Está en la página 1de 341

T.C.

ERCYES NVERSTES
SOSYAL BLMLER ENSTTS

FIKIH USULNDE MTEKELLMN YNTEMNN


DELALET ANLAYII

Tezi Hazrlayan
Davut LTA

Tezi Yneten
Prof. Dr. H. Yunus APAYDIN

Temel slam Bilimleri Anabilim Dal


slam Hukuku Bilim Dal
Doktora Tezi

Temmuz 2006
KAYSER
T.C.
ERCYES NVERSTES
SOSYAL BLMLER ENSTTS

FIKIH USULNDE MTEKELLMN YNTEMNN


DELALET ANLAYII

Tezi Hazrlayan
Davut LTA

Tezi Yneten
Prof. Dr. H. Yunus APAYDIN

Temel slam Bilimleri Anabilim Dal


slam Hukuku Bilim Dal
Doktora Tezi

Temmuz 2006
KAYSER
NSZ

Bir disiplin olarak fkh usul, er-amel hkmlerin kayna olan Kitap, Snnet ve
icmdan oluan kll asln/delilin sbut ve delalet ynlerinin incelenmesini konu
edinir. Fkhn, doal olarak fkh usulnden nce olutuu iyi bilinen bir olgudur. Bu
adan Hz. Peygamberden sonra oluan ve fkh ekoller baznda sistemletirilen
birikimin, kendisinin teorik erevesini izen fkh usuln u veya bu lde
etkilemesi kanlmazdr.

Bu etki sebebiyle, fkh usul, bir yandan oluan birikime uygun bir yntem
oluturmaya alan fakihlerin; dier yandan, bu birikimin daha ziyade kelam
kabullerle balantsn kurmaya alan kelamclarn ortak ilgi alan haline gelmitir. Bu
dorultuda fkh usul alannda fakihler tarafndan yazlan eserler, fkh metot
(tarkatl-fukah) ismiyle, kelamclar tarafndan yazlan eserler ise kelamc metot
(tarkatl-mtekellimn) ismiyle genel olarak iki ayr kategoride deerlendirilmitir.

Fkh usulnn nemli bir konusu olan lafzlarn delaleti konusu genel olarak fkh
metot kategorisinde deerlendirilen Hanef usulclerin eserlerinde yeknesak bir
grnm sergilerken, kelamc usulclerin eserlerinde nispeten dank bir grnm
sergiler. Bu alma kelamc metot erevesinde deerlendirilen kelamc usulclerin
yazd fkh usul eserlerini esas alarak, onlarn, lafzn delalet ve delalet ekillerine
ilikin anlaylarn genel olarak tasvir etmeyi hedeflemektedir.

Giri, iki blm ve sonutan oluan bu almann giri ksmnda konunun nemi,
amac, kapsam, yntemi ve kaynaklarna ilikin aklamalar yer almaktadr. Delaletin
Kavramsal erevesi ve Mahiyeti baln tayan birinci blmde delaletin temel
unsuru olan delil, medlul ve delaletin fkh usul asndan ne anlama geldii zerinde
durulmutur. Hitabn Delalet ekilleri balkl ikinci blmde ise kelamc usulclerde
arlkl olarak benimsenen mantuk ve mefhum eklindeki iki lafz delalet ekli ve
bunlarn ksmlar ele alnmtr. Bu blmde almann plan, kelamc usulclerin
yaklamlar dorultusunda hazrlanm olup, Hanefi usulclerin sistematiine yeri
geldike atfta bulunulmutur.
II

Tezin yazmnda, terimlerin okluu ve birounun gnmz Trkesinde tam olarak


karlnn bulunmamas nedeniyle klasik dil tercih edilmitir. Dipnotta kullanlan
kaynaklara atfta bulunulurken kaynaklar ilk getii yerde tam knyeleri ile verilmi,
takip kolayl salamas asndan daha sonraki dipnotlarda ise eser ve mellifin ksa
ve mehur ismi ile yetinilmitir. almamzda konu ile ilgili srecin kolayca takip
edilebilmesi asndan grlerine bavurulan melliflerin lm tarihleri isimlerinden
sonra parantez iinde verilmitir. Ayetlerin hemen sonrasnda yer aldklar sure harf-i
tarifsiz olarak, ardndan sure numaras ve ayet numaras parantez iinde metinde
verilmitir.

Son olarak bu tezin hazrlanmasnda ve daha da nemlisi slam Hukuku alanndaki


nosyonumun oluumunda byk katklar olan saygdeer hocam ve danmanm Prof.
Dr. H. Yunus Apaydna, tezin gerek yazm aamasnda gerekse dzeltmelerinde deerli
katklarndan dolay Tez zleme Komitesi yelerinden Do. Dr. Celal Trere ve Prof.
Dr. Turan Koa ve fikirlerinden istifade ettiim tm hocalarma ve arkadalarma
kranlarm sunuyorum.
III

ZET

FIKIH USULNDE MTEKELLMN YNTEMNN DELALET ANLAYII

Bu alma, klasik fkh usul yazmnda kelamc usulclerin yntemi ve fkh


usulclerin yntemi olarak bilinen iki yntemden kelamc usulclerin yntemini konu
edinmektedir. Fkh usulnn deliller, hkmler, delalet ekilleri ve itihat olmak zere
drt ana konudan olutuu dnlrse, bu alma kelamc usulclerin fkh usulnn
nc ana konusu olan delalet ekillerini nasl ortaya koyduklarn aratran bir
almadr.

alma bir giri, iki blm ve bir sonutan olumaktadr. Delaletin Kavramsal
erevesi ve Mahiyeti balkl birinci blmde, lafz delaletin ana unsurlar olan
kavramn; delil, medlul ve delaletin fkh usul asndan ne anlama geldii
irdelenmitir.

Kelamc usulclerin lafz delalet ekillerini ele aldklar Hitabn Delalet ekilleri
balkl ikinci blmde ise, lafzn mantuku ile delaleti ve mefhumu ile delaleti konular
incelenmitir. Mantukun delaleti, daleleti ak olan (mbeyyen) ve kapal olan (mcmel)
olmak zere iki balk altnda ele alnarak bunlarn tanmlar, ksmlar ve hkmleri
zerinde durulmutur. Mefhumun delaleti konusu ise iktiznn delaleti, iaretin delaleti,
mnn delaleti, fahvel-hitap (mefhumul-muvafaka) ve delill-hitap (mefhumul-
muhalefe) olmak zere be delalet trnden olumakta olup yine bunlarn tanmlar,
ksmlar ve hkmleri zerinde durulmutur.

Anahtar kelimeler: Delil, medlul, delalet, mantuk, mefhum.


IV

ABSTRACT
TEXTUAL IMPLICATIONS (DALALAT) UNDERSTANDNG OF
THE MUTAKALLIMUN METHOD IN FIQH METHODOLOGY

There are two main approaches to the study of usl al-fiqh, one of which is the
theoretical approach mainly adopted by the mutakallimn, the other one is deductive
approach attributed to the fuqah. In this present work we studied the former. Given the
fact that usul al-fiqh consists of four main topics, these are being proofs, rulings, the
forms of textual implications and ijtihd; this work also investigates how the forms of
textual implications are put forward by the mutakallimun methdodologists.

The thesis consists of an introduction, two main chapters, a conclusion and a


bibliography. In the first chapter which is entitled Conceptual framework and essence
of the textual implications three main elements of the literal textual implications are
studied. These are, proof (dall), inferred (madll) and what textual implications
(dallat) mean from the perspective of usul al-fiqh.

The second chapter Forms of textual implications of khitab deals with the pronounced
meaning (mantq) and implied meaning (mafhm). The first one is studied under two
sub headings namely the explained (mubayyan) and the ambiguous (mujmal), their
definitions, sub divisions and rules are also studied. The topic of implied meaning
consists of five varieties of textual implication. These are; the required meaning (iqtiz),
the alluded meaning (ishrah), the inferred meaning (mafhm al-muvfakah), the
harmonious meaning and the divergent meaning (mafhum al-mukhlafah). In the course
of our study, definitions of these are given and their sub divisions and rules are
examined.

Key word: proof, inferred, textual implication, the explicit meaning, the implied
meaning
V

NDEKLER
NSZ I
ZET ... III
ABSTRACT IV
KISALTMALAR ... VIII

GR
I. Aratrmann Konusu, Amac ve nemi . 1
II. Aratrmann Yntemi ve Kaynaklar .... 5

BRNC BLM
DELALETN KAVRAMSAL EREVES VE MAHYET
I. DELL . 15
A. Delilin Anlam ....... 15
1. Delilin Szlk Anlam .. 15
2. Delilin Terim Anlam ....... 18
B. Delilin Ksmlar 25
1. Akl Delil er Delil Ayrm ....... 25
2. Kat Delil Zann Delil (Delil-Emre) Ayrm . 33
3. er Delilin Kesinlii Problemi ....... 41
II. MEDLL ...... 50
A. Mana .. 51
B. Hkm ....... 64
III. DELALET ... 85
A. Lafzn Vaz ... 90
1. aret . 90
2. Muvadaa / Uylam . 92
3. Kast . 97
B. Lafzn Kullanm 105
1. Hakikat Mecaz ... 105
2. Lafzlarn Nakli Problemi (er Hakikatler) ... 114
3. Dilde Kyas Problemi ... 125
VI

KNC BLM
HTABIN HKME DELALET EKLLER
(MANTUK MEFHUM)
I. MANTUKUN DELALET ... 139
A. Mbeyyen .. 141
1. Nass .. 143
a. Nassn Szlk Anlam .. 143
b. Nassn Terim Anlam ... 144
c. Nass Mfesser ve Muhkem ... 154
d. Nass Hss ve mm ... 157
e. Nassn Hkm .. 158
2. Zahir . 160
a. Zahirin Szlk Anlam . 160
b. Zahirin Terim Anlam .. 160
c. Zahirin Ksmlar .. 165
d. Zahirin Hkm . 179
e. Zahirin Tevili 184
B. Mcmel .. 194
1. Mcmelin Anlam 194
a. Mcmelin Szlk Anlam . 194
b. Mcmelin Terim Anlam .. 194
c. Mcmel Mteabih 198
2. Mcmelin Ksmlar . 203
a. Vazdan Kaynaklanan Mcmellik 204
b. Kullanmdan Kaynaklanan Mcmellik 211
3. Mcmellii Tartmal Baz Hitaplar ... 214
4. Mcmelin Hkm 231
a. Beyann Anlam 232
b. Kendisiyle Beyann Yaplaca eyler . 234
c. Beyann Ertelenmesi . 238
VII

II. MEFHUMUN DELALET . 242


A. ktizann Delaleti ... 243
1. ktizann Tanm ... 243
2. ktizann Umumu . 248
3. ktizann Hkm ... 249
B. aretin Delaleti . 251
1. aretin Tanm . 251
2. aretin Hkm . 255
C. Tenbh ve mnn Delaleti 257
1. Tenbh ve mnn Tanm ... 257
2. Tenbh ve mnn Ksmlar 258
3. Tenbh ve mnn Hkm ... 263
D. Fahvel-Hitab / Mefhumul-Muvafaka .. 264
1. Fahvel-Hitabn Tanm 264
2. Fahvel-Hitabn Ksmlar 268
3. Fahvel-Hitabn Hkm ... 270
E. Delill-Hitab / Mefhumul-Muhalefe ... 273
1. Delill-Hitabn Tanm ... 273
2. Delill-Hitabn Ksmlar 275
3. Delill-Hitabn Hkm ... 292

SONU ... 296


EKLER ... 304
BBLYOGRAFYA .. 313
VIII

KISALTMALAR

a.mlf. : Ad geen mellif


Bk. : Baknz
ev. : eviren
DA : Trkiye Diyanet Vakf slam Ansiklopedisi
DB : Diyanet leri Bakanl
EFD : Erciyes niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi
ESBE : Erciyes niversitesi Sosyal Bilimler Enstits
A : slami Aratrmalar Dergisi
HAD : slam Hukuku Aratrmalar Dergisi
Kr. : Karlatrnz
Md. : Maddesi
MFV : Marmara niversitesi lahiyat Fakltesi Vakf
MSBE : Marmara niversitesi Sosyal Bilimler Enstits
Ner. : Nereden
s. : Sahife
ss. : Sahifeler aras
TDK : Trk Dil Kurumu
TDV : Trkiye Diyanet Vakf
Thk. : Tahkik eden
ty. : Bask tarihi yok
vd. : ve devam
yy. : Bask yeri yok
GR

I. Aratrmann Konusu, Amac ve nemi:

Delalet, fkh ve fkh usulnn yan sra dil, mantk ve kelam disiplinlerini de
ilgilendiren bir kavramdr. Klasik anlamda fkh usul, temelde er hkmn bilgisine
(ilim) ya da er hkm hakknda zanna ulatran yollarn (asllar, deliller) nelerden
ibaret olduu/olmas gerektii ve bu yollarla er hkmn bilgisine nasl ulald ile
ilgilidir. Bu adan bakldnda usulcler tarafndan birbiri ile eanlaml kullanlan
delil, delalet ve beyann fkh usulnn en temel kavram/kavramlar, fkh usulnn de
deliller hiyerarisinden ibaret bir delil teorisi olduunu sylemek mmkndr. Nitekim
konuya ilikin ilk fkh usul eserlerinin tertibi bu dnceyi destekler mahiyettedir.
Delalet konusu ise umumiyetle sbutu kat olan birinci delil, Kitab konusu iinde ele
alnmtr.1 Gazzl (. 505) ise el-Mstesf min ilmil-usl isimli eserinde kendinden
nceki usulcler tarafndan i ie alnan delil ve delalet ekilleri konusunu birbirinden

1
rnein elimizde mevcut derli toplu ilk usul eseri saylabilecek olan Eb Bekr el-Cesssn (. 370) el-
Fusl fil-usl (thk. Uceyl Csim en-Neem, 4 cilt, Vezratl-Evkf ve-unil-slamiyye, Kuveyt
1994) isimli eseri 105 konudan olumakla birlikte esas itibariyle u konular ihtiva eder. 1) Kitap (mm,
hss, zahir, nass, mcmel, delill-hitab, hakikat, mecaz, muhkem, mteabih, beyan, emir, nehiy,
nesih), 2) ncekilerin eriat, 3) haberler, 4) Hz. Peygamberin fiilleri, 5) hazr ve ibaha, 6) icm, 7)
sahabeyi taklid, 8) kyas ve istihsan, 9) mctehit ve hata-isabet meselesi.
Cesssn ksmen ada saylabilecek mehur Ear usulc Kad Eb Bekr el-Bkllnnin (. 403) et-
Takrb vel-ird (thk. Abdulhamd b. Ali Eb Zneyd, 3 cilt, Messesetr-Risale, Beyrut 1998) isimli
eseri de delil mantna gre tertip edilmitir. Bkllnnin kendisi fkh usulnn konularnn tertibini
sekiz madde halinde u ekilde vermitir. 1) Kitap ve snnet hitab, 2) Hz. Peygamberin fiilleri, 3)
haberler, yollar ve ksmlar, 4) haber-i vahidler, 5) icm, 6) kyas, 7) mft ve msteftnin nitelii, 8)
hazr ve ibaha. Bk. Et-Takrb, I, 310-311.
Mutezili usulc Ebl-Hseyn el-Basrnin (. 436) el-Mutemed f usulil-fkh (ner. Halil el-Meys,
Drul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983) isimli eseri de ayn ekilde delil mantna dayanmaktadr. Basr
mtehidin er hkmlere ulamasnn temelde iki yolu bulunduunu ifade eder. Birisi hazr ve ibaha
konusunda ele ald hkmn, akln hkm zere kalmas eklindeki yol, ikincisi hakmden gelen veya
hakmden gelmesini salayan yoldur. Kitap, Hz. Peygamberin fiilleri, icm ve kyas ikinci ksma
dahildir. Bk. El-Mutemed, I, 6-8.
2

ayrarak her birini ayr bir blmde toplamak suretiyle usul konularn ele almada yeni
bir tasnif gelitirmitir.2

Akln er hkmn bilgisine ulatran bir yol olup olmad tartmal olmakla birlikte
usulcler, fkh usulnde delil/delalet ile ilgili incelemenin esasn er delaletin
oluturduu konusunda hemfikirdir. Alm itibariyle er delalet, sz ve fiillerin
delaleti ile akl yrtmeye dayal kyas ve ictihad kapsar.3 Hz. Peygamberin fiillerinin
delaleti konusu, bu konuda yaplm mstakil almalarn bulunmas4 sebebiyle, kyas
ve ictihat konusu da mstakil almalar gerektirecek genilikte olduu iin genel
atflar dnda darda tutularak almamz, szn/hitabn delaleti ile snrlandrlmtr.

Birinci blmde hitabn delaleti ile ilgili daha ziyade teorik ereveyi oluturan
konularda usulclerin yaklamlar ele alnmtr.5 Her ne kadar usulcler genel olarak
delil ile delaleti eanlaml kullanm olsalar da, delaletin unsurlarn birbirinden
ayrmada kolaylk salad iin mantktaki ayrm kullanlarak birinci blm delil,
medlul ve delalet eklinde ana bala ayrlmtr. Delil bal altnda delilin anlam,
ksmlar (akl delil - er delil), bunlarn mahiyet olarak birbirinden fark ve son olarak
da er delilin salad bilgi deeri zerinde durulmutur. Delil ile medluln bilgisine
ulamak amaland iin, medlln fkh usul asndan ne anlama geldii, medlul
bal altnda ele alnmtr. Birinci blmn son konusu olarak delalet bal altnda
delil ile medlul arasndaki ilikinin nasl saland; lafzdaki anlam deiiklii, anlam
daralmas ve genilemesi gibi konular lafzn vaz ve lafzn kullanm ayrm ile ortaya
konulmaya allmtr. Sonu olarak birinci blm usulcler asndan hitabn
delaletinin dayand dilsel ve kelam esaslarn neler olduunu tespite ynelik teorik bir
ereve olarak tasarlanmtr.

2
Gazzl, (. 505) fkh usul konularn hkm, deliller, delalet ekilleri ve mtehit olmak zere drt
ana konuya ayrmtr. Bu tasnifin mant ve ayrntlar iin bk. El-Mstesf min ilmil-usl, ev. H.
Yunus Apaydn, slam Hukukunda Deliller ve Yorum Metodolojisi, (2 cilt, Rey Yaynclk, Kayseri
1994), II, 6-8. Gazzlnin tasnif konusunda ortaya koyduu bu sistem kendinden nceki incelediimiz
usulclerin hibirinde bulunmayan bir yeni sistemdir. Kendinden sonraki usulclerin ounluu da
eserlerinin tasnifinde byk lde bu sistemden etkilenmilerdir.
3
er delaletin bu genel tasnifi Ebul-Hseyn Basrye ait olup, mahiyet olarak usulclerin genelinin
benimsedii bir tasniftir. Bu tasnifin ayrntlar ve mant iin bk. El-Mutemed, I, 6-7, 296.
4
Bu konuda yaplm biri klasik, dieri ada iki alma rnek olarak verilebilir. Klasik alma Eb
me el-Makdsnin (. 665) el-Muhakkak min ilmil-usl f m yeteallaku bi eflir-Resl (thk.
Ahmed el-Kuveyt, Darul-Ktbil-Eseriyye, rdn 1989) isimli eseri, dieri ise Muhammed
Sleyman el-Akarn Eflr-resl ve delleth alel-ahkmi-eriyye (2 cilt, Messesetr-Risle,
Beyrut 1991) isimli almasdr.
5
Bu tartmalarn hepsi Gazzl tarafndan lafzn hkme delalet ekillerine ayrlan nc kutbun
mukkaddimesinde ele alnmtr. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 2-14.
3

kinci blmde ise lafzn dilsel adan dorudan ve dolayl olarak anlamn ifade etme
ekilleri ele alnmtr. Hitabn delalet ekilleri, farkl ekollere mensup usulcler
tarafndan deiik ekillerde tasnif edilerek incelenen bir konudur. Hanefi usulclerde
nispeten erken saylabilecek bir dnemde Debs (. 430) ile belli bir sistematik yapnn
oluturulduu ve baz istisnalar6 dnda daha sonraki Hanefi usulclerin bu yapy
benimseyip devam ettirdikleri rahatlkla sylenebilir.7

Hanefilerin dndaki usulcler asndan bakldnda lafzn delaletine ilikin iki


snflamann gze arpt sylenebilir. Bu snflamalardan biri asl-makl-i asl
eklindeki snflama,8 dieri mantuk-mefhum eklindeki snflamadr. 9 Bu
snflamalardan mantuk-mefhum eklindeki snflama dierine gre daha yaygn olup
zellikle Gazzlden sonra afii, Maliki ve Hanbeli usulclerin genelinin esas ald bir
snflamadr. Bu sebeple kelamc usulclerin delalet ekillerini ortaya koymaya
altmz ikinci blmde bu snflama esas alnarak dier usulclerin grleri bu
erevede deerlendirilmitir. Lafzn delaletinin aklk ve kapall mantukun delaleti
bal altnda mbeyyen ve mcmel ayrm ile deerlendirilmitir. Lafzn dolayl
delalet ekilleri olan iktiznn delaleti, iaretin delaleti, tenbih ve mnn delaleti,
fahvel-hitap (mefhumul-muvafaka) ve delill-hitap (mefhumul-muhalefe) eklinde
be delalet tr Gazzlnin snflamas esas alnarak mefhumun delaleti bal altnda
incelenmitir. Bu be delalet trnden ilk , daha sonra bnl-Hcib (. 646)
tarafndan mantukun gayr-i sarih ksmna dahil edilerek sadece son ikisi mefhum
kapsamnda deerlendirilmitir. Lafzlarn delaletine ilikin bnl-Hcibten sonraki
usulclerin benimsedii snflama da bnl-Hcibin snflamasdr. Biz bu almada
kelamc usulclerin tarafndan delaletin hangi dilsel ve kelami esaslara dayandrldn
ve bu konuda yaplan snflamann nasl balayp gelitiini ve snflamaya ilikin
terminolojik farkllklar zellikle Mutezili ve Ear kelamc usulclerin bu alanda
yazdklar temel fkh usul eserlerini referans alarak ortaya koymay amaladk. Bu
adan alma bir iddiay ispattan ziyade kelamc usulclerin delalet anlaynn genel
erevesini izmeye ynelik tasviri bir almadr.

6
Hanefi usulclerden bu istisnalara Kitb fhi marifetl-huceci-eriyye (ner. M. Bernand, E.
Chaumont, el-Mahedl-lm el-Frans lil-sri-arkyye, Kahire 2003) isimli eseri ile Ebul-Ysr
Pezdev (. 493) ve Bezln-nazar fil-usl (thk. Muhammed Zeki Abdlberr, Mektebet Darit-Trs,
Kahire 1992) isimli eseriyle Aluddn Muhammed b. Abdlhamd Esmend (. 552) rnek verilebilir.
7
Hanefi usulclerin hitabn delaletine ilikin tasnifleri iin bk. Ek: 4.
8
Bu tasnif ve tasinifi yapan usulcler iin bk. Ek 1/B
9
Bu tasnif iin bk. Ek 1/A
4

Bat dncesinde ortaya kan hermentik, semantik, gstergebilim ve benzeri dil,


anlam, anlama ve yorumlama ile ilgili yaklamlarn zellikle son yllarda slam
dnyasnda etkili olmas, dikkatlerin slam geleneinin bu konuda en gzde ve
mtekamil disiplini saylabilecek olan fkh usulne ynelmesine sebep olmutur. Bu
balamda kimi aratrmaclar tarafndan fkh usul bir anlama yntemi olarak grlp
yetersiz olduu, slam daha doru anlamak iin hermentik gibi yeni anlama teori ve
yntemlerinden istifade edilmesi gerektii ileri srlmtr.10 Fkh usul hakknda
byle bir deerlendirme yaplp yaplamayacan erbabna havale ederek, bu konuda
yaplacak deerlendirmelere kk bir katk salamas midiyle fkh usulnn nemli
bir konusu olan lafzlarn delaleti konusunu ana hatlaryla ortaya koymaya altk.

Dier yandan kelam, tefsir, hadis gibi disiplinlerle karlatrldnda, mahiyeti ne


olursa olsun, naslarn anlalmas ve yorumlanmasnda erken bir dnemde sistematik bir
yntem ortaya koyan zengin bir fkh usul mirasna ramen, bu konuda -niceliksel ve
niteliksel olarak- yeterli almann yapldn sylemek zordur.11 Bu mirasn nemli
bir blmnn son yllarda tahkik edilerek ilim dnyasnn istifadesine sunulmas,
yaplan almalarn bu eserler incelenerek yenilenmesini gerektirmektedir. Yeni kan
bu eserlerin ve nceki eserlerin farkl alardan birok almann konusu olduunun
farkndayz. Szgelimi zgn saylabilecek eserlerin her birinin fkh usulne katks
nedir? E zamanl olanlarn ekoller baznda birletii ve ayrld noktalar nelerdir?
Belli ekol ve geleneklere bal olanlarn sre iindeki oluum ve geliimi nasl
olmutur? Fkh usulnn oluum, geliim ve belli gelenekler erevesinde ekilleniine
etki eden tarihi, sosyal, siyasal ve benzeri faktrler nelerdir? Dil, anlam, anlama ve

10
Bu ynde bir deerlendirmeye rnek olarak bk. Mehmet Paac, Anlama (Fkh) Uslne Dir, A, cilt
8, say 2, s. 85-87; Mehmet Grmez, Snnet ve Hadisin Anlalmas ve Yorumlanmasnda Metodoloji
Sorunu, TDV Yaynlar, Ankara 1997, ss. 136-137.
Fkh usulnn dini metinleri ilkten ve yeniden anlama amacyla oluturulmu bir yntem olmad
konusunda H. Yunus Apaydn tarafndan ileri srlen tezin bu konuda ilk cidd teebbs olduunu
syleyebiliriz. Bu tespit ve deerlendirmenin ayrntlar iin bk. Klasik Fkh Usulnn Yaps ve
levi, HAD, say 1, 2003, s. 10 vd.
11
Bu konuda yaplm almalardan bazlar unlardr.
Mustafa brahim ez-Zelem, Delltn-nuss ve turuku istinbtil-ahkm f davi uslil-fkhil-slm,
Matbaatu Esad, Badad 1983.
Muhammed Edip Salih, Tefsrun-nuss fil-fkhil-slam, 2 cilt, el-Mektebetl-slam, Beyrut 1984.
Halife Ba Bekr El-Hasen, Menhicl-usliyyn f turuki delltil-elfz alel-ahkm, Mektebet Vehbe,
Kahire 1989.
brahim b. Ahmed b. Sleyman el-Kind, ed-Dellt ve turukul-istinbt, Daru Kuteybe, Beyrut, 1998.
Muharrem Kl, slam Hukuk Metodolojisinde Naslarn Lafz Yorumu, MSBE, 1999 (yaynlanmam
doktora tezi).
5

yorumlama ile ilgili bat dncesinin ortaya koyduu yaklamlara gre fkh usulnn
konumu nedir? Bu ve benzeri soru ve konularn her biri ayr bir alma konusu olacak
niteliktedir. Temennimiz bu almann bu ve benzeri konularda bundan sonra yaplacak
daha spesifik almalara ufak da olsa bir katk salamasdr.

II. Aratrmann Yntemi ve Kaynaklar:

Fkh usulnde usulcler arasndaki yntem farklln ifade etmek iin yaplan kelamc
usulc ve fkh usulc ayrm, baz alardan sorunlu bir ayrmdr. Bununla birlikte
biz almamzda kelamc usulc tabiri ile prensip olarak usul anlayn bal olduu
fkh ekoln grleri erevesinde oluturma gayreti iinde olmayan usulcleri,
fkh usulc tabiri ile de prensip olarak usul anlayn bal olduu fkh ekoln
grleri erevesinde oluturma gayreti iinde olan usulcleri kastettik. rnein afii
mezhebine mensup usulclerden Cveyn, Gazzl, Rz ve mid gibi usulcler
kelamc usulc; rz ve Semn gibi usulcler ise fkh usulc olarak
deerlendirilmitir. Bu ayrma bal olarak almada kelamc usulclerin zellikle
Mutezili ve Ear usulclerin grleri esas alnmakla birlikte karlatrmaya imkan
salamas asndan deiik ekollerden fkh usulclerin de grlerine yer verilerek
ele alnan konular geni bir bak asyla ortaya konulmaya allmtr.

Ele alnan konulara ilikin grlerin incelenmesinde mmkn olduunca ilk kaynana
ulalmaya allm, her ekoln grnn kendi kaynaklarna dayandrlmasna zen
gsterilmitir. Ekoller arasndaki benzerlikler ve farkllklara yer verilmi ve bu
balamda mevcut etkileime yer yer temas edilmitir. zellikle Mutezili ve Ear
usulclerin fkh usulne ilikin grleri arasndaki i balantlar ve sonularna iaret
edilmi, bu ekollerin fkh usulne ilikin grleri ile bunlarn dayand kelam
anlaylar arasndaki balantlar tespit edilmeye allmtr. ncelenen konularda her
ekoln gr ekol temsil kabiliyeti yksek olan bir veya daha fazla kiiye nispet
edilmi, ayn ekol ierisinde farkl anlaylarn bulunmas halinde bunlara da metinde
veya dipnotta iaret edilmitir. Konunun nemine binaen genelleme yapabilmek
amacyla kimi zaman ileri srlen grlere ilikin ulaabildiimiz kaynaklarn
tamamna veya birouna atfta bulunulmutur. almann mahiyeti gerei konularla
ilgili ileri srlen grlerde usulclerin deerlendirmelerini esas almakla birlikte
zaman zaman kendi deerlendirmelerimize de yer verdik.
6

almada her ekolden birok usulcnn eseri kaynak olarak kullanlmakla birlikte
almamzn sade, anlalr bir slup iinde ve konularn takibinin kolay olmasn
salamak amacyla mmkn olduunca ksa tutulmasna zen gsterilmeye allmtr.
Bu sebeple bir konuda ayn ekole mensup usulclerden bir veya birkann gr
metinde, dierlerinin ayn ya da benzer aklamalar dipnotta verilmitir. Yine tez
metnini megul etmemek amacyla konulara ilikin ayrntlar, rnekler, kimi
deerlendirmeler ve eletiriler dipnota kaydrlmtr.

Sreci takip etme ve ifade ettikleri deerin tespiti asndan almada kullanlan nemli
kaynaklar hakknda ksa temel bilgiler vermenin yararl olaca kanaatindeyiz.

1. El-Fusl fil-usul:12 Bugn elimizde bulunan kaynaklar ierisinde konu ve kavramlar


asndan tam anlamyla fkh usul eseri saylabilecek ilk eser13 Hanefi usulclerden
Cesssa (. 370) ait olan bu eserdir. Eser, Cesssn ifadesine gre ahkam ayetlerinin
tefsiri olan Ahkmul-Kurn isimli esere mukaddime olarak yazlmtr. 14 Eser alannda
ilk olmasnn yan sra Hanefi fkhnn sistemletirilmesi ve usul anlaynn
oluturulmasnda byk katklar olan Ebul-Hasen el-Kerhnin (. 340) usul
grlerini ihtiva etmesi asndan ayr bir neme sahiptir.

2. El-Mukaddime fil-usl:15 Malikilerden bnl-Kassrn (. 397) Uynl-edille f


mesilil-hilf beyne fukahil-emsr isimli fkha dair hacimli eserenin
mukaddimesidir. Eser, kk olmasna ramen Malikin ve erken dnem baz Maliki
usulclerin grlerine yer vermesi asndan nemlidir.

12
Cesss, el-Fusl fil-usl, thk. Uceyl Csim en-Neem, 4 cilt, Vezratl-Evkf ve-unil-
slamiyye, Kuveyt 1994.
13
afinin er-Rislesi (thk. Ahmed Muhammed akir, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut ty) fkh
usulne dair ilk eser olma hviyetine sahip olsa da konu ve kavramlar asndan tam anlamyla
oturmu bir fkh usul eseri saylmas zor gzkmektedir. Bununla birlikte almamzda yer yer er-
Risleye de atflarda bulunulmutur.
14
Cesss, Ahkmul-Kurn, thk. Muhammed Sdk Kamhv, 5 cilt, Daru hyit-Trsil-Arab, Beyrut
1985, I, 5.
15
bnl-Kassr, el-Mukaddime fil-usl, ner. Muhammed b. el-Huseyn es-Sleyman, Darul-arbil-
slam, Beyrut 1996.
7

3. Et-Takrb vel-irds-sar:16 Mtekellimin yntemine gre kaleme alnan nl


Eari kelamcs Kad Eb Bekr Bkllnnin (. 403) fkh usulne ilikin yazd
eserler ierisinde bize ulaan tek eseridir. Eser, Hz. Peygamberin fiilleri ksmna kadar
olup geri kalan ksm maalesef bulunamamtr. Ancak Cveynnin (. 478) bu esere
Kitabut-telhs f uslil-fkh17 ismiyle yapt muhtasar almann mevcudiyeti bu
eksiklii byk lde gidermitir. Bklln daha ok kelamc kimliiyle tannmakla
birlikte ayn zamanda kendisinden sonra gelen birok usulcy etkilemi nemli bir
usulcdr. Bklln Maliki olarak bilinmesine ramen Ear-afii usulclerin fkh
usulnde fikirlerine deer verdikleri bir usulcdr. Kendisine kadar gelen usul
birikimini Ear kelam ile mezcetmesi asndan Bklln ve eseri hem almamz
hem de usul tarihi asndan olduka nemlidir ve Cveynnin el-Burhn ile
Gazzlnin el-Mstesfsnn ana kaynadr.

4. Kitbul-hudd fil-usl: el-Hudd vel-muvdat:18 Bu eser, dier bir mehur Eari


kelamcs olan bn Freke (. 406) aittir. sminden de anlalaca zere fkh usul ve
kelam terimleri ile ilgili olan bu eser muhtemelen bu trde yazlm ilk eserdir. bn
Frekin usule dair dier bir eseri de el-Muhtasar19 isimli risalesidir. Kk olmasna
ramen bn Frekin usul grleri asndan nemli bir kaynaktr.

5. Muhtasarut-tezkire bi uslil-fkh:20 eyh Mfdin (. 413) bu muhtasar eseri ii


fkh usulne ilikin ilk kaynak olmas asndan nemlidir.

6. E-eriyyt:21 Mutezili usulclerden Kad Abdulcabbrn (. 415) fkh usulne dair


eserlerinin zeti mahiyetindeki bu eser Mutezilenin usul anlay asndan nemli bir

16
Bklln, et-Takrb vel-irds-sar, thk. Abdulhamd b. Ali Eb Zneyd, 3 cilt, Messesetr-
Risale, Beyrut 1998. Bkllnnin fkh usul alannda et-Takrb vel-irdl-kebr ve et-Takrb vel-
irdl-evst isimli iki eseri daha bulunmaktadr. Et-Takrb vel-irds-sar bunlarn zeti
mahiyetinde bir eserdir. Cveynnin Kitbut-telhs ismiyle ihtisar ettii eser, bunlardan et-Takrb vel-
irds-sarin muhtasar olmaldr. Bunlar dnda Bkllnnin fkh usulnde dair bir de el-Mukni
f uslil-fkh isimli eserinden bahsedilmektedir ki, bu eser de mevcut deildir.
17
Cveyn, Kitabut-telhs f uslil-fkh, thk. Abdullah Clem en-Nibl-ebbr Ahmed el-Umer, 3 cilt,
Darul-Beiril-slamiyye, Beyrut 1996.
18
bn Frek, Kitbul-hudd fil-usl: el-Hudd vel-muvdat, ner. Muhammed es-Sleyman, Darul-
arbil-slam, Beyrut 1999.
19
bn Frek, el-Muhtasar, Mektebet Daril-avsn, Dmek 2002. Eser Muhammed Hassan brahim
Avdn bn Frek ve asruhul-usuliyye isimli doktora tezinin bir paras olarak neredilmitir.
20
eyh Mfd, Muhtasarut-tezkire bi uslil-fkh, thk. eyh Mehd Necef, Kum 1413.
21
eriyyt, Kad Abdulcabbarn kelama dair hacimli eseri olan el-Munnin fkh usulne ilikin
blm olup XVII. czdr. Kad Abdulcabbarn fkh usulne ilikin yazm olduu en nemli eseri
el-Umed isimli eseri olup maalesef bulunamamtr. Bu eserin erhul-Umed ismiyle rencisi Basr
tarafndan yaplm erhi de mevcut deildir. Her ne kadar Abdlhamid b. Ali Eb Zneyd nerettii
8

eserdir. Eser, Kad Abdulcabbarn grlerinin yan sra Eb Ali el-Cbb (. 303),
Eb Him (. 321), Kerh ve Eb Abdillah el-Basrnin (. 369) grlerini ihtiva
etmesi asndan nemlidir.

7. Takvml-edille:22 Hanefi usulclerden Eb Zeyd ed-Debsye (. 430) ait olan ve


lafzlarn delaletinin drtl tasnifler halinde ilk kez ortaya konulduu bu eser, Hanefi
fkh usul sistematii asndan r aan bir eserdir.

8. El-Mutemed f uslil-fkh:23 Kad Abdulcabbarn rencisi olan Ebul-Hseyn el-


Basrnin (. 436) bu eseri Mutezili usul anlaynn bugn elimizde bulunan en
kapsaml orijinal kayna olmas asndan olduka nemlidir. Basr, zellikle
Kelvezn, Esmend, Rz ve mid gibi snn ekollere mensup birok usulcy
etkileyen bir usulcdr.

9. Ez-Zera fil-usl:24 Kad Abdulcabbarn ii rencisi olan Seyyid erif Murtaz (.


436) tarafndan kaleme alnmtr. Eser, iann usul anlayn tesis amacyla kaleme
alnm ilk kapsaml ii fkh usul eseri olmasnn yan sra Mutezilenin grlerini de
iermesi bakmndan nemlidir.

10. El-hkm f uslil-ahkm:25 bn Hazmn (. 456) bu eseri Zahiri usul anlaynn


bugn elimizde bulunan yegane orijinal kayna olmas asndan olduka nemli bir
kaynaktr.

11. El-Udde f uslil-fkh:26 Hanbeli usulclerden Kad Eb Yal el-Ferrnn (. 458)


bu eseri, Hanbeli usulnn ilk kapsaml eseri olmas bakmndan nemlidir. Ferr, bu
eserini kendi zamanna kadar olan birikimi dikkate alarak esasen Ahmed b. Hanbelden
gelen rivayetler dorultusunda bir usul anlay oluturmak amacyla kaleme almtr.

ba taraf icm blmne kadar eksik olan eseri erhul-Umed ismiyle Basrye nispet etmi olsa da
(Mektebetl-ulm vel-hikem, Medine 1990) Basrnin el-Mutemedde bahsettii erh niteliini
tamamas sebebiyle eserin Basrnin el-Umede yapt erh olarak deerlendirilmesi sorunlu
gzkmektedir. Bu adan eserin kime ait olduunun aratrlmasna ihtiya vardr. Kad
Abdulcabbarn fkh usulne dair en-Nihye f uslil-fkh ve Kitabud-ders isimli iki eseri de mevcut
deildir.
22
Debs, Takvmul-edille fil-usl, thk. Halil el-Meys, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 2001.
23
Basr, El-Mutemed f uslil-fkh, thk. Halil el-Meys, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983.
24
erif Murtaz, ez-Zera fil-usl, thk. Ebul-Ksm el-Kerc, 2 cilt, Tahran, 1376.
25
bn Hazm, el-hkm f uslil-ahkm, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut, 1985.
26
Ferr, el-Udde f uslil-fkh, thk. Ahmed b. Ali el-Mubrek, 5 cilt, Riyad 1993.
9

12. El-Udde f uslil-fkh:27 ii usulclerden eyhut-Tife et-Tsnin (. 460) bu


eseri, hocas Seyyid erif Murtaznn eserinden sonra ii fkh usulnn en nemli
kaynadr.

13. hkmul-fusl f ahkmil-usl:28 Malikilerden Ebul-Velid el-Bc (. 474) bu


eserinin tertibinde, bn Frekin el-Muhtasarn esas almtr. Bkllnnin et-Takrbi
ve bnl-Kassrn el-Mukaddimesi ile karlatrldnda Bcnin bu eseri, kelamc
metot ile fkh metot asndan ikisinin ortas mutedil bir anlay temsil eden nemli
bir eserdir. Bcnin bu eseri dnda fkh usulne dair Kitbul-ire f marifetil-usl
vel-vicze f maned-dell29 isimli muhtasar bir eseri daha bulunmaktadr. Ayn ekilde
byk lde bn Frekin Kitbul-huddunu esas ald, Kitbul-hudd fil-usl30
isimli ayn ismi tayan tanmlara ilikin bir eseri daha mevcuttur.

14. erhul-Lma:31 afii usulclerden Eb shak e-rznin (. 476) el-Lma f


uslil-fkh32 isimli eserinin erhi olan bu eseri, afiilerin kelamc kanadna karlk
mezhebin fkh grleri dorultusunda kaleme alnm ilk kapsaml usul eseri olmas
bakmndan nem arz etmektedir. Bunun yan sra ilerinde Kad Ebut-Tayyib et-
Taberinin (. 450) de bulunduu nde gelen afiilerin grlerine yer vermesi
asndan da nemlidir. rznin fkh usul alannda ekoller arasndaki ihtilafl usul
meselelerini ele ald dier bir nemli eseri de et-Tabsra f uslil-fkh33 isimli eseridir.

13. El-Burhn f uslil-fkh:34 mamul-Harameyn el-Cveynnin (. 478) bu eseri,


afii usulclerden kelamc ynteme gre kaleme alnm ilk kapsaml usul eseri
olmasnn yan sra dier iki eseri, el-Varakt35 ve Kitbut-telhs ile karlatrldnda

27
Ts, el-Udde (Uddetl-usl), thk. eyh Muhammed Rza el-Ensr el-Kumm, 2 cilt, Matbaatus-
Sitre, Kum, 1417.
28
Bc, hkmul-fusl f ahkmil-usl, thk. Abdullah Muhammed el-Cebbr, Messesetr-Risale,
Beyrut 1989.
29
Bc, Kitbul-ire f marifetil-usl vel-vicze f maned-dell, thk. Muhammed Ali Ferks, Beyrut
1996.
30
Bc, Kitbul-hudd fil-usl, thk. Nezih Hammd, Beyrut 1973.
31
Eb shk e-rz, erhul-Lma, thk. Abdlmecit Trk, 2 cilt, Darul-arbil-slam, Beyrut 1988.
32
El-Lma f uslil-fkh, thk. Muhyiddn Db-Yusuf Ali Bedv, Dru bn Kesr, Beyrut 1995
33
rz, et-Tabsra f uslil-fkh, thk. Muhammed Hasan Heyto, Darul-Fikr, Dmek 1980.
34
mmul-Harameyn Ebul-Mel Cveyn, el-Burhn f uslil-fkh, thk. Abdlazim Mahmud ed-Db, 2
cilt, Darul-Vef 1997.
35
El-Varakt Cveynnin daha nce yazd muhtasar bir metin olmasna ramen eitli erhleri
yaplmtr. Bu erlerden Celalddn el-Mahall (. 864) tarafndan yaplan erh ve bunun zerine
ihbddn Abbd (. 994) tarafndan yaplan haiye (Hiye al erhil-Varakt (Karfnin erhu
Tenkhil-fuslnn kenarnda), Matbaatul-Hayriyye, 1306) ile emsddn el-Mardnnin (. 871) el-
10

Cveynnin olgunluk dnemi usul anlayn yanstan bir eserdir. Cveynnin bu eseri
ayn zamanda yntem konusunda izledii Bkllnnin grlerinin tahkiki asndan
da nemli bir kaynaktr. Bu yzden zellikle Maliki usulclerin zerine erh yazma
eiliminde olduklar bir eser olmutur.36

15. Usll-Pezdev:37 Ebul-Usr Pezdev (. 482) ile Serahsnin usul eserleri hakim
Hanefi usul anlayn ortaya koyan temel eserlerdir. Pezdevnin eseri daha muhtasar
olmasna ramen Hanefi evrelerde en ok tutulan eser olma zelliine sahiptir ve
zerine nemli erhler yazlmtr. Debs tarafndan balatlan delaletleri asndan
lafzlarn drtl tasnifleri Pezdev ile nazm ve manann ksmlar olarak daha sistematik
bir hale getirilmitir.

16. Kavtul-edille fil-usl:38 Semnnin (. 489) bu eseri, kendi ifadesiyle kelamc


ynteme kar fkh yntem esas alnarak yazlm bir eser olup39 afii usul anlay
asndan nemli bir eserdir. Semn Kavtul-edillede Debsnin Takvml-
edillede izledii yntemi rnek alarak afii mezhebinin grleri dorultusunda bir
usul anlay ortaya koyma abasndadr.

17. Usls-Serahs:40 Serahs (. 490) bu eserini el-Mebst isimli eserindeki grlerin


dayand asllar ortaya koyma amacyla kaleme aldn belirtir.41 Serahsnin bu eseri
Pezdevnin eseri ile birlikte Hanefilerde hakim olan usul anlayn ortaya koyan temel
bir eserdir.

18. El-Mstesf min ilmil-usl:42 Gazzlnin (. 505) bu eseri, afii usulclerin


kelamc kanadnn usul anlaynn hlasas olan bir eser olup fkh usul konularnn

Encmz-zhirt al halli elfzil-Varakt (thk. Abdlkerim b. Ali b. Muhammed en-Nemle,


Mektebetr-Rd, Riyad, 1996) isimli eserine zaman zaman atfta bulunulmutur.
36
Bu erhlerden Mzer'ye (. 536) ait olan zhul-mahsl min burhnil-usl (thk. Ammar et-Talib,
Darul-arbil-slam, Beyrut 2001) el-Burhnn ilk ve en nemli erhi olup almamzda kullanlan
kaynaklar arasnda yer almaktadr. Bu erh, el-Burhnn icm blmne kadar olup yarmdr.
37
Ebul-Usr Fahrulislam Pezdev, Usll-Pezdev: Kenzul-vusl (eser, Abdlaziz Buhrnin Keful-
esrr erhi ile baslmtr), thk. Muhammed el-Mutasmbillah el-Badad, 4 cilt, Darul-Ktbil-
Arab, Beyrut 1997. almamzda Abdlaziz Buhrnin bu erhi de sk sk kullanlmtr.
38
Ebu'l-Muzaffer es-Semn, Kavtul-edille fil-usl, thk. Muhammed Hasen smail, 2 cilt, Darul-
Ktbil-lmiyye, Beyrut 1997.
39
Semn, Kavtul-edille, I, 18-19.
40
emsleimme Serahs, Usls-Serahs, thk. Ebul-Vef el-Efn, 2 cilt, Drul-Marife, Beyrut 1973.
41
Serahs, Usl, I, 10.
42
Huccetl-slam Eb Hmid Muhammed Gazzl, el-Mstasf min ilmil-usl, 2 cilt, Darul-Fikr,
Dmek ty. Eser H. Yunus Apaydn tarafndan slam Hukukunda Deliller ve Yorum Metodolojisi
ismiyle dilimize kazandrlm olup (2 cilt, Rey Yaynclk, Kayseri 1994), almamzda Arapa metne
atflar dnda bu eviri kullanlmtr.
11

sistematii asndan orijinaldir. Gazzl bu eserinde delalet konusunu delillerden


ayrarak ayr bir balk altnda toplamtr. Gazzl el-Menhl43 isimli eserinde hocas
Cveynyi izlemekle birlikte kemal dnemi eseri olan el-Mstesfda Bkllnden
olduka etkilenmitir. Bu adan bakldnda biraz abartl olmakla birlikte el-Mstesf
et-Takrbin sistemli bir zeti bile saylabilir. Cveynnin el-Burhnnnda olduu gibi
zellikle Maliki usulcler tarafndan muhtasarlara konu olmutur.44

19. Et-Temhd f uslil-fkh:45 Ferrnn el-Uddesinden sonra Hanbeli usulnn en


nemli kayna olan bu eserde Kelvezn (. 510) genelde mezhebin gerektirdii
grlere bal kalmakla birlikte birok konuda da Hanbeli mezhebinde hakim olan
grten ayrlmtr. Ferrdan sonra Kelveznyi en ok etkileyen usulc Mutezili
Ebul-Hseyn el-Basrdir. Eserinin birok pasajnda ve baz grlerde bu etki aka
grlmektedir.

20. Mznul-usl f neticl-ukl:46 Hanefi usulclerden Semerkandnin (. 539) bu


eseri, Mturdnin kelami grleri dorultusunda bir usul anlaynn ortaya
konulmaya alld bir eserdir. Baz konularda Hanefilerdeki hakim anlaytan
ayrlarak nispeten farkl bir anlay temsil etmesi asndan nemli bir eserdir.

