliz. gözüm ün nurudur.
(Ezrelçi)
(Ş a ir )
§ Kuvveti bâşıre = Görüm kuv­
j î Jt-A» J J İ4 ,b3 J İ . j\ <£*
veti.
^ jy ıssj 0 '
J-J o'r". ıJ.y *J ‘ i?

E y görülmeğe lâ yık olan güzel! ö'Jaî


Görün. Çardak gülünün yahut Fazilet gözünün görme kuvveti,
dalından kopm am ış olan gülün cöm ertlik evinin temeli sensin.
kendisinden nur aldığı o y ü zü (K etrâ n )
göster. § Peyda ve aşikar.
(F erruhi)

Buradaki berbâr, (Naşiri) nin j 'v lJ i/',4*

berbâr maddesindeki mütalâa­


sına nazaran guli nâçide=ko­ Oy/e A(> H udaya andiçerim k i
parılmamış gül mânasına olup dom uzun aksırığından sıçanı
bu mâna lügatlerde yokmuş. peyda etti.
(H â kâ n i)
J î y* jj I
c.-* j
Arapça (ö*« *-»«• yO = O, filân-
canın aksırığıdır derler (
Eğer m evcut ise söze m ahal \iü-i) = yani yaradılış ve tabiat
yoktur; fa k a t işitm ek, görmek cihetiyle ona benzer demektir.
gibi değildir. Türkçemizde hıh demiş de bur­
(F ird e v ti) nundan düşmüş tâbiri meşhur­
dur.
§ Yüz, çehre: bu mânaya Arap­ v'ji>„» <S)~ o j - j . - i r
ça karşılığı >> ve .>i» dır ki » jf j
göze ilişecek yerdir.Yüze didâr
denmesi görünmesi görmeye /Al gözünü yerden duvara çevir­
sebep olmak mülâhazasiyledir di, Z u leyh â duvardan belirdi.
§ Göz. (C a m i)

ıfj'J jU» Bu mânalar hep birbirine yakın­


Ju- dır ve göz kelimesiyle ilgilidir.
senden sonra başkasına bakm ış­
(d i d en ) = Görmek, bakmak. tır.
{Sadi)
6 -V 4»‘Uj § Gözbebeği.
i t z j f jtjj'u. 4^* jjCı j j jj
--X J j.» f J .v l 6 . x ^

Zam anın vaziyetini ik i kere


görmek kabil olm adığı için. Bu
G önlüm ün öyle m akbulüsün k i
dünyadan her kim geçtiyse geri
sa n ki gözüm ün içinde gözbebe-
dönm edi.
ğisin.
{Kelim) ( Ş a ir )

(d İd e) = G6z § Görmüş, gö­ § Gözcünün çıktığı yüksek


rülmüş. mevki.

»j.» y '-djt is , J -V \j>' J

y ,j~i »*v X k' j v


3s~'
Tepeden g e ld i: indi, dergâha
E y beni ve yanağının yen i be­
g itti , bu mağaradan bir m üddet
liren tüyceğizi ile zü lfü , gözü çok korkuyordu.
bezeyen g ü z e l! Göz çok gör­ (F ird e v ti)

müşse de senin dengin görül­ § Gözcü mânasına da gelir.


m em iştir. Yahut senin dengini fi- JuLİJ »o."» jc
göz görm em iştir.
(Husrtv)
ÖİJJL tiLil j\ X J*"j^ £ Jİ#
S â m 'm oğlu Destan gözcünün
cjs, j-J
gürültüsünü işidince kır atı ha­
zırlam alarını emretti.
Yüzünü örtmedikçe gözüm üzün ( F ird e v s i)

yaşı gözden nasıl akar. Güneş o|..x> ( didebân, d id ed âr)


gizlenm edikçe y ıld ız nerede çı­ = Gözcü, gözetici.
kar. ,l\i öift ,x> (didebânâni âlem) =
(Hucendi) (k.) Seb’ai seyyare — gezeğen
C— y *S~.Xİ ÖL-, LfJ— yıldızlar.
y j ' a*! j • L
iU» öV••>„» (didebâni felek)= (k .)
Zühal yıldızı = Sekendiz.
Yazık o göze k i senin y ü zü n ü îâaij üju .jk>(dide berevzen dâş-
görm em iş, y a h u t görm üş de ten) = Pencereye göz tutmak
(k .) ahbapların ailesine götü
gözle bakmak.
ju u

O jjj J'l • •»;> U-?. f Sevgiliye bizim him m etim izi


ıf U ii ganim et say; çünkü sen u yku ­
dayken biz gözcü m evkiindeyiz,
A ilene kötü gözle bakan dos­
y a n i seni gözetiyoruz.
tunu düşm anından başka bir (&âfa)
şey sanma.
(N işâm i) û tr.* j ( dide kunân ) = Dide
kerden — Bakmak (k .) Dü­
(didebereh d âşten )= şünmek, tefekkür etmekten dü-
Y o la bakmak, intizar etmek. şünücü, tefekkür edici, düşü­
(dıde pöşiden) = G öz nerek, tetkik ederek mânaları*
yummak (k .) ehemmiyet ver­ na sıfatı müşebbehe, sıfatı haliye
memek, yüz çevirmek (k.) dik­ olduğu gibi (didekun) kelime­
kat etmiyor gibi davranmak. sinin cem’i de olur.

j\jji j\ ^ ;ı ljf" i
wlıt Ju-

D ünyadan rahat istedim ; y ü z Bütün fik ir sahipleri seni gör­


çevirdi. Keder istedim ; y ü k le m eyi gönül ve candan istiyerek
gönderdi. y a n m a gelirler.
(S e n â ’l)
( Tâlib)
tfjyK'İj,., (d îd e 5i kâföri) = (k .) jl JJ"' y?
Kör.
j\f (dide’i gâv) ■= Papatya Senden y ü z çevirip gitm enin
nev’inden sığırgözü dedikleri kolay olm adığını anlıyan kölen
çiçek § Bir nevi zırh § A rapça H usrev düşünerek geri döndü. ■
(A"is*) denilen bir nevi iri ta­ (H u sre v)
neli üzüm § ii/ j Deberân: ayın i)jl* (dıde nâzuk sâhten)
27 menzilinden biridir ki Sevir «= Dikkatli ve düşünceli bak­
(ö kü z) burcunda öküz şeklinin mak.
iki gözü yerinde iki yıldızdır.
& -“ 'i (>*•< ji"
(Ar.) (Deberan) ı, fevrin w—if' 4? ^ jJL* w*-L# l -i. I’
örgücü yerinde olan beş yıldız
diyenler de vardır.
Ben sofuya, d ik k a tli bak k i
(didegâh, didegeh)
meşrep sahibi kim ; yalancı
= Gözcünün bulunduğu mevki, k im d ir bilesin.
yer. (T â lib )
(d ıd ever)= B asiret sahibi, kalma müddetinin azlığı itibriy-
kalbi uyanık. ledir. ^ (ba.).
t ( d e y r i minâ) = (&.) Felek.
ıUt. j*-j »J-.i j"

.Sen eğer basiret sahibi isen (dir) = Dür gibi uzak mânası-
iy iy i ve kötüyü H a k Tealâdan nadır. Karşılığı ( nezdik )
bilirsin. tir. G eç, uzun müddet, çoktan
( S a d i) mânasına >yj (züd) karşılığı da
* olur.


•İ* (deyr) = Kilise, hıristiyanlann
j j

ibadet ettikleri yer mânasına


l/V
Arapçadaıı alınarak Farsçada
da kullanılır.
M aksudunu ele geçirmek husu­
sunda acele etme. Ne kadar geç
JUe—« { j f l - fj i
vardır k i çabuktan iyidir.
VÜ A,'U. f;U* yf \ f (j»! (C a m i)

->İS- jü V, J ,J*»
K âh kilisede iiik â f [*] eder, kâh
mesçitte otururum, y a n i evden UL
Sevg ili çoktan beri bir haber
eve seni arıyorum.
(H e y â li) göndermedi. B ir söz yazm adı
ve bir selâm göndermedi.
Kubbe mânasına da kullanılır. (H a fi* )
'(deyri teng) = Dar kilise
(k.) dünya. J j j . » y e.
jlti
j * Cr.j» O' >Ll
Em retti, çoktan beri yanan ate­
</Uii
şi söndürdüler ve tam am en
Ona seviniyorum k i bu dünya­ köm ür ettiler.
(N iza m i)
da sevinçle keder, her ikisi de
durucu değildir. j \,i (dirbâz)= Uzun, uzun müd­
(N ifâ m l) det.
j y aj jr» jtj t j» (deyri la*t j 3 OU?* -J'
rind süz, deyri sepencî, deyri j \ -*.J c.*L5 jjj c.*ç- J w-
mukâfât). =■ (k.) Dünya. Sepenc ıf>*
= sazdan yapılan kulübe. Dün­ O nun savaşının tozu her nerede
ya sebatsızlığı itibariyle ona cihanı düşm anlara gece etti,
benzetilmiştir yahut dünyada y a n i kararttı ise o kavm in ge­
[*] Bir yere k apanıp nefsini yalnız cesi kıya m et günü gibi uzadı.
ibad etle meşgul etm ek. (A iu iz z i)
Bâz kelimesinin doğrusu iki
nokta ile yâz’d ır.Y â zid en = çe k ­ J—j' • jf 3l 6 ';^»-
mek, uzamak mânasına olup
diryâz = uzun çeken dem ek­ Uzun geceden bir m üddet ge­
tir — dirgâh. çince Jı t ve jM- yi. deni­
j it*
len y ıld ızla r M usul dağından
j' ölç j-**
yükseldi.
(M inâçihri)
I V ,.

G özünü aç, köpeğe benzi yen İ? (d iz , d i z e ) — Renk. Hus-


nefsinin, diri kalm a sını isteme; rev’in atı siyah olduğundan
çünkü o uzun m üddetten beri şebdiz = gece renkli = siyah
senin canının düşm anıdır. denilmiştir.
(M evtana)
>_Aji ci*l‘ 4 " S‘-
4İ-1Î/.» (dirâşti)
= (k .) D eve kinli. jjr j ,i, s jf
tsjji (dirzi)<=Çok yaşa, sağ ol:
(dir)— uzun müddet. (Zi) zişten A d ı şebdiz olan bir kara at k i
= yaşamak tan emir. süratli koşm ada kasırgayı geç­
ıf1 m iştir.
(E m ir H u sre v)
»Li
tTJJJ Siyaha çalar kül rengidir ki
Türkçemizde boz denir: at,
E y Buhârâ ! S evin ve çok yaşa,
eşek, kurt gibi hayvanların ren*
padişah senin tarafına m isa fir
gidir.
geliyor.
(RSdekl)
Cşf' •>_* 1>'a
(dirşuden) * Gecikm ek,
uzamak. (k .) Harap ve zayi Harb günü o f i l cüsseli boz
olmak, ölmek. ata eyer vurm alarını emrettiler.
C.-İ jç. J j J L . .u». (F ir d e v ti)

/ oL». {r* J» o -U - jl» j'


ûLi £&>jj,_ •>_*
ü jt-
Gönlün h ali nasıldır diye ne
vakte kadar soracaksın ? K a l­ Senin denizi eriten korku ve
bim haraboldu, sen sağ ol. siyasetinden çoban köpeği boz
(N e h fi) kurdun derisini yırtar.
(S â z e n i)

^dîrend, dirende) Lügatlerin bir kısmı bilhassa


= Uzun = Dirbâz. siyah renk demişler.
^ < C*-jjli ı <-eS t

iytJjî l »U- Xll| »>_J j İLJS ^ j l s n â v ) _ Nöşırevân’ın


j» *•
babası zamanında türiyen ve
D âstân = hikâye, dâver — ha­ peygamberlik taslıyan Nişâbûr’-
kem , d ize = siyah, derefş — lu (Mujdek) in kendi mezhebine
bayraktır. dair yazdığı kitap. Burhâni ca­
(F erhengi M e n z ü m t) mi1 deysnâv şeklinde yazmıştır.
§ Hisar ve kale muhaffefi (dez)
§ Kazan. (d îce) = Şahıs.
ıjUy~±ı c*tm£ ' ı£^
jîj ^Uil Jl-a- #^4 j> ° A ji —
<*»•) = D âd en den hâsılı mas­
tar olan dihiş = veriş muhaffefi-
.Sana 6 ıV nasihat edeyim, dinle dir. Ona yahut onu ver mâna­
ha: bir daha hayal kazanında sına diheş muhaffefi de olur.
hırs yem ekleri pişirme.
(R tz iy y u d d in )

§ Bir nevi göz ilâcı § Kalbur cr ~ J ^ (d lf re h ş) =* Musikide


ve fıçı gibi şeylerin kasnak ve bir makam.
çemberi.
( d îg ) ~ Tencere, çömlek,
V*
^ (dlzend& n) «=> Demirden kazan § Dünkfı gün.
yapılma sacayak.
IV

c T ^ ( d i a ) = Teşbih edatı olup E y k â s e lis ! Çöm lek y a la y ıcı­


nın y a n m a git.
benzetilen şeyin sonuna gelir. (Mevlânâ)
§ Büyük top, kumbara. Bu mâ­
eri****’- ûW»- *y- naya .jü ij & digi rehşende,
ısA i derler.
ı * ' ^ j
Eğer bütün cihanın padişahı
Xü>U‘l ^
sen olsan; cihan senin him ayen­
ıSJ—I
de m u hakkak cennet gibi olur.
(Fehri) Her köşede m ancınık yaptılar,
••‘H •>-“ *? hep kum bara attılar.
(Eıedî)
eri*. f '-^1 JjU jrjt &
(cArrâde) mancınıktan küçük,
er* fa .) . kale döğmeğe mahsus bir alet.
X » J» •» ı*J5 ^ X
: ı > i d Ç o f c \ & > ( i h efzSr>
d îg e v z â r) = Yemeğe konu­ r-,L-
lan baharat. (A r.) ,>!/. (Bur­ Eğer Cenabı H a k bir kapıyı
han) nohut, mercimek gibi şey­ kaparsa başka on kapıyı açar;
leri de ilâve etmiştir § Büyük çünkü d ilsizin on parmağı d i­
tencere. linin işini görür.
(Ş a ib )

- (d lg â n e ) = Kaplumbağa § 6 1^ —H X.3 öjç-


Kirpi (Nicmet, Nefisi).
Zam an gidince bir daha ele
geçirmek m üm kün değildir.
\ (d ig b e rd îg ) = Bir
( Ş a ir )
nevi fare zehiri.
i t .T J .T .
-r r ( d ig in e , d in e ) =
(d ig p â y e )= S a c a y a k : üze­ Dünkü gün. *
rine tencere konulan üç ayaklı Mi»i JoJ İ-tf
demir. Aslı pâye’i dig=digdân.
Sonundaki dân zarf edatıdır.
K a z yavrusu dü n kü y a n i dün
vjTVîli. doğm uş bile olsa deniz suyu
onun göğsüne kadar gelir.
İş ittim k i cUnşuri sacayağını (Sadi )
güm üşten, s o f ra takım ını a ltın ­
dan yaptı. (dîl)*=Nokta : Hiçbir boyudu
(H â k â n i)
olmıyan şekil, hattı müstaki­
İT* (digdân serd) = Saca- min tecezzi kabul etmiyen ni­
yağısı soğuk (k.) pinti hasis. hayetleri § Gönül, kalb § Man­
dıra ve ağıl.
(d iğ e r) = Başka, bir daha,
yine. ‘ ^ (d llu m , d lla m â n ) =
liri. iV'S’ j.V '1 (Sİ Giylân’a bağlı bir şehir. Ahali­
trİJ j ’ J»
ı^Juk— sinin saçları kıvırcık, silâhları
balta ve zıpkın imiş. (Burhan)
Bugün birini mesut, başkasını da (1) nin üstüniyledir.
nefsiyle uğraşm aktan kalbi y a ­
ralı görürsün.
J f i ) T-1 t]?'- Cx.fr*- •y»/. j-fe* ».•M j ’j*
f.} kî))) ö*- ıSjl?) lîr* jIjl'X ı>.»J tr*lj
J-J jBli
Z ü lfü amber kokulu, dudağı
Cenabı H a k k ın ihsan ettiği çok
mercan gibi, gözü nergise ben­
nim ete bin şükrederim k i altın
zer, kıvırcık saçlı, fa sih sözlü,
verm ediyse de bilim ve din
uüzü beuaz bir güzel.
(Ferruhi) ihsan buyurdu.
(H â k in i)
#Ij _,—".r* OlT_Jj
f j * cr*/t J. V ^ Büyük kuş mânasına geldiğin­
den büyük doğana (bâzi dınâri)
A y senin huzurunda yü zü n ü denir.
yere koym ak için her ay başı jLo (dinâr şumr) = Sarraf.
ik i ka t olur.
(' A b d a lv â s î) " >î*
, i '(d în â r« y e )= Ç ö rd ü k otu
ve turak otu denilen kuvvet
- (d im e)= D im § Bir nevi deri,
verici güzel kokulu bir nebat.
bu mânaya Arapçası (^ı) dir.
\

( d în â r î) = Bir nevi ipek


(d im â v e n d ) j/j U» (6a.).
kumaş § bir nevi lâ’l renkli
A
şarap.
^ (d în ) = Her şemsî ayın 24 ün­
cü günü § Kalemi muhafazaya
( d î v ) = Şeytan § Muharebe'
memur sayılan melek.
gününde giydikleri yünden ya­
•)>. C/* (din pujüh) =■Her melikî
pılmış çok kalın ve katı bir el­
ayın on beşinci günü § Din
bise § (&.) Eğri tabiatlı, fikri
araştıran.
bozuk kimse § (k .) Yürekli,
C'sJ> *>„» (din furüş)=(/:.) mftrai,
iki yüzlü. bahadır § Benzerlerine nispetle
iri, büyük ve kuvvetli oflan her
y♦
şey. Dîv ile başlıyan kelimelere
(d în â)= H azreti Yusuf’un kız- (ba.).
kardeşinin adı § tki düşmanın
arasını bulmak, fetva vermek:
ıfj / 1
din işleri hakkındaki hükümleri
göstermek (Burhân). Yeryüzü insan kısm ına m ah­
sus idi. Ş eyta n ve yırtıcı hay­
X o -
van kapladı.
J ; (dinâr)= S ikkeli altın. Arap- (E n v e ri)
çada da bu mânayadır. (k.) At.
vtji.» (divâne) = Deli, âhirindeki Ö nüm e, birinde binlerce şeytan
âne nispet edatıdır, şeytanlı ve hayvan bulunan . bin tane
demektir. şeytan yurdu geldi.
(divâne rev) — Deli gibi (N ifâ m i)

yürüyen, gidişi akıllıca olmıyan f»syj ( dıvmerdum ) = Adam


kimse. ' şeytanı ki insanı' yoldan çıka­
öW_j <J->j>.» (dîvcân, dlvdil) = ran, azdıran demektir,
(k.) Katı yürekli, merhametsiz >•_j u»'
§ Gönlü kara, cahil, şeytan jijâJt {>syj ir.i ö1 A ^ 1
sıfatlı § Cesur, bahadır § Yaşlı.
*jyj 1 *>jy.3 (divzed, divzede) — Ey a k ıllıla r ! B u, vahşiler y a ­
Divane. Türkçemizde, cin çarp­ tağından sa kının; ey dalgınlar!
mış, şeytan çarpmış tâbir olu­ Bu, insanı yo ld a n çıkarandan
nur. kaçının.
\}y*î ’jy j e y? ı s i f (C em â lu d d in 'A b d u rre zzâ k )
(,-ii rf*/”"i***
Yaban adamı (Ar.) u-ii-i.
K âh divane gibi bihuş olurdu. v
Bağırır ve sonra susardı. ^ (d İv ar) = Duvar.
(F eh ri G argâni) ji'U: ._T f j f
(divsâz)=Dev gibi § Kor­
kunç, fena tabiatlı kimse § div- jV

câmeyi giyeıi adam. **l?y> (ba.). T utayım k i fa z ile t ve hünerin


<*fy> (div girifte) *= hürm et ve revnakı kalm adı;
£ij>s (di vlâh)=Cinli ve şeytanlı şeriat köşkünün duvarı böyle
sanılan şenliksiz yerler. Sonun­ niçin kısaldı.
daki (lâh) Türkçemizde mekân (K em âl)
edatı olarak kullanılan lik ve Dlvâl, dıfâl de denir.
lık yerindedir. y 1jj; V'ı.'' d,
‘s** —* j 'yj*jt cjJ*
J j jij J j *«U.
M urakabe için kâh başını d izi­
B u şeyta n lık dairesinde ya n i
ne koym uş, kâh m ükâşefe için
dünyada gönlün evi dar, ke­
sırtını duvara dönmüş.
deri boldur. (K â â n i)
(N iş â m i)
Divgede de denir. jsij Sy.> ( divâr bulend ) = (it.)
Jl*T fZ *'
Devletli, mesut.
•>*}yj j'j* Sı j 1 *_ı jiA» (dîvâr pest)=(&.) Yalı­
ifUai mı alçak yani soysuz.
jjLi «.'u-j'y.j (divâri hâne rüz
şuden) = (it:.) Harabolmak. ^ (d îvb en d ) = Tehmöres m
jfjyj» (dıvârger) = Duvarcı, ya­ lâgabı s j y i (ba.).
pıcı.
jif> j 'j *' f
f jl* 3VJ C..İİ- V r -t (d lv p â ) *= örümcek.
ij' j V UT y
B enim ne güm üş, ne a ltın ve IjjJ U*t» i\f j*
elm asım var. N e kerpiç, ne su,
ne de duvarcıya m alikim . Senin m ülkünün hasm ı havada
(F ir d e v ti) örümcek gibi daim a sergerdan
(divâr kütâh diden) olsun.
(F ehri)
= (k .) Âciz ve zebun görmek.
+' •
V ^ ( d îv c â m e ) = Bir nevi
^(d lvisp ist) == Yonca avcı kürküdür ki tüyleri dışarı
nevilerinden endelçoku yuhut
tarafa gelmek üzere giyilir ve
hendekok denilen kısım ki kara
yonca, yabani tirfil ve kekik hayvan şeklini andıran bu kı­
yoncası derlermiş. yafetle geceleri keklik avlanır
§ Muharebede cengâverlerin
aslan ve kaplan derisinden sırt­
(d lvb âd ) = Kasırga.
larına aldıkları pöstekilere,
Ij )) ^ X S U- jl jI yj> ^
giydikleri kalın ve katı elbise­
\j çij
lere de denir; bu elbiseyi gi­
<ht~"
yen kimseye div suvâr derler,
M üteessir olduğum gece ahım ,
jij-j. esb suvâr, ata bi­
fele ğ i yerinden kopardı; göz-
ya şım ın ejdere benziyen seli, nen mânasına da gelir.
yeryü zü n ü aldı götürdü. - •
(S u he t/l)
(d îv ç e ) *= Ağaç kurdu ve
güve.
»V j-ls.3 j 3 r-*5
tr1' !( «■
’*/, i*

O ovadan kasırga gibi geçtik­ jr


ten sonra başka devliğe ayak
H er kim bugün güve gibi onun
bastı.
(N iş im i) saçında yerleşmezse m elek de
§ Delilik, cinnet. olsa pervane gibi ateşle oynar:
F erhengi Z iya 62
yanağının hararetinden yanar
tutuşur. ( d îv s e b le t) = Şeytan bı­
(K em â l)
§ Sülük. yığı denilen nebat (Ar.) o».,-**-
• o
(H'c Öy-j. A3 ^ (d Iv s ip îd )= R u s te m eliy­
My le ölen Mâzenderân bahadırla­
K öpek değilsen kerpiğe nasıl rından biri.
âşıksın I S ü lü k gibi neden kana I| ^ >
âşıksın. (dî vâöıf dîvğû-
(M evlâ na )
li) —
§ Kadın tuzluğu denilen nebat
§ A rk a kaşağısı.
(d iv e k )= A ğ a ç kurdu, güve.
(d ivh âr) = Sencan dikeni
C»—
1 J w *
dedikleri dikenli ağaç (Ar.)
rt•* '
A k ıld a n hâli olan beynin hali,
& (dlvdâr) = Cin ağacı, çalı
tıpkı güve ile gecenin hali gi­
bidir.
ardıcı denilen Hindistan’a mah­ (S e n â 'i)
sus çam ağacı ki * î>
nevberi hindı’dir.
^ ( d lv k u lu c ) = Tutarık,
sar’a denilen sinir hastalığına
(d lv d e v le t) — (k.) Ç a ­ tutulan çocuk. Bu hastalığa
buk geçen bahtiyarlık, bahti­ havale, (iUJ.ıf ı) da derler.
yarlığı çok sürmiyen kimse.
* ih-
Cr ^ (d iv k u lû h ) = Büyük ke­
(d lv er) = Ev sahibi. sik: tarlayı sürerken saban de­
mirinin kaldırdığı büyük toprak
parçası.
0 ^ “^ ( d îv r e h ş ) = Musikide
bir makam.
* j ’. *
f ’ (d lv g e n d u m ) = Buğday
içinde biten ve delice denilen
^ (d lv zâ y ) = ( k .) Kederli
tane (Ar.) u i yahut bir kap­
( k .) öfkeli.
çıkta ikişer tanesi olan bir nevi
buğday (4 r.) ^ı*. Ç avdar ve
( d îv s ip is t ) = bir taneli büyük başak mâna-
(ba.). larına da görülmüştür.
Yediye bölümü ve yedi tabaka
( d îv g îr ) = Hindistan’da olması itibariyle yeryüzü § g e ­
Devletâbâd denilen şehir. Bu­ ce.
rada işlenen bir nevi kumaşa 9

da divgirî denir. Bu kelime cin


V (dih) = Köy.
tutan, cin tutmuş, cinci, cin
çarpmış mânasını da ifade eder.
y >jf* U j 1j »jİn

(dîvmeşeng)=Burçak
cinsinden hürle denilen bir hab­ Yolunu gösterene lânet ediyor­
bedir ki kabuğu soyulunca ka­ du; çünkü y o lu bırakıp köye
buğu çıkarılmış mercimeğe geldi.
benzer, semirtmek için öküzle­ (F ird e v ti)

re yedirirler -= Gâvmeşeng.
( Y f (d ib im ) *=Taç. Dâhim’in ima­
tA İlve) = İpek böceği.
(d lesidir (ba.).
j^4>- »I&jI
(d lv i h eftd er) = (k.) tu".* j )>.'» j y.j
Eski usul üzere yerin yedi
bölümü. C ihanın padişahı k i onun ce­
• /• m a li ta h t ve tacın bezeğidir.
v- (d îv i h eftaer) — (k.) (F ehri)
J

Gül fid a n ın a erişirsem ahbaba


^ (r) == Arapça ve Farsça elif be- armağan etm ek için bir etek gül
nin onuncu harfidir [*] ebcet doldurm ayı kurm uştum .
(S a d î)
hesabiyle 200 rakamını göste­
§ Kasem [**] (ant) edatıdır.
rir.
fj*- j jJ» Ij-Jai-

^ (râ) = Mef’ulübih sarih edatıdır;


kelimelerin sonuna gelir. Mef- Ey harem y o lu n u n d elili ! A l ­
ulüileyh edatı da olur. lah için im dadet.
( S a'ir)
Tahsis ifade eder.
Jjl
y ı^Liol< öu* ^ Ji
j\&>
H adden fa z la teşneyim ; sâki l
V er o suyu; evvelâ beni kandır, Yarabbi I C ihanın padişahlığı
ondan sonra arkadaşlara ver. sana m ahsustur.
(N iz a m i)
CS a d i )
Tâlil ifade eder. § Mülkiyet mânasına gelir.
(*> (>))
C—IU.£< UİİJ C— V -/
^ Jüi.-
l£JU—
(j) harfi Farsçada p ek az o lduğundan
D ervişlerin nesi varsa m uhtaç­
F erhengi N aşiri ve R eşid i’d e olduğu gibi lara v a k ıftır.
lügatim izde de ona ayrıca başlık konulm a­ (,Sa -dî\
m ıştır. C—iL lJjji i»>jl «»■
[*] (R) de onuncu diye g ö sterd iğ im aıra
te rtib i A rapçada olup F arsçada bulunm ıyan; Demektir § izafet mânasını ifa»
F arsçada olup A rapçada bulunm ıyan h a rf­ de eder.
lere göre yapılm ıştır. Şu vesile ile (d) h a r­
'/* iljr1 ^ fi »Jj>.
finde aekizinci denecek iken yanlışlıkla ye­
v j y e*-*j^.—j jfc
dinci dediğim den ve bu yanlışlığı, yanlış
do ğ ru cetvelinde de hatırlıyam adığım dan
d olayı değersiz . eserim i te tk ik edenlerin [**J (N a şiri) kasem i tâlil ile b irle ştir­
a fla rın ı dilerim . miş; kasem den b ahsetm em iştir,
Keder zindanında bir m üddet yoliyle çok defa cansız adların
benim le m atem arkadaşlığı et­ sonuna getirilmez.
tiği için boynum da zincirin çok Sijjî U jjj
h a k k ı vardır. *
( V a k ıf)
§ Zait de olur. N ice günleri geceye kadar nef­
sinin istirahatiyle geçirm işsin.
ı>* ir (Sa'dl)
j j j Ö*J
Vezne riayet için canlılarda da
B enim vücudum her ne kadar hazfedildiği vardır.
y a n m a k içinse de senin rahm e­ O'j*
tin bugün içindir. 1
(H utrtv)
§ Ez yerinde kullanılır. D üşm an hakîr ve biçare sa y ı­
lam az.
f>f 0*01 lj ufj>. (ju) (Sa'dl)

’r
Bir büyükten iltim a s ettim . ** (râbn) = Güzel kokulu bir
(Sa'dî) çiçek. Asım Efendinin ifadesine
göre buna öd çiçeği derlermiş.
Bu, ez mânasına gelen (ij) ba-
zan sebebiyet yahut temyiz JKs. y \j)
C-rt" >•»*' J■
M
ifade eder.
ytjfc jl & Gö£ çim enliğinde zam bak ve
vV yv** fmJ
o d çiçeği açıldı. Felek; her bah­
çe gibi lâle ve nesrîn m eydana
Rasgele ben Fâryâblı bir ih ti­ getirdi.
y a rla M ağrip sahrasında bir (Nefir)
nehre eriştik. V
(S a d i) (r&Şı) = Çok kaygı ve keder.
§ Der mânasına zarfı zaman */" jf
olarak da» görülmüştür. */* £}j j* ■>, o 1.»" * s J»
>lât Ou» JUfl Si
H ançerle ik i kulağını delince
Geceleyin dostlardan birinin Türânlt bahadırın ka lb in i çok
bahçesinde gecelemeğe karar kederlendirdi.
( F ir d m l)
verildi. § Zan, sanı.
(S a d i)
»j|> t>*V c ' j rj’x'
(Ez) ve (der) yerinde kullanılan *»*•»>. v * f*. J j 1 j' f «îJ* l>.V
<ij) ya pek az rasl&nır. Kısaltma JUI jp.I
Ezelden beri bahtım kara oldu-
ğu için feleğin bana d o stlu k (râ d b u y )= Ödağacı. Doğ-
göstereceğini zannetm em . ^ rusu dârbüy dur.
(E b ü lm e â n î)

a l' ‘ ^ (râd m erd, râ d


J (*âd) = Sahî, cömert.
m en iş)— Kerem tabiatlı, kimse.
I*- jj/' J s Ju» («TU.
jo/l ıîj> c»»»U£j \j
e*■■**»' f"!** ^ ci
» / ji"c .—ji* ^T -j j," t/Uii

B ir kerem sahibi sarığı tanıdı .


C öm ertlikte H â te m i T ^ 'i , sa­ B iraz y o l yörüm ek lâzım dırr
vaşta R u stem i D estân sensin. dedi.
H ayır, H âtem senin çöm ertliği- {N iza m i)
ne nispetle cömert; R ustem sa­ • JKi <ji-U
na karşı mücadelede m ert de­
ğildir.
(R ü d e k l)
§ Şeci. . B ü tü n huyları beğenilmiş, dün­
ıA>ri j»- ya görmüş, civanm ert bir ih ti­
ı/ j* j 3 1- j' ö l? ”
yar.
( R a k n u d d in )
* .
V e fa yı âdet et, şecaat zırhını
g iy. A k ıld a n ya y, fik ird e n han­ (râx) = Sır, gizlenen şey.
çer yap. it-j ' j İ)J - l
(E sed i)
c —jlj> «j O'.'SjAf JV . d>, \
§ Âlim, hakîm.
ı#UU
»j'j*»* j' &L j'.'j’.
J^* ıl ItjJ Gözden g izli bir yo la gidecek­
sin. Tedariksiz gitm e; çünkü
B ilgin padişahın su içinde as­ bu y o l uzundur.
(N iz a m i)
ker çekmesi H azreti M usa'nın
m ucizelerinden birine m üsavi I C . —^ t / l s |lj ^ OÜ,_i3

idi. I^V1 'jÇ


(F er ru h i) »If
* t* 1
G önlüm ün sırrı gözüm den âle­
« i t £İj b âd e) = Baldırgan me y a y ıld ı. S ırrı niçin gözbe-
sanığı pusu (A r.) Dili­ beğimden gizlem edim .
mizde bundan bozulma hıntît
derler = şeytan tersi. § Boya ve renk.
»X i' J -’>* sij» -*-*■<
* f ifj'j <*U l i!U- Jf ı#jtj j*c-i *i jT Uj>" V
>sj[j s**
Yerden göğe durm adan toz çı­ E y d o s t! Eğer düşm an seninle
kıyordu. Görseydin toprak el­ uyuşm azsa senin onunla uyuş­
biseyi boyuyur, derdin. m an lâzım dır. Eğer inciterek
(Fehri G u rgâni) göğsünü tırmalarsa y a n i seni x
§ Kirpi. incitirse bîniyâz olan Cenabı
H a kkın lû tfu n a m ütevekkil ol.
j'jjr -r- ıC.j'-r- Osj ’’’ Lr ‘-)* Eğer buna m uktedir değilsen
S-i) birkaç gün sabır buyur; ne sen
K aranlık gece, gündüz parafına kalırsın, ne o, ne Fehri R â zi
saldırınca gündüz , gecenin kor­ kalır.
(F ehri R â z i)
kusundan kirpi gibi başını k o l­
tuğuna çekti. Mimar mânasına Arapçadır.
(R u h î)
*i* ıf t>./' (/" cr~ i>W
Sebzvâr’dan bir fersah ötede jlj C--j Cıj\* \S -r£j
JlS-
bir köy. (Cihangiri) şöyle bir
fıkra naklediyor: bir kitabın sır­ R uhunu ilim ile süsle k i y a k ı­
tında Fehri Râzi’nin el yazısiyle şıklı olasın ; çünkü m im arın
gördüm ki eski zamanlarda eliyle tanzim edilm iyen bina
(Râz) adında bir şehzade vardı, nasıl biçim li olur.
kardeşinin adı (Rey)idi.Birlikte (S en â 'i)
kurdukları bir şehre her ikisi iljij (râzbân) = Sırrı saklıyan
kendi adını koymak istediklerin­ kimse § Hacet sahiplerinin is­
den zamanın akıllıları, şehre teklerini büyüklere tapşıran kişi.
(Rey), ahalisine (Râzi) adını *•’* j'j (râzi dil âb) = (k.) Su­
vermek suretiyle münakaşayı yun cevherindeki nemlilik ve
önlediler. Fehruddini Râzi ora­ rutubet ki nebatların büyüyüp
lıdır [*]. gelişmesine hizmet eder.
v' j'-> iV- w— Jüj ıTy- J’y-
i \j l*-’ jlj t"
jlj l O
ıf j j 'j r y
Toprağın g izli sırrını y a n i ne­
[*] 8 u naklin aslı y o k tu r ve itim ada batları m eydana çıkarm ak için
lâyık d eğildir. “&j şeddeli y ile A rap ça
suyun cevherindeki nem lilik
olup n isp etin d e iki şeddeli (&) nin b ir yere
gelm em esi için R âzi denilm iştir. R â z i= R e y gözden hoş hoş kayboldu. R â zi
ahalisinden, Reyli dem ektir. (R âz), Rey şehri n ih ân'ını y a n i nebatatı arz et­
dem ek değildir (R eşid i). m esi için suyun cevherindeki
rutubet nazardan hoş h o f g iz ­ ^ İAİj*. y JİI Jj**
lendi.
(Enveri) 4 UU

§ Suya akseden, vuran suret S e lv i ken d in i senin boyuna u y ­


§ Mutlak otlar. durm ak ister. Doğrusu senin
boyundaki naz ve eda onda
t *IL öV'j'j ( râzi zemin,
râzi nihâni hâk) = (k.) Otlar. yo ktu r.
(Sel mân)
- . 1*
f'.K-j'ıi ı>“ f d '•»
(râ z i^ î) = Razakı dediğimiz
üzüm [*] § Keten tohumu § Bazı »u
lügatler beyaz gül, beyaz zam­
bak demişler. H iç bilir m isin ben âşıkın h a li
onsuz nasıldır? Tıpkı kendisin­
• ** ■ î .1
den ruhu ayrılan beden gibi.
** ** (râ z y â m t râ z y â n e ) Ctmâd)
Rezene dediğimiz: dereotuna
benzer bir nebat. i} ^ c~b (râst pöş) = Doğruyu
setreden, örten (A r.) j * .
vu-c-tj (râsthâne) — Doğru ve
( r â j ) = Ayıklanmamış buğday emin kimse.
yığını. u* c.-ij (râst numâ) = Görünüş­
S
te doğru, hakikatte yalan olan
• ı’
(râ* )= Y o l= râh . u - H u r ü s şey.
ve huröh kelimelerinde ol­ ■c-ij (râste) = Doğru ve düz
duğu gibi (j>) ile (•) birbirleri olan yol § Sağ eliyle iş gören
yerinde kullanıldığı vardır. kimse; zıddı (çepe) dir.
&-\j (râsti) — Doğruluk.

(rflat) = Doğru, gerçek.


((jî 0^4*"J*
J*-, j j j u~&dı. J&} £}»di M
D oğruluk et k i doğrular ku r­
Lâle dağsız, şeker sineksiz, gül tuldular. D ünyada doğrular
dikensiz olm az, diye tecrübeli kuvvetlidir.
hakim ler doğru söylediler. (Evhedl)
(Kâânİ)
§ Musikide bir makam § Ta- 3 J (râstâd) — Vazife: maaş.
• mam ve uygun. »\S^\j Jtj IglJL».
[*] E n iy is i tr m ir 'e b s£ İı K a r a b u ru n ’ da - 1İ4. iJJij o ^ w»J»
y tc if ir .
Yarabbi! Senden v a z ife iste­ çesi kuvvetiyle sürümü seneler­
mem; çünkü senin sahavetin ce kurtlardan muhafaza etti.
herkesin v a zife sin i tem in etti. Fedakârlığından çok memnun,
(Firdev*!) vefakârlığından çok emindim.
Şayet benim bir işim olup da
J ( r â s t b â lâ ) = Selvi şehre inecek ve gecikecek ol­
ağacı. sam o, sürüyü sağlamca yerime
kadar-getirirdi. Bir gün sürüyü
(râ st b a d , saymak istedim. Yedi koyun
eksik buldum. Bir hafta sonra
r â s t I ş id lv ) = Vâci böl vücut
tekrar saydım. Evvelkinden bir
(vu j*) Hazretleri. daha eksilmişti. Aklımı başıma
alıp düşünüyordum. Şüphe ede­
*. '* * *- r
J (r&st rü ş e n ) = Beh- cek bir kimse hatırıma gelmi-
râm Gûr’un veziridir : Behrâm, yordu.Tekrar saydığım zaman
halka karşı zalimane hareketini bir daha eksildiğini görünce
öğrenince idam ettirmiştir. müteessir oldum. Çobanlığa
Zulmünü öğrenmeye sebep karar verdim. Artık sürünün
olan vakayı şeyh Nizami (Heft yanından ayrılmıyordum. Ça­
peyker) de şöyle hikâye ediyor: resiz, sürü sahipliğinden ço­
Behrâm ava çıkmış, çok susa­ banlığa düşmüştüm. Bir gün su
mış, su ararken uzaktan bir kenarında uykudan uyandım;
duman görçıüş; orada bir ocak uzaktan bir dişi kurt peyda
yandığını ve orada tabii su oldu. Havlayışiyle köpeği yanı­
bulunacağını düşünerek duma­ na çağırdığı anlaşılıyordu. Kö­
nın bulunduğu yere gitm iş; pek sevinçle kurdun yanına
büyük bir sürü ve bir çadıra koştu. Etrafında dolaşarak kâh
raslamış. Çadır yanında eli aya­ kulaklarını kâh kuyruğunu oy­
ğı sımsıkı bağlı, ağaca asılı bir natıyordu; nihayet sırtına atla­
köpek görmüş. Çadır tarafına dı. Kurt bu birleşmenin mükâ­
yaklaşınca nurlu yüzlü bir ihti­ fatı olarak kuyruğunun ağırlı­
yarla karşılaşmış, ihtiyar güler ğından ayağı şişmiş semiz bir
yüz göstererek yemek hazırla­ koyunu alıp götürdü. Birkaç
mış, su getirmiş. Behrâm suyu dakika zarfında yedi. Zaten
içmişse de köpeğin bağlanıp evvelce de rüşvet olarak bu
asılmasının sebebini öğrenme­ suretle epeyce koyun yemişti,
dikçe yemek yemiyeceğini söy­ işte kösnü sebebiyle melûn
leyince ihtiyar başından geçeni köpek, sayesinde geçindiği sü­
şöyle anlatmaya başlamış: gör­ rüyü kurda teslim etti. Koyun-
düğünüz köpek, dişleri ve pen­ lanmm muhafızı değil, kasabı
olduğunu anlayınca lâyık oldu­ İh tiya r dünya, beni gençlikte
ğu cezayı verdim. Her kim aldattı. Evet, ihtiyarlar genci
suçlulara böyle muamele etmez­ a ldatm ayı tecviz ederler. B enim
se onu hiçbir kimse sevemez, öm rüm ü geceyle gündüz, ay ve
dedi. Behram bu sözden ibret y ıl, fare ve gelincikler gibi
aldı; ihtiyarın ne demek istedi­ y a va ş yavaş yedi.
ğini anladı. Yemekten birkaç (N asır)
lokma yeyip acele şehre döndü. (A r.) u-^c.ı.
İhtiyar çobandan padişahlık öğ­
rendim; ne mükemmel düşünce! ‘ il’
<-r (râş) = Sapı ve samanı te­
diye kendi kendine söyleniyor­
mizlenmiş hububat yığını.
du. Zulüm gören hapisler bini
geçmişti. Bunlardan yedi kişi /1
seçerek dâvalarını dinledi, za­ C J (»**) = Dağ eteği, sahra, ça­
rarlarını fazlasiyle ödedi; vezi­ yırlık.
ri de huzurunda astırdı. Jf.
Jb) ✓*.)' f.y? ti
*. “‘ ı' c " t' jUa*
CJ (râ s tfn , r â s tln e )
On parm ağım a m um ya kıp se­
= İşin doğrusu, hakikati hal,
n i her sahra ve çayırlıkta ara­
nefsülemir.
rım .
• . » |> (A ttâ r)
^ (râ s u h t) = Rastıktaşı.
*■"* J (r â f)= Küçük hindistan ce­
V f vizinin kabuğu yahut çiçeği =
(râ s e n ) = Andızotu (Ar.) jl>.. (ba ).
^ a!.

• -t’
* (râfnne) = Yârpüz.
■*** ^ ( r â s û ) = Gelincik: sansar
nev’inden pek küçük ince ve
uzunca hayvancık [*]. (râfe) = Yandık denilen ne­
bat: sarmısağa benzer bir ottur
Jii Ur-
J{ •u:r’ *>J ki pişirip yerlermiş. Bazı lügat­
JL-,, .U j 'tfjf lere göre baldırgan otu.
k c* (j i öVj
Ilı
J (râk) = Güreş koçu.
[*] M uş hurm a ism idir, fareye şebih
ondan e k b er ve ayakları etvel ve k uyruğu­
nun tü y leri ürperm iş olur. M ısır’da h a n e le r­
de m elûftur (Â sim E fendi). I JJm
aİA
H ü km ünün kolu, kuvvet pençe- § Veys’in âşıkmın adıdır ki
siyle kükrem iş aslanın boyun Ferhâd, Şirin; Leylâ, Mecnûn
saçından koça tasma ya ptı. gibi hikâyeleri meşhurdur; çeng
(M enşnri Ş'irâzî) denilen sazı bu icadetmiştir
§ Kâse § iğneye geçmiş iplik. derler.
£ . • * . i»* ıj"
'V \ juJ ji VI"
^ (r â k â re ) = Ahlâksız kadın, ıj’Gl!.
hercai. Her ne kadar çengin vücudu
Leylânın devesine benziyorsa da
f ^ ( râ m ) = Boyun eğen, itaat R â m ’ın çenginden M ecnunun
eden, başkasının emrine uyan, nâlesi çıkıyor.
(H âkânl)
alışıp ülfet eden. § Hoş ve sevinçli.
|»'j y j c-iî^|>'j ı>.j'

Padişah bu sözlerden hoşlandı.


Tatlı gülüşlü, güzel hu ylu gü­ (F irdevsi)
zeller senin şiirinin tatlılığına
§ Hindistanda bir dere § Hint
râm oldular.
( S a d i) padişahlarının lâğabı. Hintliler-
jS JJ I
‘ ce Cenabı Hakkın isimlerin-
jJLi j ^ıj dendir § Gidici, revan.
İ-* r’J jJ t 3/ J j sj-ı
L eylânın istiğnası köpeğe o k a ­
dar tesir etti k i ahu, mecnuna
alıştığı halde Leylânın köpeği O kla d ilin i dam ağına dikm ek
ü lfet ve ünsiyet etmedi. için o oku ağzı tarafına revan
(Â şefi) ettim : çıttım [*].
(Firdevsî)
§ Şemsî ayların yirmi birinci
günü ve bu günü idareye me­ ■ * ;( V
mur sayılan melek. “ J (râm erdeçir) = İran’­
da Erdeşiri Bâbekân’ın kurduğu
c'j fb bir şehir.
rW »3j 3j A- 11'
-Ia— i [*] B a zıları; râ m , j f s * se rk e ş in
z ıd d ıd ır, m ecazen s e rk e ş o lm a y ıp e m re ita a t
A y ın y irm i birinci günüdür. e d e n a d a m a h a t t â cansız şe y le re d e d e n ir.
B a h t ve devlet de emrine tâbi­ N ite k im y a y d an g ü ç lü k le a tıla n o k a O 'lfj
dir. Ey gönlü rahatlandırıcı ! f j / " p 'j d e rle r, iş te F ird e v s i’nin b e y ti b u
K a lk, kadehi sun. n e v id e n d ir, re v a n m â n a sın a d e ğ ild ir , d e m iş ­
(M et'üd Sa'd) l e r d ir (R e ş id i).
*♦ • ° " V K ös ve davul çalınm aya baş­
^ f ^ ( ram berrin ) = Bir ladı. D ünya ney ve kemançe
ateşgede adı. sesinden doldu.
(E ted İ)
§ Meşhur bir cenkçi.
Bu sebeple hanende ve sazen­
c-i, O’.l-4* j\ İ j 'j,
cj»" itlf- Cf.Jf' f'j deye râmişger denir. Yahut
râmiş istirahat mânasına olan
ârâmiş muhaffefidir. Nağme ve
B ü y ü k bir asker M edâyin’den
saz istirahate sebep olduğun­
g itti. R âm berzin acele savaş
dan nağmeye râmiş, sazendeye
yerine g itti.
râmişger denmiştir.
(F ird evsi)

‘ (r â m itîn , r a ­ »y »>_ ,J-*h f


m i, râ m în ) = Çeng denilen
sazı icadeden ve güzel çalan istira h a tı sazendelerden iste;
kişi. Birincinin (m) si (Kulzum) çünkü istirahat sazendelerin ■
de üstündür. yanındadır.
(M in ü ç ih ti)
CriJ V*
Jei^ w'■
.*1 jl(
(Dânişver) e (dânişi) dedikleri
gibi (râmişger) e (râmişi) de
B ana hasededen y a ln ız ve an­ derler. Nüşîrevân’m mühründe
cak kendinin şiiri olm asını is­ şu kelimeler yazılı imiş:
ter. B ir kim se Lâguta’y ı R â m i
•jljı j f ı c.-X jt* jL_ı »lj
tin in çenginden ayırdetm ez m i? o-Löji •!,*■ « V V C—J
{M innçihri) •u>'j
İ&*. ılty'j j r Ko/ ço£ karanlıktır, ben ne gö­
i£x~ ıti rebilirim . H a y a t ik i defa de­
ğ ildir, benim ne isteğim olabi­
R â m in , kâh kâh çengi çalanca lir. Ö lüm arkadadır, ben n a sıl
taş, sevincinden suyun yüzüne istirahat ederim.
çıkardı.
( Ş a ir )
İstirahat vesilesiyle zevk ve
f\j (ba.). eğlenceye de denir.
«**' Cf.-Tr- -h-f. <£*j
• * r
ı//' ,/j'» uj» cr-tji
(râ m if) = Nağme, ır. c/Uü
ı/jj*- •/;■?"> ı/jO
Ş ir in , kem ali hürmetle: padişa­
ıf»‘ cr*'j j*
h ım l Z e v k ve eğlenceden biras
vazgeç de ilim cihetine çalış, [**] i y b j' pl>' e—» VU
dedi. tfjiT
' ( N if â m ı )
B ir batık vardır k i adı râm üz-
öV tr-'j (râmişi cân) = Husrevi dur.
P erviz’in sazendesi Bârbed'in (Âzerİ)
icadettiği 30 nağmeden seki­ Birkaç beyit sonra d a:
zinci nağm e. J'IS' AZy J«—*
«••jj *yv iA*'j tty- 'j v.
<*'Uj tSijT Ijj ûU jiî
i/Uü R âm üzdan m aksat m ürşidi k â ­
R âm işicân denilen m akam ı te­ m ild ir k i insanı selâm et k ıy ı­
rennüm e başlayınca zam ane sına götürür.
(Azerî)
zevk ve şevkından canını feda *
ederdi.
( N ifâ m l) (ra m b u r m a z ) = Hür­
müz’ün İran’da tesis ettiği bir
yi-ij (râmiş huvâr) *= Musi­
şehir.Tahfif ile râm izde derler.
kide bir makam.
(râmişk) = Râmiş.
* 'r r
,\Ha\j (râm işgâh)=İstirahat edi­ J (râ m y & r) = Çoban.
lecek yer.
• , , i/ j ö 'j »
>11
itj'j
3 (r& m e k ) = (Râm) m küçül­
tülmüşü § Sürgünü defetmek Bir çayır ortasına eriştim . Ora­
için alınan ilâç. da çobansız bir sürü gördüm.
(N izârİ)

* b ir Aslı rem eyâr= sü rü ye mensup­


5 J ( r â m n â d ) = İtaat eden §
tur.
Söz dinliyen § Her şemsî ayın
yirmi sekizinci günü (Nefısj). *.* ı1
(tâ m îte n )= B u h a ra y a b ağ­
* lı büyük bir kasaba.
(rftm n ı) = İnsanlara alışık
bir balıktır ki daima gemi ile i/ rf* r’jV. i*.
Cf <s ö'j1-. —
beraber gider, şayet başka ba­
n ak lettik ten sonra (A zeri) bu masalı (‘A câ’i-
lıklar gem iye zarar verecek
büddünya) da yazm ış ve b irk aç b ey it sonra
olurlarsa meneder, eğer gemi
iiy* *s. ^
batarsa insanları kıyıya yanaş­ b eytini ira t ile h ak ik ati açıklam ıştır, diyor.
tırmaya yardım edermiş [*]. [**] (C ih an g iri), hikâyenin başlangıcın­
dan g a fle t edip r&miiz’u kaptan m ânasını
[°] N a şiri, bizim elim izdeki C ihânjfi- isp ata bu b ey ti misal getirm iştir ki çok ga­
r i 'd e bulunm ıyan şu ta fsilâ tı C ih an g iri'd e n rip tir (R eşidi).
&J.İ* CJ->y ***• in s a f ile saltanat sür ve yaşa
( L» j\~ j*» jl t k i adın dünyada daim a kalsın.
I*] & <i*r (S a'dl)

* E y vücut! H akka erişmek is­ jfl (>—*- jlj—r* (£<


crlj*" -*"*1 J^. C^i a*'J
tersen ağır ve sakin ol. D ostu
aram akta yâran ile d o k u : do-
k u m a c ılık işine devam et. A z i z ­ Ey güzelliğin şehsuvrı ! A tı
lerin ruhundan istim dadetm ek acele sürme, kendi kem endine
istersen baştan a yak yapıp esir olana m erham et et.
(’l f m e t B u h â r î)
R a m i ten e gel.
(.H uvâce 'A li ) § Baldırgan.
ûij (rân efşurden) = Uyluk
V sıkmak (k.) atı depretmek ve
(rân ) = Uyluk. çabuklaştırmak.
iy- Cj-f-3/ (rân guşâden) = Uyluk
*y - o 'j j l s 4 " l£ —> açmak (k.) ata binmek, yola
^IL. gitmek, attan inmek § Birinin
aybını meydana çıkarmak §
B ir padişah, idaresi altında
Çıplak olmak.
olanlara zulmederse, ken d i u y­
luğundan kebap yapan sarhoşa y «jl*t 3lif* î)ij ^
ji iij e*-**} j j j jLi
benzer. «iTît
(55 76 )
Gam askeri gitti, onun zam anı
Rânden = sürmek ten emir,
gelm iş, onun uyluğuna gündüz
(ts fa , m uh. va s .) hüküm­
ve gece atı nişanlıdır.
rân = hüküm süren. ' ( Hakan})

ıjlj Lai t |’
4»it, ^ ** ( r â n e c ) = Hindistan cevizi
rfA»- = Nârgll.
f
[*] N akşibendi m eslekinin b ü yüklerin­ * l'
d en olup b u ralıd ır, dokum acılık ed erd i. (râ n d e n ) = Sürmek, kov­
H azreti M evlânâ bu zatı göyle ö lm ü ş ­ mak, sevk etmek, uzaklaştırmak
tü r :
S" it*?, Jiî Jji 4t ^ § Geçirmek, iç sürmek.
**■*y- ı jl* üU*ı »oj. V» «S***1 İLJİTİ 'r'Jt
fV Jjjl ut’ cr'J.'lj tr^.
jBU.
M â n evi bilgi söx b ilg itin den ü t t ü n
■olmat aydı B ah ara ’nin ilerigelenleri do ku­ D ünya nim etinin ya ğ lı ve tat­
macı H u vâ ce ' A l i ’y e nerede ku l, köle olur­ lısı onun sineğini kovm ağa
lardı.
değmez.
er^.i ılV. crlj’y*.
crlj*- t f y e r —^ S;* b j b. /(ravra)
- ^ = eKirpi.
- •
ilf
jjv alil jT 4jL» ^
H er k im i hakaretle huzurdan
•-».»•»* ■'•iH
kovarsan hiçbir kim se ken d i
tarafına ona y o l verm ez.
Çlmâd) £ger senin topozunun gölgesi
(esb rânden) = At koş­ düşm anının başına düşerse ba­
turmak. şını k irp i gibi göğsüne çeker.
('im â d a d d în )
öa,-\j j )3 (rûz rânden)= Gün ge-
çimnejc. (Reşidi) ye göre doğrusu (jâv-
(suhen rânden) = Söz jâ) dır.
söylemek.
ij,-ıj p (kelem rânden) = Yaz­ İHJ ( râvek ) == Sâf, süzülmüş,
mak. durulmuş şey. (A r.) i 3\j. ■
ûj/Ij rx (kâm rânden) =■ isteği­
ne kovuşmak.
J j'j •m jf S-stj ÇM tm
* •!' J34^
J (râ n în ) «= (N) nin esresi ve Oruç ayı y a n i ram azan hayırlı
tistüniyle çakşır, şalvar. ve mübarek olarak geçti. G ül
jfc«» ,j& 3Jİ renkli durulm uş şaraptan ka ­
Lo ££11j ğl> *JT dehi doldur.
jüli. ' (Zehir)
N için sinek sarık ve peştam al Mecazen şarap mânasına da
sarınır; niçin çekirge kum aştan gelir.
şalvar giyer.
(Hâkânl}
(râvend) = Hevenk ve esvap
** l' asılan sicim § Kazvin’e bağlı
J (râveçe) = Bir nevi üzüm.
bir yer § Bu isim ile anılan
V ilâç.
** (râved) = Akar suyu, çayır
V6s çimeni olan inişli yokuşlu * I*
U * ( r â v iz ) — Deve dikeni =
yer.
^âr uştur.
I»-4'-5 (5^ »J'a <1^-*
0

kT-3*J
ö J (râh) = Yol, tarz, mezhep.
Çayırda > sürüsü vardı. Gece . i f 'î J j
gündüz orada bırakırdı. •*-> ı>.J» IA.JÎ- <S **î f*"-15 ıf1 f
(Firdevti)
.ır'î (ba.) § Makam, perde. ve hak y o lu gösterici, fa zile tle r
•)' vJ“' tim
dergisi, sâfiliğin hâzinesi olan
JaiL za t!
(S a d i)
cIrâ k nağm esini yapan bu m ut-
rip nereden peyda oldu, y a h u t .ij (râh bend) -= Yol bavlı­
nerelidir. yan (k.) yol kesici.
{ H â fız )
İ _ i» i !jf J» i£-

§ Kere: yek râh = bir kere. ~— Jtli— Ud


4/Ui)
Şed râh = yüz kere § Nağme,
perde, usul, hanendelik, sazen- Benim köpeğim benim y o lu m u
delik § Akıl. kesicidir. H a ttâ koyunlarım ın
ti. Ö>. kasabıdır.
J S f tcj j 1» tiX & ' ( N iz a m i )
,/Uii
■oü. .ij (râhi hufte) = Uzun ve
B ir nağme çal k i padişah bi­ uzak yol.
huş olsun. B elki bu dâva kısa •
« Ij J i e ,\j
lir, hallolur.
(N if â m İ )
§ Söz. A ş k m ü lkünün y o lu uzun y o l­
c^.\Ç y ıfv* dur.
W -|J .İJ /*»>■« ( Z u h u r i)
jUii § Düzgün yol.
Sen kim sin ? M em leketin nere­ y. .ıj (râh (ravâblde) — İşlek
sidir? Eğer bana doğrusunu ve büyük yo!.
haber verirsen m ünasip olur. (râhdâr)=Kolcu, yol bek­
(N iz a m î) çisi; râhbân da denir.
§ İnsanın bâtını, iç i: «J» ü y )' .)'■**
j*u t i jj ^ ö' } f
o i>y* i/î»* *'j
F ilânın bâtınını filâ n vurdu , B enim gözbebeğimin medarı gö­
y a n i filâ n ca n ın içini filâ n boz­ n ü l kam ndandır. Kervan gel­
du, ifsadetti. mezse kolcu a zık sız kalır.
Muhaffefi (reh) dir. (ş*rn
jy»ij (râhber) = Yol gösteren, Râhzen mânasına da gelir.
kılavuz. t j*. ûî

*»-* (S' *y. Jy-O»
ıjVii
S a n ırım k i o suçlu, insan ö l­
E y seyyidilüm em (^JL.) in m a­ dürücü h ırsız ve y o l kesicidir.
ğara arkadaşı, daima doğru (N iâ fm i)
«ıj .ij (râh râh) = Y o l yol. lundan toz getirirsen bana on­
•uL. . 1, . 1, (râh râh câme) — çiz­ dan daha iy i armağan olm az.
(K âtibi)
gili elbise.
(râhrev) ■ ==> Yolcu.
a lj ( r â h n f t & d e n ) - (k.)
ı t y JJ»- JJ»-J. <*'
Eşkıya, kafilenin yolunu kes­
jj * ' j t>"
jau mek, yağm a etmek.
Ey bir şeyden haberi o lm ıya n l j> c * f İjö ' .j
• j' *a**K
Bilgi sahibi olm aya çalış. Yol -
J ^
cu olm adıkça nasıl y o l göste­
rici olursun. Her taraftan / haydutlar yolu
(H â fıç ) kestiler. K ervanlar yola gitm ek­
z ( râhzen ) = Y o l kesici § ten kaldılar.
(Hutrev)
Nağme eden, saz çalan ,\j (ba.).
§ Ç ocuk yürümeye başlamak §
|-li»jâ Jl/ ölö»'j C—»j Y o l uğramak.
öUU
*izı*r /
Senin adaletle hükm ettiğin de­ f . (r a h e n c a m ) = Yolculuğa
virde, sazendelerin elinden *Irâk lâzım /olan şeyler, hususiyle at:
m akam ında uddan başka fer- at’a rah encâm denmesinin se­
yadeden yoktur. bebi,/ binicisini yolun sonuna
( S e lm â n ) ulaştırdığı içindir.
Burada râhzen den maksat ada­ ita -., lijy?
lete göre yol kesen, haydut; oU* »J
l/Ui»
nâleye göre sazendedir. Irak
kelimesinde de Irak şehrine Fırjın böyle kızgın iken ekm ek
telmih edilmiştir. yap. A tın d izg in in i süratlendir.
(N ifö m î)
.u.tj (râ h şâh )= C a d d e= Ş a h râ h .
V*ij (râhnümâ) *=Yol gösteren.
V (râ h b e d ih b u rd e n )
(muh.) \±aj (ba.).
( râhl ) = Y olcu § Yufka,
=j=(k) Bir şeyin akla uygun bir
şekil alması (yolu köye uğrat­
pide.
mak ki, maksat, yollu, mâkul
* 'T * f ve münasip söz söylemektir
*■>■> •'-> ( r â h â v e r d ) = Hediye, Âsim Efendi),
armağan § Postacı § Süvari. jjî*
it1 ıfj-rf f 1 rA *'jj j> j f
lfJjjT »j Jjy- >y? û'j' J¥

tftV Eğer senin içinin nurundan


E y rüzgârI Eğer yâ rim in yo- ona bir hidayet olursa henüz
Ftrhanfi Ziya 63
bendenin m aksadı ve arzusu
akla uygun bir şekil alır.
( K e m â l tsm â 'tl)
(râ h i h â rk e ş , r â h i h â rk e n ,
r â h i h a s r e v â n i) = Musikide
• ; ' t
* J (râ h b u rld e n ) = Y olcu ­ birer makam.
luk etmek § Y o l kesmk.
f* /" U**- t */" V. ’j f J*"
f
»'j b\r. J>» j~{
(râ h i rn ^ ) = Musikide bir
makam ve Bârbed’in icadettiği
makamların yedincisi.
H arem i şerif ovasına ayakla ı
(y a y a n ) gittim ; y a n lış hareket
* j* * f
ettim ; çünkü gönlü cezbedenle- (râ h i ş e b d îz ) = Bârbe­
rin m ahallesine başla gitm ek d’in tertibettiği 30 makamın
lâzım dır. on üçüncüsü.
(D â nif)
i '/ S iV»
' >
(râ h i b u r îd e ) = Haydut­
ların baskınına uğramamak için
Bârbed herhangi gece şebdiz'i
kapatılan yol.
terennüm ederse bütün etraf
j j Jİ. Jjf öî
uyanırdı.
(N iza m i)
wj L*

O, kan dökücü gam zenin el ça­ •t ’• ı’


(râ h i göl) = (k .) Dünya.
bukluğu zam anında senin k ılı­
.
cın kapatılm ış yoldan daha /• ’
âsudedir: kılıcına hacet yoktur. j-Uİs dlj (r â h i k e le n d e r) ■= Mu­
(,Şâ'ib)
sikide bir makam.


öj*. öj »£*
j~ ~ 0 -> ^r â h b e s e r b u rd e n ) öy. jAÜS o'j jt—l s.
= Y olu başa götürmek (k .)
yolu tamamlamak, sona erdir­
E y saz çalan güzel ! Sa zı ça­
mek.
buk çal, mestler m akam ını te­
rennüm et, râhi kelender i çal.
^ ^ L>- Û^J / «IJ A J A ^
v •- (ra m c a m e d e ra n ) (Husrev)
= Elbiseyi yırttıran nağme :
Kelender, kelender muarrebidir.
N ekisâ’nm tasnif ettiği bir nağ­
jjiü'iba.).
me ki dinliyenler aşka gelip
elbiselerini yırtarlarmış i_jC- * 1^ |’
(ba:). ^ (râ h g â n ) = (ba ).
^ t ^ (râ h i k â h k e ş â n ) = ** J (râh v â r) = Râhbân yerinde
Samanuğrusu (A r.) rahvan dediğimiz acele ve sar­
« > , sıntısız giden binek hayvanı.
•ı; M jU»ij (ba.).
J J (râ h g u z â r) = ?j& j (ba.).

S 'h \' jsİST';^ I; j> J-j j>Jst


(râ h g u s te r)= Binek hay­ ^î'î
vanı hususiyle yürük hayvan.
Yenindeki deniz m idir? yoksa
jl:». ej öb 3
inci saçan el m i ? eyerinin al­
■ı'U J>> jl r<*j «S'
tındaki şehlân denilen dağ m ı?
â.-'11Cr.j yoksa rahvan at mı ?
O yolda öyle at sürdü k i ve­ (K â â n i)
him birkaç konak arkada kaldı. * t* \
( Ztynu.dd.in) (râ h v â re ) = Yol armağanı.
- t \ '
w t ^ (râh ig u l) = Musikide bir
makam. - ^ ( r â h u v l) = Musikide re-
hâvi denilen makam.
c»»>L. l„-**_>J L-jXİİ
(j-âjm işin) —Dilenci, yer­
siz yurtsuz kişi. i

,fT . j £ Ş ı f j - j jj»- lJ-İİ «' j N ekisâ, nağmede sihir gösterdi,


f?U. ^Si>* oO3 ondan sonra rehâvi m akam ın­
# is»W
da bu gazeli okudu.
Ben fa k ir ve garip ile k a lk da (N içâ m i)
m eyhane tarafına gel. B ak ora­ ıy<“ »»*■
dakilerin teşkil ettikleri halka­ . j»
da benim ne büyük m evkiim lf JJ> ’>

var. N ihâvend, rehâvi, cIrâlç m a­


(Hâfız)
kam larında kendi gazelceğizim i
§ Köşe başlarında hekimlik okuyordum .
taslayıp, ilâç satan kimse. Pos­ (E n ve rı)
tacıya da denir. Burhanı Kâtıc ve Câmic âhuy
vezninde yazmışlarsa da başka
(râh n e v e r d) = Yol tay­ lügatlerin misal olarak getir­
yeden: düren (k.) acele giden dikleri şiirlerin vezinleri bu
at, postacı, yolcu. türlü okumaya müsait değildir.
emeksiz ele geçen şey : R ây =
yol. nispet ve liyakat mâ­
w * t
( râhist ki kâse m ltevân nasını ifade ettiğinden yola lâ­
dâd bedest) = Bir yoldur ki yık, yolda bulunan, yola atılan
ete kâse vermek mümkündür değersiz demektir § Lügatler
(k.) işlek cadde: geleni gideni aslı râhgân dır demişlerse de
o kadar çok ki bir ucundan rây’ın râh mânasına geldiği
öbür ucuna kadar elden ele maddesinde yazılmıştır.
kâse vermek mümkündür, de­ Hlij
mektir.
V-.ıJ. «î—J*.J* *~rj i)'j
- —* »j ö<lj *Z>yt «*.>» mpy ûO
wiU*

^•Li
B ulu tta n d izi d izi iri inci dam ­
lar,topraktan küm e küm e h a zi­
Kâbeden m aksada erişm ek için ne biter. O d iziy e nispetle inci
bir yol, m eyhane cihetinden de d izisi kıym etsiz, o küm eye nis­
başka bir y o l vardır. F akat petle y a k u t küm esi değersizdir.
m eyhane cihetinden olan y o l (H idâyet)
m am ur olduğundan pek işlek­
ı*' ey;
tir. . »V» uf jj'jf'c-İ» tfj' \j?
(Ş a ir)

V |' M adem ki ayağına başımı ve


(rây) = Hint hükümdarlarının
paramı değersizce fe d a etm i­
lâğabı ki raca denir § Yol *=
şim ; ben yüreği yaralıya niçin
râh.Arapça itikat mânasını ifa-
k a fa tutuyor.
' de eden rey kelimesi Fars­ (Selm ân)
çada bu suretle okunur. -1
c*—*• jiiai-- jy»*' ^ ( r â y e ) == Küçük çocukların
baş ve yüzlerinde çıkan sivilce
Padişahın re'yine aykırı rey (Ar.) •a—
aram ak y a n i fik ir beyan etm ek.
i’ ’
(Sa'di)
(ruba) = Rubüden — kapmak
6>Jj ( râyzen ) = Fikir beyan tan emir, (isfa. m ah. vas.).
eden: müsteşar.

-** (râygâ) = Sevgili, mahbup.


.«T V Onun m isk kokulu z ü lfü , gü­
^ (râygân)= Bedava, beleş. zellerin gönlünü kapar. Galiba
onun zü lfü n d e daima m ıknatıs
hassası vardır. ^ 2 . ) (rubuden) = Kapmak.
(K ââni)
• |
U)j J"_-I V ifjj V
(r e b â b ) = Tambur şeklinde
»1#
kısa saplı saz. Bu saz (^ut) ile
müteariftir ki şimdi ayaklı ke- Sen siyret ve ahlâkınla benim
mana derler (Asım Efendi). gönlüm ü kaptın; evet, ne y ü ­
Rebâb kelimesi revâve den A - zün, ne saçın kölesiyim ; ne
rapçalaştırılmıştır, (r)nin doğru z ü lü f ve ben'in esiriyim .
harekesi Olçyânüs’ta yazıldığı ('Imâd)

ve Farsça lügatlerin çoğunda


olduğu gibi üstündür. Dilimize ( J (rubüse, rubüşe)
ötre olarak geçmesine, Farsça = B a ş örtüsü. Aslı rüpüşe dir.
(Burhan) m gurâb, tercümesinin Bu, asla nazaran baş örtüsü
turâb vezninde demesi sebep değil, yüz örtüsüne denilmesi
olmuşttfr (ba.) [*]. daha uygundur.
v V ” < £ * / & ■ h . **
* *' I
(rebnn) = İşçiye işten önce
alelhesap verilen ü cret
B ir gün bir hanendenin rebâb
ile söylediği ik i beyit ciğerimi öy.j 6^3 o*)* *£*
!>y.j 9
s * l;

»ı Ey tatlı d illi b it güzelin zebu­


(rıbl) = Sığırgözü denilen bir nu olan kim se! Sen m uhabbetti
nevi papatya. B a z ı' lügatlere gönlünü önce hoşlukla ona tev­
göre pelin. ( d i etm işsin.
W*Vr)
(rebü^e) = Hoşluk, husu­ Lûgâtlerin bir kısmı meselâ
siyle cinsî münasebette hissedi­ 'kesmek şartiyle alınan karpuz
len hoşluk. ve kavun gibi şeylere muhayyer
verilen paradır ki halk buna
[**] •f (>jV 5,^.) derler; bir kısmı da
hesaplaşma sonunda işçiye
[*] Şu halde rüb£b-ı gikeste değil, ücretten fazla verilen bahşiş
bizim öted en beri söylediğim iz gibi reb âb -ı
demişler. Bu kelime Arapçadır.
şik e sted ir, J»1») d a aayflamaz.
[**] E debe uym adığından tercü m e edil­
Ferheng sahipleri Farsça san­
medi. mışlar (Nâşır!).
(Burhan), j u recğek şeklinde
,J i (re p e d , re p n d ) = Ot- de yazmıştır.
Iıyan hayvanları sarhoş eden
bir ot. Türkçe eşhün’dan bozul­ JL; ( r e d e ) = Mantar = trı3*u.«=
ma aşkın denilen bahçe raven­
t »A-*
didir (ba.)..
✓.
•_ >
(rece) = Üzerine hevenk ve
(ru t) = Çıplak.
esvap asılan sicim.
t*
y fm* ** Al \Z)J t)
jUcP £*2.
•= Yanak, yüz, çehre.
O köşklerin başı toprakla m ü­
jj lj «U y? j r j •
savi; çıplak bir yer: ne kapı jjb .ı^j c>J) y) j
k a lm ış, ne duvar. jUJU
(Ş e y h 'At(âr)
§ Eli boş, yoksul. Her ay y a n a k lıya gönül ver­
me; bir kim seye gönül ver k i
jLtt CtJ m uhafaza etsin.
•“* / ' Jf» ( S e lm â n )

O cömert elin çok verim li ol­ § Anka gibimevhum bir kuş


m asından deniz ve maden y o k ­ §Bu kuşun adı verilen şatranç
sullaşır. taşlarından biri § Dizgin.
(‘Ali Kuçik)
ç jl y £yk--
C.Jİ! ıiX j 'r - '* '
( r e t e ) = lSx» öjîJ denilen şeydir: Ms**
Suda ıslatılınca sabun gibi kö­
pürür ve kirli şeyleri temizler. G üzellik şatrancının şahı m ı
yoksa ruhi m isin? Kem al atının
•fi " üzengisi m i yoksa dizgini m i­
/ ____ a n ___/ M
• ^TCCAft^— n-/ki-uiuvvıvı
. - î ’v
sin?
Burhân’da (j) ilt dir. ( ’U n şu ri)
§ Taç.
i rv '
(reçu k ) = Geğirmek. İ J Jjl W.**
jU» ü'>*
j y\ jl & Felek onun tahtının ayağını
taç ittih a z etm iştir.Talih hiçbir
Çok p inti olduğundan göğsün­ v a k it ondan y ü z çevirmez.
den geğirti çıkm asın diye ağ­ (K etrân)
zını kapar.
(Tebbân) § Taraf, canip § Hasırotu.
jul} J) ıj)
1. - U w —T J U
i CJ = Yarık. J-T wJÜ.
✓»» f i jt (f»t >\i\) tf >1 j l i y
G önül zerre kadar so fu ile ko­
t» CJ r*J ^jVj *»■»»
ıi İ s -
nuşm aya m eyletm iyor. S â k i !
Gel, m etaım ız sana rehindir.
i Sen sevinçli ve zam anın ga- ( Tâlib  m i li )
\ m ından azade olasın. D üşm a- § Doğru, dürüst.
1 nın m eşakkat ve kederden çat -
u H * —’ J w —Jli*
j lasın.
“ »■
j i*"*
ı y ( S o t e n i) rfUU
§ Gam ve keder.
Tepe y ü ksek, sel suyu şid d etli­
JL - u j j» Jlî* L*
dir. B enim dizgin im i doğru
CJJ fö* c ri^
JUf y o ld a n çevirme.
(N i f â m l )
B ü y ü k le r, gam ve kederden
§ Binek hayvanı, hususiyle at.
\ azade olarak sevinç ve hal
i hoşluğu ile saba gibi onun hu- e*»— j£ •J'j»/. •X
i zurunun toprağını öpmeğe ge- J ö'jj (i'jj ^-*7.
4/Üİİ
' lirler.
( 'A m id ) Kem er ka yışın ı k u v ve tli dü­
&
\ (ruhani) = Mermer. -Arapça
ğüm ledi; ( D evâli) adlı baha­
dırla savaşa at sürdü.
ile müşterektir. (N iş â m i)
§ Keder.
*. * * \ * j\ tiioTlj jSlil «üf (Ij
(ruhbin, rihbln)= Jİm»İ
Katılaşmamış ekşi ayran § Çö­
kelek § Lor ve höşmerim.
G önlüm düşünce ve endişeye
r daldı. Keder sebebiyle ihtiyarım
(reht)= Giyilecek, örtünüle­ elden gitti.
(Şihâb)
cek şeyler, Kapkacak gibi ev
eşyası. § Bir kişilik yemek [*].
Sj* S1JjzSİ) j (reht efkenden) «= (k.)
-zJj* f j * Bir yerde oturmaya karar ver­
ı/Uii
mek, yolculuktan vazgeçmek §
M esihin eşyasını her eşek ta­ Aciz olmak.
şır. H er baş devlete mahrem [*] (R eşid i) ve ona uyan (N aşiri)
olm az. re h t’in m isallerini şüpheli buluyorlarsa da
( N iz a m i ) k endilerinin tev illeri de şüphelidir.
üma c.*j (Câ-i (re h t berbes- jjt' >'j ıfi S s* ,
ten, reht besten) — (k .) Sefere [*] J» ÖJİ- j* f
hazırlanmak § ölm ek. I
(refct beşehrâ ke­ E y adalet bağışlıyan ! B eni a f
şiden) = (k .) ölm ek, ve m ağfiret et; zira yüreğim in
j Jİ.C.İ-J ( re^t şür ) = Çamaşır kanından : teessürden yanağım
yıkıyan. kızardı.
( F ird e v tî)

J (ruh*â*^ == Yanak. Rustem’in atı kırmızılı, beyazlı


olduğundan rehş denmiştir.
c i f jV_i.j jT J«i. C.J.!»
d f j CÎ O.' jl VJ- cjJ j» J »>. ° ■*•'< tâ
L«ı

Yanağında beliren tuyceğizlerin


Rehş'in sahibi y a n i R ustem sağ ,
karaltısı yanağının çevresini
olsa harb günü padişahın âciz
kapladı. Yarabbi / 2?u ayna &ı-
bir kölesi olur.
m/n ahından cilasını kaybetti. (F eh ri) I
( Yeğmâ)
§ Mutlak at § Kavsikuzah. I
inşândan başkasında da kulla­ c~-jl.li'' x} ’S j ijç '(-? ı
nılır. ı/jlT *y. J ’j f Uf. /
a 1 »v j* f r* *“. f 4*1'J
»jl»T jV. jL-i-j jf. Bulut; oku şim şek, y a y ı kavşi-
kuzah olan ok atıcı, öfkeli bir
Ben bir göz y a şıy ım k i y a n ık Türke benziyor.
(F irâlâvl)
bağırdan bulutun götüne baha­
rın yanağını süslem ek için gel­ j V ' > j (rehşi behâr) = (k.) ba­
m işim . har rüzgârı, bulutu.
(Feş'ihl)
• . >
Y ü z, çehre mânasına da gelir.
c T * ° (ru h *) = Parıltı, ziya.
J*. *x*“‘ ^ i CJF"j
cr J ( rehf ) — Beyazla karışık öl*j» iri-j ytJı'lî. j-r
kırmızı renk.
tr"* if'Ü J u”j X fs* trij Onun düşm anının kanından
Batı denizi dalgalandı. Onun
itJ-*\ Yemen işi k ılıcı, U m m anda pa­
Onun topuzunun vücuttan ayır­ rıldadı.
ÇUnşurİ)
dığı birçok baştan, yer, kırm ızı,
güneş, alaca oldu. [*] R eh f, halis k ırm ızı m ânasına d a
g eldiğinden bu tü rlü tercü m e ettim .
f \ >*/>)> tu * ı -
lt*~j >" j y '‘ j t f s . (rehçe) — A teş yalımı.
tfj* 1

Eğer senin kılıcın göğe ziya : ». **


salarsa M erih'in yüzü-sararır. C J ( m h fir ü z ) = Melik! ay­
(Fehri) ların yedinci günü. (Burhan)
§ Güneş. (r) nin üstüniyle ruh gire
mânasına da almıştır.
i ** ' V» * -
>■1 < j *-J (re^çâ, rehf&n)=
Parlayıcı. Rehşıden=parlam ak
t CJ ( " * k S*™ ) — Bükülmüş
mastarından sıfatı müşebbehe. kaytan gibi dört katlı bilezik.
ö '^ j j ~ İ~j f '.t „

JJ y- J jy j oU r
***"■> (reline) =» G edik, delik.

Seher v a k ti parlak güneş par­ jC z J - . «*»U s » < i - j c.~ > b j f


(fj-iS ; J { j t J ; - » -4 -jlı' 4 ' J ’f
ladığı zam an dünya onan nu­
j*l»U»
rundan parlak tâcl gibi oldu.
(H id â y e t) jı (5a.). (r)nin ötresiyle kâğıt
Ijf c-'> p f mânasınadır.
’-r? cü^-^ O y *U
'S - c • J» , j T

HSi j Lli-j «U j; (rehlden) = Yorgunluktan


solumak.

G önlün neden kederli; yeni aya
benziyen kaşın niçin çatılı; o ^ (red) = Bilgin, feylesof.
m isk ko ku lu zü lfü n niçin par­ ı> ^ '1 tSi
la k ay Çizerine dökülm üş;dedim . û'jjj Ujî j\Tj j'j—•»
( B e d r a d d in )

fl «a» j\f X»i A k ıllıla r , zekiler, tecrübe sa­


hipleri ve feyleso fla rd a n m ü ­
, j y c f j* 'j rekkep bir m eclis kurdu.
ft je-rf îjfc - i jç . (Firdtvsİ)
§ Bahadır, yürekli.
R üyada birkaç d e fa görmüşsem dLy >j » j
d i bu d efa şeklini daha y a k ı­ \i.y' S j .
şık lı gördüm . N urdan yapılm ış j- jV
levhaya benziyen alnı levhasını B ahadır S lyâ vu ş'ü n biraderi
sabah y ıld ız ı gibi parlayıcı gör­ sensin, yaradılışta başbuğ'dan
düm . daha yüksek sensin.
(HâtcSnl) (Firdevsi)
H ırsızlar gibi gedik yoldan
(rede) *= Saf, sıra: insan ve kendi bağıma gittim .
(M evtana)
eşyaya şâmildir. '
ij js j> ■
‘■Jjj A»y
iL.-lj._l nj
üL»lj j jj».
Bağın ya n m a gelir, bağın ka ­
İr anlılar tabur teşkil ettiler. pısın ı açar.
(M in ü çihrİ)
K an dökm eğe hazırlandılar.
( F irdevsl)■ (Rez) (tâk) den daha umumidir;
J'i-J cr1^ çünkü rez asma olsun olmasın
•*J *JJ •»!»•’ t r ? . j*- mutlak üzüm ağacıdır, tâk ise
(fjli y'Lt asmadır § Boya, renk § Rezl­
M eclisi güzel tertip, yeri tenha den = boyamaktan emir, (î s f a .
intihabetti. S a z ve şarabı sıra m uh. vas.).
sıra öne koyda. c>* j& j s k
(Şâkiri Buhari)
J)\ Jif IJ »il J ^
§ Döğen: buğdayı döğdükleri
çakmak taşlı alet. Ben senin kılıcın gibi siyah
kum u erguvan renkli yapan bir
(rez) ■= Üzüm ağacı, asma. boyacı görm edim .
(Minüçihrİ)
jA 1 y lİİUc
(**“£.--**»1/ *** jV
Rezân, rez’in cem’i olduğu gibi
boyayıcı mânasına sıfatı mü-
şebbehe de olur § Zehir.
Eğer sana m uhalefet eden k im ­
se bağa asm a çubuğu dikse ■j'jş iT) i f >>_ı/iT
o's t ^
m ahsul zam anı üzüm yerine
m eşakkat m eyva verir.
(Firdevsl) Yayı kirişe geçirdi; ılgın ağa­
§ Üzüm. cından ya pılm ış ve temrenine
•sJb» jl Jü) « zehirli su verm iş oku.
jj tA?, j -*'1 ^ (F irdevsl)
ı*jj- iljj (rezbân) = Bağcı.
Onun sözü ya n ın d a şeker; şe­ tfj/' lyljj
ker y a n ın d a üzüm koruğu gibi- [*] V' Vj Jy-'İ
ı
dir.
(S ü z e n İ ) Bağcı ik i kaşını çatıp «.la havle
§ Özüm bağı. velâ kuvvete illâ billâhi» dedi.
p j »Jİ- J r . *J j* .__________ (M inüçihrİ)
l 'V [*] B urada (jıl) billih gibi okunur.
j jj (rezbur) = Bağ bıçkısı. jy. f jj (rezmyuz) = Cenkçi, sa­
vaşçı, yü zid en = aram ak mâna­
•✓
sına geldiğinden kavga arayıcı
( re z d ) = . Obur, çok yiyici,
dem ektir=(rezm ySş).
ekûl.
- . J’j’. f j j a ij» j* j>.lj^, *
J-y. JJt c*-*?. »1,. 4"
( r e z d e ) = Y orgun, bîtap,
incinmiş.
Savaşçı , vü cu d u n d a ki kandan
. -
zırh m ı g iym iş lâ ll m i y a n i kır­
(rezm ) = Cenk, savaş. m ızı renkli elbise m i belli de­
-c/ltU. j*. rjj <2! c.üy'U ğildi.
(E t e d i )

11 s ■
*’ »Â1 j*? ı/J*. fJJ >-*-» jj J-y^ tjj
X Jjjlf «A*. Jji-o jt oJ.-.

(E y m em leket zaptederı padi­ Savaşçı, harb edenlerin sırasına


şa h )! Senin kölelerin savaş zırh lı olarak girer, kırm ızı
zam anında terzi değillerse de renge bürünerek: kana bulana­
terzi gibidirler. K ılıçla kesip rak çıkardı.
okla dikm ek için m ızrak arşı- ( E sedi)

niyle düşm anının boynunu öl­


çerler. (re z m e )= Bohça § Bir denk
(Ş eh ir) kumaş. (R) nin esre ve üstüniy­
(Z) nin üstüniyle boyarım mâ­ le A rapçada da kullanılır.
nasına rezlden = boyamaktan
muzariin mütekellim sıygasıdır
(reze)= R ece § itüzümü (Ar.)
§ Muharebe meydanı mânasına
§ Hurma lifinden yapı­
da gelir.
lan ço k dayanıklı ip.
.u5)j (rezmgâh) = S avaş yeri,
m^
harb meydanı • •/
.U- x A , £ j \ y (re z ld e n ) = Boyamak.
İ'j-O ÖJ»- »
• *x
(re z în ) = Muhkem, mazbut.
Eğer görseydin siyah bir bulut
A rapça ağır,vakarlı mânasına-
zuhur edip o muharebe m eyda­
dır.
nına kan yağdırdı derdin.
(F ir d e v s i)

_r£;j (rezmgir) = K avga eden (res) = Residen = erişmekten


§ Meliki ayların birinci günü. emir, ( Is fa . m uh. vas.).
ı* c* »!>.jy v A
o-! o -1' J. ö* J L. ^ j j J L * j (r e s â n îd e n ) = Eriştirmek
3jlı* t# ıİs*" i
Jr* C»— y û/^>- § Istnarlamak § Ödemek.
• -
Yarabbi! Sen, ben kim sesizin (rest) = Kurtulmak, halâs
ferya d ın a erif. Senin lü tu f ve olmak mânasına (resten) den
kerem in ben kim sesize yâ r ola­ mazi ve mastarı tahfifi.
ra k k â fid ir. H erkes bir kim se­
ye, bir zata naz eder; ben k im -
j'j* i*.
Sesizin ulu za tından başka v£A«.-
kim sesi yo ktu r.
(Ş e yh E b ü S e i d E b ü lh e yr) O zatın him m etinin kölesiyim
k i bir kim seye bağlıdır. Bir
§ ip [*]• Bu mânaya resen cihete gönül bağlamakla binden
(m uh.) § Altın, gümüş, kurşun kurtulm uştur.
gibi eritilmiş madenler. (Sadi)
Uj (resâ) = Erişici, § Çok (k .)
çabuk anlayışlı.
jiU j 4lı*

C/ '/*> •' li1 ■&' rr-y 4 " ^ Ö zür dilem ek ve tövbe etm ekle
l
A lla h ın azabından ku rtu lm a k
Ey nâle! Çoğal; belki kulağına m üm kündür, fa k a t halkın d i­
erişirsin. Ey ah ! M üessir ol, linden m üm kün değildir.
belki m erham et eder. (S a'di)
( Y eğ m â )
X\
§ Yer, zemin.
c._£ <y*s%üsj. <İ^t
^ (re s â n e ) = Hasret, teessüf.
c—•jj fy ^ o* Cf—f i j ' 03^.
± jj* y > û ja
VI—4 *-î-
0U 4I t f s (j-ı j l J U y D ışarıda karakol karakola h ü ­
AıUij J J j J ı£JUİ-- Aj’L** cum etti. O y u rt ve yer kana
gark oldu.
(F ird e v s i)
Baban, kardeşin, çocuğun, anan
hiç hükm ünde ve efsane oldu­ § Sofa, divanhane § Sıra, saf.
lar; sen onların vefatından elli jj Xİ«l 4V
sene sonra hikâyelerini işittin W -J *i

ve müteessir oldun. i
(N âfir)
S e lv i ve susam dan her biri bos -
[*] G erdanlık m ânasına da y azm ışlar­ tanda sıralandıkça.
sa da (R eşid i) iple ik tifa etm eli; diyor. (Fehri)
jicı-j ( restkâr ) — Kurtulucu, döken kısas [*] ödeneğinden
halâs ve necat bulan. k urtulm uştur.
(N işim i)
'j. r iji- jt
ij~İJ ıf .j § Sıra, saf § Kanun, kaide.

Allahtan kork, kim seyi incit­


me, kurtuluş yolu ancak budur.
( Firdevsl) i k i sıra inci gibi diş, dudağın­
lyijijL^lı l
dan parlayınca Ülker y ıld ız ı
ayda yer yapm ış sanırsın.
ı/Uiİ (K e m â l İtm â 'll)
§ Pazar.
Ünlüleri, doğrular halâskârları
topladı: onlardan meclis teşkil ^yöj^r £—* û'Saj5 j' <-C^s,
etti.
(N işim i) •Jr"
(M uh.) Restâr. Varlık dükkâ n ın ın kapısından
m etaı topla, çünkü bulunduğun
bu pazarda alıcı bir kim se ka l­
(re s tâ d ) = Vazife, maaş.
m adı.
( S e y f i ls fe r e n g i)
^ ( r e s t â k ) = Ağacının dibin­ § Geçer yol.
den sürüp çıkan taze filiz. * >
* m* ** (rus) = Haris, boğazına düş­
(re ste n ) = Kurtulmak, ha­ kün kimse. Bazı lügatler (r) nin
üstüniyle yazmışlardır.
lâs olmak.
j o'>" Si-**1. **
J'—>■ 60' V i _}(■
-/ lJ> Jİt
»»/"
urf' ■
^’jJ jç- i[ J-'f-
N e tedbir ile ondan kurtulm ak, J t-
ne de yalanla ondan yakayı
Her k im k i (k u s ) ün tuzağına
sıyırm ak m üm kün değildir.
(C am i) düşm em işse a k ıl, şakirt; o, us­
ta gibidir. H e r k im (ku s) e ha­
<~j (reste) = Halâs ve necat ris olursa onun hayatını (k u s )-
bulmuş, kurtulmuş. ün ağzı gibi karanlık bil.
(Sena' i)
**-»■V*.»*" Cr*
K us= kadın aleti tenasülü.
rfUiı
[•] K rjaş : işlediği fenalığın aynını, ij-
Ben bitkin ve yaralının kanını liyene ta tb ik ile cezalandırm a.
cU j¥ U m am ak : vazgeçm em ek lâ zım ­
ö l—*” ^1V İ»- J i - <<* dır.
jjîCl J._t
(F ir d e v si)

2 ?ıVharis vardı; derler k i kabi­ § Bahadır, yürekli.


l i başkam gibi bütün y ıl gözü l£jT O-jj t/yj'â t/—ij»-
halkın eşyasında idi. f jUı j f
(Ebü Şekür) j'
Ijr 'j r-*-1 ö'j»- ,* (ba.) § Toprak.
j j >-U jJ
>SJJİ ; r* ’
~ (ru s tâ ) = Köy, rustâ (muh.),
Her sofranın başında obur ke­
d i , Aer öldürüleceğin kapısında öW»- f i öU* - 1
tokalı köpek gibi oldum . j\ C—Jv. *>»'
wJJkl*
(Enveri)
§ Muhkem, katı. Isfahan dünyanın yarısıdır diye
\ âlemde şöhret alm ıştı. Ş im d i
Londra'nın köyü Isfa h a n d a n
(r a s t) *= R usten= ot bitmek
daha iyidir.
ten mazi. CA n d e lİ b )
^-.1 d 'j j * ı*1
C—j y jl,. c--j .A»-1i—
j t j (rustâhiz, rustehiz)
tSjy' = Kıyamet günü : rusten =
E y kerim olan z a t ! Ü m it y e ­ bitmek, hâsten = kalkmak
rinde her ne bittiyse hep senin kelimelerinden ismi mastar olan
bahara benziyen elinden bitti. rust ile hiz kelimelerinden mü­
(Enveri) rekkep olup aradaki elif atıf
§ Muhkem ve mazbut. edatıdır. Bitme ve kalkma de­
mektir ki insanların topraktan
JH7—I y .X»T
.iS— fU'l C.» «-!/ pf-. ot gibi çıkıp kalkmalarıdır. (R)
üstün olduğuna göre ( resten )
kurtulmak mânasına geldiğin­
Gece geldi. Onun gevşem iş olan den restâhiz kabrin sıkıntısı
y e d i azasım birleştirip bir de­ ve karanlığından kurtulup kalk­
veye sım sıkı bağladılar. mak mânası da hatıra gelebilir.
(Nizâri)
§ Toprak. jit f'b iji -1 Jj
c~-j *_ ö _ r. -ı’ls u - r'^ ‘ -> jj-* IjU j, U f
o - i c~-i \ / i-\J J'-'j
Eğer cehennem ateşi bizim k i­
Bu yer »e toprakta bizden kim se min aşkı ateşiyle yandığım ızı
kalm az; sana iyilikten el y ık a ­ bilse m uhakkak kıyam et günü­
ne kadar bana kalbi yanar, ğı, biz m eyvasıyız. Ağacın to­
tutuşur. hum undan şü p h e ye ‘ düşersen
(A ze r i) m eyvasına bak; tohum u onun
t aynıdır.
(Esedi i T û si)
r - ' j ( r u s tena ) — İranın meşhur
pehlivanı ve savaşçısı. Rustem, c~j (ruste) = Yerden bitmiş.
Rustehem, Rustemi dâstân, ji jjpe - \
Rustemi destân, Rustemi sekzi jk*r V--V1 •‘--j û—
de derler. tfUÜ
j.„ j (rustemi berf) = Kardan K â fu r yağdıran bulutun yağm a­
yapılan korkunç pehlivan sureti. sından çınarın ellerinde beyaz
gül bitm iş.
_/ ^ J jl ^ 4 * 1 .J J & f ' Jjîî»
(N işim i)

ifp •>.- i 1»
R e h i! A şığın fe le k pehlivanın­
dan pervası yoktur, kar pehli­
vanından çocuk ürker. S a k ın sebzenin başı üstüne ha­
(Rehi) karetle a y a k basmayasın; çün­
t k ü o sebze bir lâle ya n a klın ın
(ru ste n ) = Yerden bitmek. toprağından bitm iştir.
(H eyyâm )
> »jU) y
o*-»j ;r Peynir şekeri yahut kamış hel­
vası. Nev ruste yeni bitmiş, bü­
yüyüp yetişmiş, taze.
Çare aram aktan üm idini kesme. **•
Tohum dan bitm ek şaşılacak
( r u s t î ) = Yiğitlik, galebe,
şeu değildir.
(N i z a m i ) kuvvet.
ytitı Jii fJ\ y tf jV (ijj ;i
. ^ j (rusteni) «= Bütün bitkiler.
c ’j* i>Wî- ı>.' O l i ’-J1
r O— i ç-*
O ğünm e y o liy le onun sırtını
yere getiririm , dedim . Her ne
jV
j» f£m kadar bu ifade hakikatte y iğ it­
-Lit pjz I j j ’V. lik taslam aktan ibaretse de.
(K e m â l Jsm â'il)

Bu geniş dünyayı bir ağaç fa rz § Nimet ve yenecek, hazırda


et, yer kökü , göA y ıld ız bulunan yemek ekmek ve
çiçekleri, bütün bitkiler yapra­ helva § Peklik, kuvvet.
j:f utı" ^ y b)K gasından başka bir şey değil­
V*. *>'’r* ıi-J dir.'
t/Uü
>* .
S en in gibi kerim ler k i ibret
ve basiret sahipleridir; nim eti J ( r e ı m ö ) = Arı beyi (Ar.)
y a ln ız değil, insanlarla yerler.
(Nişimi)
j\r-* ı>.jj j fjy- ıî-j (re s e n )= İp mânasına Arap­
f j jî jj y** ça ile müşterektir. Arapçalaştı-
vi üt. rılmış diyenler de vardır.
G ökyüzünün y a ld ız lı kâsesin­ £—üi ö'j (T*1, oî îitil
den yem ek yer , M esihi de da­ CrJ jf's *V c'.' J'.'cV.
vet ederim.
(Hâkâni)
O k ıvırcık z ü lfe ve o çeneye
§ Rahat ve feragat.
düşen, tutkun olan gönül; her
«i— *"J «i.* ne kadar bu, ( çene çukuru) k u ­
«i—J ı**. '>ti.1 yu; zülüf;, ip yerinde ise de
r'.t- jj kurtulm az.
( Yeğmâ)
M erhamet etmezsen sıhhat bul­
m azsın, m ihnet çekm ezsen ra­ c-.ij.ji w—«
hat görmezsin. C—} 'jıij'1"'! ’j ’Jj-*
(Zerâtuft Behram) Jb-
* K oy unun sırtından bir avuç
(r e * e d ) = Lâyık, sera, y ü n bir sofuya hırka; y a h u t bir
j oV \i S l eşeğe ip olm ak için aylar lâ­
iU 1 jjU. Îj£ jljl jj zım dır.
C ---- l f A I J ^ C ^ -------------------- ---- ^ J
(Sena t)
c/J- j ö'ij1*! v>’*t &~j (resenbâz) = İp cambazı.
l'Vj-
vıu», (resentâb) = İp büken,
7a/// gülüşle canı götürürse, o
ipçi.
sihirkâr gam ze ile im anı alırsa /ijlt V/
lâyıktır. Z am anın N u h'udur k i
ebedî a şk onun gem isidir. Eğer
tuf an ile dünyayı a ltü st eder­
Sana çoktan beri acele et de­
se lâyıktır.
(,Mevlini) rim . Ipçi çırağı gibi çok geri
gidersin.
§ Bir şeyin hakikatine varma (N i f â m i )
§ Kısmet, hisse. Bu üç mânada
resıden den alınmış muzari sıy­ Lr j * İ s ^ j ( r u . v â t r u , v & y ) _
insanlar arasında itibardan *j j al j '
düşen, değeri alçalan kişi. J j ıfkv, £]j ö*-*' j;'j' »j^lT
*-*■0 > ıflı*./' W-*1
f j ' » i) 1*-' < i - j 3 »t > tfV'j ıf'j
V-Kv. i ö j ı >• »jT* «ir!-
*-*1
G üzün orta ayı rüzgârından
i v , (6a.).
bahçe sarı altınla, nisan bulu­
ifj-1 jl ^1^x1 4ı
tundan çayır ipek kum aşla do­
Al'
rfi»- lu oldukça genç talihin Zühre
gibi kuvvetli, yüksek reyin gü­
/Ve rüsvay olacaksın diye k im ­ neş gibi nurlu olsun.
seden endişen, ne de bir dem
('A b d u lvâ ef Cebeli)
sabra iktidarın var.
(Sadî) § Parmakların ucundan dirse­
* * ğe kadar olan miktar ki Türkçe
(re a ld e n ) ■= Erişmek. arış, A rap ça gy, zirac denir.
<*l*y Ju-*j X^ Cm* tfV.
tji İ£j4o£j öW J* >V ı?i j f ’ûr- mi jll» jU*-

Postacı, m ektup, haber erişti. Yüce him m etinin ayağiyle öl­


Canımı hangisine fe d a edeyim çersen fe le k çardağının tam am ı
d iye hayret içindeyim . bir arıştan eksik olsun, ya n i
(Şair) yüce him m etin o dereceye eriş­
* sin.
( reş ) = Her şems! ayın on (fCemBl İ t m it il)
birinci günü (Burhan, Kulzum,
§ Kuvveti ve tadı az, etli bir
Nfişırı). On sekizinci günü (Ci-
nevi hurma § İnişli yokuşlu
hSngırî, Burhanı Cam ic). On
yer § C ıva.
birincisine |ıür denildiği mad­
desinde yazıldığından Cihângl- \*
ri’ninki doğru olması lâzım <-r *> (r u f) = ö fk e sebebiyle g ö z­
gelir. lerini döndürmek.
c*V. Dyr
tt»jl *1»j' ıTjjJj’

‘»-ıi, j* ***.» tij* c^>‘
tj*y}j ^
O cennet gibi eve nisan a yı­ j/j fit- <r.ir jV
nın On sekizinci günü girdi. Ju-
( 'Unşurl) £a£a ve eğlence y o liy le değil,
§ Bir cins lâtif ve kıymetli ipek ciddiyetle, hoca kim den yü zü n ü
kumaş. buruşturmuş, yin e acaba kim e
Forhengi Ziya 64
gözlerini döndürüyor diye mec­ ıS*J" ıı'/'K’ y rf-J tf'
liste bir fisk o s zuhur etm iş. ıt>J' J.V eri* J*11*
(S e n a i ) jit

Jırt,Jvî (ba.) § İplik hastalığı :


^ (riş) = R îş (m uh.) j .u (ba.). bu hastalık çok defa Lâristân’-
da belirip hekimler arasında
• ^
» *• <*■
»* cırkı medeni ile meşhur­
'-* * 3 (re şt) «= G iylân’a bağlı bir dur. Firenkçesi: Filâriyosis.
şehir § Parçalan biribirinden •il Jl*lf 1J
ayrılıp dökülen şey, hususiyle
yıkılm ağa meyleden duvar §
T oz, toprak. i)j> (6 a.) § Rişten — eğirmek,
Vlî. tfU* boyam ak tan mazii naklî.
dj - 'J A>.
lİJİ'J
E vin binası sağlam olm azsa 1
duvar y a h u t toprak altında k a ­ D ünya kurulduğu zam an H av­
lacağına şüphe etm em. va, A dem için eğirmiş, Meryem,
(F irâlâvi) tezgâhında İsa için dokum uş.
\

(Ş a ir)
c ± S # , - 'oyt a. jJ-'j’ u-1'
oi j iij § Keten helvası § Erişte aşı,
ırWj erişte çorbası.
in sa n fen a günden nasıl kaça­ jtjl iü j ( rişte’i bârân ) = (k.)
bilir; hususiyle fele k başına Yağm ur damlası.
toprak dökünce. ji_ı <a.j ( rişte beenguşt
(Zeccâci) besten) = Parm ağa iplik b a ğ ­
§ Kireç. lamak (k.) bir şeyi hatırlamak.

„•» * l/J* «>* J> £ -C o Jit


(ruşt) = Parıltı ve aydınlık Cm &ml <JU3 -4*- y
wJL.
§ Meşhur bir kim yager : onun
yaptığı altın halis olduğu için Ö lüm den g a fil olma; çünkü
halis altına (zeriruşti) derlermiş. akıllıların nazarında beyaz saç
parmağa iplik bağlamak ya n i
• * ölüm ü hatırlam aktır.
^ (rişt) = Eğirdi: rişte n = E ğir­ (Şâ'ib)
mek, boyam ak tan mazii şuhudi.
vt t i j(rişte’i teb) ■
==Sıtma ip­
'o liği: sıtmayı def için kadınlık
( rişte ) = İplik ve ibrişim çağına ermemiş bir kız çocu­
teli, dizi. ğunun hastanın boyuna göre
sol eliyle eğirdiği ipliktir ki . jJZi İ:aj (rişte’i nigende) = Ni-
afsunlayıp birkaç kere düğüm­ gende ipliği, yorgan ve döşek
ledikten sonra hastanın boynu­ kaplam aya mahsus kalın iplik.
na yahut bileğine geçirirler, /
ös/'i'j» (rişte derâz kerden) *
= Mühlet verip sıkıştırmamak. (reştî) = Süprüntü ve süp-
fc.j -aij ( rişte rişten ) = Yün, rüntücü § H or ve hakîr olma.
pamuk ve benzerlerini bükmek.
*-t\*3 w— fm_
J li-
W*— 0*^
jst R üyada gemide raksetm ek, bo­
K em âl , o ay gibi güzel, hırka­ ğulm ak korkusuna ve hakarete
dan senin vücudunu gördü de delâlet eder.
(S e n â ’ı)
bu hırkadaki ince ipliği kim
§ Reşt şehrine mensup, Reştli.
büktü dedi.

öo (rişte zeden)=(& .) Yeri


(K em âl)
iu ; (reşk) =
,
Haset ve kıskan­
iple ölçmek. ma. T ü rk ç e si: günü.
ç-z (rişte 5i şemc) = Mum fitili. o*,3 a
ü» jT •iki’j r>
CÇ-i^T «—îl* i’V
fl »jUâl +Z.İ-J —*■*-“’ *~-~J
wîL. O, meleği kıskandıran zatı
Ş â ’ib! gözüm den o kadar ateşli m edih için fe le k genişliğinde
göz yaşı dökülür k i nazarım ın bir ağız isterim.
(Mavlânâ)
telini m um f it il i sanırsın.
(Şâ'ib)
(rişk) = Bit tohumu, sirke.
’-caj (rişte3i şubh) = Yalancı
sabah. cri~ ö '—’î ıfj
2»^ <üj (rişte’i zehhâk) = (k.) er*"
V-.Jj,
Uzun müddet § Zehhâk’in o-
muzundaki yılan gibi şeyler § O nun kü rkü kehle yuvası, sir­
Yağm ur. ke ve kehle evidir.
(P ü rbehâ)
j t ’<a.j (rişte3i cömr) = Bir iplik­
tir ki insanın kaç yıl yaşadığı £ lii» . j f~i\s _)»- J-s*

o ipliğe her yıl vurulan dü­ j\)S K


kendi kölesini hicivde
ğümlerin sayısından bilinir.
f s iü j (rişte’i meryem) = (k .) Başı sirkeden; yünün üzerine
Ç o k ince bükülmüş iplik. dökülm üş haşhaşa benzer; kol­
tuğu kokudan, ftrın d a y a n m ış
ölü gibidir. (re ş n l) (ba.).
( M a h tâ rl )
* «® «■»
§ Yaradan akan irin § Solgun­ (re ş n ld e ) = İdrar ve ne­
luk, pejmürdelik § Dosdoğru caset (Desâtır’den naklen Nâ-
duran, dikilen şey § Koca sa­ şıri).
kallı adam. «*•

(re ş id e ) = Sarık ve kuşak


(ru şk ) = Akrep = kejdum. saçağı.
* A*
J (reşk in ) •=> Günücü, kıs­ . J (re ş ln e ) -= Çamsakızı. •
kanç, reşk kin den hafifletil-
miştir. j 55 ^ J (rn$eb n ü ş d â d e n )
î » * = (k.) Zçvk ve sürurla arka­
(reşm îz ) = Ağaç kurdu. daşlara şarap sunmak.

(reşn) = Reş [*]=Isırmak ve J (ri^Ii g irâ n ) —* Büyük


ısırıcılık. Tepe, dağ (Burhan). kadeh.
\ >
(re ş n e v â d ) = Behmen’in & (rug) = Geğirme. Aruğ (muh.)
kızı Humây’ın seraskeri.
(reğze)=B edehşân, Kişmir,
Kirmân ahalisinin giydikleri
f}J l i f •XİJ's S koyun tüyünden yapılma bir
f j . j jS !)Ss.} jj~—-! çeşit elbise. ^ (ba.).

ReşneOâd nam ında bir za t var ^ (ref) *=Raf dediğimiz, duvara


idi k i hem serasker hem seras­ mıhlanmış ensiz tahta, (f) nin
ker soyundan idi, *H vm ây» şeddesiyle Arapçada da bu
R u m tarafına gidip kılıçla yer mânayadır § Kapı aralığında
ve yurdu harabetm eyi em retti. kapıcıların oturdukları kanape.
{F ir d e v s i)

[*] N a şiri ve Kulzum reş m addesinde


(re fte n ) = Gitmek.
h er şem sî ayın 11 inci günü d ed ik leri ve
N â firi, re je n = re s e n d ed iğ i halde b urada 18 O..J 4" ——3jİ
inci giinü diyorlar ve on sekizinci günü ol­ C.İJ) »j C r ^ * r1*
ması kuvvetleniyor.
Sana bağlanm akta ne zevk var­ rı bez parçalarından yapılmış
dır k i senin tuzağının halkast- değirmi yastık şeklindeki şey.
nı hangi kaş gördiyse giilzarı
tekm eleyip gitti. »aJj ttjf ıfl;
( Yeğr.iâ)
iSiVS

J, 1y t
K ıskan ç; refid e gibi şaşkın bir
halde heves fırın ın ı kızdırıyor.
(N izâri)
Boynu bağlı olan ahu ken d ili­
*• ^ I ‘ A ' *■ ’
ğinden gidemez. ^ ( r u k e ’i b e l e n d i
(S ad i)
n îlg ü n ) = (k.) Gök yüzü.
o.-) j ->j (reft u seng best)
=gitti, gecikti. *. ^ ' V .' > * >' «•'* >
j «S— L- ‘ <m»j
^ "
*. *• * ( r u k 'e 5! p e ş ti n iig ü n , r « k ce i
(ru fte n ) = Süpürmek. g e b râ ) -- (k.) Kürei arz, yer­
J-/ îT yüzü.
c»*y « *■st 2ÎU.
JcıSU. c>• ^ * S. >
( r u k ce 'i k e jd u m ) =
M eyhane kapısının toprağını Akrep rukası: Mecusilerin ha­
yanağiyle süpürmiyen kim senin şaratı def için evin üç duvarına
ömrünün sonuna k a d ar burnu­ yapıştırdıkları yazılı kâğıt par­
na m uhabbet kokusu erişmez. çası.
(H afız)
■*> "I* * *
< x îj ( r u ^ ( e

(ı*ufü)=Elbise ve başka şey­ i m ih m â n i


lerde belli olmıyan yama, örgü. Davet tezkeresi.

}*J 5 J lV
_.=t.îÇ. ı^l f c—JC- piT Û ' (rek ) =* Öfke ve kızgınlıktan
LV dolayı mırıldanma, homurdan­
A h m aklık ve bilgisizlik yırtığı ma. Mastarı rek iden.
y am a kabu l etmez. Ey iyi huy­
lu! Ona hikm et tohumunu h ar­ i? *
J ( r e g ) == Damar. Regzen =
cam a.
(M evlâna) Hacamatçı, kan alıcı, operatör.
S ff; j' C j“
j
( r e f i d e ) = Açılmış yufkayı <lâ-* ^ ^1»
pişirmek için üzerine koyup Jt.*
fırına yapıştırmakta kullandıkla­ Kan alıcı hangi dam arım ı neş-
terlediyse kan yerine erimiş ■
cevher aldı. 'T* ^ (rikâb) — Sekiz köşeli bir
( Şenâ’î )
neVi büyük kadeh.
ifjj.. (bedreg) *= (k .) Soyu bo­ »>l y lîj jT* (.-J
zuk, soysuz. CJî"* C5*- &
jÖU.
dJj (reg ber^âsten) =* (k .)
öfkelenmek. Sofuluktan vazgeç, şarap kade~
i fj (regi bismil hâri- hini tut; zira sofuluk şebüfr’un
den) — Besmele damarını ka­ yerini tutmaz.
(H âkini)
şımak (k.) ölümünü aramak,
ayağiyle kanaraya gelmek [*]. (şebüh) sabahleyin içilen
oV (regi cân) = Can daman şarap mânasına Arapçadır. Kar­
(k.) boyun damarı (Ar.) ± jj şılığı (ğebük) tur ki ak­
i j J .

§ Atardamar (Ar.) i t p . şam içilen şaraptır.


-Urj jT JLi jk
jlîU.
)
Ömrün dizgini elden gitti. Şa­
Sazının mızrabı can damarını rap kadehini ele geçir.
(H â k i n i )
üzüyor sanırsın. Onun sadası § Binek atı.
babanın vefatım haber veren
sesten daha çirkindir. ■V**''. ıfjt jr .
j c J j J İJ C Ş S j
(S a 'd l)

i fj (reg huvâbânîden) = Her ne tarafa y ü z çevirirsen


Daman uyutmak (k.) işlerde devlet ve saadet; atının dizgi­
tembellik ve müsamaha etmek. nini tutar.
(Ş a i r )
[*] A rapça bunun y e rin d e :
«iiuı ur Bu mâna Arapçadan alınmışsa
da Burhan ve Cihângîri’de gö­
( Ttrnağigle ölü m ü n ü a rattıran
rüldüğü için yazılmıştır. Ozengi
gibi d arbım eseli kullanılır. Baka = araştır» mânasına Arapçadır. İmale ile
mak. Zılıf — koyun ve keçi gibi hayvanla­ riklb suretinde kullanılır.
rın bakanağı yani çatal tırn a ğ ıd ır: b ir
^

kim ae koyunu keseceği sırad a b ir aralık vlj ^ 'j*** l£i) û'j)


bıçağı koyunun altın a k açırm ış ve arark en İIU
hayvan, ayagiyle te p in e re k bıçağ ı m eydana
Binek katırlarını süslemiş ve
çıkarm ış olduğundan ölümü tâ e il edenlerle
ondan bütün ovanın yüzü be­
k o lay laştıranlar hakkında bu söz darbım e-
zenmiş.
le l olm uştur. (Hatif})
çıkıyorsa R uknâbâd suyu şeker
IjUı X-'
gibi tengden çıkar.
(H a fız)

Topuz, demir çomak, kılıç ve 'f j < l s j T 3 (rugS r u .


mızrağın çokluğundan üzengi
ve dizgin görünm üyordu.
g ü k , ru g â y ) — Eski bez par­
( Firdevsi) çası.
oj/ j i vs"j (rikâb ustuvâr ker­ —*.'j -T-î-J3 & l*1
den) ■== At koşturmak. iT w—^ C » ~ *
iSj ' s
jU_Sj ( rikâbdâr ) — Üzenginin
yanında giden hizmetkâr § İşret E y yüce padişah ! Senin bay­
takımını hazırlıyan adam _ r; rağının yanında feleğin üzerin­
(ba.). Şimdi birinciye (celödâr) deki m avi atlas değil, o, bez
İkinciye (âbdâr) denir (Naşiri). parçasıdır.
( N iz â ri)
(rikâbi) — Kadeh ve meze
koyacak küçük tabak § Üzengi f / j (rugüger)=Eskici, yamacı.
yanında giden hizmetkâr § Ye­ o
dek atı § Atın yanına bağlanan (rem ) = Sürü.
•j-ji. ğeddâre: iki tarafı keskin
kılıç.
C*—*J J** ^
JüU.
(ru k â« e . ruk& şe)
Pek büyük olan zatın sert ol­
= Oklu kirpi.
ması iyidir; yum uşak olması
ı'ı. -r* değil. Ç ünkü sertlik sürü k o ­
•J ( ru k n â b â d ) = Şirâz’da çunun sıfatıdır.
( H â k in i )
bir gezinti yeri.
§ Remiden = ürkmek ten emir
(İsm as.).
(ru k n l) = Bir cins halis al­
a_» ^ t S ı"j tr*j
tındır ki Rukn ismindeki kim­
ır3-^. CJ* 0 L»-
yagere mensuptur § Şirâz ya­
nında bir suyun adı =
(ba.). Çıktığı yere ifL- teng de­ Onun m ahm ur gözü benden
nir. ürküyor. Onu nasıl ele geçire­
üir, A.*ı{ j> yim ; bilm iyorum ( ! )
i)}/, -*-J j wT ( R u k n u d d in )
ÜU
§ Ağzın içinde ve dışında olan
Bedehşân’da eğer l a l taştan yumru et.
iUj (remân) = Ürkücü. • 1x
öUj pii- J f *)£• y ^ ^ (re m â s ) = Sakız.
jâ*. Jlf y jx£-j
*'
*£J*'
(r e m je k ) = G erek hakika­
Ö fkelendiğin v a k it aslan, senin ten gerek hükmen sürçmek,
baltandan ürker; kinlendiğin kaymak. Günah işlemek mâna­
zam an böbür, senin hançerinden sına da görülmüşse de bu,
sakınır. hükmen sürçmek mânasından
( E nverl )
alınmıştır.
*> t

(ra m ) = Kasık tüyü=ö»£.j.


uT7J (re m iş ) = Remiden = ürk­
criJ J.J, ıJijJ mek ten hâsılı mastar § D eğiş­
[*] »J-1 ûV j f û«- mek ve tebdil mânasına da
gelir.
» ^
f i (Hm) — Y ara ve çıbanın cera­ ( r e m e k ) = Sürü.
hati. Rlm den hafifletilmiştir.
•• >
*
*V * (re m n n ) = ö>,j (ba.).
f^ ^ (r e m â r e m ) = Beraber, mu­
*
kabil, birbiri ardınca.
(r e m e ) = Sürü.
<jA j'r-l
j 'j* j '-V İ)UA jf,
iUI ^
,İJ» jj- O-Jl‘ !/)►
Çobanın hayhuyu sürünün
H er bulup duyduğunu çok söy­ kurttan kurtulm ası içindir.
leme; gülü dikenle bir saym a; (Cami)
söylenm edik söz insanın tü kü ­ § A sker taburu ve insan kala­
rüğü gibidir k i tü kürük ancak
balığı § Ülker yıldızı.
ağızda oldukça hoştur: iy i ve
kötü her ağzına geleni söyleme, t
ol *-'
iy iy i kötüden ayır da söyle. J J ( r e m y â r ) = Çoban jU ij
B azı şey vardır k i ağızdan çı­ ( M u h ) (ba.).
kınca pek çirkin görünür. • „
(Natır)
[*] E d e b e a y m a d ığ ın d a n te rc ü m e e d il­
( r e m id e n ) = Ürkmek, nef­
m edi. ret etmek.
|Ju«j l (^3 C«*jl jl
c *- j *' *ju »j jlw ji

y
y j l 'j ' *j)A J
uf'*
Tabiatça halktan nefret etm i-
yen kişinin olayların elinden Turuncun ateş renkli olması
rahatı yoktur. onun aşkındandır, onun ateşin­
(K elim ) den gece gündüz yanıyor.
cJ»/_ W—> «jUİ t j j ,;l (D a i)
• Jk~-j J* ^ Aç
§ Renciden=incinm ek ten emir.
öU-
•^.jV £ j (renci bârik) = Ince has­
Ey g ü n eş! Yüreğin titrem eye
talık
başlam ış, acaba ne görmüşsün
j yf j (rencür) = Hasta, kederli.
k i böyle yüreğin titriyor.
(Selmân) Jy: J j' J'jr-s. f j i?
’ .* ' S* J1-1* çlj* ur*•‘r'j’. i r-“
w -'J (ru n b , ru n b e)= K asık
tüyü. M adem ki hastadan hastalığı
gidermeye gücün yetm ez; gidip
v 'j uC-İj y
hatırını sorm aktan ayağını esir­
«fte1
geme.
Ben seni hicvettiğim zam an (Sadi)
sen sakalını yolarsın refikan
da . . . tıŞj (rence) = Hasta, incinmiş,
(L eblbl) zahmet görmüş.
»»
A i
W — " C)*jf j* 4li'
2 / (re n c)= H a s ta lık , incinme, zah­ lTj. at _ı_J y ıj A,-ij
met ve meşakkat. f r j u . >ı
t --- ^ ^ J ıj*
ö » / ' '.»> üy? Felekten hangi âzan hastadır
M,. diyen kim se! Tanenin değir­
Ben hastalığının ne olduğunu menden zarar neresine gelir (!)
biliyorum . H astalığın sebebini (Ebü Tölib K e li m )
bilince tedavisi bellidir, .dedi.
<*■j — C/}
(M evlânâ)
jl-ı» jJ# j\ı>. o s 'j lj'
£ jj ı-ö** jf*ı...r >u
< 9^ yİJ » . 4
J ,'l

Bu hastayı sorma vesilesiyle


Kinıyager, keder ve zahm et ayağına zahm et vermek iste­
içinde ölm üş; ahm ak, harabede m iyorsan bari kalem diliyle
d efine bulmuş. ta ltif etm eyi esirgeme.

§ Renk. § Naz ile salınma.


( renciden ) = İncinmek,
j § Toz, gubâr. Topraktan kalk­
hastalanmak, kederlenmek, öf­ tığı ‘cihetle toza {ıakrend
kelenmek. derler.
* #" y j y -->jj Vy j y j*
X j «Jfc jj.'t ı t y f « - .t i
^ (ren d ) — Yonga, talaş.
S ’Jj
»X J j
O, U KİJj t j y .
Senin ik i yanağının nuru Zer­
düşt'ün kıblesinin nuru gibidir ,
yanağının etrafına m üşki gâli-
B enim rendemden çıkan yonga yeden toz konm uştur.
hurinin yanağına z ü lü f olm aya (R üdekl)
lâyıktır.
( H â k â n l) Müşki gâliye : galiye müşk ten
§ Rendlden = yonmak, kazı* bozularak dilimizde kalemisk
mak tan emir, ( îsm as., isfa. denilen misk ve amberden mü­
m uh. vas.). rekkep siyah koku § Dülger
rendesi §Sa!ınma § Söz '§ Tadı
Jt j C»—M
kekre olan şey.
iAÎ** Ji* }«W
tV
^ (rlnd)=Bağım sız, ilişiksiz, zeki,
Farenin nefsi ancak lokm a yo-
dı$ı kötü içi iyi kimse § Mün­
nucu y a n i y iy icid ir. Fareye ih­
kir, sarhoş, fâsik.
tiyacı nispetinde a k ıl verirler.
(M e v lâ n â ) ju ilk. ( rindâni hâk biz ) —
İnce düşünenler, basiret sahip­
Cihangir! çalmak, kapmak mâ­ leri, dışı kirli içi temiz olanlar,
nasına bu beyit ile istişhadet-
. j . * j (rindi duhul deride)
miştir § Güzel kokulu şey.
«= Yaptığı iş şeriata uymıyan
J y? y k . ıj—1 yt kimse.
ys
•*i i . -Ar. j 'r . a * yt Jt'j »itj*
A jt - oV j jj ' •>'
x'j !jL> jlCı ,^1^4 jU. jT l/Uâi
yijy
B ir ik i üç azade rin t ile kibir
Gâh güneş gibi parla, gâh selvi ve gururdan hâli bir y o l ara.
gibi salın , gâh bulut gibi y a ğ ­ (N işâ m l)
dır, gâh şim şek gibi gül. D ü ş­
ûjç ^ i t
m anın; canını ecel kasırgasına
İ>'-Ö y*-** t» \y
teslim etsin. Sen, sevgilinin
y ü z ü ve güzel ko ku lu şarapla
ruhunu yükselt. Şarap içm ek günah işlem ektir
am a ne yapayım ; rintlerin
m ezhebinde tövbe de başka bir
günahtır. ^ J ( r e n d id e n ) *** Yonmaıc,
Çltmeti Buhâri) kazımak, düzlemek, törpülemek
* î«* § Naz ve şive ile salınmak §
(rende) — Dülgerlerin tahta Ot bitmek.
yonttukları alet Vj ( ba.)'
\*j (renjj) = Türkçe renk de­
j j jjî
diğimiz § Hile.
u'j*- Jr- ^ •/"
u jr-^ı c*if Cr.j. A —î i£ .\ j ± & j t S ^ jt C it . } i ,U $ jl.T

f~\3 *-*0
tfj—
/Ve vakte kadar söz tıraş edip
yonarsın, rendelersin; nt? za­ O iki h a fia lık ay rengârenk
m ana kadar amaca dağınık ok kaf t an içinde geldi. Z ü l f ü bo~
atarsın. Susm a bilim inden bir ğum boğum, kıvrım kıvrım ,
ders alsan bu dedikoduya gü­ gözü sihir ve fü su n dolu.
lersin. (M a i z z i )
0Şair ) § Hisse ve nasip.
§ Büyük, ulu.
<İj Jln- »-*.'1
• a?sJ* 'J *£**♦* j ' i j jlji iU tfyJ'l'
^>3 y >' a-L Jj j 'j öj>-
•x*j yi t >*.)' <>•
i j l ı>y. C‘r
yi
H ür ve bende , bağımsız, bağımlı
Sevinm ek ve hisse tılmak ister­
küçük, büyük; daim a nim etini
sen dayı ve amca kaygısından
uiuicidirle r.
vazgeç; altının narsa senden
('Emek)
hisse ister; züğürtsen senden
ŞOtlıyan h ayvanlara hususiyle dr eder.
koyunlara y arıy a», b ah ar m e v ­ (Sena i)
siminde yetişir bir ot. § C an .
IS jjl -^Sr. ö\j>~ X 1
Ö'j-İj ^ } J J» ıSjjî » Û jj\j lj . ı s
•-‘•'j jt l*J «j -1- u»1.