21. El-Mahsl f uslil-fkh:47 Fkh usulnde Eari ekolnden olmakla birlikte


Mutezilenin usul birikimini de toparlayan Rznin (. 606) bu eseri taraflarn gr ve
gerekelerine ayrntl olarak yer vermesi bakmndan nemli bir eserdir. Rz, fkh
usul ile ilgili temel kelami meselelerde Eari bak asn benimsemekle birlikte

43
Gazzl, el-Menhl min talktil-usl, thk. Muhammed Hasan Heyto, Darul-Fikr, Dmek 1980.
44
almamzda istifade ettiimiz muhtasarlardan biri Ebul-Veld bn Rdn (. 595) ed-Darr f
uslil-fkh: Muhtasarul-Mstesf (thk. Cemalddin el-Alev, Drul-arbil-slam, Beyrut 1994)
isimli muhtasar, dieri bn Rekin (. 632) Lbbl-mahsl f ilmil-usl (thk. Muhammed Gazzli
mer Cb, 2 cilt, Darul-Buhs, Dubai 2001) isimli muhtasardr. Bu iki muhtasar yannda byk
lde el-Mstesfnn esas alnd ihbddn Shreverdnin (. 587) et-Tenkht f uslil-fkh (thk.
Ayyd b. Nm es-Slem, Mektebetr-Rd, Riyad 2001) isimli muhtasar eserine de zaman zaman
atfta bulunulmutur.
45
Ebul-Hattb Kelvezn, et-Temhd f uslil-fkh, thk. Mfid Muhammed Eb Ame-Muhammed b. Ali
b. brahim, 4 cilt, Darul-Medeni, Cidde 1985.
46
Aluddn es-Semerkand, Mznul-usl f neticl-ukl, thk. Abdlmelik Abdurrahman es-Sad, 2
cilt, Vezaratl-Evkf ve-unid-Diniyye, Medine 1987. Hanefi usulclerden Ebus-Sen Mahmd
b. Zeyd el-Lminin (. Hicri altnc asrn ilk yars) Kitbun f uslil-fkh (thk. Abdlmecid Trk,
Darul-arbil-slm, Beyrut 1995) isimli eseri de Mznul-usln muhtasar mahiyetinde olup ayn
izgiyi temsil eden bir eserdir.
47
Eb Abdillah Fahrddn er-Rz, el-Mahsl f ilmi uslil-fkh, thk. Taha Cabir Feyyaz el-Alvn, 6 cilt,
Messesetr-Risale, Beyrut 1992.
12

birok konuda Basrden etkilenmitir. El-Mahsl zerine gerek erh ve gerek muhtasar
trnden birok alma yaplmtr. 48

22. El-hkm f uslil-ahkm:49 Eari kelamc usulclerden olan midnin (. 631) bu


eseri Rznin eseri gibi kendinden nceki usul birikimini toparlayan bir eserdir.
midnin bu eseri el-Mahsl gibi gr ve gerekeleri ayrntl olarak vermesi
asndan olduka nemli bir eserdir. mid daha sonra bu eserini Mntehes-sl f
ilmil-usl50 ismiyle ihtisar etmitir. mid kendinden sonraki birok usulcy
etkileyen bir usulcdr. Bu etkinin en fazla grld usulc ise bnl-Hcibtir (.
646).51

48
almamzda el-Mahsl zerine yaplan erhlerden ihbddn Karfye (. 684) ait olan Nefisl-
usl f erhil-Mahsl (thk. Adil Ahmed Abdlmevcud-Ali Muhammed Muavvaz, 9 cilt, el-
Mektebetl-Asriyye, Beyrut 1999) isimli erhten olduka istifade edilmitir. Bunun yan sra Eb
Abdillah emsddin el-cl el-sfehn (. 688) tarafndan daha sonra yazlan el-Kif anil-Mahsl f
ilmil-usl (thk. dil Ahmed el-Mevcud-Ali Muhammed Muavvaz, 6 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye,
Beyrut 1998) isimli erhe de yer yer bavurulmutur. almamzda el-Mahsln muhtasarlarndan
olduka istifade ettiklerimiz unlardr:
Tcddn el-Urmev (. 653), el-Hsl minel-Mahsl f uslil-fkh, thk. Abdsselam Mahmud Eb
Nc, 3 cilt, Darul-Medaril-slam, Beyrut 2002.
Sircddn el-Urmev (. 682), et-Tahsl minel-Mahsl, thk. Abdulhamid Ali Eb Zneyd, 2 cilt,
Messesetr-Risale, Beyrut 1988.
Karf, erhu Tenkhil-fusl, Matbaatul-Hayriyye, 1306.
Beydv (. 685), Minhcul-vusl f marifetil-usl (eser umrinin el-btihc ile baslmtr. Ner.
emr Taha el-Meczb, leml-Ktb, Beyrut 1985) isimli muhtasar ile bunun Takyddn es-Sbk
tarafndan balanan ve olu Tcddn es-Sbk tarafndan tamamlanan el-bhc f erhil-Minhc (thk.
Ahmed Cemal Zemzem-Nureddin Abdulcebbar Sar, 7 cilt, Darul-Buhs, Dubai 2004) isimli
mehur erhi ile Bedahnin Menhicl-ukl f erhi Minhcil-Usl isimli erhi ve bununla birlikte
baslan Cemalddn snevnin (. 772) Nihyets-sl f erhi Minhcil-Vusl (3 cilt, Drul-Ktbil-
lmiyye, Beyrut 1984) isimli erhinden de istifade edilmitir.
49
Seyfddn mid, el-hkm f uslil-ahkm, ner. brahim el-Acz, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye,
Beyrut 1985.
50
mid, Mntehes-sl f ilmil-usl, thk. Ahmed Ferid el-Mezd, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut
2003.
51
Eb Amr Cemalddn bnl-Hcib, Mntehel-vusl vel-emel f ilmeyil-usl vel-cedel, Darul-
Ktbil-lmiyye, Beyrut 1985. bnl-Hcib usule dair Muhtasarul-Mntehel-usl (Darul-
Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983) isimli bir eseri daha mevcut olup Mntehel-vusln muhtasar
mahiyetindedir.
Muhtasar zerine birok erh ve haiye yazlmtr. almamzda Adududdn el-cnin (. 756) erhu
Muhtasaril-Mnteh (Teftzn ve Crcn haiyesiyle, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983),
Ebussen emsddn sfehnnin (. 749) Beynul-Muhtasar-erhu Muhtasari bnil-Hcib (thk.
Muhammed Mazhar Beka, 3 cilt, Mekke, 1986), Tcddn es-Sbknin (. 771) Reful-hcib an
Muhtasari bnil-Hcib (thk. Ali Muhammed Muavvaz- Adil Ahmed el-Mevcud, 4 cilt, leml-
Ktb, Beyrut, 1999) ve Eb Zekeriy Yahy b. Ms er-Rahnnin (. 773) Tuhfetl-mesl f erhi
Muhtasaril-Mntehes-sl (thk. El-Hd b. el-Huseyn ibl, 4 cilt, Darul-Buhs, Dubai 2002) isimli
erhlerinden faydalanlmtr.
13

almamzda bu temel kaynaklar ve zerine yaplan almalarn yan sra sonraki


dnemlere ait usul eserlerinden de istifade edilmitir.52 Bunun yan sra birinci blmde

52
afiiler:
Tacddn es-Sbk, Cemul-cevmi. Olduka muhtasar olan bu eser zerine de birok erh yazlmtr.
almamzda Zerkenin (. 794) Tenfl-mesmi bi Cemul-cevmi (thk. Eb Amr el-Huseyn, 2
cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 2000), Celalddn el-Mahallnin (. 864) erhu Cemul-cevmi
(Bennn haiyesiyle, 2 cilt, Drul-Fikr, Beyrut 2003) ve eyh Hallnun (. 898) ed-Dyl-lm
erhu Cemul-cevmi f uslil-fkh (thk. Abdlkerim b. Ali b. Muhammed en-Nemle, 2 cilt,
Mektebetr-Rd, Riyad 1999) isimli erhlerinden yararlanlmtr.
Zerke, el-Bahrul-muht f uslil-fkh, ner. Abdlkadir Abdullah el-n, 6 cilt, Vezaretl-Evkf
ve-unil-slmiyye, Kuveyt 1992.
Hanbeliler:
Eb Muhammed Muvaffakuddn bn Kudme (. 620), Ravdatn-nzr ve cnnetl-mnzr f uslil-
fkh al mezhebil-imm Ahmed, thk. Abdlkerm b. Ali b. Muhammed en-Nemle, Mektebetr-Rd,
Riyad 1994.
Necmddn et-Tf (. 716), erhu Muhtasarir-Ravda, thk. Abdullah b. Abdlmuhsin et-Trk, 3 cilt,
Messesetr-Risale, Beyrut 1990.
bn Mflih el-Makdis (. 763), Usll-fkh, thk. Fehd b. Muhammed es-Sedhn, 4 cilt, Mektebetl-
Abkn, Riyad 1999.
bnl-Lehhm (. 803), el-Muhtasar f uslil-fkh, thk. Muhammed Hasan smil, Drul-Ktbil-
lmiyye, Beyrut 2000.
Merdv (. 885), et-Tahbr erhut-Tahrr f uslil-fkh, thk. Abdurrahman b. Abdullah-Avd b.
Muhammed-Ahmed b. Muhammed, Mektebetr-Rd, Riyad 2000.
bnn-Neccr el-Fth (. 972), erhul-Kevbebil-mnr: el-Muhteberul-mbteker erhul-muhtasar,
thk. Muhammed ez-Zuhayl-Nezh Hammd, 4 cilt, Drul-Fikr, Dmak 1980.
bnl-Mibred (. 909), erhu ayetis-sl il ilmil-usl, thk. Ahmed el-Anz, Darul-Beiril-
slamiyye, Beyrut 2000.
Hanefiler:
Aluddn Muhammed b. Abdlhamd Esmend (smend) (. 552), Bezln-nazar fil-usl, thk.
Muhammed Zeki Abdlberr, Mektebet Darit-Trs, Kahire 1992. Esmend bu eserinde Basrnin el-
Mutemedinden olduka fazla etkilenmitir.
Eb Abdillah Hsamddin el-Ahsiketi (Ahsikesi) (. 644), el-Mntehab f usulil-mezheb, thk. Ahmed
Muhammed Nsr Abbs el-Avd, Darul-Medril-slm, Beyrut 2005. Ahsiketnin bu eseri
Pezdevnin Usulnn muhtasar olup zerine birok erh yazlmtr. almamzda bu erhlerden
Ebul-Berekt Hfizddn en-Nesefnin (. 710) erhul-Mntehab (thk. Slim t, stanbul, 2003),
Hsmddn Huseyn b. Ali Snknin (. 714) Kitbul-vf f uslil-fkh (thk. Ahmed Muhammed
Hamd el-Yemn, 5 cilt, Darul-Kahire, Kahire 2003) ve Kvmddn Emir Katip el-tknnin (.
758) et-Tebyn (thk. Sbr Nasr Mustafa Osman, 2 cilt, Vezratl-Evkf ve-unil-slmiyye,
Kuveyt 1999) isimli erhlerinden yararlanlmtr.
Cellddn Eb Muhammed mer b. Muhammed Habbz (. 691), el-Mun f uslil-fkh, thk.
Muhammed Mazhar Beka, Darul-Besir, Mekke 1403.
Ebl-Abbs Muzafferddn bns-St (. 694), Bedun-nizm: Nihyetl-vusl il ilmil-usl
(ner. Sad b. arr b. Mehd, 2 cilt, Mekke 1418. bns-St bu eserinde Pezdevnin Usl ile
midnin el-hkmn esas almtr.
Ebul-Berekt Hfizddn en-Nesef (. 710), Menrul-envr. Nesefinin bu muhtasar eseri ok tutulan
bir eser olup bata mellifin kendisi olmak zere birok kii tarafndan erhedilmitir. almamzda bu
erhlerden mellifin Keful-esrr (2 cilt, Elif Ofset, stanbul 1986), bn Melekin (. 821) erhu
Menaril-envr (Basn Ofset, stanbul 1965) ve Molla Cvennin (. 1130) Nrul-envr f erhil-
Menr, (2 cilt, Elif Ofset, stanbul 1986) isimli erhlerinden istifade edilmitir.
Ubeydullah b. Mesd el-Mahbb Sadruera (. 747), et-Tavzh f halli avmizit-Tenkh. Eser
mellifin et-Tenkh isimli usul metninin erhi olup Teftznnin (. 791) erhut-telvhinin kenarnda
baslmtr. Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut ty.
Kemlddn bnl-Hmam es-Sivs (. 861), et-Tahrr f ilmil-usl. Et-Tahrr, bn Emirul-Hcc (.
879) tarafndan yaplan et-Takrr vet-tahbr (3 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983) ve Emir
Padiah (. 987) tarafndan yaplan Teysirut-Tahrr (4 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut ty.) isimli
erhleri ile baslm olup bu erhlerden de istifade edilmitir.
14

medlul bal altnda zellikle kelam- lafz ve kelam- nefs tartmasnda konuya
ilikin fkh usul eserlerindeki bilgiler temel kelam kaynaklarna mracaat edilmek
suretiyle zenginletirilmitir.

Molla Husrev (. 885), Mirtul-usl f erhi Mirktul-vusl, ner. Ahmed Huls, Darul-mire,
stanbul 1308.
Muhibbullah bn Abdiekr (. 1119), Msellems-sbt. Eser zerine el-Ensr tarafndan
Fevtihur-Rahamt ismiyle bir yazlm olup bu erhten de istifade edilmitir. Eser el-Mstesf ile
birlikte baslmtr. Darul-Fikr, Dmek ty.
BRNC BLM
DELALETN KAVRAMSAL EREVES VE MAHYET

I. DELL:

A. Delilin Anlam:

1. Delilin Szlk Anlam:

Szlkte yol gstermek, klavuzluk etmek anlamndaki delalet kknden sfat olan
delil yol gsteren, klavuz ve emare anlamna gelir. oulu edille, delil ve
edilldr.1 Kelime Kuran ve hadislerde genelde bu anlamda kullanlmtr.2
Usulcler de kelimenin yol gsterme ve emare anlamn szlk anlam olarak vererek
kafileyi gidecei yere gtrmek iin yol gsteren, klavuzluk yapan kiiye delll-

1
Bk. Halil b. Ahmed, Kitabul-ayn, thk. Mehd el-Mahzm-brahim es-Smer, 8 cilt, Messesetl-
Alem, Beyrut 1988, VIII, 9; bn Dreyd, Kitabu Cemheretil-la, thk. Remz Mnr el-
Balebekk, 3 cilt, Darul-lm lil-Melayn, Beyrut 1987, I, 114; Sahib smil b. Abbd, el-Muht
fil-la, thk. Muhammed Hasen l-i Ysn, leml-Ktb, Beyrut 1994, IX, 259; bn Fris,
Mucemu mekyisil-la, thk. Abdsselam Muhammed Hrun, 6 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye,
Kum ty., dll md.; Frzbd, el-Kmsul-muht, Messesetr-Risle, Beyrut 1987, dll md.;
Ebl-Bek, el-Klliyyt, Messesetr-Risale, Beyrut 1993, s. 439.
Delalet al harf-i ceri ile geili klndnda yol gstermek ve klavuzluk etmek anlamna
gelmektedir. Harf-i cersiz olarak kullanlan dell ve dell eklindeki masdarlar ise kadnn kocsna
naz ve ive yapmas anlamna gelir. Dll kknn, delaletin yan sra dillet, dllet, dlle ve
dilll eklinde masdarlar bulunmakla birlikte dellet ve dillet en fazla kullanlan masdarlar olup
dellet eklinin daha fash olduu belirtilmektedir. bn Dreyd ise delletin dellallk meslei,
dilletin ise delilden geldiini ifade etmektedir.
2
Kuranda yol gstermek, klavuzluk etmek, haber vermek anlamnda fiil olarak alt yerde (Sebe
34/7,14, Th 20/40, 120, Kasas 28/12, Saff 61/10), emare anlamnda delil eklinde sfat olarak bir
yerde (Furkn 25/45) kullanlmtr.
16

kavm veya delll-kfile denildiini belirtmilerdir.3 aretlerde olduu gibi


kendisiyle maksada ulalan ey de mecazen delil diye isimlendirilmitir.4

Kimi usulcler tarafndan delalet, beyan, huccet, burhan, sultan ve benzeri


szckler, delil ile eanlaml olarak kullanlrken5 kimilerine gre, genellik ve zellik
bakmndan aralarnda fark vardr. 6 Ayn kkten treyen dll, delil ve delalet
birbirlerinin yerine hakikat ya da mecaz olarak kullanlr. 7 Delilin yan sra delalet

3
Cesss, el-Fusl, IV, 7; Bklln, Temhdl-evil ve telhsd-delil, thk. Imdddn Ahmed
Haydar, Messesetl-Ktbis-Sekfiyye, Beyrut 1987, s. 34; Serahs, Usul, I, 278.
4
Zerke, el-Bahru'l-muht, I, 34; bnn-Neccr, erhul-kevkebl-mnr, I, 51. mid, delilin
szlkte dll anlamnda kullanldn, bunun da delili koyan (nsbd-dell) anlamna geldiini,
kimilerine gre ise delili zikreden/hatrlatan anlamna geldiini, buna ek olarak kimi zaman da
kendisiyle yol gstermenin vukubulduu ey iin kullanldn belirtir. Bk. El-hkm, I, 10. bnl-
Hcib de midnin verdii bu bilgilerden hareketle delilin szlkte mrid, zakir/hatrlatc ve
kendisiyle iradn yapld ey olmak zere anlamda kullanldn ifade eder. Bk. Muhtasarul-
Mnteh (c erhi ile), I, 36; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 4. sfehn ise Muhtasarul-Mnteh
erhinde bnl-Hcibin sznn iki ekilde deerlendirilebileceini ifade eder. Birincisine gre,
delilin szlk anlam mrid ve kendisiyle iradn vukubulduu ey olmak zere iki anlamda
kullanlr. Mrid de alameti koyan ve zikreden/hatrlatan olmak zere iki anlama gelir. kincisine
gre delili zikreden/hatrlatan ayr olarak alndnda delil mrid, zakir ve iradn kendisiyle
vukubulduu ey olmak zere anlamda kullanlm olur. Bk. Beynul-Muhtasar, I, 33-34.
Tacddn es-Sbk ise bnl-Hcibin belirttii bu anlamdan alameti koyan ve zikredenin
mrid kapsamnda olduunu belirterek Delil mrid ve kendisiyle iradn vukubulduu eydir.
Mrid ise alameti koyan ve zikredendir demi olsayd ifadenin daha ak olacan kaydeder.
Reful-hcib an Muhtasari bnil-Hcib, I, 252.
mid ve bnl-Hcibin delilin szlk anlam iin verdii bu anlam daha sonraki usulcler
tarafndan ayn ekilde delilin szlk anlam olarak verilmitir. rnek olarak bk. bnl-Hmam, et-
Tahrr (bn Emrul-Hcc erhi ile, I, 50; Emir Padiah erhi ile, I, 33); Merdv, et-Tahbr, I, 194-
196. bn Emrul-Hcc bu anlamdan ilk ikisinin hakikat, ncsnn mecaz olduunun
sylendiini ifade eder.
5
Bklln bu konuda yle demektedir: Delil, delalet ve mstedelln bih ayn ey olup, beyan,
hccet, sultan ve burhan demektir. Tm bu isimler bizzat delaletin eanlamlsdr (mradif). Et-
Takrb, I, 207; a.mlf., Temhdl-evil, s. 34. Ayrcak bk. Cveyn, et-Telhs, I, 116; a.mlf., el-Kfiye
fil-cedel, thk. Fevkyye Huseyn Mahmd, Matbaatu sa el-Bab el-Haleb, Kahire 1979, s. 48; Ferr,
el-Udde, I, 133; rz, erhu'l-lma, I, 156; Bc, hkmul-fusl, s. 47; Verceln, Eb Yakb
Yusuf b. brhim (. 570), el-Adl vel-insf f marifeti usulil-fkh vel-ihtilf, Vezarett-Trasil-
Kavm ves-Sekafe, Umman 1984, I, 28.
6
Debsi, fukahann kullanmnda er hkmleri bilmenin yolu olan huccet trlerinin ayet, delil, illet
ve hl olmak zere drt tane ismi bulunduunu, bu terimlerden huccet, beyyine (ve beyan),
burhann hepsini kapsayan en genel terimler olduunu, ayetin ise yakni gerektiren eyler iin
kullanldn belirtir. Takvmul-edille, s. 13-15. Benzer bir aklama iin bk. Serahs, Usl, I, 277-
279. Semerkand ise er hkmlerin kendisiyle bilindii eylerin delil, huccet, beyyine, burhan,
ayet, alamet, illet, sebep, art, stshbul-hl ve benzeri isimlerinin bulunduunu, bu terimlerin
bazlarnn cins, bazlarnn tr ismi olmas sebibiyle aralarnda genellik ve zellik bakmndan fark
bulunduunu, hiss, akl ve er olarak bilinen eylerin tamamn kapsamasndan dolay delilin en
genel terim olduunu ifade etmitir. Mznu'l-usl, I, 177, 179.
7
Kimi usulclere gre, delilin dll anlamnda kullanlmas mecazdr. nk kiinin bizzat kendisi
deil, onun sz, fiil ve iareti delildir. Bu durumda delilin kii hakknda kullanm, kiinin fiilinin
ismi ile isimlendirilmesi trnden mecaz bir kullanm olmaktadr. Bk. Cesss, el-Fusl, IV, 8;
17

kknden dll, medll, medlln leh, istidll, mstedill, mstedell, mstedelln leh,
mstedelln aleyh gibi fkh usulnn ana konularn ifade eden kelimeler
tretilmitir.8

Bklln, et-Takrb, I, 203-204; a.mlf., Temhdl-evil, s. 34; Cveyn, et-Telhs, I, 116-117; Ferr,
el-Udde, I, 132.
Hanefi usulclerden Semerkand ise dellin, dll anlamnda kullanlmasnn dildeki hakiki anlam
olduunu, daha sonra ise alamet anlamnda kullanlmasnn rf hakikat haline geldiini ifade eder.
Bk. Mznu'l-usl, I, 178. Tsnin aklamas da bu yndedir. Ts, yolu gsteren kiinin (dll) delil
diye isimlendirilmesinde olduu gibi delilin esasen dll anlamnda olduunu, El-Ecsmu dellun al
hlikh, El-Kurn delln alel-ahkm szlerinde olduu gibi delalet anlamnda kullanmnn
mecaz olduunu sylemekle birlikte, her iki anlamda da hakikat olduunun sylenebileceini ifade
eder. El-Udde, I, 20.
bn Frek, Earnin dll ve dellin lim ve alm szcklerindeki kullanmla ayn olduunu,
aralarndaki ilikiden dolay bu ikisinin delalet anlamnda kullanlmasnn ise mecaz olduunu
sylediini kaydeder. bn Frek, Mcerred maklti-eyh Ebl-Hasen el-Ear, thk. Daniel
Gimaret, Drul-Merk, Beyrut 1986, s. 286. Benzer ekilde Cveyn de dll ve delilin, lim ve
alm, kdir ve kadr szcklerinde olduu gibi delaletin faili olduunu, delaleti koyan kimse iin
dll, bunu oka yapan kii iin de dell denildiini belirtir. El-Kfiye, s. 46. bnn-Neccr da bu
kullanm vererek bunun mteahhirinden ounun gr olduunu syler. erhul-kevkebil-mnr,
I, 51. Verceln de Cveynnin verdii lim-alm, kdir-kadr eklindeki kullanma deinerek dllin
delil olarak isimlendirilebileceini belirtir. Bk. Verceln, el-Adl vel-insf, I, 28.
Dellin delalet anlamnda kullanlmas ise delili koyann (dll) fiili anlamnda olduunu kabul
edenler asndan hakikat, fail anlamnda olduunu kabul edenler asndan ise mecazdr. Cveyn
bazen delilin delalet yerine, bazen de dalelatin delil yerine kullanldn belirterek, kimilerine gre
bunun mecaz, kimilerine gre de hakikat olduunu belirtir. El-Kfiye, s. 47.
8
Dll, delalet iinin faili olup, delili belirleyen, koyan demektir ki, gerek anlamda Allah iin
kullanlmaktadr. Hz. Peygamber ve onun dndaki insanlar iin dll kelimesinin kullanmnn
hakikat mi, mecaz m olduu ihtilafldr. Kimi usulcler, Hz. Peygamber iin de kullanmnn
hakikat olduu (bk. Ts, el-Udde, I, 19), kimi usulcler ise Hz. Peygamber de dahil delaletten
haber veren ve ona dikkat eken dier insanlar iin kullanmnn mecaz olduu grndedir. Bk.
Bklln, et-Takrb, I, 207; rz, erhu'l-lma, I, 156; Verceln, el-Adl vel-insf, I, 28.
Medll de ister bilfiil, ister bilkuvve olsun delaletin (delilin) kendisi iin konulduu eydir ki, bu da
hkmdr.
Medlln leh ise soru sormas halinde delilin kendisi iin konulduu kii anlamna geldii gibi
medll anlamnda da kullanlmaktadr.
Mstedill, delili aratran kii demektir ki, hem incelenen konunun hakikatini bilmek iin aratran,
dnen kii iin hem de bir grn delilini soran kii iin kullanlr.
Mstedell ise delaletin sorulduu kiidir.
Mstedelln leh, delil zerinde yaplan inceleme ile bilinmesi istenen hkm anlamnda kullanld
gibi, kendisi iin delil aranan kii/hasm iin de kullanlr.
Mstedelln aleyh, delil zerinde yaplan inceleme ile bilinmesi istenen hkm ve delili soran kii ya
da hasm iin kullanlr.
stidll, delil zerinde yaplan inceleme (nazar) iin kullanld gibi, delili sorma ii iin de
kullanlr. Bu kullanmlar iin bk. bn Frek, Mcerred, s. 286; Bklln, et-Takrb, I, 207-208;
Cveyn, et-Telhs, I, 117-118; a.mlf., el-Kfiye, ss. 47-48; Ferr, el-Udde, I, 132; Ts, el-Udde, I,
20; rz, erhu'l-lma, I, 156; Bc, hkmul-fusl, s. 47; Kelvezn, et-Temhd, I, 62. Verceln,
el-Adl vel-insf, I, 28.
Delaletin yansra onunla eanlaml olarak kullanlan beyan da fkh usulnn ana konularn ifade
eden szcklerin tretildii bir kktr. Nitekim Bklln delalet ve beyann mtaklar arasnda
yle bir eletirme yapmaktadr: Mbeyyin, delili koyan anlamnda dll ile, beyan, mbeyyinin sz
anlamnda delil ile, mbeyyen leh, hkmn kendisi iin konulduu mkellef anlamnda medlln
18

2. Delilin Terim Anlam:

Fkh usulnde er hkmn bilinmesi delile bal olduu iin hemen her usulc ayr
bir delil tanm yapmtr. Kelamc usulclerin ounluu, delil terimini sadece
medlul hakknda bilgiye (ilme) ulatran eyler iin kullanrlar. Zanna ulatran eyler
iin ise emare terimini tercih etmilerdir. 9 Fkh usulcler ise delil terimini
zanna ulatran emareyi de kapsayacak ekilde kullanarak delili, kat ve zann olmak
zere ikiye ayrmlardr.10 Debs ile birlikte baz Hanefi usulcler ise bu noktada
farkl bir terminoloji kullanarak, kelamc usulclerin delil-emare ayrmna denk
den hucec-i mucibe-hucec-i mcevvize eklinde bir ayrm yapmlardr. 11 Bu
farkllk, terminolojik mahiyette olup salad nemli bir sonu yoktur.12

Genel olarak delil, zerinde doru dnmekle bilgiye ulalan eydir. Usulcler,
delil kapsamna nelerin girdiini daha iyi ifade etmek iin tanmlarna baz kaytlar
eklemilerdir. Szgelimi, erken dnem kelamc usulclerden Bkllnin tanmna
gre delil, zerinde doru dnmekle ztrari olarak bilinmeyen eyi bilmeye

aleyh ile, mbeyyen, aklanan hkm anlamnda medll ile, tebeyyn ise medll hakknda
gerekleen ilim ile ayn anlamdadr. Et-Takrb, III, 371.
9
Bklln, et-Takrb, I, 221-223; Basr, el-Mutemed, I, 5, II, 189-190; Cveyn, et-Telhs, I, 131-132;
Esmend, Bezln-nazar, s. 8; Rz, el-Mahsl, I, 88; mid, el-hkm, I, 10; bnl-Hcib,
Muhtasarul-Mnteh, I, 36; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 4. Bklln bu ayrmn genel olarak
kelamc ve fakihler tarafndan yaplan bir ayrm olduunu ifade ederken, Basr, bunun kelamc
usulclere ait bir kullanm olduunu, fakihlerin ise emareleri de delil olarak isimlendirdiklerini
belirtir. Cveyn ise mukakkiklerin ounluunun delalet terimini bilgi gerektiren akl ve sem
deliller iin kullandklarn belirtir. Gazzlnin, itihatta hata-isabet meselesinde mtehitlerden
birinin isabet ettiini ve bu konuda hkme ulatran bir delil bulunduunu syleyen fakihlerin
hatasnn emareleri delil zannetmelerinden kaynaklandn belirtmesi, (slam Hukukunda Deliller,
II, 338) Basrnin fakihlerin emareyi delil olarak isimlendirdikleri eklindeki szn destekler
mahiyettedir.
10
Ferr, el-Udde; I, 131; rz, erhu'l-lma, I, 155; Semn, Kavtul-edille, I, 33; Kelvezn, et-
Temhd, I, 61. rz, Ferr ve Kelvezn gibi usulcler, kelamclarn byle bir ayrm yaptklarn
belirterek kelimenin hakikat anlam asndan bunun doru olmadn, hem bilgiye hem de zanna
ulatran eyler iin delil teriminin kullanlmas gerektiini ifade ederler.
11
Debs, Takvmul-edille, s. 18, 168; Serahs, Usul, I, 279; Semerkand, Miznul-usl, I, 106-107;
Habbz, el-Mun, s. 183.
12
rz, Ferr ve Kelveznnin, kelimenin hakikat anlamndan hareketle bu ayrma kar kmalar,
hakl bir itiraz olarak dnlemez. nk Bklln, Araplarn kelimenin szlk anlam asndan
byle bir ayrm yapmadklarn syleyerek bu ayrmn terminolojik bir ayrm olduunu belirtir.
Cveyn de szlk anlam asndan Araplarn delaletle emare arasnda ayrm yapmadklarn, hatta
kullanm tersine evirerek bilgiyi gerektiren yollar iin emare, zann- galip gerektiren yollar iin de
delalet teriminin kullanlmasnn garipsenmeyecek bir ey olduunu syler.
19

ulatran/ulamay mmkn klan her eydir.13 Tanmdaki ztrari olarak


bilinmeyen kayd, bilinmesi delile bal olmayan zorunlu bilgiyi darda tutma
amacna yneliktir. nk zorunlu bilgi iin bir delile ve bu delil zerinde bir
incelemeye gerek yoktur.14 Buna gre insann d dnyaya ilikin bilgisi iki trldr.
Birincisi zorunlu bilgi (ilm-i ztrr) olup, akl ve be duyu olmak zere iki yolu
vardr. er hkmlerin bilgisinin asl kaynan oluturan mtevatir haberin ifade
ettii bilgi de ounlua gre zorunlu bilgidir.15 Bu tr bilgilerin zorunlu bilgi diye

13
Bklln, et-Takrb, I, 202. . Cveyn et-
Telhsde (I, 115) bu tanmn delalet iin de geerli olduunu belirtmitir. Bklln, benzer ekilde
delili, el-nsfda (el-nsf fm yecibu itikduh vel yeczl-cehlu bih, thk. Muhammed Zahid b.
el-Hasen el-Kevser, Mektebetl-hanc, Kahire 1993, s. 15)
eklinde, Temhdl-evilde (s. 33) de
eklinde tanmlamtr.
Baz usulclerin delil/delalet tanmlar yledir:
Cesss, el-Fusl, IV, 7.
bn Frek, Kitabul-hudd, s. 80.
Basr, el-Mutemed, I, 5.
Esmend, Bezln-nazar, s. 8.
Ts, el-Udde, I, 18.
Cveyn, el-Kfiye fil-cedel, s. 46.
14
Kad Abdulcabbarn Zorunlu olarak bilinmediinde bakasn bilmenin yolu ancak delalettir. Bu
da delil ile ayndr (erhul-uslil-hamse, thk. Abdlkerm Osmn, Mektebet Vehbe, Kahire,
1988, s. 87) ve genel anlamda beyann mutlak delalet olduunu ve bunun da zorunlu olarak
bilinmeyen eyler konusunda ilme ulatrdn belirten Basrnin nk zorunlu olarak
bilinmeyen eyleri bilmenin yolu ancak delildir. Zorunlu olarak bildiimiz eyleri ise bilmeye
ihtiya duymayz. nk insann hasl tahsile ihtiyac yoktur sz de ayn eyi vurgular. El-
Mutemed, I, 296. Verceln de delille ulalan bilgilerin zarr deil, nazar konularda geerli
olduunu belirterek ayn eyi vurgulamaktadr. El-Adl vel-insf, I, 28.
15
Kelamclar ve usulcler, akln dorudan ulat bedhiyyt (evveliyyt) ve hislerin eklenmesiyle
ulat mahedt (zahir hisler vastasyla elde edilen hissiyyt, batn hislerle elde edilen
vicdaniyyt) trnden bilgilerin zaruriyyt kapsamna dahil olduunda hem fikirdirler. Bununla
birlikte bedihiyyt ve mahedt dnda kalan ftriyyt, mcerrebt ve hadsiyytn yan sra
mtevatir haberler vastasyla elde edilen bilginin (mtevatirt) zorunlu mu, nazar mi olduu
kelamclar ve usulcler arasnda tartmaldr. Kelamclarn konuya ilikin tartmalar iin bk. El-
c, el-Mevkf f ilmil-kelm, leml-Ktb, Beyrut, ty., s. 14 vd.; Taftazn, erhul-maksd,
thk. Abdurrahman Umeyre, leml-Ktb, Beyrut 1989, I, 210 vd.
Mutezileden Cbb, Eb Haim ve Kad Abdulcabbar, Earilerden Bklln ve Rz gibi kelamc
usulclerin de ilerinde bulunduu ounlua gre, mtevatir haberin bilgisi zorunlu bilgidir.
Mutezileden Kab ve Basr, afiilerden Eb Bekr ed-Dekkk, Earilerden Cveyn, Hanbelilerden
Kelvezn ise nazar bilgi olduu grndedir. Gazzl ise zarr bilginin tanmna bal olarak
bunun zarr ya da nazar ksma dahil olabileceini sylemitir. erif Murtaza, Ts ve mid ise
tevakkuf etmitir. Mtevatir haberin gerektirdii bilgi konusunda ayrntl bilgi iin bk. Cesss, el-
Fusl, III, 47; bnl-Kassr, el-Mukaddime, ss. 65-66; Bklln, et-Takrb, I, 191-192; Kad
Abdulcabbr, el-Mun, XVI, 9 vd.; Debs, Takvml-edille, s. 207 vd.; Basr, el-Mutemed, II, 81
vd.; erif Murtaza, ez-Zera, II, 9 vd.; bn Hazm, el-hkm, I, 102; a.mlf., el-Fasl fil-milel vel-
ehv ven-nihal, 3 cilt, Darul-marife, Beyrut 1986, I, 7; Ferr, el-Udde, III, 847 vd.; Ts, el-
20

isimlendirilmesinin sebebi, kiinin, nesne hakkndaki bilgisini hibir ekilde


kendisinden uzaklatramamasdr. Dier bir ifadeyle zorunlu bilgi, oluumunda
kiinin katksnn bulunmad, kendisinde dorudan/vastasz oluan ve phenin
sz konusu olmad bilgidir.16 kincisi ise nazar/istidlal17 bilgi olup, bunun yolu da
ya ilkten nazar ya da bu nazarn hatrlanmasdr (tezekkr). lkten nazar, kiinin
hakikatini bilmedii bir ey hakknda istidlal yoluyla bilgi sahibi olmasdr. Nazarn
tezekkr ise yanlma veya unutmadan sonra ilk nazar hatrlamasdr. Bu tr

Udde, I, 71 vd.; Cveyn, et-Telhs, II, 284-286 (Cveyn, burada Bkllnnin grn
savunmutur), el-Burhn, I, 375-376; rz, erhul-Lma, II, 569-572; Bc, hkmul-fusl, ss.
236-237, 238; Semn, Kavatul-edille, I, 325, 327 vd.; Serahs, Usl, I, 283 vd.; Pezdev, Usl,
II, 660 vd.; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 201-202; Kelvezn, et-Temhd, III, 22 vd.;
Mzer, zhul-mahsl, 422-423; Semerkand, Miznul-usl, II, 629-633; Rz, el-Mahsl, IV,
230-234; a.mlf., el-Melim (bnt-Tilimsan erhi ile, erhul-Melim f uslil-fkh, thk. Adil
Ahmed Abdlmevcud - Ali Muhammed Muavvaz, 2 cilt, leml-Ktb, Beyrut 1999), II, 152-
153; bn Kudme, Ravdatun-nzr, I, 350-352; mid, el-hkm, I, 262-265; Muhakkk Hll,
Mericl-usl, Messeset lil-Beyt, Kum 1403, ss. 138-139; Allme Hll, Mebdiul-vusl il
ilmil-usl, thk. Abdulhseyn Muhammed Al el-Bakkl), Darul-Edv, Beyrut 1986, ss. 199-200;
Habbz, el-Mun, s. 192.
Mtevatir haberin nazar bilgi ifade ettiini ileri sren veya Gazzl de olduu gibi bunun nazar
ksmda da ele alnmasn mmkn gren usulcler asndan Kitap ve mtevatir Snnetin bilgi
gerektiren deliller arasnda saylmas tutarl olmakla birlikte, zorunlu bilgi ifade ettiini ileri sren
usulclerin Kitap ve mtevatir Snneti, bilgi gerektiren deliller arasna dahil etmeleri sorunlu
gzkmektedir. rnein Semerkand, mtevatir haberle elde edilen bilgiyi hem zorunlu bilgi hem
de istidlal bilginin ksmlar arasnda zikretmitir. Mznul-usl, I, 105, 106.
Bu tartma, yle grnyor ki, zarr bilginin tanm ve zarr bilginin nazar, nazar bilginin de
zarr olarak gereklemesinin mmkn olup olmad tartmas ile balantldr. Bu konudaki
grler iin bk. mid, Ebkrul-efkr f uslid-dn, thk. Ahmed Ferid el-Mezidi, 3 cilt, Darul-
Ktbil-lmiyye, Beyrut 2003, I, 28-31.
16
bk. Bklln, Temhidl-evil, s. 26; a.mlf., el-nsf fm yecibu itikduh vel yeczl-cehlu bih,
thk. Muhammed Zahid b. el-Hasen el-Kevser, Mektebetl-Hanc, Kahire 1993, s. 14; bn Frek,
Kitbul-hudd, s. 77; Cveyn, Kitbul-ird il kavatl-edille f uslid-diynt, thk.
Muhammed Yusuf Ms-Ali Abdlmnim Abdulhamd, Matbaatus-Sade, Kahire 1950, s. 14.
mid ise Bkllnnin tanmn eletirerek, zorunlu bilgiyi u ekilde tanmlar: Mahlkun nazar
ve istidlal ile elde etmesinde kudretinin dahli bulunmad hdis bilgidir. Bk. Ebkrul-efkr, I, 22.
17
Nazar ve istidlal terimleri usulcler tarafndan birbirinin yerine kullanlan ayn anlama gelen iki
terimdir. Dorudan elde edilen zorunlu bilgilerin dnda kalan bilgiler iin kimi zaman nazar, kimi
zaman da istidlal bilgi denilmesi bunu gsterir. rnein, Cesss ve Bakllani istidlali nazarla
aklarken (el-Fusl, IV, 9; et-Takrb, I, 208), Basri de nazar istidlal ile aklamtr (el-
Mutemed, I, 6). Bununla birlikte istidlal ve nazar arasnda fark olduunu syleyenler de
bulunmaktadr. El-Varakt arihlerinden Mardn, nazar ve istidlalin ayn anlama geldiini, kimi
zaman daha fazla aklama ifade etmesi iin birlikte kullanldn, bununla birlikte nazarn hem
tasdik hem de tasavvuru ifade eden fikir olmas, istidlalin ise bunlardan sadece birincisini ifade
etmesi ynyle nazarn istidlalden daha umumi olduunu ifade etmitir. Bk. El-Encmz-zhirt,
102. Yine el-Varakt arihlerinden Mahall, nazar ve istidlalin ayn olduunu sylemekle birlikte
Abbd, aralarnda Mardnnin belirttii gibi bir fark olduunu ifade eder. Bk. erhul-Abbd al
erhil-Mahall (erhu tenkihil-fusl kenarnda), 36-37. Eb Hill el-Asker ise istidlalin bir eyi
baka bir eyden hareketle bilmeyi istemek, nazarn ise bir eyi hem kendinden hareketle hem de
bakasndan hareketle bilmeyi istemek anlamna geldiini belirterek nazarn daha genel olduunu
ifade etmitir. El-Furkul-luaviyye, thk. Hsmddn El-Kuds, Drul-Ktbil-lmiyye, Beyrut
1981, s. 86.
21

bilgilerin nazar/istidlal diye isimlendirilmesinin nedeni, delil zerinde yaplan


incelemeyle (nazar/istidlal) elde edilmesidir. Dier bir ifadeyle, nazar/istidlal
bilgide nazar ve istidlal, elde edilmek istenilen bilgiyi nceler ve bilgi, bu nazar ve
istidlalin ardndan meydana gelir.18 Zorunlu bilgi akl ve duyular vastasyla
dorudan elde edilirken, kiinin kudret ve kesbine ihtiya hissettiren istidlal bilgi bir
delil vastasyla elde edilir. Bu durum onu zorunlu bilgiden ayran en nemli
zelliktir. Kiinin kudret ve kesbi dahilinde olmas sebebiyle bu bilgi, bazen kesb
bilgi diye de isimlendirilir.19 Zorunlu bilgilerde akl sahipleri ortak iken, nazar
bilgilerde kiilerin zeka, zihin ve istek derecesine bal olarak farkllk sz
konusudur.20

Yaplan tanmdaki her ey kayd, varolan bir eyin delil olmasnn yan sra bir
eyin yokluunun da delil olmas, delili koyan tarafndan istidlalin kastedilmi
olmasnn yan sra istidlalin kastedilmemi olmas gibi durumlar da ierir.
Yokluun delil olmas ve bir bilgiye ulatrmasnn rnei, risalet iddiasnda bulunan
kiinin mucize gsterememesinin, yalanc olduunun bilinmesine delalet etmesidir.
Yokluun fkh usulnde delil olarak kullanlmas ise sem bir delilin
bulunmamasnn sorumluluun yokluuna ve hkmn olmadna ya da akln hkm
zere kaldna delil olmasdr. 21 Her ey kayd ayn zamanda delilin delil

18
Bklln, et-Takrb, I, 183-186; a.mlf., Temhdl-evil, s. 27; Cveyn, el-Kfiye, s. 30. stidll
bilgide bilginin nazar ve istidlalin ardndan gelmesinin mahiyeti konusunda Mutezile ile Eariler
arasnda yaklam fark vardr. Earilere gre, bilginin sahih nazar ve istidlalden sonra meydana
gelmesi, Allahn yaratmas iledir. Bu yzden Eariler, genellikle sahih nazr bilgiyi tazammun
eder ifadesini tercih etmilerdir. Bk. Bklln, et-Takrb, I, 211, 213; mid, Ebkrul-efkr, I, 88.
Mutezileye gre ise sahih nazarn bizatihi kendisi bilgiyi dourur (tevlid) eder. Bu grn
ayrntlar iin bk. Kad Abdulcabbr, el-Mun, IX, 161 vd.; XII, 77 vd.
19
Et-Takrb, I, 186; bn Frek, Kitbul-hudd, s. 77. mid de bilgiyi trleri bakmndan zarr-kesb
eklinde ikiye ayrmtr. mid, kesb bilgi ile nazar bilginin ayn olup olmad konusunda
Eariler arasnda tartma bulunduunu syler. Eb shk el-sferynye gre bazen nazar
olmakszn hasl olduu iin kesb bilgi nazr bilgiyi de ierir ve daha kapsamldr. Kesb bilginin
nazardan ayrlamayacan ileri srenler asndan ise ikisi ayn anlamda kullanlan terimlerdir. Bk.
mid, Ebkrul-efkr, I, 25.
20
Bklln, et-Takrb, I, 193-194.
21
Bklln, et-Takrb, I, 202-203. Bkllnnin, hdis olann yan sra kadmin de delil olduunu
ifade etmesi, Mutezilenin kelamullahn hdis olduu anlayna tepkiden kaynaklanmaktadr.
Cveyn, et-Telhs, I, 119-120. Benzer bir yaklam iin bk. Ferr, el-Udde, I, 131. Bu rneklerden
sonuncusu, usulclerin akl delili, stshab, hazr ve ibaha eklinde er deliller arasnda saydklar
delile rnektir. Gazali bunu drdnc asl olarak zikretmitir. Ancak Earilere gre, akln asl
olmas, dier asllarn aksine hkmn isbat konusunda deildir. nk, sem hkmler akl ile
idrak olunamaz. Akl ancak peygamberlerin gnderilmesinden ve mucizelerle desteklenmesinden
22

olabilmesi iin fiilen istidlalin gereklemesinin (bilfiil istidlal) art olmayp


potansiyel (bilkuvve) olarak bu nitelie sahip olmasn vurgulamaya yneliktir. Bu
yzden bu durumun daha iyi bir ekilde ifade edilebilmesi iin tanmlarn bazlarnda
m emkene en ytevassale bih veya m ymkinu en ytevassale eklinde imkan
kaydna yer verilmitir.22 Bilfiil istidlalin art olmamas, daha nce delil olarak
kullanlmam bir eyin daha sonra delil olarak kullanlabilecei ya da bir delilin
daha nce kullanlmayan bir delalet ynnn bulunabilecei anlamn tar.23
Tanmdaki imkan kaydnn dier bir amac da delili koyan kiinin istidlali
kastetmesinin art olmad, delilin istidlale elverili olmasnn yeterli olduunu
vurgulama amacna yneliktir.24 Yine bu kaytla birlikte mantuk, mefhum ve makul
gibi delalet ekilleri hkme ulatran yollar olduu iin delil kapsamna dahil
edilmitir.

Tanmdaki Doru dnme (sahih nazar) kayd, fasid nazar darda brakma
amacna yneliktir.25 nk her nazarda bulunan kii doruya ulaamayabilir.

nce zimmetin ykmllkten beri olduuna delalet eder. Bk. slam Hukukunda Deliller, I, 301.
Buna karlk Basr ve Esmend akl, mtehidi eri hkmlere ulatran iki yoldan biri saymtr.
Bk. Basr, el-Mu'temed, I, 6; Esmend, Bezln-nazar, s. 10.
22
Bklln, el-nsf, s. 15; bn Frek, Kitbul-hudd, s. 80; Rz, el-Mahsl, I, 88.
23
Benzer bir aklama iin bk. Bc, Kitbul-hudd, ss. 38-39; sfehn, Beynul-Muhtasar, I, 35.
24
Bata Bklln olmak zere imkan kaydna yer veren usulcler, istidlali kastetmenin art olmad
grndedirler. Bklln mehur hrsz rneine atfta bulunarak Araplarn hrszn yerini bilmeye
imkan salamas bakmndan hrszn izini de delil diye isimlendirdiklerini belirtir. Temhdl-evil,
s. 34. Eb Hilal el-Asker de delalette failin kastn art koanlarn bu rnei gereke olarak
gsterdiklerini syleyerek, bunun yerinde olmadn, dil asndan bu kullanmn doru olduunu,
kast art koan kiinin delilsiz olarak bunu mecaza hamletmesinin doru olmadn belirtir. El-
Furk, s. 52. Rb el-Isfehn de delalette, delaleti kastetmenin art olmadn ifade etmektedir.
Bk. El-Mfredt f ribil-Kurn, Kahraman Yaynlar, stanbul 1986, s. 246.
Kad Abdulcabbar ve Ts gibi usulcler ise delili koyann bununla istidlali kastetmesinin art
olduu grndedir. Bu yzden hrszn brakm olduu iz, delalet olarak isimlendirilmez. nk
hrsz bu izle kendisine istidlalde bulunulmasn kastetmemitir. Bu yzden hrszn brakm olduu
izin kendisine istidlalde bulunulmas asndan delalet diye isimlendirilmesi bir tr mecazdr. Bk.
Kad Abdulcabbar, erhul-uslil-hamse, s. 88; Ts, el-Udde, I, 18-19.
Bu tartma, iaretin delaleti konusunu akla getirmektedir. Lafzn, mtekellimin kast olmayan bir
anlama delaleti olan iaretin delaleti, usulcler tarafndan genel olarak kabul grm bir delalet
eklidir.
25
Nazar kalbin dnmesi (fikratl-kalb) ve teemml olup bununla nazarda bulunulan ey hakknda
bilgi ya da zann- galibe ulamak amalanr. Ancak artlarna uygun bir nazar bu amaca ulatrr.
Nazarn gerektirdii artlarda eksiklik nazar fasid klar ve istenilen amaca ulatrmaz. Bklln, et-
Takrb, I, 210; Kad Abdulcabbar da nazarn hakikatinin fikir ve teemml olduunu belirtmektedir.
Bk. El-Mun, XII, 4. Basr ise sahih nazar, kendisiyle bir ey hakknda ilme ya da zanna ulamak
iin ilimlerin ya da zanlarn akl gereince dzenlenmesidir eklinde tarif eder. El-Mutemed, I, 6.
Bu anlamda nazar, nceki bilgilerden hareketle yeni bir bilgiye ulamay salayan bir akl
23

Yeterince inceleme yapmadnda veya delil zannettii fakat aslnda delil olmayan
bir ey zerinde incelemede bulunduunda kiinin hata etmesi mmkndr.26 Bu
yzden sahih bir nazardan bahsedebilmek iin nazarn, delil zerinde yaplmas ve
daha nce zorunlu olarak veya bir delil ile bilinmeyen bir hkm zerinde olmas
gerekir. Zira bu iki ekilde bilinen bir ey zerinde nazarda bulunmak hasl tahsil
anlamna gelir. Dier taraftan nazarda bulunann da kamil bir akla sahip olmas ve
delilin hangi adan delil olduunu ve medll ile ilikisini bilmesi gerekir. 27

yrtmedir ki, delile mantk bir form kazandrmaktadr. Rz de Basrnin tanmndan hareketle
nazar, kendisiyle dier tasdiklere ulamak iin (nceki) tasdiklerin zihinde tertip edilmesidir (el-
Mahsl, I, 87) eklinde tanmlar. midnin el-hkmda (I, 11) Ebkrul-efkr isimli eserindeki
nazar tanmna atfta bulunarak yapt tanmda z itibariyle ayndr. Ancak burada Basr ile
Bklln ve Rz, daha genel bir ifadeyle Mutezile ile Eariler arasnda ilm kelimesine verilen
anlamda farkllk mevcuttur. Earilerin kullanmnda ilm bilineni olduu ekilde bilmek
(marifetl-malmi al m huve bih) (Bklln, et-Takrb, I, 178; bn Frek, Kitbul-hudd, s.
76) anlamnda iken Mutezilede kiinin inand eyin inand ekilde olduu konusunda kalbinin
mutmain olmas (Basr, el-Mu'temed, I, 5) anlamndadr.
26
Bklln, et-Takrb, I, 210. Verceln de sahih nazarn ulatrd her eyin ilim olduunu, aksi
taktirde zann olacan belirterek, nazarn delil zannedilen bir ey (phe) zerinde deil sahih bir
delil zerinde yaplmas gerektiini, taklitten uzak olmas gerektiini ve nazarda bulunan kiinin
alimlerin istidlal yollarn, ehl-i eriatn kullanmlarn (muvadaat) ve mmetin ihtilaf ettii eyleri
bilmesi gerektiini ifade eder. Kii, bu artlara riayet ettiinde yapt incelemeden hasl olan ey
ilimdir; bunlardan birini ihmal ettiinde ise zann hasl olur. Bk. El-Adl vel-insf, I, 28.
27
Bklln, et-Takrb, I, 217-218. Nazarla ilgili artlar iin ayrca bk. Kad Abdulcabbr, el-Mun,
XII, 9-12, 100-102.
Bkllnnin yukarda belirttii istidlal bilginin kiilerin zeka, zihin ve istek derecelerinin ve
eilimlerinin farkllna gre deitii gz nnde bulundurulduunda sahih nazar iin ileri
srd artlarn kesin ve objektif bir kriteri bulunduunu sylemek zordur. Bir nazarn sahih
olduu sonuta kiinin kendi tercihine ve bu tercihin bakalar tarafndan kabulne ve makul
grlmesine baldr. nk ayn delil zerinde nazarda bulunan kiilerin delili farkl ekilde
kullanmalar mmkn olduu gibi ayn delilden hareketle farkl sonulara ulamalar da
mmkndr. Dahas birine gre delil olan bir ey dierine gre delil olmaktan olduka uzak bir ey
olabilmektedir. Bu konuda icmn hucciyyetinin dayandrld delillere ayn ekole mensup
usulc, Bklln, Cveyn ve Gazzl asndan bakmak gzel bir rnek tekil eder.
Cveyn, icmn hccet olduunu ispatlamak iin alimlerin ounun Nis suresinin 115. ayetini
delil getirdiklerini syledikten sonra bu ayetin icmn hcciyyetine nass olarak delalet etmesi yle
dursun, zahir olarak bile delalet etmeyeceini ileri srer. Bk. El-Burhn, I, 119, 435. Ayn ekilde
Gazzl, bu ayetin icmn hcciyyeti konusunda delil olmadn bu konuda en gl delilin
mmetim dalalet zere birlemez anlamndaki manev mtevatir hadisler olduunu ileri srer.
slam Hukukunda Deliller, I, 259 vd. Buna karlk Cveyn, bu hadislerin de haber-i vahid
olduunu ileri srerek bunlarn da icmn hcciyyetini ortaya koyacak nitelikte bir delil olmadn
ileri srerken, (el-Burhn, I, 435-436) Gazzl, Cveynnin icmn hcciyyeti iin ileri srd
yolun (el-Burhn, I, 436-438) zayf olduunu ileri srer. slam Hukukunda Deliller, I, 267-268.
Daha ilginci, Cveyn ve Gazzl zerinde olduka nemli bir etkiye sahip olan Bkllnnin sz
konusu ayeti, icmn hcciyyetine delil olarak zikretmesidir. Bkllnye gre, bu ayetin icmn
hcciyyetine delaleti iin bk. Et-Telhs, III, 15 vd. Bu durumda ayn ekole bal bu usulc
asndan bakldnda bu ayetin ve sz konusu hadislerin icmn hcciyyeti konusunda delil
olmasn ya da delil olmamasn gerektiren ey nedir sorusunu sormak anlaml olur. Nazzam gibi
icm hccet olarak kabul etmeyen kiiler de gz nne alndnda Bkllnnin yukarda nazar
24

Usulcler delilin, delil olduunun bilinmesi iin baka bir delile dayanmasn gerekli
grmezler. Kimi durumlarda delilin delil olduu baka bir delille bilinse de bunun bir
yerde sona ermesi gerekir. Aksi taktirde teselsl meydana gelir.28

Gazzlden itibaren mantk ilminin makbul bir ilim haline gelmesi ile mantk
anlamda delil de usul eserlerine girmitir ki, bu anlamda delil, yeni bir bilginin ortaya
kmasn salayan iki ncln dzenlenmesi olarak tanmlanmtr. 29

Grebildiimiz kadaryla delilin klasik mantn tasdik ve tasavvur ayrmna bal


olarak yaygn kabul gren zerinde doru dnmek suretiyle haber (tasdk) bir
sonuca ulalmas mmkn olan eydir eklindeki tanm midnin el-hkmnda
ortaya kmtr.30

ile ilgili ileri srd artlarn kesin ve objektif bir kritere balanmasnn pek mmkn olmad
ortaya kmaktadr.
28
Ts, el-Udde, I, 19. rnein, kyas ve haber-i vahidin huccet olduu icma, icmn huccet
olduu Snnete, Snnetin huccet olduu Kitaba, Kitabn huccet olduu, Hz. Peygamberin doru
sylediine, Hz. Peygamberin doru syledii ise mucize gstermesine, mucizenin yalanc birinden
sadr olamayaca ise akla dayanmaktadr.
29
Mantk anlamdaki delili ifade etmek iin daha ziyade burhan terimini kullanan Gazzl, burhann
zel bir artla zel bir biimde telif edilmi zel szlerden ibaret olduunu syleyerek dzgn bir
burhann oluabilmesini asgari iki mukaddimenin (ncln) bulunmasna balamtr. slam
Hukukunda Deliller, I, 38, 49. Gazzlnin iki nclden olutuunu syledii burhan esasen
nclleri kat olan mantk kyastr. Yukarda Basr, Rz ve midnin ncllerin tertibini nazara
dahil etmek suretiyle delili mantk bir forma soktuklarn belirtmitik. bnl-Hcibten itibaren
delilin iki farkl tanm usul eserlerinde yer almaya balamtr. Bu tanmlardan birincisi, usulclerin
yukardaki tanmlar olup bu tanm genellikle usulcler arasnda delilin emareyi de kapsayp
kapsamamas ynyle ele alnmaktadr. kinci tanm ise daha nce nazarn tanm yoluyla tanma
dahil edilen tasdiklerin, ncllerin dzenlemesi ile yeni bir bilgiye ulalmas eklindeki tanmdr.
bnl-Hcib bu tanm kle eklinde verirken Adududdn El-c, bu ikinci tanmn mantkalarn
delil tanm olduunu ifade eder. Bk. Muhtasarul-Mnteh (el-c erhi ile), I, 36, 40, 41. bnl-
Hmam ve arihleri bn Emrul-Hcc ve Emirpadiah da usulclerin yukarda tanmn yaptklar
delilin mfred olduunu, mantklara gre ise tasdiklerden mrekkeb olduunu belirterek ikisi
arasnda fark bulunduunu ifade etmektedirler. Bk. Et-Tahrr (bn Emirul-Hcc erhi ile), I, 51-52;
(Emir Padiah erhi ile), I, 33-34.
30
mid, el-hkm, I, 10. . mid delili bu ekilde
tanmladktan sonra matlb- haber kaydnn, tanm ile elde edilen tasavvur bilginin darda
tutulmas amacna ynelik olduunu belirtmitir Bu tanm iin ayrca bk. Muhtasarul-Mnteh, I,
40. mid, Ebkrul-efkrda da (I, 120) delili ayn ekilde tanmlayarak el-hkmdaki haber
kayd yerine tasdk kaydn ekleyerek yine bunun tanm ile ulalan tasavvur bilgiyi darda
tutma amacna ynelik olduunu belirtmitir.
25

B. Delilin Ksmlar:

Delil, usulcler tarafndan deiik alardan ayrma tabi tutulmutur. Bu


ayrmlardan birincisi delilin kayna asndan, dieri ise ulatrd bilginin deeri
asndan yaplmtr. Birinci ayrm asndan delil, akl ve vaz/er;31 ikinci
ayrm asnda kat ve zann (delil-emare) olmak zere ikiye ayrlr. Usulclerin
esas inceleme alann oluturan ve son tahlilde akla dayanan er delillerin nelerden
ibaret olduu delil-emare ayrmnda ele alnacak olup, burada akl delil ile er
delillerin mahiyetleri asndan birbirinden ayrld nokta zerinde durulacak ve akl
delilin fkh usul asndan yerine temas edilecektir.

1. Akl Delil er Delil Ayrm:

Delillerin akl ve er eklindeki ayrm, sadece ulatrdklar bilginin kayna


asndan deil, ayn zamanda delaletlerinin mahiyetleri asndan yaplm bir
ayrmdr. Akl delilin incelenmesi esasen kelam ilminin konusudur. Ancak er
delillerin mahiyetini ortaya koymaya yardmc olmas asndan zellikle kelamc
usulclerin ikisini birlikte deerlendirdikleri grlmektedir. rnek olmas

31
Usulcler er delil ifadesinin yan sra sem delil, vaz delil, nakl delil, lafz delil ifadelerini de
kullanmaktadr. Bklln ve bn Frek delilleri akl ve vaz olarak ikiye ayrarak vaz delili, er
delili de ierecek ekilde kullanan usulclerdendir. Bk. Bklln, et-Takrb, I, 204; bn Frek,
Kitbul-hudd, ss. 80-81; Cveyn, et-Telhis, I, 120; Verceln, el-Adl vel-insf, I, 28. Bu delilin,
vaz delil diye isimlendirilmesi, delaleti noktasnda irade sahibi birisinin onu delil olarak
koymasna (vazna) ihtiya duyulmas ynyledir. er deliller de dil ve dildeki lafzlarla temsil
edilmesi ynyle vaz olduu iin vaz ksma dahil olmaktadr. Vaz delil ifadesi, Allahn ve Hz.
Peygamberin szlerinin yan sra dier insanlarn szlerini de kapsamas ynyle daha genel bir
ifadedir. Bu yzden Zerkede olduu gibi daha sonraki kimi usulcler, delili sem, akl ve vaz
olmak zere ksma ayrmlardr. Zerke, el-Bahrul-muht, I, 36-37.
Bklln, bir baka eserinde ise delillerin akl, sem/er ve lugav olmak zere ksm olduunu
sylemektedir. Sem/er delili aklarken bunun uylam (muvadaa) yoluyla delalet eden delil
olduunu belirtir. Ayn ekilde lugav delilin de uylam (muvatae ve muvadaa) yoluyla anlamna
delalet eden sz olduunu syleyerek, isimlerin, sfatlarn ve dier lafzlarn delaletlerinin de ayn
ekilde olduunu, muvatae ve ittifak yoluyla delalet eden yaz, sembol, iaret ve say gibi eylerin
de buna dahil olduunu belirtir. El-nsf, s. 15. Bu aklamalar gznne alndnda mahiyetleri
asndan sem ve lugav delil arasnda kayda deer bir farkn olmad grlmektedir. nk ikisi
de uylama bal olarak delalet etmektedir. Sonu olarak buradaki taksiminin et-Takrbdeki
taksimi ile cidd bir farkllk gstermedii sylenebilir.
Bu delilin sem delil diye isimlendirilmesi, Kitab da dahil olmak zere Hz. Peygamberden iitilmi
olmas ynyledir. Nakl delil isimlendirmesi ise bu delillerin bize nakil yoluyla gelmi
olmasndandr. mid ise sem delilin rfte iitilen lafz delil (ed-delll-lafz el-mesm) olarak,
fukahann kullanmnda ise er delil olarak isimlendirildiini ifade eder. Ebkrul-efkr, III, 240.
26

bakmndan biri Eari dieri Mutezili olan iki kelamc usulcnn, Bklln ve Kad
Abdulcabbarn aklamalarna gz atmak yeterlidir.

Bakllannin akl ve er/vaz delil arasndaki farka ilikin ifadesi yledir: Biliniz
ki, deliller iki ksmdr: Birinci ksm akl, ikinci ksm vazdir. Akln hkm ile
(kazyyetl-akl) ve aklda bulunan bir ynden (vech) dolay delalet edenin rnei,
fiilin meydana gelmesinin failine ve onun bu fiile gc yettiine delalet etmesi, fiilin
muhkemliinin failinin bunu kastl ve bilerek yaptna delalet etmesi ve benzeridir.
Bu delalet, lazm bir delalet olup deimez ve delil olmas noktasnda da bir uylam
(muvatae) ve bildirime (tevkf) ihtiya duymaz. Vaz yoluyla delaletin rnei ise
lafzlarn, sembollerin, iaretlerin, yaznn, saylarn ve benzeri eylerin
delaletleridir. Bunlarn delaleti, ehlinin muvadaasna baldr. ayet ehlinin
muvadaas olmasayd bunlar delalet etmezlerdi.32

32
Bklln, et-Takrb, I, 204-205; Cveyn, et-Telhs, I, 120. Burada Bkllnnin akl delili
tanmlarken kulland akln hkm ile (kazyyetl-akl) ve aklda bulunan bir ynden (vech) dolay
delalet edenin ifadesindeki yn (vech) kelimesinin, ayrlmaz nitelik (lazm vasf) anlamna
geldiini sylemek mmkndr. Nitekim, Bkllnnin ada bn Frekin akl delil, matluba,
bu matlubun illeti olan bir vasf ile delalet eden delildir ki, bu vasf muvadaa ve stlaha ihtiya
duymaz. Buna karlk er delili de ieren vaz delil, birinin onu delil olarak koymasna ihtiya
duyar (bk. Kitbul-hudd, s. 81) ve Cveynnin akl delil, matluba kendisinde olan bir vasfla
delalet eden delildir (bk. Et-Telhs, I, 120) ve akl delil, lazm bir sfatla delalet eden delildir (bk.
El-rd, 8) eklindeki tanmlarnda Bkllnnin yn dedidii eyin illet olan vasf olduu aka
grlmektedir.
Cveyn ve Gazzlnin bu konuda syledikleri de hemen hemen Bakllaninin syledikleri ile
ayndr. Cveyn yle demektedir: Usulcler der ki; Akl deliller, tam bir nazarn medlulleri
bilmeyi gerektirdii delillerdir. Bunlar kendiliklerinden ve tadklar nitelikten dolay
(medlullerine) delalet ederler. Bunlarn delalet etmeksizin bulunmalar mmkn deildir. Tpk,
fiilin bu fiile gc yeten birisine delaleti gibi. Bu tr deliller vaki olduklarnda birinin onlar delil
olarak koyma kastna ihtiya duymakszn zatlarndan dolay delalet ederler. Sem deliller ise
birinin onlar delil olarak koymas ile delalet ederler. Bunlar diller ve Allahtan bir bildirim (tevkif)
ya da ihtiyardan kaynaklanan stlah yoluyla manalara delalet eden ibarelerle temsil olunur. El-
Burhn, I, 121. Gazzl de anlam ifade eden sz (el-kelmul-mfd) bal altnda ayn ekilde
kendinden bakasna delalet eden delilleri zat ile delalet edenler ve vaz yoluyla delalet edenler
olmak zere ikiye ayrmtr. Zat ile delalet edenler akl delillerdir. Vaz yoluyla delalet edenler ise
ses ve iaret ve sembol gibi ses olmayan olmak zere iki ksma ayrlr. slam Hukukunda Deliller,
II, 8-9.
midnin akl delil ile sem delili birbirinden ayrrken, zatndan dolay delalet eden ve zatndan
dolay olmayp vaz ve stlah yoluyla delalet eden eklindeki nitelemesi de ikisi arasndaki fark
ortaya koymaya ynelik olup ayn eyi vurgulamaktadr. Ebkrul-efkr, I, 120.
Verceln de bu iki tr delil arasndaki fark delaletlerinin zorunlu ve ihtiyar olmas eklinde ortaya
koymutur. Akl deliller zorunlu olup gerek anlamda delildir. Vaz deliller ise ihtiyar olup
mecazen delildir. Zorunlu olan eylerin zorunluluu, mmkn eylerin imkan, imkansz eylerin
imkanszl akl deliller ile ulalan bilgilerdir. Vaz deliller ise insanlarn muvadaas ile
gerekleen sz, yaz, sembol ve iaret gibi eylerdir. El-Adl vel-insf, I, 16, 28.
27

Kad Abdulcabbar da genel olarak delilleri akl ve er olmak zere ikiye


ayrmaktadr.33 Fakat deiik eserlerinde yapt l bir taksim daha bulunmaktadr.
Bu ayrma gre deliller, birincisi shhat ve vcub eklinde delalet eden deliller,
ikincisi dev ve ihtiyar yoluyla delalet eden deliller, ncs ise muvdaa ve
maksd yoluyla delalet eden deliller olmak zere ksma ayrlr. Birinci tr
delillerin delaletinin shhat ve vcub ile nitelendirilmesi bu tr delillerin
delaletlerinin zorunlu olduunu, yani delil bulunduunda mutlak surette delaletinin
de bulunacan, bu delillerin delalet etmeksizin bulunamayacan, aksi takdirde
delil vasf kazanamayacan ifade etmektedir. Kad Abdulcabbar bu tr delile fiilin,
failinin ona kadir olduuna delalet etmesini ve varln hdis oluunun muhdisine
delalet etmesini rnek vermitir. Ona gre bu tr deliller, kiiyi tevhidin bilgisine
gtrr.34 Sahip olduu sfatlardan hareketle Allahn, kdir olmakla birlikte irkin
bir ey yapmayacana ve lim olann ancak gzel olan yapacana istidlalde
bulunmak, ikinci tr delile rnektir. nk sahip olduu sfatlar, byle bir ey
yapmayacann illeti (d) konumundadr. Kad Abdulcabbara gre er delillerin
delaletinin temelini oluturan bu tr deliller, Allahn adaletinin bilgisi konusunda
asldr.35 nc tr deliller ise muvadaa ve bununla birlikte bulunmas gereken
kast ile delalet eden deliller olup sem deliller bu ksma girer. Nbvvet ve er
hkmlerin (eri) bilinmesi, bu delillere baldr.36 Kad Abdulcabbarn yapm
olduu bu taksim, delil ile medlul arasndaki ilikinin (taalluk) yn (vech) asndan
yaplm bir taksimdir. kinci ksm darda tutulacak olursa birinci ve nc
ksmn Bkllnnin syledii ksmla rtt grlr. kinci ksm ise Kad
Abdulcabbarn da belirttii gibi Allahn adaleti ile ilgilidir. zellikle Earilerin
itiraz bu ksma yneliktir. nk Earilere gre gzellik ya da irkinlik Allahn
emir ve nehyinin sonucudur. Bunu tersine evirip sonucu asl yapmak doru deildir.

33
Kad Abdulcabbar, erhu uslil-hamse, s. 88. Kad Abdulcabbar Bil ki, delalet drttr: Akln
hucceti, Kitap, Snnet ve icm eklindeki ifadesinde delilleri drt ksma ayrm olsa da bunlar
akl ve er deliller olarak ikiye indirgemek mmkndr.
34
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XV, 152, 155, XVI, 349; a.mlf., el-Muht bit-teklf, thk. mer Seyyid
Azm, Darul-Msriyye, Kahire ty., s. 55.
35
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XV, 157, 159, XVI, 349.
36
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XV, 160, XVI, 349.
28

Ksaca belirtmek gerekirse akl delil ile er delil arasndaki fark, delil ile medlul
arasndaki ilikinin mahiyetine ilikin bir fark olup, akl delilde delil ile medlul
arasndaki ilikinin hibir ekilde ortadan kalkmas sz konusu deildir, akl delil
bulunduunda delaleti de zorunlu olarak bulunur. 37 Buna karlk, er delilde delil
ile medlul arasndaki iliki lazm bir iliki olmayp vaza dayanmaktadr. Vaz ise
ehil olan kimse ya da kimselerin tercihine baldr. Dillerdeki anlam deimelerinin
nedeni de tercihe bal olmasdr. 38

Usulcler genel olarak er hkme ulamann asl yolunun er deliller olduu


konusunda hemfikirdir. Akln er hkme ulamann bir yolu olup olmad ise
zellikle Ear ve Mutezil usulcler arasnda tartmaldr. Tartma birbiriyle
ilikili iki konu erevesinde yaplmtr. Birincisi, erin gelmesinden nce
mkelleflerin fiillerinin bir hkmnn bulunup bulunmad, varsa bunun ne olduu
(hazr ve ibaha),39 ikincisi erin gelmesinden sonra akln, er hkme ulamann bir

37
ki delil tr arasnda delaletleri asndan yaplan ayrmdan akl delil ile ulalan bilginin kesin ve
ihtilafsz bir bilgi olduu anlalmaktadr. Fakat er delillerde olduu gibi akl delillerde de ihtilaf
sz konusudur ve akl delillerin hepsi kesinlik gerektirmez. Bunun nedeni ise akl delillerin
hangilerinin geerli, hangilerinin geersiz olduu konusundaki gr farklldr. rnein Cveyn,
Earilerin akl delilleri aibin ahide dayandrlmas, mukaddimelerden sonucun karsanmas, sebr
ve taksim, ittifak edilenle ihtilaf edilene istidlalde bulunmak olmak zere drt ksmda toplayarak
bunlardan sadece nefy ve isbat arasnda dnen taksimin sahih nazarda nemli bir ilev grdn
belirterek dier ksmlar eletirmitir. Ayrntlar iin bk. El-Burhn, I, 104-107. mid de istikr,
delilinin ortadan kalkmasndan hareketle medluln de ortadan kalktna hkmetme, kysut-temsl,
kysul-firse, gibin ahide ilhak, delil olduu kendisine bal olan bir eyle medluln
bilinmesine istidlal gibi delillerin yakn ifade eden deliller olmad halde bunlardan zannedildiini
belirtir. Ayrntlar iin bk. Ebkrul-efkr, I, 138-143. Ayrca mid akl delilin, tasdik bildiren iki
mukaddimeden olutuunu, ncllerin kat ve kat olmamasnn ulalan sonucu deitireceini ve
hatta kat ncllerden oluan akl delilin, tecrbe, tevatr ve hads gibi sebepler yznden kimi
zaman sadece kiinin kendisi iin huccet olacan, bakalar iin huccet olmayacan belirtir.
Ayrntlar iin bk. Ebkrul-efkr, I, 126-128. Bu yzden usulclerin akl delilin delaletini lazm bir
delalet eklinde tanmlamalarnn daha ziyade illet-malul ilikine sahip olan, nclleri kat olan
kyas eklindeki akli deliller olarak dnmek daha doru gzkmektedir.
38
Bkllnye gre, ister akl ister vaz olsun her iki durumda da tard arttr. Aksi halde delil fasid
olur ve delil olmaktan kar. Et-Takrb, I, 204, 205. Cveyn ise ikisi arasnda bu adan bir ayrma
giderek, akl delalette delilin deimesini mmkn grmezken (tard arttr), vaz delalette
muvadaann deimesi artna bal olarak delilin delaletinin deiebileceini syler. Et-Telhs, I,
121. Hadis varln bir muhdise delalet etmeksizin bulunmas mmkn deilken, luav anlamn -
salat sznde olduu gibi- er veya rf vaz yoluyla deimesi mmkndr. Bu anlay farkll,
er isimler konusunda ele alnaca zere, lugav isimlerin konulduklar anlamlardan nakil yoluyla
baka anlamlar iin isim olarak kullanlp kullanlamayacana ilikin grlerinden
kaynaklanmaktadr. Bklln lugav isimlerin anlamlarnda naklin olmadn ileri srd iin
vaz delilde de ttrad art komutur.
39
Hazr ve ibaha konusundaki tartmann pratik bir faydasnn bulunup bulunmad da usulcler
arasnda tartmaldr. Esmend, Mturdnin Hz. Ademden itibaren balayan srete Allahn
29

yolu olup olamayaca (hsn ve kubuh) konusudur. Bunlardan birinde benimsenen


yaklamn byk lde dier konudaki yaklam belirledii sylenebilir. Hsn-
kubuh meselesi, esasen kelam ilminin konusudur. Ancak akln er hkme
ulamann bir yolu olup olmamas ynyle fkh usuln de ilgilendiren bir boyutu
vardr. Bu sebeple burada bu tartmalarn ayrntlarna girmeksizin usulclerin
yalamlarn anahatlaryla vermekle yetineceiz.

Bata Eariler olmak zere Maliki, afi, Hanbeli ve Zahiri usulclerin ounluu,
er gelmeden nce hazr veya ibaha eklinde bir hkmn bulunmad,
grndedirler.40 nk er hkmn varl zorunlu olarak hitaba baldr. Hitap

eriat gndermedii bir zaman olmad gerekesiyle bu konuda konumann bo olduunu


sylediini belirtir. Bk. Bezln-nazar, s. 663. Malik usulclerden bnl-Kassr da ayn gerekeyle
bu tartmann faydasz ve anlamsz bir tartma olduunu ileri srer. Bk. El-Mukaddime, ss. 153-
156. Ferr da Hanbelilerden Ebl-Hasen el-Cezernin bu grte olduunu belirtir. Bk. El-Udde,
IV, 1251.
Bata Bklln olmak zere Ear usulcler hazr ve ibaha konusunda benimsenen yaklamn
hsn ve kubhun akl mi, er mi olduu meselesi ile dorudan ilgili olduu gerekesinden
hareketle bilinmesi gerektii grndedir. Mutezilenin ounluunun ibaha grn
benimsediini belirten Bklln, baz fakihlerin bundan doacak mahzuru bilmeden onlarn
grne uymalarn eletirmitir. Burada Earilerin endiesi, esasen er hkmlere ulamada akla
kap aralanm olmasdr. Bk. Cveyn, et-Telhs, III, 473-474; Ferr ve Kelvezn ise hakknda
delil bulunmayan konularda hkmn akln hkm olan tahrim veya ibaha zere kalp
kalmayacann belirlenmesi andan fakih tarafndan bilinmesi gerektiini belirtir. Bk. El-Udde,
IV, 1251; Et-Temhd, IV, 271. Semn de hem hazr ve ibaha hem de hsn ve kubuh tartmann,
birok meseleye temel tekil ettii iin bilinmesi gerektiini belirtir. Kavtul-edille, II, 45.
Esmend, bu meselenin takdiri bir mesele olduunu belirterek iki adan ele alnabileceini ifade
eder. Birincisi iki peygamber arasndaki fetret dneminde bu eyler hakknda akln hkmnn ne
olduu, ikincisi eriattan hali bir zamann bulunmad varsaylsa bile bu eylerin hkmlerinin
sadece er ile mi yoksa er yannda akl ile de bilinip bilinemeyeceidir. Bezln-nazar, ss. 663-
664.
40
Rz, Earilerin bu konuda vakf grn benimsediklerini, bunun bazen hkm yoktur eklinde
yorumlandn ki, bu yorumun tevakkuf olmayp aksine kesin olarak hkmn bulunmad
anlamna geldiini, bazen de bu durumda bir hkm bulunup bulunmadnn bilinmedii, eer bir
hkm var ise ibaha m yoksa hazr m olduunun bilinmedii eklinde yorumlandn belirtir. El-
Mahsl, I, 159. Sircddn el-Urmev de Rznin yapt gibi iki yorumu vermekle yetinmitir. Et-
Tahsl, I, 187. mid ise Earilerin grn erin gelmesinden nce fiillerin hkm yoktur
eklinde vererek, vakfn, delillerin atmasndan dolay bu fiiller iin vucub, hazr, ibaha eklinde
bir hkmn verilemeyecei eklindeki yorumun fasid olduunu belirtir. El-hkm, I, 81, 84.
Tacddn el-Urmev de tevakkufun iki ekilde yorumlandn belirterek doru olann hkmn
bulunmad eklindeki yorum olduunu belirtir. El-Hsl, II, 58. Bkllnnin ifadeleri gz nne
alndnda (bk. Et-Telhs, III, 473-474) mid ve Tacddn el-Urmevnin benimsedikleri yorumun
Earilerin grn daha doru yansttn syleyebiliriz. Beydv ise Rznin bunu hkmn
yokluu eklinde yorumladn, ancak hkmn, peygamberin gnderilmesine bal olmayp kadm
olmas grne atfta bulunarak ona gre, tevakkufun hkm bilmeme eklinde yorumlanmas
gerektiini belirtir. Bk. Minhc (el-bhc erhi ile), II, 379-380. Takyddn es-Sbk ise
Beydvnin Rznin grn doru vermediini, Rznin byle bir tercihte bulunmadn
belirtirek tevakkufun doru yorumunun Bkllnnin belirttii gibi hkmn bulunmad eklindeki
30

bulunmadnda hkmden sz edilemez. Mbah ya da haram olduu sylenemez,


nk mbah, bir mbah klan, haram da bir yasaklayan gerektirir. Burada ise ne
mbah klan ne de yasaklayan vardr. er hkm, fiil ya da nesnelerin zat vasf
olmad iin er geldikten sonra da akl tarafndan bilinemez. Dolaysyla akln
hitab anlama dnda bir fonksiyonu yoktur.41

yorum olduunu belirtir. Bk. El-bhc, II, 385. Ayn ekilde snev de Beydvnin Rzye atfettii
grn doru olmadn belirterek, Beydvnin bu hatasnn muhtemelen el-Hsln mellifi
Tacddn el-Urmevden kaynaklandn sylemitir. Bk. Nihyetus-sl, I, 168.
41
Earilerin hazr ve ibaha konusundaki gr ve gerekelerinin ayrntlar iin bk. Cveyn, et-Telhs,
III, 474; a.mlf., el-Burhn, I, 86-87; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 84-87; Rz, el-Mahsl,
I, 158 vd.; mid, el-hkm, I, 81 vd. Hsn ve kubuh konusundaki gr ve gerekeleri iin bk. Et-
Takrb, I, 193, 231, 249, 270, 279, 281; Cveyn, et-Telhs, I, 157 vd.; a.mlf., el-Burhn, I, 79 vd.;
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 73 vd.; Rz, el-Mahsl, I, 123 vd.; mid, el-hkm, I, 72 vd.
Maliki, afi, Hanbeli ve Zahiri usulclerin ounluu bu konuda Earilerin yannda yer almtr.
Bc, Karf ve bn Czey Malikilerden Ebul-Ferecin ibaha grn, Eb Bekr el-Ebhernin ise
hazr grn benimsediini, bu ikisi dndakilerin ise tevakkuf ettiklerini belirtir. Bk. hkmul-
fusl, ss. 608-609; erhu Tenkhil-fusl, s. 42; Takrbl-vusl il ilmil-usl, thk. Abdullah
Muhammed el-Cebbr, Darun-Nefis rdn 2002, s. 93. bnl-Kassr ise yukarda belirtildii
gibi bu tartmann anlamsz olduu dncesindedir.
irz, bu konuda afiilerden Eb Ali et-Taber ve Eb Bekr es-Sayrafnin Earilerin benimsedii
vakf grn; Eb shk, Kad Eb Hmid, Ebul-Abbas b. Sreycin Basra Mutezilesinin
benimsedii ibaha grn; Eb Ali b. Eb Hreyrenin ise Badat Mutezilesinin benimsedii hazr
grn kabul ettiklerini kaydederek, doru olan grn vakf gr olduunu belirtir. erhul-
Lma, II, 977-978. Ayrca bk. Semn, Kavtul-edille, II, 45, 48-54. [erhul-Lma tahkik
eden Abdlmecit Trk, ibaha grn benimseyen Eb shak ve Kad Eb Hmidin ikisinin de
nisbesini keli parantez iinde sferyn olarak eklemitir ki, bunun hata olma ihtimali vardr.
nk Semn, ibaha grn benimseyen Ebu shkn Eb shk el-Mervez, Kad Eb
Hmidin de Kad Eb Hmid el-Mervezi olduunu sylemitir. Bk. Kavtul-edille, II, 48. Ferr
da ibaha grn benimseyen Eb Hmidi, el-Mervez nisbesiyle vermitir. Bk. El-Udde, IV,
1240.]
bn Kudme de hkmlerin sem ile sabit olmas ve akln hazr ve ibaha konusunda bir etkisinin
bulunmamas nedeniyle kendi mezheplerine uygun olan grn bu gr olduunu belirtir.
Ravdatun-nzr, I, 201; Merdv, bn Aklin de semden nce hkm olmadn, Mecdddn b.
Teymiyyenin de mezheplerine gre doru olan grn bu olduunu, bunun dnda bir grn
caiz olmadn sylediini belirtir. Bk. Et-Tahbr, II, 770. bnn-Neccr ise baz usulclerin hsn
ve kubuh meselesinde Mutezileden farkl dnmekle birlikte ibaha ya da hazr grn
benimseyerek elikiye dtklerini belirtir. erhul-kevkebil-mnr, I, 328. Ferr ise hsn-kubuh
meselesinde Eariler gibi dnmekle birlikte hazr ve ibaha konusunda hazr grn
benimsemitir. Bk. El-Udde, IV, 1243-1244. Kaynaklarda Ferrnn el-Mcerred adl eserinde
ibaha grn benimsedii belirtilmektedir. Bk. ihbddn Ebul-Abbs, el-Msevvede f uslil-
fkh, thk. Muhammed Muhyiddn Abdulhamd, Darul-Kitbil-Arab, Beyrut ty., s. 474; bn Mflih,
Usl, I, 173; Merdv, et-Tahbr, II, 766; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr, I, 325.
bn Hazm, zahirilerin tamamnn erin gelmesinden nce aklda hazr ya da ibaha eklinde bir
hkmn bulunmad, hkmn eriatn getirdiine bal olduu grnde olduklarn kaydederek
doru olan grn bu olduunu belirtir. El-hkm, I, 52. nk bn Hazma gre akln birincisi,
varl (mevcudt) bulunduu hal zere birbirinden ayrmak, ikincisi ise hitab anlamak eklinde iki
fonksiyonu bulunmaktadr. Bunun dnda bir eyin mbah, yasak, gzel ya da irkin olduunu
belirleyemez. El-hkm, I, 54, 56. Merdv, Zahirilerin de hazr ve ibaha konusunda mbah olduu
grn benimsediklerini kaydetmekte (bk. Et-Tahbr, II, 765) ise de bn Hazmn bu konudaki
szleri bu nispetin doru olmadn gstermektedir.
31

Mutezile, Kerh ve Cesss gibi Irakl Hanefi usulcler, erif Murtaz, Muhakkik Hll
ve Allme Hll gibi ii usulcler, Kelvezn gibi Hanbeli usulcler er gelmeden
nce fiillerin ibaha zere olduu grndedirler.42 er gelmezden nce fiillerin
hkmnn mbah olmas, bunun dnyev ya da uhrev bir zarar iermeyen menfaat
olmas sebebiyledir ve akl byle bir menfaatin elde edilmesini gerektirir. Aksi
taktirde bunun yaratlmas abes bir ey olur. Bu ise Allah iin caiz deildir.
Dolaysyla bu tr fiillerin hkmnn mbah olmas gerekir. 43 baha gr ve buna

ii usulclerden eyh Mfid ve Ts de tevakkuf etmitir. Ts, bu konuda mamiyye arasndaki


gr farkllna yer verdikten sonra kendisine gre tevakkuf grnn daha kuvvetli olduunu
ifade etmitir. nk mkellefin emin olmad bir eye ynelmesinin irkin olduu aklen sabit
olup, bu eyin gzel olduuna ilikin kesin bir delil de bulunmadna gre bunun irkin veya gzel
olmas mmkndr. Ts, bu konuda Kerhnin ibaha grn, Eb Abdillah el-Basrnin ise
tevakkufu benimsediini belirtir. Bk. El-Udde, II, 742.
42
Hanefilerin ounluk itibariyle hangi gr benimsedii konusunda farkl grler mevcuttur.
Semerkandye gre, Hanefiler hazr ve ibaha konusunda hkm bulunmad ve tevakkuf etmek
gerektii grn benimsemilerdir. Semerkandye gre bu konuda Hanefilerin Earilerden
ayrld nokta udur. Earilere gre, bu konuda kesinlikle bir hkm yok iken, Hanefilere gre bu
konuda Allah katnda bir hkm var ama bu hkmn ne olduu bilinmemektedir. Bk. Mznul-
usl, I, 314-315. Emir Padiah ve bn Abdiekra gre, Hanefilerin ounluu bu konuda ibaha
grn benimseyen Mutezile ile beraberdir. Bk. Teysrut-Tahrr, II, 168; Msellems-sbt, I,
49. bn Emrul-Hcc ise ounluun ibaha grnde olduunu belirtmekle beraber bunun
zellikle Irakl Hanefiler iin geerli olduunu belirtir. Bk. Et-Takrr vet-Tahbr, II, 99.
Hanefilerdeki bu gr farkll muhtemelen Debsden sonra Hanefi usulclerin, akln rol
konusunda gerek Earilerin gerekse Mutezile ve onlarn yaklamn benimseyen Kerh ve Cesss
gibi Hanefi usulclerden farkl bir yaklam benimsemelerinden kaynaklanmtr. Bu yaklam
nceki iki yaklamn keskinliklerini gideren bir yaklamdr. Bir taraftan akln er konularda
belirleyiciliinin bulunduunu ileri sren Mutezileye kar akln belirleyici (mcib) deil, tantc
(muarrif) olduunu, dier taraftan akln hibir rolnn bulunmadn ileri sren Earilere kar
akln muteber olduunu ileri sren bir yaklamdr. Bu konuda bk. Serahs, Usl, I, 60; Pezdev,
Usl (Keful-Esrar ile), IV, 383 vd. Semerkand, Mznul-usl, I, 314-319; Lm, Kitbun f
uslil-fkh, ss. 66-68, 105-106.
Bu yaklamn, Debsden sonra zellikle Serahs, Pezdev ve Semerkand gibi Hanefi usulcler
tarafndan Mutezil temaylleri olan, hatta kimilerince Mutezili olarak kabul edilen Kerh ve Cesss
gibi Irakl Hanefiler sebebiyle Hanefilere yneltilen sulamalar bertaraf etme ve Hanefilerin
dncelerini Mutezili fikirlerden arndrmak amacyla benimsendii sylenebilir. Bununla birlikte
bu yaklamn Mutezile ve Earilerin yaklam yannda nc bir yaklam olarak Eariler
tarafndan pek dikkate alnmad grlmektedir. nceki Eari usulclerin eserlerinde olduu gibi,
daha sonraki Eari usulclerin eserlerinde de bu yaklamdan hi bahsedilmemesi bunu destekler
mahiyettedir.
43
Cesss, el-Fusl, III, 248; Basr, el-Mutemed, II, 315 vd.; erif Murtaza, ez-Zera, II, 333-336;
Kelvezn, et-Temhd, IV, 272 vd.; Muhakkk Hll, Mericl-usl, s. 204; Allme Hll,
Mebdil-vusl, s. 87. Cesss, eyann yaratlmasnn u drt ihtimalin dna kmayacan
belirtir. Allah, bu eyleri ya hi kimse faydalanmasn diye yaratmtr ki, byle bir ey abes ve
sefihlik olup Allah iin dnlemez; ya fayda deil de zarar vermek iin yaratmtr, bu ise
ncekinden daha irkin bir eydir; ya kendi faydalanmak iin yaratmtr, bu imkanszdr; ya da
mkelleflerin faydalanmas iin yaratmtr ki, doru olan budur. Ayn aklama Basr, erif
Murtaz, Kelvezn ve Muhakkk Hll tarafndan da yaplmtr. Bk. El-Mutemed, II, 320; ez-
Zera, II, 338-339; et-Temhd, IV, 276-277; Mericl-usl, s. 204. Cesss, er gelmezden nce
32

bal olarak hsn ve kubhun akl olduunu gr, esasen fiillerin akl asndan
vacip, haram ve mbah eklinde bir hkmnn bulunduu dncesine dayanr.
erin akl tarafndan vacip ya da haram olan fiillerin hkmn deitirmesi
kesinlikle sz konusu deildir. erin getirmi olduu emir ve yasaklar, akln
hkmn teyit eder. erin hkmn deitirdii ksm ise aklen mbah olanlardr.
ayet er, bir deiiklikte bulunmamsa hkm, fayda ve zarar lsne gre akln
gerektirdii hkm zere kalr. 44

Basrnin u ifadeleri akln er hkm konusundaki konumunu derli toplu bir


ekilde ifade etmesi asndan nemlidir: er hkmlere ulamaya gelince,
hadisenin hkmn bilmek istediinde mtehidin nce bunun akldaki hkmnn ne
olduunu incelemesi gerekir. Sonra bu konuda akln hkmnn deimesinin caiz
olup olmadn ve er deliller arasnda bu hkme takdim edilmesi gereken bir
delilin bulunup bulunmadn incelemesi gerekir. Akln hkmn deitiren er bir
delil bulamazsa akln gerektirdiine hkmeder. Bu ekilde hkm verebilmesinin
art, ayet akln gerektirdii maslahatta bir deiiklik olsayd, Allahn bu konuda
bize bir delil gstermemesinin caiz olmadn bilmesidir. Eer erde hkmn, akln
hkmnden nakledildiine delalet eden bir delil bulursa akln hkmnn deitiine

fiillerin mbah oluuna ilikin bu aklamalarn, akla gre olduunu, daha sonra semin, akln bu
hkmn pek ok ayetle teyit ettiini belirtir. El-Fusl, III, 252.
Basr, Badat Mutezilesinden baz eyhlerinin erin gelmesinden nce fiillerin hkmnn haramlk
zere olduu grn benimsediklerini, buna karlk Cbb, Eb Him ve Kerhnin ibaha
grnde olduunu belirtir. El-Mutemed, II, 315.
44
Kad Abdulcabbar, hazr ve ibaha konusunda Mutezilenin benimsedii grn akl delillerin sem
delillere ncelii zerine kurulduunu belirtir. nk sem delillerin shhati akl delillere
dayanmaktadr. Bu, byle olduuna gre, aklda mbah, mahzur, nedb ve vacibden her biri iin
zorunlu olarak bilinen bir asln bulunmas gerekir. Buna gre, yapan asndan fayda veya baka
trden bir maksadn bulunduu, ne kendine ne de bakasna dnya ve ahirette bir zarar bulunmayan
her fiilin akl ibahaya dahil olmas gerekir ki, bundan ancak bir delil ile vazgeilir. Kad
Abdulcabbar kendilerinin Eya ibaha zeredir szleriyle kastettiklerinin bu olduunu ifade eder.
Kad Abdulcabbarn ayrca bundan akl ile vacib, haram ve mendub olduu bilinenlerin darda
kaldn ifade etmesi de akln baz eylerin haramlna, baz eylerin vacipliine ve baz eylerin
de mendub olduuna delalet ettii anlamna gelir ki, bu da hsn ve kubuh konusundaki yaklamn
yanstr. El-Mun, XVII, 145-146. Ayn taksim iin bk. Basr, el-Mutemed, II, 315; erif Murtaz,
ez-Zera, II, 333 vd.; Kelvezn, et-Temhd, IV, 295, 299; Muhakkk Hll, Mericl-usl, s. 203;
Allme Hll, Mebdil-vusl, s. 86. Cesss tarafndan fiillerin akl asndan hkmnn vacip,
haram ve mbah eklindeki ayrm ve deerlendirmesi iin bk. El-Fusl, III, 248, IV, 70.
33

hkmeder. nk akl ancak, er bir delilin nakilde bulunmamas artyla


hkmlere delalet eder.45

Basrnin bu ifadelerinden anlalaca gibi bu gr benimseyenler asndan akl,


erden bamsz ve onun karsnda ikinci bir yol deildir. Btn ksmlaryla
birlikte er delil ve emareler aratrldktan/tketildikten sonra ancak kendisine
bavurulabilecek bir yoldur. Ancak ksm de olsa er hkmlere ulamada akla kap
aralad iin bu gr, zellikle Eariler tarafndan ar eletiriye uramtr.

Hitab anlama dnda hkm koyma konusunda akla ksmen de olsa yer veren
Mutezile ve ayn gr paylaan usulcler de dahil btn usulclere gre er
hkmlere ulamann esas yolu er delillerdir. Ancak usulcler tarafndan kabul
edilen er delillerin hepsi gerek subut gerekse delalet asndan ayn konumda
deildir. er deliller arasndaki bu farkll delil-emare bal altnda
inceleyeceiz.

2. Kat Delil Zann Delil (Delil-Emre) Ayrm:

Yukarda da ifade edildii gibi usulcler, aralarnda baz terminolojik farkllklar


bulunmakla birlikte hkme ulatran yollarn bir ksmnn bilgi, bir ksmnn zann
ifade ettii konusunda genel olarak hemfikirdirler.46 Fkh usulcler bu yollarn

45
Basr, el-Mutemed, II, 343.



.
46
Haber-i vahid ve kyas huccet kabul etmeyen ii usulcler asndan byle bir ayrmn bir anlam
yoktur. rnein Ts, muhaliflerinin mftnin bilmesi gereken eyler arasnda kyas, ictihad, haber-i
vahid, illetler ve kyaslarn eitleri ve zann- galibi gerektiren emareleri saydktan sonra bunlarn
er deliller olmad gerekesiyle mftinin bilmesi gereken eylerden olmadn ifade etmektedir.
El-Udde, II, 729. Bu anlaylarnn bir sonucu olsa gerek Ts, ii imamlara gre, ictihatta hata-
isabet konusunda mctehitlerden sadece birinin isabet ettii, bu konuda bir delilin bulunduu ve
buna muhalefet edenin de muht ve fask olduu grnn doru olduunu belirtir. El-Udde, II,
725-726. Kyas huccet kabul etmeyen Zahiriler de benzer bir yaklama sahiptir. Bununla birlikte
Zahiriler, haber-i vahidin huccet olmas noktasnda iilerden, ilim ifade ettiini ileri srmeleri (bk.
El-hkm, I, 115) asndan da usulclerin ounluundan ayrlmaktadrlar ki, bu yaklamlar din
konusunda zanna tabi olmann haram olduu grleriyle (el-hkm, I, 121-122) tutarllklarnn bir
gerei olarak deerlendirilebilir.
Zann ifade eden emarelerin fkh usulnden saylp saylmayaca usulcler arasnda tartma
konusudur. Bu tartma, fkh uslnn katilii meselesi olarak ele alnmtr. El-Muvfaktn
34

hepsini delil terimi ile ifade ederken, 47 kelamc usulclerin ou, bilgi ifade eden
ksm iin delil terimini, zann ifade eden ksm iin de emare terimini kullanrlar.
Hkme ulatran yollarn subut ve delalet ynlerinin dikkate alnd bu ayrmn, sz
konusu yollarn bilgi deerinin yan sra delilleraras tahsis, tevil, takyid, nesih,
nassa ziyade, tearuz ve tercih gibi ilikilerin nasl ele alnacann belirlenmesi ve
ictihadda hata-isabet konusu asndan fkh usulnde nemli sonular
bulunmaktadr. rnek olmas bakmndan ayrm, delil-emare terimleri ile yapan
kelamc usulclerden Bklln ve Kad Abdulcabbarn ve hucec-i mucibe-hucec-i
mcevvize terimleriyle yapan Hanefi usulclerin ayrmlarn ve bu ayrma neleri
dahil ettiklerini ortaya koymaya alacaz. Ancak zaman bakmndan ncelii
bulunduu ve kendisinden sonrakilere etkisinin ihtimal dahilinde olmas sebebiyle
ncelikle Hanefi usulclerden Cesssn ayrm nasl ele aldn ortaya koymann
yararl olaca kanaatindeyiz.

Cesss, istidlalin trlerine ilikin yapt ayrmda delilleri bilgi ve zann- galip ifade
edenler olmak zere ikiye ayrmtr. Birinci tr deliller zerinde yaplan inceleme ile
medluln bilgisine, ikinci tr deliller zerinde yaplan inceleme ile medlul hakknda

banda zerinde nemle durduu bu meselede tb Bklln, Cveyn ve bu ikisinin grleriyle


ilgili olarak Mzernin deerlendirmesine yer vermitir. Mzerye gre, Bklln, illetler ve
haberlerin (haber-i vahidler) ayrntlar ile ilgili baz konular, zann olduu gerekesiyle uslden
saymam, buna karlk Cveyn, kat delillerin bunlarn huccet olduuna delalet etmesi anlamnda
kat olan asllara dayanmas ynyle usle dahil etmitir. Mzernin deerlendirmesine gre,
Bkllnnin anlay asndan her ne kadar bunlar zann de olsa uslden saylmas gerekir, nk
Bkllnye gre (bk. Et-Takrb, I, 172-173) usll-fkhtan maksat, deliller deil, delillerin
bilgisidir ki, bu bilgiler olmakszn fkhn delillerinde inceleme mmkn olmaz. Cveynnin
anlayna gre ise bu zann eylerin usll-fkhtan saylmamas yerinde olurdu, nk Cveynye
gre, (bk. El-Burhn, I, 78-79) usll-fkhtan maksat, fkhn delilleri olup bunlar da kat olan Kitap
nass, mtevatir Snnet nass ve icmdr. Bu deerlendirmelerin ardndan tb, asln hangi
ekilde anlalrsa anlalsn kat olmas gerektiini, aksi taktirde asln deime ihtimalinin sz
konusu olacan, byle bir eyin ise istikra gereince dinde asl yaplamayacan belirtir. El-
Muvfakt, I, 20-22. Bu anlaytan hareketle olsa gerek tb, eserinde geleneksel fkh usul
yazmndan ayrlarak, haber-i vhid, kyas ve bunlarn altnda yer alan konulara yer vermemitir.
47
Delil teriminin kelamc ve fkh usulcler arasndaki kullanm fark iin bk. 9-12 nolu dipnotlar.
rnein rz, fkh usul tamlamasndaki usln deliller olduunu ifade ederek bunlar zann
olanlar da dahil u ekilde sralar: Allahn hitab, Resln hitab, fiilleri ve ikrar, mmetin icm,
kyas, delil bulunmadnda hkmn nefyi hususunda asln hkm zere kalma ve mm hakknda
alimin fetvas. erhul-lm, I, 161. Semn de fakihlerin geneline gre asllarn Kitap, Snnet,
icm ve ibre (kyas) olmak zere drt tane olduunu ve doru olann da bu olduunu belirtir.
Kavtul-edille, I, 22. Hanefi usulclerden Pezdevnin erin asllar Kitap, Snnet ve icm
olmak zere tr. Drdnc asl ise bu asllardan istinbat edilen mana ile yaplan kyastr sz
(bk. Pezdev, Usl, I, 62) de ayn eyi dile getirmektedir.
35

galip rey ve ekber zanna ulalr. 48 Akl deliller darda tutulacak olursa Cesssn
ifadelerinden medluln bilgisine ulatran yollarn unlardan olutuu sylenebilir:
Kitap, Snnet, icm49 ve tevkifin (naslarn) anlamndan sadece bir anlama ihtimali
olan bir delaletin kartlmas. 50 Medlul hakknda galip rey ve ekber zanna ulatran
eyler ise Cesss tarafndan ictihad kavram altnda toplanmtr.51 Cesssa gre
ictihad erde anlamda kullanlmaktadr. Birincisi, mansus ya da mstenbat
illete dayal er kyas;52 ikincisi, kendisinin istihsann bir tr olarak niteledii
ksm;53 ncs, asllara dayanlarak yaplan istidlaldir (el-istidll bil-usl).54

48
Cesss, el-Fusl, IV, 9-10. Cesss, bu ikinci tr istidlalin dayand eylerin mecazen delil diye
isimlendirildiini belirtir.
49
Cesss, yapt taksimde Kitap ve Snneti birlikte ifade etmek iin bazen tevkf, bazen de nass
szcn kullanmtr. rnek olarak bk. El-Fusl, IV, 17, 233. cm da ittifak diye nitelemitir.
Bk. El-Fusl, IV, 17.
50
Cesss, el-Fusl, I, 161-162, IV, 17-20, Cesssn nass/tevkif ve ittifakn dnda deerlendirdii,
fakat bununla birlikte medlul hakknda bilgiyi gerektirmesi ynyle doruyu tutturmakla ykml
olduumuzu ve kapallk ve incelik bakmndan farkl derecelerde bulunduunu syledii bu delalet
iin verdii rneklere baktmzda hemen hepsinin dier usulcler tarafndan iaretin delaletine
verilen rnekler olduunu grrz.
51
Cesss, el-Fusl, IV, 11-12, 17, 217. erhul-umed isimli eserde ise finin ictihad ve kyas ayn
ey grmesine karlk, Kerhnin ictihad, hamledilebilecek muayyen bir asl bulunan kyas ve
hkmn mevziine istidlal gibi delalet trleri dnda kalan istidlal iin kulland belirtilmektedir.
Bk. erhul-umed, I, 372.
52
Cesss, el-Fusl, IV, 10-12.
53
Cesss, el-Fusl, IV, 12, 233-234. Cesss, Hanefi imamlar tarafndan bu tr itihadn istihsan diye
isimlendirildiini, bu anlamda fukaha arasnda bir gr farkllnn olmadn belirtir.
54
Cesss, el-Fusl, IV, 12, 17, 217. Bu ksm tanmlarken Cesss yle bir ifade kullanmaktadr. El-
istidll alel-hukm bil-usl l min cihetil-kys vel-ictihd ellezeyni zekern. El-Fusl, IV, 17.
Metinde bu ifade el-Fusln her iki basksnda da el-istidll alel-hukm bil-usl min cihetil-kys
vel-ictihd ellezeyni zekern eklinde gemektedir. Ancak yukarda belirtildii gibi Cesssn
bunu deiik yerlerde farkl bir isimle ayr bir ksm olarak ele almas, yukardaki ifade de bir hata
olduu dncesini akla getirmektedir. Buna gre de yukardaki ifadenin bir l eklenerek el-
istidll alel-hukm bil-usl l min cihetil-kys vel-ictihd ellezeyni zekern eklinde olmas
gerekmektedir.
Bu ifadesinden anlalan itihadn bu trnn dier iki trnden farkl bir tr olduudur. Bu itihat
trnn bakalar tarafndan kyas olarak isimlendirildiini belirterek ardndan her ne kadar bu
itihat trnn ounda aslla fer arasn birletiren bir illet sebebiyle kyas ekline hamledilmesi
mmkn olsa da bunun teknik anlamdaki kyastan farkl olduu iin bu ekilde ayr bir istidlal tr
olarak ele alnd eklindeki deerlendirmesi (bk. El-Fusl, IV, 219-220) bunu destekler
mahiyettedir.
Bu istidlal trnn kullanm esasen Cesssa deil, hocas Kerhye aittir. nk Cesss, bu
meseleyi Kerhnin yaklam dorultusunda ele alacan ifade etmitir. Bk. El-Fusl, IV, 217.
Yine bu istidlal tr ayn isimle erhul-umed adl eserde gemekte olup Eb Abdillah el-Basrnin
buna ilikin verdii pek ok rnei Kerhden aktard kaydedilmektedir (Cesssn bu istidlal tr
iin verdii rnekleri (el-Fusl, IV, 217-219) karlatrmak iin bk. erhul-umed, II, 226-227).
Bu istidlal trnn her iki eserde de Kerhye atfedilmesi, Kerhnin Rislesindeki usl tabirini
akla getirmektedir. Bu Risalede Kerhnin kulland usl tabiri ise mezhep imamlarnn meselelerin
zmlerinde dayandklar genel ilke ve kurallar ifade etmektedir. Usl kelimesine verilen bu
anlam, Kerh ve er-Rislesi hakknda bk. Apaydn, Kerh md., DA, XXV, 285-287). Cesss, bu
36