Eğer ele bir çorba geçirirsen


Cennet bahçıvanı olan tabiatı­
ben ölm üşe tekrar can verirsin.
m ın bahçesinde sidre ile tuba Ç Esccd i)
manen â di ot gibidir [* 1 . § Kuvvet.
(Fehri)
§ Bir nevi siyah deri. 3 ıS3^ . Sjj'r*
j'j* ■
>* 'Zy:
[*] Sidre, tu b a : iki m ukaddes ağaç. J-J
Bir savaşçı ki m ertlik ve gale­ $ *«#** f j J"jlî’j
be hususunda onun gibi yirm i <Jj'Lai ıfUJV jljl »jî İĞ j £
binde bir bulunmaz. jit
(Ferruhı)
N aziklikten onun mânasının
§ Dölü alınmak için beslenen yü zü öyle parlak k i nucmânı
kuvvetli deve, pugur. lâleler ondan utanır [*].
(Kemâl)
J-f £ f lj'IjjV"
§ Kan.
ıTj* VJjm/. ^UU
•uü" j<—. -
Bana bir katar genç deve ver-
di; hepsi y ü k taşıyıcı, başka
bir katar daha Hurâsâni deve Padişahlar k i kin sebebiyle
ihsan etti; hepsi dam ızlık. muharebe ederler, kılıç çekerler,
{Ferrahi) kan dökerler.
§ Fakir hırkası. {Ha t rev)
JJ*'-*»- jl (fl iS îj y ^ .y ^ ÖIJİ
§ Tarz, gidiş, siyret. ,
ötflijî dfij ( reıVg âzâdegân ) ■=■
j'.Jİ'jul Hür ve bağımsız kimselerin
E y Allahtan uzak o la n ! Sen tavrı.
derviş hırkasını, bu, A llah C'6 J Jj »1Jlr ^»ç 3j ‘.I ^
adamı, desinler diye giyiyorsun. İ»J /» j'jt *f-V >✓* jljV
( Eglruddin ) IV
§ Menfaat ve fayda. Senin haysiyetin nasıl azalmaz,
f’1» u<*j çjB r-^ * j 1 senin gidişin nasıl fena olmaz;
<!y' tfy_ y" jl V* J ^ benimle muamelede istifade gör­
»/BU. müşken başkasiyle muameleye
Senin kokunla kanaat ettim ve kalkıştın.
( Mevlânâ )
biliyorum k i kokundan başka
senden bana bir menfaat yok. Buradaki (reng) i ( Cihangiri )
( Hakanı) güzelliğe mîsal getirmiştir §
§ Bitmek, tenebbüt etmek. Hud Dağ'keçisi (Ar.) j**
reng = kendi biten = hudrü aiif" o i U£j dj». t*
§ Utanma. iİijy I/ jjJ
C*-^ij ijljl
t / f / tf>. >■ / " f*] »J^. J1 \>jrVT
t>.Jl'ıt-J Ü tü m özüm e baka baka kararır
darbımeseline n azaran K e m â l ’in beytin den
Senden kerem kokusu gelmedi­ n u 'm â n i lâleler renle alır demelc d e m ü m ­
ği için medhimden utanıyorsun. k ü n dü r. B u n a göre reng asıl m â n asın da n
(R eiiyyaddin) b a fk a bir ş e y değildir.
Dağ koyu n iyle keçisi senin o1. <£ ıf î>'j'
okunu görleriyle karşılayıp
li'Otr*»
boynuzlarını ya yın a kadar de­
ğirirler. Yemen a k ik in i utandıran o şa­
(SBzenî) raptan bana bir kadeh ölç y a n i
ver.
§ Revnak: kâri filân rengi dâred (Fehri G u rg â n l)
veya nedâred = filâncanın işi
revnaklı mı değil mi? § Güzel- >j j 1 d & j y d ö j a xt

lik, hoşluk mânaları bu mâna­


ya yakındır § Tamah, ümit.
Gül, bir m üddetçik devam eden
6)r *j S.'r. hüsniyle g ü zellik iddiasında
• i t l j ıfj'J.’ u J ' fcf,
bulunduğu zam an senin y a n a ­
itj-*î»
ğının rengini gördü de utandı.
F aydasını um m adığın hiçbir (Ebâlmeâni)
yola g itm e z s in ; kendisinden üi_sCi jj i& j ( reng ber rü şi­
üm idin olm ıyan kim senin y a ­ kesten) = İnsanın benzi utan­
nm a koşm azsın. mak, kıskançlık, korkudan sa­
Ç U n farl)
rarmak.
Buradaki (reng) i menfaat mâ­ c*-ı tSLij (reng best) = Çıkmaz,
nasına almak da mümkündür § sabit boya.
Renç, mihnet. Bunlardan başka £_ı i&j (reng bestı) = Boyanın
altın, gümüş hususiyle hırsızlık sabit ve bir kararda kalması.
yahut kumarbazlıkla ele geçiri­ C » — 4|* Aİ— C t İ^ S J l i Ö J^ y Ğ J

len para, kumar § Ayıp § Hâkim f\ ıl} t£i J


§ Vali § Fena § Nokta § Az *

Sermaye § Tef pulu § iyi ha­ S abit boya çıkar boya değildir,
reket § Hıyanet § öfke. Utan­ mehtabı daim a bir renkte gör­
makla karışık öfke mânalarına m üşüz.
da görülmüştür. (Hâlis)
( rengâreng ) = Türlü j J&j (rengi rebic) = (4 .) Ba­
renkli. harın letafeti.
j (rengâver) = Reng geti­ j j (rengrez) = Boyacı.
■&
rici (k .) türlü türlü vaziyetler
■>>- Ve.
alan, her dakika bir renge gi­ j 'i A J ö f f ı*-»J
ren, hilekâr. ^ iti
d i, i û.jjî/ i£ij (reng âver- Kerpiççilerin fır ın ı gibi bir bu­
den, reng ber âverden)= Utan­ run , boyacıların dağarı gibi bir
mak, yüz kızarmak, utanmakla ağız.
karışık darılmak. (Nifâmi)
yjZsj (rengrlz) = Nakkaş, mi­ k ıy a s edilir! A te ş evinin bina­
mar, fotoğrafçı. sını •benim külüm den yaptılar.
,x j i& j (rengi zinde) = Y eşil (S e lim )
renk.
jLti-j .lî döj (rengi şâhi zeng- J (re h g fn ra s)= = Ip e k sa­
bâr) *== (k.) Zulmet, karanlık; tan § Boyacı § Hilekâr.
iî5 j ( rengi ) «= Sarı
renk. ( rengi lekâ ) =* Lök
f i& j (reng kerden)=* N akış­ boyası,
boy; kızıl boya. M (ba.).
lamak, boyam ak, hile etmek.
(rengi mehtâbi) “ Sa­
rıya çalar beyaz renk.
i ışs: (rengiden)— O t ve ekin
bitmek.
bit
ı t j . j &j (rengu buy) = (k.) Süs
ve bezek, şan ve şevket.
jS u j
\j» i£5j (rengi hevâ) — (k .) H a­ (rengin) =» Renkli, boyan­
vanın bulanıp kararması. m ış: güzel renk verilmiş olan
lâtif şey.
if j 1
j / ^ w w j ^ re n g b e rg â n ) = jl,* tSy.
Şişecilerin şişeyi ağartmak için jlf
kullandıkları bir nevi yumuşak B iz şaraba dayanam ayız, gül
taş. Seng bergân da derler. bahçesine sabredemeyiz, parlak
Ş irâz’da Bergân denilen k ö y­ renkli şarap ne güzeldir, bahar
den çıkarmış. kokusu ne kadar hoştur.
(’lm â d )
Oj* <1^- j< j ? j*
( rengrezi gul- U f J C-l;»

gün) — Meyhaneci (A r.) jü-.

Ö m ür m adem ki hile ile artm ı-


(rengruş) = Rengfuruş yacak; k ü lfe t ile boyanm ış bı­
(m uh.) (ba.). yığ ın ne fa yd a sı var.
(D e h le v i)

(reng rîhten) — Bina ülf (z&j (rengin kemân)“ »Renkli


kurmak. yay (k.) kavsikuzah, eleğim-
j ı>—i sağma.

\l £ 3 J t j ,r
- J w ., ( rengi na, ren-
Çörçop ya nm akta bana nasıl glnan) = K ayısı ile şeftalinin
aşılanmasından hâsı) plan mey- sem benim göğsümden daha
va — Şeftereng. Bazılar elma emin başka bir yer görmedi.
eriği demişler. ( Y eğ m â)

0/ ^ £>0 ^* O
^ f j M f
( r e v ) = Reften =* gitmekten x ıf ıji_/jl <
emir, (Ism as, isfa m uh. vas.). jrT V.. jl ,y
atili
j .U jfjıi ÖJJ.
j j C dl f İ * B eyaz saçım ı tekrar genç olup
JüU da birçok günah işliyeyim diye
siyahlatm ıyorum . E lbiseyi m u­
Cevap olarak y e n i ayı seyir
sibet için siyahlatm azlar mı:
için dışarıya çıktın , git, benim
siyaha boyam azlar m i? Ben
a y kaşlarım dan utan, dedi.
ih tiya rlık felâketinden saçımı
siyaha boyuyorum .
J.»*-. ( H â k in i )
Jy j ' t j j ^ 2 - jl î ^
Zırâ, Irâ kelimeleri (ezlnrü) dan
muhaffef imiş, ö tek i mânaları
Babası ona çok defalar iy i gi- da yazılmıştır (6a.).
d işli, iy i sözlü ot; diye bağır- ■^.sj ( röbend ) =* Yüz örtüsü,
m ıştt. yaşmak.
(Sad i) (rüpüş) ■= Yüz örtüsü §
§ Hüzünlü ses. Nakışlı ve süslü yüz örtüsü,
> gelin duvağı. Terkipçe mânası
yüz örtücü, gizleyici demektir
^ (rü) = Yüz. (k .) içi dışına uymıyan şey.
f \ j j ' ı' j . i t j »i» y *_r*.
J* yÖ I c . ~ IJj j l y-j* -Ki j-i* i *
**>■ Cr1

S e r in yüzün geceleyin güneş ih tiy a r lık ve gençlik y ü z örtü­


gibi tecelli ederse ay ve Ülker sünden fa z la bir şey değildir.
utançlarından yüzlerini örterler. Görünüşte genç olup da gizlide
(S a d i) kim in ihtiyar ve k â m il olduğu
| Cihet, sebep. bellidir
(Şeyh Meğribi)
J » j / ı^.JJ ■»-.>
J s i* l"'1’ ö3J. ıs*3 ^ ^ O—f
X 3 l«W ı>* 'it-j' / j*1/ f V cj'/» J-j'jj jt-,
L*jü

Keder kim den sitem gördüyse Senin gibi bir zatın nam ını
yü zü n ü bana çevirdi , zanneder­ anm ak benim haddim değildir.
Bunu gizlem ek için seni başka
T
adlarla anarım . (r6 v âd ) = ,jij (ba.).
(C am i)

it’jj (rünumâ) — Yüzgörümlüğü: •I’ " M*'


(re v â r, re v â z ) = Ha­
güveyin gelini ilk görüşte ver­
diği hediye. pishane hizmetçisi, gardiyan.

CS? V ***. '»V • I "


(re v â re v ) = Birbiri ardınca
gitmek, asker acele ile yürümek.
T alihin gelini öyle süslensin k i ■h'J n
felek ona yüzgörüm lüğü olarak
her saat y ü z cihan versin.
(Şair)
E m ir, em ri ifaya hazır olanlara
V ı?- J'.1*; »l* i>î erişince birbiri ardınca hareket
'‘■'is. &r’j' J> gürültüsü Z ühale erişti.
oU -
(H a t i f i )
Eğer o ay bana bir gece y ü z Bu beyitte hurüş revârev’i bang
gösterirse yüzgörüm lüğü ola­ revârev mânasına alarak alkış
rak onun yüzüne gönül ve ca­ demek daha münasiptir.
nım ı fe d a ederim.
(S elm â n ) • t"
(re v â s )= S u teresi, su ker-
(rev a) = Gidici § Lâyık, caiz, demesi.
mubah.
ı f j '* iji-S ' y t
°' X’*' -t’
(f T r (r lv â ^ i m e n le r i
ıtj*> çeşn i) = ( k ) Gözbebeği.
M adem ki kendine neşteri lâ­ V '
y ık görmüyorsun; başkasının (re v â n ) = Gidici, akıcı.
boynuna k ılıç çekme.
(D ehlevi) J f' •*/” wT
Jf.' .JİJ '*-*■/
§ Husule getirici. \jj f i kâm
revâ, ijj c.^L hâcet revâ=arzu
ve haceti husule getirici § Ge­ Her köşeye su akıtm ış, her ba-
çer akça. Karşılığı nârevâ’dır 'şağa y a n i nebata can azığı
ki mağşuş paradır § Helâl. ermiş.
Nârevâ = haram. (C e fe r i F erâhâni)
§ Acele, derhal.
it_ı o'ijj ^ jl J>jjU
(re v â 5!) = Hakiki karşılığı iti'* ö’j j (X »
mecazi § Revnaklı, revaçlı. luu
K ulunun canını, gönlünü iste A lla h ın lû tfu erişirse babası
de hemen alıver, çünkü âşıklar fa k ir olan kim se padişah olur.
em rinin altındadır. { L tt lf i)
(tfö/'î) >y. «'j*- ö'.»j tf<* <i/" i ’j'’
§ Ruh, can, nefsi natıka. *y. r'sV*-> cr*«* ^
f 1/ J 3 j* CİJ} y
JrtT
f'\)j C - i - J a ,. j J 4 'ıîT jl
O m ahallede dilenci bir ihtiyar
Ujü
vardı k i eli her arzusundan
Sen gittiğinden beri takatsiz kısa ya n i her isteğinden m ah­
gönlüm ün derm anı kalm adı. rum idi.
A v d e t et k i hasta gönlüm e can (Â ğ â c i )
gelsin. • ' J * I'
( Yeğmâ) (revân sâlâr) =
(ba.).
• ' - < '

ı/W
j L - J j j ^ revânistân ) = Yedi
Eğer şiirlerim k a file si Farsa
felek, -iyii eflâki seb’a.
giderse S a (di ve H a f ı z ı n ruh­
ları onları karşılarlar.
(Câmi) ( revan gird ) = Aslı
o
• T . I 1' girdi revân = ruh şehri yani
1 (revân âverd) = Ha- 1 eflâk ve melekût âlemi.
kîm, feylesof.
'V
’ •" *. l’ ' ** (revâne) = Revan.
0^1 (revân behş) = llim ve *î^ y J1-».» ti&. f i '
marifeti idare eden melek (Ar.) V IJ J J ; - öJ*- » > .> jl ) jJ p C l l

Vt>
•bili J '- * Ja
» ‘. r
J.JJ (revân bud) = Nefsi kül
ki şeriat ehline göre levhi mah­ A n c a k seninle birleşm eyi özle -
fuz, hükemaya göre dokuzun­ m ekle göz yaşım her kirpiğim ­
cu felektir. Sofiler nazarında den ne vakte kadar sel gibi
nefsi kül’den murat hakikati akacak. Senden ayrılış gecem
Muhammediyedir. sona erecek m i, yoksa ermiye-
cek mi? A şıkla rın kalbi kederi­
Y* ’ -f*
(revân feuvâh) = Di­ nin okuna amaç olan sevgili!
lenci. B ir büyük topluluk seninle
. l i JL_J İJİ bik) / m eşguldür, halbuki sen ortada
değilsin.
(Hty&ll)
Farh eng i Ziya 65
jju. «/ijj (revâne şuden)= Hare­ ij y ^ İ S ' Jj& A j r
ket etmek, yollanmak.
ıfUii
(revâne kerden)= Yol­
lamak, göndermek. Lâciverde kırm ızı boya sürdük­
+ _\ *
leri zam an siyah samur, sarı
& 4! a ) tilk i doğurdu : gökyüzü k ıza ­
(rev â v e) = Rebab; rev—hü­ rınca güneş doğdu.
zünlü ses, âve (âvâzende) ses (N iz a m i)
çıkarıcı kelimelerinden mürek­
keptir.
( rü b â , rü b â h
. * tu rb e k ) = İt üzümü= segengür
(rü b âh ) = Tilki. (Ar.)
(rübâhi kerden) =T il-
öl-üj-i) jJLis- ri
kilik etmek (k .) hile ve hud’a
Jj-?- öl;j <£>■^
J 1\5 etmek.
•' y
M ücadele zam anında bir k ü k ­ •I
remiş aslan bir tilkiye nasıl ^ (rü b iy â n ) = Karadis
galebe ederse vücudum a aşkının '(b a .).
elem i öyle galebe etti.
(K â â n i)
Muhaffefi «}J rübeh’tir. (röc) — Gün, gündüz = ruz.
TLiJiy- f V'î’.j»j— ’'■<)
f'jl •■‘/ i 1 «İLi,—

Tecrübe görmüş köpek, kaplanı S e n siz gece gündüz başım sah­


tutar, savaş görmiyen aslan, radadır : sahrada dolaşırım .
tilkiden ürker. Gece gündüz gözüm den ya ş
(l ’irdevsi) akıtırım .
[Baba Tâhir)
Küçültülmüşü rübehek tir.
r*. Yevm ile ,ı^ nehan bir
*S. urV jt. «S” j-jj* »j;*
saymayıp da yevmi, güneş
3J . ı s 'İ 'l ' oj^ & T .İJ

ijÜâi doğmasından, nehan fecrin do­


ğuşundan itibar edenlere göre
Bir tilkiceğiz Yemen'de oturan yevme gün, nehara gündüz de­
bir yem işçinin m alını m uhafa­ nir. ( Farsçada her ikisine nız
za ediyordu. derler
(A'ifâmi'l
Farsçanm Teberi ve Deri kîs-
.l,j (rübâhi zeıd) — (k.) Gü- ! mında (z) (c) ye çevrilir:
neş. ı rüc. Râzi = raci. * , vik;;ı—
bitu = sensiz şev = şeb nâle ve feryadettiği görülm e­
= gece. m iştir.
« (N e c lb u d d ln )

(ruh) = Hasır otu. § Barsak, hallaç kirişi, saz teli


§ Suda haşlanmak suretiyle
* ' tüyü alınıp derisi içinde kızar­
, (ruh ç e k â d ) = tılan kuzu ve kuş (Ar.)
(ba.). jU,j (rödbâr) = Irmakları çok
* > olan yer § Büyük ırmak § Gi-
(rüd) = Nehir, ırmak, husu­ lân ile Kazvin arasında bir ka­
siyle Ceyhun nehri. Bir adı da saba § Su kenarı.
Amu’dur. Cüy da ırmak mâna­
sına ise de esasen cüy ırmağın T *
(rü d âb e)= K âb il şahı Mih-
yeri, röd içinde akan sudan râb'm kızı: meşhur Rustem’in
ibaret olup birbirlerinin yerinde babası Sâm oğlu Zâl görüp
kullanılırlar § Evlât, oğul. sevmiş ve onunla evlenerek
Oj»- J' Rustem dünyaya gelmiştir.

iâ-jU.

Gözünden kan ırmağı akm am a­


sını y a n i kan ağlam am ayı is­ O yle bil k i Sâm 'ın oğlu, Rü-
tersen insan oğlunun sohbeti dâbe için belli etm iyerek y ü z
sevgisine gönül bağlama. türlü tuzak tertibetmiştir.
(H a fız) (F ird e v s i)

Küçültülmüşü rüdek tir § Ke- Rödâbe’nin oturduğu kale.


nıençe yahut çeng denilen bir * c f
nevi saz.
^ (rü d â v e r) = Hemedân -
> o- / olr"î da bir kasaba.
i 33 3 j»U -'-i-1
ı*)>- *• ' t >

>>3 fl'.s} •O*"" * “**


(rü d sâz) = Sazende.
3 3 * î f ' 5 0 ^ 33 X ^ y

GöÂ: sen/n devletini büyütüp .tl * 3 j L. J i t

yetiştirm ek hususunda ananın


evlâda karşı m evkii vaziyetin- R uh;yaslının feryadından ürk­
dedir. Senin zam anında y ıl­ tükçe, gönül sazende sodasın­
lardan beri saz telinden .<uş- dan daim a yükseldikçe.
ka, kim senin bir kim se elinden ( K etrâ n )
Aslı sâzende’i rüd = Rüd de­ di. Güneş sıcak olur. Onun
nilen çalgıyı çalan. Mutlak saz yü zü n e çadırı kapa.
çalan mânasında da kullanılır. (Sadi)
§ Vakit, zaman, hengâm.
V
il >
C—IIs—|J «-vk» yli* jj j
(rüdek) = Derisinden kürk
Jf j ]j|< j >j
yapılır vaşak denilen hayvan t#-»'1
§ Buhârâ’da bir köy : meşhur
Z e v k , sa fa ve bahçe zam anıdır,
şair Rüdek! buralı olduğundan
yahut rüd denilen sazı çaldı­ gül ve fesleğen alışverişinin
kızıştığı zam andır.
ğından Rüdek! denilmiştir [*]. ( E nveri)

»V > j j j (rüz efken)= Gün aşırı


^ (rü d lâh ) = Irmağı ve akar tutan sıtma.
suları bol olan yer. O-'î*' ( rüzi um!dub!m ) =
Havf ve rica günü (k.) kıyamet
günü. (
(ruden, rüdeng)
« Kızıl kök, kızıl boya kökü ty ı\
= Rünâs. JLa—
/ > iş ittim k i kıya m et günü kerim
olan Cenabı H a k kötüleri iyi­
(rn d e) ==> Barsak § Röd’da
lere bağışlar.
tarif edildiği veçhile pişirilen 0S a d i )
kuzu ve kuş. Bu münasebetle
yaprakları dökülen ağaca da j'jl j j j ( rüzi bâzâr ) = Pazarın
revaçlandığı ve kızıştığı zaman.
denir. Cem’i rüdegân'dır.
İMİ-ji
w— —Ij jf* jijl jjj
(re v re v e ) = Devr ve te­
selsül (Naşiri).. K utlu nevruz bayramıdır, gül
ve nesrinin revaçlandığı za ­
°. f
m andır.
(rü r) = Gün, gündüz (ba.). ( Ebâljerec )
§ Güneş.
(rüzi bâz huvâst) =
(k.) Kıyamet günü.

A*-» «S.-İJ»- j)j jjji 4’p*}


U wTj jt-i jl,'
E y a k ıllı çocuk! Güneş y ü k se l - JUL.

[*] F ak at ikinci ihtim ale göre Rüd i K orkarım k i kıyam et gününde


denilm esi lâzım dı tanırım . şeyhin helâl ekm eğinin bizim
haram suyum uza üstünlüğü ve jtjjjj (rüzdâr) = Hizmetkâr.
ondan fa y d a lı olm ıyacak. & j» j ij ( rüz» dereng ) =■= (k .)
(Hâ/tç) Kıyamet günü.
bi)» (rüzbân)=Padişah kapısı­ c.j (rüz ruh) = (k.) Çehrenin
nın gündüz bekçisi, zabıta beyaz yahut kırmızı olması.
memuru, cellât gibi padişah ka­ (ruzistan) — Padişahla­
pısında emir bekliyen kimse­ rın gündüz oturdukları yer. K ar­
ler. şılığı şebistân.
•l- j}j (rüzisiyâh) = Kara gün,
fK ' i-Vl J)JJ.
yas ve musibet günü.
( rüzi şumâr ) *=* Hesap
Geceleyin onu çekerek dergâha , günü (&.) kıyamet günü.
cellâtların yanm a götürdü.
(F irdev tl) k '/ i S jlr* JS J i

ı*J j'c' jj j i)'j»


#■
*
(rüzbih)=G ünü iyi, mesut
= bihröz.Selmâni Fârsi Hazret­
lerinin eski adı (Naşiri) A zeri 1 K ıyam et gününün hey­
( rüzbihi ) = Saadet = betinden ne korkuyorsun ! Sen
bihrüzi. kim sin k i o gün sayıya gelesin.
(rüziçek) = Berat günü: ( Â zeri)
şabanın on beşinci günü, g e ce ­
f > i n (rüzi ferâfc) = Güneşin
sine şebiçek derler.
doğmasından önceki lâtif çağ.
j,j (rüz husb) = Gündüz
uyuyucu (k .) tembel. iCiT ^ öt ^ \ji j)j\T
j ,j (rü z h usbu şebh ız) *1V C»£İJ4İV Öjf *7^
= (k.) Riyakâr sofu § Hırsız, J.O»
Harami.
Dün gece güneş doğuncıya k a ­
uzihuş) = G ençlik ve
dar o küçük ağızlı, lâle gibi
sıhhat vakti.
dudağını şaraptan lâleliğe çe­
cy- j)j (rüz h un)= Gündüz olan
viriyordu.
vurgun, baskın. G ece baskınına
(E z r tk İ)
şebhun, şebihün derler.
,ji—f j)j 1 flı'Jifc» j j j ı Jij
C*—>J*- (rüzi kuşiş, rüzi nengunâm, rözi
i£jss nenguneberd) == (k.) Savaş gü­
nü.
Gece baskını m ı y o ksa gündüz
vurgunu mu m u v a fık olacağını j --/" •>* i>^
sana o zam an haber veririm . J..T ut i / ' j j i
(Nitâri) öU-
O bir cihangir k i savaş gönü
kös sesinden kulağına zam an (ra z g e rd ) = Güneş.
zam an x*A\)— nusret senin- (rüz gerdek) = Ay çiçeği.
iedir, y a n i m ansur ve m u za ffe r
*' *. >
olacaksın, sesi gelir.
(Selm S n) (rûzmeh) = Tarih.
»✓v* j » (rüzi hurmuzd) — Per­ jî £,JJ.
şembe günü. ölî* *-iJj} sJ€j y j?j
Jju» İyLmA
A jtj 1 (rüziyâne, rözlne)=
Gündelik. Gazne’de üzengini ağaçtan, d iz­
g inini liften yaptığın tarihi
•i *• ' unuttun m u.
> J X (rnzbihân) = Ü n lü şeyh­ (M t * n d S a'd)
lerden değerli bir zat. •• -• • X
jj'* J'y- «ç- (revzen)= Delik, pencere.
*>jjj j* t " i>»'V SJ»V ^
J-ly- jî-'j —-j» jî ü'f*
ırlj»- Cj)jjr, S
R üzbihân adındaki o irfan sa­ ı/Uii
hibi şeyh, sevgilinin derdiyle
Gözünü, kendi pencerenden
geçen gece, gündüzden h a yırlı­
ayırm ıyan dostu, düşm andan
dır diye ne hoş söyledi.
(Şair) başka bir şey sanm a.
(N işim i)
>
(ruzpeyker) = Açık fi­ İİJJs. S j ’ ı£ jS + j ~“j . y j ,'* L- ■*>'
!/• Sir* oO1
kirli, kalbi temiz, doğru kimse. Uiı

oi r * * N e başım da sayen,' ne pence­


J J J ) (ruzg&r) = Zaman, yaşa­ remde nurun var; selvim işsin,
nan günler, müddet, fırsat. aym ışsın bana ne.
x*ju i)*.»* y ( YeğmS)

Arapçada pencere mânasına-


j y j}J> t r *. Cr.j öLii
jU.tt jjj £ dır. Kamusu şerheden (ruşen)
maddesinde (revzen) in revşen
gibi Arapçalaştırıldığını söylü­
jUj (ba.).
yor.
(rüzgâr burden)= Va­
kit zayi etmek, ömür telef et­
mek, yaşamak. f JJJ (rüzinev, rüzî l-
ûUSa, jifjjj (rüzgâr reftegân) = nev)= Y en i gün, yeni rızk de­
( k .) Devletsizler, kudretsizler, mektir ki Arapça vrr-*.
talihi dönükler. karşılığıdır.
jjJ cAj j»j\ «fT ✓* J.P- J * " i-1 J S JV •J ? '3 j £ "
j j jj ~~J «5jj b y f j* S i f OJJ
ı*V
Geçen hayattan her ne gittiyse M adem ki ömür gitm ektedir ;
gitsin. Ş im d i y e n i a zık yeni biriktirm e, yem eye bak; çünkü
gündür, y a n i biz bugünkü ha­ seferde oruç tutm ak günahtır.
yata bakalım. (Şefi’)
(C am i)
(rüze guşüden) = Oruç
-. t
bozmak, iftar etmek.
° J J J (rü ze) = Oruç. = (rüze vâ kerden).
y t '•'>?. r31*' *''»
f i tfU -*Ç*j t—i *jjj Ö:J ^ İ3 ‘jJj >-*.» L..
^Uii /•U.
(ba.). Şarabın verdiği sersem lik gö-
Sonundaki (.) bazan nispet ifa­ zünule âlem i karartmıştır. S â k i!
de eder: du rüze iki günlük, gel, akşam v a k ti oruç bozmak
deh rüze on günlük. lâzım dır.
Şair)
*'JJ >) \p~* Olj' C"-\ ■
‘‘ j J *■*'•*■ o1-*- J,
jt ‘j'j-'jı i-,, £*}
v fU

B iz bu on günlük varlıktan L â tif rüzgâr bazı bazı koncanın


usanm ışız; y a zık H ızır'a k i te­ ağzını öper; çünkü o şeker du­
m elli yaşam a zindanm dadır. daklı, öpücükten başka şeyle
(Şaib) orucunu bozmaz: ağzını açmaz.
(H usretı)
İÂ-! .jjj * *jjj * ( ruze
besten, rüze dâştcn, rüze girif- ii)j (rüze3! meryem) = (i.)
ten) = Oruç tutmak. Susma, sükût.
j'r- •>)j ( rüze huvâr ) = Oruç t
yiyen. *£JJJ (rüzî) *= Rızk ve nasip.
(rüzedâr)=Oruçlu, saim.
it:.- r ~i X ) J*?. ıf'r. / '
f J.»x

Eğer ayakla koşsan, eğer başla


Yine gel k i senden ayrılan gitsen rızkları taksim eden
ü m itlinin gözü, ezanı bekliyen H a k Tealâ koym adığı y a n i ev­
oruçlunun kulağı gibi intizar­ velden ta kd ir etm ediği rızkı
dadır. vermez.
insan oğlu f i l ve aslanı zincir­
ıtjyl ^'»j *->’» ■
i^'‘ de kolayca zaptedebilir, lâkin
!#Uİİ
hiçbir rabıta ve hile ile oros­
B ir kim seye ilim nasip olm az­ puyu zaptetm ek m üm kün de -
sa ilim öğrenmekten utanır. ğildir.
( N if â m l ) (T e g y â n )

•> s j )j (rüzı dih) = Rızk verici: r* '


Cenabı Hak = Rüzi resân. ( r a s t a ) — Köy, (Ar.)
^ ısjfj ( rüzî kunâd ) = Allah kerye.
jlö J l j C-İİJ
nasip etsin yerinde kullanılan
i ' f \m) f\l (V—*>
bir duadır.

(ba.).
\ <SJ3) (r n x l e fz ây ) = Melikî
Muarrebi j t - j ı ji jl-j ı jijjj tır §
ayların dördüncüsü. Köylü — rusâtiy § insan toplu­
• > luğu.
(rüs) = R u s § Tilki § Salma*
rak yürüme § İleri geçme. (r ü ate ) = Rastıktaşı = râ-
.»jS-ıi u-jj (rös engurde)=ltüzü- suht. Aslı rûyi sühte ■= yanmış
mü (A r.) Rus = tilki. tunç ki maksat yanmış bakır­
Engurde = üzüm. dır (A r.) o-u’. Arapçalaştı-
rılmışı imiş.
*s*
c7' a”
L' (ru sâ h te n ) = (k.) Mah­ >
cup olmak, utanmak. (ru sl) = Rusyalı § Meşhur
» > bir cengâver § Şarap kadehi.
^ K 3 İ (rö sp i) = Namussuz kadın, •A >
• ' Rüsipîd=yüzü ak (muh.). Yüzü (rüş)=A ydın, nurani Ruşen
kara mânasına rûsiyâh denile­ (m uh.) Çeşmişumârüş
cek iken tezyif ve kinaye yo- = gözünüz aydın; tahfif ile ^ Jrîr
liyle rüspi denilmiştir. Bu türlü çeşmrüş da derler. Mütercim
söz Araplarca da âdettir. Ni­ Asım Efendi, Burhân’m;
tekim kendisini yılan ısırmış
kimseye selim, köre Ebu Nasır c f Cr-sı ti*, ibaresinden yüzün
derler. gülsün mânasını çıkarmıştır. §
Kötü huylu, tabiatsız.

kiı gm jC* ^
ı/ jjj Jf. &
oy» a'ÜU.
Talihim y a tık k i her lâhza Güneş yükseldiği halde ışık
huysuzlaşan ağlayıcı çocuk gi­ arıyorsun. Gün çok aydın, sen
bidir. hâlâ karanlık gecedesin.
( H âkânı ) (H âiifl)
• * ı**JJ O. <=^lt l'j?
A
(reviş) = G idiş: reften = . 1 */
ı/Uü
gitmekten hâsılı mastar.
Gönlümün çerağı yağsız kaldı;
J’jjı-ûjiiy-) <¥£ d * ıy şarap ile benim çerağımı ay­
dınlat.
JUk«- (N işam î)
§ (k.) Belli, aşikâr.
Ben bu şekil ve tabiatta, boy
ve gidişte bir insan görmedim. ^lic r--iı»j jüu «L*
Galiba bu şiveyi periden öğ­ j y* Cr-U Cr*
w»U
rendi.
(S a d i) Kulaktozun, yani sakalların
" J» ^ ağardığı halde gaflet karanlı-
çT L-rt ı« g*-"j i)'»*
ğındasın. Sabah aydınlandı,
ya n i göç yaklaştı; sen henüz
korkulu rüya görüyorsun: hâlâ
Felek doğruların gönlünün ar- uykudasın.
zusunca devretmiyor. Hareketi (Ş a ib )
eğri olan feleğin eğri tarz ve C~-i—3y jVj*- J*
hareketlerinden elâman. wfL.
(Ş a ir )
jUy- (ba.).
Tarz, kaide, ûslûp, misil, ma*
fXmy jk »/*.»!>’ !
neftd gibi asıl mânadan alman
mânalarda da kullanılır § İki
tarafı ağaçlık bahçe arasından &
geçen yol ki hiyâbân denir. Dünya halkından, o kadar gö-
rülmiyecek şey gördüm k i kö­
0•i!* ’ rün ne derece rahat ettiğini
^ (rnşân) = Ruşen (ba.). anladım.
(Kelim )

Y> > Muarrebinde (r) üstün olup


(rüşen) = Aydın, ziyadar, pencere mânasmadır.
parlak. Karşılığı tire ve târik. Rüşen bin, rüşen dil, rüşen rây,
rüşen revân, rüşen zemir, rüşen
kıyâs, rüşen nihâd gibi kelime­
lerin evvellerinde bulunarak
aydın, parlak, temiz mânasını ' }
*
ifade eder. (ruşen çerâj) = Mu­
\ü , j (röşnâ) = Parıltı, lemean sikide bir makam.
§ Göztaşı. ■ I
j t i j j ti*i jUijj (rüşenân, rüşe- dU İİ
(röşenek)= Dârâ’nm kızı
nâni felek) = (k .) Yıldızlar. ve İskender’in refikası.
V12*/. *^3J j' û^3J J»
un- ı<"-r .»■
**- ı/U»i
^İ4Â^1 i»llİ
Ruşen ve ziyadar olan kalbini
Yıldızların bizde bir eseri yok- Rüşenek'ten çevirme.
iur. B ize siyah bir gözün ha­ (N iz â m i)
reketinden sa kın m a k lâzım dır. § Kuru mantara benzer bir ilâç.
\N e şâ t Itfehâni)

(ruşnâyi) = Aydınlık ki . . ./ ^ 3 J (r e v j e 3j t e r k i b) =
karşılığı târikidir § Göztaşı, (k.) İnsanın ceset vç kalıbı.
ruşena taşı.
( rüşendân ) = Aydınlık
^ r e v i e 3i düzeh
bacası § Üzerine kandil ve mum
konulan şey. b â r) = (k .) Kılıç.
Jtız>j (röşenger) =«= Cilâcı.
J *J 9S *
- ' (revze^i f i r u ­/
z e re n g ) = ( k ) Gök.
33 tr* J J J*! j '
T11*. *. ;

K albinin kararm asından ancak ( r ö ğ )= Geğirme, ârüğ (m uh.).


gönül sahibine şikâyet et; ay­ • / «•
• ¥

nayı koltuğundan cilâcının (revğen)==Yağ: bütün hay­


önünde çıkar. van ve nebat cinsinin yağları­
(Şaib)
na denir (k .) din mezhep §
* ki * Gençlik.
cr" " (rü şin â s) = Halkça bili­
3\?J3J >3^' ö*3j —i*
nen ünlü kimse.
i£)J '«Ai- J) j & ‘
j/lj Cn-iJ ^ u-1'** 'j 4" Çerağımda zam anın yağı m in­
neti yoktur: kandilim de y a k ­
Güneş senin sayenden ünlü ve m ak için zam anın yağm a m in ­
muteber olmuştur; çünkü herkes net etmem; kulübem in aydın­
arkadaşı arkadaşla tanır. lanması için evim i ateşlerim.
(Kem âl ltm a İI) (K elim )
i**.j &JJ (revğen berîg rîh- İ *• f
ten) = Kumayağ dökmek (k .) <-r" *’-*■* ( rtîğ n â a ) «■= Kızıl boya.
neticesiz ve mânâsız iş yapmak Rünâs u-i'jj (ba.).
ve beceriksiz adama iş tevdi • ;• *
etmek. *1
(rû fte n ) «= Süpürmek.
\J‘ Ûlj'
y f if>>.jl fU.
A./, **■ t j i j t#— 1T
ıfj'y
E y fa k îh ! Bu beyhude nasihat - H âtem eğer sağ olsaydı senin
ten sana ne fa y d a olacak; niçin aşevinde başka hizm etçilerin
m ânâsız iş yapıyorsun. gibi y a ateş yakar, y a h u t k ü l
(N izâri)
süpürürdü.
('îfm et)
>r ( revğeni hud ) = (k.)
Kendi din ve mezhebi. ‘İT ’
Jr (revğeni feuş)=» Susam 4 ( r u g â h ) = Kitap dibacesi
yağı. Şırlağan=^.i jjj. § Elbise yüzü § Millet reisi.
« ijjij j (revğen refte) = Yağı
gitmiş (k.) gençlik gönleri geç­ u D (rü k eç) — içi, dışına uy-
miş yahut hayat ve saadetten mıyan, kalp.
usanmış kimse.
iV; j (revğen zebân) “ Yu­ . i
muşak sözlü, tatlı dilli, dalka­ f*J (rom ) = Orta Asya halkının
vuk. Anadoluya verdikleri isim §
ijJioij (revğeni kâz mâlî- RQyem*=benim yüzüm (muh.).
den)= Dalkavukluk etmek, al­ Lja ö#? j J
datmak. lT J-f'* r JJ f
&}j (revğeni mişrI)=Pele-
senk yağı. G öz y a şım askeri, kirpiğim in
ö h j (revğeni meğz) — (£.) yolunda n y ü zü m tarafına dai­
Akıl ve tedbir. m a deniz gibi hücum ediyor.
(revğenı)=Çörek, poğaça, (Şa ir)
gözleme gibi hamuru yağla yo-
§ Kasık tüyü = Rum, rüme,
ğurulmuş şeyler § Yağcı, yağ
çıkaran (Ar.) ,l«*. runb, ruılbe.
ciUjj (revğenıne) — Yağlı pek­
simet, poğaça, katmer [*]. ^ ^ (ru m âl)= Y ü z silinecek şey,
[*] B urhan ve Kulzum ’den gözleme ve lokması, kadınbudu denilen ham ur işi yi-
p o ja ç a anlaşıldığı halde, Âsim Efendi bu lû- yecek tâ b irle rin i nered en aldı&ı bilinem e-
g atin başına geçirdiği k adı lokması, namaz in iştir.
yüz havlusu § Yüz sürücü, yüz damarlarda kanım ı k ız ıl kök
süren. gibi dondurur.
(N izârl)
• •îfV „ ' • • *
^ (ru m î b e ç e g â n ) ■=(£.)
^ (reven c) = Bumbar dolması.
Göz yaşı damlaları.
t
• i >
*J J (ru h ) = Güzel huy, iyi hareket,
( r â m l h ü y )= (k .) Dö­ günahtan çekinme § Kâbjl’de
nek tabiatlı. bir dağ.
'• ' >
(rWmj z e n i r e cnâ) = (rü h en d e ) =? Kuvvetli ve
(k.) Güneş. boy atmış ekin. Aslı rüyende
*= bitici.
( r ü m ln â ) = Silinmiş, te­
mizlenmiş (Burhan, Nefisi, Be- ( (rfih în â , ru h în i)
hâr). (Naşiri) Ferhenglerde bu­ = Cevherli parlak çellik; bun­
lamadım, diyor. dan yapılan kılıca da denir.
„ . .*
Rühinyâ suretinde de g ö rü l­
müştür.
, (rn m l tu z e n g î) = . f
(k.) Gündüzle gece.
(rüy) = Tunç.
>
f.- C—~j Cy!; *■>
. (rün) = Sebep. ı».»J L —-C- > f’1»
* e * ' !•* > *.' ’ *
ıSvjj ( ‘ Cj)> Dudağının ya ku t, v vücudunun
(rnn&s, rü y n â s , rü y e n , rü - güm üş olduğunu bilirim . K al­
y e n g )— Boyacıların kullandık­ bin taş m ıdır yoksa tunç mu?
bilm iyorum .
ları kızıl kök, kızıl boya kökü. (S a d i)
j'-’-l' j C f * j i* S Cr.j § Yüz.
!>y- J? Cr.)j t? O-*- -”*J j\ oj? >" ıi)j Cı2:
l.-J
1 (iû-)*
Senin yüzünün çimeni güzellik
r> j~*. ö)- defterini açınca : sen y ü zü n ü
\tj *y gösterince gül, yapraklar m ı top­
lam aya hazırlanır: gül artık
Şarapsız, zerdeçav yaprağından
duramaz.
daha z a y ıfım ; çünkü zem heri, ( Yeğ mâ)
j ' - ' j - î ıf-^ « f i - iiSJ J> S tjj (rüyâ)*=*Bitici, nâbit— rGyân
^ İS § Mâzenderân’da eski bir şe­
l/W hir.
.Sen 6ir taşın yüzüne karşı 'o>j$ ıfjj ( röy âverden ) «= (k.)
utandın; ben A lla h ta n utanm az Y ü z gösterm ek, teveccüh et­
m ıyım . mek, yönelm ek.
(C am i)
ı§ Ümit. . V" **. f j f ıtiJ
Cr* •<*. ^ û*
tfjj 'j—f ar* cJU»j J-lt /
J>>.j jj ıfjj (ba.).
jU*fr
jAÎji tsjj ı ifi-ji JJ (röy ez âhen,
Seninle hiçbir kim senin birleş­ röy ez seng) — (k.) Utanmaz,
me üm idi olm ayınca a yrılık hayâsız.
duvarına y ü z çevirmek: ayrılık ûJdSCii ı jİüum t » (rüy efken-
ölüm üne katlanm ak daha iy i­ den, röy endâhten)—=(£.) A ciz
dir. gösterm ek, dilenmek,
('A (far) üü-ı tfjj ( rüy bâhten ) «= (k .)
Korkm ak, renk uçmak,
§ Peyda etmek, husule getir­
mek. ji y .\ (röy bedlvâr) -= Surat­
sız, neşesiz.
ıS j^ J»jl i» jl ıjl
ıtJJ i**.-*-' i/X »^fi j'jİ.* ii>J> »j'i j } j . ı>r
d ır
E y asilzade I A lla h için söyle, K aşlarını çatm adı, suratını as­
bu seçkin konuşm a arkadaşla­ m adı.
(Vehfl)
rını nereden peyda ettin.
• (SU teni) Jy.>s. ıttj (rüy ber dlvâr) = (k.)
Şaşkın, hayran, sersem.
§ Cihet, sebep: ezınrü =>= bu
sebepten § Rusten = ot bitmek j«_>te«î y Jl»" jy fs*j
l'yjj. ıfJJ Jt-,
ten emir.

>S>S tX -> Güneş, senin cem alinin nurun­


<*• o^-i jy .j £jj-“ öH yır dan utandığı için her ne tara­
fa gitse şaşkınlaşıyor.
CUrfl)
Sen o boy ve yanağınla benim
bahçemin süsü oldukça çimen­ § Her şeyden vazgeçip bir k ö ­
den selvi, daldan gül bitmezse şeye çekilmek.
bitm esin. -u-^v. Ü J c-ilJ \ y .Uj O»
j'y.v. <S)j >j/ y J-“ -j f -
§ Riya. -£«t
Felek, senin itibarın sayesinde pk *U \£JJ
yükseldi. Z u lü m , senin adale­ C S ’“”*V OJ^
tinden dolayı zulüm den v a z­ ^.fU
geçti.
A y tamam olunca eksilmeğe
(Zehir)
başlar. Kadehin şarapla dolun­
jo ıfjj ıfjj ( rüy bend, röy ca endişe et; ikbalin kem ale
pöş) — -ı-jj i ( (ba.). erince zevalinden korkm aya
ûu'Ia. ıfjj (rüyi hânedân) = (k.) başla.
Hanedanın en şereflisi. (Şâ'ib)
i»1» itjj (rüy dâden) = Yüz ver­
öju±r ıf,j ( rüy der hem ke­
mek, teveccüh etmek (k.) zuhur
şiden) = (k.) Yüz ekşitmek ve
etmek, husule gelmek.
çehre çatmak, kızgınlık gös­
bsj, ı>!; j' <0 * termek.
C** u-***-''* !>>/ ıi}j ( rüyi dil numüden )
jır
= Gönül yüzü göstermek (k )
//er yfeım şeriatın yazısın d a n iltifat ve mürüvvet etmek; bu
dışarı çıkm azsa ona, pergelinki münasebetle iltifat ve mürüv­
gibi her zam an başka bir m u- vet görmeğe ( rüy dil dlden )
za ffe riy e t teveccüh eder. denir.
(Kemâl)
r-. d **4
-**■> j*- x ^ ijjj
A-i 6 'j j U - A i çf V; tSi'" j» ^
•k*i çit»
JUi

O huysuz güzel, asıka y ü z ver­ Ş ifâ 3i ! K ıyam ette de teveccüh


m iyor. B ir öpücüğe kanaat el­ ve iltifa t görmem; çünkü belâ
tim am m a o da hâsıl olm uyor. diyarında her kim kaybolduysa
(Şair) ebediyen kayboldu.
(Ş i f â ’l )
>1 j f £.~j£ı
fi) U. ö-v if}j (rüy diden)=Yüz gör­
j* ' mek (k .) tarafgirlik etmek, ilti­
zam etmek.
£j/ nasipsiz ku la ğ ım ! E y m ah­
rum dudağım ! Ö m rün geçti de Jlr-, J^}J * . /
sana söylem # ve dinlem e tevec­
cüh etmedi: y a n i sende o kabi­
liyet hâsıl olm adı. Onun y ü zü parlaklıkta güneşe
(U rfi)
benzer diyen kim senin güneşi
(ruy der nuksân iltizam ettiği nazarım da tahak­
guzâşten)=(&.) Eksilmeğe yüz k u k etm iştir.
tutmak. (K âhi)
r_}f j 41,1-' jy- • t
■^.ı/ 0T ıStj
(ru y ln ) = Tunçtan yapılan
her şey§Peşeng’in oğlu Tus’un
Onun yüzünden gelen cefayı damadı tran’lı bir bahadır §
her kim e söylersem ona hak Efrâsyâb’m oğlu § Pirân Vise’-
verir. nin oğlu : bu iki&:ni Bijen öl­
(H u sre v )
dürmüştür.
■h- ısu (rüyi sebed) = Sepetin
vjLo» ISİJJ. ‘ \ J 3^ (Art* 4
yüzü (k.) seçkin ve müntahap.
C— O j 1? * «illi. C/ J>
j J*«< l<
Iİ.JJ >J>. otfT
y \ „)U. K ahrı rüzgârı harb m eydanı
Biz külhancılar süm bül ve nes­ cihetine esince, R ü y in in bütün
rini tanım ayız. B izim güzide vücudunda kan, k ız ıl k ö k gibi
çiçeğim iz ateştir ateş. kurum uştur.
(T â lib  m ili) (Ş ih â b a d d in )

c? •jhjj (röyin ten) =» Tunç vü­


(rS y e n f cutlu.
rSynâs, rüyenk)=> (ba.). jt£ ı oVj y f '»j»
jj—l j y j*
alS-
f5 w (rfiyi nesli Adem)
= (&.) Hazreti Muhammed Jj (6a.).
û>/ ıfjj (rüy numöden) == Yüz Isfendiyâr’ın lâğabıdır. Gûya
göstermek (k.) görünmek § Zerduşt afsunladığı için kılıç
Hâsıl olmak § Hatırdan geç­ ve hançer vücuduna zarar vere­
mek. mediğinden bu lâğabı almıştır.

»>*. V Jjjtf jijj f - j w-iu


jt ö' c.-i' cjıjj 4"
Dün gece A llahın em riyle bana
rüyada mübarek bir melek gö­ R ustem o savaşta bildi ki
ründü. tunç vücutlu o yiğ it tsfendiyâr-
(F irdevsi)
dır.
(Firdevsi)

tsfendiyâr’a yalnız Rüyin de


VVe gördün k i gece gündüz a y ­ denir.
naya meylediyorsun, orada gö­
rüneni bizden gizleme. f -J LT-Zjf'j »JA.
(Â ş e fi)
Harbde R ustem ve R ü y in 'in
savaşm a, çalışm a , kavgaları (reh') = Yol; râh (muh.).
onun gözüne oyundan başka
bir şey görünmez, y a n i onları
O* ÖV\ X
oyuncak nev'inden sayar.
(Şih âb) Uuü
§ Mide § Burhanı Kâfi', Cami', Eğer benim kanım ı arzu eder­
Nefisi, mâzul: işten çıkarılan sen hemen ayağının toprağına
memur mânalarına yazmışlar, saçayım.
Ferhengi Behâr mâzuli (Yeğm â)
(>*) beyin, sinir demekle, hiç
ai <j
münasebeti olmıyan ( mâzul)
kelimesini doğruya yaklaştır­
mıştır [*].
o» (rüyin diz) = Türkistan- A h u la r seni sahrada görürlerse
da Ercâsb’ın payitahtı bir ka­ kirpikleriyle yolundan çörçöp
ledir. toplarlar : yolunu kirpikleriyle
süpürürler.
X ". j 1 Cr
(C a m i)
»ti !>-**•-*•. J3 j y j j
,ij (ba.) § iü-j Resten=kurtul­
R ü y in te n i görmedinse padişa­ maktan emir.
hın yüzüne bak. R û y in d iz ’i
•t. i b*»» )j e j f
görmedinse padişahın kalesin­
den geç. lv
(Ş a ir)
Git, kendini sat da kurtul; m a­
,i-c&.İJ «,>• (rüyin hum, rü-
dem ki usta olmuşsun; kuyudan
yıne hum )= Küs: tunçtan ya­
sıçra, dedi [**].
pılmış küp gibi büyük davul.
( M evlânâ)

f*" «JHij ıtl>' r* jjJZj ı jâ&j ( rehguzâr, rehgu-


j -JV zer) = Geçilecek yol.
Z/ari boruları ve davulunun (rehnumâ.rehnumün)
velvelesi yü kseld i. = Yol gösteren, yol gösterici,
(Firdevti)
kılavuz, delil.
t ctüjıfl' (ba.).
[*] E le geçirm ek için pek çok u ğ ra ş­ '/ »yi » Cr.1 J J cJ f
tığ ım , h a ttâ H int hüküm darların d an Nizâ- •ıT*
m ’a varıncıya k a d a r tü rlü v asıtala ra b a ş­ M'iy
vurduğum halde üçüncü cildini hâlâ ele ge-
çirem edigim ve bu su re tle ik tib as şerefin ­ [ * * ] 1• J İ> J& »J > »J » j)

den mahrum kaldığım «Ferhengi Nizâm»ın ( 3J y »j < Cfii ı ; ı i l i >j < £> * j kelim eleri
bu huBuataki m ütalâasına m uttali olam adım . için râ h m addesine (b a .).
H ayır hayır, senin m aksadın (rehâ kerden) = Bırak­
beni bir hayra delâlet etm ek mak, terk etmek.
değildir, dedi.
(M evlânâ) jfL j>" j j 'jJ
ıfUU
ıf** »J k'c*-’ r**
o»î jjı'i l >ı ^jvj
t£-u-
D ünyayı, savaş deniyen genç­
lere bırak da sen ihtiyarlara
Sevda yolunda kayboldum . Ey y a k tşır bir surette ayağını çek.
y o l gösterici ! Yol göster; sab­ (N i ş i m i )
rım tükendi, ey yardım cı / eli­
* t*
m i tut. f ** (ru h âm ) = Guderz’in oğlu
(S a d i)
ve Giv’in biraderi,
J ö'> ‘i-4 t
cr^J u?jV İ ^
** ( r e h â v l ) *= Musikide bir
N aşir, ayrılığın gecesinde y o lu ­
makam = râhuvi.
nu kaybetm işti; yüzünün hayali
uine ona y o l gösterdi. ( rehber ) = Yol gösteren,
(N âşır)
> delil—rehnumâ.
* (ruh) «-» Rüh (muff.). Ruhbân A-Jl/ A j f JuOl İÖU
= hali düzgün, perhizkâr. C»— JAp j»
t?
J (rehâ) = Kurtulucu. D erviş her şeyden tecerrüdet-
J u j (rehâ’î) — Kurtulma, halâs m ekle m aksadına erişir; benim
qlma. a şk y o lu n d a yolum u kesen [*]
JJ.I JJ bana y o l göstericidir.
JîO d*.^* (K elim )
^>UX—
B ü y ü k m evki sahibi, azam etli ■İs*-) (re h re v ) = Yolcu, sâlik.
bir bey de olsan ecel okundan >jj c~-U.^ « T >jr. Jr-
kurtulam azsın. >r J*' j' trl
(Selmân)

J u J rjSİ fij -U yt' Erken kalkan yolcu kazandı.


JUL. K ervanın hareketinden sonra
Bugün dünyada fa z ile t sahibi uyanm akta ne fa yd a var.
(Sa di)
olan kim se kederden bir an
kurtulm uyor. [*] B urada yol kesm ek yanlış yoldan
(&Sfa) çevirm ek dem ektir.
Ferhengi Ziya 66
j*- ( rehrevâni seher) = eşek alacak kim var diye hay­
Seher yolcuları (k .) sâlikler, kırdı.
dervişler. (Cami)

(rehrevâni gerdün)=> A .
(k.) Seb’ai seyyare, gezeğen , (rehi) = Hizmetkâr, bende.
yıldızlar.
»-1-*<j_L js
\ a>j
J (reh zen )= Y o l kesen, hay­
dut, şaki. Hizmetkârı yükseltm ek istersen
onu tedrici olmıyarak büuütme.
(Eıedi)
*3^ »i. JT •* " ö *' ıj. I* * 'j

§ Rehîden yahut resten masta­


Bizim yanım ızda seferin fay­ rından muzari muhatap
dası sermayeyi elden çıkarmak­ (&a.).
tır. Bizim yolum uz yo l kesici- *• *’■ ^
siz olursa emniyetsiz olacak- ^ ( rehîden ) = Kurtulmak,
tır [*]. halâs olmak= resten.
(K elim )
*• " *yr> j*
J (rehşe) = Tahin dediğimiz,
üğütülüp küspesi ayrılmış su­ l'ly
sam. Varlıktan kurtulan zümreye fe ­
lek, güneş , ay secde yani ta­
^ (rehjfuşây) = Meliki ay­ zim ederler.
ların on yedinci günü. (Mevlânâ)

j' j>V>JjLi* (Ne ^


rehgüy ) = Hanende, ıjTU
mutrip.
Kendi karanlıklarından kurtu­
t -
lursan bütün dünyayı nurlar
(rehni) = Serendip dağı, kaynağı görürsün.
( H â tif)
Q t*
(re h v â r) = Râhvâr.
j' j\fj» o-aI" iSÜlı ( r e y ) «= Sebzvâr’a yakın bir
jf, ıfv*- ^ köy (ba.).

Pazarda kendi için rahvan bir (rî) = Rısten—pislemek mas­


[*] R ehber'deki n ota (ba.). tarından emri hazır,
J». »jli »i 1
iSj1 İ)jr c ^ lY jls û j ( r e y ^ ân i tâ tâ r î ) _
J&z\j t£“JÇ‘ L>^ X
<Si? <fs.} ç1 Fesleğen envamdan lâlei hataî,
frengî fesleğen dedikleridir; hoş
Mecduddin, pintiliğinden kum ­ nazar da derler.
runun darıya saldırması gibi * * ' • ı ’ *.»
saldırıyor. Eğer bütün Kum ijb ( re y ^ â n i d âvüd ) =
ahalisi böyleyseler, arkadaş! Mercanköşk: bir nevi fesleğen.
K alk da bütün K um ’a pisle. Doğrusu merzengûş (Ar.)
(Şair)
* I * *• *1 ’ ^
(-r" (rlb&s) = Tadı mayhoş bir -•* (re y ^ â n i z e rd ) = (k.)
nebat = (ba.) * Güneşin parıltısı.
j f S «J
l/V.j ûjt S -WrfV (rîh) -= Sıvık ve sulu pislik.
«iiU» mjİj (rihin) = Sürgün hastalığı­
Ş a t suyu tatta kevser gibi nere­ na tutulan insan ve hayvan.
de olur. Kazayağının tadı ri- ^
bâs'a nerede benzer. Oji j ü j* y?
(Hidâyet) S*)j
Sürgüne tutulan bir öküzün
(reyebed) = Horasan dağla­ hali ötekilerine geçtiği gibi bir
rından (Kunabid) in eteğinde bulaşık olur k i bir şehri bulaş­
bir ovadır ki tranlılarla Turan* tırır.
(Radekl)
lılar arasında orad^ Iranlıların
• t
galebesiyle neticelenen bir mu­
harebe olmuş; Iranlılann ko­ (r ll|b în ) = Bir nevi cacık.
mutanı ( Güderz ) Turanlılarm • a
komutanı (Plrân Vlse) yi öl­ (rlh te n ) = Dökmek.
dürmüştür.
öl'U. jA*
!>y-
(rîçâr, rlçâl) = Şe­
getirdikleri katık; sonra lügat yazanlar d a
kerle kaynatılmış meyva tatlısı,
k o y u n s ü d ü n d en yapılan her şey demişlerdir.
reçel, murabba [*]. R e şid id e şu ihtilâftan anlaşılıyor ki her
[*] Lügatler, Fara ta y u m u ş a k peynirin nevi âçâra riçâr denir diyor. A sım E fe n d i
içine taze süt d ö k erek çöreotu ve başkd d e cacık, salata, tarator gibi m urabbalara
baharat ile karıştırıp yaptıkları; Irak’ta ıtlak ederler demiştir, jljT (b a .) § Ş ir â z 'd a
elm a, ay v a, kuru u z u m gibi meyvaların karışık söz söyliyen k im seye J t & j ve
usarelerini p e k m e zle kaynatarak m eydana j l £ j ) derler.
Can ve baş nakdin i cananın ı£O ^ iUj
ayağına saçm ak , ağlıyan gö­
J\ü
zümüzden onun m ahallesinin
toprağına kan lı göz y a şı d ö k ­ Gönlün, kerem zam anında inci
m ek isteriz. yağdırıcı deniz; elin, cöm ertlik
(H u c e n d i) zam anında elm as saçan bulut­
tur.
(K âânı)
(r l^ te n î) = Saçı, (Ar.) j a .
§ Cür’a : kadeh dibinde kalan
JiSC» J j t f J sızıntı.
f\y lü fj
Kirpikten şevketli padişahın
ayağına inci saçıları saçıyor­
du. M adem ki sana â şık olup can ı­
( H a sre v )
mı fe d a ettiğim i biliyorsan ; bir
gün bizim için y a şa: bir günü­
(rîlje r) =* Bir nevi panzehir. nü bizim le geçir ve bize bir
cür'a gönder: azıcık iltifa t et.
MI (H âkâni)
(rld e k ) = Delikanlı hizmet-
'kâr. § Kırıntı, ufak parça. ^}>.j rîz-
• + bîn= mikroskop.
(rld e n ) = Pislemek. yj >H
ı_
>.j >.j 6 ' j **•
u-* jr. J1
ı/lti

İskender, ona bir keskin kılıç,


Onun işi, nefsini beslem ek için yüz kervanın vücudunu parça
gece gündüz yem ek yahut .... parça eder, dedi.
m aktır. (N ifâ m l)

(C a m ı)
§ Nimet § Istek.Tuhfetulehbab,
bu iki mânaya (>) yerinde 0)
^ (rlz) = Rihten = dökmekten yazmıştır. Burhan, kadeh mâ­
emir, (Isfa. muh. vas.). nalarına da gelir demiştir.
y j ■»•'j y f

j.)»\ ıy uj
,/U»i ( r l z e ) — Kırıntı, döküntü.
Gözün keskin ateş saçarsa ona C m J ll • Jj İJ < U j

benim göz yaşım dan su dök. J51»! ou ila,'» û 1.j ’ f


(N işâ m l)
Zam anenin kerem i; senin kere­ yorum ; kaza ve kaderin takdir
m ine nispetle bazı defa diş etm ediği rızk erişmiyor.
çöpiyle dişinin dibinden çıkar­ (H âkâni)
dığın ekm ek kırıntısından a z­ § İnişli yokuşlu yer.
dır.
(Şair)
(rlje k ) = Suç, günah.
j ( rîze’i sîmin ) «= (k.)
Yıldızlar.
«-T-** (rl*) = öfke.
a,^ •j'.j
J V >y- ^rUs. öWr
ıfj'y
A ltın çörek (güneş) şafağın
N e vakte kadar günahsızların
lâ 'l renkli sofrasında gizlendi. kanına girmeğe çalışacak; dün­
Yeşil sofranın (gök) yüzünde
y a y ı ne zam ana kadar kendi
güm üş kırıntıları (y ıld ız la r ) öfkesine fe d a edecek.
göründü: gece oldu y ıld ızla r (N ixârl)
çıktı.
Ç A m ld i L ü m e k i) § Lâpa ve keşkek’ gibi şeylerin
üstüne dökülen yoğurtlu ter­
biye, keşkek ve sair hububatın
(r îz l b iriz ) = (k.) Mer.
hamet et. koyulaşmadan önceki hali §
Rişten—eğirmekten emir, (Isfa ,
>* u*:* tf* m uh. vas.).
li» jl ıi\»U. Jj.,. jj tîj.j
J'j j*

E y rahm etinin fe y z i , âsiler ipek eğiren kocakarı kulağına


hakkında cari olan A lla h ! inci takm ış.
H â k â n i'n in kalbine saffetle (Ş a ir)
m erhamet buyur. • «•
(H â kâ n i)
(rîs te n ) = Pislemek.
X
C?—tj '•‘j* &xr
• V (rîj) «= Arzu ve heves.
■W ji j *ts~>
±~j'\t Li* S ‘kiJSJ M adem ki burada yaşam anın
j,'6U. çaresi yo ktu r. B öyle eve pisle­
A rzu ve heves çeşnisinden ağ­ m ek lâzım dır.
zım a u fa k bir parça erişmez:
ufacık bir isteğim e kavuşam ı­ § Nevha ve feryadetmek.
J - v -ijio j 'j SC
Canının başı için yaralı gön­
-Ali—»J *>„J* lüme ayrılık y ü k ü n ü koyma;
çünkü bir sivri sinek bir değir­
H epsi baştan başa inliyerek men taşını götürmez.
ağladılar. Bu kötü talihlerin­ (Sad î)
den dolayı 'hepsi feryadettiler.
§ Ris’in ikinci mânasına da
(F ird evsi)
gelir.
§ Dalmak, batmak.
^ J.U (rişbeçe) = A lt dudağın
» Iİ.İ-- yi ^ altındaki toplu kıllar, bamteli
c* -!.j -t lı \j illi
(Ar.) «î.ie.
«/■ jui-y-k j-u (riş bedüğ sifid
Bugün hürm et sahibi olan her­ kerde) = Sakalı ayranla ağart-
kes yarın kara toprağa batsa mı5-
gerektir. . 3/ x.u u-î j= j .ı j ( riş der âsiyâ
( S a d i) sifid k erd e) = Sakalı değir­
mende ağartmış (&.) tecrübesiz,
( r is m â n ) = İplik. bilgisiz, gafil.
ySji •v'.» f„ S jt ^
w—> fjf £»*-W Jl.6* u’"’--*
1

ij-U-» (ba.). H a v f ve rica evinde kim se se­


nin gibi sakalını değirmende
ağartmadı: dünyada senin gibi,
j ( r ls îd e n ) = Eğirmek. kim se g a fil davranm adı.
(Cam i)
t

<-r î,'> (r iş ) = Sakal, tüy. (rişhend) ■ ■


= Sakala gül­
me (£.) istihza ve alay etme.
u-U ^
öW„l .uç J-iji ^;L. r>U- i i j
j-c^ı jır iJ J’ j J

tV
K ar m isafiri, ansızın kapı ve
dam ları kapladı, sonra da ev H izm etçi birkaç uygunsuzun
sahibinin sakalına yapıştı. yanm q gitti. S o fin in nasihat
(Kemâl Ismâ'İl) ve tavsiyesiyle alay etti.
(Mevlânâ)
§ Kahır ve öfke § (İmale ile)
yara, yaralı.
^İI ,v_l_

tA ij J v . / cK ^
Ij^JL^ı >,-v
Her m akbul olm ıyanla uyuş-
malıdır; çünkü ahmak eğlenme­ IJty. ‘rfjii' İJ-J
1j i j f * &
ğe lâyıktır.
( N ifS m t)
Jj j i t
iKs-lJ (b a )- Yünlü hırkam ı şarap şişesine
juı» ( rlş derdesti süzgü yaptığımdan dolayı eski
kes! dâşten)=Dilimizde, saka­ sofuluğumu öyle h o rla d ım ki.
lını başkasının eline vermek, (Hân A rza)
yani onun emri altına girmek (rîş gâv) «■= öküz sakallı
dediğimizdir. (k.) ahmak, olmıyacak şeylerle
» jtl (f jJ » J»
vakit geçiren: bir adam çocu­
ısA* ırlJ ğuna sen hic rlş gâv oldun
({•İM mu diye sormuş. Çocuk rlş
gâv’ın mânasını bilmediğini
Her kim bir dilbere gönül ve­
rirse onun emri altına girmiş
söylemiş. Babası rlş gâv sabah­
leyin evden çıkarken bir defi­
demektir,
CSa'dl)
ne bulurum diye hayallere da­
lan kimsedir, deyince çocuk
1 M ben yaşadığım müddetçe hep
(rlşi feük) = Sıraca il­
leti (Ar.) j.jiiLı.1». rlş gâvım, diye cevap vermiş­
tir.
j-iı (rîş \çâ±I) = Kadı sakalı l»
(k .) şarabı süzmek için şişesi­ jfrf* f j y ytij
nin ağzına bağlanan tülbent. »/W-
U J .lj tftjjr ıjJ ' g-A »jU- Araştırmada zahmet ve meşak­
»jl» A*S- jitf J .lj ^ kat çekmeyip de define ümidet-
i-f mek ahm aklık olur.
(Cam i)
H iç kimsenin zabıta memuru­
nun sakalından korkusu yokr
cr«-> ( r lf k e n d e n )—Sakal
tur ama şarap şişesi devredil­
yolmak (k.) faydasız ıstırap
diği vakit şarap süzgecinin
çekmek.
kıum eti vardır [*1.
•j ı*'.*• î»1» öt>.
_______________ (Âfefî) »j- »jU* b f f ÛJısf J4j
[*] Â ş e fi b u hicvi K â z ı Âfem edi Siatâ- f'.iU-
n i h a k k ı n d a löylem iş o d a (öyle m uk a b ele
etmiştir.
Gençliği ziyan etmişsin, şim di
>=*■-*».)'“ */. »J1* i r 1/ - J- U
müteessir olmakta fayda yok.
(Hân 'Â lem )

Kadı sakalının ayık ve tarho/ nazarında Ml’ *ı


hürmeti vardır, kim tenin yanında itibarı , J ( rly m fil ) = Hamiyetsiz,
olmıyan tenin »akalındur. deyyus.
Yanağım senin renginden renk
(rlşu ) = Büyük sakallı. alm ış, gönlüm senin zülfünden
bükülm üştür.
Ç U nfuri)

§ Parlak ve nakışlı kumaş.


işitenle susanın, köse ile büyük
sa ka llın ın fa rkı ı/oktur.
(Şa ir) Juî• jUc£ jj»
+ ıSj^P-
(rişe ) = Saçak, püskül ve P arlak, nakışlı kum aş üzerine
ağaç kökündeki saçak. koku satanların tablası dağıl­
f c>j^
m ış, dedi.
('U n fu ri)
c.^^1 [*] »jx- J
l*Aİ § Yaralanmış, mecruh.

Sidre ve tubanın niçin kökünü


koparıp da neden asma dikm e- C r J ( r i i ) — Kin ve nefret ^mâna­
d i diye cennetin hazinedarına sına âriğ muhaffefidir.
şaşıyorum .
( Y eğm â)
£İj »Lt J-fc , y j\ aj'* I^
§ Rişte hastalığı [**] im j (ba.).
O /• Keskin kılıçla dünyayı d irilt­
ç j _ Dökmek § tim , y a n i müessir sözlerim le
Boyamak § Yaralamak. cihana can verdim . Padişahın
gönlü niçin benden nefret edi­
^ t*?s yor.
( Firdevsi)
Sen de benim yaram a tu z ek­
§ Râğ =* Çayır kelimelerinin
me: beni bir kat daha müteessir imalesi.
etme.
(Sadî)
JJ* ^
^ (r lş îd e ) = Sarığın saçağı
§ Boyanmış, renk verilmiş. M ahm il, m aşuktan; sahra â şık­
f-J lardan hâli kaldı. D ertliler d i­
j' (*» yarında bir kapı ve duvar: isti-
S S*1* nadedecek yer hani.
[*] ‘ j.jl» “ iki m ukaddes ağaç.
[**] R eşid i bu m ânayı (H e lim i) den •llV
aldığını söylüyor. Ö nsöze (ba.). r (rîg&l) = Kadeh.
<4* ^ J lij y OiCt
JUlj Al lltf> j' 4<l
& *' ( r lm , r lm e ) — irin, ce­
lTjJJ
rahat, çapak.
Z-â/e açılm ış; sen kadehi aç k i f j (rîm âhen)=D em ir boku
lâle devrinde daim a elde kadeh (Ar.) j.jJ-t i- i.
bulunması iuidir.
( R âdeki ) i>jç^ &}j u
fJ & A î ,y » î f_j) JİU -l ‘^ 9 1

JlSU.
(r *2) = Kum (A r.) j-j.
H ârüt ile birlikteyim , sazende
j> j j JU
kadınla tabiatım ız birdir. Zah-
ı/lii h â k ’in y ıla n ı, dem ircinin demir
bokuuum.
A ltın ın arasına inci karıştırıp ( H â k in i)
Zengibar ahalisine kum gibi
dokuyordu. ^.j (rım in) = Cerahatli, irinli
(N işim i) yara. Sonundaki (n) nispet
§ Talih § (k.) Zerre, edatıdır.
o'jj iftJ (rîgi revân) = Kumsal
yer: rüzgâr estikçe kumlar su (r lm â r ) = Bir nevi lâtif ku­
gibi dalgalanıp akar görünür. maş yahut elbise. (Nâşırî) so ­
s -4*-y a»- j*. nunda (r) yerine (d) ile rımâd
y Âscy o'jj 4?j demiştir.

.Söz den izi, seni birlemenin


( r lm â h e n g ) = Sinirli
teşnesi, akar kum , sana ham-
yaprak denilen nebatın kökü.
detm enin tespihidir.
( F e y tı) • -

-* (r îm e n ) = Hilekâr. Bu mâ­
.JİJ İİlj > ( rıg zâde, rîgi
nada ya (rîvmend) yahut (ehrı-
m âh i) — Kum balığı: bir nevi
men) muhaffefidir (ba.).
keler (Ar.) jjüî—
< j (rıgâ) = lîTij.
(»-İv) ==« Hile ve afsun.
( r l k â s e ) = Büyük oklu kir­ j>mj} C*«îjj
pi. Doğrusu jikâse dir (Reşidi).

R iya ve hiledir, şeytanın insan­


(r lld ) = Kalye taşı. Bazı lü­ dan kaçtığı gibi kaçıyor diye
gatlere göre eşek marulu de­ onu zemmederler.
nilen bebat .
§ Keykâvös’un oğlu de
derler. -7T - i( (riv en c n ) = Ağaç kurdu.
-

’* r
c r’ ^rJ (r *vâs) = j.L j (ba.) § Riya (rîvend) = (Ribâs) m kökü­
ve nifak. dür; mualecede kullanılır, a-yj
dTjjji j.J J 'f r-ri Oi tfl (ba.).
*
«-r"l_y.j ı>.* *Tl' t>> öl**-
*
•U^ d
(rlve) = Rîv § .y j " (girlve)
£y fe le k t Utan, bu hile n e t muhaffefidir. Girive = dağa
vakte kadar1 ey cihan! Tövbe benziyen tepe, bilân.
et; bu riya ve m ü n a fıklık ne
vakte kadar /
( M ttü d Sa‘d) (rîh ) = Çorak toprak § Düş­
künlük, biçarelik.
(rlvâz) — Adalet (Burhan). •*
(r lh ld e n ) == Düşmek, yu­
(rlvcâm) == Şehvetin ke­ muşak toprak yukarıdan aşağı
silmesi, lezzet almamak [*]. dökülmek, aşınmak, çökmek.

[*] M ütercim  sim E fe n d i ( 1/ j! ç-r*jl jl ) yi, «Butlan-ı şehvet m&nasına-


dır kİ, nefsi iktisab-ı lezzattan lecr ve m en*den ibarettir» diye tercüm e etmiştir.
* M* • :
' (z) = Farsça elifbenin onuncu ( J' ( z â b ğ u r, z â b g u r )
Arapçanın on birinci harfidir. = Bir kimse avurdunu şişirip
A rapça yazılış şekli (j) ye ben­ eliyle ona vurmak suretiyle ses
zediğinden ayırdetmek için
çıkarmak; o ‘ sese zort ve ses
Arapçada .1; (zai muceme)
çıkarm ağa zort vermek denir.
— noktalı o) ; okunuşta (i) e
benzediği için .1; (zai hev-
vez)= h evvezin (>)si denir. Eb­ (zâbul) = Afganistanın güney
cet hesabiyle yedi rakamını
kısmiyle Bulücistânın kuzey kıs­
gösterir.
mına verilen isimdir ki şimdi
Bu harf c, ç, s, ş, ğ , f harfleri
yerine de kullanılır : A fgan ile Bulücistân arasında
Erz = ere = kıymet, Bizişk = taksim olunduğundan bu isim
biçişk= h ekim , eyâz ■=* eyâs = kullanılmamaktadır § Musikide
Gazne’li Mahmud'un kölesi, ze- bir makam.
lük = şelük = sülük, zeğend *
feğend = sıçrama. * lv ' »’•
J ^ z âç e ) == Yeni
doğurmuş kadın, loğusa.
(zi) = Mefulünbih edatı olan ;.ı
muhaffefidir. ji (ba.). * •*

ti''

A slanla mücadeleden korkan


ibadeti seç, taate meylet; sen­ bahadıra loğusa kadın, de; ba­
den k u llu k , A lla h ta n rahmet.
hadır deme.
(Nasır)
(Ebülmu eyyed)

(zâb) ■== Sıfat. G öz = çeşm y • \ * * »


§ Çeşm e = çeşme (Nefisi) §
> â^<
jj ^ ij t ) »-v ^j (zaç
, - _
su -
r, za-
Pişdâdilerin onuncu padişahı. ç e sü r) = Doğum derneği.
tiyar, salhurde. Zâdhust az yiyen
c r ^ (zâhul) = Zakkum ağacı. mânasına da gelir.

*» 1 ’•
(z â h ö riş) = (ba.). ^ (zâd serv ) = jijî « }J^ 3i;î
(ba.).

^ (zâd) = Azâd (m uh.) = hür, ** * l ■


serbest. f ' *^ (zâd fn m ) = Efrâsyâb’ın
-A- w—*y ;
baba yahut dedesi.
lJ il.) 4 >1 j\

5 J ( z â d m e r d ) = Cömert,
Ş im d i azat selvi, y e şil giym iş, himmet sahibi: Âzâdmerd den
sarhoş gençler gibi bahçede rüz­ muhaffeftir.
gârdan salınır.
(Ferruhî) •• +I•»
(zâd en ) ==■ Doğmak, doğur­
§ Evlât, zürriyet § Zâden =
mak.
doğmak, doğurmaktan mazi ve
6 *V) «yj
mastarı tahfifî. jJ> <».1 »j . Jt*
(Sj*' «ili ı f L " e**■
> iv ,.
\j fl» jâU j>jç\T Doğurm ak zam anında gebe k a ­
dın nasıl ferya t ve figan eder *
E yyam anasının senin gibi bir se E fen d i öyle gürültüye baş­
oğlu doğduğundan beri feleğin ladı.
ik i ka t olan beli doğruldu. ( M evlâna)
(Sadi)
»>»'j ı >j)>\j (zâdbüd, zâdubüd)
§ Zâde (muh.).
= İnsanın varı yoğu, tamam
* 'i * — 11 J ; sermayesi § Yurt.
il &
» > „*» 'j a .‘ U ' ^ I jj* . J j

lif
A d e m oğlunun âdeti budur :
H akkın nurunun m enşeini k im ­
uzak düşeni geç hatırlar.
(D eh le vi)
se bilmez.
( MevlanS)
§ Yaş. Yaşlı kimseye (bezâd
rs.>0 (Zâdböm, zâduböm)
berâmede) denir.
«*= İnsanın doğduğu yer, yurt.
^ * I*. • * * I*. * * * ’.
J p -» j ‘ J jr * \ 6 lj (z â d . U-J*-3 «S»-*" ö ^ * - »•»'A öT
£*.\ıtVj J-iy- (j.i*jj*
| n , z â d h ü r, z â d h û st) = İh­ lf JU«.
D ünyada isteğine kavuşm tyan • r-
kişi, kendi yurdunda gariptir (zâric) = Kadın tuzluğu de­
ve tanınm am ıştır. nilen nebat.
(.S a d i )
*» 1 . ’•
(zâde)= Evlât, zürriyet, zâd. (zâr huriş)=Az yemek
jI.\l u\j (zâde’i hâtır) = Fikrin yiyen kadın (Ar.)
doğurduğu şeyler.

söz.
:>>j (zâde3i dehn) = Kelâm, ^ ,Iârdu,tl
zâr d o h a ş t) = c ^ j j (ba.).
U\j (zâde’i şeşrüz) •= (k.)
Dünya.
•£.s îı'j ( zâde’i mirrih ) = (k.) (zârğeng) = i&i\yj(ba.).
Demir.
* \ ı1*
*(’• « jb * ( S j j (zâre, zârl) = Zillet
(zâr) = Bir şeyin yeridir ki o ve hakaret § Ağlama ve inle­
şeyden orada çok bulunur. me.
Lâlezâr = lâlelik. Gülzâr =
güllük. Kârzâr = harb mevkii. • ı' *j’.
* J ( zâryâne ) ■= Ağlama ye
jlj» jj—J
inlemenin sebebi.
jl 0Iİ3 tsy, ^
j'j ’tfj'y j’ j!< *3-—j
t. ’ıfjlj
B ahçeyi seyre ve menekşeliği ıfj'y
dolaşm aya gittim ; her m enek­
S evg ili! B izim ağlama ve inle­
şeden bana yârin zü lfü n ü n ko­
m em izi ve sebebini n a h if ve
kusu geldi.
(V tg s i) hakîr N izâri'den dinle.
(N izâr i).
§ Zayıf ve nahif, hakîr. Bu •tP f
mânaya nizâr muhaffefidir [*] (zâzâl) = Dağ kırlangıcı de­
§ inleyici ve inleme, ağlayıcı nilen siyah bir kuşçağızdır ki
ve yanık yanık ağlama. yere indiği zaman bir daha
uçamaz.
(zarageng) —
*1 m'"
J (zâzil)=Süzgü denilen kab-
dır üijVi ı^^jı ı^ıj^ı t
(zârtuşt) = c^Sjj (ba ).
da derler.
[*] Z ayıf ve nahif m ânasına nizâr ile
b irlik te iradolunup zârunizâr d en ir. Y alnız­ s* V. > V-
\j t j U f i j ( ^ z â a te r f
ca istim ali g örülm em iştir (Ğ iyâa).
z â n s te r , z â n a ü te r) = Az o § Ok yayının kiriş geçecek ye­
taraftan, yani az öte, yukarıca, rinde olan sargı. Dilimizde de
aşağıca, ayrı mânalannadır. zag denir.
»V-/, •>. '/İT
j-ûj y 6^+j. -i-ü
J'-'j *-î*- ıf' (jü-j*- JÎjtJ'.l ö'v.j
ıiA ’
Güneş kendini muteber sayarak K em anın iki sargısını kirişe
senin y a n m a oturdu. Felek geçirdi. Zafere m u v a ffa k eden
gördü de, ey şaşkın, uzaklaş Cenabı H akkı andı.
dedi. (F ird ev s i)
(Fehrî) § Musikide bir makam.
j * f s s JrJ’ «--• ı j*- X Kalem hakkında :
'** fte jj.. »A>
öW^ J-i o jl f trlji- ıtLij £0
J<" J»- i'Mıll. jl

K âh bahçe kuşu gibi seslerimiş,


Yaşam aktan m aksadım senin
zâğ m akam ından bülbül nağ­
rızandan başka ise ik i âlem de
m esini terennüm etmiş.
beni hiçbir şeye m u v a ffa k etme. (F ird e v s i)
Yarabbi / Eğer senin rıza y i İlâ­
ûlj £tj ( zâğ zebân ) = Karga
hîne m u v a fık ise hak olan nü­
dilli demektir ki atı medihte
büvvet hanedanından ik i cihan­
kullanılır § Bedduası tesir eden
da beni uzaklaştırm a.
(Nâşır) kimse.
. l- £ij (zâği siy âh)=(/:.) Uğur­
• C9 »
suz kimse (Vehbi).
J (z&sten) ==> Doğurmak.
•% * *r
(zâgic) = Zâğ.
t } ^ (*«g) = Karga. u*İj} <11 ^^ ıjjt
y Jiyl* öT jlîU.
asij
•**/" J 'ij ■*•*'.>
jüU.
u- trl»»
H â k â n i! Senin yo lu n u taki- Dolap, cefakâr feleğin elinden
bedenler: açtığın çığırda sana bu şaşkın gönül gibi daim a
benzemek istiyenler kargadır­ feryadeder. Ey gönül! nâle et
lar; karga, kekliğin gidişini k i çim enin bülbülleri g itti de
özler: hareketini taklidetm ek gülzarda saksağanla karga yer­
ister. leşti.
(Hâkini) (Dervif Seki)
\ - . '-I.
^ J (zâğ er) = Kuş kursağı=vL (z â k u z îk ) = Çoluk ço­
(ba.). cuk § Harıltı gürültü.
r ,. ■
* t *f-
( z â ğ n ü l ) =» Kargaburnu ^ (zâg) = Karaboya. Muarrebi
denilen bir nevi kazma. Z âğ = c'j-
karga. Nöl=burun. Türkçe lü­ ,*1U. <>-_j Lji (j**'
gatler kargaburnunu tarif eder­
ken ucu sivri bir çeşit kısaç
demişlerdir § Bir çeşit savaş B a lık suretine denizle toprak
aleti. Behârı cAcem, kcrga bur­ m üsavidir. H in tlin in rengine
nu gibi burnu ince ve ucu sabunla karaboya birdir.
keskin oktur ki onunla cenk (Şair)
ederler, bazı defa da yeri ka­ Zâc birkaç kısımdır: beyaz kıs­
zarlar demiştir. mına Farsçada zâci sifid, nek,
IzStiy >y & Mj f-» zeme; kimyada sülfat potas,
jiy S j.4? Arapçada şebi yemânî denir.
jik O (ba-)'
M urdara gaga açan: pisliği ga-
galıyan karga değilim , ucu ke­ ^ (z â g ân ) «= Kazvin'e bağlı
senin başını açan bir aletim : bir kasaba.
herkese para dağıtırım.
( M iri ilahi) •Jj’-
- î|\ • J (*âl) =K ocalıktan saçları ağar­
J (z â ğ u te) = Şamdanın mum mış olan ihtiyar. Çok defa ko­
dikilecek yeri § iplik masurası. cakarıya denir.
•• y , *4^ İJ * r !>}*■ j 1
[* ] J l j J.J
^ (zâğük) = Evvelce kurşun
yerine kullanılan topraktan ya­
Bu, kaşları ağaran kocakarı
pılmış mermi. (ba.).
(d ü n ya ), bu süt verdiği çocuk­
lar ölen uğursuz ana; gocukla­
^ (zâfe) = Kirpi § Yabani sar- rının yürekleri kanından y ü z ü ­
mısağa benzer bir nevi nebat. ne k ız ıllık sürüyor.
( H â k â n i)
j .*t (ba.).
J (zâk ) = Çocuk, yavru.
I*] U>“"1 S " ) uj * - o ’J^Tj—» <!a meme,
. (zakdân) = Çocuk yatağı, leri k ararm ış diye tercüm e edilm işse de
j -j rahim. uygun değildir.
§ Rustem’in babasının lâğabı- Jo <v ^ J 'j (zâli mustefya-
dır, çünkü anasından tüyleri ze„ zâli müsiyeh)=(jfc.) Dünya.
beyaz olarak dünyaya gelm iş­
tir. O na zâlizer de derler. Zer,
mecazen sim —= gümüş mâna­ (zâln) = Sülük j j (ba.).
sına da gelir.

^ J'j'. J# (zâln k )= T o p rak mermi j)>i3


J-t j 1 g? jC.İ (ba.).
b\Ja5
* !’•
Cenabı H ak, ezelde, senin k ılı­ f J (z&m) — Şimdi Nişâbür deni­
cını Zâl'e gösterdiği için k ılı­ len memleket [*]. Hindistan’da
cının korkusundan Z â l’in başı, Gazneli Sultan Mahmud’un av­
daha doğmadan ağardı. landığı yerdir.
(fCefrân)
*.ı’ * -ı’.
jjri jij (zâl ebru) = Hilâl (yeni (z â m e h râ n ) = Zehrin te­
ay) itibariyle gökten kinayedir. sirini gideren bir nevi ilâç.
J l » l a J ' j ı U »j J o < s ı} - 4 i- J l j ifJ * J l j
• i*’
( zâli bed ficâl, zâli recnâ, zâli
5 - J (z âm y âd ) — Şem sî ayların
sipıd ebru, zâli cak!m ) ■- (&.)
25 inci günü ve o günü idareye
Dünya. memur sayılan melek.
j j V -hi-s* «JU (zali sersipldi si­
yeh dil)= A k saçlı, kara kalbli * \'.
(z â m lm ) = Büyük bir nehir.
ihtiyar (k.) dünya.
ı tJ'j îj\
1
V
^ J (zânn) = Diz.
üttU
< İJ ,_,T i£*- 3>
B u dünyayı terk et.
(Hâkini) '
v'*" C fi't
ı/lti
§ Şefkatsiz kimse.
İ k i mem esi suyu çıkm ış tulum
*-İj j y 'j i j (zâli kuz puşt) — (k .)
gibi; dizinin kuvveti, vücudu­
Felek.
nun harareti kalm am ış.
Jo (zâli kufe) = Tufan, evi­ (NifSml)
nin fırınından çıkan kadın.
y j Shu, jjij dâru gibi kısaca
jı j (zâli medâyin) — Nüşır-
okunduğu da vardır.
vân’ın saray yaptırdığı arsa
içindeki evini satm aya razı ol- [*] (z â m ) 1 A ra p ç ala ştın p c i m d em iş ­
mıyan kadın. ler (N a şiri).
J lb j \j t l«bI
»«>0 JC/V
«fj.
H azreti Peygamber yü ksek ses­ M im ar, bedenleri m ünasip y a p ­
le, tevekkül ile beraber devenin mış; geçme köşkler tertip ve
d izin i bağla; buyurdu. tanzim etm iştir.
(M evlâna) (M e v li n â )
§ Kerpiç parçası.
«f ?\j (zânü tâh kerden) =
t
tki diz üstüne oturmak. • "T
jj/'.ıJj-.j ytj ( zânü reşedgâh J (zâvcr)*—Hizmetkâr § (Züh-
kerden) = Dizi rasat yeri yap­ re) Çulpan yıldızı. (
mak (k .) fikre dalmak, merak
etmek, kederlenmek. t S l j ' j j J i 1j
9
c -jy[j (zânü zeden) = Diz çök­
mek, edeple oturmak. Gül, feleğ in u fku n d a k i (Zühre
ve M üşteri) Ç ulpan , Erendiz
y ıld ızla rı gibi bahçe evceğizin-,
* J (zan e) «= Ocak çekirgesi. den dalın üstüne yü kseldi.
• # \ (Evhedi

(zân lc) ==• Vatan, yurt. § Kuvvet ve kudret.


t

• |'- Jj'j '


(zâv) = Kuvvetli, yeğin, gür­
büz, eli üstün. O za t k i yıld ızla rla güneşin;
}\j ıfl -t'jı# ,il~l ferm a n ın a karşı durm aya k u v ­
jj-l 'j.*-1 vet ve kudreti yoktur [*].
l’V (F e h r l)
O, ey yeğin H indû ! A slanı / § Binek hayvanı.
öküz kuyruğuna esir ettin diye
ağlıyordu. dii £
( Meolânâ) S 3JJ
§ Yarık. Ciğerleri susam ış ve azıksız-
_lji. j.»/! AU y ç-Ş çl»UU dırlar; çünkü biçaredirler, binek
j\j *xl»\
hauvanları da yoktur [**].
.fjjT
(R ü d e k i)
K a f dağı senin kılıcının kes­
[*]M i'yâri C em âli sahibi F eh ri.Z ü h rey i,
kin liğ in i rüyada görürse kor­ zehre—öd zannederek bu beyti sö ylem iştir
kusundan beli yarılır. (Reşidi).
(A zeri)
[**] B uradaki (zâver) i kuvvet ve k u d ­
§ D ağ deresi § yapıcı, mimar. re t m ânasına alm ak daha doğrudur.
Ferhengi Ziya
§ A fiyet ve zindelik. Lügatle­ itaatten baş çevirirse ona şah­
rin bir kısmında kara renk, bir dam arı bukağı olur.
kısmında âzaya inen karasu. (Fehrİ)
Burhan, ikisini ayrı ayrı olarak •- v .
yazmış. Mütercim, asılda olma­ ^ 3 - ) ( z â v â ^ ) =*= Cıva.
dığı halde göze inen karasuya %
tahsis etmiştir § Pinti, cimri (zâvîl) = Y a p ı ustası.
§ Mümtenic : olmıyacak şey.
^ ^ ld l^ ) = Kuru
'» 'T * / * M’- sofu (k .) sofuluğa çok ehemmi­
tS jb (z g Ta9( z â v n 9) =
yet verip hakikî zevktan mah­
(Müşteri) Erendiz yıldızı o rum olan kişi.
(6 a.).# Zâvûş Arzıtilek
mânasına da gelir. . ^ i'.
J (zahidi küh)=(£.) G ü­
neş.
(z& v a l) = Zâbul. Gazne; zâbu-
listân’a bağlı olduğundan Gaz-
(zâhirî) = Güzel koku.
neli Sultan Mahmud’a (zâvuli)
\sy. jl~*i o-^ l"
de derler. j\jp. »J^İ. *Jlc
•jl*
d/J ‘jf'js C**j*
3 O1j * »j\tj w— Senin kalem is kokulu ya n a k
tüyün çıkınca kalem is fa y d a ­
sız oldu, amberin güzel kokusu
S u lta n M ahm ııd vefa t ettiği itibarını kaybetti.
halde Süm en â t’ı feth i, veM ah- (’lmâre)
m udi Z â v u li adı, yaşam akta­ • ^ ı’.
dır. o r İ J (zâyiş) = Doğuş, doğuruş,
(S âzeni)
beliriş, hâsıl oluş, artış: zâden
§ Farslıların yedi türlü lisanla­ ve zâylden'den hâsılı mastar.
rından biridir ki şimdi kullanıl­ £*&&• jjî* y Jİ»-j ı(>}*■ j*' j>
mamaktadır. J&- JU.Ij <J\y
J-J
•ÎVjÛ (zÂTİâne)= Demir köstek, Sen cöm ertlik denizisin. A h lâ ­
kın da amberdir , bunlara ben­
bukağı.
zemede şaşılacak bir şey yoktur;
çünkü beyaz amber denizden
•u^'j >y* h â sıl olur.
(Ferraht)
Eğer bir kim se senin emrine (zâyişgâh) = Doğumevi.
Benim sözümün ne ehemmi­
\
(z â y ld e n ) = Doğmak, do­ yeti var; sözün sultanı cUnşurı
ğurmak, hâsıl olmak § Artmak. böule söuledi.
(Sadi)
İ jül jijo A jlj (zebân berdıvâr
J'/y j-.'y £ tTi>* mâlîden) = Kanaat etmek, mü­
l»«ı
tevekkil olmak.
Asm ası bitmiyen bağın ne fa y ­ »s. öV; ( zebân bere ) — Sinirli
dası var. Şarabı çıkm ıyan as­ yaprak {Ar.) ji-ı^U. Kuzu dili­
manın eseri nedir. ne benzediğinden lisanülhamel
( Y tğ m â ) denmiştir.
• •
oVj (zebân burlden) = (k.)
T ;", (zeb) = Bedava § Kolay. savlayı6ı (j-^ ) yi birtakım de­
£>U*‘wj {y çZİ 4J liller getirerek susturmak §
*>U ı f V J o - * '* J * thsan ve ikram etmek. Çünkü
V İy ihsan, sızlanan kimsenin dilini
Fakat vücut mektubunu açma­ kesmesine, susmasına sebep
y ı kolay bilme; yoksa herkes olur.
kalbin sırrını apaçık görürdü. ö\j ( zebân besten ) = (k.)
(M tv lS n â ) Susmak.
V - ' x-dt öVj ( zebâni blser ) =■ (k.)
(zeb âd ) » Y a b a n kedisinden Beyhude söz.
istihsal olunan misk. Arapçada i»f s öVj (zebân terkerden)=(&.)
da bu mânayadır. Söz söylemek § Ağza lokma
koymak.
*r * V * uVaij (zebâni tat!) = Bir nevi
^ J .J (zeb&n, z u b â n )—Dil,
nebat.
lisan : bir ulusun konuştuğu
i>ji» jij ( zebân dâden ) *= Söz
lügat.
vermek, aht ve pakt etnek.
ûVj V ııı|
j U ûljl
J -y ü -

ır"3>J
Söz dilim i bağltyan o sessiz
dudaklardan feryat. Destan; benim keskin kılıcım ,
( Sa'JÎ) kınını kıyamete kadar görmi-
jji jij (zebân 5ver)= (k .) Düz­ yecek diye ahdetti.
(F ird evti)
gün, fasih söz ve şiir söyliyen
kişi. § İzin ve ruhsat vermek.
ıtj/ ** »**• V» Çî-j» *'i ^r'lû
«Lt ijjîç
»j
Padişah ona izin verdi: inci sâni kâl [*]. Zebâni nâsurâyiş-*
tartan adam, tartılm ış inciyi lisâni hâl (Naşiri).
hâzineden dışarıya döktü: gü­ j \ f z>Vj (zebâni gâv) = Sığırdili
zel söyliyen adam , söze başladı. denilen nebat (A r.) j^ıiı^uŞ Sı­
(H u tr e v )
ğırdili gibi yassı bir nevi ok
öij ilj (zebân dân) = (/:.)Düz- temreni.
gün ve yüksek sözlü, ifadesi
açık kimse § Kendi dilinden jt* »J/ ûl,)
başka dilleri bilen adam.
jlA
O ok ve k ılıç dolu ormanda
sığırdili şeklindeki ok temreni
aslanın ödünü patlatm ış.
( N i^ â m l)
Cerbezeli bir kim se, bir gönül
sahibine müracaatla çok zaru­ J & X (zebân giriftegi)«*=(£.)
rette olduğunu söuledi. Dil tutukluğu.
(Sadi) ı & X & j (zebân giriften) =■=■> (k.)
Esir almak: dilimizde (dil) esir
§ Şakirt, bilim öğrenen kişi. mânasına da gelir.
(zebân der tehi -ai^öİM (zebâni guncişk)—Kuş­
zebân dâşten) = (k.) Her vakit dili ağacıdır ki dişbudakgiller-
bir türlü söylemek, sözünde dendir; mahsulü serçe diline
sebat etmemek== j* benzer.
(zebân derkeşiden) = s& lj ( zebângir) ■= (k.) Casus,
(k.) Susmak. gözcü.
oh itj (zebân rân) = (k.) Ge­ •ulj (zebâne) = Terazi dili, ateş
veze, meddah, hikâyeci. yalını gibi dile benziyen her
iVj (zebân zeden)=(&.) Söz şey.
söylemek. ıij • İr ^
(J-*' ÖJ-f. «/I j J - t f
J—i o * ' û*- >3ı.XCr*- X' l/V
j'**X 3“X ^ *J a'*>" kjJ ’ öî öVj
B azı, dudağım ı açarak ah et­
m ek isterim; fa k a t içimin ateşi
Eğer söz söylem ek istersen söz
[*] Lisâni kâl = konuşm a dili, nağme,
dinle söz. O kim se söz söyli-
kuş nağm esi. Lisâni hâl = bir şahsın, b ir
yebilir k i önce dikkatle d in ­ şeyin duruşundan, tanrından sezilen şey.
ler.
'Sij* ı*
(Behşi) •jJö.) *>
l’V
öji. ol; (zebân siteden) -= (it.)
B iz içeriğe ve hale bakarız, dışarıya
Susturmak, iskât etmek.
ve töze değil.
(zebâni surâyiş) = Li-
dışarıya alev çıkaracak diye tün § Kuvvet ve kudret sahibi.
korkarım . Karşılığı, (ba.).
(Cimi) jljT £~*>}Jı i - O / .j ıf1
H ablulm etfnden: j'jV Cr.* ff
jıs j rîi' v ij j > v* /j> (jjâ-
JUİ-lj J*—ll o l * » (y jtotj
E y eli altındakileri inciten eli
üstün t Bu pazarın revacı ne
öIdürüşm e ateşi her taraftan vakte kadar devam edecek: bu
d il uzattı: alevlendi; onun kor­ zu lü m ne vakte kadar sürecek.
kusundan düz yer ve dağlar (Sadi)
titredi. Jb'lii cJ*»- ı/l jl y-
(Şi'tr) a'UJ ı j i
jul jij (zebân yâften)=(A:.) Bir İ»U
kimsenin söz söylemesine mü­ Onun yüzünden utanm a tozunu
saade edilmek. silk tiğ i zam an y a n i utanm asını
giderdikten sonra şehzadelerin
o***•
J ( zeber ) — Yukarı § Ostün. üst tarafına oturttu.
(Hatifi)
(Z) nin esresiyle ziber = ezber
..
(muh.) (ba.).
( z e b e rfu f ) = Sövmek,
iâ»> .j.j (zeber pOş) — Üste gi­
lânet etmek.
yilen ve yorgan gibi üste ör­
tünülen şey. ö* »>" i* ^
»>. «Ue «flei j l
itL s j j (zeber teng) = Ost ko­
lan.
»Jpj* s J» Senin dilinden bir sövme, benim
r.j> /./. *-—
4 yr nazarım da âlem in duasından
J jy daha hoştur. _
Savaşta eyerinin üst ve a lt ko­ (Urmnmdl)
lanı bağlandığı y a n i atın ha­
zırlandığı zam an harb edecek ‘ J * —1,-) (zeb£ur, zeb j^ ır)=

hasm ının gönlü altü st olur. Avurdu şişirip başkası ona


(Sateni) eliyle vurmak suretiyle ses çı-
* 'î ■ karmak (ba.).
(zeberced)= Zümrüt nev’- î >'
inden bir taş. Arapça ise de (zebnfee) — RebCtye.
bütün lügatlerde vardır. (Nefis!)
ye göre Farsçası (Jij-f) imiş.
(zebnde) = Düşünmeksizin,
\ durmadan, ansızın, habersizce
(zeber dest) — Eli üs­ mânalaruıadir.
t*/" t*y.j c^is. If 4" öj—j rim; çünkü ev köpeği, zayıfa
*»jO satıcı, yabancıyı İnciticidir.
ıfj'y ( f fa c t n d i)
Başın için; yüzünü ansızın gör­
ö'-i ı>.' ü \> y .i J & S . i <*'
düğümden beri duramıyan iki ÛİJC tfl w - i - j C~>
gözümden aydınlık gitmedi. • \Tİy
{Nitân )
§ Fırasa = gendina. Ey zebunları inciten kim set
E y genç! Bunu bil ki; el elden
\ »' üstündür.
(zebun) =* Arık, zayıf, kuv­ ( M e v lin a )
vetsiz, âciz, değersiz, mahkûm.
( z ib h e r ) — Baba ve anaya
er1*'» >]f ÜS.j âsi olan, karşı gelen evlât (Ar.)
öW.
Biri, onu kölesi zannetti, hor < jr- j (zibher kerderç)»» Evlâ­
gördü ve çamur işinde kullandı. dı, baba ve anaya âsi etmek.
(Sa'dl)
öo y üy.i
JLil .»,» j>_
(zebhîde)=Düşm üş. Mad­
JUfc— di ve mâneviye şâmildir: gerek
bir yerden, gerek bir mertebe
A cize kılıç ve hançer vurmak, ve kuvvetten olsun. Maştan
ölünün damarına neşter vurma­ zebhîden. Ngşırî, Cihingîrı’yi
ğa benzer. ve Burhân’ı yanlış bularak doğ­
(Sadi)
rusu (r) ve ıy) ile rıhîde dir di­
jXj> j . j / j - ; ( zebünkuş, ze- yor İ ju^ j (ba.).
büngîr) «= Zebun ve zayıfları
inciten kimse.
(llfeîr) = Ezber.
o4* öj’.j u^ j jjî-
»>. ö s.j JV j* * • t
rfjUi
(znc)-“ Pertfiv oku. Başka ok­
idraki za y ıf olan hayvan ve lardan daha kısa olup temreni,
köpek; âciz ve za yıfı inciten fildişi, koyun ve öküz boynu­
bir adamdan hayırlıdır. zundan olur: bu münasebetle
(Dehlevl) .yu fılek, .u- pılek de derler.
fi j* r>J ^ J1* ı*/r"A Şimdi ok atanlar srasiiiuâ âdi
.Cy»
pışrev okudur.
i 'j' l»1 «Js; i'j-’ij* ç-j
Rakibin korkusundan ben senin w-*
mahallen cihetine çok az gide­ )T~*-
Pertâv okunun temreni fild i - • .• -t'
findendir, ama kuvvet cihetiy­ f" -* * (zelym, zefeme) = Mız­
le dendâni gevsâle denilen ok rap. Bu kelime, asıl vurmak
ondan daha iyidir. mânasınadır, Arapçası darb ve
(ffutrtv)
darbedir. '
Arapça (c) nin şeddesiyle tem­ tf'j» r*"jj jjt** j'jb
*<Wi J» l/» jf
ren ve mızrağın yere dikilen
demir sapı mânasınadır § Ka­
ra keş: yağsız yoğurt kurusu. Boru sesinden ve çan vurma­
sından dağın yüreği yerinden
■Kr ijç *r- ü.*-) cfV oynadı,
ı?Vj*- jrj i>JX« ’ ( F ird tvtl)

ûlfU i j r “ —*■r*~j. i>y? Jî


S ü t gibi sâfi ve tatlı huylu ol; İ** İJT f-t f*-y, f-J İJ» i j ' !*">.
kara keş gibi bulanık yü zlü ve
keskin tabiatlı olma. O k vurmada Âreş, m ızrak vur­
(FlrBz) mada Mâkân, topuz vurmada
Rustem, kılıç vurmada Nevder
v-Uj (zucâce) = şişe ve kadeh gibi.
mânasına Arapçadan alınmıştır. (Kefrân)
jü y f 0-ij.j Zucâce’i meyi nâb — j.‘j 11 lijj V tfUrjs.
halis şarap şişesi. «JL* J - * / • - O 1»

dW*-
t î
Günlerin kolunun vurduğu
= Siğil mânasına gelen
darbelere sabırdan daha uygun
ezejı ile yara ve darbe mâna­ bir ilâç bulamadım.
sına gelen zehm muhaffefidir. (Hâkini)
r* (ba.). Kılıç ve başka savaş aletlerini
•H •x.> fji*. vurmak, yara husule getirdi­
Ur* ^ ğinden, mecazen yaraya da
X Jc denir.
/
i> (b<* )- tA)*» A jf
§ Hüzünlü ses § Bir şeyi bir
yere zorla sokma, kakma; bu Sazının mızrabı can damarını
mânaya mastarı zehiden dir. koparıyor sanırsın.
(Sadi)

{**'»/. f*-j >& /',*■ j *0*—


•J (Zehâre, ze^nâre) • (zefcm berdâşten, zejim gürden,
= Ağaç dalı. (R) yerine (v) zefem giriften, ze^m keşiden)
ile de görülmüştür. — (k.) Yaralanmak.
jjo 'j fj*\S jj, J / ( jl ıjT ^ O / .

fj'»/ •jfi’j >41 J1 -£-i— <" jt- j »ij ıf> f u ^


^»u» au

O nun kılıcından aldığım bir Dağın başı kar sarığından çıp­


y arayı yüz_ defa d u ym a k için la k oldu; galiba k ışın ayrılığı
şehidolm ak iştiya kiyle kılıcının y a siyle sarığını yere vurm uş.
(Ş Sh T â h ir i D eg n i)
altında çırpınırım. § Yemek.
(Şair)
ıi j £j»j ./V >ır öl>'
oV/*jj1 f j f i . f ti i ^ ö'j»-j' f \
i j fa* ü j * j j J â y ? . öj»-
K endi ekm eğini tere ve ayran
C anım ın yaralanm asındaki ta­ ile yersen padişahın nim etini
dı söylersem , kesilm iş kuşun y iy ip geğirmekten iyidir.
ka n ı kıskancından kaynar. (Ş air)
CUrfi)
§ Kesmek, budamak.
• • } lj j j ’4-ii 4 ” J L OK" j
jjû l * j > 1 * x *> #
j-U» şad e n ) >= Ken­ j jç -

ifJLh.
dinden geçmek, bihuş olmak.
M alının zekâtını ayır; çünkü
bağcı asm a çubuğunun fa z la s ı­
^ "V (zidây) = Silmek, cilâlamak nı budarsa daha çok üzüm ve­
mânasına gelen (zidüden) den rir.
emir. (İsm as. isfa. m uh. wos.)- (S a d î)
§ Benzemek, andırmak:
y J J / , Ç J j jT »I
i£s j ö^» >iöj »>J
ıjj y y ,*f
B u renk, falanca rengi andırı­
\.J> (Aa.). yor, ona çalıyor, demektir.
•* f* -Ot/ U»-
o—ıT/ 3* / üj jLii j^
(mider) — Lâyık, sezavâr mâ­ »le
nasına ezder (muh.). Cefa zam anında örsü andıran
j v îAi-jjj y kalbinde vefa eseri su üzerine
crtj »■**»■J»j .r^-r* y nakış gibidir y a n i yoktur.
(*•>** (’l m â d )
D ostların , baştan başa gülm eye, § Erkekle dişi birleşmek.
düşm anların, baştan başa alay öOıi. = Sinirlemek: atın sinir­
etmeye lâyıktır. lerini kesmek. öoji.' — göbek
(Mdizti) kesmek. ö>j»b = yol kesmek.
Başka kelimelerle birleşince
(zeden) = Vurmak. daha birçok mânalara gelir ki
bunların bir kısmı Türkçe vur­ § Harekesiz harf. Harekeliye
mak kelimesinin delâlet ettiği gûya denir § Eski ve yıpran­
birtakım mânalara uygundur: mış.
. l- , = düşmanın askeri­ •f
ne vurdu: hücum etti. J j (zer) = Altın.
= davul (çaldı, zurna çaldı. *
= çadır kurdu. = bayrak Jit- J*1 aU if' f CJitjj u»/"

dikti. »jv"t -=suya vurdu: suya t*] f İV ’t j j


rfif
girdi. = söyledi § Sustu §
Dem vurdu (k .) öğündü. jr f K im y a istersen ekincilik et;
= yakmak. — parlamak. çünkü akıllıla r, z e r in üçte
öpmek. öovî = su serp­ ikisi*altın olduğu gibi geriye
mek. û ijjy = söylemek. kalan üçte biri de altındır de­
—yalan söylemek. = kan mişler.
(C a m i)
almak.
Zer gelimesi aslında mutlak
* l' * - (saltık) nakit, para mânasma-
( z e d v â r ) = ve (ba.). dır, zeri surh «= kırmızı altın,
,j — zamk, = zamk gibi zeri sîm «= gümüş para, zeri si-
demektir, o) yerine 0) ile ol­ yâh=-bakır para demektir. (R)
ması daha münasiptir >3 (ba.). şeddeli de olur.
• *
(ba.) § Yaşlı, ihtiyar.
(z id ü d e n )= Gidermek, te­ J-J Jkî jl*.
mizlemek, cilâlamak; meselâ Jj »J-lı’j'. ö l+^-
gönlü gamdan, kılıç ve aynayı
pastan, âzayı kirden, memleketi E y oğul ! bahar ve y a z gelir',
fitneden temizlemek gibi. dünya kâh genç kâh ihtiyar

t* *•
olur.
(F ird e v ti)
(zed e) = Zeden’in ifade et­
Ruslemin babasının lâğabıdır.
tiği mânalardan mazii nakiî ve
ismi mefuldür. Zâl (ba.) § Zerd ( muh.).
vijj (zerâb)*= Altın suyu § (k.)
û»*»*» jt*jp- ( ı
Sarı şarap § Bağdat civarında
/ bir dağ.
( fcerbâfte, zerbeft)
H asta EJçdesi'yi öldürm ek = Sırma ile dokunmuş kumaş.
niçin, kabahati nedir ? Eğer
[*] Üç h a rfte n m ürekkep olan (t ■>»
dostluk ve sevgiden dem v u r­ kelim esinin üçte ikisi olan ( j j ) = a l t ı n olduğu
muşsa bir daha vurm asın. gib i geriye kalan ( ) da A ra p ç a a ltın
(Ekdesi) m anasınadır.
<j'X )j-+ «*'« j'j *f}j- A ta bindiği v a k it onun o gü­
■^.jj «»-Vj <*a J** e'>* f m üşten y a p ılm ış çok berrak in­
. tSj** ciğine tem astan eyerinin eteği
Seher v a k ti horoz gibi padişaha güm üşle işlenm iş gibi olur.
duaya çalış k i kırm ızı taca ve (Fı(ret)
sırm alı ka fta n a n ail olasın.
•» j j (zeri deh pencı)=Yarısı
(feM )
altın yarısı bakır olan altın:
jijj (zerltill)= Yaldız altını, ha* onda beşi demektir.
lis altın. jj ( zeri dehdehl) ■= Halis
Jtt» l’l» >y?s ve ayarı tam altın.
j -* >}f. * > < r 0 —^*3 »>jj —t—
|^<U«
L'V
B ilg in adam ın vücudu halis
a ltın gibidir. Nereye giderse B ir arsa k i toprağı halis a ltın ­
dır; oraya a ltın götürm ek ah­
k ıy m etin i bilirler.
{.Sadi) m aklıktır.
(Mevlânâ)
a j i f j j (zeri ce'ferı) = Halis al­
•> jj (zeri deh şeşi) = onda
tın. Cecfer adındaki kimyagere altısı altın demek olup zeri deh
yahut Ce'feri Bermekî’ye men­ dehiye kadar devam eder.
sup demektir, a »,, (ba.).
>irj jj (zeri rukni) = Rukun na­
mındaki kimyagerin yaptığı
ti. halis altın.
JU jj jj (zeri rü mâl) = içi sâf
Hep halis altını olsa da a zıksız bakır, üzeri altın yaldızlı, altın
kim se y a n i aç adam adım ata­ kaplanmış kalp altın—=j f j j j>
m az. jL-jj t .jK-jj (zeri sâv, zeri sâve)
(S adi) = Ayarı tam halis altın yahut
jitit c—» jj (zeri dest efşâr) = altın kırıntısı. Ne^şeb’de halis
Husrevi Perviz’in daima elinde altın çıkaran bir maden diyen­
oynadığı yumuşak altın = ler de vardır.
j l ü l *£» j j .
ijç -t-- ö!>V.
jjij-j (zer düz)= Haddeden ge­ j,-ji jj o*)
çirilmiş altın, gûmûş tel işliyen
kişi, sırmacı yahut bunlarla iş­ Sabaha karşı toygar kuşu öl­
lenmiş şey, sırmalı = j .f/ j. meğe başlayınca yer, halis al­
^ jl- jl tından y a n i güneşten altın
renkli olur.
(F ir d e vti)
İkinci mısradaki zer’lerin (r) si terk et; arkanı A h m ed i M uhta­
şeddelidir. Eski şairlerin eser­ rdın şeriatına ver: ona istinadet.
lerindeki (jj) 1er çok defa şed­ (L e flfİ)
delidir. • (. î
(zer&c) = Kadıntuzluğu de­
•st * (zeri şeş serı)= Halis
altın. nilen nebat: nohut kadar, tadı
ekşi, kırmızıya çalar siyah renk­
jj (zeri meğribı)=(Â:.) Halis li küçük bir meyva.
ve iyi altın.
*
.
r *
(zer& ce)= Meşhur zenci bir
ZrmMf İJ*-
cengâver.
( j . U ı .»

A ltın ın halis olduğunu yem inle * .T *


J * J J ( zerâ& eş ) = Kumsal ve
söylemeğe ne hacet. M efıenk ne
katı yer (Burhan).
olduğunu haber verir.
(Sadî)
C f i u (z e râ ğ e n )= Kumsal ve katı
(zeri nâ^ıını) = İçine tırnak yer.
batabilen yumuşak, çok iyi ve &•- y f 0»'jj ti*-*, ti?j
halis altın.
jjjj (zer ger) = Kuyumcu. lİ^Jf.
İJ t fs > (zer geri çerh) = (k.) S ertlikte taş gibi katı bir yer;
Güneş. ne aslan ne de kaplan yatağı.
(Behrâml)
v S jj (zer küb) ■“ Altın ezen,
altın varak yapan. § Geğirti § Hıçkırık.
Jİ jl
j i f*
a C | ti « f j'jT 4lX-S.
O nun çok verim li olm asından
iĞı» (ba.). hırs, m ide dolgunluğuna uğra­
y ıp daim a geğirir.
(B â te llk )

(zerâtuşt, zerâdnft, zerâ- ( zerâğeng ) = Kumsal


dnhnşt)= c^Sjj Zertuşt (ba.). ve katı yer.
^Jİjj»» çıT jf \ ^ İ j İ )
.1 jtae jj-| j'

B erzın ve Zerdüşt'ün â yin in i B u lu ta benziyen elinin fe y z iy le


katı yerden bengisu (abıhayat) + S.
fışk ırır. (z e râ v e ) = lranlı bir savaş­
(Fehri)
çı.
X •»M*. / l J »j»- '- if jl
(z e râh ) = Deniz.
jTB
tiyif ı .ijj (zerâh ekfudfc)=Hazer
£ğer 6 u/u/ senin cömert elin­ denizi.
den gebe olursa katı ve bor
* r •
yerlerden süm bül açtırır. ^ (zir-îv ) = Yüz örtüsü.
(K â â n i)
• I* • Î »î • î •.< •
" I* ‘ O1'J J (z e rb â n ,z e r-
(z e râf) = Halk arasında zur-
napa denilen hayvan. Bu keli­ fâ n , z e r m â n ) = Hazret i İbra­
me Arapça olup Farsçası (şu- him (f#) § Pîri fâni. '
tur gâv peleng) dir.Vücudunun
parçalan bu kelimenin muhtevi Z v j o j j ' v j ( „ re t> I„ e d ı
olduğu üç hay vana benzediğin* z n re ) — Hububattan bir nevi.
den şuturgâv peleng denilmiş­
‘ >*î
tir.
( zer*
•j'jjJ iJ$s. ^ «■ tu ş t, z e rd u ş t, zerduhnşt)>°=>
Feridun’un torunu Minuçihr’in
sülâlesindendir, anası yine o
D okum acı çırağı , anka, fil, zü ­
sülâleden (Duğdü) dur. Ateşpe­
rafa şekillerini yaptığı zaman
ne hoş dedi.
restlik mezhebini ilk çıkaran
(Sadi) kimsedir. Kuştâsb zamanında
peygamberlik iddia etmiş ve hife
\ . ı' •
ile peygamberliğini Kuştâsb’a
(z e râ fîn ) = Kapı ve san­ tanıttırmışsa da Zâl oğlu Rustem,
dıklara kilit takmak için konu­ mezhebini beğenmeyip kabul
lan halka, (m uh.) c&jj (ba.). etmemiştir. Ateşperestler, onu
•\ t' büyük bir peygamber sayarlar
•j J ( z irâ v iş â n ) = Şebboy ve kendisine kitap nazil olmuş
dediğimiz çiçek. fikrindedirler t_j \(ba.). Bu ke­
lime iki cüzden mürekkep olup
ikinci cüzü çirkin demektir.
( z e râ v e n d ) = İlâçlarda Zerduşt, altını sevmediği gibi
kullanılan bir cins nebat. Fran- kabul de etmediğinden bu adı
sızcası aristoloche’tur § Bir almıştır, Kıble’i zerduşt
cengâver. (k.) ateş.
j > ıi jj (JÎ İ j >j } (zerdruh) = Yanağı sarı
—-i v* o -jy ' > J j öj*- j>"tsjj u. (k.) mahcup § Dargın § Kork­
«O** muş.
E y y ü zü ateşten daha parlak! •iijj (zerdek)==Zerd kelimesinin
Y üzünü göremediğimden benim küçültülmüşüdür, havuç § Fuka­
sırtım zü lfü n gibi büküktür. ranın giydiği beyaz yani boya­
(M a'izzi) sız ve tabiî renkteki elbise. Zer­
tek mânasına da gelir. &ryj (ba.).
( z e r te k ) = Aspur çiçeği v i r i j j (zerdkef) 5= (k.) Güneş.
suyu § Safran suyu. J f> y , (zerdguş) = (k.) Müna­
o ^ fık, müfsit.
İ >jj
(zere) = Keklik. -X>S Jj* w \f X*
*
^ (z e rcâ m l) =Bir nevi üzüm. M ü n a fıkla r köşelerde öldüler.
Başlarını kara suya daldırdı­
*\ * '' lar•: y ü z le r i kara oldu.
( z e r c ö l) = Çelik çomak (N iz a m i)
oyunu.
(zerde)= Sarı ve sarıya ça­
» c
lan renk § Sarı renkli at ki
^ (zerd) = Sarı renk. kula denir.
by* *JL- ij j *1^3 »L—
•aT’" liHf J j j j j'_ 5- « jf * y f y
»JLi j î)l4>* w 3j*- •**^y*
jr
Felek kim dir? ih tiya rla m ış bir Parm aklarının uçları, sarı renk­
dul. Cihan nedir? Sararmış li kalem atına bindiği zam an,
bir meyva. akıl ona itaatten çekinemez.
(Şair) (K em âl)

(zerdâb) = ö d § Aspur •• . , *■
:
çiçeğinin suyu § Safran renkli (z e rd â b riz)=(& .) Kan
şarap. Yaradan sızan sarı su. dökücü § Kederli § Kötü huyiu.
j>hjj (zerd âla) = Zerdali dedi­ • \ •
•| *
ğimiz sarı meyva. Kurusuna ^ (z e rd ân ) = Mecusilerin bü­
hübâni derler (Gıyâş). yüklerinden biri. Ona mensup
(zerdçûbe) = Zerdeçal olanlara zerdâniye derler. Kadın
dediğimiz hint safranı. Türkçe aleti (Nefisi).
sarıağaç dedikleri nebat kökü.
(zerdhö) = Altın çiçeği ^
yahut altın tabak çiçeği dedik­ (zerd â h e n g ) = Kum­
leri güzel kokulu sarı bir çiçek. luk (Nefisi).
3^3 ‘

(zerdnşti buznrg)
= Pehlevî yahut Süryani dilin­
de Hazreti İbrahim ((t). B u lu t , şebboy, papatya, zirişk-
ten her birinin y ü zü n ü yağm ur
suyile y ık a m ış.
* (zerdeki r!{İ) = Şe- (Etedi)
kakil: Hindistan’a mahsus bir
ağacın kökü. Türkçe çarkıfelek j i j j ^ z e rğ u n c , z e r-
derler (Burhan). gunc) — Çin’den gelen fena
kokulu bir nebat ki helbe’i çini

* • • = çin boyudur. y e lb e= b o y ve
(zerde) = Havuç § Yumurta tohumuna; boy tohumu denilen
sarısı § Sarımtırak § Safranla tane (Okyânüs).
pişirilen pirinç tatlısı.
pl»>■ ûU-l J 3>, J>-J S JJ>S
\ + '
• I • • \İİJ~
y * (zerde çâv)= B oya gibi s (ba.).
kullanılan bir nevi kök. (+sr>jj)
*1
den bozulmuştur. *1 * ’ '*
J —*JJ (z e rfiç ân ) = Melik! ayla­
« ' .

M* rın dokuzuncu günü.


^ (zerdeki kâmrân)=
\ • *•
(k.) Güneş. Gündüzden de ki­
(z a rf in) = Zincir ve asma,
naye olur.
•K» kilit takmak için kapıya ve
> sandıklara koydukları demir
^zcr(j c |(g)1^ _ Lâristân’- halka.
tj\ JJLf jl j*l
da Behtiyâri kabîlesinin yurt I4İİIjl JLlXj
edindikleri bir dağ. it3S '

- > , Onun em niyeti hur nereye duvar


(x erzö re)= B ir nevi örüm­ çekerse, halka, kilitlerin y ü k ü n ü
çekmez.
cektir ki atlıyarak sinek tutar. (Envtrt)

(zerek) = Altın varak : ka­


’i ’i (zirişk) = Kadıntuzluğu ve
dınların yedi türlü süslerinden
sarıçalı denilen nebat ki mey-
biri, i ö j cj* (ba.).
vasının rengi kırmızı, tadı may­
hoştur § Bir nevi çiçek. (M uh.) *• •
zirik. J o J J** (zerkân) = Şîrâz’a altı fer-
sah uzaklıkta bir kasaba. Arap- O şirin sevgili, gezm ek için
Ç3S1 geni elbise giydiği zam an baş­
ka bayram oldu.
• •* • {***• * \ * **• (E hülm u eyyed)
**?JJ ( zern eb ,
§ Ç o k sert ve dayanıklı bir
z u r u n b â , z u r u n b â d ) = E rd el
ağaçtır ki ok, mızrak, kalkan
kökü denilen çekirge ayağına
gibi şeyler yapılır.
benzer kokusu güzel bir nebat­
tır,ilâç için kullanılır. (Ar) j-ı & )j ^'» s. t* ö'fy?.
Kâfur gibi koktuğu için Mekke «* İ J » Â LTÎ.J
i£J—\
ahalisi (jji& ıJs) derler.
Zereng ağacından ya p ılm ış oku
*£ "• çevgân ile kaldırınca onun kor­
(z e r e n b n lc ) =
kusundan ayın yanağının rengi
eşfcun (6a.).
döner.
(E ttdi)

(z e r e n c ) «= ıC\ jj (ba.). § Kadıntuzluğu denilen nebat


§ A t sürüsü.