Cesssn burada yer vermedii ksm ise haber-i vahiddir. Zann ifade ettii gz
nne alnrsa haber-i vahidin de ictihad ile birlikte bu ksmda yer almas gerektii
sylenebilir.55

Cesss, bu ayrmn mantn, itihatta hata-isabet meselesiyle ilikilendirerek u


ekilde ortaya koyar. Birinci tr istidlalde, medlul hakknda bilgiye ulatran bir delil
bulunduu ve doru tek olduu iin bu doruyu tutturmakla mkellefiz. kinci tr
istidlalde ise bilgiye ulatracak kat bir delil bulunmad iin doruyu tutturmakla
mkellef deiliz.56

istidlal trnn mahiyetine ilikin bir aklamada bulunmayp sadece rneklendirme yoluna
gitmitir. Bu ekilde yapmasnn nedeni muhtemelen kendisinin de belirttii gibi bu istidlal trnn
tek tip olmamas, bunun farkl ekillerinin bulunmasdr (el-Fusl, IV, 217). Her ne kadar tabirin
kendisi dikkate alndnda bunun birden fazla asldan hareketle yaplan bir istidlal tr olduu
sylenebilirse de verdii rneklerin hepsi iin bu durum geerli deildir. nk rneklerin
bazlarnda bir asldan ya da erde veya mezhepte yerleik kuraldan hareket etme sz konusudur.
Dier yandan bu delalet trnn yer ald erhul-umed adl eserde delaletn-nuss eklinde
baka bir delalet trnden daha bahsedilmektedir ki, bununla kastedilen hkmn sadece nass ile
sabit olmayp, nassa baka bir delaletin eklenmesiyle sabit olduudur. Nassa eklenen bu delaletin
trne gre de bu delalet trnn deiik ksmlar bulunmaktadr. Eklenen ey bazen baka bir
nass, bazen icm, bazen art, bazen de nassn anlamnn subutunun kendisine bal olduu ey gibi
bir ey olabilir (Bu delalet eklinin aklamas ve rnekleri iin bk. erhul-umed, II, 220 vd.). Bu
durumda armlar ayn olan bu iki delalet trnn (el-istidll bil-usl ve delaletn-nuss)
farkl istidlal ekilleri olduu sylenebilir. Basrnin bu istidlal trn Hkmn Mevziine stidlal
Kyas mdr? bal altnda vererek Kerhnin keffaretleri kyasla isbat etmedii ancak bu yolla
isbat ettiini sylemesi de bunu gsterir. Basr, Ramazanda kasten yiyip ien kiiye kefaretin
gerekmesi hkmnn, kasten cinsel ilikide bulunan kiiye keffaretin gerekmesinin dikkate alnarak
verildiini belirterek, Kerhnin yle dediini aktarr: Kefaret bizzat cinsel ilikiden dolay deil,
bir gnahla birlikte orucu bozmasndan dolaydr. Ayn ey yemede de sz konusudur. (bk. El-
Mutemed, II, 266). Bklln, isim vermeden kyas olmad gerekesiyle bu istidlal trne
dayanarak Hanefilerin hadd ve kefaret isbatn caiz grmelerini eletirmesi, bu kanaati destekler
mahiyettedir. erhul-umed isimli eserde Kerhnin bu istidlal trn hkmn mevziine
delalet/istidlal olarak isimlendirdii (bk. I, 372) ve bunu kyas olarak deerlendirmedii
kaydedilmekte ve bu konuda Kerhye destek klmaktadr (bk. II, 231-233).
Cesssn fahvel-hitaptan ayr bir ksm olarak deerlendirdii bu istidlal trn, sonraki Hanefi
usulcler ayr bir istidlal tr olarak deerlendirmeyip, nassn delaleti ya da delaletin delaleti
diye isimlendirdikleri fahvel-hitap kapsamna dahil etmilerdir.
55
Cesssn galip rey ve ekber zanna ulatrmasna ramen haber-i vahidi, ictihad ile birlikte ele
almamas, haber-i vahidi tevkf kapsamnda deerlendirmi olmas sebebiyledir. nk ictihad ve
ksmlarn hakknda tevkif ve ittifak bulunmayan konularda hkme ulama yollar diye nitelemitir.
Bu yzden genel anlamda dnldnde zann- galibe ulatran yollarn sadece ksm ile
birlikte ictihaddan olumayp haber-i vahidi de kapsadn belirtmek gerekir ki, haber-i vahidin
zann ifade ettii konusundaki aklamalar (bk. El-Fusl, I, 162-163) bunu gstermektedir.
56
Cesss, el-Fusl, I, 161-162, IV, 10, 11, 20.
37

Bkllnye gre, er hkm hakknda kesinlik ve bilgi gerektiren delil kapsamna


Kitap ve mtevatir Snnet naslar, bunlarn mefhumlar, 57 mmetin icm ve Hz.
Peygamberin beyan konumundaki fiilleri girer.58

Bklln, er hkm hakknda zann- galibe ulatran emareyi ise esas itibariyle iki
ksma ayrmtr. Birincisi, muayyen bir asla dayanmayan ictihattr.59 Bu tr
ictihadlar esasen hkmn uygulanmasna ynelik olup, kesintiye uramas
dnlemez. Bu yzden Bakllan, kyas reddedenlerin bu tr emareleri kabul
ettiklerini belirtir. Bklln, kendilerine balanan hkmn er olmakla birlikte bu
tr emarelerin akl olduu konusunda ilim ehli arasnda ittifak bulunduunu da ifade
eder.60 Emarenin ikinci ksmn ise muayyen bir asla dayanan ictihad oluturur. Bu
ictihad illet sebebiyle ferin asla hamli olan er kyastr. 61 Ayr bir ksm olarak
vermemekle birlikte Bkllnnin bu ksma dahil ettii bir ksm daha
bulunmaktadr. Bu tr ictihatta dilden ya da erde sabit bir hkmden hareket
edilir.62

57
Bklln, huccet olmad gerekesiyle delill-hitab, mefhum diye niteledii ksma dahil
etmemitir.
58
Bklln, et-Takrb, I, 221-222. Cveyn de hkm hakknda kat bilgi salayan delilleri Kitap
nass, mtevatir Snnet nass ve icm olarak sralamtr. Bk. El-Burhn, I, 78, 119-120.
59
Bklln, et-Takrb, I, 223. Bklln, bu ksma hacda avlanlan hayvann misli, cinayetlerin eri,
telef edilen mallarn kymetleri ve zevcelerin nafakalarnn belirlenmesini ve imam, kad, vali ve
ahitlerin adaletinin tespitini rnek olarak vermitir. Cesss ise bu ksm, genel olarak itihadn
ksmndan biri, istihsann ise iki trnden biri olarak deerlendirmektedir. Bk. El-Fusl, IV, 12,
233-234. Gazzl gibi kelamc usulcler ise bu tr ictihad, tahkikul-menat olarak
isimlendirmilerdir. Bk. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 196-197. Bu ictihad tr, H. Yunus
Apaydn tarafndan Trkeye hkmn uygulanmas ictihad olarak evrilmitir. Bk. ctihad md.
DA, XXI, 437.
60
Bklln, et-Takrb, I, 223-224. Cveyn ise et-Telhsde (I, 132-133) hem aklyi hem de eryi
delil ve emare olmak zere ikiye ayrarak, bu tr emarelerin aklnin kesinlik gerektirmeyen ksmna
girdiini belirtir.
61
Bklln, et-Takrb, I, 224. Bklln, kimilerinin (byk ihtimalle Hanefileri kastediyor) hkme ve
hkmn mevziine yaplan istidlalin kyas olmadn ileri srdklerini, kyas olmad iin de bu
yolla hadd ve kefaret ispatn caiz grdklerini gndeme getirerek, bunun batl bir gr olduunu
syler. nk diyor Bklln, bu istidlalin anlam sorulduunda ak ve saf kyastan baka bir
ey sylemiyorlar. Buna rnek olarak da Basrnin Kerhye atfen verdii, Ramazanda kasten
yeme-imeden dolay keffaret hkmnn, kasten cinsel ilikide bulunandan hareketle gerekmesini
verir ve bunun kyasn bizatihi kendisi olduunu syler. Et-Takrb, I, 225-227.
62
Bklln, muayyen bir asla dayanldn syledii bu ksma ya da nikah ban elinde
bulunduran kii affetmedike (Bakara 2/237) ayetinde kocann m yoksa velinin mi kastedildiini,
boanan kadnlarn bekleyecei kurun (Bakara 2/228) hayz sresi mi yoksa temizlik sresi mi
olduunun belirlenmesini rnek olarak vermitir. Bunlar muayyen bir asla dayanmakla birlikte illet
sebebiyle feri asla hamletmek trnden olmad iin kyas deildir. ctihada konu olduu iin de
bu tr konularda ihtilaf caizdir. Et-Takrb, I, 225. Bkllnnin bu ksmdan tam olarak neyi
38

Bklln, burada kelamc usulcler tarafndan emare kapsamnda deerlendirilen


haber-i vahide deinmemitir. Mtevatir haberleri birinci ksma dahil ettii gz
nnde bulundurulduunda haber-i vahidin, ikinci ksma dahil olmas gerekir.63

Kad Abdulcabbara gre de delil kapsamna genel olarak Kitap, Snnet ve icm
girer.64 Emare ise muayyen bir asla dayanan ve muayyen bir asla dayanmayan emare
olmak zere ikiye ayrlr. Muayyen bir asla dayanan emareler kyastr. Muayyen bir
asla dayanmayan emareler ise Cesssn istihsann bir tr olarak niteledii,
Bkllnnin de bir asla dayanmayan ictihad diye niteledii ksm ieren daha
kapsaml bir ksmdr.65 Bu ksmn ayrntlarn Basrnin el-Mutemedinde grmek

kastettii ak olmamakla birlikte verdii rneklerden hareket edilecek olursa, bu ksmn mterek
lafzn konulduu anlamlardan birinin ictihad yoluyla belirlenmesi olduu sylenebilir. Bununla
birlikte Cveynnin et-Telhsde (III, 321) istidlalin ksmlarndan biri olan evl ile istidlale verdii
u rnek Bkllnnin burada erde sabit olan bir hkmden hareketle istidlal nitelemesine daha
uygun olduunu syleyebiliriz. Cuma namazn karma endiesi olduunda teyemmm sahih
deilse cenaze namazn karma endiesinden dolay sahih olmamas daha uygundur. Bu rnek esas
alndnda, bu ksmn Cesss tarafndan el-istidll bil-usl diye nitelenen ictihad trne karlk
geldii sylenebilir.
63
Nitekim Cveyn, kyas ile birlikte haber-i vahidi, et-Telhsde (I, 133) sem emarenin kesinlik
gerektirmeyen ksmlar olarak vermitir. Bklln, beyan konusunda kendisiyle beyann sz
konusu olduu delil ve emareleri u ekilde sralamaktadr. Kitap, Snnet, Hz. Peygamberin sz
konumunda olan fiil ve ikrar, mmetin icm ve kitap ve Snnetin nutkundan ictihad yoluyla
karlanlar. Kyasul-ille, asllarn ahitlikleriyle yaplan istidlal (istidll bi evhidil-usl) ve bu
konumda olan eyler ictihad kapsamndadr. Et-Takrb, III, 377-378. Bundan hareketle Bkllnnin
Cesss gibi ictihad kyas da kapsayan genel bir terim olarak kullandn sylemek mmkndr.
Cveyn, el-Burhnda da haber-i vahid ve kyasn hkm konusunda zann gerektirdiini ifade
eder. Bunlarn, hkm ve buna bal olarak ameli gerektirmesi, zleri itibariyle deil, zann
bulunduunda bunlarla amel edilmesinin vaciplii konusunda kesin delillerin bulunmas ynyledir.
El-Burhn, I, 78. Cveynnin meseleyi bu ekilde ele alndan delilleri, kendi bana delil olan ve
delil olma konusunda bakasna dayanan olmak zere ikiye ayrdn syleyebiliriz. Kendi bana
delil olanlarda da asl olan Allahn sz olan Kitaptr. nk Snnet ve icm esas itibariyle
Allahn kelamna racidir. Haber-i vahid ve kyas ise amel konusunda kesin delillere dayanmas
ynyle delildir. te yandan Cveynnin kesin deliller arasnda sayd haberle asl ve anlam kesin
olarak sabit, nass olan mtevatiri kastettiini sylemesi (el-Burhn, I, 120) anlam asndan zahir
olan mtevatir hadisleri ikinci grupta deerlendirdiini ima etmektedir. Bu adan aralarnda bir fark
olmadna gre Kitabn zahir ifadeleri de bu grupta deerlendirilebilir. Cveyn, el-Kfiyede (ss.
88-89) daha derli toplu bir ekilde er hkmlerin yollarn en kuvvetliden zayfa doru u ekilde
sralamtr. Kitab naslar, mtevatir Snnet naslar, icm, had haberin naslar, Kitabn zahirleri,
Snnetin zahirleri, huccet kabul edene gre sahabe szleri, kyaslar.
64
Kad Abdulcabbar, erhu usulil-hamse, s. 88.
65
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XVII, 354. Kad Abdulcabbar burada yle demektedir: El-Umedde
akladmz zere hkmlerin kendileriyle ilgili olduu emareler birtakm ksmlara ayrlr.
Bunlarn bazlarnda her ikisi de akldir. Uzakta bulunulduunda kblenin tayininde olduu gibi
bazlarnda ise emre akldir, hkm erdir. Bazlarnda ise her ikisi de erdir. Namazda az
amelde olduu gibi bazlar nefiste (kiinin kendisi tarafndan) bilinir. Yine orada akladmz
zere bu hkmler itihad hkmler olarak ifade edilir ki, bunlara kyas denilmez. Dayanlan
39

mmkndr.66 Basrnin Kad Abdulcabbarn bu tasnifinin haber-i vahid dnda


kalan emarelerin taksimi olduunu belirtmesi67 Kad Abdulcabbarn haber-i vahidi
de emare kapsamnda deerlendirdiini gsterir.

Buraya kadar verilen bilgilerden hareketle Cesss, Bklln ve Kad Abdulcabbarn


delil ve emare tasniflerinin ana erevisi itibariyle birbirine olduka yakn olduu
sylenebilir. Kitap, mtevatir Snnet ve icm delil kapsamna; haber-i vahid, kyas
ve muayyen bir asla dayanmayan ictihad emare kapsamna dahildir. Bu tasniflerde
genel olarak Kitap ve mtevatir Snnetin, subutlar kat olmalar ynyle delil
kapsamna dahil edildii grlmektedir. Ancak delalet ynleri dikkate alndnda
ekol ve usulclerin yaklam farkllna bal olarak emare kapsamna dahil
edilebilecek ksmlar bulunduunu sylemek gerekir. rnein Ear usulclerden
Bklln ve Cveyn Kitap ve mtevatir Snneti delil olarak nitelerken nass
olmalar kaydn eklemitir. Buna karlk, Hanefi usulclerin ounluuna ve
Mutezileye gre Kitap ve mtevatir Snnetin zahir ifadeleri de nass gibi delil
kapsamna girer. Debsnin hucec-i mcibe ve hucec-i mcevvize ayrmnda68 bunu
grmek mmkndr.

muayyen bir asl bulunanlara ise kyas denir ki, kyas yoluyla elde edilen hkmler hakknda itihat
yoluyla elde edilmitir denilmesi, hakknda dorunun tek olduu eyden farkl olduunu ifade eder.
66
Kad Abdulcabbarn el-Munde el-Umedde yaptn syledii muayyen bir asla dayanmayan
emarenin ayrntlar Basr tarafndan u ekilde verilmitir. Muayyen bir asl bulunmayan emareler
iki ksma ayrlr: Birincisi namazda amel-i kalil ile amel-i kesiri birbirinden ayran emarede olduu
gibi emarenin net olarak belirlenemedii ksmdr. nk bu konuda belirlenmesi mmkn olan bir
emare olmakszn zann- galibe bavurulmaktadr. kincisi, emarenin belirlenebildii ksmdr ki, bu
da ikiye ayrlr: Birincisi akl emare, ikincisi sem emaredir. Akl emare, kendisine bal olan
hkmn akl ya da sem olmasna gre ikiye ayrlr. rnein telef edilen eylerin kymetlerinin
belirlenmesinde hem emare hem de hkm akldir. Bu rnekte hkm, kymetin miktardr ve
akldir. Emare ise insanlarn alm-satm konusundaki adetlerinin tecrbe edilmesidir, bu da akldir.
Emarenin akl, hkmn sem olduunun rnei ise kblenin ynnn belirlenmesinde kullanlan
akl emarelerdir. Buna bal hkm sem bir hkm olup bu da emarenin gsterdii yne
ynelmenin vacib oluudur. Sem emare, emare olmas konusunda seme ihtiya duyan emaredir.
Ezan iittiklerinde insanlarn Cuma namazna gitmelerinin vacib oluu gibi. Bu rnekte insanlarn
Cuma namazna gitmelerinin vacib oluu er bir hkmdr, ezann iitilmesi ise bu hkmn
emaresi olup, sem ile bilinmektedir. El-Mutemed, II, 192-193. Basr burada Kerh ve fiden
rivayet edildiini ifade ettii iki taksime daha yer vermitir. Ayrntlar iin bk. El-Mutemed, II,
190-191.
67
Basr, el-Mutemed, II, 192.
68
Hanefilerde delillerin huceci-mucibe ve hucec-i mcevvize terimleri ile yaplan ilk ayrmn
Debusye ait olduunu syleyebiliriz. Debus, huccetleri nce akl ve er olmak zere ikiye
ayrmakta, ardndan da her iki ksmn hucec-i mcibe ve hucec-i mcevvize olmak zere iki ksm
olduunu belirtmektedir. Mucibe ile kastedilen, medlul (muceb) hakknda kesin bilgi gerektiren
40

Debsye gre bilgi gerektiren hucec-i mcibe ksmna drt ey girer: Kitab, Hz.
Peygamberden dorudan iitilen haber, Hz. Peygamberden mtevatiren rivayet
edilen haber ve icm.69 Ameli gerektiren hucec-i mcevvize ksmna da u drt ey
girer:70 Mevvel ayet,71 tahsis edildii sabit olan mm ifadeler, haber-i vahid veya
sahabnin haberi ve kyas.72

Hanefi usulclerden Semerkand ise sem bilgiyi kesinlik ve yakin yoluyla sabit olan
ve galip rey ve ekber zanna dayanmas ynyle zahir yolla sabit olan diye ikiye
ayrr. Birinci tr bilgi kapsamna Kitap, mtevatir haber, mehur haber ve icmadan
mfesser nas yoluyla sabit olanlar; ikinci tr bilgi kapsamna ise Kitap ve mtevatir
Snnetin zahiri, haber-i vahid ve er kyas yoluyla sabit olanlar girer. 73 Debs ve
Serahsnin Kitap ve mtevatir Snnete herhangi bir kayt eklemeksizin bilgi
gerektiren ksmda yer vermesi Hanefilerdeki genel eilimi yanstr. Hanefilerdeki
genel eilim, Kitap ve mtevatir Snnetin zahir ifadelerinin de bilgi gerektirecei
ynndedir. Semerkandnin Kitap, mtevatir ve mehur Snnetin delaletini mfesser
nass eklinde kaytlamas ise Hanefilerdeki genel eilimi paylamadn gsterir.

huccet olup aksi caiz deildir. Mcevvize ise medlul hakknda kesin bilgiye deil, zann- galibe
ulatran huccet olup aksi caizdir. Buna huccet denilmesi de esasen mecaz yoluyladr. Dier bir
ifadeyle bunlar, ilmi gerektirmeyen fakat ameli gerektiren huccetlerdir. Takvmul-edille, s. 18, 168.
69
Debs, Takvmul-edille, s. 19. Debs, mcibe ksmna giren huccetlerin geli yolu bir olduunu,
bunun da Rasuln haberi olduunu belirtmektedir. nk diyor, Debs, biz Allahn Kitabn da
Rasuln haberi ile bilmekteyiz. cmn kesin huccet oluu ise ancak Allahn Kitab ve Snnetle
ortaya konmaktadr. Hz. Peygamberden tevatren nakledilen haberler ise bizzat ondan iitilen
gibidir. Dolaysyla tm bunlarn dayana Rasuln haberidir. Rasuln haberi ise Hz. Peygamberin
yalandan masum olmadka Rasul olamayaca konusundaki delilden dolay doru ve gerektir.
Ayn aklama iin bk. Cveyn, el-Burhn, I, 119; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 1.
70
Debs, Takvmul-edille, s. 19.
71
Debsye gre tevil edilmi ayetin hucec-i mcevvize kapsamna dahil olmas yledir. Tevil
edilmi ayet, tevilden nce mkil, mterek ya da mcmeldir. Tevil ise bu mkillii, mtereklii
ve mcmellii ortadan kaldrmaktadr. Tevil, reye dayal olduu iin tefsirin aksine hata ihtimalini
ve pheyi tamamen ortadan kaldrmaz. Bununla birlikte haber-i vahid ve kyasda olduu gibi amel
caizdir. Bk. Takvmul-edille, s. 169.
72
Takvmul-edille, s. 168. Serahsnin bu konudaki aklamalar Debusnin aklamalaryla ayndr.
Ona gre de Kitap, Hz. Peygamberden dorudan iitilen Snnet, tevatr yoluyla nakledilen Snnet
ve icm, hucec-i mucibe, ilim gerektiren ksma; bunlarn dnda kalan ilmi gerektirmeyen fakat
ameli gerektirenler ise hucec-i mcevvize ksmna girer. Fakat Serahs hucec-i mcevvize ksmna
nelerin girdiini belirtmemitir. Bk. Serahs, Usl, I, 279. er huccetler bal altnda eri
asllarn Kitap, Snnet, icm ve bu asllardan istinbat yoluyla oluan kyastan mteekkil olduu
eklindeki yaygn anlay yanstan ifadesinin ardndan Habbz de huccetleri mcibe ve mcevvize
olarak ikiye ayrdktan sonra Debsnin yapt gibi bir sralama yapmtr. Bk. El-Mun, s. 183.
73
Semerkand, Miznul-usl, I, 106-107.
41

Bundan hareketle Semerkandnin ayrmnn Eari usulclerin ayrmna daha yakn


olduu sylenebilir.74

Bu saylanlar yannda kaynaklarda deliller arasnda yer alan istslah, istihsan,


ncekilerin eriat, Medine ehlinin ameli gibi dier delillere bu tasniflerde yer
verilmemesinin nedeni, bu delillerin ihtilafl olmas ya da bazlarnn bu tasniflerde
yer verilen deliller ierisinde deerlendirilmi olmasdr.

3. er Delilin Kesinlii Problemi:

er delilin kesinlii, ilki dilin nakline, ikincisi delaletine ilikin olmak zere iki
noktada younlar. Bklln, Cveyn ve Gazzl gibi kendisinden nceki
usulclerde bu tartmann izlerine rastlamak mmkn olmakla birlikte konuyu
mstakil bir balk altnda tespit edebildiimiz kadaryla ilk olarak Rz, ardndan
mid ele almtr. Bu tartma el-Mahsl zerine yaplan erh ve muhtasarlar
vastasyla yaygnlamtr.75 Yine Rznin etkisiyle Sadruera gibi Hanefi
usulcler, bn Mflih, Merdv ve bnn-Neccr gibi Hanbel usulcler de bu
meseleyi ayr bir balk altnda ele almlardr. Tf ve tb gibi maslahat eksenli
usul anlayn benimseyen usulclerin ise bu tartmaya katlmalar, aada
belirtilecei zere, esasen maslahatn daha gl bir delil olduunu vurgulama amac
tar.

74
Burada Pezdev arihi Abdlaziz Buhrinin yapt taksime de deinmek yerinde olur. nk bu
taksim delilleri bugn kullanld ekliyle subut ve delalet asndan ele alan bir taksimdir. Buna
gre er deliller drt ksmdr.
1. Subutu ve delaleti kat olanlar: Mtevatir naslar.
2. Subutu kat, delaleti zann olanlar: Mevvel ayetler.
3. Subutu zann, delaleti kat olanlar: Mefhumu kat olan haberi vahidler.
4. Subutu ve delaleti zann olanlar: Mefhumu zann olan haber-i vahidler.
Abdlaziz Buhr, delilleri subut ve delalet ynnden bu ekilde tasnif ettikten hkmn, delilin
derecesine gre sabit olaca gerekesinden hareketle, bunlarla sabit olan hkmleri de yle ele
alr: Birinciyle farz, ikinci ve nc ile vcub, drdnc ile de Snnet ve istihbab sabit olur. Bk.
Keful-esrr, I, 208.
75
rnek olarak bk. Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 78 vd.; Sircddn el-Urmev, et-Tahsl, I, 198-
199; Karf, Nefisul-usl, II, 538 vd.; Beydv, Minhc (el-bhac ile), 44; Tcddn es-Sbk, el-
bhc, III, 511; snev, Nihyets-Sl, I, 237; Bedah, Menhicl-ukl, I, 236; bnl-Hcib,
Mntehel-vusl, s. 29; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), I, 197; Rahn, Tuhfetl-
mesl, I, 416-417. Bu usulclerden bir ksm meseleyi dilin bilinmesinin yolu bal altnda
Rznin gndeme getirdii ikinci probleme deinmeksizin ele almlardr.
42

Rz, tartmann banda isim vermeden baz kimselerin hitabla istidlalin yakn ifade
etmesine kar ktn ifade eder. Bu kimseler arasnda hitabn delaletiyle ilgili
birok konuda kararsz kalan (vkfiyye) kiilerin bulunduunu dnmek uzak bir
ihtimal deildir. Bu kiiler arasnda Bklln zikredilebilir. Her ne kadar
Bkllnnin tam olarak bu dnceyi savunduu sylenemese de buna yakn bir
izgide durduu sylenebilir.

Bklln, mutlak emir, nehiy ve umum sygalar gibi hitabn delaletinin nemli bir
ksmn oluturan konularda dilin mevcut kullanm ve nakillerini yeterli bulmayarak
srarl bir ekilde bu tr hitaplarn delaletinde kararsz kalmtr. Bklln, bu tr
konularda kararszlk dnda bir gr benimseyenler iin gelitirdii ilgin bir
argman sk sk dile getirir. Bu argman genel hatlaryla u ekildedir: Dil ile ilgili
konular bilmenin yolu ya akldr ya da semdir. Akl da ya zarur olarak ya da
istidlalle bilir. Akln, dilin vaz konusunda bir rolnn bulunmad herkesin
hemfikir olduu bir husustur. Bunu belirleyen akl olmadna gre, bunun yolu, Hz.
Peygamberden gelen haberlerin tesbit yolu olan bildirim (tevkif) ve nakildir. Bu da
ya mtevatir yolla olur veya ahad yolla olur. Ahad haber bu tr konularda hccet
olmaz. Mtevatir de u ekillerde olur. 1) Ya dilin vaz esnasnda hazr bulunmak ya
da vazdan sonra mtevatir bir yolla bunun nakledilmesi, 2) Ravinin dil ehlinden
naklettii haberi dorulayacak Kitab veya Snnetten bir bildirimin bulunmas, 3)
Rivayet ettii ey konusunda mmetin icmnn ravyi dorulamas, 4) Ravinin,
bunu, yalancy tasdik ve batl ikrarlar imkansz olan bir dilciler topluluu veya
onlardan bir grubun huzurunda haber verdiinin bilinmesi. Sonu olarak pek ok
kiinin inkar sz konusu iken bu tr mtevatir bir nakilden sz etmek de mmkn
olmaz. 76 Bklln, bu argman kulland yerlerden birinde neden pek ok konuda
tevakkuf ettiini yle aklar: Umum, emir, nehiy konularnda ya da mcerred
emrin icab veya nedbi, bir kere yapmay veya tekrar, fevr veya terahiyi ifade ettii
konusunda vaz iddiasnda bulunan kii, onlardan (dilcilerden) byle bir rivayet

76
Bkllnnin bu argman kulland yerlere rnek olarak bk. Et-Takrb, (mutlak emrin delaleti) II,
34-35, (umumun delaleti) III, 21-22, (delill-hitab) III, 333-334.
43

ortaya koyamadna gre, tm bu konularda tevakkuf etmenin gerektii sabit


olur.77

Cveynnin tartmann nakil ile ilgili boyutundan ziyade delaleti ile ilgili boyutu
konusundaki ifadeleri, Rzden nce bu meselenin bir problem olarak usulcler
tarafndan ele alndn gsterir. Cveynnin belirttiine gre usulle uraan pek
ok kii ok az sayda nass trnden hitap bulunduu kanaatindedir. Bunlar da De
ki, O, Allah birdir (hls 112/1), Muhammed Allahn Rasuldr (Feth /29)
ayetleri ve bunlarn derecesinde ak olan hitaplardr. Cveyn bu kiilerin neredeyse
er bir hkmle ilgili olarak Kuranda nass trnden bir hitap bulunmadn,
Snnette ise snrl sayda nass bulunduunu ileri srdklerini belirtir.78

Hanbeli usulclerden Ferr da hitabn nassan delaletinde hibir ynden ihtimalin


bulunmamas kaydnn ileri srlmesi halinde sadece Ey Peygamber! (Enfl
10/64), De ki, O, Allah birdir (hls 112/1) ayetleri gibi hitaplarn nass olarak
isimlendirileceini ve bunun da nass trnden hitabn saysn gerekten ok aza
indireceini ifade ederek bu gre kar kmtr. 79

Bcnin kaydettiine gre, Bkllnnin ders halkasnda yer alan ve ondan fkh
usul tahsil eden Eb Muhammed b. el-Lebbn el-sbahn (. 446) nass trnden
kesinlikle bir hitap bulunmadn ileri srmektedir. Yine Bcnin kaydettiine gre,
afi fakih Eb Ali et-Taber (. 350) Ey Peygamber! (Enfl 10/64), De ki, O,
Allah birdir (hls 112/1) rneklerinde olduu gibi nass trnden hitabn ok az
olduunu ifade etmitir. Bc, bu kiilerin nassn olmadn ya da ok az olduunu

77
Bklln, et-Takrb, II, 35. Ayn argmann Bkllnyi izleyen Gazzl tarafndan da kimi yerlerde
kullanldn gryoruz. Mutlak emrin delaleti konusunda Bklln tarafndan kullanlan yukarda
genel hatlaryla verdiimiz argmann ayns, yine mutlak emrin delaleti konusunda Gazzl
tarafndan dile getirilmitir. Buna karlk Bklln, umum sygalarn reddederken Gazzl, bunlar
reddetmenin makul olmadn birtakm gerekelere balayarak u ekilde aklar: Bilesin ki, bu
inceleme, yalnzca Arap diline zel olmayp, tm diller iin geerlidir. nk btn dillerde umum
sygasna ihtiya duyulur. Bu itibarla tm halk kesimlerinin bu sygalardan gaflet edip, ihtiyalar
bulunduu halde, bu sygalar koymam olmalar uzak bir ihtimaldir. Gazzl, ardndan bunun
gerekelerini sralar. slam Hukukunda Deliller, II, 103.
78
Cveyn, el-Burhn, I, 278. Cveynye gre, sadece dilin vazna dayanldnda byle bir durum
sz konusu olsa bile szel ve hal karineler dikkate alndnda nass trnden hitaplarn says
olduka fazladr. Bu yzden de insanlarn tevile ak olduu gerekesiyle zahir olduunu
zannettikleri pek ok hitabn anlamn aslnda nass olarak ifade ettiini belirtir.
79
Ferr, el-Udde, I, 138.
44

ileri srmelerinin nass, hibir ynden tevil kabul etmeyen hitap olarak
tanmlamalarndan kaynaklandn belirtmektedir. 80

Btn bunlar er delilin kesinliine ilikin tartmann erken dnemde usulcler


arasnda mevcut olduunu, Rznin ise bu konuyu derleyip toparlayarak mstakil bir
balk altnda ele aldn gsterir. Rz meseleyi Hitapla istidlal kesinlik ifade eder
mi, etmez mi? eklindeki bir balk altnda ele alr.81 Burada problem tekil ettii
ileri srlen iki nokta vardr. Birincisi kelimelerin anlamlarnn, nahiv ve sarfn
naklindeki problemdir. kincisi ise hitapla istidlalin itirakin, mecazn, naklin,
zmarn, tahsisin, takdim ve tehirin, nasih ve akl muarzn olmamasna bal olmas
eklinde delaletindeki problemdir. Raz meseleyi u ekilde koyar:

Bunlarn hepsi zann eylerdir.


Zann mukaddimelere dayanan ey de zanndir.
O halde hitapla istidlalde bulunmak zanndir.82

Bu mantk kyastan sonra Rz, bu hususlarn katilii nasl ortadan kaldrdna


ilikin itirazlar rnekleriyle birlikte teker teker ele alr.

Birinci problemi ele alacak olursak, Rz zetle unlar sylemektedir: Dilin nakli
konusunda dilcilere dayanlmaktadr. Hatadan korunmu olmadklar iin onlarn
nakli zann gerektirir.83 Bu yolun dnda dili bilmenin yolu ya akl veya nakil ya da
bu ikisinden oluan bir yol olur. Nakil de tevatr ve ahad yolla olur. Dil vaz bir ey

80
Bc, hkmul-fusl, s. 72.
81
mid Sem delil yakn ifade eder mi, etmez mi? eklinde ele alarak, el-hkmda (I, 71) meseleyi
sadece mtevatir ya da ahad yolla olmas asndan dilin bilinmesinin yolu olarak ele alrken,
Ebkrul-efkrda (III, 245) hem nakle hem de delalete ilikin alardan ele almtr. Tcddn el-
Urmev bu meseleyi Nakl deliller yakn ifade etmez (el-Hsl, II, 180) eklinde, Sircddn el-
Urmev Lafz delil yakn ifade etmez denildi (et-Tahsl, I, 255), eklinde, bn Mflih ve Merdv,
Kavl deliller bazen yakn ifade eder (Usl, I, 147; et-Tahbr, II, 711) eklinde, bnn-Neccr
Nakl deliller bazen yakn ifade eder (erhul-kevkebil-mnr, I, 292) eklinde verir.
82
Rz, el-Mahsl, I, 390-391. Karf, zannye dayanan ey de zanndir grnn tartmaya ak
olduunu syleyerek, kimi zaman zann mukaddimelere dayanan eylerin kat olabileceini, hatta
zann olana dayanan bir yana ekke dayal olan eylerin bile baz durumlarda katiyyet ifade
edebileceini belirterek buna ilikin baz rnekler verir. Bk. Nefisul-usl, III, 1117-1118;
Karfnin bu aklamasnn ayns iin bk. Merdv, et-Tahbr, II, 713; bnn-Neccr, erhul-
kevkebil-mnr, I, 293.
83
Rz, el-Mahsl, I, 391.
45

olduu iin bunu tek bana aklla bilmenin imkan yoktur.84 Bu naklin tevatr
yoluyla bilinmesi de mmkn deildir. nk insanlar Allah, iman, kfr, salat ve
zekat gibi en ok kullanlan lafzlarda bile ihtilaf etmilerdir. Ayn ekilde son derece
yaygn olduklar ve kendilerine iddetle ihtiya duyulduu halde insanlar emir, nehiy
ve umum sygalar konusunda ihtilaf etmilerdir. Durum byle olunca bu konuda
tevatr iddias imkansz hale gelir. Gnmzde bunlarn tevatr artlarn tad
kabul edilse bile dier zamanlar iin bunu bilmek mmkn deildir. Dolaysyla bu
konuda sylenebilecek nihai sz, bunlarn bazlarnn nakli kesin olsa bile hepsinde
ayn kesinliin bulunmaddr.85

Rzye gre bunlarn ahad yolla sabit olmas konusunda da problemler vardr. lki
haber-i vahidin ancak zan ifade etmesidir. Kitap ve Snnetin bilinmesi ise
kelimelerin kullanld anlamlarn, nahiv ve sarfn bilinmesine baldr. Zann olana
bal olan da zanndir. Bu durumda Kitap ve Snnetin medlullerinden hibir eyin
kesin olarak sabit olmamas gerekir. Byle bir durum ise icma aykrdr. Dier
yandan haber-i vahidler ancak raviler cerh edilmediinde zan ifade eder. Sibeveyh
gibi otorite dilciler bile cerh edildiine gre, dierleri iin ne sylenebilir! Dil ve
nahvin naslarla istidlal konusunda bir asl konumunda olduu gz nne alnrsa,
usulclerin haber-i vahidin hccet olduu konusunda delil getirmelerine karlk ayn
eyi, ncelikli olduu ve iddetle ihtiya duyulduu halde dilde yapmamalar ve
ravilerin hallerini aratrmamalar alacak bir durumdur.86

84
Rz, el-Mahsl, I, 203. Karf hal ve dier karinelerin eklenmesiyle haber-i vahid eklinde
nakledilen hususlarn zann deil, ilim ifade edeceini belirterek Rznin yapt taksimin hasr
ifade etmediini belirtmitir. Nefisul-usl, II, 538.
85
Rz, dil konusunda temel olan Arap iiri hakknda Hz. merin yle dediinin rivayet edildiini
belirtir: iir, Araplarn ilmi idi ve bundan daha sahih bir ilimleri de yoktu. slam geldi, Araplar
cihat ve Faris ve Ruma kar savala megul oldular ve iir ve rivayetinden uzak kaldlar. slam
yaylp fetihler yaplp ehirlere yerleince iir rivayetine geri dndler fakat bu sefer de ne tedvin
edilmi bir divan ne de yazl bir kitap buldular. Araplardan len lmt. Bu yzden de bu iirin
ok az muhafaza edilmi, ou ise kaybolup gitmitir. El-Mahsl, I, 204-209.
86
Rz, el-Mahsl, I, 210-212. Karf, haberler konusunda ravilerin durumlarnn aratrlmasnn
arkasnda Hz. Peygambere yalan isnad etme gibi gl bir nedenin bulunduunu, buna karlk dil
konusunda yalan sylemek iin bir nedenin bulunmasnn son derece zayf bir ihtimal olduunu
belirterek ulemann mehur ve yaygn kitaplara itimat ettiklerini syleyerek bunun alacak bir ey
olmadn belirtir. Nefisul-usl, II, 545-548.
46

Rzye gre akl ve nakilden oluan delile87 ynelik itiraz da udur. ki nakli
mukaddime ile neticeye varmak ancak dili koyan iin elikinin caiz olmamasna
baldr. Bu ise dilin vaznn Allah olmas halinde mmkndr. Dilin vaznn
Allah olduu ise bilinmemektedir. nsanlarn bu yolla dili bilme zerinde icm
ettikleri sylenecek olursa, bu durum da mmkn deildir. nk icmn isbat
sem delillerle olur. Sem deliller ise ancak dilin, nahvin ve tasrifin sabit
olmasndan sonra olur. Devir sz konusu olaca iin bu konuda icm da hccet
olmaz. 88

Rznin dile getirilen tm bu problemler iin zm udur. Dil ve nahiv iki ksm
olup, birincisi yaygn ve mehur olandr. Bu yolla lafzlarn imdi kullanldklar
anlamlarda gemi dnemlerde de kullanld konusunda zorunlu bilgi hasl olur.
Sema ve arz kelimeleri imdi hangi anlamda kullanlyorsa Hz. Peygamber
zamannda da ayn anlamda kullanlmaktadr. Dolaysyla bu konuda ileri srlen
pheler Sofistlerin pheleri trnden olup cevap vermeye bile demez. kinci ksm
ise ahad yolla bilinen garip lafzlarn olduu ksmdr. Bu husus gz nne
alndnda Kuran lafzlarnn, nahiv ve tasrifinin ounun birinci ksmdan olduu
konusunda phe yoktur ve bununla da hccet sabit olur. Zanla amelin vacipliini
icm ile; icm da zann olmayan kullanmlarla gelen ayetle ispat edilir. Rzye
gre bu ekilde problem ortadan kalkm olur.89 Rz gibi midnin mtevatir
olarak gelenlerin haber-i vahid olarak gelen ksmdan daha fazla olduunu sylemesi
problemin nakil ynne ilikin zmne benzer ekilde yaklatn gsterir. 90

Rz ikinci trden olup da zannlii gerektiren itirak, mecaz, nakil, zmar, tahsis,
takdim, tehir, nsih ve akl muarzn olmamas hususlarn da teker teker ele alp
akladktan sonra bu ve nceki problemler hakknda u deerlendirmede bulunur:
nsafl konumak gerekirse, yakn ifade eden karinelerin - ki, bu karineler ister

87
Rz, bu yola u rnei vermitir. Araplarn oul sygalarndan istisnay caiz grdkleri nakil
yoluyla bilinmektedir. Yine nakille bilinmektedir ki, onlar istisnay, istisna olmasayd lafzn
kapsamna girecek olan eyleri karmak iin kullanmlardr. Bu iki nakli mukkaddimeye dayal
olarak aklen oul sygasnn istirak ifade ettii bilinir. El-Mahsl, I, 204.
88
Rz, el-Mahsl, I, 215.
89
Rz, el-Mahsl, I, 216-217. Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 86-87; Sircddn El-Urmev, et-
Tahsl, I, 199.
90
mid, el-hkm, I, 71.
47

mahede yoluyla isterse tevatrle nakledilen karineler olsun- bitimesi durumu


mstesna, bu lafz delillerden yakini elde etmenin hibir yolu yoktur.91 Ayn ekilde
mid de sem delilin zann olmasnn katiyet ifade eden karinelerin bulunmamas
halinde geerli olabileceini, bu karinelerin dikkate alnmas halinde bunun doru
olmadn belirtir.92

Bu konuya ilikin tartmay Rzden iktibas eden Sadruera, meseleyi Lafz delil
yakin ifade etmez denildi bal altnda ele alm ve Rznin zann
mukaddimeler diye niteledii hususlar, vucd (olmas gerekenler) ve adem
(olmamas gerekenler) olmak zere iki grubta ele almtr. Bunlardan kelimelerin
anlamlar, sarf ve nahvin nakledilmesini birinci grupta; itirak, mecaz, zmar, nakil,
tehir, nasih ve akl muarzn olmamasn ikinci grupta ele almtr. Meseleyi bu
ekilde ortaya koyduktan sonra Sadruera, byle bir grn batl olduunu ileri
srmtr. nk ona gre her ne kadar dilde bu tr zannlii gerektiren durumlar
olsa da dilde bulunan kelimelerin kullanmlar, temel sarf ve nahiv kurallar tevatr
derecesine ulaan son derece yaygn bir biimde bilinmektedir. Karine bulunmad
durumlarda szn, aslnn (szn konulduu anlam) hilafna kullanlmad da yine
genel kabul gren bir kuraldr. Yine buna bal olarak kat karineler vastasyla
kastedilenin asl olduu bilinmektedir. nk aksi durumda iletiimin (tehatub) ve
mtevatirin katiliinin bir anlam kalmaz.93

Bu usulclere karlk, Hanbeli usulclerden Tf ve Maliki usulclerden tb ise


Rznin yukarda dile getirdii ihtimallerin gerekten katiyyeti ortadan kaldrd
dncesindedir. Tf, bu gr benimserken aslnda amacnn, muamelatla ilgili

91
Rz, el-Mahsl, I, 408. Tcddn ve Sircddn el-Urmev de delillerin delaletlerinin katiyyetinin
ancak karinelerle salanabileceini belirterek ayn yaklam benimsemilerdir. Bk. Tcddn el-
Urmev, el-Hsl, II, 181; Sircddn El-Urmev, et-Tahsl, I, 256.
92
mid, Ebkrul-efkr, III, 246. Adududdn el-c de sz konusu ihtimalleri sralayarak doru olan
grn mahede edilen veya mtevatir karineler sayesinde bu ihtimallerin ortadan kalkarak yakin
ifade edecei gr olduunu belirtir. El-Mevkf, 40.
93
Sadruera, et-Tavzh, I, 128-129. Buna ek olarak Sadruera, alimlerin kat ilmi iki anlamda
kullandklarn belirtir. Birincisi, muhkem ve mtevatirde olduu gibi ihtimalin kesinlikle
bulunmad trden hitaplarn ifade ettikleri bilgi; ikincisi ise zahir, nas ve mehur haberde olduu
gibi delilden kaynaklanan bir ihtimalin bulunmad trden hitaplarn ifade ettikleri bilgidir.
Sadruera, alimlerin birincisini ilmul-yakn diye, ikincisini de ilmut-tumanne diye
isimlendirdiklerini ifade eder.
48

konularda naslarn ve icmn maslahatla boy lecek katiyyette olmadn


gstermek olduunu belirtir.94

Fkh usulnn kat olmas gerektiini syleyen tb, fkhn dayand usln
deliller deil, zarriyyt, hciyyt ve tahsniyyttan oluan klliyytu-era
olduunu ileri srer. nk usln deliller olduunun ileri srlmesi halinde
delillerin subut veya delaletindeki zannlik eriatn aslna da sirayet eder ve bu
ekilde eriatn deimesi kanlmaz olur. Halbuki eriatn korunduu hususunda
Allahn taahhd bulunmaktadr.95 tb, usln deliller olmas halinde yaygn
kullanma gre, bu delillerde katiyyetin neredeyse imkansz olduunu ya da son
derece nadir olduunu ileri srer ve buna gereke olarak da Rznin belirttii
ihtimalleri gsterir.96 Mtevatir de olsa bu ihtimaller yznden delillerin delaletleri

94
Tf ise icmn nass ile sabit olmasnda naslarn gerek subut gerekse delalet ynlerindeki
ihtimallere dikkat ekerek, bunun hemen hemen mmkn olmad grndedir. Bu konudaki
aklamalar, icmn nass ile ispatlanamayaca yannda naslarn delaletinin tad ihtimali,
dolaysyla zannilii konusundaki grn yanstmas asndan nemlidir. yle diyor Tf: Nass
ya mtevatirdir ya da ahaddr. Her iki ekilde de hkm konusunda ya sarihtir ya da muhtemeldir.
Dolaysyla drt ksm sz konusudur. Eer nass mtevatir ve sarih ise metni ve delaleti asndan
katdir. Ancak bu durumda da umum ya da mutlaklk ynnden ihtimal sz konusudur. Bu ise
mutlak anlamda katlie zarar verir. ayet umum, mutlaklk ve benzeri ynlerden ihtimalin
bulunmad farzedilip hibir ekilde kendisine ihtimal ilimeyecek ekilde btn alardan katiyet
sabit olsa dahi biz byle bireyin maslahata muhalif olacan kabul etmiyoruz. Dolaysyla
muhalefet deil, muvafakat sz konusudur. Eer nass, ahad ve muhtemel ise katiyet sz konusu
olmaz. Ayn ekilde mtevatir ve muhtemel, ahad ve delaletinde hibir adan ihtimal olmasa da
durum ayn olup, sened ve metinden birisi asndan katiyet ortadan kalkt iin bunlar da delil
olmaz. Risletl-maslaha, (Hallfn Mesadrut-teril-slami fm l nassa fhi isimli eserinin
iinde ss. 106-144), Darul-Kalem, Kuveyt 1972, s. 123.
95
tb, el-Muvfakt f usli-era, ner. Abdullah Draz, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut
1991, I, 20, 22. Bu anlaytan hareketle tb, phesiz zikri biz indirdik, onun koruyucusu da
biziz (Hicr 15/9) ayetinde koruma altna alnan eyin kll asllar olduunu, cz meselelerin
kastedilmediini belirtir. nk eriatn cziyyatnda hata ihtimali, bunun da tesinde haber-i
vahidlerde ve ayetlerin anlamlarnda hata edildii kesin olarak bilinmektedir.
96
tb, el-Muvfakt, I, 24. tb yle demektedir: Bu ilimde akl deliller kullanldnda mstakil
bir delil olarak deil, ancak sem delillerle birlikte veya sem delillerin yolunu belirleme ya da
dayanan ortaya koyma ve benzeri ekilde kullanlr. nk hakknda incelemenin yapld ey
er bir meseledir. Akl ise ri deildir. Bu, kelam ilminde aklanmtr. Durum byle olunca
(er hkmde) asl dayanlan er delillerdir. Ancak, yaygn kullanma gre de er delillerde
katiyet ya yoktur ya da son derece nadirdir. Burada deliller derken tek tek delilleri kastediyorum.
nk bu deliller haber-i vahid ise katiyet ifade etmedii aktr. Mtevatir ise bunlarn da katiyet
ifade etmesi birtakm mukaddimelere baldr ki, bu mukaddimelerin tamam ya da byk
ounluu zanndir. Zannye bal olan eyin de zann olmas gerekir. nk mtevatir olann
katiyet ifade etmesi kelimelerin ve nahiv konusundaki grlerin nakline; mterekliin, mecazn,
er veya rf (d) naklin, zmarn, umumun tahsisinin, mutlakn takyidinin, nsihin, takdim ve
tehirin ve akl muarzn bulunmamasna baldr. Btn bu ihtimallerle birlikte tek tek er
delillerin (mtevatir de olsa) katiyet ifade etmesi imkanszdr. Delaletinin kat olduunu kabul
eden kii/kiiler ise bunlarn haddi zatnda zann olduuna, ancak bunlara mahede edilen
49

zann ise tb fkh usulnn katiliinden nasl bahsedebilmektedir? tb, bu


katiliin manev mtevatire benzer bir yolla saland grndedir. Buna gre tek
tek deliller her ne kadar zann ifade etse de ayn konudaki farkl deliller istikra
yoluyla bir araya getirildiinde bunlarn tamamndan tek tek delillerde bulunmayan
bir katilik ortaya kar. Nitekim icm, haber-i vahid ve kyasn huccet olmas da
byle bir istidlal ile mmkndr. Aksi taktirde tek tek delillerden yaplan bir istidlal
ile er hkmn katiliine ulamak mmkn olmazd. 97

Sonu olarak dilin bir iletiim arac olduu ve bu ynyle de insanlarn bireysel
kullanmn aan bir yapya sahip olduu dnlrse, bu tr ihtimallerin hitapla
istidlalde bulunmay btnyle zann hale getirdiini sylemek doru olmaz. Aksi
taktirde dilin Sadruerann da belirttii gibi iletiim zelliinin bir anlam kalmaz.
te yandan dilin, tpk mtevatir Snnetlerde olduu gibi nesilden nesile aktarlarak
bize kadar geldii gz nne alnrsa dil ile ilgili kullanm ve kurallarn garip ve
blgesel kullanmlar hari- genel olarak salam bir ekilde ulatn kabul daha
doru olur. Zira dil, keyfi olan, orda duran ve arasra kullanlan bir vasta deil,
kendisine hayatn her alannda herkes tarafndan her zaman iddetle ihtiya duyulan
bir vastadr. Kald ki, tbnin hkmn katiliini salamak iin nerdii istikr
ynteminin dil iin de geerli olmasn engelleyecek herhangi bir ey yoktur. Bu
noktada alimlerin Snnet bilgisi ile Araplarn lisan bilgisi arasnda bir paralellik

karinelerin eklenmesi ya da nakl karinelerin eklenmesi durumunda yakn ifade ettiine dayanmtr
ki, btn bunlar ya nadirdir ya da imkanszdr.
97
tb, el-Muvfakt, I, 24-26. tbye gre, mtekaddiminden olan usulclerin bu noktaya dikkat
ekmemeleri, muteahhirinden olan usulclerin tek tek ayet ve hadislerle istidlalde bulunulduunu
zannetmelerine sebep olmutur ki, bu yzden bu mesele bir problem haline gelmitir. Kendisinin
belirttii ekilde meseleye baklmas halinde bir problemin kalmayacan syler. tb, buna
namazn vucubiyyeti iin Namaz kln ayeti ile istidlalde bulunulmasn rnek verir. ayet
namazn vacib olduuna sadece bu ayetle istidlalde bulunulmu olsayd, bu ayet tek bana namazn
vaciblii hkmn kesin olarak ifade etmeyecekti. Fakat bu ve benzeri ayetlerin yansra namaz
klanlarn vlm olmas, terkedenlerin knanm olmas, her halkarda namazn klnmasnn
emredilmi olmas, terkedip de terkinde srar edenlerle savalmasnn istenilmesi gibi bu konuda
gelen pek ok delil sebebiyle namazn vaciblii hkm konusunda kati bir bilgi olumutur.
Balangtan beri (rnein Cessstan balayarak) usul eserleri tarandnda katiliin salanmas
konusundan tbnin yaklamnn aksine usulclerin tek tek ayet ve hadislerle katiliin
salanaca grnde olduklar ortaya kar. Bir rnek olmas bakmndan Hanefilerin mm
lafzlarn manaya delaletini kat kabul etmeleri hatrlanabilir. Ear usulclerin delaletleri
bakmndan nass ve zahir arasnda ayrm yapmalar da bunun dier bir rneidir.
50

kuran afinin u szn hatrlamak yerinde olur: Araplarn lisan bilgisi, alimlerin
Snnet bilgisine gre daha yaygndr.98

II. MEDLL

Kimi usulclerin hitabn hkm ifade etmesinin mana ifade etmesine bal olduu,
kimilerinin de hitabn dorudan hkm ifade ettii eklindeki ifadeleri, hitabn
medlulnn mana m, yoksa hkm m olduu konusunda grece bir belirsizlik
olduu izlenimi vermektedir.99 Buna ramen usulclere gre, genel anlamda lafz sz
konusu olduunda medlln, lafz ile ifade edilmek istenen mana, dar anlamda ise
hkm olduunu syleyebiliriz.