( z e r e n d ) = Kirmân, Fârs, £&jj ‘-S'-'


Jahrân civarlarında birer nahi-
tf-k- ı
ye/fahrân civarındaki pek ba­
yındır olup 40 köyü vardır ve Yer, at sürüsünün süratli adım ­
padişahların avlandığı yerdir larından tim sahın ağzına giden
(Nâşırî). balığa döndü.
(E ted i)
§ Zerdeçav § Hardal.
^ ( z e r e n g ) = Slstân’ da bü­
yük bir şehir. .* *’'•
( z e r n llj) = Zırnık denilen
İjl tjl) \ j'j* madde (m uh.) zernl.
J jt'J \ jr* j ’i*
J -j ğ -jj ( zernih sifıd ) = Sı­
çanotu = mergimüş (Ar.) jUiy-
Erek kalesinden daha iy i bin
(Nâşırî).
kale ele geçirmiş, Zereng şeh­
rinden daha iy i bin şehir je t-
hetm iştir. ( z e r n lle ) = (ba.).
(F erruhi)

( z e r ö ) = Sülük= zelü § Sürme


j'jJj -v-
i ö j ) xij<f ı*<#u. \fjtf gibi göze çekilen ve görümü
•O M kuvvetlendiren bir nebat. Buna
gözotu yahut kıriangıçotu der­ işim zırh gibi düğüm düğüm
ler. oldu: ona iştiyakım dan işim
» t / altüst oldu.
I ' " ( Vefvâ t)
^ ^ ( z e rv â s ) = Bir kimseye O /
istemeden edilen bağış, cö­
mertlik. (zerîr)= K u ştâsb ’ın biraderi
§ Sarı boya istihsal olunan ne­
*. »'. bat = isperek. İkinci mânaya
J (zerSğ) = Geğirme=ârüğ. Arapçadır § Safra ve sarılık
• # hastalığına denmesi, renkteki
sarılık münasebetiyledir (Nâ-
(zirh) = Zırh: cenkte giyilen,
Şirî)-
çok defa demirden yapılah elbi-
se=ji,>. (ba.). (Ar.) cj» ij/ j . Zırh -’!{ J' o'jî'
bundan bozulmadır. Şairler gü­ OİT
ıS-oc-
zellerin halka halka zülüflerini
zırha teşbih etmişler. Genci, zam anın inkılâbından
»J’.A Jf. j* -r— <£'/..>' *.»*- ihtiyarlam ış gördüm. Ok gibi
0»\c ^ jı doğru dian boyu kem an gibi
cJCAÎ Jj»- J3 J* eğrilmiş, erguvan rengindeki
••VV'j, 'j»jj oj“r o'j yanağı sararm ıştır.
•m 1- (Sadi)
• *'
Tolga , 6a?; zırh, göğüs için­ • •

dir.Sen kavgacı, başka şeyi âdet (z e rrin ) = Altınlı, altm yal­


etm işsin. D em ir tolga gibi olan dızlı, altından yapılma; (r)şed-
kalbi göğsünde tutm uş, zırha desiz olursa tirit mânasmadır.
benziyen o z ü lfü başına k o y ­ * *0 * **
muşsun.
(Z ehir) (z e rrin tu ru n ç ) = (k.)
Güneş.
ot *jj ı ji- »jj i ( zırh bâf,
zirh sâz, zirh ger) = Zırh yapan, Jijj (zerrin dereht) = Ağaç*
zirh duz = bir nevi temren § kavunu ağacı : yaprağı zeytin
Siyâvuş’ü öldürme de medhali yaprağına benzer, çiçeği güne­
olan Efrâsyâb’ın akrabasından şin cirmi gibi parlak bir ağaç,
biri § Sistân’da bir şehir. ri; j..jj (zerıin şâh) (k.) Ka­
lem.
•f 'i .jj .30
i_>f ^ J O*';. ^ f
(zerrin şedef, zerrin kâse, zer-
Senin siyah zü lfü n büklüm ■rin kulâh, zerrin humây)= (k.)
büklüm olduğundan beri benim i Güneş.
Kalenin yüksekliği hakkında :
(ziste) = Ziste (m uh.).

jU a f - Jj£ U«*••
• (zeç)—Ne: Türkçe ne ile ter­
Eğer fe le k onun tepesine bak­ cüme olunan çi istifham edatı
saydı başından güneş düşerdi.
yerinde kullanılır.
(M eh m e d A tfâ r )
f J ' J ’j (zeş güyem) = Ne diye­
§ Padişahın huzurunda hizmet yim.
edenler § Hanımların baş örtü­
sü, taç.
(z ift) = Çirkin.
e.-* Cr.jj (zerrin kedeh) = Altın
kadeh. f\^i> Jİ» J._y.
rU.JMJ (fl c-ifj
Cr.jj j3 f&A >J. a ' ci*'j*- «ffijrj
vV1’ •>' •}>) vta -»'.j Jl>‘ li'-*-' ı>* ö y ; j* ^ f '
tijy 1
Göz yaşım altın kadehteki kır­ Birine bir çirkin hu ylu sövdü.
m ızı şaraba benzer, nâlem re- M uhatabı taham m ül etti de,
babın ince teli gibi, yüreğim ey âkıbeti h a yırlı! Diyeceğinden
kebap ateşiyle dolu. daha fe n a y ım ; zira bilirim k i
(Enverl)
benim aybım ı benim gibi bil­
jif (zerrin gâv) = (k.) Öküz m ezsin, dedi.
suretinde yapılmış olan yaldızlı (Sadi)
sürahi.
«-'V O'.jj (zerrin nerkuse)= (k.) «S^j tfj*- jj‘ f
Yıldızlar.
• ✓ Tabiatı kö tü kim se ile düşüp
) i ***
(z e riv ) = Vekar ve temkin. kalkm a; çünkü tabiatın, ondan
fe n a huy kapar.
*• { Ş a ir )
^ (zeryün) = Hali hoş, se­ > A

vinçli § Gelincik çiçeği § Sarı * i *** *


( z iş ty â d ) = Bir kimsenin
renk. Zer = sarı. Yun=gün =
kötülüğünü söylemek, gıybet
renk.
etmek.
IjlĞ
(z e riv e ) = Kendinden geç­ (i » f j\ f*.
J V jj
mek, hal değişmek, perişan
olmak. Sofilere göre mahvi vü­ Ey güzel! Bu kadar gıybet et­
cut ki «jijia tır. me; â şık lık elem i sana rücu
Ferhengi . Ziya 68
eder, y a n i bir gün sen de âşık
olursun. (zeğer)= H azreti Lût’un kızı­
(R ü d ek i) nın adı § Yemek § Şam’da
° l* • Zeğer denilen mevkide bir çeş­
j V
cj
( z e ğ â r ) = Nemli yer § Pas­ me ki bu çeşmenin kuruması
lanmış şey § Elem ve meşak­ kıyamet kopması alâmetlerin-
kat § Bir nevi yemek. denmiş.
• 1 î'
(zeğârçe)=-K âzayağı de­ ( z e g r â ş ) = İşe yaramıyan
nilen nebat (Ar.) o'yUij».,,. kürk kırıntıları. Zeğrimâş da
derler.
f ( z e ğ â r g ir m ) = Solucan
. . .
(A r.) j~ . (zeg e g e k , ze g e -
n e k ) = Hıçkırık (A r.) jiy.
1
JJ J (J -> (z e ğ â r n , z e ğ â v ) = e **

Umumhane. İkincisi orospu mâ­ & ( z e g e n ) = Çaylak.


nasına da gelir. > ğer, û-'-
jt
huşni, rûspi, zençe de derler. j .\ia ı>J

^ ^ ( z e ğ â r e ) *=■ Darı ekmeği. H oş elhan bülbüller öm ür bah­


j i j ı*t û> çesinden gittiler; bu bahçeye
,r> karga ile çaylak geldi.
f i s m e t)

B enim arkadaşlarım naz ve n i­ X e .j


( z e g e n d ) = Yerinden ahu gibi
m etle yaşıyorlar, ben tek bir
atılıp sıçrama.
darı ekm eği istiyorum .
(Ebâ Ş ekâ r)
xSLi
.JV>J
( z e g â k ) =* Asma dalı.
T ilki, pars gibi bir atla d ı;ken ­
disini o aradan dışarı attı.
S i (z u ğ â l) = Kömür.
(R üdeki)

§ Yırtıcı hayvanların, hususiyle


( z e ğ b e r ) = Bir nevi yarpuz. parsın sesi. Parsın kendisine
Merv her nevi yarpuza denir, de derler.
buna «mervi sifid» ve «mervi ***■'■>> y? <s>s.
telh» derler.
Ona, aslan ve pars gibi haykır­
j\J» jîj*» j
dı.
l*Vj-
(Firdevsi)
- f '. pusudadır; sola sağa ba­
(zeg ü te) == İğe sarılmış ip­ kıyor; o yankesici ihtiyarcağıza
lik yumağı. dolu kadeh veriniz.
(M evlânâ)
✓ + . _>
(z e ğ ld e) = Sıkılmış. Mas­ J (zuft) = Pinti, hasis, surat­
tarı zeğiden = efşurden. sız.
z ij ıj»> V
• •• JV .AfcL- «ı.
-Çc j (z e ğ îr) = Keten tohumu.
Senin cömert tabiatının y a n ın ­
i»yr J4 da M a'nibni Zâtide hasis; d ü z­
♦ gün sözünün yanında K ussibni
Hasetten m uztarip olan her gö­ S â cide dilsizdir: söz söylemeye
nül; dibek altında keten tohu­ m uktedir değildir.
(Necibuddin)
m una benzer.
( R S c i)
e ', § Sert, kavgacı, haşin ve siti-
zekâr.
(zef&k) = Yağmurlu bulut. .

^ ^ (zefân) = Zebân, zefâne =


D ünyada hep kavgacılık tohu­
zebâne.
m unu ekme. Padişaha sertlik
• m ünakaşa yakışm az.
( z e f t ) =» İri, kalın, semiz, (F ir d e vti)

kuvvetli, yoğun, endamı biçim­ § Tadı kekre olan şey.


siz. w i j J ) j j » 1 <İ^J. jf*
j - t l öjr j
X t/j'* \**J J‘
\!iy ■ H elile(karahalile denilen m üs­
E y benim canım ! Ş ikâ y e t ne hil) k i kekrelikte yüreğin ka ­
vakte kadar; sürüden bir eşek nını süpürdü , y a n i kalbe eza
eksilm iş fa r z et. Benim beygiri• verdi; bal ile birleşirse taze
m in za yıflığ ın a değil, binicinin hurma gibi olur.
{Hasrev)
iriliğine bak.

§ Dolu, malâmal. (zefer) =* Ağız.


jHfci ı)l JO l
jy . ö^— ı*- c * c j k ^> ^>- mX-9j IS^" 0'*^'
J -j ı? İJ

Putperestler o taşa m ütem adi­ Gözüm, yanağını görmediğin­


yen A lla h derler. A ğızlarına den beri bütün cihan göz y a ­
toprak; bu, ne m ânâsız sözdür. şım dan ıslanmış.
(Ferruhi) ( Ruhi )
. • •
Mastarı zefiden. Bu kelimeyi
(z u fe rin ) = Zurfin den ç e v ­
Burhan (j) ile yazmıştır.
rilmedir.
t

>>
(zek) — Zâk (muh.). Tü rk çe
^ ( z u fü ) [*] = Dil. F ird ev si,
z a ç ve k a ra b o y a derler.
Ş a m ’ın ejderhayı ü ç d efad a
öldürdüğünü hikâye ediyor. V
ii j
J’yİj oV*.-. |*>j ( zuk ) = Zukiden den emir,
3‘s^j' öj*- J"}* x>*a (Ism as.) mırıldanma, kendi k e n ­
dine söylenm e. Zukân = kendi
kendine söylenen.
Diğer üçüncüyü dilinin orta­
sından vurdum . Boğazından
derhal kan fışk ırm a ya başladı: (zekâb) = M ü re k k e p : aslı
(Firdevsi) âbi zek = zaçsuyudur; çünkü
Ü st tarafı şöyledir :
mürekkep zaçsuyu ile tertip
,j\jf" tik olunur.

6^6-^ 6^-* ja.-! ^


jljljuse-Ju j o\*>s, fO (z e k â re ) = Titiz, k avg acı.
Türkçesi öngü.

A ğzının bir tarafı dikilince


hayretten d ili dışarıda kaldı. (zugâl) = Kömür.
Tıpkı evvelki gibi bir diğerini
ağzına isabet ettirdim . Bundan
bir kere kıvrandı. tilâU.
(Firdevsi)
S -•
A h m ed M ursel ki kılıç darbe­
(z e fid e ) = Islanmış, y a ş a r ­ sinin hararetinden sultanların
mış. tahtını köm ür, aslanların yüre­
[*] R e ş id i (z u fîi) d e j i l (z e f e rş ) t i r d e ­
ğini kebabetti.
(H âkâni)
y ip F ı r d e v s i ’d e n a y n ı b e y ti ile is tid la l e t­
m iş (jfu lû ) y e r in e ( c iğ e r ) d e m iş tir , buna
" "Vif5*1*
g ö r e c ijje r ş , z e f e r ş s u r e t i n d e o k u n u r . "T (zu g âlâb ) == Mürekkep.
j c.-jl J&ç- y ^ J
f j a* S y f yt t>*
^ J (z u k â n ) = (ba.).

'-C "* O güzelin zü lfü n ü n kıvrım ı


^ J ( J (z u k e n c , z u k e n d ) güvercin gerdanlığına benzer ,
= Toprak kâse. ben doğan gibi onu çok özlerim .
«il»'1}* _r -j Jjr*. l-r" Ij** H ayır hayır , onun z ü lfü doğan
jj* co** J-2,V* o-^~y . pençesi gibidir , ben ondan kor­
Lİj>- • kum dan güvercin gibi çırpını­
Senin m ethini hezel ile o se­ rım .
bepten tam am lam adım ; çünkü (M u izzi)
toprak kâseden şarap içm ek
hoş olmaz. jiJt ûjCi.
(S ü z e n l ) &y
D ilber, m uzellef olunca âşık
J ( z u k îd e n ) — Kendi ken­
devlete erer, çünkü onun m isk
dine söylenmek, homurdanmak. kokulu hattında hum â kanadı­
nın hassası vardır.
( Mevcl)
(z u lâ l) *= Dağlarda kar bi­
rikip eskidikçe içinde peyda üi_ı oiJi (zulf besten) = Sevgili,
olan kurttur ki suyun içine ko­ kendini âşıka gösterip gönlünü
nunca soğutur ve tatlılandırır. cezbetmek.
Sâfi, berrak, hafif, singin, soğuk (zulfi zemin) = (k.) Ge­
su mânasına Arapça olup kay­ ce § İnsanın aslı olan toprak.
mak mânasına gelen (zel) ke­ f' j» |^}»j »j)j
limesinden müştaktır. Hafifli­ ^oî Ç_JS,
ğinden dolayı gûya boğazdan (/U**
kayıp gider.
İnsanlığın cevheri olan toprağı,
âlem in kucağına; isyan benini
^ (z u lf) = Farsçada saç bö­ A dem in yanağına koydu.
lüğü mânasmadır. Siyahlıkta (N izam i)

geceye benzetilerek Arapçada- uij (zulfi şeb) = (k.) Gece


ki gece iptidasından bir bölük karanlığı.
mânasından alınmıştır. Farslılar v-âJj (zulfi canberin) = Am­
verdikleri bu mânadan c$iij ber kokulu ve amber renkli
zulfeyn, j i y muzellef gibi keli­ zülf.
meler de yapmışlardır. ( zulf u Ijâl') **= Gerdek
el w-*y*j+t* <3^1» gecesi gelinin yüzüne yapılan
f j u-»*--, y?* ıy tuvalet.
-'V. c.- 1—
AjİÎ * , J -'V. ur**- !
^ ( z e le fe ) = Dar ve karanlık
sokak.
Onun siyaseti en iy i siyaset,
onun tehdit ve intikam ı en iyi
j- U İ ) j ^ z u lfid e n ) = Kaym ak,
tehdit ve intikam dır.
kalkmak, yuvarlanmak. Kar üs­ (Minûçihri)
tüne düşmek (Nefisi). Korku mânasına da gelir.
y>* i***' > j'
J (z u lfin ) = cçijj (ba.). '** ~«'j s'ıs
J-J

Senin dudağından bana bin


^ ‘ j (z e lü , z e l u k ) = Sülük.
üm it, zü lfü n ü n sevdasından bin
w •fi' ü ^ korku var.
j-*'. > j rJ^* ( F erru hi)

J>»» l ö ' j l iyi


<-C J ( z e lil) = Boğazdan, isteme­
den çıkan ses.
E y boğazının kanı ve durma- »/>
—____dan boğazından kan gelmesi,
(zem ) = Bir şehir ve bir nehir
orada sü lü k olduğuna delâlet
adıdır.
eden kim se / Eğer tuzlu hardal
suyu ile gargara edersen sana j*——«r*“ y
ondan daha fa y d a lı bir şey 'jrjJ ıj'-'./*’.»
olmaz.
(Yûsuf Tebibi) fi/r padişah k i dünyayı zapte-
den kılıcının uciyle H uvârzem ,
aT ’
( z e lle ) = A ğustos böceği = H urâsân, K a b il hududu ve
cezd = .jif-j (ba.). Zem i feth etti.
(S en a î)
U •
.. J (zellbâ) = Zelubiye denilen
bir nevi tatlı hamur, lalanga.
Zelbiye dedikleri helva (A r.) K andan , 'sahrayı Zem nehri
sanırdın.
• * V
(F irdevst)
•J •
( z e llf ) = Korku. Okyânüs, Ceyhun sahilinde bir
beldedir, diyor.
• âJ * § Soğuk; şiddetli ve soğuk
^ 7 ^ ( z e l î f e n ) = Korkutmak, esen rüzgâr; bunun için yaz
tehdidetmek, intikam almak. mevsimine hararet sebebiyle
tâbistân dedikleri gibi kışa ze- jj- ) f f ) ti/Ş
ıSJJ ı S / i <*L1»
mistân, yere zemi ve zemin
ı/V ıf^ı J j> ,
derler § Bir çeşme adı, bundan
maksat zeırrzem diyenler de S arm ısak gibi k eskin , hararet
vardır § Söz söylerken salyası verici, kokm uş, fena kokulu;
akan çocuk, söz söyler ve gü­ som ak gibi kuru, kekre, sert,
lerken dişinin etleri görünen ekşi y ü zlü .
kimse § Fitil. (P ârbehâyi Cami)

•a*.) = (Zumuhk).
(z e m â rü g ) = Mantar =
semâröğ = çetimâr. Halk ara­ (z e m e h fe r) = Huvârzem’e
sında .>«■kulâhi kâdı derler. bağlı bir köy. Keşşâf adındaki
Farsça lügat yazanların en kı­ değerli tefsiri yazan (^uüı>.ı «iıiA
demlilerinden (ı£ju- >.ı) Ebü jtt ,> »y?) buralıdır. Mekke Emîri
Hefş Suğdı, çorak mânasına da cAliyyibni cîsâ, bu zatı methet­
almış ve cUnşurı’nin şu beytiyle tiği bir kasidede onun yurdu
istidlâl etmiştir. olması itibariyle Zemehşer’i
şöyle öğmüştür.
C*; j ' fjb er*
jl \ s / ,jj|

İX,
Ben senin cöm ertlik edeceğini ZemehşerVnin m ücavir olduğu
um m am ; çorak yerden gül ve yani yer edindiği M ekkei m ü-
lâle bitmez. kerrem eden maada dünyanın
( ‘Unşuri)
bütün m em leketleri Zemehşer e
>
• rr feda olsun.
_ (*A ligg ibn i ' t t â )
^ (zem c ^ b illu r) = Zaçın
beyaz kısmına derler, Arapçası Karye, insanların toplandığı
(jit dir ki Türkçemizde şap yer demek olup şehir ve köye
dediğimizdir i f \ j (ba .). v denir, daha ziyade köy mâna­
sına kullanılır.
• ,b .
»£ »
(zum uht) = Kekre : mazı, İf ' • >K
nar kabuğu gibi tadı kekre olan y J ( z u m u rru d g iy â ) =
ve dil buran şeyler § Pek kuv­ Beng.
vetli düğüm; bu münasebetle iO ıM 11
eli cömertlikten bağlı, düğümlü J İ ıfJJ Jİ*.
\iiy
demek olan pinti ve hasis kim­
seye derler. Bengin buharı benzim i sarart ­
mam ası için k ırm ızı şarap içe­ da sarhoşlardan şarap kadehini
rim . esirgeme.
(S a z e n î) {K ü â n l)

( zemzem, zem­ ^ (zemü) = Yaş ve kuru ça­


zeme)— Aheste aheste ve yâp- mur mânasına ezdattandır: kar­
çe yâpçe terennüme denir [*]. şıt kelimelerdendir.
§ Ateşperestlerin ibadet etmek,
yıkanmak, yemek zamanlarında •**'* (zumu) == Tahta, saz ve ça­
terennüm ettikleri ezgili nağme­ murdan yapılan tavan, örtü.
leri. (ba.). Arapça zemzem,
çok suya ve Kâbei muazzama V ’-
civarındaki kuyuya denir. So­ (zumuden)= Nakşetmek,
nunda (.) ile zemzeme, uzaktan zumüde = Nakışlı, nakışlanmış.
gürüldiyerek ve yankılıyarak
seslenmeğe, gök, hafif ve hoş (z e m h e rîr)= P e k soğuk,
olarak gürlemeğe, ateşperestle­ zem=soğuk, herir=ihdas eden,
rin ezgili nağmelerine denildi­ yapan kelimelerinden mürek­
ğinden Arapçadan alınmış de­ keptir. Bu kelime Arapçada
mektir. soğuğun şiddeti, şiddetli soğuk
mânasmadır. Belki Farsçadan
•] • • +• + + * **
Arapçalaştırılmıştır.

(zemzemi âteş fiş&n, zem­


(zemî) = Yer, zemin muhaf-
zemi resenver) -= (/t.) Gü­
fefi.
neş. »->0
0 ^îı 0- • a, I i/ j T J
t*Uii
^ * f ^ ^ ( z em zem f l;â n -
d en ) (k.) Ağlamak. Yerden y a n i topraktan hâsıl
olan m ahlûklar, insan suretinde
canavardırlar.
|j,e m j gj j n j = Kış mev­ (N iz a m i)

simi f -j (ba.).
(zemiyyâd) = Her şemsî
Ö^— t/.J* J U ayın 28 inci günü ve bugünün
işlerini idareye memur sayılan
^ jHî melek.
S â k if K ışın bu soğuk havasm -
[*] Y âpçe önem li b ir kelim edir ki (zejnîden) = Çiğnemek=
yavaş onun yerini tutm az. hâ’iden.
>/ . -v - .j ( zemin bedendân
^ ^ (zem in ) = Yer (Ar.) j *j \ giriften)=Aciz göstermek, gö­
yeryüzü, toprak § Memleket. nül alçaklığı etmek.
1/ . jIj <;«>j Oi ıi< s f s ^ i>ıy>
\ öla/a f
Jj—*- Ji»
Birçok f i l ve y ü z devenin gö-
Y ükseklikte feleğe benziyen zat!
türemiyeceği kadar inci.
H a k sana yer ve zam anın y ü ­ (M ir H usrev)
celiğini verm iştir.
( N ü ru d d in ) lrs. <ü*j (zemin bös) = (Ic.) Bir
çeşit hürmet ve tâzim. Mastarı
%‘j ( zemini âçâr ) = İnişli
iju-j. zemin bilsiden.
yokuşlu yer.
(zemin ezdür bü- i*, fc-r ( zemin peymâ,
zemin ceste) = Mühendis § (k.)
siden)= Çok hürmet etmek.
Seyyah.
j }> j s 6b»- ■e.».(zemini heste) = Sürül­
JLit Ö 'j3
müş, nadas edilmiş tarla yahut
wîL.
üzerinden gelip gitmekle yumu­
A teş zeban Şâ^ib'in bülbül ol­ şamış toprak.
duğu güllükte güz m evsim i çok
J}S. \S^ ÖJJİ’ jLej' ü
hürmetle geri döner. jUt '*-> O
(Ş a i b )
ıf jy'
—^il l/
ıJ» (ba.).
*-
J-' j ' j f JJ* j’ *-3>-.\S A*
wîL. *rS'' (zemin kub) = At ve
katır gibi binek hayvanları.
Senin nazik yanağına ja le ağır­
•i'j (zemini murde) = Ekin-
lık veriyor; bulut senin gülza-
siz ve otsuz yer. (Ar.) c ij> j-j>.
rına çok hürm et eder.
(Şaib) Jıil f J " UJ>T JC L».l oyj

ijuiTL j j y ( zemin ezzir pâ IjU J» »j* if


VÎU
keşiden) = Yeri ayak altından
çekmek (k.) delileri korkutmak. (b.a).
»
<
.jj ij üj-; t* (zen) = Kadın.
v :u
XjJ> i 03 03^ **
Seni istiyen; dünyayı dolaş­ JLİ? ^ i İj\ 0 ^ --" k-*

m akta o kadar ıstırap çeker k i ı/VJiî


onu deli gibi korkutuyorlar
Ne her kadınt kadın oıur, ne
sanırsın.
(Şaib) her evlât, evlât; ne her gül,
m ahsul vücuda getirir, ne her ci/'o'j (zen kerden ) = Kadın
kam ış, şeker. alma)c, evlenmek.
(N i z a m i )
jVi.) ıs*” Öj X *
§ Zeden «= vurmak tan emir j\c} w;* *-?jl (jj

(isfa. m uh. vas.)


E vlenm e! Eğer evlenirsen her
öjj? i o * ) *1 V halde tam am iyle ayıpsız ve
ıj*«a i jiV* ^J
kusursuz bir kadın al.
l*jiı (C am i)

Her taraftan ok geliyor y e ben * r


ok atanı aram aktayım ; o kadar ^ ** ( z u n n â c ) = Bumbar dolması.
gözüm ü oğuşturduğum halde
ölüden başka bir şey görm üyo­ jurl
rum. D aim a bumbar dolm asının bo­
( Yeğmâ) yunu düşünüyorum .
(zenbâre) = Bundan boza­ (A h m e d i Et'ime)
• -»»O*
rak zampara dediğimiz çapkın.
Zen = kadın. Bâre = dost ke­ ‘ !''J i ( zen b er, zen b el ) =
limesinden mürekkeptir. Toprak, çamur, kerpiç gibi şey­
(zenbemuzd) = Pezevenk. leri taşıdıkları teskeredir ki iki
kişi ile idare edilir § Su kırba­
iSi 0j{ C*if
sı § Kadıntuzluğu denilen ne­
»J>£.0j K» —- 1 \>.' bat § Pezevenk.
UVy •
* «■
*

İşte hırsızın ayak izine bak,


( z e n b e r l) = Büyük gemi.
pezevenk hırsız bu tarafa g it­
Arapçada da bu mânayadır.
m iştir, dedi.
(.M evlânâ)

^Xii j j (zeni düd efken) = ( z e n b e ğ u l) = (ba.).


(k.) Gece § Sihirbaz kadın. . <
(zen dost) = kadın seven, (z e n b ü r) = Arı. Muarrebi
j-jjj Zen ficil (k.) kadın tabiatlı (z) nin ötresiyle zunbür’dur «=
§ Dişilik vazifesi gören oğlan. keliz ■== muse.
J3U >- j.»jj (zen fi'li sebz çâder) (zenbürhâne) = Arı ko­
= (k .) Dünya. vanı.
^ -İJJV İ j ? İÎJT r*VT *■/" tr* (zenbüri surh) = iri arı
jaU. j j- J«5 j j j&y-* Cr.j1 (k.) Ateş koru.
UİÎfe
M ' '*• , " ’ *•
(6a.). ( ze n b u re k , zen -
bure)= Z em berek denilen kü­ Muarrebi (z) nin esresiyle zin-
çük top § Ucu keskin temren. bil dir.
J)-j[ -t'İ J jj
jy? j ^ (z e n e ) = Ağlama ve feryadet-
ıS “»■
>
me § Şaka, lâtife.
Ucu keskin temrenin uzaktan
(»k-, O ı5^. .
atılm asından göğüsler arı peteği £.) rjj Jy*
göz göz oldu. li
(D ehlevi)
Seni öğmeğe dair ik i üç beyit
J-?-V7 ‘jyfii tanzim edeceğim. Ondan sonra
sJ-Ij ıSJJ 'j i& -i “-*-1
j/llli lâ tife ve istihza yoluna girerim.
(Süzeni)
y4rı iğnesine benziyenok tem ­
§ Ağacın özdekinde hâsıl olan
reninden demir ve taşın y ü zü
ukde, budak.
yaralanm ış.
(N i z a m i )
*
§ Bir nevi saz.
^ (zu n c) = Çene (Ar.)
JJ-1’.» ^ A na karnındaki çocuğun vaziyetine dair:
ıfj'y jfljs. ^-3
Tercüme için maddelerine ba­ > j'
kınız.
,Jtj j iri arı, eşek arısı mânasına E li yü zü n d e, çenesi dizinde;
A apçadır. Zenbürek, zenbür’un hanınım , y a n i anasının yatıp
küçültülmüşüdür. kalkm asından müteessir.
(E v h e d i)
§ Ağaç pusu.
V * 5 (z e n b e ) = Zambak, dediğimiz
C-i—
çiçek, Zenbek, zenbe muarrebi- £\> «li-ıT ösj ’.
dir. ı£-v-l

O *• «I *• Yukardan, katı taşın içinden


( m. ^ ( z e n b lr , z e n b il) = iki şey, ağaçtan çıkan pus gibi
Zembil dediğimiz kab. dışarıya fırlam ış.
(E sedi)
• •
J*j S'- iJ-is -j 3
w*V Ji-f J^ _r»“. y (z in c ) = Zaçın beyaz kısmı,
ı* V
zâci billûri.
B ir ziyaretçi onu saz kulübede <
buldu.O , iki eliyle zem bil örü­
J J (zencâr)= Z engârin Arapça-
yordu.
laştırılmışı jiĞ; (ba.).
j
(z e n ce rf) = Zincifre d e ­
nilen kırmızı b o y a mânasına
den Arapçalaştırılm ışıdır B aşkalarının vefatiyle ne vakte
j (ba.) (Ar.) jit-'j F ıa n s ız c a - kadar nevha edeceksin(!); çün­
sı minium. k ü ölüm ezası senin başına da
gelecek.
>m ( F ehruddin E b ü lm e â li)
(zencrii) = C e n g c ü veznini
§ İç ağrısı, buruntu.
d e en zero t denilen pus. R e ş id i’-
d e ( c ) üstündür.
• «■’ Cr.1
s •

Nice iç ağrısı ve üzüntüye uğ-


(zencere)= A ğustos b ö c eğ i.
rıyan adam !
*V Al (ib ni Yem in)
»U »1»,.» fU j» ı£J f *>- § Teselsül.
Jİ\} • ,İ '
Karınca , * ağustos böceğine : ( ( zençek, z e n ç e ) =
H a yla z! Ağustos günlerinde ne O ro s p u . Zen çe, küçük kadın
yaptın, diye sordu. m ân asın a d a gelir.
(D â n iş )
• «■
'
^ v - :
(z e n clr) = Zincir. 1j (z e n eh , zenehdân)
= Ç e n e § Mutlak söz, hususiyle
faydasız ve mânâsız söz.

jl j. f
A y a k zincirle bağlı olduğu hal­ f t-ır.’. (» S m
£ j Cr.1

de, dostların yanında bulanm ak


yabancılarla bostanda oturm ak­ Top, sevgilinin çenesine nerede
tan iyidir. benzer; bu, beyhude söyliyen
{S a d î) adam ın m ânâsız sözüdür. •
(Hucendi)
§ Saban a ğ a c ın a geçirdikleri
demir § S ü rgü : yeri sab an ile Jı^İI j/l / tfjMjr İKİ
İJ}\ _Jİİ i j l jJ,
sürdükten son ra düzliyecek
tahta. jr
ısjyr'j (zenciri) = Deli. Felek, senin him m etinle m üsavi
o olm ayı düşündü. A k ıl ona gü­
' zel ve gönül alıcı bir söz söy­
• (zence) = N evh a, sağ u , fer­
ledi.
yat. (K em â l)
'O (zeneb berhud zeden) döndürürler, aralarından ateş
= (k.) Mahcup olmak. çıkar. Üsttekine zend, alttakine
c>j £ j (zeneh .zeden) = (k.) Çe- pâzend derler. Arapça üstte­
* ne çalmak, mânâsız, beyhude kine zend alttakine zende de­
söz söylemek. nir § Mersin ağacı ğ Sııhrâb’ın
veziri bir cengâverdir ki Rus-
j. öU*-;1 O-J
X Jj i>'j> o}\) tem’in bir yumruğu ile ölmüş­
J t- tür. (Z) nin esresiyle can mâna-
sınadır. Zinde — canlı, diri de­
Sebepsiz bana düşman otan bu
mektir.
ahm aklar, çok boşboğaz , heze­
Muma hitaben :
yan edici ve çene çalıcıdırlar.
(Sena i) j J y ^ Oj1?

(zend) = Zerdüşt’ün kendisi­


ne nüzulünü iddia ettiği kitabı. Öldüğün (söndüğün) zaman
sana ateş erişirse dirilirsin;
hastalanırsan boynunu vurm ak­
la daha iyi olursun, aydınlığın
azalırsa fit ili kesm ekle aydın ­
D aim a Kuranıkerim okusan da
lanırsın.
Zend okuyan rahibi zemmetme. (M inüçihri)
(Nâşır)
§ Bfıyük. .o ı o, j (zend estâ, zend
X- o / ' Us j j jj\f j* deslâ) = Zend denilen kitap
jLj oV- *J yahut tercümesi. u_;ı (ba.).
1 ( j ( ujVvj (zend
/iı kolunu zincirlerle bağla­ bâf, zend huvân, zend dân, zend
dıktan sonra iri fillerin boyun­ lâf) = Zend kitabını okuyanlar
ları üzerine bağlamış. ve bilenler yani Zerdüşt’e tâbi
(E sed i) olanlar. Zend’i, güzel seslilerin
§ Çakmak demiri. okudukları mülâhazasiyle bül­
t â )<s 4:'j ojV büle ve kumruya da zend bâf
j-, d'-'T ır‘u’ ve zend huvân derler.
ö^r“ o'
Ç akm ak ne çakıyor; bilmem ö'j” -'•"s <
“jU *^\t'j
kim in çerağını aydınlatıyor. Jtr '
(H a fız)
Gül ve m enekşeye veda ettiğin
§ Çıkrıkçı mengenesi: iki ağacı sırada yan ık sesimden bülbülü
birbiri üzerine koyup altında­ haberdar et.
kini burgu gibi zorla çevirerek (Kvmal)

\
kaba iplikten, çok kuvvetli, sık
• 7 - c " m’ s ■
^ (z in d â n i s ik e n d e r) dokunmuş beyaz bez ve elbise.
= Yezd şehri. İskender, Acem ‘ -'•j 4 o:*
şahlarına galebe ettikten sonra I - *;>- ^ -11^ »jl i j ^ liy
şark memleketlerinin fethini ta- vi'lîU.
sarlıyarak akıllılarla istişare ile R üzgâr, dağların kalın, beyaz
şehzadeleri (Yezd) e göndermiş elbisesini çıkarınca toprağa ve
ve bulunmadığı zamanlarda bir taşa yeşil atlas düşer.
mesele çıkartamamaları için ma­ (H akanı'
iyetinden biri vasıtasiyle göz­
altına aldırmıştı. Yezd’e Zindâni -V J \jb j ' A*.

Sikender denilmesinin sebebi d 'jy-


budur. Nitekim Fars’a da Mülki
H içbir karşılığı olm ıyarak seç­
Süleyman derler.
kin m edhiye söylem ek, kaba ve
— o'-*- j âdi kaftana nail olm aktan ha­
fi/. J yırlıdır.
(Süzeni)
Gönlüm Yezd'in vahşetinden Naşiri, Hâkâni’nin şiirinden an­
sık ıld ı , eşyam ı hazırlayıp Far­ laşıldığı veçhile zend huvânların
s'a kadar sideyim . başlarına sardıkları sarık gibi
( H a fı z ) beyaz bir bezdir; demek istiyor.
Hapishaneye zindan denilmesi­
nin sebebi Zerdüşt’ün kitabı (zend zen ) = Nişâbür ke­
olan Zend’in hükümlerine göre narında bir mevki.
her suçluyu suçu nispetinde t'
hapis cezasiyle cezalandırmış
<-r* ^ (zendiş) = Selâm ve dua.
olmasıdır (Nâşırî). Sonundaki
ân nispet edatıdır, (z) nin üs­ - s,
tünü esreye çevrilmiş demektir. (zinde) = Diri ve zîhayat.
** ' f Ziyende = yaşıyan (m uh.) Vj
{ba.) § Hal sşhibi derviş.
(z e n d âv e r) = Helâl.
»Juj ^ \ t U** 1j

J J (z e n d b âr) = Koyun, keçi,


ahu gibi yırtıcı olmıyan hay­ E y ünlü adam ! D ünyada sağ
vanlar. kaldıkça seni m ethederiz, çün­
kü senin Şehnam en bizi ihya
etm iştir.
( z e n d p i ç i ) = Kalın ve (Behâr)
S'- >SJ}J V J \f* j ı / v ; (zindegâni, zindegî)
»4,'J '-*!»■jJj ixj = Dirilik, hayat.

B ir gün eski ve ya m a lı hırkalı, jl»


görünüşte perişan hal sahibi bir
derviş gördü. H uvâce’i Belh'in: acı hayattan
(Senal)
ölüm daha iyidir; sözünü işit­
İsfahan’da Zinderüd adında su­ m edin m i?
yu çok tatlı meşhur nehirdir {Sadi)
ki şair ve edibler methetmiş- ı j 3 û m j c*—** ty*
lerdir. j»
V. i***
•j‘"j ■*" ı<*j rj.j ^ B u saray y a n i dünyada m eş­
rebi geniş olm ıyan kim se ha­
Hanende l Gel ve o nağm eyi y a tta kabir darlığına giriftar­
terennüm et k i her gözüm den dır.
y ü z zinderüd a kıta yım . (,Şâ'ib)
(Fehri G argâni)

Zâyenderüd, zerrınrüd da der­ (zen d Ik )= Z en d veya Zen-


ler § İri, büyük. d’in emir ve nehiylerine göre
i&f" •^ f O—^ t^L hareket eden kimse. Muarrebi
i£ ı ı£ a_T jjl'I ' jiaO Zendlk’tır.
:e --
Keng dağı üzerinde büyük bir J ( z e n g ) = Zengbâr şehri,
f i l (ir i gövdeli b ir cengâver) karalar memleketi § Demir, ba­
vardır. Eğer silâh ile cenge kır, ayna ve o gibilerin tuttuk­
gelirse. ları pas.
(F ird evtİ)
jr ^
Zindepil, Molla Câmi’nin ifi-j jl.Î J-*' l* 'O? t /
şe 'hi Ahmedi Câmi’nin lâğabı- fjj J"\ fi—1
dıı ru (ba.) § Suhrab’ın veziri. tr '* ' ıc-*1
Ona Zenderezm de derler.
i£ .îj l^ 'L İJ j .c/lo,' j\
j <x£ o'j*.
J-J
f j . i J '6 -i,
O güzeller başkanm ın y ü zü et­
Zenderezm denilen cengâver o rafında menekşe bitiyor, çini
m evkide kurudu, onun dernek ayna paslanıyor, eğer onun
ve savaş günü sona erdi: öldü. kahrının öldürücü rüzgârı ber
(F i r d t v t l ) yazların m em leketine eser, eğer
j,‘j (ba ). onun barışının lâ tif rüzgârı
siyahların diyarına yükselirse lerin kulağına bir iki fersah­
beyazların rengini sacdan, si­ tan m utta sıl çan sesi geliyordu.
yahların rengini fild işin d en (Selm ân)
ayır detm ezler. § Göz çapağı § Kan.
(Ferruhi)
ı S j 'f j ; i , W

f' j İ j f f ^ j î i t j j Jİ viVy
ı£$ öy? w'.r-* ^ X
*>U. .u 4^jT iX-ij i}ij y& j
JJ4İİ
A y n a nemden paslanır; bilm em
k i bağın aynası yağm urun ne­ Yeşil ren kli bir elbise g iym iş­
m inden niçin cilalandı. sin, ben senin Zengbâr'dan ge­
(Ş â h T âhir) tirdiğin bir kölen gibiyim . Gü­
neş gibi parlak bir şarap kade­
§ Güneş ve ayın parıltısı.
hi y a n i bir kadeh şarap geti­
rirsen kalbim in pasını giderir,
t ^ j' vücudum a kan getirirsin.
îS^. Vlo A 3 o y l wJ (Zehir)
1>.3J Öjr 1/
Â:İJ
D eki k i, dünyada bütün güzel­
& (z e n jjâr)= P a s. Asılda zeng
= pas ile âr=getirici den mü­
lik ve çirkinlikten dört şeyi
rekkep vasfı terkibidir.
huy Ve âdet etm iştir; y a k u t
renkli dudak ile çeng sesini,
güneş gibi parlak şarapla Zer­ J& j
d ü şti m ezhebini.
(D ek i kî)
G üm üş bedenli sâki nerede k i
§ Çan, çıngırak. şarabın cilâsiyle kalbim in a y­
j l CO ii» oilj nasından pası silsin.
£&>j «jli—y «L* ı^ri^T* (Ş â h f â h i r )
J-J
§ Lisanımızda cengâr dedikleri
Eğer onun yü ksek him m eti,
'boya.
doğan kılığına girseydi ay ve
y ıld ız ayağına çıngırak olurdu. jiiĞj ( zengâr hürden ) =
(Ferruhi) Paslanmak.
JLaÎ _A»- iX jl jl—Â-j

U!oi jj’ljı-. & 3jy*~ j &'j >j-_& ^


ıSJ.*-
z?-,j '*!!/ J-.j.
ö'-i- A yn a n ın tozunu durm ayıp silk,
gider; çünkü paslandıktan son­
H içbir eseri y o k iken kervan ra cilâ tutm az.
geldi diye haber geldi. R um i-
zencilerin vücudundan siyahlık
^ J (zengân) —= Azerbaycan’a gider.
(K â â n i)
bağlı bir şehir.
§ Divit, mürekkep hokkası.

**.O j j (fjUSj (zengbârî) «= Zengbârlı,
^îîa Sûdanlı § Çam sakızı, reçine
(Ar.) ji/ij.
O parlak fik ir li adam Zengânlı J?j>) (zengi) = Sûdanlı. Muarrer
idi: K eskin zekâlı serefraz bir bi zenci.
yazıcı idi. lJ u£*j £~-\ 'j tfU
(Zuecâci) S y ? fl’j ' V.
JTti
** J (zengine) = Musikide bir Can cevherini ele geçir; çünkü
nağme. zenci çocuğunun adını cevher
jjj vuSj (zengâne rüd) ■* Zenci­ koym aktan k ıy m eti artm az.
lerin savaş günü çaldıkları bir (Kââni)
nevi saz. eV J t'j (zengi mizâc) *= Daima
>ij o»Tj» jf şen ve şâtır olan kimse.
»■»./- -*Ja
I/Uil
'' J (zen g d ân ) = Çıngırak §
Zenci, zengâne rüd’u çalm aya Tef pulu.
başlayınca trampete terennüm
eder. j L 'j < <S j L - j ( m b .
( N iş im i)

f u l , z e n g n le , z e n g îile )= Çan
Zengân civarından geçen bir
§ Çıngırak § Tef pulu § Musiki­
çay.
de bir makam § Zengule, tranlı
‘ 'İ £ Y - Furühel tarafından öldürülen
(zengâhen)= Demir pa­ Turanlı bir savaşçının da adıdır.
sı (A r.) jit-j.
^ (zen g e) = Şâverân’m oğlu
J . ** (z e n jfb â r)= Karalar mem­ lıanlı meşhur bir savaş eri.
leketi, Sûdan.
*jj öt*. j J*' ^ (z e n g i d â rn ) —= ilâç
o-#t" J* yüt ^ için kullanılan bir kök (Ar.)
oVj**-
• «
Senin güneşe benziyen kılıcın
*C jî *
karalar m em leketinde parlarsa ^ ^ (zenem t& n) = Keçinin bo-
Ferhenjfi Ziya 69
ğ-azı altında sarkan uzunca deri, ğine y a n i ne halde olduğuna
küpe. dair elbette ondan bir haber al.
(Sa'dl)
(zenend) = Süslü, ziynetti. § Bir işi işlemek veya işleme­
jıi j mekte tekid ifade eder.
jV J jV-’j tii
IV ç.l*UL»
İşin i m im ar ile tanzim eden
kim senin işleri m am ur olur. F akat kendine m a lik oldukça
(M evlâ n â ) şeriatın hüküm lerini her halde
t gözet.
^ * (zenö) =* ZelO. (Şeblsterİ)

-** ıjLt* \j J)
jV'O J-ı\i >*.
^ (zen u y e) Köpek uluması »i'U*-»' J'î’
= düle (Ar.)
D ünyaya gönül bağlama , çün­
*İ * • M* • k ü dünyanın sebatı yoktur. H er
e J y O (zin h ar, zlnhfir) — halde a k lın ı başına a l da ona ,
Sakın, aman mânasına sakınma güvenme.
(Cemali Işfehâhl)
ifade eder bir kelimedir.
§ Emniyet altında, korkusuz ve
jVti X j \*. j'j
jl ijf'/jlt *s. âsude olmak.
C—•*.»» J*-1 / A &'*
S a k ın dostunun yanında sırrını
söyleme; çünkü onun da dostu ıfjy'
vardır. ö m rü n ü n eteği ecel tozundan
Çlmâd) masundur; M evkiinin derecesi
jV j * ı>.j>j* jV û feleğin fitnesinden em niyet al­
b j USj tındadır.
(E n ve A)
Fena arkadaştan m uhakkak sa­ 1 u löT Sj^ı >.*■
« L
kın. Yarabbi! bizi cehennem jVO. cJj* j.y, xî
ateşinden koru.
(Sadi) £ger güneş senin adaletinin
§ Elbette mânasına da gelir. sayesine iltica ederse haşre kadar
•* ^
tutulm az.
Jv. ’oys
j ü jt ı£J^- tfjj' § Ahit ve pakt, kavil ve karar.
j 'j J* öV“ *»>. ı»~i jV ’jİ -*4»
Yaralı gönüle y a h u t gönlü y a ­ J y ' J jV-'jj Cr* “«*
ralıya uğrarsan, nasıl geçirdi­ ûUU
Benim le senin aram ızda çok süsüdür. B ak, ekmeğin tadı çö-
a h it ve pakt var. Benim le ahdi reotundandır.
(Şihâbaddin)
bozma, p a ktt unutm a.
( Selmân)
Burada Sble den maksat ben ve
§ K orku § Şikâyet.
benek tir.
J#J3 j*
•Kf jVtj vr*. • •
( z e v ) = Pışdâdî’lerden Teh-
Z?/V kim seden kork k i dosttan mâsb’ın oğlu § Deniz.
müteessir olarak yabancı ya n ın ­
da şikâyette bulunur.
(Sa'dî) -*** (*n) *=* ZGd (m uh.).
iU 'j/ j.) j f )\ ,>»>»
Bu beytin birinci mısramdaki
ûlO C.H jl t^jlT
zınhâr, korkudan ziyade sakın­
t-V
ma mânasını ifade eder § Ace­
le 9 Akıl ve basiret § Emanet. Tereddüt etmeden acele onun
j y . jv j (zinhâr ^uvâr) ==> Ahit- eteğine sarıl k i âhir zam anın
şiken, paktı bozan. m usibetinden kurtulasın.
,(M tv lâ n B )
»j>** jV-'j 'ıfjtr's. er1”
AO <' > */ ^ *r ’
(zevftr) «= Umum mânasiyle
H içbir kim se em niyeti altında hizmetkâr, hususiyle hapishane
olduğu kim seye karşı ahitşi- ve hastane hizmetçisi.
k e n lik etm edi. E y güzel! Gön­
j'j i j. f’l*. oyt ı • ûUj
lüm senin yanında emanettir,
« -* - f.yr f j >
am an.
(Süseni)
O taştan yapılm ış zindanda
ji) jVi (zinhârdâr) — Anıan ve
hizm etçisiz kalınca senin f a z ­
mühlet verici.
lından başka kim den ku rtu l­
tfjV; (zinhârı) — Aman dileyici,
bir kimsenin himayesine giren, m aya vesile arayayım .
(NSftr)
haraç veren j\y . jV ; (ba.).
•* • Bu kelimeyi lügatler meşhur
’l ! 4 Rustem’in biraderi Zevâr mâ­
( zin y ftn ) = Anason yahut*
nasına almışlar ve Firdevsi’nin:
bir nevi çöreotu.
lOj Vt-J
e* t*1j j c*jJ

Kabarcık, güzellerin yüzünün O, kuyudan bir elde B ijen, öbür


elde R u stem ’in kardeşi olduğa
halde ev tarafına gittiler. ^ (zübağ ) — Puştluğu ilk ica-
(Firdevsi) deden puşt.
• "W
Beytiyle istidlâl etmişlerse de
bu vakada kardeşi, Rustem’e (zü p ln ) = Zıpkın: evvelce
refakat etmediğinden Zevâr’- savaş aletlerinden olan, mız­
dan maksat Bijen’e kuyuda iken raktan daha kısa bir nevi silâh
senelerce hizmet eden Menije- (A r.) § Gâvers’in oğlu.
dir § Diri § Tiz ses § Koca­
* >.
karı.
C J J (züh) *= Sivilce.
' j’ •
. >.
(z e v â re ) = Rustem’in bira­
* * * (zöd) = Tiz, acele.
deri § Kâşân’a bağlı bir köy.
J j» tli-i- —* V
İl’ • •} j (Jİ* J*'li lij r j y 4"
( z e v a le ) = Ekmek ve aş ı/U«i

pişirmek için hazırlanan hamur B u ,m esç it değildir k i her va kit


yuvarlağı. kapısını açık bulundursunlar
da sen geç gelip acele ön safa
geçesin.
(N i f â m l )

iı-îî >Sj (zöd âşnâ) =» Ateşperest­


H am ur yuvarlağı gibi dost
lerin âteşgedelerine gelen nezir
ezası çekersen börek gibi bütün
ve sadaka § (k .) Her gördü-
işin m untazam olur.
(B uthâk)
ğiyle dost olan kişi.
ju-ı >,-j (zud endâz)=* Bilbedahe
§ Keman gurühe denilen eski söylenen söz (Ar.) >.-» • Vasfı
harb aletinin mermisi. terkibî şeklinde olan şu kelime­
• ^ den bedihegü=hazırcevap mâ­
•i lr | •% nası anlaşılırsa da bilbedahe
u J ( z e v â n ) = Delice denilen söylenen söze alem olmuştur.
buğday azıntısı. ■ûj. iSj (züdhiz) = (k.) Vazifesini
çok çabuk gören hizmetkâr,
v -
lJ IJ ( / u v a n , z u v a n e )\ =
Ji J (z jj-ijj (züdsir)= (/:.) Bir şeyden
t «itj (ba.). çabuk doyup usanan § Fayda­
sız § Kötü mizaçlı.
^ IA J ^
& >)j (zud nekd) — Para öde­
(ziv âh) = Hapisler için pişiri­ meyi geciktirmiyen çok zengin
len yemek. kimse.
(zu r)“ Güc, kuvyet. Zör mend (z n ze ) — Bağırarak ağlama
— kuvvetli. § K öpek uluması.

Cfi J*1/ ı#-*1* !)'■> B ir açgözlüyü hicve d a ir :


*ij ölr'îj'. l<" •J)i j l »jjj »ua>>
• j ) j •'■tul*:, t jl
A h a liye zorbalık etme k i göğe
bir dua gitm esin: halk senin Her gün oruç sıkıntısından se­
hakkında beddua etmesin. herden kuşluğa kadar bağırarak
(Sadi)
ağlardı.
(H id â ye t)
J.j r" ı)J j*
jji j»*j> »>jmj} ** »•
( z ö ş ) = Dargın, çehresiz,
K aplanlar, onun pençesinin kötü huylu.
kuvvetine mağlûp idi; pençesini tffj £»»»■
>;-■
> &
aslanın beynine batırm ıştı. titÖ
(S a d i)

(zflrudem) = Z o r ve kuv­ yeni yetişm iş, hırçın bir çocuk­


vet, kibir, gurur. tur. Güle benziyen y ü z ü henüz
m isk örtünmemiş: tüylenm em iş-
îj. ♦.
tir.
^ (z îir â n e )— Suçluların ayak­ (Esedi)
larına geçirdikleri demir bağ. § Güçlü, kuvvetli.
• „ «jiljJ ^ j\ ^
• • m+ m •
ıf *■?,
(revrelfi zerrin)
i 1* f-j» Ü 'ı) y '- î - İ>S? &
( k ) Güneş. J.-t. fj* öV: ö jç cpjj ifjit
i*~7- 3j)j (zevrelçi simin) = Y e n i
ay, hilâl
Savaş kızıştığı zam an, m ızra­
ğın korkusundan ö fke li tim sah,
(V (z e v e rn im )= E lb ise n in ya­ O kyanusta cıva gibi m uttasıl
kasına süs için arka taraftan titrer; asker safında okunun
dikilen parça. Eğindirik: devrik korkusundan kuvvetli kaplan
yaka. daim a anka gibi Berber dağın­
d a gizlenir.
(‘A b d a l v â t ı )
(z e v r e )= O m u r g a kemikleri
(A r) Mecazen bir iba­ ( zeveg, zevu ç ) —
renin fıkraları. Müşteri yıldızı *“* ı (ba.).
Yüzü turunç gibi buruşmuş,
( » 4 ) = Nehir, ırmak. bumbar dolm ası gibi ince ve
uzun boylu.
(fty S n )
L/jjj (züfrîn, züfl!n)-=
(Z) nin esresiyle ve (n) yerine
Kilit geçirilecek demir halka.
(y) ile de yazmışlardır.
Ij f t r l j" J 1- " - *J& ıS j~
Cr.Jji iti ı/jv.
s+V
İ y i huyu kendine hisar ya p ve zek, zeveng, ze v e n g e l) =
kanaatten kapısına dem ir hal­ Kambur, bodur, çelimsiz kimse.
ka vur.
(N â ftr)
(zani) -= Diz — Zânü
(znlâne) = Mahpusların ve
*
hayvanların ayaklarına geçir­ X J > jj
(zuhmend) = Büyüyüp ye­
dikleri bukağı.
tişmiş ağaç ve ekin.
- i M\
(züljede) *= Bezi dokur­
ken pamuğunu çirişledikleri be­ (zih) = Beğenme, alkış yerinde
yaz sakız. A rapçası dır, kullanılır bir kelimedir.
dilimizde kitre, titre denir. tfjjiiy!i &yf it* j ) , '
*'j ^ 'yî
y j» ■tf'jj-O X j.iy.
(zün) = Ezân ondan mu-
haffefidir § Hisse ve nasip jT
(ba.).
Şah P erviz güzel söz işittiği
zaman; devam et, aferin derdi.
Eğer P erviz şim d i senin zam a­
nında olsaydı, sana karşı bü­
Gözümde görmek hassasını o tün sözleri hep aferinden ibaret
ihsan etm iş, vücudum da hare­ olurdu.
ket, o n u n ' verdiği kandan hu­ (M inS çihri)
sule gelm iştir.
(‘Unfurî) - j1
O4• / •i J'jt c—lî./ - / S i
*

(zevenc) = Bumbar dolması


§ Sucuk.
H usrev kemane küşat verdiği
o'—! (jiijj y a n i oku atttğı zam an her ta­
j &}<? m -î—j ’j* raftan takdir sedası yükseldi.
(Ş a ir )
Buradaki (zih) i kiriş mânasına çıkardı', o suretle k i onun ke­
alarak padişah oku attığı za­ m iği göründü.
(F ir d e vti)
man asker de ona uyarak hep
ok attılar demek de mümkün­ *
dür. (zeh) *=* Doğurmak mânasına
gelen zehîden den ismi mastar,
y ji »j »i'jl
JiT
emri hazır § Menî, evlât, yav­
ru, doğum.
Ş iirin in okunduğu mecliste her ı jijjo (zehzâd, zehuzâd) =
keşten a lkış sesi göklere çıkar.
çoluk çocuk, döl döş.
(Kemâl)
§ Keman kirişi, çile.
jU-j jljj ,j
•5 û^f V ^ S f } 6^ fjl»
j3 c.-ılf J ji
Ui H ususiyle Horasan; orada sizin
evlât, aya l ve hanüm am nız
Takdir ederim o kaş ve kirpiği
vardır.
k i ne temreni ne kirişi olmadığı (Naşir)
halde bir şehir h a lkı kana § Su kaynağı.
gark olm uştur; bu ne y a y , bu
Xi 41»^
ne oktur ( !)
( Yeğmâ) * yî »j
§ Güzel, hoş.
«jj c J j j ıt»s. cst Benim gözüm ün çeşmesi çabuk
•jj Jı <-*>* ıfi- «Pj u4’ y kurudu. Galiba bu çeşmenin
IV kaynağı yoktur.
(M e tn d )
.Sen, genç, kavi, sem iz ve güzel
iken harb sa fı tarafına zırh sız vu; (zehâb) = Su sızıntısı, su­
gitm ezdin. yun kaynadjğı ve sızdığı yer.
(Mevlânâ)
/ f <j“y~ y
§ Her şeyin kenarı: zihi girlbân
= yaka kenarı, zihi Ijevz =
Senin elin freuiı kevşer’in mem-
havuz kenarı. Şerite ve ona
baıdır.
benzer şeylere ve mücrimlerin (' A b d a r r t t t S k )
işkence suretiyle sırtlarından
çıkarılan kayış şeklinde deriye ou»; (zehdân) «*= Dölyatağı, ra­
de denir. him.
tfj Jî- f f& s* ırîT
■X"J* aA ‘y* ö^ii-j» j+a
k‘TB

Başbuğun sırtından bir kayış B ir şarap ki eğer onu gebe


kadın içerse rahm inde yavru
parlak güneş olur. -VAj
(zehed) = D oğar=zâyed.
(K â â n i)
- ı• . ■ * * » \f ■ > ' W » j j ' j U O j j
J ? (zih âr) =* Kasık. j" Vj j 1

S* >>.' S * j'V
j*s t j \*j ) i 'j t>.> A zıkla ra azığı o verir, yoksa
IV/ buğday gıdasız nerede doğar:
çıkar.
B u zekerle (erkek a leti), böyle ( Ş S 'ir )
kirle dolu u ylu k ve kasık zikir 0 • * ♦¥ *
ve nam aza lâ yık m ıdır?
jİA *j (zehdân nih&den)»
(Aievlânâ)
o '■
* Savaş ve bahiste aciz göster*
mek § Kusurunu bilmek.
^ (zehâz) = Feryat ve nara.
<1
* ‘t L * (zehlden) = Doğmak, do­
(zihâzih) = Tekrar tekrar
ğurmak.
beğenme, alkış. ı/ ji
*_ * \V «*4*- k/ wj'/" y"
i 'V
Senin kuvvetin H akkın kuvve­
Söz, tekrar tekrar alkışlansa da tinden husule gelir . hararetten
onu söylem em ek söylemekten harekete gelen damarlardan
iyidir. değil.
(N izam i) (M evlâna)
fil £r“. S •='- >y? § Düşmek § Sızmak, damla­
s?) c^jr.'j -*Ja
mak.
Senin elin kılıç ve kaleme 0

meylederse M ırrih ve 'U ta rid (zehr) = Ağu {Ar.) § Keder


(sa k ıt, arzıtilek) tekrar tekrar § Öfke.
alkışlar.
(K e m â l İsm a il) y v ? j j * - ? { j* ı^-j
çJt jl
• t' • « t •
(z ih b e rz e d e n )= Kitaba
şiraze örmek. Senin kucağında uyuduğundan
dolayı gömleği kıskanır, galiye
• /•
vücuduna süründüğü için ke­
'i ' (zıh b en d ) — Bir nevi ka­ derlenir ya h u t öfkelenirim .
dın gerdanlığı. (S a d î)
vıj»j (zehrâb) = Bazı meyva ve tim yok; çünkü kaşının ok ve
sebzelerin acılıklarını gidermek y a y ı var.
için ıslattıkları su § Peynir ma­ (N i f â m t )
yası. (k .) İdrar (Nâşırî).
iijhj (zehrbâd)= Boğaz hasta­ c—M-1* »jV ’jki »/*j jjT
lığı = bâdi zehre, ((İM
ai. s i (zehr hend) *— öfke ile„ Senin çevir ve cefan ile ülfet
zorla gülüş, acı acı gülms. etm iyeyim de ne yapayım . Ce­
j*J ö‘j» kifj saret ve m ukavem et olm azsa
j'SV. ur»—' f çare m üdaradır.
xrı.j<CiT fi iç i*» (Sa di)
j t f tjl» iC-.MT
^Uii
bî z e h r e k e m zehre
— korkak, jtcs. zehre şijtâf
G üldü ve ö fke li gülüş sırasında = öd patlatıcı.
dedi k i yüce feleğin hareketine JtCi »yj Jil» i? iyi
teessüf. B ak, fele k ne kadar
zıılüm gösteriyor; çünkü İsken­
der D â ra y c kasdediyor.
Çocuk, y a h u t çocuk doğuran
(Nizamî)
kadın gibi öd patlatıcı bir nara
&*mi s i (zehri hüdbekesî attı. ,
rihten) = (k.) Bütün öfkesini (Ş air)
bir kişiden almak § içindeki
derdi yalnız bir kişiye dökmek. (zehre5! çeb) = (k.)
jj \> (zehr dârQ) = Pâdzehr. Gecenin aydınlığı.
ûW ; (zehr kerde-)=Z ehir et­
mek (k .) ağız tadını kaçırmak.
ı/> j (zehr giyâ) —öldüren her (277*' (zehre5! mlğ) = (k.)
zehirli ot. Yağmur katr&lçn.
( zehr mihre ) = Zehire
ilâç yapılan mühre, j . zehr- (zihlç) = Zehâb.
keş de derler.
^ •* (z ih işt) -= Nefes, soluk.
(z e h re )= ö d (A r.) (k.)
• <■*
cesaret ve şecaat.
(zehk) = Ağız; yeni doğur­
•-V f*yt. ^ r j1*' muş hayvanın ilk südü.
s 6fc"j j;'
ı/U»i

Senin dudağını öpmeğe cesare­ *“f * t ? (zihi kân!) = Bir kimse-


nin oturak yerine vurulan şid­ Ben zehm en sahibi gibi define
detli tekme. için R ey'den Ş a m tarafına gi­
diyorum .
(Ferraftl)
* (zih g ir) — Kemankeşlerin
j ı y } >U- İ j j J
baş parmaklarına geçirdikleri
boynuz ve kemikten yapılmış tj'Tlî
uzunlama yüzük gibi şeydir ki
yayı onunla tutup çekerler. H azine, benim fik r im in içinde
iken ben dünya Şam ında zeh-
men’in sahibi gibi sebepsiz şaş­
w - (zih m et) — Çiğ et ve ba­ kınım ,
lık kokusu. (fÇâSnl)

(zehü) = Kulak kiri.


J (zehmen)==Rey,de bir evdir.
Sahibi, Şam’a giderse bir defi­
neye kavuşacağını rüyada gör­ (zihl) = Aferin — Zıh, heh,
düğünden hemen Şam’a hare­ behı.
ket etmiş ve orada sersem ser­ j V j >j -J • ö ' ^ ' j j i (*
jljf - î f »U.
sem dolaşırken rasgeldiği bir
,/Uii
adamın, nereli olduğunu ve Şa­
m'a ne maksatla geldiğini sor­ Hem o, y o lu biliyor; hem at
ması üzerine Rey'den geldiğini rahvan. N e fevka lâ d e at, ne
ve seyahatinin sebebini anlattı­ fevkalâde binici.
ğından adamcağız gülerek: ben (Nifâml)
senelerden beri Rey’de Zehmen Yalnız hayret ifade ettiği de
ismindeki evde bir define bu­ vardır.
lunduğunu rüyada gördüğüm
4 *
halde itimadetmiyerek gitme­
dim. Ne budala adammışsın (!) ^ (zey) = Can.
deyince hemen memleketine <S'j tf*
dönerek evini kazmış ve otuz ı/ j S X (S-ç/l»"
batman [*] ağırlığında altın bir .fjt*
havan bulmuştur. (ba.).
JAa) ,Ij*

iTj* ^ (zl) = Taraf, canip.


&xSCi, f \y ’j f l_rf ^
' [*] M iktarı yer y er degigen b ir ağırlık
ölçüsü.
B eni senin tarafına atacak bir
*f *
kim se olaydı. K endim i sabana J - 'J (zlyftn) = Noksan, zarar.
koyardım .
(Hâkâni) jliî-p JL» jîil
Cıj^j» v j îjljj
§ Zîsten — yaşamak tan emir.
İÂ-İ3 ûVtf-J Sevişenler arasında a yrılık ola­
()l) jlAL** i^-1/
bilir. Ticarette zarar da olur
fa u d a da.
ö y le yaşa k i yıllarca yaşam ak - (S a ' d l )
tan sana fa y d a olsan. K im seye
§ Yaşayıcı, yaşat, yaşıyarak:
zarar olm asın.
(NifSmi) zîsten = yaşamaktan sıfatı mü-
m»* •
şebbehe, sıfatı haliye ve mü-
(zlyâd)—Yedi nevi tavla oyu­ taaddi emri hazır.
nundan ikinci oyun § Yaşasın: wjlj V j l j jLl~ * ts-ljr
zîsten — yaşamak tan muzari 1 •j
olan (ziyed) kelimesinin arasına S ii*
dua ve temenni ifade eden elif Yarabbi! K endi fa z ile t ve m ü­
getirilmiştir. rüvvetinle beni m üslüm an y a ­
şat; canım ı alırsan beni müs-
lüm anlıktan ayırm a.
( S a t e n i)

Ç im şir ve susam çiçeği toplu­


luğu arasında sevinçli yaşa­ (zlb) — Ziynet, süs, bezek.
ya sın sevinçli. wjîi lıy
(M inüçihrl)
iO» 'fijy c-^j' tJf
• i- li Jj 's p f
i'jjı* f~* *k
F akat seni m edih sebebiyle süs
ve ziy n e t kazansın diye bu
B ana dünyada senden ayrı m edhiyeyi bu lügatle (Farsça)
olarak yaşam ak m üm kün d e - söyledim .
ğ ild ir dedim ; evet, cisim , ruh­ (S u ğ d F i S em erken d l)
su z nasıl yaşar, d iye cevap
verdi. (zîbA) — Yakışıklı.
(Ş ü r)
•' l’ •
IjL) jlLLV Ik*.
(ziyâde*er)—=(£.) Kendi­
tfjk*»
ni derecesinden yüksek gören,
ve başından büyük işlere kal­ Yakışıklı y ü ze bakm ak hatadır
kışarak beceremiyen kimse. diye kim söyledi? Yakışıklı
yü ze bakılm azsa hata edilm iş üzüm § Pabuç, çizme ve o gi­
olur. bilerin kenarlarındaki zıh gibi
(Sadi) şeyler § Boğaz ve nefes borusu.
w . —i * ^ • /
—-O* tf,-, ,-<*j
■ * /V j o W?* * (zîçek) = Sucuk yahut ku­
e»-»Qi <*U. y zu barsağından yapılan bir nevi
J?e±* kebap, kuzu sarması.
H em cennet hurisi sana karşı
• •
sabırsızdır; hem cadı ile peri
^ (z ir) = Alt ve aşağı. Karşılığı
sana aldanıcıdın D ünya güzel­
bâlâ.
leri elbise ile y a k ışık lı olurlar; sjf fUÛ. & I l ö l/
sen o güzelsin k i elbise seninle ji'j t£-s-if-tf fj' <j
yakışıklanır.
(Mecdi Hemger)
Bu yeğin düşm anın elinden de­
Zlbân da bu mânayadır. ğirm enin a lt taşı gibi ağır y ü k
e
«*» •
altındayım .
(Sa'di)
( z î b e n ) = Dünyaya rağbet § Sazın ince teli.
etmiyen kişi.
/m'j At Aîiiî J* f
l
^ 'r-r '5 (z îb îd e n ) = Yaraşmak, uy­
mak, yakışmak. R ahat ve dirliği kaçan k işi ne
kalın ne ince telden zevk alır;
biçare; bir kuşun sesiyle ferya-
J (zey târ)= Y ağ ı alınmış zey­
deder.
tin posası. (Sadi)
§tnce ve zayıf mânasına zâr’m
(zîc) = Yıldızların hareketini müradifidir.
bildiren kitap mânasına Arap- ıP*- j' f i f t*y. /i jv
çadır yahut (zig) ten Arapça- ö
laştınlmıştır. <rj-
Z a yıfla şıp da bütün halktan
üm idim i kesince üm idim i ciha­
(*iç)-=Dışarı çekip çıkarmak
nın destgîri olan Cenabı
§ Hoş tabiatlı, zarif kimse §
H akka bıraktım y a n i üm idim in
Şaka, lâtife [*] § Bir nevi nazik
husulünü ondan bekledim.
(*) (S üzeni)nin zene m addesinde y a ld ı­ (Ferruhî)
zım ız şiirini (R eşidi) bu m addede yazmış
ve (m eşhere) nin doğrusu iatihza mâua.ıına § Gizli, mestur § Alacehri de­
(teskere) olmalı dem iştir. nilen nebat § Esre dediğimiz
hareke § Keten bezi § Tencere •iüj' j. */ Jjk» w-l^i /" jî
dibinde kızarıp kebap olan ye­ »V j* sji fit Jfy t J ' j f
jır
mek bakiyesi.
%,.> (zirubâlâ) = Aşağı yukarı, Senin kadrinin feleğe üstünlü­
alt üst § Doğru olmıyan yahut ğünü istem iyen kim senin dere­
yalanla karışık söz. cesi âdi bir hizm etkâr derece­
sinde olsun.
js (Kemâl)
c*—VIj j >_)

_ J? ‘ (zî refken,
M üslüm anlarda böyle boy bos
zlref ken i) = Döşek; mecazen
vardır derlerse yalandır.
(S a d i) döşemelik eşya, mefruşat.
§ İki gencin oynaşması _ ,f \ V Cr.J 0^-** s.J
(zlrubâlânlst) şüphe yoktur de­ 'A jV* i'jfe u-^.
f llü
mektir.
vv y E y dost / Bundan sonra sana
ipek m efruşat müyesser olursa
dostlara iy iliğ i fır s a t say.-
A d ın ı bâlâ koyduğun şey belâ­ (N ifâ m )
dır; doğru söz şüphesiz budur. § Musikide bir makam ki kö­
( Fethullâh )
çek de derler = zir feurd.
s .its j (zîruzeber)=Alt üst § Pe­ »V*- Jî£*l l .j *tf/ j r ıf'j
rişan § Esre, üstün. JA &" J» ‘ •=*i ^ ■
a i’-
j »*.} (zirurü) *>=* İç, dış, alt,' üst, l’Vy
jjizli, belli. Y azık k i zirefkcndi hurd m a­
ka m ın ın taravetiı den kalbim in
I* *
(zlrâ)= Çünkü şundan dolayı ekin i kurudu, kalbim öldü.
mânasına ta’lil ifade eden ve (Mevlânâ)
dilimizde çok kullanılan bir .» * •
kelimedir. ■{** (z.lrbur) == Yankesici, hırsız
— Kısebur § Görünüşte dost,
(zîr ezmiyâne) = Ze­ hakikatte düşman olan adam.
bun, fena, bozuk. * • • ?* •
** JmJ ^ (JÇ—^ JÖ ( z îr b u z u r -
i — * '
*S aİ Ujj. jy gân, zirhurd)= Musikide bi­
rer makam.
B ildiğin gibi fe n a bir at; öyle * 1
Mİ • •
tembel k i yü rüyüşü ne uygun­
suz, ne rahvan. ^ (z lrç â k )= H e r ne derlerse
(Env*rî) yapan yumuşak huylu kimse §
Çekilm esi kolay olan y a y : ke- g ö n ü l! Onun zülfünün ba­
bâdc denilen talim yayıdır. ğında perişanlıktan inleme;
• «r * akıClı kuş tuzağa düşünce ona
taham m ül gerek.
■''*0 (zîrdest) = T e b a a (uyruk), (& âftş)
hizmetçi. § Cevherli çelik.
i A-l a#
' T"A ' •
t/Uîi c fT ‘ (zîrek S m îğ î)= Haki­
Durağım ayın üstünde olsa da ki hakîm : Cenabı Hak.
padişahın âciz bir hizmetçisi-
yim.
(N iş im i )
* •£* (zîrgâh) «= Büyük tahtın
alt tarafına koydukları kürsü,
iskemle. G â h = taht.
. '
ze b a n g ü fte n , z ir i le b g ü f­
1 j J*t ■
!■
!
ten) = (k .) Y avaşça, gizlice
söylem ek, fısıldamak.
• * D ünyayı zapteden Keyhusrev
tahtgâhtan kara kürsünün yani
^ 'İ'3 (zîrkân) — A y . C ihangiri teneşirin üstüne oturmuştur.
ve BurhSn bu şekilde yazmışlar- (Firdtvtl)
sada doğrusu zibrikân » .
olup Arapçadır. 3 1 ( zîruzâr ) — (&.) Hüzünlü
j/jU-T j j * 4" ö(e»T ve yavaş ses.

jjk* y* O"'•
*"£■* (zîre) = K im yo n : iyisi Kir-
Dergâhı gök gibi bir vezir ki man’da çıkarmış.
(Zühal) Sekendizden aya kadar
yedi yıldız, eşiğine y ü z sür­ •t-/' o-.l v. ıf f
' - 'O ■'■‘a » j.j <CıU*-
müşler.
(Molla M eşher)

K irm ana kim yon, Çin'e kâse
\
(zlre k ) = Zeki, götürdükleri gibi bu değersiz
jt (zîrek sâr) = A klı ba­ metaı Irak’a kim götürür.
sında, şuurlu. Burada (sâr) ser (S ad î)
yahut sıfat mânasınadır. \ .jj (zîrebâ) = Kimyonlu çöm­
lek kebabı.
Jli» j ı^r^j -*-1, j'3»^ J5
iS \\ ru. fcy* iftj •*.'> (zire’i ıüm ı)=K aram an
iaİU, kimyonu. ı
~tJ (ziz) = Kar tipisi. (zîfcâl) = Kadeh.
uP Jl^ıj j i'İ j )Jl
* -• ju ij y jsa>.
(z îste n ) = Yaşamak. J'ijj
Sen lâle devrinde kadeh aç;
iA**t çünkü lâle devrinde elde kadeh
tf
bulunm ası iyidir.
( R ü d e k i) s
L okm an yıllarca hatalı yaşa­
m aktansa yaşam am ak yeğdir *. *
diye ne iyi söyledi* r J (*îf) «= Zifl: çam ağacından
(Sadi) çıkarılan siyah madde.
§ Geri kalmak,
Bir obur hakkında :
r J (*î«) = Nakkaşların kullan­
*=—ii i > jr -M dıkları ince teller § Yıldızların
C.—
V tA— hareketlerine dair (heyet) as­
tronomi bilginlerinin tertibettik-
O, ya la dıktan sonra, geri kalan leri kitap ve cetvel. Muarrebi
çanağın yık a n m a ya ihtiyacı zlc § Alaca serçe, ispinoz ya­
y o k tu r . hut kız kuşu § Kürtlerden bir
( j M Î r Ychyâ) oymak.
• | •
C r (***) = Her türlü döşeme, (z îlû ) = Zili : kilim, tüysüz,
hasır. oda keçesi. Küçüğüne zilüçe ve
j l ç ii i/fr -j (zifiri bâf, zıği ger) zîliçe denir.
= Hasır örücü § Gönül ferah­ *
lığı.
IV* xil £0 (zey m ele) — İçine sebze ve
meyva gibi şeyier koyup hay­
vana yükledikleri tahta yahut
Z iğ gönüllerin ferahlığı mâna-
hasırotundan yapılmış dört kö­
sınadır.
(Ferhengi M e n fa m * ) şe kab, Bazı lügatlere göre
§ Nefret. yüke denir.
j 4 j I i ' j J* j ‘ 6 'ji- »v>j, LT±~*’ oT w~! y
jl 1j* ■'Kj j*- J* &’- f Ojr

C üz derdinden karganın kalbin­ O alçak, senin üzerine meyva


de nefret var; H ava karabatak ve sebze kabı koym uştur; eşek
sürüsünden bulut bağlamış. değilsen onu nasıl çekersin.
(Esedî) (Nâşır)
»S'cr.j ' Cr.j ( z*n küde, zîn
(zlm ur)=Başkalarının sırrı­ kühe) = Eyer kaşı.
nı açıklamak. *
« * *’•
^ z| n <jeg| ) — Bu tarz
, J (zîn) = Eyer. üzere, böyle.
ıfjîJ J £***> i/j y s*
f j'* i J û/' - • I j*
i4/j eyerlem elerini emretti. JUU
(Ş a ir) Eğer sen Ifeni böyle tahkir ve
(_,) ile (*>.) den mürekkep olur­ perişan edersen ben de seher
sa bundan demektir. vaktindeki ahım la zü lfü n ü da­
(2*n efzâr) = Eyer takı­ ğıtırım .
mı: Muharebede at üzerinde (W«*)
kullanılacak harb aletleri. *LÎ ‘

(zlnhftr) = ..v, (ba ).


j ' » - jV* jT j i f , öjç
*>.j • * .

j'j — ftj, A Î ^ İJL»- s£


(zîv&r) => Beraberlik, müsa­
vat, adalet.
J-J fi'sI »Jİ-
O m enevişli kıltct
çekip eyer *'s.\ ■i*- i 1*»- j 1»- f
ta kım ım arap atm a koyunca
süvarinin vücudunda her k ıl,
Eğer bütün cihan halkı keder
ayrı ayrı am an padişahım di­
ve kaygım ı m üsavat üzere ka ­
y e feruadeder.
bul etseler şüphesiz âciz olurlar.
(E zr e k i)
(UttZd Sâzl)
o»V j1I"a (zln bergâv nihâ- m

den) ■= (k .) Gitmek, revan ol­ „ •


mak. ( z î v e r ) — Bezek, süs. Aslı
■İ'J' </ •l' V 1 zîbver dir.
Cr.i tf1 X* ^AALtj> Jaj iS#*' Jr*3
l'V
Gece; ayı harm anlıyor; ey gün­ İ^U
d ü z t Git. B eni dinle; bir güzele gönül
(M evlâna)
ver k i güzelliği süs ve bezekle
i?-! j.i (zin besten) = Hayvana I olmasın.
eyer vurmak. | (Hâ/tf)
*
J

Ua»j* Jtf” J»ll


ft
v 'j r J ' j j* \
J (j) — Farsça elifbenin on birinci
harfidir, ebpet hesabiyle (;) gibi
(7) rakamını gösterir. Söyliyecekleri sözün doğru ve
yanlış olduğunu düşünenler ,
* r* - hazırcevap gevezelerden daha
(Jâb lr)= Viratika yahut ayva* iyidir.
dana denilen nebat § Yaş odun (Sad i)
yanarken uçlarından çıkan su— Jl‘01 **'*■ J*J^
sirişki âteş § Bir söy- ı» Ö'J f 4£jT jjiA
lentiye göre kıvılcım. o»
Her ahmağın münasebetsiz sö~
V*
J J 0AJ) = Yavşana benzer ve o zünden müteessirim; çünkü bana
neviden dikenli beyaz bir ottur müsavi olacak kimse henüz
ki bir söylentiye göre kenger mevcut değildir.
(Hakini)
= yaban enginarı ve eşek di­
keni denilen, devenin sevdiği o'jj*- J*j J> itJ 1» j ' j
dikenli bir nebattır. Çok tatsız ö'v*" J'J -Sy J>’jk f Cr.»
tf Um m»
ve nahoş olduğundan deve her
ne kadar çiğnerse de yumuşatıp Sende jâ j vardır ve jâjhür
yutamaimış. Bu itibarla mânâsız olanlar çoktur. Jâj'a eşeklerin
ve münasebetsiz, saçma lâfa ve meyletmesi, şaşılacak bir şey
hezeyana jâj ve bu türlü söz değildir.
söyliyene tjıj ı . *\j> jij (’Atctdİ)
jâjfeâ, jâj^Or, jâ] derây, derler. ■
>■**. r’ y jt 0* ^.i*0*~ız~s'
tf îjO ’j.» »y.
I*» jHr*' J1» ■*"'*" t/ J-J
\s jtif* JC.İİ Jlj
Bana fazilet ve hünerde denk
i/V-
olmayı iddia eden kimse buda­
H alk benim esrarımı bilmiyor, la, geveze ve saçma söleyici-
sözümü hezeyan addediyorlar. dir.
(MtvlinS) (Ferruhİ )
Fwk<i|i Ziya 70
• il'*
al j
j J ?J J (jâjldeu) = Gevmek, çiğ­ J ( jâ v ) = Her şeyin halisi ve
nemek § Köpek ulumak. hulâsası.

tLL» V*
^ J (jâjumek) = Lobya, bö­ Ç y ( jelj ) ■= Siğil mânasına âjeh
rülce. (muh.).
>y. (>*t
•Ifj t? *■
»’. £ j^ ■
'i «jj*-
^ ( jâğ er ) = Kuş kursağı =
câğer, zâğer. En doğrusu (j)
iledir. Ç irkin lik cihetiyle insanların
gözüne şatranç şahı g ibi siğil
İl* olan; kötü gözden emin olur.
J (jâle) = Dolu, yağmur. (Sen a i)

\JİİJ cr~?. İT"** § Nâle, çan sesi gibi hüzünlü


ses.

Fena günden korkan Husrev'i İJ ***} ifUlfl* C l/


ayrılığın öldürdü. D oludan
korkan köylünün ekinini çekir­
F elek senin düşm anına o kad ar
ge vurdu.
( D e h le v i) eziyet verir k i onun fer y a d ı
§ Çiy = j+i. şebnem. daim a yedin ci göğe çıkar.
(F fb 'i)
4İIJ • '✓
ı" *
A • > /" ıSJ. J*A byt >j
l£jÜW J J (je h â r) = Nara, feryat, sayha
§ Peklik, katılık.
Seher vakti lâlenin üstüne tıp­ o ^
kı yârin terlem iş olan gül k o ­ *
kulu yanağı gibi çiy yağm ış. (jed) = Zamk.
(Sadi) •
»** A
Kelek denilen tulum ve yüz­ (jeden) = İğnelemek, delik
mek öğrencilerinin bellerine deşik etmek § Diş diş yapmak
bağladıkları mantar. = o>j* (ba.).
j*.j' ^tıUycir l l iîf tUı
JlJ Jj- iV-T ÖJJ «• 'jj* fjt?

Kölelerinin denizden geçm eleri O kurda y a k la şm a k , onun bü­


için göğün kalıbı k elek olur. tün derisini o k temreni ile de­
(F e h r i) lik deşik etm ek lâzım dır.
“ JL (6 a.). (.Firdevtl)
Muharebe şiddetlenince Türân
• r 1
(je d v â r) = <•»>*>.> (ba.). başbuğu korkunç nara ve fe r ­
ya tta n korktu.
* (Firdevsi)

(jede) = Ç entik = .»jT (6a.)*


•j\cy < ^j e^âre, jeğâle ) =
ı ■"
* Darı ekmeği •= zeğâre.
(jerd ) = Çok yemek, çok yi­
yen. Doğrusu (zerd) olup Arap-

çadır.

•• * Benim arkadaşlarım şarap ve


(jerf) = Derin (Ar.) j u . naz ve nim etle yaşıyorlar; tek
Ujlı C^ ‘r .
bir darı ekmeği özliyen benim.
(EbS Ş e k â r )
<-»jj j*. r\s.
§ Allık § Umumiyle hayvanların,
hususiyle sığırın göbeği § Nara,
Sö z düşündüğüm zam anda, de­ çığlık.
falarca her ne kadar çok derin
deniz geçtimse de. . 't
(Fehrl) &0 (jejfâv) = j t j (ba.).
§ inceden inceye düşünme, ih­
tiyatlı hareket etme. (je ije ğ ) *= Bir şey yemek­
J jj (jerf bin) = ince düşü­ ten, soğuk yahut öfke sebebiyle
nen. dişlerin birbirlerine vurmasın­
j.iji. j i U jl- i 'j V dan çıkan ses.
crlJ* j-»îi c—Cı ,j iu-»

A skeri, kendi serdarının yardı- ı*V


m iyle sevk et; harbini inceden Onun dişlerinin gıcırtısı yüreği
inceye düşün ve gözet. oynatıyor, kara aslanların ödü
(Firdevti) kopuyordu.
(Mevlönâ)

^ ^ (îe 8f*r ) = Boyacıların kullan­ § Ceviz ve badem gibi şeyleri


dıkları bir nebat § Feryat, nara. boşaltırken çıkan ses.
j t j iö vi î>'j> j '-V,- v. lM* oT feZj
jljjf öj^r •*?■».£» i ot
Onun ça kıltısı a k ıl ve beynini • |£
rahatsız eder. Y ûz binlerce aklı, ^ ( J e k ) — ö fk e sebebiyle ho­
bir saym az. murdanmak mânasına gelen
(M evlânâ)
jeklden den (îsm a s .), emir.
• ' £
ûvj (jekân) = öfkelenerek ken­
= Yırtıcı hayvanla* di kendine söylenen, homurda­
rın korkunç sesleri, pars sesi. nan.
ja-O (jekıden)= Homurdanmak.
>j —►
»y <uT V
t Jİj

^ (je k â re )—Inadeden, öngûl.


Senin heybetine karşı kıskanç
ne yapar; aslan sesine karşı •JCj JİCmmI tj ^ Crj,
pars sesinin ne ehem m iyeti var. Jj—*

(Fehri)
G ündüz olunca bu çirkin, za­
§ Peklik ve metanet lim , inatçı h a stalıktan rahata
. . £ kavuşurum .
• (H u trev)
(jef)= Y aş (Ar.) Karşılığı
(juşk = kuru. •uf*5*
J (jug&l) = Kömür=zuğâl.
-r £ * ^
(je fre ) = Ağzın çevresi.
«-T* J (jek ea) = Maazallah, hâşa;
dU* doğrusu (berges) tir.
(je fk ) = Yaş ve kuru göz
çapağı. Arapça kurusuna y (£*■ j*
J j**
(remş) yaşına (ğemş) denir.
i} (jefkâb) gözden akan ça­ Günler senin hükm ünden «hâ­
paklı su. şa* baş çevirmez.
(Fehri)

(jeffde)-=Islanm ış: mastarı J (je k fe r) = Sabırlı, taham­


jefıden. müllü, yumuşak tabiatlı.
♦AJ** *
•JL"’
iTJj J (je k o r) = Pinti, cimri.

Gözüm , yü zü n ü görmediğinden • •*
beri göz yaşım dan bütün cihan (jen d ) -= Parça. Jend jend -=
ıslanm ış. parça parça. Eski ve yamalı
(R ühi) I hırkaya jende denir.
Ü ıSj»J V
öl». rj ti'i
J (jenge) = Bitkilere musallat
J* -
olan sarılık hastalığıdır ki ba-
mJuj
?»£ı tanesiz bırakır § Soğuk
t* ^ v 1- Vi vuran ve solan her şey.
•■O y? f j «:**->!< »>.
ıtA* •z
E y m esut padişah! Feleğin at­ (jene) =» Akrep ve o gibilerin
lası benim şiirim e nispetle eski iğnesi, iğne ucu.
p ü skü kabîlindendir. •« t
(F th rl)
(jinyân) = au; (ba.).
§ Çakmak § Zerdüşt’ün kitabı
olan zend (ba.).
(Jevrek) = Çulluk denilen
J (Jcng) = Mânî’i Nekkâş’ın
kuş.
kitabı, bu mânaya erjeng mu- t t i }t
haffefidir. JJJ ( jnje) <= Kirpi.
Ii» f»jl û- *
4 / £it>
’Y\'£
^ (je v â^ âr) = Ateşe tapanla­
•i—fi 2 ur*'/
rın meşhur bir papazı.
Soğuğun rüzgârından, kurt y a ­ <•**■
>j 1 r'c*' t>*.j
h u t kaplan kuyruğu rengine
benziyen y a n i alaca bir renk
alan o çimen sahnesi, şim d i Onun tslâm iyete gösterdiği ih ­
M âni tabiatlı bahardan, M âni'­ tim am ın yü m ü n ve bereketinden,
nin kitabı gibi nakışlıdır. ateşperestlerin papazı imana
(R ü deki) gelirse şaşılm az.
ifirji ı ifijji ( JL (ba.). (Fehrl)
§ İnsanın yüzünde ve teninde >
•j » 1 _
hâsıl olan buruşukluk § Yağ­ cJ - ^ (j ü ş î d e n ) = Damlamak,
mur damlası. damlatmak, sızmak § Terlemek
§ Hastalanmak, zahmet çek­
j U C İ j ^je n g J ^ n J _ Ç an> ç ln gr,. mek.
rak. 1 ıAJ>,y »1^
c.~l öj*’
^ (jengele) = Çatal tırnaklı C*-l
hayvan. (Ş k+,-t-
Benim kara saç ve sakalım
ağarmaya başlıyaltdan beri tfj j> i j ç »J- ı i l
ciğerimin kanı gözüm den gale­
yandadır. Ç ocuklukta dudağı­ D üşm anlarının yanağı kam ış
m ın em diği süt şim d i sakal gibi ya n i sarı, kendinin başı
başlarım dan sızıyor. selvi gibi y e şil y a n i kendisi
('Atcedl) m esudolsun. Ö m rünün senesi
ik i binden fa zla , ona nasihat
M- *
OJJ (jü l) = Büklüm, kıvrım, da­ eden, bostanda selvi gibi y ü k ­
ğınık. sek, hasededen göldeki saz gibi
çamura batmış y a n i kahrolsun.
(S â z e n î)

jlC-j Sj ı*-l
mak, dağılmak hususiyle saçın j'; V i'j» jj—
dağılması.
.juljj (jOlide) = Karışmış, da­
O çayırda çok göl ve av var­
ğılmış.
dı; padişah o çayırda istirahat
* *r etti.
(Firdtvti)
(jS m îd e )= S u va rılm ış ekin.
. >
& V ‘
t-5 -
' ( j i y â n ) = Öfkeli, korkunç,
(ja n ) = Put (A r.) . sert, kükreyici. Bu sıfat çok
defa vahşi hayvanlara verilir.
V i
= Evin damın­ JiIS* <1 ı^-*-* j
i l ( A—İM-ji ^jT r
dan su damlamak, akmak.
jBli
* £
Benim hasım larım olan bunlar,
^ ( je y ) = G öl § Irmak.
tabiatım dan doğmuşlardır. Evet
trlj*" -A ->■>>■' > ı>* v£* evet; kedi, kükrem iş aslanın
(ij X» JL* fjl» . jÖ jT aksırığından hâsıl olmuştur.
(H âkânİ)

A şkın d a n ciğerimde y ü z ateş- ->V~* J


gede ve her kirpiğim de y ü z j'i* ötiJ Jr.
ırm ak peuda olan sevgili!
(Rüdekİ) A rkasından altı bin iri, hışım -
}j~“ jrr t?1'-1* 1 lı f i l ile hesapsız asker erişti.
[*1 (P* j' Öjj* »I?»-1*} ı/y* J1" (Firdevsi)
[*] N azım daki jJl elfey elfeyn =
m
'*
iki bin, m uhaffefidir. "İJ ( jlr ) = Göl, havuz.
-»1 *
A? (jîj) = Pis, murdar. ( j î k ) = Yağmur damlası §
»
• •
* . * Kirpi. Yağmur damlası mânası­
(jîgj*S)=K apı gıcırtısı. na (y) yerinde (n) ile de gö­
ifs Jî ğll £İJ£-'.J rülmüştür.
i t ı/j^
L'V
A çgözlü, yeneceğe hırslandığı *** (jîk â s e ) = Kirpi.
için ölüm ün o acı kapı gıcırtı­
*
larını işitm ez.
(Mevtana) (jlv e) = Cıva — simâb.
^ (■) = Farsça ve Arapça elif- Ne ucuz deve (!) boynundaki
benin on ikinci harfidir. Ebcet melûne (ked i) olmasa.
hesabiyle (60) rakamını göste­
rir. darbımeselinden alınmıştır ki
iyi bir şeyi kötü bir şeyle ka­
ı
rıştırıp sürmek yerinde söyle-
(sâ) = Vergi, haraç. nir [*] § Sâyıden, süden =■ sür­
mek, değmek, ezmek ten emir,
J* \ i I* ıi.3
(/s/a. m uh. vas.). Cihangiri ve
IjLioL ıjj wX_t
Reşidi’nin âsâ mânasına irad-
^*1*
ettikleri Seyfi Isferengî’nin şii­
Sen kaçınm adığın için istek rinden şirgir karinesiyle ezmek
ve heves sana hâkim oldu. yani onun devesi fili ayak al­
H üküm dara can ve gönülden tında ezer demek daha müna­
vergi ve haraç verm ek lâ zım ­ siptir (Naşiri), şirgir (ba.)
dır. § Bir nevi kumaş.
(Nâştr)

§ jU Sân ve u âsâ muhaffefi •»Uj j /'f p—>}


olarak teşbih ifade eder. tsyy

\i) o* ^—■
* Her taraftan k ıy m etli hıl'atler
U J 1 göndermiş.
(N izârl)

Benim sözüm de, şutur. gurbe= İkinci mısradaki kelimelerin


deve, kediler vardır; fa k a t sö­ maddelerine (ba.).
züm ün kedisi aslan tutucu,
devesi f i l gibidir.
(S e g fi Is fe r e n g i)
’ L (.â b ) = Hazreti ldris ( f) in
oğlu.
K/jıs. Şutur gurbe iyili ve fe­
nalı, uygun uygunsuz mânaları­ [*] D arbım eselin menşei ^ şu tu r
na Arapça: gu rb e m addesinde yazılm ıştır (ba.),
s Ab İ ç e s Al Ar ıu s

tif" fjr- \t öyr


ly* JU. jl
jN L * (*âbi%e sâlAr) — C e ­
nabı Hak § (k.) Fahri âlem
(^ > Efendimiz § Serasker, ka­ Kadehle şarap içersem onun
file reisi. aşkına içerim. M üfekkirem in
ondan hâli olduğu yoktur.
('Ammârt’i Mervezi)
(sftbate) = Kocakarı. • '
J -
V (s&c) = Susam ve darı kuşu
(s&büde) “
A y ağılı, ço ­ § Hint ardıcı yahut hint çınarı
cukların bayram ve eğlence denilen büyük ve boylu bir
günlerinde ağaçlara kurdukları ağaç.
ip salıncak. Burhan, bunlardan
başka sarmaşık otu § Yosun § gri— jty >*1»
Güreşçilerin sarma oyunu mâ­
nalarına da yazmıştır. A y d a n daha nurlu bir yüz;
sâc'dan daha yü ksek bir boy.
(H idâyet)
(s&böre) = Puşt.
§ Üzerinde yufka pişirilen,
Türkçede sac dediğimiz geniş
(sAbSa) = Karnıyarık de­ bir nevi siyah tava. A rapçada
dikleri tohum. -ı- sâc, abanoz ağacıdır.
\

ç jL İ İİ^ L ( r i b l z e c , ■âbt-
(* â ç î) = A k = sifîd.
zek) = Kan kurutan. 1 (ba.).

*. *ı ' L (* â h t) = Sahten den mazi


'J- (s&tgln) = Sevgili, mâ- ifiu (ba.).
şuk.
JS^İ -Vliî-
w*'—! yJ’jt'.J ıj'j** ti'—!
* C '-L
<Ş2 ’ (sâtglnl) ==Büyük şarap
kadehi.
Jt»TJ3 JL^İ(
Cefa gördü de onun çevir ve
j ^ jx I kahrına razı oldu; bir sene zar­
fın d a onun için bir ev yaptı.
(Sa'dİ)
Başta şarap, elde kadeh, nağ­
JUa» jld *A,İ Jj'jl ijJj
me ederek sarhoş bir halde
mescide girdi. 4-r. V**. -r*. J 1 i : <i*>-
Z ü lfü n , ya şlı gözüm tarafından w —m J U .L . J » .. j>- ly »

gönlüm ü avladı. Evet, balık w-*


tfJL—»
denizden olta ile çıkar.
( Yeğmâ) Benim , söz tanzim etmekten
§ Eyer takımı hususiyle harbde başka işim yo ktur. S ö z var,
atlara giydirdikleri zırh. fa k a t alıcı yoktur.
(E secii )
»j'j—Si « iu (sahte) = Yapmış, tanzim
ijljf I j c>U
Ssu. etmiş, edilmiş; uygun, süslü
mânalarına mazii naklî ve ismi
Sabahleyin feleğin tek süvarisi mefuldur.
(güneş) eyer takım ını al atın
sırtına atınca ( doğanca).
(Hâkânİ) ı/W
cUnşuri'nin şu şiirinden savaş H a y a l kalem inin düşünce sa-
silâhları anlaşılıyor. hifesine çekebileceği yer resim­
den senin y a k ış ık lı şeklini da­
j***) Cr'yr -*-! ^ '-t ha güzel y a p m ışla rd ır: tasav­
vurun fe v k m d a bir güzelsin.
-C- er1
-»"- r1^*- crij*- »j (C â m i)
A * O » -ti

D öşek ve yastığı zırh ve togul - y? V-'iy


ga olduğu gibi, ayak bastığı ve ti'TB
oturduğu yer üzengi ile eyerdir. f. (ba.).
Eğer silâhı kalm azsa harbç
lJ J u *.
hırsından elini kılıç, yü zü n ü
kalkan yapar.
('Unşari) S iy a h zü lfüne biraz m isk sür­
m üş, bayram için süslenip ha­
.L
(sâ h te n ) = Yapmak, tan­ zırlanıp erkence evinden çıkı-
zim etmek, süslemek § Uymak, verm iş.
(Ferruhi)
yaraşmak § Razı olmak § Ha­
zırlanmak § Saza düzen vermek. j'jj'f’ jr-.j' ty"
g— O'.1 j f*»- oj-ci
of. jT vu. öUX- *

tv Farz ledeyim k i mücadele için


hazırlanm ış olayım da ansızın
E vi yok; çünkü bu Yemen'in bu zindan köşesinden dışarı
akikinden y ü z binlerce ev y a p ­ fır la y a y ım .
m a k m üm kündür. (M ts 'n d S e l m â n )
H a p isle iken söylemiş.
§ Kalp, karışık § Yalancı, yal- D ik ilm iş ağaçlan hatırlam ıyo­
ta'klanıcı. ruz. E rkek dom uz, dişiyle ikiye
i£ij -ciu (sâhte reng) = Uygun, bölmüştür.
(E sedi)
muvafık.
§ Sahra.
Hi-u (sâhte rüzgâr ) — {k.)
Uyanık, tecrübeli. "
(sâhte rüy)=(&.) Utan­ * (s&de)=Nakışsız, düz, halis,
mış, mahcup. sâf, katıksız, düzgün, tıraşlı.
u.-jjiIİ.U e*!*-. t & OJ****-
itij û'.1 V*-'-* '■
‘t*’
JU L

Onun yüzünün yanında cennet K a lb in ,fe y z yazısını ne zam an


utanır, bu yü zü n sahibinin hu­ kabul eder?/ H eyhat , belki hâ-
yu ne güzeldir. tıratm ın defterini uygunsuzluk­
(Zuhuri)
lardan tasfiye ettiğin va kit.
(H a fız )
* C-
(sâhin) = Kıl düşüren ta­ *y. *9^* «J* i
haret podrası. *y. *9^—t &
. ..
^ '**' (sâd) = Nakışsız. S a cd i gibi s â f yürekli biri, bir
güzele düşkündü.
!_ r4 ^ f 1-4*- Cıj-f tSİs. (Sadi)
jU 'J.İİA .1f £_,►j “V.V j*~

Güneş, dergâhının hizm etçileri­ Jr


ne elbise için felekten kâh na­ B u mecliste y ü z ü henüz tü y ­
kışlı kâh nakışsız elbise yapar. lenm em iş bir arkadaş lâzım dır.
(Fehri) Eğer sakallı olursa neûzübil-
§ Üstat, muallim. lâh [*].
(K em âl İ s m a i l )
^ Jli-
jL- X- * a< ç-ijb. lilj ^-j
j' jZli. oil— i 6'
Js-*-
H alk, zâhidin gelmesinden se­ Güzellerin ■dudağın etrafında
vindi; çünkü zâ h it öğüt ver­ beliren o, karınca vücattan nice
mekte usta idi. kalbleriyağm a ve teshir etti [**].
(Hekimi Ğeznevi)
(H u s r e v )
§ Erkek domuz.
[*] (r> y, ş) den m aksat sakal m âna­
at faj\± <JLS* sına gelen (riş) kelim esidir.
iL c+~\ ^jT (**] J j ijl» D âne’i dil
l •o'ls (ba.).
»»U, Sığırcık kuşu, korulukta çalpara
jlif «>U ^ çalan zenci gibidir.
(Hikinî)
O sâ / we berrak yü zlü n ü n , y ü ­ jyjU (sâri sebz)-> Yeşil sığırcık
zü n ü göstermesi için aynanın kuşudur ki arı kuşu, çekirge
nakıştan sade olm ası lâzım dır. kuşu da derler (A r.) dir §
(E b a l f , i l )
Yer, mekân hususiyle bir şeyin
§ Ova, sahra. çok bulunduğu yer jU&* nemek-
A ta dair: sâr = tuzla, jU»/" kühsâr =
\j »al— dağlık, şâhsâr = ağaçlık,
J> / ~ 1J • y ' • V ' eri*. ^ orman, jU Ji. sengsâr = taşlık.
j l \-j
K âh onun koşm ası ovayı dağ, jU lıjl »Xj
kâh onun ayağı dağı ova y a p ­
m ış. Talihsizlikten d izin i om uz y e ri­
(M es'a d S a 'd )
ne çıkarmış: om uzuna dayam ış.
§ ,fju» Esu Sâzeci hindi adiyle A çlıkta n gözü, göz evine bat­
anılan bir nebat. Sâzec, sâde mış.
muarrebidir. (M ahtâri)

§ Aptal, sâf kimse: ilim ve akıl § Baş: segsâr — köpek başlı.


nakışlarından sade demektir. Nigunsâr = baş aşağı.
J j .»u Sâde dil, cji .»u sâde levfr \j (/at
de derler. tgjL.£l- \j jy?
■>f 3 " / ÖJ* Vr*-> $ *iL-
insanı, d ili rüsvay eder', içsiz
cevizi, içsizlik ve h a fiflik .
A p ta l, o vesveseyi işitince aş­ (Sa'd'i)
kın usulünü unuttu. § Deve: sârbân = deveci = .
(C am i)
şuturbân. Dilimizde sârbândan
jr - .»u (sâde sipihr) = Feleki bozma savran denir.
atlas. öljL-ıfi >i- «Lilîjl l
IJ^ w Ğ *l ^ J
* C- dk
^ (sâr) = Sığırcık kuşu : siyah
renkli ve beyaz benekli çok K afileden göç sesi yükseldi. Ey
lâtif, güzel sesli bir kuş (Ar.) deveci! K alk, y ü k ü m ü devenin
jljjj• üstüne koy, acele hizm ete ha­
zırlan.
j'tfU. (Câml)
jU A &İJ3 ıfJ ’l* öWv"
J \ j j J*'* J 1- J-* üjrj
S>j j

O devletli tacirin , y ü k taşıyan Harap topraktan söyleyici can


y ü z kadar devesi vardı. yaratırsın, siyah kandan halis
(R û d e h i) m isk yaparsın.
§ Keder ve meşakkat. (E te d i)

j ^ j l -t»T wlj f \ Hazreti İbrahim (f#) in refikası.


j'r-*
•t •
*r r
c,'> (»ârfin) = Baş.
Gam ve m eşakkatten canım
dudağım a geldi. Çok cefa ve * ö* û’jll J&J &
zülüm den öldüm . ty o'jI-a ı>J
l“İ y
(H aartvânl)
O hasta; ey benim d o stla rım !
§ Teşbih ifade eder: divsâr —
B enim başıma bu kılıç nedir ?
dev gibi. Hâksâr-* toprak gibi.
dedi.
j*»jV •>i XJ - ' jl»
(M evlâ nâ )
jU t/jî jl « • Baş mânasına jjum cem’idir.

iığer gebe kadın y ıla n doğurur - * 'I' , A'\'


50, şeytan gibi insan çocuğu * ( sârec, lâ re k ) =
doğurm aktan hayırlıdır. Sığırcık yahut o neviden ötle­
(Sadi) ğen denilen kuş «= jU (ba.).
§ içi boş kamış ve kalem § .V.l’ıy X-—*
j r ^ V — jlİ Lj
Sahip: Şerm sâr=şerm sahibi
£>J
—utangaç.
Eğir kökünden, şekerkam ışı zev­
1ı*
ki gelm iyor. S a z, nağmede sı­
^ (sfirft) = Halis, katıksız. ğırcık kuşu gibi değildir.
(Letif'i)
•j'*’ jj «*j£j tr* Bu kuşun sesini dört telliye
rfV benzetirler.
K endi bakırını halis altın y a p ­
m adıkça kim ya yı bilm ekten ne jl- . ( . « ,, ,
fa y d a . ( sarenk, aa-
(C a m i) reşk) = Sivrisinek, sivrisinek
iğnesi.
Bu kelime çok kere zer, misk, ıSJi‘. >i*iA y?
amber gibi kelimelere sıfat olur. jUaifr
N em rut gibi bir sivrisinekle [Sâreng = âlemi nâsüt. Lâhût’e
ölürsün. âreng, ecsâmı ulvîye’ye bireng,
{' Aftâr) canâşır’a reng, mevâlîd’e rengâ-
reng derler. Naşiri].
O-.jHjyl -

Sivrisinek, fili, iğnesiyle yere


İJ ■** ( —-’ 9J / ■» — » -ı ı
vurur. ( sarn, saruk )
(Eşiraddin) Sığırcık cinsinden hint kargası
jUıSCi^u ı jijjCiji- (sârehkdâr, sâ- denilen kuştur ki dudu gibi söz
reşkdâr) == Sivrisinek ağacı= söyler § Alçı ve kendirden ya­
âğâl ve peşşedâr (Ar.) pılan harç.

; k
^ (sârek) == e_.u (6a.). Hezâr (sârune) = Üzüm asması.
destân yani bülbül diyenler de
^ . j j 3 *** ‘ j*j ’ ^ . r *
vardır. •Oji. _)►
jJjl» jl— j Lljy
S 3S i

ı i '» J j
K irpikten g ö zya şı inci gibi dö­
N evruz bayramı mübarek olsun külm üş, asm adan asılan üzüm
diye sığırcık kuşu dağın başı sa lkım ı gibi olm uş [*].
üstünde ötüyor. (Rüdeki)
(Behrâmi Zerdüşti) y S

A
J (*âre)=Hint kadınlarının, bir
( rcJU» , „ ucunu bellerine bağlayıp öbür
, L. (sarenc, sa-
reng, sâlenc)=ötleğen kuşu.
uciyle başlarını örttükleri bürgü
§ Perde, örtü § Rüşvet, para.
•j“ 3T Cr^-* bi ;rr
ğ j U f*i.3 jl ^ j \ . r İ
ilj** iS ) (sâri)=M âzenderân’da Nü-
Onu, anka; düşm anını, kuyruk- şirvân’ın amcası evlâtlarından
salan kuşu gibi bil. O, şah­ (jUji cr. Âiij1-) ıh kurduğu eski
baz; hasm i ötleğen gibidir. bir şehir. Şehrin adı evvelce
( F ehri) Sârüye iken şimdi Sâri olmuş­
- * ■ * G * 1** S o- 1y » j^ * j *
tur. Selm.Tür, lyrec’in kabirleri
£j\~) j U \y» oradadır. Ona au-ıf'-u da derler.
ı/Uii
Dehlinin nispetinde Dehlevi
Yer, her köşede y ü z hazine gös­ [*] R e ş id i (•« _ jL._ j j U j « j *■ j r ) ip te n
terdi, hava sığırcık ve ötleğen a sıla n sallcım g ib i şe k lin d e ta s h ih e d e re k
nağmeleriyle doldu. (sâ rü n e) nin üzüm asm ası m ân a sın a g eld iğ in i
(Nizami) k a b u l etm ek- iste m iy o r.
dediği gibi sârinin nispetinde E y gönlü tâ ltif eden güzel!
de Sârevi denir (Naşiri). Çeng çal k i senin sazından
halim intizam kesbetsin.
(‘im â d )
^ ^ (sâriyân) = Gürcistanda bir § Savaş silâhları, harbde lâzım
şehir. olan şeyler, at takımı.
ı>„}' *~t
}yt j y
CÎİİJ^-*i ifj'- J* } w—l^)}
k>u

Bundan önce sâri ve sâriyân’- Senin heybelinden düşm an Şah-


da nice ünlü padişahlar geçtiler. nâm enin resmi gibi olur, y a n i
(Şair)
ruhsuz resimler gibidir k i o
'a l
resimlerden ne insan şekli işe
(« ârih) = Eski harb aletle­ yarar, ne at ne silâh.
rinden ucu zincirli bir nevi to­ (Snzeni)
puz. Türkçesi (salak) imiş. § Ziyafet.
* f ti *JtSj-"
*» >/" jU yJ-Z'j' ' j f '3 J »

J (sâz) = Her çeşit çalgı.


&ij\j B aşını derhal vücudundan a yır­
dı, yırtıcı olan ve olm ıyan
j ' - j 1- ıix) i r 1/-» ıf1
hayvanlara ondan ziy a fe t çekti.
(Firdevsl)
İlkbahardır ve işret kadehini § Hile.
içecek zam andır. E y sü ra h i! jl-J iĞ.JJİ *, J‘3*'^ iri'*
Şarap dök; ey sazende! S a z çal. w_*. j* v'j»
( ’l f m e t i B uhârl)
Onun sih irli nergisi (gözü)
§ Halin intizamı, kudret ve
hile vc h u d ’a ile benim göz
kuvvet.
kapağım ı seher uykusundan
y j «v'yjL*» i J.U alıkoydu [*].
jl—<<* (Eşirnddin)
J-J § Sâhten den emir. (Is fa . muh.).
Cenabı H ak, bu kadar nim eti ^ j\j ■'A X 1 ju.5
ve cihanın padişahı bu kadar jL . JT
kudreti, sana iyi kalbin sebe­
biyle verm iştir. Postacı! Sevgiliden m ektup ge­
(F erru hi)
tirmezsen teselli için jnun d i­
^ yjl j L j binden bir söz uydur.
jU i y jL« j\ »ji-V (Şaib)
aU [* j ı t a k d i r in d e d i r . ‘
jT m* <U- v* d inin dermanı sevgilinin m iza -
jl_l y f y ff cınd uym aktır.
ufW (S a d i)
H er alçağın parasına hırs gö­ ( sâzgerı ) = Isfahan ve
zü n ü koym a: hırs göziyle bak­ ırak makamlarından mürekkep
ma. in ci gibi kendi sedefine bir nağme.
razı, ve ka n i ol. jc*;u(sâzmend)—=Muntazam ve
(Cimi)
düzgün.
l/V. ıj* »1»^. tİ^ jl** 4#' 1 i i f y jl a i.jl-
> jj£ jlf jl £1i
'<* jU^kjlT _ıjy~. tfl
wJU l/Uki
halkın işini düzelteni fş iş­ E y bütün m ahlukların reisi ve
ten geçmeden evvel benim fe r ­ yaratıcısı! M evcudatın işi senin
ya d ım a eriş. sayende m untazam dır.
(Şm'ib) (N işim i)
§ Eş, benzer, menend § men­
jjjL . ( sAzver ) =
Mürettep ve
faat.
muntazam § Şeref ve şan sa­
_>\OL <Jyj\- (sâzkâr, sâzvâr) = hibi.
T a b ’ ve mizaca uygun. Sâz-
kâri, sâzvâr! = tabiat ve mi­
zaçta vesair hususta muvafakat, (s&zi n e v ro z ) = Nevruz
uygunluk. bayramına ait yinecek ve içi­
ı>* y jl lecek ve elbise hazırlıkları §
Bârbed’in icadetmiş olduğu 30
/ JCjl-
(>y y~ > V /.
makamdan ikinci makam.
•xi *J>)
>j> j~ \s*
^ (sftzB) = Hurma lifinden bü»
külmüş çok kuvvetli urgan.
Ona, ey a kıllı ! M adem ki sev­
Cam baza r!smânbâz denildiği
gilin daim a yanındadır ve her
gibi sâzObâz da derler.
hususta sana uygundur. N için
za y ıfla m ış ve sararmış, niçin jj*- öiT Jj*
baştan başa hastalanm ışsın; de­
dim . J t-
(C am i)
A dalet her ne kadar saltanatın
bağı gibi ise de kılıçsız salta­
*Jİ (^Uj3
nat kolsuz el gibidir.
(S e n i’i)
Her gördüğün derdin dermanı .ı'
ve çaresi vardır. S a d i'n in der­ (s& zlden) = ju u (ba.).
a tı ö lm ey e d air :
’ l' wJ ^
l- r" (sâs) = Yakışıklı ve lâtif §
Iranhlardan, eski bir ulus § Tah- ytL. jj S-.*ı
tab iti= ^’L i = if'V£> § Fakir, yok­
sul. Dudağı ince kadehin kenarında
öyle uslu yürür k i kadehin için­
V ı' de şarap kım ıldam az.
^ (sâ sâ n ) = Sâsânîler hükü­ (Şair)
metini tesis eden (Erdşiri Bâ-
bekân) m babası: dünyadan el § Hindistanda (Deken) e bağlı
çekerek fakir kılığında seyahat bir kasaba.
ettiğinden yoksul kişiye sâsi ys *-•?’ X-
ve sâsânî denildiği gibi Sâsâ-
n’m tesis ettiği hükümete men­
sup tabakaya i u u 1- Sâsâniyân A lla h a şükür k i haris olanlar
denmiştir. gibi kâh B ey der i, kâh Sâğer i
özleyip düşünm em .
r lı' (B edi'i'i Sem erken di)
(sâ stâ ) ■= Kanuna göre ha­
reket etmiyen zalim hâkim.
«* \
(sâğer ber târek şikesten, sâ­
'\ ğer ber ser keşiden) =(/:.) Şa­
(sâser)= S ığırcık kuşu
rabı istekle son damlasına ka­
(ba.). (s) nin ötresiyle sâ-
dar içmek.
sur kamış kalem. (Reşidi) ak­
sini yazmıştır. jii- Jl.1 c— j**
ıi~* ıf^'-
6 <
ıtJt*'»
(sâsım ) = Kimyon, anason.
A yığ ın beyni, içkinin verdiği
*• ı’ sersem likle ezilm iştir. Sonuna
£ /* (sâğ) = Sığırcık gibi bir kuş kadar içilecek bir kadeh sun.
§ Kırmızı tuğla ve kiremit. (Z u h u r i)

f}- a— '✓
* 4J 1/
'S* (sâ ğ e r) ,= Kadeh. S
.ınJ* ^S.' tj* jl jj^l û'
j' ıj'-'r S e lim ! G ülistanda kadehi gül
gibi başına giyip y a n i şarabı
Ben, bugün bir şaraptan sarho­ son kotrasına kadar içip de
şum k i kadehe sığm ıyor. Öyle bihuş olanı kıskanırım .
(S e lim )
sevinçliyim ki kalbim göğsüme
ıA'-*
sığmıyor.
( Z e h ir ) c*jy- < (sâğer)

Ferhengi Ziya 71
bergiriften, sâğer büyiden, sâ­ sapı suda oldukça gül çok da­
ğer huvâsten, sâğer hürden, yanır.
sâğer keşiden, sâğer nüşıden) (T e ’şir)
= ( k .) Şarap içmek. ijju ju (sâk ber sâk mâli­
£ijîj y* jı». den) = ölürken çabalamak,
*-5^* sarsılmak [*].
s** jf- (sâkı carüs) — Parmak
Şarap içenlerin yan ında ancak tatlısı.
sevgilinin zü lfü n e .benziyen y a ­
O ' J J j i j 1
zı, uazıdır. tr>s «i1-! ->-j
(,Ş a i r )
*»-

jş.\ S â k ı carüs, her kim in eline ge­


çerse tadından parmağını y a ­
E sir! İçim in sıkıntısından do­ lar.
layı şarap içiyorum; bana he­ (Selim )
lâ l olsun.
(Esir) i)C -
(sâk ) = Resih manasınadır,
•S ı-, /•'- y o|j>. j>“ - resih, sabit ve muhkem olmak-
•İH& tır.Tenasuha kail olanlara göre
Cenabı H a k yarlıgayıcıdır , şa­ insan ruhu üç derece tenezzül
rap iç. gösterir yani insan suretinden
(Z u h u r i ) hayvan suretine, hayvan su­
retinden nebat suretine, nebat
*"L
^ (sâk) = İncik mânasına Arap- suretinden cemat suretine nüzül
çadan alınmıştır. eder. ( Ferhengi Desâtirden
nakledilen şu beyan Burhân’ıjı-
Jlı c-^-j jljl
(*3» x'i-,
kinden daha doğrudur (Naşi­
ri) [**].
H er k i m senin baldırınla inci­ *
ğini bir kere gördüyse fild işin i, ^ / '“(s â k in â n i g e rd a n )
bakkam daliyle birleşm iş dedi. [*] (JUİL jL J l Oj£)b) a y e ti celilesinden
(S e y fu d d in ) a lın m ıştır.
§ Ağaç özdeği, çiçek sapı. [**] B urhan tercüm esinde ise şöyle ya­
zılıd ır: sâk jt—i fesh m anasınadır ki cehl
i j t j .'y f f jU ti fJİ ve z a ’fı rey ve fts a d ’ı te d b ird e n ib a re ttir.
j, L.ı/ j\~-> j f wîjj J?*jL. ûj» »ji Ehli tenasüh ıstılah ın d a insan ruhunnn b a ş­
& ka insan ruhuna taalûkuua jj—i, başka hay­
van ruhuna taallû k u n a *f cismi neb atiy e
T em elli ya şa m a k için ayağını taallûkuna cismi cem adiye taallûkuna
gözüm ün üstüne koy, gülün C -j denir. Meali itik a tla rı a h re ti in k ârd ır.
= (k .) Yıldızlar ve melâikei o ju (sâlmeh)=Tarih
kiram. (L) nin esresiyle ay yılı ki kame­
rî senedir.
ı>uJı- (sâlnâme) =* Takvim.
■£* (sâ lc iz ) = Bir nevi keçe.
•Ujju (sâl u m âh)=Y ıl ve ay:
daima, muttasıl.
^ (sa l) = Yıl. «»- (sâle) = Senelik, yıllık: yek-
sâle — bir yıllık, çârdehsâle—
J:-J J - ' ^ '•'j-'” on dört yıllık, on dört yaşında
§ Taburun arkasında durup or­
tayı gözeten kısım. Eski za­
Bir kim senin yaşadığı y ıl iki manlarda kafadar derlermiş.
otuza erişince dünyadan üm i­
lijjj C—* ^ /i. «îf-- J\
dini kesm elidir.
(F ırdcvsi)
iââU-
§ Hindistanda yetişen ve on­ Seninle o ld u ğ u m i'akit bir
dan gemi yapılan bir nevi ağaç. y ıllık zatnan bir gıin gibidir.
Mecazen gemiye de denir. Sensiz olursam bir an bir y ıl
osj>ı (sâl efzün) = Melikî kadardır.
ayların on İkincisi. U J â fıt)
....ju (sâlbeıe) = Bir yıl yemiş j u (sâli) «= Eski, kullanılmış,
verip bir yıl vermiyen ağaç, ihtiyar. Buna göre sonundaki
jj/.u , ı .v J 1- (sâlhurd, nispet edatıdır. Tenkire de
sâlhurde, sâldide) —Çok yaşa­ delâlet eder.
mış, yaşlı, köhne. Karşılığı p ’)
(jurdsâl’dir. -1*'/ ıil-
li A—
jjj-O
Bunun üzerinden birkaç y ıl
ifA»- geçti.
( Sa'di;
E ski ihtiyarın rey ve tedbirin­
iu u (sâlyân) = Sâl’in, kaide
den y ü z çevirme; çünkü çok
dışında cem’i § Şirvan vilâye­
yaşam ış kim se görgülü olur.
(S a d i )
tine bağlı bir kasaba § ,-ijl
(sâlyâne) = Yıllık.
ıfjj j. Jy ı>S'
Ja»W c.‘-*' j > ulU

İh tiy a r köylü, oğluna: E y gö­ Sana hizm ette ihtiyarlıyan k im ­


züm ün nuru! ektiğinden başka senin yıllarca olan hakkını
biçmezsin, diye ne hoş sön ’uli. unutm a.
U '»/**)
ısjt's is - -«• (sâlâri heft her
^ (sâ lâ r) = Askerin büyüğü, vâr küs) = (k .) Güneş.
komutan, ulu; kafile, kabile reisi,
başbuğ, yaşlı.
(sâlü) ■= Sarık ve kachn el­
iXJ‘ j «j’. j 1 j '6 ’l'* bisesi yapılan bir nevi kumaş.
A F & ^
• " JlL
5en başkan iken köle hayatı (sâlus) = Görünüşteki ha­
yaşam aktan arlanırım . liyle Halkı aldatan tatlı ve yu­
(Firdevtî) muşak dilli yalancı sofu, mürai.
^ f-3 •=*-> V->U
w.■
* jLÎ<t \C I/ J*

Şarap içici, m ürai ve m urdar­


K afa tutanlarla başbuğların , dır. Ker, dinden m ânevi yardım
onun ululuğu eşiğine baş k o y ­
dileyenlere nerede ya rd ım eder.
m alarından ayak basacak yer (M evlânâ)
kalm adı.
(S a d i)
(sâluk) Haydut, hırsız.
c ii*ı irVı
o 5 jVu-
.L
(sâm ) = Hazreti Nuh’un oğ­
S a k ın gafletle uyum ıyasın ki lunun ve meşhur cengâver Rus-
ulus'un ulusu nun gözüne u yku tem’in büyük babasının adları
haram dır. § Hastalık, verem. Sersâm;
(Sadi) baş ve dimağ hastalığı [*] §
Aslı sâlâr yahut sâldâr’dır. Ateş. Ateşte gûya yaşıyan, ya­
hut peyda olan esatirî bir
fı>ı~±.. jVu (sâlâri beytulherâm) hayvan = jjl>u sâmender (ba.)
— Peygamberimiz Efen­ muhaffefi, semender dir.
dimize işarettir.
ıs*s u1’ ıj*j> X-.
jîlU y \j Tjl
r's~ S j . ıTJ J*!*- <$' 4"
tSJ**- VV
Bana bak, dedim . Sen semender
H azreti Peygamber Cibril’e h i­
olm adığın halde yanağım ın
taben: E y vahy m em urut ile ri
ateşinden korkm uyor m usun,
yü rü , dedi.
(Sadi) diye cevap verdi.
(Mevlânâ)
öiji,yu (sâlâri huvân) = Sofracı [*] Bizim sersem dediğim iz bundan
başı=huvânsâlâr. alın m ıştır.
Onun y ü zü n ü görmek için her
A-5e>-L*L~» ( L*Lx< i ne ya ptım sa müyesser olmadı.
1 T ( sâ -
ın â h ç e , s â m â k ç e , s â m â k i) Benim gibi bir âşığın işi hiç­
«= Kadın iç göğüslüğü. bir v a k it nerede intizam kes-
betti.
* \s (Süzeni)
^ * (sâm ân ) ■= Abbasiler dev­ § Şehir ve kasaba.
rinde Maveraünnehr’de padi­ «Jı »i «*<• ^4^
şahlık eden dokuz kişiden bi­
rincinin adı.
Köyden köye, kasabadan kasa-
baua gidiyordu.
Jlj** ö'-'j* ✓
* (NifSml)
, ı£ j" * s t i - » * - 1 ,» Cb * ' c ' 1

J )-*'•* )*> itti1-*;*- J>) £ > J> § Karar ve âram § İffet ve ne-
zahet.
Sâm ân oğullarından dokuz kişi ÖVT A?
öUU ı * j j j j> X
meşhur ve her biri Horasan pa­ Jur
dişahlığı ile mağrurdur: Ism ailî,
Cenabı H akka karşı ahdini bo­
A hm edî, Neşıri, iki N uh, iki
zan kim senin mahşer gününde
A b d u lm elik, ik i Menşur.
(Şa ir) nasıl ism et ve nezaheti olur.
(Kisai)
Devlet ve servet, kuvvet ve § Tarla etrafına çevrilen sınır
kudret. § Bileği taşı.
*£i\
£>Ul—*t ^ \£)j\ **
(sâ m e n d e r) ■= Semender
Bana her zaman deri dert üze­ denilen hayvan ru (ba.). Daha
rine geldiği halde ondan ne doğrusu Yunanca salamandır-
feryada ne de aha kuvvet ve dan alınmıştır (Naşiri), (muh.)
kudretim var . jau- (ba.).
( R e iıy y u d d in ) ^ \

İşlerin tertip ve intizamı, rev­ (sâm e) = Ahit ve yemin §


nak ve revacı ji- (b a ) § Mü­ Borç § Sığınacak yer.
yesser olma ve husule gelme. J f JSİ ö1-?1- »^jV. iSJJJ
öAi öU- (sâmân şuden) = Mü­ > )l 4} v»L
yesser olmak, intizam kesbei- gj\jc e*
mek. Bir gün, zam an Süleym anı'nın
juIİ t* f otağına gittim ; çünkü o aslan­
c.*^ûUU l£* dan daha iyi sığınak yoktu.
('ismeti Baharı)
dağ üzerinde açılm ış safran
(sâm iz) = Bileği taşı. tarlaşm a benzer.
(‘U nşari)

“•t' § Parça. Sânsân== parça parça.


u (sân) = Usul ve âdet, tarz
ve üslûp. J Y-f c.-‘ * /"
V 1..** uc;
-i'-j Cl-J û /-j' ö'-£> j* >*? >j
o l- o l- İJ <).I- s lfijî j j f

j/ 1 rfJİT
G idiş ve âdet cihetiyle p a d i­ Sonra, mem leketin padişahı , za-
şahları ve melekleri kıskandıran y ı f hayvanlar tedarikini tedbir
böyle gidişi ve tarzı ele geçirmek edip hepsini bir düzüye öldür­
m üm kün değildir. dükten sanra parça parça etti.
(Er.veri) (A z e r i)
§ — Sânıan ve intizam.
§ Sühân —törpü (muh.) § Fesân
— bileği taşı (muh.). L— ' f —ij j' Aj-
^ Uv tJ r-u 'j CJ& ^
^ wi l,** s’>> m-S
ıfj'>‘
j-'j ö1-.-. > «i-»-
İ::; /Ve askeri idare edenden ne de
Giineş, senin keskin kılıcına askerden eser var; işim in ne
su veriyor: tavlıyor; Merrill başı belli, ne intizam ı.
(N iz â r i)
mızrağın ucunu bileyor.
( D e k i k i) ° l'
§ Gibi, benzer. J ( sâ v ) — Kuvvetli padişahın
zayıf padişahlardan aldığı vergi,
•w,-» c i j
haraç.
o1 ti (*Ln
A jl-j
.Su gibi her işit/iğini yıka;
Ju-
ayna gibi her gördüğünü sö y­
leme. Mesut padişah Behrâm; öyle
(N iz a m i) bir padişah k i cihan şahları
§ İnsan ve ata mahsus savaş ona haraç ve vergi verirler.
(Sena i)
silâhı.
jl-j-v,’» CA' *—İ*» § Halis altın kırpıntıları, ekinti-
j 'j û ' j » ;- u i* // . leri.
i»/*-*4*5’
jj r? ? -ı«* c — ı> .;« ı
Onun sırm alı savaş silâhı j> j 1-.1 •'r c - O *1- oj»
içindeki fille rin in taburu bir ki jj-
Senin bana ahdin şeref ve k ıy ­ s.Sy-1 •*■
.!> i r 1,
mette altınla bir ayardadır , s.)\-3 3*—* < J-1'®•’./
halis a ltının kırpıntı olm asiyle
bütün olması müsavidir. A şığa göre dilber, katı yü rek li
(S â z e n i) ve hunriz olm alı; şefkatli ve
hoş huylu değil.
§ özdeği bir karış kadar, dikenli (‘A l i y i Ferkedi)
beyaz bir nebat: odun yerinde ( \

kullanıldığı gibi ipek böcekle­ c0 r ‘İ-*\ (sâ v îs) = Nefîs ve kıy­


rinin ipeği sarması için aralarına metli şey § Atılmış pamuk §
da konur § Süden ve sâviden Muharebede zırh altına giyilen
mastarlarından (Ism as, em ir ) pamuklu § Kadınların, eğirmek
(ba.) § Bıçak biledikleri için hazırladıkları pamuğu içine
demir masat. kovdukları sepet.
. r
(sâve) = Irak ile Rey ara­ ( s â v ln ) = Pamuk sepeti
sında bir şehir. Ave’ye pek (ba.).
yakın olup «ıralarında bir nehir
vardır ki üzerindeki köprü pek ' *
müstahkem ve yedi kemerlidir. _ Rûya tâbirin­
Rustemle ettiği savaşta ölen de: yormakta eşsiz bir yorucu,
Turan’lı meşhur bir savaş eri. muabbir.
O şehirde birde göl varmış ki v'J*. 1^
j j - jü
Peygamberi zişammızın vilâ-
ü jj-
detleri gecesi kurumuştur.
R üyada eşek görmek bahtiyar­
o 1- f lığa işarettir; SâhUye, böyle
tâbir etm iş, yorm uş.
{Sü zen i)
O, t

Peygamberim izin doğduğu za ­


man, Sem âve'de bir ırm ak pey­ (sây) = Eğe sürmek, törpü­
da olması, Sâve gölünün ku ­ lemek. bir şeyi bir şeye sür­
ruması, ateşgedenin ateşi sön­ mek, ezmek mânalarına gelen
mesi, K isrâ'nm şahnişini y ık ıl­ sâyiden den (/ sm as. emir. isfa.
ması gibi hârikalar zuhur et­ m uh. t>as.).
«C— ,J>\
miştir.
(Ş ebâ yi K â fâ n İ)
t/Uâ!
§ Altın ekintisi.
Beyne ıtır kokusu veren bu
‘m ı l .
hikâye yalan değilse hoştur.
(sâv lz) = iyi huylu kimse. (N iz a m i)
.'J.-'1 A îO H epsi onun gölgesinde istirahat
»i# & ederler. Gölge gibi onun ayağı­
JS4» na y ü z sürerler.
(C a m i)
Bahçenin çiçekleri bugün cilve
m i ediyor? çünkü rüzgâr,galiye § Cin. ^>.u sâyezede = deli =
ezici y a n i kalem is kokulu; bu­ sâyedâr.
lu t, inci yağdırıcıdır. O» «Jb oy? w— •>«£
(Z e h ir ) jb 4»U* £>«>► ••*>‘1*.
(fl—
Kendinden geçmiş deliler gibi
bir şeyden haberi yok.
K apıcının yolunıln toprağına (Şair)
y ü z sür.
(C â m l ) öjlJCsi (sâye efkenden) = Sa­
ye bırakmak (k.) teveccüh et­
’/ j 'j * - ı* ? ./1 w - 5 J .1' eX
mek, yakınlık göstermek, iltifat
t i '* ö 1.>=**'< Jj.'l ji* lS1*'.
etmek.
jıi y tiT jjc / ' 1
.ilSC.s1 o aİ j İ iJ U- crj-r, j***
£ger derime elini sürersen ha­
IİJJ1'1
raretim in derecesini görürsün;
kem iğim de ilik yerine sanki Bugün bana gün gibi aşikâr
ateş var. oldu k i o, bu toprağa m eyil ve
( Y eğm â ) teveccüh etmiyecek.
(E nveri)
j u u (sâyebân) *===: (ba.).
(Oy, {]* İjO-Ϋ*.1* j^r
wüU (sâyiş) = Sürtüş, eğeleyiş, ö* <jyj .lAj f-* tfl
eziş. Sâyiden, süden (ba.).
•>*' ı’ Keder her nereye saye saldıysa
(s â y is i p e n cu m gölgesinde oturan ben oldum;*
riv â k ) = (k.) Mirrih yıldızı zulm ün ayağı her nereye g ittiy ­
(Sakıt) (ba.). se bastığı yer ben oldum.
( Z i h n i i Kâşâni)

'i'- (sâye’i în du reng)


v - (sây e) «= Gölge. = Zamanın himayesi.
öjjs. yj* iijy <>' *» i)U> (sâyebân) = Şemsiye, ça­
öO' ^ k£3j** ^^*7 öO' V dır =sâybân.
l>.J JJ» J * ^ 1S * * !
ö jjj ( İû .) . .

-c^ı- oV*, j** s*? Güneş gibi sayesi yo k tu ve bu


i/W daha garip k i güneşin harare­
tinden m uhafaza için başının v 's'j (sâye5i rikâb) = Büyük
üstünde buluttan şem siye vardı, bir zatın himayesinden kinaye­
(C â m l) dir.
r j r Jj*- j *j . »j*- (sâye şiken) = G ölgeyi
• jy bozup ortalığı aydınlatan şey.
ıÜ-*- -5*1 H akikat olmıyan şeyi iptal
K endim , kendi başıma çadır edip hakkı meydana çıkaran
gibiyim , onun için nurun a k ­ kimseden de kinaye olur.
sinden m ahrum um . Â-rtj.u (sâye guster)==Saye sa­
( E m i r H ü s e y n i) lan (k.) iltifat eden, gizleyip
(sâyebâni simâb!) örten.
(k.) Bulut, § Yalancı sabah, (sâyegir) = Güneş gör-
miyen yer.
c-jr ( sâye perest ) = (k .)
•ıl^u (sâyenâk) = Karanlık yer.
Fâsik ve fâcir.
(sâyenişin) = Sâyeperver.
(sâye perverd) — Rahat
j s j *>y- (sâye ve nur) == G ece
içinde yaşıyan § Bedava yiyen,
ve gündüz § A ğ a ç gölgesi ki
sayede geçinen kimse,
güneş ile gölgeden mürekkep
r*- ( sâye perverdâni olur.
hum) = Şarap için küpe atılan
üzüm taneleri. *• j l L
^ -- (s â y îd e n ) = S ü r tm e k , eğ e­
(sâye püş) = Sâyebân §
lemek, ezm ek (ba.).
ağaçlık.
jiji *u (sâye feezek) = Koyun * t'
ve devenin, yedikleri zaman ( «e^Is ) *= Atı tımar eden
uykularını getiren bir ot (Re- kimse. A rapçası olup, g ö ­
ş!dî). Yoksulların toplayıp ka­ rüp gözetm ek, muhafaza etmek
tık'ettikleri bir nevi ot (Bur­ mânasına gelen siyasetten alın­
han). mıştır. Dilimizde seyis denir.
jy . ( sâye {ıuş ) — Narven &JJ p*-' *ıLf/> u~:‘- »fl
a ğ a c ı: karaağaç nev’indendir, jUJu»
düzgün ye boylu bir ağaç. E y atlarının seyisi M irrih (S a ­
İhlamur, kızıl söğüt diyenler de k ıt) y ıld ız ı olan za t l
vardır. * (S e l m â n )
*
u (sâyed âr,sâyezede)
■ =■(k.) G ölgesi olan her şey § 7* ( s e b ) = Sedef. Lügatlerde
C in tutmuş, cin çarpmış kimse yoktur den naklen
«,,u (ba.). (Nâşırî).
d-j+L. (sâyeres) = G ölged e y e ­
tişen meyvalar. (sn b fid e ) = Bileği taşı:
sunbâde = zımpara dediğimiz
maden, muhaffefidir. >JA> J ji ✓*

il İ ' Basiret sahibinin nazarında


(se b â ru k ) -= Güvercin.
y e şil ağaçların yaprağından her
X_jX e -*1 yaprak, Cenabı H a h km , m ari­
.Jutjl Uj » f \ £
o'j1*’ fete dair bir defteridir.
(Sadi)
Güvercin yükseklere uçsa da
d oğanın pençesinden nerede
§ Esmer benizli güzel-=>.^»- -ç-
kurtulur.
siyeh çihre.
(K efrân) Jli-J1» Af t}jy. J*
% JLili VI iÇ'-frj Jt*

(s ib â rî) = Anız : ekin bi­


çildikten sonra toprakta kalan Onun y eşil ağaçlarının hepsi,
köklü sap. ( /I r .) ^ . uzun boylu esmer güzeller gibi
» % gönlün beğendiği şey.
(H â tifi)
(sib âğ) = Katık. Bazı lügat­
§ Siyah.
ler, süzülmüş yoğurt, kaymak
ve çöreotunu karıştırıp kurut­ •'j\— jj—V
J U j ı »jv- j 'j
mak suretiyle yapılan katığa
tahsis etmişler. Muarrebi
şıbâğ’dır, galiba Arapça katık Y eşillik gibi toprak içinde ol­
mânasına gelen şıbâğ’ı yanlış­ m azdan önce çim enlikte siyah
lıkla sibâğ okumuşlar (Reşidi) zülüflülerle şarap içerim.
(Ş a ir)
§ Kerpiçle örtülmüş ev.
Menevişli mânasına hançer ve
(sibeh) =T uz = Nemek (k .) kılıç gibi şeylere sıfat olur. •
melâhat: güzellik. ûj*’ (r JJ
o/ ^

(se b ed ) = ■>,—
* ly/ Senin m enevişli hançerinin
(se b e d ç în ) = Ağaç ve darbesinden öyle kan akar k i
asma üzerinde yer yer kalmış çınardan ateş sıçrıyor sanırlar.
( K em âl İ s m a i l )
olan son meyva ve üzüm =
,>r ı_ı (ba ). § Çayır çimen § Ban denilen
t - nebat.
(sebz) = Yeşil [*]. > T > - ( sebz âhur ) = Otlu ve
yemli hayvan ahırı (k.) gök­
[*] Yeşil renk, yeşil renkli şey m âna­
sın a ârız ve m âruz’a denir. yüzü.
J-^' a - (sebz püş) = Yeşil giyen T* illij •>» 03T
(k.) sofu § Siyah giyen (k.) •’j / a j; jV . ıj'j'l»
yaslı, matemzede.
ju >„ (sebz pûşâni behişt) Topraktan nebatat belirince ba­
= (k .) Huriler. har tavusu kanadlandı.
(Mektebi)
i*» o'i>, â - ( sebz pûşâni felek )
= (k.) Melâikei kiram. jin (sebze5i b eh âr) = Mu­
sikide bir makam.
( sebz teşt, sebz huvân, sebz
kârgâh, sebz küşek)=(£.) Gök. 'JV* Jl’j vV.
Ji-l J«J
j, o, -i*l \£)f, Bahar y e şilliğ i üzerinde otura­
jı«jf <>l sın ve çalgıcı sana bahar ye­
wj-r- »>.; (ba.). şilliği üzerinde sebzeci behâr
jjU>- (sebz çâder)= j»iü (6a.). nağmesini çalsın.
(M innçihri)
,ir (sebz çeşm )=G ök gözlü:
Sebz behâr da denir.
kıyafet biliminde yaramazlığa,
mürüvvetshliğe delâlet eder­ ö1#-' — 3 —*J, A- J1*-.

miş. jtf. l-i-t ijTJ ■



i\/"> v:?- li 'ti-1
a-
Yeşil bahar, dünyadan g itti ve
/•V
gizlendi. M utrip ve o sebz be­
Senin rakibin ne acayip yara­ hâr nağmeleri nerede.
maz ve m ü n afıktır ( ! ) Yarab­ (Ş i b â n i )
bi! Gözü kör , kulağı sağır ( sebzi ) = Yeşil renkli §
olsun. Nane, İspanak gibi yeşillik §
(B akır)
Şarap sürahisi.
•.'ş- (sebzek)=Yeşilceğiz: sebz’-
jji" *u> j)jy
in küçültülmüşü § Yeşil renkli
* tS?/0
şarap sürahisi § Arı kuşu ya­ Oj--
hut saksağan.
İlkbahara bak; bizim tövbem izi
\ JL.*») nasıl bozdu. Şarap sürahisine
^ j l a i ) C -İ J il> »
bak, işlediğim iz işlerin defteri­
l 'V
ni nasıl kararttı.
Düşünce ve hayalden kalbini (Ş eref)
temizle; şarap sürahisini elden * * «— X

bırakm ayıp sebzeliği seyret. (s e j,zj|re n g ) = Bârbe-


(Mevlânii) d’in icadettiği makamlardan
(sebze) = Yeşillik, nebatat. biri = j.v'ı>—
.., • -
j'jj; */" (s e b z b â l) = B ir nevi üzüm.
jlkp
• *

Sebzâreng m akam ını terennüme


başlayınca onun terennüm iyle ( s e b z b e r i) = Bahar mev­
kuş uçmaua hazırlanırdı. simi.
('A t(â r )

Yeşil renkli mânasına da gelir.


r '
(s e b z p â ) = (k .) Talihi do­
Jwl I nuk, uğursuz, meşum.
iSjjî
cfV | Ha-

Bunu söyledi ve m inderin a l­


tından söğüt yaprağı gibi y eşil E fendinin devleti yerinde ol­
renkli y a h u t m enevişli bir han­ dukça m eşum düşm andan ne
çer çekti. endişesi olur.
( C am i) (H u sre v )
- %* "f
jx \ş ~ (, e b B e n . *• r - * "
z âjf) = ( j t ) Dünya
der. sebz, sebz dersebz) = § Gök.
Bârbed’in icadettiği makamlar­
dan biri.
• -C~ ‘ ^ (sebz kebâ, sebz
ı ı ^i . £\y jjj\ gerâ) = Arı kuşu.

Yeşil dudu, y e şillik arasından (sebğâne) = Peşin yerilen


ötüyor ve nağm esini sebzender ücret, (s) nin ötresiyle uzun
sebz m akam ından terennüm boylu.
ediyor. e l"
(ff u s r e v )
<İİvw>
i ö l «• • (sebuk) = Hafif, yeyni.
ıi-4•*•>.*. •>- i;- £Vj
•>l*ıt ^ ^
l/lüi «xüiL
Eğer onun sebz dersebz m aka­ ı/Ui*
m ını işitseyd i yeşil bahçeden
Can cevherini, naziklikte, onun
y e şillik biterdi.
(N iz a m i) kıym etini, h a fiflik te buldular.
o > •e '*’ (N işâ m i)

(sebz bâğ) =» Sıhhat üze­ § Mecazen çabuk ve acele mâ­


re olan vücut § (k .) Gök § nasını da ifade eder§ =
Cennet. (ba.).
İP/, (sebuk dest) = Tecrü­
Cm) w*-»| J/t •**. beli ve el ile yapılacak işleri
çabuk yapan kişi.
Ö fke ile elin i çabucak kılıca A- j ı/ y ifjjJt ıS
götürm ek, pişm anlığa sebebolur. j j ü,\yxZ~'j\ ı*"} ^
(Sadi) _ .J U .

(fl t K em andarlık senin eli çabuk


^ 1^*. ^C ıjy y^ '
c^Uâi olan kaşına yakışır, çünkü
onun okunun yarası kem ikten
£y sabah v a k tin in lâ tif rüzgâ­ ziyade beyne işler.
rı! Tez ol, her ne suretle ister­ (Şâ'ib)
sen ara.
(N iz â m ı) (sebuk
İJ İJİİ I?t*.'^ A'İJ^ y-" |i*« reftâr, sebuk rikâb, sebuk rev)
ö '/ a î VT •‘’î* = Çabuk giden. Seb’ai seyya­
re: gezeğen yıldızlara da de­
nir. Duran yıldızlara jiı»j ^ıf
Z?/r mıcfe k i mermer taşını ça­
girân reftâr derler (Naşiri).
buk hazm ettiği halde tatlı su
m izacına ağır gelir. W» »ij\J rfUjl / j*.
Uj^ c.-İ^ sy. y? ti!*—
(S elm ân )
^JU
jUÇ- (sebukbâr) =*» Yükü hafif Her bir terennümde bizim y ü ­
§ (k.) Kayıtsız, başı boş, şen reğim iz oynuyor, bizim m ahm i-
ve şâtır. lim iz gül kokusu gibi çabuk
^ (► «jUmJ/• gider.
( Ş â ’ib)
L*J»J
CJjÇ . (sebukrüh) = Ruhu hafif
H ırkayı, tespihi ve seccadeyi (k .) güleç yüzlü, lâtifeci, şen,
bıraktım . Ne ya p a yım ? A ş k vücudu letafette ruha bepziyen
yo lu n u n birinci şartı yükleri kişi. Mukabili aLji/girân cân.
h a fifletm ektir. jUC- (sebuksâr, sebukser)
( Y eğm â)
= (A:.) Hafif, vekarsız, haysiyet­
(sebukpây) = Ayağı ha­ siz, aceleci, furumaye.
fif, yani süratli giden, yer yer AiT'
tâyin olunup elden ele mektup,
dilden dile haber yetiştiren ya­
yalar § Posta beygiri § Kaçkın. insanı, lisanı rüsvay eder, içsiz
ji. ü.- ( sebuk Jıiz ) = Uyanık, cevizi, h a fiflik = .tu. sebuk
çevik, iş bitirmede çabuk dav­
ranan.
*_»«. -tu. (sebuk sâye) = Sebat-
siz, geçici. (sebkâd) = Tepe.
(sebuk cinân)=(&.) Süratli
giden, düşmana tekrar tekrar
(sebuktegln) = Gaz-
saldıran.
• nevi’ler sülâlesinin başı ve sul­
ctT i t y ^
—- 'V ' j** yt y tan Mahmud’un babası Sultan
c—>Xj ö' f ./■ öjr ı>.' Mahmud’a c!a derler 8 Kıymet­
C-—^ tar her şey § İffetsiz kadın
(Nefisi); çok bahadır kimse
Senin k in in zam anın kin i gi­ (Ni'met).
bidir. Senin muhabbetin gö kyü ­ fr o •
zünün muhabbetine benzer. B u , ‘ ( »ibilt, siblİt ) =
durucu dağ, o, geçici sel gibidir. Tutkal.
(Molla M u h e m m e d 'A lî )
0 o* ^ ^ 8 ^ • O**
iaj «tL- ( sebuk likâ ) = C)J -tu.
( seblet sust
Sebuk rüh.
kerden) = Bıyığı gevşetmek
y_u (sebuk mâye) = Bilgisi
(k.) aciz ve tevazu göstermek.
az kimse.
Seblet, bıyık mânasına Arapça
(sebuk meğz) = (k .) Ah­
olup doğrusu sebele’dir.
mak, nâdan.
Arap dilinde, neşri sebele, bıyığı
d il kabartıp serpmedir ki korkut­
(sabık) = Gevşek, sölpük. ma ve tehdidetmeden kinaye­
iti* JlM dir. Bıyığı gevşetmek, bıyık
Cr^* düşük olmak, aciz ve tezellül
hali göstermek olduğu gibi
Padişah kılıçla m eydana gelin­ bıyığı kabartıp serpme, tehdit
ce ondan korkusundan düşm a­ alâmetidir. İşte bu iki tâbir, biri
nın eli felce uğrar. Farsça öbürü Arapça olmak
Ç Unşurl)
üzere birbirinin mukabili de­
« il mektir.
r (»ibik) = Yarasanın zıddı —— öl»5/*
olarak güneşe âşık bir kuş. o—» y v'-r-"
' f/. *-Ajyr
İnsanların kadehine boyun eğ­
<£L*fcL»
me; senin kırm ızı şarabın kendi
Güneşin önünde, güneşe âşık kanlı göz yaşındır.
olan kuş gibi uçarım. Yarasa {E m ir H u t r t v )
gibi gece uçmam.
( M en cik) & (sib e n c)= B ir ucu boyundu-
ruğa öbür ucu saban demirine H er k im in d ili çatlak olup da
geçirilen saban oku (çübi ondan dolayı her sözde d ili do-
kelye) de derler. laşırsa, karnıyarık lüâb [**] ın-
»- da kitreyi halledip bir düzüye
ağızda tutm alıdır.
(sebil) [*] = Testi. ( Y u s u f i Tebibi)

(sip â r,) = Ev eşyası § Üzüm


teknesi, üzüm mengenesi.
Beni evden eve, m ahalleden tj* oitj <İV
m ahalleye koşturan odur; şa ­
rabı kâh kadeh kâh testi ile
verir. Lâle kadehi, tulum zahm eti
(Ş i bcini)
görmemiş, mengene yarası ye­
(sebü şikesten) = (k.) memiş, kırm ızı şarapla dolu.
Ümit kesilmek, meyus olmak (Fehrİ)
§ Şarap dökülmek § Şarap iç­
§ Sipurden = Ismarlamak tan
mekten menetmek.
emir, (isfa . m uh. vas.). J jU-
- >' Sipariş = Ismarlama, ısmarlayış.
(se b ü re) = Sâbüre (ba.). j;/ ( sipâriş kerden ) =
Ismarlamak, tefviz ve emanet
° >'
etmejc.
(se b ü s)= Kepek, hususiyle
buğday ve arpa kepeği.
^ ** (su p âr) = Saban demiri.
- >'
JJ-- f—>-3 O j} J | ı^T til
-*•*’ (seb ü se) = İnsanın başın­
j ^ s —- 1* y otJ'j.
da olan kepek ki konak denir jtoL"
§ Testere ağzından dökülen
Ş e k il ve bedeni insana, kalb
ince talaş.
cihetiyle hay vana benziyen k im ­
O } 9
tk se / Boyunduruğum ve saban
(sibyüş) = Karnıyarık = dem irim senin boynundadır.
= esbğül (Ar.) (N asır)
y j ' J* J-V.
j-4 ■*
i \ " 3 &-> >^3 j'j» -
er* O' tir*-* ■jf', cT'ii'”5'
ıSj
^ J * •■Tpf'
jJ-\f ,jî.îUi j> fljU »ijf J». G önül ehli olanlar, senin nim e­
ypU*
tinin ekinliğinden tohum ;öküz,
[*] Eski zam anlarda şara p k ab larım n (**] Lüâb koyulaşıp yapışkanlaşan her
b ir kısm ına sebu derlerdi. şey.
boyunduruk ve sabansız bin iÂii» ı/ij- (sipâs dâşten) «= Şük­
harm ana nail olurlar. retmek, minnettar olmak.
(Fehri)

§ Kapkacak hususiyle üzüm trV M


küfesi.
• a’ - Cenabı H ak sana K eylerin taç,
s\ >\ taht v e m ü lkünü verdi, sen de
^ S* (sep ârü k )= S eb ârü k (ba.). A lla h ın lû tfu n u bil de ona
şükret.
{Fehri)
(sip âre) = .ji^ (muh.) (ba.).

(sıp â ri) = \^(ba.). Cözün görmesinden m em nun


i
olacağın k im seyi gözünden da­
(sip âs) = Nimete karşı şü­ ha k ıy m e tli bil.
(Şair)
kür == «-u, sipâse.
jijJ'Vu- (sipâs guzâr) = Şükre-
lif dici, müteşekkir. u-ı;_ kabul mâ­
t/U*i nasına da gelir f y» kabul
ederim.
Cenabı H akka şükret k i H akkı
Lütuf ve ihsan, şefkat ve mer­
tanıyan şiikretm iyeni öğmez.
(N i z a m i )
hamet mânasına da görülmüştür.
-— i? j i f &\s'r Jî-
c*— . > ^* ( s ip â s i) = Memnun ve mü­
i; Uii teşekkir (k.) dilenci, dilencilik.
in c i ariyan kıy m etin i bilirse °» i
çok pahalı alsa da şükreder. (sip â siy â n )= E sk i lran-
(N i z a m i ) lılarca peygamber sayılan
Reşidi’nin (s) nin ötresi Burha­ Mihâbâd’ın ümmeti. Kitabına
nın esresiyle yazdığı bu keli­ Desâtir denir § Dilenciler.
meyi bazı inceliyenler i- se = s u
üç, j -l pâs=nıuhafaza kelime­ (*ipâ®âh) = Ispanak, ko­
lerinden mürekk-ep sayarak in­ nuşmada £Li,.ı derler.
sanın, dili, kalbi vesair rükün­ »
lerinden ibaret üç kısımdan
(sip â v e) = Şan ve şevket.
lıer ne zuhur ederse iyilik
t
edene karşı teşekküre delâleti * 1
itibariyle üç şeyi muhafaza ma­ * »T* (sipâh)= A sk er. (muh) sipeh
nasınadır, demişlerdir. tir. Türkçesi (çeri).
gibi gidici, giden mânasına
“•? ( s ip â h â n ) = İranın meşhur ismi fail muhaffefi de olur.
şehirlerinden Isfahan denilen .j Reh siper==yol giden, yol
şehir. Vaktiyle tran şahlan ta­ alan, mesafe kat’eden.
rafından askerin toplu ve bir
S-î »’’j ^
arada bulunmaları için kuruldu­ j\- Ij (f ly» £■; £
ğundan sipahân, ispehân adı
verilmiştir. (ba)- K udretin oldukça iy ilik yoluna
git; zira iy ilik fenalığın k a lk a ­
îiâ - nıdır.
,, (s ip tû k ) = Ostübeç.
(Esedî)
/ >ic- &y-
J-j-* «i*-1 i ı **. ( siperi âteşin ) = (k.)
Güneş.
ikisen . jı*u-ı (siper efken-
D üşm anın kanının aksinden ve
den, siper endâhîen ) = (k.) Aciz
senin devletinin akından şa fa ­
ve mağlûp olmak, aciz ve te­
ğın y ü z ü kızıllık , sabahın y ü zü
vazu gösterm ek.
a k lık alır.
(M e n fS ri Ş ır â z i) [*] C-î
J>T^t
(»Iped) =*» Y e r § Yeryüzünü
idareye memur sayılan melek Felek kara S u n k u ru n u n eli kal­
§ Şem si yılın 12 nci ayı § Her kanı attı: m ağlûp oldu ak Sun-
şemsî ayın beşinci g ü n ü : eski kur'un hançeri kınından çıktı
Farsliların yortu günlerinden- galip geldi [**].
dir. ûU {ba.) § Sipend = üzer­ (H âkânl)
lik mânasına ispend muhaf-
fefi. I^>»1 T •* ^JUC l*

wfU
(aiper) = Kalkan (A r.) o- ve Ş â H b ! B izim m ezhebim izde
J*/' m ağlûp olm ak yoktur; bizim
c—V y?* S [*J Sunkur, çakır cinainden avcı ve
m uteber b ir kuştur. H e tâ ve H uten cih e tle ­
rinde b u lu n u r, ak ve kara olmak üzere iki
Kader zihgirinden olayların nnvidir. M u teb eri beyaz nev 'id ir. K arası
oku geliyor. Y azık k i elim de bizim diyarım ızda v a rd ır, ismine S eyfî d e r­
ler (A n tep li m ütercim Asım Efendi).
göğsümden başka siper yoktur.
(Şa ir) [**] H â k â n i’nin T ürkçe ile k arışık
şiirin d ek i k ara ve ak S ungnr’dun m aksat
= gitmekten emir olduğu gece ile gündüzdür.
Ferlıenyi Ziya
üzerliğim iz ateş: mücadele m ey­ 5 ı > demden ibaret olan hayatın
danına çağırır serm ayesini acılıkla sona erdir­
(ba.). m ek saadet değildir.
(Şâ'ib) {Nizami^
1 d; >
ö '> -■jA s — aS** § B asm ak , basılmak, çiğnem ek,
çiğnenm ek.
Her yerde at oynatm ak, çalım | r1*? S'j* -*-> ^ *;1r / ®
lJ -•*
satm ak m üm kün değildir; bazı j İİJ*—* »Ai \y\l
yerlerde mağlup olup aciz gös - j JÇ-'
term ek gerektir
(Sa di)
A d ım ın ı onun gözünün üzerin­
den başka yere atm am an için
Ş\A ( siper h er âb ef-
fele k senin yolana y ü z bin göz
k “ n d e n ) = (k.) Utanıp arlanmayı
koym uştur.
bırakm ak. (K e m â l İ s m a i l )
-î“ X3 X1 M ecazen inziva, tevekkül ta ­
J-'-'-.-. -j- y j*
hammül, tevazu mânalarını ifa­
de eder.
£ğer başkası utanıp arlanm ayı
aşktan dolayı bıraktıysa ben * >*
ayrılıktan dolayı ya kıp bırak­ (su p u rz) = Dalak.
tım . t, * ^
(Mu'İZjİ)
ö ( s ip e r i s i y a h ) = (k.)
;-ı_ < Jp «.*, .
•- r ( s ıp u r d e n , su - Güneş.
p u r d e n ) = Teslim vc emanet U, O1*-
etm ek , ısm arlam ak.
3-"^j*
C>j}- c/^ Ol*î* Fikrim kızları yüzlerinden ör­
t*lai tüyü kaldırdıkları zaman güneş
/4^^'^a böyle ölm ek , sevgiliye onlara hizm etkâr olm ayı ister
carımı böyle teslim etm ek lâ­
\ N e r i t i Gulpuygâr.i)
zım dır.
{Nizâm i) »T» -

(P ) nin üstüniyle yoi gitm ek , A ? ( s ip e r ğe»n ) = F esleğen,


d ik m ek ki m aksat ilerlemek, isper ğem , isperiıem de derler.
m esafe k at’etmektir § S o r a e r ­ tiU* ö' J- f:,
dirmek, tam am lam ak . fi-r-' j-r İ JU JiC-- C.İ; w-;
JiT
c*~«»Uj... ^
Senin hoş kokulu fesleğenleri­
,/Uâi ni kokityan bir burun keder
sözünü fesleğen gibi derhal ar­
kasına atar: hir daha anm az. (siperlus) = Padişah sa­
(K em â l) rayı.
A " «• *
(siperek)= Çocukların baş*
larında ve yüzlerinde çıkan (siprem, siperem)=
suluca sivilce. Siperin küçültül­ Siperğem.
müşü. r-ç-j i; *ıf>j j
fj- J-ia3)
o ü î t jj
il > < ( i] /u*
(•iprek, siperek)= Dere, tepe, sahra fesleğenle do­
San boya nev’inden alacehrî lu; küçük ve büyük, zengin ve
(ba.). fa k ir sevinç içinde.
(Zerâteft)
ıfjj* »ji i ı ı
§ Kaya kovuğu, saksı güzeli.
Cjjf.
Onun düşm anı korkudan sara­
(sipereng) = tspereng.
ran yanağım kendi ka n lı göz
Semerkand’a yakın bir kasaba.
y a şiy le kızartır.
( Ib nl Y sm ln )
Meşhur şair Seyfuddini lsferen-
g! buralıdır.
*
(siper g âv )= C am u s de­
risinden yapılan yassı kalkan : (sip e ri)» Bir şeyin tamam
vücudu ok ve taştan muhafaza olması, sona ermesi, yok ol­
ettiği gibi kaleyi zapt için ması.
başlarına tutup kalenin dibine ı f ( s i p e r i şuden)-=Tamam
yaklaşmada kullanılır (Naşiri). olmak, sona ermek,

**-Ç- ı>*- S-İ


cf (sepergi) = Dert, meşak­ o'ıiÇuı*
kat. Senin bekan ebedî olsun; çün­
JJ ‘S

.)*V o ljv jl; s \ X k ü söz her ne kadar lam am


olduysa da düşünce, senin med-
hini tahayyüle m u v a ffa k ola­
Ş e fk a tli sevgilim benimle ol­
madı.
saydı rakibin derdini nerede (Necibııddini Gulpâygiini)
çekerdim. • •
(Henşele)
(siprîs) = At meydanı =
Sipergi, sepregl şeklinde de Espris. Aslı espriz dir (Naşiri)
görülmüştür. (b a )-
• ^
(s e p rîğ ) = Henüz erme­ j ^ s e p iatg n ) Köpekme-
miş üzüm saikımı. mçsi denilen ve ilâç için kul­
lanılan nebat. (muh.).
ç ij’ j \ j*j* ıJİ'sr jij
j4-C- ö ft C- -0 û* ■
*5'
l'V d U
V (sipk) = Ekinlere ânz olan
Yazık gençliğe bin kere yazık sarılık illeti ki Türkçe san de­
çünkü sevincim; ermemiş üzüm nir.
salkım ı gibi düzgündü.
( Mevlânâ)
‘ kr*
Taneleri çok üzüm salkımı. ^ T l (sip k â d )= D a ğ tepesi, ba­
*V~İ.
şın ortası [*].
■*- ıi#j 1 • **
lİJ^ (sepel) = Deve ile fil tırnağı.
Asm a gibi , birkaç üzüm salkı­ Dilimizde bakanak denir.
mı için beli bükük değilim. o • ,
(F eh ri)
t * - (sipenc) = Misafir, konuk.
(sipes) = Sonra, g-j-ı^'V jr.j> —
£j a‘j * J - LtW
—-„•» ı>,i

Eğer bu gece bu evde misafir


Bundan sonra elim izi dostun kalırsam benim bir kimseye hiç
eteğinden ayırmayız. zahmetim olmaz.
(S en â 'i) ( Firdevsi)

(sip sâr) = Simsar, tellâl. § Eğreti. Bu mâna birinci mâ­


naya yakındır.
oU?- irj w—*->•
(s ip is t) = Yonca § Fena jbtf «jU. tJs jj’.j
koku, ikinci mânaya (Cihangi­
ri) supust (Reşidi, Nizâm)
Bu dünya eğretidir, ebedî olan
sipist, her iki mânaya (Burhan)
cennettir; bundan gönlünü kes,
sepist yazmıştır. ona üm it bağla.
Bir A ıap köle hakkında : {Zerâteiî)
j'Sj* «Kf J? ?f Dünyanın bekası olmayıp eğ­
l4 reti bir ev hükmünde oldıığun-
Katran gibi fena kokulu, z ift [*] N aşiri nin zann:na göre dagrıo te ­
gibi siyah renkli. pesi, başın o rtası m ânaüı.a gelea çek âd ’*
(M a h tâ r i) dan bozulm uştur, sipkâd yanlıştır.
dan dünyaya serâyi sipenc der- •Al*» L* / oy6,
,erı

“ -'■»J* j» Nerim anı öldürmeğe hazırlan;


JVjj koşarak Sipend dağına kadar
M isafirin dünya evine d a im î git-
gönül bağlaması lâ y ık değildir. (Firdevti)
(R û deki)

ir.j* o-*~ 1£’ ^ ( s ip e n d â r ) = Mum, ışık


,j*-'y\r o'Lt j jî >j /
(ba.) § Kuştasbın oğlu ve
ıfllii
Behmenin babası ki Ispendiyâr,
fîu dünyada kim se kalm az; sipendiyâr, sipendâr da derler
evet, sen </e kalm azsın, sakın — Şem sî yılın on ikinci ayı.
incinm iyesin.
(N i z a m i ) ! >'.ı S'

Sepenc kelimesi se = üç ile penc </’*•) (s ip e n d â rm u z )= ls p e n -


= beş kelimelerinden mürekkep dârmuz (M uh.) (ba.) §
olup azlıktan kinayedir, konu­ Yer.
ğa, oturumu süreksiz olan yere,
ö V l J i O ' Ö1S
eğretiye denmesi hep bu dü­
şünceden ilerigelmiştir.
9 t 9 Yer, ağzını açar , g izli hâzine­
lerini dışarıya atar.
. . * - (sip en câb ) = Türkistan’da (Zerâteşt)
bir vilâyet = ( ba.).
\ı' *•" *. *"
c ,/ j ( s ip e n d â n , s ip e n -
(sipend) = Üzerlik denilen d in ) = Üzerlik tohumu.
küçük bir tohum ki ateşe atıl­ 1 ^
dığı vakit çıtırdar ve ateşe atıl­ i i*? 1 j*
ması göz değmesini def için J'i-
faydalı sayılır.
//er nerede süt varsa kendini
şeker gibi eritm ek, her nerede
î sirke varsa kendini üzerlik to­
hum u yerine koym ak: yu m u şa ­
M azlum un gönlünden çıkan ğa yum uşak, serte sert muamele
ah q kadar m üessirdir k i y a ­ etm ek gerek.
(Sınai)
kıcı ateş üzerlik tohumuna o
tesiri göstermez.

§ Bir dağ.
Onun yu m u şa k tabiatının na­ J )* jî \ j )jf ıS */" f i J>
zarında y ü z U hud dağı üzerlik j tr" f * <c" JJ-A"
L’V
tohum undan daha küçüktür.
(' A m i d ) Zeker = erkek aleti. Kedü =
\ >i " kabak.cA cu z= ko ca k arı. Nım =
j j X ^ > (#ep en<u jz ) _ . ç acıır cjjrg. yarım [*].
ğinin ağırşağı. “ Cihangiri ile
(Burhan) da (s) nin esresi, (Re­ ‘ i r* '
^ ^ (s ip u z k â r ) = İşleri geri
şidi) ile (Naşiri) de üstünüyledir.
G üneşe hitaben: bırakan ihmalci, tembel.

jj-ıu- ıfl
j* 'j öjt »X j» i?j>
jlj~m\ ÂjU. tSJ

D ünyada ihm alci olanın ağ-


Ey fele k çadırının ağırşağıl
zinda bal, zehir gibi olur.
y a n i y ü k se k m evkii. E y esrar (Ebü Ş e k â r )
evinin şem 'asıf
(Ebnlmeâni) Bu mânaya mastarı dir
*/» > (Nefisi).
_ g j r ş g y j Jjjj. • - t/
yere zorla batırmak ve çekip (s ip e h b e d ) = Başbuğ, baş­
çıkarmak mânasına (>u*i) kar­ komutan § Padişah, sipeh =
şıtlardandır. asker. Bed = sah'p, koruyucu.
.»2 İ-J» 3A j ö\? i> U j J j ^4*

j£V >j> jjljL iU> il J»


tfj-l
Yara y erin i hemen diktiler; Başbuğ hemen haber aldı, izin ­
ilâçla bCtün ka tta lığ ı çıkarıp den şiddetli rüzgâr gibi yetişti.
giderdiler. (Etedl)
(Firdevsi)
* . jUr- (sipehdâr)«=Baş, komutan.

( a i p ü z ) = Sipüjıten = bir
Jti **!> öîj oljt
şeyi bir yere batırmak tan emir,
i>u
(tsfa . m uh. vas. ism as.).
O kavga ariyan komutan', o
kuş ve m ektubu haura uordu.
i)%-\ Cf •V 'ji-4»
lijf0 (H a tifi)

D ost için taht kur, taht'a oturt: ,7U y ( sipehsâlâr ) = Askerin


düşm an için ku y u kaz, onu ulusu, komutanı.
k u yuya batır. [*] E d eb e uym adığından tercü m e edil­
medi.
ı*> c'jf,- ( sipihrâni hemâni) =
^'■^7 *; (s ip e h b e d â n ) == Musikide Eflâki küliiyenin tercümesidir
bir perde. ki d o k u zd u r: (1) dokuzuncu
>yj^; 6V.A* *>2? gök, (2) mıntakatülbüruc (zod-
yak), (7) seb’ai seyyare (g e­
zeğen yıldızlar) = (9) (Nâşı;i).
M utripler E rd e şirin huzurunda M'' •
kâh mihrgânı hurdek, kâh s i­ (s ip ih r b e n d ) = Tılsım,
pehbedân m akam larını çaldık­ sihirbazlık.
ları zam an.
(M in ü ç ih ri) »"e "
Sipehbed kelimesinin cem’i. f - 'C t (s ip e h r e m ) = Tûran cengâ-
i 1”* )- verlerinden ve Efrâsyâb’ın ak­
9 rabasından bir cengâver ki Du-
•riÇ? (s ip ih r ) = Gök. vâzderuh muharebesinde Gü-
derz’in oğlu H ecir tarafından
'>*- J tr ^
jîij <£} öldürülmüştür.
İ,u

E y güzellik göğünün y e n i ayı! vjs »Ut Jy jj*\i (Jt


Sana birkaç nükte söyliyeceğim ;
dinle. Sipehrem, Efrâsyâb’m akraba­
(H a tifi)
sından m evki ve şeref sahibi
jrr ( sipihrân sipihr ) = bir ünlü idi.
Feleküleflâk tercümesidir. Şîdân (Firdevtl)
şld Nurülenvârın tercümesi ol­
duğu gibi.
jijn, (sipihrâr) = Hava küresi­ <^7 (« ip î) = -»*- (muh.) (ba.).
I
ni kaplıyan ateş küresi. ©\
•j.r. (sipihri berin) = Doku­ ■»ir ı
*-»7 " ( r f p ît â k ) = (muh.)
zuncu gök.
(ba.).
y Cr.j jr~
j> l „ >
,„■» ( s u p lç e ) = Küp içindeki
Senin eyerini dokuzuncu gök şarap ve sirkenin süt kaymağı
taşısa nihayet yastığın kerpiç­
gibi yüzüne deri bağlıyan kö-
tir.
(F irdevtl) . pük, helme.
û--| 'tâ AiLi ^ijl VU-a- (sipldbâlâ) =■ (k.) Yalancı
\j£ *Os-A-j JÜI*
J^i sabah.
j. jy- (sipldber) = Y az mevsimi.
S u y u hep köpeklerin sidiğidir, Ijua- (sipidpâ) = Ayağı uğurlu,
ekm eği helm elenm iş şaraptan­
zıddı sebzpâ dır.
dır.
(Firldi Ehvel) ( sipidper ) = Sivrisinek.
üj ( sipid b erk ) = Türkçe
(S) esre ve ötre de olur, ıştır, sergin dedikleri nebat
şarap köpüğü demiş (A r.) (Burhan). Beyaz
(Naşiri).
teredir ki (sipidmerz) de derler
V (Naşiri).
(s ip id )= A k , beyaz (k.) Zâ- (sipldi pehnâ) = Gerçek
hir, belli § Şiraz’a yakın dağ sabah.
tepesinde bir kaledir. Yolu .dlrjuj- (sipıdtâk) *= Ak asma ve
sarp olduğundan atın düşme­ örer» dedikleri (Ar.) u.jJıî.y'.
mesi için tepesine ancak piya­ (sipidhâr) = Ak diken,
de olarak çıkılır, eşkıya yata­ boğa dikeni nebat (Ar.)
ğıdır. SipİdİZ = dizi- jijj-v- (sipiddâr)*=Ak kavak, ak
sipid adlı iki kale daha vardır söğüt, (muh.) sipidâr.
ki biri Sebzvâr, biri Farstadır i i j ö 'j j 'j
(Naşiri). j\±$- öjv ■'■"j J ^
Jn 4 <rj>
Harb günü bahadırlar onun
korkusundan kavak yaprağı gibi
S ip id adlı bir kale vardı k i
titrerler.
tra n lıla rm ü m id i ona idi. (Ferrahi)
(Firdevui)
Cs») -U*-. (sipid dest) «= (k.) Cö­
(sipidâb) = Üstübeç. Mu- mert, sehî.
arrebi ispidâc dır.
..la-*- (sipidâr)=sipiddâr (m uh) pi ali—a j y* ^UU>
jla-
(ba.))
(sipidbâ) = Yoğurt aşı ki
bozca aş dedikleridir ( Burhan Sen m üstesna olm ak üzere as­
tercümesi). B â=aş. Sipid de­ rının za lim padişahları dünya­
nilmesinin sebebi başka yemek­ da cömertseler de ahirette am el
ler gibi içinde tatlı ve ekşiye defterleri karadır.
(Şair)
dair bir şey bulunmamasından-
dır, ona ij ^ şörbâ =» çorba da § Peygamberlerden u - x. yed-i
derler. Muarrebi dır (Na­ beyza mucizesi sahibi Hazreti
şiri). Musa’ya işaret de olur.
, jj juv (sipıd rud) — Azerbay- Onlü ve mesut oimak mânasına
canın güneyinden geçen bir da görülmüştür.
nehir, (ba.). .u. (ba ).
t» (sipid rüy) = Kalay § juı~ ı .i j ü n (sipid şu-
(k.) Namuslu, güleç yüzlü, iyi deni çeşm, sipid şudeni dide )
huylu, mesut kimse, r= (k .) Kör olmak § Akıl baş­
Sipidkâr, sipldııâme de derler. tan gitmek, bihuş olmak.
A-^ (sipid şuden) = Aşikâr o/.jî oy? ^«i
olmak, görünmek, açılmak. JL*A— İ3^tJLİlti S 'f
,/UiJ
'••'V.*'-
#U-* i JU. J^\a y jy > - C f -> J
K azan gibi geniş ve kara bir
*£f. ağız ki onu görenin akli başın­
Herkese belli olda ki zulm ünün dan gider [**].
elinden Ibni Y e m in in hali be- (N iz a m i)

n i n gibi karadır. ju*- » » JO jt r y!»ı .>■


(I b n i Yemin) ju*I
j—
(“»/ l>İyr j*
juı« WÎLs
Ya’kup gibi gözüm kör olsa
Y u sü f'ü görmekten üm idim i
A y yüzlüler her sokakta o ka ­ kesmem.
dar dolaşırlar k i Isfeh a n ’da (S a 'd i)
atı görünemez. öif** juj- (sipid kerdeni muj-
(.Ş S’ib)
gân) = (k.) Çok ihtiyarlamak.
§ Hazır olmak ve bir yere gir­
jux-
mekten kinayedir (Şu'Ori). jL -ı- J

V->»j— jl
.U. c-k Jui- ö'y-’ £ Ey işret karanlıklarında ihti-
yarlıyan k i ş i ! Sırrın m eydana
Sevgilinin m eclisi ne kadar hoş çıkm am ak için gülüp açılma.
(K asım)
ve lâ tif bir m eclistir. F akat ne
fa y d a k i kara bahtın şomlıığun- j*- (sipıd merd) = Çoban
dan oraya girm ek m üm kün değneği denilen nebatın küçük
değil dir\*\. nev’i, büstân efröz şeklinde sapı
(E hli) beyaz, yaprağı yeşil olur. Bü-
[*] Ehli, b ir şehzadeye âşık olm uştu, miş, d ışarıd an içeriye akan suya b ırakıver­
şehzade E h li‘yi bahçesine d av e t etm işse de miş. Elma şehzadenin gözüne ilişince alıp işi
bahçe kapısını bekliyen (B aht) adın d ak i anlam ış ve âşı&ım izzet ve ikram ile k a rşı­
A rap köle içeriye girm esine engel olduğun­ lam ıştır, işte bu b ey it o gazeldendir.
dan şair çabucak b ir gazel yazm ış, balm u­ [**] Çünkü insan bihuş olduğu zaman
mu ile ö rterek bir elm anın içine y erleştir- gözünün k arası kaybolur.
yük nev’ine sipide dum D iv is ip id ’i sen öldürdün.
derler. ' (Firaensi)
( sipidnâme ) = Suçsuz, ' > '
mâsum. “f - ( s e p ir e k , s e p îr ü )
= Hamam böceği.
»
•i .

^ ırİ^"(sıpidân)= Cemşid’in Fas’­


ta yaptırdığı bir kale. ( s e p ll ) = Kuş sesi. (Ar.)

(s ip îd e ) = Gerçek sabah.
(sitâ) = Sutuden = vasf ve
methetmek, öğmek ten (ism as.
emir, is fa . muh. vas.), Hud sitâ
= kendini metheden.
Gerçek sabah doğudan doğunca
gece batıya dalar.
(A 'ifâ m i) IV,*
Sipide dem = sabah­ Senin onu medhin hakikatte
leyin (m uh.) § Ostübeç mânası­ kendini medihtir; güneşi m et­
na da gelir. heden kendi gözünü m ethetti.
Jn t (sipide bâlâ’î)=G erçek (M evlânâ)
sabahın parlaklığı. Nihayetinde (y) ile sitâyda de­
ri ( sipide dem ) — Seher nir.
vakti, gerçek sabahın doğma f'—f ^ u_J) jT* J-*
zamanı. jİ’+f l'lji. J i / li! j i J—I
Jl-f'
fi Z~ >■j JL ^ jl i

B ir kim seyi methet k i Peygam­


ber m ethedip hükm e m ezuniyet
verdi ve bütün işi ona tefv iz
Dün gece şem ’a benziyen ya n a ­
etti.
ğını düşünmeden biçare gönül (K i,â l)
ateş, göz su içinde id i : seni
düşünerek yana ya kıla ağlıyor­
§ Şemsiye § Musikide bir nağ-
dum . me § Üç telli saz.
( Y eğm â) >)s*
»JJ» ■‘- • j ' / J »is-*
ı/Uli
(« ip îd îv ) = (ba.).
Sazende, y ü z duadan daha lâ­
C— l »X*T i ) y jl y
t i f nağme sadasını yükseltti.
(N izam i)
§ Mideyi tasfiye etmek, fikri A sker, kapıda ik i taraflı a y a k ­
kuvvetlendirmek için sabah üstü durdular; edib zat padişa­
vakti aç karnına içilen üç ka­ hın dergâhına geldi. "
deh şarap (Ar.) (Sadi)

§ Aldı: almak mânasına gelen


sitânden mastarından mazi olan
\Sj•>' sitând (m uh.). Âşım Efendi,
Dostane dua edeceğim , hakim a­ Burhan tercümesinde müstak­
ne üç kadeh şarap içeceğim. beldir, ahzeder, alır demekle
(Ntzari) yanılmıştır. Cihangiri (jıil
suretinde tasrih et­
§ Üç kat § Üç tane § Yedi
mekle mazi olduğunu göster­
nevi tavla oyunundan üçüncü
miştir.
oyun [*]. g jj > lı« j> iJ û j ^U JU

£ , (sutâ) = Setâ Zerdüşt’ün kita­


Padişah senin kulundan harraç
bı = L-_t (ba.). alam az.
t (Şair)
r
C - (* itâ h ) — Bir daldan süren Burada sitând okumak da müm­
taze filiz, yahut başka dala sa­ kün ve mastarı tahfifîdir.
rılan taze dal. o \\
J t i •îl/.ı*. f lı
ı>.jj ■/~J *
‘T*5 T (sitâzâb) = Bir yerden su
âjj' fışkırmak. Su damlamak mâna­
sına da görülmüştür.
in c i yağdıran bulut yapraksız
ve gûlsûz kalan gül ağacına V ’l-
uine altın taç giydirir. ^ - (sitâden)= Almak § Ayak­
(E zreki)
üstü dikili durmak.
i
î* (sit& d ) — Durdu : ayaküstü •U
durmak mânasına gelen ıstâden J r (sitâr)= Y ıld ız mânasına sitâre
mastarından mazi olan Istâd (muh.).
(muh.). •Jj> («•»•''j»- f . j r * S -ı*-*
j4? i»'4'.
•U •Ifjj»

[*] M â n a s ın d a a d e d e delâleti gösteri­


jii.ı (ba.).
len ve b izim telâffuzum uza göre birinci
harfi üstün o k u n a n kısımlar (f*- ) {eklinde '\-
ayrı yazılmalıdır. (sitâre) = Yıldız.
•j1— j' f" X* öl*»- § Kapı eşiği. Son iki mâna
Burhanı Katıc ve Câm ic’de g ö ­
Uiı
rülmüştür.
B aşka güzeller y ıld ız derecesin­ J jjj . ( sitâre’i bireviş ) =
de değildir. Sen to lu n ay (bedr-i Durag-an yıldızlar (sabite) 1er.
tam ) dan daha güzelsin. jy j îjt— (sitâre5i zemin) *= Par­
( Yeğ mâ) lak bir taştır ki yaprak yaprak
§ Bir nevi çadır, şemsiye, ci­ birbirinin yüzünden ayrılır (Ar.)
binlik. Türkçesi öreıı pulu,
j-t .jiı- ı t/Ui .jt*. (sitâre şumur,
-O »j'i» i i i y sitâre şinâs) ■= (k.) Müneccim.
*Lvj> y ı A j»-' ZjS’ .jt-
Eğer askeri çadır kurarsa feleğ i
geçer; eğer çadırlarının eteğini
çekip uzatırlarsa yer eksik gelir. Müneccim, ey şehriyarf D ünya­
(E bü Recâ’) da kim se ebedî kalm az, dedi.
(F ir d e v si)

ı5-*—■
< . j t . ( sitâre şum urden) =
Uyanık olmak, geceyi ihya et­
Felek, çadırı; zam an askeridir. mek.
(E sedi)
p- (sitare’i şubh) = (Zühre
§ C etvel tahtası.
yıldızı) Çulpan;. Güneşe de
j j i c~»'j «jli- cy? rs*y denir.
JjA* çf' IjV
Oijj^ış îjt , ( sitâre3i kelenderân )
= Güneş.
Şüphesiz cetvel tahtası gibi j u !jU- (sitâre’i yemâni) = Sü­
doğru gider. Cetvelin eğri g it­ heyl yıldızı.
mesi m üm kün değildir ki.
(Sadi)
i l y'Jİj
Fakat bu mânaya (.jU.-) şeklin­ ı^'îü
de Arapçadır (Reşîdı). § Oç Kıskanç; ateş böceğidir [*], be­
telli tambura. Bu mânaya göre nim y ıld ız ım da S ü h e y l y ıld ızı
ayrı yazılmak lâzımdır. gibi ateş böceğini öldürür.
(N iz a m i)
^
ı/Uii V t~ , .. -
C_* (»itâj{) = Üzerine henüz eyer
Çeng sesiyle tamburu yükseltti.
(N iza m i) [*] V eledizina, nikâhsız çiftleşm ekten
m eydana gelen çocuk dem ekse de ıstıla h ta
§ Y ed i nevi tavla oyunundan a te ş böceği m anasınadır. Süheyl yıldızının
üçüncü oyun § Talih § Bayrak hassalarından biri de böcekleri öldürm ektir.
vurulmamış, süt emen tay Ş I y t iy ı1
fli. *6)s~*- J-~J
Mutlak at. j
ırA
S â m ’m o h a fidi y a n i Rusiem
jk . ı/lV*'** ıSiJİ
harbde senin dağ gibi vücudunu
görse idi eyer takım ı altın ve
K u vvetli bir ş e h s ü v a r k i dura­ güm üşle işlenm iş şahane atı
ğan yıld ızla rla (sabiteler) yeni derhal senin tarafına gönderir-
ay (h ilâ l) mertebe yönünden di.
onun atm a nal ve. m ıh olm uş. (Ferruhi)
(M en şü ri Ş ir â z i) i—'j >*
§ Kısır: insan ve hayvan. lt-jj -jj* İ>W j '* 1 r'1--
j ;*v-ı jtr
Sen güneşsin. A tın gök; onun
^ «*>.0
gerdanlığı hilâl; eyer takım ı
her taraftan parlıyan ziyadar
B ir gün bu gebe gecemin bir yıldızdır,
saadet doğuracağını um uyor­ (K em âl İ s m a i l )
dum, talihim sebebiyle o da § Eşik.
neticesiz kaldı. ^l:- | Jjll* 1J -> ^a.'Al
( t b n i Y em in ) «# l—ı j
VV
§ Sağmal deve § Sağrı § boynuz.
O konakların eşiği belli değil­
» ,

>İU dir, onların adı sanı k a lm a ­


- (n itâ k ) == riı- (ba.). m ıştır.
(Mevlönâ)
^ iîll- ,> ^ .3,> 0)
j t f J.l'1 >* r >A* jî»U. Jli.j.
^ (s itâ n ) — Sitâden, sitânden
J j j 1
= alm aktan emir, (/sm as. isfa.
Sabahleyin her gül ağacının m uh. vas.).
dalı; beyi methedenin fik r i gibi
'rijti* o'j 1j» ji;' î>yr ‘>y. '*,-*■ ,■*
inciye çarkolur. ö-’ -Jj ü'j'j* u.-î- i}}1? •*?,
(E z ,i k İ ) vii’5
§ Mutlak dal, asma filizi mâ­ Hem A r abın Leylâ gibi binlerce
nalarına da gelir. gönül aldatanı, hem A cem in
Ş ir in gibi binlerce gönül alanı
varmış.
(si tâ m) = A t ve eyer tabıfiı
hususiyle altın ve gümüşle süs­
; ö'jjj »Jt-, j ‘ J»j 6k-*,»*î.
lü olanı. ij»L.
•ıTjç Cr f
o i)l jJ* i ü >) (ba )-
i'-î—>U ı>-^> ,j-) j o. T y? 4^*
o'j» ıfl J»-1 i/ jfiÜi jıi«k««t ^
ifa—

Can alıcı düşm an arkadan ge­ H ücum sarsıntısından toprak


lince, ecel, koşan adam ın aya­ öyle harekete gelir k i başı aşağı
ğını bağlar. olanla sırtüstü yatanı biribi-
(Sadi) rinden ayır detm ezler.
(E n v e r i)
§ Çokluğa delâlet eden mekân
edatı: güiistân=güllük, neyistân § Astân = eşik, pabuçluk (muh.).
— sazlık, servistân = seivilik. Sitâne de denir.

t ü T l * üU"^* oV
jj* crV-''s- j-*-’1 £>;'*•
jlı » y ijç- aif Jrj
wJU
O köşkün nakışlarında zincifre
P arlak güneş, o gül renkli y ü z ü yerine a kik, eşiklerinde kireç
görünce gizlendi. G ülistanda yerine inciler vardır.
bir avuç diken kendini nasıl ( F e rru h i)

gösterebilir. § Sabırsız ve takatsiz.


( Ş â ’ib) #*
VS* tt y ■
)' 'j Ir^ii* c f •*'!( " * <* (su tâ v e ııd ) = Evin üstünde
önü açık şahnişin ve balkon
tv
gibi yer § Büyük ve yüxsek
/* / gözü a«/r/» tüyünden tem izle sofa, divanhane, tavanı bir di­
k i gayıp bahçesini ve selviliğini rek üzerine yapılan sofa, divan­
göresin. hane.
(Iıfevlâna) 1

Sadece mekân da ifade eder :


V
- ( « itâ v e ^ H ile ve hud’a.
şebistân = gece ibadethanesi,
ö " fV* j ıtSj. •>' Os^->'
haremsaray. Zarf» zaman oldu­ /■Li
ğu da v ard ır: zemistân — kış
Senin için daim a bir hile dü­
mevsimi. Tâbistân == yaz vakti şünür.
§ Sırtüstü yatmak. (Ş a i r )

• t-
X~\i ö'--4 ji* Jj-i * S (#itâh)<=Yıldız; sitâre (muh.).
tfj/ 1
o'-Ojîî*j j* » te f
£se/ burcu bayrak aslanının
huzurunda suya akseden aslan
gibi sırtüstü yatar. Zem in ve zam an onun yüzüne
(.Enveri) d ikka tle bakm aktadır. Gök ve
y ıld ız onun sözünü dinlem ek­ Onun ik i kalın pazısı filin
tedir. oyluğundan daha büyük; yanağı
(E b û lf t r ^ r )
sarı, bütün vücudu çivi t ren­
§ Geçm ez para. ginde.
6 ' (Eiedi)

cT ÎT ' ( s it a y iş ) = Öğüş, medih ve ( sitebrnây ) -- Kalınlık,


sena, beğenme: sitöden den hâ­ t ı ,«i/ (ba.) (Ar.) •uii.
sılı masfar.
iS'*** X* ( s ite b r ) = Göl, bir şehir ve
Cş&j vj*" "-"'j ^
tfA— bir kale, isteljr ( m u i ) , ; : . 1 (ba.).

Ey Sa^di! K endi sözünü met­ jî.»—* A*'-* ^


hetme; çünkü çirkin şey, güzel
elbise ile güzel olmaz.
(S a d i) B üyüklerin ele geçirmekle öğür- ’
dükleri Istehr tarafına salına­
1>»■ ı rak geldi.
J~»f (F irdevtl)
Öğücüsü Cenabı H ak olan bir -
<1
zatın bizim öğüşümüze ne ih ti­ ( s e te h a e ) = Kalbur.
yacı var. e
0
•*
(İVâşır)
.u&jiı. (sitâyişjjâh) = Kasideler­ - ( s e t h i z ) = Kıyamet
de maksada başlıyacak beyit, (muA ).
girizgâh. " t’ *■’
f a v - (sitâyişger) = Methedici, ^ ' ( s u tu h v û n ) = Kemik o1* * '- 1
öğücü. (m ’ih.).
^ j jA l /j* ^ ^ o
L"-.^ öl—’ J o'-ü’j ^ '
JJ Ç i j _;J: J i O ,ilrr
yİJ l*.
Sanırım k i ben yeryüzünde o
Ondan son’? .yrlcıın dam arla­
ağacın aynıyım ; sena edici,
rını ["]; çeki'■deklerini pd irir,
öğücü ağacı kim gördıi.
{F erruh.) r z a k bir yere atar ve onlara
9 m bakm az.
(Mi.ıüçihri)
( s ite b r ) = Kaim. O *•
Bir dev haklc<nda :
•^*7‘ ( s it e d e n ) — Almak. Bu mas­
İ^jj' *■' .?>\r *•> ı.TJJ1-* tarın yalnız mazisi kullanılır.
J - ' JÇ ı>‘ *&) Jj J ^r'-J
[*) Saplarını di.nftk olarak.
£*•* J-*. \ İptida senin y a n m a her biri
&:> oV büyük f i l gibi erkek ve dişi ik i
ı/lUi
kurt gelir.
Yarin huzurunda ölmek, ondan (Fir d e vıi)
canı alıp yere tevdi etm ek H a z re ti A li’nir. je h it olm ısı hakkında;
şarttrr.
(N iş im i) i\}~ J» -UŞfciSsJ ö'j
■dj *s> *y.*f i 1*»- f
• ** J\L.
J '~* (s e te r) = Katır
D ünya küçük, H azreti A l i bü­
JL* üyr öij*- j?? es.j
y ü k olduğu için koca dünyaya
sığmudı.
Deve gibi âciz, ka tır gibi harın. (Senaİ)
(Fürbeha)
§ Sert, kaba, öfkeli, inatçı.
(sitü rd e n ) *=Kazımak, tıraş
~Xs*> J3 f
j .
etmek, yonmak. ırtV
Sana karşı öfkeli olm am ayı
Û*JS-
ulu A lla h a karşı ahdetm işim .
(F ir d ev 11)
^4s/î &ö/iî olurlardan fen a lık
gelirse şaşılm az. Geccden siya h ­ ~ ( s u tu rk ly ) = Genabı
lığı kazımak, m üm kün değildir.
Hakkın celâl sıfatıdır [*] ( Nâ-
(Firdevti)
Ş 'n ) .
0»s— ö'>" Cr* Jj k»-1*
o».-- i» / oyj i & j f
ı/Uii >J*~ (se tre n g ) «*■ Birbirine sa­
£^er yeryüzünün kum unu say­ rılmış iki insana benziyen bir
m ak m üm künse gönlünden aşkı nebat ı (6a.).
giderm ek m ü m k ü n d ü '. iZıA jiT Cçç. Jj-jl
(N işim i) j\ J'Jİ J»1
J u-
u (a e te rsâ ) = His ve idrak. Onun kahrı Çin'e kosdederse
(selersa3») *■ Hissi. Çin ahalisini setrengden fa r k
etm ezsin y a n i hepsi helâk olur.
(S tn â'i)
(su tu rk ) — Büyük, kuvvetli
gövdeli. Şatrsnç taşları, insan ve hay­
van şekiine benzediği için
* CjjS-İ
1r-
-■ jt ^ ,✓
* [*J Cem al s ıfa tıc s ne denildiğini bil­
miyorum (M üellif).
şatranca setren? denilmiştir. F akirlik ezasının y ü k ü n ü çeken
Şatranç, setreng muarre- y o k su l m em uldur k i ölüm k a ­
bidir. pısına y ü k ü h a fif olarak gelir.
(S adi)

^)UaX*
(seterven) = Doğurmıyan
Cî-i £.✓
*■>'>* yJJ
dişi ester: muhaffefi olan (seter)
ı£JkJu«
ile teşbih ifade eden (ven)den
mürekkep olup katır gibi de­ Beş yum urtaya zulm eden padi­
mektir. şahın askerleri bin tavuğu şişe
CıyJ >jtâ^ly* iijr^ geçirirler.
^ û3‘j •'•‘iv* û'j* (S a d i)

§ Bilerek, gerek kasden mâna­


Ş im d i kocası öldü ve kocadı. sına da gelir.Arapçada ur de­
O sebeple çocuk doğurmaktan nir.
kısır ka ldı. fi^uj f- i «'» y
(M in üçih rl) r'jJv'1' trij*- iij •* /' y
«j'i ıS*y? X ■>>
ıtj y. iİjj*- xy- J-.'f K endi a ltın ve güm üşünü bile
bile kendin m ahvetm iş, günü­
Eğer pak olan zatın; hilkate nün hoşluğunu bilet bile ken­
sebep olm asaydı; H avva, ilelebet din giderm işsin.
kısır; A dem , ergen kalırdı. (Ferrari)
(H e te n i k â fi) Nâşırî, buradaki sitemi zulüm
mânasına almak mümkündür
*C-
v (setel)—Dayak, kötek; (o) nin diyor.
tutariyle=kulplu tas.
✓ \'fS
5. (sitem ftbftd) —■ Zulmün
’S r (sitel) **= Göl. çok olduğu yer. dünya.
ı/t* '1 f — 1 *Lri>V-
- c (sitem endîş, sitem perver, si-
<- (autul) = Ateşte alazlanmış temkâr, sitemguster, sitem kış)
taze buğday, ütüme (A r.) O . = Zalim.
*m
ı i jr- (sitem dı-
Ç T (sitem) = Zulüm, eza. de, sitem reşide, sitem keş) =
Mazlum. ■
lrr.
j. T t fy y

F erhengi Ziy? 73
A k ılla zu lm ü kendim den^uzak­ .|* »* ; T-n-j. -,KT .

laştırırım . M azlum u taltife za ­ **-*r *f (s a tv ftr)^ Muhkem r ve maz­


lim i telef ediciyim : v <;u sq but, mutemet ve emin.
(Nifâml) M ızra ğ a dair :
-*£
( siten be) = Çok çirkin, ıP*. yîvVV»# J3 *•• ••
iğrenç, korkunç, güçlü kuvvetli tijj- ■, ,
adam. . 3bB U f!Kı$3: n n .
•ıv..; -i »Vı^B.: U zun boylu ve düşm anı öldür­
„• . t jV-'>. uH*> j' m ek için de her karışta [beline
‘**u •” -\w\y ■■ belirtin ortacından k u v v e tli bir
•i'. Eserleri şeytana benziyen bir kuşak kuşanm ış• ,
Çİ^/tin ;sura f// jfcı onun y ü zü n ­ | (Suzenl)
den bifi şeytan filfa h a sığııiır. = Sutvân. '^
-• • " " '* XSe'nâ'i) : . üs^-y, »-.? ifaVo .>oo"A Vv.rrv .vy

§ Söz dinlemeyip öğüt kabul ^ (sutudân) = Mezat^ kşbir


etmiyen cüretkâr yoğun kimse. ^ ■Türkçesi (sin) dir: ustufcvân =»
’jjıt il, }f'-,ıSK*s? kemik ile zarfiyet ifade eden
>y-<J 4*21- y ji (dân) kelimesinden mürekkep
, . v ,,
ustu^vândân muhaffefidir § Me-
Mecüsi; 'kö p eğ in itin d en git- cusi ölülerini koydukları değir-
İiğiki, cüteikâr şeytanin m as­ ' omi, taş bina (Nefîsî): ’>
karası olduğunu görseydi. 1 V ;. . , V : \ ' 5 M U \ 0 ■.-.i»'-'
(Mevlânâ)
İT
‘J L . İ r:,'v
(site n e) =« fiarman arabası,
F akat bir işte inadedersem ba­
düven § Zahire, artırılan ve bi­
na kaçm aktün ve inadım dan
riktirilen mal.
dönm ekten kâbir; ölüm daha
lJC iy i jgelir.
(situ) = Geçmiyen kalp para , (Firdevtî)
9 . ’ J ■' J

(A r.) *yi- § Üç telli saz. ^ *.' -»


oVj»v*» 34*j» ,.J> i>yr .&**?. it- (sntnden) **= öğm ek, me-,
dih ve vasfetmek. ;;: •;; -
»jt- »İV' 1j f s "
G üzellerin, iftih a r ettiği sevgi­ »ji-Zj £jSS jt

linin aşkı y ü z ü n d e n t e f gibi j İ î .j r "


tokat yeriz: bizi tokatlarlar. Ono kendinden başkası oğmeye
M ızrabı ele a l da bize üç tel­ muktedir^'değildir. Zira o dedi­
liy i çal. koduya gelmez.
.» jî- ( ş u t O d e ^ = ö ğ u l m u ş , p ğ u n - ^O/juh ıçındef altından ya p ılm ış
I yüz- tane yü ksek direk vardı,
ı>j2« L^rJUİ^ y İ ip liğ i ipek, çivisi güm üştendi.
U*jr«x* ^K
ş*S0’ (S a 'd l)
ifj> İ 'A ■’' ' '• ' ■
'/ ;u ’ •• i t a iîs rİi'M

İTğer medih ve sena, ile , bir


(sitü n ^) ^ ' nA v tı'kÛşıfn âva
kinişe öğülufse sen ö kim sesin
hucumu § Kaçma, firar.1 ' "
k i m edih ve sena seninle Sğuriür.
{Enverî) j M f ö lfj'. Oj**
yi
e «•> —
: n ■
>. " \"v ? •;<;•' • u A
( s u t ü r ) == Her dört ayaklı
S enin m urada eriştirici azm in;
hayvan hususiyle at,' lat?r.' k irişi yp y a geçirince feleğin
.. ^ r**V ’■</ okiı: U ta re tfA rzı titek ) y ıld ızı,
ıJjr*. -ıf*T, «Vç-/. korkusundan ok gibi kaçar.
t»-1*-» ; Ç lm adi)
§ Dalga.
. Terbiyesi olm ıyan bir adamdan,
hayvan daha şereflidir-,. ' •. . ,’.•& $ • » * » > ■ -tfkı»\
(.Sa dl)
u:* >yMV‘ s'-i

< ■; . . C4^ ’^Tt ^ Senin gam ın, göz deryasını ka ­


rıştırdığı zam an ondan 'her bir
dalga göğün tavanına erişir.
O geniş ovada atlartn tirnûğın-
(S e jiy y u d d ın )
dan ' kalkan 1tozdan tjer, ültı; •» >j ■
21»:
gök, se kiz kat oldu. ‘ ' Ay**
. W . :. -ık\ ^ p iM iv t i)
(su tn h ) = Mahzun, kederli,
âciz, bizar,, bezgin.* ^ ,js.j
J *jiU Jf\ Jİ -U. (besutüh âmeden) = ' Kederlen­
,A -;î\\ . ^ «^P1 J“ < ' mek, muztarip olmak.
•İ9ı *•» • ’j • - ■
y-
Yarabbi] tınası bu eşeği doğur­ fj*. jjm. c^iCrJ}
m aktan katır gibi kıkır Öliaydı
ne olurdu.
Ben günah yükünden dağ gibi
(Şeref)
\ i> o ld u m y K e n ^ i vücut ye. canım ­
dan usandım . , -j r ^
(sü lü n ) —oPirek* • , . : (5 e n â ’r)
‘ 4j5»'•MjJiH'j>>' - •• ^
t ^
e * ( î - j j « Î J Lr-y.J-.'j y*"
(f-U.
Z a va llı ya y a ne kadar yürüye­ C öm ertlik zam anında istediğin
bilir; çünkü koşu devesi ta­ gibi ver; fa k a t m uam ele esna­
ha m m ül edemedi, yoruldu. sında inadet; ha kkın ı ara.
(Sadi) (Sentti)

Muhaffefi sutuh, menfisi nasu- û*V jj*-it Cr.*1* •


tüh, onunda muhaffefi nes-
tühdur. E y güzel / B u kadar inadetme,
şevk ve sürür içinde benim le
ili JLw C -
şarap iç.
i£X~\
(S ena i)
*
K ükrem iş bir ejder k i bütün /

cihan onunla mücadelede pen­ (sette) = Özüm.


çesinden âciz olm uştur.
{E ıedi) ^ Jt ^
i ) / , o 'j '

— i ftİ4^
Yüreğini üzüm gibi sıksalar
ondan bir dam la cöm ertlik çı­
H uşenk pençesini aslan gibi karam azlar.
uzattı. Yorulup mağlûp olm ıyan Ç A tctdi)
dev e dünyayı daretti.
(Firdevtl) Geceden kalma, bayat ve üzüm
mânalarına sin ile değil (J-) nin
(m uh.) esresi (>) nin şeddesiyle (-v^) dir
•“ (Reşidi). (Naşiri) ise aslı (vu<~)
/ (siteh) = Hasta ve zayıf. dir ki içindeki çekirdekleri iti­
bariyledir deyip (MinOçihrI) nin
' e.-*' ji j «i» ^ ji ■şiiriyle istidlal ediyor.
Vi**t • x *

O nun kederinden o kadar za ­ (sitlhlden) = İnadetmek,


y ıfla d ım k i eğer peri gibi A dem söz dinlememek, kavga etmek.
oğlunun gözünden gizlenirsem Muzarii ^ sitihed ismi faili .j^u.
şaşılm az. sithende’dir.
( Y e kâh )
0m
ıgr-'jf J■
“>
*7? (sİtih ) — ö n g ü , inat § ûju^.
den emir (ba.). Sen, kurtulm ak için iy i hareket
et; kaza ve kaderle niçin cenk­
, C«| jjJ\ 4Ü leşiyorsun.
larının boğazında su, m ızrak
*-f'- (s e ti) = Çelik, gibi sert demir gibi olm azsa şaşılır.
{Fehri)
§ Bir nevi mızrak. Bu kelimeyi
Micyâri Cem âlî sahibi Fehri, (s)
ve (n) nin üstüniyle seney yazıp tp * ( « itîh ) =■ Doğru, yüksek
mızrak veya orağın başına k o ­ uzun.
jjtjî- -1- jij
nulan demir demiştir.
CS* fi!0)*

Jj~ 3 \ «ü-İj / ö M *)-


o 'j ' -4-^ O.İJ-A Cr1 11~!
& -} ıty o r- Ö.JT f
Kİ3*- iJ* •'*&* ✓*
Şeyh Ebâ ish a k 'm adaleti direk
vi- yz '=^4- gibi ku vvetli ve doğru olduğun­
dan din kö şkü onun sây ve
E y taci Keyleri kıskandıran a s­ gayretiyle yükselir.
(Fehri)
rın padişahı şeyh E bülsfrak [*] / = ^-1- s itîğ (ba.)
S enin düşm anının gözünden
göz yaşı ırm aktan su aktığı gibi
(» itîr) = Sir denilen tartıdır
daim a akar. Güneş senin par­
(Cihangir!, Burhan). (Sir) bat­
lak fik r in e karşı utancından
manın kırkta biridir, Tebriz*
her sabah v a k ti terler. D üşm an­
ayariyle on beş miskal eder.
[*] Ebü İshak, H afifi Ş irâ z i İle b ir (Burhan).
asırda yaşıyan M i'yâri C em âlî m üellifi Şem- (Nâşırı) bunları yanlış sayarak
suddiıi F ehri i Işfehâni'nin oğdüğü şah şeyh sıtır A rapça istâr’ın muhaffefi
E bü İshakı İncûdur. M i'yâri C em âlî latanbul olan sitâr’ın imalesidir ve dört
kütüphanelerinde mevcut yazma n ü sh aların ­
buçuk miskaldir. Ferheng y a ­
dan istinsah ettiğim Faraçadan Faraçaya
manzum küçükçe bir lügattir. M üellif ve n a­ zanlar sitlr’i şairlerin hususiyle
zımı hicrî 745 te yazdığı lüg ati ilm i geçen Firdevsi’nin şiirlerinde gördük­
zata ithaf e tm iştir, ö n c e lü g a tle rin b ir veya leri için Farsça sanmışlardır
b irk aç m ânasını yazdıktan so n ra bunları diyor. Hakikaten Kamusta istâr
Ebü lsh âk ’ı öğen beyitler a ra sın a se rp iştir-
sayılardan dördün, tartılardan
m iştir. Farsçadan Farsçaya birçok lüg atlerin
mehazi olduğu gibi dokuzuncu yüzyılda F a rs­ 4,5 miskal ağırlığın adıdır de­
çadan Türkçeye lügat yazan vc Ferhengi nilmiştir. Kamus şârihi de istâ-
-C ih ân g iri'n in mehazinin mehazi ve T ürklerin r’ınŞçehâr'dan muarrep olduğu­
m edarı iftih arı olan Mevlânâ Lu^fullâhı nu söylüyor. Binaenaleyh Bur-
H elim i'nin de m ehazidir. H elim i; F e h ri vc
hân’ın iji maddesinde istir’e
E sedi gibi kendi şiirleriyle istidlal eden
IGgatçilerin bazı defa menus olm ıyon lü g a t­ dört miskal demesi doğru de­
leri de yazdıklarını doğru bulm uyor. ğildir.
Niçâm bu konuya dair birçok, în a t ve serkeşlik, sözü bîr dere­
kitapların mütalâalarını. yazdık­ ceye eriştirir k i eski hanedanı
“ harabede?, yıkar.
tan sonra sitir dirhemdir ıii '.(N işim i)

demiştir. , îî*
d jt (■itîjr) as Doğrıi, yü ksek=
(ba.).
1» * ^

Cesur pehlivan, ok kuburundan, f * t.) üys*


temreni on sitir ağırlığında bir j
ok çıkardı, D ünyayı toz ve diım an kapla­
(Firdevsi )
dığı zam an senin m ızrağının
ucu yükselir.
— C e n k etmek, husu­
(E b â ŞekB r)
met gösterm ek, inat ve serkeş­ § D ağ tepesi.
lik fetmek, öfkelenmek, kinlen-
ckVj jl
mek mânalarına gelen sitızlden
»jV> ]>3 u^iy^
den (Ism as , emir, isfa., muh, ıir* »jf f y
t/as.). ,, , J-* j t » l ijT

l tfj jT
Vâbil etrafından, ka tı taşı ya-
ralıyan ve kale y ık a n bir rüz­
M ünazaa edersen kendisine ih ­ gâr zuhur etti. Görseydin sel
tiyacın olm iyan y a h u t ondan dağın tepesinden y ü z batman
uzaklaşm ak istediğin kim se ile ağırlığında taşlar indiriyor
et. derdin.
(Sadi)
M in S ç ih ri)
1y*'. jSl i ö j £1 j x>T/.
»ltC fllla tyij ij\5 »jf i*
ı£Ju.t
Behü, mektubu görünce çok ö f­ Mazenderân dağının tepesinden
kelendi ve h ızlı söğüp saym aya karga renginde ve karabatak
başladı [*]. şeklinde bir bulut yükseldi.
(Etedi) ( M in S ç ih ri )
= (Sitize) konuşmada (jç_) y e ­ O
rinde bu kullan.lır. ( s i t l m ) == Y arada toplanan
kan ve irin.
â**' ûU’U. ^
ı/UÜ j 3 fW ^— 1 f j j 3 j*
fi?"/, j*
[*] (B e h û j H i n t racalarından biti. j j~i- j~»l"
•' S eniri yalarım dan ruhum nefret
ediyor; sen in ' cefandan yaram ( secâher ) ’'»» Benzer, eş,
' hicranla' doludur. • denk.
•j(o •;<’ v, bumA-.Vr ;,n\Uv. - (Aföfw)
Sultan M a h m u d u n (. bâlâpesend ) adlı
§ Soğuk almış yara, ya sim filini m e d h e dair :
: ; I;. . .
u keşide derler ki -sitimden alın-
mıştır. ^ 'v *V.V
o * " Jrj
( s i t î h î d e n ) «=f Sitihlden Beğenilen bâlâpesend gibi k i
(ba)-
v feleğin üstünden onun benzeri
gelmez;, yerde değil felekte eşi
o /
yoktur.
Çî'-* (sec) = Yanak. (Ferruhl)

5*- jr. '\M


<' **■»- f*r- Naşiri, bu kelimede, R eşidî de
»j}-e > y [*J iC ı—ı g - dahil blduğu halde Cihangiri
rlti ve Burhân’ı yanlış bularak (se-
f/iac için Kâbe tarafına g itti - huvâher) i secâher okumuşlar,
ğ/m zaman yanağım ı sararmış halbuki secâher bu mânaya hiç­
olduğu halde haceri esvede sür­ bir lügatte yoktur. (Sehuvâher)
düm . = Benâtı na'ştır ki[**] parlaklık­
( K â tı N i ş i m )
ta darbımeseldir ve beytin aslı
şudur.
|| e c c 2 d e >ı n â n ) = Y e ­ jVt
mek sofrası, peşkiri. b>lj»
iij
• ı»
Gövdeli bâlâpesend ki, feleğin
.* ( s ı c â f ) = Elbise etrafına
üstünden Benâtı na'ş o kadar
dikilen saçak § Kapı perdesi.
parlam az.
o. - (Fer ru h i)

. (se c â k e n d ) = Silâhlan­ Naşiri bu tahkiki ile adı geçen


mış, harbe hazırlanmış. değerli üç lügat sahibine mey­
dan okumuştur, lik bakışta filin
yıldıza teşbihi garip görünürse
f . (secâm ) = Şiddetli soğuk. de Benâtı na’şın Dübbüekber
eczasından olması ve padişaha
‘• 1 .TLL
^ . . (s ç c â n ld e n ) — Sıcak bir ait filin göz kamaştırıcı süslerle
şeyi soğutmak. süslü bulunması bu garabeti
[*] j*1: K âbei muazza- giderir.
manin kapısı yanında dıvarda bulunan siyah [**] D übbüekber denilen yıldız
taş. topluluğundaki 7 tan e d urağan yıldız.
Cenabı H ak onun akıbetini
(seced) ■=■ Şiddetli soğu k . h ayırlı edeeektir. Her kim e
hakkim ie v fik i re fik olursa o
kim sg S u lla n M ehm ud’a hizm e­
(secuk) = Hıçkırık § sütle te m u v a ffa k olur, bir kim senin
y o ğ u rd u karıştırıp d ereo tu d o ğ ­ Cenabı H a kkın tevfikin e maz-
ran arak yapılan bir nevi cacık, har olm ası ne kadar hoştur.
( ç ) ile d e d oğ ru d ur, (Ferruhi)
(ba.). Naşiri şirâzı’n A rapça
olduğunu söylü yor fakat şirâz £_ ( s e h â h ) — T o p r a ğ ı yum uşak
O k y â n ü s'ta görüldüğü veçhile y er, fakat bu m ân a y a a ı a p ç a -
süzm e y o ğ u r t mânasınadır. dır.
• »

(* jc i|ât) = Reşid i, Naşiri (seht) = Katı, pek, muhkem,


ve Şem su llûga’d a (s) ve (c) nin sert, dürüşt. Mukabili sust =
esresi, Burhân’d a (s) nin üstünü yum uşak, gevşek tir.
( c ) nin ötresi, Kub.um’d e (s) nin
üstünü, ( c ) nin tutariyk yasemin C**"_»Ttt w*■LjL
C**.- «C* jJu - X-"
denilen çiçek . A ra p ç a s ı (s),
c/Uii
( c ) nin esresi (I) nin şeddesi,
son u n da ({) iledir. Muarrep ol­ Taç ve taht sahibine sözü tar­
m asına nazaran Reşidi, Naşiri tılı söylem ek iyidir; sert ve
ile Ş e m s ’in harekesi uygun, kaba değil.
(N itâm i)
K ulzum ’ie Burhân’mki uygun
değildir. Bu kelime kamusta (j.) * J J.}j c»*— j*-
zjf*2J-*/. — «T*
ile (w-iu-) suretindedir. Binaen­
aleyh ya m u arrep tir yahut (t)
ile yanlıştır (R eşid i). «tC-ıU. (ba.).
• § (k.) Kolaylıkla yapılmıyan,
ele geçm iyen , anlaşılmıyan şey.
^ (seb) “ Kir (ar.)
st O— Cf ^
^ (suh) = İyi hoş. J~*\İ
-c-ı u ıj.'j? c.-j'» j r f B ir çom ak ve demirden bu
sertlik ve keskinlik, nasıl m ey­
C. •.**- Jİ j \j
dana geldiğine çok şaşıyorum.
&ı - i —
\Naşır)
o" J*
w*J»“ \J"
Her him M ehm ud ö e zn ev i’nin jVl ' t£; <Tı/î
hizm etine liyakat kesbettiyse
Köşkünde bir şişe şarabı olanı ,r*L.* ı«l- »£■*'1
öt/ j>. jjl C.*-
nasıl uyku tutar diye çok ta-
accübederim.
( M i n ü ç ih r i) A vucuna biraz güm üş döktü:
§ Mecazen pinti, cimri para verdi. K uvvet sahibini
para ile öldürm ek y a n i mağlûp
<t| Jujf' | w—~ ve râm etm ek m üm kündür.
(Sadi)
(k.) Himaye sahibi.
Cim riye tartısız şarap ver k i jiı* ( seht pîşânî ) = (k.)
şarap, pintiye hâzinenin anah- Korkusuz, cüretkâr.
I ta rım gevşetir.
( N if â m i ) \SS'} c.'J
—j \ u f f / ı>_j
§ Tartmak mânasına gelen seh- TfU
ten den mazi. Seht=tarttı.
Bu, ne cüretkâr kaştır! Bu, ne
«►;>/, J>. • / ı£ yu m şa k sözlü dudaklardır.
—*-> Jv.-. j 1 (Ş a i b )

iU. c-i- (seht cân) =• Canı pek,


fi/r erkek yaban eşeğini ağaca
çabuk çabuk ölmüyen.
vurdu k i onun pençesinde %ir
j» c.*- (seht dil)-=Katı yürekli,
kuş kanadı tartmadı: bir kuş
şefkatsiz.
kanadı ağırlığında gelmedi.
•S*f zJt- (suht guften)= Bir kim­
( F ir d e v t l )
seye kalp kırıcı söz söylemek,
Bu mânaya (s) nin ötresiyle i f i i - (seht kemân)=KuvvetIi,
suht de doğrudur, yayı kolaylıkla çeken tirendaz,
c-i- (suht) = Yaktı, yandı mâ­ ok atıcı.
nasına muhaffefidir.
j. \ y
lilT .» ‘Ğ'jh.
C.İ- XI f.A» JiiU
Jl:-
Senin gözün: oku can siperin­
///m tenceresini eğer pişirm ek den geçirir, bu kadar kuvvetli
istem ezsen> ca h illik odununu y a y ı kullanan hastayı kim gör­
eğer y a k m a k istemezsen. m üştür.
(S e n â ’İ) (Hâfa)
vfci- (sehtâne) = Kaba ve ağır rı?j o i- (seht legâm) = Serkeş
söz. at.
(sehtbâz) = Usta kumar­ - i - (seht m eğ z)= S ö z din-
baz, lemiyen ve kimsenin sözüne
(sehtbâzû) = (k.) Kuvvetli. inanmıyan kişi.
- iı O^—Jj J*- ,\o ıSfiyakı/ndan^yı,laq.:gJ^V\ kendi
■> Vj^-.j> ir./ kendim e kıvra n irım \.?^ n
ı/Uii
ı «•. (B a sh a k )
.. .mnsnaouabo
■ ,^- : S ık ın tıy a a lışkın, söz dinlem ez
R uslar gibi bü türlü hoş bir al- ^ •' ıı (sçhtiyân) qj=, Sahtiyan.
■\.'Vı- :\danif dinlediler. >V i)Uj -Vj*\ .•û*'
• :&Vjnü4nutm :V . <i' u.: -. .(Mfömf) ev» >>ı/
« i- (suhte) = Tartılmış IVj-
i i - (sehtı)-= Güçlük, meşakkat, Pabuççu, ekm ekten , artırdığını
sıkıntı, müzayaka. gön, deri , sahtiyan ş p tm alır.
•£&£ -ı_T j L. l ijç. j 4 ' f ^ Meulân5)
«!&-■ .»;*</ ^ —j
ı/UÜ (suhre)*=Ucretsiz zoraki iş
E lm as ko la ylıkla ele geçerse
yören kimse ve hayvan mâna­
sına Arapçadır.
güçlükle niçin taş yonm alı.
(Nifâmi) 1^ * I/* w#l yN
•itil Ja*i ^ V^- ı>-j ci.i'Ç’ ^
ju»li>‘ j-> ıi*c- r'&r. (i’lSU.
*■*'' jLâ«* «jf ^
i/Uii •: Gezeğen yıld ızla r (seb'ai se y ­
S ık ın tı zam anında üm idi kes­ yare) öm rünün atını m adem ki
me; çünkü siyah bulut beyaz bedava olarak götürdüler; so f­
su yağdırır. rasına k ıtlık düşen bu ahırda
(Nifâml) (d ü n ya ) ne arıyorsun.
"V 1 (H â k in i )
CT j > " t" ’tı.İ i ■
»JJŞ ^jj’j İj
u ( auhen, se-
hun, şuhun) = Söz. Suhün
Vücudunun istirahatini ihtiyar
denildiği de vardır.
eder de çoluk çocuğunu sık ın ­
tıda bırakır. j^İA ijjCl* «Ijl
(Sadi) p-**Ai jfr. i t 3 ^j la*^^
§ (i.) Çok.
Bir gece m isk göbeğinden söz
(seh tu ) = Bumbar dolması. açılm ıştı; zam anlar geçtiği hal­
de nefesim henüz buhurdan gibi
m isk kokuludur.
jl* ojr r? ırjijT j 1 J' ( Yeğm i)

u*H li/j* *>. jJj-> öjr .


Yılana benziyen bumbar, tencere
dibinde halkalanınca, ben, ona if-Uu-
SU £E N . U«3

•i Senden iy isi söze başlarsa iy i şi, hatib fasih, beliğden kina­


bilsen d e ,itira z etme. ye^ - r,,5riî,r..
(Sa'dî)

lij*' JSi. 11 >S. J>*. Jb 1*4^


O"- ıA* ^ A i f
& İİ : :'
A li! D ünyada yadigârdan baş­
O lacak oldu; şim di şarap ge­
ka kim seden bir şey kalm ıyor ,
tir, kadehi doldur, çok söyle­
gülden g ü l suyu',, edibden söz­
me.
(R â d e k î) ler kalıuort v
('Aü)
û*- * ı o * - 1 i'/ j i - ( su^en
ârâ, suhen pirâ, suhen terâz) = JkUi İJU#
söz tezyin eden. --- ! J» j'İt
wfU
o^T ( suhen âferîn ) = Söz
icadeden. S â ib ! Eğer bülbüllerin sesi çık­
J}\ ^ (sufeen â v e r ) = S öz g e ­ m ıyorsa benim ile ses birliği
tiren. yapan söz tan zim eden kale­
(suhen perdâz) = Söz m im k â fid ir .
tanzim edfen. (Şâ-ib)
^ ( sutjen p erv er) = Söz d"'î5 tfiJ İ *» ^
besliyen. ıf lü {İS jU4»j gl*
•.>;> û*- ( su^en pejve ) = S ö z
araştıran. Onu, gidişi iyi, doğru fik ir li,
a j- (sujıen p ey v e n d )= S ö z m uvazeneli söz söyleyici, insan
ulaştıran. kadrini bilir gördü.
(suhendân) = Söz bilen, (Sadi)
(suhen zen) — S ö z vuran
§ Bilgin, akıllı. jur'.v,;' j* - (suhen ezperde güf­
\j*m ( suhen serâ ) = Söz ten) *=» Kinayeli söz söylemek.
terennüm eden, j*J fıs?^0 jl>"
gi. j i - (suhen sene) = Söz tar­ o*- •V,.)' S
tan, düşünerek söyliyen. 'jjj* ıi» <£—
( suhen şinâs ) = Söz
tanıyan.
Tamburun teli k i benim gönlü­
(suhen guster) — Söz
m ün sırrını söylüyor; dinle,
dinle k i kin a yeli söylüyor.
yayan.
t H ü se y in tÇuli MirzB)
ıf/ 'ö * - (suhen g u y )= S ö z söy­
liyen. JZ j i - (suheni bikr) = Şimdiye
(sehenver) =- Söz sahibi. kadar kimsenin söylemediği
Bunların hepsi şair, edib, mün­ ve muvaffak olamadığı söz.
j i - ı ut.’ ( suheni bi ■o.J â*- ( suheni ferbih ) = ( k )
meğz, suheni miyân te h ı) = Hikmet âmiz, manalı söz.
Mânâsız laf. ırjj» ö»- (suheni fuıüş)*=Yaltak-
y*j»!< o*- ( suhen pâderhü ) = lanıci, dalkavuk, şair
Asılsız söz. j\if ^ (suhen guzâr)=Söz ifa
( suhen terâş ) = Söze eden.
şekil veren. j i - ( suhen keş ) *= Sözün
(suheni cevr) = (k.) Le- derinliğini bi'“rek dinliyen kim­
tafetsiz ve gönül inciten söz. se.
ö n c,*- (suheni çün felek)=
Yüksek kıymeti sebebiyle etra­ j1*-.i?j. a-İAjf J-ij
fa yayılan söz.
Şairin söz dinleyiciye ihtiyacı
iti* Ojç y o k tu r, bahar bulutunun dam a­
rına kim se neşter vurm az.
(T e tir)
fe le k gibi yüksek ve beliğ söz
ele gççtikçe fele k gibi sukut j\f< j i - ( suheni nâguvâr ) =
ih tim a li yoktur. Hazmedilmiyecek ağır söz.
(Ş a ir)
C.-Jd** fo s s,
i - (suhen çin) = Koğucu, «A
iftiracı.
(suhen dâşten) = Ko­
K ulağına söyle duym azlığavur-
nuşmak, müsahabet etmek,
sun; çünkü ona husum et m üş­
„* j ( snhen derin n is t)
küldür. Sabret, çok hazm edil­
= (k.) Bunda dedikodu, şek
m iyecek söz söylüyor.
ve şüphe yoktur.
(Zehir)
jjs’J» j* - (suheni dil
furüz, suheni dil furûş) = (k.)
Makbul söz. ( s e d ) = Sayılardan yüz. (ş)
ile şöhret bulmuşsa da aslı (s)
o-j ( suhen res ) = Çabuk
anlayışlı. iledir; çünkü Farsçada (ş) harfi
yoktur. (Ş) ile galatı meşhur­
r.ji- j j i - (suheni zemherir) = dur.
(k.) Tatsız, soğuk söz.
;u (suüen sâz) = Söz uy­
duran. ( s e d â ) = Yankı, aksiseda.
Jf;- ^ ( suheni sen g ) = (k.) Arapça şedâ bunun muarrebi-
Kulağa ağır gelen söz. dir (Burhan). (S) ile mevcut kit­
,ji- (suhen şenü)=Söz din- apların hiçbirinde görülmemiş­
liyen. tir (Naşiri).
Senin dergâhın (kavsikuzah).
T' ( «edâb ) =* Sedef denilen eleğimsağmadan belki eşiğin;
nebat. § Kuvvet ve kudret. sidre ve İskender'in şeddinden
y ü z d efa y ü ksektir.
jLVf y Jh iŞ 'fl)
İJJ* »P/
iTjjj *
cTT (se d k ls) = Kavsikuzah:
£ğer sen/ anarak sedef diker- eleğimsağma denilen kemer
/erse vücudunda sedeften m ert­ biçiminde yedi renkli daire.
lik ku vveti artar.
(Râdeki)
ıj-i*
<_rir a- jiivT jç. .»
jji ji,
VT cr^-'. İÇ
l / Uâ J
Gihan padişahının dünyada
kavsi kuzahtan başka benzeri
B ir parça sedef getirm elerini uoktur.
em retti. A teşe su vurur gibi o Çlmâd)
ejderhaya vurdu.
(N iş â m l) (»ede)= Eski tranhlar tarafın­
""V " dan şemsî yılın on birinci ayı­
(sedâniye) «=* Belh’a bağlı nın onuncu günü yapılan büyük
bir köy: Minüçihr şah zamanın­ bayramdır ki gecesi pek çok
dan is âmlık devrine kadar Nev- ateş yakılır, devlet ricali kuş­
behâr adlı ateşgedenin vakıfla­ lar vesair hayvanların aya la-
rından idi. Mütevellisine Bermek nna bir demet kuru ot bağlayıp
denir .*uA (ba ). onu ateşlerler; biçareler çırpına­
rak uçup seğirttikçe gûya eğ­
lenirlermiş.
(sedpâye)= Kulağa kaçan:
C—l j t l î 4/-*^ . O ——I ' 4ı
kuyruğu çatal bir küçük kara
ıSi «’Vi A " f
böcek.
’O r. i)’>j ^ u4* û’jj
j( I Ju ıjl a Ifcj
V ju * ıts~'*
f (sedkâm) = Zaruret sebe­
biyle bir kimseden bir şey is­ Sede nin ateşi ateş değildir;
temek. belki ateş senin ateşindir k i bir
alevi A rabistana diğeri H u tene
vurur ve o alev sebebiyle, pa­
A (sedgâh) = Dergâh. dişahın hanedanına düşm an
Ju.j .1j y
olanlardan dışarıya yastan baş­
JL* j \j *j«A#* Jj ka bir şey çıkm az.
i- ('Unşuri)
i• • O
Bug-ündefı nevruza kâtiar ■elli saplçıdı k i buluttan sıçrıyan
■v'> gün Ve felli gede'itibariyle yüz ■ ^i ateş gibi ondan kah fişk ırd ı.
olmasından , ' 5 yahut ' HaZreti ; ' . ıUÂ f i , ■■■ *■■■'(',Ş a ir )
Ade-m ’in' evlâtrarı t>u'günu yüze §. Fikir ve hayal.
’ef-diğinden dolayı (sede) deniU j ■i r i 1 ’ı/^ ^ jjjj
miştiı [*]. Muarrebi şe- . j ^ j s j . r ss j İ > ’j •.
:r* ' zek'tir §' K.arSa<glç(Ar.) j J O İ -.. Ui
j . A'ı, ""vr',',-, •'?■
<? r>|A
;;)i!şecerülbek k § -İsfahan'da" bir
'iJHaika, zam andan fe ry a t ve şi­
köy? irr ’
kâyet ederdim p batidan sonra
fjb „>U s halktan, zam ana şikâyet ve fe r ­
**• jlTj» »I.* aIj f y a t fikrin d eyim .
i£j \ / j ( Yeğm â)
Öt (S ed e) âe'Uelham dülillah dört j ı“j'* -r~** s* X ür* -r-*
nimete m alikim : m eşum pire, İ Wm\3n'.-e»Wi|it
{v-Li^r^ rüzgâr, acı su, arpa ekmeği: ; o «v.^îrV «•< av . ;m»
(Nizâri)
! Başım , senin niahûilehıri' tdpra-
r s û i f l f i i l i . 1'’ ' 1 - : ' ğından nesibini aldıkça ya n i
< İ H ,- . ■. • ! senin ikam etgâhının toprağına
•i'u -Üd n$ijq6 Y iViÛ^>î:>t’Yİl^r<'tP ü’gü züm ü gözüriıİİK’SuKââUçe taç
::./ .1 ■; .I2 :> /i pfe-' ~a'-fikrin d e isem bti'şım 'toprak ol-
v*-îs \ suri: A lla h 'dtthimi dlsin.'oi
■slit;!; ■■ • '._v :ı ■ t ı- (SelÂıâri)
■■§ Üst,nyûkiın. ;î v - y uA
' 1X1'■ci ‘‘ ' ‘y ' ■ ' • • ' •» '^ î ■ ’ .,V ■Ibv ■
■l-:i. i
j § Meyil, sev(iar muhabbet, is­
-r;;ıqıış î.'b ^Vs
tek.
-;-3 r-lU'Ş O?* £}!«;{*?. • •'**■> rJl» .1 & t, y
. ■;l£•■
■•»,-
Sen C em şid’in tahtının üstün­ : ■'i r ;ş. >'*.N
de otîıiç; büyüklerin tahtı senin : <,ı ~A şk ta n tövbe etm em ,çü n kü gü­
ayağının atlında olsun. naha girm ek istiyorum .
((Nizamî) ( Ş â 'ir )
§ u c: ■ ..v,», ... • }., il; ■.
,. -'j
■■•’ '' & jl -~fV !Oi*' & ~ J r'y--.- • ■'' ■ ‘T • ı
V-! :A vrt* ‘-.î^O n ifl'ı VJ>Î> ■ ' UA*'
s ^ ^ tİ tc in ^ u c i’hu ' çiğterğâhih'â Öyle /?ıV v a k it benim bir dilberim
■d: ■*\ li.’ı.-'i » / i v->\n ■=<• -.su vardı; y a k ışık lı bir gence sev-'
nt>^*J;.Niz®7J?ı ,<fMr eP.Wf.^ ' k â y e - i dali 9-ietirh.
le r d^na y a z d ı k t a n so n r a b u n ların h e psi
maftfalidfty İ$ıtf 'H a k itâ ti a t e ş e l i u r m r t t c n İ ... . . (Sa'dİ)
i b a r e t t i r , çünkü bırçilni: k n d a r ZeVduştilor-
d e n & ı e ş e h o r m e t e tm i y e n y o k t u r , dem iştir. L«jü
~İVÖnün 'yü'ti'yle' ü lfe t etm işim ; tazı ki hepsinin başında bulu-
«... • l~ . i . /
■'*’ba'şliûlürıriet' nastl m eyledeyim . nur. ^
o \n n iY : ğ ıA ""^Yeğm â) S t ’Kj y?
Cihet, yön, taraf, uc. -İ ' >• •••rtA U" u .
;i\l'.fiV\ ) w----■/) «'•ns'.-*,V •• ••nu'sbnyA
İİvjX} j~*
-srium 60 ^ S Senin alın dışarı çıkınca * en
ab s ıı;i« n A ı< ! u<i müteber atın y ü k hayvanından
-l/3(f .'îbsniîi.mo^ ırn-ib fa rk ı olm az. v
_? ^ ş ıjç lık fierek'.ytfifıetten „ gere& • ? . k fj t. j .• (M evlânâ )
JJ>u(.çihetten ,Ql$un,ı âkıbet bize § Ahır kâhyası. /
0 ty r ç h , ■ M w « ? fuk ) ü ^ r*' •. • ! rfjj 'j.- (serârfly) =*= Baş damarı
! .. . ( M evlânâ) I {A r.) Jlû-t-5 ■ '.V rpi; ;

§ Sayı, adet. ■ (.serâser) •« Baştan başa,


_j = Bir tane at. j b ü s b ü t ü n . , ç i f i - j ı r î ^ ,fim
- •. rH üM-* W.
=n,Şir tane Jkoyun
Sİ.J Pir ulusunıüye toplumun , bü- ( «£.&*«■
V n yü ğü ,,,sçrdar bu^mânaya (an) ■:::n ./I! .: . " IV. L. ■. , . ,

il^ ûcen^ijjspir s§. Zübde, hulâsa, ;; Şah- ve şaiiinşahlar baştan bn-


güevve> kuvvet mânalarına da f şa bu dergâhın ; i kapının (der-
gelir. . gâhi İlâhînin) dilericisid rler.
■•.mi.o i' !»'.) :x\ . . .. ...:.••*•) . (Şadi)
Vt'^- (serâbalâ) — Aşağıdan yu-
_r, k a rıy a karşılığı crJl ( seraâsîme ) — Ş&şkm,
; -içıjü1 (serâpâ) ■
«=Sertâpâ. mânası­ muztarip ve: h a y r a n . -
. "t : * ‘--rj< • >.)(' •' . ■
na olup baştan ayağa, tepeden j l j j'S ' 00>,
tırnağa kadar, büsbütün de- j ,, Ü'-X
-JT ^ Ö
meletir.
; ‘ { >İ i • ..• >
t£* O savaştan şaşkına döndüler.
&+ ö^f * V1 Öyle .öldürülm üş asker! O ka ­
Ak^-u -p ^ ,,
Vbn .'.' n\ ). dar atlı!
.-\\v£y kara g ö zlü g ü zeli Baştan (Firdev*t)
-■ ■ ' 50. .-t». .■ <■
.
ayağa kadar cansın; y a ln ız be­ . u-AJ!’ A l A i - y *
nim değil cihanın canısın.
(K âânl) ■,-v.» ^ "

tirfil • Yukardan aşağıya inine . Oradan şaşkın bir^halde dışa­


nispetle aşağı kat ve aşağı i rıya fırla d ı; öyle git fi k i k im ­
's':*y'ÖÎ,*V & - serpâ’în de denir. se onun tozunu görmedi.
( N lfâ n A )
^'".I^'şrşıljğı, serâbalâdır. , 11". '
(serâhur) = Atların müm­ jtî j.* (serâğâz) *= Başlangıç.
Oncü ile artçı (pişdar ile düm-
»J'j l ,sjx£-\ pJj» dar) ok ve kılıçtan buluta ka­
i/Uıi
dar demirden bir dağ vücuda
İskender cömertliğe başladı ; getirmiş.
kendisine ait hâzinenin kapısı ( H a ti fi )
nı açtı. § Zabıta memuru, gece muha­
( N i fâ m l)
fızı. Bu mânalara serheng de
s 1 g*“*./" 1 (se- denir. Konuşmada mev­
râguc, serâgüc, serâgîiş, serâ- ki sahibine denir § Ahenk baş­
gOş) V aktiyle saçları içine langıcı, hususiyle ilk nağme,
topladıkları süslü başlık. S or­ saz çalına ve hanendelik.
guç tâbiri bundan alınmıştır.
T JLitj» c ijS w_li
(serâküft) = 3aşa kak­ ^ ^ - * 1 j^ * — —C s j ^ j "<I— ^

ma, serzeniş = ^ i j L . I v j;-

(serâgön) = Baş aşağı=*=


Oturdu ve hemen uşaktan bir
taksim e başladı k i o n u n • saz
j (serâmed) — Seçkin, müm­
taz, hepsinden yüksek § Serâ-
çalması Zührenin sazını hayret
içinde itibardan düşürdü [*].
meden = tamam olmaktan ma-
(S e g fi Is fe r e n g i)
zii şuhudî.
Cjt üV- (serâni çerh)=(&.) Me- § Sazlarda bam tâbir olunan
lâikei mukarrebîn. kalın tel.
_ i *ıÇ, v îji (ser e zâ b i b ig â ­
'îj- (serâverden) = (k .) Ni­
ne şusten )= Y ab an cı memleket
hayet bulmak, sona eriştirmek,
zaptetmek.
uc gösterm ek.
a -juf o>>s's* (serâverden çızî) = w—- î)ly <öîj**
(k.) Bir şeyi sona erdirmek. 3 ^

jVıJ*
Yabancı m em leket ele geçirebil­
„ÎU
m ek için önce kendi hayatın­
Bal arısı gibi küçük bi<• evi dan vazgeçm eyi göze alm alıdır.
olan, hayatının yen i baharını (Hltirev)
ta tlılıkla sona erdirir. e--*-15 -rr-.j1 J— j V r - ' s
(Şa ib) ı— - I j j * J . *

(serâheng) = (Ar.) ilf


= öncü.
[*] Burhan vc C ih rn g iri’He yalnız sâz-
^ j J"j j ' < 5 1— t '' t * nevâzi ve huvâneiKİegi d ıü iiJ ig i halde mü­
tercim A sım E tendi h&nendubaşı tâb irin i
lafzından çıkartnı? olacak.
Jfcj (zuğâl seng) — T aş lcâmürü=cçeb- nasına yazm ışsam d a E vh ed i'n in b ey ­
reng. tin d ek i (zene) değil çene m ânasına
•/•J (zeğere) = K ürk ve başlık e tra fın a d i­ (zeneh) tır. V ezin z a ru re ti dolayısiyle
kilen d eri = j'> '. (n) sakindir,
fi., (znğum ) = Zulüm, tecavüz' ii j ı i 'j ( zenetjdân ) «=■ K elim esinin evveline
(çâh j g e tirile re k yapılan çâhı zeneh-
0^ r*j
dan terk ib i y an lıştır, y a h u t çâh zâ-
’id d ir.
M uhtaç arkadaşlara zu lm etm e. (zindebâd) = Y aşasın : m eşru tiyetten
(Ebü Ş e k â r) sonra bu ta b ir bizdeki gibi İran ’da
c J j (zift) — Çam ağacı sakızı, da çok kullanılm ıştır.
j i j ( zufü ) — Bu lü g atin aslı ( j l j ) dir. ■il’j (zen ek )= K ü çü k k adın, m erham et, sevgi
F ifd ev si’den yazdığım ız b ey tin sonu ve ta h k ir y erine k u llanılır.
( zu frej, cigcreş ) d ir. R eşid i'n in bu «V&i t & £ i j (zengule, zen g ü le )= K ü ç ü k çan,
tah k ik in i görem odiğim için C ih ân g i- çıngırak, ( ^ j küçültm e e d a tıd ır.
r i ’ye ummuşum. •SLj (zenege)—K adıncağız (» ı J " ) ikisi de
J j ' j (zikiş) = K ekre. küçültm e ed atıd ır.
>L»j ( zem iyyâd ) — T ahfif ile zem yad da •ij (zene) = .A te ş ile te rek k ü p ederse
denir. . x J j = vurucu m an asın ad ır § T ahkir
[s.j y Cjyj (zem in ez z ir ip â keşiden) ve m erham et m evkiinde kullanılır,
— Başka lügatlerin yazdıkları g ib i d e ­ jtji. j l / j (zin h âr huvâr) = K endi hâm isine
lileri k o rkutm ak kaydı yoktur. U bat • kötülük edeh.
için yazdığım şiirden de bu k a y ıt s a ­ jV>. f j tf-O* l » *
b it olmuyor. öh'y- jV'j j*. f*.
>>'3 (zemŞ^ hürden) — Y ere düşm ek.
viemİn dfcr) = Y er sahibi.
K im in züm resine iltica edersem k ö tü ­
jV -V , (zem in râ berâsm ân- dûh-
lü k td e n le rd en başka bir şey g ö r m ü ­
ten) ** Büyük yalan söylem ek § Ç ok
yo rum .
çalışm ak. * {S a d i)
tfjj* f
J j (zinnı) = İnci dalgıçlarının ıstılah ın d a
lfj>J j'
b ir nevi p arlak sadef.
({■hat
j j (zü) = B ir nevi çocuk oyunu,
N e kadar çalışsan ta n a r ızkın d a n f a z ­ t / ' j i (zuvâş) = M üşteri yıldızı (erendiz .
lasını vermetHer.
(Esedi) fljr. •»'>
•j-r. jy
!>*j i f } (zem in zeden) = Bir kim seyi yahut
b i r a y ı elinde olm ayarak y ere atm ak.
(M itrlh). S a k ı t sana haset edenlere
j ? f ı e m î n g ir) =* Y erinden kA kam ıyan
y u m s u z l u k verm iştir, m üşteri yıldızı
kişi, kötürüm .
sana saadet nasip etm iştir.
•jj (tfcmin lerze) = Zelzele, yer d e p ­ (U r m ı ız d i'
remi, — Zaveş.
b i (»en) — İnsanın dişisi § Bir kim senin
• )) '»O (zudâ züd) = A ^ele, çarçabuk.
refikası, # } ) (züde) = Nazik, pam uklu kum aş.
_*jj (zenber) = Ç am ur gibi şey leri ta şıd ık ­
ları tek n e § K adın götürcü: pezevenk.
J_ * j y S j (zenbür a'sel) = B alansı. il * ! **; 1 t»)jj
g j (cenc) — C ih in g ir i’ye u y arak çene m â­ tfj*
H a r m eta bir madenden çıkar, keten y ahut y a n sı yün yarısı pam uktan do­
b e ti yezdden, p a m u k lu k u m a / la fa - kunana denildiğinden; İrandaki cami­
handan. lerin y aygıları ise hep pam uktan ya­
(K âri) p ıldığından zilû bugün pam uktan d o ­
UjT j y j (zür Szmfi) — ;Oıtrvetini sav aşta ve kunan kısm ın a d ıd ır (N ifâm ).
başka şeylerde tecrü b e eden kim se. (jule)— T oygar kuşu. R e şid i ile N ifâm ’-
j f j i ' j ı ( z ü r â v e r , zürd«r) = K uvvetli. da jevrek, jevle şek lin d ed ir. B urhan
VU. j j j (zürhâne) = idm an yu» iu . m ütercim i, N aşiri gibi ( je v re k ) yaza­
J j j i (zevreki) — D erviş k ü lâh ı. rak çulluk k u ş‘i dem iştir.
(zûrki) = Zoraki dediğim iz.
J U j Im { i'jLl
•i < t j (zih, zeh) = Birincisi esre İkincisi
üstün ile ayırdığım bu kelim eleri N i­ t/lit •»'> iil • s £j İ j ö’j
ş im esre ile zaptetm iştir Y aka k en a­
rın a dikilen ş e rit m ânaıına H usrev’in N u r i kuşu teher vaktinde müezzin gibi
şu beytiyle istid lal etm iştir. t e t l e n m f k l e toygar ve k u y r u k t a la n
•O J » jl f» Mi-'i kaşları ezanı dinliyorlar.
(Senâ'i)
•>j j j j 1 »j
•j (İe ) — Çe: küçültm e edatı.
U veyk k u f u yakasına m a v i şerit dikip * 3 (İÜ) = K irpi mânp.sına d a gelir.
haktan dem vu rm u ş. tfüL. [sah ten ) = • Yeni bir şey m eydana g e­
tirm ek mecazen = vurm ak mânasına
(zihtâb) = K irişçi, kaytancı.
da gelir.
S j (zebri çeşni) = (k.) ö f k e ile bakış,
(sâh teg i) || Y alan ve uydurm a.
(zebr giyâ) — Z ehirli ot.
ö \^ U ( sâh tm ân ) — Bina ve binaya lâzım
ib\tS ı jW olan şeyler.
j j / . J jJ/ öV wi-U (sfiht u b â h t) = K onulm ada bir
\ijy kim senin aleyhinde ittifa k etm ek ma­
n asınadır.
Senin can betliyen n u tku n , te h ir li ot
.*l> (sâd) = H er nokadar C ihS ngiri (u stâd )
yaprağına y ıla n t o k m u ş adam a tiry a k
dem işse de güzel ve hoş m ânasına d a­
nüshasının tetiri gibi teeir eder.
ha uygundur.
(Sözen'i)
(s â r)= Ç o k lu k gösteren m ânasına şerm-
j j j , (zir istekanı) = Filcan tab ağ ı = sâ r, hâk sâr, sen g sâ r çok utanan, çok
na'lbeki. a ŞaS>» Çok taşların a ltın d a kalan k eli­
(z ir p irh e n i) = Fanile. m elerini de ilâve etm iştir,
»j.'ı (zire â b d â d e n )= (k .) A ldatm ak, •jU* (sâre) = H azreti ibrahim in zevcesinin
yalan yere vadetm ek. adı.
(jUjSÇ •/_> (zire bekirm ân b u rd e n )= K ir- j ^ j U (sâzubâz) = C am baz —
mane kim yon götürm ek (k.) faydasız
*1--» S ' f ^ '
iş yapmak,
j l j ( lif ) = Suç § E depsizlik § zift.
(zilü) = C ih a n g iri her nekadar bunu S a n a telâm olsun s y kara cambaz.
kilim diye tarif etm işlerse de kilim , yün, ( Vehşi)
Baş yükünü; onun ayağına saç­ (serencâm) = işin sonu.
m ak için çekiyorum; yoksa J’i J'y-j j;—» Ü'J-S —-*'j
onun gamı y ü k ü ile başın za h ­ *' &
m eti fa zla uüktür. Ü»U
(’lm âd )
Var ve yo k'la kalbini incitme,
iiii (ser ezpâneşinahten) gönlünü hoş tut; çünkü mevcut
= (k.) Şaşırmak, zihin karış­ olan her kem alin sonu y o k lu k ­
mak. tur.
jij- (serez hud nebü- (Hafız)
d e n )= Başkalarına hizmete ha­ ju ı j* (serendâz) = Baş örtüsü,
zır olmak. hanımların başları açtırılmadan
i '/ v ^ u r ' ^ (ser ezşişe’i önce örtündükleri bürgü. Böyle
tehi çerb kerden) = (k .) Aldat­ hanımlara «ehli perde» derlerdi
mak, iğfal etmek. = çârked {Ar.) ^xı,.
\y
A O--*'•i'
Jİ f - ***** '
t £? V& ı> *
yr'y
Kadah iste: şarap içip zevktna Onun nim etlerinden feleğin ba­
bak. Ç ünkü bu m avi renkli bü­ şı üzerindeki güm üş ve altın
y ü k değirmen: fe le k senin has- işlemeli baş örtüsüne bak.
m ını aldattı. (Huvâcü)
(Heseni C eznevi)
§ Kibir ve naz yahut sarhoş­
(serefrâz) = Başını yukarı
luk saikasiyle başın hareketi.
tutan (k .) şerefli (k.) kibirli.
(serefşân) — Baş saçıcı. >sy.
J1-^1*--> *i-r
(k.) kılıç ve o gibiler § K eyif­ ı-v*.
ten ve sarhoşluktan dolayı ba­
Bugün bağda bütün ağaçlar se­
şını her tarafa oynatan.
nin kokunu hatırladıklarından
(serefşânden) = Baş saç­
raksedip başlarını sallıyorlar.
mak (k.) başı feda etmek.
(Afevlâna)
A'Liil ii r - * •‘C - ’".'* ^s’j .a- L tK
3 j.\.
ı » i •*-’
/-"VS is-*-
Her kim bugün senin yolunda Padişahın başı şaraptan salla­
başını feda etmezse yarın utan­ nırsa, padişaha mahsus taç
cından başını kaldıram az. habersizcc başından diişer.
âsimi M e ş h e d i) (Hıısrev)
.AiOı ( serefkcnde ) Başı § Baş feda eden, pervasız, çe­
düşmüş (k .) mahcup, hak îr. vik.
F e r h e n g i Z iy a •
r** **. A
w—ü\c S & igr S jV j"{ S ^
ı£±*-
A şık lık ta başını fedaya cesaret Gönlümde zaten a y rılık y ü k ü
eden , sadakat göstermiş olur; ve elemi va r iken ne vakte
çünkü korkak, kendine âşıktır. kadar ilâve edeceksin.
(Sadi) (Mecdi H em g er)
,4*1 3r* C*-i § Başta götürülen yük.
f_j'x r.jî ı«J.“
(serbâhten) = Y ü ksek bir
JıT
maksat uğurunda başını feda
S e lv i ile lâlenin birlikte raksa etmek.
ve salınm aya istekleri vardır. •A,- ( se rb â z) = Baş oynatan,
B ir düzgün selvi (güzel) ele başını feda edendir ki şeci ve
geçirelim de ayağına başımızı bahadırdan kinayedir § A sker
fe d a edelim. hususiyle piyade.
[Kemâl)
(•J- i)'*»- >.■
»»■•'{-i' ıfjV.r'
Çatı direği § Büyük halıların
başına enine konulan seccade . jT»
§ Musikide sofiyane denilen
makam. Cihan padişahının askerinden
û»jjvı (ser enderzeden) = (k .)
adı sanı belirsiz fa kir, ze lil bir
Korkudan gizlenmek § Başı ya­
fed a i idim
(Kâini)
kaya çekip tefekküre dalmak.
ö>jjb - (serbâzzeden) = Y ü z çe­
c4-~.it jv. ıfA1 j t y virmek, uzaklaşmak,
ooy 1 j j / 'i l ( s e r b â z kerden) = Çıban
ve yaranın başı açılmak,
O aslan gibi geminin bir köşe­
jiij.- (serbâk) = Hâkim, siyasi
sine oturdu. Ben korkudan tilki
zabıta memuru.
gibi başımı gizleyip çıkarıcı.
(Envcri) <*k y oy? + O-.-1
.il* y ö}1? ** «İU*
iiû ı (serenguşt) = Parmak
ucu'
( serenguşti ) == Un ile H ak dinin, ne senin gibi bir
yapılan bir nevi aş.Türkçe bas­ bilgini var; ne de padişah m ül­
ma aşı derlermiş § Parmaklara künün. senin gibi bir m em uru ,
(A bülferec)
yakılan kına. Besten kelimesiy­
le kullanılır. ö ...jU (şerbetiğ handen)--
^ (s e rb â ri) — Büyük yük ( k ) (5ldiırmek.
üzerine konulan küçük yük. (scrbehş) — Hisse ve iui
Türkçesi (zelber) dir. sıp .
t f / j j - (ser buzurg) = (k.) D ere­
JU-*J l" jjjt cesi yüksek, şanı büyük kimse.
^/Uii
Nöbet D ârâ'nm hissesine gelin * ı/jA-r"
ce det/e y ü k ü altın Buhara'ya ^Uii
erişti. Çobanlığı âdet et, kurtluğu bı­
(Nifâmi)
rak; büyüğe karşı büyüklük
(ser ber taslam a.
âverden, ser ber tâften, ser ber (N işim i)
kerden) = Baş kaldırmak, baş -ilr*" ^
bükmek (k.) isyan etmek. 4^* ^ j. J—
-i®*-J.j** (ser ber het dâşten) c#Uii

= (k .) = Emre itaat etmek. Başını taç ile kıym etlendirir,


y\j ..r . (ser ber zânü nişes- bu yü ksek derece ile onu ün­
ten) = (k.) Kamburlaşmak, mu­ lendirir.
rakabeye varmak, düşünceli ve (N iza m i)
kederli oturmak. *.. 1^.- ( serbest ) = Testi, kise
(ser ber zeden) = gibi ağzı bağlı olan şey § (k.)
(ha). Halli mümkün olmıyaır güç
(ser berğ) = Su başı, suyun şey. (Nefisi) bizim kullandığı­
taksim olduğu yer. mız hür mânasına da yazmıştır.
,'j* ( ser ber kerden ) -■ = (serbeste) = Serbest (k.)
j/ a (ha.). gizli, örtülü, kapalı.
s* (ser ber g-iriften)= Ba­ ■ e -ı^ J ı j - J y p»."
şını kaldırmak, meselâ uykudan l ir ir
uyanmak. jüki
Al—.»İ y ySJ^r-t C- j t İptida gizlice bir sual sorayım
— j J'j- j-'J’J k i bana teenni ile cevap versin.
VVj- (N i ş i m i )
Yatma; çünkü sevdiğin y a n ın ­ 41^.1 j.m ,y**-
dadır; başını kaldır, uyum a k i j 1,m*j, '♦** '-**•
bu baş, bu gece o baştan zevk •USU

alm ıştır. Dostlara sözü kapalı söyledin.