Mana ve hkm arasnda belirgin bir biimde ayrma Sadrueriada rastlamaktayz.


Sadrueria, hitap/Kitapla ilgili konular iki ksma ayrarak, birinci ksmda Kitabn
mana ifade etmesini, ikinci ksmda ise er hkm ifade etmesini ele alr. Bu
taksimden hareketle birinci ksmda hass, mm, mterek, hakikat, mecaz ve benzeri
konular, ikinci ksmda ise emir ve nehiy konularn ele alr. Buna gereke olarak da
hitabn er hkm ifade etmesinin, mana ifade etmesine bal olduunu ileri
srer.100 Bu ekilde net olmasa da benzer bir ifedeye Basrde de rastlamak
mmkndr. Basrnin emrin vcub ifade ettiinin bilinmesinin, kelamn ve
ksmlarnn bilinmesine bal olduunu belirtmesi101 ve hitapla istidlalde
bulunmak hitabn ifade ettii eyin (anlamnn) bilinmesine de ihtiya duyar102
eklindeki ifadesi, mana ile hkm arasndaki genellik ve zellik eklinde bir iliki
bulunduunu sylemeyi mmkn klar. Yine Rznin hkmlere tutunmak (et-
temessk bil-mansst) ancak dil vastasyla mmkn olduu iin, dille ilgili
konularn, fkh usul konularnn hepsinden nce ele alnmas gerekir103 eklindeki
ifadesi ve fkh usulnn medlul hakknda bilgiye ya da zanna ulatran yollar

98
fi, er-Risle, thk. Ahmed Muhammed akir, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut, 1939, s. 44.
99
H. Yunus Apaydn bu belirsizlie iaret ederek, fkh usulnn bir anlama yntemi olup
olmadnn, bu ayrm arasndaki ilikinin netletirilmesine bal olduuna dikkat ekmitir. Bk.
Klasik Fkh Uslnn Yaps ve levi, HAD, say 1, 2003, 10.
100
Sadruera, et-Tavzh, I, 29.
101
Basr, el-Mutemed, I, 8.
102
Basr, el-Mutemed, II, 342.
103
Rz, el-Mahsl, I, 168.
51

olduunu syledikten sonra burada medlul ile kastedilenin er hkm olduunu


belirtmesi,104 hkmn bilinmesinin lafzlarn manasnn bilinmesine bal olduunu
gsterir.

Usulclerin lafzlarla ilgili olarak deiik alardan yaptklar taksimler ve bu


taksimler sonucunda gerek mfred lafzlarn, gerekse mrekkeb lafzlarn
anlamlarna ilikin aklamalar; kelam emir, nehiy, haber ve istihbar ksmlarna
ayrp bunlardan zellikle er hkm ifade eden emir ve nehiy (in) zerinde
durmalar; fkh usulndeki asl incelemenin, er hkm olduunu ve lafzn manaya
delaletinin buna bir basamak tekil ettiini gsterir. Daha genel olduu iin nce
mana, ardndan da hkmn tanm ve mahiyeti zerinde durulacaktr.

A. Mana:

Szlkte bir ey ile kastedilen (maksd)105 anlamna gelen ve murd kelimesi ile
eanlaml olarak kullanlan mana/anlam106, karlnda lafzn konulduu zihn
suret eklinde tanmlanmtr.107 Ancak aada kelamla ilgili tartmada ele

104
Rz, el-Mahsl, I, 82.
105
Crcn, et-Tarift, mana md., s. 220; Tehnev, Kef, mana md., Kefu stlhtil-fnn,
2 cilt, Kahraman Yaynlar, stanbul 1984, II, 1084. Mana kelimesinin kastedilen anlam, ism-i
mefl olmas asndan verilmi bir anlamdr. Nitekim Frzbd, manel-kelm, maniyyl-
kelam, mantl-kelam ve maniyyetl-kelamn ayn anlamda kullanldn kaydetmektedir. Bk.
El-Kms, an md. Asker ise mimli masdar olduu gerekesiyle mana kelimesini kasd ile
aklamtr. El-Furkul-lugaviyye, s. 22.
106
armlar farkl olsa da mana kelimesini Trkedeki anlam kelimesi ile karlamak mmkndr.
Anlam kelimesi daha ziyade muhatabn zihinsel ieriini, mana kelimesi ise konuann zihinsel
ieriini artrmaktadr. armlar farkl olmakla birlikte anlam kelimesinin mana kelimesi
yerine kullanldn syleyebiliriz. Trke szlklerde anlam kelimesinin eski Trke karl
olarak mana kelimesi seilmitir. rnek olarak bk. TDK Szl, anlam md., 2 cilt, Trk Tarih
Kurumu Basm Evi, Ankara, 1988, I, 71. Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Szl, anlam md.,
nklap Kitabevi, Ankara 1988, s. 22; Ahmet Cevizci, Paradigma Felsefe Szl, anlam md.,
Paradigma Yaynlar, stanbul 2000, s. 56.
107
Crcn, et-Tarft, men md., s. 220; Ebl-Bek, el-Klliyyt, mana md., s. 841; Tehnev,
Kef, mana md., II, 1084. Asker ve Ebl-Bek, bu tanmdan hareketle karlnda lafzn
konulmad zihni suretin mana olarak isimlendirilemeyeceini belirtmilerdir. Bk. El-Furkul-
lugaviyye, s. 22; el-Klliyyt, mana md., s. 841, 842.
Abdlkahir Crcn tarafndan kullanlan mana ve manel-manadan birincisi ile kastedilen ayn
ey olup vastasz olarak lafzn zahirinden anlalan anlam kastedilmektedir. Manel-mana sz ile
ise lafzdan anlalan birinci anlamn ikinci bir anlama gtrmesi kastedilmektedir ki, bu anlama
birinci anlam sayesinde ulalmakta olup esasen sylenen szden maksat da bu ikinci anlamdr.
Abdlkahir Crcan bunun zellikle kinaye, istiare ve temsilde ortaya ktn ifade eder.
Delill-icz, ner. Mahmud Muhammed akir, Mektebetl-Hnc, Kahire 1989, ss. 262-263,
52

alnaca zere bu tanm, daha ziyade Mutezilenin anlayna uygun dmektedir.


Eariler asndan bu tanmn, karlnda lafzn konulmas mmkn olan zihni
suret olarak anlalmas daha uygun gzkmektedir.108

Lafzn medllnn, lafzn delalet ettii anlam m yoksa bu anlama karlk gelen
harici varlk m olduu konusunda usulcler arasnda tartma bulunmakla birlikte
genel eilim, lafzn medllnn, ifade ettii eyin d dnyadaki varl deil, onun
zihindeki sureti olduudur.109 nk d dnyada her lafzn karlk geldii harici bir

66-67. Manel-manann ayn anlama gelmesi konusunda bk. Ebl-Bek, El-Klliyyt, mana
md., s. 842.
Arapada lafzn medluln ifade etmek iin mana kelimesinin yansra mefhum, msemma gibi
kelimeler de kullanlmaktadr. Crcn, zihn suretin lafzla kastedilmesi asndan mana, aklda
lafzdan hasl olmas asndan mefhum, ma hve sorusunun cevab olarak sylenmesi asndan
mahiyet, harite sabit olmas asndan hakikat, bakasndan ayrlmas asndan hviyyet olarak
isimlendirildiini belirtir. Et-Tarft, men md., s. 220. Benzer ekilde Ebul-Bek da lafzn bir
ey karlnda konulmas halinde lafzn bu eye delalet etmesi asndan medll, lafzla
kastedilmesi asndan mana, lafzdan ortaya kmas asndan mefhm, o ey iin isim olarak
konulmu olmas asndan ise msemma olarak isimlendirildiini belirterek bunlarn farkl
alardan birbirlerinden daha umum ve husus olabileceini ifade eder. El-Klliyyt, mana md.,
s. 842.
108
Rznin aklamalarn esas alacak olursak, usulclerdeki genel eilimin, zihni suretin anlam
olarak isimlendirilmesinin, karlnda bir lafzn konulmasna bal olmad eklinde olduunu
syleyebiliriz. nk anlamlar sonsuz olup bu anlamlardan her biri iin bir lafzn konulmas,
lafzlarn da sonsuz olmasn gerektirir ki, sonsuz sayda anlamn akledilmesi ve bunlar ifade eden
lafz konulmas insan asndan mmkn deildir. Dier yandan bir anlam iin lafz konulmas
ancak bu anlamn akledilmesinden sonra mmkndr ki, bu da zihni suretin anlam olarak
isimlendirilmesi iin mutlaka karlnda bir lafz konulmasnn gerekmediini gsterir. Bu
yzden Rz, anlamlar iki ksma ayrarak, iddetle ihtiya duyulan anlamlar ifade etmek iin
lafzlarn konulmas gerektiini, byle bir ihtiyacn bulunmad anlamlar iin lafz konulmasnn
gerekli olmadn ifade etmitir. El-Mahsl, I, 197-198; Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 75-76;
Sircddn el-Urmev, et-Tahsl, I, 197.
109
Bu konudaki tartma esasen cins isim konusunda yaplmakta olup, bu iki gre ilaveten nc
bir grten daha bahsedilmektedir. Bu grleri u ekilde toparlamak mmkndr.
1. Lafzn medll, zihn anlamdr: Bu gr, bata Rz olmak zere Tacddn el-Urmev, bnl-
Hcib, Karf, Beydv, Merdv gibi usulcler tarafndan tercih edilmitir. Bu gre gre,
mfred olsun mrekkeb olsun lafzlar, harici varlklar gstermek iin deil, zihn anlamlar
gstermek iin konulmutur. nk lafzlar, varlk ve yokluk bakmndan zihn anlamlarla birlikte
bulunur. Lafzlarn haric varlklara delaleti ise zihn anlamlar vastasyla olmaktadr. Rz, el-
Mahsl, I, 200-201; Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 76-77; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 16;
Karf, Nefisul-usl, I, 504; Beydv, Minhc (el-btihc ile), s. 43, el-bhc erhiyle, III, 490,
Nihyets-sl erhiyle, I, 224, Menhicl-ukl erhiyle, I, 221-222; Merdv, et-Tahbr, I, 287-
288; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr, I, 105. Lafzlarn nefs anlamlara delalet ettiini
syleyen Tfnin de bu gr benimsediini syleyebiliriz. Bk. erhu Muhtasarir-Ravda, I,
468-469. evkn, bu gr Rznin yan sra Cveynye de nispet etmektedir. Bk. rdul-
fuhl il tahkki ilmil-usl, thk. Musab Muhammed Sad el-Bedr, Messesetl-ktbis-
sekfiyye, Beyrut 1992, s. 37. Sircddn el-Urmev, Rznin grn vermekle birlikte bu
grn itiraza ak olduunu da belirtir. Bk. Et-Tahsl, I, 198.
2. Lafzn medlul haric varlktr: Rznin aksine Tcddn es-Sbk, lafzn haric anlam iin
konulduu grndedir. Cemul-cevmi, (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 191, (Mahall erhi ve
53

varlk bulmak mmkn deildir. zellikle de anlaml sz ya da ibare olarak


adlandrlan ve bir nispete dayanan cmle sz konusu olduunda bu durum daha
belirgin olarak karmza kar. Dier yandan karlkl konumada konuann
dinleyene ilettii, iletmek istedii ey, szn tekabl ettii harici varlk deil,
konuann zihinsel ieriidir. Bu zihinsel ierik ise kimi zaman d dnyada haric bir
varl bulunan bir nesneye karlk gelebilir, kimi zaman ise d dnyada harici bir
varla karlk gelmeyen bir surettir.

Manann zihinsel suret olarak tanmlanmas, zihinsel varln eyann varlk


mertebelerinden birini oluturduu eklindeki yaygn anlayla birlikte
dnldnde anlamn harici varlktan ayr bir varlnn bulunduu sylenebilir.
Bu varlk anlayna gre eya drt mertebe halinde sralanmaktadr. Birincisi eyin
kendi nefsindeki hakikati; ikincisi bu hakikatin zihinde sabit olan misali; ncs
bu zihindeki misale delalet eden ses ve harflerden oluan sz; drdncs bu sze
delalet eden yazdr. Bu drt varlk mertebesi, sondan baa doru birbirine bal olup,
ilk ikisinin zamana ve toplumlara gre deimesi sz konusu deildir. Dier ikisinde
(sz ve yaz) ise tercih sz konusu olduu iin farkllk sz konusudur. Varlk
mertebelerinin bu diziliminde sz, varln kendisine deil, bunun zihindeki suretine
delalet etmektedir.110

Bennn haiyesiyle), I, 267, (ed-Dyul-lmi erhiyle), II, 146. Kaynaklarda Eb shak e-


rznin de bu gr savunduu ve bunu dilde kyas iin asl kabul ettii belirtilmektedir. Bk.
Karf, Nefisl-usl, I, 504; Sbk, el-bhc, III, 491; Zerke, el-Bahrul-muht, II, 13; Merdv,
et-Tahbr, I, 288; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr, I, 106; eyh Hall, ed-Dyul-lmi,
II, 146; evkn, rdl-fuhl, s. 37. Aslnda rz bu tartmaya dorudan katlm deildir.
Dilde kyas konusunda sylediklerinden hareketle bu gr kendisine atfedilmitir. Bk. erhul-
Lma, I, 186 vd. Karfye gre rznin bu konudaki gerekesi udur. Lafzlarn kendisi iin
konulduu bu hakikatler yok olup yerine yenisi geldiinde bu lafzlar yeni hakikatlere ancak kyas
yoluyla verilmektedir. Dier yandan zel isimlerin mahhas harici varlklar iin konulmu olmas
da bunu gsterir.
3. Lafz, zihni veya harici olduu eklinde bir kaytlama olmakszn (min hays hve) anlam iin
konulmutur: Bu gr, Tacddn es-Sbk, babas Takyddn es-Sbknin gr olarak
vermektedir. Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 191, (Mahall
erhi ve Bennn haiyesiyle), I, 268, (ed-Dyul-lmi erhiyle), II, 146, 148. Bu grn
Takyddn es-Sbkye ait olduu iin ayrca bk. Merdv, et-Tahbr, I, 289; bnn-Neccr,
erhul-kevkebil-mnr, I, 106. Merdv ve eyh Hall Takyddn es-Sbknin bu konuda bir
de kitap yazdn belirtmektedir.
110
bn Sn, Kitbun-nect fil-hikmetil-mantkyye vet-tabiyye vel-ilhiyye, Drul-fk, Beyrut
1985, s. 49; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 27-28; a.mlf., Miyrul-ilm f fennil-mantk,
Darul-Endels, Beyrut ty., ss. 46-47; Karf, erhu Tenkhil-fusl, 3; Teztzn, erhul-maksd,
thk. Abdurrahman Umeyre, leml-Ktb, Beyrut 1989, I, 342 vd. bn Sn yle demektedir:
54

Tpk lafzlarn mfred ve mrekkeb olmas gibi bunlarn delalet ettikleri anlamlar da
buna bal olarak mfred anlam ve mrekkeb anlam olarak ikiye ayrlr. Mfredlik
ve mrekkeblik esasen lafzn sfat olmakla birlikte aralarndaki sk iliki sebebiyle
bu sfatlar anlam iin de kullanlr.111 Bu yzden usulclerin lafzlarla ilgili deiik
alardan yaptklar tasniflerin genel olarak anlamlar iin de geerli olduunu
sylemek mmkndr.112 Buna gre dilde, kelime ve kelam olmak zere anlaml iki
birim bulunmaktadr.113 Ancak lafzlarn belli anlamlar iin konulmasndan maksat,
bu lafzlarn konulduu anlamlar ifade etmesi deildir. nk bu anlamlar, kendileri
iin lafz konulmadan nce bilinmekte olup, lafzn konulmas da bu bilgi

ey ya mevcut bir nesne veya bu nesneden alnm vehim ya da aklda bulunan bir surettir ki, bu
ikisi blgelere ve milletlere gre deimez- veya vehim ya da akldaki surete delalet eden lafz
veya lafza delalet eden yazdr ki, bu son ikisi milletlere gre deiir. Yaz lafza, lafz vehm ya da
akl surete, bu suret de d dnyada mevcut olan nesnelere delalet eder. Gazzl de ilk iki
mertebedeki varln zamana ve milletlere gre deimeyen hakiki varlklar olduunu, dier
ikisinin ise zamana ve milletlere gre deiebileceini belirtir.
111
Tehnev, Kef, mana md. II, 1084.
112
Bu konu ile ilgili olarak umumun anlam iin kullanlp kullanlmayaca usulcler arasnda
tartma konusu olmutur. Umumun lafz iin hakikat olarak kullanm konusunda usulcler
arasnda her hangi bir tartma yoktur. Tartma umumun anlam iin hakikat olarak m, mecaz
olarak m kullanld hususundadr. Usulclerin ounluuna gre, umum lafzn zellii olup
anlam iin kullanm mecazdr. Bununla birlikte umumun anlam iin de hakikat olduunu ileri
sren bir hayli usulc vardr. rnein Serahs (Usl, I, 125-126) ve Pezdev (Usl, I, 99-102)
tarafndan bir yanlg olarak deerlendirilmekle birlikte Hanefilerden Cessasn mm tanm,
lafzlarn yan sra anlamlar da iermektedir. Eari usulclerden Cveyn, muhakkik imamlarn
emir ve nehiy gibi mm ve hssn da nefiste kim bir mana olduunu sylediklerini belirtir.
Bununla birlikte Cveyn bunun o kadar kolay sylenemeyeceini belirterek umumun nefisteki
bilgiler olduunu syler. Bk. El-Burhn, I, 220. Mzer de Er imamlardan mehur olan grn
emir ve nehiy gibi umumun da kelam- nefs olarak tasavvurunun mmkn olduu eklinde
olduunu belirtir. Bk. zhul-mahsl, s. 270. Shreverd, umumun lafzn zellii olmasn
salayan eyin esasen anlam olduunu ifade eder. Bk. Et-Tenkht, ss. 39-40. Usulclnn yan
sra mehur bir dilci olan bnl-Hcib de doru olan grn umumun lafzlarn yan sra
anlamlar iin de hakikat olarak kullanlmas olduunu belirtir. Bk. Muhtasarul-Mnteh, (c
erhi ile), II, 101; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 102. Karfnin Nefisl-usldeki (bk. IV, 1792)
temayl de bu yndedir. sfehn, konuyla ilgili olarak usulclerin usulclerin grlerini
verdikten sonra yapt deerlendirmede doru olan grn anlamlar iin de hakikat olarak
kullanlmas olduunu, aksi taktirde ne kyastan ne de tanmdan sz edilebileceini belirtir. Bk. El-
Kif, IV, 207-214.
113
Baklln ve Basr de (et-Takrb, I, 336-338; el-Mutemed, I, 15) olduu gibi kimi usulcler kelam
szcn hem mfred anlam hem de cmle iin kullanrken, Rzde (el-Mahsl, I, 179-180)
olduu gibi kimileri de kelam szcnn sadece cmle iin kullanmaktadr. rnein Basr, yle
demektedir: Bil ki, kelam szcn bazen anlam ifade eden eklinde niteleriz ki, bununla onun
bir anlam iin konulduunu ve konulduu bu anlamda kullanldn kastederiz. Bu, mfred lafz
iin de geerlidir. Bazen de bununla anlamlarn birbirlerine balantsn ifade ettiini kastediriz
ki, bu mfred lafz iin sz konusu deildir. nk mfred lafz, anlamlarn birbirleri ile
balantsn ifade etmez. Ayn ekilde mfred lafz, anlamnn tasavvurunu da ifade etmez. nk
mfred lafzn anlam zaten lafzdan nce tasavvur edilebilen bir eydir. Buna karlk Rz,
nahivcilerin kelam tabirini sadece anlaml cmle iin kullandklarn belirterek, dille ilgili
konularda dilcilerin kullanmnn esas alnmas gerektiini ifade eder.
55

gereincedir. Mfred lafzlarn belli anlamlar iin konulmasndan esas ama ise bu
lafzlarn terkibi vastasyla konulduklar anlamlardan oluan anlam anlamaktr.114
Bu yzden usucler, dilcilerin ayrm dorultusunda nce kelimeyi isim, fiil ve harf
olmak zere ksma ayrarak ksaca bunlarn tanmlarn ve ksmlarn vermiler,
ardndan esas maksat olan kelam ve ksmlarn ele almlardr. 115

Kelamn farkl taksimleri bulunmakla birlikte yaygn olan taksimi emir, nehiy, haber
ve istihbar eklindeki taksimidir.116 Usulcler, bu ksmlardan zellikle emir, nehiy
ve haber zerinde durmaktadrlar. Emir ve nehyi, daha st bir kategori olarak talep
kapsamnda deerlendirmek mmkndr.117 Bu durumda usulclerin kendi amalar
dorultusunda kelamn talep ve haber eklinde iki ksm zerinde younlatklar
sylenebilir. Bu ayrm daha sonra dilciler tarafndan da benimsenerek haber ve in
eklinde mean ilminin temel konusu haline gelmitir.118

Emir ve nehiy, muhatap asndan herhangi bir olay hakknda bilgi verme amacna
ynelik deildir. Emirde, muhataptan bir fiili yapmas talep edilirken, nehiyde,
muhataptan bir fiili yapmamas talep edilir. er hkmn dayand ifade tr de

114
Basr, el-Mutemed, I, 15; Rz, el-Mahsl, I, 198-199; Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 76;
Sircddn el-Urmev, et-Tahsl, I, 197; Beydv, el-Minhc (el-btihc ile), 43; Tcddn es-
Sbk, el-bhc, III, 493-494; snev, Nihyets-sl, I, 225-226; Bedah, Menhicl-ukl, I, 222-
226. Bu mesele, el-Hslda vazdan maksat mfred manalar ifade etmektir eklinde
gemektedir ki, mellifin devamndaki aklamasndan ve dier melliflerin aklamalarndan
metinde hata olduu anlalmaktadr. snev ise mid ve bnl-Hcibin bu meseleye yer
vermediklerini belirtir.
115
Kelimenin eitleri, tanmlar ve ksmlar iin rnek olarak bk. Cveyn, el-Burhn, I, 135-146;
Rz, el-Mahsl, I, 225 vd.; mid, el-hkm, I, 18-64.
116
Bklln, et-Takrb, I, 316; bn Frek, Mcerred, s. 66. Cveyn, nceki (kudem) usulclerin
kelam emir, nehiy, haber ve istihbar olmak zere drde ayrdklarn, sonraki usulclerin ise bu
ayrm yerinde bulmayarak baz ksmlar ilave ettiklerini belirttikten sonra kendisi, talep (emir ve
nehiy), haber (teaccb ve kasem de bu ksma dahildir), istihbr (isifham ve arz ierir) ve tenbih
(telehhf, temenn, terecc, nid) olmak zere nceki usulclerin taksimine yakn bir taksim yapar.
Bk. El-Burhn, I, 146-147. Semerkand ise Cveynnin nceki usulclere ait olduunu belirttii
emir, nehiy, haber ve istihbar olmak zere drtl taksimi kelamn ksmlar olarak verdikten sonra
gerek anlamda istihbarn Allahn kelam iin sz konusu olamayacan, dolaysyla da
kendilerine hkm balanan kelamn geriye kalan emir, nehiy ve haber olduunu syler. Bk.
Mznul-usl, I, 191-192.
117
Cveyn, el-Burhn, I, 147.
118
Bu konuda usulclerin dilcilere olan etkisi hakknda bk. Tahsin Grgn, in md., DA, XXII,
340. Cveynnin dilcilerinin kelam isim, fiil ve harf olmak zere ksma, buna karlk
usulclerin kendi amalar dorultusunda kelam emir, nehiy, haber ve istihbar olmak zere drde
ayrdklarn ve bu ayrmn da nceki (kudem) usulclere ait olduunu belirtmesi (el-Burhn, I,
146) bu tespiti destekler niteliktedir.
56

esasen emir ve nehiydir.119 Haber ise doruluun ve yalann sz konusu olduu


kelam olup bilgi verme amacna yneliktir. Bu ynyle de emir, nehiy ve istihbar
gibi dier kelam trlerinden ayrlr. Usulclerin kelamn ksmlarndan biri olarak
haberi incelemelerinin nedeni, eri hkmlerin esas itibariyle Hz. Peygamberden
nakledilen haberlere dayanmasdr. Bu anlamda emir ve nehiy haberin kapsamna
dahildir.120 Dier bir sebep ise baz ifadelerin haber kipinde olmalarna ramen ina
anlamn iermesidir.121 Usulclerin hkm teorisi de bu in anlamna
dayanmaktadr. Ancak hkme gemeden nce mana anlamnda kullanm tartmal
olan ve usulclerin hkm anlayna zemin tekil eden kelam szc zerinde

119
Usulcler, dorudan hkm ifade etmesi sebebiyle emir ve nehiy konusu zerinde nemle
durmulardr. Bu neminden dolay, Serahsde olduu gibi kimi usulcler eserlerine dorudan
emir konusuyla balamtr. Serahs, fkh usulne emir ve nehiy konusuyla balamasn u ekilde
aklamaktadr: lk nce aklanmas gereken emir ve nehiydir. nk imtihan ounlukla bu
ikisiyle olmakta, bu ikisinin bilinmesiyle hkmlerin bilinmesi tamam olmakta ve helal haramdan
ayrlmaktadr. Usl, I, 11. Rz ise emir ve nehyin szl delaletin zn oluturduunu belirtir.
El-Mahsl, I, 167. Sadruera da pek ok ksm bulunan in ifadelerden usulde sadece emir ve
nehyin dikkate alndn belirtir. Et-Tavzh, I, 149.
120
Cveyn, ounluu emir ve nehiy olduu halde usulcler neden ravilerin Resulullahtan
aktardklarn haber diye isimlendirmilerdir? eklinde bir soru sorarak, Bkllnnin bu soruya
iki ekilde cevap verdiini kaydeder. Birincisi, btn bu emir ve nehiyler sonu olarak, habere
dayanmaktadr. yle ki, emredilen ey vucubiyyetinden haber verilen ey hkmndedir. Gerekte
emreden Allah olduu iin de Hz. Peygamber, Allahn emirlerini haber vermektedir. Bu yzden
de Hz. Peygamberden nakledilen eyler haber diye isimlendirilmitir. Bu haberlerin kabulnn
gerekliliine ve doruluuna ise mucize delalet etmektedir. Dier aklama tarz ise yledir.
Nakledilen eylerin haber diye isimlendirilmesi, rivayet zincirinin ortasnda yer alan raviler
sebebiyledir. Buna karlk Hz. Peygamberin zamannda yaayan kiilere Hz. Peygamberin emri
ulatnda onlar, Hz. Peygamber bize haber verdi demiyorlar, aksine Hz. Peygamber emretti
diyorlar. Buna gre nakledilen ey nc mertebeden itibaren haber ismini almaktadr. El-
Burhn, I, 367-368.
121
Naslarda haber olarak yer alan ifadelerin nemli bir blm emir anlamndadr. Hkm, haber
eklinde gelen bu ifadelerde farz klma, yazma, emretme gibi ifadelerle sz konusu olabilecei gibi
bu tr ifadeler olmakszn da sz konusu olabilir. rnein, Boanm kadnlar kendi balarna
kur beklerler ayeti, boanm kadnlarn bu ayetin indii zamanda kur beklediklerini haber
verme anlamnda deil, aksine bu kadnlarn kur beklemesi gerektii anlamndadr. Nitekim
biraz abartl olsa da Bklln, er hkmlerin ounun haber eklinde sabit olduunu syler. Et-
Takrb, II, 7.
Sadruera ise er hkm ifade eden lafz haber ve in eklinde ikiye ayrarak, haber kalbnda
hkm ifade eden lafzn indan daha kuvvetli olduunu belirtmitir. nk haberin varla
delaleti daha kuvvetlidir. Et-Tavzh, I, 149. Teftzn ise hkm bildiren haberlerin iki tr
arasnda ayrm yaparak, yazma, farz klma, helal klma, haram klma gibi ifadelerin yer ald
haberlerin indan mecaz yaplmakszn er hkm en beli ekilde ifade edeceini, bu tr
ifadelerin yer almad haberlerin ise indan mecaz olarak hkm ifade ettiini belirtmitir. Et-
Telvh, I, 149. Usulcler, haber eklinde hkm ifade eden naslarn ina anlamnda olmasn ise
yle gerekelendirirler. ayet ariin haber verdii ey gereklemeyecek olursa bu durumda
ariin yalan sylemi olduunu kabul etmek gerekir ki, bu Allah iin imkanszdr. Buna karlk,
in eklindeki bir szde emredileni yapmamak byle bir duruma sebep olmaz. rnek olarak bk.
Et-Tavzh, I, 149.
57

durmann faydal olaca kanaatindeyiz. Kelam, ilah sfatlar problemine ilikin


olarak esasen kelam ilminde tartlan bir konu olmakla birlikte er hkmn
mahiyetine ilikin olarak fkh usulne uzanan bir boyuta sahiptir.122

Kelam szc, hem delil (kelam- lafz) hem de delilin delalet ettii anlam
(kelam- nefs) iin kullanlmakla birlikte bunlardan hangisi iin hakikat, hangisi iin
mecaz olduu ya da ikisi arasnda mterek bir isim olup olmad tartmaldr.123
Kelam szcnn nefisteki mana iin hakikat olarak kullanld konusunda
Eariler arasnda herhangi bir gr farkll yoktur. Farkllk, kelam- lafz iin
kullanmnn hakikat mi, yoksa mecaz m olduu konusundadr. nceki Eari
usulcler kelam szcnn kelam- lafz iin kullanmn mecaz olarak kabul
etme eiliminde iken sonraki Eariler, muhtemelen muhaliflerinden gelen youn
itirazlar124 bertaraf etmek iin kelam szcnn nefs olan ile lafz olan arasnda
mterek bir szck olduunu kabul etmilerdir.125

122
Rz, kelamn muhakkik Earilere gre, nefis ile kaim olan anlam ve iitilen ses arasnda mterek
bir szck olduunu belirterek kelam- nefs anlamnn fkh usulnde ele alnmasna ihtiya
bulunmadn kaydeder. El-Mahsl, I, 177. Karf ise lafzn nefsn talep iin konulduuna
inanlmas gerektii iin bunun tasavvurunun gerekli olduunu belirtir. nk fkh usul esasen
kelam- nefsiden mteekkil hkmlerin delillerinden ibarettir. Ancak bunun ispat usuld-dine
aittir. Ayrca Karf, bu ihtilafn sadece kelam szcne zel olmadn, emir, nehiy, haber,
tasdik, tekzib gibi kelamn avarz olan her ey iin geerli olduunu ifade etmitir. Nefisul-
usl, I, 436.
123
Bu konuda belli bal gr bulunmaktadr. Birincisi, kelam szcnn kelam- nefs
anlamnda kullanm hakikat, kelam- lafzi anlamnda kullanm ise mecazdr. bn Hiam, kelamn
anlam ifade eden sz (el-kavlul-mfd) anlamnda kullanmnn terim anlam olduunu, szlk
anlam olarak ise kelam szcnn konuma fiili (teklm), nefisteki anlam ve nefisteki anlam
ifade eden lafz, yaz, iaret ve lisan- hl olmak zere ey iin kullanldn belirtir. erhu
uzriz-zeheb, ss. 27-31. bn Hiam, kelamc ve usulclerden farkl olarak kelam szcnn
szlk anlamna konuma fiili anlamnda kullanlan nc bir anlam daha eklemitir. kinci bir
farkllk ise kelamn lafzn yan sra yaz, iaret ve lisan- hl anlamnda kullanldn
belirtmesidir.
124
Bu itirazlardan bazlar iin bk. 135 nolu dipnot.
125
Kelam szcnn kelam lafz iin kullanm konusunda Earinin kendisinin farkl aklamalar
bulunduu belirtilmekle birlikte takipileri tarafndan ar basan grnn bunun mecaz olduu
ynnde olduudur. Bk. bn Frek, Mcerred, s. 67; Cveyn, el-Burhn, I, 149. Bkllnnin bu
konudaki tavr net olup, kelam szcnn kelam- lafz iin kullanmnn mecaz olduudur.
Cveyn de Bklln gibi bunun mecaz olduunu kabul etmekle birlikte (bk. El-Burhn, I, 149,
367; a.mlf., et-Telhs, I, 239-242), el-radda (s. 108) kelam szcnn ibareler iin
kullanmnn da hakikat olduunu tercih ettiini belirtmektedir. Gazzlde ise bu durum biraz
daha netlik kazanarak, kelam szcnn nefs olan ile lafz olan arasnda mterek bir szck
olduu belirtilmitir. Bk. slam Hukukunda Deliller, I, 148, II, 47; a.mlf., el-ktisd fil-itikd, thk.
Muhammed Mustafa Ebul-l, Mektebetl-Cnd, Msr ty., s. 103, 112-113. Rz de muhakkik
Earilere gre kelam lafznn nefs olan ile lafz olan arasnda mterek bir lafz olduunu belirtir.
El-Mahsl, I, 177.
58

Kelamn nefs olduunu kabul eden Eariler ile Maturidiler ve kelamn lafz
olduunu kabul eden Mutezile, tutarllk asndan beer kelam ile kelamullahn
mahiyet olarak ayn olduunu ileri srmlerdir. Her iki ekol de kelamullahn
mahiyetini tespitte, beer kelamn esas alarak ayn yntemi kullanmlar,126 fakat
ulatklar sonu farkl olmutur.

Eari ve Maturidilere gre kelam, konuann nefsindeki bir mana (kelam- nefs)
olup ilim, irade ve kudrette olduu gibi hakikati olan bir cinstir ve bunlardan ayr bir
mahiyettir.127 Her akl sahibi kendi nefsinde byle bir manann varln zorunlu

126
Gaibin ahide kyas olarak bilinen bu ynteme gre, nce beer kelamnn mahiyeti tespit edilip
elde edilen sonucun kelamullah iin geerli olduuna hkmedilmesidir. Earilere ve Maturidilere
gre iki kelam (kelam- nefs) arasndaki fark Allahn kelamnn kadm, beer kelamnn hadis
olmasdr. Mutezileye gre ise ikisi arasnda bu adan da bir fark yoktur.
Kad Abdulcabbar bu konuda yle demektedir: Allahn kelam ve kelamnn nitelikleri hakknda
konumann yegane yolu, ahidde kelamn tanmn aklamamzdr. El-Mun, VII, 5.
bn Frek, Earnin kelamn ahidde ve gaibde ayn olduunu sylediini belirtir. Mcerred, s.
67. Bklln de kelamn kelam- nefsi olduunu akladktan sonra yle demektedir: Btn
bunlardan ortaya kan, hlk ve mahluk hakknda aleltlak kelamn hakikatinin, nefisle kaim olan
mana olduudur. Fakat bizim amzdan bu manaya bazen ses ve harflerle olmak zere nutk,
bazen ses olmakszn harflerin birbirlerine eklenmesiyle kitabet, bazen de harf ve ses olmakszn
iaret ve remz delil klnmtr. Nefisle kaim olan kelamn hakikati harf ve ses bulunduunda
mevcuttur. Fakat insanlarn kelam kendileri gibi mahluk, Allahn kelam ise kendisi gibi mahluk
deildir. El-nsf, s. 108. Cveyn de kelam- nefsiyi temellendirirken yle demektedir: Hakk
aklamaya ve bundan sapanlar reddetmeye ilikin maksadmz, ancak kelamn ahiddeki mahiyet
ve hakikatinin ele alnmasndan sonra aa kar ki, kelamn mahiyetine ilikin maksadmz aa
kavutuktan sonra esas maksadmza geri dneceiz. El-rd, s. 101; a.mlf., Lmaul-edille,
184; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 47.
Cbir, Earilerin bu deerlendirmesine ramen, bu meselede grnmeyeni grnene kyas
ederken, grneni olduu gibi almak yerine grnmeyene kyas edilmeye elverili hale getirmek
iin yeniden oluturduklarn belirtir. Cabiri, Arap-slam Kltrnn Akl Yaps, ev. Burhan
Krolu- Hasan Hacak- Ekrem Demirli, Kitabevi, stanbul 2000, s. 84.
127
Kelam konusunda Eari ve Maturidilerle Mutezile arasndaki nemli tartmalardan biri kiinin
nefsinde dolap duran bu anlamn ilim, irade ve kudretten ayr bir ey olup olmaddr. Eariler
ve Maturidiler bunu ayr bir mahiyet olarak deerlendirirken Mutezile bunu ayr bir mahiyet
olarak deil, ilim ve irade ile ilgili bir ey olarak deerlendirmitir. Eariler Mutezilenin de
aslnda kelam- nefsyi kabul ettiklerini ancak bunu havtr diye isimlendirdiklerini ileri
srmlerdir. rnein Cveyn, bu konuda yle demektedir. Eb Him, bazen kelam- nefsyi
ispat etmekte ve onu havtr diye isimlendirmektedir. Kiinin bu havtr iitme duyusuyla iitip
idrak ettiini ileri srmektedir. El-rd, s. 104. ehristn de Mutezilenin, insann kalbine gelen
havtr reddetmediklerini, kimi zaman bunu mecaz ya da hakikat olarak nefsin konumas olarak
isimlendirdiklerini ancak bunun nefsin konumas olarak isimlendirilmesinin dilde bunlar iin
ibareler konulmu olmas artna bal olduunu sylediklerini belirtir. Bk. Nihyetl-ikdm f
ilmil-kelm, thk. Ahmed Ferid el-Mezid, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 2004, s. 183.
Earilerin ve Maturidilerin emrin iradeyi gerektirmedii eklinde emri iradeden ayran
yaklamlarnn temelinde de bu deerlendirme yatmaktadr. Emir iradeyi gerektirmez nk kii,
irade etmedii bir eyi emredebilir. Yine kelam ilimden farkl bir mahiyettir, nk kii bilmedii
bir eyi, hatta bazen aksini bildii eyi haber verebilir. rnek olarak bk. Cveyn, el-rd, s. 105;
Gazzl, el-ktisd, s. 105; ehristn, Nihyetl-ikdm, ss. 182-183; mid, Ebkrul-efkr, I,
59

olarak bulur.128 Bu mana, z itibariyle tektir ve Allah bu kadm nefs kelam ile
emreder, nehyeder ve haber verir. Tek olan bu kelam, ilikili olduu eylere
(mteallak) bal olarak emir, nehiy, haber ve benzeri ksmlara ayrlr.129 Sz ise

307-308; Taftazn, erhul-maksd, IV, 149; a.mlf., erhul-akid, Ramazan Efendi haiyesi ile,
Basn Ofset, stanbul, 1965, s. 134; Kemlddn Beyz, rtl-merm min ibrtil-imm, thk.
Yusuf Abdrrezzk, Darul-Ktbil-slam, stanbul 1949, s. 139.
bn Hazm ise Allahn kelamnn kadm ilmi olduunu, mahluk olmadn belirterek, bunu ehl-i
Snnetin (Eariler dahil deil) gr olarak vermitir. Bk. el-Fasl fil-milel vel-ehv ven-nihal,
3 cilt, Darul-Marife, Beyrut 1986, III, 5; a.mlf., lml-kelm al mezhebi ehlis-snne vel-
cema, thk., Ahmed Hicz es-Sek, el-Mektebets-Sekf, Kahire 1989, s. 69.
128
Cveyn, el-rd, s. 105; Gazzl, el-ktisd, s. 103. ehristn, konuya ilikin olarak Earilerin
grn zetle yle vermektedir. Akl sahibi kii, kendisine yneldiinde ve zihnini gzden
geirdiinde kalbinde dnp dolaan bir takm szler bulur. Bu, bazen grd ya da duyduu bir
eyin ihbar olur, bazen de varolduunu ve grmeyi dnd kiilere ynelik emir, nehiy, vad
ve vad gibi iinden geirdii bir konuma olur. Sonra bu kiileri grdnde iinden geirdii bu
konumay szle ifade eder. Kimi zaman da bu akl bir konuma olur ki, bu da ya gerein ve
dorunun u olduu eklinde kesin bir konumadr ya da bir eyin yle olmasnn mmkn olduu
veya imkansz olduu ya da zorunlu olduu eklinde fikrin gzden geirilmesi eklinde olur. Hatta
her sanatkar mesleinin gerektirdii maksat dorultusunda nce kendi nefsi ile konuur, sonra
iini yaparken nefsi de alet ve edavat ile konuur. Kim bu tr manalar inkar ederse zorunlu olan
bir eyi inkar etmi, akla iftira etmi ve insan zihninde bulunan bedihi bilgileri reddetmi olur ki,
Sofistlerin yaklamn benimsemi demektir. Nasl Sofistler gibi olmasn ki! Bunu inkar, kalbinde
ve zihninde dolap durmayan (olmayan) bir eyin inkar olup, ne inkarn dile getirebilir ne de
ikrara iarette bulunabilir. Dolaysyla manann zorunlu olarak bilindiini kabul eder (kabul
etmekten baka seenei yoktur). ehristn, manann kiinin nefsinde zorunlu olarak
bulunduunu ifade eden bu szlerinin ardndan phe edilen eyin bu manann ilmin kendisi mi
yoksa irade, takdir, tefkir, tasvir, tedbir mi olduunu konusunda olduunu belirterek bunlarn ne
olduunu ve manadan farkl olup olmadn aklar. Nihyetl-ikdm, ss. 181-182.
129
Allahn kelamnn tek olduu halde emir, nehiy, haber ve benzeri ksmlara ayrldn ileri
srmeleri Earileri olduka uratrm ve onlar, muhaliflerinin eletirilerine hedef haline
getirmi bir grtr. rnein Kad Abdulcabbar tek olduu sylenen ve bir sygas bulunmayan
bir anlamn hem emir, hem nehiy hem de haber olmasnn mmkn olmadn syleyerek buna
itiraz etmektedir. Kad Abdulcabbar, emir, nehiy, haber ve benzeri ksmlara ayrlmakla birlikte
blnemeyen tek bir manadan ibaret olan, ses ve harf olmayan bir kelamn Hristiyanlarn teslisi
gibi anlalmayan bir ey olduunu belirtir. Bk. El-Mun, VII, 104, 110, 146. Bu konuda
Earilere ar bir eletiri de bn Hazmdan gelmitir. bn Hazm, sz konusu ayete ramen
Earilerin Allahn kelamnn tek olduunu ileri srmelerini, Allaha ve ehl-i slamn tamamna
kar yaplm bir muhalefet olduunu ifade ederek ar bir ekilde eletirmitir. Bk. El-Fasl, III,
5-6.
Earilerin ve Maturidilerin tek olan kelamn oalmasna ilikin grleri esasnda dier subuti
sfatlar iin de geerli olan bir grtr. bn Frek, Earnin Allahn kelamnn okluunu ifade
eden Allahn szleri (kelimtullh) tkenmez (Lokmn 31/27) ayetindeki kelimt kelimesinin
yceltme ifade ettii iin oul olarak kullanldn sylediini belirtmitir. Bk. Mcerred, s. 66.
Eariler ve Maturidiler tek olan bu kelamn emir, nehiy, haber ve benzeri ekilde farkllamasn
dier sfatlarda olduu gibi mteallakatna gre olduunu belirtmilerdir. rnein nasl ki,
Allahn ilmi tek olduu halde sonsuz bilgileri kuatmakta ise ayn ekilde kelam da tek olup,
kelamn btn ksmlarn iermektedir. bn Frek, Mcerred, s. 66, 67; Cveyn, el-rd, s. 136;
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 148; ehristn, Nihyetl-ikdm, ss. 164-179. Nesef,
zellikle Mutezile tarafndan anlalmaz olarak grlen bu gre, yle cevap vermitir. Bir eyde
iki farkl adan iki farkl sfatn bulunmas mmkndr. Bu, tpk bir kimsenin oulu asndan
baba, babas asndan oul olmas gibidir. Tek olan kelamn emir ve nehiy olmas da bunun
gibidir. Dier yandan varl imkansz olmayan, meydana gelmesi aklen mmkn olan bir eyin
60

yaz, iaret ve sembol gibi nefiste bulunan bu manaya delalet eden bir alamet,
emaredir (gsterge).130 Buna gre, ezberleme ile ezberlenen, okuma ile okunan,
yazma ile yazlan birbirinden ayr eylerdir. Ezberleme, okuma, yazma ve bunlara
bal olarak sesler, harfler ve yaz kulun fiili olup hadistir. Ezberlenen, okunan ve
yazlan ey ise Allahn kelam olup kadmdir.131

kabul edilmesi gerekir. Ayrntl aklama iin bk. Tabsratul-edille f uslid-dn, thk. Hseyin
Atay, 2 cilt, DB Yaynlar, Ankara 1993, I, 382-385.
mid ise Earilerin ilim, irade ve kudrette olduu gibi tek olan eyin farkl farkl oluunu, iliki
ve ilikili olduu eylere (taallukt ve mteallakt) gre farkllat eklinde Earilerin verdikleri
cevabn kendisine gre problemli olduunu belirtir. mid, bn Kllbn gr esas alnd
taktirde byle bir problemin olmayacan belirtir ki, bn Kllba gre kelamn ezelde emir,
nehiy, haber ve benzeri ekilde nitelenmesi sz konusu olmayp aksine bu daha sonraki bir
nitelemedir. Earinin grnn esas alnmas halinde ise yine kelamn tek bir sfat olmasnn
uzak bir ihtimal olmadn belirtirek emir, nehiy, vad, vad, istihbar ve nida gibi ksmlarn
hepsini ihbar da toplanmasnn mmkn olduu eklinde bir yorum yapar. Bk. Ebkrul-efkr, I,
301-302. Yine midi, bazlarnn bu problemden kurtulmak iin kelamn ezelde tek olduunu
sylemekten kanarak Allahn kelamnn emir, nehiy, haber, istihbar ve nida olmak zere be
farkl sfat olduunu sylediklerini belirtir. Bu aklamalarna ramen mid, tek olan kelamn
taalluk ve mteallakt itibariyle farkl olduu eklindeki cevabn problemli olduunu, kendisinin
bu problemi halledemediini belirtir. Ebkrul-efkr, I, 311. midnin bu cevab problemli
grmesinin nedeni, bu aklamadan hareket edildiinde Allahn sfatlarnn da tek bir anlamda
toplanarak zata raci olmas sonucuna gtrmesidir ki, sonuta bu durum sfatlarn ibtaline yol aar.
Bk. Ebkrul-efkr, I, 310.
130
Bklln, et-Takrb, I, 316, Temhdl-evil, s. 283, el-nsf, s. 106; Cveyn, el-Burhn, I, 149,
367, et-Telhs, II, 277, el-rd, s. 104; Nesef, Tabsratul-edille, I, 339. Lafz ile anlam arasndaki
bu ayrmn esprisi konuann Allah olmas ile insan olmas durumunda ortaya kar. Hem Allah
hem insan asndan dnldnde anlam, konuann nefsinde bulunmaktadr. Ancak insan,
nefsindeki anlama delalet noktasnda bir ibareye veya onun yerine geebilecek yaz, iaret, sembol
gibi bir vastaya ihtiya duyarken, Allah zat ile kaim olan manay iletmede bunlardan hibirine
ihtiya duymaz. nk Allahn kelam, hitabettii kii asndan binefsihi iitilen ve bu kelamla
kastedilenin bilgisinin muhatabn kalbinde yaratld bir kelamdr. Bklln, et-Takrb, I, 336.
Bklln, Allahn kelamn mahlukatna iittirmesinin ekilde olduunu belirtmektedir.
Birincisi, Mira gecesinde Hz. Peygambere iittirdii gibi vasta ve perde olmakszn kelamn
iittirmesidir. kincisi, vastasz ancak perde arkasndan iittirmesidir. Hz. Msya kelamn
iittirmesi bu trdendir. ncs, ruyet olmakszn bir vasta ile iittirmesidir ki, melek, resul
veya okuyandan iitilir. El-nsf, ss. 95-96.
131
Bklln, el-nsf, ss. 80-94, 103-105; Cveyn, el-rd, ss. 130-132; a.mlf., Lmul-edille, s.
185; Gazzl, el-ktisd, ss. 109-111; Nesef, Tabsratul-edille, I, 373-374. Gazzl, bu ayrm
yaptktan sonra bunu Kuran, Allahn kelamdr sznde yle aklamaktadr: Burada kraat,
makr ve kuran olmak zere lafz bulunmaktadr. Makr Allahn zatyla kaim kadm sfat
olan kelamdr. Kraat ise dilde okuyann terkettikten sonra balad fiili anlamna gelir ki,
hdisin mevcut deilken ortaya kandan baka bir anlam bulunmamaktadr. Eer hasm hdisten
bunu anlamyorsa hdis ve mahlk lafzn bir kenara brakp yle deriz. Kraat, mevcut deilken
okuyann balad bir fiil olup bu his yoluyla bilinmektedir. Kuran lafz ise bazen makr
anlamnda kullanlr. Eer kuran ile bu kastediliyorsa bu kadmdir, mahluk deildir. Selefin
Kuran, Allahn gayr- mahluk kelamdr sz ile kastettikleri budur. Eer bununla okuyann
fiili olan kraat kastediliyorsa, okuyanan fiili okuyann varlndan nce olmadna ve hdisin
varlndan nce olmayan ey hdis olduuna gre bu da hdistir.
bn Hazm, bu konuda ilgin bir ayrma giderek, Kuran ve kelamullahn be anlam arasnda
mterek bir lafz olduunu belirtir. Bunlar iitilen ses, bu sesden anlalan, mushaf, kalplerde
61

Kelam szcnn, belirtilen bu nefs anlam iin kullanlp kullanlmayaca


esasen dil ile ilgili bir meseledir. Bu yzden, kelam szcnn nefs anlam iin
kullanldn kabul edenler, Arap dilindeki ve naslardaki baz kullanmlara
dayanmlardr.132 Kelamc ve usulclerin bu kullanm iin yaygn olarak verdikleri
rnek Ahtaln133 u szdr:

Szyle birlikte asl oluncaya kadar bir hatbin konumas houna gitmesin.
nk sz (kelam), gnlde olandr. Dil ancak gnldekine delil klnmtr.134

yerleen ey ve Allahtan baka bir ey olmayan ilmidir. bn Hazm, ayetlerden delil getirmek
suretiyle Kuran ve kelamullahn bu be ey iin hakikat olarak kullanldn belirtir. Ancak
bunlardan ilk drd mahluk, sonuncusu ise kadmdir. Bk. El-Fasl, ss. 7-9. bn Kayyim el-
Cevziyye ise bn Hazmn bu yaklamn drt Kuran diye niteleyerek eletirmitir. Bk. El-
Kasdetn-nniyye: el-Kfiyet-fiye fil-intisr lil-frkatin-nciye, thk. Muhammed Halil
Hers, 2 cilt, Darul-ktbil-ilmiyye, Beyrut 1986, I, 139-141.
132
F nefs kelamun, Zevvertl-brihate f nefs kelamen ve benzeri szlerin Araplarda yaygn
olarak kullanld belirtilmitir. Kelam szcnn nefisteki anlam iin kullanma rnek verilen
ayetlerden bazlar unlardr: Zekeriyya Rabbim, bana bir alamet gster dedi. Allah senin iin
alamet insanlarla gn iaret dnda konuamamandr buyurdu (l-i mrn 3/41), lerinden
de Allah bu sylediklerimizden dolay bize azab etmeli deil miydi? derler (Mcdele 58/8),
Sznz ister gizleyin, ister aa vurun. O, kalplerin iindekini bilendir (Mlk 67/13). rnek
olarak bk. Bklln, et-Takrb, I, 317. Kelam- nefsiyi kabul etmeyen Mutezile bu tr
kullanmlardaki kelamn bilgi ve irade anlamnda olduunu (bk. Kad Abdulcabbr, el-Mun, VII,
16-17), Hanbeliler ise mecaz olarak kullanld grndedir. rnek olarak bk. Ferr, el-Udde, I,
222-223.
133
Ahtal (. 92/710-11), Emev dnemi Hristiyan Arap airlerindendir. Hayat ve airlii hakknda
bk. Azmi Yksel, Ahtal md., DA, II, 183-184.
134


Kaynaklarda genellikle Ahtala nispet edilen bu iir, bn Frek tarafndan muhadramundan olan
air Hutayeye (. 59/678) nispet edilmitir. Bk. Mcerred, s. 68. Bu iir Ahtaln divannda yer
almamakla birlikte divann ekine konulmutur. Bk. irul-Ahtal, thk. Fahruddn Kabve, Darul-
Fikr, Beyrut 1996, s. 560. bn Hiam da bu iiri kelam szcnn nefisteki anlam iin
kullanmna rnek vererek Ahtala nispet etmitir. Bk. erhu uzriz-zeheb f marifeti kelmil-
Arab, thk. Muhammed Muhyiddn Abdlhamid, Matbaats-Saade, 1963, s. 28. Birinci beytin ilk
ksmnn son iki kelimesi (hatb ve hutbe) kaynaklarda farkl ekillerde yer almaktadr. Tercmede
yukarda belirtilen ekli esas alnmtr.
Bu iirin kelam szcnn, nefisteki anlam iin hakikat olarak kullanmna rnek verilii iin bk.
Bklln, et-Takrb, I, 317; a.mlf., Temhdl-evil, s. 284; a.mlf., el-nsf, s. 110; bn Frek,
Mcerred, s. 68; Cveyn, el-rd, s. 108; a.mlf., Lmul-edille, s. 184; Gazzl, slam
Hukukunda Deliller, I, 148; a.mlf., el-ktisd, s. 104; Nesef, Tabsratul-edille, I, 371; ehristn,
Nihyetl-ikdm, s. 182; Rz, el-Mahsl, II, 27; a.mlf., Kitbul-muhassal: Muhassalu efkril-
mtekaddimn vel-mteahhirn minel-hukem vel-mtekellimn, thk. Hseyin Atay, Mektebet
Darit-Trs, Kahire 1991, s. 408; mid, Ebkrul-efkr, I, 304; bnl-Hmm, Kitbul-
msyere, Msmere erhi ile, ar Yaynlar, stanbul 1979, s. 78; Teftzn, erhul-maksd,
IV, 150. Gazzl, bu iirin kelam szcnn kelam- nefs iin kullanmna gereke oluunu,
airlerin syledikleri eyin, tm insanlarn anlamada mterek olduklar cibilli eylerden olduuna
delalet ettii eklinde aklamtr.
Buna karlk Ahtaln bu iirinin kelm- nefsyi ispat iin kullanlmasna zellikle Hanbeliler
tarafndan yneltilmi eletiriler bulunmaktadr. rnein Tf, bu beytin mehur eklinin nnel-
62

Mutezileye gre ise kelam szc, ister beer kelam isterse Allah kelam olsun,
lafz anlamdadr. Kad Abdulcabbrn aklamalarn esas alacak olursak, Allahn
kelam, mahede alemindeki akledilebilir kelam cinsinden olup, belli bir tertibe
gre dizilmi harfler ve kesik seslerden oluur. Bu nitelikteki kelam idrak asndan
zorunlu olarak bilinir, nk idrak edilebilir eyler arasnda en ak olanlardan
biridir. Bu yzden kelamullah, Allahn, iitilebilecek ve manas anlalabilecek
ekilde cisimlerde yaratt bir arazdr. Kadm bir hareketin olmasnn mmkn
olmad gibi Allahn beer kelamndan farkl zatyla kim bir kelamnn olmas
mmkn deildir. Kuran mahluk, muhdes ve meful bir szdr. nceden yok iken
sonradan varolan, Allahtan gayr bir ey olup Allahn kullarnn maslahatlar gerei
ihdas ettii bir szdr. Allah bunun benzerlerini yaratmaya kadirdir. O, bu Kuran ile
haber veren, syleyen, emreden ve nehyeden olarak vasflandrlr. 135 Basr ise
tartmann kelam boyutuna deinmemekle birlikte hocasnn anlayna uygun
ekilde kelam iitilen, seilen (mtemeyyiz) harflerden oluan ey olarak
tanmlamtr.136

kelm le fil-fud eklinde deil, nnel-beyn le fil-fud eklinde olduunu, birinci ekilde
olduu kabul edilse bile bunun tasavvurat anlamnda mecaz olduunu sylemitir. erhu
Muhtasarir-Ravda, II, 15. bn Kayym el-Cevziyye de Ahtaln Hristiyan olduunu,
Hristiyanlarn ise snn kelimetullh olmas konusunda sapttklarn belirterek bunun gereke
olamayacan belirtmitir. Kasdetn-nniyye, I, 112. Merdv ve bnn-Neccr, bn
Kdmenin bu beyit ile ilgili olarak deiik eletirilerine yer vermitir. Bk. Et-Tahbr, III, 1256-
1257; erhul-kevkebil-mnr, II, 15-16, 41-42. Verceln de bu konuda Hristiyan bir airin
szne gvenilemeyeceini belirterek, kelamn lisan olduunu ortaya koyan pek ok ayeti
gereke olarak zikreder. El-Adl vel-insf, I, 35-36.
135
Kad Abdulcabbar, el-Mun, VII, 3. Kad Abdulcabbar, Earilerin ileri srd kelam- nefs
teorisinin geersizliini u ekilde ortaya koyar. Tpk akledilmesi ve inanlmas mmkn olmayan
bir eyin doru olmamas gibi, zorunlu veya kesb olarak bilinmesinin bir yolu olmayan bir eyin
varln ispat etmek doru deildir. nk bir eyin varolduunu ileri sren kiinin bu eyin
varlnn bilinebilecei bir yolu da ortaya koymas gerekir. Bu ekilde bilinmesinin hibir bir yolu
olmayan bir eyin nefyedilmesi gerekir. El-Mun, VII, 14-15. Kad Abdulcabbar iitilen ve
okunan eyin Allahn kelam olduu konusunda mmetin icmann bulunduunu, bunun dnda
bir kelamnn bulunduunu iddia etmenin icmadan kmak olduunu belirtir. Bk. El-Mun, VII,
20. Yine Kad Abdulcabbar, Kurann muhdes ve mahluk olduuna bir ok ayeti gereke olarak
gstermitir. Bu ayetler iin bk. El-Mun, VII, 87-94.
iilerin kelam anlay, genel olarak Mutezilenin kelam anlayla rtmektedir. Bununla birlikte
Ts, Mutezileden farkl olarak kelamullahn yalan ve bakasna nispet edilen anlamn m ettii
gerekesiyle mahluk olarak nitelenmesinin doru olmad grndedir. Ayrntl aklama iin
bk. El-ktisd, ss. 65-68.
136
Basr, el-Mu'temed, I, 9-10. Basr, tanmdaki iitilen kaydnn yaz ve dier gstergeleri;
mtemeyyiz kaydnn da hayvan sesleri gibi dier sesleri darda brakma amacna ynelik
olduunu belirtir. Ayrca Basr, bu tanmn kelamn dilciler tarafndan mstamel ve mhmel
63

Kelamn, kelam- nefs ve kelam- lafz olarak farkl ekilde anlalmasnn, kelamn
Allahn bir sfat olup olmamas ynyle Kelam ilminde ciddi tartmalara sebep
olsa da fkh usul asndan pratikte ok farkl sonular dourmamtr. Bununla
beraber bu anlay farkll emir, nehiy, haber ve biraz sonra ele alnaca zere
hkmn tanmnda olduu gibi fkh usulnn kimi konularnda teorik tartmalara
neden olmutur.137

eklindeki taksimine uygun dtn, mhmelin kelam saylmamas halinde ise kelamn iitilen,
seilen (mtemeyyiz) harflerden oluan, anlamlarda kullanlmas hususunda uylamn
gerekletii ey olarak tanmlanmasnn uygun olduunu belirtir.
Esmend ise kelamn biri mtekellim ile kaim olan mana olan kelam- nefs, dieri mtekellimin
muradna delalet eden ibareler olmak zere iki anlamda kullanldn syleyerek, birincisini
kelamn hakikati olarak nitelemi ve bunun kelam ilmine ait bir tartma olduunu belirtmitir.
bare anlamndaki kelamn tanmnda ise Basrnin aklamalarn zetleyerek vermitir. Bk.
Bezln-nazar, 13-14. Kelam, kelam- nefs ile kelam- lafz arasnda mterek kabul etmekle
birlikte Rz de ayn ekilde kelam- lafz anlamnda kelamn tanm konusunda Basrnin tanmn
esas alarak, kelamn kelam diye isimlendirilebilmesi iin Basrnin yapt tanma kdir bir
varlktan sudur ettiinde kaydnn ilave edildiini belirtir. Bk. El-Mahsl, I, 177.
Hanbeli usulclere gre de kelamn dildeki anlam ses ve harflerden ibarettir. Ferr, Ahmed b.
Hanbelin ayn eyin kelamullah iin de geerli olduunu belirttiini syler. nk Allah ses ile
konumutur. lgin olan Hanbelilerin kelamn ses ve harf olmas noktasnda Mutezile ile, kadm
olmas noktasnda Earilerle hem fikir olmalardr. Mutezileye gre delalet ettii anlamla birlikte
kelam hadis iken, Hanbelilere gre delalet ettii anlam ile birlikte kelamullahn lafz da hadis
deildir. Hanbelilerin kelamullah hakkndaki grlerinin ayrntlar iin bk. Ferr, el-'Udde, I,
185; a.mlf., el-Mutemed, 86-93; Kelvezn, et-Temhd, I, 70; Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II,
5-20; bn Mflih, Usl, II, 643-644; Merdv, et-Tahbr, III, 1238-1354; bnn-Neccr, erhu-l-
kevkebl-mnr, II, 9-115.
137
Kelam, kelam- nefs olarak kabul eden Eari usulclere gre, emir yap kalbndaki sz deil,
bunun medlul olan mtekellimin nefsindeki anlamdr. Bu dnceden hareketle Bklln, emir
anlamn ifade eden yap eklinde bir sygann olmadn ileri srmtr. Buna karlk kelam,
kelam- lafz olarak kabul eden usulclere gre emir, ifade ettii anlamla birlikte yap kalbndaki
szdr ve bu kalp emir anlamn ifade eden bir kalptr. Yine bu anlaytan hareketle Bklln,
ezelde kelamullahn muhatap olmad halde emir, nehiy ve haber verme (ihbar) diye
nitelendirilmesinin mmkn olduunu, buna karlk bir muhatab gerektirdii muhatab da henz
bulunmad iin kelamn hitap, muhataba, mkaleme, mukavele ve teklm olarak
nitelendirilemeyeceini syler. Ayn ey henz hayatta bulunmayanlar asndan Hz. Peygamberin
sz iin de geerlidir. Bklln, kelam ve hitabn bu farkna yle bir rnek verir. Henz hayatta
bulunmayan bir kii iin vasiyette bulunan kii asndan dnldnde ms, ms ileyhe
unu syledi (hitabetti) denilmesi mmkn deilken, ms, ms ileyhe unu emretti, unu
yasaklad, u konuda izin verdi denilmesi mmkndr. Et-Takrb, I, 335-136.
64

B. Hkm:

Usulclerin delaletten asl maksatlarnn hkm olduunu, lafzn manaya delaletinin


ise hkme delaletinin bir n aamas olarak deerlendirilebileceini yukarda ifade
etmitik. Bkllnnin, fkh usul ve delilleri konusundaki incelemeyle amalanan,
mkellefin fiilinin er hkmnden baka bir ey deildir sz,138 Gazzlnin lafz
hkme, ya syga ve manzumu ile ya fahva ve mefhumu ile ya da mana ve makul ile
delalet eder sz139 fkh usulnde deliller zerindeki incelemenin esas amacnn
hkme ulamak olduunu ifade eder. Ayn ekilde Rz, fkh usuln fkhn yollar
olarak tanmlayp, buradaki yolun, zerinde sahih inceleme yapldnda medlul
bilmeye ya da medlul hakknda zanna gtren ey olduunu syledikten sonra fkh
usulnde medlulle kastedilenin er hkm olduunu vurgular.140 Yine
Semerkandnin, hkmlerin Kitaba bal olu keyfiyeti ve hkmlere delalet
etmesi, ibare, iaret, zmar, delalet ve iktiza olmak zere be yndendir ifadesi141 de
delaletle ulalmak istenenin, hkm olduunu belirtir.142

Fkh ve fkh usulnn merkezi kavramlarndan olan hkm, ayn zamanda


mantk ve kelam da ilgilendiren bir kavramdr. Bir mantk terimi olarak hkm,
bir eyin olumlu ya da olumsuz olarak dier bir eye nisbet edilmesi olup143 nerme
ile temsil edilir. Dier bir deyile, nerme, bir hkmn dilsel ifadesidir.144 Bu
ynyle hkm ve nerme birbirlerini tamamlayc unsurlardr. Hkm olmadan
nerme, nerme olmadan da hkmden sz edilemez.145

138
Bklln, et-Takrb, I, 274.
139
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 1.
140
Rz, el-Mahsl, I, 82.
141
Semerkand, Mznul-usl, I, 190.
142
Fkh usulnn ana konularndan biri olan hkm, hkmn mahiyeti ve ksmlarnn yan sra
hkm koyucu (hkim/ri), hkmn muhatab (mahkumun aleyh/mkellef) ve hkme konu olan
fiilleri (mahkumun fh) de kapsamaktadr. Biz burada hkmn daha ok mahiyeti zerinde
duracaz.
143
Crcn, et-Tarft, s. 92; Tehnev, Kef, I, 272-273. Tehnev, mslman filozof ve
mantklarn, nermenin czleri hakkndaki grlerine bal olarak hkmn, nisbet fiili mi yoksa
nisbetin bizatihi kendisi mi olduu konusunda farkl yaklamlarnn bulunduunu belirtmektedir.
Bu iki anlam dnda hkm, sz konusu nisbetin idrak edilmesi ve nisbetin vukubulduunun ya
da vukubulmadnn idrak edilmesi anlamnda da kullanlmtr.
144
brahim Emirolu, Klasik Manta Giri, Elis Yaynlar, Ankara 2004, s. 101.
145
Hasan Kk, slam ve Batda Mantk, MFV Yaynlar, stanbul 1988, s. 89.
65

Fkh usulnde hkm mantktakinden farkl olarak tanmlanmtr. Bu farkllk,


klasik mantn hkme konu edindii ifade tr ile fkh usulnn hkme konu
edindii ifade trnn farkllnn yan sra her birinin medlul ile olan iliki
biiminden kaynaklanmaktadr. Klasik mantk asndan bakldnda tanmlarla elde
edilen ve tasavvurat olarak isimlendirilen ve nermeler iin bir n hazrlk
mahiyetinde olan kavramlar hkmn dnda tutulduu gibi, soru, dilek ve emir, dua
gibi in bildirimler de darda tutulmaktadr. Denilebilir ki, klasik mantk, tasdik
veya tekzibi mmkn olan ihbr ifadeleri kendisine konu edinmektedir. Fkh usul
ise daha ziyade emir ve nehiy eklindeki ifadeleri ve haber formunda olsa da emir ve
nehiy anlamnn kastedildii in ifadeleri kendisine konu edinmektedir. Krfnin
de aka belirttii gibi in ifadeleri ihbr olanlardan ayran nokta, in ifadelerde
tekzib ve tasdik sz konusu olmamasdr. Bunun yannda iki ifade tr arasnda yine
Krfnin belirttii zere delaletlerinin nitelii asndan da nemli bir fark vardr.
Haber formundaki ifadelerde haberin kendisi, medlulnn sebebi deildir ve
medlulnn gereklemesini gerektirmez. Buna karlk in ifadeler medlulnn
gereklemesinin sebebi olup, medlul kendisine tabdir. 146 bnl-Hcibin er
hkmn tanmn verirken in ksmda yer alan er hkmn haric bir nispetinin
bulunmadn sylemesi de bu aklamay desteklemektedir.147

er hkmn in bir yapda olduu konusunda usulcler hem fikir olmakla birlikte
tanm konusunda aralarnda yaklam farkll sz konusudur. Mutezili usulcler

146
Karf, el-hkm f temyzil-fetv anil-ahkm ve tasarruftil-kd vel-imm, thk. Abdlfettah
Eb udde, Mektebetl-Matbtil-slamiyye, Haleb 1967, ss. 48-49. Rz, nezrettim, sattm, ve
satn aldm gibi akit sygalarnn dilde ihbar iin kullanlan sygalar olduunu belirtmekle birlikte
erde bazen ihbar olarak kullanlsa da esas itibariyle bunlarn hkmleri ortaya karan in
olduunu syler. El-Mahsl, I, 316-319. Medlullerinin sebebi olup olmamalar asndan in ile
haber arasndaki farktan dolay Karf de ayn ekilde sattm, satn aldm, sen bosun, sen hrsn
gibi ifadelerin haber deil, in olduunu ifade etmektedir. El-hkm, 52. zmirli, bir szn nerme
olarak isimlendirilebilmesi iin szn medlul olan nispetin harite mutabk veya gayr- mutabk
olaca haric bir nispet olmas gerektiini ifade ederek, bu haric nispetin bulunmad zaman
szn in olarak nitelendirildiini, emir, nehiy, nida, soru, temenni gibi ifadelerin bu ksma
girdiini belirtmitir. Akit sygalarndan olan aldm, sattm gibi ifadelerin, medlul olan nispetten
baka haric nispetleri sz konusu olsa da bu haric nispet o sygalarla oluturulduu iin bunlarn
da in grubuna dahil olduunu syler. Miyrul-ulm, stanbul 1315, s. 33.
147
bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh, I, 222-223; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 32. Ayn ekilde
Takyddn es-Sbk de er hkmn tanmndaki iktiza ve tahyir kaydnn, iktiza ve tahyir sz
konusu olmad iin haber verme eklindeki fiilleri darda tutma amacna ynelik olduunu
belirterek, (bk. el-bhc, II, 121), er hkmn Allahn mkelleflerin fiillerine ilikin in
eklindeki hitabdr eklinde tanmlanabileceini ifade eder. Bk. El-bhc, II, 136.
66

hkm, mkellefin fiilinin vasf olarak grrken, Ear usulcler hkm Allahn
kelam- nefssi olarak grrler. Dier taraftan baz fiillerin gzellik ve irkinliinin
akl ile bilinebileceini syleyen Hanef usulcler ve Tf gibi Hanbeli usulcler
Mutezileye yakn bir izgide yer alr. Tanmndaki bu yaklam farkll sebebiyle
birinci grupta yer alan usulcler, hkm mkellefin fiili ile ilikili olmas asndan
merkeze alrken, ikinci gruptakiler kayna asndan merkeze koymulardr. Hkm
hitabn sonucu olarak gren usulclere gre hkm, hitabn ilikili olduu mkellefin
fiilinin sfatdr. Hkm hitap olarak gren usulclere gre ise hkm Allahn sfat
olarak grlmektedir.148 Hkmn kadm ya da hdis olduuna ilikin Mutezile ile
Eariler arasnda arasndaki tartma da esasen bu yaklam farkll sebebiyledir.

148
Teftzn, et-Telvh, I, 15; Rahn, Tuhfetl-mesl, II, 9; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr,
I, 333. Bu yaklam farkllna bal olarak hkm mkellefin fiilinin vasf olarak gren usulcler
vcub ve hurmeti hkm olarak nitelendirirken, hkm Allahn sfat olarak gren usulcler cab
ve tahrmi hkm olarak nitelendirirler. Bu ikinci gruptaki usulclere gre vcub ve hurmetin
hkm diye isimlendirilmesi mecazdr.
Hanefi usulclerden Semerkandnin hkmn tanmna ilikin aklamalar, tartmann kelam
boyutunu ortaya koyar niteliktedir. Semerkand, kendilerine gre, hkmn Allahn fiili olan ezel
bir sfat olduunu belirtir. Hdis olan fiilin vacib, hasen, haram ve kabh olmas, Allahn hkm
ile sabit olan neticedir (mahkumullah) ki, Allah fiili bu vasf zere yaratmtr. Allahn tek bir fiili
olup bu fiil mefuln vasfna izafetle deiik isimler alr. rnein, mefuln vasf hdis olmak ise
fiili, ihds ismini, fiilin eseri vcub ise cb ismini, fiilin eseri hurmet ise tahrm ismini alr.
Bununla birlikte Semerkand, fakihlerin ve kelamclarn kullanmnda mkellefin fiilinin sfat
olarak vcib, mendb, hasen, kabh ya da haram klnm olmasnn hkm olduunu belirterek,
kendilerine gre bunun mecaz yoluyla hkmn mahkum anlamnda kullanlmas olduunu ifade
eder. nk gerek anlamda hkm Allahn sfat olup cab, nedb, tahrim diye ifade edilir.
Hkmn tanmndaki bu farklln, tekvn ve mkevvenin ayn olup olmad eklindeki kelam
tartmaya bal olduunu belirterek, Mutezile, Eariler ve kelamclarn ounluunun kabul
ettii prensibe gre, tekvn ve mkevven ayn ey olup bu da hkm ve mahkumun ayn ey
olmasn gerektirir ki, bu durumda cabn vacib anlamnda olmas, tahrmin hurmet anlamnda
olmas mecaz deil, hakikat anlam itibariyledir. Kendilerine gre tekvn ve mkevvenin farkl
olduunu syleyerek hkm ve mahkumun ayn ey olmamasn bununla temellendirir. Buna gre
de cab vacipten, tahrim de hurmetten farkl olup cabn vacip anlamnda, tahrimin hurmet
anlamnda kullanlmas mecazdr. Mznul-Usl, I, 112-114. Lmnin aklamalar da ayn
dorultudadr. Bk. Lmi, Kitabun f uslil-fkh, ss. 54-55. Maturidilere gre tekvnin
mkevvenden farkl olduu, Mutezile ve Earilere gre ise ayn olduu konusunda ayrntl bilgi
iin bk. Nesef, Tabsratul-edille, I, 400, 402.
Semerkand ve Lminin tekvn ve mkevven konusunda Mutezile, Eariler ve Maturidilere
nispet ettii gr doru olmakla birlikte hkm meselesinin sadece tekvn-mkevven meselesi ile
ilikilendirilmesi hataldr. nk Earilere gre hkm, Allahn kadm kelam olup, tekvnden
farkl olarak kelam, Allahn zt sfatlarndan kabul edilmektedir. Aada ele alnaca gibi
rnein Bklln, tahlil ve tahrimin hkm olduunu, helal ve haramn hkm olarak
nitelenmesinin mecaz olduunu sylemektedir. Mutezileye gre hkmn kadm olmayp hdis
olmas da esasen hkmn fiile atfedilen hdis bir vasf olmasnn yannda Allah iin kadm bir
kelam sfat kabul etmemeleri sebebiyledir.
bnll-Hmam ise hkmn usulcler tarafndan deiik anlamlarda kullanldn belirtmektedir.
1. Earilerin tanmlad gibi kelam- nefs anlamnda,
67

En genel anlamyla syleyecek olursak Earilere gre hkm, ariin yani Allahn
hitabdr. Bu anlay en zl biimde, Amidnin Bil ki, Allah Tealadan baka
hkim, onun hkmettiinden baka da hkm yoktur149 sznde formle edilmitir.
Gerek akln er hkme ulatran bir yol olarak kabul edilmemesi, gerekse erin
gelmesinden nce fiillerin bir hkmnn bulunmamas, Earileri hkmn riin
hitab olduu sonucuna gtrmtr.150 Earilerin anlaynda hkmn riin hitab
olarak anlalmas, ilk bakta kelam- nefs anlay ile eliiyor grnse de Eari
usulcler bu elikiyi gidermek iin olduka byk aba harcamlardr.

Ear usulclerin hitab, hkm olarak ortaya koyan ariin mkelleflerin fiillerine
ilikin hitabdr eklindeki genel kabul gren hkm tanmnn, Earye ait
olduuna ilikin baz kaynaklarda bilgiler bulunmakla151 birlikte tanm, bu ekliyle
grebildiimiz kadaryla Gazzalinin el-Mstesfsnda gemektedir. Sonraki Ear
usulclerin Gazzlnin tanmn esas alarak yaptklar ilavelerle bu tanm
gelitirdikleri gz nne alnrsa hkmn bu ekilde tanmlanmasnn ge bir
dnemde usul eserlerine girdii sylenebilir. Gazzlden nceki usulclerin

2. lletin eseri/sonucu anlamnda ki, bu anlamda rnein mlkiyetin kendisi hkm olmaktadr,
nk beyin eseri/sonucudur.
3. lletin eserinin malul iin de kullanlr. rnein bey ile sahip olunan eyden yararlanmann
mbah oluu bu anlamda hkmdr.
4. Vcub ve hurmet gibi ister hitabn eseri olsun nafiz ve lazm gibi isterse olmasn mkellefin
fiilinin vasf iin kullanlr.
5. Mkellefin fiilleri ile ilgili teklifi hitap iin kullanlr. Bk. Et-Tahrr (bn Emrul-Hcc erhi
ile), II, 76-77, (Emir Padiah erhi ile), II, 128-129.
149
mid, el-hkm, I, 72.
150
Mutezileye muhalif olarak da bu anlay zerine u mesele tartmaya almtr: Akl bir eyin
gzelliine veya irkinliine hkm veremez; akl, nimet verene kretmeyi gerektirmez; erin
gelmesinden nce fiillerin hkm yoktur. rnein Gazzlnin hkmn tanmnn hemen ardndan
bu meseleyi ele alarak Mutezilenin bu konulardaki grn rtmeye almas bu kaygnn
bir gstergesi olarak deerlendirilebilir. Ayn ekilde bn Rdn de hkmn riin hitabndan
ibaret olduu grnn ehl-i Snnete ait olduunu sylemesi ve hemen ardndan hitap
bulunmadnda fiillere gzellik ya da irkinlik vasfnn taalluk etmeyeceini, Mutezileye gre de
gzellik ve irkinliin fiillere ait zati vasflar olduu grn savunduunu eklemesinin de bu
anlay yanstt sylenebilir. Ed-Darr, s. 41.
151
Sadruera et-Tavzh, I, 13. Sadruera, bu tanm baz Earilerin er hkmn tanm olarak
verdiklerini, er kayd olmakszn yaplan hkm tanmnn ise bir eyin dier bir eye isnad
edilmesi eklindeki tanm olmas gerektiini, aksi taktirde er kaydnn zaid bir kayt olacan
belirtmektedir. Taftazn ise bunu Sadruerann vehmi olarak deerlendirerek baz kaynaklarda
bu tanmn hkmn tanm olarak gemesinin bilinen er hkmn tanmna iaret olduunu, bu
konuda Eari usulcler arasnda bir ihtilafn bulunmadn belirtir. Et-Telvh, I, 14.
bnn-Neccr, benzer ekilde Ahmed b. Hanbelin er hkm, erin hitab ve szdr
dediini kaydetmektedir. erhul-kevkebil-mnr, I, 333.
68

eserlerinde bu ekilde bir tanmn bulunmamasndan hareketle bu tanmn Earye


ancak anlam olarak atfedilebileceini syleyebiliriz. rnein bn Frek, Kitabul-
hudd fil-uslde hkmn ksmlarn tanmlamakla birlikte hkmn tanmna yer
vermemitir. Ayn ekilde Bc, Kitabul-hudd fil-uslde hkm fiil (mahkumun
fih) iin sabit olan vasf olarak tanmlamakla birlikte byle bir tanma
deinmemitir.152

Bklln, hkm bu ekilde tanmlamasa bile bu anlama gelebilecek ifadeler


kullanmtr. O, hkmn, fiilin kendisi olup olmad eklindeki tartmada153 fiilin
vasf olarak kullanlan helal fiil, haram fiil eklindeki nitelemelerin mecaz
anlamda kullanlan ifadeler olduunu, bunun esasnda haram klnm fiil, helal
klnm fiil anlamnda olduunu syler. nk Bkllnye gre helal ve haram
deil, tahlil ve tahrim Allahn hkm olup bunun anlam da o eyi byle kldn
haber vermesidir.154 Ayn tartmada Cveyn de benzer ve Bkllnye nispetle
biraz daha ak ifadeler kullanmtr. Cveyn akl hkmlerin aksine er
hkmlerin kesinlikle fiillerin (zt) vasflar olmadn syleyerek155 (er)
hkmlerin, Allahn eriatlarla (eri), istedii eyleri haber vermesi olduunu
belirtir. Allahn kelam, sem taleplere (el-metlibus-semiyye) taalluk ettiinde
ite bu bizim hakkmzdaki hkmdr. Bu ise sonu itibariyle hkmn, sem
taleplerle ilgili Allahn kelam olmas anlamna gelir. 156

152
Bc, Kitabul-hudd fil-usl, s. 72.
153
Mkellefin fiili ile ilikili olan hkm, her ne kadar u fiil helaldir, u fiil haramdr eklinde
hkmn fiille ayn olduunu artracak ekilde kullanlsa da hemen hemen btn usulclere
gre fiilin kendisi deildir. Bu tartma ilgili olarak birtakm gerekeler ileri srlmtr. Fiilin
kendisi, kendisine bal tm sfatlar semden nce bilinmektedir. Hkm sem ile bilindiine
gre, semden nce bilinen eyle ayn olamaz. Bklln, et-Takrb, I, 274. ayet hkm fiilin
kendisi olsayd bu durumda bir ey kendisine izafe edilmi olurdu. Bu ise anlamszdr. Basr, el-
Mutemed, I, 4. Yine fiille, fiile izafe edilen hkm arasnda bizim ihtiyarmz asndan da bir
fark vardr. Hkm, istesek de istemesek de cebren sabit olurken fiillerimizde seme
zgrlmz vardr. Semerkand, Mznul-usl, I, 115. te yandan arap imek
yasaklanmtr sznde olduu gibi fiile izafe edilen bu nitelik, fiilde devamll olan, zat bir
nitelik deildir. nk zaruret halinde arap iildiinde her iki durumda da fiil ayn olmakla
birlikte- buna farkl bir hkm verilmitir ki, bu da bu durumda arap imenin vacip olmasdr.
Burada arap imenin haram klnmasyla kastedilen nehye konu olmas, vacip olmasyla
kastedilen de emre konu olmasdr. Cveyn, el-Burhn, I, 79.
154
Bklln, et-Takrb, I, 275.
155
Cveyn, el-Burhn, I, 151.
156
Cveyn, et-Telhs, I, 152.
69

Eariler tarafndan hkmn fiile ait bir vasf deil, hitap veya kelam olarak
tanmlanmasnn ardnda Mutezilenin hsn ve kubuh anlayna bir tepki
yatmaktadr. Nitekim Bklln gibi Cveyn de ilgili olduu eye izafe edilen
hkmn o eyde sabit bir vasf olmadn syleyerek bunu yle rneklendirir.
arap imek haramdr denildiinde haram klma arap imenin zat bir vasf
deildir. nk biz zaruret halinde arap imeyi vacip kldmzda vacip olan bu
arap ime, zaruret bulunmadndaki haram olan arap ime ile ayndr. Bu yzden
bir eyin haram klnmasyla kastedilen nehye konu olmas, vacip olmasyla
kastedilen de emre konu olmasdr. 157 Fiil her iki durumda da ayn olduuna gre
hkmlerinin farkl oluu, hkmn fiillere izafesinin er tarafndan olduunun
gstergesidir. Eer hkm, fiile ait zati bir vasf olsayd bunda farkllk olmamas
gerekirdi.

Gazzl de bu aklamalar dorultusunda hareket ederek hkm yle tanmlar: Bize


gre hkm, ariin mkelleflerin fiillerine ilikin hitabndan ibarettir. Haram,
hakknda terk edin, yapmayn denilen; vacip, hakknda yapn, terk etmeyin
denilen; mbah da hakknda dilerseniz yapn, dilerseniz terk edin denilen eydir.
Eer ariden byle bir hitap yoksa hkm de yoktur.158 Kendisinden sonra gelen
Rz bu tanm esas alrken mid biraz daha farkl bir ifade kullanmtr. Rz,
Gazzlnin tanmna iktiza veya tahyir kayd ekleyerek tanm er hkm,
mkelleflerin fiillerine ilikin iktiza veya tahyir eklindeki hitaptr ekline

157
Cveyn, et-Telhs, III, 474; a.mlf., el-Burhn, I, 79. Gazzl ve bn Rd de hsn ve kubhun
kelamclarn kullanmnda anlama geldiini, bu anlamn da izf anlamlar olmas sebebiyle
fiilin hasen ya da kabih olduunun aklla bilinemeyeceini vurgular. Bk. slam Hukukunda
Deliller, I, 74-75; Ed-Darr, s. 41. Benzer ekilde Mliki usulclerden bn Rek de ayet hkm
fiile ait zati bir vasf olsayd fiile izafe edilen hkmlerde durumlarn ve ahslarn deimesine
bal olarak farkllk olmamas gerektiini belirterek katl rneini verir. ldrme fiili, dmann
ldrlmesine nispetle gzeldir; velinin ldrlmesine nispetle irkindir. Lbbl-mahsl, I, 198-
199.
158
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 73. bn Rd Gazzlnin bu tanmna taleb veya terk
hususunda kaydn ekleyerek hkm, Talep veya terk eklinde mkelleflerin fiilleri ile ilikili
olduunda erin hitabndan ibarettir eklinde tanmlar. Hkmn ksmlarn verirken bu iki
kaydn yannda bir de tahyir kaydn ekler ki, bu da mbah kapsar. Ed-Darr, ss. 41, 44. bn
Rek ise Gazzlnin bu tanmna iktiz ve fiilin mmkn olmas kaydn ekleyerek hkm,
Allahn mkelleften mmkn bir fiili yapmasn gerektiren hitabdr eklinde tanmlamtr. bn
Rek, tanmdaki iktiznn vcub, nedb, hazr, kerahe ve ibaha eklinde olacan belirtmek
suretiyle tanmn hkmn ksmlarn ierdiini ifade eder. Lbbl-mahsl, I, 194.
70

getirmitir.159 Amid, her iki tanm da er hkm olmayan baz hitaplar iermesi
ve mlkiyet gibi hkm olduu halde baz hkmleri darda brakmas nedeniyle
eletirerek hkm, ariin er bir anlam/sonu (fideten eriyyeten) ifade eden
hitabdr eklinde tanmlamtr.160 mid, riin hitab kaydnn, dier hitaplar,
er bir anlam ifade eden kaydnn ise maklt, mahsst ve benzeri er bir anlam
ifade etmeyen hitap trlerini darda brakma amacna ynelik olduunu syleyerek
bu tanmn er hkmn her trn kapsamas ve er hkm olmayan hitaplar da
darda brakmas ynyle eksiksiz (cm ve mni) bir tanm olduunu belirtir.161

bnl-Hcib, her iki tanma da yer vererek, Gazzlnin tanmna yneltilen


eletiriler dorultusunda mkellefin fiili ile ilgili olup da haber nitelii tayan
hitaplar darda brakmak iin nce iktiza veya tahyr kaydnn, daha sonra vaz
hkmleri iermesi iin vaz kaydnn eklenmesinin; midnin tanmna yneltilen
eletiriler dorultusunda da ancak hitaptan anlalan kaydnn eklenmesinin tanm
doru hale getirdiini belirtir.162

159
Rz, el-Mahsl, I, 89. Rz, iktiz kaydnn vcib,
mahzur, mendub ve mekruhu; tahyir kaydnn da ibahay ifade ettiini belirtir. Sircddn Urmev,
Rznin tanm olduu gibi verirken (et-Tahsl, I, 170), Tacddn Urmev, Rznin tanmndaki
hitab yerine hitabullah ifadesini kullanr (el-Hsl, II, 24).
Her ne kadar hkmn ksmlar ierisinde yer verilse de vaz hkm tanma dahil edilmemitir.
Bununla birlikte bu, Rznin vaz hkm dikkate almad anlamna gelmez. Vaz hkmler
teklifi hkmlerin gereklemesini veya gereklememesini salamalar asndan sonu itibariyle
teklifi hkme kmaktadr. Bu yzden de tanmda aka belirtilmemitir. Aslnda Rz, vaz
hkm teklf hkmden ayr bir ksm olarak grmemektedir. Yapt tanmn vaz hkmleri
iermediini bir itiraz olarak vererek, bunlarn teklf hkmlerin gereklemesini salamas
ynyle bunun geerli bir itiraz olmadn belirtmitir. El-Mahsl, I, 92. Bu aklamalarndan
hareketle Rznin vaz hkmleri teklf hkmlere dahil ettii sylenebilecei gibi, bunlar
hkm saymad da sylenebilir. Tcddn Urmevnin vaz hkm olarak deerlendirilen
ksmlarn er hkm deil, hkm bildirme olduunu, hkm olduu kabul edilse bile bunlarn
teklf hkmlere dahil olduunu belirtmesi (el-Hsl, II, 25-26) Rznin szlerinin iki ekilde de
yorumlanabileceini gsterir. Ayn ekilde bnl-Hcib de vaz hkmn nceki usulclerin
tanmlarnda zikredilmemesi konusunda iki yaklamn bulunduunu belirtmitir. Birinci
yaklama gre, bunlar esas itibariyle hkmn iktiza ya da tahyir ksmna dahildir; ikinci
yaklama gre ise bunlar esas itibariyle hkm deildir. Muhtasarul-Mnteh, II, 220-223.
160
mid, el-hkm, I, 84-85; a.mlf., Mntehes-sl, s. 28. .
161
midnin bu tanmna yneltilen eletiriler iin bk. bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (el-c
erhiyle), II, 222-223. Tf, midnin hitabullah yerine hitaburi demesinin sanki hem
Allahn hem de Hz. Peygamberin kelamn kapsamasn kastetmeye ynelik olduunu, bunun da
yerinde olduunu, dier yandan sonu itibariyle Hz. Peygamberin hitabnn Allahn hitabna dahil
olduunun sylenmesinin de mmkn olduunu belirtir. erhu Muhtasarir-Ravda, I, 252.
162
bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (el-c erhiyle), I, 220, 222; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 32.
bnl-Hcib ve el-cnin aklamasna baklacak olursa midnin tanmna eklenen kayt, in
71

Karaf, Raz tarafndan yaplan hkm tanmnn eksik olduuna ilikin itiraz
yerinde bularak, bu ekliyle tanmn btn er hkmleri kapsamadn, tanmn
teklifi hkmler dikkate alnarak yapldn kaydeder ve u ekilde tanmlar: er
hkm, Allahn mkelleflerin fiillerine ilikin iktiza, tahyir eklindeki veya hkmn
subutunu gerektiren ya da hkmn subutunu ortadan kaldran kadm kelamdr.163

Ear usulclerin hkm hitap olarak tanmlamas, delil ile delilin medlul olan
hkmn bir ve ayn ey olmas gibi bir problemi ortaya karmtr. Sonraki
usulcler, problemi gidermek iin burada hitap ile kadm olan kelamn (kelam-
nefs) kastedildiini ifade etmilerdir. Nitekim Karaf, hkmn hitap diye
tanmlanmas halinde delil ile medluln ayn ey olacan syleyerek, Razinin
hkm tanmndaki hitap szc yerine kelmullhil-kadm ifadesini
kullanmtr. Karaf bu ifadenin seilmesini u ekilde aklar: Kadm kayd,
hkmlerin delilleri olan naslardan saknmak iin konulmutur. Bu naslar Allahn
hitab olmakla birlikte, hkm deildir. Aksi taktirde delil ve medll ayn ey olmu
olur.164 Karafnin bu aklamas delil ve hkm kavramlarnn farkn gstermesi
asndan yerinde ve nemlidir. Bu durumda hkm, nefiste bulunan bir mana
(kelam- nefs), delil ise bunu gsteren hitab (kelam- lafz) olmaktadr. Beydav de
bu noktay dikkate alarak er hkm Allahn, mkelleflerin fiillerine ilikin iktiz
veya tahyir eklindeki kadm hitabdr eklinde tanmlamtr.165 Ancak bu noktada

anlam tamayan er haberleri darda brakma amacna yneliktir. nk er hkm bir in


olup bunu da hitabn kendisi gerektirmektedir. Ayn ekilde sfehn de birinci tanmn nce iktiz
ve tahyir kayd ile daha sonra da vaz kayd ile tanmn tard ve aks asndan tamam hale geldiini
belirtirek, bazlarnn vaz hkmlerin iktiz ve tahyir kaydna dahil olduu gerekesiyle vaz
kayd olmakszn da tanmn tam olduu grnde olduklarn ekler. kinci olarak midye ait
olan tanm ele alarak bnl-Hcibin ekledii kaytla tanmn dzgn hale geldiini belirtir.
Beynul-Muhtasar, I, 326-328. Benzer aklamalar iin bk. Rahn, Tuhfetl-mesl, II, 5-13.
Tcddn es-Sbk ise midnin tanmndaki er kaydnn bnl-Hcibin ekledii kayd da
iine alacak ekilde olduu gerekesiyle bu eklemeye gerek olmadn belirtir. Bk. Reful-hcib,
I, 484.
163
Karf, erhu Tenkhil-fusl, s. 33.
.
Karafi bu tanmn ardndan hkmn tanmn bu ekilde dzenleyen baka bir kimseyi grmediini
de ekler.
164
Karf, erhu Tenkhil-fusl, s. 32, 33. Ayn eletiri iin bk. Karf, Nefisul-usl, I, 217.
165
Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), II, 117. .
Takyddn es-Sbk, Minhcn baz nshalarnda kadm kaydnn bulunduunu, bazlarnda ise
bulunmadn ifade eder. Hitabn kelam- kadm anlamnda ve kelam- lafz anlamnda
72

hitabn kadm vasf ile nitelendirilmesinin mmkn olup olmad problemi ortaya
kmaktadr. nk hitap szc, anlam gerei szn yneltildii bir muhatab
gerektirmektedir. Muhatab bulunmayan bir hitabn kadimlii nasl mmkn
olmaktadr? Bazlarna gre hitabn kdim vasf ile nitelendirilmesi mmkn iken166
Bakllanye gre, kendisiyle kastedileni bilecek bir muhatap olmadka kelamn
(nefisteki anlamn) hitap olarak nitelendirilmesi mmkn deildir. Oysa emir ve
nehiy olarak nitelendirilmesi mmkndr. nk emir ve nehiy nefisteki bir manadr
ve bu mana ilikili olduu eye (mteallak) gre emir, nehiy, haber, vs. deiik
isimler alr.167 Ayn ekilde Krf de hkmn kdim olduunu, hitap sznn ise
muhatab gerektirmesinden dolay tanmda kelmullhil-kadm ifadesinin daha

kullanldn kabul edenler asndan tanmdaki kadm kaydnn kelam- lafzyi darda tutma
amacna ynelik olduunu, hitabn kelam olduunu ve kelamn da hakikat anlamnda nefsni olan
olduunu kabul edenler asndan ki, bunun kelamclara gre mehur olan gr olduunu ifade
eder, tanmda kadm kaydna ihtiya bulunmadn belirtir. Bk. El-bhc, II, 119-120.
Mehmet Grmez, usulclere gre hkmn tanmn verirken Beydvnin bu tanmn bhc
kaynak gstererek u ekilde vermitir: Daha kelam bir ifade ile; Hkm, Allahn, mkellefin
fiillerine taalluk eden taleb, yasak veya muhayyerlik ifade eden kdim hitabdr. diye tarif edilir
(Subk, Ali Abdulkf ve Tcuddn, el-bhc, I, 43, tahkikli bask, II, 117). Oysa hitab kadm olsa
da (ki muhatabsz hitabn nasl kadm olaca da tartlmtr) hkmn kadm olmad, ou kez
insan zihninin vard bir sonu olduu aikardr (el-bhc, I, 44, tahkikli bask, II, 117-120).
Snnet ve Hadisin Anlalmas ve Yorumlanmasnda Metodoloji Sorunu, s. 141. Burada cidd bir
hata sz konusudur. nk tanmda hkmn kadm hitap olduu, ardndan hitap kadm olsa da
hkmn kadm olmad belirtilmektedir ve ayn kaynaa atfta bulunulmaktadr ki, her iki
deerlendirmenin de Sbkye ait olduu gibi elikili bir durum ortaya kmtr. Hkmn kadm
olmad eklindeki deerlendirme aslnda atfta bulunulan kaynakta Mutezilenin gr olarak
verilmitir. Herhangi bir aklamas bulunmad halde Grmezin Mutezileye ait olan bu
deerlendirmeyi benimsediini varsaysak bile eliki yine devam etmektedir. nk Mutezileye
gre hkm kadm olmad gibi hitap da kadm deildir.
166
Kelamn ezelde hitap olarak isimlendirilecei gr, Earye nispet edilmektedir. Bk. snev,
Nihayets-sl, I, 42; Zerke, el-Bahrul-muht, I, 126; Merdv, et-Tahbr, II, 803; bnn-
Neccr, erhul-kevkebil-mnr, I, 339.
167
Bklln, et-Takrb, I, 335. Ayn ekilde Gazzl ve mid de kelm- nefsnin ezelde hitap olarak
isimlendirilemeyeceini, bunun ancak muhatab mevcut olup ona iittirilince hitaba dneceini
belirtir. Ezeldeki bu manann emir olarak isimlendirilip isimlendirilmeyecei konusunda tartma
bulunduunu belirterek, doru olann bunun emir olarak isimlendirilmesi olduunu syler. nk
henz domam ocuk hakknda Babas unu emretti denilmesi uygun derken, Babas ona
hitabetti denilmesi uygun dmez. slam Hukukunda Deliller, I, 121; El-hkm, I, 132. Bklln
ve Gazzlnin bu yaklamna karlk Tf, Allahn mahluka hitap etmesinin mahlukatn ezelde
var olmasn gerektirmediini ifade etmektedir. nk diyor, Tf Earilerle biz varolmalarna
bal olarak emir ve nehyin yneltilmesi anlamnda madumun mkellef tutulmas konusunda
ittifak halindeyiz. Hitabn varolmalar artna bal olarak yneltilmesi de ayn eydir. Her ne
kadar hitap szlk anlam asndan bir muhatab gerektirse de terim olarak kelam anlamnda
kullanlr hale gelmitir. Bununla birlikte Tf, Karfnin hitap szc yerine kelam szcn
semesinin daha uygun olduunu belirtir. erhu Mustasarir-Ravda, I, 251-252. Teftzn de
Earilerin hkm tanmndaki hitap kayd ile ezel olan kelam- nefsnin kastedildiini belirterek,
kelamn ezelde hitap diye isimlendirilmeyeceini ileri srenlerin buradaki hitab kelam olarak
akladklarn belirtir. Bk. Et-Telvh, I, 13.
73

yerinde olduunu ifade etmitir.168 Bu aklamalar dorultusunda Ear usulclere


gre, kelam, mana ve hkmn ayn eye tekabl ettii grlr.169

Ear usulclerin genel olarak hitabn kendisini hkm olarak kabul etmeleri ve
hitabn da kadm olan kelam olduunu ileri srmeleri baka bir problemi ortaya
karmtr. Problem, kadm olan hkmn hdis illetler ile nasl talil edilebildiidir.
Bu problemle ilgili olarak Mutezili usulcler, hkmn kadm olduuna ynden
itiraz etmilerdir.170

Birincisi, Bu kadn daha nce helal deilken helal oldu sznde olduu gibi helal
hkm huds vasf ile nitelendirilmitir. Bu niteleme hkmn daha nce
bulunmadn gsterir. Bu durumda hkmn kadm olduundan nasl bahsedilebilir?
Bu itiraza, u ekilde cevap verilmitir. Kadnn daha nce helal deilken helal
olmas, bu hkmn hdis olmasn gerektirmez. Burada hdis olan hkmn kendisi
deil, hkmn fiil ile ilikisidir. Zira hkm ezelde sabittir, hkmn ilikili olduu
durum ise hadistir.171

168
Karf, Nefisul-usl, I, 219. Kelam szcndeki tartmada olduu gibi hkmn lisn deil,
nefsan olduu sadece Allahn hkm asndan deil, ayn zamanda hkimin hkm asndan da
ele alnan bir meseledir. Karf, hkimin hkmnn bir in faaliyeti olduunu, bunun da lisan
deil, nefsn olduunu belirterek bunu iki ekilde gerekelendirmitir. Birincisi, hakimin
hkmnn Allahn hkm olmas ynyle ayn konumda olmas gerektiidir. Allahn hkm ise
zatyla kim kelam olup Kitap ve Snnetin lafzlar ve dier yollar bu hkmn delilleridir. Karf,
nefsn olmas asndan Allahn hkm ile hkimin hkmnn ayn olduunu sylemekle
birlikte nitelikleri asndan aralarnda fark bulunduunu belirtir. Allahn hkm varl zorunlu,
kadm, ezel ve ebeddir; hkimin hkm ise araz ve muhdestir. kincisi ise bu hkmn gsteren
eylerin farkllna ramen hkmn ayn olmasdr. nk hkim hkm verdiinde bazen bunu
szl olarak haber verir, bazen sorulduunda ba vb. eyle iaret eder, bazen bu hkm ahitler
iin veya baka bir hkim iin yazar. Tm bu durumlarda hkm ayn olup, lafz, iareti ve kitabeti
ise bu hkm gsteren delillerdir. El-hkm, ss. 44-45.
169
Tf, yukarda belirtildii gibi Karfnin nce hitap yerine kelam szcn koyduunu ardndan
halkul-Kuran konusundaki grleri dorultusunda buna kadm sfatn eklediini belirtir. Aksi
taktirde, diyor Tf, hkm deil, hkmn delilleri olan Kurann lafzlar da hkmn tanmna
dahil olur ki, delil ve medlul bir ve ayn ey haline gelir. erhu Muhtasarir-Ravda, I, 251, 252.
170
Rz, el-Mahsl, I, 90; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), II, 122-123; Tf, erhu Muhtasarir-
Ravda, I, 255-256.
171
Rz, el-Mahsl, I, 91; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), II, 125; Karf, Nefisul-usl, I, 219;
snev, Nihyets-sl, I, 47-50; Bedah, Menhicl-ukl, I, 48; Teftzn, et-Telvh, I, 14;
bnl-Hmm, et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), II, 131. Takyddn es-Sbk, Rznin burada
taallukun hadis olduunu tercih ettiini ancak baka bir yerde ise bunun aksini savunduunu
belirterek, taallukun hdis olmasnn zorunlu olarak ilgili hitab da hdis klaca gerekesinden
hareketle tercih edilen grn bu olduunu fakat, Rznin hkm hdis klaca iin bundan
kandn sylemektedir. Bunun yerine Sbk yle bir aklamann daha doru olduunu
belirtir. Helal klma ve bunun taalluku da kadmdir. Taalluk bir nispet olup, mteallaknn
74

kincisi, Bu iliki helal bir ilikidir veya Bu iliki haram bir ilikidir szlerinde
olduu gibi mkellefin fiilinin sfat olarak kullanlmaktadr. Mkellefin fiili ise
hdis olup sfatnn kadm olmas mmkn deildir. Bu durumda hkmn kadm
olduu nasl sylenebilir? Bu itiraza da hkmn fiilin sfat deil, fiille ilgili sz
olduu eklinde cevap verilmitir. nk helal, hakknda Yapandan sorumluluu
kaldrdm; haram, hakknda Yaparsan cezalandrrm denilen ey olup, bakas ile
ilgili olmakla birlikte Allahn zatyla kaim sfatdr. Aksi taktirde yok olan bir ey
(madm) haber verildiinde onun iin sfat ortaya konmas gibi bir durum sz
konusu olur, byle bir ey ise mmkn deildir.172
ncs, hdis olan bir fiil, hkmn illeti olmaktadr. rnein nikah, cinsel
ilikinin helal olan hkmnn illeti; talak da haram olan hkmnn illetidir. Hdis
olan bir fiille muallel olan eyin de hdis olmas gerekir. Bu itiraza yle cevap
verilmitir. er illet ve sebepler, hkm gerektirici (mcib) deil, hkm tarif
edicidir (muarrif). Bu durumda sanki Allah, u u artlarla falan falanla
evlendiinde bilin ki, ben o kadn o erkee helal kldm demi olmaktadr. Sz
konusu artlarla nikah gerekletiinde bundan ezel helal klma anlalr. Tpk
alemin bize Allah tantmasnda olduu gibi, hdis olan bir eyin kadm olan bir eyi
tantmas mmkndr, ancak tantan ey tantt eyin illeti deildir. 173