(Mevlânâ)
A lla h aşkına bu muam m adan
a j jC ^ (esr ber kemer zeden) perdeyi k a ld ır; kapalı sözü
= (k.) Delirmek. açıkla.
ö>v .-.j- (serber nihâden) = (k.) (Hafız)
Susmak, söz söylememek. § (k.) İşaret, ima.
o->./ s- (ser huriden) = Boyun ( se rb e sti) — Serbestlik,
vıırmrık., boğazlamak. hürriyet,
s-ij* (ser beser) = Baştan başa.
f\t* J~-;>
J-U ÖU\) X. jl ıSiJti öj-Ç; S öj?
l/L OV.J ıfJJ j—\f* o-1X» 'j
^ÎU g j J J *rl*

M adem ki sen elbise zindanı Bahadırların sel gibi akan ka­


kaydından kurtuluyorsun; yer « nından atların bacakları k o l­
y ü z ü baştan başa eteğe takılıcı tuklarına kadar balçığa battığı
diken olsun. yerde; hançerler harb dilâver-
"(Şâ’ib) lerinin yüreğini parçalar ; to­
C'S* (serbekef) = (k .) Canını puzlar cenk serdarlarının başını
muhataraya koyarak bir işe ha­ ezer.
(Menşüri Şirâzi)
zırlanma.
mIjj*. (ser belend)=Şan ve şeref
sahibi, öğünücü. lr\j-* J’s's. İ j j **jj

f
*±VL1^ Felek kin tarikiyle m ütem adi­
JiiU yen başına topuz vu rd u kla düş­
manı nerede baş kaldırır: isyan
Sevgilinin eşiğini öpmek m ü ­
eder.
yesser olursa, öğünme alkışın ı (Fehri)
göğe ulaştırm ak m üm kündür.
(H a fız )
i?—sj Is* (serpâ nişesten)=Ayak-
ları yere basıp incikleri dike­
(serbehâ) = öldürme ve rek oturmak.
yaralamada suçlunun ödemeye (seri pistân siyah
mecbur olduğu para, diyet; kerden( = Çocuğu memeden
esiri kurtarmak için verilen pa­ kesmek için memenin ucunu
ra, fidyei necat. karalamak.
(serpâ zeden) = Tekme­ a* (serpençe) *= El parmak­
lemek. larının ucu (k .) kuvvetli, zorlu,
yj-\s* (serpâs) = Bekcibaşı. zalim, korkusuz.
if' .Jİ;- V i j l £
6 y ırl , 4jl;> ü'j> >ym S jj* &

Senin şiddetin bekçibaşısınm , Gence'de bir şehzade var idi


gece m uhafızı olduğu m em le­ k i ( senden uzak olsun) fâ s ik
kette hayalden başka kim se ne zalim idi.
(S adi )
hırsızlık edemez .
( tb n i kemirt) § Zor ve kuvvet mânasına da
§ Topuz. gelir.
i û *ıij kat et k i sana itaatsizik etme­
i£±L ıji^ ıfl -V‘ tifi sin.
ı/Uil (Sadi)

K uvvet zam anında topal tilki, juiV (sertâften) = İtaat etme­


kaplanın önüne nasıl adım mek-
atar. »W (seret sebzbâd) «= (k.)
(Nifâml) ömrün uzun olsun, çok yaşa.
(seret gerdem) *»= (k .)
»>K *'?■) »'i*- J* Kurbanın olayım.
tiljb İ 1}1 j **1 f*fi ’Zj*’
Cöğlüm ü ister kuvvet, ister f jU jjtm ^\c)t y ^ fi
ustalıkla ergeç elimden alacak­ U«ı
tır. Ey sa k il Kurbanın olayım ; o,
( Yeğmâ)
insanı yık a n ilaçtan ver; belki
(R) nin esresiyle pençenin ucu bir lâhza kendim i iki âlem i
mânasına geldiği gibi kuvvet düşünmekten kurtarırım.
( Yeğmâ)
mânasını da ifade eder.
JÜj l f ^ j tJ
fJij* (sertâser) = Serâser: tah­
j Jl» i )> J y» C ---- J j\ fif ile jJ j- serteser de denir.
j* r* —j , ü & i l
Kuvvetten dem vuran kükrem iş j-4. s* o* ıfs**
J-\3-
aslan, karıncanın elinden, ziy a ­
de m ihnet ve meşakkat içinde­ Zemane oğullarından, hürlerin
dir. defterini istedim',elime baştan
(?ehlr)
başa beyaz bir defter verdiler.
( serptlş) = Kadın baş ( Ş â ir )

örtüsü. Tencere sahan, şişe j- Î t * up* J* tTj* t} fi.


kapağı gibilere de denir = ö\j} tt
serpöşne, seıpüşe. ı/V
(serpöşîde)=Kır oğlan Fikir ve nazara muhtaç olm ı-
kız dediğimiz. yan ( , » alîm , dam ak ve d il­
ûju» (serpıçıden) — Baş çe­ den münezzeh olan fy kelîm ,
virmek (k.) itaatsizlik etmek. onun a kıl kulağına gayba âit
ı>->" ‘J'j. s sırları baştan başa söyledi.
j-* y (&-İ fi (C am ı)
tf-U-
(sert!b)=Serhenk’ten yük­
Sen yüksek bir yer üzerinde sek, serdar’dan aşağı olan ko­
serkeş bir tay üstündesin . D ik­ mutan.
(sertîr) -= Kadir ve şeref t* **-J J-1 6>. tr-iT fi » jlj y>->
sahibi, bilgin. (ba.).
yjj-* (sertîz) = İğne, diken, mız­ t-v
rak gibi şeyler (k.) öfkeli kim­ Ey Davud nefesli mutrip! Gam
se (k.) kirpik. metamı ateşle; ince ve kalın
£-* f* ( sertiğ ) = Kılıcın ucu, sedayi yükselt; çiinkü bu oku­
dağın ucu (k.) aydınlık. maya başlıyacak zamandır.
(sercuft kerden) = (£.) (M evtana)
Baş başa verip fısıldaşmak. OAf (seri hud giriften) =
(serceng)= Başbuğ, ser­ Başını alıp gitmek, kendi yo­
asker. lunu takip etmek (k.) Tahkir
J-rr ^ (sercüş) = Yemeğin ilk etmek.
ağızlığı, üzerine gelen yağlı ta­ ı£İ ——f. • ' ’3 S?
rafı. c*~y f jf' 4}*' &
Jjb J s S-J _ wfU

t/Ui» Ey cennetin kapıcısı! Cennetin


kapısından git. kerem ehlinin
Her tatlı olan şeyden, yemeğin kapısı dermana muhtaç değildir.
ilk ağızlığının tadı fazladır. (Ş a i b )
(A'itömi)
i - i i , Jli- J-y’r ) aA w-
r ÎL.
tV
Benim mahallemden git, kendi
Gece geldi, halkın galeyanı yolunu takip et dedin. Bunu
yatıştı; kalk çünkü yemeğin takati olan kimseye söyle.
seçkini bize aittir. (Şaib)
(A levlânî)
( serhuyeşten girif­
•Uj- (seri çâh) = Kuyu ağzı. ten) =
( ser çeşme ) «= Suyun ö-*-2, > u”*.^cV
çıktığı yer, memba. c jjf w>j f j .j o y f
f \ı-j~ (ser hemmâm) = Hamam­ f-y
da soyunulacak yer. Senin yanağınla karşılaşmak
(seriher) = Eşek başı (k.) mumun haddi değildir, mum
utanmaz, hayâsız § Bir toplan­ ağlıyarak meclisten başını alıp
tıda yerini tecavüz eden kişi. gitti.
(serhııvân) = Hanende ve (K elim )
zikredenlerin başı. &İJ, (scrdâden) = Salıverme.
(serhuvâni) = Hanende­
--- 1—.» t\-^Ji lif—1
liğin iptidasıdır ki şimdi (der jl. Ujl*’
âmed) deniyor.
B iz âşıklıkta yarı boğazlanmış (serrişte)= Birinci (r) nin
kuşa benzeriz, avcı bizim başı­ cezimi ve esresiyle ip ucu (k.)
m ızı alm adıkça bizi salıver­ istenilen şey, maksat, emare,
m edi.' vesile.
(Şlim)
j I mp } X J ^ jt * \XmJ 3

j >j -(serder neşıb ker- JİJ* »U ’Jf iX *

den) = (k .) Mahcup olmak §


İtibar azalmak. (ba.).
--»j- (serdest) = Alelhesap ve­ (seririşte ez dest
rilen para. reften)=lpin ucu elden gitmek
(seridest efşanden) (k.) şaşırmak, güçlük çıkmak,
= (k.) Terk etmek § öfkelen­ maksada nail olmamak § ö l­
mek. mek
(serreften) = Sulu bir şey
D ünyayı terkeder ve ondan yiiz kaynarken biraz taşmak § At
çevirir, ve eş^k yürürken tekerlenmek
§ Raksetmek. (ser refte) = İnsanın alın
i- v - (serdcsti)= Çarçabuk ya­ yazısı.
pılan iş, kolaylıkla husule ge­ •!-^ıy i> t i 'jij
len şey. *-..j o'î-i •>>->'-?- o*» bJ*^
yh
*>•
o—> t—
M ukadder olan rızk, cahillere
JS" daha ziyade erişir, çocuğun
ağzı birken iki memeden süt
Şiirim çarçabuk yazılm ıştır.
emer.
Ç ünkü fik rim kızlarını istedi­ Te'.İr)
ğim gibi ele geçiremedim.
(Kemâl) i»;,- (serzeden)= Başa kakmak,
serzeniş etmek § Baş kesmek,
(serdem) == Tütün ve baş­ boyun vurmak § zuhur etmek.
ka şey içenlerin toplandıkları
nefes ve duman dolu yer (kah­ 'İT* j*""
vehane). Orayı idare eden kim­ jlj-
seye (j'w -) dedikleri gibi idman
yurdunun güreş müsabakaların­ Gönlümden onun yüzünü öğ-
da pehlivanları trampet ile ida­ meğe dair söz geçince sözümün
re eden kimseye de bu unvanı doğusundan güneş zuhur etti.
(Selm â n)
verirler (Ni?âm).
j - J ( seri resen yâften) =
tpin ucunu bulmak, ip ucu ele
geçirmek, işi anlamak. ox- (ba .).
Bu mânaya ( serberzeden ) de Fesleğene karşı naz ve işve eden
denir. zü lfü , m enekşeyi hasedinden
jl ■*:i j y- n perişan eder.
j 'j — J.?*-)1 »v-fca (Z u hu ri)

C»_4ı I* j ^ 'lT-*.
Dağdan güneş 2uhur edince
uzaktan atlı bir cemaat gördü­
ler.
(Ş a ir) N az ve eda ile söz söylersen
güce gitm ez, kaşlarını çatarak
(serzede) = Başa kakılmış
söylersen o güce gider.
§ Boynu vurulmuş, başı ezilmiş.
(Re fi')

J* jfH ıtıs* öjj ^. (serzen) = (ba.).


j i j .~ (serzeniş) = Başa kakış,
£ğer bir karınca y a n lışlık la muaheze.
ayağım ın altında ezilirse başı Jj* ^ l».
ezilen y ıla n gibi kendim e do­ v ljjJ Jı*v> 0 ~-> & ■ ' Cj f
lanırım : m uztarip olurum .
(Şâ'ib)
B elâ zincirine esir olanı m ua­
Müsaade almadan ansızın bir hezenin yetim idir? Eğer bir
yere girmek. y ardım edebilirsen et.
(Sa di)
f/ı «Jj s* — r -1
»jj». JUi/l 3^- j 1 f* jy »>lı ı>* (serzîr) = Baş aşağı.
> f /Jıs» 'jj.1' ^
D ün gece rakip izin alm adan i f jr~ üT 'Jf-'’
sevgilinin meclisine çıkageldi, IV
ben şarap içtim o, sıkıntısından R üzgâr geldi, dalı eğdi, tabiatı
terledi. onu yemeğe icbar etti.
(Şefi')
(M evlâna)

(fL x y jf •jl'js * (serzire) = Hoş kokulu bir


t ,i l i
nebat.
Eğer g ül dalı goncanın ayağını ( sersîgâr ) = C ığara
bağlamazsa ansızın senin gü­ ağızlığı.
leç y ü zü n ü görmeye gelir. (serk âr)= lş başı, reis,
(T u ğ r a ) (sergüzeşt) = Baştan g e ­
çen şey.
viJjjM (seri zuluf)=N az ve şive.
>y> j'
jjlı JU/ f jf jj * j A j *1 •fy) JLr*-K
Onlardan o dağ ve sahranın (sergirifte)= öfkeli, azar­
ahvalini sordu ve sergüzeştini layıcı § Rengi kaybolmuş, so­
öğrendi. ğumuş § Başı ağrıyan § Puşt.
(N i z a m i )
C» j.Aj >
ji_/% (sorgirân) = Mûtekebbir, Jfj* jAı c .* - w':*-
öfkeli, başı ağrıyan.

İ'jfV* •»' “•!-•" —’ J Beni şiddetle azarlıyarak öfkeli


öfkeli içeri girdi.
<JV 1, (Nizami)

Sevgilinin âşıklara bakışı gibi -»V/. *&fr* l~- $


mağrurane onun türbesi tarafı­ 4jj.İU rı o'i
la.iL.
na gitti.
( S e tim i Tehrâni)
O başı alm an mumun çehresi
VJİ-J.3 «r'ji —il; I.V1- <- İ". tekrar aydınlandı. O yaşlı ih­
i LU tiyar yeniden genceldi.
(H âiız)
Menekşe sümbüle benziyen zül­
(sergerm) = Aşk ve mu­
fü n ü bir gece rüyada gördü,
habbetle meşgul kimse § Mah­
sabahleyin perişan ve mahmur
mur.
olarak kalktı.
(Selmân) sergirih) — Tespihlerde
imame geçirilecek yere yapılan
(sergerdâ) = Baş dönme­
düğüm.
si (Ar.) ji*>.
o^Xr- (sergerdân) = Başı dönü­
j i ’j*. (serkeş) = Söz dinlemi-
cü, şaşkın, mütehayyir. yen, yola gelmiyen insan ve
(scrkerden) = Bir kimse hayvan.
ile beraber yaşamak § Başla­ üj-ıfr* (serkeşıden) = Söz din­
mak. lememek § Sulu bir şeyin ka­
p f r f j - ( serkerdeni kalem ) «= bına. dudağı değirir değirmez
Kalemi yontmak, içindekini içivermek.
â ifj-. (sergiriften)= Muvafakat <^r> (sergeşte)= Başı dönmüş,
etmek. şaşkın, mütehayyir.
j j !»? Js' > ij V. vV s**)
\r‘ erteli r1 “* /
W- ıjLİ-*
O öpücüğü para karşılığı ver­ Bir yo l gösterici ârâ. Bu çölde
mediği için başımı vermek: feda her tarafa yo l vardır; şaşkın
etmek isterim, öyle kuruyorum adam nereye gitm ek lâzım gel­
ama nfuvafakat etmiyor, diğini ne bilsin?
(B iyinö ) (Selmân)
<r.<' £y- J\i," Parlak fik irlile r, ona hizm et
jjj \ ye?
em eliyle hür ve serbest olan
t*,-
boyunlarına kölelik tokasını
Her kim Kâbeye delilsiz seğir- geçirirler. Neşelenm ek hevesiyle
dirse bıı şaşkınlar gibi zelil şarap ve boza içm ek istiyenler
olur. iptida onun cömert elini anar­
( M evtana) lar.
(*A m i d Lıimekl)
ö/-K'- (sernigun) B aş aşağı.
‘■'tS-Jj O& j- :*j\ r^:r j)? § K u rd eşe n denilen hastalık §
Kılıç balığı § Oluk § Bir nevi
ra k s§K ırm ızı = surh (muh.).
O gönlüm ü alan, gidiyor diye
kederimden çenk gibi iki bük­ \' '
(s e r â ) ■= Suıüden = T a g a n n i
lüm oldtım. V ücudum daki da­
etmek, ırlamak tan emir, (İsfa.
marlar inliyorlar ; çünkü göğ­
m uh. vas ).
süm den canım gidiyor.
(N â fir ) ’-r' cr'-SJ* ‘J-’ --O ty'
3J İ3 li'j*- J-.-jj ‘îtfjt*-. J*
§ A lçak , hakir, kederli, utan­
gaç.
(se rn e v b e ) = Bekçi başı, A k ıllı kuş . sorunda güzü olan
(sernivişt) = Alın yazısı, bir bahrrın çim eninde ötmez.
(htâfız)
m u k a d d erat.
C*— *jU- Ijt j,/- § S e r â y = H a n e muhaffefi olur.
^ *'j «A»
Ss 'jm'I*- *! Xs
E y U rfi! Beyhude düşünceden jU. j.f-
vazgeç. Başının ya zısı ya ebedi Yabancıyı evine sokma, eğer
cennct va ateştir. sokacak olursan tv in in adını
('Urfi) kervansaray koy.
• > (Mehmet! Can)
( s u r ) = P a b u ç yahut H o ra s a n oiı_j \j- (s e râ bustân) = Ev av­
köylülerinin giydikleri, yüzü, si­ lusundaki b ah çe.
yah iplikten yapılan n e v ’i. Sur-
g e r = p a b u ç ç u § B o z a ded iği- * l' "
mizdir ki darı unundan yapılır.
T* ■
/"J (s e r â b ) = U zaktan su gibi
gö rünen çorak yer. Türk çesi
tii'jJ J»
ılgımsalgım ve p u sarık ’tır.
j-m j\ j,V. Vs y

uiıf'j-* tî }-* j ^JVjı &


>u
Gönül senin hayalinle birleş­ jy l A s , ı>.Jj f'jf.
meye kanaat etmez, çünkü tatlı JJj" ır'-y
wWl jL** S tf.J* w—I J*
suyun zevkini su gibi görünen
j'j*
şeyde bulmak m üm kün değildir. rssr.
Çlmâd)
Behram l Bu fitn e ve fesat dolu
Azerbaycanda bir köydür ki
dünyada kendi hayatına ne
güzel elması ve dağında sinir
vakte kadar mağrur olacaksın.
hastalıklarına iyi gelen bir kap­
Bu durakta ecel avcısı her bir
lıcası vardır. [*] Pınar başı su
adımda bin B ehram ı mezara
bölüşüldüğü yer § Mevcut ol-
sokmuştur.
mıyan ve asılsız şeyden, kibir (Behrâm M irzâ y i Ş efevi)
ve gururdan kinayedir.
• > j* ( serâperde ) = Padişah
Jj CS'j
çadırı, otak. jU
oUr- J\jr~ Kabe ile bizim aramızda her
Ö'j.' Ö'-'J3
ne kadar y ü z çöl ya n i çok me­
safe varsa da Hâremi Şeriften
Cihanın padişahı, etrafında can evcefyzine bir pencere var­
parlak ruhlu bahadırlar olduğu dır.
halde çadır kurdu. (’l m â d )
I Firdevsi)
(*)
§ ikametgâh ortasına çekilen fi*. ı/M
perde, harem perdesi.
I Gönül evceğizinin taşını, elma­
JîU. ) y sa benziyen göz yaşım la deli­
yordum: katılaşan kalbim i y u ­
Felek ve yd d ızla rm perdesi, muşatmaya çalışarak ağlıyor­
seninle birleşme kâbesinin ara­ dum.
(Sadi)
sına engel olmaz.
(Şâh T âhir) İ&JJI içij- (serâçe’i örneg) = (/:.)
§ Çadır etrafına çepçevre çe­ Dünya.
kilen ve sokak denıien perde. v/.i ;r ı^ (serâçe i zerb) = Zaıp-
Aslı, perde’i serây = ev perde­ hane.
sidir. Muarrebi surâdik’tır. (serâçe’i kul) — Arşıâlâ.
( serâçe ) = (k.) Evceğiz t /

(k.) dünya. lÜ
\ ı " - (' s e r â b î l î ) = Puşl.
[*] Burhanı C am i' adlı Farsçadan Fars-
çaya lügat müellifi Mehmed Kerim buralı *V *
olduğunu söylüyor. * j"* (se râ d ) == Hurma koruğu.
»f'j-v'ji'S' öU*-- V*
J ( « e râ d â r ) = Tımarhane
hizmetçisi, muhafızı, gardiyan.
B iz kervan halkıyız; cihan ker­
J j'jl vansaraydır: büyük bir handır.
**£J M'lJJİ- ^
Kervansarayda, kervan ev y a p ­
J
maz: bir düzüye oturmaz.
O zincire vurulm ıyan deliden, (Şair)
gardiyanlar çok m ahcup oldu­ §. Serâ’iden yahut sürüden =
lar. Irlamak, taganni etmek’ten emir
(Niz&rİ)
( isfa . m uh. vas.)
§ Saray ve kervansaray bekçi­ j'& İ)T ^
sine de derler. S* j .x _ L J L y
J-?
m\ V ' O, çenk çalan güzel, m ütem a­
J ~" (se ra l) = Felek ve değir­
men gibi bir düzüye dönen diyen çenk çalıyor. H urm a şa­
kimse ve şey. rabı ve evin dedikodudan hâli
kalm ası lâzım .
•SJ-r* (Ferruhi)
ıj* x4 £j_r f f » 4"
o\}j. (serâyân) =» Seı âyîden ve
sürüden mastarından sıfatı mü-
A n sızın m eclis tarafına g ittim ; şebbehe, sıfatı haliye.
çünkü sırrım biteviye dolaş­
JL»*J> t
m am dan anlaşıldı. -1-. J ^ij
(N itâ r l) <£JÜk-
* " Başta şarap, elde kadeh, nağ­
(s e râ m â c ) ■= Boyunduruk
me ederek sarhoş bir halde
= yüğ.
mescide girdi.
(Sadi)

^ ^ (serüvenci) = Sarı renk. ^u.ıj.» ( serâyiş ) = İnsan sözü,


kuş nağmesi, ötmesi, ırlayış.
' c \' ' ı>.j* drS
^ J ~‘ (se râ y ) Ev. 6^~” cri'y- *
X’U X fi ıS l1 >J*~ ••‘H'y*
j--» ^ ts X —jV «ı"

Güzel sesli bir kuş, öttüğü bah­


B ir adam dan iyi a d kalırsa
çeden, dostlarına karşı şöyle
y a ld ız lı saray kalm asından da­
hitabetti! Nağm e eden hiçbir
ha iyidir.
zaman susmaz; fa k a t her va kit
k u la k açık değildir: can kula- Ben para, a ltın , kaftan, sarık
ğiyle dinleyici yoktur. için haysiyetim i feda edenler­
(Husrev) den değilim.
( Fehri)
(serâyi sipenc) = (k .)
Bekçi kulübesi, dünya, § Başı incitmemesi için tolga
altına giyilen pamuklu ser-
j 3x- ıfL- ( serâyi sürür ) = (k .)
puş [*•].
Meyhane (k .) cennet.
v i-iV £j» *
j ir* t£'s* fj*
,_)jl «aiLll y^y oıî

yVe demir zırh, ne yelekene pa­


Sabahleyin cennete mahrem I m uklu serpuş, ne tolga lâzımdı.
olunca hurinin dudağından j (Şair)
(«i _:ı '>./) tûbû ilâllah ayeti ke- ı B ile de doğrudur. Bâyân, bâ
rim esint işittim . yeste=lâzım ve zaruri mânası­
Zehir) !
na geldiğinden başa lâzım olan
jis- ( serâyi şurür ) = (k.) şey demek daha uygun olur.
Meyhane, kumarhane, dünya,
e /
cehennem.
■r ’“ ( s e r p t r e s t ) —- Hizmetçi,
jji.: (serâyi şeşder) = (k.)
hastabakıcı.
Altı yön itibariyle dünya.
*— ıSJt’~
( serâyi şumurde ) —
Vergi dairesi, vergi alınan yer.
jt j., ( serayı nilnıft) = (k .) Hastabakıcıların müsaadesiyle
Ahiret. üç giin yem ek hususunda onun
» gönlünü aydınlatacak benim.
** r " ( Firdevsi)
( s e r â y i d e n ) = Terennüm
etmek, ırlamak— ( 6 a.).
( s e r t â s c b ) = Iranlıların
• " eski lıükeması ıstılahında akiî
( s e r ib ) p E sk i. çürük, soluk. delillerle bilgi edinen kimse.
Riyazet ve ibadetle tasfiyei kalb
• ıV ' - eden ârife de sertâscb deııir
( s e r p â y â n ) «= Sarık. (Naşiri).
J-ij-- ı>jj v' <j’ j* |**j R e ş i d i İm tnf'ivıyı F â t i h ' t i » l ı i r i m i
l^ J3 Selini devrin»- k a d a r y aş ıy atı I iirk ıılınıa -
s ı m l a n A n m a y a lı (I.ııtfullalıı H c l i n ı i ) niıı l-';ırs-
çad aıı l ü ı k ç e y e y a z m ı ş o l d u ğ u l ü g a t t e n a l ­
[*] L>u r.dı N u ş ir v â t ı k o y m u ş t u r . d ı ğ ı n ı s o y l i i y o r ( j - ) m a d d e s i n d e k i n o t a l>ak.
t > Çok ünlü bir Farslı var idi k i
Z z * («urh) = Kırmızı, kızıl. padişah ona surhâp derdi.
(.FirdevtV
itJİJ <;•— ^ Jj
JL. »jtSjJ fi’y ' > ij Ç _JS.
§ (k .) Kan.

Gönül, talihsizliğim i gizlem ek *s. •‘»'j*- iı'jj o* ,r*rj


istiyor; fa k a t sarı yanağım üze­
rinde, k ırm ızı göz yaşım , halim i v u- (f>a.).
açıklıyor. § Kâbil civarında suyunun ren­
( Yeğma) gi kızıla çalar bir ırmak,
§ Kırmızı mürekkep. jl. ^ (surhbâı) = Çil kuşu.
wü.j- (surhâb) = Su kuşu nev’- (surh but) = c.; ^ (ba.).
inden rengi kırmızımsı bir kuş. r;- (surh b id )= K ızıl söğüt,
Lisanımızda angıt denir ki kaz­ (surh pây) = Kuzukula­
dan büyücek olur § Kadınların ğı denilen nebat.
yüzüne sürdükleri kırmızılık, r * is - (surh çeşm )= (k ) C el­
pembelik. lât.

jK" .L - tjiJj
öUJU £;£. O:1
A k şa m ve sabah bahçeden gül B ak , bana karşı gök yü zlü za­
v ntsteren in aksi, havanın lim fele k ne cellâtça ve küstah­
y ü zü n ü k ıza rtır ve beyazlatır. ça muam ele ediyor.
(S elm â n ) (Ibni Yemin)
§ Tebriz’de otsuz, susuz kızıl (surhçe) = Kızamık; (c)
renkli bir dağ § Şarap. yerine (ç) ile de doğrudur =
S * v'"'/'" ‘-’ j *J r* "r1 Surhi, surhije.
ifj& y u s* s~j j-,- ( surh zenbörân ) =
JV*. Ju-
Kınalanmış, kırmızıya boyanmış
K albinden keder sıtm asını dök­ parmak uçları, parmaklar.
mek için şarap iç; Tebrizi gör­ üy. ( surh serek ) = Kaya
m ek için serhâp dağının tepe- j kuşu (Ar.)
sine çık. jL ı (surh şebâni bâhü-
( S e y y i d Celâl)
dâr) = Pehlevi dilinde Hazreti
rırûz ibini Yezdi Cerd’in savaş Musa.
etlerinden biri. (surhek) = Suıh’un küçül­
tülmüşü = kırmızıcık § Ç ob an ­
O-! »y J-^Jİ; S
değneği denilen nebat (Ar.)
ıjçr § Kızamık. Tahtabiti =
§ Kızılcık dediğimiz meyva (IHIe- O’j J ü»* ii/**
ılJ j » J* C*»*
ilmi, Ni'met). liy
v ' C/“ ‘ '■>•'' İ j- (surb merd. surh
merz)=* Çobandeğneği denilen Bu köşede zevk ve sefa vardır,
nebat. Farsça lügatler, yaprağı, ganim et sayınız. A rkadaşlar!
büstân efröz yani horozibiği saadet vardır, onu m uhafaza
yaprağına benzer, sâkı tatlı kır­ ediniz.
(M evlâ nâ )
mızı renkli, manzarası hoş, ona
nazik beden de derler suretinde § Taltif ve teselli etmek.
tarif ediyorlar. (Ar.)
(surhû)=Kızamık (Burhan). JjliV J* ti (hÛlaL jl f
M'ty
Eğer o, bir dakika beni lû tfiyle
• ^ » e rh â re ) = Kadınların ta ltif ve teselli etmezse ben
aşağı düşmemek için her nevi sersemleşir, dünyadan alâkam ı
baş örtüsü ve serpuşlarına tak­ keserim.
tıkları altın iğne. (.Mevlânâ)

l i ’v* '✓'■/'•I*- i'.* » -» § Hile ve bahane, tehir ve ih­


mal etmek.
jır (fj Lg-*
Fikrim kızlarının tecelligâhı ö-**- iyj
olan kalem im in başı üzerinde,
altın iğne olarak beş parm a­ Eğer gelmekten geri kalırsan
ğım var. kum andan acele gidecektir.
(Kemâl) (Firdevti)
jjl j- Li'V
•C-İJİ —) 1
; j\i j> J?
K azaya teslim ol, kılıç yağsa
hile ve bahaneye kalkışm a.
İ k i yanağını altın iğne ile süs­ (H u trev)
lemiş; iki memesi süslü ik i nar
§ Nevmit ve meyus olmak, aciz
gibi.
(Firdevsl)
göstermek, mahcup olmaktan
da kinaye olur.
§ Pençe şeklinde kemik sırt
kaşağısı § Tarak. V c• '
( « e rh e rîd e n ) = Köle,
' 1 * ' sahibine, kadın, kocasına para
j-V j r * ^ * e r^ â rîd e n ) = Baş ve mal vererek azadedilmesini,
kaşımak (k.) hıfzetmek, görüp ayrılmasını istemek, fidye ver­
gözetmek. mek.
O' ( s e r e h s ) — H o r a s a n ’d a bir ^ ( serd ) = Soğuk. Mukabili
şehir. germ .
*Jı ^■*^*s* ıjLfcfiJ j—aİ o13*
• 'j cAİ t£*j' ^
jl^s. j
Serehsli Lokm an, Yarabbi! ih ­ Bu gönül alıcı köşk; dünya;
tiyarım, m ütehayyirim , yolumu yerini ısıtır ısıtm az sana k a lk
kaybetm işim , dedi.
{' A tt a r )
dediği için soğuktur.
» «8 (N i z a m i )

(sirh u v â r) =
(&.) İrfan s a ­ K asır yerinde kâh da görül­
hibi, esrara vâkıf kimse § Şair. müştür.
ı>»j -.O
IjJ J.»J
- r " (serh u ş) = Sârhuş; Tiirk-
çesi esrik. Şarabın neşesini \c3 JjJ ^ J i Ji
hissetm eye başlıyana sarhoş,
biraz ilerleyince mest, kendini Yeryüzü kışın şiddetinden so ­
bilmez d e re c e y e varınca bed- fuluğun riya ile birleşm esi gibi
mest, siyâh mest, m est guzâre o kad ar soğumuş k i sabahın
yani baştan kara sarhoş, gök soğuk nefesinden dertlinin sıcak
kandil dediğim izdir, mecazen kalbinde dua huz tutar.
h a ıa p denir. A rap çası ( M ürşidi Yezd ic er dij

dir. {ba.). Hali ç o k hoş öi-%3r* ( s e r d b e y â n ) = Soğuk


mânasına d a gelir. S a rh o ş ile
ve tatsız sözlü kimse § D oğru
mest arasındaki fark şu beyit­
sert söziyle halkı inciten kim­
ten bellidir.
se § Biçimsiz adam = s e r d g f i y ,
J - y s * •'*’*> ^ .T ',-- jT J ’y- serd lıerf.
V'' fW
-?" • y 'v - (serclab, serd ab e)
Y eı aitında yapılıp yaz sıc a ­
Onun yanında kâh sarhoş kâh ğında o ra d a istirahat edilen
mıst olduğum geceler ne hoştu, serin o da.
onları andıkça diinya bana k a ­ ( serd şuden ) = S oğu k
ranlık oluyor. olmak, hakiki ve mecaziye d e ­
\Musrev)
nir § Ölm ek.
• t

' '~ J (surhe) — Efrâsyâb’ln oğ!u-


" "
dıır: Rustem’in oğltı Ferâmıırz ' ( s e r d â r ) — Askerin başı,
onu esir etmi^, Rıısteın öldür­ komutan § Askerin önünde gi­
müştür. Setnnân’a bağlı bir köy. den § Her evin reisi.
sonra yetişen seçme meyva
J ~‘ (s e rd e r g flîm )= B e n z i (Reşidı).Turfanda meyva (Bur­
buz denilen bir nevi çocuk oyu­ han).
nu Şöyle tarif ediliyor: Ç o cu k ­
lardan biri başını öbürünün ku­
(ser*) == Sıvacı malası.
cağına koyar, başka çocuklar
elbiselerini ters giyip her biri
bir köşeye giderek başlarını ^* C .’ ' (se rsâ h ) = İnce ve düz­
elbiselerinin altında gizlerler, gün ibrişim teli.
başını kucağa koyan çocuk
kalkar ve her hangisinin yanı­
na gidip kim olduğunu söyli-
sı ' ( s e r s â d ) = Beş parmak,
ayd ağacı dedikleri nebat (Ar.)
yebilirse onu kendi yerine ya­ çJL»! İ.—İ-J3.
tırır; eğer, kim olduğunu tâyin
edemezse onu omuzuna alıp ®« •
yattığı yere kadar götürür. f -* (sersâm ) = Sersemlik, şaş­
§ Dilenci sopası § Süs için el­ kınlık, delilik § Tıp ıstılahında
bise yenlerine dikilen sırmalı beyin hastalığı.
şerit.
jrl f.\* O’j** !
l/Uaİ
(se rd n şi) = Apolet.
Kocamış tilkiden korkarı kap­
s »
lanın beyni, okun değmesinden
•? -r- (Se rd ih )= Şarap sunan,sâki husule gelen baş hastalığiyle
§ İşret meclisinin reisi. yansın tutuşsun.
(N izam i)
0^ J - M » b jJ ^

i*j*y * " a "


■r " (serseb z) = (&.) İkbal sahibi
Sâki ağır şarabı verince. genç § Taze ve taravetli § Bol
(N i z â r i )
ekinli yer.
§ Şarap kadehi.
0* ^ /-• -,v" ' j - J,
r>. Cr-Jj r }j—
rU ı/lti
jit
Bu yeşil gülistan seninle mes­
Dün konuştuklarının im am ı ut, şehzadelerle gözün aydın
olan zat bugün işret m eclisinin olsun.
reisidir. (N iza m i)
(Kemâl)
i »>
Sj~» i jy y "
j j * oj«-j S
( serideh ) = Turfandadan ıfUii
Ferhengi Ziya
Ev, selvi gölgesinden daha lâ­ reti değildir k i başka tarafa
tif; şarap, sülün kanından da­ gitsin.
ha gül renkli. ( H a fı z )
(N if â m i ) C--V if OiiJ's*;. K'
C *~* »J jl f
(sersebzi) = Devlet ve tfUii
ikbal, dirilik, hayat, taravet,
Bana feleğin sırrını açıklıyacak
ail ju». £.v j bir rehber yoktur; öyle bilirim
U- *,£>;_ J ... (£.}'» £ \j jl 4"

6 U -
k i o y o l ehem m iyetsiz değildir.
(N i z a m i )
K ö tü nefisten, iy ilik ümideder- § Düşüncesiz hareket, mülâha-
sen tıpkı kara kargadan dudu­ zasız söz.
nun taravetini ümideder gibi S j—j ' £'!< $
olursun, 4>'j j'
(Selm ân) ıfUii
0

O m iilâhasız cevabı gönderdi;


*S j~ “ ( s e r s e r i) — (k.) Âdi, soy­
Isken d erin reyinden korkm adı.
suz. (N i f â m i )
&s?s* 'j J tÇt*
ı S ^ i ı£.;'> — J

tij-j-3 <£.jV Ijf ■


'>'
İ*U
Şiirin derecesini âdi görme.
Peygamberlikten sonra m eziyet Reayayı ta ltif ve kom utanlık
şairliğindir. oyuncak ve düşüncesiz hareket
(H a tifi) edilecek bir iş değildir.
(S a‘di)
TS
tfjy- ij’y' Oİİy Û;„J JÇ- Çabuk anlayışlı kimseden, aya­
ıf■>*-<* ğı çabuk attan da kinaye olur.
Gıda gerek hoş gerek aşağı ol­
sun, eline geç geçerse severek (se ri sufre)=(fc.) Makat.
yersin.
(Sadi) •- I ’ '
i X-» J— s e |^m e ^
Bir işi gevşek tııtma ve
den ) = Baş sağlımı dilemek.
ehemmiyet vermeme.
>y - j-\ s-* j ' f -— 1 m û il» • i r *"
i y i jS*i 4 .i— 4İ
j (s e rs îg â r) = Cıgaralık.
JtiU
* t' '
Li
A şk ın , ehem m iyet verilmiyecek ^ -f* (seri sah ) -= Alnın iki ta­
bir şey değildir k i baştan çık­ rafındaki yumruluk ki tolun de­
sın : unutulsun, muhabbetin iğ­ nir: şakağın kulak tozuna doğ­
ru değirmi tarafıdır. (R) sakin sy. Z '1' ıS1 / j1
olursa evin örtüsünün üstüne o - - 'U.
— ji X* Jf-‘.

koydukları uzun direk mânası-


nadır. E y şarap kadehi! Senden cen­
•V; L/ İ jk r'c. net kokusu duyuyorum ; nesara
ç ltj- Ij c— mabedinin p îri galiba seni m ey­
hane toprağından yoğurdu.
( Yeğmâ)
Eğer senin vekarın feleğin ta­
vanına ayağını koyarsa feleğin w— i £ ti 3
tavanı direği kırılır. C~# jj —^ ö'jJ
(Menşârı Şirâzi)
»» • Eğer onun tıynetinde bu huy
^ (se rşâ r) = A ğız ağza dol­ yoksa o mem lekette istirahatin
muş, taşmaya yakın; çok kere kokusu yoktur.
(Sadi)
su ve şarapta kullanılır.
• t -
Serrlz, >_jd lebriz de denir. •A
'—Aa*j~' (se rşe f) *= Hardala ben­
jjj oirî ju t ^ zer bir habbedir. Y a ğ ı çıkarı­
wî^ lırsa da acı olduğundan yalnız
yakm ağa yarar: tazesinin sarı
Yarabbi! Bana irfan ile dolu
ve kırmızı çiçeği olur. Antep
bir kadeh ver. Görücü göz, an-
civarında menenkeş derlermiş.
layıcı ruh , uyanık kalb ihsan
o
et.
(Şaib) cLİ *

(sirişk )* = ^ ijj (ba.) § Mut­
"a • lak damla bilhassa g ö zya şı ve
J*" (serşeb ) = Şahin denilen
yağmur damlası [*].
avcı kuş.
—■O •**.> l.-'-'-ç
*m
ö ' -v*V"
w ***^r î (sirişt) = Yaradılış, tıynet, ı/Uâi
huy. K irpikten o kadar kanlı g ö zy a ­
w-,— .'jŞl J.»'j ı*1 -r:t şı dökti k i yerin vücudu kanla
j. $X* & karıştı.
Ü.U (N izam i)

Ey yaradılışı tem iz sofu! R in t J.İ oO1 & -J - J * ■ fj o'j


leri ayıplama; çünkü başkala­ ı&y *-*—A
J*3J
rının günahını sana yazm ıya-
[*J .a jl eşk ile kafiyelenm esine naza­
caklar.
(Hâfif) ran (r) nin üstün olması, serpençe, serçeşm e
gibi (ser eşk) ten muhaffef olm asına
(sirişten) = Yoğurm ak tan nazaran da (s) ve (r) nin üstün olması ica-
mazi. beder.
O şaraptan k i eğer ondan bir (sirişki âteş) = Ateşe
damla, Nile damlarsa, kokusun damlıyan yaş odun damlaları.
dan timsah yüz yıl sarhoş olur. ceJCii ( sirişk engebin ) =
(R ü d e k i) Bal suyu ile sirkeden mürek­
kep bir hâmızdır. Pekmeze de
jûi* ılLij* J*\ derler (Burhan). Hurma pekme­
zine derler (Nefisi),
Eğer bin sene yağmur damlası­ jij ’.jy—az-jm (sirişk telh, si­
na bedel havadan örs düşse rişk şür) = Keder ve matem
ona zarar vermez. göz yaşı.
(Mahtâri) , jS- (sirişki hende)=G ülm e
§ Ateş kıvılcımı. ağlaması yani sevinç ağlaması
•Zjt* ^ T j ıP-.,- r.' f—f. = sirişki şâdi = eşki şâdi.
j j c^ıî ylf-- 4 '•S'
y ı f f ’ ^--3* j lTJI-
S^-y- •tU’j - j J i s>
Hasma karşı kahrın ateşinden
yarım kıvılcım; şeytanları ateş-
liyen ağar yıldızın yaptığı te­ Onun seyri sevgiliyi tahayyül­
sirin aynım yapar. den daha güzel, onun zevki
CA m i d L ü m eki) sevinç göz yaşından daha hos.
(H â kâ n i)
§ Azât dereht denilen ağaçtır
ki kırmızıya çalar beyaz çiçek­
leri vardır. Yahut o ağacın çi­ •{'' ( s î r i ş k v â n ) = Gelin du-
çeği. v a ğ ı= (sirişkven).

ti'' 3
■S>» k S y ^ j ~ “ ^ s e r ş u m â r i ) = Nufus
sayımı.
Senin sehavetin eğer çimenden
geçse idi sirişkten çiçek yerine
l a l biterdi. (s e r ş ü y ) = Berber.
(Fehrİ)

i J r j
. - a i'U-
_r-“
Oİ/ iSj - j - iJİS,
ıfjit

Yanağı, gözünden taze çiçek Şairlik yere batsın; keşki berber


rengindeki göz yaşı damlasiyle uahut çulha olsaydım.
nakışlanmış. (Fehrİ)
(‘ Unşuri)
§ Evvelce saOun yerine kulla­
Nicmetullah, çeşme suyu mâna­ nılan ve kil denilen yumuşak
sına da yazmıştır. toprak.
,-r - ( s e r ş î r ) = Kaymak § Mus­ (se rğ in )= Z u r n a . Nâyı tür-
luk: şimdi yalnız (şir) deniyor. ki de derler.
(*" tf'1’
f3 ) **!l" jij
(s e r'a ş r) = Kurani kerim­
de on ayette bir konulan işaret,
Zurna ve davul çaldı. K aleden
nakış.
boru sesi yükseldi.
(Firdevsl)

r" ( s e r g ic ) = Ağaçtan yapıl­ — sergine nây.


ma kâse.
1.'— J^ L» (ş e re f) ^ B o ğ a z d a öksürük­
Ç^_r- -Â^* ten hâsıl olan ağrı. (S) ve (r)
nin ötresi ile de doğrudur. (S)
Ey sekâ! Sakinin elinden şa­ nin ötresi ve (r) nin sükûniyle
rap k a d eh i al. A rap gibi ağaç surf ve sürfe, öksürük demektir
çanaktan deve ayranı içme. ki Arapçası (ju-) dir.
(Sekâ)
V» • " -.
(ser gevgâ) = K avga başı,
fitne koparıcı. ^ ş e rifi tile c erb
şu d en ) = Erkekle dişi birleş­
ÖS f* •J-*' Vi «^î i***" mek.
\İ*İy
Hüziin ve kederi gör de kim se­ (su rfıd e n ) = Öksürmek.
ye söiflem e; şen ve şuh güzel­
den fitn e koparanı sorma.
( Mevlânâ) (se rfe râ z ) = Meliki ayların
§ İleri kol. üçüncü günü § Mevkii yüksek,
kibirli kimseden de kinaye olur.
j \. • l _»■ 1j - . — L - j •J

U si j - j . İL. ^: r * - > j'j'j-) ıt'j j y


j'y ıi>— r^V,
cr'ti
Onun kılıcı adalet ve siyaset
yolunu göstermiş; mızrağı fetih Sağlam fik ir li, m alûm atlı mev­
ve nusret askerinin piştarı o l­ ki sahibi-, sıkıntı zam anında
muş. a h aliy i taltif edici.
( Ş ih â b ) (N işâm i)

r'"’ (se rg en e ) = Büyük ve ben­


îr: (se rek ) = Kazvinliler dilin­
zeri olmıyan şey. de oğul manasınadır. Puserek’in
muhaffefi demektir § Ser’inismi gönül kapıcı iken niçin böyle
tasgiri = başçağız. taş uürekli ve serkeşsin.
(Sadî)
ûju^i->(serkeşıden) = İtaatsizlik
i! ' etmek.
(sn rk) = Kızamık.
c*~ir j* û-»—■
>'ı - •*<* (>.'
* ...
t# iti
(sirk) = Kadınların yüze sür­ Bu itaatsizliğin sebebi nedir?
dükleri allık ve aklık. Hava ağlam adıkça gül gülmedi.
t
(N iza m i)
K"'
-'r2 (sirk â ) = Sirke.
‘ f-/W
** (su rg e r) == Papuççu § Bo­
zacı.
I^L. j- j j J " ü —«V
Her kim safravî [*] olursa sir­ lj fU'lj~ f jf .jj -
keye meyleder.
{Mevlânâ) Şarap yoksa kadehi bozadan
0 ^ ^ doldur içelim. Serencamı kim
* S * ( serkeb» s e r ­ bilir?
(Firdevti)
k eş) = Saz çalmakta dengi
olmıyan iki saz ustası.
(“jü J-İİ" j' ('» ı*U
U züm kızm a (şaraba) herkes
ıi>JJ ir âşık olsa da sen olma. A şk-
v O 'j V.-G- jr bazlık yolunda H azreti Ya'kup
gibi ol.
(Selim )
M ecliste kendi hanendelerinden
kendi şairlerinin gazelini iste.
s (se rg ez it)= H ara ç , ciz­
Senin R üdeki ve Ş e h id gibi şa­
ye. Cizye, gezit ten A apçalaş-
irlerin, Serkeb ve Serkeş gibi
tırılmıştır. (D) ile a /g e z îd de
hanendelerin var. derler.
(Ferruhi)

Serkeş, bundan başka itaatsiz


^ (s e rg u z in ) ■= Hükümet
insan ve hayvan; kuvvet ve memurlarının sığır ve koyun
kudret sahibi yahut mağrur sürülerinden intihab ederek al­
kimse mânalannadır. dıkları hayvan.
y Jyf
Cj.fj—
jlüAJlji jl.*.
D üşm anı sürü gibi sürdüğü
Senin bu kadar tabiatın lâ tif ve meydanda, onun kılıcı düşman
[*] Eski hekim likte zayıf, esm er h ır­ sürüsünden en seçkinini ister.
çın olanların y arad ışların a verilen sıfat. ( S e y y i d Z ülfikâ r)
'Jr\ ( serk es) = Güzel sesli
•1*T
w*-‘ j
j\
jl
bir kuş. ■
»** 0-—! t /

(se rg el) = Eski zamanlar­ Bu gece sevgilim in eve gelme­


da çocukların oynadıkları içi sinden m uradım hâsıl oldu.
kırpıntı dolu deri top, A rkasından rakip çok güçlükle
yarı boğazlanm ış kuş gibi y e ­
tişti.
j> j v r - ( s e r gel! e z e d e n ) = (S e i d E şre f)
İki koçun yahut iki öküzün to­ * r *
kuşması. “T. - r ^ ( s i r k e n g e b l n ) = Ekşi
bal şerbeti. Sirke ve engebin
o'ıs) oW*‘v
^ ;> .O' den mürekkeptir. Muarrebi
.ı-j'I dir.

Sevgilinin gözlerine ve o şuh ^■1) il* I J-t >


kaşlarına bak. ik i cenk ahusu ?ıy, ' ' 3
ı-V
birbiriyle tokuşuyorlar gibidir.
( Te'şlr) D ünya ve dinde sen balsın, biz
\ ' sirkeyiz; bu safrayı bastıran
^ -r " (s e rg e lle n ih â d e n ) bal şerbetidir.
(M evlân â)
= Seçmek, intihabetmek.
»V ,<* riı J ~‘ ( s e r k û b ) = M ücazat eden
- V ^ D.->"
kimse. S e r k f l b i = mücazat § K u­
c*'lT j* ^
>V il>' şatılmış kaleyi d ö ğ m ek için k a­
ifj.fV* leye karşı yapılan tab y a, hâkim
nokta.
Ferhat gam çekmekte beni denk,
Mecnun ürkm ekte beni seçkin »•> - 1- V o'j- J'j
.ıÇU
saydı. Senin geysun beni bağla­
m ak için kem ent [*] büktü. S e­
nin kaşın benim gönlüm ü a vla ­ Ne yukardan kaleyi ’ döğmenin
m ak için tuzak kurdu. hiyle ve çaresi var, ne aşağıdan
(Z u h u r i) lağım açmanın.
(E n v e r i )
*.> * ' < \
O 1 S* <y ^ (se rk e n , p e rk e n ) § Başa kakan, serzeniş eden
= Başını, kanadını k o p a rırc a ­ kimse § Zabıta memuru § H er
sına ziyade nıüşkül iş. fende ileri gidip arkadaşlarını
[*] U c u ilm ikli ip. geçen kişi.
şekerin k ıy m eti kalm adığından
s * (se rk ü b e ) = Ağır lopuz. şekerci müteessirdir.
(Zuhâri)

d L 'r * '
, * (serkevçek)-=Soysuz, s * ( s e r k ic e ,
fürumaye, kadr ve kıymeti ol- s e r k lc iş ) = Baş dönmesi =
mıyan kişi. bf j~ sergerdâ.
•'“us? rf
■djj'.s- Cfi <jJ •*'■*/'ı~ J
^ _ -t"* (s e rjjîrl) = lşe başlamak
§ Işığı söndürmek.
Bu tilki, kurt kavgasına ben­
z i yen savaşım ızda sen değersiz,
" O '
ben değerli gelirim . iS ? (s e rk is ) = Sedkis, servis,
( N ifâ m ı)
servise de derler u-yt*]-

(sirk e ) = Sirke. •r * '


s * (s e rg in ) = Gübre. Arap-
•Sı £ j w -» ;1
•/,) '-*=»*» öL>‘ Jv. çalaştırılmışı cpj~ dir.
(sergin gerdan) = Bok­
böceği (Ar.) j~ .
(ba .).
JS.' <r- <^ Li-jı ı ıju> (Sir­
■C-j Crt yt J-lj
ke ebru, sirke pişâni, sirke ce­
j ' CJj'. ^
bin) = (k.) Ekşi suratlı. iiijj' y?, ıs*)*! &
4U.j *<r- (sirke5i dehsâle) = (k .) ı
Eski kin ve düşmanlık.
Onun yıkanm am ış y ü zü toplu
*.-■» >* •* < gübreye, eğri büğrü sakalı güb­
(sirk e fu rü h te n ) = re üstünde biten çimene benzi­
(k.) Yüz ekşitmek. yor. Yüzündeki benler bokböce­
J ’j ’rs'j** '-İ, j f i'- 'c - 13
ği gibidir, çünkü vücudu doğ­
pt?*- ^ j} duğundan beri yıkanm am ıştır.
y îai»- jOV (Ebülm e ânı)
J *•'' cr I- * ii*-V c ' ‘f
i£- üt ıf". j s. o „*
Sana olan sevgimin hararetiyle
kanım kaynam ıştır. Senin du­
*i c*— ıj~\
dağından bahsettiğim için du­ •Î^İT jU C.A'3 £.}\c
dağım ballanm ıştır. Senin tatlı j* w—r>\cov*- jf*
, gülüşünün arzettiği şirin lik **. ıf* j u-i
şeker satanın yü zü n ü ekşitm iş- [*] (Sedkis) ten yahut o, bu dan galat
tir: senin gülüşünün yanında o İmalı.
J** d*î* öl • }
ı5*f;î 'j v ^ -^' f /W (su rm )= K a lın barsağın ağzı.

<t//rr kokusundan bayılan taba­ £ '


-T* (s e r m â ) = Kış mevsijni.
ğı tedaviye gelen iri yarı kar­
■M ut*!* S j* -
deşi» kendi kendine onun bey­ 4$*' A#
ninde ve damarında kat kat
köpek tersi- kokusu vardır ve o
Soğuğun şiddetinden kıvrılan
geceye kadar rızk isteğiyle be­
daim pençesi seherde esen lâtif
line kadar pislik içinde tabak-
rüzgâr sebebiyle yine harekete
lığa gark olmuştur. H azık olan
geldi,
Calinus hastaya âdeti ne ise (Şâh Tâhiri D ekeni)
onu ver demiştir. Mademki
•v. ( sermâ burde,
onun hastalığı âdet etmediği
sermâ zede) = Soğuk vurmuş
şeyden yani ıtır kokusundan
ağaç.
ilerigelmiştir, öyle ise hasta­
lığının ilâcını itiyadettiği şey­ .AAİj
\aj- j i ij" ÜİJ- •
den ara. Pislik çekmeden bok­
böceği gibi olmuştur. Bokböçe-
ğine gül suyundan baygınlık Şarap kadehi sofunun kurulu­
gelir. Pisliğe yaklaşırsa hayat ğuna derman olamaz, soğuk
bulur, dedi [*]. vurmuş ağacı ateşle düzeltmek
(Mevlânâ) mümkün değildir.
( Vehid)
t >• (
^>J}~ Lj.- (sermâ hürden) = So­
(surlâb)=U sturlap(/m iA.) ğuk almak.
(ba.).
jl- ^lî «ijj» V.J-*
ı * #< jij jjJ.»' ıfij/ c~y

^ (serlâd ) = Duvarın üst sıra­
sı. Mutlak duvar mânasına da Soğuk almışım ateş getir, söz
söyletneye kudretim yoktur, ma~
gelir.
zuı tut.
« ı, (Esiri)

(serm ) = Kenger, yaban en­ f ' ' il ’ '


O -t i J ~‘ ( s e r m â r i z e g l) — Tipi:
ginarı, eşek dikeni denilen ne­
ortalığı kapayan pek sık kar
bat § Soğuk <= serd. yağması.
[*J Filhakika tabaklık ip tid ai şekli • t l« ^
le sanatların en alçağıdır. T abak A rapça (s e r n ıâ fiz â y )= M e lik î
(£(»*) dan bozulm adır. Türkçesi sepicidir. ayların dokuzuncusu.
Uj—(sermâyedâr) = Mal ve
(s e rm â m e k ) = Çocukla­ servet sahibi.
rın körebe oyunu.
^4, ’.L*( C-lCfr «iUL^ ( dC *"
(se rm e c, se rm e k )
(>* liVV r*“J »y. f~-j (■
*“ = Kara pazı ve koyun sarma­
j'üU.
şığı denilen nebat (Ar.) j*j~.
Önce çocuk gibi gaflet oyununu
oynadım ; çünkü hem anam • ."
hem babam rakibim idi. (germ iş) = İçi badem ve
(Hâkâni) ceviz içi ile dolu kaysı ve zer­
dali kurusu. Naşiri sirimş şek­
*r "
ö -f" (se rim âh) = Ay başı. linde yazmıştır.
ot jjJ ıij <SÛT • ' •*
•* *
^ JU. ^j> ^1 eU (se rm e şk ) = Güzel yazı
jû\j
yazanın yazdığı satırdır ki öğ-
odasına gelirsin
f i /r g e c e o n u n renici ona bakarak yazar § Baş­
üm idiyle y e n i ay her ay başı kalarının taklidettiği her şey.
evini boşaltır.
(Tesir) m z > • *
( s e r m n te k ) = Kavga,
^ (s e rm â h l) = Aylık. kargaşalık.
>-■—‘ -* j—1 jlj*
• m
C -.“ U İ 1 J U A - . / 'j *
(germ üze) = Çizme üze­
rine giyilen ayakkabı yahut çiz­
Senin sikkeli bin k ırm ızı altın
me (ha.). Muarrebi 3j-j*.
a y lığ ın , 6 / n beyaz güm üş para
ihsanın var. * . >
(Şö'ir) ******* (sa rm e ) = Sürme (A r.) jC.
§ Balık etiyle yaşıyan kimse. Su medân = sürmelik (Ar.)
§ Fars köylerinden sürmesi iyi
bir köy Muarrebi [*]
(se rm â y e ) = Alışveriş için ( sürme çüb ) =* Sürme
kullanılan para yahut mal. mili, sürme çekmeye mahsus
f £_». jt-jU düz hilâl.
c»—
tij 4j_U^ c<-j u; ı'U- *v- (surme’i hâk bin) =
ı/U*i Husrevi Pervîz’e ait bir sürme
Yarım küre şeklindeki fele k imiş ki onu kim gözüne çeker-
kum arhanesi çok sermaı/e ve [*] Isfehân’dn b ir köydür ki sürm e
m aye götürm üştür. m adeni o rad ad ır. M eşhur olan sürm ei sıfe-
(Nizami) hânî o m adendendir (K ulzum ).
se yerin bir arşın derinliğine ya n i Cenabı H akkın ism i celili
kadar içini yüzü gibi görürmüş! vardı.
ivi» (sürme hürden) = Sür­ (N iz a m i)
0♦
me yemek (k .) ses kısılmak.
(surmekeş) = Sürme çe­ t r - ( ş irin e ) = Süiüğen denilen
kici, sürme çekmiş § (k.) Gözü kırmızı boya. (Cihangiri) zil
açan ve göze görme kuvvetini mânasına gelir demişse de (Re­
veren kişi § Karanlık gece, . şidi), zil mânasına gelen şirine
değil sine dir, diyor.
••

J ' j*1 r-1- (s irin d ) ■== Çocukların ipten


Zam an, ansızın gecenin karan­ yaptıkları salıncak *=»,.1.- Sâbüd,
lığından kafilenin gözüne sür­ .#• kâze § Yosun § Sarmaşık
me ya n i zulm et perdesi çekti. § Ucu ilmekli ip tuzak § Bir
(S eltm i Tehrânı) nevi güreş.
(surme’i kiti)— (k.) Ka­
ranlık gece. (seren d ) = Kâbil padişahının
oğlu.
CJ**
*-* ■»V e " *1'' JS. £<■ '■>»■
(su rn â) = Zurna. Nâyi sur= J'V. İ3ix ■
*'. ^r 'r j f
düğün sazı makiûbu olan d tj.-
sürnây (muh.).
Onun Serend nam ında bir oğlu
j&iç liy* £,ni^l 3j*- ljlIc.
vardı k i çeliğe vurduğu darbe
s* J* kumaşa tesir eder gibi idi.
L‘V ( Esedi)
» *
A k lın böyle sevda ile ne işi,
anadan doğma sağırın zurna (serv) = Sonuna bir (y) ge­
ile ne alışverişi var. tirerek servi, biraz daha boza­
(M evlâna) rak selvi dediğimiz ağaç.
f.) » J-li u '
(se rn âm e) = Unvan § Ad­ t») VI
res. Aslı (r) nin esresiyle serini­ ^L-
me = mektubun başı.
Ey selvi! Onun boyunun hâki
İİ jlu» *-*1
rahiyim ya h u t onun yüksek
iJUj j «j, jSj,
yolunun toprağıyım dedin. Biraz
daha alçal; çünkü balâpervaz-
Nam enin başında nebatları top­ lık ettin.
raktan bitiren Pak Cihandar (Yeğmâ)
Selvi üç nevidir : »oîj^ servi Bârbedin lâhinlerinden on bi­
âzâd, servi sehi, rinci lâhin.
servi nâz. »u- ( servi siyâh ) = Küçük
»ijî ir . (servi âzâd)= Dosdoğru çam ağacı.
ve düzgün uzayıp dalları baş­ —*J 15^ ^ ^
ka dallara bitişmiyen sclvi Azâd
ile vasıflândırılmasının sebebi ya İ ;j'
bu şekli itibariyledir yahut mey- Lâle yaprağı değilsin, ama kır­
vasız ağaca Âzâd denildiğin- m ızı lâle rengindesin. S e lv i dalı
dendir. Bir de her ağacın kemal değilsin, halbuki küçük çam
ve zevali vardır ki kâh yapraklı ağacı boyundasın.
kâh yapraksız, kâh yaprağı ta­ (E zrekl)
ze kâh solmuş olur. Selvi ise
daima yeşil ve taze durmakta, $ )j~ (servi nâz) = Yeni yetiş­
hali değişmiyen hür insanlara miş selvi fidanıdır ki dalları
benzediğinden dolayı Âzâd ile her tarafa eğilir (k.) boyu bo­
vasıflandırılmıştır. (ba.). su güzel sevgili. Nâz*=Nevres-
yjfjjl *j te= yeni yetişmiş.
* ' ı ./“**' ü'is- ■
“ *.!*■ı/ t iL'?. X
OK J*'* t f
J.- AA yz jTls
t#Uii
Eğer oenim selvi boylu güzelim
B ü y ü k padişah annesinden alıp bir ayakla salınırsa ayıplama.
kabul etti. Zevcelik tacını başı­ Çimende servinaz da bir ayakla
na koydu. C ım şiri zambağa salınır.
teslim ettiler, servi azadın yeri (Kââni)
çemen oldu. >-
(N i z a m i )
(serü) = Boynuz.
O , , (servbun) = Selvi ağacı­
1 i ' fli ^ İ jL " j j >j
dır.
ıH*”>-i. f"**- ıt f S j- J J JJ*
-41. ı-
ı/Uiı Güneşin parıltısının nurundan
sahra ahusunun boynuzu ateşin
Sen taze selvisin. H asm tn eski bilezik gibi lâ ’l renkli olur.
söğüttür. Söğüt selviye nerede (E z r e k i)
yetişir.
(N iz a m i) § Şarap kadehi § Yalan ve iftira.
(servi sehi) = İki dallı i o -*

ve dalları doğru ol.an selvi § (servâ) = Söz, masal.


üljl • . t -
\)_r. xrjja.‘l y ff 4" J~“ ( s e r u h i ş t ) = Baş ve
ı*>»*
kerpiç demektir: söz ve nasi­
itibarı o kadar yüksektir ki hat dinlemiyen kimseye karşı
benim gibi bir adam ın fik r i söylenen bir söz. Dilimizde ba­
onu ifade edemez. şını taştan taşa vursun denilir.
(Fehri)
“—• *. ; j-* X X
JeİU-
5 ( s e rv â d ) = Manzum söz,
şiir. iddiacı söz anlamazsa söyle
L.* /» başını taşa vursun.
{H afız)
3İj c— /->.£■ ,j c.*j
/•U • >>
(suriîd )= Ir, nağme^hunyâ.
A r tık m edhıyc ve gazel söyle-
miyeceğim; çiinkü şiirin kadr j/ J’y J ı c+--»,
ve kıym eti kalm adı. j J-.f j l ! * * I >)j-
(Şa ir) l#l*İ
§ Boş ve mânâsız söz. Nevruzda oturdu, şaraD içti,
e»ı,j~ (servâde)= Şiirin kafiyesi. nağm eperdazlann nağmesini
9+ ' ° dinledi.
(ıVi zâmi)
j -* (Berv â zed en ) = Uzak­
laşmak. •z-ıjjj s~i- j 1 ti' -■
J *£l ^
(/^ii
u.I _/ ^
Onun şiirinin sesi rüd denilen
r ,L*
sazdan daha hoştur. Onun bü­
S e n in . zincirinden uzaklaşan tün sözü baştan başa nağmedir.
akıllılar kendi devletini tekme - ( Nizami)
liyen gafillerdir.
«S* - t f j L i)j-
(Şaib)

(su rv âle) = Hasır gibi örü­ Bülbüllerin harken nağmesi yer


len b:r cins saz ki kanderi der­ yer yükseldi.
( Yeğmâ)
ler, uçları dikenli olup elbiseye y ,l i (6a.).
takılır ve kolaylıkla ayrılmaz. (sıırüden) = Irlamak, te-
• £ 9* ganni etmek.
(se ru te k ) = Kavga, çığıltı.
= >' (se rv er) = Büyük, ulu, ser­
~r** (seruc) =Kirmanda bir ova. dar.
j-0 ' t?'l’ j- Bazı lügatler hususiyle Hazreti
0- 1 O i *!/
Cibrildir, demişlerse de Şu'ürı
rfUii
merhumun izahına göre istidlâl
H ava ve hevesten y ü z çevir­ ettikleri beyitlerden bu husu­
m ek : büyüklüktür. H ava ve siyet anlaşılamıyor § Her şemsî
hevesi terk etm ek peygambere aym on yedinci günü ve o
m ahsus' kuvvettir. günü idareye memur sayılan
(Niçâmi) melek; eski İran Mecusilerinin
. > v' ) ! ' ’/ • > > > ' itikadınca Cenabı Hak dünya
işlerini idare için 35 melek
halk buyurmuştur. Bunlardan
s e r u rn b e h e ın k e ş id e n , beş tanesi pençe’ i duzdıde’yi
s e r u ru kerden)==Baş ve yü­ idareye memurdur ( ; * )
zünü buruşturmak mânasınadır
(ba.). Geri kalan on ikisinin
ki öfkelenmek, muahaze etmek­
ismi şemsî ayların isimleriy­
ten kinayedir. le o aylar zarfındaki birer gü­
•- nün isimlerine uygundur. Bu­
J (se rv istâ n ) = Selvilik. günlerin şerefine ziyafetler ter-
Şiraz ile Fesa arasında bir köy tibederek gülüp oynarlar. Bu
§ Bârbedin lâhinlerinden onun­ on iki melek adlan kendi ad­
cu lâhin (ba.). larına denk olan ay ve günleri
idareye ınemur olup öteki on
f.)/.'} tf’j 'J. iVj1»'
^ sekiz melek de on iki meleğin
iSjlrîy* idaresi altında kendi isimlerini
(6 a.). taşıyan günlerin işlerini tanzim
Servistâh da derler. ve tedvir ederler fjtf) maddesi­
ne (ba ). Hazreti Cibrile
ı**1-
surüşbud derler. Surüşbud jrj&
**jyjV
akli kül mânasına da gelir §
Nağme ve avaz.
(suruşistân) = Eflâk ve
\ >* gök.
(su rû ş) == Melek = ferişte.
u (surûşi pâye) = Dere­
iftj- <-xİ- ö'j>. cesi melek gibi yüksek olan
ı/j» v'i*--'* *Jİ. ^
kimse. Melek tabiatlı bir kim­
Dûn gece A lla h ın em riyle mü­ seye (suruşi kirdâr) derler.
barek melek bana rüyada gö­
ründü.
( Firdevsi) (se rv e k t) ■= insanda fikir
topluluğu ve mânevi zevkin sağ \£ salim, ve vücutlu mâna-
belirdiği an § Halvethane. sınadır.
i)**. J'*J Öj* \ >-
Jİ» j-ti 3,i- jlj«
(serun ) = Boynuz.
U-İ-- *f"
■/*-
O mezar gibi çukura atını s ü ­ bij- <—£*■ S <jr\ dt'j JJj
rünce pîr kendi mânevi zevkın- Uj . ,
dan ayrılm adı.
( S e y y id H ü seyn i) Esed burcü senden korktuğun­
dan ca m ız kalm ıştır. Senin şid ­
aj j* )j- jT f * /
.fjlT ıj* S* ^ detin ydr a ltındaki öküzün te­
uit pesinden boynuzunu kırm ıştır.
( Vefvâf)
Korkarım o selvi benitn halvet-
haneme bir v a k it gelir k i artık (S) nin ötresiyle oturak yeri,
benim m evcudiyetim den eser uca ■= surln.
kalm az.
( Y eğ m â)
* (*ervî«e) = Kavsikuzah.
Yatacak yer mânasına da gelir.
J j" J -V .V . 0 ^ .^ X

«fj-r-*-
Sâki, onu elinin ucu üstünde
A rkadaşlar eğer K em alin evine tuttuğu zam an evin içi ve dışı
gelirseniz bana halis şeker de­ kavsikuzahla doldu.
ğil şarap getiriniz. (Hutrevl)
(H ucendi) «* ^

e-) .j-. (sere vekt) = iyi vakit. ( s e re ) = Geçer akça, halis


I *■ V T f ’i v ,} * ) * s - l
altın § İyi, doğru, seçkin. Nâ-
tlAç- .-uSCi J/.'J3 sere = kalp akça.
jÛ -
S u yu n hali bu kadar iy i iken ■>/ J..V j.if-
niçin yü zü n ü buruşturup kederli ı/Uii

görünüyor. Ey iy i adam l Sen benim mi-


(S e lm â n )
safirim sin. M isafiri izaz etm ek
lâzım dır.
( s e r u l) = Haset. Türkçesi (Niçâm i)
gönü.
. ' » * ,ji j> a 'a - T Şyj

(tu rn m o r) = Konuşmada ij —
O kadar harb tecrübe etm iş § Muharebe zamanı da yara­
seçkin kimselerden kırk kişi lanmamaları için atların başla­
dereden çıktı. rına geçirdikleri demir başlık.
(H usrev) Saray ve ev (Burhan) § Evli-
§ Başı aşan derin su. yaullahtan bir zat ki Serii se-
s s-s v. J; ka^i denmekle maruftur. Cüney-
di Bağdâdi’nin dayısıdır.

Derin suyun iki tarafında köp­ , , ' r - '( s e r iç e ) ■= Kuyruk salan


rü olur; köprüyü geçince ha kuşu (Ar.) ,y.~.
köprü ha dere.
{Sena i)
(s e rîh e ) = Saka kuşu.
(s e r hâl) = Serâl §; Şaşkın, Laİ) jT '$ ^
hayran.

* ' Senin insafının anıldığı yerde


( s e rh e n g ) = Çeribaşı, saka kuşu toğan avlar, yaban
başbuğ, çavuş, Aslı (seriheng) merkebi aslana galebe eder.
tir, hengf çeri, asker mânasına- CA m i d i L ü m e k i)
dır. Öncü, mukaddimetülceyş. • +

j'-d- s tSj*~ (se rid ) = Serend.


j'jî (•».'' <£>'j j't-. *« * *
J - ^ r " (s e rid e n ) =; Kaymak.
L â tif huylu ve gönül alan çeri­
\
başı, insan inciten fa kih te n
-^-r- (ş e rir) = Kavsikuzah.
daha iyidir.
(S adi) E jderi ta rife dair:
*
j _j ~ ö Ç " o y r t*
( s e r i ) = Ululuk, serdarlık j-J İV 4 —V
ve bir topluluğun başı olmak.
ıSj- ıiA lS>
Kuyruğunu kavsikıızahm yayı
J** *->/“’ İ>İX gibi kıvırdı. D işinin ucu a y n iy ­
le ok temreni gibi idi.
(Ş a ir)
Ey gönül ! Eğer halâskârlarm
başına geçmek istersen niçin Keyhusrev’in kaybolduğu ma­
yoksulluğu ululuk tacının lâli ğaranın bulunduğu memlekettir
yapm azsın. ki ona (şerir efrâz) da derler,
(Sena'i) padişahına şeriri denir (Cihan­
siniş ızoı

giri ve Burhan) Keyhusrev’in


kadehi ve tahtı bulunduğu kale (•irişim ) = Tutkal (Ar.)
(Naşiri). Taht mânasına Arap-
çadır.
a» ( şeriri felek ) = Şimalî J—
kutupta yedi ger denilen yedi
j f y ;.ı — - U - /
yıldız. (A r
<sA?y-'
O vada kar, m utta sıl eriyordu;
cT.-o («iriş) = Çiriş denilen ne­
sanki vereme tutulm uştu. Ça­
battır; pişirip yoğurt ile yerler,
mur onun çorak yerlerinden
kurusunu un haline getirip mü-
balık tutkalları gibi kalkıyordu.
cellitler ve papuççular kullanır­ (Minaçihrİ)
lar (A r.) Arap hekimleri
evveline esre bir hemze getire­ ^•u f tij- (sirişim mâhi)=Bir kı­
rek işrâs derler. sım balıklardan çıkarılan tutkal.

O —
^ --^T ( « iriş e k u n ) = Ek­
mekçi.
Eğer bir sinek çirişe konarsa (sirişe ger) = Ekmek yu-
ayağım fed a etm edikçe başını ğuran (Nefisi).
kurtaram az. «
(Dehlevl)
§ Nâle ve efgan. ( a ir îş îd e n ) = Yuğur-
ı mak =
J—1-' lAt". ]
J':- j *. t
O kunun önünde melek nale ey­ (su rîn ) = Oturak yeri, uca
lemiş. j (Ar.) j~ı.. (S) nin üstünüyle baş
(S e n a i ) J yastığı.
§ Fena,zebun. | ( surin efkenden ) =
I Bağdaş kurmak.
y j\ ^ ^ J j" ^
j*~ *y, »Ai* jtr” *£*? . u ( s u r l n g â h ) = Oturulacak
yer, hususiyle padişahın tahtı.
Senden ihsan istem eyi bana j
melek telkin etti. Eğer melek
c/U«İ
olm asaydı bendenin hali fe n a •
idi. Tace lâ yık olan padişahın tah­
(Sözeni) tı f i l dişi değil , m isk olm alı.
§ Tutkal. ( N if â m i )
Ferhcrtgi Ziya
76
•üT ji îa— tjT
(« e z â)= Lâyık mânasına sezi­ S**
den = lâyık olmaktan sıfatı
müşebbehe § Ceza ve mükâfat. K endilerini alçaklar tahkir ve
(sezâvâr) = Ceza ve mü­ iğ fa l ettirirler, düşm ana karşı
kâfata lâyık. âcizler taham m ül ederler.
(Sadi)
*y. ijS.
j'-l» W>ji- f i - f*^J ^!L **■Jî jJ* o jy*
wfU
L‘V
Herkese lâ y ık olanı ver, uyu­
y a n gözden tatlı u ykuya esir­ O iyi k a lp li kim se surete a l­
geme. dandı da bozuk söze güvenerek
(Şâ'ib) köye gitti.
• > (M evlân â)
m_
(sust) — Gevşek.
(■uğd) =» Semerkand’da meş­
t'VL.\ j > " j f -—• tyij» hur bir vilâyet ki Suğdi Semer-
L*jbJ kant adiyle anılır. Yer yüzün­
İbadethanenin sofisine söyle, de suyu ve havasının letafetiyle
bana tövbe te k lif etmesin; çün­ dünyanın dört cenneti adı ve­
k ü ben haram dan çekinm ekte rilen dört memleketten biriydi
gevşek; tövbe bozm akta çeviğim. ötekiler şunlardır:
( Yeğmâ) •j~*< VJ;1

a— (sust rîş)=(£.) Ahmak, Jfc. Î)Ü*)


bilgisiz. •A*» jl» MU.
jt*. ___ (sust mihâr) = Yuları
gevşek (k.) beyhude söyliyen, Suğd'un söz bilgici ateşe tapan­
beyhude dolaşan. ların başkanm a} toğanın y u v a ­
sından baykuş çıkm az, diye ne
• *
hoş söyledi [*].
C ( • • i ) = Uzunlama yapılmış (Firdfvsi)
bina (A r •) £İ' § Ev örtüsü, ta­
van § öküz boynuzu. § Yağmur suyu damlıyan çu­
kur yer.
*•l \ *
* *** («egâne) =» *1^ (&a.). jiL
J (m eğdu) -= Bumbar dolması.
✓O f
[*] B urada güzel ud y ahut tam b u r
(snğbe) = Aldanmış, hile ve yapıldığından ( ^ a İ - o . / ) , ( j;U. ö ' f ) gibi
iğfale uğramış, hakir. m ejhurdur.
im iş! H iç utanm ıyorsun, de­
(Segdiyâne) = Şarap ka­ mektir.
( Mevlânâ)
dehi. •
•<
(se£ğiz) — İran idaresindeki
(suğer) =* Kirpi. Kürdistan'da bir kasaba.
c~ij •>/' •w-*- «■rJ.*
j-ij jr ( s a ğ u lm e ) = Konuşmada
yumruk.
O i. ( suğulme zeden ) *=
Yaban koyunu gördüm , atılan
Yumruklamak.
çok ok temreninden sırtı hesk >^
gibi olmuş; kurt gördüm, yediği
okun çokluğundan başı kirpiye -**■** (ae& ü) — Tas, leğen, tabak
benzemiş. gibi şeylerin tıngırtısı.
(Fer ruhi) ’ *.*
İ..İ. ( 6 a.). (auğüd) = Bağırtlak kuşu.

• JU-» i sifâle)= Desti


-'*■*" (seğrâk) = Lüleli bardak.
Bu kelime Türkçedir. ve saksı parçalan.
fjfS li- Crftjl »lö
j- '.»* i»; üyr
jı imy i£ı~ <&yj
J*- J'j*- •*-j j»
kV
Ihsan zam anında fev k a lâ d e cö­
A lla h korkusiyle hava ve he­ mertliğinden onun yanında lâl
vesi terkedersen A lla h ın tesni- ve inci ile taş ve saksı parçası
minden sana bardak erişir: m üsavidir.
cennet İrmağından m ü stefit (Fehri)
olursun. § Fıstık, ceviz, badem kabuğu.
(Mevlânâ)
f CJV*» ..»ol'
JU- <_J 3J J
(« e g rîj^ Hayvanın beli ile \ _» A. —

kuyruğu arasındaki dolgunca


Senin ağzın hiç görmeden, f ıs ­
yer. Türkçesi sağrıdır. (Ar.) j*r.
tık kabuğunun şeker kutusun­
Cf. ıOj cf'UJ'i. dan daha hoş olduğunu kim
f »j'* ı >>.' sanır ?
l*V ( S e y y i d H esen'

Bana acaba hangi y ü zle gelir­ (sifâli) = özlü toprakla ya­


sin! Gergedanın böyle sağrısı pışkan çamurdan yapılan çanak
yoktur: yüzünün derisi ne kalın çömlek gibi şeyler.
l
(scf&lıen) = Tarak. - (sift) = Kalın, kunt, muhkem.
/.» j *-/*
(şa ft) = Suften=delmekten
mazi. 15-*
CJ- yjfj* fjj* <Îİ-U Rustem o serferaza, o ku vvetli
• m Ü* ^ ÎJ»
ı/lbi pençeye ve o uzun özengiye
1 baktı.
D elinm em iş bir inci k i inci de­ (,F ird e vti)
liyordu: tem as edilm em iş bir
k ız k i güzel söz söylüyordu; § tnce delik hususiyle iğne de­
hep kendi gibi kullanılm am ış liği.
şiir m eydana getiriyordu.
(Nifâml) (su ftg e r) = İnci ve mer­
§ Omuz. can g-ibi şeyleri delici =
rUj V a*-*» e.*'»-
s c*3 ^ ^
w—ijjlı j <iiı dU* ji (cuften ) = Delmek.
c*â—/
w —Cs^ j» -
^ ö » - ıt'>» l_rJV* +
Senin m edhin ka fta n ı uzun ve t/Uii
tam am ise de boyuna nisbetle
noksan ve kısadır. Her ne kadar Söylenm em iş sözü söylem ek can
feleğ in derecesinden bir ik i ka­ delm ektir: çok güçtür. Herkesin
rış ziyade ise de om uzunun söz söylemeye liy a k a ti yoktur.
(NifBmi'ı
üstüne alınca beline kadar
gelir.
(Şeref) >y I jjf jl« <iU
^Lı
(S) nin esresiyle de doğrudur [*].
ıfVL, aT J-ij»- Ş iir söylem ek inci delm ek ka­
dar güç ise de anlam ak söyle­
mekten daha kıym etlidir.
O toy />os ve om uz taşıyor; (Şair)
ona taaccüp edersen sezadır. § Su sızmak.
(Firdtvai)
§ Küçük delik.
^ ( s u f te ) = Delinmiş § Altın
[*] F ird ev si'(su ft) i (şikift) kelimesiyle
küpe halkası § Hediye.
takfiye etm iştir. Büyük şairler kafiyedeki
hareke ihtilâfım tecviz ederler. Binaenaleyh t f tf lîJ ’ i ^ i* (• * ? * ■
bazı lûgatçilerin her iki harek e ile doğru­ Ci— (S~\
d u r dem eleri doğru değildir. (N ijam ). oır
Onun kalem inin ucundan m ah­ C»—'►
cubum; çünkü deryayı a tıfetin ­ t/lüi
den bana çok delinm em iş inci Ok kuburundan ucu keskin bir
gönderdi yani yeni yen i m az­ ok aradı.
m unlarla beni medhetti. (ı\izâmi ı
(K em â l)
§ Her güzel ve taze şey.
Kinaye tarikiyle erkek görmüş
kadın. j - f c i , (sufte göş) = (k .) Kul,
ci-L- Nasufte = erkekle birleş­ köle.
memi; kız, -
Zahîruddini Serahsi Tâcuddin â'~" ( ş e f te ) -= Poliçe. Muarrebi
Temrân Şâh’dan bir cariye is­ dir § İlk alış veriş.
temiş. e

■ci-l' / OU;. fj'ı


f 1 ***- y £ -■ * * j j X j - ! K-.j
(şifte) «= Kalın, muhkem hu­
susiyle kalın dokunmuş elbise.
Senin lûtfundan delinm em iş bir lifir**' J*J ı>*'j f '
inci isterim; çünkü kim se tara­ JİX J* JT

fın d a n söylenm em iş m azm un­


larla seni çok m edhettim , de­
Kalın demir ve çelikten kale
miş.
(Zahiri S e r e h s i) yapsan felek kinlenince ecel
kapıyı çalar.
Şah da cevap olarak bir dizi (Şâir)
inci ile bir cariye ve düşünme­ * •"* «**•
den söylediği şu iki beyti gön­
•. (se fç , ş e fç e ) = Ham
dermiş:
kavun ve karpuz = jk" <
(•>Ü—J* o l jS
Türkçe kelek derler (c) ile de
ö'i-ir Sj* w juj doğrudur.
r’ks. ti/-* j >>* (*)
•Li Z)\jt .1— 1 ji «/ ^ 1—
OtÂ-
Elm as gibi tabiatınla inci del­
.üılju*
diğin: hakkım da çok değerli
şiirler söylediğin için sana de­ Cömert olm ıyan her elin kep­
linm em iş bir inci gönderdim. çeden, secde etmiyen her başın
A lla h sana kuvvet versin; ben kelekten fa rk ı yoktur.
kuvvetsizlikten şikâyetçiyim . ( Abdullâhi Enşâri'
(T e m râ n Ş âh )
J - j' 'j*— >
§ Ucu törpü ile keskinleştirilen «iv j j ^
ok ve mızrak temreni.
Falan bostandan bir kelek y e ­
m iştir diye adaleti ; zu lm ü mu- - „ (sifîd )* = A k , beyaz = sipid.
ahaze ediyordu. (ba.).
(Fehri)
u r jue- (sifid kâse) = (k.) C ö ­
Maveraünnehirde ham karpuzun mert adam. Karşılığı siyehkâse
içini boşalttıktan sonra kabu* dir.
ğiyle şarap içerlermiş. j,.i, (sifid mühre) = Muhare­
belerde çalınan büyük boru.
(N âşıri)kâğıt mühresi mânasına
B izim m ezem iz üzüm salkım ı, da yazmıştır.
kadehim iz karpuz kabuğudur.
* - r :’
(E bülm esel) (s u k râ t) = Sokrat hakîm.
§ Üçte ikisi gidinciye kadar Sükrât bunun muarrebidir. Y u ­
kaynatılan şarap (A r .) juV. nanca isminin A rapçaya tercü­
mesi ^oi.11) Farsçası (.j, ^
adalete yapışmışdır (Nâ-
(s ife d ) = ^ (ba ). şıri).
e ' » "
- >J *
(se fe rc e l re n g ) = ^ J^T ‘ ( s e k i r l â t ) — Çuha =
(k ) Sarı, OİUU.
ı
cii * ' 'A ' ( s e k s i n ) = Türkistan da
(se fir hu;k)=(& .) F ay­
dasız sefer. bir memlekettir ki en büyük
şehri Haci Terhân’dır.
j--X i'.'Ui,-!»
w J ‘i~‘ (sefrenjj) = Şerh ve tef­ Jk * li* ; 3 j -

sir, hususiyle Kuranikerim tef­ ^Uii


siri.
Onun tarafını güdenler Saksin-
den Sem erkand'a kadar dergâ­
(sifrud) — Bağırtlak kuşu hının nevbet m ahalinde el pen­
isferüd (muh). çe divan dururlar.
\N izâ m i)
*,i
J .
( s ifs â r ) = Simsar, dellâl.
T" “* ( s e k lâ b ) = Türkistan’da
* ’ m’° • bir memleket (Şuüri). Rumda
(sife n d â rm u z )— Şemsi bir vilâyetin adı hâlâ Şeklâb
yılın on birinci ayı = sipendâr- ile meşhurdur (Burhan tercüme­
muz. si).
/•
rjjj c,*/» ,>il»i-«! Fırın­
j- u - dan ekmek, tencereden et çı­
Eğer vatanı İran ise onu San- karılan ucu çengelli demir. Ucu
ân, Seklâb, R um a gönderme. eğri bir demirdir ki onunla fı­
(Sadi) rından kor alınır (Naşiri).
§ Yafes ibni Nuh’un ikinci oğ­
jj\ . t
ludur. On iki evlâdından her
biri bir tarafa giderek kendi (su g â rü , s u g â rv â , su g â lü ,
namlarına birer yer yapmışlar­ su g âly ü ) «= Ateş koru üzerin­
dır. de pişirilen ekmek ve et, kül­
bastı § Çengâlı denilen tatlı.
^L Zukâl maddesinden (z),(s) yeye,
(sik) = Sirke *■= sirkâ.
(r) (l)ye tebdil edilmiştir.
j'J itildi
■r.jf
‘ (su k â se ,
sukâşe, s u k â f te ) = Oklu
Çabuk kaçması için her tarafa kirpi.
ekşi sirke ve keskin ilâç döker­
ler.
(Etedı) (s u k â fre ) = Mızrap, doğ­
rusu şukâfedir (Reşidi).
dL.
(sak) =• Felâket, nekbet.
^ ^ 7 * (sigâl) = (k) (g) ve ile fikir
(su k âçe) = Uykuda ağır ve endişe, soru, söz, sikâlıden
basma, kâbus=behtek § Kav­ den (Emir, ismas, isfa., m uh,
gacı, inat § Oklu kirpi. vas.). Sigâlıden = Fikir ve en­
dişe etmek, sormak, söylemek,
husumet göstermek.
^ ( s e k â d ) = Başın tepesi — FjJai Oİ4* «.b ıfjfj «-l4^ CrJ
ççekâd. t. s j 1 14S*

(suk&r) = Kömür ve kömür Türlü türlü hileler düşünm esi


koru. için ona bu k ırk günlük m üh­
(sukâr) «= İranın bazı vilâ­ leti istekle ver.
(M e v lâ n â )
yetlerinde konuşmada başka
bir deve yavrusunu emziren jiCa.. (bed sigâl)—düşman, fena
deve. düşünceli, fena sözlü.
Bir zencinin çirkinliğine dair:
JlSl .iU' jS-Tjjj j.v’i jtu
t—£• y jl- w-—'j
Bana haset eden, içinden fena­ Au»
lığım ı, dışından iyiliğim i isti- N ikahını kaldırdım da ona
yen kişi ne dedi? baktım ! Tamamen fen a kokulu
(G e z a i r i )
köpek tersine benziyordu.
X > İ J £>• \
(Edibi Şâbir)
*>- \j j .- i jj* .
-v ’ ■ (sikâhen) = Aslı sirke ve
âhendir. Dericilerin demir bo­
Yarasa eğer husum et gösterirse yamak için demir boku ve sir­
güneş müteessir olmaz. Güneşe ke ile yaptıkları kara boyadır;
gölgenin kindar olması ne na­ onunla elbise de boyanır.
kısa verir.
(Mevtana) f jj J * j i U*»L.
_ı--* i-* JiL-t
Çok elbiseleri karaya boyarım.
J '- (N iz a m i)

S e n â 'i’ye hep itap etme, hara­ uC- (sikbâ) «= Sirkeli yemek ki


batilere husumet gösterme. ekşi aş denir.
(Sena i)
ıt i ) ö t j- V . o l 'J J - ’ f

o'sjj» *y, j 1 6 '-»-’ s}/. '/* t J T -İl»j l-^—


j 'j f {)>) £„■** (Î! li'lsli
Eğer çorba için alçakların k a ­
Onun ihsanına karşı benim iki pısına gidersen evvelâ çehrele­
dilim var, biri medih söyleyici rinden sirkeli aş, sonra çorba
öbürü şükredici. verirler ya n i iptida ekşi surat
(Ümidi)
gösterir, sonra çorba verirler.
jjtfZ. (sigâliş) = Sigâliden den (Hakanı]
hasılı mastar jıüL (ba.).
iyi i1? (s e k ic ) = Kuru üzüm.
l.fi* & »•>'->
S^-* i/ ' j j *- J-1-' >’»-*
Asker harbde korkarsa kaçm ak­
tan başka şey düşünmez.
(N i z a m i )
Zam anın çevrinden gençlikte
J.C (ba.). ihtiyarladım ; o üzüm gibi k i
koruk iken üzüm olur.
(Şihâbiiddin)
(s e g â le ) = Köpek tersi. J (ba.).
djf ^r—**• j f j'J-'l i’jl.'
^ (s e k râ b â d ) = Kazvin’le »j-ı/ i;-£* ı»^. t>*
Zerend arasında bir kasaba.
Sekzen n e v in d e n ok atıyorum ,
lâkin hasmı köpek gibi olduğu
- * (su k re , s a k u r re ) =
için ona her ne vurursam der­
Toprak çanak,bardak. (JC ı (ba.)
hal Sekzen oluyor .
d) o -i t S j r ' (Ş ere f)
ii C-*. J-“ i' J-“
Uy Sekzen«=köpek vurucu, köpe­
ğe isabet edici.
Çok büyük ve ulu bir şehir var
dı, fa k a t onun itibarı toprak
çanaktan fa zla değildi. (sugisten)= Kopmak, ko­
(Mevtana) parmak, üzülmek, kırılmak. Gü-
sisten den çevrilmiştir.
■C (seg iz)= (k ) ve (g) ile sakız.
* ** *
(sukauk) = Düzgün yürü­
•C meyen ve yan kalkıyan at, ça­
Sıstan’da yüksek
bir dağ. Rustem burada doğdu­ lık.
ğundan Rustemi sigzî derler. s.j j Jj

o>î <»J> 1
*VAO (ba.).
Ona, ey kükrem iş erkek aslan!
Sikzîlerden bir asker cenge g e l­ ^s e |ıs e |j e j _ Ağlama es­
di; dedi. nasında yahut daha sonraki
( F ir d e v t i)
hıçkırık.
'»'* J*'1 li. S J V* f"'*■
vi, J>‘ «f
o. ' (suksuki) —Yürek çar­
pıntısı.
Cöm ertlikte H âtem i Tâi, harb-
de S ig zli Rüstem sensin.
(R ü d ek l) (snkunc) = Ağız kokusu,
at-*- (ba.). ağzı kokan.

(segzen) = Temreni çok »jjf


keskin v< ince bir ok.
Su su zu n gönlü tatlı suyu iste­ güneş baş aşağı mağrip kuyu­
mez; çünkü bardak ağzı koka­ suna gider.
nın ağzına geçmiş. (A zeri)
(Sa'dl)
§ Çocukların kavak dikilme
* oyunu. Atların yürürken teker­
£ («ekene) = öksürm e se-
lenmesine sikender! ve
kencıden den emir (ba.).
tekerlenup taklalandığı zaman
>j,i tfj.cC. sikender! hürd derler.
^ .. (sekencîden)*=öksür- Ijjc lib * * ı>.J»
mek § yontmak, kazımak §
Isırmak.
Verin bu bitip tükenm iyen ova­
jV> j«ı j -Jij. ır sında D â ra n ın öm rü atı takla
attı.
Zfu feleğin tırnağı senin ya n a ­ (Mehmtd 'A ş ş â r )
ğını tırmalar; ne vakte kadar
güzelin kırm ızı dadağm ı ısıra­ (şikene) ■=» A y demir tâbir
caksın. olunan bir nevi burgu. -uO
(N aşir) (muh.) «S-ı (ba.).
Lil C O JÇ ti—^ ^
/ (stkend) = Cinsî münase­
bet. Jfc-

• 'A k ' Ağacı burgu deldiği gibi h a rf­


J * ( sikender ) = İskender lerim in başını, yü zü n ü boğazın­
(M uh ) İskender (ba.). dan kesersin.
(Senal)

jyi j\ J-*î *• l W < "


^ " (sekene3! kânun) =
(k.) A teş koru, kömür.
Pfr t/eğ/7 sanki nur dolu bir
güneş, uzaktan îskenderin gö­
züne göründü. (siku) = Yaba: harman sa
(S eyyid H ü se yn i) vurdukları beş parmak şeklin­
deki kürek.
Lûg-atçe mânası başı aşağıdır.
ufj5 “-r" >r:r j'
' t-v*'* ^ J-*
jC./Z (sekn, suku) = Sokak
kapısının iki tarafındaki yük­
Onun ik i tarafı kavisli okunun seklik, sed, sek! ve bağ- ara­
yarası korkusundan her gece larında gölgeli büyük ağaçla­
rın diplerinde oturmağa mah­ jV?- .*■
sus yapılan yer. «I öj* ^
ı>V. j
K unduz gibi denize dalsa tilk i
(sukübâ) — Meşhur bir pa-
gibi postunu yüzeceğim.
pas. [P ü r B eh a yi C am i

...C r-Af Fenek = Karsak yani tilki cin­


*2 & ^
sinden Trablus tilkisi denilen
Ne emredersin; yahudinin çev­ hayvan.
rinden Sukûbanın kilisesine ka ­ jŞLıı cf- (segengür) =■ it üzümü
çayım mı? (Ar.)
(H â k â n i ) â y ’M f- fsegi bâzâri) = Sokak
Hazreti Isa'nın semaya urucu köpeği.
bunun kilisesinden imiş. •C\.(L (segbân) = Köpek çobanı,
4 cf- (segi pasühte) *»■Ayağı
; < r yanmış köpek (k.) muztarip.
(«ukure) = Sukre (ba.). c.*,' ^ ^j ö'j j* - j»
*
—*J OKİ^
‘ *d Ş .i;
' ( s ik îz id e n ) = Hayvan
tepmek, çifte atmak, sıçramak. O parlak yüzden bahsedilen
bahçede çimenden lâle m uzta­
/ i .. j-â >/J C--A.
>-#
*J >,^1* rip olarak kaçtı.
T etir\

j ji 1 jl»L>
Harb m eydanında o cesur as­ l
lan yaban merkebi gibi sıçrar,
aslanca harbeder.
(D rkiki) O vanın kum u kızınca, aslan,
ayağı ya n m ış köpek gibi ya n i
tC m uztarip olarak koşar.
" (seg) = Köpek.
( H u ı r e v 'ı

.T-1 -v1 .• »„•' ■


>*. -f-
(&.11 ■». «> i";j C.'
(seg pider seg tü-
rf .U; le) = Köpek oğlu, köpek eniği:
söğmek ve tahkir yerinde kul­
Köpek çok yavrular, aslan az; lanılır.
bunun birinden on, onun ik i­
(seg pistân) = Acem eri­
sinden bir olur.
ği yahut yaban üzümü denilen
D e h le v i)
ve göğüs hastalığını tedavide
^.ıC . (segâbi, seglâbi) = kullanılan bir nevi meyva. Se-
Su köpeği ki kunduzdur. pistan ismiyle meşhurdur.
./ - d i (seg cân, şeg ciğer) ji. tt. (segi sözen hürde)
-=(£.) İt canlı, cefakeş, taham­ = İğne yemiş köpek (k .) muz-
müllü. tarip.
ij ri Jj •/ j ’s - y ıf1
•>/, <-Jt^y‘ jj

•>)y" o iy öy? >}• tSy


Kedere kem ik pifkeş ediyorum;
ti'
çünkü keder it canlının m isa­
fir id ir . Ey hırs hastalığından gönlü
(H âkâni) ölen k işi! Para düşüncesi gö­
j ,JL (seg dil) = (k .) Katı yü­ zünden uykuyu kaçırm ış, senin
rekli, incıdici. nefsin dünya helecaniyle gece
gündüz iğne yem iş köpek gibi
ij.j' (■
<*y- rjj' f
iMıW J^'y* her tarafa koşar.
(Re/l')
Eğer bu katı yüreklilerden şef­ (İğne yutmuş köpek gibi iki ya­
ka t ve m ülâyem et istersem a kıl­ nına salar) Türkçemizde atalar
lılar beni akıllı saym azlar. sözündendir.
(N ifâ m i)
j f J L (seg kuş) = Firenk biberi
i}sw s>. 3y- v*^- X yahut köpek zencefili denilen
i^ y j ij
^lliı nebat.
■tC. (segek) = Köpecik, biçare
Köpek sofu elbisesini giysede köpek § Bel kemeri tokası.
gönül incitm eyi nerede unutur.
(seg guşı kerden)=
{(Nifâmi)
Bir insan yahut bir hayvanı eza
öu» JL (seg dendân) = ö n diş­ ile öldürmek: öldürüleni tahkir
leri büyük ve taşkın kimse. yerinde kullanılır.
Tahkir yerinde kullanılır (Nizâm) y s C , « ı s * . (seg ken, seg ke-
çok defa hayvanlarda kullanı­ nek) = T e d a v id e kullanılan bir
lır (Behâri cAcem). nevi k ö k = ifij;-ı ( ba) bu kökü
ji-g. (segsâr)= K öp ek gibi. Başı koparan ölür itikadiyle bir kö­
köpek, bedeni insana benziyen peğin kuyruğuna bağlıyarak
esatiri bir mahlûk. (N izâ m ). onu öldürmek suretiyle ele geç­
Harîs, tamahkâr, tufeyli, beda­ tiği için seg ken denilmiştir.
vacı, masal kabilinden başları c—aT cC. (segi kist) = Kimin kö­
köpek başına benzer, yüzleri peğidir: kimsenin köpeği olma­
ejderha gibi sarı: saçları keçi ya bile kabiliyeti yoktur demek
saçı, kulakları fil kulağı gibi, olup tahkir yerinde kullanılır.
gözleri gök bir vilâyet halkı ıZ. (seg mâhi) = Köpek ba­
(Nefisi). lığı.
(segengur) = S e g engür
( m uh .) it üzümü ( i 4 / . ) ' v UîjiwW-. (*elâk) = Altın ve gümüş
külçesi = şüşe.
(sel) = Sah

* - r iy ,_i-i* fj, ıfj (selcen) = Edepsizlik etmek,


J- cV-î «W j*. bir kimsenin yüzüne karşı ağır
söz söylemek.

Senin işuişret meclisine zühre


(selcuk) — Selçukî hükü­
ne güzel m utrip, senin m ansı­
metini ilk kuran hükümdar.
bın denizine sema ne güzel
saldır,
(Ş a i r ) ' (sile^çur) = Usta savaşçı
c > mânasına silâhşur (muh.). Şür
(sal) = Bazı baş hastalıklarını özenme mânasına geldiğinden
ve gözden su akmasını gider­ silâh, işine özenici, meşk ve
mek için alınla kulak arasını idman edici yahut silâh karış­
dağlamak. tırıcı demektir.
ıSÎV >jf J- c—> ^
j ’SU. jjj Jv-.jj
E l çabukluğiyle acele dağladı.
(,H â k â n l) O züğürt silâhşur bir arpa ka ­
dar altın yetm iş batman k u v ­
A rapçada (s) nin esresi (1) nin
vetten daha iyidir diye ne hoş
şeddesiyle ak ciğerde hâsıl olan
söyledi.
hastalık. (Ş a ir)

1 âO ö'ji-
j l s * j w»l;
(se â) = Bir sazende ismi. JUL

• > > Şarap getir k i çeng çalan züh-


(sulâb) — Usturlâb (muh.) renin oyunu ve m irrihin silâh-
(ba.). şorluğiyle ( feleğin hilesinden)
emin olm ak m üm kün değildir.
(H a fif)
° ' Nl '
(selâcet) = D ağ tekesi-
nin sidiğinden taşlar üzerinde ^*aL. * ( selis, selisi ) =
tekevvün eden şeydir ki güher- Suya batmaz denilen içerisi
çile gibi kazıyıp ilâç olarak delik delik bir taş ki onunla
kullanılır. ayağı oğup temizlerler.
■>
•ı
savaşında rey ve tedbirinden
(salf) = öksürmek. istifade edilen Sfelmânı Fârsı
J 'j ) j'jf £ j ıi. denilmekle meşhur büyük bir
IUy* sahabenin Arapça adıdır. Fars­
Hastalığın yokken neden öksü­ ça ismi Fîrüz’dur § Hicrî se­
rüyor, sesini ne titretiyorsun. kizinci asırda yaşıyan İran’ın
(Mevtana) en büyük şairlerinden biridir
ki Kum’a bağlı Save kasa ba­
^ («Uf) - Baoanak. sındandır, Seimânı Sâvici den­
mekle maruf olup lakabı Ce-
mâlüddîn’dir.
(selk ) = (S) nin üç hareke­ • l"'
siyle oluk,
(selmek) = Musikide altı
sadadan biridir. Diğerleri, şeh­
j*V* (silm )= Çocukların silyaz tah­ naz § Gerdaniye § Geveşt §
tası (fasdı tahta). (S) nin üstü- mâye § Nevruzdur.
niyie Feridun Şahın büyük oğ­ . >
ludur ki biraderi (tur) ile bil-
ittifak küçük kardeşleri (lrec) i C ' ( siltınc ) = Dudağının biri
öldürmüşler, Minüçihrî de inti­ yarık olan kimse. Luncün Türk-
kam almak için bunları öldür­ çesi dudak olduğundan sanki üç
müştür. Üçünün kabri Sâri şeh­ dudaklı demektir.
rinde Segünbedan adiyle anıl­
maktadır. (sillur) = Yayın balığı.

• i lu
(selm âı) = Azerbaycanda (selle) •= Sepet.
bir şehir. Ö '- : J» s - T. 4 -

jLi.J «İ*— l
r'jfi C.-Î J.*%o'jj

Onların ağaçlıkları içinde baş­


larındaki sele, meyva silkiciden
Ruhum yanında olduğu için
istemeden meyva ile dolardı-
ben Tibriz’de sen Selmas’ia ol­
( MevlSna)
san da uzak değelim. •>
(H idâyet)
C" ( sum ) = At, öküz ve koyun
gibi hayvanların tırnağı.
^ (•e lm â n )= (itJicuın.ö'-i-) ha­ Bir atı vasıfta:
disi şerifi müfadmca peygambe­
rimizin aileleri efradından sayıl­
mak şerefine nail olan ve J ju» S ır
Ey demir tırnaklı altın naili l Deniz rengindeki bu feleğin
Ey hezaren kuyruklu, zambak üzerinde buluttan amber gemi­
kulaklı. ler birleşir, amber gemiler ağır­
(Envtri) laşınca ondan inci dizisi dökü­
§ Ayak § Bodrum §Yer altın­ lür.
(E tr e k i)
da yapılan mandıra. Bu mânaya
göre (sunb) ten çevrilmedir § Şair bulutlan amberden yapıl­
Riyazat sahiplerinin ve yolcula­ mış gemilere benzetmiştir.
rın ikamet ettikleri yer.
jjCu!
i 1**- J 3 -‘•-dı jf. (sam efkenden)
(k.) Topal olmak.
<İS*
*. >*
O zat k i dünyada haytr için d ic -
sayısız tekke, müsafirhane, köp­ (snm âk) = Somak dediğimiz
rü, riyazat hane yaptırdı. ekşi tanedir ki döğüp kebap
(F.hrİ) üstüne ekerler.
i)*1 ött »t
^ •»/" oy*. ir* <
J J ( aemâk&r, ae-
t/Uii
m&kâre) =■ Meyhane hizmet­
N alı çelikten yapılm ış, çabuk çisi, muço ve mutlak hizmetkâr.
yürüyüflü atların tırnağı yahut Muço kelimesi mugbeçe muhar-
ayağı bahadırların kaniyle yeri refi olmalı.
lâl renkli etmiş.
(N işim i) û /V J j >_U»T

c 4*2" i r '. * .
« v (semâçe, n n u |> Zühre ile müşteri memlûkün,
* •) = Kadın göğüslüğü : sa- güneşle ay hizmetkârındır.
mafeçe muhaffefidir. {Siracaddln)

‘iiji'i- (Mmâ. jlfi-


w (sem ân) = Asuman (m u h .)
rujj, nm ârnjı, semftruk) — § Şemsî ayların yirmi yedinci
Mantar=|}ayedis, kûlâhi divan. günü § Bıldırcın.
A*İ JjV ‘■
‘ A*
(su m â rl) = Gemi. ö\r“ j .

p * i* j*T tj». b>*X Cr.1/


jj2* «fV.A-*
Beni Israile gökten selva yağ­
i* / «i.w jjs* tf'nJV* dığı gibi bize şim di buluttan
» jtv yağmur ve kar yağar.
J jİ' (L â m i'i)
(le m â n e ) == Tavan: asımane J ( s e m e r ) = Çulhaların iplik
(muh) § Bıldırcın. üstüne haşıl sürdükleri süpürge
î»t;. »yi C—• İJ*- tarzındaki lif = âbgir § Turan
** jK
ît‘M padişahlarından biri.
L'V
K üçük bıldırcın hakkın şara­ (se m râ d ) «=Vehim ve hayal.
bından mestolu; sa büyük toğan (semrâdi) = Kâinatta mev­
olur.
(Mevlâna) cut eşyanın vehim ve hayalden
• ymPt ibaret olduğuna inanan bir top­
luluk.
(s ü m tirâ ş ) = Nalbantla­
rın hayvan tırnağı kestikleri
ucu eğri alet. Dilimizde son- (se m erh en d ) = Muarrebi
traç denir. olan Semerkant adiyle anılan
. > - > şehir. Kend =» şehir. Sem er=
Turan padişahlarından biridir
» (lu m ç, »um çe)= Bod­
(Semerkend) in aslı jmT (ken­
rum, zindan.
di semer) dir ki o padişahın
tesis ettiği şehir demektir.
<&jj »jU. --*>}

d is -
Birçok çare, say, hile ve hud’a (sem uk) = Ahmaklık, akıl­
ile o zindana sığm azdım . sızlık, hünersizlik.
(M eüd)
p J"j •- ^ ^ j-f' j
2— j 0->.r
J K ( s im k â r ) = Bedehşan’a
bağlı bir nahiye.
Onun fitn e y i yakıp kavuran
û'/ w«-l ^
cihangir kılıcının korkusundan
zulüm ; başını bir zaman z in ­
dan köşesinden dışarıya çıka­ Sim kâ r taraflarında bir kale­
ramaz. nin başı y ıld ıza yaklaşm ış y a ­
(F eh ri) ni yükselm iş diye haber verdi­
iyljf' c ~ i! ^ \f ler.
(M ahtâri)
S «*--■’j. tfV.V
>
K âh zindandan daha karanlık ( se m e n ) = Van gülü, Mısır
yerlerden bir yerde ağlıyarak gülü, peygamber çiçeği denilen
oturm uşum . üç yapraklı gül seberk de der­
ler.
C-- û Jî y jl
^-U—
( s e m e n d ) =* A t kısmında s a ­
rıya mail olan renktir. O renk­
Yarabbi! O y ü z m ü yoksa gül te ata, kula d erler § Temrenli
yaprağı mı ? Yarabbi ! O boy o k.
m u yoksa çimende yetişm iş selvi dlT il
mi ? jJ \Jjjf Al—>T
CS a d i )
§ Y asem in dediğimiz.
Çok çabuk giden kula at koş­
& ( lim n â r ) _
darlarından Numan’ın
Hiyre Hüküm-
B ehram
m aktan âciz oldu. Deveci ev­
velki gibi aheste aheste sürü­
yordu.
G ûr için yaptırdığı köşkün mi­ (Sadi)
marıdır. Köşkün biçiminden
memnun olan N uman, mimara A r a p ç a d a mutlak at mânasına-
umduğundan fazla mükâfat ver* dır.
Oilı
diğinden, mimarın; e ğ e r bu de­
{'I4*. ojjy, C/.jf
r e c e ihsana nail olacağım ı bil­
seydim d ah a s a n a tk â ra n e ya­
pardım demesi üzerine, b aşk a Benim vücudum a büyük bir
bir pad işah a d ah a mükemmelini him m et et k i bu cifeden atım ı
y a p a r korkusiyle mimarı yaptığı dışarıya sıçratayım; halâs olc-
köşkün üst katından a ş a ğ ıy a y ım .
(Dehlevi)
attırm ak suretiyle öldürtmüştür.
A rap lar sinimmar derler. .u„. ( sem en d arslâr ) =
C ezai sinimmar darbım esel ol­ (Masal kabilinde^) Zulkarney-
muştur. .Uİ3jy (ba.). nin oğlu Iskenderus zamanında
tu j rfjj* (•!>" ——• p e y d a olan bir ca n a v a rd ır ki
nazarı zehirli olduğu için kime
ry »jU Sj.J b a k a rs a ölürmüş. A ri s t o ’nun
}\ f\İ3 |«U.
tavsiyesi üzerine karşısına k o ­
jUli
nulan a y n ad a kendini g ö rü r
R um diyarından çevik, hünerli, g ö rm e z ölmüş (-c-ji., c.uu_».).
m uam elesi tatlı, ünlü bir adam
( f j î X S C -H İ \ f y O 'i ç M c
vardır. Bir zeki k i taştan m um
yapar. Sâm neslinden olup adı iLc
Sim nârdır.
( N iş im i) Şom olan şahsının ilâct şahsı­
*\LC"*
1. * ' na şom luk verir, semend arslâr a
J ( s e m n â n ) ■= R e y ile D am ­ sem end arslâr'ın aksi gerektir.
gan arasın d a bir k asa b a. (Ğ 'iyât)
F erh en gi Ziy* 77
Senin lû tfu n suya, kahrın ate­
ja ic " ( j j j ûr* şe erişirse semender; denizde
( semender, »emendel, se- balık; ateşte yer eder.
ÇAndelib)
mendâr, semendal)= Ateşte
yanmıyan yahut ateşte yaşıyan, 'jt (Mıi f
tilkiden küçük (masal kabilin* (•JjTj» Jajl J jy

den) bir hayvandır. Bazılarına


göre fareden büyücek keler şek­ Ördek değilsem niçin göz ya ­
linde kuyruğu uzundur yahut şım ırm ağında yüzüyorum ; se­
Hindistan’da bulunan ve ateşte mender değilsem neden gönlüm
yanmıyan bir kuştur. Ateşten ateş içindedir.
çıktığı sırada tutularak tüyün­ ( Hidâyet)
den yaptıkları sarık ve mendil Jfi> JoJ İÜ Ij-fc
gibi şeylerin ateşte yanmayıp |>» Jk U J lUt *

kirleri temizlenir, bir rivayette


ateşten çıkınca ölür. Ni?âm K a z denizde boğulmaz, semen­
(Elmüncid) den şöyle nakledi­ der uangm azabını ne bilir.
yor: kara ve sı^da yaşıyan ve (S a d î)
bir söylentiye göre ondan ateşi § Semendör, Hindistanda ud
söndürücü bir madde çıktığı
ağacı yetiştiren bir vilâyetin de
için ateşte yanmıyan bir hay­ adıdır.
vandır. Rumcada salamandır
dereler.
JJ'X^ i
**U> &y

Sem ender değilsin, ateş etrafın­ Doğudan gelen rüzgâr ne hoş­


da dolaşma; çünkü evvelâ mert- turf bir gülistandan gelir sa­
lik sonra kavsa gerek. nırsın. perh izd en m isk Sem en *
(Sa di)
dürdan ud, K âfurdan kâ fu r ko­
jk / . y j-jl.
kusu getirir.
(Fahri Gârgânl)
Jir
Eğer tab’ın m fe y z i ateşe eserse ^ (lemengân) = Horasan*
Semender'le n iylüfer bir yerde da bir şehir.
yaşar.
(Kemal) j
(ba.). ■*** (lemenn) = Bir nevi aş.
•&'J > «SU • ' • '*
yu j J-. « Lji j>
(le m n n n )—Semnüni muhib
adiyle anılan riyazat ehli bir O cihangirin adı Sum eyrâ' dır.
derviş. S um eyrâ 'nm mânası M ihîn Bâ-
«
nü demektir.
fN iz a m i)
^ (sem n) = Yaban teresi.
f (se m ire m ) = Sâmibni İre­
— ><w m’in Fars ile Irak arasında
(sem nt) = Tereki: eyer ardın­
yaptırdığı bir nahiye. Çekirge
da heybe ve av bağlanan tasma.
suyunu oradan getirirler. Semı-
i rem, sâmibni İrem muhaffefidir.
J^ (le m â r) = Samur dediğimiz
hayvandır ki kürkü meşhur ve
makbuldür. Semüri siyeh (k .) 4^ (se m ire ) = Hat, çizgi.
gece. • ^

(sem iz) = Dua.


*jj V " J J —
ufUii
A -.c' -
>jj »Vjj (ba.). t (se m in e) = Gayet ince bir
kumaş.
(sem e) = Durgun suların yü­ <*•

zünde peyda olan yeşillik: yo­ ti*" (sen) = Sân muhaffefi, edatı
sun = câmei ğük *= bezeğseme teşbihtir, öu (ba.) § Sarmaşık
(ba.) § Bir karış kadar ucu yas­ § Mızrak mânalarında da görül­
sı bir ağaçtır ki çulhalar onunla müştür. Buğday ve o gibilere
bezi düzeltirler. Çulhaların beze zarar veren yeşil kanadlı bir
cilâ sürdükleri fırça = böcek (Ni?âm, Nefisi).

( s e m ld e n ) = Koklamak, ^ (sen a) = Misvak : diş fırçası


(Ar.) istişmam. yerine kullanılan şey.Arapçada
muhaffefi, sinameki dedi­
(’ rtT' T ğimiz müshil nebat.
^ ( s e m ir â ) = Hacamat boy­
nuzu.
} t $ (s e n â d t senâv)=- Çok,
ı<
I *jr' kalabalık § Eğe ve törpii ağ­
(su m eyrâ) = Ferhâd’ın sev­ zından dökülen allııı, gümüş,
gilisi, Şirin’in halası (Mihin Bâ- pirinç gibi madenlerin kırıntısı:
nü). eğinti. Senâd Arapçada kafiye­
14». $ 3 ^
nin uygunsuz ve kusurlu olma­
[f Uâi sıdır. Reşidi, Naşiri, Nizâm’da
senâv yoktur; çok mânasına geçen Nişabur’lu bir Mecusi
(senâd) m doğrusu da (vesnâd) papazı.
dır.
A*’
( snnbâde ) = Tahta gibi
(senâr) =■= Deniz kenarında
şeylerin yüzünü aşındırıp dü­
gemilerin oturmasından korku­
zelten, bıçak ve kılıcın pasını
lan sığ yer.
giderip cilâ veren zımpara de­
eJ*». J3 »dili \mtf jl diğimiz sert ve kumlu taş ma­
jU-
cT.jJ'o.r- deni. Sun biden den alınmıştır,
Muarrebi .
B u lu t onun eli ve kalem inden
f 't
utanm ış, engin deniz onun gö­
n ü l ve eline nazaran sığ gibi i " (senbâlü) = Bir nevi oynak
görünm üştür. maymun. Türkçesi şadi dir.
(Ş e r e f a d d ı n )
§ Aşık. Ü ju *
( snnbek ) -= Küçük gemi,
yassı yük kayığı. Muarrebi jjj- .
(su n âr) = Bir kimsenin oğlu­
nun haremi, gelini.
‘ iİ - (sunbul) = Sümbül dediği­
miz güzel kokulu çiçek mâna­
T' (sunb) = Tırnak, ayak= sum sına, Arapçadır, buna sumbuli
§ Suften ve sunbiden=delmek rûmî, sumbuli hindî de derler,
ten (emir, ismas. isfa. muh. w-kJıj.T^ (sunbuluttıb) = nergise
vas.). benzer güzel kokulu bir çiçek­
tir, sevgilinin zülfünü buna ben­
j \ j f friy? y çŞ iİymy ( j zetirler.
ırj*
(sunbuli ter)= (it.) Güze­
A z m in mem leket feth ed ici , öf­ lin zülfü.
ken düşm an esir edici , m ızra­ jj (sunbuli zer)= ( k . ) Man­
ğın çelik delici, kılıcın zırhtan gal: ateş konulan zarf.
geçici.
(F err u h i)

- j (■enbnt) = c,u- (ba.).


• (sunbât) *=Olmıyan bir şe­
yi olmuş gibi gösteriş, riya. *** -,7V' (senbase)=Samsa denilen
bir nevi hamur tatlısı (Ar.) vıu
•>U- § Oç köşeli baş örtüsü.
(■enbâd) — Fikir ve hayal,
kuvvei mütefekkire § Ebû müs- »t
limi Mervz! ile maceraları tarihe (sunbe) = Delecek alet, bur-
gu, zımba § Taşçı tarağı § Al­
danmış, iğfal edilmiş. Ç?- (»ine) ■= Def pulu, zil.
tr* JjİJJ*- C**J iil* ^1
JUj } jjıüT
VJÇ r*i yjJ
jî* rJ’s-s U*1- *J-i
Gönülden uyku ve hayal nak­ .djULi.-
şını çıkar; uyku ve hayale dal­
ma; m ülke, m al ve menale a l­ E y fe le k mertebeli, güneş tahtlı
danma. padişah! Senin filin , vur tut
{Zuccâcl) zam anı, davul çalm an yerde,
§ Eşek arısı § Tüfek dipçiği. kulakları ziller, hortum u boru
olarak, başından davul, dişin­
. ' t
den çom ak yaptı.
^ (au n b id en ) =» Delmek (S e y fu lm u lû k )

suften. ' * Ü~
'T<. - (sincâb)=D erisinden kürk
Ojt^ y Vr* &*-*•> Ji ur*~
ti* yapılan bir hayvan ve derisin­
<3JJ* den yapılan kürk.
O şihaba benziyen kalem inle j. *y. .«• S* r*
j' J-J wt%l-
düşm anın yüreğini delersin, o J*V
fe le k gibi kılıcınla askerin ba­
şını yararsın. Tohum arpa olursa arpa m ah­
(Ezreki) sul verir. Sincaptan sincap y a v ­
§ Aldanma. rusu doğar.
(Natır)
o -î *
(se n tn r) —Santur dediğimiz jj —j v^*- «Si öt
çalgı. jy-’ j» ıij&»
jlU*
B iri sincap ve samur fiy m iş ,
^ (sene) — Senclden — tartmak
öbürü çıplak olarak fırında
tan ( emir, ismas. isfa. muh.
yatm ış.
vas.). CAffâr)
c*-'j (AT.) gece.
öl ı ı.j
«/Uii ' t -

Bilhassa bu hâzinenin ya n i söz . (se n câ r) = Musul’un batısın­


hâzinesinin anahtarı edib ve da ve Elcezire’nin kuzeyinde bir
şair olan zatın dilinin altında­
mevkidir ki Sultan Melikşahı
dır. Selçukinin oğlu Sencer orada
(Ntfâml) dünyaya geldiğinden tahfif ile
Senccr denilmiştir, oradaki dağ t ' '

ve kalenin de adıdır. (sen eh ) = Yemek tuzu § Kir


e *
§ İrin.
• - (sin cid) = İğde.Yalnız (Na­ • ••
şiri) de (s) nin ötresiyledir (A r.)
d"f (sen h ec) = Mehrec veznin­
( sincidbö ) = İğde gibi de nefes darlığı.
kokan bir çiçek.
( s in d ) = Hindistanın kuzey
J. (se n ce r) = İran Selçuki hü­ batı cihetinde büyük bir eya­
kümdarlarının altıncısıdır. Edib let ve Hindistanda büyük bir
Şâbir, Reşiduddini Vetvât, cAb- ırmak.
dulvâsi'i Cebeli, Enveri o asır­ J* ■İf-J J. *İM
da yetişmişlerdir § Alıcı bir kuş j r*
Âşı k, ehli dil.
(senceristân) = Tekke, Gerek H ind, gerek Sind, gerek
dergâh. kara, gerek deniz, hepsi köy
mesabesindedir; Ş îraz şehirdir .
(Ş a d İ )
(sen ce) = Çeki taşı, terazi­
§ Piç, haramzade.
nin gözüne, tartılan şeyin mik­
tarını bilmek için konulan ölç­ U-
me aleti. (Ar.) ■
“- trly- s / j * y ıi-*
lfx.1
i'-1* 1- 'j >j-
£ ***!-) •CIjj.'Ij» H in d ve S in d baştan başa hep
tanırlar k i sen ken d i soyunda
haramzadesin.
A k lı ve canı o tartıyor', o f ik ir
(E ted i)
ve ölçüye nasıl sığar.
(Firdevsî) Sindâre, sindere de derler.
8
(se n c ld e n ) = Tartmak. (sindân)=D em ircilerin üze­
w—>U*y jla «ti» ^ rinde demir döğdükleri örs.
jL Jl j\
JUL
0^—
ij** ^
A k ıl her ne kadar kâinatın seç -
k in i ise de kim yakâr olan aş­ Yârin katı yüreğinden şikâyet
k ın yanında ne tartar y a n i edilemez; çünkü şişeyi örse ken­
ne kıym eti var. d im iz vurm uşuz.
y «Jj J »jj Sendbâd'da bu nükte ne güzel
'üS* & f^î »»tr iradedildi: oğul! A ş k , ateş;
L«^
nasihat , rüzgârdır; y a n i nasi­
Örsü m um gibi eriten ahim in hat, aşk ateşini körükler.
harareti senin katı kalbine zer­ CSa'dî)
re kadar tesir etm iyor. » > '
( Yeğma) t/'JJ**"'-" * (Se n d e rü s, ş e n ­
c—»j fjy - J ^ j'j» d e re ) = Bir ağaç pusudur ki
3J* kehlibara benzer ve onun gibi
w>Jaic> sarı renklidir. Yalnız kehlibar,
Feleğin elinden o kadar çok ateşe konunca sakız gibi ko­
cefa çekici yiyorum k i bir k im ­ kar, sendrüs ise fena kokulu­
se beni örsten f a r k edemez. dur. Dilimizde sandolos denir.
(‘A n d e lî b )

§ Kapı halkasının vurulan alt £JJ &■"


kısmı.
j 3y>- jtt *y
<£l>- jljî Eşkbüs, vücudu tirtir titreyioi,
yanağı sararm ış olduğu halde
kem anı kirişe geçirince,
Kendi yâriyle gülüp oynarken (F ird evsı)
kapı çalındı.
(C am i) ufy-i J-b‘l fi.•
bj-ü)* j> u*u (i'j1.1 j>

A la y cı dünyadan em in olma;
Padişaha ait köşkte, felek, dev­ kâh sandolos kâh abanozdur.
leti kapısının halkası; ay, hal­ (Firdevsi)
kanın m ukabil kısm ı mesabe­ sarı renk mânasına da
sindedir. gelir.
(H â kâ n i)
(S) nin esresiyle sokakta
bulunan, babası belirsiz çocuk.
^ ( s e n d b â d ) = Ezreki’nin
s „» ‘ „
öğüte dair yazmış olduğu man­
zum bir kitap § Kuştâsbibni J-U .- ( ^gen(j e j| sen d e le )
Luhrâsb’ın oğlunun adı. Ezreki ■= Hindistanda yetişen beyaz,
bu nasihatleri onun eserinden sarı, kırmızı renklerde bir cins
alarak nazmetmiştir. kokulu ağaçtır = Çendel de
JİliU ji JL>Î yj> derler. Muarrebi J ji- dir, kalbi
A J- y-J l C--iil 4" ferahlandırır, baş ağrısını tes­
kin edermiş.
•^'ı/ £>'i «*5. dan ne soruyorsun Onların
ya k ışıksız ve hünersiz gençleri
arşa erişm iş ahm akları kürsü­
ih tiy a r bîr adam ölümden in­ den geçmiş.
liyor, koca kadın ona sandal ( R e fi'u d d in i Ş ir â zl)

sürüyordu.
(Sa di) ( • e n d e ) = ö rs § insandan
§ Ayakkabı. bir defada çıkan kalın ve katı
J U j ı f -V - j 1A.K pislik.
ifr*' Ûljİ f

ıft c \jj c*'—J JJUTl

Farz edeyim m al ve ikbal cihe­ j'M ' 1 JIT


tiy le sırm alı ayakkabı ve çarık B ozuk dilinden çıkan düğüm lü
giyecek bir hale geldin. sözleri katı pisliklerin kubur­
ÇUıtfari) _
dan geçmesine benzer.
Vaktiyle padişahların ayakka­ (.Kemâli tş feh â n i)
* , * ’ /f ^
bıcısı ayakkaplarını bir iskemle
üzerinde bulundurduğu için o (j— (se n sâ n , setasen)
iskemleye sendelı demişler = Fasih olmıyan söz.
(Nâşırî). * >t '
•V’ ÇjÇ
I j 4IJ^ ^ öj*-
(■en*ur ) *= Hortum.
»fv* 1 - t f

Padişah ayakkabısını ayağından 4’“Av (»un«e)*°Eşek arısı § Kara


çıkarınca fe le k , güneş sandal- üzüm.
uası üstüne kovar.
(Fehrî)
(seng) - Taş.
Jjlu (sendeli) = iskemle (Ar.)
^ / . Sendel (ba.). öj*?y jT
AiiA
’j-u- ( sendelPi râhet ) =
Konuşmada koltuk sandalyası.
§ Sandal dediğimiz binek tek­ Senin o taş gibi olan tüvben
nesi § Ahmak. nasıl oldu da kırıldı dedin. Ne
jl JU
yapayım , şarap kadehi mermeri
kıran şişedir . '
s$**9 «y
y}"jmi CbMİ *JU- J

Ç.—»Jlİj jl*L‘
w*uOJL Altlı
Ş îra z'm ve oradaki m evki sa­ J ^ JîjL’
hiplerinin halini ben v u k u fsu z­
Şişe taşın kucağında sağ ve A y gibi bir güzele kalbim de o
salim kalır diye işitm iştim . Dün kadar sevgi vardır ki, toprağı­
geceye kadar bu söz gönlümde m ın başı üzerindeki her taş
yer etm iyordu. Tövbemi şarap çakm ak taşı olur.
(' Alişhinr.va'i)
şişesine vurdum . Şaşılacak şey!
N azik şişe kırılm adı da tövbem j S jAı? i- (sengi âhen keş) =
kırıldı; bozuldu. Mıknatıstan bozulma mıhladız
(Şeyhurre’is) dediğimiz =
§ Tartı ve ağırlık.
î i&- j' tfUti Jj
pjS* p * ■■■>■j i jljl
fjt •>
l-ly-
Onun düşm anlarının yüreği taş­
Ondan sonra ona dedi k i vücu­
tır; i ' ’<in demir cezbeden taş­
dum da saklı on dirhem ağırlı­
tır. O sebepten temreni düş­
ğında bir tek inci var.
(M evlânâ) manlarının kalbinden başkasını
§ Vekar ve temkin. aramaz.
(Ferruhî)
Jl*» _y s 1 Astlı

j\ ı>>; jr\ iti* (sengi ehmer) = Elmas


ırj nev’inden mercan renginde bir
Ey hava lâ tif tabiatından ör­ taş-(;4r.)
nek alan! Ey yeryüzü değerli jıu-ı ıiL- (sengi ispend)=» Sünger
uysallığından vekar ve tem kin taşı (Ar.) gii-Vıj f .
kesbeden! 1 J L . (sengi iskâf)= Papuç-
çuların bıçak biledikleri kösele
Taşın envai şöylece cem ediliverm iştir:
taşı.
vî dL . (sengi âb) = Sucularda öK. (sengi bergân) = Şişe­
ve camilerde su doldurulan bü­ cilerin şişe temizledikleri çok
yük taş küp. yumuşak bir taş (*].
(sengi âteş) = Çakm ak ' jj* J L . (sen gi billur) = Billûr
taşı. dediğimiz çok parlak ve göz
V*— 3j —*m alan beyaz maden.
j.1 »jjjt jjl» .y"ji ıj
I JL- (sengi pâ) = A y a k temiz­
j 4j
ledikleri taş.
Ç akm ak taşını Tur dağından
düa- (sengi piristü)— Kırlan­
getirmiş olacaklar k i her şule­
gıç taşı. Sanlık taşı da derler,
sinde maşukun cilvesini bulu­
•cjj dZı. (sengi pelite) — Bir
yorum.
(,R e iİ ) taştır ki döğülünce pamuk gibi
yumuşar ve elde fitil yapılarak
j*' ■*-!
j-îîl ıi^i—^ ^ Ux*y. [,] B ergân Ş îra z ’a bağlı Faruk köyün­
d e b ir ta rla .
azıcık yağda iki üç ay kadar iĞ- (sengi hezefl) = Suya
yanar. batmaz denilen sünger gibi bir
yj\j iĞ- ( sengi terâzü ) «= Taş taş.
yahut tunçtan yapılan okka, Jiıijj tSL~ ( sengi rQşnâ3i ) =
kilogram ve eczası. Ruşina taşı, göztaşı (Ar.)
.juii/ İĞ- ( sengi terâşide ) = tSLi- (sengi zehm) = Yara
Dört köşe yontulmuş taş. taşı: fil dişine benzer bir taş ki
iĞ- (sengi cirâhet) = Yu­ yaranın kanını durdurmakta kul-
muşak beyaz bir taştır ki ezip İanılır=i£ı^JsCı (A r.) Euı^*.
mel hem yapılarak yaralan ku­ jtj iĞ- (sengi zör)=idman taşı.
rutmakta kullanılır. jjj X 'j t j f >J.
J*z)j X **X £/* J3J C.— £çĞ- «Ji jt

r\J\ i»U
c , * . ı j )
K ûhi B îsutûn Ferhad'a kuvvet
Jjj deneme taşı olduysa benim id­
man taşım güzellerin taş yüre-
Bana y ü z türlü eza ve cefa et­
ğindendir.
sen şikâyet etmek hâşâ hâtı- (Şaib)
rtm dan bile geçmez , benim ra­
j-İĞ - (sengi sev)■=Sanatkârla­
hatım ı tem in eden senin cefan-
rın aletlerini biledikleri taş.
dır. Senin yağdırdığın taş be­
b_,- İĞ- (sengi sevdâ) •= Sengi
nim yaram ın m elhem idir.
(Ktbâl) pâ.
jji iCu (sengi şir) = Süt taşı:
f a . iĞ - ( sengi cehennem ) =
siyaha çalar, kül renkli bir taş.
CehenneTi taşı: çürük etleri j» İĞ- (sengi fâl) = Fal taşı.
yakmakta kullanılan pek yakıcı ^ iĞ- (sengi kıb^i) = Siyaha
kimyevi bir madde. çalar yeşil renkli, suda çabuk
, ,r iĞ- (sengi çin ) = Taşları erir bir taştır ki çamaşırcılar
istif etmek suretiyle yapılan bezi onunla ağartırlar.
duvar. j iĞi. (sengi kemer) *= Ay kö­
aiit oliî j ûLi/" jJa- püğü denilen taş: ayın parlak­
jaVj iĞ - ij_ j
lığı arttığı gecelerde bulunur­
■h’-}
muş (A t.) _,.£jl jî r.
A ş k zahm etini çekenler belâlar­ ı- r İĞ- ( sengi kecbe ) Haceri
dan em indirler. E y gönül! Bu esved. c- (6a.).
taş duvardan hisar içinde yaşa. ı^UiĞ^ (sengi mâhi) = Balığın
( Vehîd)
başında bulunan beyaz, katı,
ftı- iĞ- (sengi hemmâm) = Ha­ bir nevi taş.
mam kazanında tekevvün eden ^ İĞ- (sengi mermer) = Mer­
taş (Ar.) rü-t_^r. mer taşı.
&İA ±£-~. (sengi meğni) = Sengi ^sCıi (seng işken) = Burçak
bergân. § Asi hurma. Seng işkenek de
^_i J L . ( sengi nesü ) = Sengi derler. Mütercim Âsim £fendi
mermer. Okyanusun (berdi) maddesinde
i£.L (sengi yâsem) ■= Sarıya âlâ hurma mânasınadır. Farsçası
çalar yeşil ve zebercede ben­ (iskenek) tir demiştir.
zer bir taş (Ar.) r. iU-ı J L - (seng endâz)= Düşman­
.j,. J L . (sengi yede) = Sihir ya­ lar kale dibine sokuldukları za­
hut mucize kabilinden yağmur man üzerlerine, burçlardan taş
celbeden bir nevi taş. Yeda atılan delikler § Ramazandan
yeşim taşıdır. Kadîm Türkler evvel tertibedilen işret meclisi.
ondan put yaparlar ve yağmur (seng ber şişe ze-
için üzerine afsun edip suya den )= (k .) Şarap içmekten vaz­
atarlar (Lehçe). Lehçenin Fars geçmek, tövbe etmek,
ve Arabça kısmında da yeda, öo (seng ber kendil
kadîm Türklerin yeşimden itti­ zeden)=(/fc.) Karartmak, bulan­
haz ettikleri yağmur tılsımıdır, dırmak, bir kimsenin zevkim
demiştir. kaçırmak.
r?- A-l c—y
'j jUc'j Jj c—y j* Ji-1-*j, Jj
tijy '
Yetim in beşiğinin boncuğu yede K im senin yanında haysiyetim
taşıdır: yetim teessürden daima yoktur; çünkü zemane beni ka­
yağm ur gibi göz yaşı döker. rabetti.
Dağdâr olan kalbin y a n i sev­ (Envcrı)
giliden ayrı düşm ekte ana ve (seng puşt) = Kaplum-
babadan mahrum çocuğa ben- bağa=c.ijH.-s' =
ziyen âşıktn k â n ağlam aktan
başka değildir.
(Şaib) c.—\ J»)
i IlA
ı/ij. (sengi yerâm i)= Çöm­
lekçi taşı (A r.) f'jjiı^*. A k lı ha fiflerin sözleri gibi ka­
* j\&- (sengâr) = Yoldaş, refik. ba bir topluluk ve yurtları
Çerağı Hidayet müellifi bu ke­ taşlık, yiyin tileri kaplumbağa.
(H atifi)
limenin aslı Hindidir, kadın sü­
sü manasınadır, diyor. (sengçc) = Dolu = tegerg
j-tfL. (sengâş)=Haset. Türkçe- = yehçe.
si gönü.
y y öj*- rijt
a;i&- (sengâne) = Kuyruk salan
öîj cO ^ 'îj* ^
kuşu.
A vam ın gözüne dolu, inci gibi Eğer aşikâre nasihate başlarsa­
görünürse de güneşin aydınlığı nız biz sizi o zam an recmederiz.
bunu ve onu ayırır. (Mevtana)
(H â k i n i )
Sengsâr, resh mânasına da ge­
■gijfL. (sengdâne) = Kuş kursağı, lir. Resh tenasüh ıstılahında bir
taşlık, katı. adamın ruhunun cismi cemadiye
(senghuvâr) = Bağırtlak taallûk etmesinden ibarettir.
kuşu, bir nevi yaban ördeği j)U (ba.).
(A r.) su.; senghuvârek, seng (sengrize) = T a ş kırıntısı
hur, seng hurek de denir. Kum § Bir nevi tatlı.
yediğinden bu ad verilmiştir, (iyjtA (sengi şeceri) = Mer­
iatsı (seng der müze can.
uftâden) — (k.) Istırap ve ka­ oıfi- (sengek) <= Küçük taş §
rarsızlık, hareketten kalıAa § Fırında çakıl taşlan üzerinde
Seferden vazgeçip yerleşme. pişirilen pide § Dolu § Burçak
§ Torumtay denilen karagöz
(tur' cinsinden avcı kuş.
\SJS* çvZ l. (senglâh) ■=*= Taşlık. Lâh
çokluğu gösteren edatı mekân­
Felek onun şerefine karşı m u z­ dır.
tarip olur ya h u t hareketten k a ­ ûVt. <*■ »/. -Li
lır. Dağ onun şiddetine karşı jJı»I ıkâ^il
yerinde duram az tezelzüle uğrar. IV
(E nveri) Ona geniş sahra dar oldu; ken­
(sengdil) = Taş yürekli dini taşlığa attı.
(k.) merhametsiz. (M evlâna)
•jfja Jlf* /» (sengusebü) = Abgine
l y j> AiCj /e seng gibi muhatara mevki­
inde kullanılır.
S a cd i 'nin ahi dağa tesir eder fJuiüj Jie C.İ3Î
desen taş yürekliye etm ez. îj-*} Ji
(S a d i)

(sengdule)= Kasırga (Ar.) A k ıl sahibi güzellerin gamzesi­


ne gönül verme , m uhataralıdır
i (sengrîz, sengsâr) diye çok söyledi de dinlem edim .
= Bir suçluyu taşa tutmak su­ (Sadi)
retiyle icra edilen idam (Ar.) t ,

r^J- *** (se n g e r)= Büyük oklu kir­


jtCi-T L- f
pi § Askerin düşmana karşı
sığmağı, tabya, istihkâm.
iCC. ( sengurek ) — Dolu § i] ' C l
(sengnk) — Ağırşak.
------ (s
Ağırşak.
'i t '
* .- 2Cr ** (sengal) = Suyun soğut­
(* e n g z e d e n ) = Bir ması, ateşin yakması gibi vu-
kimse bir kimseye yahut bir cudu zaruri olan şeyler.
şeye taş atmak, muharrem ayın­
da matem tutanların mersiye
(sengvîz) «— Zencefil.
okuyanlara uygun olarak iki taş
yahut iki kısa, kalın ağacı bir­
birine vurmaları. . (se n g în )= T a ştan yapılan
. her şey § Ağır, pahalı, kıymetli
J /-
(sengzen) = Vezni nok­ § Az işiten § Yavaş.
san terazi. *r .
^ (sengln sâr) ■= Ala
" ' * C '
* _ (sengisbüye) = Ayd sığırcık: arkası beyaz noktalı
ağacı. Muarrebi ■
H-Jt—*■ dir.
siyah bir kuş.
o*
*/î • ' .1 • >
J \ >^ ( , en2| (senleh) = Eteği ve yeni
kes râ ber sine zeden) = kısa bir nevi elbise, mintan.
Bir kimseyi teselli etmek. İtiraz
ve muaheze etmek yerinde de 'ir**
J ' (sinmâr) = ji^- (ba.).
kullanılır.

(sini) — Sînı {muh.) sini de­


( sengem, sen-
diğimiz. ^ (ba).
gember) = Yoldaş § İki kişinin,
t t
iki şeyin birbiriyle imtizacı.
^fZı, (sengum) = Uçması çabuk Jl'~ ‘ (snniz) — (ba.).
bir kuş. Hamam böceği, ocak >
çekirgesi,Tanrı deveciği mâna­
larına ihtilaflıdır. -*"** (sn) — Yan, canip, taraf.
jlji-l y. J» S jl J*.
(sengvân) — (ba.).

İ k i cihetten kalb m uhkem olun­


(sengur)«=Şerbetçi sepe­ ca her ik i askerden süvari dı­
ti § Ağırşak § (muh.) şarı çıktı.
(ba). (Nifâmt)
y S \J
jVil» >j««l j '
ıi 'j4* f}-
(su v âr) = Atlı.
Çom aktan yapm a ata binen ço­
j 'j-»
cuklar gibi gem i ile her tarafa .1*-.
koşuyordum .
( S e l im i Tehrâni) Boynuna aşk çemberi geçen
Güneşin ziyası. azadeler; atlının kemendine dü­
şen piyadenin hemen aynıdır.
> i)> X j .
(S a d î)
r ıf'jJ
Galip mânasına mecazdır.
Dönen feleğin üzerinde ay ve -X-*j ^İÂil 6 >LÎ
güneş, senin parlak fik rin d e n Lr-İJ*’ ı-1*^ j* u* CJ*J- Krly f**.
wlU
ziya alır.
(Fehri) K ubâd kim oluyorm uş k i sırtı
Şuie ve ziya mânasına şimdi yere gelm esin! Ben kendi ta­
de kullanılmaktadır. ham m ülüm sayesinde hasma
.>jU- ~ ^ ,>.• derler ki bu ışığın galebe çalm ışım .
(Ş â 'ib )
ziyası yoktur demektir (Naşiri)
§ sân gibi teşbih ifade eder. vî öijij- (suvârâni â b )= Su yü­
zünde peyda olan kabarcıklar
«3 '*-* c—j*. yr" = âb suvârân (Ar.) r u .
•ki *+— s—T C»— ^
Lji^- (suvâr pâ) = Ayağa bin­
ı>.' <0 :^. Jj* miş (ki) süratli giden piyade=
L’V pâsuvâr.
cJjj j\y. (suvâri devlet) = Devlet
E lim de testi, meâni ırmağına
ve şeref sahibi.
koştum . Su testiye dolunca testi
eridi; elim de su m uallâkta k a l­ ^ ^ J-'J r^Jj*
dı. Miitehassirane bu ne şe­ **■Mİij> lîy? 1‘ f)}» j'
jûtl
k il ve nasıl oldu diye hayrete
daldım . K endi viranemde oturdukça şe­
( Mevlârtâ) refim arttı, y ü zü k kaşı gibi
9 ,
kendi evim de oldukça devlet
. " (sevâb)=^Suyun bir şeyden sahibiyim .
süzülüp sızması. (T e sir)

j'.~ (suvâri sistân) = (k.)


Rusttm. ,j\}- suvâre *= suvâr.
'J. 5 s e v â d b e r g lrif-
te n - (&.) Okumak mütalâa
etmek. (su v ârn im )= G em i direği.
*1 '
-*"* («nvâk)==Ekinlere ârız olan f ■*** [su tâ m ) = A z.
ve onları bozan sarılık hastalığı.
J**-' ur*!. «H* J-r**"
• 9 fl>V' *j>. ■
>' tr* iU»-
( s n b d î ) = Sığırcık kuşu
(A r .) jj ) M ülk bahşeden Ebü fs h â k k i
cihan onun yanında az bir
şeydir.
( l ö b e ı î ) = Tarat taraf, (Fehrl)
her tarafta, her yana.
J-** JiM **** '/ *>T S
0\ C^U'I \ğ f~,v JV*Ü»
^»1 O iT w — ^
IV
.Sen o aysın k i fa ziletin e dair
O zam an o sırları açtklıyan her ne söylesem tamamen gev­
şah nerede diye her tarafa ba­ şek ve a z bir söz olur.
kıyordu. (Ferrahl)
(M evlânâ)
* >
•l * (s ö te k ) — Düdük.
-*'.-*** (s ü b e h â r ) = Gazne civa­
• * • >
rında bir puthane.
(sü c , sn c iş) = Y a ­
J^L
j 1» -. o « - « • 't S i
nan, yanış = t j J}*.
t t
Sübehâr denilen puthaneye gel­ (*“ fc) = Soğan.
di. Bahar gibi hoş bir ev gör­ *•: t >
dü.
(Eeedl) (Sn h te n ) = Yanm ak, yak­
• > mak.
* 7 ^ (*®p) *= Harzemliler dilinde i »ıry*
C w l* »T j £
su. Ekm eğe pekend derler.
r.r
M um ların hepsi yanm aktan k ı­
f 'j j y
ıtjy 1 salır; başını arşe eriştiren m um
bizim ahım ızdır.
J.&Z (ba.). (Kelim)
• t
(su t) = Hayvan sahipleriyle cîjç-j—* *jU y *u f
süvarilerin hayvanları su içer­
ken rahat içmeleri için çaldık­ Ey fe tta n ! N ikahını aç diye
tan ısljk. kim söyledi; zira senin aya
benziyen yü zü n bizi keten gibi diyarı Rumda talibi ilme denir
y a k tı [*]. (Cihangiri, Letâ’ifüllûga).
(Sadî)
> . >
^ (sn d) = Fayda, menfaat.
(s a h te ) = Yanmış, yakmış.
Ehli zevk ıstılahında aşk ve ih- İ.İ —»I 0.;^
tirak sahibine derler. ı>.j f j . < " 'y î »j— ^ ö»jjf «t*-

jiyj jt-î» jL lj 4*^ Talihi dönen kim senin tecrübesi


faydasızdır; eyeri dönen kim se -
Ey seher kuşu : bülbül l A şkı nin hücum unda ne fayda var.
pervaneden öğren; çünkü o yan- (S a d î )
m ş ın canı g itti de sesi çıkm adı.
(Sa'di) i ym 3 j\ jS

tf-U -
Ja J» ö'j3 (“' *t"
Ja f jts -C.*U
A lla h bir kuldan razı olmazsa
j jj-
bütün peygamberlerin şefaati
O l a l renkli yanaklara gönül fa y d a vermez.
bağladığımdan beri yüreğim (Sa'dî)
daim a lâle gibi yanıktır. § Süden den mazi ve mastarı
(Snzeni) muhaffef.
§ K av (Ar.) J ty .
>f j t£* r V —* ' <k^L*
uiiî
>y~ y i** <
6 )J j* t£-A*U
jliit j x 5 ?*^

Güzel yüzden güzelliği gider­


K avda ateşi gizlem ek m üm kün mek m üm kün olmadığı gibi .
değildir; biz hiç söylem em işken Süsleyicinin say ile çirkini ıs­
hâdise yayıldı. lah etm ek m üm kün değildir.
(Sa'dî)
(Sa'dî)
§ Hüsrevi Perviz’in sekiz t u r ­ § Düğün = j j —•
nesinden beşinci hazine. >ı-*
Ö tekiler sıra ile şanlardır: genci J•**.>’ _r-Xt
carüs § Genci bâdâver § Genci jtâ/, l wfl^
dibe § Genci Efrâsyâb § Genci c-»t ’*A-’ <-"Upl
cAc_ j 1,*
hezrâ § Genci şâd âverd § Gen­
ci bâr § Tartılmış, veznedilmiş Felekten bir şikâyetim vardı ,
«=suht, o i - (ba.). Burhan, üzüm söyledim. Tamamen dinledi de
cibresi mânasına da yazmıştır, bana iyi bir nasihat verdi. Ne
[*1 Ay ı$ı£ının keten bezine tesirine dedi? dedi ki: feleğe muhabbet­
d air açıklam a i i i j y ) m addesindedir (ba.). ten vazgeç; çünkü feleğin çivit
renkli atlası düğün ve meserret y b>y, —
elbisesi değildir. s* *) iS-^i j f
(Ib ni Yemin)

fsty * « (südâger, südâver) Yükseklik cihetiyle arşa baş


= Alış verişçi, tacir. değirmekten senin yolunda al­
çalmak daha hoştur.
ı£JJ w tjj <ÛÎ *y--* (C am i)
J* 1 a*» Jıj—j JCiI
wtU >ı j»
ıfj1/*- «-1-
Kuz suyu dökmeye karşı para J u»;
veren tacirdir. O kimse himmet
Ben de aşkın taşiyle ezildim,
sahibidir ki istemeden verir.
(Ş â 'ib )
âşık olup hakareti öğrendim.
(Nizami)
^T»,- = fayda getirici, — >
faydalı. ^ * (sür) = Düğün, toy.
e' ' u 'f * j s * J İ -
(seved) = Sepet. fj- j. jJ*
ı/Uil
T ’ Padişahın düğününde şafak kır­
*1 ( s ü d â b e ) = Keyanîlerden
Keykâvus’un dilberlikle meşhur mızı gül olmuş, güneşle ay ta­
zevcesi; (v) ile südâve de derler. baklarını şekerle doldurmuş.
(N izam i)
Naşiri, Araplar buna şicrâi ye
mâni derler, diyorsa da başka § Kırmızı renk: guli suri = kır-
lügatlerde ve Kamusta böyle mızı çiçek. Meyi süri = kırmızı
bir kayda tesadüf edilemedi. şarap.
*• > î lS)s. IS i ) ' y}f !> l<

jL._ J.A $
(süden) = Sürmek, değmek,

i»1.}1 oH J l-J I ı > * * ' 1
değirmek, ezmek, ezilmek, sı­ *- İS*J »'t
vamak § El ile yoklamak §
Aşınmak, bozulmak.
Ey yüzü kırmızı güle benziyen!
Kırmızı şarabı elde tut: servi
•-t*î jl" jyj .evanın üzerindeki kıımızı çi-
çeği getir yani kendin gel , mec­
Ey makamı, Zahalin köşkü, ey, lisin ortasında salın; sâkılik
ay başını ayağına süren zat ! vazifesini gör. Çünkii giil ya­
parlak gün senin reyine nispet­ naklı güzelin elinden kırmız ,
le karanlık gece gibidir. şarap tatlı olur.
(Kââni) (S ü z e n i )
F erheogi Ziya 78
surâh

■‘V A r. Jf.i yo ktu r ve ik i yüzlüdürler. H i-


Jw j’ ı/j^- *_■
>. £Ji lekâr tilk i gibi biri şehvet biri
>U
hırs cihetine iki delikleri var­
Gelin süsleyiciye söyle, onu dır , ya n i boğaz ve şehvetleriyle
süslem esin. K ırm ızı güle benzi- uğraşırlar.
yen gelin, çeyizden varestedir. (NifâmI)
('Imad) V *
§ Perçeminden kuyruğuna ka­ ' D y * (aurân) ■= Sığırcık kuşu=
dar siyaha çalar kül renginde sâr.
çizgi çekilmiş at ve eşek ki • , t
böyle olan atı uğursuz sayar­ ( sü re ç ) — Deniz köpüğü
lar. Bunun için «,,> -os';,ı = nev’indendir. Sahillerde tekev­
sür renkli at sürüden İrak ol­ vün eder. Rengi tuzdan beyaz
sun, derler. ve lâtif, tadı tuz gibidir [*].
(sürân) = SOr. Yalnız sün­
net düğününde kullanılır (Ni- ’ t
?âm). ( s ü r m ln ) = Gürcistanda
■Jstjy ( sflr çerân ) = Düğüne bir kasaba.
bedava yemek yemeye giden. » î >
Sür! de denir.
( s ö rn â y ) — Zurna, Aslı
o»i j y ( sür zeden) = Düğüne
nâyi sür — Düğün düdüğüdür.
bedava yemek yemeye gitmek.
Şehnây da derler.
V ’ * .* >
£ (su râh ) = Delik;
^ (sn rin c â n )—Çiğdem de­
Crt—f j ı>J nilen çiçeği sarı bir nebat (Ar.)
çbi—) j’

t
Z â h itl Sen ne belâsın k i bu
tespihin ipliği senin elinden (sûr!) = Düğüne mensup.
delikten deliğe kaçar. Kırmızı renk mânasına, sür
(Şair) maddesinde geçmiştir § Ok
ıifj A i* temrenine benzer kırmızı renkli
ıtjt J İ / l f i J jj J* bir çiçek § Ok temreni § Hint
öjr JJ padişahlarından biri.
•>T ıfj- i i Ojyî lf>-
j/Uii
(*] D eniz köpüğü iki nevidir: b iri Eski
B u yabancı y ü z lü aşinalardan je h ir m adeni, diğ eri lisan ü lb ah r böceğinin
ik i yüzlülüğe bak, bir d illilik k abuğundan yapılan lüle tagı (A r.) j » J U J
arama; y a n i sözlerinde ittihat (Lehçe).
W- ’
^ (snz) = Sühten, yanmak, yak­ ( s u z â k ) = Belsoğukluğu
mak mastarından emir, (ism a s. hastalığı (Ar.) j^Jı *»>.
isfa. m uh. vas.). “î >
oV »j» jy" (süzen) = İğne.
J L j l

»*■ — -ju j." v j v X " !>i


C— J?3 »jo jjj- »
Gel k i sana gizli derdim in ha­
raretini arzedeyim; çünkü has­
talar hekim den hastalığı gizle­ Eğer kadın mert ve mert ted­
birli ise iğnesi ile iği m ızrak
mezler.
(Hucendl) ve ok yerine geçer.
(Niziimi)
1 "■- ıjlc İT
jl\e jt i ) - J~ +
Uiı 4>i>—! £
Uıfr
Pençeleştik: iddia ettik, bakalım
galip k im , mağlûp kim dir. Onun B iz iğneye bir tel geçirmeden
âlem i yakan güzelliği m i? Y ok­ o, binlerce bahtiyarlık elbisesi
sa bizim dünyayı dolduran aş­ d ikti.
Edibuıtelftne ÇAfâ)
k ım ız m ı ? *. ,0 •
( Yeğmâ)
(suzn&k) — Yakıcı, mües­
jt», jy-0 i/W
sir, hüzünlü, hüzün verici §
'/w ft' J~* li'-ulT
Ult Musikide bir makam.
S â k if O aklı ya kıcı şaraptan \ ,fî *
bir kadeh getir, ta k i ah t ve ^ « a ^ e n d â n ) = İğnelik,
p aktım ı peym anenin sevgisine iğne konan kab.
fe d a edeyim. "İ* »
( Yeğmâ)
\jy . (sözâ) == Yakıcı. (sg zen<j e ) _ Yakıcı, yakan.

>>\»J3 ÛA* ,>rl 0&ÎÎ 4 a,'U -j:


IjJ iX~* J3 S ' .i-lm.lt ÜJ/. -*JwT /

Eğer ya kıcı ateşten su çıktığını


içim d eki aşk ateşine hiçbir ateş
görmedinse onun; şarabın şule­
benzemez; öyle ya kıcı ki, der­
sinden terlemiş yanağına bak.
yaları içsem sönmez.
(Sâml)
(E bnlm e'â ni) t
j-jy. ( süziş ) = Yanış, yakış, (g azen î) _ Sık oyulgama
teessür, tesir. dikişli bir nevi kaftan.
vr-3^3*** (su zu g u d â z ) =
J Yanıp
§ Maldan mecaz olarak da fay­
da, kazanç mânasına kullanılır.
erime: yanıp yakılma dediğimiz. — )' C—! o* 'j j'
«a-IT*" öuj ^ *^5“
iSj'Jyi) Jr* j ı f *>' d)
ıij|jj y ' ı>* o*r *' >İj
ıS-O» ' j i l O-.l ü-./ j«i.
jlSU.
/lı/sjn, fa k a t benim gibi gece H â kâ n i söz söylem eyip sükût
dolaşıcı ve kararsız değilsin. ettiyse haklıdır. Ne vakte k a ­
Şem 'astn, fa k a t benim kadar dar dilinden m enfaat görmeyip
yanıp yakılm an yoktur. zarar çekecek. Her ne kadar di­
(Feyii'i Hindi)
î >
lin kazancı iy i ve kötü olabi­
lirse de bu kazancın aldatıcı
(sü ze ) = Esvap tirizi. yazısını çizip iptal eder.
Oj-û (H â k â n i )

§ Gizli söz, kalbde saklanan


sır, mafizzamir .
Senin kr.dr ve itibarının y a ­
if)J !> -M-Vs it j J> p
nında gökyüzü yorganını göm ­ ö!;j “ < > . fj* JüV
leğinin değersiz t;n z i farzet.
(‘Amidi Lümeki)
Kalem ik i dilli, kâğıt iki y ü z ­
''t ’ • ’ lüdür , bu sırra mahrem olma­
(s ö * iy â n ) = ii!jj,J_= Fayda sınlar.
ve zarar muhaffefıdir. Fakat bu (Kemâl)
mânada kullanılmayıp mecazen § Fısıltı § Şefkatli, gam çekici
mal ve sermaye yerinde kulla­ § Hediye.
nılır.
o >
ı*-1 ■* J ’İ )*> ıf- JJ
(süs)=>=-Keler: süsmâr (muh ).
O' — o ,•> V
j* <- r j W ■O»'O*; »>Jİ7Wu".*—
\/\ij w—*
_,.L» S*SJ
Onun otuz iki incisini özliyerek Şarapta eritilm iş beşli keler
inci saçan iki gözüm ü her gece kadınlar için m u v a fık bir ilâç-
deniz ederim: çok ağlarım S a d ­ tır.
( Rud e k i )
razamın iki eli kendi m al ve
serm ayesini esirgemediği gibi Keleri kadınlar semirmek için
benim iki gözüm kim seden inci yerler (Naşiri). (Nefisi) keierin
esirgemez. yağını bedenlerine sürerler, di­
(Edib Şâbir) yor. Güve; buğday biti ve
mayan ağacı mânalarına Arap- j 'j ı t J|( jlwl" ÛÎ
j\c*ym y f f SAT. **
çadır. O ağacın köküne Arap­
VVj-
ça aslussus, Farsça şirin beyân
derler. P arlaklıkta aya benziyen o y a ­
nak; ih tiyarlıkta keler sırtı gibi
>■ 4>* jl fc(}^ oldu.
jü t (MevlBni)
Güvenin kaba yün dokumaya •* f
kini yoktur,- onun kini şuşter (süsen ) = Susam dediği­
kumaşınadır: onu yer. miz çiçek.
ii-iUJV Crt f
süspend ) = Sütleğen crJ- “J-' Ûyt ■A.V **• j '
(^jLe-e
denilen nebat.
* y « Eğer çim en , benim onun y ü z ü
(süsek)^Ç iL kuşu; (s) nin renginde lâlem var derse d ilin i
susam çiçeği gibi ensesinden
tutariyle hamam böceği.
çıkarm alıdır.
(>') (S a d i)
o ty j VI
Beyaz renkli ve on yapraklı
fi/r ham am böceği duvara çı­ olana süseni âzâd, mavi renk^
kıyordu , anası gördü de billur tekine süseni ezrek, sarısına sü­
gibi el ve ayağına kurban ola- seni hetâ’i, sarı, beyaz, maviden
uım , dedi. mürekkep nev'ine süseni âsmân
(Şa ir) gün derler. Kökünün ismi İrsâ-
Anaya, çocuğu çok güzel görü­ dır. Menekşe kokusuna benze­
nür; yerinde bir darbımeseldir. diği için halk menekşe kökü
derler.
*r*'
J 'cw (susm âr) = Keler. * ' *
jV i- i ö>jy- Jiri (sü se n u slr) — (k .)
Birbirine uymıyan şeyler.
jjjf j çlr
>
i* İ j ? <#' y j .
(süse) — Buğday biti, bu
Deve südü içen ve keler yiyen mânaya süs Arapça olup âhiri­
Arabın işi bir dereceye erişm iş­ ne (h) ilâvesiyle Farsçaya nak­
tir k i Keylerin tacım arzu edi­ ledilmiş gibidir.
yorlar. E y dönücü fele k! Tu, S< </} & JıV
»ana, tü. JUf A» * X
(Firdevti) rf'i'v*
Bu cenk işi benim işime gelmez.
Buğday biti kaplanla cenge na­ bir*'y ■s'Sj*. C’jj Si.
sıl hazırlanır. •Ü-Jei* I
(F ird evsi)
O fa kirin senin sofrandan ye­
Kazviniilerin dilinde ayıp ve diği bir lokm aya mukabil sen
kusur. onu şim d i bir külçe alfına sa­
tarsın.
A£.°' ( M ncik)
•*** ( s e v g e ) = Vaktiyle askerle­
rin aylıklarından kâtiplere ver­ § Eğeden dökülen altın ve de­
dikleri harç, gazilerin aldıkları mir eğintisi ve her şeyin hur­
ganimetten kâtiplere verdikleri dası.
hisse (Reşidi).
)) ^1)
g ”
( s u jj) = Matem, keder, mu­
^ Sjj f g r> g ü fâ l ) = sibet, matemzedeye j \ / 3- süg-
Dağar, testi, küp gibi pişmiş vâr denir.
çamurdan yapılan kablaı = sifâl
§ Okun kirişe geçen oyuk ucıı
= ıfJÜ.1
f iS)s} i, ■***! M atem li ve ■dertli zam anda
^jC mj ağlamak va kitsiz soğuk gülm e­
den daha iyidir.
Temrenin; ya yın kaşı üzerine (Esedı)
gözünü koyarsa ok gezinin ağ­
zından zaferin kulağına aferin
gelir. vUJl^
(S elm â n )
§ iğne deliği. Biçare menekşe m avi renkli
elbisesiyle perişan ve matemze-
ısj)> fi») 4.»- Jj de başını dizine, koym uş; boy­
Ü >y. xj J* ö j y .:*■ g
nunu bükmüş.
l 'V
(S e l mâ n )
Fakat m adem ki hep ağzım , § Başak kılçığı.
hangi ağzımı dikersin. İğne gibi SJi j\ y
bir delikli değilim ki. *>j\ it ıi^y.0
( M evlânâ)
iSM jTU

— — süse. D üşm anlarının endamı koğuş


okundan, arpa başağının kılçığı
,•* t
gibi çentik çentik olsun:
* (s u fç e ) = Altın külçesi. (Ş â k ir i Buharı)
Bu beyitteki süg köşe manası­ ö'Sf tf* *İ,V. y
o iy* j ~*j , eri
nadır. Kılçık için başka misal
J~*\i
ister (Reşidi). <-v=a,u fy..
Sen onun basamağına birer
birer yü ksel, sonra başı üstün *
| sükek, sökel ) de dinlen.
= Ekinlere ârız olan sarılık has­ (Naşir)
talığı, oı*- (ba.). § tlâç şeklinde kullanılan kır­
mızı ve kurt şeklinde bir kök.
**" ( s e v g e n d ) = Yemin,
5 ““ ( s n l e ) = Her türlü delik; husu­
—j ir siyle ön ve arka deliği § İster
j * I' beyaz ister siyah olsun ana ve
Yemine m uhtaç olm am ak için babası yahut ikisinden biri kul
v a k itli va kitsiz doğrudan baş­ cinsinden olan kişi § Y üksek
ka söyleme. ses § K öpek havlaması.
(Nâfir)
#}
•A* ( s iv a m ) -» Üçüncü.
■s (su l) = »Cül rengindeki at ve
merkep, (ba.).
j j - • 1 >
Jj-'V' f 3 ûf &■ $ ‘“J (sü m n â t) = Kücerat sa­
Jj* fOUç .r"- i>T hilinde bir şehir ve orada meş­
Jb- hur bir puthane olup Malımüdi
Obürü Isa, öteki k ü l renginde Ğaznevi tarafından tahribedil-
eşek, üçüncüsu H ızır, dördün­ miştir. Hintçe süm = ay, nât —
cüsü suliuabani. sahip manasınadır. Bu puthane
(Sena!) ay biçiminde yapıldığı için
§ Oluk. (V)nin üstüniyle deve sümnât denilmiştir (Reşidi).
tabanı. y j* İT.
e i CU* — j*-

(se v e l& n ) = Erdebîl’e üç Süm nâtta cahiliyet devrindeki


fersah uzaklıkta riyazat sahip­ m enât gibi elm aslarla süslü f i l
lerinin bulundukları merdiven
dişinden y a p ılm ış bir p ı ' gör­
gibi dik bir dağ. Mecusiler de
düm .
o dağı mübarek sayarak adına (S adi)
yemin ederler § Yunanlılar ta­ Şeyh ‘ A ttâr’ın şu:
rafından bu isim ile anılan Be-
jx I
niisrail peygamberlerinden bir ûl ıjjV
peygam ber. jlU
M afımüdi G a zn e v i’nin askeri 1 >
Süm nât'ta nât adındaki putu ‘," g (sü n ân k ) = U ykuda zuhur
buldular. eden horultu, yorgunluktan hu­
ÇAlfSr ) sule gelen hırıltı.
Beytinden puthanenin adı sum,
putun adı nât olduğu anlaşılı­
i(suneh)
«n Maveraünnehirde
yor.
bir şehir.
. *
^s g m e n d e r ) = Semender
0^.3** (suniş) = Eğe ağzındau dö­
(ba).
külen demir, altın ve gümüş
„ > eğintisi, eğe talaşı.
( l i m e ) = Uc, taraf, son §
Eğeden dökülen kırıntı, nişan, V ’
*** (sühân) = Eğe.
eser.
• > C.-A*. tAJ'/.l J.'1» «•’
jU j- J İi- Jf -».'lü
(sun) = Cihet taraf.
jr
•»-' ö'j C jf
Eğer bulut kuyum culuk bilm i­
O)*i Aıl*3 A»*
yorsa niçin eğe talaşı gibi gü­
J l-
m üş saçıyor.
Ey E fendit Her ne kadar o (Kemâl)
taraftan olmuşsa da zam anın
Muhaffefi sühen’dir. Suften =
kaydından kurtulm adı, dedi.
(Sena i)
delmek. Süden = ezmek mad­
deleriyle mânaca münasebeti
§ Gibi mânasına (sân) gibi teş­ vardır.
bih ifade eder. r-sj i i ( s u h â n i rüh) = Ruha
eza veren, yüreği sıkan kimse.
(se v en ) = ö v m e , medh. *» *

Ij\*‘ J5 j> •* X <-^ ~ " (sü y ) = taraf, cihet.


ıfi- •>*-'>. ^ j r
£f\ J ı-C * jl » y 'j

L'V
fbni Yem in in sözü halkın ka l­
binde yer ederse şaşılm az. O Y u su f onun tarafına m eyletm e­
yürekten gelen sözler seni med- diği için hile cihetinden evi
he dairdir. kendi resm iyle doldurdu.
(lb n i Yem in) (Mevlânâ)
Vezin sıkıntısı halinde (v)si met kaldığı zaman ötekine binmek
edilmediği gibi bazan (y) de için üç at ile gider. Nizâm, bu­
imale edilir. nu üç atın kuvveti kadar ace­
( f j - J» j l le yürümek suretinde tevcih
c — U. j.t-j ti jî ediyor.
f.s.
f .s r LMf İ}j *.
Gönülden göze sel gönderiyo­
ti
rum . Evet tufan fırın d a n çıktı
y a n i ateşli yüreğim den seylâ- Senin fira k ın la üç at k u vvetin ­
bm zuhuruna şaşma; çünkü de ya h u t üç atlı koşarım; gönül
N uh tu fanı «J3z}t j V s ayeti celi- ışığıyla daim a seni ararım.
(Am ali)
lesinin delâleti veçhile fırından
§ Üç at sahibi.
zuhur etti. o j> J i £lo «L- i
(H â k â n i )
(sih eyvâni dimâğ, sih ğurfe5i
V ,< >
dimâğ, sih ğurfe’ i meğz) = Fi­
( sü y i p â d îd e n ) =
kir, hayal, hâfızanın dimağdaki
(k.) Mahcup olmak.
2/erleıi.
o s * * u (sih p âye) = Sacayak §
‘ (s e v i sf s e v ls t) Sehpa denilen üç ayaklı merdi­
= Gaflet, basiretsizlik. ven.
> ı t- ı i'jj <- ( sih perek,
sih pere, sih derek) = Kumar­
(s u v is ) =» İsviçre dediği-
bazların önlerinde yere çizdik­
•miz güzel memleket ki merkezi
leri çizgiler. Bunu ekseriya Hint­
Bern şehridir [*].
liler yapar (Kulzum).
e

(sev in ) = K apkacak § K ö ­ (sih pür, sih rüh, sih şâh, sih


pek için su içecek kab, yalak. ferzend, sih gevh er)= Mevalidi
e şelâşe: hayvanlar, bitkiler, can­
sızlar.
(sih ) = Sayılardan üç.
( sih tâ ) = Bir şeyden üç
<--i <- (sih e sb e )= O ç atlı. A ce ­
tane § Üç telli s a z § Üç kat.
le etmek ve acele eden kimse­
\j w—Mtj J) I
den kinayedir; çünkü bir yere
f jı/ it*-* (»ı *-*f
acele gitmek istiyen kimse biri i 'V
[*] 937 senesinde B ern'de üç ay k ad ar Çenge benziyen bu mest ve ha­
kaldım ... C enevre, Lozan, N öşatel şe h irle ­
rap ve şaşkın gönlüm ü elim de
rini gezdim , oradan kompozisyonun sonuncu
günü P aris’e giderek İranın büyük ed ib le- mızrabı tutup tam bur gibi ça­
rindeu(Şeyh m uham medi K azvini) yi ziy aret larım .
e ttim .
A ç karnına içilen üç kadeh şa­ yaptırdığı köşk ki üç kubbeli
rap (Ar.) «su* İîvj [*]. imiş. j\u~ ı maddelerine
(ba.).
VU-^. »jj <- (sih ıQd) = Sih târ (ba.).
rfj'y <- (sih sunbul) = jo-a- (ba.).
c*ja <- (sih ;ulmet) ■= Üç ka­
Dostça dua edeceğim, hakim ane
ranlık: baba sulbü, ana karnı,
üç kadeh içeceğim.
(N itâ rl) rahim.
vtf'-u (sih gâne) = IT<- § Şarap
.^L.1 . (sih câ d e ) -= Uzunluluk,
kadehi.
enlilik, derinlik (Ar.) Ebâdı se-
lâse sofilere göre şeriat, tarikat,
hakikat. j )t
;>ı^ ■ <- (sih huvân) = Hatifi Iş- ıfj'y
fehânl’nin şu: O zatın him m etinin kolesiyim
J»- fV k i mest N izâ ri gibi lâzım olan
-»V u«JÎ Ç.1JJ ı>.’->v ’ f iki rikâtı edadan sonra şarap
_ ilU
kadehini alır.
(N i t â r l )
B ir olan Cenabı H akkın nam ı­
nı Eb, tbn, R uhülkudüs koym a­ jf't- (sih gU İ) = A lıç =jf<-£,y
ları nasıl m üm kün olur. (ba.).
(H a tif)
-LjifV- ( sih gunbed ) — İranın
Beytindeki izahı veçhile Cenabı Mâzenderân’a bağlı Sâri şehrin­
Hakkı E b,lbn, Ruhülkudüs şek­ de bir mevkidir ki Ferîdün
linde üçe ayırmaya cesaret Ferrufc’un îreç, Selm, Tür adlı
edenler. üç oğlu orada kubbeli birer
c . ı j i ı i . (sih huvâherân, mezarda gömülüdür,
sih duhter) = Kuzeysel kutup aı.uıf'*- (sih gunbedân)= C em şî-
tarafındaki Türkçe yediger, A - d’in yaptırdığı Sipidân adiyle
rapça benatına'ş denilen anılan Senguvân ile Iste^r ve
yedi yıldızdan üçü. Şikeste kaleleridir.
j» (sih deyr) = Nucmânibni (sih kûhek) = Demir di­
Munzir’ in Behram Gür namına keni = (ba ).
[*] Mideyi tashih ed er fikriyle sab ah ­ c*.s <- (sih nevbet) «= (k.) Ç o ­
leyin bir şey yem eden önce üç kadeh içmek cukluk, gençlik, ihtiyarlık § (k.)
şarap içenlerin âd etlerin d en d ir ki buna y ıka­ Teheccüt, işrak, duha namaz­
yıcı üç m ânasına (şelâşe’i gessâle) d erler. ları mecmuu § Büyük zevatın
Yemekten sonra beş kadeh içerler ki buna
kapılarında çalınan muzika ev­
d a (hem ıe’i hâzım e)=hazm edici beş denir.
Uyum adan önce içtikleri yedi kadehe de velce üç vakit çalınırken bilâ-
(seb’a’i nâ'im e) = uyutucu yedi d erler. hara beşe çıkarılmıştır.
cr
^ T* (sih tâ r) = Uç telli saz. Sih t* (s e h e n d ) = A zerbaycan’da
târe = sih târ § Tavlanın ye­ bir dağ ve o dağa yakın bir
di oyunundan üçüncü oyun, köy, o civardan geçen, suyu
£ 3 1- (sih diğer) = Üçüncü = lâtif bir ırmak.
şivum. i ) 'j j 3JJ
<1—1 jia
e Jft'’
s ib r) = Öküz ve inek. İk i gözümden Surhâb nehri akı­
yor. K albim in üzerine Sehend
dağı bağlamışsın : ka lb im i aş­
Bir sem iz inek getirdi. kın eziyor.
(K em âli Hucendi)
(F ird e v ti)
t ,. >
(s e h i) = Doğru, dürüst.
'T* (suhrâb) = Rüstemin g a y ­
rimeşru evlâdı olup Semengân
Şahının kızı Tehmine’den dün­
yaya gelmiştir, Rüstem bunu
M üslüm anlık, yükseliş boyunu
bilmiyerek öldürmüştür.
onun sayesinde doğrultur , gün­
; .t ler, dâvanın kolunu onunla
(su h re v erd ) = Irakı A c e ­ kuvvetlendirir.
{E ş ir u d d in )
min şimali garbisinde Zengânın
Muarrebi olan Zencân’a yakın § Zerdüşt dini. O dine sâlik
bir kasaba olup ulema ve hü- olanlara sehikiş derler (Naşiri).
kemadan bazı zevatın vatanıdır.
o (sİ) = Otuz adedi.

(seh m ) = K oıku.
“ — -r’ 3 J» £-»-» f \ J,_r J s {
e ^ e *

j (se h m g în ,se h m - Ş iir söylem ekle geçirdiğim otuz


n â k ) = Korkulu, korkunç. seneden beri eş’ar mecmuamda
eğer kim seyi medhe dair bir
harf varsa k â fir olayım.
(Yeğ mâ)
.jl j- (si pâre) = Kurani kerim
Serti korkunç y ü zlü zannettiler; ve onun her bir cüzü
ham am da çirkin nakşettiler. (si tü) = Kırk bayır : geviş
{ S a d i) getiren hayvanların üçünçü mi­
(muh.) .jLr*. desi.
külen demir dikeni şeklinde üç
<£* (« ey) = Taş. köşeli demir.
■Asi/f a. tr-trV yr
Jılü^ J
-- (« iy â ) = Kara, siyah (muh.).
fj~j o~*' u)~?. y H ü m â n m askeriyle mücadele
.Jj L- w— <t-X *
JÇ' ettikleri zam an m eydanın içine
m anialar döktüler.
H asm ın , £ara geceyi perde y a p ­ (F ird e v tl)
sa, senin parlak kılıcından bir
demde rüsvay olur. f (s iy a m ) = Hindiçini yarım­
(K em âl tsm â 'il) adasının orta kısmı § Semer-
*L-
VT' / (aiyâb) = Bezek bezemek
kand’a yakın bir dağ.

mânasına gelen (siyâbiden)den


ismi mastar, emir § Hayat. ( s i y â m e k ) = Dünya ile
S
alâkasını kesmiş kimse § Ke-
yumert’in oğlu, Huşeng şahın
°\~+*
** -î* ( s iy â r ) = Arpa, darı, bakla babası. Muarrebi Keyû-
unlarından yapılan bir nevi ek­ mers’dir.
mek, yahut arpa ekmeği = keş­
kine. jl- (s e y â n ) = Sarmaşık otu *=
pîçe (Ar.) v vJ.
-*J '“,A-- ( s e y â s e r ) *= Sığırcık kuşu
. JJai j\
= sâr. İlk harfin esresiyle ka­
lem mânasınadır. Burhan mü­ _r*V
tercimi cAşım Efendi Burhân’m
(Kelemterâşi nevi- Her kim A lla h ın fa d l ve kere­
sendgi)=yazmak için yonulmuş minden y ü z çevirirse kıya m et '
kalem, tâbirinden kalemtıraş gününde ateş ile boyun zincir­
mânasını çıkarmışsa da doğru leri onu sarm aşık gibi sarar.
(Nâşır)
değildir.
Şemsi Fehri Micyâri Cemâli'de
-
seyân’a ceza ve mükâfat demiş
( s e y a k i z ) = Keçe, döşe­ ve şu beyti iradetmiştir:
me.
O 'y j ıs-! 3f

( s e y â lih ) «= Demir dikeni — tfj*»


hesek § Savaşta kale etrafına, M uhalifin her ne kadar çok
düşmanın geçeceği yollara dö­ defa hukuku korum adı ve cüret
gösterdi ise de senin lütfün içim i tatlı şaraptan çok zevk
ona hiç intikam ve ceza tâyin alırım .
(R efi' u d d in )
etmedi.
( Feh r i ) § Arap köle.
Naşiri bu mânayı öncekinden
I4Î> 3 j _r"
ıÇ'jtf/
d aha d o ğ ru buluyor.
c ''
r- L - Zülfünün sevdası gönülleri yağ­
(siyâveş) — K ey k âv u s’un
ma etti. Senin kölen çapulculu­
oğludur. Babasının zevcelerin­ ğu kim den öğrendi.
den Südâbe, kendisine âşık ol­ (Şeref)
muş fakat S iy âveş yüz verm e­ § Isfendiyâr’ın atının adı.
diğinden iftira etmiştir. K a b a ­
•'r-/ ıtrO1.;; Cr.j Cr* i?
hatli olmadığını b ab asın a karşı
ispat et'nişse de kahrından Tü - *■
**'
rân ’a iltica etmiş ve E f r â s y â b ’ın ü f ** \sy? *_•"! o')'
kıziyle evlenmiştir. Siyâvehş,
Siyâvüş da derler. Sırm alı eyeri atın üzerine, pa­
(siyâveş g i r d ) = S i y â v e - dişahlığa mahsus tacı başıma
ş’in T ü râ n ’da namına inşa ettir­ koyunca m ızrakla seni attan
diği şehir. S iy âveş â b â d , S iyâ­ yere indirdim. Ondan sonra ne
vehş âb âd da derler. kavga ararsın ne kin.
( F ird evti)

C e m ’in kadehindeki yedi çiz­


(siy âh ) = K a ra.
giden dördüncü çizgi § U ğ u r ­
suz.

\*»l 3 j —t.. kj* }*'


UÂJ
IVI *1.— w*—
^ Jî o'j-"- ^
Senin m alik olduğun kalb de­ ‘i*1
ğil; sanki bir kara taş ele geçir­ jj.i (ba.).
mişsin de gönüller şişesine vur­ Zerdüşt’ün telifahndan bir kitap
muşsun. fia'. . 1.- ( siyah bâdâm ) = (k )
( Yeğm âı
Sevgilinin gözü.
§ Geçkin sarhoş.
J ’ C'*-* »>'Mİ e*
*W oit }'■ ■iV'j»- ö f" - '- î j
•. o ' j *.•' ^ '•■
i* ■
***■-■y ti-—
»J.'l» j** Ü> ’ t»*£ ./l -*•“
O•’*
Ben kadeh gibi onun lâ'lc öt n-
ziı/erı d adağı şaraphanesinin ihtiyarlık kederi onun şı'in,bu­
yıkkın sarhoşuyum, çünkü o lunç beyaz serpti : sakalını
ağarttı, güzün zararındçm gülü­ A nsızın uzaktan hurinin y ü zü n ­
nün yaprağı döküldü; onun gö­ deki ben gibi hoşa giden bir
zü hâdiselerin elem inden badem bedevi çadırı gördü.
içi gibi bembeyaz y a n i kör oldu. (C a m i)
(Hilâli)
§ Zindan § (k .) Uğursuz ev.
it»! ,u. ( siyâh pistân ) = (k.) ,j\> .l- (siyâh dârü) = Ak asma,
Evlâdı yaşamıyan ve her meme ören gülü denilen nebat (A r.)
verdiği çocuk çabuk ölen kadın. u-jıc./- = nehuş (ba.).
(siyâh püş) = (k .) Yaslı, o» .u. (siyâh dâne)=Çöreotu.
matemzede § Gece bekçisi, za­ »L* t I ( ^İJ1
' A**
bıta memuru, perde çavuşu, (siyâh dest, siyeh dest, siyâh
kapı çuhadarı gibi kimseler, kâse, siyeh kâse)=Pinti, alçak,
bunlar vaktiyle heybetli görün­ nakes. Şuur i merhumun ifa­
mek için siyah giyerlermiş. desine nazaıan bu gibi kimse­
lere kara çanakh derlermiş.
O.'-
Acem diyarında kayd:j>le şunları
Jl£ »jîı
ıfj—■
!
ilâve ediyor: Özerinde ağır el­
bisesi yahut yanında malı olan
K om utan, padişahı görmeğe bir adamı misafir sıfatiyle evi­
dergâh kapıcı bağısının ya n m a ne davetle öldürüp malını alır­
gitti. larmış [*].
(.E .ed l)
j j xy/.
§ Padişahın önünde giden alar-
gacı (Mukaddemetüledeb). -ÜU.
Xî- Feleğin evinden dışarı çık da
*Li *1^)3 (j-y^ ekm ek isteme; çünkü bu alçak
nihayet m isafirini öldürür
[Hafif)
M azlum , Şebrûy'un yanm a gitti;
çünkü o padişah dergâhının y ı a—'s’*’
v îu
alarga memuru idi.
(Esedi) Batakçı hane sahibinden ihtiraz
ediniz.
•‘j? *V" (siyâh çerde) = Esmer
( Ş â 'il)
renkli, kara yağız.
«jU. .u- (siyâh hâne)=(>t.) Kara / O—ıl V-
ti ISI*-
boyalı ev, bedevi çâdırı.
j)>j »f l’ «jL. [*] Istanbulda böyle m ü taad d it hâdi­
JJ*- ö.w J'y- se ler g ö rü lırü ştü r. Lisanım ızda bu gibilerin
lA evine batakhane derler.
Felek bir kaaiildir, biz onun C anım ! Hiçbir sebep y o k iken
m isafiriyiz. za lim gözünün, kanım ı heder
( H â k in i )
etm esini tecviz etme.
j}j «l- <jjj v- (siyah rûz, siyeh (İbn i Yem in)
rüz) = Yaslı, matemzede. Aİ/ ||û*
ö'jjj (' •A,'t j*
>_JL»
Matemzedeler, yaşam aktan dai­ Fâsik o kadar nim et ve zevk
ma muztariptirler. ve sefahet içinde v a k it geçirdi
(Ş a i b )
k i işlediği işler yazılan defter­
ifL .u. (siyah seng)-=Cürcan’- de günah yazacak yer kalm adı.
da bir ırmak (Nefisi). Lügatle­ (S adi) •
rin bir kısmı Cürcan’da bir
mevkidir dedikten sonra şöyle ,r .u . ı , y v (siyâh kilîm, siyeh
bir masal söylüyorlar. Orada kiıım) ■= (k .) Bedbaht.
(Behmen) adında bir çeşme var­
dır ki su almak üzere gidenler, ij jjj >t jl-â-
ellerindeki kabları doldurduktan i*—*•
sonra geri dönerken içlerinden
A ş k insanı saçından çekerek
biri yolları üstüne rasgelen
m eyhaneye götüreceği zaman
asına çubuklarını şayet çiğnerse
bedbaht ihtiyarın beyaz saçına
su taşıdıkları kabın içindeki
bakmaz.
sular derhal acırmış. Mütercim (H u trtv)
'Âşım Efendi bu hikâyeden
bahsederken (bağa birisi vaz’ı (siyâh göş) = Karakulak
kademi duhul ey.ese) demiştir denilen hayvandır ki aslanın
ki doğru değildir. artığiyle geçinir.
»L— t yf ( <*\i c * /’ (siyâhu sifîd ferk
(siyâh kâr, siyeh kâr, siyâh nâ­ kerden ) = Ak ve karayı seç­
me, siyeh nâme) = (k.) Fâsik mek = heceyi anlayıp hurufu
ve fâcir, zalim. fark etmek (Burhan tercümesi).
(k .) mushaf ve kitap okumak
(Burhâni fârsi). Okumaya alış­
mak, iki şeyi birbirinden ayır-
Bir zalim merdivenden düştü, detmek ^ A-. (Behâri ‘Acem).
işittim k i hem derkal can verdi.
(Sadi)
(siy â h e , siy eh e ) =—
’jJ l*’U

*s^* j-'* f'j*" y
Hesap, eşya, müfredat defteri
ı>-£ ı> .l § Oruspu >=fcuşni == ğer.
f û>tf bin cOsmânı Şirâzinin lağabı-
dır. Yanağı letafette elma gibi
-ajy* k’nmzı ve beyaz olduğu için
Mektep çocuğunun ihlâs ve f a ­ sibüye denilmiştir. Araplar ta-
tihayı ezberlediği gibi o âdi rib edip (v) nin üstüniyle sib-
kadına söylenecek fena sözleri veyb derler (Naşiri).
hatır lıyorum.
(S i i z e n i ) } *;
(s îb îv u s u c ü d i) =
( s iy a h i d ih ) — Utandı­ Değersiz, küçük armağen, tari­
ran, mahcubiyet veren. kat ıstılahında dervişler mür­
şitlerini ziyarete gittikleri zaman
hediye götürüp secdei tazimi
T 't ”* (s>b) — Şaşkın, perişan mü- yerine getirmeleridir.
radifi olan tib ile birlikte kul-
tanıhr. Doğrusu (ş) ile (şib) dir. a/ı iS 'j'-jj.- '^Ij»- --i j1» j»
f-* <J
>y i) w*- L»
o1* —■ y
&J**
Tarikatta sibi vu sııcüdi dedik­
leri için her elma çenelinin
 s a f her ne kadar tedbir sahibi huzurunda secde ederim.
ise de senin zekâna karşı onu (Söiik)
şaşkın ve mütehayyir bil.
(Fefjri) £•71"*" (sic) — Kuru üzüm.
Meçhul (y) ile elma. o
#} 0"^ j <Z.-*3 e ,- (s»ç) = Mihnet ve meşakkat.
.*,'1 j Jj) Ij-ı
vf J.»-

fiu güzeller alayının elmaya Jb} j


benziyen çenelerine fakirin eli
ermek müşküldür; çünkü tur­ Enayi ile dolu olan mihnetli
fanda meyvadırlar. dünyanın ki âdeti vefasızlıktır.
(Sadi) ( Z erâ teft)
(sibi zemini) — Patete. § Tertip ve intizam.
>, , g~- j
o
2 ?* o— öt
(seybûs) = (ba.).
s t
Kitabın nazm ve tertibine inti­
( s ib ü y e ) = Aslı sib büye zam veriyordu. Bizim için ge­
olup elnıa kokulu demektir. riye hiçbir şey bırakmadı.
Nahv ilmi bilginlerinden ‘Amr (Hasrev)
(Sîç) in aslı besıç, (sıçlden) in
aslı besiçiden dir. (» îr)-= «Meçhul (y) yani imale
ile» tok.
* ; (s îç u ğ n e ) = Atm aca dedi­ .a^U* ^/ j*-*
ğimiz avcı kuş. w— y -«OT w—i* j yl*M»
jfj y 0^1 *j>\t
Vb Jif" ’j\ E y tok! Sana arpa ekm eği hoş
görünm üyorsa , senin yanında
E y adalette benzeri a z bulunan! çirkin olan benim sevgilim dir.
Senin insafından, çil kuşu at­ (S adi)
macanın gözünden yem hazırlar. § Mâruf (y) yani sarih (y) ile
('A m i d i L ü m e k l)
• ^
sarmısak.

( s lç îd e n ) = T e r tip ve tan­ J'.“ i T t 3 J* ^*W j* !>)y.


Ş‘\) l'V. j*-j j' &
zim etmek, hazırlamak.

Elbiseden, derhal sarm ısak gibi


C T * (sıfc) = Şiş. sıyrıldım ; çünkü genç ve ih ti­
ijb \jj 4t yarın m üdahclesinden korktum .
C-—I t s j*j» u^li -A 1 A- j (Sadi)

§ Muayyen ve mütedavil «belli


^ (ba.).
ve geçer* tartıdır ki Horasan'da
y'>-* •*j'. V* 15 Iralc'ta 16 miskaldir (Naşiri).
y i/ ^ Cî-* ^ ^
^Uiî • ’
Doğru yolda öyle m eyancılık T ( s ır â b ) = Suya kanmış olan
et k i hem şiş hem kebap yerinde kimse; karşılığı (teşne) dir.
olsun: ne şiş ya nsın ne kebap.
İ&tf' v*^ û^*2, V*-?- it
(N içâm î)
«Ja Jf'. j'
A (sîh p er)= Henüz kanad-
lan beliren kuş yavrusu. M adem ki ırm ak suyundan ka­
nacaksın; kar için neden y ü z
suyu dökersin.
. (sıh ek ) = Küçük şiş : sıh’ın (Sadi)
küçültülmüşü § Şiş kebabı.
Kemale ermiş, taravetli mâna­
sına çiçeklere sıfat olur.
^ (s îh ü i)= O k lu kirpi = >-i
usgur «=*!*►• çüJe — teşi, t/ jl «tLit
çekâse, iü/jU. hârpuşt.
Ferhengi Ziya
Ben her zam an o kem ale ermiş D ostların işini tesviye için za ­
gülü hatırladıkça gözüm den göz man daim a düşm anların sırtın­
yaşı seli yerine halis kan geli­ dan sırım yapar.
yor. (İbni Yemin)
('Ifmtt)

§ Koyun ve sığır işkembesin­ B ir kim senin sırtından tasma


den yapılan sarmısaklı işkembe yapm aktan m aksat onun deri­
çorbası (Ni?5m, Nefisi). sin i yüzm ektir. D üşm anların
sırtından sırım yapm aktan m ak­
* *1* sat da odur.
( » îr â f ) = Vaktiyle Fars sa­
hilinde büyük ve ticaret merke­ * 1/
zi bir iskele ve şehir imiş. ^ (sırman) = Kırmızı yakut
§ Nakışlı ipek kumaş [*].
‘•rr*
4,5 A ^ ( s ı r a m e d e n ) = (k .)
Usanmak. (siren?) =Sım urg : anka
denilen mevhum kuş.
. » .
j> c j j' f-'i-'-* j
^ a| r sü r ) «_ Her şemsî kâ JL. jl ^
ayın on dördüncü günü. Eski ıjL»-
tranlıların mesut saydıkları gün­ Senin yüzünden H eyâli'den baş­
lerdendir. O gün gûya cin çarp­ ka bir şey görmedim. A nkadan
masından emin olmak için et m asaldan başka bir şey görme­
ve sarmısak yediklerinden sir dim [**].
sür denilmiştir. (Hayâli)
• >
(sıran) = Mutedil soğuk­
(Ȕr $uden) = Doymak
luk. Türkçe serin tâbiri bundan
(£.) müstağni olmak.
alınmıştır.
• >
f •■£*" ( s îru m ) — Yüzü sıyrılmış (sıre) — İnsan sözünü taklit
gönden ince ve uzun olarak
[*] N â f i r ı , lügat sahiplerinden hiçbiri
kesilen beyaz ve yumuşak tas­
ü s ta t şiirlerin d en ba mânayı teyidedecek
madır ki kılıç ve hançer bağı b ir delil iradetm em işlerdir. Bu iki m ânaya
ve avcı kuşlara ayak bağı ya­ gelen ve şek ild e sirm ân 'a benziyen b ehre-
parlar, dilimizde sırım denir. m ân’dan tash if edilm iş olm alı diyor ki ha­
k ik aten h a tıra gelebilir.
[**] R eşid i, aslı otuz renkli m ânasına
o .lı jl jl (si reng) d ir, diyor. (S irâc), (s i) b u ra d a çok­
luk m ânasınadır, diye R eşid i’ye itiraz ediyor.
edebilen serçeden küçük güzel
sesli bir kuş. (s îs e b â n ) = Ayid tohumu
(Âr.) âyid’e = penc en-
guşt, dil âşüb derler.
(sîz) = Tir = ok ve mızrağa sıfat
olursa delici; kılıç ve hançere
sıfat olursa kesici mânasınadir. c5 - (s îs tâ n ) == Horasan’ın gü­
(tirisiz) = Delici, geçici ok. neyinde geniş kıta. Muarrebi
(tiğisiz) = Keskin kılıç. (sicistan). Bir adı da (nimrüz)
dur. önce İranın idaresinde
rv ( s îz e g ı) = Mihnet ve me­
iken sonra Efgan’ın idaresine
geçen yalnız küçük bir parçası
şakkat, incinme. İranın idaresinde kalan memle­
ket (Nefisi). Horasan vilâyetle­
«
U~- (sis) = Haşarı, sert, sıçrayıcı
rinden biri (Nizâm).
at. 'jJ y
ıSS~*> f i
Öjr ıS'J»J
30^'-^ Onu R ustem i dastan sen yaptın.
Yoksa Sistanda bir eşek idi.
Muharebe günü haşarı al ata
( Firdevti)
kolanı çekince cihan; düşm anı­
nın gözüne dşıkın gönlü gibi *\\' ‘ r
, (sİ s i t â r e ’i p â k ) =
dar olur.
(‘A b d a rre z zâ k ) Otuz temiz yıldız (k .) Dişler.
§ Şarap kadehi. •£
(s is te n ) = Sıçramak, kal-
* Y
J 3) ( s îs â r u n ) = Çöreotu. kımak.
Bir kısım lügatler kulakas de­
nilen sebze demişler [*]. ( s ıs e d ) = Üç. yüz ju. (ba.).
Yaprakları gayet büyük olur,
küçüklerine bullez denir ki çok
( ( s îs e r ü , s i s e k ) »
lezzetlidir.
Buğday biti. Sisek burçak mâ­
[*] P a t a t e n e v i n d e n e c d a d ı m ı n v a t a n ı nasına da gelir.
o l a n K ı b r ı s ’t a d a y e t i ş i r . R a h m e t l i b a b a m
v atan g a y re tiy le olacak ki, p a t a t e y e te r c ih
e d e r d i . B u n d a n b a ş k a K ı b r ı s ’ın b u l l e z , ho s- (g îsm ân î) = Gelin hanım
t t z , k a f k a r i t gribi y e m e k l i k l e r i , k e ç i b o y n u z u
d e d i ğ i m i z içi ç o k b allı k u r u y e m i ş v a r d ı r .
ilk çocuğunu doğurunca anne­
B a b a y u r d u n u m u h telif z a m a n la rd a iki defa sinin güvey evine gönderdiği
ziyaret ettim . bebek takımı.
SİSENBER

- t,, Birkaç z a y ıf ipek böceğinin


(sısenber) ■*=Marsıma de­ m eşakkatle ördüğü teli, bu atla­
nilen güzel kokulu bir bitki sı; o, seyfür diye meclise geti­
(A r.) fu-. rirsin.

£tir (ba.).
jji-*—jUr" >jj o- -»" i'-!
diî\i (_r*J5 »»Is-

M arsım anın kenarından sarı ır^*. ı>V. j A - j


tflfcı
susam çıkar gibi dünyayı par­
latan güneş, feleğin kenarından Padişah, vücudunda ipekten y a ­
peyda oldu [*]. pılm ış menekşe renkli bir k a f­
(K â â n i) tan olduğu halde y a ld ızlı bay­
rağın altında durm uş.
j (sîgenberön) = Su te­ (N iza m î)

resine benzer idrar verici bir *»*■. >S)j •h *" j JJ

bitki. Türkçe belâg otu derler. »•»■*>’*j j


(Ar.) .Uij^ . ,/UU
güneş y ü z gösterince siyah
t r <«*> = Güzel. kum aş y a ld ız la n d ı: sabah ol­
m aya başladı,
ç-r" “ J o'i1 çfs. (N ifâm İ)
jji ı)' I»*
ıfj~**
( s ı f e ) — Mücellitlerin kitap
O güzel yüzden örtüyü kaldır kestikleri keski.
ki güneş bulut altından çıksın.
ÇUnfurl) e r liJ 3J '
. *- 1 i—» #u
***?* (seyğâd) = Gönül alçaklığı,
tevazu’. G ül yü zü , gönlüm ü parça parça
eden güzelin kaşı kılıcı, ayın
• * kitabını keser düzeltir.
(se y y a r) = Şehamet, şeca­ (Te' tir)
at.

>•• ( s ik ) — Ekinlere ârız olan
(aeyför) =■ Bir cins ipekli sarılık hastalığı.
kumaş.
JlIu J} ö ^
oi> c—u»* »fjî (sik î) = Üzüm şırasını kay­
natmakla üçte ikisi gidip biri
[*] A krebin soktuğu yere lürm ek fay­
kalan şarap. (A r.) aslı se­
dalı imiş. yek! dir.
j,‘ i • » j y - ı j f i t i y * ı>.* y Şeyh Nizâmı (Husrevi şîrîn) de

*’* i T ıSî"! Syîni cemşıd, râlji rûly, nevbe-
hârî yerine sâzi nevrüz, ğunceM
5en ;u sofilere bak k i şarap kebgi deri, ferru^rüz yazmış;
içm işler ve şarap için hırkala­ bir de Keyhusrevıyi ilâve etmiş­
rını rehin etm işler. tir. Ona nazaran lâhinlerin sayısı
(S a d i) otuz bire varır, halbuki otuz
• ' *
lâhin diye meşhurdur.
( s e y lâ b ) ■
=■Sel suyu.
c »v1-* t»'•ü- (sile) = Koyun, keçi sürüsü,
at ve beygir ılkısı. Feslle mu-
jlf
haffefidir (ba.).
B izim gözüm üzün evi seylâbın
y o l uğrağıdır. Orada azıcık bir
zam an yer etm iyen uykudur. L^**(âîlî) — A çık elle yüze vuru­
('İmâd) lan tokat, sille, şamar: eskiden
bizim bildiğimiz şekilde olma­
(seylâb kend) = Sel su­
yıp dört parmağı birbirine ya­
yunun akıp yırttığı yer: yar.
pıştırarak suçluların boğazlarına
yanlamasına kılıç gibi vurur­
( s îlâ n e ) = Hünnap dediği* larmış.
miz. Türkçesi çiğde (Ar.) . ^ u:jj-r
tJ ı j tî^ i J J ^

" Y *r
X.J \ p C f ( , î le ^ n l b â rb e d )* »
Zam anın yüzüm üze vurduğu
Husrevi Perviz’in Bârbed adlı
sazendesinin icadettiği 30 ma­
şam arın âfetinden uçmuş ren-
gim izin yerine gelmesi üm idi
kam ki şunlardır:
Arâyişi -hurşid, âyini cemşld,
yoktur.
(K elim )
evrengi, bâğı şirin, tehti {âkdıs,
hukke’ i kâvüs, râhi ruh, râmişi it" *?. »»Ji**
. y>- JLİf
cân, sebz dersebz, servistân,
servi sehî, şâdurvânı murvârid, ıî»U
şebdîz, şebi ferruh, kufli rümî, B ir ceylân aslandan tokat ye­
genci bâdâver, genci gâv, genci medikçe avlağında cesurane
sühte, kini iyrec, kini siyâvuş, cilve eder.
mâh berkuhân, muşkdâne, mur- (H a tifi)
vâyi nik, muşk mâli, mihnbâni,
m**
nâkûsi, nevbehâri. nüşın bâde, (C" (seyem) = Çift öküzünün bo­
nîmrüz, nehcırgâni. yunduruktan çıkmaması i$n
takılan çomak. Türkçe zilve,
ziyule derler. >.j r* cır1'-*,
«

o^.j jft ,. •J (ba.).


f T ’(siyyum ) = Üçüncü.
j- ( simi sühte ) = Halis,
yumuşak, temiz gümüş.
(T* (s *m ) =G üm üş§ Altın, gümüş, ,u_ ^ (sim siyâh) == Ağaçların
bakır gibi madenlerden örül­ üzerinde biten ve burç denilen
müş tel § Cıva. bir nebattır ki tohumundan ökse
macunu yapılır.
\jr U*3 jj)
(simi şâhvâr) = Halis
*J ıi.
gümüş, çünkü halis gümüşte
■4*-J boynuz gibi damarlar görünür.
Dünyaya tapanları gümüş ve <ij*>.- (sim kâri) = Cilve etmek,
altın m ünafık eder. Cıvasız gönül aldatmak.
aynanın arka sı , yüzü 6 /r o/ur. r S
( Vehid)
1/lti
rı.Jı (simi endâm) = Gümüş
bedenli. Gümüş bedenli olduğum için
(simber)=Gümüş göğüslü. cilve ederim, fa k a t hâzinenin
(k.) Ak, berrak bedenli. k ilid in i kırm am.
( N iz a m i)
•^ * * * ( tjlo.
j i ( s i m i gâversdâr) = (k.)
Yıldızlarla beraber ay.
(simkeş) = Sırmacı, sır­
Ey göğsü beyaz s â k i ! Benim makeş § Ustalıkla bir kimseden
harap halim e bak altın kadehi para çeken kimse; (k)ninötre-
ver ki padişah hâzineyi hara­ resiyle müsrif ve cömert mâna-
beye koyar. larınadır.
( Yeğmâ) (sim gil) =Beyaz sıva, ba­
§ Genç. dana.
(simber şuden) = Genç c> f 6? f.~ ( sim gil kerden ) =
olmak, gencelmek. Badana etmek.
j\}-\ j ^ (simber esvâr) = Padi­ ( simi mecbül ) *= (k.)
şah kapılarında duran maaşlı Göz.
Arap süvarileri (Giylân lügati­ v»x. (simi muzâb) = Eritilmiş
dir). gümüş (k.) sâf su, sâf şarap.
JU-- (simten) = Gümüş bedenli: Cj.— (simin) = Gümüşten yapı­
bedeni gümüş gibi beyaz. lan şey.
(simin şevlecân) = (k.) vl~- (simâb dergüş) «=(£.)
Yeni ay, hilâl. Sağır.
(simin fevvâre) = (k.) J ’j*- ûlr-T öljlr
Ay. Simin kuvâre de derler. 1j Zş+j
Kuvâre: karpuz ve kavunun ı/Uü
tepesinden kesilen değirmi par­ Gök gürültülü atların kişnem esi
ça gibi her değirmi kesinti, yerin kulağını sağır etm iş.
jl»* (simin nân) = (k .) On (Nlş&mî)
dört gecelik ay.
jj vu~ (sîmâb dil) = (k.) Kor­
kak, yüreksiz, vehimli, oynak,
. - (sim âb ) = Cıva = cive— mütelevvin.
jive. Türkçesi (sendek). Muar­
rebi j - j zeybek.
Jjl» uL j
*-Vjj ı*r
‘a -11 j* Senin eşiğin feleğin istinatgâ-
v1*" 3s. jj ■
î^-i —-J» hıdır. K orkak düşm an o istinat-
rfj'j
gâhtan kaçtı.
Ctwa z/e münasebeti olan göz (HâlçSnî)
yaşım kırm ızı yanağım ın üze­
rine (lamlarsa halis altın olur. (simâb şuden) = (k.)
G ö zünün ya şı ve yanağım ın
Kaçmak belirsiz olmak § Muz­
renginden tabiat bilginlerinin tarip ve bikarar olmak, bir
zer'in aslı sim âb demeleri doğ­ yerde duramamak.
ru olur.
(Râzl) d&U,
. ( a ilm a. hh e n g ), = *
Karga
Xj döl s
uU«* JtJUâ* Jİ fm.j döleği denilen nebat.
* >>
Eğer senin mehabetin, zam ana Q - (sîm t& h) = Pinti ve cimri.
haykırırsa m adenin içinde cıva
korkudan donar. *i•
(Fehrl) (Bİm râh) = Cenabı Hak­
§ Küstah, hayâsız. tan bir şey istemek.
uU« t ı i^ît ( simâbi
âteşîn, simâbi âteşin ser) =*(£.)
Güneş. («îm u râ) —> Anka denilen
l vt~- (simâb pâ) = (k .) Ayağı hayalî büyük bir kuş. Sımurğ
kaçmakta, gözü uçmakta olan otuz kuş büyüklüğünde demek­
kimse = ı, yy' (ba.). tir dĞj*. (ba).
6j Ots
U«/> £j~~ y- J.'U f\! J> v> Ö*J - (sîn e ) = G ö jü ş.
/ •J-.J C i'j i J j1
M ürüvvet kalm adı, vefadan u? V*>» ı*î ır’Tj» r1 c '^ t
vazgeçildi; bu, ikisin in anka ve U»ı
kim ya gibi adı kaldı.
('Abdulvütt) Yanan göğsümün hararetinden
ağlıyan gözüm ün dalgasından
r U. tfkt* j\ j l ûU»
yarı ateş yarı sudayım .
f,JJ »jV ur*" *■
>£./*î- ^
ı/lti ( Ytğm â)
§. Mecazen meme.
O lm ıyacak şeyi istemekten vaz­
Cm «Jjl
geç; çünkü ankayı kim se tu za ­
ğa getirmez.
jıL* ^»J j\
(N işim i)
Cm» 4)1^1 jl
§ Rustemin babası Zâl’i terbiye
eden bir hakîm.
Yarabbi/ Canlıların yaşam aları
■r, Cs-i*'* Ij~~ 's, Cr.jj £/-î- (slmUrğl
âteşin per, sîmurğı zerin per ) esbabını gönder ve ihsanın so f­
= (k .) Güneş. rasından türlü türlü nim etler
gönder. Nebat çocuklarının su­
f i j , ÛİJS £j-~- f i } i s i ? *f-
suz dudağı için bulutun meme­
JUU.
sinden ya ğ m u r südünü gönder.
Ş a m kutlu bayrama, kanadı (Ebülheyr)
y a ld ız lı ankaya y a n i güneşe (slne 5ibâz) «= iki renkli,
bak.
alaca.
(Hâkânl)
• if ij l/» J ö 'j ji *
id i j i» j\> Ali-
-
. (s im n â d ) = Süre: Kuranı ke­ |/UU
rimin 114 faslından her biri. B eyaz süğlünler, siyah karga­
lar, doğan göğsü gibi y a n i alaca
*ȟ~ -
(sim y â r)= M a k sa d ın ı rumuz olmuşlar.
ve işaretle anlatan kimse. (N işim i)

31w, -e»- (sîne bertâk)“ (A.) Hali

(s e y e n c u r ) = A te ş parça­ perişan, bağrı yanık âşık.


ları, kıvılcım. (sinebend) — Kadınların
süs için göğüslerine taktıkları
• .»• göğüslük § Çocuklara üstlerini
^ , | n (|a ^ t ) — Rustemin kirletmemeleri için önlerine g e ­
anası. çirilen göğüslük § Hayvanların
boyunlarına takılan süslü tasma,
* " *1 -t
gömüldürük. ^ ( » iv â r t i r ) = Musikide
(sine zeden)=» Göğsünü bir makam, (ba.).
bir yere çarpmak § Matem et­
;î r
mek, yas tutmak.
( sine kerden ) = (k .) ( s iy n h te ) = Suda biten
öğünmek, tefahur etmek § Tir­ ve ateş tutuşturmakta kullanı­
endazlar beyninde atılan ok lan bir nebat.
yere çarpıp başka bir yere düş­
mek. (siyeh) = Siyâh (m uh .).
(sineriz) = Aşağı kısmı
3-ymV (siyeh püş)— (Aa.).
göğse inen bir nevi gerdanlık. (siyeh çâl) = Yerin üst ve
(sine guşâden) = Şad altında suçluları hapsettikleri
ve mesrur olmak.
dar ve karanlık yer, zindan.
İ juit -ca- ( sine keşiden) = Kuv­
vet göstermek. Nâşırı, sine gu­ tfl Hi-ij JV V»
şâden ile sine keşidenin mâna­ •>* y \
larını mübadele etmiştir. Filha­
kika sine guşâden göğüs ger­ İnsanın bir yerden bir yere f i t ­
mek kuvvet ve tahammül mâ­ ne ve fesat nakletm esinden ise
nalarına daha münasiptir. ayağı bağlı zindanda oturması
daha iyidir.
(Sadî)
(sin i) = Üzerine yemek ko­
(siyeh düde)=Aslı kötü,
nulan derinliği az, kenarı ensiz
v (siyeh rüzgâr) •= Bed­
büyük tepsi.
baht.
ıS'y- jl «-«»;• ö* J*
(sîv) = Elma — sib. Aî. y fjij V
S. J j ’ -r , C/.j
jJ 'C jt - i jS S I j'u J*. iığer benim gibi yârin fcülfüne
heves edeceksen bedbaht âşık­
jiö j lardan olursun.
(H ilâ li)

E y şeyh! Git; bu hile ile dolu jU v (siyeh sâr) =* Timsah,


olan m arifetlerle bizim b atım ı­ jo. v- (siyeh ser) = (k.) tnsan
zı rahatsız etme. K endi : evdi- oğlu.
ğim in çenesine elm a der,tekte ^J T*
hakikaten yanıldım .
('tm âduddlni M ütevl) ı
tnsan oğlunun kaza ve kaderi fil'**- ( siyeh gilım ) = Talihsiz
alnında yazılm ıştır. Onun gü­ (ba.).
nahkârlığı cevherinde m evcut­
Cı* V* ■
>' v 11*
tur. ı^L- £
(Fehrl Curgânl)

j-i- (siyeh şunbul)=Sisenber


= güzel kokulu bir fesle­ B enim kara bahtlılığım dan y ü z
ğen mânasına bunun Muarre- çevirme; çünkü siya h lık uzak­
bidir (Reşidi). tan görmeye yardım eder.
(Zehir)
,>» f>yT»>. ^
V (siyeh mest)—Çok sar­
hoş ki zil zurna tâbir olunur.
(ba.).
Akrebe benziyen zü lfünün gön­
lüm e batırdığı iğnenin zehri «j- (siyeh meğz) = Sevda.
hattının fesleğeni ile şifa^ buldu. Mizacına galebe ederek aklı
( H e k im i U rm uzdl) bozulan kimse.
^ (ş) = Farsça ve A rapça elifbe- ** (şâ b u râ n ) = Şirvan’da bir
nin on üçüncü harfidir. Ebced şehir.
hesabiyle 300 adedini gösterir, jj.* jl
fiillerin sonunda mefulünbih 'S'sM t 1*
edatı, isimlerin sonunda muza- l/İİli-
fünileyhtir. Emirlerin, sonunda Şirvan şehrini yahut kalesin i
hasılı mastar edatı olur : feth hususunda onun kılıcı gök­
guftemeş = ona dedim. ten im dat buldu.
kitâbeş=onun kitabı. reviş (H â k â n i)
= gidiş.

( ş â ) = Sevinçli, ferahlı: şâd re n , ş â b ü rg â n , ş â b û re n ) —


(im uh .). Çeliğin madenî nev’idir § Erd-
şir’in oğlu Şâbür zamanında
'-iti peygamberlik iddia eden Mâni
. (şâb âş) = Şâdbâş = hoş N ekkâş’m kitabına da şâbür­
ol muhaffefi olarak tahsin, be­ gân ve ona tâbi olanlara Mâ­
ğenme edatıdır. neviye denir (Naşiri).
J"> ı£* ^ S‘-
S<> J%oSİ al > r*
l)Vj-* iJ j) (ş â b i r ü m l) = A k bi­
ber.
Her biri ona, ey zeki; aferin,
talihin inayet ve hidayete isti- * •'*(’ • «-V
nadetsin, dedi. ( [■“’ ( ş â b v e d , ş â b v e r d )
( Af e v l an a )
= A y ağılı, tıâle.
§ Saçı: gelin başına serpilen
VC.:-
para vesaire.
wl'0 £
/ f V ı ’. ^ S*-
'* • ^ (şâb ân g ) = İt menekşesi JJ* J5 öjî Si
denilen bitki.
Onun yüzündeki tüycüklere, I
dudağa, dişe bak k i beni dai­ C (şâh) = Dal.
ma ışıklandırırlar. B iri güne­
şin yukarsında Ulkere, biri ısUP'ıt*}?'s, 't- »f1 ıt\)j
tjV* C-jji C^1 j'j
ayın etrafında ağıla benzer.
(P ir n z i Maşrifi)
&*■
.»*,1 E y saba, esdin, y a k ışık lı gülleri
H r .b dağıttın; onların arasından bi­
(şâ b h â r) = Kabil’de Mah-
müdı Ğaznevi’nin asker! topla* zim yen i bitm iş gülüm üzün
luğunu gösteren bir çimenlik dalını kırdın.
(BedV)
(Naşiri). Kabil’de etrafı büyük
bir sahra ile çevrilmiş bir put- Konuşmada (şâjıe) denir § Boy­
hane (Cihangiri). nuz.
o .* l f i * Jüt J L İİJ i l l i

«U *C.İ\ j* »U jt p t f jl- u _>»T


j'îls
•L- <- »il
ilim toprağına asla üm it tohu­
munu ekme; ceylân boynuzun­
^ ’ dan hiçbir v a k it m eyva umma.
(K â â n î)
/&ı h a fta lık ay kendisini k ıs ­
kanan ay benizli güzelim , kuş­ § Parça, kıta; tekrar ile şâh şâh
lu k v a k ti (şâbhâr) da benimle = parça parça.
beraberdi.
r'yi tj~! j Cj}
Bu eni geniş açık ova nedir
dedi? Padişahın sa yısız askeri­ CU *->h */"
l’V
nin arz edildiği yerdir, dedim.
O, bin y e d i y ü z küsur dağ ne­ Çok geniş olan o yer ve gök
dir dedi? Padişahın fille r i de­ darlıktan kalbim i parça parça
dim. etti.
(Ferruhİ) (M evlâna)
§ Kadeh.
(şâp nr) = tran padişahların­ jli- î» t j l ıT-r-O» •»£*
dan birkaçının adıdır. Aslı püri CU '^S'j . cT^r* eri* C»
şâh **= şehzadedir. çf j J Li- --) •>J
tX« U t»
yvi (ba.).
Gece içtiği şaraptan başına
arız alan sersemliği sabah şa­
(şâ tu şu t) = Beyhude rabının zevkiyle giderm eyi kas­
ve mânâsız lâf. tederek eline kadehi alm ış, kı-
vtrcık süm bülünü: z ü lfü n ü ta­ Geniş ovada bir pınar gördüm;
ram ış, onu gören âşıkların y ü ­ o pınarın her tarafa yo lu ve
reği, kederinden tarak dişleri arkı vardı.
(F i r d t v t t )
gibi y ü z parça olmuş.
(M enşnri Ş l r a t î ) Ahu boynuzuna doldurulup
başka memleketlere götürüldü­
Kadehe şâh denilmesinin sebe­ ğü için kalye miskine de şâh
bi: Gürcistan’da ahu ve dağ denir § Eğe kemiği § Elbise
keçisi boynuzundan altın ve tirizi § Alın.
gümüşle süslü kadehler yapılır
ve onunla şarap içilirmiş § Öze­
t£sj ^
rine evin sakfı konulan uzun rf'jV
direk.
Ona, kim sin ? Bana söyle dedi;
J./.S fM jî çünkü hem padişah nasiyeli
hem padişah çehrelisin.
(Firdevcl)

F azilet denizinden nazım inci­ yX £it (şâhi âhü) — (k.) Yay.


sin i ele geçir de sarayının sakfı r jf j** ır
direği altın, eşiği fele k olan jy t.
j/llii
padişahın ayağına saç.
(M enşur) fjr (ba.) § Yalan vait.
§ Parmak uclanndan koltuğa cu ( §âh berâverden ) «=
kadar insan eli. Utanmak, müteessir olmak.
A-.v. cu berdıvâr) = Ken­
j'A#-* ö’/. (A*j */"*& dini bir şey zanneden; kimseye
j'j» serfüru etmiyen kibirli kişi.
t ■
İÎU. *9^ All»j ^£
Rustem o serfiraza, o bazuya, i}2-
o boya, o uzun üzengiye baktı. tf JJ**’
( F ir d e vti) Her ne kadar bugün azam etin­
den kim seys serfüru etm iyorsan
§ Ayak parmağından kasığa da yarın, zam an seni toprak
kadar olan yer, güreşte (j> gibi tepeletir.
>S j- ’-i-- »)■ derler ki j.ı\, j» (? a h ü r i)
» / elini iki ayağının arasına £Liı t ri-ı.a rü (şâh beşâh, şâh
koydu demektir. § Su arkı. derşâh) = (k.) Uzun uzadıya.
cV r\> .£ j3 O;,'**.
z f IjU y
Uzûn uzadıya üm itlerle senin ma ve kılaptanı ondan çek er­
keremlerin bizi küstah etti. ler.
(N i z a m i )
i'ij ^
Buradaki »u şâh derşâh’ı Ş (5—J j i
gelecek mânaya almak daha ı/lliJ
muvafıktır § Türlü türlü, müte­
Vücudun harap olmasından
nevvi.
j ) #jb"
âlim in ruhu hakîr olm az, ağa­
c'j* t^ cın kırılm asından kuş aşağı
düşmez.
(N i z a m i )
Her türlü ter ve taze m ervalar,
bahçeye gidenlerin rızkını bol­ £Lt ( şâh şâh şudeni
laştırm ış. gulu) = Dinleyenlerin kulakla­
(C â m l) rına işittirebilmek için bağır­
§ (k.) Ç o k ağlamak. maktan boğazın parçalanması.
a j- j-ii (şâh peyvend) = Kalem (şâhşâne) = Bir kısım di­
aşısı. lencilerdir ki, bir elde koyun
jijo-u (şâhdâr) = Her boynuzlu boynuzu öbür elde koyun kü­
hayvan § Dalları çok ağaç ( k .) reği olduğu halde dükkân ve
refikasının iffetsizliğini hoş g ö ­ ev kapılarında dolaşırlar ve kü­
ren kimse § Halis gümüş, reği boynuza öyle vururlar ki
jjjjîjj j-u. (şâh der âverden) = çıkan iğrenç sesten halk nefret
Konuşmada (k .) çok peşiman edip ellerine birkaç para vere­
olmak § Şaşmak. rek defederler, eğer biraz ağır
c-.jj (şâhi zerin)= (k.) Kalem. davranırlarsa bir bıçakla ken­
ri ı (şâhi semen) <= (k .) Gü­ dilerini yaralarlar JLr (ba.);
zelin boy bosu. (muh.) . i._,r tehdi-
,ı_;.u. (şâhsâr) = Ç o k dallı ağ aç­ detmek, korkutmak.
ların çok ve sık bulunduğu yer,
iLc jjU öly V r.* ^
koruluk. LAiti l
u-i ) —— v*-. * j ' ı ■
‘■^■y fm.ı aJ5
» / jL^U/ j
Z a y ıf N edim in gözü, kan seli
Onu tevhideden y a ln ız insan m eydana getirir, bu Dicle a k ­
oğulları değildir; korulukta te­ tıkça Ceyhun u tehdideder.
rennüm eden her bülbül onu (Mehm ed Z e k i N e d im )
tevhideder. S.Sİİ. \j (şâhi kes râ şikes­
(,S a 'd İ)
ten) = (k.) Bir kimseyi edep-
§ Kuyumcular ve sırmakeşlerin lendirmek, kibirden vazgeçir­
haddesidir ki sırmakeşler sır­ mek.
>y J L i ı ,}-*= jj>* ı fi S
Jji- c—£-i j>* «JJj

Süm bül dalı kendi güzelliğine Gv.l nerede onunla m üsavat


mağrur idi, zü lfü n onu kibrin­ iddiasına ka lk ıştı! Bu, baharın
den vazgeçirdi. iftirasından ibarettir. /
{S elim ) (M İri M a ş a m )

■oı/ç}* (şâhi gevezn)=(£.) Yeni


ay. * («âWD = Mısır buğdayı.
y -Ş ç}* (şâhi g!sü)=Saç bölük­ jV l i 'j l ı y ıSjy-ıf
leri. erir" <Sjy~ X -*J -'V-, J*-1- ö'*’
»jfîj Vt- *>.) viTJU.
>f\J «ı'l»
rfUü Sen her ne kadar başkasının
sofrasında m ütenevvi yem ek
Saç bölüklerini her taraftan yiyorsan da kendi sofranda
tarıyor, menekşeyi gülün başı
m ısır buğdayı ekmeği yersen
üstüne dağıtıyordu. daha iyi gelir.
( N if â m l )
(.H â k â n i)
ifs jiu . (şâhu berg)=D al budak
( k ) teferruat. (ş&d) — Sevinçli, ferahlı.
j-vz (şâhi) = Yaba: harman sa­
JLİTj^ y Jjf*
vurmaya mahsus ucu parmak
y ıty-i ü 'j
şeklinde ûç çatal tahta kürek.

Seviniyorum k i eteğimi senin


(g âh âb e) = Irmaktan ayrıl­ mahallenin köpeği çekiyor; baş­
mış çay § Karanın içine girmiş kaca sevincim de şu k i senin
deniz parçası, körfez (A r.) pJt. tarafına çekiuor.
( ' A f k i)
' * ı
§ Çok § Şarap.
. (şâ^çe) — İftira ve töhmet.
wJU. f' «s-! trl.**"/ at>ti (şâdân)=şâd. Ğıyâşulluğe,
ik*. ** ■*& X* bu kelimenin sonundaki (ân) ı
«;JU» (şâdmân) daki (mân) gibi zait
fâ lib l K endim e birçok töhm et sayıyor. Şâdiden, mastarı oldu­
atfetm işim . Eğer başkasına m u­ ğuna göre şâdân kelimesi se­
sallat olursam bak neler yapa­ vinici, sevinerek mânalarını da
rım. ifade eder § Çalgıcı ve iffetsiz
iTsUb) kadınlara da denir.
<*ha (şâhçe bendi) = (k.) (şâdbâş) = Hoş ol mâna-
İftira ve töhmet tertibetmek. sınadır § Aferin gibi bir kim­
senin sözünü ve hareketini be­ Vaktiyle padişahlardan biri zevk
ğenme yerinde kullanılır § Me­ ve sürür için yüksek bir köşk
liki ayların 26 ncı günü. Mu* yaptırmış ve adını şâdı kâh
haffefi (şâbâş) dır. koymuştur, şâdefe, şâdyâ^ı bun­
^ »ui ( şâd behr ) — Hali hoş, dan muhaffeftir. (Nâjşırı).
mesrur, dünya nimetlerinden Ij t f( iUli jjtj
çok nasibi olan kimse. ıfl' Jî
jf, J » fj i- j j y
Jrj
M** l ‘’J-İS. Şark padişahının, padişahların
,jViî hâzinesinden N a y kalesini dol­
durduğu gibi sen de padişah­
B ir gün gönlü mesrur ve m üs­
ların tacından N işabur kalesini
terih olarak zam anın hevesle­
doldur [*].
rinden dinlenm işti. (F erruh l)
{N ifâ m î)
• ^ ' 1 \\\
T1 “** ( ş â d h u v â b ) = Tatlı
*7^ (şâd & b ) = Suya kanmış,
u yk u = şek er huvâb.
suyu çok olan yer § Ter ve teze.
Xii.C II J »Lİ j' Sf
c-iijU j\ ^ ir
J)

Onu tatlı uykudan kaldırınca


Çimen bahardan ter ve taze başını mızrağa astılar.
oldukça senin şevketinin ağacı (F ird cvti)
taze kalsın. • ı ! * .ı -» i • ’ t l • .*
' (H usrevânİ)
—î Jrj ( ç â d h u v â r , ş& d h u v â r e ,
ılJy J4
şfid h u r) = Mesrur, hali hoş.
UL
/, j->1j j >’ V- >—“.j
B u bahçenin gülü daima ter ve
taze kalm az. Kudretin oldukça
zayıflara yardım et. Bu taraftan asker zengini, o ta­
(W « f) raftan hazine dolu, ortada aha­
• .t» . 1 li hoşnut ve mesrur. .
( ş â d b â d ) = Musikide bir (F ir d e v t ı)

perde.
■d" jj; OjJ»
t *• ' i*
( ^ şâd eh , ş â d y â h ) [*] B urada taç yerine baç olm ası da­
-= Nişabur şehrinin eski adı. ha m ünasiptir sanırım .
Elinde altın kadeh, içinde şa­
öljjalî J'jl*' j» <f ^ ^ j
rap; gül y a n a klı dilberin y a n ın ­
JC
da; kedersiz, m eşakkatsiz, gai­
lesiz tab'm mesrur olsun. Git, gör k i bahar bahçenin et­
(Feleki) rafına türlü türlü ne güzel sa­
§ Zevk ve sefa içinde şarap
yeban çekm iştir.
(Kemâl)
içen.
JÇ- OİT” Jl.İJL* j î § Kıymettar, nakışlı döşeme.

•r1*/*’ **j? 3* v'.>*■*“•* «i*- r *•


6'A 5 Hljfi j yJ jl
O sarı çiçek, dertlinin yanağı
gibi yarılm ış; o erguvan, neşe
S a kin in gözü mahmur; şarap
içinde şarap içenin yanağı gibi
artığından döşeme harap; eller­
açılmış.
(K efrâ n ) den şarap kadehi düşm üş, şa­
rap dökülm üş.
§ Şarkı çağırıp rakseden kadın (H â k â n i )
§ Ahlâksız kadın.
j*'~! sjy. t/*' ■
>y. ı<_>'*>■»l- oj»- İ)U>-
j;- i c.~* jjj ^1* ıf^-j
)lA 0Î
j-a\>

D ünya rakseden bir kadına Bir şarap k i döşeme üstüne


benziyordu , fa ka t o kadın şim ­ katresi damlarsa döşemenin as­
di sevinçten kaldı. lanı: döşemenin üzerindeki as­
(Nâşır) lan nakşı sarhoş olarak orma­
na gider.
- i -A * (G e z n e v i )
** (ş â d h u v â s t) — İstek
ve iştiyak. § Şâdurvâni murvârid manası­
nadır (ba.} § Kale şerefelerinin
*. ’ • ’ I'
j l j j ^ •** (ş â d u r v â n ) = Padişah ika­ altında ve büyük kapıların üs­
metgâhları önüne çekilen büyük tünde fıskiye göbeği şeklindeki
perde ve sayeban. çıkma.

l i ' j r’ ö'-*** c»L jl>.» j*


^Uii

Ş a d ve mesrur olarak onu Şi- Nice defalar hizm etçilerinden


rin’in ikam etgâhına götürdü, her biH fele k aslanını ( eset
büyükler âdetince ona taht k u r­ burcunu) köşkünün çıkmasına
du. iltica etm iş bir halde bulmuştur.
(N lfâ m İ) (E n v cri)
F erhcngi Ziya 80
Şâdurvân bizim kullandığımız N izS m i'ye rahmet olsun diyen
mânaya yalnız Nicmet ve Şucü- kim senin ruhu sevinçle birleş­
ri’de vardır. sin.
(N i f â m i )
j'1J*Jr" s ~ ^ u 3 J'—I
( ş â d u r v â n i m u r-
v â r ld ) ' — BâAîed’in icadettiği
30 makamdan on ikinci makam. D üşm anının sevinmesine bir
j*■ kim se lâ y ık olur ki iy ilik isti-
yen dostların sözünü dinlemez.
uf I -' (Sadb
Şâdurvâni m ürvarid m akam ını -x--' *j ^
söylediği zaman dudağı inci jj ojl" a>T c/'jâ
deliyor sanırdın. jUİ-
( N if â m i )
Gül sultanı şevket tahtına gü­
.ı.jl, (ha.). Bir gün Bârbcd.Hus- ler y ü z lü ve sevinçli gelince
rev’in çadırı altında oturup suyun gözleri aydınlandı.
terlibettigi bu makamı teren­ (S e lm ü n i Sâvici)
nüm edince Husrev çok hoşlan­
J>L
mış ve Bârbed’in başına bir ( ş â d g a n e ) = Döşek,
tabak inci r.erptirmiş olduğun­ yatak.
dan şâdurvâni murvârid adiyle i’— *İXL» A'.it. V tf J,

şö h ret almıştır, asıl adı sadece »İU'J f «İj-* ıZ*^, j ı ^ j


şaHtırvandır.
Padişah döşekte zevk ve sürür
^ (ş â d g e r ) = Harb borusu içinde yatm ış; devlet kölesi, ta­
(Naşiri). lih i uygun, f elek arzusuna göre.
(Ferrethi)
e» j'j'j <-.j ijt
'jj § Dayanacak şey (Ar.) (<C:-).
jTS (filjii sii a33^ .0 ^ >ijy) şeklinde
Feleğin tasında, boru sesi gii- görüldüğüne göre padişah zevk
rültiisü; toprağın cism inde boru ve sürür içinde yastığa dayan­
salasından titreme var. mış demek olur.
( Ka a n i)
1 >• 1
§ Mâverâiirınehir’de bir vilâyet. ^ 5 ( ş â d m â r ) = Ç o k yılan §
V ^ l ’* Büyük yılan.
f ( ş â d k â m ) — Mesrur. t

jU J+C*. >\,
^ c.r j si, & ^ (ş â d e n e ) = Kantaşı. Muar-
rebi şâdene (Ar.) rj» ^ .
rfjLi ,_JU»
* ■'i * * ' * 1*
tyu'i îjO jj;
3* **'' ( ş â tv e rd , şâd -
▼erd) = A y ağılı, hale.
A/a/ıı Kenan (H azreti Y usuf)
jl e»—^J> ile birleşmeyi istiyen, zindan
»U }/_ ij»- elemhanesini çimen seyrine de­
Â*»1 ğişmez.
( Y eğm â)
Gönül ay ağılından sevinen
ekinci gibi yüzünde tüy belir­ § Maymun § Haram yemekte
mesinden ümide düştü; ay ağı­ darbı mesel olan bir köle.
lını yağm ur alâm eti bilerek •a>Li (şâdyâne) = Zevk ve safa
sevinen ekinci gibi gönül aya zamanında çalman çalgı.
benziyen yüzünün etrafında ha­ ■ijU ( şâdi mubârek ) =
leyi andıran hattının belirdiği­ Evlenme ve doğum zamanında
ni görünce birleşme müyesser tebrike dair söylenen söz.
olacağını ümide başladı. ıfs (şâdi merg) = Sevinç
(Lefij'i) ölümü = mergi şâdi § Kolay
ve rahat ölüm.
§ Taht, halı, kilim gibi nakışlı
^ \
mefruşat.
( ş â d iç e ) = Yorgan.
•j-*' ** j* cr^Jf
•S*)*} 4-^c-JV j {T^f, iS*
Padişah, bütün nakışları koyun ı/W ıi'f. j y.
ve kurt şeklinde olan büyük bir A ltım d a m uvakkaten döşek gibi
taht üzerine oturmuş. bir yorgan olsa y a stık gibi her­
(Fir devri) kese tefevvuk ederim.
( Pür behayi C ami )
§ Husrevi Perviz’in sekiz hâzi­
• 1
nesinden yedinci hazine § Mu­
J (şâ r) = Ş eh ir= şârsân , şâris-
sikide bir perde.
tân.
ifl'j.y »jjali-*. f > ic- £> jlii: j
i? 'j J— J* İÎJt
j'J V
Ö teki Şâdverd v e ' B üzürk adlı M ekkeli A hm edi M uhtar
bir hazine idi k i onu büyük bilgi şehri; cA li o şehir binası­
mutripler onu m usiki bilim inde nın m uhkem kapısı idi.
(S a te n i)
bir perde olarak kullanırlar.
(F ir d r v s i) Bu beyit «v.l <>.» t’'» ha­
>
dîsi şerifini ifade ediyor § Ger-
l*
^ (ş â d i) = Sevinç, meserret. cistan padişahı (ba.).
i*;—* yol § Yüksek bma § Suyun
jliM -uf’*4*a» 2İU. sesinden kinayedir (ba.).
iS ^
•U. »jjî/ ^ U_>Li £
Ğurcistân şehri eğer onun h im ­ • it/'s ’ojs, i'-r.
meti nesim ini bulursa Cercis-
tân şahı o m evkiin toprağını Padişah, sokak, m ahalle, çarşı
zeri m uşt efşâr gibi yapar. ile dolu bir şehir m eydana ge­
(Muizzi) tirdi. ;
j, (ba.) § Katkı, g-ıllü gış. (Firdevai)

ı_r*. f Jj jV") b y t j j j L . j L - ‘ j C . jL - , ^
^ „ ( ş a r s a n , ş a r ıs -
^1/ tâ n ) = Şehir. jU (ba) § Etrafı
bağ ve bahçe olan köşk ve
jV (6a.). Katkı mânasına şâr de­ saray § Acem hükemasından
ğil bârdır, nitekim maddesinde (Ferzâne’i Behrâm) in (çâr çe­
geçmiştir. Cihangiri (gışubâr) ı men) adlı kitabı.
gışşuşâr okumuş (Naşiri) § Ça­
kal: şegâl muhaffefi olan (şal) ın
(1) si (r)ye tebdil edilmiştir. ( ş â r ş e k ) = Çil kuşu §
Rebap denilen saz.
Sırâcuddini K um ri h a k k ın d a : »- I
iljC .
jll Mı— y (ş â r e k ) = Nuri kuşu jU(ba ).
* / “. j*- ->■
J* y
= Y Y
(şâ rm â r) = Büyük yılan.

A slanın yanından çakalın göğ­


(şâru ) = Şârek.
sünü aytrdetm iyen S ırâ c u d d in i • >
K um ri şiir söylemeğe m uktedir • 1 *t *
*I Ly«
değilken senden aldığı fe y z ile ( ş â rv â n ) = (muh.)
ateş şulesinden nar tanesi m ey­ (ba.).
dana getirdi: parlak şiirler \

söyledi. " *l*


(‘Imâdaddini Şehriyâri) (şârü y e) — Husrevi Pervi-
z’in oğlu = Şebrüye.
§ Kadınların elbise ve gömlek \

yaptıkları çok nazik ve hafif bir 6 C.


kumaştır. Fanus gömleği de (şâ re) = Sarık § Kadınların
yapılır § Nuri kuşu: Hint kar­ gömlek ve elbise yaptıkları na­
gası denilen siyah bir kuştur ki zik bir kumaş.
tuti gibi söz söyler, şârek, şâ- \" ,*
ru da derler § Şâhrâh = ulu
aş a ğ ıy a şarıltı iie ırmak, su ve A »j öV * J J- * ^ J

.‘Jl-Mç. «/ «>• c 'J-y *■*?


şarap gibi şeyler dökülmek,
şanşar akm ak § Yaradan stı
Aç kurt, sürü arasına düşerse
onun dişine koyun, kuzu, semiz
A 1 - -j
kuyruk, teke müsavidir.
\< (şa sp e rm ): , j .u (ba ). (S a t e n i )

(şâ k â r) = Ücretsiz, zoraki


(•şâş) -=Taşk en d denilen şehir
iş; aslı ,ı.ijir kârişâhden maklûp,
s u (ba.) § Sidik.
şâhkârdır. Ş â y g â n d a denir ki
jc._ j-u (şâş bend şuden) =
aslı şâhgândır.
Sidik tutulma hastalığı,
o -- j-Li (şâş dân) = Sidik kavu­ c.t- l‘r-. |*J1-'-'
ğu, mesane
<!'»>}
Günahım y ok; bahane ediyor­
(şâ şe k , şâ şe n g )
sun; çırak gibi ne vakte kadar
= (ba).
ücretsiz istihdam edeceksin.
( F i r d e i ’S İ )

^ ( ş â ş ü ) == Tohumu ilâç o la­ f i » w**, f *j i öur


rak kullanılan bir bitki § Sidi­ j 'S 'l - j £■■»'-j fV > ^y •s'
ğini tutamıyan kimse; konuş­ i

m ada: uykuda işiyen çocu k .


Mülkten bidat ve zulüm âdeti­
ni öyle attı ki hiçbir kim se
( ş â ş ü l e ) — Sarık ve kıışak rüşvet ve angaryanın adını an­
uçları, püskülleri.
u maz oldu.
{F chrı)

A** ul»» > / :


(şâşe) = Sidik. ( ş â g i r d ) = Ö ğ ren ci, çırak.
o-'ı-r tSj* u'lj j «x? £►*■*L

— * C—a \ / 4^.-1" 0* j/l-i c. -*


Liı
Ey şehrin öğütçüsü! Git, bu k a ­
dar akıldan dem vurma. Senin
(ş â ğ u le ) = Şâşule (ba.). üstadın benim şakirdim dir.
( Yeğma)

( şâk ) = Kadın göğüslüğü, „-ıj/u ( şâgirdâne ) — Ç ır a ğ a


sinebend § Erk ek keçi, teke. verilen bahşiş, şerbetlik.
culfurs) § Bir suçlunun yerine,
L (şâklul)==Çok yiyen kim­ başka bir suçsuzu muaheze et­
se, çok söyliyen şahıs. me § Oyuncular ve soytarıların
öteye beriye sıçramaları ve pe­
rende atrtıaiarı (Burhan).
(şâ k m en d ) = Keçe.
^AL*4'. C j c
oiT U £ t j>j * <■* ’** ( ş â l e n g i ) = lp ve kıl bü­
kücü ki rismânlâb ve müytab
Elinde geyiklerin derisinden bir derler.
kement var; göğsüne bir keçe p*J o— ^
koymuş. t£j'j rfr ti*
(L ehibi)
Yazık k i benim m uta/ gibi geri

gitm ekliğim zalim nefsin islilâ
^ (şâ k m ü n i) = Buda mez­
ve galebesindendir.
hebinin müessisi. (Ğeia iri Râzi)

^ (5 â . , = Şal kıymetli (şâiü d e) = .jil: (ba.).


ve nefîs. kumaş § (m uh.)
(b a ). (şâlh en g ) = J utu (Ar.)
C,*j.
*İA * ıSjf o* j** ıSjf'j*
(şâlih ) =Hazreti Nuh’un to­ t-i ^jı?
rununun torunudur. Hazreti Hûd ıSJ>-'
bu zatın oğludur. Hüd’a cAbir
Hüner semtinde oturma; çünkü
de derler.‘İbrani lisanı Hazreti
o semt, rehnin eski m alikâne­
Hud’dan intişar etmiştir (Nâsıri).
sidir.
'fi* ( Enveri)
* (şâld e) = Temel, esas. Şa- § Hile ve hud’a.
lüde (muh.). J.* Ov* ltV*
y j _»'_3 t*
SjJ'-î «-4—j
ıİİ>-
Olünciye kadar şeytanın h ile­
Kalesinin tem eli yeirn altında­ sinden emin olm a; ta k i şeytan
k i öküze erişmiş, kalesinin şe­ hile ile senden dini alm asın.
refesi cefz a burcuna geçmiş. (S â z e n i )
(Ferhengi Ş irâ zi)
§ Zulüm.

( ş â l e n g ) = iyi kilim altı­ ( ş â l î ) = Çeltik: kabuğundan


na yayılan kaba kilim (Mecme- çıkmamış pirinç = *)yü (ba.).
j î j u (şâli âbi) = Y ab an i pirinç, • .ı.j- ıs Jjt rfjj ^ ı
u j u (şâli p â ye) = Pirinç eki­
a'Lî 44» jili /'.l*
ıSj*'
len tarla = şâli zâr.
Cihan vefa suyu ile adaletin
* yüzünü yıkıyor; fe le k z a f e r
( ş â m â h ) = Gâversi h e tâ 3i = eliyle meleğin saçını tarıyor.
h ata d a n sı denilen bir nevi (En v e ı i )
küçük darı. § Nişânden (muh ).

v' - O ı} (î- y ^ f

% v (şq h i sıh*
sj—*-
çe, ş â m â k , ş â m â k ç e ) = Ka­
dın iç göğü slü ğü = sâm âkçe Senin buluta benziyen avucun
§ İŞ göğüslüğü, sinebend. su gibi gümüş dökdükçe, yer­
yüzünde her ne kadar mihnet
ve m eşakkat tozu varsa yatış­
( ç â m e ) = Kadınların baş ö r ­ tırır.
tüsü — çârk ed ki d ört köşeli {Husrev)

örtüdür = serpüşne.
y j 1J 'r | J » »J.M-
•r
^ U*' ( ş â n ) = A n gümeci. Düşmanın, senden kederlenm e
fidan ın ı gönlüne dikerek ruhu
L i J - O 1 J»; o - j j l j U i - • ) <T müteessir olur.
(S i ı z c n i )
düt • , '

Fenadan iyilik gelmezse fıt r a ­ A t


(şân ek ) = Kuş kursağı -•=
tından bilerek onu mazur gör; çinedan.
çünkü yılanın bal arısı gibi bal
gümeci yoksa mazurdur.
(Hâkânı) (şâne) — T a rak .
Jt’ \
§ Bir cins beyaz hint kumaşı §
y -'f l;cj c ' j oyr
Zamiri gaip olan (ş)n in c e m ’i ki
onlar demektir.
Elinde ayna ve tarağı tutmuş;
ahm ak kadın gibi saçiyle meş-
( ş â n e d ) — Şânden ^ taram ak ­ guin
tan mıızariin gaip sıygası. Ni z a mi ı

w — O

\ 'V \ ' •* S*,*3 <0 .*-*


jA ı ^ f ( şâ n d e n , ş â n î- [*] B u r a d a k i t e 'm O k e l i m e s i asıl m e v ­
den) = T aram ak . zu olduğu m ânayadır.
öV.) ^ ^ ** jU-u'i VL *ı: ( şâne bâlâ endâh-
)?■.*' <aJ y* c~i t e n ) = B i r şe y e ehemfniyet v e r­
m em ek, bilmem diye cev ap
Bir kim seyi severim k i aybımı vermek.
ayna gibi yüz yüze söyler, ba>- ju. (şâne hâli kerden) =
şm arkasına gidip de birçok ( k ) Y ü z çevirmek, iraz etmek,
d il ile inceden inceye söyliyen Ei* t/j>j Uri*.
tarak gibi değil. a-l f jT' JU VU-
(Ş a i r ) jjît»
§ G üm eç.
Bir biiy-ükten dalga gibi acılık
crî^-r*" öj Û.JÇ- yüzü görürsen derya olsa da
ıj-î' öj'ç- yüz çevir.
£)U. J ( Te'şir)
S lii ^li jlj
&:ii VT ji v u ( ı j » v ( şâne
d e r âb d âşten , guzâşten, nihâ-
Onun serabı (pu sarık) ayna den ) = Süslenm eğe hazırlan­
gibi ışıldayıcı, suyu bal gümeci mak.
gibi hoştur. Ruh o aynadan c.-> iuu ( ş â n c ’i d e s t ) = A v u ç (B e -
safa, padişah o gümeçten şifa hârı Ca c e m ), hallaç tokm ağı
bulmuş. (Nefisi).
(H â k â n i)
«;u (şâne ser) = lybik kuşu,
§ Atın sıçraması ve atılması. çav u ş kuşu (Ar Başın­
o» ^ daki ta c tarak şeklinde oldu­
Jjl J iJU. ,^1.1*1 j 4" ğundan bu isim verilmiş. Ş ân e
-1*- 'j c—}>) serek, şâne b e se r de derler.
J-c.j j»j }•; ıT1 *'LİJ
vfjKvu ( şâne kâri ) = ( k .) Bir
Ju-
kim seye asılmak, musallat ol-
D üşmanlara toprak yağdıran , mak.
atı feleğe benzer; gerek mesut, t /l /'i u u (şâne^i kirbâs) = Çulha
gerek menhus olsun dost ve tarağı.
düşm ana kişnem esi gök gürül­ (şâne k erd en ) = T a r a ­
mak.
tüsü, atılm ası toz gibidir.
(Sena i) jj'v i ı (şâne k eş)= =şâh şân e (ba.).
\

§ K ü rek kemiği; bu küreğe b a ­ Y


karak bir sene zarfındaki vu­ ^ ( ş â n ! ) = = Ş â n d e n den muzari-
kuatı keşfeden falcılara şânebin in muhatap sıygası § Şiyâni
ve bu bilime (cilmulektâf) d er­ muhaffefi § Müteehhirînden bir
şair.
ler.
•'
v-ı h it (şân e’i esb) = At k a şa ­
ı »L-
ğısı. (şâv n i) = Beşik örtüsü.
§ H int’te türeyen bir ca n a v a r
(şâvür) = Husrevi P erviz ile § H indistan’dan getirilen bir
Şirin arasın d a aracılık vazifesi­ nevi kumaş § Benzerleri içinde
ni gö ren kimse. Bu isim zeki büyük, seçkin ve güzel olan
ve hilekâr manasınadır. Şâvürı şeyler: Şâh râh = büyük işlek
= hilekârlık (Naşiri). cadde.

»ti* eli t pS' 1 #1—


i1 j>-eli

( şâhi ehterân, şâh encum, şâhi


hâver, şâhi hergâhi minâ, şâhi
Şavur şah ile birlikte giderken sey y ârât, şâhi Çâremi felek, ş â ­
konuşm ak suretiyle uzun yolu hi gerdü n , şâhi meşrik) = (k )
kısaltıyordu. Güneş.
(Husrev)
j* °j<r jy j ö^-> j-»-* J4-
İC . j j -— s^ ^
- (şâh) = Asıl ve sahip § Ş at- ıİS
ran ç mühresine ve ş atran ç b az Yıldızlar güneşin tesiriyle nasıl
ıstılahınca şah a kişt etm eğ e görünmezlerse yüksek mevki
derler.
sahiplerinin yüzü onun çehre­
t)^ j"*^L cîW^* sinin nurundan görünmez.
. ,Ll «t* J3j* j>" öj» ('U r f i )

sı M. (şâh t i r ) - B i n a n ı n , sakfın
.Sen şatrançta acele ile kişt kişt üzerine koydukları uzun ve k a­
dersen , bütün cihan p a d işa h la ­ lın direk.
rının ruhu lebbeyk der, yan i J:'j »Lt (şâhi zâbul) = Mehmudı
emrine itaat eder. G ez n ev i’nin lâkabı,
(Reziyyuddin) jij- tii (şâh suvâr) == İyi ata bi­
§ Damat. nen azametli süvari, bahadır,
gazi.
/i4 u" ^ n "o j i'.»»-
jj> y j-* «o** (5^*
eL- ÖİJ*- £+.3»j»* O^9^-
jt» W«'A<Âw(SJA^ t/Uü
Ey varlık mülkünün şehsuvarı!
Genç kadın aslan gibi bir de­ Galebe cihetiyle aklın sultanı,
(N izam i)
likanlıyı görürse ihtiyar kocası­
nın iyiliğini düşünmez. Genç j< ,\± (şâh k â r ) = Büyük ve mü­
gelin ihtiyar dam ada yani k o ­ him iş § Ü cretsiz iş § Aldatm a,
casına beyaz saç siyah y ıla n ­ hile.
dır, dedi. (şâhi gev h erân ) — (M a­
( H e k im i B e d i i ) sal kabilinden) Husrevi P erviz’e
ait büyük bir inci imiş ki bir Binalarda çıkma ve balkonlara
ipliğe bağlanıp denize atılır ve şehnişin denilmesi padişah ma­
biraz bırakılırsa etrafına birçok kamına benzetilmesindendir
inci yapışır ve öylece denizden ■jifi .u (şâhi nimrüz) — (k.) Gü­
çıkarılırmış. neş. Nimrüz, Sistân vilâyetinin
adı olduğundan valisine de şâhi
Sj* w-»
o*j£X *->->^ Nimrüz derler.
l j> jl * jiy>u (şâhvâr) = Padişaha lâyık
t -' l 3 ö l her kıymetli şey hususiyle kıy­
metli inci. Sonundaki (vâr) liya­
Bir inci vardır k i padişahlar kat ve nispet edatıdır, meselâ
ararlar, o ra şahi Cevhercin der­ güşvâr küpe dir ki kulağa mü­
ler; denizin her neresinde inci nasip demektir.
varsa o inciyi kendine çeker. (jji** ıjU»e Jyi
(Âzrri) y ts'j iT
jt (CLm4)ljl Ijjı • &
jırto /'.ii (şâhi güyendegân) =
3S. JJ X 1 ^
( k ) Cenabı Peygamber-(^ı..,).
•u^Li (şâhenşâlı) = Şâhân şâh
Eğer ihsanını kabul etmezsem
nıulıaffefi oiup o da şahı şâhân
mazurum; çünkü senin nazarın­
= padişahlar padişahından çev­
da bunun hikm eti bellidir. Bu­
rilmiştir, imparator demektir.
lut dam layı zaman geçince k ıy ­
Tahfif ile şâhenşeh, şehenşeh de
metli inci olsun diye tekrar
denir.
denize gönderir.
ÂX>1> (Zehir)
j* ûr,' ^ jtilT (Muh.) şehvârdır.
l"iy
j \r
Ona , biz şahinşahın bendesi,
bu dergâhın hakir kapı y o ld a ş­ ıfj'y
larıyız, dedim.
(Me v l ân â ) Tabiatı şahane ve iyi ise de bu
iyilikle beraber yüz türlü aybı
Huvace ta ş = efendileri bir olan
var.
köleler. ( Ni zöri)
t- y j.-j ( şâhenşâhi zend
u»u (şâhi) = Padişahlık § Bir
evista) «= (k.) Güneş [*].
cins para § Yumurta ve nişas­
ojüi A (şahnişin) = Padişah otu­
ta ile yapılan bir nevi tatlı:
racağı yer. (muh.) şehnişindir.
bundan maksat güllâç imiş §
[*] N i z â m ,Z e rd ü ş t ü n k i ta b ı n ın adı E v is ­
Divan sahibi bir şair.
ta, P e h lev i diline te rc ü m e s i n i n adı (zend)
o l d u ğ u n u ve A v ru p a lıla r c a yanlış telâ k k i
İ j-au ( şâhiden ) = Padişahlık
e dildiğin i b u r a d a söylüyor. E v is ta (ba.). etmek.
Padişahın huyu amber gibi ko­
( şâh isperğem, şah isperem, ku verir. A sıld a onun tıyneti
şâh isperhem, şâh isferhem) = amberden yoğrulm uştur.
Fesleğen {Ar.) . (M u i z z i )

»LiL M*j }3j H îi^y. rj' .ıs (şâh perem) = Şâh ispe­
C-^ ljr** £ * \J‘ rem (ba.).
Jjj' . / .ıs (şâh tere) = Dilimizde bu
jjji\ jiı»>_ (ba .). ad ile anılan tıbbî nebat,
Jj> .ıs ( şâh ereş ) — Beş arış o / .ü (şâh tüt) «= Kara dut.
J j' (ba.). oU. .ıs (şâh cân) = Horasan’da
_p.ii .ıs ( şâh efser ) == Koçboy- Merv şehrinin eski adı.
nuzu denilen bitki (Ar.) aiıjjrı. fJ\j .is (şâh dârö) = Cemşid’in
j-*: ı .ıs (şâh encir) = Lop incir şaraba veıdiği ilk isim, aslı şahi
ve vezir inciri denilen büyük dârü = ilâçların padişahı yahut
ve lezzetli incir. dâröyi şâh=padişahın ilâcı,
jUlt ( şâhbâz ) = Beyaz ve iri ■»•ijıoit (şâhdâne) = Kenevir to­
toğan. humu § İri taneli demek olup
JiU öjv ,-^sj ‘-/V Lv &" ekseri inciyi medihtc kullanı­
VU 3' ^jf Cj* f lır.
.ıs ( şâhi direht ) = Çam
., il. (ba.). Tahfif ile şehbâz da ağacı.
ı>j .ıs (şâh reş)=Şâh ereş (muh )
denir.
kulaç. Penç ereş de derler,
)j Jf l*cj Jlif" > JLm»^ (ba.).
>}J .ıs ( şâh rüd ) = Horasan’a
bağlı Talkan’dan çıkan biiyük
Kendine güzel bir sülün avla­
bir ırmak § Eğlentilerle harb-
m ak için bir toğan bir selvide
lerde çalman ney gibi bir saz
yu va yaptı,
( Vehşi)
(Nizâm, Nefisi). Bir borudur ki
iVf-" (ba,).
ekseriya tersalar çalarlar, Türk-
% ,u (şâh bâlâ) = Sağdıç: Ev­ çede trampete denir (cAştm
lenecek kimsenin refiki. Efendi) § Bam teli § Bestâm ile
.ıs (şâh bâng) = İt menek­ Damgân arasında bir şehir.
şesi = şâbâng. -/.j oLs (şâh zire) (ba.).
«_» .ıs (şâh buse) = Şah efser. .u (şâhi zeng) = (k .) Gece,
uy; ,ü (şâh belüt) = Kestane. ju .u (şah sâl) ■=(&•) Istirahatlc
.'a (şâh buy) = Amber. geçen yıl.
■Î^Jİjl ı£ . I s ■*** (Sy ,Ue «ıs (şâhi câlem)= Hindistan'­
jl c-I-İ» Jrft j da Timurlenk sülâlesinin sonun­
İ cusudur, hicrî 1136 da doğmuş
1173 te p a d i ş a h olm uş, 1227 d e “ -İj'-Öj JM. J;'1
ö lm ü ş tü r. C— jÛSCj^ lJj
jiToii (şâh kâl) = Şaşı = L u c {A r)
A şık bülbülün gülden ümidi
jjJ ( şâh lüç ) —~ C an eriği,• vefakârlıktır; fa k a t yerde, bulu
b ö ğ re k eriği denilen sarıc a nan güzelin vefası yoktur.
ufak erik. ( ’înıâd)
Cça! g s «i-1 (şâhi m u reb b ec nişin)
j_J -**1- ‘ atLİ ‘ ı?
•= Kâbei muazzama.
(şahidi ruh zerd, şahidi rüz,
»l; (şâh m e r d â n ) = Rıhtımcı
şâhidi zerbeft püş ) = Güneş,
tok m ağı, (şâh verden e) den b o ­ şahidi zer beft püs gündüz ve
zulmuştur.
gökten d e kinaye olur.
(şâhnây) = Zurna (muh ) fzzji mm ı iV*) (şâhidi faste-
şehnây. kirn, şâhidi lecamrük) = (/<.) Re-
(şâhenden) = Mütteki ve sulüllah (^ju) ’
Salih o lm ak.
, i u u ( ş â h e n d e ) = Mütteki ve
(g ^in ) _ g u acj! taşıyan
saiih § Miibarek ve mesut.
avcı kıış.
>; j ı u (şâh verd) Ay ağılı.
(şâh e) — KeykâvOs’un z ev ­ >s* yy 0“
Ji-ju <^1.1 i'a j, j
cesi S u d a b e ’nin şehridir ki Ha-
m av rân ’d a S ö d a b e ’nin babası
yaptırmıştı.
Benim adaletim nerede sclvi
gibi yükselirse, sülün, şahinin
zulmünden korkm az,
i 4)1,* l i \ {Nizami)
• * (şdh&by ş â h d o s j
= U s p o r çiçeğinden ilk defa is­ ji .ı'Ujl
t JkiCi J
tihsal olunan kırmızı rer.k § Us
t/Uâj
p o r çiçeğind en s a n d a n so n ra
istihsal olunan kırmızı su (Nâ- Şahin uçm akian geri kalırsa
şıri). serçelerin tekm esini tatm ak lâ ­
zımdır.
» ' (N i z a m i '
(şâhid) = Tanık mânasına § Terazi kolu ve dilciği.
A ra p ç a d a n alınmıştır. F a r s ç a d a I*’ )/}} '/ c -*■
giızei yüzlü kadın, erkek, her j j \ / i)' mİ*(r
kıyrnelli şey manasınadır,
ji (şâhidbâz) = Güzel seven, O göz ile kaş senin güzelliğin
mnhbup, dost. terazisidir am a o terazinin k o ­
,ı;-V jı*u (şahidi b âzar) — Çarşı lu ağırlıktan eğrilmiştir.
güzeli (k.) miiptezel. (Muht eşem)
lyı^ jıÂA>—ı
\y\y> ca*i^ tf^-îî wJ\c (şâ y e s te )= Ş a y a n .Ş â h e ste
l**ı
denildiği de vardır § Nümuno
Haşirde hicran gecesinin seva­ ve mostra (Burhan).
bını tartarlarsa şüphesiz m iza ­ jj.iı_ıU <a~» Âî-ıLi (şâyeste3i büd,
nın kolu kırılır. şâyeste^i hesti) = Mümkinülvü-
( Yeğm â ) cut. Mukabili bâyeste’i h esti=
> ,
* * vacibülvücutt yani varlığı ken­
^ (şâyân) = Lâyık § Reva § dinden demektir.
C aiz, münasip.
' -• 1 •ı f v
l [* - (şâygân ) = Şah ile nispet
(şâyed) = Şayesten = lâyık ifade eden (gân) dan mürekkep
olmaktan muzaridir. olup (h) (y) ye çevrilmiştir; pa­
i s jp i vie-f. Cr* dişaha lâyık, padişaha mahsus,
*f JiJ şahano demektir § Husrevi Per-
viz’in hâzinelerinden büyük bir
Benim ağlamama bak da u zak­ hazine. Binaenaleyh her büyük
laşm a. Yağmur günü sefer et­ ve şahane hâzineye hazinei
m ek lâ yık olmaz. şâygân denilebilir § Ücretsiz
Cismet) cebren gördürülen iş = şâkâr.