Basrnin, fkhn tanmndaki hkm kayd ile ilgili aklamasnda hkmn tanmna
yer vermese de ifadelerinden hkmn fiile atfedilen bir vasf olduu anlalmaktadr.

meydana gelmesini d dnyada deil ilimde gerektirir. Bundan sonra ortaya kan ey helal
olmadr (hill), bu da helal klmadan (ihll) baka bir eydir. Bu tpk kiinin Bu klemi Perembe
gn satmana izin verdim szne benzer. zin Perembe gnnn ncesinde sabittir ancak bunun
eseri Perembe gn ortaya kmaktadr. Bu durumda taallukun mtekellim asndan ncelii
bulunan bir taraf, muhatap asndan sonral bulunan dier taraf olmak zere iki taraf
bulunmaktadr. Bk. El-bhc, II, 125-127.
172
Rz, el-Mahsl, I, 91; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), II, 127-128; Karf, Nefisul-usl, I,
219-220; snev, Nihyets-sl, I, 51-52; Bedah, Menhicl-ukl, I, 48. Karf, helal fiil,
haram fiil eklinde hkmn fiil iin sfat olduunu syleyerek, Rznin Hkm fiilin
sfatlarndan biri deildir eklindeki ifadesi yerine Hkm fiille kim bir sfat deildir demenin
daha doru olduunu belirtir. Yine Karf, helal hakknda Yapandan sorumluluu kaldrdm,
haram da hakknda Yaparsan cezalandrrm denilen eydir eklindeki ifadesinin de problemli
olduunu belirtir. nk bu szler haber olup, helal ve hurmet hkmnn haberle aklanmas
doru deildir. Zira haberde doru ve yalan sz konusu iken, hkmler de byle bir ey sz
konusu deildir. Dier yandan Karf, buna, doru olan gre gre haberde nesih sz konusu
olmamasn, buna karlk hkmlerde nesih sz konusu olmasn gereke olarak gsterir.
173
Rz, el-Mahsl, I, 92; Karf, Nefisul-usl, I, 220; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), II, 128-
130; snev, Nihyets-sl, I, 52; Bedah, Menhicl-ukl, I, 49.
75

nk Basr burada fkhn tanmndaki hkmler szyle kastedilenin fiilin hasen,


mbah, mendub, vacib, kabh, muharrem, mahzur ve mekruh olmas olduunu
belirtir. Yine fkhn tanmndaki er kayd ile hkmn ya erin, asln hkmnden
nakletmesi yoluyla ya da erin, asln hkmnden nakilde bulunmamas yoluyla
anlald anlamna geldiini belirtir.174 Basr, hkmn tanmn ise el-Mutemedin
Ziydt ksmnda u ekilde vermitir: er hkm, eriat ehlinin (fukahann)
kendisini bilmede eriata bavurduklar eydir ki, bunu ya ilkten er delillerle ya da
eriatn nakilde bulunmamas ile istidlalde bulunmak suretiyle bilirler. te
fukahann kendisi hakknda byle bir yol izledii her ey er hkmdr; hakknda
byle bir yol izlemedikleri ey de er hkm olarak isimlendirilmez.175

Basrnin bu ifadelerinden hkmn fukahann istidlal faaliyeti ile ortaya kan bir
sonu olduu anlalmaktadr. Dorusu bu anlay Earilerin Mutezileye nispet
ettikleri hkmn hdis olduu anlay ile uyumaktadr. Dier nemli bir nokta,
eriatn nakilde bulunmamas ile istidlal etmek suretiyle ulalan sonucun da er
hkm olarak nitelendirilmesidir. Basr, bu durumda akl ile sabit olan hkm de
er hkm kabul etmi olmaktadr. Bu yaklam, yukarda belirtildii gibi er
hkme ulamada snrl da olsa akl bir yol olarak kabul etmesi ile tutarllk
arzetmektedir. Bu noktada Basrye yle bir itiraz yneltilmitir. Madem ki, er
hkme ulamann bir yolu da er deiiklikte bulunmad srece akldr, aklla
ulalan bu hkm er hkm olarak nasl nitelendirilmektedir? Hkmleri akl ve
er hkmler olarak niteleyip ardndan btn hkmlerin er olduu nasl
sylenebilir? Basr bu itiraza er hkm tabirinin biri zel, dieri genel olmak zere
iki anlamda kullanldn belirterek zetle u ekilde cevap verir: Hkmn, er
diye vasfedilmesi iki ekilde olur. Birincisi, dorudan eriatn nass, Hz. Peygamber
tarafndan ortaya konan fiiller ve eriat nassndan istinbat (kyas) yoluyla elde edilen
hkmlerdir. kincisi ise bu yolla birlikte, dorudan eriatla olmayp, eriatn akln
gerektirdiini deitirmemesi sebebiyle dolayl yoldan eriat ile elde edilen
hkmlerdir. Hkmlerin bir ksm akl, bir ksm erdir dediimizde birinci ekli

174
Basr, el-Mutemed, I, 4-5.
175
Basr, el-Mutemed, II, 404.

76

kastetmekteyiz ki, bu durumda iki ksm birbirinin mukabili olmaktadr. Usll-fkh,


er hkmlerin yollardr dediimizde ise hem eriat nass, fiiller ya da bunlardan
istinbat yoluyla elde edilen hkmleri hem de eriatn akln gerektirdiini
deitirmemesi sebebiyle akl ile bilinen hkmleri kastetmekteyiz. Bu yzden hazr
ve ibaha konusu usull-fkhn konularndan biri kabul edilmitir. Eer bu yolla
ulalan hkm er hkm olmasayd, bunun usull-fkhn konularndan, er
hkme ulamann yollarndan biri olmamas gerekirdi. Fakihlerden hibirinin, akln
hkm zere kalmak suretiyle istidlalde bulunulan fer hkmleri er hkmler
diye nitelemeye kar kmamas da bunu gsterir.176 Bu durumda Basrye gre
Allah sanki herhangi bir fiilin hkm konusunda bir delil ya da emare
bulamadnzda, o fiilin hkm aklnzla ulatnz hkmdr demi olmaktadr.
Aksi taktirde bu fiilin hkm iin dierlerinde olduu gibi Allahn bir delil ya da
emare koymas gerekirdi. Delil ve emare bulunmadnda ise hkm akln hkm
zere kalm demektir. Bundan baka bir delil ya da emare bulunmadna gre,
akln hkm takrir yoluyla er hkm vasfn kazanm olmaktadr.

Basrnin aklamalarn esas alacak olursak hkm, fakihin delil, emare ve bu


ikisinin bulunmad durumlarda akldan hareketle ulat sonu olmaktadr. Buna
karlk Mutezilenin hkm anlaynn hkmn, fiile ait zat bir vasf eklinde
olduu hemen hemen btn Ear usulclerin eserlerinde vurgulanan bir husustur.
Ancak bundan Mutezilenin bu anlaynn btn fiillerin hkm iin geerli olduu
anlalmamaldr. nk Mutezileye gre de hkmn asl kayna riin
hitabdr.177 Mutezilenin bu anlay sadece baz fiillerin hkm asndan geerlidir.

176
Basr, el-Mutemed, II, 403. i usulclerden Muhakkk Hll de fkhn eri amel hkmleri
bilmek eklindeki tanmnda er kayd ile hem eriatn asln (akln) hkmnden nakletmesiyle
bilinen hkmleri hem de eriatn asln hkm zere brakmasyla bilinen hkmleri kastettiini
belirtir ki, ikinci ekilde akl ile ulalan hkmler de er hkmler olarak deer kazanmaktadr.
Bk. Mericl-usl, s. 47.
177
Kad Abdulcabbarn akl delilinin umumu tahsis eden delillerden biri olduuna ilikin
aklamasnda syledikleri bunu destekler mahiyettedir. Umumu tahsis eden er delilleri
sraladktan sonra yle demektedir Kad Abdulcabbar: Umum bazen kendisiyle ibtidaen
hkmlerin sabit olmad ey ile de tahsis edilir ki, bu akl delilidir. nk akl delili er
hkmlere delalet etmez fakat tahsise delalet eder. er hkmlere delalet etmedii halde tahsise
delalet etmesinin nedeni, tahsisin (hkm ispat deil), er hkmn nefyi anlamna gelmesidir.
Hkmlerin nefyedilmesinde akl delillerin etkisi sz konusudur. nk akl delili gc yeten
mkellefe namazn vacip olduuna delalet etmemekle birlikte gc yetmeyen kiiden vucubiyyetin
dtne delalet eder. te akl delili ile her ne kadar er hkmlerin ibtidaen ispat sahih
77

Nimet verene kretmek, adalet ve insaf gibi aklen vacib ve yalan, zulm gibi aklen
yasak olan baz fiiller dnda kalan fiillerin hkmnn er tarafndan bilinecei
konusunda Mutezile ile dierleri arasnda herhangi bir gr ayrl yoktur. Aksi
taktirde her fiilin hkm fiile ait zt bir vasf olsayd, bu durumda Mutezilenin
tutarllk asndan neshi kabul etmemesi gerekirdi. Zira aklen vacip ve aklen yasak
olan eylerde nesih sz konusu olmaz.178 Byle olduu halde Earilerin, Mutezilenin
bu konudaki grn herhangi bir snrlamada bulunmakszn hkmn fiillerin zat
vasflar olduu eklinde vermelerinde, Mutezilenin baz fiillerin hkmne ilikin bu
anlaynn, akln er konularda ri olmasna bir kap aralamas endiesinin etkili
olduu sylenebilir.

Hanef usulclerden Sadruera Earilerin tanmndan farkl olarak fakihlere gre,


hkmn, hitapla sabit olan vcub ve hurmet gibi sfatlar iin kullanldn belirtir.
Ona gre, bu kullanm masdarn meful anlamnda kullanlmas eklinde mecaz olsa
da nakil yoluyla stlah hakikat haline gelmitir.179 Sadruerann bu aklamasnn
etkisini Molla Husrevde grmek mmkndr. Molla Husrev nce Earilerin
tanmna yer verir ve ardndan hkm, Bizim stlahmzda hkm, Allahn iktiz,
tahyr veya vaz yoluyla mkelleflerin fiillerine ilikin hitabnn eseridir eklinde
tanmlar.180 Hanefilerin hitabn kendisini deil, hitaptan hareketle ulalan sonucu
hkm olarak kabul etmeleri, Mutezilenin hkm anlayna yakn bir izgide
olduklarn gsterir.

olmasa da bu ekilde tahsisi caizdir. Kendisi ile mcmelin beyan veya zahir anlamn dnda
kastedilen anlamn beyan konusunda da ayn ey geerlidir. El-Mun, XVII, 89.
178
Daha nce Cesss tarafndan da belirtildii gibi aklen vacib ve aklen yasak olan hususlarda erin
bir deiiklikte bulunmas mmkn deildir. er bu tr konularda sadece akln hkmn tekid
edecek hkmler getirebilir. Nitekim Semn de Esbabu-eri bal altnda Debsnin
hkmleri sebeplerinin gerektirdii grn eletirerek ibadet, muamelat, keffaret, had ve benzeri
er hkmler konusunda mmetin hkmlerin riin hitabna bal olduunu sylediklerini,
akln vacip klan ve yasaklayan olduunu syleyenlerin ise bu gr snrl sayda fiilin hkm
hakknda kabul ettiklerini belirterek, Debs tarafndan ileri srlen grn daha nce hi kimse
tarafndan ileri srlmediini, bunun Debs tarafndan icat edilen hatal bir gr olduunu
syler. Kavtul-edille, II, 292, 298.
179
Sadruera, et-Tavzh, I, 14-15.
180
Molla Husrev, Mirt, s. 276.
. Burada teklifi hkmlerin farkl ksmlarnn Molla Husrev tarafndan
olduka sistemli bir ekilde ele alndn belirtmek gerekir. Ayrntlar iin bk. Mirt, s. 276 vd.
78

Hanbel usulclerden Tfnin erin bizden ykmll yerine getirmemizi


istemesi halinde erin hitabnn muktezsdr181 eklindeki tanm Hanefilerin
tanmna yakndr. Tf, mukteznn vcub, hurmet gibi hkmler olduunu
belirterek, bunun da mutlak olarak deil, ancak mkelleften yaplmasnn istenmesi
halinde hkm olacan belirtir. Mkellef ykml tutulmadan nce bu mukteza
hkm olarak isimlendirilmiyor ise, mkellefin varlndan nce dahas kainat
yaratlmadan nce bunun kesinlikle hkm olarak isimlendirilmemesi gerekir. Tf,
Mutezilenin Earilerin hitabu-ri eklindeki hkm anlaylarna ynelik
yukarda ileri srd itiraza ve Earilerin bu itirazlara verdikleri cevaplara yer
verdikten sonra bu itirazlarn kendisinin yapt tanm iin geerli olmadn ve
aslnda verilen bu cevaplarn tatmin edici olmaktan uzak olduunu da belirtir.182

Eari usulclerin hkm, riin hitab olarak tanmlamalar Snnet, icm, kyas
ve itihat gibi yollarla sabit olan hkmleri tanm dnda braktklar gibi bir izlenim
oluturmakla birlikte, usulclerin delil teorisi gz nne alndnda bu yollarla sabit
olan hkmn de tanma dahil edildii grlr.183 Nitekim bu anlay Cveynnin
Sem konularda asl olan Allahn kelamdr ifadesinde veciz bir ekilde dile
getirilmitir. Cveyn bunu yle aar. Allahn kelam, doru syledii mucize ile
sabit olan kiinin/peygamberin haber vermesiyle sabit olur. Katlik ifade eden Kitab
nass, mtevatir Snnet nass ve icm sonu itibariyle Allahn kelamna racidir.
Haber-i vahid ve kyas ise icm sayesinde delil olmaktadr.184 Sonu itibariyle Kitap

181
Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, I, 247.
182
Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, I, 255-258. yle diyor Tf: Derim ki, hkm erin hitabnn
muktezasdr dediimizde bu sorular bizim iin sz konusu olmaz. nk biz, hdis olan eylerle
muallel olan hkmn Allahn kelmnn kendisi olduu sylemiyoruz. Aksine Allahn kelamnn
muktezasdr diyoruz. Kelam ile kelamn muktezas arasnda ise fark vardr. nk kelam ya nefs
bir manadr ya da delalet eden szdr. Kelamn muktezas ise bu szn medlul ve bu sz ile taleb
edilen eydir. ncekilerin (Earilerin) Mutezilenin sorularna verdikleri cevap ise bir eit
zorlamadr.
183
Teftzn, et-Telvh, I, 15; bn Abdiekr, Msellems-sbt (Fevtihur-rahamt erhiyle), I,
56-57.
184
Cveyn, el-Burhn, I, 78, 119. Ayn ifadelere Gazzlde de rastlamak mmkndr. yle diyor
Gazzli: Derinlemesine dnldnde, hkmlerin kaynann (asl) bir tek olduu ortaya kar
ki, bu Allahn szdr. Zira Hz. Peygamberin sz bir hkm olmad gibi balayc da deildir.
Aksine Allah Tealann yle veya byle hkmettiini haber vermektir. Buna gre hkm yalnzca
Allah Tealaya aittir. cm Snnete, Snnet Allah Tealann hkmne delalet eder. Akl ise
aslnda er hkmlere delalet etmeyip, semin bulunmad durumlarda, hkmlerin de
79

dndaki btn delil ve emareler, Allahn muradn kefedici olarak kabul


edilmitir.

Earilerin hkmn riin hitab olduu, Eariler tarafndan nispet edildii ekliyle
Mutezilenin hkmn zat vasf olduu eklindeki anlaylarnn zellikle hakknda
kat delil bulunmayan konularda ortaya konan hkmleri aklamada problemli
olduunu belirtmek gerekir. Nitekim bn Rd, Ehl-i Snnet ile Mutezile arasnda
ihtilaf konusu olan hkmn, dier bir ifadeyle hsn ve kubhun fiillerin zt vasf
olup olmamasna ilikin bu tartmann kyasn belli trleri ile itihatta hata-isabet
meselesine yansdn ifade etmektedir.185

bn Rd drt mertebeye ayrd kyas trlerinden186 nc ve drdnc mertebede


yer alan kyaslarn hitapla balantsnn kurulmasnn zor olduunu belirtir. Ona
gre, usulclerin ounluunun mashat- mrselenin delil olarak kabul edilmesine
kar kmas bu sebepten kaynaklanmaktadr. Bilinmesi, vahye ve Allahn emrine
bal olan bir eyde akln ispat ya da iptal eklinde bir rol olamaz. Dier yandan
hkmler fiillerin zat vasflar olmad iin aklla idrak edilmesi de mmkn
deildir.187

olmayacana delalet eder. Ancak, hkmn bizim hakkmzda ortaya kna baktmzda,
bunun Hz. Peygamberin sz ile zahir olduunu grrz. slam Hukukunda Deliller, I, 147.
Karfnin itihad meselelerde Allahn hkmnn, hkimin hkm olduu konusunda icm
bulunduunu syleyerek, hkimin hkmnn mmet tarafndan uyulmas gereken bir hkm
olduunu belirtmesi de (el-hkm, s. 28) hkme ulatran yollar farkl olsa da esas itibariyle
hkmn, Allaha ait olduu anlaynn bir gstergesidir. Bu durumda itihat, ilah hkm
kefetme abas olarak deer kazanmaktadr. Dier adan bakldnda bu durum itihatla ulalan
hkme, uyulmas bakmndan ilahi bir otorite kazandrmaktadr.
185
bn Rd, ed-Darr, s. 41.
186
bn Rdn snflamasna gre drt mertebeden birincisi nass hkmnde olan kyas (fahvel-
hitab), ikincisi kyas f manel-asl, ncs kyasul-muhl vel-mnasib, drdncs kyasu-
ebehtir. bn Rd, nc mertebede yer alan erin onaylad bir maslahattan dolay mantuka
ilhak anlamna gelen kyasn maslahatn yaknlk ve uzaklk derecesine bal olarak deiik trleri
olduunu, kyas kabul edenlerin de bunlardan yakn olan ve mlaim diye isimlendirilen ksm
kabul ettiklerini, bunun dndakileri (kyasul-muhl vel-mnasib) ise kabul etmediklerini belirtir.
Bunlardan nc ve drdnc mertebede yer alan kyas trlerinin kyas kabul edenlerce gerek
anlamda kyas olarak grlmediini, bunlarn karineler olduunu ifade eder. bn Rd, bu iki
mertebede yer alan kyas trlerinin hitapla balantsnn kurulmasnn zorluundan dolay Zahiriler
tarafndan bu iki mertebedeki kyas kabul edenlere cevap verilmesi mmkn olmayan bir itirazn
yneltildiini belirtir. Ed-Darr, ss. 127-129.
187
bn Rd, ed-Darr, ss. 127-131.
80

bn Rde gre hkmn fiillerin zat vasf olduunu ileri sren Mutezilenin bu
gr, her mtehidin isabet ettii gr ile elimektedir. 188 Zira hkmn, fiillerin
zat vasflar olduunu kabul etmek, bunlarn akl tarafndan bilinecei anlamna gelir
ve bu durumda her mtehidin isabet ettii sylenemez. Mutezile tarafndan gzellik
ve irkinliin zat vasf olarak kabul edildii konularda bn Rdn bu
deerlendirmesinde hakllk pay bulunmakla birlikte189 bunun Mutezile asndan
btn hkmler iin geerli olduunu sylemek mmkn deildir. Bu durum sadece
Mutezilenin aklen vacip ve aklen yasak grd baz fiillerin hkm iin geerlidir.
nk bu tr fiillerin hkmleri hata-isabet tartmasnn dnda kalmaktadr. Dier
yandan Basrnin hkm tanmnda Mutezile asndan problem tekil eden bir
durumun bulunmad sylenebilir.

bn Rd, hkmn ariin hitab olarak grlmesi halinde hkmn lafzen ya da


mefhum190 olarak hitaba bal olmas gerektiini ifade eder. Bu anlaya gre bn
Rd, her mtehidin isabet ettiinin ve ictihad konularda belirli bir hkmn
bulunmadnn sylenemeyeceini ileri srer. Bu yzden bn Rd, itihad
konularda belirli bir hkm yoktur ve her mtehit isabet etmitir eklindeki
grlerinden dolay Gazzlyi eletirir. 191

188
bn Rd, ed-Darr, ss. 138-139. bn Rdn bu itirazna ramen Mutezilede hakim gr her
mtehidin itihadnda isabet ettii grdr. Bu durum, Mutezilenin aleltlak hkmlerin
fiillerin zat vasflar olduu grn benimsemediklerini gsterir. Basrnin kaydettiine gre,
Ebul-Huzeyl el-Allf, Eb Ali el-Cbb ve Eb Him bu grtedir. Bk. El-Mutemed, II, 370.
Basr bu konuda grne atfta bulunmasa da Kad Abdulcabbar da bu grtedir. Bk. El-Mun,
XVII, 362. Basrnin kendisi ise her mtehidin isabet ettiini kabul etmekle birlikte (el-
Mutemed, II, 393) bu tr konularda hkmn mtehidin zannna bal olduu konusunda
ayrlmaktadr. Basrye gre bu tr konularda mtehit en gl olan emareyi bulmakla
ykmldr (el-Mutemed, II, 373, 374 375). Bu durumda Basrnin her mtehidin isabet ettii
grn kabul edenler arasnda en kuvvetli emareyi bulma anlamnda ebeh grn savunduu,
bunun da muayyen olmad grnde olduu sylenebilir (el-Mutemed, II, 394, 395).
189
nk Mutezile ve Mutezile gibi dnnlere gre bu tr fiillerin hkm fiillerin zat vasf olduu
iin neshe sz konusu olmaz. Nitekim Cesss aklen vacib ve aklen yasak olan fiillerde erin bir
nesih ve tebdilde bulunmasnn sz konusu olmadn belirtir. Bk. El-Fusl, IV, 70. nk byle
bir ey, gzelin irkine, irkinin gzele dnmesini gerektirir ki, bu mmkn deildir. Hkmn,
riin hitab olduunu syleyen Eariler asndan byle bir ey sz konusu olmaz. nk
hkm, ne fiillerin mahiyetleri ne de zt sfatdr. Hkm gzel hale getiren riin emri, irkin
hale getiren de nehyidir. Bk. Cveyn, et-Telhs, II, 450; a.mlf., el-Burhn, II, 847; Gazzl, slam
Hukukunda Deliller, I, 162; bn Rek, Lbbl-mahsl, I, 292.
190
bn Rd kyas da bu ksma dahil etmekte ve bu iki ksmn amelin vaciplii bakmndan nass ve
zahir ksmlarna ayrldn belirtir. Ed-Darr, s. 139.
191
bn Rd, ed-Darr, ss. 139-142.
81

tihatta hata-isabet tartmas, Allahn itihad konularda belirli bir hkmnn


bulunup bulunmad tartmasnda zeminlenir. Bu tr konularda Allahn muayyen
bir hkmnn bulunmadn, 192 aksine hkmn zanna tabi olacan ve her mtehit
asndan Allahn hkmnn mtehidin zannna galip gelen ey olduunu savunan
Bklln ve Gazzl gibi Eari usulcler, her mtehidin isabet ettii grn
benimsemilerdir.193 Hanbel usulclerde hkim gr mtehitlerden birinin isabet
ettii gr iken Tf bu konuda Bklln ve Gazzlnin savunduu gr tercih

192
Cveyn, hkmlerin kaynaklarnn snrl olduu gerekesinden hareketle Bkllnnin bunu
mmkn grdn, mmkn grmekle kalmayp kesin olarak vaki olduuna hkmettiini
belirterek, aklen bunun caiz olduunu ancak vaki olmadn, hkmlerin kaynaklarnn snrl
olmasnn buna gereke olamayacan ileri srer. Hkm konusunda eriatn rnein biri tahrim
gibi snrl, dieri ibaha gibi snrsz iki taraf bulunduunu belirtir. Eer meselenin hkm iki taraf
arasnda gidip geliyorsa snrl olan tarafa dahil edilebiliyorsa hkm budur, eer snrl olan
tarafta deilse snrsz olan tarafn hkmn alr. El-Burhn, II, 882-883. bnl-Hcib de
maslahat- mrselenin delil olmadn ileri srerek, bunun delil olarak kabul edilmedii taktirde
de hibir meselenin hkmden hl olmadn, Kitap ve Snnetin umumunun ve kyaslarn btn
hkmleri iereceini ileri srmtr. Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 289; sfehn,
Beyanul-Muhtasar, III, 287.
193
Bu konuda Bkllnnin gr iin bk. Cveyn, et-Telhs, III, 340; a.mlf., el-Burhn, II, 861;
Bc, hkmul-fusl, s. 623; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 335; Rz, el-Mahsl, VI, 34;
mid, el-hkm, II, 413; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 717; bnl-Hcib, Muhtasaril-
mnteh, II, 294; Karf, erhu Tenkhil-fusl, s. 194; bn Czey, Takrbul-vusl, s. 147.
Kaynaklarda Earnin kendisinin de bu grte olduu kaydedilmektedir. Bk. El-Burhn, II, 861;
a.mlf., et-Telhs, III, 340. Ancak Cveyn, el-Burhnda Earnin bu grte olduunu, et-
Telhsde ise bu gre meylettiini ifade eder. rz ise Ear hakknda Bkllnnin Ebul-
Hasen iki gr de zikretti. Hakkn birinde olduu ile balad, u kadar ki her mtehidin isabet
ettiini syledi dediini kaydederek, Bunun Allah rahmet etsin Ebul-Hasende kalan bir itizal
kalnts olduu sylenir eklinde bir deerlendirmede bulunur. Ayrca rz, Ebut-Tayyib et-
Tabernin her mtehidin isabet ettii grnn Basra Mutezilesi tarafndan ortaya atlan bir
bidat olduu eklindeki deerlendirmesine yer verir. bk. erhul-Lm, II, 1048. Bc ise her iki
grn de Earye nispet edildiini kaydeder. hkmul-fusl, s. 623.
Cveyn, el-Burhnda (II, 861) Bkllnnin finin bu konudaki grnn de ayn olduunu
naklettiini ve ayet bu grte olmasayd onu usulc saymazdm dediini, et-Telhsde (III,
339) ise afinin szlerinden anladmz, onun her mtehidin isabet ettii grnde
olduudur dediini kaydetmektedir. Cveyn her iki eserinde de afiden mehur olan grn
mtehitlerden birinin isabet ettii gr olduunu belirtir. Yine Cveyn Eb shak el-
sferynnin mtehitlerden birinin isabet ettii grnde olduunu belirterek, mtehitlerden
hepsi isabet etmitir diyenler hakknda Bu, ba safsata, sonu zndklk olan bir grtr dediini
kaydeder.
Bc, benzer ekilde Bkllnnin Halife Mehdnin insanlar grlerini toplad bir kitaba
ynlendirme teklifine kar kmasn gereke gstererek Malikin her mtehidin isabet ettii
grnde olduunu sylediini kaydederek, Malikin ve ashabnn cumhurunun isabet edenin tek
olduu grnde olduunu belirtir. hkmul-fusl, s. 622.
bnl-Kassra gre de Malik mtehitlerden birinin grnn hak olduu grndedir. bnl-
Kassar, buna Hz. Peygamberin ashabnn ihtilafnn durumu sorulduunda Malikin Bu konuda
bir serbestlik bulunmamaktadr, ya hatadr ya da dorudur eklindeki sz ile yine Malikin
Farkl iki grn ikisi de hak olmaz, hak bunlardan sadece biridir eklindeki szn gereke
olarak gsterir. El-Mukaddime, ss. 112-114.
82

etmitir.194 Gazzl, gerekte zann konularda bir delilin bulunmadn, delil olarak
isimlendirilen eylerin mecaz kabilinden ve nefsin yneliminden ibaret olduunu,
bunun da insanlarn karakter ve ilgi alanlarna gre deitiini belirtir.195 Tfnin
hkm tanm gz nne alndnda itihad konularda hkmn mtehidin zannna
tabi olduunu sylemesi bir problem oluturmaz. Ancak hkm, riin
hitab/kelam kabul eden ve bunun da kadm olduunu ileri sren Bklln ve
Gazzl asndan problemlidir. nk itihad konularda Allahn muayyen bir
hkmnn bulunmadnn ve bu tr konularda Allahn hkmnn mtehidin
zannna bal olduunun, hkmn ezelde sabit olduu eklindeki hkm anlay ile
uzlatrlmas pek mmkn gzkmemektedir. Zira hakknda kat delil bulunan
hkmlerin zann delil bulunan hkmlere oranla ok az sayda olduu dnlrse,
er hkmlerin byk ounluunun mtehidin zannna tabi olduu gibi bir
durum ortaya kmaktadr. Bu durumda hkmn, Allahn kadm kelam olarak
tanmlanmasnn ve bunda srar edilmesinin pek fazla bir nemi kalmamaktadr.
Gazzlnin bu tr konularda hkmn mtehidin zannna bal olduunu ve bunun
da mtehitlerin karakter ve ilgi alanlarna gre deitiini syleyerek sonuta
hkm, sbjektif bir karaktere dntrmesi halinde er bulunmayan konularda
hkmn, akln hkm olduunu syleyen Mutezileye, belli hkmlerin
belirlenmesinde istihsana bavuran Hanefilere, mrsel maslahatlar huccet kabul

194
Tfnin, tercih ettii bu gr iin ileri srd gerekeler unlardr:
1. Zann deliller, izafidir ki, bu kiiden kiiye deitii anlamna gelir. Birine gre delil olan ey
dierine gre delil olmayabilir. Haddi zatnda delil bulunmadna gre de burada muayyen bir
matlubdan sz edilemez.
2. Ayn ekilde er illetler de gerek anlamda illet deil, izf emarelerdir.
3. Hkm, mtehit asndan ortaya kmadan nce bilfiil deil, bilkuvve hkmdr ki, ancak
mtehidin itihad ile zannna galip gelmekle bilfiil hkme dnr.
4. Helallik ve haramlk gibi hkmler, zat sfatlar olmayp izf sfatlar olduu iin bir eyin
kiilere gre haram veya helal olmas imkansz deildir.
5. Hkmler, zat deil, vaz eyler olduu iin farkllk arzetse de zanlara tabi olmas imkansz
deildir. Ruhsat durumlarnda haramn mbaha dnmesi bunu gsterir.
6. tihad konularda kat delil bulunmad halde isabet etmekle ykml tutmak g
yetirilemeyen bir eyin teklifi anlamna gelir.
7. Hkm, mkellefe ulamas artyla teklif olduu iin bundan nce Allah katnda teklif sz
konusu olmaz, dolaysyla hkm de yoktur.
8. Gerek anlamda hata, bir kimsenin yapmas gereken eyi terketmesinde sz konusudur ki,
mtehitlerin hatas vacip olmayan bir eyi talepte hata olduu iin mecazen hata olup gerek
anlamda hatadan sz edilemez. erhu Muhtasarir-Ravda, III, 614-615.
195
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 337-338.
83

eden Malikilere heva ve heveslerine uyduklar gerekesiyle kar knn bir anlam
kalmaz.

Buna karlk bata bn Frek,196 Eb shak el-sferyn ve Cveyn gibi Ear


usulcler, her mtehidin zann dorultusunda amel etmesinin gereklilii konusunda
Bklln ile hem fikir olsa da, Allahn hkmnn bulunmad hibir meselenin
bulunmad grnden hareketle her mctehidin isabet etmediini, icm sebebiyle
ilerinden birinin belirsiz olarak doruyu tutturduunu ileri srmlerdir.

Hata-isabet meselesinde Cveyn, et-Telhsde197 Bkllnnin grn savunmakla


birlikte el-Burhnda Bklln ve Eb shak sferynnin grlerine ilikin yapt
deerlendirmeden ikisinden farkl bir gr benimsedii anlalmaktadr. Cveyn
bunun iki grn gzel yanlarn bir araya getiren bir gr olduunu belirtir.
Mtehitlerin zanlarnn gerei dorultusunda amel etmelerinin gereklilii anlamnda
her mtehidin isabet ettiini Cveyn de kabul etmektedir. Bkllnden ayrld
nokta, bu tr meselelere ilikin Allahn bir hkmnn bulunduu ve itihatla
ulalmak istenenin de bu hkm olduu, bu konularda bir serbestliin olmad ve
mtehit nazarnda helal ve haramn eit olamayacadr.198 Rz, mid ve bnl-

196
Eb shak el-sferynnin bu grte olduu konusunda bir ihtilaf olmamakla birlikte kaynaklarn
ounda bn Frekin de ayn grte olduu kaydedilmektedir. rnein rz, Eb Ali et-
Tabernin finin ashabndan usul alannda kitap telif eden mtekaddimin ve mteahhirinden
herkesin bu gr benimsediini sylediini aktararak Eari usulclerden bu gr
benimseyenler arasnda el-sferynnin yansra bn Freki de sayar. erhul-Lma, II, 1048.
bnl-Hcib de bn Frek ve Eb shak el-sferynnin isabet edenin tek olduu ve bu tr
konularda zann delil bulunduu ve buna ulaan kiinin isabet ettii grnde olduunu belirtir.
Mntehel-vusl, 212. Zerke ise ismini vermedii bir eserinde bn Frekin konuya ilikin
gr bulunduuna ilikin szlerine yer verir ki, bn Frekin bu szlerinden mtehitlerden
sadece birinin isabet ettii grn benimsedii aka anlalmaktadr. Zerke, el-Bahrul-
muht, VI, 244. Hanefilerden bns-St de Eb shak el-sferyn ile bn Frekin isabet edenin
tek olduu ve bu konuda zann bir delilin bulunduu grnde olduunu belirtir. Bedun-nizm,
II, 683.
Cveyn ise et-Telhsde et-Tabernin bn Frekin el-sferyn ile ayn grte olduunu
naklettiini ancak kendisine gre, bn Frekin her mtehidin isabet ettii grnde olduunu
belirtir. Et-Telhs, III, 341. Bununla birlikte el-Burhnda bu bn Frekin hangi gr
benimsediine deinmemitir.
197
Cveyn, et-Telhs, III, 353.
198
Cveyn, el-Burhn, II, 864-865. yle der Cveyn: Hibir vakann Allahn hkmnden hali
olmad sabit olduuna gre deriz ki, Allahn emri sebebiyle mtehit zannnn gereince amel
etmesi ynyle isabet etmitir, itihadn, sz konusu meselede Allahn hkmne muttali olacak
derecede sonulandrmamas ynyle de hata etmitir. te tercih edilen gr budur.
84

Hcib gibi daha sonraki Eari usulcler bu gr benimsemitir.199 Kanaatimizce


bu gr, Earilerin hkm riin hitab olarak tanmlamalar ile daha tutarl
gzkmektedir.

Hkmn tanmndaki bu yaklam farkllnn dier nemli bir sonucu, hkmlerin


talili mi, yoksa teabbud mi olduu tartmasnda ortaya kmaktadr. afii
usulclerden Zencn (. 656), hkmn, fiilin vasf olduunu ileri sren usulclerin,
prensip olarak hkmlerin muallel olduu grn, hkmn fiilin vasf olmayp
Allahn tahakkm yoluyla sabit klmas olduunu ileri sren usulclerin ise prensip
olarak hkmlerin teabbud olduu grn benimsediini belirterek, birinci gr
Hanefilere, ikinci gr bata fi olmak zere ehl-i Snnetin ounluuna nispet
etmitir. Zencn, Hanefilerin benimsedikleri gr, kullarn maslahatlar ile muallel
olduu, maslahat iin konulmayan bir hkmn abes olduu eklinde
gerekelendirdiklerini, bunun da hsn-kubuh anlayndan kaynaklandn
belirtir.200 Hkmn fiilin sfat olduu, maslahata riayetin Allaha vacip olduu,
hsn ve kubhun akli olduu gibi hususlar Mutezilenin temel gr ve prensipleri
olduuna gre, Zencn her ne kadar nispet etmese de yapt ayrmda Mutezilenin
de Hanefilerle ayn grupta yer almas gerekir.

Ekoller arasndaki tanm farkllna ve tanmlarn ierdii baz sorunlara ramen


usulcler delil ve emarelerle ulalmak istenen sonucun hkm olduu konusunda
hem fikirdir. Bundan sonraki ksmda hitapla hkm arasndaki balantnn mahiyeti
zerinde durulacaktr.

199
Rz, meseleye ilikin grleri verdikten sonra kabul ettii gr yle dile getirir: Bizim kabul
ettiimiz gr udur: Allahn her meselede muayyen bir hkm olup, bunun zahir olan, kat
olmayan bir delili vardr. Bu konuda hata eden mazurdur. Bu tr konularda kdnin vermi
olduu hkm bozulmaz. El-Mahsl, VI, 36. mid de bu konuda Tercihe ayan olan gr, her
mtehidin doruyu tutturmasnn imkansz oluudur diyerek ayn gr benimsemitir. El-
hkm, II, 414. bnl-Hcib de Bize gre her mtehidin doruyu tutturduuna bir delil yoktur.
Asl olan da byle bir delilin olmamasdr. cm sebebiyle ilerinden biri gayr- muayyen olarak
doruyu tutturmutur demektedir. Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 294; a.mlf., Mntehel-
vusl, s. 212.
200
Zencn, Tahrcl-fr alel-usl, thk. Muhammed Edip Salih, Messesetr-risle, Beyrut 1982,
ss. 38-41.
85

III. DELALET

Mantklar tarafndan bir eyin, yle bir hal ve keyfiyette olmasdr ki, onu bilmekle
baka bir eyin de bilinmesi lazm gelir eklinde tanmlanan201 delaletin usulcler
tarafndan delil ve beyanla ayn anlamda kullanld yukarda belirtilmiti.

Klasik mantkta lafz vaz delaletin mutabakat, tazammun ve iltizam yoluyla olmak
zere tr bulunmasna karlk, tasniflerinde farkllk olsa da usulcler lafz
delaletin esas itibariyle mantuk, mefhum ve makul olmak zere trnden
bahsetmilerdir.

Mantklar tarafndan alt delalet trnden klasik mantn konusu kabul edilen
lafz-vaz delaletin ve bu delalet trnn mutabakat, tazammun ve iltizam eklindeki
trnn usul eserlerinde ilk defa ortaya k grebildiimiz kadaryla
Gazzlnin el-Mstesfnn bana koyduu mantk mukaddimesinde olmutur.202

201
Crcn, et-Tarft, delalet md., s. 104; Tehnev, Kef, delalet md., I, 486; M. Nci Bolay
delalet md., DA, IX, 119.
Mantklara gre delalet, genel anlamda zihnin bir eyin bilgisinden hareketle baka bir eyin
bilgisine ulamay ve iki ey arasndaki epistemolojik ilikiyi ifade eder. Bu iki eyden birincisi
dll veya delil, ikincisi medll diye isimlendirilir. Akln bu ilikiyi kurarken temel hareket noktas
olarak kabul ettii dllin yapsna bal olarak delalet, lafz delalet ve gayr- lafz delalet olarak
ikiye ayrlr. Her iki delalet tr de akln dll ile medll arasnda bulduu ilikinin mahiyetine gre
akl, tab ve vaz olmak zere ksma ayrlr ve toplam olarak alt delalet tr ortaya kar.
1. Lafz akl delalet: Dardan iitilen szn onu syleyen kiiye delaleti gibi.
2. Lafz tabi delalet: Ah!, of! gibi nidalarn bir ar ya da duyguya delaleti gibi.
3. Lafz vaz delalet: nsan lafznn konuan hayvana delaleti gibi.
4. Gayri lafz akl delalet: Uzaktan grnen dumann orada bir ate olduuna delaleti gibi.
5. Gayri lafz tabi delalet: Sevdii birini gren bir kiinin yz ifadesinin deimesi gibi.
6. Gayri lafz vaz delalet: Ba aa sallamann kabule, yukar kaldrmann redde delaleti gibi.
Bu alt delalet trnden mantkn ilgilendii lafz vaz delalet lafzn yle bir durumda olmasdr
ki, sylendiinde veya dnldnde vaz bilmekten dolay bundan manas anlalr eklinde
tanmlanarak mutabakat, tazammun ve iltizam olmak zere ksma ayrld belirtilmitir.
1. Mutabakat: Bir nesneyi ya da bir kavram ifade etmek zere kullanlan lafzn o nesnenin veya
kavramn btn varlna ve unsurlarna delalet etmesidir.
2. Tazammun: Bir nesneyi ya da bir kavram ifade etmek zere kullanlan lafzn veya kavramn
unsurlarndan birine ya da birkana delalet etmesidir.
3. ltizam: Bir lafzn dorudan doruya konusunun yannda bir de zihnin bu konuyla balantl
grd baka bir varlk ya da anlama delalet etmesidir. Mesela mahluk lafznn btn
yaratlmlara delaleti mutabakat, insana delaleti tazammun, hlika delaleti ise iltizamdr. nk
mahluk lafz halk fikrini iermemekle birlikte zihin mahluk lafzndan dolay ve zorunlu olarak
hlk fikrine ulamaktadr. Tehnev, Kef, delalet md., I, 487-488; M. Nci Bolay, delalet
md., DA, IX, 119. Hasan Kk, slamda ve Batda Mantk, s. 61;
202
Tf, mantk fkh usulne bulatran Gazzlden nce hi kimsenin bilinmediini ifade
etmektedir. Yine Tf, bn Kudme dnda sonrakilerden mantk fkh usulne bulatran bnl-
86

Gazzl, bu mukaddimede zl bir ekilde dile getirilen hususlarn fkh usulnn


zel bir mukaddimesi olmadn, aksine btn ilimlerin mukaddimesi niteliinde
olduunu belirtir. Kendisinden sonra kaleme alnan fkh usul eserlerinde klasik
mantn konusu olan bu delalet trlerinin yer almas ve fkh usulndeki delalet
ekillerinin bu delalet erevesinde deerlendirilmesi203 makbul bir ilim olarak
mantn slam dnyasna giriinde Gazzlnin nemli bir yeri olduunu gsterir.
Dolaysyla slam mantklarnca yaplan delalet tarifleri ve tasnifleri slam hukuk
usulnde de hemen hemen aynen benimsenmitir eklindeki tespit 204 ancak Gazzl
sonras iin doru kabul edilebilir. Kald ki, bn Rd Gazzlnin el-Mstesfnn
bana koyduu bu mantk mukaddimesinin fkh usul ile bir ilgisinin olmad
kanaatindedir.205

Hcib dnda kimsenin bilinmediini ekleyerek Fahreddn er-Rznin mantk ve kelam ilminde
mteahhirinin imam olmasna ramen usul eserlerinde bunlarn hibirinden bahsetmediini
belirtir. erhu Muhtasarir-Ravda, I, 101. Tf, btnyle mantk fkh usulne sokmad
konusunda Rz ile ilgili deerlendirmesinde hakl olmakla birlikte lafzn delaletine ilikin deiik
alardan yapt taksimler ve bunlar ieresinde mantkn mutabakat, tazammun ve iltizam
eklindeki delalet trlerine yer vermesi, mantktan Fkh usulne hibir ey sokmad eklindeki
deerlendirmesini zayflatmaktadr. Hatta mantkn bu delalet trn fkh usulne sokan ilk
kiinin Rz olduu bile sylenebilir. nk Gazzl, bunlar eserinin mukaddimesinde zikrederek,
bunun fkh usulne zel bir mukaddime olmadn, isteyenin bu mukaddimeyi atlayarak
dorudan usul konularna balayacan belirtir. Rzden sonra da el-Mahsl zerine yaplan erh
ve muhtasarlarla bu konular u veya bu ekilde usul eserlerinin giri blmlerinde yer almtr.
bnl-Hcib ise bu usulclerden sadece bir tanesidir.
203
rnek olarak bk. Rz, el-Mahsl, I, 219; mid, el-hkm, I, 16.
204
Ali Bardakolu, dellet md., DA, IX, 119.
205
bn Rd'n Gazzlnin El-Mustesfnn bana koyduu bu mantk mukaddimesi ile ilgili u
szleri bu noktada olduka dikkat ekicidir: Eb Hmid usuln bu konularndan nce bir mantk
mukaddimesi sunmutur ki, ilmin tanm ve benzeri konulardaki incelemelerinde olduu gibi,
kelamclarn bu ilim dalndaki mantk konular hakkndaki incelemelerinin bunlar sylemeye
sevkettiini ifade etmitir. imdi biz her eyi yerliyerine koyalm. nk birden fazla eyi ayn
anda renmeye alan kimsenin hepsi yle dursun bunlardan birini bile renmesi mmkn
olmaz. Bu sebeple bn Rd, mantk mukaddimesini atlayarak dorudan usul konularnn zetine
balamtr. Ed-Darr, ss. 37-38. El-Mstasfy ihtisar eden bn Rek de Lbbl-mahslde
hibir aklamada bulunmakszn mantk mukaddimesini atlayarak fkh usulnn konularndan
balamtr.
Tf de bn Kudmenin kelamc ve mantk olmad halde Ravdann banda mantk
mukaddimesini zetlemesinde Gazzlyi takip ettiini, bunun fkh usulnde allm olan yazm
tarzna aykr olduunu, eyh shak el-Alesnin bu yzden bn Kudmeyi aypladn ve buna
kar ktn, Ravdann yaygnlamasndan sonra bn Kudmenin bu mantk mukaddimesini
Ravzadan kardn, bu yzden Ravzann baz nshalarnda bu mantk mukaddimesinin
bulunduunu, bazlarnda ise bulunmadn belirtir. Yine Tf, kendisinin erhu Muhtasarir-
Ravday hazrlerken, bu mantk mukaddimesini terketmesine gereke olarak ne kendisinin ne de
bn Kudmenin bu ilimde tahkik ehli olmadn, bu ekilde yaplan bir zetlemenin de hibir
faydasnn olmayacan gsterir. erhu Muhtasarir-Ravda, I, 100.
87

Fkh usulndeki delalet trlerinin mantkn delalet trleri ile ilikilendirilmesi,


grebildiimiz kadaryla ilk defa Rz tarafndan yaplmtr. Mantukun kapsamnda
yer alan emir, nehiy, zahir, nass, mcmel gibi konularn tamam mutabakat yoluyla
delalet, mefhumun delaleti kapsamnda yer alan iktiz, mefhumul-muvafaka,
mefhumul-muhalefe gibi delalet trleri Rz tarafndan iltizm delalet kapsamnda
deerlendirilmitir.206 Krf ise bu delalet trn usuldeki delalet trleri ile u
ekilde ilikilendirir: Mutabakat yoluyla delalet mm lafzlarn delaletini, tazammun
yoluyla delalet emir ve nehiylerin delaletini, iltizam yoluyla delalet de mefhumun
delaletini kapsar.207 Mutabakat, tazammun ve iltizam eklindeki lafz delaletin,
Hanefilerdeki hitabn ibare, iaret, iktiza ve delaletin delaleti eklindeki drtl delalet
ekli ile ilikilendirilmesi de ge dnemde olmutur. Sadruera, Hanefi usulclerin
bu drtl delalet eklinin, klasik mantn lafz vaz delaletinin trnden biri ile
olduunu, bunun dnda bir delalet eklinin bulunmadn belirtir.208

206
Rz, el-Mahsl, I, 232, 409-410.
Mutabakat, tazammun ve iltizam eklindeki delalet trleri ile ilgili farkl deerlendirmeler sz
konusudur. rnein Rz, mutabakat yoluyla delaleti vaz delalet olarak, tazammun ve iltizam
yoluyla delaleti akl delalet olarak deerlendirir. nk lafz, msemma iin vaz olunduunda
zihin msemmadan, bu msemmann lazmna ular. Msemmann lazm da eer msemmaya
dahil ise bu tazammundur, eer msemmadan hari ise bu da iltizamdr. El-Mahsl, I, 219. Amid
mutabakat ve tazammun yoluyla delaleti lafz delalet, iltizam delaleti ise gayri lafz delalet olarak
deerlendirir. El-hkm, I, 16-17. Karf Rz ile mid arasndaki bu anlay farknn vaz
delaletin aklamasna bal olduunu syleyerek, lafzn, tazammun yoluyla delalet ettii anlam
vastal veya vastasz olarak ifade ettii eklindeki farkl deerlendirmeden kaynaklandn
belirtir. Nefisul-usl, II, 582. Buna karlk her n de lafz delalet olarak deerlendirenler
vardr. rnek olarak bk. Merdv, et-Tahbr, I, 321-322.
207
Karf, el-kdl-manzm fil-huss vel-umm, thk. Ahmed el-Hatm Abdullah, Drul-Ktb,
Mekke 1999, I, 247-250, 259. Karf, Rznin eksik brakt ya da usuln konular iinde
rneinin bulunmadn dnd tazammun yoluyla delaletin Arap dilinde emir ve nehiy
olmak zere sadece iki trnn bulunduunu, bunlarn tazammun yoluyla delalet kapsamnda
deerlendirilebilmesi iin tekrara delaletlerinin bulunduunun kabul edilmesi gerektiini, aksi
taktirde tazammun yoluyla delaletin rneinin bulunmadn belirtir.
208
Sadruera, et-Tavzh, I, 130-131. Buna gre, lafzn kastedildii anlama delaleti, bu anlam ister
lafzn konulduu anlamn kendisi (mutabakat) ister cz (tazammun) isterse ardndan sabit olan
(lzmuhul-mteahhir) olsun ibarenin delaletidir. ayet lafz, bu ekilden biriyle kastedilmeyen
bir anlama delalet ediyor ise bu, iaretin delaletidir. Lafzn, ardndan deil, nceden sabit olan
anlama delalet etmesi ise iktiznn delaletidir. ayet lafz, bu yoldan biri olmakszn dili bilen
kiinin anlad bir anlama delalet ediyorsa bu da nassn delaletidir. Sadruera bu aklamalarnn
ardndan yle der: Bu konuda tahkik asndan sylenecek son ey budur. Delalet ekillerine
ilikin byle bir yaklamda bulunan benden nce hi kimse yoktur. Bu konuda beni dorulamayan
kiinin mtekaddiminin ve mteahhirinin kitaplarn incelemesi gerekir/yeterlidir.
88

Usulclerin beyann daha ziyade szl delalete mahsus olduunu belirtmeleri,209


fkh usul asndan bakldnda usulclerin esas ilgilerinin lafz vaz delalet
zerinde younlatn gstermekle birlikte hitabn delaletinin ardndan Hz.
Peygamberin fiillerini ele almalar bir lde gayri lafz delaletle de ilgilendiklerini
gsterir.210

Usulclerin lafz delalet zerinde younlamalarnda en nemli etken, hitabn er


hkmn dayand temel kaynak olmasdr. Usulcler bu konuda dilciler tarafndan
ortaya konan kurallar temel almakla birlikte dilcilerden daha geni ve detayl bir
delalet teorisi gelitirip sistemletirmilerdir. 211 Yine Kuran ve Snnet hitabnn
anlalmasnda keyf anlamalarn nne geerek anlamay olabildiince nesnel
kriterlere balama endiesinin de usulclerin lafzlarn delaleti konusuna bu kadar
nem vermelerinde olduka nemli bir rol oynad sylenebilir. Bu sebepledir ki,
usulcler emir ve nehiy sygalarnn delaleti, zahir ifadelerin delaleti, mefhumul-
muhalefetin delaleti, umumun istirak ifade edip etmedii ve benzeri delaletle ilgili

209
rnek olarak bk. Bklln, et-Takrb, III, 371; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 26.
210
Basr ve Esmendnin kyas dnda kalan er delaleti sz ve fiillerin delaleti olarak ikiye ayrmas
bunu gsterir. El-Mutemed, I, 296; Bezln-nazar, s. 273. bn Rd de hkme delalet eden eyleri
lafz ve karine olarak ikiye ayrrarak Hz. Peygamberin fiillerini karine olarak deerlendirmitir.
Bk. Ed-Darr, s. 101.
211
Cveynnin u szleri bunu ortaya koymaktadr: Bil ki, usulde ele alnan konularn byk
ounluu, lafzlar ve anlamlarla ilgilidir. Anlamlar konusu kyas blmnde ele alnacaktr.
Lafzlara gelince bunlara zen gsterilmesi gerekir. nk eriat Arapadr. Bu yzden bir kii
nahiv ve lugata vakf olmadka erde incelemede yapma hususunda asla bamsz hale gelemez.
Fakat bu alan bakalarnn yneldii bir alan olduu iin ihtiya duyulmasna ramen usulcler
bu alana fazla dalmamlar ve ihtiya duyulan hususlar bu alana havale ederek, dilcilerin ihmal
ettikleri kendi alanlarna zen gstermiler. Bununda tesinde dilcilerin ihmal ettii fakat erin
maksadnn ortaya kt emir, nehiy, umum, husus, istisnann kurallar ve bunlara ilikin
konulara daha fazla zen gstermilerdir. Dilcilerin ortaya koyduu hususlara ise ihtiya
lsnde deinmilerdir. El-Burhn, I, 130. Benzer bir deerlendirme iin bk. Takyddn es-
Sbk, el-bhc, II, 15-16. Ayn ekilde Mzer de dil ile ilgili konularn fkh usulnde ele
alnmas konusunda benzeri bir mazeret ileri srerek fkh usulnn byk ounluunu umum-
husus gibi sygalarn delaleti, emir, nehiy, delill-hitap ve mefhumul-hitap gibi konulara ilikin
kurallar ve kyas gibi konularn tekil ettiini, ihtiya lsnde dille ilgili konulara yer verildiini
belirtir. zhul-mahsl, s. 147.
sfehn de er hkmn bilinmesinin delilinin belinmesine bal olduunu, delilinin bilinmesinin
de Arap dilinin nahiv, lgat ve sarfnn bilinmesine bal olduunu belirterek bunlarn
renilmesinin farz- kifaye olduunu belirtir. Bk. El-Kif, I, 463.
bn Sn ise lafzla anlam arasndaki iliki sz konusu olduunda mantknn incelemesini
kulland dilin haricinde herhangi bir dil ile kaytlamamas gerektiini belirtir. nk mantknn
incelemesi dillerden herhangi biri ile ilgili deildir. Kulland dil ile kaytlanmas ise incelemesini
bu dil ile yrtmesi sebebiyledir. Bk. el-rt vet-tenbht, Nasrddn et-Ts erhiyle, thk.
Sleyman Dnya, Darul-Merif, Kahire 1983, s. 131-132.
89

olup da dilcilerin zerinde durmadklar veya bir netliin olmad pek ok konuyu
tartmaya aarak bir tercihte bulunma yoluna gitmilerdir. Nitekim sbutu
konusunda bir problem bulunmayan Kitap ve mtevatir Snnetin, manaya/hkme
delaletleri asndan nass, zahir ve mcmel eklinde bir derecelendirmeye tabi
tutularak ele alnmas bunu gstermektedir. Ayn ekilde usulcler, manaya
delaletlerinin yan sra zellikle Snneti, ilk kaynandan itibaren gvenilir ve
salam bir ekilde aktarlmas, dolaysyla hkme kaynaklk edip edemeyecei
asndan da ele alarak, bir taksime tabi tutmulardr. Delalet anlaylar ve
taksimlerinde bal bulunduklar kelam veya fkh ekolnn nemli lde usulcleri
etkiledii grlmektedir. Bunun yannda kiisel tercihlerinin de bu anlay
farkllnn olumasnda nemli bir etken olduu sylenebilir.