§ Mümkün olma mânasını da Jjl' > iîjjÇ X '


ifade eder. ı_>L»jÂ.*

fl»lJt V jy* C—* <|t>


i/iti Eğer ahırete inanıyorsan fakire
ücretsiz iş buyurma.
B ütün arzuları devletle bulm ak (Ş e yh Ehiilheseni Şehid)
m üm kün olur. Tane mevcut ol­
dukça kuş tuzak cihetine gelir. § Şiirlerde kusur sayılan iki
(N i z a m i ' türlü kafiye: şâygânı hafi, şây-
§ Belki, ihtimal ki. gânı celi. Şâygânı hafi; âhe-
nin, simin gibi kelimeleri çin,
j*- j'î. jl f j j j j» ■il.
nesrin ile; şâygâni celi; dilbe-
rân ve merdumân gibi kelime­
leri can ve zaman ile kafiyele-
B elki canan beni sorar; ziyarete
mektir.
gelir. Ey ecel acelen ne. İş bi­
tirm ek için beni bir iki gün üU?Li ^ ' T & *J £■?**
hasta et.
(Süheyl) Ju»t- I
’-Ubeyd'in ta b ia tışi'riy e sik i m u­ O gu/ göğüslü, parlak kum aş
azzam bir hazine gibidir, k a fi­ gibi her dakika başka bir renk
y e yi şâyegân ederse m azur gör. gösterirdi.
(Havâce 'lJb eyd ) (S e î d E şref)

( Z e n d )d e genişlik mânasına rfj-ı (şeb enbüy) = Şebboy


kullanılmıştır. dediğimiz çiçek,
j^yuı ( şebârrüz ) = G ece ve
gündüz, daima, muttasıl.
( ş â y g e l î v ) =' Farsın
eski hekimlerinden biridir ki fj,J ıfjj/'r5, J’j '-'- j i *-*Jj

onu peygam ber sayarlar. ıfjjj ^ j* J'-'J c?- '**


jU - ’
-* 1 •
4»ti Onun z ü lf ve ruhsarının aşkın -
( ş â y e ) = Meyva ju*,.,. (ba.). c/an gece gündüz müteessirim.
• ■" Onun vuslatı sabah', bana bir
*
gece nasip olm uyor.
"T* (şeb ) = G ece. { S elm n n )
Ij* & . iğ u . (şebângâh) = G ece vakti,
w-o9 ıflljV jjj jl geceleyin.
İJ. *-*A «U*
wJ ^ yö } J» öı>* 'jJ»»-.» a *-»
>1^11»■

Hava,gecenin perdesini yırttığı


yianağ/ nasj/ öğeyim, hat’a ne
sabah güneş lâ tif elbisesiyle
demek m üm kündür. Gece ile
dağın başından göründü. Oyle
karışık bir sabah gördüm.
karanlık bir gece k i içindeki
(D eh levi)
birazcık beyazlığiyle gülm ek
için dudağını açmış zenciye § Ağıl, mandıra, çobanın yat­
benziyordu. tığı yer.
(.Ferruhi) v Uî (şebâne) = Geceden kalma
su, ekmek ve sair şeyler, bayat,
l- i (şebi ihyâ) = Ramazanın
gece elbisesi, gece içilen şarap
19, 21, 23 üncü geceleri.
mânalarına şeb ile (âne) edatı
^ (şeb efrüz) = A y , mum
nispetinden mürekkeptir.
gibi geceyi aydınlatan her şey
§ Meliki senenin onuncu ayı § ^ *jl~-
y ■'t jof a, j» k/v
A teş böceği, yıldız böceği § Ze­
mini parlak bir nevi kumaş.
Gece şarabı iç, sabah uykusu
j ,>•— öf j)j*\ uyu; incitm eyi takibetme de her
^{J S jf.
ne istersen uap.
(Ş a i r )
§ G ece çok şarap içip de gün­ Kendi kendine; bu ihtiyar ço­
düz, halinden eserleri görülen bandan padişahlık öğrendim,
kimse, mahmur. ne güzel düşünce dedi!
(N izam i)
fiy w—-*
.jl (şeb bâre) = G ece dostu,
j> j0» j» &
geceyi seven demek olup g e­
ıSJ*\
celeri sokaklarda dolaşan ah­
Dûn gece odamda geceden kal­ lâksız kadın mânasınadır.
ma sarhoş ve kendimden biha­ jt (şeb bâz) = G ece oyun­
ber olarak düşmüştüm ki dilber cusu, karagözcü § Y arasa kuşu
kapıyı vurdu. § Şebhiz mânasına da gelir
(Enveri) (Cihangiri) § Ş e b bâzi= tiyatro.
^ f A5 e*J İ (şebbüy) = Ş ebboy §
JJT& Sığırgözü denilen çiçek : pa­
t»V patyanın sarı ve iri nev’i.
•-Vr"* (şpb pere) = Y arasa: gün­
Saki! Kadehi sun ki biz gece­ düz gözleri güneşin ziyasına
leyin içtiğimiz şaraptan başımız dayanamadığı için geceleri uçan
ağrıyor. bir kuş.
(M e v l â n â )
,j~ i. (şeb pere çe şm )= Y a -
& y t ^ l/ y rasa gözlü : yarasa gibi güne­
âjİJ jli* w .» —* ^ şin ziyasına dayanamıyan şahıs.
Bu nakîsa kirpiklerine varm a­
Sen mahmurluk gösteriyorsun; ya kadar vücudunun bütün tüy­
bu gece kimin yanında idin; leri beyaz olan kimselerde olur.
çünkü mahmur gözünde hâlâ J3S ^ ^
mahmurluk eseri var. 1/ lliT ^
(Husrev)
§ Muhafız, çoban. Gündüz yarasa gözlü kimse
görmezse güneşin ziyasının ne
'»t v ,Ai >*. er
Li \J}\ . 4-1 suçu var.
(Sa di)
t/lüi Şebkür de bu mânayadır.
Ben evimin muhafazasını ona
rJ f'r <:- ’
tefviz edip onu kendimin köpe­ £ UiT jjO
ği değil çobanı sanmıştım. j/lti
(Nizâmı) Suija battığımız halde bağrı
jı» La yanıklarız; yarasayız yine gü­
tfj neşten ayrılmayız.
^Uii (N izam i)
J-s. t-* (şeb puş) = G ece elbi­ Herkesin faydalandığı tereotu;
sesi, gecelik, hususiyle başa her yemeğe başka tat verir.
giyilen takke. {Dehlevi)

j’ c.}J Şırâz’da (şüd) derler.


ıfS' v - ‘‘i / ’j 1 «Sİ-Ğl/ ji j J-* (şebtâb) = Yıldız böceği,
Ju-. ateş böceği.
Gömleğinin eteğinden y ü z ruh y *j—-J **? *y.^ C*?.
asılm ış; geceliğinin köşesinden j\ jl 4>
y ü z gündüz göstermiş.
{Sena i) Senin düşm anının gözü bak
t3j ^ j\> ıs— nasıl kararır; çünkü onun a y ­
J'y. v - J-A *3V' ır^ j dınlığı ateş böceğinin kuyru-
Jlu ğundandır.Yani arkasında vakit
va kit parlıyan fosfordandır.
D arlıktan gömleğin bağını çöz­ (Şair)
müş; şuhluktan gece serpuşunu
eğri giym iş. § A y, mum, inci gibi şeylerin
(Sena'i) pırıltısını öğm ekte de kullanılır.
§ Yorgan § Nikap, örtü. o L iij ıf * ^ 3 ^ j\ vV -
tj I «Aİj yi ^
lTJV. »-*)j İ>3V' ı>-1 4»
iT-*1. J'.j j' 'j İJJ ö»J£'
Y ıld ız böceği nerede, parlak
inci nerede; her ikisi gece par-
5u, z ü lfü omuza bırakıp y ü z
layıctdır, am a bu nerede o ne­
örtüsünün altından güneşi gös­
rede!
termek ne hoş âdettir.
(Şair)
(Sena'ı)
(şe b pöy ) = Pek yavaş j i\__J (şeb târ) = G ece baskını,
ayak sesi = , (ba.). ^ujs (şebtek) = Bir oyun ki bir
ayak üzere sıçrayıp birbirlerinin
(şeb peym ây )= (k .) Dert
sırtına ve yanına tekme vurur­
ve kederden sabaha kadar uyu-
lar.
mıyan kimse, sevgilisinden uzak
jy (şeb tlğ) = (k.) Muhar­
düşen âşık.
remin onuncu gecesi (Çerâğı
(şibt) = Kapı aralığı, dih- hidayet).
liz (b) nin esresiyle tereotu. (B) j r ~j. (şeb çer) = Hayvanların,
yerinde (v) ile de doğrudur. gece otlaması § G ece otlıyan
f\cj V. «jj- hayvan = şeb çerâ.

* i)1) ,:H d'.»* (?eb çerâğ) = G ece çı­
rağ gibi parlıyan inci.
r\i .jtl J» A/e insanların sofrasında tere
fi 'r^ j^* gibiyiz; ne gece çerezi için mec­
ıfUii
lislerin m ezesiyiz , bugünkü bu
Kararm ış kalbi,cevheriyle ziy a ­ nakesler çarşıdadırlar, biz para
dar eder. Galiba onun için adı etm iyen s ın ıfız ve kalp parayız.
şebçerağdır. (M a’m in H ü s e y n i Tebrlzi)
^Nizami)
w_: (şebi çek) = Berat g ece­
Jf o_UIXii 1 t}^ 'r~
‘ J si: şabanı şerifin on beşinci ge­
•V* y»)
cesi.
jUü
İncinin çokluğundan o kıym etli &
taht, gece va kti çırağ ve parlak
ay gibidir. Berat gecesi öyle donanm a ol­
(Nizami)
du k i dünya yedinci gökü kıs­
Bunun hakkında, gâvı bahri kandırdı.
(R ü d e k i )
yani su sığırının ağzından çı­
kararak aydınlığında otladığı «,'U^j: (şebhâne) — Yoksulların
parlak inci mânasına bir masal gece sığındıkları yer.
da vardır. c-i-iy »•* 6l"j
(ba.) — j / p (ba .) Fosforlu w»-l~ trlJJ3 jt-. J' 'r‘~‘
tfO»-
saate de denir.
w.: (şeb çerâğek) = Ateş Bina ya ptı, fakirlere ekm ek ver­
böceği. di, askeri ta ltif etti, yoksullara
(şeb çere) = Hayvanların gece sığınacak yer yaptı.
gece otlaması. (Sadi)
— Şebistân.
• j J

.J > - ■ c jj J> . j U İI-


ı^ i ( şeb hoş, şeb
beheyr ) = Geceniz hayrolsun
yerinde, ahbabın gcce sohbe­
Aurf ap olarak gelmiş; halbuki
tinden ayrılırken birbirlerine
ova kuzu ile dolu; o, sürüye
söyledikleri söz.
girm iş, sürü gece otlamasına
gitm iş. _y_

(Naşir) J’ * f > î,J *—y. 'jV j


c/lti
§ G ece toplantısında yenen çe­
rez. O peri gibi güzeli kabul etti
f\ • / oy? <i ve yeri öperek veda etti.
f.' ‘j ? V* yi. ■>' O4' j (N ifö m l)
-OOİ» ı>„j» ö'—^I»
f\ .y—f J Jİ f.-j'- j' Jj-i»- U 1 (şebhön, şebihûn)
,>*>* => G ece baskını.
Ferhengi Ziya 81
iljl oVTi jtf y <>/ jı». ^
o 3jj^a ’j pr &
t/lti
*Erk » pehlivanlarından kavgacı Onun güm üş çukura benziyen
bir R us dolu gibi baskın yaptı. çenesinde ben ne içindir bilir
(N ifâ m i)
m isin? Eğer o güm üşü sana
f W. *J>î- verirse bir gece ara ile verir
demektir.
(?ehir)
Firakın canıma baskın edince
(şebdiz) = Husrevi Pervi-
gözüm den bir gece y a ş bir gece
z’in atının adı. Ş e b = g e c e , diz
kan gelir.
(Şa ir) =» renk mânasına geldiğinden
gece renkli yani siyah demek­
jjijj (şebhîz) = G ece uykusun­
tir.
dan kalkan.
dSL JLİ-L w•.î
•'J $ 3f jjü a, l»£11 £}j~-».
J\jT *4*- JU
</Uii
Gece v a k ti inlemenin kıym etini
O m utrip şebdiz m akam ını söy­ her alçak bilmez, Husrev lâ­
leyince bütün a fa k gece va kti zım dır k i bu şebdizin kıym eti­
uyanırdı.
( N if â m l ) ni bilsin.
(Ş a i b )
§ (*•) Âbit.
>y. •**'.)»■iV ı/j'*’ «S./*—ıf'e» ıJ~t
1 j i * î “ JUL. ö^*- S S J ) \ W— £ *» jl

Jtti U- rfltı

Senin H â fıç gibi gece uyanık O siyah atın adını şebdiz koy­
kölen oldukça seher duası se­ muş; ona ishak kuşundan daha
nin canını m uhafaza ve sıyanet âşık.
edecek. (N iza m i)
(H â fa )
>.3 (ba.) § Bârbed’in makamla­
Mi (nâle3i şebhiz) = G ece rından bir makam.
vakti inleme. .."iyi şebzir) = Cenabı Hakkın
c -iifji (şeb d ergu seşt)= (k.) isimlerindendir.
Gençlik geçti = şebşud. ./».t (şeber) = A teş şulesi,
(şeb d er)= Y o n ca nev’inden öt jyZ (şebruğân)=Belh şehrinin
bir ottur, hayvanlara semirmek eski ismi.
için yedirirler (Naşiri),
,iUj> (şeb dermiyân) = Bir ^ c1: 'jj ^
gece yahut daha ziyade ara ile.
Belh B am i adiyle andığın şeb-
rugan tarafına sevinç ve arzu *'/ âjT/ *}j '>'jj v ”
IV
ile gitti.
(Esedî) çöreği dile gelir, ya n i
ortalığı aydınlatırsa yolcuları
(şibrem) = A ğ a ç sütleğeni.
çabuk yola getirir.
i ö j ,_ji (şeb re n g )= G e ce renk­ (M evlâna)
li «= siyah.
.,1jojo (şeb zindedâr)= G ece
uyanık duran § Bütün gece
uyumayıp ibadet eden.
üu-u (ş e b sâhten) = Gece
B ir zam anlar benim kıvırcık
saçım böyle siyah idi. konuşmak, musahabet etmek.
(Sa'di) (şebistân) = Geceleri otu­
§ Siyavuş’un atı. rup konuşulan ve gecelenen yer
§ İbadethane, padişahların ha­
tj i i i j w- j/Oif Jt\
rem dairesi.
ö j * J
y t f j* - İT
ı/U>j
£T jy j, f
Şebrengi her ne tarafa sürerse »If
demir ve taşı k ırm ızı kana bo­ Gece sabaha kadar şeni a gibi
yardı, yanarlar; şöyle ki, cemaatin ge­
(N ifâ m l) ce m eclisi, nurla dolar.
Çlm ad)
§ Biraz sarılığa çalan siyah » f 4 " ,> J c . - i z 3j
renkli yabani bir çiçek, Türk- j' j j r-1 £*-"■
çesi it gülü imiş = «j.i (ba).
ü'jj (§e^ revân)= G ece yola Geceyi m ehtaptan daha ziyade
gidenler § (k.) G eceyi ibadetle ziyadar eden yanağı şem 'ası ,
geçiren âbitler § G ece bekçileri cihan sohbethanesini a ydınlat­
§ Hovardalar, hırsızlar. tığı şüphesizdir.
(Şa ir)
er* j-r-*
JJ-\ o ^ j j j j y* —-
i ~-1—|
^jLİPfcİ-

Onun dağınık zülfü n ü n ucunda Senin gecen başkalarının gün­


gece hırsızlarının nişanı vardır. düzüdür; çünkü senin harem
Eteğinin altında bir çırağ bu­ sarayında güneş var.
(S a d î)
lunm ası işte açık bir delil. Jİ, jl*.
(H uccndi) 3^.^* ö j 6V" MS'T
t}j* (b a Y
Bahar gecesi, geceletecek yer, Senin eşiğinde ihtiyar Z uhal
bahçe ve sevgili ile konuşmak; (S eken d iz) kapıcı, senin hu zu ­
ey gönül l Böyle geceleri ve ko­ runda göğün Utaridi ( A rzıtile k )
nuşma m eclisini ışıkla ara. bekçidir.
(Hacendi) (M en fârı Ş ir â z i)

Evin geceleyin oturulan kısmı §Saz meclisleri çok defa gece


ki şimdi derun, enderun ve ze- olduğu için mutribe de denir.
nane derler (Nizâm).
ıJ3\ jiji ju çjlr
o»U* İli (ba.).
otit
j / L t (şebkür)=Geceleyin gözü
Talih ona uyduğundan beri za­
fe r gelini onun gecelediği yer­
görmiyeh kimse. (ba.).
de görünür. •j/T-j: ı^jÇi ( şebkük, şeb-
(H â k â n i) kükâ, şebküke) = Bir kısım di­
.ju (şebi sede) = .j- (ba.). lencilerdir ki geceleri mahalle
i>jji (şeb şuden)= (k.) Genç­ ortasında yüksek bir yere çı­
lik sona ermek. karak mahalle halkını adlariyle
anıp dua ederler. Maksatları
J 4 .f - ıfıLij Jj-i para koparmaktır.
'j'sjV ö'jl< -0 J'y-
ıf'* y? (A5
Gece zevk ve sevinç içinde onun
m ahallesi köpekleri ile konuş­
(ba.).
tum , vefalı dostlarla konuşm ak
11j jT*j
hoş olur.
(Şair) «iöı» f ir

i ) / vJi ( şeb kerden ) = Gece Bağırıp çağırmamdan elim e y a ­


sohbet etmek. rım denk geçsin diye gece d i­
^ (şeb ğerîb) = İnsanın lencisi gibi geceleyin anıp ba­
öldüğü gece mezarında fukara­ ğırayım .
ya dağıtılan ekmek ve helva. (Mevlânâ)
»/Çj (şeb gerd) = Ay ve ge­ öj£i (şebgün) — Gece çerağ
zeğen yıldızlar gibi geceleyin gibi parlıyan inci fc i^ â (ba.).
hareket eden şeyler § Gece 1/
zabıta memuru § Hırsız § Ho­ O j^ ~ * J» 1 )*( 1_ / * - * )

varda § Ahlâksız kadın. tijj-


sfLi (şebgû) = Bekçibaşı. Senin m edhin hâzinesini açtım,
öVj» J»o ji‘ y i'i-'j-. sahraya çok şebçırağ incisi bı­
jÇ-1 öic'f-c1 J>. y ^ t **. raktım .
(ba.) § Gece renkli = si­ (şebnem) *= Çiy, jale aslı
yah. nemi şeb olup gecenin /yaşlığı,
(fj* ÛÎ lU (fj«) rutubeti demektir.
ÛJJİI »-J Ijjl >>t ^
jljjL. |(Ui- j/L J i » l j f

^/U * C
j SLs İ jji J VI* j l j« -î
Siyahlığı geceden fa z la olan o
siyah saç, ihtiyarlıktan beyaz­
Ç iy, gülün kucağında ebedî
landı.
(Azerî) kalm ıyacak; nihayet aşağıdan
y u ka rıya gidiyor, kederlenme.
_rÇ.î ( şebgır) = Sabah vakti, (Şaib)
sabah.
Li*> e4^»
ytiî
»l*. Uç> >yLiJ'
■>f •✓
*■> öyr ü.j1"' tir*s.
çil Jljuc

Sabahleyin Zühre gibi m utribi K uyu, çiy ile dolmadığı gibi


dinliyerek ay benizli sâkilerden tam ahkânn gözü dünya nim e­
güneş gibi şarabı iç. tiyle dolm az.
(' Abdurrâ/i') (Sadi)

jT T"1 ^ * (şeb nişin) = Gece arka­


j f 1-*» öls y i daşı.
jljk j
^ „j; (şeb niş!ni)=Gece soh­
Senin saçın insana gece, yüzün beti.
sabah hissini verir. D aim a sa­
^ (şebı)=Bir gece, belli olmı-
çı gece, y ü zü sabah say.
(Ke(rân) yan bir gece, gecelik, gece el­
bisesi, geceye nispeti olan her
§ Gece yarısından sonra saba­
ha karşı yola giden kervan. şey-
j\ y \ (ba.) § Geceyi tutan, geceyi li-si (?ebme) = Geceden kalma
istilâ eden. yemek, su, ekmek gibi şeyler.
i*- sı* ıj j»ı
U j L i l î »T (;ebâb)=M usikide bir per­
JüU de. (ş) nin esresiyle sütlegen
A teş püsküren ahım ızla geceyi nev’inden bir nebat ki meyva-
istilâ eden göğsümüzün yangını sına Arapçada derler.
acaba bir gece merhametsiz
yüreğine tesir eder mi?
( V ifo )
(şe b âle n g ) = Ahu, dağ
keçisi gibi avlar.
§ Sabaha karşı hazin öten bir
kuş § Gece yarısından sonra
ibadet için kalkan kimse. (çebâıı) = Çoban.
■*** 6V4 ı/J*! >lî*j j* ’■
*'•>/. (şe b âh e n g ) =J=Çobanyıl-
dızı: sabaha karşı doğan yıldız,
K urt senin heybetinden yolda necmi seher.
kalan koyunu yerden kaldırıp I
çobanın om uzuna verir. j* *î jj
(Selmân)

Aslı şeb bân = gece muhafızı­ H ayret karanlığı gecesinde be­


dır. Çobanlar sürüyü çokça
nim ateş yağdıran bir ahım da
gece beklediklerinden şeban sabah kervanı için y ü z necmi
seher vardır.
denilmiştir. (Ş) nin ötresiyle de (S e g f Isferengt)
doğrudur § Şebân, şeb = gece § Bülbül.
At
kelimesinin cem’idir.
JLİ-t j> */I wtU*
l<llt) ^ 1 nı aJÜ
B ülbül gülün huzurunda ölmeğe
nasıl istekli ise bir kısım halk
Karanlıkgecelcrde üm idim , a y­ kavgaya öyle hırslıdır.
(H idâyet)
dınlıkta sabahı andıran yü zü - § Mandıra ve ağıl.
nedir. A bıhayat ( bengisu) şüp­
hesiz karanlıklarda aranır.
(Sauıi •S ( ş ib is t ) Çirkin, sakil,
iğrenç.
vi J O'r1 ( şebân firib ) = Y ere
konduğu zaman uçmaya kudre­ t**-» *!•"’* V .* '*
ti yok sanılan, çoban yahut baş­ • • ( şe b g a , şeb-
ka biri yanına yaklaşarak tut­ g â r, şebgâv)«=Ağıl, mandıra.
mak istedikçe alay eder gibi Aslı şebgâhtır.
başka tarafa konup tutulmıyan, X "
atmacadan küçük bir kuştur ki
7 ? ** (şebi fe rru h ) = Musiki­
çobanaldatan denir.
de bir makam § Barbed’in ica-
dettiği 30 lâhinden on dördün­
cü lâhin.
^ • (ş e b â n k â re ) = Farsta
|Pjf jlcT IjJ j<~ £>
bir vilâyettir; merkezi Dârâb- ıs> f j!< «v, jjj
gird kasabasıdır § Tûs’a yakın
bir köy. Gece, şebi ferruh m akam ına
o \ ^ başlayınca gündüz gelini örtü­
• Lİ sünü açardı: ortalık gündüz
•İ? • (şe b âv îz ) = Hak kuşu, is- olurdu.
hak kuşu. (V eşfİ)
e ot kendi hür vücudunu esir etme.
.A - r " (şeb g er) = Tahta biti. Yere batası bir gecelik zevk için
uzun seneler kadına esir olu­
namaz.
(şebgend) = Kuş yuvası. A l l â m e i Şirâ zİ)

( ş e b h e r ) = Çakır dedikleri
^ - (ş e b lâ n ld e n ) = Bir şeyi doğanın gagası.
bir şeye yapıştırmak, kendini
bir şahsa raptetmek ve ona

J u l
merbut olmak [*] (şe b y âr) = Sarısabır deni­
len acı bir bitki
T'*- (şeb nıhe) = Hazine.
(şe b y â re ) = Taze şarap,
(şebe) = Siyah boncuk.
a j La_İ
J-ü j-û y (şe b y âz e) = Yarasa kuşu.

Senin fa ziletin kıym etini tak­ 1^ . *’ (şeb îm ) = Kaçma, firar, he­


dir edersin; çünkü fa zilet ve zimet.
bilgi sahibisin.Boncuk satan • *
4
kim se kıym ettar incinin baha­
T * - (şep ) = Atılıcı, sıçrayıcı.
sını ne bilir.
(Sa'di)
§ Gecelik; yekşebe— bir g e ce ­ >\_İ ( tjljİA -î . » „
* » i x (şe p a şa p , şep -
lik. Düşebe = iki gecelik. ş â p ) = Durmadan atılan ok
temreninin bir yere dokunma­
ı> Cr*j sından çıkan ses.

•Ki & t.
JKİ J-ljU.» Ö«T-

Mücerret yaşam anın hakikaten Genç ve ihtiyarın savaşm asın­


büyük zevki vardır; beni dinle; dan temren ve oksesleriyükseldi.
(Hâtifİ)
[*] M ütercim 'Aşım Efendi, müellifin r "e
1j \ -oi-î) tâb irin d en «bir kim ­
seyi b ir kim seye intisabettirm ek gibi bu « ' (şip te k ) = Tekme vurmak.
ta k d ird e pezevenklikte de istim ali m üm kün­ ✓+
d ü r» sözünü nereden çıkardığı anlaşılam a­ * wA
m ıştır. -C"- (şep p er) = Süryani lügatinde
güzel, iyi mânasmadır Arapça- >J* c* y c*U s* oy?
sı dır. c*Jj* l/ ojı i
J t-
ja*ij jjçA j ju*- M adem ki senin rütben evi pa­
J-J dişahın derecesini alçalttı pa­
H azreti A li hazreti Haşan ve dişaha öyle devlet lâzım dır sa­
H useyn'i görmekle sevindiği na böyle.
( Sen'âİ)
gibi padişah seni görmekle da­
§ Haykırma, ıslık sesi (Ar.)
ima mesrur olsun.
(Ferruhi) jti* .
* f i
c* . [ * _
(şu p u ş) = Bit. ^ ( ş i p lid e n ) = Güvercin
O' <*U- uçururken ıslı çalmak § Sık­
ı»' t jjT — mak § Delirmek.
l'Ky
d ıe +*
E y haşm etli! Elbiseni d ikeyim , • I ı ♦ t*
^ » ( ş e p e n d â n ) «= Tatlı nar
bitlerini öldüreyim , önüne süt
( Mehzenüledviyeden naklen
getireyim.
(Mevlâna) Naşiri).
e < o ✓
»i t t 4 • it t »
İ-Lİ
T**", ( ş e p ş e p ) = Müteharrik, ( ş ip ü h t e n , şi-
mıiıztarip, temkinsiz. p îh t e n ) = Saçmak, serpmek.
ırjp >VJ l/Ui^ Şipühten = Bir şeyi bir şeye
kuvvetle batırmak mânasına da
Viy
gelir. Ş ip lek = şip l in küçültül­
A şıkla rı vecit zam anında tem ­ müşü.
kin siz ve ahm ak görme; onların o f /
yanında C udî dağı sebat cihe­ * A
tiyle âcizdir. (şe p ü ş) = Şeb puş (muh.)
(Mevlânâ) (ba.).
j/j j l j İS Kİ.f V
* A
lı'V (ş e p îr ) = Y üksek ve büyük
Bana, acele gitme; hürmete za­ bir dağ.
rar verir , dersin. &0C y J*
( Mevlânâ)
S* • j.T* -S.'/. J. V'
j<j» ,ji-Jc-j
(ş ip ş e ) = Güve. j o •y’ ji.>* ^
• ^* ı»*J

ir : ‘ (şip l, ş i p l e t ) - R ü t ­ Senin medhe seza iş ve hare­


be, derece. ketlerini yazm aya başlayınca
onu dinlem ekten taht harekete Eğer ik i hafta aç kalm ış olsa
gelir. Bir engin deniz onun il­ kendi ekmeğinin lokm asını ye­
mine nispet bir gemi, bin şepir mez.
dağı onun hilm ine nazaran kü ­ (Kemâl)
çük bir şeydir.
( R e ii N lfâ b â ri)
İl‘ts- ( ş itâ b â n ) = Acele eden,
iven : şitâften = acele etmek­
§ Süryani lügatinde güzelcik
ten sıfatı müşebbehe.
mânasınâdır. (Ar.) $j_~ .
ûlL-,j» r\* ıP-y- r^-
tf Jut-
(şipil) = Islık, şipiliden den
ismi mastar, tsmi tasgiri şipilek Sahrada kendi gözüm le gördüm
* (ba.). k i aheste giden acele edeni geçti.
( S a d i)
J3 j* U-İ ' i? O JT
lA/j »»l* ıfj* “ ■
* Acele ederek mânasına sıfatı
haliye de olur.
&
Eğer ıslık çalsa idi dişi kum ru •-U
ile erkeği derhal kafesin kapı­ £ . ' (çitâğ) = Ç o k süt veren ka­
sından gönül sarhoşu olarak dın ve çok süt veren her dişi
girerdi. hayvan.
('Am'idi L â m e k i)
0/ M
t,
A ^ (ş itâ fte n ) — Tacil etm ek,'
- («et) = Hazret mânasına ta­ ivmek.
ym
zim ifade eden bir kelimedir.
Şetelden muhaffef de olur. ju . l/IUİ
(ba).
Onu aram ak için her tarafa
C—' J* jA J bi*' Jİ \ seğirttiler; aradılar fa k a t bul­
jlJSI madılar.
(N işim i)

Onun kazandığı şey haramdır. d S it*


Ya sahtekâr götürür, yahut ar­ (şitâ le n g ) = Topuk ke­
kadaşlara pay olur. miği, aşık«=jyf, bucöl, bujül
(H a ı r e v ) (Ar.) ^ r .

*
( ş itâ ) = Kahvaltı etmiyen kJ S *

kimse = nâşitâ, nâhâr. Senin büyük him m etinin boyu­


jjji' öf ıi na nazaran engin deniz topu­
xît t— jf ğuna kadar gelir.
je (Ş eref)
§ A raba tekerleği geçen ağaç i j i i (şuturek) = Devecik: şutu-
§ A şık kemiği ile oynanan oyun. rün küçültülmüşü § Dalga,
dili }\fj^ ( şuturgâv peleng) =
• I- A

^ ( ş u t â n ) = Zend lügatinde Zürafa denilen hayvan. Türkçe


tahrif ile zurnapa derlermiş.
yıllar «= sâlhâ.
Başı deveye, göğsü, boynuzu,
tırnağı öküze, derisi kaplana
(şu tu r) = Deve. benzediğinden bu üç isimden
rfj* f:. mürekkep bir isim olmuştur.
(şutur gu rb e)= D eve, kedi
(k.) iyili kötülü, uygun, uygun­
Onun korkusu konağın uzaklı­ suz birbirleriyle mütenasip ol-
ğından değildi. Deve idi amma mıyan şeyler, iyi ile karıştırıla­
deve yü rekli y a n i korkak de­ rak sürülmek istenilen fena
ğildi. şeyler,
(S e li m i T eh râ n l)
i—
i \f.,X jj- jy~ jj
bju; (şutur p â ) = Devetabanı: 4t O3*J^3 *î &Ş
buhuri meryem denilen bitkinin
bir nev’i.
Zam anda çok karışık şeyler
jüjl; (şutur hâr) = Devedikeni
vardır. D ünya bir tabiatlı, felek
denilen yaban enginarı.
(şutur dil) = Deve yürekli bir çeşit değildir.
(Enverî)
(k .) korkak jlî (ba.) § Kindar.
jtjJJ (ba.). Şutur gurbe tâbiri Arapça
ü'jiıSü (şutur dendân) = Zaçı mıs- â)j«ui VjJ yu)ı,>.ji u» darbı
rî denilen bir nevi zaç ki deve meselinden alınmıştır: devesini
dişine benzer. kaybeden bir Arap, bulursa bir
(şutur ğâz)=Baldıran kö­ kuruşa satmaya yemin eder.
kü. Deveyi bulunca yemininde ha-
^1)3 /«ı ö*—* nis olmamak için devenin boy­
j t \ j' *î$ \ *i
nuna bir kedi asıp deve bir,
ıtV * J j Jü
kedi bin kuruşa; fakat ikisi
birlikte satılıktır diye ilân eder.
Bunu görenlerden biri..<-üı^jH-
Dolap devesi gibi sersem ve
= ne ucuz deve boynundaki
.şaşkın olmuş; işin ne bidaye­
mel’un olmasa idi demiş ve
tinden, ne nihayetinden haberi
darbımesel olmuştur. (L) (ba.).
var. K indar hasutlardan insan­
(şutur m urg)=D evekuşu.
lık ümidetme; çünkü baldıran
kökünden şekerkamışı bitmez. J-s b}*?
(? ehir) * * * i jl» **
f / muhtelif alet ve şekilleri vardır
f j 't -S.i^ C?jV ı*T-JJ diyor i&j.-i (ba.).
jlte jl» (şetrenc bâz) = Şatranç
5 u ne/sı ne y ü k çeker, ne ha­ oynıyan. (&.) Yem ek yerken
vaya uçar bir devekuşu say. usul ve âdaba riayet etmiyen
Eğer ona uç derlerse deveyim, şahıs.
y ü k koyacak olursan kuşum (şetren ci)= Ç izgileri şat­
der. ranç tahtası gibi olan bir nevi
( 'A f (â r ) kilim.
(Ar.) *»ui. jT jltjj
^ ( şutur murğ büden)
r u»i
-= tki hünerli sanılıp da hiçbi­
rini yapmaya muktedir olama­ Taat ve ibadette küçük ve bü­
mak § Bir işi yapacağını iddia yüklere tefevvuk etmek istersen
edip de yapacağı vakit bahane nam azda şatranç biçim indeki
etmek. seccadeye yü zü n ü koy.
j y j i (şutur mür) = .M ağrıp or­ (Nizâm)
manlarında (masal kabilinden)
iC ıjJ (şetren g)= Şatranç de­
keçi ve buzağı büyüklüğünde
diğimiz oyun ki hakîm Dahiri
bir karıncadır ki insanlara ya­
Hindî yahut oğlu Sıssa tarafın­
hut deveye hücum ederek he­
dan icadedilmiş. Sıssa’nın oğul­
men parça parça eder (Nefisi).
larından Leclâc yahut Leylâc
İsfahandılar mecazen kavunun
her tarafa yaymıştır.
küçük dilimine derler (Nizâm).
wi»
®**£**
j -OV*
£ - 7 ^ (ş e tr e n c ) = Buğday, nohut, jli.
mercimek gibi birbirine karış­
B ir padişah k i yedi iklim in
tırılmış hububattır. Bundan ya­
padişahları onun yanında şat -
pılmış yem eğe aşı şetrenci, di­
rancın şahm a benzerler.
limizde çavuş aşı; ekm eğe nam
(Feth'ali Hân)
şetrenci derler. Naşiri, mâruf
oyun mânasına gelen şetrenci >/} Cr.j-'-'1
Ferheng sahipleri bu mânaya >✓
» .ol*
iradetmemişlerse de bu kelime­
nin o mâna ile münasebeti var Bu m eşakkat şatranemda ve
zannolunur; çünkü şetrenç aşı d e rt■ tavlasında her kim mat
nasıl muhtelif hububattan mü­ olmazsa ve çıkm aza çatmazsa
teşekkil ise (şetrenc) in de fil, mert odur.
rujı, şâh, vezir, piyade gibi (Hidâyet)
(şiteft) = Yükseklik § Ev (;ec) = Ç orak, bor yer.
örtüsü, sakf, tavan.
V ‘ * ı* * * ' 1
\ . - • l-r . ( şecam, şec-
’C İ lîz, şecen) = A ğa çlan kuru­
( ş e t e l) = Kumarbazların oyun
bittikten sonra kumar meclisin­ tacak derecede soğuk.
de bulunanlara ayırdıkları pay, X./ Sr-*‘ J*
hisse. flat-îj

jV. 4 3j. n >X


•~i f .J » -V J> Onun him ayesinde çıplak dal­
*Lİ lara şiddetli soğuktan zarar
gelmez.
Bahar rüzgârı çiçeğin dalından (Fehri)
öğdül götürürse nergisin avu­ 6^ ✓

cuna pay olarak birkaç para • (şecâyîden) = Soğuk al­


koyar.
mak, üşümek, soğuk vurmak,
(Ş a h Tâhir)
kurumak bu kelimenin şecâni-
->'±
den, şecüden, şeciden şeklinde
(şutulum) = Zıılüm ve galebe. mastarları görüldüğü gibi şecâ-
{ba.). yed, şeced suretinde muzarileri
’ '.i de görülmüştür, müteaddi şek­
(şe ten ) = Memleket. li de şecâniden = soğutmak,
üşütmektir.
y O^Â*. y cri^"
JLij ^UL. j\ *S
-tlî"
wî J t j*
Seni m ethetm ekliğim kendi za­ j / j jV
tın ve medhe şayan hareketle­
rinden dolayıdır; servet ve sa­ Ö fkenin şekli mehabetinin bir
m anının, şehir ve memleketinin zerresini zam ana gösterecek
çokluğundan değil. olursa toprak deniz olur, su
(Kâani)
yanar, ateş donar , şim şek soğur.
~ A (Dekiki)
( ş i t t e ) = Üzüm § Bayat.
(ba.). (şecerek) = Su teresi, d^ı./
«A (ba.).
<-f** ( ş e t i) = Yem ek tepsisi, sini,
bazı lûgatlerdo (t) yerine (n) . (şecuk) = Katır, at ve o gi­
iledir. bilerin yürüme sesi.
... »>’ £ B ir ejd ere d a i r :
— , 1 -• A
^ <p , / (ş e h n e i ç a r u m 3J>. CtAj ı»?. *î
^ işâ r) = (k.) Güneş. Jjlf"’ ifk&j «U*
JL-l
° t~ —*»»’. t'* £ *"'• *
Görmez m isin onun zehirinden
e, ' > £ »î . î î *•■:• £
yerin bor kısm ı büsbütün siyah,
_j _*»• 4^^" f A -^ dağ kısm ı göğermişti.
(Etedi)

*-1 - (H) nin şeddesiyle de doğrudur.


^ -/ (şe^ıne’i ç â r u m k it â b ,
şe^ne^i d e r y â y i cış k , şefe-
n e 3i ş e b u s e ^ e r , ;e (^ n e 3i X \ i s f s f J *-i
ğ e v ğ â y i k ıy a m e t ) = Cenabı ✓Lî
peygam ber Efendimiz haz­ H içbir v a k it ot bitm iyen bayır­
retlerine işarettir. da hançerle vücudunu başından
ayırırlar.
(Şair)
. ( ş e ^ n e ’i n e c e f)= H a z -
§ Şâh muhaffefi.
reti 'A li’ye işarettir.
K ıtlık b ir sene hakkında :
wH'/O
oV y j\t* ^ £-£ *yj* * j* *»

Ya A li ! Can nakdini ayağına


saçm ak için elim de tutarak Ne bağda yeşillik, ne dağda
seni ziyaret m aksadiyle sabah­ fid a n kaldı; çekirge bostanı
ladım . yedi, halk çekirgeyi.
(C a m i) (S a d i)
* £ Birinci mısraın
C (9*h) = Dağ. suretinde olduğuna göre şeh
*X-j j> {j~-Zx dağ eteği mânasını ifade eder.
j l (J— *Ar^ ^ —j (Ş) nin ötresiyle şuh (m uh .)
i r (ta.).
Gökten düşm anının başına inen
gam ve keder; dağın tepesinden (ş e h â ) = şehüden yahut
aşağı inen şel ve taşa benzer. İJL-Iİ.İ şehâyiden, ûju/Ulİ şehâ-
(S â z en İ)
niden = diş ve tırnak ile tır­
§ Mutlak pek ve muhkem olan malamak, yaralamaktan (emir,
şey hususiyle dağ eteklerinde, ismas.). Şehâyid = tırmaladı,
bayırlarda olan bor yer. şehâyed = tırmalar.
v -' Cr.b o 'j'y ' *İ
ı£.?j lj~S*g ^ \j^y o* 4*"
(şe h sâ r) *= D ağ eteklerin­
^ı-
deki bor yer.
Süvariler uyum uş; bu, hiçbir
öU- jjı’t j/ , c.»-u£ u f
kim senin başını ezmiyecek ve
J- J1*j'j y
yü zü n ü yaralam ıyacak şekilde u?'1*1 ii J 3J^İ
onların başına at sürüyor. .,L.âs-X jl ^
(Nâşır) iist'rr'
)**ref- f&j*. (ba.) şâhsâr muhaffefi.
JLj wj J }S jl—ae-i T*J' ıj^j
Mj.
Padişah o g izli haberi işitince Yeryüzü kuşları gibi koruluğa
kin ve hiddetinden dudağını gitme.
ısırdı. (Mevlâna)
(Lebibi) • A.

£jî >J'ıS -A~*-_ı cr^ (şehş) = Düşme, kayma.


^İÎTjj \4İ* »-J*—'î ^JuU—
tr*-" [JJ *y? •J3 f
Konağın/ tırm alıyor, ahm ın so­
ğukluğundan cehennem soğu­ Onun atı dağ tepelerini öyle
yacak derecede ah ediyordu. tayyeder k i ona düşm enin, k a y ­
(Zerâteşt)
m anın zerre kadar ehem m iyeti
O ,1ı* *
olmaz.
*■' ( ş e h â d â n ) = Yaralayıcı, (Fehrl)
tırmalayıcı. § Eski kürk ve elbise.
ıj1j!^.v-
tfjiC- Jl*. w«*1 j W,
j* S oi i î. ^
<Sr!»
K uşların böğrünü yırtıcı, yırtıcı Düşmanın hali bir dereceye
hayvanların ciğergâhını yara­ ermiştir k i onun yanında eski
layıcı. elbise M ısır da yapılcn kıym etli
(D ek ik i)
kum aştan daha iyidir.
Kaideten şehâyân olmak lâzım (Fehri)
t , o
gelirse de lügatlerde bu şekil­
dedir. K:ynsa muhalif olarak ( ş g jjş id e n ) = Kaymak,
dalın nereden geldiğine dair düşmek.
bir kayda tesadüf edemedim. o-h^.i ^—>3ı '■■-*. y j'

(şe h âr) =■» Kalye taşı. i (ba.).


'' ' ^A rasından rencide oldukça, gül,
(şehkâse)= D olu= T fcg- düşm anlarına dikenlik; diken­
reg. lik, dostlarına güllük gibi ol­
^ ) j* JuîL- sun.
<»t£İJS ^ 3jU« w4d^0İ j (Kef rân)
& J u y y ^ '-*^j*:. *)-" ^ ... £
jlı ûlsj!» >' c-ılj ^ j. I Jj-îjj
(şe h e n şâ r) = Karabatak
ıf3jj
denilen deniz kuşu.
Eğer senin him m etli avcının t £
denizi dalgalanırsa, sana tâbi (şeh ü d en )= D iş ve tırnak­
olanlara hep inci ve elmas sa­
la yaralamak, tırmalamak.
çar. Eğer bayrağının başı üs­
tündeki bulut tufan yağdırırsa;
düşmanlarına hep dolu ve di­ Jîls
ken yağdırır. Güm üş balığa benziyen beş
( Rndekl)
parmağiyle yü zü n ü tokatlıyor ,
ayçaya benziyen kınalı on par -
'J*S* (şehl) — Islık, feryat § Kuş
mağiyle y ü zü n ü tırmalıyordu.
gagasiyle eti ısırıp koparmak, (K ââni)
t £

( ş e k lî ) = Otluklarda olan ( ş e h ü l) = Hayvanların su


ince diken, kılçık, dikenli ot. içmesi için çalman ıslık.
o jJjki (şehüliden)= Islık çalmak
§ Haykırmak ve feryadetmek
^ - (şe k lîd e n ) = İslık çalmak § Solmaktan (emir, ismas.)
§ Solmak = şehûllden.
■*r-*j 11 C?
• . £ s-M
l’V
^ (şehim ) = Nadas.
O /s/jA: çalm ak taya erişiyordu;
& r r»t (şehim kerden)=Nadas
etmek. >: başını kaldırıyor ve içmekten
ürküyordu.
o CX
(M evlâna)
{^ ‘ (şeh en) = Tırmalama, berele­ (/j C»*- IjV&J ^
me, batırma, sançma. Jj Cm»)
iiy
s''} 1
Cr*** Cf «V.İİ f*“j t" Sen duaya sıkı sarıl ve ferya-
0 3 * ^ *^V w -'-•> ^ ijju l det k i âkıbet seni gulyabaninin
elinden kurtarır.
ö>>5 (M evlâna)
H alkın gönlü gül kokusundan *• **
müsterih, vücudu dikenlik y a ­ (şe h îd e n ) =* Şehşîden.
Mazii naklisi şu d e= olmuş git­
'Jr^ > ( ş e h iş ) = Güzel sefcli küçük miş.
bir kuş.

(şe h il) = Şehul. Mastarı şe- I <>-l J $


hüliden = (ba.). ı£-4*1
İh tiya rlık zam anında Ü m id in in
(şud) = Şuden = olmak § G it­ beli büküldüğü halde kadınları
mek ten mazi. özlediği için birkaç yerde ev
sahibi olm uştu, evinin metaı
ı j f J..3 i j 4 £ s bir cins hayadan ibaret iken
iti ' onu da elden kaçırmış ve hadım
olmuştur [*].
Öyle bir peri y ü zlü güzel gör­ (Ü m idi)
dü k i peri , onun suretine tapı-
(Ş) nin üstünü (d) nin şedde­
nıcıdır.
(N izâm ı) siyle (şedd) sesi ve sazı düzen­
lemek, ayarlamak, şudde
bir dizi inci, . j î şedde bir nevi
ji\c üU. ı}—» & jl. jl y"
elbise.

Eğer cihan baştanından bir selvi


g itti ise sen sağ ol; çünkü ci­ (şu d e n i) = Vukuu mümkün
hanın canısın. olan şey.
(N i z a m i )

Ai ^Ij»-
‘ (ş id k â r, ş id y â r)
j,'U‘ ^ iU*-
= Tohum saçmak için nadas
edilmiş, sürülmüş tarla.
Gençlik geçti , hayat kalm adı.
\~ L ,_/■
M adem ki gençlik kalm adı , dün­
j\ '/*• 4j»- x j j
ya ya söyle o da kalm asın. j JÜ
(N i z a m i )
Ü m idi nin d ö rt hanımı varm ış, günüb
Gelmek mânasına da kullanılır.
birinde hanım lar kavgaya tutuşm uşlar, Üm i­
) «/m İ* /<^*1 d i araların a girm ek istem iş, içlerinden b ir
,jje’ &*-! v.j v ~j . tanesi Ü m idi’nin hayalarını sıkarak e rk ek ­
liğine son verm esi üzerine bu kıtayı söyle­
miş ve hanım larının hepsini te rk ed erek b ir
Sebze ve seyir m evsim i geldi; medrese köşesine çekilm iştir. Ü m idi, İra­
kalk, sahra tarafına gel. nın güzide şairlerinden olup T ah ran ’lıdır.
920 tarih in d e m aktulen vefat etm iştir.
Hoş kokulu gül her- ne kadar •>; v 'P (şerab zede)«= Ç ok şa­
tem iz ise de gübreli ve sürül­ rap içmekten bizar olan ve
müş uerin başkasında bitmez. hastalanan kimse = (mey zede).
(Naşir)
,3j o' j~~ 0^ f**
jU-t* i jj*- ^ C*— ji» . < 4 j f 3,t £
jlİ oiT* j\ j" ı*î6
Şaraptan öyle hastalandım k i
j's'O/ (6a.). (t) ile şitkâr da de­
şarap kokusundan çekinir ol­
nir.
ı*-*1} j ÛA*j dum.
(K â â n i)

,3 j i- tt \ j3 >

(fUjUr, »jj j 1*'»


Fikir zem inini hazırlayıp bitki
tohumunu oraya attım ; baka­
yım tarlade ne bitecek. Sen yeşil denizin kenarında
( F eh ri) çadır kurm uşsun padişahlar ha­
O
A vu z kenarında mesti lâyâkıl
(şir) = Güneş. olmuştur.
o >✓ (Ferruhi)
I *
'T' (ş e r â b ) = İçilecek şey mâ­ (şerâb zedegi) «= Şara­
nasına Arapça olup Farsçaya bın neşvesiyie bihuş olmak.
mahsus mânası sarhoşluk veren j \ş j ( şerâbı şirâz ) = Bir
her mayi hususiyle üzüm suyu­ nevi kırmızı renkli üzüm şarabı
dur ki İran şaraplarının en iyisi imiş.
Jü-ij/ı ( şerâb endâhten ) =
Şerap yapmak, şarap kurmak, *
L^7 ^ (ş u râ fc î)= B ir nevi kebap,
jb c.A) v !p (şerâbı puşt dâr) = Arapça şerheden alınmıştır [*].
Keyfini artırmak için içine kuv­
• »
vet verici maddeler karıştırı­ •\ ~ A

lan şarap. (şirrân ) = Şarıl şarıl akıcı


ve dökülücü, bu itibar ile sa­
— ıi—* ^—
1 jt
JİJ C İ J w ls i ia i.y w J İİJ
ğanaktı yağmur. Mastarı i* »
wî I-* (ba.).
O yeni tüylenm iş dudaktan
kuvvetli bir öpücük alan kişi 1 ( ş e r b e ti elm â s ) =
çok sarhoşluktan kendini k a y ­ (k.) Parlak kılıç.
beder.
(Ş a i b ) [*] L ügatlerin bir kısmında (ş) ü stü n ­
dür. F ırın keb ab ı, güveç kebabı dilim di­
( şerâbı derğemi ) = lim e t kebabı diye muhtelif şekillerde ta ­
Dergam şarabı. rif edilm iştir.
Ferbengi Ziya
j rj y i jT e l» . »--£!■»
(ş e rb e ti) = Kadın yaşmağı
\i}f *
yapılan bir nevi tülbent § Su
maşrapası, şarap kadehi § Bir Sarhoş iri f i l bunun baltasına
nevi zerdali (Çerâğı hidâyet) esir, erkek kuvvetli aslan onun
kırmızımsı renk (Nizâm). hançerine muti olmuş.
(E n v e r i)
• e

(şe rb în ) = Katran ağacı ki t j ^ ö.v'ja


çam nev’indc-ndir. jîl»

Barış zam anında fitnenin şir.


3 ta ^ ş e r ^| k e ş ş â f ) = yan dam arını kesici , savaş sa­
Zemahşeri’nin Kur’anı Kerim fın da ö fk e li aslanın yüreğini
tetsiri olup bir şeyden uzun uza­ yarıcı.
dıya bahisten kinayedir. (K ââ ni)

C*—* '-•-■i/'

S o fi! onun Mushafı Ş erife ben- Bağırdı ve gariplerin yüklerini


ziyen yüzüne bak, çok söyle­ sarhoş, kızgın develerin sırtla­
me, sözü uzatma. rına bağladı.
(Eşref) (Firdevsi)

*’ l î * 4 (şu rşu r) ■= Suyun dökülüş


CJ ^ (şird âg ) = Önü açık yeni
kısa elbise (Farsça lügatler). sesinden kinayedir. j-ijiJ (âbi
Mintan: içlik gibi kısa libas şurşuı) = Küçük çağlıyan.
(Burhan tercümesi).
• i' *
(şeref) = Kapı eşiği, kapı
(şirizd ek ) = Alıç denilen önündeki oturma tahtası,
dağ yemişi «= kivj (Ar.) o \ "
-'r~J (şerfâk ) = Her ses husu­
siyle ayak sesi.
aj
~ (şerze) = Hışımlı, kuvvetli, • JJ. I j
sırıtan ve dişlerini gıcırdatarak : -'jj-î y
sıçrayıp haykıran mânalarına j

aslan ve kaplana sıfat olduğu ! Yolda yürüdükleri zaman ka­


gibi mecazen yırtıcı ve. yırtıcı j rınca ve yılanın ayak sesi o l­
olmıyan hayvanlara sıiat oldu- ! m adıkça.
ğu da vardır. \ ‘ Fehrı)
i» tÜt ( «Ülİtİyi K ıyam et gününde sen cennet
•üjj (Şerfân, şerfânek, şerfek, bahçesinde gezdiğin zam an se­
şerfenek, şerfâlenk, şerefe) de nin gözünden cennet hurileri
derler. utanır.
■>»*■»> fit (Câmİ)
‘‘‘j u^’k- «>■
■ ;
l-V
,\&Ji (şermgâh) «= Utan yeri :
kadınla erkeğin örtülmesi ica-
Itim adediltn kim se gece va kti
beden yerleri.
bir ayak tavuşu işitti; ya km a k
îe**A ‘ ( Şerm? in> şermın )
için çakmağı aldı.
(MevlânS) = Utangaç.
izi* üs c._lî* f S U-.»
JjlA i«â.A ylji-jt j j / iıujî 60* %iJm y
^L.

Zengin, kadınm ya kınında y a t­ H azreti M eryem'in çehresi utan­


m ıştı, kadın uykudan adamın gaçlıkta darbımesel olmuşsa
ayak sesini işitti. da senin y ü zü n ondan y ü z de­
(Ebâ Şeknr) rece fa zla utangaçtır.
0 «»
(Ş a i b )
*y i
J "‘ ( şcrek ) = Kurdeşen deni« .iiAjî. ( şermende ) = Mahcup,
len hastalık, (r) nin tutariyle utanan. Şermlden den ismi fail.
ilâç bağladıkları bez, sargı. (Ş) Müştak olmayıp camit olduğu­
nin esresi (r) nin tutariyle çi­ na göre şerm mend muhaffefi-
çek hastalığı. dir. Sonundaki (h) zebane, den-
A danedeki gibi teşbih ifade eder
( l* n « ) = Utanma, hayâ. (Ğiyâş).

3' cr*
» y i j ^ s .s , y i» ? t j ^ 'j
J.1-*
Peri bütün dünyada güzellikle Benim ay gibi güzelim y ü zü n ­
öğülürken senin gibi bir peri den örtüyü kaldırınca yanağı­
yavrusundan utandığından g iz­ nın parıltısı güneşi utandırdı.
leniyor. (Şâbir)
(Sa di)
û f tj y 3^*.
§ Üretme (tenasül) aleti, ,jılt^i <? »>V
ji—■
j i (şermsât ) = Utanan, mah­
cup. H er ne zam an çimende naz ile
ı f j j f ö'^-*j y & gülersen bahçenin bütün gülle­
jı Jj>_ (fjU*•_,£ rin i utandırırsın.
ı*\- (Ş a i r )
f)»*’}* a* A j' r' H â k a n i’nin, babası Ali N eccarı m edhe
f ' »J&*j-İ f U.U*jl" J d a ir :
l*W
rJi*- •■
‘ b f/.
Sevgiliden uzak düştüğüm hal­ j'ÖU.
de yaşıyorum , bu suçumdan
Benim rızkım ı deruhde eden
dolayı yaşadığım müddetçe
ancak odur: babamdır. Nüşirva-
mahcubum.
(Cami) n a m innet etm eyi; onun yaptır­
dığı Şirvan şehrinin tasasını
'- ı !* *
(ç irn â k ) = Göz kapağının çekm eyi A lla h bana nasibet-
ucunda çıkan arpacık. meşin.
(.H âkânİ)
JL^C i y i
: C~-*J j
■r- (şerengf) =* Zehir.
wiiı* ^
£ & j-ij A»*Uj *r
Yeni olan şey haliyle eskir.
■vf* E skim iyen varsa Şirvan dağın­
dan başka değildir.
Benim nazm ım yemeğinde de (Nasır)
tat arama; çünkü zamanenin,
zaikasında bal ile zehir birdir . (ş lrrîd e n ) = Su ve benzer­
(Zeh.fr) leri ara vermeden akmak, dö­
§ Ebü Cehil karpuzu (Ar.) jiu». külmek. Bu sesi hikâyede Fars­
ça şur şur, şar; dilimizde şar
• %
şar, şarıl şarıl hafif kısmına şırıl
^ (şlrv ân ) = Hazer Denizinin şırıl denir. Reslden vezninde
batı cihetinde bir vilâyet. Naşi­ şeriden su sızmak, damlamak.
ri, selvi ağacı manasınadır ^ • «•»
*
Arapçadır diyor.
'T'"""- (şesp) = Sıçrayıcı = şesb,
• * kuşesb,
A**-,r“' (şerv e) = Bir nevi nağme
= Şehri. . t
(şest) = Sayılardan altmı­
« ( a şın adıdır şed= yüz gibi (ş) ile
(şe rv in ) = Şirvan kalesi § yazılmasının sebebi ya öte­
Şervin, Nûşirvân âdilin ismidir. ki mânalarından ayırdetmekten,
Şervin, Nûşirvân muhaffefidir. yahut Arapçanm din lisanı ol­
Şirvân şehrini o yaptırmıştır. ması itibariyle Farsçaya tahak­
Şirvan sultanları onun evlâtla- kümünden ilerigelmiştir.
rmdandır § Taberistanda hü­
küm süren bir başbuğ. c ~ i JU > v J*s.
J._l J Ij Se~& o—V ıİUÎ § Baş parmak yahut baş par­
f-i, JLİ İİT JLİ rl£- ; — : C
' y- mağın yay çekilen ^eri § (Zih-
Jlfc. gır) muharrefi zîğır yani baş
Kendi elli y ılım ı öldürünce parmağa geçirilen yüksük.
altm ış y ıl ömrüme parmağını Ji-i c.-*' i^ı>, i>Lî jCJ
koydu: elli y ılım ı bitirince a lt­
mış yaşım a girdim . Şüphe y o k
k i şest (zih g ir) için bir yay Her âdi iş büyüklerin şanına
lâzım ; altm ış tamamlanınca lâ y ık değildir, - onun için baş
sırtım ya y oldu. parm ak kaşım a vaktinde kaşı­
CAtfSr)
§ Balık oltası. m aktan varestedir.
(Tetir)
o—S ij» ,y î>
jl*_ %zjj û j j j j y £**> j ' J>
pr‘ ’ı^* i t ■
>'•>'r» y? cy c*-J* jjî jl
tfj
Onun saçı lülesi olta gibi be­
S a ’-dil Gönül senin elinden
nim elimde. Ben avcı, o bir çıktı. Zihkirden çıkan ok geri
nevi balığa benzer.
(Unfurî) gelmez.
(Sadi)
z -u T f U
Mecazen mızrab [*] ve saz teli.
Kuş tuzağa, balık oltaya tu­
C— j C-—
tuldu. S*sj
(Sadi)
E linde çengi tuttu ve oturdu;
£-- - Jİ A-U. fBİ m ızrap ile çengin telini çaldı.
a jj- (R ndekt)

D ünya aydan balığa kadar Mızrap baş parmakla tutulduğu


onun arzusuna göredir. Onu için buradaki şeşti baş parmak
kıskananın hali, damağına olta mânasına almak da mümkündür
takılan balığtn hali gibidir. OLf (ba.) § Tuzak § Züiüf, il-
(S üzen i) mik, ip halkaları,
js» lî'ij-t ı>* *‘ tjj Jj jl y- X
-* ÛUİ» jtf £ —i ij c,ilj € f_*ryz ir~i“ 3?^ ö'S"
öU- jtfwîU >j'j c*—5 *** o^"jJ
Z ü lfünün ucu sevdasına tutu­ s>1 ct* »•>'» fS S>^J*
lan ya ln ız ben değilim; z ü lfü ­
nün her oltasında ya n i her O m im gibi toplu ağzı ve cim
telinde Selm ân gibi elli tane gibi büklüm zü lfü görünce kal-
var. [*] Mizrab=(t>'jjl>‘) den bo zarak (*>r)
dediğim iz.
bim m im gibi sık ıld ı , boyum j j\ <,» ü t;
cim gibi kıvrıldıysa revadır. w' 5 >y . &
Cime benziyen zülfünün içinde
canı avlıyan 60 tane tuzak y a ­ H ayatın tem elini onun dergâ­
hut halka; mim e benziyen ağ­ hının toprağından yap; çünkü
zının içinde 32 tane âlâ inci mihrabın temeli Kâbenin k a l­
var. bidir.
(Siracuddini Seg zi) (Ebûlferec)

JI-- cf.j*
u--İU ^\ -ı*\£*
^ (şu«ten )—=Yıkamak, temiz­
Jj-İ lemek.
<ı»_î j». J-S jl ç* £&i
Bu elli sene zarfında m ülkten --
istifade ederse şayestedir; çün­
kü bu kırk y ıllık kuş ona işti­
A y n a gibi olan gönülden keder
yakından tuzağa gelm iştir.
(Şeref) pasını parlak şarap ile yıkam ak
§ Operatör neşteri. arzusundayım .
Çİmâd)
e —* b'fı
i- j,. c .-A
(şu ste) = Yıkanmış, temiz­
lenmiş § Mendil, yüz havlusu.
O H azreti Isanın ümmetinden
olan operatör, elinde elmas gibi 4

neşterle geldi. cT-*" (çesn ) = Sedef=güşi mahı,


ÇUnşurl) midye ve istiridye gibilere de
§ Zünnar. denir § Kuvvei namiyesi olan
her şey § Şeker kamışı § Üze­
rine terengebin yağan deve­
Mecusilere mahsus zünnarı bağ­ dikeni ijJL; (ba.) § Dölyatağı.
layınız, dedi. 6 *
(Senâ’i)
<-r (şcş)=Sayılardan altının adı.
§ Ok ve yay mânasına da gelir
§(Ş) nin esresiyle Nişest=otur- (şeş âvâz) —= Musiki bi­
du muhaffefidir. timinde mevcut altı makam ki
(şest gerân) -= (k .) Ok şunlardır: selmek, şehnâz. ger-
atıcılar, tirendaz ve kemandar- dâniye, geveşt, mâye, nevruz,
lar. jivı j.i. (şeş endâz) = Yumurta,
soğan, şeker, turşu ile yapılan
bir nevi yemek (Nizâm) (k.)
( ş is tg â n l ) = Temel, Altı aşıkla oynıyan kumarbaz
esas. § Tavla oynıyan kimse § İki
ele üçer tane top alıp birer birer l-wA.ı (şeştâ) = Altı telli tambur.
havaya atarak yere düşürme­ Türkçe çeşte derler (cAbdul-
den tutan ve ikisi elde dördü kâdiri Beğdâdi)[*].
h alad a olmak üzere oynıyan J.Î. (şeş tazeden) = Tambur
kişi. çalmak. § Aitı aşıkla kumar oy­
u j* -» Oj/, namak.
s* JpJ e--* -v.';
l«*>- Jf' c^ •'
&jvS
Perdeden bir sihirbaz çıktı ; bir
hilekâr yerine bir kumarbaz. Şarap içsin, kumar oynasın ,
(N i z a m i ) gıybet etsin, lû ti olsun. A llah
için o M üslüm an olsun da ben
a wı ; . c/ü I J.İ ( şeş zın d ık olayım ha!
bânü, şeş hâtûn, şeş 'arüs) = ' N i z â r i)
Güneşten başka altı gezeğen
ı t'ıii; ( şeşhân, şeşhâne)
yıldız.
= Altı parçadan dikilmiş de­
İ<jl__ ( şeş bendân ) = Kara
ğirmi çadır. Kubbeli olduğu
asma denilen bitki § Şeker
için günbedî de derler. Şimdi
bayramının ilk gününden son­
böyle çadırlara çaderi kalenderi
ra tutulan altı gün oruç==şeşe.
diyorlar (Naşiri) § Şeşhane de­
(?eŞ Per) — Altı dilli to­
diğimiz eskiden kullanılan nam­
puz.
lusu altı yivli tüfek.
(şeş pistân) = Altı me­
jjLü (şeşder) = Altı kapısı ve
meli: kadınlara karşı tahkir ye
altı tarafı olan her şey § Mü­
rinde söylenen söz; çünkü şeş
seddes = altı köşeli.
pistân dişi köpek demektir.
5 -, ( 5e5 penc ) = Bir nevi j
kumarbazlık §Telefe mâruz |
olan her şey. j
Yoksa bal arısı hai usaresin­
E-. -**■ den mühendisçe altı köşeli ev
£J J * j r . ıs^-i/ yapm ak m üm kün oldıığunu ne
s.--*- s*' i bilir.
i Kaânı
Sen süs ite ziynet kaydında i
Tavla: her dört tarafında nakışlı
oldukça ism et akçesinin telef
altışar evi olduğundandır § Kir
olmasından korkulur.
nevi tavla oyunudur ki pul.
(E m ir H u s r e v '
tahtanın nihayetindeki evd e
ö».- f . j.* (şeş penc zenân) = bağlanıp hareket edemez.
(k.) Kumarbazlar § Her şeyden
[*J Bıı z a tın h a l tt-r r iiıu r s i ( J »» —--t
azade olan kemal sahipleri. n o tu n d a d ır .
j \x » û '.j' ^jJ» v s** i*?"*
j^i~l j' JjU’ v*l»j t'j.»jV £ ( şeş zerb netice’i ' hüb yahut
ı»"Ö şeş netice'i zerb) «= İnci, altın,
B u altı köşeli cihandan ku r­ misk, bal, şeker ve bütün mey-
tulm ayı umma; çünkü tavla va cinsi.
palu tutulduğu son yerden kur­ t, ,.* ( şeş zer be ) = Tavla
tulm anın yolunu bulamaz. oyununda bir dav. Dav = ku­
(K â d n i) marda öğdüle zam etme § Tavla
>’/ V. öVj-r. / <!&»■f\>\ oynıyanların ıstılahında birbiri­
j->—-Ji A-ıl • c>j ni takibeden altı oyunda ar­
jîü kadaşını yenmek.
Tavla oynıyan eğer senin a tı­
nın adını anarsa pulu şeşder de
<-T (şu ş) «= A kciğer, oyken. —=
olsa bile dışarı sıçrar.
(Köâni) j .j. ij» derdi şüş— Zatürrie.
.ju-u j .1 (şuş âmâslde) = (k .)
§ Altı yön itibariyle dünya' §
Korkak, namert, fena kalbli
Mecazen şaşkın, mütehayyir.
kimse; çünkü ciğer şişince vü­
(şeşderl) = (k .) Dünya.
cut ve kalbe fütur ve gevşeklik
b fi> ı j-Z ( Şe Ş rözi kevn ) =
gelir.
fcfUt j jl» » ayeti
celilesinin delâleti veçhile âle?
min halk buyurulduğu altı gün. (şeştere) = Kızıl boya de­
oi)j j - l (şeş revzen) = (k.) Altı nilen kök.
yön itibariyle dünya § Güneş­
ten başka altı yıldız (Burhan O
ve Kulzum). (şeş feenc) = Kumar oy-
sj *. j.Ji (şeş serî) = (k.) Halis
nıyanların içini çıkarıp da kur­
altın: İslâm padişahlarından bi­ şun doldurdukları ceviz.
rinin eline, üzerinde altı tane • V fir /»
baş resmi olan bir put geçm iş­ ^ ‘-T''*- (şeş kâkal) = Yaban
ti; onu kırdıkları zaman altınını havucu. Muarrebi js\; j . dur.
gayet halis bulduklarından halis Hafifleterek jsu-t şekâkul derler.
altına şeş seri denildi (Reşidi).
s~ j j : (şeş sü) «= Altı yön ki
ali üst, sağ sol, ön arkadan 3 ı^ (şecri merdumek )
ibarettir. = (k .) Gözün üst kapağı «=pe-
leki çeşm.
■ü-J cr'j' &-l,J S
C M ) = Dal § Hayvan boynuzu
■İ.-J (ba.). § Öküz ve ahu boynuzundan
yapılan şarap kadehi. (Ş) ötre
de olur.
'X <JV3J
Bedbaht çakalı aslan , kalanı
j'J V doyuncıya kadar tilk i yedi.
Bir elde öküz boynuzu ile kurt (Sadi)
kuyruğu olduğu halde topuzla Jıl»
her ikisinin başını ezdi. Jljui ji# jO- &*'■}
(Ftrdevsl)

§ Kolalı bez ve kâğıt hışırtısı. Onun adaleti sebebiyle beyaz


toğan turna ile çift, onun em­
L-> * l i - ^ş e jrâ, ş e ğ â h ) — O k niyeti sebebiyle kara aslan ça­
kuburu. ka l ile arkadaş oldu.
(Fehri)
OV' f ifj'j’ 1 S* (f1 j u i (şeğâli) -» Bir nevi üzüm.
^ j lü y j
••b
J ( f e İ»®r ) “İŞ işlemekten elde
Ey serefra~! Senin bendelerin
ve ayakta peyda olan katılık,
o kadar muteberdirler k i belleri­
kabarcık, nasır = pine.
ne taktıkları ok kuburu ve ya y
zarfı yani silâhlık, daim a pa­
dişahların tacından yapılsa y a ­ • -r ^ ( ş e ğ e r b e jle r ) —Peraken­
raşır. de, dağınık. Bazı lügatlere göre
(M u i z z i ) şeğer beğer Arapçadır ve itbac
n im len g= Y ay muhafaza­ yani mühmel kabîlindendir.
sıdır. c—yi— X
^*S j f i v'*- A-
(şeğ& d ) — Hile ile Rustemin
ölümüne sebebolan kardeşi. Dünyada işi seferden ibaret
olan kim senin sefer sebebiyle
Jjji ıSjJj (jtl «>'
Sjjlj. hali darmadağınıktır.
(D e k i h )

Rustem son rızkını yiyince y a ­ (ş e ğ e k ) = Ahmak, bön.


ni dünyada nasibi kalm ayınca
kardeşi Şeğâd onun ölüm üne
sebebolmadı mı? ^ (? e * e ) = \> ve i* ( ba )•
j* öU*\
i k i ayağım kabarmış gönlüm jj* ... ..i j ' i t j

yanm ış olduğu halde rızkım ı i —'j


JCİI i)\£y X
tem in için dünyada koşar du­ i y ll-—I
rurum. <£1—
'*A s c td i
» * Çenesine amber tozu konm uş:
•*
çenesi yeni tüylenm eye başla­
(f*f) = G ece = şeb.
mış: doğrusunu söylemek ister­
* ' ı’. . sen o veresi m isk kokulu bir
-î '’ - ( fifâ d & r â ) — Panzehir; aslı ayvadır. Sofuların pençesine
daruyi şifadır. düşerse şeftali ( öpücük) alm a­
dıkça salıvermezler.
(Sa d i )
Şimdi hûlu deniyor.
(ş*ftec) ■=»Çaylaktan büyü­
cek türlü renkli bir kıış (Ar.
C
i İCİ& ( ş e f t a h e n c ,
, . . . .

ş e ft& h c B g ) *= Sırmakeşlerin
hadde demiri.
(feft) =■- Ucuz '.e kıymetsiz
şey § Eğri büğrü § Şişman,
iâ-1;
semiz., yoğun § G ilân’da iyi ka­
0^ v>V. öj J J-***-
vanoz ve mertebani yapılan bir f-V J w -*. J-lf
köy. lSj*İ
e * Şahım ! Sana hasededen eğer
* •*
~ (ş u ft) = Hasis, cimri. çok ku vvetli ise onu tedbir
»
haddesinden çek. Kâh kin aya-
ğiyle vur öldür , kâh kahır eliyle
‘■“'V ' (fift) = Iğ-ri büğrü § Y ara­ çek ve bağla.
dan kan ve cerahatin sızıp ak­ (Fekri)
ması.
§ Hallaç yayı ve tokmağı §
« i* ' *( i Ağaçlık ve koruluk.
jİLİ— ‘ ^ ç e ftâ -
lu d ) = Şeftali dediğimiz mey- 4 ( ş e f t e r e k ) = Sığırdili de­
va. nilen bitki yahut onun tohumu.

^ a t > t»^ aJ
(şe fte re n g ) = Bir nevi
şeftali, konuşmada şelil deniyor.
Herkesten ne iş meydana gele­
ceği mukadderdir. Dum ağacı
ne hurma verir ne şeftali. ( ş e fte l) = Üç yapraklı gül
(S a d i) yahut yasemin ^ (ba.).
^ (şifte n , ş if ti den) (şn flîd e n ) «Islık çalmak.
= Yaradan cerahat sızmak, • » * A
damlamak ve damlatmak, kaşı­ jv a —
(şifn în ) = Balıkçıl. ( 6a.).
mak, kaşıtmak.
•*

(şefç) ==* Hallaç değneği §


—üi- ı j y j »ji >J.
Ağaç dair. J)J.) J 1— !.>
»t-û j i 6

( ş ifş e ) = Altın ve gümüş K ulun ay ve y ıl, gün ve hafta


külçesi (Burhan), (ş) nin üstü- y a n i her zam an ahlâkını öğ-
niyledir, fakat (şüşe) müradifi m eyi dilinden eksik etm ez ve
ve ondan çevrilmiş olmasına onu necatına vesile sayar.
('Aliyi Ferkedİ)
nazaran (ş) nin ötre olması O «' *
icabeder (Reşidi). • ili
(şek) = Sıçanotu: bu kelime
üj.-, ıfj» ıf' (k) nin şeddesiyle (yekin) kar­
jj a, t ü lj* A
şılığı şek mânasına Arapça ol­
’ ■
duğu gibi yazdığımız sıçanotu
KaA her kapıdan altın külçeleri mânasına da Arapçadır= juüy*. .
çıkarır , £a/ı havaya altın darı- Avam (jUJı^) e sünbülhâr der
lar saçar. (Reşidi). Burhân’da (ş) ötredir.
(Şâiir)
*iXJ. jl» a,*U
d ili (J--* C--V >■ J> J-lV
(şefek) = Hünersiz, bilgisiz, y w aLJ >1 J i,

cahil adam. j iĞ i*^ J J1»ji


<ij.»-
-t»T jl» Ş e k ki yakından ayırdeden bilir
/»« ki senin büyüklüğünde hiç şüp­
Kıskanıcı, onu geri gelmez sa­ he yoktur. Senin lûtfunun rüz­
nıyordu; her bilgisiz gevezelik gârı zehir ve sıçanotu üstüne
etmesin diye geri döndü. eserse zehir ve sıçanotu derhal
(Rudeki) bal ve şeker olur.
(Sâzeni)
(şef el) = Deve tırnağı.
(çesfâf ç e g â h ) = Ok
kuburu = şeğâ.
(şeflec) = Gebre: bir yabani • '^
çalılığın turşuluk yemişi. Kebre (ş*gâd)=»Rustemin kardeşi
çiçeğine de derler (Ar.) jJCJii/. jUi (ba.).
//er ikisine yü rek yarıcı bir
m ızrak vurdu. Boğazlarını gö­
beklerine kadar yardı.
(E ted l)
J - (flg â r) = Yenecek şey. § ipek turası.
Us £?*> c.-İB*"’
(şujjâr) — Sönmüş kömür,
kor.
Bağda çiçek ipek turası, bulut
J ^ (şik&r) = Av. (şikâr!) ipek kum aş dokuyucu gibidir ,
Avcı. ay i/e güneş sanki sarraftır.
4* cJ)» (Ebulmu'et/yed)
tgJCh- iç*l» yf
rfW * (şikâften) = Yarmak.
Devlete kö tü lü k istiyenlere,
»W*- ç^. ıx** jj* '
avcı şahinin serçeye hücumu bjuL jty*^ju»
gibi hücum etti.
(jÇâBnl)
j&i y33\} * H ay dar i Kerrarın Ş i f fin savaşı
j 'j rfi» ıfts sa fındaki kavgası gibi durma­
i»u dan cihat kılıciyle hasm ın s a f­
K ardeşlik taslıyan kurt avcıla- larını yarar , perişan eder.
( Ş e b ig ı K â f i n i )
riyle Y u su f gibi gezmeye git-
miuesin.
(Hatifi) ^ (şikâfe) =» Tezene, çalgıç,
naferab — zefeme.
*
“ (şekâşek) — Ayak sesi,
İİJ *İJ >-*r')*
jjCı y _ıi .J-İKİ
^Jt-l
(şlkâf) *=» Yarık, yırtık.
J-ly- J fe j 1 Sevinçle çalm aktan sazendenin
J - li j* elinde mızrap hep yırtıldı.
ır*> (Etedl)

Yaralı göğsünün yarığından y ü ­ İhınsa. ( şikâfezen ) — Çalgıcı,


reği parçalayıcı bir ses çıkardı. sazende.
( V e b tl )

§ Şikâften — yarmaktan emir,


(şegâl) - Çakal.
(ism as ., is fa . muh. vas.)
kjtCi J» ÎJO »> jj X' jV J\f> j Ğ rfV c ***

ıjb t" A jA JU & J»— tgii# ftJL*


(fJUİ (*/«*
Sülün daima doğana benzeme­ Yarın m em leketim iz şekerden
dikçe çakal daim a aslanla bir­ dolar. Şeker ucuzdur; daha ucuz
likte oturmadıkça. olur.
(F e h r l ) ( M evlâna)
§ Sevgilinin dudağı.
*
( ş e k â n e k ) = Kuş kursağı.
Vrifj. a.:rJlİç-
ı/ÜÜ
( ş ik â v e n d e ) = Yer ya­
Sıtm a vücudunu kırdı; uçuk,
ncı, kazıcı, delik delen, lâğım dudağını ısırdı: dudağı uçukla-
açan. dı.
(N izami)

( ş i k â v e n e ) = Şikâvende. Bu § Tatlı söz § Altı ayaklı bir


münasebetle kefen soyana (gör nevi arı § Husrev’in Şirin’e
şikâvene)=mezar açıcı denir. rağmen aldığı kadın ki Husrev’i
öldüren Şirü e bundan dünyaya
gelmiştir.
*- (ş ik b â ) = Ekşi suratlı, abu-
j jG (şeker âb) = Şeker şer­
sülvech. beti (k.) iki dost arasında şe­
kerrenk dediğimiz cüz'i incin­
*V *. _
(y e k p u y ) «= Gece vakti me, soğukluk.
' yürürken husule gelen hafif «X«—j t
ayak sesi § Uykuda insandan iti
J’TB
zuhur eden mışıltı.
Yüz yüze söz söylemeleri azar­
‘İ h lama derecesine gelince şüphe­
( ş e k e r ) = (Ar.) j i . . siz aralarında soğukluk peyda
öUj ,>“> ^ jSliı jîCs. oldu [*].
(K â â n i)
iUa, û* •Z-l-**- ıtjs.
(f-U- j&. (şeker bâdâm) = Badem
Eğer sen benim sözüm ü bir da­ ezmesi, badem şekerlemesi §
ha ağzına alırsan bunu müjde Çekirdeği çıkarılıp içine badem
edenlerin ağzına şükrane olarak konulan kayısı kurusu (k.) Dil­
şeker veririm. berin dudağı, gözü § Kuru ba­
(S a d î) dem.
ı f , /T- (şeker berg) = Bir nevi
(K) nin şeddeli olduğu da var­
şekerparedir ki meyvalarla ya-
dır.
jtjr Jfi [*] Ş eker renci, şek er rengi de işitil-
mişse de şairlerin sözlerinde nazara tesad ü f
etm em iştir (Ç eraği H idâyet).
pılır, ona sünbüse’i kendi de ÖpûcüJk getir, yem de sofrasını
derler (NSşırı). Şekerden yapı­ kurma; şekerbörekle öpücük şe­
lan uzun ve enli parçalar (Bur- keri arasında çok fa rk vardır.
hSn, Kulzum). Şekerpare nev’in- (Ntg&rl)
dendir, yaprak şeklinde ya­ (şekerpâre) — Çekirdeği
parlar, bemlriye ve parmak tatlı bir nevi kayısı (Ni?Sm).
şekerine, şeker kaleme de de­ Hiyve’de çıkan bir cins çok
nir (Asım Efendi). tatlı kavun.
» jiy j. i>* ju»> jı*.' (şekerpây) — Topal.
•jllü jt-,
jur
û ’j j *- J*

Ben fa k ir in ü m idi fid a n ın ı


onun dudağı şekerbergi ilâçlar. Cennetin hazinedarı görmek
(’Amld) için huriden önce koşm ak istedi,
ayak öpmek istiyen hurilerin
(şeker bflre) — Şekerbö-
gönlü onu topal etti.
rek denilen hamur tatlısı. Şeker
(Miri Hatrtv)
büze, şeker bize, şeker bire de
derler: üç köşeli hamur parça­ jc/jCı ( şeker p e n îr ) = Peynir
larının içine şekerle az doğul­ şekeri dediğimiz.
muş badem ve fıstık içi koyup LjCi. (şekerfcâ) — Şeker çiğne-
pişirilir. yici (k.) hoş sözlü, tatlı dilli.
f J») iljl < -•>
iif Ijç- f j l * lifi" M — | j i  jU . j\ jji-
\i>3 rf'l/ûl-» Jbjf'ıaJ"
O tatlı d illi dudaktan öpücük
S o fu ! Beni şekerböreğe tevec­ isterim, kapısı kapalı evden
cühten niçin menediyorsun. B ir hayır tem enni ederim.
kim se M üslüm ana yü zü n ü kıb­ (Şaib)
leden çevir der m i ? jü./Li i . jS .J l ı (şeker fıend, şe­
(B u ıh â k )
ker hende) = Sevgi ve hoşlan­
ma yüzünden gülüş. Karşılığı
*Jn1j*- (zehr hend) dir § Sevgililerin
Jlî- tatlı tebessümü.
Karga döleğine şekerbörek di­ iîCil Jlr/
yerek köpek gibi kapı kapı do­ c-*l Cj jM»
laşıyor.
Yusufun cemaline bakınca o
tatlı gülüşlü lâ'l rengindeki
*-s. J&S dudağından telezzüz etti.
ıfjiy (Cami)
y »jtİAj-Z f ^ jX^ laması § Lâtif ve tatlı söz ve
y JjU*- f i . c.i'» w»-J> ^ nağme § Hoş tabiatlı, tatlı dilli,
ı/V lâtifeci, neğmeperdaz kimse §
Babası ona, ey şeker kendisin­ Şekerci § (k.) Güzelin dudağı.
den utanan! Tatlı tebessümü­ v> (şeker rizi tereb) =
nün sebebi nedir ? dedi. (k.) Sevinç ağlaması.
(C em i) ^ i f i (şeker şigen) «= Tatlı
sözlü.
ı/ ^ ^
JV ı? u*-
wi itJ ^J
5/r tatlı gülüşlü güzel, bal sa­ w ! lâa

tıyordu. Öyle bir tatlı gülüşlü Söz, onun la le benziyen tatlı


ki gönüller onun şirinliğinden sözlü dudağının parlaklığından
yanıyordu. tutilerin kanadı gibi hoş olur.
(Sad i) (Ş a i b )
._ı>. j C (şeker huvâb) = Tatlı j a f f i (şeker guftâr) = Tatlı
uyku, ımızganma. Seher uyku­ sözlü.
suna da denir. 3 f İJC .-* * ) J«l J i l i ! "
fi l
v'j“ j'-v. tr-*3

L a l gibi kırm ızı dudağını aç­


Gönlü uyanık, gözü tatlı uy­ tın ve bir cevapla^lşm et'i tatlı
sözlü ellin.
kuda; böyle uykuda uyanığı Cismet)
kim se görmemiş.
(C ami) J.KL£? r-jj ;.ı Jfii
w--- fi. C*^ o'j-
v'j*" l*4 jlf
.>i5
^ '1 İnci kutusundan ya ku t kilidi
açarsa tutuya tatlı sözlü deni­
Gözü tatlı uykudan açılm ıyor­ lemez: inci kutusundan maksat
du. Galiba rüyada kendi y ü z ü ­ güzelin inci gibi dişlerinin
nü görüyordu. mahfazası mesabesinde olan
(Enis)
ağzı, ya ku t kilitten de yakuta
ji»> f i (şeker dehân) = Şeker benziyen dudağıdır.
sözlü ( k .) sevgili. t' Imâd)
ıt.\} f i (şeker reng) = Sarıya U f . ı (şe k e r l eb) = Tatlı du­
çalar beyaz renk. daklı.
j_} f i (şeker riz) = Gerdek ge­ ji f i - jj*.
cesi gelin ve güvey başına sa- y'* Ö ij f ;>l
çılan = saçı, nisar § Sevinç a ğ ­ ıV
M adem ki tatlı dudaklı , ay ■X_lj Cij lirf *1

ya n a klı oldum ; başka bir dûk~ jL- j jl <^T


LaJÜ
kân açmak gerek.
{Mevlâna) Tövbe sefüyı bozar, öğüt bula­
n ıklık husule getirir. Gönül a y ­
(K .) sevgili, sözü tatlı, anadan
nasından pası izale eden şeyi
doğm a dudağı yarık kimse -=
getir.
( Y eğm â)
Lâ! JO 3JO, j3
* üf •/>
( ş ik e r ) = A v , şikâr şikerden,
şikerîden=avlam ak § Bozmak,
Senin kininin eli her k im i k ı ­
kırmak, paralamaktan ( em ir ,
rarsa kaza çıkıkçısı .onu bağla­
ism as, isfa. muh. vas.).
m az.
aT 5^ (E â h n d d in )
§ Tedbir ve ilâç etmek.
- s: _V ^
Dağdan aşağıya inen şiddetli ^ ’ ( ş e k e r z e k m e ) =»
sel gibi aslan avlıyan padişah Okun nişana isabet etmesi.
soluyarak ata bindi.
(Kâânl)
^ ( ş e k e r s e stg ) -=
ri-j (ba.).
e ( ş ik e r d e n , şi-
k e r l d e n ) = Avlamak § Kır­
( ş lg e r f) = İyi ve yakışıklı
mak, bozmak, paralamak.
§ Ulu ve muhteşem § Şaşılacak
ı^tıı^14#»" ^ 1 J j l I şey j j S .1 (6a.).
s. j*. ’V •»* * 1^ •>’ v - 1 yt
tfj/l 1 •-»jJ »y j

Onun toğanı avlarsa avı keklik l/UÜ


ve hart olm ak m üsavidir. Onun Ulu dağdan derin denize kadar
ati geçerse yolu deniz ve kara iş yavaşlıkla iy i olur.
olm ak birdir. (N izâm !)
(Enverl) v ti* ı>^>
J/ ' 'r O" <i^.
lf J, 4». f IX l/l**.
Ü.^-* •**»■
'y-li*- λJJjr ^ U jl Jif'”
fi** iıV-SCj-* jTj ^ }►.•
£w dünya! Bilm em ne fena ta­ p*-" £-**-" »Afi
^Uil
biat h sın; çünkü kendi yetiştir­
diğini paralarsın. E y iyi adam l Zam anı yerme.
( Firdtvti) Zam an bana ve sana ne fena­
lık etti. B izi adam etm ek kü l­
*
fe tin e katlanarak çok çalıştı ve ' ( ş i k e s t e n ) = Kırmak, boz­
büyüklük gösterdi. M adem ki mak; ister değnek, bardak kır­
ben ve sen yurdun alçakları­ mak gibi mahsüslerde ister ahdi
y ız, beyhude niçin zam ana ka­ ve dostluğu bozm ak gibi mah-
bahat buluyoruz. süslerin gayrisinde olsun.
(N izam i)
Kırılmak, bozulmak mânasına

J/t û'j* a.jV. fiili lâzım de olur.
J j Ğ. » ljl <£*j
jl £ xi>\ı jl 3*- uH
ıt'S*}
y j j,‘|j ij ^3-0/
O kara buluttan kar yağdı.Yer w
y ü zü rüzgâr ve karla doldu. Ö yle ise kırm ak, kırılm ış şeyi
( F ir d e v s i)
belirsiz olarak düzeltm eyi bi­
J jj j-1 jj-> lenin hakkıdır.
itjs *V i ’j j ^ (Mevlâna)
»yUii
lA—1 djlj
Orada parıldıyan derin bir k u ­ û-Ij J» jj &
Ju>—
y u gördü ki ondan şaşılacak
derecede bir nur parlıyordu. M adem ki kalbinde ahit ve pey-
(N if â m l ) manı bozm ak vardı, iptidadan
Nizami nin yazacağım şiirinden muahede akdetm em eliydi,
(Sa di)
acele davranmak, el çabukluğu
etmek mânası anlaşılıyor. § Yem ek, yutmak mecazen eğ­
mek, eğilmek, iki kat etmek,
ltM* j' * y '- iki kat olmak, öfkelenmek, mü­
t/Uiı' teessir olmak, yüz çevirmek,
E l çabukluğu etti. H azinedar utanmak, savaşta asker bozul­
haber alıncıya kadar y a k u t He mak mânalarına da gelir.
onun akikinden m ührü kaldırdı: ûV
kızlığını giderdi. j-'i
(N işâm i) ıtjy’1
Eğer canım ı, hizm etine ait k ö ­
j ^ jş llc e r f ld e n ) = Sürç­ peğin önüne çekersem yüz çe­
mek, kaymak, taklalanmak = virme; çünkü avcı aslan çok
şikühiden. defa z a y ıf ahu yedi.
(Enver i)
*!»>;» j..
(şik e re ) — ,/~i\ (ba.). ■Z— & J »L& A j jl jl*.’
c.if c^r *>.'
V V - '. _ i o. ■»
(f e k c r l d e n ) = ^ ( t a ) . I jU-
Ferhengi Ziya
M ahm udi Gaznevi bir delinin «~! f ıU»j -C-K-'i
y a n m a oturdu deli gözünü y u ­ Jİ ,>jt ix .t •cuCi

munca padişah öfkelendi de rX


ona niçin biiyle ya p tın diye H alim perişandır benim şikeste
sordu senin yü zü n ü görmemek beste halim avcının gözüne hoş
için deyince padişah hiddetlen­ görünerek kanadım ı bağlamış.
di. (Kelim)
('A (lâr) § JCLC* şikestegi (k .) gönül
( şikestu m ikest) = alçaklığı, tevazu’.
Kırık mırık.
&•>*** J» ®:* j*
•İm' /' jşf* j f
~ V"*
- (şik e ste ) --= Şikesten den <3**'* J* j'./*
mnzii naklî ve ismi mef’ııi. (k.)
Harap, revnaksız.
Başına kibir hevesini sokma,
•o.O jU 1}
çünkü insan kibir ile bir yere
C—ST.İ Jjr-f’j r~İj Ü3S.
^4*.A.* C-f erişm em iştir. Güzellerin z ü lfü
jljt j** gibi tevazuu âdet et k i bir
demde bin gönül avlıyasın
(E fi e lu d d i n i K â fi)
A yağım dan kırılm ış dikeni çı­
kardım , harap gülistandan çık­
tım . Sevdan gam iyle sürüm- (şe k şe k ) = Şekâşek.
süz pazarın alış verişeisi gibi
bir fa y d a görmedim. *- C'*
(C âfî)
w ‘4. •'** (ş ik ıft) = Şaşılacak şey,
§ Dil şikeste ( M uh.). acip.

ji V *'j J» f
j/U»i
li-ı*-

Selâm et gününde kalbi kırıkları Her neye şaşdım sa olduğu gibi


bul da yardım et; çünkü fa k i­ söyledim; çünkü gönül inan­
rin gönlünü yapm ak belâyi çe­ m ak yolunu tuttu.
( N işSm i)
virir.
(S a d î) § -j Sİİ şikiften—* şaşmak taac­
cüp etmekten mazi. (G) ile de
Cebr: kırığı bütünlenıek. Eski
doğrudur.
tabir ilç sınığı sinlemek yahut
esenlemek.
■c_ı <z-<i (şikeste beste) «= (k .) (şik e ft) «= Mağara = iş-
Hakir, kıymetsiz. Şikeste zeban keft = dehâr § Eğri ve gayri
= peltek (Ar.) £jı. muntazam § Şaşılacak şey.
c ij•_ »jT j' jç o-l (Ş ) lerin ötresiyle açılmak, y a ­
»yf x*U rılmak.
J ls-
•W
Sonra vav aradan gidince bu { ş ik u fe ) = Ç iç ek şiküfe
şaşılacak şey k i ya ln ız ah kal-
(muh.).
dı. c._»\ \j~\ A*-'
(Sena i)
aLT L/—•
»

( ş ik u ft) = Açılmak, yarıl­ jl££ *î*—' ^


mak mânasına gelen $ik uf t en
den mazi. H azreti A hm ed ( ^ ) A dem (,*)
ji fij jr dan sonra gelm iştir m eyva çi­
,ı-/u£s ö çekten sonra gelir. Cenabı
l/W H akkın hilka ti ağacında A dem
Onun sözünden gülücü gül gibi çiçek N ebiy-i M uhtar yani
açıldı, gülücü goncesini yani peygamberim iz meyva mesabe­
ağzını açtı da dedi sindedir.
(I/akâni)
(C am i)
0* s
*
c s û (şikuftc) = Açılmak, y a rıl­ (şek ek ) = E te ğ e yapışan
mak mânasına gelen şikııften putrak d i k e n i = d û j e § Tam bur.
den mazii naklî ve ismi mef’ul.
Mc'V «->j j t u- j 1 r.j}>
3yZ CfloU. ıjlalı f-'i iVi ıflj-, J‘‘-
Lj ^
wfU
B iz tambur sesiyle el çırptıkça
Açıl: güler y ü z göster; çünkü baş ağrısından uzak, dervişane
hasır gibi yü zü n ü buruşturan zikre ya kin iz.
kişi hadiselerin ayağı altında (Sena i)
ezilir.
(S a i b ) aK İ
- (şikle) - = Eibise vesair ş e y ­
*• > V * lerden çiviye yahut dala takılup
^ T / - ( ş ik ıf te n , şi- d a kopan p a rça § Karpuz ve
k iftid e n ) — T a a c c ü p etmek, kavunun kesilen tepesi [*] (Ar.)
şaşm ak, . y y . Kuvare. E sv a p vesair şe y ­
W oy't-, }f lerden kesilen değirmi kesinti
j «mj jı .sJijf*” j.zîCs mânasınadır ki elbisenin yakası,
karpuzun tepesi bu nevidendir.
Efrasyab onu sahrada görünce [*] M ütercim A sım efendinin Ş u u rî’nin
o yeni yetişm iş çocuğa şaştı. sözüne teb aiy etle karpuz ve kavun dilimi
(Firdevul) suretiyle tercüm esi uygun değildir.
t « O ı f£t ( şikem pâre,
(şikem ) = Karın, şikem d eride ) = Karnı yarık
j i u ı r<£ ( ş i k e m e n d â h te n ) = denilen tohum Fransızcası psyi-
G eb e olmak. lium dur.

j-.' c-u-ı ,Xi


»jL 'j"
1SJ& •Ai
JV; rV,
£>un 6fr ihtiyar, hekim in y a ­
Bahar bulutu gebe olmuş, inci
nında derdinden nale etti, he­
saçma gebesi.
(Z ü lâli) kim , git, sana karnı y a rık iyi
gelir diye cevap verdi.
o±*\ Vi, rîCs (şikem bâlâ âmeden)
(Ş erefuddin Peyâm)
■== G e b e olmak.
.jo ^ ı rCi ı ( şikem r<js- ı fSCi (şik em p erest
bende, şikem huvâr, şikemi) = şikem p e r v e r ) = Y e m e ğ e çok
(k.) Ç o k yiyen, obur § B o ğ a z haris olan, ç o k yiyen kişi.
tokluğuna hizmet eden hizmet­ jir; jU- (şikem ç â r pehlü
kâr. kerden) = Karnı ç o k yemekle
J’j y J't j*' A dolduimak.
crj)jwO’> uX cÂt »s,
(<Xi y Jl> -UfjV. jV
Eğer yeneceği iyi ve tem iz Cx}
olursa ona çok yiyici, vücut
H ırs her nekadar c u ı kelbî [*]
besleyici derler,
(Sadi) hastalığına m üptelâ ise de se *■
nin nimetin sofrasından karnını
Cr®
-1 i** rJf 0°} jr

tâmamen doyurur.
(Ibn i Yem in)
ıT>
a-tjU. (şikem hâriden) = (k.)
Feleğin kızgın çöreğini (güne-
Bahane etmek.
ş i) görünce gül ağzını açtı.
B ilm em bu oburluk ona nereden c jf K*jj
i
peyda oldu.
(F erruhi) CmJs «sj — i
ajU.
Şikem huvâr a ç mânasına da c*— ö' j
gelir. w-jiyi rfijj. w-
ıfj/ 1
yf. y ö'jij*- insan feleğin m üşteri vezühre-
l/V
Fakirler tam ahtı ve çirkin h u y­ sinden niçin saadet umar; çün­
lu iseler de sen gönül ehlini kü biri kalbi donuk bir so-
açların içinde ara. [*] (w isU i£ ^) doymak bilrniyen açlık
hastalığı.
fu d u r k i bütün işlere karşı f 'U j . cJİ} Jjjf jt J j f ^ if
bahane eder, öbürü ahlâksız bir c. — ^ f f**
kadındır k i bütün gece A llaha
isyan eder. Z ülfünün halkasından gönlüm ü
(Enver'i) kurtarayım dedim. Kurtaramı-
^ (şikem huvâr) = .x-rsCt yacağım diye korkuyorum , çün­
(ba.). kü o büklüm büklüm dür,
(Sadi)
fSCs (şikem dâden) = Karın
jı j\> a* *-*j ûj/. r->*
vermek: şikem dâdeni divâr-** ı t J i j ja» 1^*
duvarın ortası kabarmak ki biz jır
ona bel vermek deriz, Eğer benim elim sevgilinin iki
ju ı, rsCı (şikem dâşten) = G ebe zülfüne ererse onun her büklü­
olmak. münden bin gönül çıkarırım.
J û i* . ^ ı,: . j -j (K em âl)
jjlj I*" ^ Yüze, elbise vesaireye ârız olan
buruşuk.
Ü züm kızı çok oynaktır, ey § Şikesten = kırmaktan (Emir,
küp onu muhafaza et, gafil ismas. sfa., muh, uas.).
davranacak alursan bu k ız şa­
rap şişesinden gebe kalır. ^*-1 f j f -
(Şair)

j j j (X* (şikem reviş) = Sürgün ı, (fca). § Hile ve hud’a.


hastalığı, ishal. ij /. j ' j •*✓*3 ^ İ)>j> j ’ r * ö j r

oij öj.u ,Xı (şikem şâbûnzeden) .u*'


= (Konuşmada) yem eğe hasır­ jBli
lanmak. Yılan gibi içeriden hep zehir -
<j>f (şikem girifte) = Peklik dirler ve dışarıdan rengârenk
çeken kimse. koç ve hilekâr çakaldan başka
değildirler.
.jıf'fJCı (şikem gende) = Büyük (H âkâni)
karınlı kimse. § Nağme ve usul.
^ (şikemi) = Büyük karınlı
ve hayvanların karınlarından ' . ’d
Ü '* ( ş u g u n ) = Şuguu (muh.).
alınan kürk.
(ba.).
j î i * j f ijLiijj y it*-*-*
(ş ik e m b e ) = İşkembe.
LSj>’
A y ve zühre yıld ızın ı onların
’c fr (ş ik e n ) == Kıvrım, büklüm. güzelliğinden aşağı bil; müşteri
y ıld ızı onların yüzünden tefeül § Mekir ve hile § Hıyarcık has­
eder. talığı. (K) nin ötresiyle çimdik.
(Mevlânâ)
'
!}j j-> V j
* (şikence)= E ziyet, işken­
ifju.1 ce (muh.).
•»isCî (ba.).
*^ jjS 1f
a'Tl»
(şik en b e) = Şikembe. Senin zü lfü n kıvırcık, benim
ruhum azapta.
(şik e n e)= Büklüm, kıvrım. (Kâânl)
if!Jİ gî^li Ui jj j .jjl Ja ° •V '* '
? (şik en d ) = Solucan.
•JV'' İV*! üLX>j*“ J*
L^l (şikened)=(k) nin üstüniyle
Onun zülfünün büklüm ünde Kırar mânasına, şikesten = kır­
Yeğm â'nın bedbaht gönlüne bak; mak tan muzari’.
selvi dalında çaylak yu va yap­ î)^ yi
m ış sanırsın. j-iiyj O jC j >
( Yeğmâ)
§ İşkence.
ij; i U j> l* Hakikaten şiirin şan ve m ezi­
S*^5, yetin i iki şey kırar; anlam aya­
nın beğenmesi anlayanın sus­
ûv-' j . (ia ) § Kırmızı renkli bir ması.
(,Şâ'ib)
yılan.
j Uj j l j ui»J
İ&Jİ.J £j ıfU J..JJ Jjilj /T * ( ş ik e n k â r i ) ■= (&.)
J jj' İşe bozgunluk vermek, münase­
Onun düşm anını öldürm ek için betsiz söz sarfetmek, târiz iie
m ızrak ve ok yerine H int'ten hatır kırmak.
ve Bulgar'dan k ız ıl y ıla n ve
engerek d anı peyda olur. aL O
- (şik en e) = Naz ve istiğna,
( E zreki)
kırıtma § Büyük oklu kirpi.
§ Musikideki usul, nağme.
i 'j* ıfij» 'J & .
(şukub) = Sarık, mendil.
ifSy tSJJ* M*
ı/'j»
O ndaki nâra m usiki nağmesi , (şn k ü h id e n ) = Kay­
ondaki nâle m u siki sedasıdır. mak, baş aşağı gelmek, teker­
(Kıvamı) lenmek.
- i / j s? öUr- p* Uşkûfe, bişkufe de denir §K a y
r jlf* j ç «U » )L l JJı i f
ve istifrağ.
£İ>" ti a--j j j » U
Zulüm , cihan padişahının kor­ ?jj~* $ jt-, ov-f
kusundan acele kaçıyorken ade­
me düştü ve topaç gibi teker­ Zam an anasının südünden bana
lendi. m enfaat değil zarar erişti. Ş im ­
(Fehri)
di o zararı d e f için kay edici-
yim .
(ş a k ü f) = Şuküfiden, aç­ (C am 7)
mak, açılmak, yarmak, yarılmak
ve asker bozulmak mânaların­ Ut9 |U
dan (Emir, ismas., isfa. muh.
vas.). A ğaçlur o ayda yedikleri karı
yu*
bu ayda baştan başa kayyettiler.
—*- ^L> ^)lr* (Kemâl)

M £ 2
Savaşta düşm anların demir (şukui) = Çabukluk, çe­
başlığını yaran bahadırlar, gö­ viklik § Şuküliden = dağıtmak,
rünüşte harb; gizlice sulh iste­ karıştırmak, çalkamaktan (emir,
diler. ismas).
(Sadi)

Aİ ş u k u l id e n ) = Şukul
* (şukufe) = Ç içek. (Ş) nin
esresiyle de doğrudur.
(ba).

( f 'o i l ■ J' o._T ^ y - •UjSCi \rl ( şu g u n ) = İyi tali, uğur,


J*S jfâ ) - i )
fâli hayır.
Çiçek bana hoş gelir k i bahar *31’ **^e.
iptidasından itibaren zamaneye c~-u cfi- »>. r>s j i- \ ✓* <s”
veniden zivnet ve nakış verir. 1*“^ li*1»
(Zehir)
E vim de baykuş öterse sevinirim .
H alk içiude uğursuz olan her
\jU CJLf &f şey benim için uğurdur.
(K â zı '!sâ)
Ne çiçek ne yaprak, ne meyva, = Murva. \j }&. şüküniya=falcı.
ne gölgem var. E kinci bizi nc
için ekti diye hep şaşıyorum.
ö
(V efa i) şu k u h ) = Korku, mehabet
m ecazen büyüklük, azam et, y a ­ p ad işah lar onun gözünden kor­
kışıklılık. karlar.
{K e f r â n )
.S zJf (V ) sizde kullanılır.

L*V
Bu topluluk bağırıyorlar , hep IVy
beraber bağırm alarından korku ­ Onların o güvercini doğanlar­
yorum. dan korkm az. Doğan başını on­
(Mevlânâ)
ların güvercinlerinin önüne k o ­
ıt.J* o-^nî yar.
( M evlâna)

y 0^*4* *^^5 Bezenmek § Bir kimsenin sö­


züne kulak asm ak.
J'j*1, (C1-
H alkın arasından bir geveze (*ikîb) = Sabır.
dedi ki ey derya azam etli ha- öT »> <—I
tem! Bizim kafilem iz sana
m isafir olmuş, hepsi yemeğini ly'ti
bekliyor. O gönül aldatıcı şerbeti susağa
(S e lim i Tehrâni)
ver; çünkü susamış olan şerbete
§ Küçük k öy. (muh.) şukuh. dayanam az.
(N iz a m i'
V"* ji
Kork­
mak § V ehm etm ek § Mehabet
ve a/.amet gö ste rm ek . Aşkta sabır nerede fa y d a verir;
A±j\ıjS' J* ‘ »f güneşi balçıkla sıvam ak müm­
«y'ji ^ kün dçğildir.
(N izami)
J i-
L & -
Dağ yılandan doldu ise kork­ •î - (şik lb â ) = Sabırlı,
m a; dağda tiryak taşı da var­ /ı S ) j ü-'.i •>' Si
dır. j\ g y- -O f J..1İ l.;Ci
(Sen a i) t/Uii
j.:» jSCi y ü'jU'U:- ' Onun yüzünü görm ek için y a ­
nm a gitmemeye bir saat sab­
retmedi.
Köğucular ötede beride çok g e­ (Nizami)
zinenlerden korktukları gibi § Menfisi nâşikib = sabırsızdır.
v ! > ,J ÖJ-*. insan uyluğu. A r a p ç a çolak el
^ii\ı »jl£ JU
,—
ve hareketten kalmış ayak.
ji'Ulj! jU-~
Mala iştiyakta sabırsızlık gös­ J\.£>\+£ * ) ’j 1 45 Li *■&
terip tekrar hile ve hud'aya Lİ/i .Li
teşebbüs etti.
(Ce fe r i Ferâhâni) Uj- (6a.).

(ş ik ib id e n ) = S ab ret-
(şil) = Tem reni iki yahut üç
mek.
dilli kısa mızrak: birkaç tanesi­
* ^ JuM
j *-
ni ele alıp birer birer düşmana
'jj*- ıH*. 'j*" atarlarmış.

H id is ta m n d ik e n le r in i ta r if :

} £j'y> ^
Seninle birleşme ümidi beni ti. (*r,
aldatır; benim hasta gönlüm t»
âşıklar gibi muztarip olur. Seni
Efganlıların iki dilli ve keskin
süslem ek vazifesi huriye y a k ı­
şan güzel! Senin gibi bir güze­ k ısa m ızrakları gibi, gezsiz [*]
le karşı sabreden yürek taştır. oklar birlikte demet yapılm ış
(M esüd S a d ) şekilde'
( F er ru h i)

«-T^T ( ş e k iş ) = Hasır otıyle § Hint ayvası denilen ilâçlarda


dokunmuş çuval (Burhan). kullanılır, sert tadı acım trak bir
nıeyva.

^*2 ^ (şik ifte n ) = S ab retm ek.


"U
J» j.~ır $ j )j -u>- 1^»
l- (şul) = Yu m u şak , gevşek, söl­
z.iSL. o'j^ <S” t J’j *'j pük.

j f ifs iS)j öT j . j .. ö^>-


O çocuk birkaç gün gönlümü ^p-1*1) X'-.) J* ^
aldattı; onu öyle seviyorum ki IV
sabretmek mümkün değil. O (TÛ'/ yaprağı gibi yüzü görün­
(S a d i)
ce muztarip oldu ve ayakları
*u gevşedi' dizlerinin bağı çözüldü.
(şel) = E y e r takımlarına san ­ ( M evlâna)
dık ve sepetlere, pap u çlara süs
için dikilen ve yapıştırılan renk­ L bli (şelâl) = T eğ el, kaba dikiş.
li meşin p arça la n § Uyluk: kal­
çanın yukarı kısmı, hususiyle [*] ( G e z ) o k u n k ir iş e g eç e n o y u k ııcu.
ıjlis ı , x f İ)T J t f V t f ' j i >’ ^rJj
l/Jj* \jr^* W
-— *-!*-
(şeiâyin) = Bir şeyin üze­
ıi jy
rine çok düşen kimse.
Sakalın o ihtiyar kokm uş orus -
punun m uttasıl çekiştirmesinde;
(ş e lp u y ) = Ayak sesi = bıyığın ırzım satan hayasız
şekpüy. kahbenin elinde.
}£ Mi»* ju £ >
’\ y (S S zen İ)
#1^1 •" * " •^
a ; ı ». t a ;ı *
şel#iy*) =
Zengin, kadının yanında y a t­ Kadın tenasül aleti = ı ^ 1 (ba.).
m ıştı k i ansızın insan ayak
sesi işitti. = Sülük s= zelü —dıvçe.
(Ebâ Ş e k i r )
* «* İ4i »Ç- J cC j'j1
i)> vV j ı_rl 'j» -i** «O v'l* * >JJ
(şeltuk) — Çeltik: kabuklu ı* JJ-
pirinç.
L/a -uT jü Leylek gibi uzun ayaklı, sülük
J l j
gibi siyah renkli. Onun ne m al
jİAJ ve m ü lkü ne hısım ve akrabası
var.
Ç eltik dünyaya gelince Kirbal- (S û r e n i)
dan [*] bir kuyuya düştü.
(Buslfâlt) ( f ilk ) «= Yapışkan balçık.
Şilkgâh muhaffefi olarak şilkâ
<CU
(şelte) = Süprüntülük, güb­ da denir.
relik. _r-i*t CıjİJjf'aJt ]fc
ı*V j-> >• yt

(şelğem) = Şalgam.
D ünyada işlediğin işleri ahi-
J*Zİ rette önüne getirirlerse çamura
* t S ^ fi* batan merkep gibi âciz kalırsın.
{Rüdeki)

Çölde yanm ış fakire pişm iş şa l­


gam kebap edilm iş kuş gibidir. „ (şilkek) = OJuk ve mur­
{S a d i) dar suların mecrası, lağım.

(şelf) = Namussuz kadın. U'J* cT*“ (şelel guş) = Kulakları


[SJ K irbal = F arsta iyi pirinç y e tişti­ çok tüylü ve sarkık köpek. Li­
ren bir şehir. sanımızda masti derler (Şucörı
ve Burhan tercümesi). A v kö­ geniş pantolon. Şel = uyluk,
peği, tazı (Naşiri). var = lâyık kelimelerinden ya­
pılmıştır. Altına giyilen iç do­
nuna uzun olursa ^ (zir câ-
(■ (şelem ) = Şalgam. (L) nin sü-
me) kısa olursa (tunke) de­
kûniyle çarık ve postal gibi
nir.
sefer ayakkabısı.
ı *uu (şelmâb, şelm âbe)= jljUjj .iU" ,jy jl iÇj
Suda haşlanmış şalgam. Ju-
ijji (şelem şürbâ) = Şalgam
Ç izm ene kum; şalvarına pire
çorbası.
girdiği, y â n i m uzfarip ve k a ­
ı/T ( şelemi âş ) = Şalgam
rarsız olduğun vakit gönül al­
yemeği.
ı** J J-1 çaklığı edersin.
( S en a i )
jlîU. 0
• ^ı &
H anım şalgam aşı pişiriyor. ^ ( ş e l ü n ) «=> Çakal cinsinden
(H â k â n i)
o'> porsuk denilen hayvan.

Ç (şulum ) = (muh ) (ba .).


(ş e le ) = K ıs a s : işlenen suçun
Lİ suçluya aynını tatbik ederek
Ç, (şilm ) = A ğ a ç posu. cezalandırma.
oO' tj~'r 'jj/* 4^
ft (çelm ek, ş e lîm ) = ölJİ/ OÎ t i r ~ij
Delice: buğday tarlası içinde J u_
biten siyah tane. Ondan sonra onu «H azreti cA li­
nin k a tili !bni M ulcem *i kısas
(şelm iz) = Boy otu denilen ettiler. O cahil cehennem tara­
bitki. fın a gitti.
(Sena i)

( ş e le n g ) = Oyuncunun, ( ş e l l e ) = Put, puta tapan §


soytarıların sıçramalarına ve Çöplük, fışkılık § Yük dengi.
perende atmalarına ve ayakları
kıçlarına değercesine koşmayı olii.
idman edenlere denir, &Ui
Yatağı köpek gibi çöplük olma­
o>;. şeleng tehte zeden = bir nevi
sı münasiptir.
sıpor.
{H r ffâ f;

(şelvâr) = Şalvar dediğimiz (şule) = Lapa.



; * Yere bak k i m âşuk ve âşıkın
(şralle)= Kadınların utan yeri. renginden kâh elm a, kâh şeftali
meydana getiriyor.
(H a vâ ce 'A rai d )
ö /
t 'V *
K endini erkekler yerine koym ak f* (fe m ) — Şuden = olmak, git­
için utan yerini eliyle erkekler­ mek ten muzari mütekellim sıy­
den gizler. gası olan f i i (şevem) (m uh .).
( M evlâna) Ju ^
§ Çöplük § Kadın bezi § . K a­ *£" crf J»
ıfJ*>'
dınlık çağına gelen kız.
Ey m üddetleri M adem ki dost
kapısından başka yer yoktıtr;
( ş e lft e ) = Kadınların elbise öyle ise nereye gideyim .
altına giydikleri eteği kısa elbi­ (N izâ rî)
se.
Şemîden == ürkmek, nefret et­
mek ten (Emir, ismas.) (ba.).
-
£•* (ş e lih ) = Ses, avaz. Cihan­ fj*- «* >jl'f y
giri (şikene) in bu mânaya gel­ fi* j f f’jî
diğini ispat için iradettiği JÇı- jlii.
vâmi’ye ait beyti burada da 5en tatar ahususun. Ve benim
yazdığından tashife uğramış kucağım harim indir; benimle
demektir (Nâşırî). müsterih ol; benden böyle ürkme.
Âr'i* »j*1 iU ef f öf )
[*] }M~~y ,f\jf jj3 J f
er1"1
ı/'j» f ' i liJJ3 0'i.ı^-jj

dA
- ' ( ş e lih â ) = Hazreti Isâ’nın
H epsinin sefihlerle ünsiyeti ve
ashabından biri § Namaz sec­ kararı; azizlerden uzaklaşm ası
cadesi. ve nefreti var.
(.Fehr'i)
>Li . j p
( ş e lîr , ş e lîl) = B ir nevi § Tırnak: kılıç mânasına g e ­
-şeftali = şeftereng. Et’ime lügati len (şemşır) in aslı şemi şir =
tüysüz şeftali demiştir vvi.- ( ba .). aslan tırnağıdır. Aslan tırnağı­
na benzediği için şemşir denil­
«J*JJ» ijju miştir.
J -o f A m.
JJ.İ-İ-İ Jj/I tj'Ğ i)y?
[*] Bu b e y i t V e $ v â { ’ı n d ı r d i y e n l e r d e
•a rd ır.
Padişah elinde kılıcı tutunca N im et zam anında arkadaşhk-
aslanlar korkularından ellerin­ ' tan dem vuran kim seyi dost
den tırnaklarını atarlar. sayma. D ost o kim sedir k i za­
\ Ascedi) ruret ve aciz zam anında dos­
î (ı£ tunun elini tutar: ona yardım
(ç e m â h ) = Kuyruk § Kadın eder.
göğüslüğü mânasına j-uLt (m uh.) { S a d i)
(ba.). (M) nin şeddesiyle Key- § iyileşmesi ümit edihniyen ya­
husrev’in cengâverlerinden biri. ra. Şumâr kerden— saymak
. İ
* t f j \-jMj\ £ «OT
(ş u m â f) = Sayı, hesap.
jy
a-V ^ A lla h ın fa d l ve kerem ini kim
ÜU saymağa m u ktedirdir ; ya h u t
Güneşin zerre sayıldığı bir mec­ kim dir o kim se ki binde birinin
liste, kendini büyük görmek şükrünü ifa etti,
{S a d i)
edebe uygun olmaz.
{H a fız) (Ş) nin esresiyle cemşir ağacı
§ Sevgi ve mehabbet. § Rezene tohumu.
j\c~ ö * l’ I ’ * *
ı/Uii ^ ( ş e m â s â s ) = Turan’lı bir
cengâverdir ki Kâren ibni Gâve
Her bir bildikten sevgiyi kes­
öldürmüştür.
tim , bana bildik olarak m ual­
» i"
lim kâfidir, £
(N i z a m i) ^ (şe m m â s) = Ateşperestlik
§ Misil ve manend. dinini vazeden kimse buna

J-‘j ‘J3 A* VV uyanlara şeınmâsiyân derler
\ j Ş i!W l j , JT & s

1‘V
( ş e m â ğ e n d e ) = Fena ko­
Her biri güneşe benziyen ruh­
kan her şey hususiyle kadın.
lar eflâki kibriyada zerre gibi
devrederler.
( Mevlânâ) ^ (ş e m â le ) = Mum (Ar.) §
§ Şumurden = saymak tan emri Şirâz’da çıkan bir nevi âlâ pi­
hazır. r in ç ^ (6a.).
jS J
(fjl; •j'İ j j » b / * \ e Z ( ş e m â m e ’i k â fu r ) =
c—> 4 jliI il o-
JU jj (k.) Güneş, mehtap, gündüzün
ıfO*- aydınlığı.
*Ci (şe m a n ) = Şemiden = ürkmek
^
y
iT;1
den sıfatı ıniişebbehe (ba .).
O üm it ile A llahtan böyle bir
ju C i keramete nail oldu. Sen bu
, ( ş e m â n id ) = Şemıden in
kerameti mucize nev’inden say.
müteaddisi olan şemânıden ür­ (Ferruhi)
kütmek den mazi (ba.).
* > f -t'1*' ■
>' ıfVV ıf^ a-ij
?•* »jis—•j\
( ş e m p û r î) = Cebrî dem ek­ s-J>
tir ki tabiî mükabilidir. Şenıpür Onun boyunun çok y ü k se k li­
= cebir. Şempürker == cebir ğinden, müneccim, burcunun
ve zülüm ile iş gördüren. derecesini, yüksekliğini hesap
•■
"i edemez.
T* ' (Ferruhi)
J (şem er) = Küçük göl, küçük
havuz, küçük ırmak. Hesap ve sayı mânasına şumâr
(muh ).
X »>'I
j'c'j* AT* -'■
J JtJ J>
j . l j 1 z~-ijs, 4 y ' —- i
.jîlî
t*TV5
Onun uysallığının yanında
Mahşer günü senin elinin ihsa­
E lvend dağı habbe, sehavetinin
nından başka her şey hesap
yanında Dicle küçük bir göl
derecesindeair. edilir: çünkü o, sayının dışın­
(Kââni) dadır, hesaplanmıyacak kadar
C.İİJ rfı çoktur,
(K ââni)
üır >i3 iijf j )
iijy 1 (M) nin üstüniyle de doğrudur.
Ey cömert! Senin el ve gönlü­ V *>’*
nün yanında bulut duman, de­ ( şu m u rd e n ) = Saymak,
n iz göi gibidir. addetmek.
(E n v e rl)
• jv» f ö»>- 61/ j* J» j* J-*-
j~~ ov- İti
jîl»
öjJ>- (ba.).
•o-tj.i (ia.).
ı y fiji ijiı pCzı f ı £ ji‘
l / t t > U î l j >,_» vî
l*iı
J (şum ur) = Şumtırden - say­
maktan (Emir, isfa. muh. vas. Nuh (,f) ayrılığının teessürün­
ismas ), den husule gelen gözyaşım dal-
gasma bakarsa tufan vakasını şir benim aya benziyen güze­
bir gözyaşı sayar. lim in boyu gibi yükseldi.
( Yeğmâ) (Fehri)

(şumuriş) = S a y ış : şumur- § Fesleğen nev’inden halk di­


den den hasılı mastar Dilimiz­ linde mercanköşk denilen güzel
de tutalım ki farzedelim yerinde kokulu bitki.
kullanılır (Ar.)
{ / * ^yi.
f
• *
O* ( ş a m ş ) = Altın ve gümüş J-J*
çubuğu « j i (ba .). E lini ayağını öp te o fesleğen
gibi zülüfceğizlerin altına sığın.
• t *h
{Fer r ahi)
- (şim şâ d )= Ş im şir: her mev­
simde yeşil kalaıı sert ve düz- i ’û j r *' ( ş i m ş â r ) = Şimşirin taze
gün bir ağaçtır ki eski zaman­ ve nazik dalcıklarına denir ki
larda bundan tarak yapılır, şa­ yapraklan çok lâtif ve yere
irler sevgililerin boylarını buna i doğıu meyilli olur.: hu sebeple
benzetirlerdi, I şairler zülfü'ona teşpih etmişler.
Js + y ili.- t jl> İ jc ,
Ii.}f & J-^Jİ ■
« i't li1-”
*Uj xi y

Şim şir ve selvi senin' boyunun Onun boy ve zülfüne feda ol­
bendesi, güneş ve ay senin y ü ­ sun k i şim şir üzerine lâ tif yap­
zünün kölesidir. raklı taze dalları eğilm iş sa­
( Yeğmâ) nırsın.
USil ı/ j) VIA l 'V (L c b ib i)
I*i 1^ i I—*£ t j »£
°t* k £* —

~ ( ş e m ş ir ) = Kılıç r: (ba ).
Tart gın senin zü lfüne uğrıya- J1 ç - î3 'j u-'-c
cağını bilmedim; yoksa k ıy a ­ ^ J>' -t jji—i
mete kadar şim şir’e hizm et WÎU
ederdim. Bir âlim i öldürdüğü halde onun
{Şair) eli ve kılıcı boyanmadı. K ılı­
İ>İV.J ö* - J j j» cın keskinliği kılıcı kandan
cy ısı** M jî- temizler.
[Saib)

Fesleğen benim dilberim in z ü l­ C r~ f *i..& (şem şir j»ö^tin) = (k.)


f ü gibi m isk kokulu oldu, şim ­ Dil.
~Ç~" (şe m şirâ ) = M ercanköşk= (şem gend). — Şemâğend.
merzenküş.
• * ) _
^ (şem g ö r) = Gence’ye ya­
£f" (şem ')=M um ve aydınlık için
kın bir şehir.
yapılan her şey mânâsına Arap-
çadan alınmıştır.
^Ji ^ (şem'i İlâhi) = Kur’anı (şem el) = Çarık.
Keıim. r . £. • i
t "4 (şem'i acın kerden)
= Suçluların vücutlarını delik d * '* ‘ (»emleh, şem leğ)
delik ederek oralara mum dik* «« Şalgam.
mek suretiyle işkence etmek,
(şem'dân) = Şamdan. İH (şem le) = Omuz şalı.
( şemcdâni) = Şamdana ^ >
benziyen bir nevi kırmızı gül. V* *
*'** (şum le) = Ağma yıldız (A r.)
s .jç i t ji-f-- ( şemci rız, şemci
t Vî .
sar) == Mumcu.
». £
(şemic zerin leğen, şem'i 'âlem- jU L - İ
(ş« m lld , |e m l î ı ) =
tâb, şemci muzecfer, şem'i heft Boy otu denilen bitki (Ar.) o*-:
çerh) = (k.) Güneş. Okyanus hülleyi boy tohnmu
j»._ ^ (şem'i seheı) = Yalancı denilen ğelle diye tarif etmiştir
sabahın uzunlan» şekilde gö­ § = şenbelıt, şenbelîd.
rünen beyazlığı,
°
dü» (şem'i felek)=(/c.) Bütün
yıldızlar hususiyle güneş ile ay. ö * '* (fem e n ) = Putperest.
'**/•&> (şem'i kuşter ve tri ı>}t
gul kerden)—Mumu, ışığı sön­ Cr^ r ı 4* J j-" s
dürmek.
Gülmeye başlayınca ağlıyorsun.
l—O f ' Si)x_ «’!*■ tr.jl İJ
J*U ÎJU. y &U' <"l* Bu pek nadirdir. H em m âşuk
İt hem âşıksin; hem güzelsin hem
B izim evim izde olduğunu kom ­ güzele perestiş edersin.
(M in ü çih rl)
şunun bilm em esi için m um u bu
evden dışart alıp söndürm ek V* • S ırlj*- r» i** f i
gerektir.
(Sadi)

jj £•- ( şem'i yehödî veş ) Felek benim ta lihim i galiba ken­


= (k.) Şarap. dine m abut ittih a z etti; çünkü
onun huzurunda ibadet vesile­
Ju>j «u*—
siyle eğilen putperest gibidir.
(E m ir M u i t t i )
A tı o çirkin ve korkunç şeyi
•Il •• * _
^ (şem nân) = Semirtmekten, görünce bağırdı, korktu, ürktü.
(.E.edl)
yük taşımaktan yahut susuzluk­
tan sık sık soluyan kimse, (m)
( ş g u j jj g ) == ş emjden den
nin üstüniyle şemen kelimesi­
nin cem’i=putperestler, birin­ mazii nakli ve ismi mef’ul. ^^-I*
cisi kaideten şemân olmak lâ­ (ba.).
zım gelirse de bütün lügatlerde i ^ Ji* ij*.
böyledir (ba.). fi.*- **• Ji
tİ)J

Onun düşm anının aklı perişan


(şem en d e) = Şeci’ vc ba­ olursa yaşılm az, evet hasta di-
hadır § Şemiden den ismi fail
mağta a kıl perişan olur.
(ba.). (Ebülfereci Râniy
§ Hışımlı aslan mânasına da
(şlm m e) = Şeddeli ve şed- gelir.
desiz (m) ile«= kaymak § Yağlı t A
*
yoğurt, peynir.
(şum îz) = Ekinci, ekincilik
§ Ziraat için hazırlanan yer.
(ş e m c ) — Sağılmadan önce
emcikte görülen süt, ağız, sa­
ğıldıktan sonra emcikte kalan
(şe m isa ) = Süryani’de nur
denilen aydınlık.
süt.
*
"V* (şe m id en ) = Orkmek, bi­ ü ~ “ (şen) = Naz ve eda.
huş olmak, perişan olmak, ağ­ Cr1/. X ir
lamak, ah vc figan etmek, nef­ ojy* i û***-
jU«
ret etmek, uzaklaşmak, susuz­
luktan yahut yorgunluktan sık Can gibi olmasaydın ve gözün
sık solumak. naz ve eda ile dolu olmasaydı
' ju-yıC'vj Ş\ f cihan bana böyle iğne gözü
yani dar olm azdı.
('A t l a r )
ıij*y
§ Kendir denilen bitki.
Küp abı hayatın membatdır.
Bu membadan ürkmemelisin. b <L , b . .
(N i z â r i ) „ , ( Şm a, şı-
Ferhengi Ziya 84
n â b » ş i n â v , ş i n â h ) =<= Su d a
yüzm ek.
tf
J a j jî £&,*■ j j i l Sana muhalefet edenler talih­
ijju.1
sizlikten naşi hepsi engin ve sığ
Denizde timsah gibi yüzerler, denizde yüzerler, bocalarlar.
kılıçla aslanla kavga ederler. (Fehri)
(E s e d i) § M eş’um, n am ü b arek .

•lü t > f Jü t rflij-v ı<! j '*■*.» f }•* <00


jl j •* 'j.j' ı/
iS j s 1 I’V

Ey akıl denizinde yüzen ve Şükürsüzlük meş'um ve uğur­


yıldızların uğurlu ve uğursu­ suz olduğundan onu ateşin di­
zundan haberdar olan! bine götürür.
( E nveri) (M evlânâ)

f\ n tJ}\ı- (şin âg er, şin âver) = • u


^ (ş ın â s ) = Şinâhten = tanı­
Y ü zü cü, y ü zg eç.
m ak tan (Emir, isfa. muh. vas.).
j ur"
ı/at jlj» C—
Ji.'c Jij"
Lf" r >^ ^ ^U j» jjk?j
0 J*-

Kenan görünmiyen denizde


yüzgecin gururu işe yaramaz , 5 /r insanın ki insanlıktan na­
CS a d i ) sibi yoktur, onun ayarını kan
9 *, 1
kurutan gibi değersiz bil.
*** * l* (Şair)
„ ( ş in â h te n ) = A nlam ak, , (ba.).
tanım ak, biimek.

»l_îi y, ı , ı o ü ( ş e n b ) = K u b b e, G a z a n H â­
»j. i'»^ü c*'»ıV 5;» nın T eb riz ’de yaptırd ığı kubbe­
ÂÜlV1 <Clî ye Şenbi Ğ âzân d erler. (N âşırî
(ş) nin- ötresile yazm ıştır.
Nazmec tercüm em iz: t -
ju J;
Kim ki mf.vcudi hakikiyi tanır ( şenbed ) = C u m artesi =•
Zati Hakkı şibhten tenzih eder şenbih.
Kim erer Mevlâya hiç vâkıf mısın? i) j f j «IL/ Jli#
Ol ki lâmevcuda illallah der. «xy y*
(Câmî) fjtr jr*

Hayırlı j u l sayarak mübarek


_ ( ş i n â r ) == Y ü zm ek. cumartesi günü hurma şarabı
al da zamanım kötü şeye sarf çeh ârşen b ih = ça rşa m b a , p e n ç-
etme. ş e n b i h = p erşem b e, şeşşenbih«=*
(M inn çihri) cu m a. A ra p ç a olan cum ayı Iran-
• 1 * ı'* 1 lılar Isiâmdan so n ra kabul et-
* ( şenbellt, şen-
m işlerdir.A sıl ismi (yevm üzzine)
belld) = Turunç çiçeğ in e ben­ olduğundan ve F a rs ç a d a âzin
zer, kokusu keskin, sarı renkli ziynet m ânasına geldiğinden
bir çiçek . yevm ü zzine’ye ruzi âzine d em iş­
.Ly ^ »J5C J-.jj (*V lerdir. Şim di (d) ile âdine d i­
a J jiJ İÎJT <J «W j*- y orlar. Refikasının (âd in e) adlı
bir kim se ile görüşm esinden
Elde hurma şarabiyle dolu a l­ şüphelenen C um a adında bir
tın bir kadeh; şarap lâle, ka­ ad am hakkında Şihâbı T erşizi
deh sarı renkli şenbelit gibi. şu kıtayı söylem iştir :
(Esedi)
u C*0?3 -
ijly. jl j \ ü ^ JİJ ^ J 'y ; l^
jl—*-j f > / ' J i J J , jjl

0'_,l«s

Senin nar çiçeğine benziyen


yanağın kalemsik yani siyah Cuma bir gece refikasına hita­
zülfünün altında gizlenince be­ ben ben senin A dine ile m ü­
nim yanağımı şenbelit gibi sa­ nasebetinden şüphe ediyorum
rarttı. demesi üzerine karısı cevap
(Ketrân)
olarak iki görücülüğü bırak;
N aşiri (şem lid) i bunlara ilâve benim nazarımda Cuma ve
e d erek -ü- ^ = boyotunun' A dine müsavidir, dedi.
sarı çiçe ğ i dem iştir. S ü ren cân = (Şihâbı Terşizi)
çiğ d em denilen sarı çiçekli bir
(B ) nin üstüniyle şenbelı =-- at
bitki ile bir say an lar d a vardır.
kişnem esi.
»'
• S
(şenbih) = C u m artesi.
(şene) = Dağın burnu, çıkın­
tısı = biniiköh (Ar.) j-iküi §
Toprağı katı, eğri büğrü taşlık
Cumartesiyi tefekkür çocukla­ yer.
rın cumasını, acıtır, ağızlarının
tadını kaçırır. • &
S—^
(Ş â ir ) (şinc) — İnsanda u ça: oturak
Y ek şen bih = p azar, duşenbih = yeri = h ayv an d a sağ rı denilen
p azarertesi, seşenbih = salı, o rg a n : vücut p arçası.
<Sj,3 c - J 'j

(şunuğ) *= S ığ ır boynnzu.

Onun emriyle insan, hayvan, • * i,


peri; hepsinin sağrıları ve otu­ (ş ia u fte n ) = İşitm ek, din­
rak yerleri üzerinde nişan var­ lem ek.
dır.
( F eh ri)
v (ş e n g ) H arek etleri zarif,
oynak, nazik sevgili.
(çenenden) >== Y aralam ak ,
tırm alam ak. *£j \ y*
i t L i j diL Ji*)
' # J.

u .. (ş e n c id e n ) = İncinmek Oynak ve nazik güzeller âşık­


§ S ıçram ak § D am lam ak , sız­
ların akliyle nasıl oynarlarsû
m ak,
senin mızrağın hasmının haya­
s * tiyle öyle oynar.
i* A.
(£ehir)
(şend) = K uş g a g a sı.
Jkt.i.ljl JUİ- Ç ok d efa (şüh) kelimesiyle bir­
X'2- f likte kullanılır § H ayâsız, hırsız
ve haydut.
//er ne kadar kalemimin gagası; C-.'y. t* b>y- lİ ’j*- ff-’-
ucu daima siyah ise de ondan ^ ^
u'ÎB
beuaz nükteler doğar.
(Fehrl) Kendine hakim dersin tü bu
t /■ hikmete; keşki hilebaz, hayâsız,
(şe n d ef) = Davul. yo l kesici, haydut olsaydın.
w-U-j. J)?- ') J j^ î
(K â â n i )

§ Fil hortumu § Tohum luk hı­


İİİJL*
y a r § Selvi a ğ a cı.
Davul vc boru sesi peyda oldu.
Kıyamet koptu, _ sûr sesi yü k­
seldi.
SCL (şung) = Bedeni b eyaz ve
(H idâyet) düzgün, tepesi ça d ır şeklinde
lâtif bir a ğ a ç tır ki ondan ok
( ş e n z e b e ) ^ K e l i l e ve D em - yayı y ap arlar. Dilimizde p a-
ııe’de bir öküzün ismi, -a.» (ba). muklıık yahut gü rgen a ğ a c ı
j . - diye tarif ediim iştir. öjJ&j. (ba.).

c r * - ( şe n ş ) = H allaçların çırpı
çubuğu =*=-- şefş. (şing) = Bu rçak denilen sı-
ğır yemi § T ekesak alı denilen
bir cins bitki ki sirke ile katık iıj£ (şen g u rk ) = iplik bük­
edip yerlerm iş İsfahan’d a â!â- tükleri iğ a ğ 'rş a ğ ı.
şen g, ahali arasın d a şen gi taze,
âlâşen g, H o ra sa n ’d a riş buz
A ra p ç a d a derler § S e-
‘\^JS(şe n g e l)= Burçak, (g ) nin
üstünü yahut ötresiyle Iran ile
m erk en d ’de bir köy.
m u h areb ed e E frS syâb ’a yardım
*\Ç ' . : için gelen Hint padişahların­
^ (fen g â r) = H av aciv a, eşek dan biri § Şeng.
marulu denilen bitki. M uarrebi
* i.**"*', ^
j U :J Î dir (Ar.)
c— o' . '
*
i (şen g âh em ) = G ece vak­ -V 31.
ti = hengânfti şeb . ^ O . ıS^r,
Cs.jj
Cj'jj; J 't j j
• • :
( ş e n g e rf ) = Zincifre
denilen kırmızı b o y a, sülüğen. Şengcl; askerin önünde savaş
M uarrebi j ^ ^ j d i r . istiyen, er yıkan benim-, kavga
ariyan Rustem Sekzi nerede ?
diye haykırdı. Benim le hemen
vU - M c~» cenge gelsin dedi. Rustem ona
J jj* rüzgâr gibi karşı çıktı; kin ile
Eğer kardan, yeri lâle yaptıysa pehlivanca bazıısunu açtı, bir
şaşılacak bir şey yoktur; çünkü m ızrak vurdu, onu eyerinden
lâle, zincifre; k ar cıva gibidir. kapıp tepe takla yere vurdu.
(E z r e k i )
(Firdevai)
§ (K ) yahut (g ) nin ötresiyle
Şair, b ey az bir şeyd en kırmızı
hırsız, haydut.
b ir şeyin husulüne şaşm a; çün­
kü kırmızı b o y a b eyaz cıvadan
istihsal olunur dem ek istiyor (şengule) = Salkım , üzüm
§ Tırtıl: ekinlere m usallat olan tanesi § ö r t ü ve havlu gibi
uzunca ve kıllı kurt = oj& i şeylerin kenarındaki sa ça k .
şengzen. ^•-«1j jU» Jı«* C
J*- ^*j—
J j 'j ( şengerfi zavuli ) = ;U_,» jı
Sülüğen. C ih an giri kırmızılıkta
şen g erfe b en zese de bunun Hurma ağacının iki salkım
rengi turuncudur, d iyor. güzel ve taze hurması varsa
tamam yüz tane kuru dikeni yerine (k ) ile de d oğ ru d u r, (Ar.)
vardır.
(Naşir)
Kirli bez, kirli y er, ahır. kJ*
( ş e n e ) = Alelûmum se s, hu­
•i r •’* susiyle a t kişnem esi. İkinci mâ
( ş e n g e l ll ) = Zencefil d e­ n ad a (n) nin şeddeli olduğu
nilen b ah ar, cu M u a r r e - vardır.
bidir.
<ü A j &:)* s ö's*

^ ( ş e n g u l, ş e n -
g ü le ) =■ (ba.). Her ne zaman ormanın içinde
^ Ij. j j (jLJ kişnese onun kişnemesinden
—»W-; \S J** & v aslan tırnağını atar.
^Lt (Mencik)

Zarif ve rintlerin himmetinin «,1i (ba.).


kölesiyim ; sana gizlice bakan x '« /
<«£ ‘*
sofuların değil. ’ (şe n u şe ) = A ksırık (A r)
(Şair)

UV ^ ( ş e n i d e n ) =*= İşitm ek.


Gönlümü ansızın lâ tif ve zarif j j - ı>.■>' f V
j A İ l Ji oVjj f l j 1" •»> 1>JS"
hilebaz bir sevgilicik aldı. /•U
(Mevtana)
Onu suçsuz olduğu halde öldü­
( ş e n g e ) = E rk ek aleti § rürüm dedin. Bu müjdeyi senin
Ç öplük, fışkılık § K adın a y ­ • dilinden işitebildiğim için se­
başı bezi. vinçten öldüm.
(Şâ'ir)
c ■- § K oklam ak n â n a sın a d a kul­
^ ( ş e n g iz ) = H urm a şarab ı lanılır.
§ Zencefil.
^ JkÂİ»

L£li
- (şe n g ln e ) = M erkep ve
J-AJ ö l y~ J l i j
ti U»
o lj< J # ' 61

sığır sürülen d eğn ek , ö ğen d ire. Boyun yükselsin; çünkü güzel­


liğinin fidanı üzerindeki gülden
^ ( ş e n le k ) = Salkım. vefa kokusunu koklamak müm­
® *• "
kündür.
(F iğini)
* ( ş e n lü k ) = İğ ağ ırşağ ı. (L) Şenüden de bu m ân ayadır.
Peygamberinin kavlinceyol ara;
(şe v ) = G ece = şeb . o su ile kalbini karanlıklardan
yıka, temizle,
(F irdevsi)
j * î f jta jU A»* C)^“ *»*
; / * f j,.Ş j-.T £}jj*
(şevâ) - = S ağır.
T* fr-'j ı>—*; -1.! JÇ-
j» ll> U

Ben o rindim ki adım kalen­ ( ş ı v â ) — E ld e ve ay a k ta b e ­

derdir. Ne evim var, ne barkım; liren katılık, nasırlanm a ve b e ­


ne yemçk yiyecek yerim. Gün­ dende p ey d a olan lekeler §
T ereo tu = şıbt,
düz olunca dünyanın etrafında
dolaşırım ; gece gelince bir ker­
l' * */ *
pice başımı koyarım. f (ş e v â t, ş e v â d ) =
(Baba T âhir)
A ngıt denilen kazdan büyücek
§ Şuden = olm ak, gitm ekten kızıl renkli bir kuş ■== surhâb.
emir. Bazı lügatler bukalemun denilen
! ' S S>s. L-J l» J" ı>.’ ren gâren k kuşa dem işler.
• y ~ fiLiLfcU C~\*
J» JıAJLJt y-
IV s. 3T ö*~
Bu su testisini kaldır da yürü;
hediye et padişahlar padişahı­ Teşekkür ederek hüthiit gibi
nın huzuruna kadar git. yeri öptüm; bukalemun un ka­
(M e vlâ n â ) nadı gibi sözüme renk verdim.
>
A (Şair)
^ (ş ü ) ~ Z ev ç = k o ca m ânası­
na gelen (şüy) muhaffefi, (şevâl) = Ş elv ar: şalv ar d e­
diğimiz geniş pantolon § Iş güc.
■y. o'j <
sj-
>y. S'w ja 'l J l^ ii ja J 1^» y
--—J'j-4 JU. ı£İ*
J j)~
Genç kadının kocası aslan olsa
da ihtiyar olunca daima dilgir Benden korkundan pantolonu­
otur. nu kirlettin. Ey dayının kız-
(Şair) kardeşi kahbe! Bu ne iştir!
(Süzenl)
§ Şusten = yıkam aktan em ir. = şev ât.
iUV (şev âlek ) = (Ş ev al) in kü­
çültülmüşü olduğu gibi bukale­
mun m ânasına d a gelir.
Beyaz elbiseler çabiık kirlenir,
C * * - ( ş u h ) = Zarif, iâtifeci, çevik, hem toz ve dumandan kararır.
işveli, hoş tabiatlı § E d ep siz, ( ’l m â d )

küstah, hayâsız. ijı-ip (şü h id e n ) = K irlenm ek,


.ü. ^*1*—_Jİ kirli olm ak,
c-j j '
v :
(şnden) = olm ak = şuden.
Ey dost/ Küstahlık etme, çun- >'
. *
&u basiret sahipleri var. Yaban­
cı ve akraba arkandan önünden (şa r = Tuzlu şey .
bakıyorlar.
(Sadi) J wlj
§ H ayd u t, yol kesici § K ir, p as, tSJ^.

y a ra d a olan irin ve kan. Hicaz susuzlarının tuzlu su


»j> OU yt i r başına toplandıklarını kimse
iît c*-»* <xî>lı görmez.
(S a d i)

Eğer elbisem kirli ise ne beis § K a v g a , şa m a ta , çığıltı, karı­


var, gönlüm tamahtan paktır şıklık.
ya- fjlif r 06 y lji. j\} x l
(H a ır e v i)
w-- »Ia- aîI
Jj'» JU j CU-i^ı> *»-•.*»-
pfjji 'j S ' jU j
>j\s£j j f .a - - j Bir gürültü oldu; adem uyku­
o!? i* * sundan gözümüzü açtık; baktık
l£X=e_P
ki fitne gecesi duruyor , bakidir,
Efendi büyüktür, mal ve nimeti uyuduk, uykuya daldık,
vardır; bir mal ve nimet ki (Ğ ezâ li)

kimse ondan istifade etmez. U ğursuz, şür beht = b ed b aht.


Hasisliği bir dereceye varmış ki
, w / «ç- f
hamamcıya kirini, berbere sa­
J -S'*~' &
çını bırakmaz.
(' A s cedi)
Bak eski bilgin ne dedi, hiçbir
§ tşin şiddetinden elde hâsıl
vakit uğursuz talih eş olmasın.
olan katılık.
(F i r d e v s i )
o < itC-s- (Şöhgin, şühgın)
= Kirli, paslı, irinli. § Ç alışm ak, özenm ek, m eşk e t­
m ek, k arıştırm ak, yıkam ak m â­
i JJ -i
f i j' »j;» >.»■* nalarına gelen şüriden den
(Emir ismas. isfa. muh. vas.).
!> * f j i i j> j 's ' j*-. i 1/ f j y 1 ö'r* ıf j1»/. y?
j j j j Jv-, »<v I*-} »jV ^ j l , 1/ j'jT v'
İİX~\
Dağ arasında bağırırsan; dağ ,
Her işte tazyıka çalışma; çok
sesinin tıpkısını geri çevirir.
yerde çare tazyıktan iyidir, (Fehri Gurgânî)
(E ttd î)
. * > i
Silâhşur = silâha ö zenen , m eşk (şûrum ür) = U ğu rsu z,
ve idm an eden, silâh karıştıran. m eym enetsiz § Zayıf ve âciz
K arıştırm ak m evkiinde şürânı- mOr kelim esi şürun mühmelidir.
den d e kullanılır. Şür = uğursuz; mür = k arınca
. t m ânasına geldiğinden m ecm uu;
i/*jyM jV)*
t)Ux^ bir kim seyi kudretsiz, zayıf ve
h ak îr g ö ste rm e k istenildiği z a ­
m an söylenir.
Eğer bin kere hatırımı teşviş
etsen benim tarafımda evvelki Ji < > 0 ,
u/l & jL
gibi bir saffet mevcuttur. jüls-
(Sadi)
> Sana hasededenler uğursuz ve
t’* ‘ hakir şeylerdir; fa ka t öğündük-
( y u rb â ) = Ç o rb a . Ş ü r —
tuzlu b a = a ş m ânasına geldi­
leri zaman birbirine giren bü­
ğinden tuzlu a ş d em ek tir,
yü k yılanlara benzerler.
(H â k â n i)
•X i
§ K avga, k a rg a ş a , niza’ ve
(şüriş)
==> K arışıklık, p eri­ m ücadele.
şanlık, k av g a.
fj}*> Ji~j»
o ,î tfj{ j \j i öUU» j j j f j

<SJir-
ı/Uii
Saçma sapan yaldızlı iki söz
Yabancının ayağı ortaya geldi. için bütün y ıl halk ile mücadele
Dünyada yeni bir karışıklık etmekteyim.
zuhur etti. (H â k â n i)
>
(N ifâ m i) X t,

* .(* ? * * (şüre) = T u z l u şey § Ç o ra k


-r ^^ (şü rg ez, şu re- yer.
« J -i— O * - * j
gez) = İlgın a ğ a c ı n ev’inden
ak ılgın.
t . Çorak yer sümbül bitirmez.
(Sa di)
§ K üherçile. M uarrebi dir.
<f3 uJfj

(şe v re )--= M a h c u p lu k , utan­ ü :e j :^ ıf


m a. J-J
4
i • K âh kemançe, kâh ud, kâh çeng
J-^ 0 y * ^ ş û rld e n ) = K arışm ak, kâh çegane, kâh tambur, kâh
şam a ta ve gürültü etm ek Ö te ­ dört telli, kâh santur çalarsın.
(Fcrrahl)
ki m ânaları için (ba.).
§ Çil kuşu.
» «
! *' *
Lf llii (ş ü ş m lz ) = H a ra re t veri­
K ıyam et günü gibi ses gürültü­ ci b ah arattan kakulenin küçük
sünden yaban adamının kaça- n ev ’i,
cağt geldi. * ♦
J. &
(N i f â m i )
(şüşü) = D arı.
■%
D a ğ ım ^ p e­ î. u
rişan; Ş üride di!==âşık, muhaf- ( şü şe ) = Altın ve gümüş
fefi olarak d a kullanılır. sü b e k e si,çu b u ğ u = se lâ k = şum ş.
cjs '‘ j r >jJ-ı j c j, ıfjy 's' t i r
rj*~j» *\-j
j3 y?
ıf J -' '
Bir âşıkm H arem i şerifteki mü-
nacatını hatırladıkça vücudum Onun a k sakalı gümüş çubuk
titriyor. üzerindeki iyi inci gibi göz y a ­
(Sadi) şından doldu.
• <■ (Esedi)

^ (şü riz) = Ekin için hazır­ = n ü ( ba .) kum yığını, m ezar


lanm ış tarla § Ekinci. taşı gibi her uzunlama olan şey .
* A £j u t* /
'“'"V- ’ (şeviş) = A sm a çubuğu.
«» »
ı/Ui>
OmA .*♦

(şS şter)
= İran’ın H ozistan Onun türbesinin taşı başında
eyaletinde bir şehir. Tahfif ile define üzerindeki define yılanı
şu şter = şüş de denir. M uarrebi gibi yüz m eşakkatle kıvrandı.
_A_r dir.
(N izami)
o - > iili. c—J u r-'
dJC “
•*** (şuşek) = D ö rt telli saz.
Benim toprağımın /aşına elini (B u rh an ) dan başka lügatlerde
koyar, benim temiz cevherimi görü lem ed iği halde bilme ve
hatırlarsın. g ö rm e m ânalarına kullanılması
(N ifâmi)
g arip görü n ü r § İran g ö çe b e le ­
Şehitlerin m ezarına konulan rinden bir oym ak.
nişan, belirti.
., i.
^
*V *
(ş e v lâ n ) = K em en t, ucu
(şü ğ ) = Şuh (6 a .). ilmekli ip.
„ t
J>
İ 'L < k'*L *

( şevğâ, şev k â ) =
^ ( ş ü l e k ) = Süratli giden at
M andıra = şe b ğ â .
§ Isfendiyar’ın atının adı.
y. J ^ yz
ıfİ! s, *J3^s.
\cy>{ AÎİ' ö^-*
lîWj
İ^ J

Hırsız kurt mandıraya girerse Çabuk yürüyüştü şültk kanat­


çoban çobanla kavgaya başlar. landı, cuş ve huruşa gelerek
(Letif'i)
yerinden sıçradı.
(HuvScü)
i) -*'** = Zend lügatinde p a ­
(şa k )
zar. A ra p ç a jy . dan alınm ıştır.
’.Aİ
( ş u l m e n ) = Zend lügatinde
cehennem .
y v-
^ ^ (şe v k e râ n ) = Baldıran
denilen bitki. 4 İV .
( ş e v l e ) = Ç öplük, gübrelik
§ Ayın m enazillerinden biri §
•İSTİ _ , ’ Bir elbiselik p a rça § Yıldız a k ­
(ş u k e l) = İğ ağ ırşağ ı. Şu-
m ası.
kek de denir.

1 ‘
; ( ş ü l i d e n ) P erişan olm ak,
~ (şu k e ) = Kuyum cu kalıbı.
en d işeye düşm ek, h ay ret etm ek
âciz kalm ak.
(ç u l) = Bilme, g ö rm e, bile­
rek , g ö re re k m ânalarınadır.
( ş ü n , â r m e n d ) = A ğıtçı :
Şüliden = dağılm ak, perişan
ölüye ağlıyan (zend lügatidir).
olm ak, karışm ak, h a y rette kal­
m ak, âciz olm ak mânalarından
em ir. Şüliden bilmek ve g ö r­ f-* ( ş u m ) = U ğursuz, m eym en et­
mek m ânalarına (N aşiri) ile siz.
t l Her sabah başka bir kocası
y* (şümîz)=Sürülmüş, nadas olan dilbere gönül' vermek lâ­
olmuş tarla § Ekinci, ekincilik, y ık değildir.
tahfif ile şümiz, şumiz de der­ (S a d i)
i'
ler. Şümizîden=Şümiz kerden
*= tarlayı sürmek. (şev i) = Şuden = olmak,
gitmek mastarından muzari mu­
hatap.
(şevend) = Sebep,, illet ve tfjJJ fU. tfl
her şeyin maddesi. Cem'i şe*
vendân = sebepler, illetler.
Ey çiğ! Hiçbir vakit adam ol­
tt * mazsın. ı
^ (şevendâ) = Işitici, dinle­ ( S a d i)
yici = \$ z şinevâ, şinevende. . :

f # ı.
(füy) = Yıka: şüsten — yı­
kamak tan (Emir, isfa, muh.
(fünlz) *= Çörekotu. vas.).
ulp ıf jj ıfjXi

^ ~ (şev h er) = Koca, zevç. 'r s‘ j* *j . J j Ş ^

f» -j- Kara yüzüm ü ihsanın suyu ile


rfUii yıka ki karanlık gecenin çehre­
Böyle kıym etli bir cevheri pek sinden zulmeti götürsün.
CUrfİ)
ünlü bir zevce tevdi ettim. § Zevç.
(N ifâ m İ)
t r f . liJ ı^ J
ı& f ölO* 4”
<■>'* 'j ü / »
>y oc* t y t ! nOT
«? Z?ır kadın, kocasının önünde,
f»'3 rfjJÎ* p 3J
mahalle bakkalından ekmek al­
ma diye zari zari ağladı.
Bikri fikrim olan kızların her (Sadi)
birini bir kocaya verdim. Ağır­
§ Ahar, haşıl. Şüymâl = ahar
lık vermiyeni innin sayarak
sürücü jiiJ (ba.) § Gömlek.
ondan aldım başkasına verdim.
(Binâbİ) • £

ı j - i * - >s. 3Ci v ^ («eh) — .u (ba.).


<sSy- »>. ır>,JlA ( şehbâz ) «= Büyük ve iri
doğan.
(şelıbâl, ş e h p e r ) = Bü­ nanm ası = - şeh ıâyin § Şehri d o ­
yük kanad, kuş kanadının bü­ n atan, süsliyen.
yük yelekleri, en uzun tüyleri.
*, *Lî* J+. J
•OU ı*1,)»* ^

Padişah için donanma tertıb-


Eğer bir sinek sana sevgi işti- ederler. Dünyayı can artıcı
yakıyle uçarsa büyük bir doğa­ cennet yaparlar.
na boyun eğmez. C A t(â r )
(Naşiri)
§ Tok. jyi (şeh râşü b ) = Güzelliğine
-Zj \ ıS^s meftun etm ek suretiyle şehri
birbirine düşüren m ânasına
■ m edhe delâlet ettiği gibi şe ­
Şehvet şahinini doyurmak için hirde fesat çık aran m ânasına,
yüz tane biçare sa'venin göğ­ zem m e d e delâlet ed er.
sünü püryan etme. kuyruk - (şeh rb an ) = Şehrin büyü­
salan kuşu. ğü, âm ir ve muhafızı. Ş eh ryâr
( Sen’sl) d a derler. K ahram an Mu-
§ Nehi ve m en’, arreb id ir (N aşiri).
o-lj» -o (şehi d u p âs) = H azreti ( şeh rb en d ) = H isar vfe
P ey g a m b er e işarettir § şehrin etrafına çekilen duvar
H azreti  dem § ( k .) G üneş § m ânasm adır. . 1^ jrı şehrpenâh
(k.) Gönül. da d erler§ H apishane. Mahpus
(ş e h r e v â )= Zalim p ad işah ­ m ânasına d a gelir.
lardan birinin m em leketinde jri (şehri b îd erv âze) =
zorla tedavül ettird iği m ağşuş (k.) Girip çıkm asında bir mâni
p ara. olmıyan y er ve şehir.
b jjr i (şeh r rev â) = H er memle­
k ette g eçe n ak ça.

“ - 'i J jr* *■?/’* V*


Cahil olan büyük adam evlâdı ^ ^ j LS/ i*»
kalp akçaya benzer ki onu
gurbet diyarında hiçbir şeye
Bizim gümüşümüz her ne kadar
almazlar o, bir para etmez.
(Sa di)
rayiç ise de onun iyiyi kötüden
ayırdeden reyi yanında geçmez
(şehsuvâr) = jij-.Lt ve
olmuştur.
(ba.). (Ş e r e f üddini Işfehnni)

K arşılığı (\jj ^ ) dır (ba.).


j r * ( ş e h r â r â y ) = Şehir d o ­ (şeh ristân ) — Memleket
etrafına ç e p ç e v re çevrilen hisar. çalg ı. cA şım Efendi tram p ete
İran’a bağlı b irk aç şehrin de dedikleri boru dem iştir.
adıdır.
ijj J -T jJ J & j y ?
• * " '* X-T/_ J j j i f j r ' j
ı/lti
^ ^JİT“ (şe h r âzâd ) — İranda bir
ş e h i r : E rd ş ir ibni Şirüye o (A a.).

m em leketin padişahını zehirle­ Ju ) iJjr i ^ j*.


yip öld ü rerek m em leketini zap - J t-
tetm iştir=<,jiyı şeh r azad iy e.
Hoş nağmeli bülbül kâh şehrüd
% 1e kâh anka makamını terennüm
(şe h rb ân ü ) = S âsan îlen n eder.
son padişahı Y e z d ice rd ’in kızı, * (Sena i )

H azreti H üseyin’in zevcesid ir. A n k a = b i r rnakam § Sazın k a ­


cAliyyibni H üseyn .bundan dün­ lın teli.
y a y a gelm iştir. Şehrb ân üye de
' > '&
derler.
j* j1 > *33 JC * ( şe h rü z e ) «== Ş ehrin her
gün mahallelerinin birinde d o ­
\
laşıp dilenen haris dilenci.
Şehrbanunun şikâyeti Hazreti
Ömer'dendir. •j )■>*•, <■’ V
(H akanı)

Şahız, haris dilenci değil; lâ’liz


J' t ' *
(şeh rn âz) =■' C em şıd şahın
rengi parlak; değersiz gök sır­
hem şiresi.
ça değil.
* f * I
(Mtvlânâ)
• « *
(şehrüd) = Büyük ırm ak i *
hususiyle H usrevi P erv iz’in bu J ( çe h riy â r ) = Asrının en
ad la anılan bir ırm ağın k en a­ büyük padişahı.
rında kurdurduğu şehir.

iSW-"”J ^
^ ü ii
rfUiJ
Bizim sevgilimiz mademki biz­
Tatlı gülüşle Ş irin ’in tatlılık­ den ar ettiğinden şehirden gidi­
ları Şehrüd nehri kenarındaki yor, biz gidelim; tek bizim şeh-
sazları şeker kamışı yapmış. riyarımız gitmesin.
(N izâ m ı) (Ş ü c a )
• **
§ Eğlenti ve sa v a şta H ıristiyan­
ların çaldıkları m usikâr gibi bir
altıncı ayı § Her şemsî ayın
dördüncü günü = şehrivergân. (şehlân) = Meşhur bir dağ
Jt* J £ $ l#J*- ' J İ Î ^ ^lV »L. j
jj/1 ^*1 4^ • jt' ûk*.

E y ş e h r iy a r I Ş e h r iv e r in b aş- F akat m evki is tiy e n fu r u m a -


la n g ıc tn d a . her tü r lü s e v in c e y e le r in n a z a r ın d a ö y le b ü y ü ­
ş a y a n o la n b ir g ü z e l e n a il o l­ ğ ü m k i Ş e h lâ n d a ğ ı tle m ü sa ­
d u ğ u n d a n d o la y ı s e v in . v iy im .
Andelib)
(K efrâ n )
JL*T «jlliî y * lj
(V) siz (şehrîr) de denir. »J*. » j f Oj
Jrf~*
A I j t * ö r* * -‘-.t' O , h id a y e t y ıld ız la r ın ın g ü n e şi
ıjU >
g i b i d i r . O , b i l g i l e r i te m e l l e ş e n -
S a n a ş e h r iv e r i a y ın d a Süheyl le r e n i s p e t l e Ş e h l â n d a ğ ıd ı r .
y ıl d ız ı g ö rü n d ü , s e v g ilin in y ü ­ iŞ*ref)
z ü g ib i p a r ıl p a r ıl p a r ıld ıy o r d u . § Bu kelime Kamusta a v Şeh­
( V e ff â f)
lân şeklindedir ki doğrusu da
jr* \ ■**! J.jt+ i* 3tr odur (Reşidi).
jt- , >'» 'j jr * ^
urir*
A y ı n d ö r d ü n c ü g ü n ü şe h re g e l­
< (|j e|1jeılg)=iJp bükücü =*
d i. B ü tü n şeh ri m e s e r r e tte n resentâb. Burhan tercümesinde
b e h re d a r e tti. muytab ile tefsir sehivdir.
(Lebibi) ✓
• #*
O ay ve gündeki işleri görme­ (şehle) = Yağlı et.
ye memur sayılan melek. *
A
e * * >V 'ZjS.jrij - (şehnaz) =» Musikinin müş-
3 cJ»j J 'j j .
temel olduğu, altı avazeden biri
iUL. (b a .) .
M e l e ğ in y a r d ı m i y l e f e t i h v e z a ­
m +*
fe r e v e b ü y ü k l ü ğ e t a h t , ta ç v e
k e m e r e m u v a f f a k o l.
(şehend) = İyilik, sağlık.
{Fir d ev ti)
öl1 (b a .) . * l'»* *
* ^ ( şehenş&h ) = Şahenşah
( m u h . ) padişahlar padişahı.
(şehrîde) = Dağılmış, pe­ Muhaffefi şehenşehtir.
rişan. (6a.).
i*» .uiy-î (şehenşâhi f e l e k ) = ( £ .) § Tohum sa çm a k jçin yeri k az­
Güneş. m ak.
•>>Lii (jj*1 ^ jl
jL i f ^
^ (şe h e n g â n e ) = Dolu =
LT~'
te g re g .
Hasmm gözünden o kadar kon
saçtı ki zaman ziraate niyet
(şehl) = Padişahlık. etti sandı.
(Ş e m s i T ebesi)
f \ ,jl»Ü L jr'j1 • >
jSj ** »jl»W î>îj j AljL-- ^ş|y^r J<Je n J_=J ar]ayI sfJr.
ı*v^
m ek, n ad as etm ek, ekin ekm ek.
Padişahlar, âşıkların canan • \
meclisinde içtikleri şarabın ko­ \L i
kusunu duysalar padişahlıktan " ( ç i y â n ) * M ükâfat ve rnüca-
zat.
bîzar olurlar.
(Mevlânâ) jl»> »jir ji *
Jİ t f s j\
A hırında (y) nin nispet ve m as-
tariy et olm asına nazaran şahın
Ona yıllarca olan kin tazelen­
öteki m ânalariyle m ütenasip di, her ne yaptıysa onun ceza­
m ânalar ifade eder. sını verdiler.
(E bâ Ş ekü r)
ÜSÎ J*t <*i" l*.l ı»u
(şeh ln ) = P ad işah a m ensup aU î
dem ektir.
Z engân şehri, şimdi M uarrebi
Şahım! Her kim burada emel
olan ile mâruf.
tohumunu ektiyse orada A llah­
tan m ükâfat ve mücazatını bu­
~ ( ş iy â r ) = Sürülmüş, n ad as lur.
olmuş y er = şety âr, şed y âr. (’Linfurl)

Kalemi tavsifte : J L z
(şiy â n i) « = O n d a üçü m ağ ­
ijjl dr»j *li?:* Jî -
şuş p ara = deh heft.
jLj. Jİ jl' a'Ü j 'j ; -
> 1 iV* a .;' j * ,

Onun (kalfim) ucu harekete


li ^ 3 *£ j£
geldiği zaman rüzgâra o atın
seyrini telkin eder ki toprak,
nalından nadas edilmiş olur. Evvelki padişahlardan cömert
(Ezreki) olanlar karışık ve mağşuş pa­
r a la r ih s a n e tm iş le r ; Ş a h I s h a k , f j V i}1/* i* J '-‘J
ş a h la r a m a h s u s k e m e r i v e b e y ­ frt’’ f
ır j
le r e m a h s u s ta c ı h a l k a d a i m a
m u r a s s a o la r a k v e rir. 5 /r za m a n o n d a n sa b re m uk­
(P ih r t) t e d i r d e ğ i l i m . E ğ e r o n u b ir z a ­
ft m a n görm ezsem m u ita r ip o lu ­
(şib) = tniş. Mukabili firaz ru m .
ve bal&dır. (F e rra ri)

Bu mânada tip ile müteradiftir.


İÜ* (şıbân) = Muztarip ve ler-
zan: şıbîden—» muztarip ve pe­
B u y o lu n y o k u ş v e in iş i ç o k ­ rişan olmak, titremekten sıfatı
tu r . B u y o l u n a d a m ı is e n b ir müşebbehe.
H ı z ı r e l e g e ç ir . £. j* J*
(N B şıru d d in ) fJ itLîi-j J>

§ Çok yağmur yağdıktan son­


ra insanların gidip gelmelerin­ G ece; g ü ndüzün h a n ç e r in d e n
den eğri büğrü olup güneşin k a ç a rk e n g ö n lü m u z ta r ip , du­
hararetiyle kuruyan ve üzerin­ d a ğ ı k u r u m u ş g id iy o r d u .
den geçmekte güçlük çekilen (F ird e v tî)
yer. (şîbubâlâ) — Yer gök.
j f i t / " y e ) A-V. -“ i »rt4* *V J « i j J i
> / j -k *J i \ . £ *
Vt-*- j> j Ö'>.J -»•‘.»'•‘i-

Ö ğüt kabul et v e ta y g ib i k u ­ K u d r e tle g ö ğ ü v e y e r i k o r u y u c u


r u m u ş ç a m u r d a n ü r k m e ; c a h il, h e sa p g ü n ü d iv a n ın ın b a şk a n ı.
h a k im le r in ö ğ ü d ü n d e n ; ta y , eğ ri ( S a d i)
b ü ğ rü y o ld a n ü rker.
(>V«,«r) § Yalan gerçek § Sıcak soğuk.
§ Kamçı turası. (şıbu tıb)= Muztarip ve
»jii »UîtO 1/ perişan, medhuş ve mütehayyir.
L>*jjoj»» w jk* wAİ{ (şıbıden) = Muztarip ve
jü t perişan, medhuş ve mütehayyir
V a h d e t ş e h e n ş a h t, b e n i a k ıl tu ­ olmak, titremek ^ (b a .).
z a ğ ın d a n ç a b u k g e l d iy e k a m ç ı
*
tu r a s iy le d a v e t ed e r. ^ (şîbâ) = Engerek yılanı.
(Hafçüni)

§ Şaşkın, hayran, muztarip, pe­ V ’T J r j ji ÜV4»-


rişan.
Ferhengi Ziya
Onun duvarının tepesi engerek
^
yılaniyle dolu. Dünya onların
tf-U-
darbesine sabır ve tahammül
edemiyor. ^?/ya dükkânını mesçit tarafını
( Fehri C a rg â n i) getirmiş: riyakârlığını camidi
§ Deli (N aşiri). gösteriyor; çünkü evde daha as
avlanabilir.
(Sa di)
T "-^ (şib p â lâ ) = Süzgeç.
- (şid) = G üneş, nur, aydınlık
c — t-T
-i-i » .o l; j j .

■M- fü. J t -'■Jj'.


Senin bargâhına nispet güneş
nedir? Bir meşale. Senin mat- Ona, parlak güneşin çıktığı ta­
bahına nispeten felek nedir? Bir raftan beyaz bir perde görüyo­
süzgü. rum, dedi.
(Şeref iddin) (Firdevsi)
V. » . > .»-t (şid isp eh p ed ) = H az-
^ (şib u firâz ) = iniş y o ­ reti C ibril (Ar.)
kuş. j-i (şid eh rem en ) = Ş e y ta ­
»j jl nın nuru d em ek tir ki onun in­
o-1.* (-<*
san ları aldatm asın d an ib arettir.
jllac
§ Uyg’unsuz h ayallerd en kina­
Bu yolun hem iniş hem yoku­ ye d e olur.
şunu görmüşsün1, hem cihanın j,~i j u - t (şid ân şid ) = Nurülen-
etrafında çok dolaşmışsın. var. Şidi nâb = nuri m ahz. Şidi
(' A i t â r )
rizân = nuri feyyaz.
• »\ . a-İ (şid e) = Ş id § E fra s y a b ’ın
(şeypûr) = S av aş b o r u s u = oğflu § B ehram G ur için heft
nefir. Büyüğüne kurenay denir. m anzar adiyle yedi nevi bina
• \r< f j ' y j a - ‘ı~ y ap an bir m ühendistir. Behram
d a m ükâfat olarak m u k ataa [*]
\j lö» tarikiyle Amul şehrini verm işti.

Savaş borusunun feryadından


İJU İ
ve kös sesinden kırmızı gülden - (şe y d â)= A şk saikasiyle b ey­
sandalus zuhur etti : korkudan ni karışan kim se, d ivan e.
kırm ızı gülün rengi sarardı. f ,J « £‘-r- j ' i & -\r- ö ^r
(N i z â m ı )
» *
[*] Muayyen b ir vergi karşılığı olarak
birine verilen mal.
Öyle mest ve şeydayım ki başı­ ( jlî- t j;-
mı ayağımdan fa rk etmiyorum. j i i ' o y- -r* J ' 1, 'j J 5*
jilet
(N i'm eiu llâ h )
Onun aslana benziyen aşkı
- (şîd â b ) = T o p ra ğ a tapan pençesini açarsa aklı süt emen
bir filozof. O n a g ö r e , V acibü l- çocuk mevkiine koyar.
C A fta r)
vücut to p rak tan ib aret imiş.
T o p ra ğ ın yübusetind^n a te ş, § M âruf, yani sarih (y ) ile süt.
ateşten yıldızlar, g ö k ler, to p r a ­
i ji- j\ 4,rl.s ly'VT \ıjV
ğın soğukluğundan su, suyun
rutubetinden hava husule g e l­ ı* V

miş. Bu dördü birleşince an a ­


Temizleri kendinden kıyas et­
sırı a rb a a teşekkül etm iş. O na
me. Her ne kadar yazıda {şir)
u yanlara şidâbiyân d erier. Dah-
süt (şir) aslana benzese de.
h ak ’ın so n zam an larınd a tü re­ (Mevlâna)
miştir.

Mj u İ -
^ t- (şîd â n ) «= Y em ek so frası. j Ui>

Köpek tavşanla sulh etmiş, cey­


* lan yavrusu aslanın südünü
J^ ( ş î d r e n j j ) = T a b iata V a-
cibüivücut diyen ve m evcu d atı içmiş [**].
(N izam i)
n e b a ta ta ben zeten bilgin ve
sa v a şçı bir filozof ki Dahhak ( şiru lb eşer ) = H azreti
zam anında zuhur etm iştir. P e y g a m b e r (^ u ) e işarettir. Biri
F a r s ç a öbürü A ra p ç a olan iki
kelimenin A ra p ç a kaidesi ü ze­
(şîd ö ş ) = G ü d erz’in oğlu rine izafeti g arip tir.
ve G iv ’in kardeşi.
*u. aı.r.i (şirân pulâd h ây) =
* (k.) Ş e cî ce n g â v e rle r ve kuv­
* \ *
( ş l z e r ) = C en ab ı Hakkın vetli atlar.
isim lerindendir. (ş i r e n d â z ) = Südü gü r
olan meme.
» A
!>j j'jİ- ( ş i r e v j e n ) = Ş ir efken

Jl~' ( ş l r ) * = Meçhul, y a n i' irnaleli
(k .) bahadır.
(y ) ile aslan [*].
.ijji ( ş i r b â ) = S ü t l a ç = ş i r pirinç.
[*] Çok kuvvetli ve bazı h uyları güzel [**] Şim diki İran ediblerıyle lıîgatçileri
olduğundan yırtıcı hayvanların padişahı s a ­ yai m ârufe, yai meçhule tâbirleriyle telâffuz
yılm ıştır. su retlerin i o rtad a n kaldırm ışlardır.
ısa ŞİR

(şîri burlde) = kesilmiş Jr- ■** (S*r suvâr) — (it.) Eset


süt, burcunda olması itibariyle gü­
(§ıri feâın gürden) = neş.
(k .) Gafil'olmak ve olmıyacak ü i - i f j i » (şîri sistin) —( k . ) Rus­
tamaha düşmek, tem ( b a .) .
jı j«* ( şlr d il) — (k .) Yürekli, ûiw»u (şıri şAdırvân)—Büyük
cesur.
(#1*1j * f\
perde ve çadırlarda tasvir olu­
jfct *«1*01 iT fj\> nan aslan sureti.
Uiı jo (şıri şerze) = Sırtarıcı,
B u k a d a r a s la n y ü r e k l i o lm a k la -hışımlı aslan. Şiri şerze’i ğâb
beraber ü r k e k b a k ış lı g ö tü n d e n (k .) = Hazreti Ali u > j ) .
a h u y a v r u s u n u n a s la n h a m le ­ jiV/A (şîrtâfcı) ««(£.) Korkak ve
s in d e n k o r k tu ğ u g ib i k o r k a r ım . yüreksiz, mağrur kimse.Lisanı­
( Ytğma) mızda gemi aslanı tâbir olunur.
j i » j t j - ûT ’^ v j > «£ Tâlg: kemer mânasına olup bazı
j«- »j >
. J» jy4 i'f »a 6IT binaların cephelerine dondur­
ı/Ui»
ma, yahut oyma suretiyle ya­
P a d iş a h o b a h a d ır s ü v a r in in pılan aslan heykeli demek olur.
m e r tliğ in d e n d o la y ı o as/an Tek ve misli olmıyan
y ü r e k l iy i a s la n sa n d ı. ( şîri gerdfln ) — Eset
(Nifâmi) burcu.
gJ-*1 (şırzec) =Y arasa kuşunun j f y i (şır yır) = Çakırkeyf, az
südü. sarhoş: Behram bir gün kale
•»>** (şırzede)*»Süt hırası olan kapısı civarında av avlarken,
çocuk. yerde yatmış ve karga gözü­
i» (şlr zen) = ( l a ) Cesaretli nü oymaya başlamış ' bir ada­
kadın. ma raslamış. Sebebini incele­
U.y f 'öiJir- f* yince adamın ölü değil kendini
jjj !►
t/iui kaybedecek derecede sarhoş
»Sen e r k e k a s la n is e n ben d iş i olduğu tahakkuk ettiğinden
a s la n ım ; h a rb g ü n ü erkek as­
şarap içmeyi menetmiştir. Halk,
la n la d iş in in n e f a r k ı v a r. bir müddet gizli içmişler, o
(Nifâmi) sırada bir ayakkabıcı evlen­
•KJ* '.J J !>j **■ mek istediği gece, utancını
ı#V gidermek maksadiyle gizlice
A s la n k a d ın tilk i iş v e s in i ka­ birkaç kadeh içmiş, evin dışın­
b u l e tm e d i. da duyulan bir gürültü üzerine
(C im i) kapıya çıkan yeni evli zinciri
jt~ jj» (şîri sipihr)“*=Eset burcu. koparmış bir aslanla karşılaş-
mı? ve şarabın verdiği neşve i ' s * ) jV 'J
j j<» 'X
ile aslanın üstüne yürüyerek
kulaktozuna birkaç yumruk
vurup kulaklarından yakalamış, S a k ın Ş ir a z 'd a n k ü ş a y i f ara ­

o sırada yetişen aslanhane me­ m a ; ç ü n k ü a l t ı n d a * G ir i h » ü s ­


murlarına teslim etmiştir. Padi­ tü n d e «B e n d » v a r d ır .
İŞ * * )
şah ertesi gün huzuruna çıkarı*
lan ayakkabıcıdan bu masalı jjjjijLi» Adududdevle’nin bendi
dinleyince; karga, gözünü oya­ Şiraz’ın üst tarafında ve «Girih»
cak kadar değil ama çaktrkeyf köyü alt cihetinde imiş § Bir
olacak derecede şarap içilme­ nevi katık ve reçel.
sine müsaade etmiştir.
■?** (şîr be^yîr) = Hindistan-
jfj* ı/VA*
dan getirilen siyah renkli tıbbt
W bir kök. Türkçesi serkele.
H e p b ir lik te D a v u d n a ğ m e s in i
O ‘
te r e n n ü m e tm e le r i iç in b ü lb ü l­ (şîrbehft) = Damat tarafın­
le r i m e s t » t, m u t r i b l e r i ç a k ır - dan gelinin evine gönderilen
keyf ağırlık.
( M m lS n S ) i'» b \ I s Ct.*
tf jJ ı J J İ İ \ i —*J
ı/Uil
Sr f » fli f
ı/UÜ Bu kuş o ku şa k ız ın ı v e r d i.
Ç a k tr k e y f o ld u ğ a iç in a sla n a S a b a h le y in o n d a n a ğ ır lık is ti­
ka rşı cesa ret g ö s te r d i, çünkü yo r.
(N ifâ m l)
f ir i g i r ç a k t r k e y f o l a n a d e r l e r .
• (Nlşâml) Bu para, gelinin anasına verildi­
§ Melikî ayların yirmi sekizinci ği için sanki pnun kızma emzir­
günü. diği südün kıymetidir (N&şıri).
I s ss- şırmurğ) = Yarasa südü a l ’ * *
»= şırşel). Yarasadan maada . (fîrcâm e)=M em e § Süt
kuşların südü olmadığından şîr sağılacak kab, külek : yoğurt,
murğ — kuş südü yani muhal­ bal ve o gibileri koymaya .mah­
den kinayedir. sus kulplu tahta kova.
^*
(şlr& be) =» Haşhaş. ( «îrhuŞt,
•f * «îrhnşk) —Bir nevi söğüt ağacı
J ^ (şîrâz) ss İranın en büyük üzerine çiy gibi yağan kudret
şehirlerinden biri. helvası nev’inden bir şey.
J-J — / j'v*
C*4*• -Al»- * rt- *
»-i -

Eğer mizacında peklik olursa


sabahleyin biraz şirhuşt ye, (şîr
( ,î r m âh i) ~= Eti beyaz,
( Y u su f t Tebıbi) ço k tatlı, küçük pullu bir nevi
balık; k ay a balığı diye tarif e t­
** j ' * ^ a
m işler. Kılıç, b ıçak sapı yapılan
L ? 'T" (ş îrd â ğ ) = Önü açık min­
b eyaz ve p arlak kem iğe de
tan.
d erler (N aşiri) [*].
» /
• * *
• / t
(ş ird e n )
= G eviş getiren A

hayvanların ikinci m idesi. J 'T ‘ (ş îr m e r d )= B ahadır, yi­


\ ğit, m ücahit.
JU İİjî j» O*'3."' ö ,JL;
(şirz â )
= Buzidan denilen,
j»*-
p arm ak tan uzunca katı bir k ök. ı-v ’
Buna tilki h ayası, semizlik di­
O yiğit adamlara sarıldılar.
yenler d e vardır. K adınlar se ­
Diş ve pençe ile kan döktüler.
m irm ek ve emzikliler sütlerini
(M evlâna)
ço ğ a ltm a k için pirinç unu ve
koyun südiyle yapılan helvasını
■ («İr (şir m e g e s ) = Ö rü m ­
yerlermiş."
cek .
• A

( ş ir z e n e ) = Y a ğ çıkarılan I * *
( ş ir ö ş ilim ) = Kudüs
yayık (Ar.) ^ .
şehri.
• A
•: > A
(şir z e ) = G üc, kuvvet.
(şir ü n e ) = Ç ocu k ların b a ş­
© ■_ ®•"
larında ve yüzlerinde çıkan
j / ^ ,
r *. ,; (ş ır ı ş e n c e r fg u n ) küçük sivilce (ba. ).
= L â ’l renkli şarap . • > - >

T - t ( ş ır u y , ş ır u y e )
(ş ir k u n c iş k )= K o ç ­ = H usrevi P e rv iz ’i öldüren o ğ ­
ken denilen k erk es n ev’inden lunun adı.
bir kuştur ki s e rç e avladığı
için şiri kuncişk denilm iştir
( ş i r e ) = Ş ı r a dediğim iz üzüm
(Ar.)
suyu § Ş e k e r şerb eti § K ayn a-

U f**‘ * [*] Fildişi gibi m u ttb e r olan b ir nevi


^ (ş irjg iy â ) = Sütleğen otu. b alık kemiği olacak.
tılarak k ıvam a gelm iş üzüm ve
hurm a şurubu § H er türlü m ey- 'jijZ #ju.*Ur ^)T
v a ve tohum u saresi (ö zsu ) § ıf
Benk ile karıştırılm ış b o z a § «R iv » de kılıçla yaklaşınca o
S usam y a ğ ı § A yaklı, d ö rtk ö şe eğrilmiş olan yayını kirişe ge­
so fra m asası. çirdi.
(F ird e v tl)
• *
(şîrîn ) = Tatlı.
T ‘ (şişâ k , ş iç e k )-.
Ji:l j j CrjV
Bir y aşın a v arm ış kuzu. (N aşiri)
altı aylık dem iştir.

Şekerkamışı bu kadar tatlı ve s>.


lâ tif iken senin huzurunda ».»jV* »>*.
hayretinden parmağının ucunu UV

ısırmış. Kurt kuzuyu çok defa sürüden


(Ş â h i)
ayrı gittiği zaman kapar.
§ F e r h â d ’ın sevgilisi.
(M evlân â)
f jU t \y»~j ^ f i 0*
Şişek (ş) nin esresiyle çil kuşu
m anasınadır, o n a şişü, şüşek de
Ben helvadan yüz çevirecek derler.
adam değilim; çünkü Ş irin in ö'***.
sohbetini terk etmek Ferhad'ın I ^ ) l j %x J\ a) y
işine gelmez.
(B ushek E fe m e )
5u pı7 kuşçağazları sevinçle bu
\ •
taştan o taşa sekiyor ve çok
( ş j y î n k â r ) = Zarif, g ö ­ koşan postacıya benziyorlar.
nül alıcı h arek etlerd e bulunan, (Sena i)
lâtif güzel sözler sö y liyen kişi.
. u »
( / y “^ “7 ( ş i ş e l e ) = G evşek , k u vvet­
<■ —i / —— * —— ı siz, h arek etten kalm ış el ve
o• * « (ş ırın c k ) ş ırıııe )
= Ç ocukların b aşların da ve yüz­ ay ak . şik de denir.
lerinde çıkan ve suluca tâbir
olunan sivilce. Ş irinek (Şirin ) in
küçültülmüşü olduğu gibi (şiri­
ne) yayık m ânasına d a gelir.
Yüzünü şaraptan parlatıp ser­
* * puşunu eğince ellerim ve ayak­
"C- * ( ç i * ) = A b an o z ağacı § Ok larımın dermanı kalmaz.
yayı. ( B e l am î)
un
ûV Ç-J* mJtmJ j*V
dVjU >j*> *>-ti
f f ( f iyom ) — Santur denilen IV
saz ve bir makam.
K orkak v e n a z i k m iz a ç lı o la n
y 1*-*! & ı / > j
ta c ir , ta le b in d e n e k â r e d e r n e

****** ziy a n .
( M tv lS n S )
T a tlı şa ra b ı tu t, s a n tu r ve e/- Mukabili, sen ; can.
s e r i s i ğ z i s a d a s i y l e iç .
(M in S çfh rI) Vv> (şlşe’i bünâb) — (k.)
Felek.
j»<ı*â (şişe dil) = Namert.
«■»->. ^ t f j i 'j
(» * * •) — Ş » şe- jl*v Ji y ' ,r JV»
t?-*--/, y öv^ j j» IV
^ •Ü îû / V U JİİW
H er k im in h u y u i y i is e k u r tu l­
du; h er k im n a m e r t is e m ü n k e -
(6a.).
s ir o ld u .
JU jk’b iÇ
y V ^ Jj* j *1^1 O il (,M tv lâ n S )
tf jU»
§ Mizacı nazik, kalbi zayıf mâ­
£ıj, k e b a b ın h a lin i n e b il ir ; nasına da gelir.
ş iş e n in g ü l s u y u n d a n n e h a b e ri J» (fl jy Jjj jfb y
va r. JS-f tr* 1' û 'jf .
(D e h le vl) M j»

jl'^ î (şışebâz) —Hilebaz, du­ E y n a z ik m iz a ç lıl S e n s a b r ın


baracı § Güneş § İçi su yahut ze v k in i ne b ilir s in , h u s u s iy le
gül suyu dolu sürahiyi başına o ç ik il n a kşı y a n i g ü z e li iç in
koyarak dökmeden rakseden o l a n s a b r ı.
oyuncu. Hokkabaz mânasına da (Mevlânâ)
gelir. (f>a.).
j u u j (şışecân) *** Yüreği yuf­ û b / tiii (şişe gerdân) — Şişe-
ka, nazik mizaçlı. baz.
•i—* J-i-t JİJ—'l jU b > f* j u x (şişe gerden) — (£.)
j>L* Ahmak.
>JL. .l (şîşe’i mâh)—(A.) Felek
ay, ayın cirmi.
//er y u f k a y ü r e k l i a ş k e s r a r ın ın
h â z in e s i d e ğ ild ir . N am us b ir ' *
— A
ş iş e d ir k i a ş k y ü k ü n d e y o k tu r . - (şifte) = Aşık, medhuş, di­
(Şaib) vane.
IMS

v A4'» f i * x f V1W / ' ı J V / r>—


* jİİ& A*. C (t1 VV* »>* t ’*
»#w
E y ş a ş k ın a d a m t S e n â ş ık m ı­
S e n i n h u y u n u n l â t i f y e l i to p r a ­
s ın k i b ö y le z a y ı f l a d ı n v e sa­
ğ a h ita b e d e r s e o n d a n çürüm üş
r a r d ın .
k e m ik le r h a y a t v e n u tk a n a il
(Cimi)
o lu r la r . S e n in k a h r ın ın z e h ir li
J t j .> fjLil j f >
y e l i eğ e r s u y a h ita b e d e r s e ş im
ûV j J» i' f'»> VI» i K J*
d e n ile n b a lığ ın p u lla r ı m e s a m a tı
»-*
ü z e r i n d e b ir e r y a k ı o l u r .
H iç b ir v a k it iu r r e y e ve bene (E n v ır l)
m e f t u n o lm a d ığ ım h a ld e o ta n e
v e tu z a ğ a can v e y ü r e k te n g ö ­
§ Deyleman dağlarından çıkıp
n ü l v e r d im .
Gîlfin’a akan bir nehir.
(Yığm a) ' *
Şiftegi — perişanlık, şaşkınlık. t (fim e) — Bir nevi üzüm.
d L i
t (* * k ) = -M (* °)- &T (fin ) = Nişîn ( m u f a ).

>ij \f l[J» ıSJît


(fîk e n e k )—Yavaş yavaş, »J> ı S .* * * v t j 4 t , ftT

aheste aheste. l-îfj*

ıiiiÇ ı s* t- j> f i * ftlf) & < w $» B i r ta c ir d e n iz ve ka ra ya g i­


[•] J f c J li ûl>J j» p j 1,^ f »V O U/ der; o, b ir e v d e o tu r a n ın m u­
JU L
h a b b e tiy le k o ş a r .
D ü n ^g ece ben s e v g ilin in kö ş­ (M e v lü n i)

künde yavaş yavaş g iz le n d im . CjLtj*» j i j j J *u>.


Y ava şça yü rü d ü m , s o fa y a g it­ £ t* f •■‘H S>â% J * " fJ & j*
tim . IV
(W f)
Ey k ö le l Sen g it, y ü k s e k te
î’ o tu r , b en h a k i r b ir b e n d e g ib i
J)U ( şflân , fllA ne) = p a b u c u n u tu ta y ım , d er.
Unnap § Büyüklerin sofrası ve (M tvlâhB )
yemeği.
* •X * (çlvâ) — Fasih ve beliğ. Şi-
(i* » ) — Sırtında beyaz nok­ vâ zeb&n = dili ve sözü fasih
taları olan bir nevi küçük balık. olan kişi.
J ı/j* * - -'*■!(>" J 1*- ft-i
• «
(C*J x«i- •\ A

[*] Hafif'a nUpat edilen gateldeki bu ^ -T-'"" (şîvân)—Karışmış, muhtelit,


kelitaenin dojfru*u (*UCt-) dir. /• memzuc § Titreyici=lerzan.
c-rvv ;M« y ' s . ^ f\
ı f j * ‘};-! ?
■ - -K?* (ş iv â n id e n ) - = K atm ak ,
ıt j ıy
k arıştırm ak , m ezcetm ek § T it­
re tm e k . A/er ne kadar memleket şen ve
şatır dilberlerle dolu ise de se­
• <
• * nin işvebazlıkta başka bir tarz
(şiv en ) = M atem , nâle ve ve revişin var.
efgan. iN iz â r i)
ij J ’t j i <si-s j-r1, <Is^. ,>*
(/iti W ıf-r. ‘jz 1, ı>,' f i f'

Sen anası ölmüşe matem öğret­


Ben böyle tabiat, huy ve re-
me.
vişte insan evlâdı görmedim.
(N izam i)
Galiba bu naz ve edayi periden
* A öğrendi.
*■*?* (şive) = N az ve işve § T arz (S a d i )
v e rev iş, kaide ve kanun § H ü. / *
n er ve kem al. Ç*" (şih e) = At kişnemesi.
o*

al ü j‘-
ay j

l»S
(ş)= A ra p ç a elifbenin 14 üncü
harfidir. Bu harf F a rs ç a d a ^ ıc Ey vezir! Bayram sana kutlu
j» ı > ı jiı t 1 j ( i . h, z, £, z, ca, olsun.
C U rfi)
k) harfleri gibi, yok tu r. Yalnız
A ra p ç a d a n alınan kelim elerde *. r
görü lür ve sin gibi okunur. ' -f>
j (şâ ^ ib e fs e ri
A ra p ç a d a telâffuz şekii (sa d ) tır. g e rd u n ) = ( k .) H azreti clsâ.
E b c e d hesabiyle 90 adedini I # »
g ö s te rir [*]. (şâ h ib i im zâ) = (k.)
V ezir ve hâkim.

(şâ b ü te) = Y e tm iş y aşın d a­ l'


ki kadın (Ar.) . ‘“s (şâ h ib i cevzâ) = (k.)
U tarit yıldızı.
*

"T'' (şâhib) = V ezirlere m ah­ jl M „


sus lâkaptır.
'' . ' (ş a ç ıb h a ç ır a n ) =
Ş air ve m ünşiler, hatipler.
[*] Farsça lü g atler (ş) ile başlıyan
. ^
A rapça ve F arsça iki, bazı da üç kelimeden
m ürekkep kinayeleri yazdıkları gibi epeyoe ^ (şâ h ib h e b er) = Ma­
m üfretleri de yazm ışlardır. Şu k adar var ki beyinci ve teşrifatçı, elçi.
bunlar m ahdut ve muayyen değildir. Birinin I , _
aldığını öbiirü alm amış, bir kısmı çok b ir • ’ı ı'
kısmı az yazm ıştır. Bunları te tk ik ed eb il­ *2- J >' 7 '^ (şâ h ib h e t e r â n ) ^
mek için elim de, m evcut yeni iki lügatten P ad işah lar, ünlüler, m eşhurlar.
(Nizâm) edebiyat ve konuşm ada h angileri­
nin kullanıldığını fikrince te s b it ediyorsa da M * ı’
senelerce önce hazırlanan lügatim i bunlarla ' ^ (şâfyib dil) = D indar,
mukayese ve m ütalâa eserim in basımını fena işlerden kaçm an = sahib
sekteye uğratacağı gibi, tâ b iri resm îsi veç­ n ezer.
hile eski b ir Farsça öğretmeninin!!! salâhiyeti •
dışında olduğundan bu işi üniversite dil * «’
m ütahassıslarıııın nazarı gayretlerin e b ırak ­ ^ ( ş â ^ ib d îv â n ) =■
mayı bir vazife bildim. M em leketin büyüğü, vezir; vekil.
r
I * • ' ) geldiğine sabahınız-hayır olsun
(şft^ib r e ’y) = Vezir diyenler.
hususiyle ibni Sınâ.
* lfı V
. CS* (şebâfcullj e y r) = Sabah
I (f ft£ |b a e fe - vakti birbirlerine söylenen söz*
dür ki bu sabah size hayırlı
rân i «Hâk ) = (/t.) Gezeğen
olsun demektir.
yıldızlar, «ebcai seyyare.
• ı ’*r

iS l* L J (şebbâ& i eam ftr) —


( k .) Ay.
Vekarlı kimse. Herkese taş
• ' .i
atıp, söven, şahıs.
^ • (şebbâ&i cevâhir)
(i.) Güneş.
(Şâ^ ibI şâ b î) = (*)
Hazreti cls&. • J # (fubh dil) = (k .) Gönlü
» « / •
sâf mütteki kimse.
jlo -
(f âfcib ca y n i de-
• ı' * »ı* ı* * *
berân) —(£.) Sevir: öküz burcu. i ç f t ç*

' ı ** ’
^ 't (fâ ^ ib ^ırân)= F ars- (şub^İ râat, fub^i
çada 30 sene hüküm süren pa­ râst b&ne, şab^İ r&at ^âme)
dişahtır, müneccimlerce Müşteri — (k .) Gerçek sabah.
ile Zührenin bir burçta birleş­
tikleri sırada doğan uğurlu * 1 <0 # ^
kimsedir. (fub^ revân)— ( k . ) Taze
ve gençler § Yola giden misa­
firler.
(f&bibl y ed i b ey - >>
i&) = (k .) Hazreti Musa.
V m ü le m m a 11 n i^ â b , şn b ^i
*•* (şâre) =• Yılanyastığı deni- n u ^u st) = Yalancı sabah.
nilen nebatın küçük nev’i.
M» *** *
• .* « ,» ^ (fu b ^ n ig in â n ) = (k .)
(şâci zeri yu«uf)= İbadet etmek için seher vakti
( k .) Güneş. uyananlar, sofiler.
• A î - / *"

^ * Z- ' (şebâfc knnân)=R as- (şebnre) = Puşt.


ÖJU y y * ju. (şed hezflr beydefe)
(şeb l) = Sina denilen nebat. = ( k . ) Yıldızlar.
İyisine sina’imekki muhaffefi si­
nameki denir. neyin) ~ Bir top­
luluğun başı,
(şe^ râ Bİyln) — Köçe- *§ -• > , .
be. j i j î £ •\* + (yed yâfe k e rd e a )
• I* * ' «■» Yüz parça etmek.
^ ( ş e H y l «în») — (k .)
Gerçek sabah. *

* - l
(şedef)=-tçinde inci peyda
(ş e ^ rfty i ^ a d s î) —
olan bir deniz hayvanı. Farsçası
?BŞİ mâhî. Ona benzi-
(k .) L&hut âlemi.
yen her deniz hayvanına da
derier § Bir nevj küçük şarap
V* U^*0 (şefeni dnreng) — kadehi.
(k ) Dünya. gjjJju. (şedefi Sfeşln,
sedefi rflz) = ( k . ) Güneş.
(yefeni aîm ) = (k .) Kâ­ t f i , .jU ja - (şedefi bıc&de ren?)
ğıdın beyaz sayfası. = ( k . ) Sarı renkli şarap,
jıi» j j - (şedefi şedu çi-
h&rde cakd) —114 süre olmak
ca f îm ( yefeni ve*îc) = (k .)
itibariyle ( k . ) Kurani kerim,
oı J * - (şedefi felek)=(/:.) Do­
Yeryüzü.
kuzuncu felek Güneş ve aydan,
• î * * *■'. ' kuzey tarafındaki benatı na’ş
' (şe^îfeHru|ı zerd) denilen beş yıldızla diğer üç
—Hazan yaprakları. yıldızdan mürekkep olarak se­
defe benziyen şekilden de ki­
Ij u * naye olur.
---- (f*dâ) — Seda Muarrebi. ia_
a/'jju. (şedef gün sâğer) —
( 6 a .) .
( k . ) Billur kadeh.
i& j ( şedefi muşkın
(şedberk)= Katmerli gül. reng) -= (k .) Gök.
' r
\,X* ( A » " (ge(]pft, yedpfiye) (şurâfyi) ■= Sürahi dediği­
»Kırkayak -*= hez&rpâ. Nicme- miz mayi kabı. Arapçası halis
tullah şedpâye ağaç kurdu-, tır­ şarap kabı mânasına sürahiye­
tıl diye ayırmıştır. dir (Nişâm).
ı• 1
^ (ş e rrâ fi h e z â n )—(k.) ,Cz. ' (ş e f^ e Di ,tîg i y e^er)
G üneş, güz rü zgârı, güz m ev­ = ( k .) Tanyerinin ilk aydınlığı.
simi. j j U i* (şefh e’i ze r) = (ki) Gü­
y cJj o ; - o ' j* < J* n eş, gündüzün çe h re si, s a r a r ­
■ ı j *> - mış y a p ra k , âşık çeh resi.

G üz m evsim i bahçeden kese sa ­ (ge f | h â şe ) = (k.) En­


çarak gitm edi ise bütün çim en­ b iya züm resi .
ler onun gitmesinden nüsıl baş­
tan başa altın olmuştur! » -» ««-

(E n veri) (şe fd e r) = Düşm an safını
y aran b ah ad ır.
j j ^ ş e r cj g J t â r e g â n )

■=(/!:.) Yıldızların d o ğ u ş ve b a ­
j t ' ° (şıfr k e rd e n ) = B o şa lt­
tış zam anında titrem esi.
m ak, tahliye etm ek .
' f '* '
»j ^ ^ ( ş e r ş e r i g u h p e y -
k e r ) = -( & .) Kuvvetli at ve d eve.
£ 7* (ş e frâ şik«ın) = S a fra ­
yı -bastıracak ilâç yahut gıd a.
V ’ > •• '
(ş e rfe b u rd e n ) = ( k .)
’ jA^ P (ş e frâ k e rd e n ) = (k.)
İleri g e ç m e k , se b k a t etm ek (k.)
D arılm ak, gü cen m ek § K ay e t­
faydalanm ak. Bir şeyi fazla h ar­
mek.
cam am ak . J» J*
J -/1 *-*-?* y 3'
J r - ti* j - c . J ;i ,> y - ‘ j- \ if1 û r tr J 'r
v Jıt ■*f ıfj —

Ş arapta tasarruf etme, israfa


çalış. Küp şenindir istediğin Eğer yüreği y a n ık tedbirsiz
kadar iç. âşık sana m uhtacım diye haber
( Tâlib) gönderirse niçin darılıyorsun.
Ey tolun ay! Merhamet çt k ö ­
(şe rir) = K ap ı, Kalem g ıcır­ len senin ayağına sarılm ıştır,
tısı. elini tut.
( Ebâlferec)

*JÛİ (şefi n icâl) — Meclisin


Cz. y **9 ‘Cz. ' ^ (şefi şef-
fce’i tiğ ) = (k.) Kılıcın iki ta ­ ay ak k ab ı çık arılacak y ere y a ­
rafı. kın yeri.
Göz yaşım gümüşten sana ben­
zer bir suret dökmesini istedi;
< S . } ^ (şefev i) = Iran p ad işah ­
her zaman suya nakşetti; fa k a t
larından bir zü m red ir ki birin­ husule gelmedi.
cileri Şah lsm âcil, sonuncuları (Şair)
Ş ah T eh m âsb ’dır. w 1 }-* 1 ■"'JJ"*’
j i ö c j ** (şü re t b en d , şö re t sâz,
şu ret g ez , şö re t keş, şü re t ni-
' (şe fin e ) = A rd ıç ağ acı
g â r ) = R esim ci, n ak ışçı.
\
«L*y.,ı / ö j r (şö re t giriften ez
(şelâ) = F a rs ç a d a y em eğ e d a ­ nuvişte) = Y azılan şeyin su re ­
v e t yahut b aşk a bir şey v er­ tini çık arm ak , kopyasını alm ak.
m ek, bir şey satm ak için s e s ­ ş ö re t n e v isî)— K o p y a
lenm e m ânalarınadır. Zed en , etm ek işi .
d âd en , k erd en , güften kelim e­
* ı . ' r
leriyle kullanılır. . y * !? * (ş n re ti c âd ü ) = Ü ze­
• ’ » rinde b a şk a b aşk a küçük insan
T (şulâb) = U stu rlab (ba.). ve h ayvan resim leri olan tasv ir.
M eselâ Leylânın devesini öyle
y a p arlar ki h er âza sın d a b a şk a
^ (Şe lö n )=
G eb re denilen n e­
küçük resim ler bulunur.
batın m ey vasi..
J * 6>> S j
ı£ Cjj y*
■V ' 7^ ° (ş e lîb i ekber)= - (k.)
H attı istiva ile hattı mihverin Her lâhza başka bir peri y ü z ­
birbirini k atetm esi. lüyü anarak o kadar yanarım
ki vücudumu türlü türlü ya ­
(şen ca ti *uhen) = Şiir,
nıktan cadı sureti sanırsın,
vezinli söz. (Saİd Eşref)

(şjjfele) «=, Pazının, yap­


(şiiri ah) = (/;.) F e ry a t ve
rağ ı sarıy a çalan b e y a z n e v ’i.
figan.
P a n ca r d iyenler d e vardır (B u r­
j j - (şüri şu b h gâh i) = S e ­
han terce m e si). B e y aza çalan
her vakti olan ah ve fery at.
sarı renkli p a n ca r (N efisi).
^ £ jy, (şüri nim ş e b i ) = G e c e
yarısı olan ah ve figan.
<2^ (şü fî)= İbad et ve riyazetle
nefsini bütün ayıp lard an te -
( ş u r e t b e s te n ) = mizliyen kim se.
Husul bulmak, teşekkül etm ek. o • ' o
f - J J > .J liJ r * C - 'i 'n ' C— ly -

C.-V < h 3 j ,_Jj- jbj /* ü"* ( ş e y k e li m isi


â f e r i niş) = G üneş.
^ (i) = Arapça elifbenin 15 inci (£*rb) -» Oklu kirpi.
harfidir. Ebcet hesabiyle 800 • *

adedini gösterir. Bu harf de ( ie r m ) — ilkbaharda açan


Farsçada yoktur. Arapçadan ve karabaş denilen güzel ko­
kulu bir çiçek.
alınanlarda (z) gibi okunur [*] • ♦
Arapçada telâffuz şekli (dad)tır. ^ (icm İr) —insanın kendi nef­
sinde sakladığı fikir.
'İ l i
(iâ l) — Yaban kirazı. jy ’-j i

,tk»
* '\J*
7" . (iecâc) = Yemen ve Am­ H ik m e ti, K u r a n v e h a d îs in s ır ­
man'da yetişen bir ağacın pu­ la r ın ı o n u n f i k r i n d e n ta m a m e n
sudur, pek beyaz olup elbise s ilm iş le r d i.
yıkamakta kullanılır. { 'A ft S r )

[*] tranlılar A rap tâbiiyetin e girerek Müslüman olduktan sonra din tesiriyle u* (y)
m addesinda yazdığım sekiz harfin Kuranı kerim i doğru okuyabilm ek em eliyle seslerini
ve okunuş tarzlarını öğrenm ek m ecburiyetinde kalm iflardır. H attâ kendi dillerindeki
A-» s e d = y ü z , ş e s t= a ltm i} kelimelerini onlara uyarak j— yed,şey t suretinde yazma­
ya baylanmalardır, lyte yazıda bu ikilik, Fars dilinde A rapçayı iyi bılm iyenlere karşı bir­
takım karışıklıklara yol açm ıştır. Konuşmada ve okumada û ı ^ ( m ) sin g ib i, J* ı J*
(i, f ) z gibi, V (^) te, £ (*a) e gibi telâffuz edilir (N işim ).
ı/it (tâsiçihl kilîd)= Üze­
(() - Arapça elifbenin 16 ncı rinde kırk yahut daha az anah­
harfidir. Ebcet hesabiyle 9 ade­ tar asılı küçük bir tastır ki
dini gösterir. Bu harf de Fars- Iranın münevver olmıyan kadın
çada yoktur. Arapçadan alınan­ tabakasına göre deliren kadının
lar da (t) gibi tel&ffuz olunur. başına bu tasla su dökülürse
Arapçada tel&ffuz şekli (ta) dır. akıllanırmış.
u» « ( b a .) .
» , 1
dU U ■h")
(l&frek)—Dağdağan ağacı
O n u n la b ir le ş m e k m ü y e s s e r o la ­
= ği* (6a.). Bazı lûg&tler o ağa­
c a ğ ın a d a ir a ğ z ım d a k t r k a n a h ­
cın meyvası, bazıları da ağı
ta r lı ta s g ib i ep eyce d i l o ls a
ağacı demişler.
b e n d e n d e d ik o d u s u m a z .
l 'h , (Vetfd)
y ( t& rem ) => Çadır: (b a .) .
3i o’U' (tâsi zer)= ( k .) Güneş.
_rAi.lr jÜ* ı j j j l fjll» jU»
(târemi e^ier, târemi ezrek, fa­
remi fîröze, târemi nîlgfln) = (Jâfl^)=Kendini bilmiyecek
( k . ) Gök.
derecede sarhoş«=bed mest.

* 'o , ^ (t&V = Kubbe § Tek.


^ ( t â .) = Tas dediğimiz altı
üstünden darca su ve şarap « J U » d t > î . i t i / . » fi- ( < l
d iS AV>- »l*
kabı. *> S JLr jç. jf*
^u. ({âsi âbgün) —( k . ) Gök­ Jijy «j!i j*
yüzü. »u
(tâs bâz) *>= Tasla birta­ Ey k a ş ın ın ka vsi g ü z e llik te
kım oyunlar yapan hokkabaz. te k o la n g ü z e l! S e n b ilis tih k a k
(tâs bîn, tâs ger­ g ü z e lle r in ş a h ıs ın . G ül s e n in
dan) — Ofürücülükle tası ha­ g ü z e lliğ in in m e c m u a s ın ı g ö rü r
reket ettirip istediği noktada g ö r m e z y a p r a k l a r ın ı p a r ç a la d ı.
durduran kişi. Im âd)
Ferheugi Ziya 86
jıU *3^ ıij-i*- jıî* (tâk i C.U., jU. ( tâku cu tt ) = T ek mi
ezrek , tâki b âziçe re n g , tâki çift mi oyunu.
h e z râ ) = (k.) G ök . »/. jW 4 cri-»/.1!* (T*-!? ıs^-J ö'J»
öaVV. jit ( tâ k b er nihâden ) = ‘■/.A ı¥ *y.
( k .) U nutm ak, terk etm ek.
4-iiı (tâ k ç e ) = Eski biçim evler­ Onun kaşiyle tek m î çift mi
d e o d a duvarın a m ihrap şeklin­ oynadım, onun kaşı tek (güzel­
d e yapılan v e önüne ö teb eri likte eşsiz) idi ben çift dedim,
konulan yer. sevgili kazandı.
( V e h id )
(ta k d is) = H usrevi P ervi- < \
z’in elm as ve altınlarla işlen­
^ (tâ k e ) = K a t ve d e ste : bir
miş tahtı. P a d işa h köşk ü , o d a
kat u rg an , bir takım elbise, bir
ve divan h ane kem eri m ânaları­
p a rç a , bir to p şal, bir dal ç i­
na d a gelir.
çek , bir d em et sümbül m evki­
•j x JU» (t^kı şek er büı e) =
inde yek tâk e denir.
Şekerli ta v a b ö r e ğ id ir : yağlı
h am urdan ince ve küçük yuf­
J l i <*U» İ j* j ^
k alar a çıp b ad em , fıstık, yahut
kıym a ile doldurulduktan so n ra
Yarım yıldan fazla mı eksik
y a ğ d a kızartırlar. Ş ek er b ö re ğ e
m i bilmem. Vadettiğin bir top
d e denir.
şalı bekliyorum.
jU* Kââni)

tâ re m , tâki firuze ren g , tâki JlL ^ â k i, tâ k y e ) =T a k -


kuhli, t â^> lâcv erd i, takı nim ke dediğim iz b aş örtüsü.
hân e, tâki nim h ây e , tâki nilü­ j5i j j i C --jj J.* lT
feri) = ( k .) G ök. a u t ' o y * j\j j— j ir j j Z i S '

ji- jü. (tâki m ukrens) = H az- o-*- o »'j '


reti S üleym an’ın divanhanesi § Feleğin takkesi fakirliğin başı­
G ök . na tamam gelmedi, keşkülü ba­
i , ( t â k u turunb, t â ­ şına ters geçirirlerse belki ta­
ku turum ) = D eb d eb e ve d ârat. mam gelir.
Bu iki kelime elfazı m ü teradi- (İr â İet H â n )
fedendir. A
s^f «Jll» ıs'ij~ — »
^ j i 3^° ^ £jr öj ür.-*-L*
i# i :-
ı:V Ben ciğerimin yanmasından
Bu yolda debdebe ve dâratı cansız kalıba döndüm. A y gibi
terk et. Kılavuzun harekete gel­ bir takke dikiciye[*]sevdalıyım.
medikçe kımıldanma. ____________ ( S e y f i’)
[*] Şimdiki tâ b irle şapkacı.
- I U.
( f â m â t ) •=■ Sofuların k e ra ­ ^ (^eb âh çe, { eb er-
m ete d air atıp tutm aları, s a ç ­ h ün) =
m a sap an , h erze v e hezeyan
sö zler. L isan d a fesah at olm a­ *ıLlL
*7* • ( t e b ^ â b ) = Bir nevi çe v g e n .
m ak m ânasına d a gelir.

Ijlf» jı*j ûUIV y j. t>" ({ e b 'i k â fü ri) — (k.)


J > * j > < -» 5 t" * -â J j
K uru v e so ğ u k m izaç, so ğ u k
tabiatlı § û lü m .
s
Sana karşı sofu lu k ve tekva t
sözleri ne vakte k a d ar sürecek, (fe b ^ e rî) = K üçük tab ak
zülfünün tom arını aç k i hikâ- ve tepsi § U c ve kenar.
veui kapayalım .
(HacendI) * * "* i»
^ jA . (fe b e k z e n ) - = S ev ici. (Ar.)
*
( f â v n s ) = T av u s dediğim iz
tüyleri pek güzel kuş. ° - 'L
.r, (tâvu si â te ş p er) =
(fe b e k i zen b u r) == Arı
gü m eci.
(k.) G üneş.
j j^ ı ( tâv u si perân i eh-
i e r ) = ( k .) M elâikei kiram § (febl) = D a v u l.F a rsça sı duhul,
Y ıldızlar. j l j j . (teb l b âz) = E y e re b a ğ la ­
M. (tâvu si huld) = Hûri. nan küçük davuldur ki avcılar

.yu o>jU. (tâvu si fe le k )= (&.) G ü­ d oğan ı uçurdukları zam an ça­


larlar § D avulcu.
n eş.
t ^ ■>* ■i** yr öo (teb l pinhân zed en )
t*j *î** Ju*^ £S*. = (k.) Gizli iş g ö rm ek .
t/Üİİ
jtıı rV^* ı>* r ’j öVt Jt1,
Güneş bahçeden kaçınca, gece, *UU
bahçeye gül toplam ağa geldi. Niçin gizliyeyim esrarım fa ş
(N işâm l)
oldu.
.JA- ı (Joi ,jjw j-iU. ( tâvusi (S e lm â n )

sid re , tâvusi sid re nişin ) = u,: j j . (tebli tihi) = B o ş davul


H azreti C ibril. (k.) b o ş lâf, m ânâsız sö z.
rtji. ^ ı t ' (tâv u si m eşrik hi-
O— ıjl'j >S^lJ*
râm ) = ( k .) G üneş § F e le k .
>
®. - \\
<-£* ^ (Ç â’I r i k u d s i ) = M e l e k . İzzet ve şeref, cöm ertlik ve ek -
m e k v e r m e k tir , b e y h u d e s ö z le r
b o şu n a d a v u l ç a lm a y a b en zer. L r i'j ^ (te b u ▼*-
(S a'dl) p es, fe b li ▼Ap«aîn) — Aşure
( tebl huvâr ) = Hazır günü çalınan matem davulu.
y iyici.
(febek) = (6a.).
y y - cM* f + j f
# |» » m + I

S ığ ın tı ile h a z ır y iy ic id e ar ve
( te b î . t şinfis ) =
h a y a n ın e se r i y o k tu r .
(k .) Doktor, tabip.
(M ir N e şm I)

j » } > j J . (teb l gü rd en ) — Ü rk ­ (fır&z) ™ Süs m ân asın a y/


m ek. M uarrebidir. K ıy m e tta r kum aş
wfU 3 jy - if jJ» j» dokunan te z g â h , ta rz ve üslûp
m ânaları. Burhan ve O ^y â n ü s’ta
v fU»
m evcut old u ğu gibi Burhân’d a
K e m iğ im d e n ö y le b ir k ı r ı l m a şek er kam ışı ve şe k e r im alât­
sesi ç ık tı k i h ü m a g ö lg e m d e n hanesi ve su m akşim i m ân a­
ü rkü yo r. ları d a vardır § û j . » (tırâzld en )
(Ş ö’ib)
= Süslem ek ten (Ism as, emir,
ja/L » jjU (teb l d e r ziri gi- isfa . muh. vas.).
llm m ânden ) -= ( k . ) N am ve \
nişanı kalm am ak.
^ •* (fe ra k ) = Ç a tırtı = terâk .
C-^- ı“^ . * ö u i'*>
z j »-t'L. ıy fcjUüüt ' |'L
tfjy '1 3 (fe râ v e ) = B ay rak bezi.

Sana u y a n la r b a yrağı fe le ğ in
ta v a n ın a d ik tile r , u y m ıy a n la r ın (te rjıâ n ) = a t / (6a.).
n a m v e n iş a n ı k a lm a d ı. • >
(E n ve rl)
(te rh u n ) = (6a.).
fifj> j j . ( teb l d er gilîm ze-
V '* *• t
d en ) = (&.) Belli bir işi g izle­ ij (je r f b e r b e ste n ) =
m ek.
( k . ) Fayd alan m ak .

fiffj* > ;i î y C>yş c*-» * ' # *\


(fe re fd â r) P a d işah lara,
valilere, hudut muhafızlarına
N ü b ü v v e tin i g iz le m e k is te d i­
d en ir. ,
ğ in z a m a n s e s in in ş ö h r e ti d o ğ u
v e b a tıy a y a y ıl d ı. j U j t (terefd âri encum ) = ( k .)
(K em âl İ s m a i l ) G üneş.
r*. (t*refdâri pencum) = j i k . ( (ıfli meşime ) = ( k . )
Mirrih yıldızı. Sakıt.
(İc.) Üzüm şarabı.
Oi f j , J > (teref giriften)— Hima­ jjo* jiV ftıfli hindO) = Gözbe­
ye ve sıyanet eylemek. beği.
* -ÎL * * *f‘ L
(| e r f e } | | S | w
Ü (fefle) = Kimyon.
•+* #^
= (it.) Altı yön itibariyle dünya.
DSnyevt sebeplerden de kinaye ^ (tnfeyl. tu fe y li) —
Davet edilmeden topluluklara
olur.
giden kişi, sığıntı, ekti [*].
* "1
f 0(^ e rri^ B n n ) = Padişah .>■*- l<* » f f ^
ıT jJİj
ve vezirler geçerken halkı da­ J-i- JOİ^ <"
ğıtan memurlar. jU o W*.
tfJU-

( |e ş t | s e r)—Altın leğen £*9 i z i m ü b a r e k u l u / B i r a v u ç


(k .) güneş — ou; (teşti ze­ m u h ta ç la r z ü m r e s i c e n n e tin m i ­
rin) s a fir in e s ığ ın tı o lu r la r s a H a k ­
k ın d e r g â h ın d a k i itib a r ın d a n
V *- **L n e e k s ilir ?
* * (^eştu fc&ye)— «..Ujc-iî , (S a 'd l)
( b a .) Gök,
leğen; yer onun boş­
luğunda yumurta mesabesinde (fal) «•» Dul kadın ■* bıve.
olduğundan gök ve yere de
denir. (k .) Yıldızlar bilimi. ' (tüâ) — Altın. Arapçada so­
nunda hemze ile sıva, yaldız,
I jip
(tn$r&)= Padişah ferman ve koku gibi sürecek ve sürünüle­
menşurlarına resmedilen şekil. cek şey demektir [juu c-» *yv].
Türkçe lügatler bu kelimenin Husrevi Pervız’in daima elde
Türkçe olduğunu söylüyorlar. oynadığı yumuşak altın =
jUiı c+-*y> (b a .).
Ti (ta$rnl) — Avcı kuş ki lû- jLUl M ^ y lı » jb ijm i-
e.-ıCtjf' ^ Jt1 J»
gatlerio bir kısmı (toyğun) bir
kısmı (zağanos) demişler.
(fu s r e v h er n e k a d a r tıla y ı d e st
; > ( »
e fş a r a m a l i k is e de Ş î r î n ’in
H & ( f ıf ü ç lh l rfize ) k a l b i n i t a s a r r u f F e r h a d 'm e l i n ­
— (&.) Hazreti Âdem. d e d ir . ( Ş a ir )
öu-V; jü. (tıfli zebând&n) — ( k ) [*j (,sJij*lıJ; iI») çağrılm adan düğünlere
Zeki çocuk. g id e n K û f e ’li bir |air.
• t*
L
(*alb) Bir y e rd e top lanan (fu n b ek ) = D üm belek. .tu*
halk. kelimesinin M uarrebidir.

^ ~ (te le b id e n ) = A r a p ç a is­
** *L
(Junbur) = .jo, (ba.).
tem ek m ânasına gelen (teleb ) o *
den yapılm ış ( jju«« m astarı 'jb
c a ’li) uydurm a m astard ır. (fenz) = İstihza, alay etm ek .
( tyı/
jÜ *
wfU (fem ıâz) = A lay cı.

(te n fe n e ) = A ra p ç a d a sinek,

( t e l k ) * = C am y erin d e kul­ çan , leğen gibi vızırdam ak, çın ­


lanılan şeffaf ta şa b en zer bir gırd am ak m ânasına olup F a rs -
m ad en . Halledilmişini b ed en e ç a d a azam et ve ce lâ d e t yerin­
sürm ek ateşin tesirine mâni d e kullanılır.
olurm uş. A te şe dayan dığın dan
so b a ve g az o cak ların d a kul­ (fen ln ) = Sinek, leğen ve o
lanılır. .yu (ba.). gibilerin sesi.
ö 'jj ju» (telkı rev ân ) = ( k .) Ş a ­
rap .
(^evâre) = Bılıdırcın o t u =

& ( f e m r â ) = = K en e tohum u ve
J * . (b a )

k en e g e rç e k denilen ta n e (Ar.) y * (çe v v â fi s e r k e ş )=


G e ce bekçisi § H ırsız § Başın­
d a tabla ile e şy a sa ta n kim se.
^ (fu m | u râ k ) = D eb d eb e, e **

tan tan e = •
( t e v r ) = T a rz ve reviş, nevi §
Resim ve kanun.

l* V
( t u r ) = : V ahşi. T uri = vahşi,
Debdebeli ve tumturaklı söz ve
vahşilik, ürkeklik § V ah şetle
İŞ güç ne vakte kadar; kendi­
m uttasıf h ayvan .
nin işine ve haline bak da utan.
(M evlâna) * ’» *
^ (fü rd ân ) = Y ü k çek ici iri
f ,Ç ^° (J:emeci h âm ) == O lm ıya- at, katır, d ev e gibi d ö rt ayaklı
c a k şeyi um m ak. h ayvanlar.
1"
*l L
(fn s e k ) = Ç o b an ta ra ğ ı ^ - ( Ç e y â r e ) = S ü r a t l i giden gem i
v e taraklık denilen bitki (Ar.) (Burhan). Bizim ta y y a re d ed iğ i­
miz u ç a ğ a lranlılar u ı,* (h ev â
p ey m â) d iyorlar.

(|ÜÇ) = Pam u k. • lı
^ ( | ı y â f ) = A ğ ı r l ı k b a sm a (Ar.)
s* r-
(| f i| e k , t « t î ) = Du­ o ) ^
du kuşu
^ - ( t e y â n ) — S arm aşık gibi s a ­
»v- ' » • ( tötP i şeljrâ ) — (k.)
rılan y ab an yasem ini.
S eb ze. ✓
. >
(Je y re ) = Hafiflik.
(^ ü f ) = Y a şlı k o ca k a rı.
t?—i J f i ^._Ue ijtU ji

( t e v V ) = M adenden yapılm ış
büyük halka, gerdanlık.
ik i şey aklın hafifliğine delâ­
jU (tev k i b eh â r) = Eleğim -
let eder. Söyliyecek zamanda
sa ğ m a = kavsikuzeh.
söylememek , susulacak zaman­
j u ı > (te v fc d â r)= S a k a lı çıkm aya da söylemek.
başlam ış g e n ç oğlan § E sir § (Sadî)
Kum ru.
jji j 3jU (tev k i zen cîr) = Suçlu­ IX -
( | i r e ) — U tan m a ve utanan
ların boyunlarına geçirilen d e ­ § G ü cen m e, incinm e (B u rh an ).
mir h alka, lâle.
• '" l
j ?* ö> (tevili ‘ an b er) * = G üzel­ „ (fe y c e ) = D öşek ve y astık .
lerin yanak larınd a yeni p eyd a
olan tüytüs.
‘ ( ^ i t n , | î| ü ) = Su kuz­
gunu.
'T'- * ^ ( f e h m â s b ) = Safevîle-
rin ikinci hüküm darı ile sonun­ ]t>
( fe y fû r) = H e r cin s kuş.
cusunun a d lan .
Mutlak kuş ki en vam a şâm ildir.
*» ' ** L
e *'
<■*’ ( j e h m n r e ı l - i j ^ - (ba.). • t’ \ L
^ - (f e y te s â n )= > = Boyun a t k ı s ı :
talsân yahut (u rresân M uarrebi-
,11*
J - (Çeyyâr) - H a v a d a uçan § d ir.T âl = büyük tepsi, tu rre«=
Süratli giden a t (O k y ân ü s). sa ç a k ve sundurm a m ânalarına
olup sân her ikisinde teşbih
edatıdır jü t (6a.).
j U s iu u . ( (eylesâni muze'fer )
I/Av (feynn*) — Ateş böceği.
= Güneşin parıltısı.
ijL . oULi fteylesânl mu(errâ) — ■ ({oynri aidre) = ()fc.)
Gece. Melekler.

J*


(j) = Arapça elifbenin 17 nci (fiili zem in ) —■Gece.
harfidir. Ebcet hesabiyle 900
adedini gösterir. Bu harf de (felm â 3) = Gece karanlığı,
Farsçada yoktur. Arapçadan karanlık gece.
almanlar da (z) gibi telâffuz
olunur. Arapçada telâffuz şek­
li (it) dır. «j. (6a.).
jüt
ı (felm â n î)= Karanlığa men*
sup.
✓ (jıll) = Gölge. *' * i
\ '
• o j» <3^** M® (şu lm etiyân =* ( k . ) Müş­
f J (f elâm ) Karanlık. rikler, dalâlet sahipleri.
L
den in c in m e ; ç ü n k ü s a r h o ş lu k
(*a) =- Arapça elifbenin 18 inci h a lid ir .
harfidir. Ebcet hesabiyle 70 İS e y f l )

rakamını gösterir. Bu harf de (ite (câlimi ter) = (£.) Âlim gö­


Faı*sçada yoktur, Arapçadan rünen cahil.
alınanlar da (e) gibi telâffuz ûi* fa (‘âlemi cân) —Alemi er­
olunur. Arapçada telâffuz şekli vah: ruhlar âlemidir ki, âlemi
(c ı cjjt) dır. ı j t {b a .). eşbah: cesetler âlemi karşılığı­
dır.
^ (c&riyet«erâ) =>(£.) Dün­ jiu. ('âlemi feâk) = ( k . ) Dün­
ya. ya § İnsan ceset ve kalıbı.
: ’ V* .'t' (câlemi dflreng)=Gece
^ w ^ (cftrİyetİ ş e ş rö- ve gündüz itibariyle dünya §
ze) = (&.) Gök ve yer ve yerde İki yüzlü münafık.
olan şeyler. ü / f . \ c (câlemi kevn) = ( k )Dün-
s * t ya.
j f p c ( ‘âlem gîr ) = Dünyayı
= Limon suyu
yahut sirke ile pişirilen bir nevi zapteden § Bütün dünyada meş­
yemek = kalyei sugdl { A r . ) hur olan şey.

- ‘C
Y
( â şı^ ı huşk) = (k .)
f (câm ) = Yıl = sâl (m) şeddeli
Sadakatsiz âşık. olursa (l}âş) karşılığıdır.
* M'
'T,^ r (‘âlem i âb) —Şarap içen­
lerin ıstılahında sarhoşluk âle­ ▼ukân) = ( k . ) Gezeğen yıldızlar.
mi, hali, şarabın neşvesi.
(câm ili can) = Cenabı
>=— ı j ' f . f JK
Hak.
Â-
i
S a r h o ş lu k yüzü n d en d u d a ğ ın ( câm ili d ery âv u -
h a lis ş a r a p tır d e r s e m s ö z ü m ü z ­ kân) = Güneş.
ve riyâz kelim eleri gibi müfret
(câ m ili $ebc) = (&.) H ay ­ yerin d e kullanırlar.’
ı
van ruhu.
^ • ( 'a c â y ib î ) = E lb ise altına
giyilen elbise
(^âylçe3! le b i cüy)
= K u y r u k s a la n kuşu (Ar.) .
’ £
T* (Ca ce b ) = Ş a şıla ca k şey . K e r­
*" li den ve d âşten kelim eleriyle
- (ca b b a s devs) = Iran-
lılara g ö re S afevîler d ev rin d e terek k ü b ed er.
lsfeh an ’d a türeyen hilekâr,. gül­ ° * ® C.
d ü rü cü bir dilencidir ki isfe- T '• (Ca c e b rü d ) *== Bir nevi
h an 'd a onun ad iyle anılan bir saz. N ey sesi d iyen ler d e v a r­
m ahalle vard ır. dır.
ı / V y ıri'-r.
ûı 1-»V* G fî* fa c m â ) = H ay ır ve şe rre y a-
i 'V ram ıyan kişi.

cAbbâs Devs senin eyerinin ör­ * * f" *' i'


tüsünü taşır: sen ondan daha ? * 1
bayağısın, bu uğursuz nefis hiç­ ( cacS zi h u ş k p is ta n , Cacö zi
bir zındığa nasip olmasın. fe rtü t) = ( k ) D ünya.
(Mevlâna)
• * * fc / C
(ca d en jj) = Bilgisiz ve ah ­
°JJJ (cib r e ti ş e ş rü ze)
mak.
= (&.) D ünya ve dünyad a olan
şeyler.
(C | d d e d â r I b i k r ) _

{^ ~ £' (ca ttâ b i) = H are dediğim iz


(k.) H enüz içilm eye başlanılm ı-
ipekli kum aşı icad ed en kişi. yan şara p § Ş a ra p küpü.
o /
IjU.
J jj (Cidde d â râ n i re _
w—[jİ-
zân) = (&.) H enüz k ap ağ ı açıl­
m am ış şa ra p küpleri.
Bir ahmak yü z ipekli elbise
t •"
giyse cAttâb'ın eşeğidir. | .

(Sadi) (ca z râ ) = V am ık ’ın sevgilisi.


- » "

7 ^ • (Ca c â y i b ) = Ş aşılacak şey


kelim esini lranlılar hür IV
 şıkın gönlünde hep m aşuk
vardır, cA zrâ’nın gönlünde d a ­ i£ j' 4 ^ / p ( ca rb e d e c ö y ) =
im a V am ık vardır. C e n k çi, k a v g a cı, sa v a şçı. Y al-
(M evlânâ)
taklanıcı, yalan cı, h ok k ab az m â­
§ B aşak (Sünbüle) b aşak burcu n alarına d a gelir.
§ Bir nevi tavla oyunu.

6i. *"°' , (ca rş ) = M ahlûkat âleminin


* * b e d te r z i g u - fevkinda bir m akam .
n â h )= (£ .)
Ö zrü k ab ah atin den jşTi ("arşı ek b er) = (k.) Nebi
büyük dediğim iz. ve velilerin kalbi.
obj 3-s (carşi revân ) = (£)N eb i
ve veliler.
(carşiyârı) = H ak k a yakın
olan m elekler.
Beni öldürdükten sonra özür o o
diliyor. Suçundan daha büyük
olan özür dilem esine bakınız.
(cirşem ) = K a rap u trak d e ­
( M uhteşem ) nilen y ab an patlıcanı,
t «»• /.
j i t kelim esi cu sten , h u vâsten ,
güften, âv erd en , b esten , nihâ-
'S *'S * (ca r ca r)= D a ğ selvisi deni­
len a rd ıç a ğ a c ı.
den, d âşten , pezituften, niyü-
o o
şid en kelim eleriyle terek kü b-
e d er. ( a re k ç in ) = T a k k e , m en­
dil § K adife dediğim iz kum aş.
3 ^ ( carek karden ) = (k.)
(cö z rile n g )= K abule lâ­
U tan m ak § Istem iyerek bir şey
yık. oim ıyan özür, b ah an e.
verm ek .
»I»— o ) ( ca r ekker de) = Ç ok s e ­
JvJL'f jA J s**—* j\
ğirtm ek ten te re batıp nefes al­
m ağ a m ecali kalm ıyan a t.
Gül dibi ve söğiit , çınar gölgesi s p s (ca re k g ir) = (£ .) M ahcup
m evsim idir . Bahane ile ayağı­ T e r silecek mendil.
nı mesçittçn çekm eli . 4.;^ (care k iy y e ) = İpek mendil.
(iSö’ı’6)
✓ i ^ c.t>» V / - J>

45 ^ (ca rrâ d e ) = F a r s ç a d a top 3j~~-


arab ası m ânasınadır.
İpek m endilde ter taneleri gül
yaprağı üzerinde çiye benziyor­
(ca rb â n e ) = Def, d aire. Bir du.
sö ze g ö re zilli ve pullu kısmı. ( Hasrev )

(carim ) = Bir cins balık. (cn rö s î) — Düğün, toy.


• >' •» ' , '

(ca rn s ) =* Yeni gelin mâ­ J - * (ca , e l i d â v n d )= Davud


nası a Arapça olup her güzel Peygamber balı (Ar.)
ve lâtif şeyden kinayedir. hekimler duhni Davud derler.
ü (carüsi erğendn zen) Lisanımızda Davud Peygamber
= Zühre, çulpan yıldızı. balı denir.
»jjŞ. (caseli teberzed) — Ne­
£> ('arüsâni bâğ, bat şekerinin şırası.
catQsâni çemen) ^ ( k .) Çiçekler,
taze fidanlar, meyvalı akaçlar. -L c.
(c« |r ) —Sütleğen denilen süt­
ötL,. ('arüsâni biyâbân) =
lü bitki. OtçySnüs’ta yoktur.
(k.) Hicaz yolunun develeri.
aW»- ( carösi cehân) = (k .)
Dünya § Zühre yıldızı. (cugr) = Yarpuz tohumu =**
tufcmi merv bu da OlçySnfls'ta
£j? \T)S <i*1 ( carOsi‘
çeri), carOsi çehârumi felek) = yoktur. Arapça onda bir mâ­
(k.) Güneş. nasına olup Farsçası deh ye­
iiî_l ( carüsi l}uşk pis- kidir.
tân) « (k.) Dünya § Kısır ka­
dın. (ca ş r huvfin) = Hafız,
jiı s** ('arüsi röz) = (it.) Gü­ kurra.
neş. V.
•v ır>s (carüsi şüy murde) „ (ciç m e tiy â n )= (k.) Hak­
=* (k.) Dünya. kın temiz, pak kulları, halktan
o " *>/■ ( carüsi caden ) = (k.) kesilip Hakka yaklaşanlar, er­
Ay. keklerden gizlenen kadınlar.
( 'a rü si care b ) — ( k .)
K â b e i m ü k errem e. 'M
( ca « â r ) . Güzel kokulu şey-
A - i f (carüsek) = Küçük man­
ler satan.
cınık § Yıldız böceği. Çocukla­
rın yapma bebekleri. Zerdali
nev’inden bir meyva mânasına IjO k u b râ ) = ö m rü
da görülmüştür. tabiî ki 120 sene yaşamaktır.
& (‘arflsi kih)=- Çocukları
f ’ •L
korkuttukları çirkin ve korkunç • - 't (cı | r m a§ ellesi)= M isk l
suret, böcü. Lügatlerin bir kıs­ amber ve sair lâtif rayihalı şey­
mında (k) üstün bir kısmında lerden mürekkep koku (Ar.)
ötredir (Ni?âm). ■ o t.
A ıııltffr
(cafse) — Aksırık, Farsçası f '9 ^ (cnV&ri Sdem ) = Yaban
narı kökü.
,u i_u (‘atse’i çâh) — Kuyu içi* • « i* " ’ »
ne batırıldıkta geri gelen ses. ( cn^âri knhftn ) =
(‘atse’i şeb)«=Subhi sa­ Odülkerh muharrefi ûdülkahr
dık, gerçek sabah. denilen kök.
<«-. (‘atse’i şubl))=Güneş.
j -jo» Çit» ( catse’i ’anberîn ) *= (ci^d ) — Gerdanlık.
Güzel koku.
• • j l p l ı i ( C|^ d i
*.r* Uf.
** (ca|y ân ) = Çobantarağı ve îsm & n, ci^ di şeb efröz) =
taraklık denilen dikenli bitki. ( k .) Yıldızlar.
Arapçada susuz mânasınadır.
Farsçası teşne. (4|f:dl şeb n ruz) -=
(A.) Güneş, ay.
wilafi- k erd en ) ■= Hid­ * 't *
detle yahut naz ile yûz dön­ jlc-üc- g e m iz ) = iftitah
dürmek. tekbiri.
< i£.
(cuffe) =« Gayet yumuşak tüy­ calfreb ân ) — Altın otu.
lü kuzu kürkü, y•

V t (Ca^creb^âne) «= ( k . ) İğne
(cuk&b) — Karakuş. Fars- konulan zarf, iğnelik § Mangal.
çası <it dir.
(‘a k re b i n ilü fe ri)
j ( <ukâbi ihen în = Akrep burcu.
m in^Ar) *=* Temrenli ok.
r Cj J » ( c .^ 1 nâb) _ (* ) D n .
j jUr vu> (cukâb çehâr per) *=
(i.) Ok. berin dudağı § Şarap § Kanlı
göz yaşı.
vı& ( cukâb şuden ) =* Bir
şeye talip olmak. Ü 5U y X p ( ca k s | h H f t I ) _ ^

jl> lâc. = s uçiuıan bağ­ Lâle: çünkü lâle hilâlin maklu-


budur.
layıp astıkları yahut döğdükle-
ri karakuş şeklindeki ağaç —
İK1*»-
•ii&.'tgsSSs (<ak<ak| <a.
k e k , ca k k e ) = S a k sa ğ a n . Mu- • - e

arreb i ^ (calem geçtlen)= Meşhur


olm ak.
(ca k le ) = S arm aşık n ev’inden
k a ra asm a denilen bitki. ( calemhâyi rfiz ) =
* ^ G e rçe k sa b a h , yalancı sa b a h ,
'T*-* C (cak u b ) = Y a b a n engin arı. e rte yıldızı ve güneşin m ecm u-
1 > una denir.
V nC
(ca lâ lâ ) = K a rg a ş a ve çığıltı,
kavga ve şa m a ta . Dokunaklı • jl > (ca le v iy â n ) = H azreti Ali’­
sö z e de denir (B u rh an ). Bir nin evlâtları, s a d a t. (£ ) nın ö t-
işte tered d ü d ed en kimsenin resi (j) nin sükûnü (.,) nin e s­
H a k k a tevekkül kılması m ân a­ resiyle m elâikei kiram § S e y ­
sına kullanılan (jjijt) kelim esin­ y areler, ge z e ğ e n le r.
den bozulm adır (N i?âm ).

» le. (ca m â r) = Mersin denilen k o ­


(ci ls ) = Y e r sakızı. kulu a ğ a ç .

Ç,

'-5 (Ca le c â n )= M ekke ay rığ ı d e ­ famrud) = K ereviz.


nilen n eb at.
• /^
( cö m r d e r şu d en ) =»
(ca lef) = Y on ca. Ç o k y aşam ak § ö m ü r so n a e r­
mek.
(ca lfh â n e ) = (k.) Dünya. • '#
» 'î 1t ' (Cam lec) — Bir nevi kış k a ­
^ ^ca ]e m e n d â ^ ıte n ) = vunu.
A ciz ve m ağlûp olm ak. •- i*
f w (cu n n â b i te r) —* (k .) G ü­
^ (calem behş) = G anim et zelin boyalı p arm ağ ı.
malından ask ere v erilecek hisse. • . ' * "* i * ' > ' " V M
. > , j l ju c - *

(‘alemi çihl ş u b ^ ) ('in a n ez d e s t r e f te n , cin â n


= H azreti A d em ’in kırk gü n­ ez d e s t ş u d e n )—İrad e elden
den ib aret olan tıyneti. gitm ek.
.. >

(‘alemi şubfe) = G e rçe k


sab ah ın aydınlığı.
YANLIŞ-DOĞRU CETVELİ

Madde Y anlış Doğru


j -•JJ £'?.> İ\)J
« bağ ve üzümden üzüm babından
j;
T ürkler T ü rk ista n hailcı
ölf y öL»«>
y olmak olm ak = teren cid en
•» / İsJi e i'
* j >'\ > jy *

lj_T ^iiî ölümüzü ölümünü


bir saatçik b ir m üddetçik
c-Jc* derler d e rle r. (H ay v ın ın üzerine ko­
nulup üstüne binilen yüke de
denir.)
jU*" •Farisî F arsça
terencid e (ba.) tu ru n c id e (ba.)
w »jc; = tızâb (ba.) kezzap
J.x-" tüyünü diken tüyünü iğne
*itw" o i i ^ JU «!L^: Ş â’ib
J jü - d ary ü rek lilik ten sık ın tıd an
bilm em ezlik bilm ezlik
/ görm ezler görm ezler § Kaymak
JS bahadır. bahadır.

Vl JA ) 'i l i jA »
^nî iyi gören iyi gören, = kezzap
(azotik asit)
oL kırm ızı şarabı sürahinin kanını yani kırınızı
şarabı
^jU'U sevgilinin gönül okşıyan gönül okşıyan sevgilinin
l/l-U ısırıcı ısırıcı (k)
cerreset cerre st
Bu mânaya A rapça olup
ı F arsçası <„■» d ır
cervend == ışık
şarap : m üselles m ânalarınadır şarap k i üçüncüye A rapça
m üselles denir
J'iî* çuval çuval (k) beden
^f*. j V ağır gemi a ğ ır yüklü gemi
M adde Y anlış D oğru
( iAj * ) yağlı § k u y ru k ve iç Bövle b ir ib a re y o k tu r
yağı g ib i şeyler
C->f tık ırd a m a y a tın g ırd am ay a
•J* «*'Lr*V ’i i s - u f j lT j -
Ö>> ey ne^şeb! ey nehşebî !
güm üş elm a güm üş g ib i çene güm üş g ib i elm a yani çene
J^r = & su d ib in d ek i çam ur = jS ~
çuğunder çuğundur
öl*l~ ?'~*î jU l-

b -
* t r
kınağı kıynağı
M ince bel beli ince kim se
ö ^JT ucundaki büklüm ündeki
»• çevgen var zülüf var
JjÇ ı o*-l j t - i - JLİ-I jilS
.i> jJV . Hîi>- kapıyı çalm ak açılm asını (k ) açılm asını islem ek
istem ek
T** ■‘H «i*- veyahut yahut
î)* -^ J j jj (k) m uhafaza etm ek,' korum ak kendinin ve başk aların ın
yolunu korum ak,
»jU. iö o i .
OU. •jU. jf*
_r-.r. ^ jû .j mL'U '»-'W Ji- j . y ' -
bu m ad d e u nutulm uştur. H âk i d âm en g ir = Yolcunun
yürüm esine engel olan balçık.
Bu m ü nasebetle konuğu cezbe­
den ye-,
gelir. gelir:

«yryj — ile «jl-a»-» m addelerinde Burhanı k atı'd a n a larak yazdığım m ânalar­


d a te red d ü d ettiğ im d en asrım ız m usikisinin büyük üstadı Saduddin B eyefendi şu izahı
lütuf ile o y an lış ifadeleri doğrulam ışlardır:
lıi'y.* eski T ü rk m usikisinde £ ll j OVj*, eski ve yeni T ürk m usikisinde tereunüm
lâfızları.
jLı»- eski ve yeni T ürk m usikisinde sekizlinin birb irlerin e müsavi olmıyan 24 k ıs­
ma ayrılm asından doğan seslerin b iri — eski T ü rk m usikisinde yedi âvâzeden b iri —
yeni T ürk m usikisinde bir m ürekkep makam.
YANLIŞ-DOĞRU CETVELİ

Sayfa M adde Y anlış D oğru


771 > .> bitih b i(tih
787 -r~»- ı j y ^ huşur püre huşur püre
797 { ijırilu ıı çağırgan
797 düşünüyorum düşünüyorsun
800 4*- i - <J-r
t
809 kalkın halkın
809 m ânayadır Soğuk m ânayadır § Soğuk
f . > \t. ••• öV * '- * • •• • f mj*-
823 başka başak
830 hünd hund
830 j U Û ı h ündgâr, hüngür hund g a r, hungâr
839 tem izlem e temizle
845
847 >ASS> v .j j 3V V .J.M
848 i j f j i fi
849 jJj>. ‘j ' J ( b a ./' S is . ( b a j
850 (not) peklindeki şeklinde iki
855 ' >11*13 d a ğ ıtılır ve d a ğ ıtılır eğer
856 j'» J j l .t i' j y ■>>■>
856 çevrilm işi çevrilm iş
862 derün derüni
871 öt <-r*. J-*.
876 (not) *
877 0^0» içmek (k.) içmek
879 Bir dar Bu dar
883 V>j> § H allaç yayı
895 w—Xw-*^ (N ot) alışveriş zam anında el
ele verm ek âd ettir.
895 § Dua etm ek
907 onu oturtacağım o tu rtacağ ım
907 *>1-0 i *.
915 M elikuşşu a ra Melikuşşu e r i
916 [N o t] Birbisine . . . . A rabidirı Bi>birine . . . . A rabidir.
919 Ja B tr Bir
920 E m iri C irm in i Em iri K irm âni
932 soluk bağlanm ak soluğu bağlam ak
Ûh$X>J *■ *■ # ** ■«
V
5d î v' V # S < ft
ı ♦<•"'
s*
->/* *>; v,v,,^ v ^ ,y^ '/ )>*
* W ^ ,C , v 'A ‘iv , - * jU f,> V
Y A N L IŞ -D O Ğ R U CETV ELİ

S a yfı Madd* Yanlış Doğra


963 • Jj pasuk basuk
964 o»'-*** söylüyor söylüyor ^ •* yarısı a ltın p ara
965 kadın süsü kadın süsü (k.)
970 ıfj.jio’ •.»* d id e i k âfu r i i i i d id e kâferi
970 î- o d id e i gâv d id e gâv
972 j- î i ' nehşi nehşebi
973 m uhaffefi dez, kazan diz, kazan, tencere
978 keçenin hali keçenin hâli
978 div kuluc g jlfyj> d iv kulüç
978 b ir taaeli tanesiz
983 wTJ> j \j Sayfanın so n u n d ak i. razi nifaanını cüm lesinden itibaren gizlendi
bitim ine k a d a r olan y a n la r y o k tu r
987 t 6»#* f 'j e rd e şir e rd şir
989 b atık balık
989 » birkaç b eyit sonra
991 ' j A> J* <İ->H
995 yerinde y erinde
995 t» (ba.) j U*>j
996 g ^ j> (jSfj'»
996 küm e küm e hazîne b ite r p ad işah a lâyık küme küme h a­
zine b elirir
998 ÛJ «.-O. a-O . berkus
1005 jîli-y d>U»
1005 >SJ ağacının agacıiı
1007 yaprâfrl yap rağ ıd ır
1014 bu m âna A rapçadan b u m ânalara A rapçadau
1014 1» üzengi mânasıpa A rap çsd ır üzengi m ânatm a
1017 O ^J yüreğin tıtre y o r ürkm üşsün
1023 <?ihet, sebep ; 'i i cih et, sebeb
1024 *^İT
1032 >s»> ö ' ) J \r* r 1* 1f> J V* f ^ f
1035 kelim elerin terk ip lerin
1034 ö ^JJ yıldızların bizde eseri yıldızların bize b ir te siri
1034 İİİJ sebep sebep § T araf
1047 & r ««« bük •ifr - rifi hüg
1046 »**'» uH j riş k âzi rışi kâz
Hyt (ba.) >\j ı (ba.)
j 'İ şeyden ««y
26 ıncı gün 28 inci gün
S a y fa M adde Y a n lış D o & ru
1059 yaban kedisi yaban kedisi y ahut ondan
1062 & = - L 'jj j f i'jj
1064 Ö*J jT>
1069 ;: jj zeıc ıe riç
1070 i'»jj zerd ek = havuç
1070 § Kiım havucu
1070 zerdecubdan zerde çâl bundan
1070 deniien nebat ki n e b a t y ahut meyvası ki
1072 sarı renk zerih, zirih
1073 Zs.Jj sa rı renk sa n -enkli
1074 r f zegar girm zeğ âr kirm
1074 S-İ-J yarpuz merv... yarpuz ki buna mervi sip id ,
m ervtelh de derler.
1074 zegenek i t i i j zegeııg
1075 cAj (zuft) c.ij <J» o c ­ (ru.ft) J» j,j*-
1075 >-• ağız ağız, çene kemiği
1076 c.-Jj zuferin zufrin
1076 zufü diğer üçüncü üçüncüyü
1076 jıT, yürek böbrek.
1078 LJj zelbiye denilen helva
1079 ■ı~stj = unuhk = zum uht
1082 >:»si »jl ıfl»
1082 c^'j El'j
1085 fitili kesm ekle boynunu vurm akla: fitil k es­
1 mekle
1085 »iV-O yanık sesim zaif iniltim
1087 zende rezm zinde rezm
1087 ■iiv; zeadik zindik
1093 J*3J m ızrağını >nl2rSğın
1096 ✓*> § K eder § öfke (k.) k ed er § ö fk e
1101 alt üst § doğru alt üst § İki gencin...
1109 J öt11' 1 i*-"j ^ ö ^
1114 Hle* yer resim her resim
1130 Ju~ = *r“ ■H- = S'-pçt
1144 i)l Ju** dedikleri — — ded ik leri nebat
1144 j\L boğa dikeni nebat boğa d ikeni denilen nebat
YANLIŞ-DOĞRU CETVELİ

Şimdiye k ad ar her faaikül od iki formayı ihtiva ettiğ i halde altıncı fasikül 13 for­
ma neşredilm iştir. Bundan dolayı 73 üncü form anıç yanlışları bilm eeburiye yedinci fasi-
küle geçirildi.

Sayfa Madde Yanlış D oğru


1153 r* g erek görerek
» » *\.r. İ“ Ij»’ ,l r. trij*-
1155 • • • • • ak sırık
1157 >t i ı/ ı/j'
1158 JJÎ- m ünazara m usraza
1159 *>u- benatı n a 'ç tır ki benatı na'ştan üç yıldızdır.
B enatı ne'ş
1160 o lu - üV şo suretin d e suretin d e
1163 pejve pijüh
1164 *>*- juhen paderhu suhen pader heva
1165 padişahın padişah dergâhının
1168 tf jy? j ı s* ... erdirm ek
» »
1199 M U -İ *
1209 Jl& ba Jl£ - ba .Jl*L (ba.)
1213 segengur nıuh
1214 tasdi ta ta
h
1247 f / v V"
1249 JJ» miskaldir . . . . şimdi İranda da öyledir
1252 atlası atlas
1261 cu boya boyuna
» » koydu koydu geçirdi
1268 gurcistan g ercistan
1271 meleğin mülkün
1280 c— j V —~ - J « r
• ji şeb tar jlf w.» şeb t i z
1281 • jî-r- bugünkü bu n a k e d er bugün nakeslerin bulunduğu bu
çarşıdadır. çarşıda
1283 C.JİJ4» '/ •
1284 t - 1 ö jjî r * /” i * / V - J j i . t 3/
> geceleyin anıp halkı adlariyle anıp
1287 u-Ui J - ü jJÜ y
1288 şip le k = çip lin küçültülmüşü J . İ <cJ_i çipl’ şiplet. Şiplek
= şiplin küçültülm üşü
teg e rg
Sayfa M adde Y anlı; D oğru
1285 şehım şuhm
1300 (/j/i • . • T ab eristao d a b ir dağ
1312 anadan doğma (î) nin esresiyle anadan. . .
1315 (î) lerin Stresiyle yalnız (j) lerin yahut (k) le-
rin Stresiyle
1320 .jC ı bu topluluk Tay, bu topluluk
» » korkuyorum . ürküyorum dedi,
1324 ğ jn r f 'y t/ l y giC i (ba.)
1331 g ji insanda u ç a = o tu ra k y e ri= insanda uca — otu rak yeri,
hayvanda sağrı denilen or hayvanda sağ rı denilen vü­
gan vücut parçası cut parçası
1333 JC ü <}*} ' ] » /
1335 yi. zevç—koca koca
1336 £yi hem toz ve d um ancın hem to z, hem dumandan
1339 Ay i m enazillerinden menzillerinden
1341 kahram an kehrem an

También podría gustarte