Lafz delalete giri mahiyetinde usulclerin zerinde durduu en nemli konu lafzn
vaz ve kullanm (hakikat mecaz) konusudur.212 Birincisi daha ziyade lafzn
anlamn nasl ifade ettii ile ilgili iken, ikincisi lafzn konulduu anlam ve bu
anlamn dnda kullanlmasnn keyfiyeti ile ilgilidir. Lugav hakikatin rf veya
er hakikate dnmesinin nakil yoluyla olup olmad ve dilde kyas diye tabir
edilen kyas yoluyla lafzn anlamnn geniletilip geniletilemeyecei konusu da bu
balamda tartlan konulardr.

212
Lafzn vaz ile lafzn kullanm usulcler tarafndan rtk biimde yaplan bir ayrmdr. Sonraki
usulclerden Karf ise vaz, istimal ve haml olmak zere l bir ayrm yapmtr. Bk. Nefisl-
usl, II, 587. Karfnin bu konuda yapt dier bir ayrm ise lafzn delaleti (delaletl-lafz) ve
lafz ile delalet (ed-delle bil-lafz) ayrmdr. Karf bu ayrm ilk defa hocas emsddn
Hsrevahden iittiini belirterek, Hsrevahnin bu ayrmn farkna varamad iin Rznin
pek ok yerde yanlgya dtn sylediini ifade eder. Karf bu gzle el-Mahsl
incelediini, bu hata ve yanlglarn otuz ksr yer olduunu ve yeri geldike bunlara iaret
edeceini belirtir. Bk. Nefisl-usl, II, 583.
90

A. Lafzn Vaz:

Lafzn vaz, lafzn bir manay gstermek iin tayin edilmesidir.213 Bir lafzn belli
bir anlam ifade edebilmesi bu belirleme sebebiyledir. Ancak ilk vaz sz konusu
olduunda vazn gereklemesinde iaretin nemli bir ilevi vardr. Bir lafzn birden
fazla anlam iin kullanlmas sebebiyle lafzn hangisini ifade etmek iin kullanld
konusunda konuann kastnn da bilinmesi gerekir. Buna gre iaret, muvadaa ve
kast lafzn delaleti iin birbirini tamamlayan nemli unsur olmaktadr.

1. aret:

Genel anlamda iaret sz, yaz, sembol ve benzeri gstergelerden biridir. Bunun
yannda gerek lafzlarn ilk vaznn gereklemesi, gerekse gerekleen bu vazn
bakalarna retilmesi noktasnda eylem olarak iaretin nemli bir ilevi
bulunmaktadr. Bu konuda biri Mutezili, dier Ear olan iki usulcnn, Kad
Abdulcabbar ve Bkllnnin aklamalarna yer vermek yerinde olur.

Kad Abdulcabbara gre iaretin muvadaaya ncelii sz konusudur. nk


muvadaann gereklemesi ancak iaretle mmkndr. Kad Abdulcabbar, Bir
kiinin bir isimle belli bir msemmay kastettiini bilmenin yolu nedir? eklindeki
soruyu cevaplandrrken iaretin nemine u ekilde dikkat eker. Kii bakasna bir
ismi syleyerek belli bir msemmay iaret ile belirlediinde dier kii zorunlu
olarak bundan ismin o msemma iin konulduunu anlar. Bu sebeple iaretin
muvadaadan nce bulunmas gerekir. Gerekleen bu muvadaa ile baka bir dil
zerinde muvadaa gerekleir. Ancak ilk muvadaann ncesinde iaretin bulunmas
gerekir. Buradan hareketle Kad Abdulcabbar, Allahn Ademe dili, ilk muvadaa
Adem tarafndan gerekletirildikten sonra retmi olduu sonucuna varr. nk

213
Tehnev, Kef, vaz md., II, 1483. Teftzn ise vaz, lafzn, karinesiz olarak bir manaya
delalet edecek ekilde tayin edilmesi olarak tanmlamtr. Et-Telvh, I, 70. Karf ise vazn
alimlerin kullanmnda anlam arasnda mterek olduunu belirtir. 1) ocuun Zeyd diye
isimlendirilmesinde olduu gibi lafzn manaya delil klnmas. Dillerin/kelimelerin vaz da bu
kullanma girer. 2) Birden fazla anlam sz konusu olduunda lafzn bir anlamda kullanmnn
dier anlamda kullanmndan daha yaygn hale gelmesidir. rf ve er hakikatlerin vaz bu
ekildedir. 3) Bir kere de olsa kullanmn asl. Alimlerin mecazn art vazdr ya da vaz mecazn
art deildir szlerindeki vaz bu anlamda olup, bununla Araplardan mecazn bu ekilde
kullanm konusunda bir nassn iitilmi olmas kastedilir. Bk. Nefisl-usl, II, 589.
91

muvadaa uzuvla iareti gerektirir. Bu durum tebih ve tecsime yol aacandan Allah
iin mmkn deildir.214 Ayn ekilde Basr de er hkmlerin beyan olan eyleri
sayarken Hz. Peygamberin iareti mnasebetiyle muvadaann iarete tabi olduunu
belirtmitir.215

Bklln de iaretin muvadaa iin nemini kabul eder. Ancak dilin kayna
konusundaki grne bal olarak ncesinde iaret ya da insanlarn muvadaas
olmakszn ilkten bir dilin muvadaasnn Allah asndan mmkn olduu
grndedir. Ona gre tpk dilsizlere ve konuanlara ncesinde zerinde
muvadaann gerekletii iaretler olmakszn kastedileni iaretlerle iletmenin
mmkn oluu gibi, Allah muradn, yarataca seslerin belli msemmalar ifade
ettii bilgisini insanlarda yaratmak suretiyle iletebilir. Zira Allah buna kadirdir.216

Beer sz konusu olduunda ise iaretin nem ve ilevi konusunda Bklln, Kad
Abdulcabbar ile hemfikirdir. Bklln bunu, Bir kii, konuan kiinin szleriyle
kastn nasl bilir? eklindeki bir soruya cevap verirken u ekilde aklar. Konuan
kii bir takm szler sylediinde o eye iaret etmesi, ynelmesi ve dikkat

214
Kad Abdulcabbar, el-Mun, V, 164, VII, 109. Kad Abdulcabbar yle der: Bu yzden biz, kadm
olan Allahn, ona (Ademe) dili, daha nce muvadaa gerekletikten sonra retmesini mmkn
grdk fakat, iaret etmesi imkansz olduu iin muvadaaya ilkin Onun balamasn mmkn
grmedik.
215
Basr, el-Mutemed, I, 311. erif Murtaz ise iaret ve fiilleri muvadaa konumunda beyan olarak
deerlendirmektedir. Kad Abdulcabbarda olduu gibi o da Allah iin iaret ve fiille er
hkmlerin beyannn mmkn olmad grndedir. nk bunlar failinin belli ekillerde
grlmesini gerektirir. Byle bir ey ise Allah iin caiz deildir. Bu sebeple erif Murtaza, Hz.
Peygamberin er hkmleri sz, yaz, iaret ve fiille beyannn mmkn olduunu, Allah
asndan ise er hkmlerin ancak muvadaa kapsamna giren sz ve yaz ile mmkn olduunu
ifade eder. Ez-Zera, I, 331-332.
216
Bklln, et-Takrb, I, 322; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 2. Bu konuda her iki grn de
mmkn olduu ynnde aklamalarda bulunan bn Cinn ilgin bir anekdot aktarmaktadr: Bir
gn Mutezileden birine sordum. Neden uzuv sahibi olmasa da Allah tarafndan muvadaann
gerekletirilmi olmasn inkar ediyorsunuz. rnein Allah, bir odun parasn veya baka
herhangi bir cismi bir ahsa doru hareket ettirip ynlendirerek bu odun parasnn o ahsa doru
hareket etmesi esnasnda o ahs iin isim koyduu bir ses iittirmesi ve bu odun parasnn o
ahsa doru hareketini de ki, Allah bunu bir kere bildirmekle iknaya kadirdir- defaatle tekrar
ettirmesi ve odun parasnn bu m ve iarette, muvadaaya iaret hususunda insanolunun bir
uzvu gibi ilev grmesi neden mmkn olmasn? Nitekim insan da muvadaay kastettiinde kimi
zaman zerinde muvadaann gereklemesi kastedilen eye doru odun parasyla iaret ederek,
bu odun parasn eli yerine koymaktadr. Bunun zerine o kii bunun gerekliliini itiraftan baka
verecek bir cevap bulamad. Bunun dnda hibir ey de syleyemedi ki aktaraym. Senin de
grdn gibi bana gre bu, Allahn bir dili baka dile aktarma olmakszn ilkten bir dilin
muvadasn gerekletirmesinin mmkn olmadn kabul eden herkesi balaycdr. El-Hasis,
thk. Muhammed Ali en-Neccr, 3 cilt, Aleml-Ktb, Beyrut 1983, I, 46.
92

ekmesiyle birlikte bu sz tekrar ettiinde ve bunu tekrarlamaya devam ettiinde


kastettii eyin sureti (anlam) dinleyen kiide zorunlu olarak meydana gelir. Bylece
bu kiiyi dinleyenlerin aralarnda hangi kelimenin hangi anlam iin kullanld
konusunda bir birliktelik (tevafuk) oluur. Bylece konuan ile dinleyenler arasnda
muvatae ve muvadaa tamamlanm olur. Sonra bu kiiler muvadaada bulunmayanlar
ayn ekilde szlerin anlamna vakf klarlar. Ayn ekilde Bklln daha nce hibir
iaret bilmezken dilsizlere bile belli iaretlerle belli anlamlar konusunda muvadaann
gereklemesinin mmkn olduunu syleyerek, bunun konuma yeteneine sahip
insanlar iin daha kolay olduunu belirtir. 217

2. Muvadaa/Uylam:

Usulcler lafzn anlama delaletinin vaz bir iliki olduu, dier bir ifadeyle lafzlarn
belli anlamlar ifade etmek zere irade sahibi bir varlk tarafndan konulduu
hususunda genel olarak hem fikir olup bunu, muvadaa, muvatae ve stlah tabirleriyle
ifade ederler.218 Bunun yannda Basra Mutezilesinin nde gelen kelamclarndan

217
Bklln, et-Takrb, I, 324; Ayn bilgiler Ferr tarafndan ksaltlarak verilmitir. Bk. El-Udde, I,
191-192.
218
Tartmal olmakla birlikte modern gstergebilimde de genel eilim, gsterge ile gsterilen
arasndaki ilikinin nedensiz olduudur. rnein Saussurea gre gsterge, gsterilen iin
kullanlan bir vasta, ara konumundadr. Bu vasta dilsel olabilecei gibi dil d herhangi bir ey
de olabilir ve ikisi arasndaki iliki keyfidir, nedensizdir. Burada keyfi sz ile kastedilen ikisi
arasndaki ilikinin herhangi bir makul nedenin bulunmay anlamndadr. Her ne kadar az
saydaki yansma szcklerde ve tretilen szcklerde grece bir nedenlilik bulunsa da genel
olarak bu iliki nedensizdir. Barthes ise bu konuda u deerlendirmede bulunur: Demek ki, genel
olarak, gsteren ile gsterilenin dildeki bann, ilkece szleimsel olduunu, ama uzun bir sre
iinde yer alan ve bundan dolay neredeyse doallam bulunan ortaklaa nitelikli bir szleme
deeri tadn syleyebiliriz. Ayn biimde Levi-Strauss, dilsel gstergenin nsel olarak keyfi
olduunu, ama sonsal olarak keyfi olmadn vurgular. Barthes, Gstergebilimsel Serven, ev.
Mehmet Rifat, Sema Rifat, Yap Kredi Yaynlar, stanbul 1996, ss. 47-48.
Bu ilikinin nedensizliine kant olarak gstergenin gereklik kazand ses dizisi ile ilettii
kavram arasnda hibir nedenliliin ortaya kmamas gsterilir. rnein masa sz veya bunun
yazl eklinin masa ile herhangi bir benzerlii yoktur. te yandan farkl dillerde ayn gsterileni
ifade etmek iin farkl gstergelerin kullanlmasnn da bu dnceyi destekledii ifade edilir.
Dolaysyla bu ikisi arasnda dili konuan insanlarn rtk bir biimde anlama/uzlamalar dnda
hibir doal balant yoktur. Her ne kadar dilin bireysel kullanmnda znel adan zorunlu olarak
gsteren ile gsterilen arasnda bir nedenlilikten bahsedilse de dilin kendisi iin byle bir
nedenlilik ileri srme sz konusu deildir. Buna karlk, E. Benveniste gre gsteren ile gsterilen
arasndaki iliki nedensiz deil tam tersine zorunludur. Ancak burada Saussureda kastedilenden
farkl olarak gsterge ile gstergenin zihindeki tasarm arasndaki iliki kastedilerek bunun
zorunlu olduu, gsterge ile onun d dnyada gndergede bulunduu nesne arasndaki ilikinin
nedensiz olduu ileri srlmtr. Zeynel Kran, Dilbilime Giri, Sekin Yaynlar, Ankara 2001,
ss. 59-64.
93

Abbad b. Sleyman es-Saymer219 (. 250/864) tarafndan ileri srlen bir gr daha


vardr. Pek taraftar bulmayan bu gre gre lafzlar anlamlarn kendiliklerinden
(zat sebebiyle) ifade eder. Zira isimle msemma arasnda herhangi bir zat/tabi
iliki olmasayd, bir ismin herhangi bir msemma iin konulmas/tahsis edilmesi,
tercihi gerektiren bir sebep olmadan tercihte bulunmak olaca iin imkanszdr. Bu
gr, ayn anlamn farkl dillerde farkl kelimelerle ifade edildii, ayet bu iliki zt
bir iliki olsayd herkesin her dili bilmesi gerektii, ayn dil ierisinde mterek
lafzlarn farkl anlamlar ifade ettii vb. hususlar ileri srlerek eletirilmitir. 220

Vaz iini yapan irade sahibi varln kim olduu, buna bal olarak dilin kayna
problemi usulcler arasnda tartma konusu olmutur. Zahiriler, Allah, Ademe
btn isimleri retti (Bakara 2/31) ayetinin zahir anlamn esas alarak, dilin
Allahtan bir bildirim (tevkf) ile sabit olduu grn benimsemilerdir. Ancak bn
Hazm, bunun ilk dil, Allahn Ademe rettii dil iin geerli olduunu belirterek,
bu ilk dilden sonra insanlarn bu dile dayal olarak yeni diller rettiklerini
reddetmemitir.221 Aksi takdirde dillerin bu kadar eitli oluunu aklamak imkansz
olurdu. Buna karlk Mutezileden Eb Him ve takipilerine gre dil, beerin
rndr.222 Bu iki gr dnda kimileri dilin bir ksmnn tevkif, bir ksmnn
stlah kkenli olduunu ileri srmlerdir. Eariler sz konusu olduunda dilin ilah
meneili olduu gr Earnin kendisine ve bn Freke nispet edilen bir
grtr.223 Bklln, Cveyn, Gazzl, Rz ve Amid gibi nde gelen Eari
kelamc usulclerin ortak kanaati ise sz konusu ayetin dilin tevkif olduuna

219
Hayat ve fikirleri hakknda bilgi iin bk. Mustafa z, Abbd b. Sleyman es-Saymer md., DA,
I, 12-13.
220
Rz, el-Mahsl, I, 181, 183-184; mid, el-hkm, I, 66; Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 69;
Merdv, et-Tahbr, II, 692. Merdv, Abbd b. Sleymann yansra Basra Mutezilesinden Eb
Sehlinde bu grte olduunu belirterek bn Kayym El-Cevziyyenin de bu gre meyli
olduunu belirtir. Dier yandan Abbd tarafndan ileri srlen bu ilikinin zt/tabi bir iliki
olduu grle ilgili olarak iki farkl deerlendirme mevcuttur. Birincisi, Abbdn bu ilikiyi vaz
yerine koyduu eklindeki deerlendirmedir ki, Rznin deerlendirmesi bu yndedir. kincisi ise
onun bu ilikiyi vaza gtren sebep olarak grd eklindedir ki, midnin deerlendirmesi de
bu yndedir. Karf ve Merdv, vazn tamamen dlanmasnn tasavvurunun zor olduunu
belirterek, Abbdn grnn midnin deerlendirdii ekilde olmasnn daha yakn bir
ihtimal olduunu ifade etmilerdir. Bk. Nefisul-usl, I, 458-459; et-Tahbr, II, 692-695.
221
bn Hazm, el-hkm, I, 31-33. bn Hazm, Allahn Ademe rettii bu ilk dilin en tam, en ak, en
az problemli, en zl ve varlklar adlandrma asndan en kapsaml dil olduunu syler.
222
Rz, el-Mahsl, I, 182; mid, el-hkm, I, 67.
223
Bklln, Cveyn ve Gazzlnin bu gr Eriye nispet etmemeleri dikkat ekicidir.
94

delaletinin zahir olduu ve bunlardan birini ispatlayacak kesin bir delil bulunmad
gerekesiyle bu grlerden her birinin ihtimal dahilinde olduu, dolaysyla bu
konuda kesin bir belirlemenin yaplamayaca eklindedir. 224 Kimi usul eserlerinde
konuya ilikin farkl grlerin belli kiilere nispet edilmesi, kimilerinde de isim
verilmeksizin bazlar yle dedi, bazlar byle dedi eklinde kii ve ekollere
nispet edilmeksizin verilmesi konuya ilikin tartmada ekollerin kesin snrlarla
ayrlmadn gsterir. Bu yzden Cbirnin Mutezile ve Eariler arasnda konuya
ilikin tartmay Kurann mahluk olup olmad meselesi ile ilikilendirerek
Mutezilenin dilin stlahi, Earilerin de tevkif olduu grn benimsedikleri
eklindeki deerlendirmesine katlmak zordur.225 Yine Mutezileye dilin stlah,
Earilere de dilin tevkif olduu grn nispet edip sz konusu ekollerin nass ve
anlam anlaylarn bunun zerine bina ettiklerini ileri srmek226 ispatlanmas zor bir

224
Bklln, et-Takrb, I, 319 vd., Cveyn, el-Burhn, I, 130-131; Gazzl, slam Hukukunda
Deliller, II, 3; Rz, el-Mahsl, I, 183-184; mid, el-hkm, I, 66-71. mid, bu konuda kesinlik
arand taktirde Bkllnnin, zann arand taktirde ise Earnin grnn doru olduunu
belirtir. Tfnin bu meseleye yaklam da midnin yaklam ile hemen hemen ayndr. Bu
konudaki grleri kle diyerek verdikten sonra Tf, nakl kesin bir delil bulunmad
gerekesiyle bu grlerden hibirinin kesin olarak ileri srlemeyeceini, hepsinin imkan
dahilinde olduunu belirtir. Bununla birlikte kesinlik aranmad taktirde tevkfdir diyenlerin
grnn zahir olduunu ekler. erhu Muhtasarir-Ravda, I, 471, 474.
bn Cinn, dilin kayna meselesinde gr bulunduunu kaydederek bunlarn nn de imkan
dahilinde olduu ynnde aklamalarda bulunur. bn Cinnnin tevkif ve stlah grnn dnda
bazlarnn kabul ettiini syledii nc gr ise udur. Dillerin asl rzgarn uultusu, gk
grlts, suyun rlts, eein anrmas, kargann gaklamas, atn kinemesi, gibi tabiatta iitilen
seslerden oluur ki, daha sonra bu seslerden diller domutur. bn Cinn, kendisine gre bunun da
kabul edilebilir bir gr olduunu belirtir. bn Cinn bu aklamalarnn ardndan zaman
ierisinde bu konudaki aratrmalarnn sonucunda tevkif grnn daha ar bastn da
belirtmekte fakat bu konuda kesin ve net bir tavr sergilememektedir. El-Hasis, I, 40, 41, 44-47.
225
Cbir yle demektedir: Bu sebepten dolay Kurann mahluk yani sonradan yaratlm
olduunu syleyen Mutezile, dilin kaynann insanlarn ortak rettii bir kurgu olduunu
benimsemiken, Ehl-i Snnet ve zellikle Ear rakipleri ise Kurann mahluk olmadn
sylerken, genellikle de dilin kaynann ilh bir retme, ilham ve Allahn peygamber
vastasyla bildirmesi (sem) olduunu kabul etmilerdir. Arap-slam Kltrnn Akl Yaps, 85.
226
Mehmet Grmez, Snnet ve Hadisin Anlalmas ve Yorumlanmasnda Metodoloji Sorunu isimli
eserinde (s. 152) konu ile ilgili grleri ve sahiplerini verirken yle demektedir: Fakihlerden
Ehl-i Rey ve Kelamclardan Mutezileye gre dilin kayna beeridir. Ehl-i Hadis ve Eariler ise,
dilin, lh ilham eseri olduunu savunmu, nass ve anlam anlaylarn da bunun zerine bina
etmilerdir. Bu deerlendirmeye referans olarak bn Hazmn el-hkmn (I, 29), evkannin
rdul-fuhln (ss. 34-37) vermitir. bn Hazmn tevkif grn savunduu ve dier
grleri eletirdii ak olmakla birlikte belirtilen referansta Ehl-i Hadis ve Earilerin adna
rastlayamadk. kinci olarak evkannin ad geen eserdeki bilgi de dilin beer tarafndan vaz
edildii Mutezilenin tamamna ait olmayp, Eb Haim ve ona tabi olanlara nispet edilmitir. Dilin
koyucusunun Allah olduu gr burada Earinin kendisine, ona tabi olanlara ve bn Freke
nispet edilmitir. Bu durumda bile grlerin sahipleri net olarak verilmemitir. te yandan dilin
ilahi meneili olduu gr de Earilerin tamamna ait bir gr olmayp, Rznin de belirttii
95

iddiadr. nk bu tartma esas itibariyle ilk dilin vaz hakknda yaplan bir
tartmadr. Nitekim Kad Abdulcabbar, Allahn hitabn anlayabilmeyi salayacak
ilk muvadaann Adem tarafndan gerekletirilmi olmas gerektiini, bundan sonraki
ksmn ise tevkf olabileceini syleyerek Allah, Ademe btn isimleri retti
(Bakara 2/31) ayetini bu ekilde yorumlamtr.227 Kurann lafznn bile mahluk
olmadn syleyen Ferr gibi Hanbeli usulcler bile bu konuda kesin bir belirleme
yapmamlardr.228 Usulcler asndan baklacak olursa esasnda bu tartmann
salad nemli bir sonu da yoktur. Nitekim Gazzl, konuya ilikin grlere yer
verdikten sonra yle bir deerlendirme yapar: Bu ksmlardan hangisinin vaki
olduu konusuna gelince, bunun yakinen bilinmesi, ancak akl bir burhan veya
mtevatir bir haber veya kesin bir sem yoluyla olur. Bu konuda akl burhann yeri
olmad gibi, ne mtevatir bir haber ne de kesin bir sem nakledilmitir. yleyse, bu
konuda sylenecek olanlar, pratie ynelik kulluk ile irtibat olmayan ve yle veya
byle inanlmasna bir gereklilik bulunmayan bir konuda karanla ta atmaktr. Bu
konuya dalmak aslsz bir lkstr.229

gibi (el-Mahsl, I, 181) sadece Earnin kendisine ve bn Freke ait olan bir grtr. Bakllani,
Cveyni, Gazali ve Razi gibi nde gelen Eari usulcler, bu gr paylamamaktadrlar. Btn
bu bilgi eksiklikleri ve hatalar bir yana, Earilerin bu konuda ok sayda usul-i fkh eseri
dururken bu grn zahiri bn Hazmn eserine ve ge dnemde yazlm bir usul eserine atfla
verilmesi ve Earilerin nass ve anlam anlaylarn bu grleri zerine bina ettiklerini
sylemek, burada cidd anlamda bir atf sorununun bulunduunu gsterir.
227
Kad Abdulcabbar, el-Mun, V, 166.
228
Ferr, el-Udde, I, 190-191. Kelvezn, Eb Yalnn nceleri, dilin Allahn ilham ile konulduu
grn gl grdn, daha sonra bundan vazgeerek, bir ksmnn tevkif, bir ksmnn vaz
yoluyla olduu grn sahih kabul ettiini belirtir. Et-Temhd, I, 73. Hanbel usulclerin
grleri iin ayrca bk. Merdv, et-Tahbr, II, 698-699. Hanbel usulclerden bnn-Neccr ise
Allah, Ademe btn isimleri retti (Bakara 2/31) ayeti konusunda bn Abbastan gelen
rivayetlere dayanarak mehur olan grn dilin tevkif ve vahiy olduunu, stlah ve tevatu
olmadn belirtir. erhu-l-kevkebl-mnr, I, 97.
229
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 3. Tf de bu tartmann ne amel ne de itikdi adan bir
faydasnn bulunmadn belirtir. Buna ramen usulclerin bu konuyu uzun uzadya
tartmalarnn sebebini de tpk fakihlerin vukuu mmkn olmayan meseleleri ele almalarnda
olduu gibi fikir cimnastii olarak deerlendirmitir. Bk. erhu Muhtasarir-Ravda, I, 473.
Bununla birlikte Mzer, fkh usulnn dille ilgisinden dolay usulclerin dilin balangc
konusunu ele aldklarn, bunun ek bir bilgi niteliinde olduunu belirterek, bu konudaki ihtilafn
sonucunun kelimelerin anlamlarnn deitirilmesi meselesinde ortaya ktn sylemektedir.
Mzer, hkmlerin karaca ve eriatn bozulaca gerekesiyle er hkmlerin dayand
lafzlarn deitirilmesinin haraml konusunda ihtilaf bulunmadn syler. er hkmlerle
ilgisi bulunmayan lafzlarn anlamlarnn deitirilmesi konusunda ise ihtilaf edildiini, dilin
aslnn tevkif olduunu kabul edenlerin lafzlarn anlamlarnn deitirilmesini caiz grmediklerini,
dilin aslnn stlah olduunu kabul edenlerin ise bu tr isimlerin anlamlarnn deitirilmesine bir
96

Kast ile birlikte muvadaann, nc tr delillerin delaletini230 oluturduunu


syleyen Kad Abdulcabbara gre bu delalet tr sem delillerin delaletinde asldr.
Sz delil haline getiren de esasen bu muvadaadr.231 Buna gre iki kii, belli bir
ismi sadece belli bir msemmay kastetmede kullanma konusunda anlasalar, onlarn
bu anlamalar ile bu isim o msemma iin isim haline gelir. Onlarn bu anlamalar
belli bir vakit iin geerli olmad srece onlardan birisi bu ismi sylediinde dieri
bu ismin konulduu msemmay bilir. Onlarn bu durumunu bilen kiilerin muvadaa
konusunda onlara uymalar halinde bu topluluun dili haline gelir. Bu durum bir dilin
sadece muvaaday gerekletirenlerin dili olmasnn gerekmediini gsterir.232 Dier
yandan Kad Abdulcabbar szn muvadaa ile delaletini belli hareketlerin/fiillerin
belli anlamlara delaleti ile ilikilendirerek aklar. Nasl ki, belli ekillerde yaplan
hareketlerin belli anlamlara delaleti zerinde anlama gerekleiyorsa sz iin de
durum ayndr. Sz hareketlerden ayran ey ise hareketlerin snrllna karn
szn daha geni bir imkana sahip olmasdr. Muvadaann fiillerde de gereklemesi
sebebiyle Kad Abdulcabbar, Hz. Peygamberin fiilinin hkmlere delalet ettiini
ifade etmitir. nk ncesinde muvadaann gereklemesi ile fiil ibare konumu
kazanr.233 Bakllaninin Muvadaa yoluyla delaletin rnei ise lafzlarn,
sembollerin, iaretlerin, yaznn, saylarn ve benzeri eylerin delaletleridir ki, bunlar
ehlinin delaleti hususundaki muvadaasndan sonra delalet ederler234 sz de bu
durumu aka ortaya koymaktadr.

Kad Abdulcabbara gre ismin msemma ile ilikisi, bir eyden haber verme, o eyi
bilme ve o eye delalet konumunda, hatta daha aa bir mertebededir. Bilgi, delalet
ve haber ilgili olduklar eye etki etmediine gre, ismin msemmada etkili
olmamas ncelikle sabit olur. Dilin bu uylam zellii sebebiyledir ki, daha nceki
muvadaann yenisi ile deitirilmesi, buna bal olarak dillerin maksatlar
dorultusunda deimesi, baka bir dilin muvadaa eklini renmekle o dili

engel olmad grnde olduklarn belirtir. zhul-mahsl, s. 147. Mzernin verdii bu


bilgileri Karf ayn ekilde aktarmtr. Bk. Nefisul-usl, I, 465; Merdv, et-Tahbr, II, 701.
230
Dierleri iin bk. Kad Abdulcabbar, el-Mun, XV, 152 vd.
231
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XV, 160.
232
Kad Abdulcabbar, el-Mun, V, 160-161.
233
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XV, 160.
234
Bklln, et-Takrb, I, 204-205; Cveyn, et-Telhs, I, 120.
97

renmek, lugav lafzlarn er hkmlere (anlamlara) nakledilmesi, kullanmla


lafzn hkmnn hakikatten mecaza, mecazdan da hakikate nakledilmesi
mmkndr. Tm bu durumlar ise anlamn deimesini (kalbul-men) gerektirmez.
nk bu durum tpk bir eyden haber vermeye benzer. Haber vermenin farkl
olmas, deimesi o eyi deitirmez. 235

Lafz, yaz, iaret ve sembollerin anlam ifade etmesi muvadaaya bal olmakla
birlikte bu anlamlar konusunda belirtilen ekillerde muvadaann salanmas da ancak
bunlarn idrak edilebilen bir yapya ve bunlar bilmeyi mmkn klacak bir yolun
olmasna baldr. Bu yzden Bklln, bilinmesinin bir yolu olmayan kalb fiiller
konusunda bir uylamn salanamayacan syler.236 Kad Abdulcabbar da sadece
mahede edilebilen ve bunlarn konumunda olan eyler hakknda muvadaann sz
konusu olabileceini ifade ederek ayn noktay vurgular. nk muvadaa iarete
tabidir.237 Bu noktada akla yle bir soru gelebilir. Peki mahedeye konu olmayan
eyler hakknda uylam nasl gereklemektedir? Kad Abdulcabbara gre,
ncelikle sfat ve isimlerin ahitteki anlamlarn akletmek, daha sonra gibi ahide
kyas (el-istidll bi-hid alel-gib) kural gereince bunlar iin sabit olan
anlamlar/sonular grnmeyen iin geerli klmak gerekir. Allah iin lim, kadr,
muhy ve benzeri vasflar da esas itibariyle bu yolla sabit olmaktadr.238

3. Kast:

Yukardaki aklamalardan lafzn delaleti iin muvadaann temel art olduu


konusunda usulclerin genel olarak hem fikir olduklar grlmektedir. Bu artn yan
sra lafzn manaya delaleti iin sz sahibinin kastnn bilinmesi de gereklidir.239

235
Kad Abdulcabbar, el-Mun, V, 160-161, 172-173, XV, 160.
236
Bklln, et-Takrb, I, 205.
237
Kad Abdulcabbar, el-Mun, V, 186.
238
Kad Abdulcabbar, el-Mun, V, 186.
239
Sz sahibinin kastnn delalet iin art olup olmad mantklarla dilciler arasnda tartmaldr.
Dilcilere gre, delalette kast arttr. Buna gre, konuann kast olmakszn sznden anlalan ey
lafzn medlul olmaz. nk onlara gre delalet, mutlak olarak anlamn deil, kastedilen anlamn
anlalmasdr. Mantklara gre ise delalet konuan kastetsin veya kastetmesin mutlak olarak
manann anlalmasdr. nk delaletten anlalan sadece budur. Tehnev, Kef, delalet md.,
I, 491-492. Eb Hilal el-Askernin manay bir ekilde sz ile ortaya kan kast olarak
tanmlamas dilcilerin bu anlaynn bir gstergesi saylabilir. El-Furk, s. 22. Bu noktada
usulclerin mantklardan ziyade dilcilerle hem fikir olduklar sylenebilir.
98

Ancak sz sahibinin kastnn nasl bilinecei konusunda farkl deerlendirmeler


bulunmaktadr. Kastn belirlenmesine ynelik bu yaklam farkllnn, usulclerin
nass ve zahir tanmlarna ve bunlarn bilgi deerlerine de yansd grlmektedir.
Zira hitabn anlamn ihtimale yer vermeyecek ekilde ifade etmesi halinde bu
anlamn kastedilen anlam olduu konusunda bir problem bulunmamaktadr. Problem
hitabn anlamn, baka bir anlama ihtimali olacak ekilde ifade etmesindedir. Kad
Abdulcabbar ve Basr gibi Mutezili usulcler ile Hanefilerin ounluu, ihtimal
dahilinde olan dier anlamn kastedildiine ilikin bir delil bulunmad srece kastn
szn vaz yoluyla zahirinden anlalan anlam olduu grndedir.240 Bata
Bklln olmak zere Eari usulcler ve Semerkand gibi baz Hanefi usulcler,
szn zahirinden anlalan anlamn sz konusu ihtimalden dolay kesin olarak
kastedilen anlam olduunun sylenemeyecei grndedir. Bu anlay farkllnn
sonucu emir, nehiy ve mm lafzlarn delaleti gibi nemli konularda kendisini
gstermektedir.

Kad Abdulcabbara gre lafzn delaleti iin muvadaann yan sra konuann kastnn
da bilinmesi arttr. Bunlardan biri olmakszn dieri tek bana anlama delalet
etmez. 241 yle grnyor ki, Kad Abdulcabbarn lafzn delaletinde muvadaann
yeterli olmayp kasta da ihtiya bulunduunu sylemesinin nedeni, her ne kadar lafz
bir anlam iin konulmu olsa da kullanld her yerde mutlak olarak bu anlam ifade
etmemesidir. nk sz, baz durumlarda kast olmakszn sylenir ve bu durumda
delaletinden sz edilmez.242 Dier yandan mecaz gibi kullanma ynelik durumlar,

240
Hanefilerin bu tutumlar, sarholuk ve ikrah gibi hallerde yaplan hukuk ilemlerde i irade yerine
irade beyann esas almalar ile uyumluluk arzetmektedir. Bu konuda ayrntl bilgi iin bk.
Apaydn, irade beyan md., DA, XXII, 387.
241
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XV, 162. Kad Abdulcabbar bu konuda yle demektedir: nceki
aklamalardan kelamn ve kelam konumunda olan eylerin delaleti iin muvadaaya ihtiya
duyulduu sabit olduuna gre, bu muvadaaya uygun kasta da ihtiya vardr. nk sz, bazen
kast olmakszn hasl olur ki, bu durumda delaleti sz konusu olmaz. Kast bulunduunda ise
anlama delalet eder ve onu ifade eder. Nasl ki, muvadaa gerekli ise ayn ekilde kelamn
muvadaaya uygunluunu salayan maksatlar da byledir. Bundan dolay biz, kelamn muvadaa ve
kast ile delalette bulunacan syledik.
242
bn Kayym el-Cevziyye de hukuk ilemlerde hata, unutma, yanlg, dil srmesi gibi durumlarn
dikkate alnarak bu tr durumlar sebebiyle sylenen szlere hkmn balanamayacan belirtir.
nk bu tr durumlar kast yanstmayan durumlardr. yle demektedir bn Kayym el-Cevziyye:
Allah, kullar arasnda ilerindekini bildirmek ve onlara delalet etmesi iin lafzlar koymutur.
Onlardan biri dierinden bir ey istediinde ona muradn ve iinde olan lafz ile bildirir. Bu
irade ve maksatlara hkmleri lafzlar vastasyla balanr. Fiil ve kavl bir delalet olmakszn
99

lafzn her zaman konulduu anlamda kullanlmasn engellemektedir.243 Bu


durumlardan biri sz konusu olduunda yalnzca lafzn konulduu anlam bilmek
sz anlamak iin yeterli olmamaktadr. Nitekim Kad Abdulcabbar mm mm,
hss hss yapan ey bal altnda mm lafzn delaletinde bu hususa dikkat
ekerek yle der: ekil ayn olduu halde umum iin konulmu olan lafzla
umumun ifade edilmesi doru olduu gibi, hususun da ifade edilmesi dorudur.
Kad Abdulcabbara gre ayet umumun delaletinde muvadaa yeterli olmu olsayd,
mm lafzla hususun kastedilmesinin doru olmamas gerekirdi. mm lafzla husus
kastedildiine gre, bunu salayan eyin kast olmas gerekir. Aksi taktirde mecaz ve
benzeri yollarla hibir lafzn konulduu anlamn dnda kullanlmamas gerekirdi.

hkmler srf nefislerde olana balanamayaca gibi srf lafzlara da balanmaz. Hkm ancak
kast ve kavl veya fiil delalet biraraya geldiinde balanr. Bu eriatn temel bir kural olup,
Allahn adaletinin, hikmetinin ve rahmetinin bir gereidir. lmul-muvakkn an rabbil-
alemn, ner. Muhammed el-Mutasm billh, Drul-Kitbil-Arab, Beyrut 2004, ss. 671-672.
Grld gibi bn Kayymn hukuk ilemlerle ilgili bu ifadeleri, Kad Abdulcabbarn muvadaa
ve kastn birlikte delalette etkili olduu noktasndaki szleri ile birebir rtmektedir.
bn Kayym bu temel kuraldan hareketle konuann maksat ve niyetleri asndan lafzn ksma
ayrmtr: Birincisi, kastn lafza uygunluunun ak olduu ksmdr. bn Kayym, hal karineleri,
szel karineler ve konuann hali ve benzeri karineler vastasyla bu akln, nihi noktasnn
yakin ve katiyette ulat deiik mertebelerinin bulunduunu belirterek, son derece ak
olduunu syledii bu ksma ryet hadisini rnek vermitir. bn Kayym, bu hadisin Allahn
ahirette gz ile grlmesi konusunda son derece ak olduunu, bu anlamn dilin imkanlar
asndan bundan daha ak bir ekilde ifade edilemeyeceini belirtir. kincisi, konuann, lafzn
zahirinden anlalan anlam kastetmedii ak olan ksmdr. bn Kayym, bunu da iki ksma ayrr.
Birincisi, mkreh, uyuyan, mecnun ve sarhoda olduu gibi ne szn zahir anlamnn ne de bunun
dnda baka bir anlamn kastedilmesidir. kincisi ise kinayeli ve bilmecemsi konuanda olduu
gibi zahirinden farkl bir anlam kastettii bilinen durumlardr. ncs ise anlamnda zahir olan
ve mtekellimin bu anlam ve bunun dnda bir anlam kastetmesi muhtemel olan, bunlardan
hangisinin kastedildiine ilikin bir delil bulunmayan durumlardr. bn Kayym bu durumda lafzn
bu sz ister Allah ve Rasulunn isterse mkellefin sz olsun- konulduu anlamn kastedilen
anlam olduuna hkmekmek gerektiini, iletiimde lafzdan amalanann bu olduunu, anlatma ve
anlamann ancak bu ekilde gerekletiini belirtir. Bk. lmul-muvakkn, ss. 673-674.
243
Rz ise konuann maksadn anlamay problemli hale getiren itirak, nakil, mecaz, zmar ve tahsis
olmak zere be ihtimalin bulunduunu syler. tirak ve nakil ihtimali ortadan kalktnda lafzn
tek anlam iin konulduu ortaya kar. Mecaz ve zmar ihtimali ortadan kalktnda anlamada bir
problem kalmaz ve kastedilen anlamn lafzn konulduu anlam olduu aa kar. Ayn ekilde
tahsis ihtimali ortadan kalktnda mm lafzla kastedilenin konulduu anlamn tamam olduu
sabit olur. Rz bu be ihtimalin kendi arasndaki tearuzunun da on ekilde olduunu belirterek bu
durumlarda hangisisin ncelikli olduunu teker teker ele almtr. Ayrntlar iin bk. El-Mahsl, I,
351 vd. Karf de Nefisul-usl hazrlarken yannda otuzdan fazla eser bulundurduunu ancak,
konuann muradn anlamay problemli hale getiren bu be ihtimalin kendi arasnda meydana
gelen tearuz ekillerini sadece el-Mahsl ve muhtasarlarnda grdn, geni ve hacimli
olmasna ramen midnin el-hkmnda bunlardan sadece bir tanesinin (itirak ve mecaz
arasndaki tearuz) ele alndn belirtir. Nefisul-usl, II, 998.
100

mm lafzn husus anlamnda kullanlmasnn kast ile mmkn olduu sabit


olduuna gre, umum anlamnda kullanlmasnn da kast ile olmas gerekir. 244

Kad Abdulcabbara gre, bu art sadece umumun delaletin geerli olan bir husus
olmayp tm lafzlarn delaleti iin geerlidir. Nitekim umumda geerli olan bu
artn, husus ifade eden lafzlarda ve dierlerinde de geerli olup olmad eklindeki
bir soruya yle cevap vermitir: Dierleri iin de ayn eyin geerli olduunu
sylyoruz. nk konuan kii, ister husus olsun ister umum olsun kelamyla, vaz
olunan anlam ancak kast ile ifade etmi olur. nk belirttiimiz neden hepsinde
mevcuttur.245 Bu ihtimal, yukarda belirtilen sebepler yznden lafzn konulduu
anlamn dnda kullanlma ihtimalidir.

Kad Abdulcabbara gre lafzn delaleti iin gerekli iki arttan birincisi, muvadaann
bilinmesi daha nce belirtildii gibi nakil sayesinde olmaktadr. nk dildeki
lafzlarn hangi anlamlarda kullanld sem bir durum olup bunun baka bir yolu
yoktur. Bu konuda usulcler arasnda bir gr ayrl yoktur. kinci art olan
konuann kast, zellikle de ihtimal tayan hitaplar sz konusu olduunda nasl
bilinecektir? nsanlar sz konusu olduunda konuann gerek bal bulunduu fikr
ekoln gerekse konuma esnasndaki karinelerin, maksadn anlamada olduka

244
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XVII, 14. Burada Kad Abdulcabbar asndan problem tekil eden
husus, onun bir yandan mm lafzn dilde umum iin konulduunu, dier yandan bu anlam ifade
etmesi iin muvadaann yan sra konuann kastnn bilinmesini art komu olmasdr. Nitekim
bu konuda kendisine Eer mm lafz kast ile umum anlamn ifade ediyorsa, mm lafz dilde
umum iin konulmutur sznzn anlam nedir? eklinde bir itiraz yneltilmitir. Kad
Abdulcabbarn buna verdii cevap udur: Bununla kastedilen mm lafzn umum anlam iin
konulduu ve kendisiyle bu anlamn ifade edildiidir. Sonra konuan kiinin mm lafzn konulduu
bu anlam kastetmesi gerekir. Aksi taktirde (bu kast olmazsa) bu anlam ifade etmi olmaz.
Dolaysyla her iki artn da bulunmas gerekir. nk ayet muvadaa bulunmayacak olsa bu
kastn tek bana bir etkisi olmaz. Ayn ekilde muvadaa bulunsa fakat kast bulunmasa syleyen
asndan bu sz umum anlamn ifade etmez. Her ikisi mevcut olduunda lafz ile umum
anlamnn ifade edilmesi gerekleir. Kad Abdulcabbar, ileri srd grn, umumun umum
anlamn ifade etmesini kast artna balayan Mrcienin grnden farkn da u ekilde aklar.
Her ne kadar Mrcie, kast artn ileri srmse de onlara gre, lafzn mcerred halinin bir
delaleti yoktur. Lafzn delaletinin bulunabilmesi iin buna (mcerred haline) ek olarak ayrca bir
delile ihtiyac vardr. Bize gre ise umum lafzlarn mcerred halinin bir delaleti vardr. Onlarn
ileri srm olduklar kast ile kastettikleri ey lafz ihtimalden ve mtereklikten karan bir
durumdur. nk bu kast olmasayd, bu durumda lafz, mterek lafz gibi vaz olunmu olurdu.
El-Mun, XVII, 15-16.
245
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XVII, 16-17.
101

nemli bir etkisinin bulunmas sebebiyle kastn anlamak mmkn iken, Allah
hakknda bu durum nasl mmkn olacaktr?

Kad Abdulcabbar bu meseleyi beer ve ilah hitap asndan ayr ayr deerlendirir.
Beer sz konusu olduunda gerek kendisinin gerekse hitabnn idrak edilmesinden
dolay, maksad zorunlu olarak bilinir. nk kii, bu maksadn szyle veya
iaretiyle ortaya koyabilir. Allahn hitab sz konusu olduunda ise durum farkldr.
nk Allah idrak edilemez. Bu yzden Allahn hitabyla kastettiini bilmek, Onun
zt ve fiillerine ilikin sfatlarnn bilgisi demek olan tevhid ve adaletin bilgisine
baldr. Bu ise ancak akl istidlal ile mmkndr. Bu durumda tevhid ve adalet
bilgisi, beerin hitabyla ne kastettiini bilmenin yolu olan sz ve iaret konumuna
geer. Bu bilgi olmadan Allahn hitabyla kastnn ne olduunu bilmemiz mmkn
olmaz. 246 Bu aklamaya gre Kad Abdulcabbar unu sylemektedir. Allahn hitab
ile kast sznden muvadaa yoluyla anlalan anlamdr. Aksi taktirde kastnn ne
olduunu belirtmesi gerekirdi. Kast baka olduu halde bunu bildirmemesi Allah
iin caiz deildir. Hitaptan muvadaa yoluyla anlalan anlamn kastedilen anlam
olmadna ancak akl veya er bir delil bulunmad zaman hkmedilir.

Anlama asndan lafzn delaletinde muvadaann ve sz sahibinin kastnn gerekli


olduu noktasnda Kad Abdulcabbar ve Basr ile dier usulcler arasnda herhangi
bir gr ayrl yoktur. rnein Bklln Hitapla Allahn Muradn Bilmenin
Yolu, 247 Hitab ile Resuln Muradn Bilmenin Yolu balklaryla kastn
bilinmesinin gerekliliini ifade eder.

246
Kad Abdulcabbar el-Mun, XVII, 12. Basr de ayn ekilde hitapla er hkmlere istidlalde
bulunmasnn mkellef tutann sfatnn bilinmesine bal olduunu vurgular. Basri yle der:
Hkmlere istidlalde bulunabilmek iin mkellef tutann irkinin irkinliini, vacibin
vucubiyyetini bilen biri olmas, irkin bir fiili yapmaktan ve vacib olan bir eyi ihlal etmekten uzak
biri olmas gerekir. stidlalde bulunan kii mkellef tutann bu niteliklerini bildiinde Allahn
bizim yarar ve zararmza olan eyleri bildirmemesinin de caiz olmadn bilir. Zira ltuflarn
bildirilmesi vacib bir eydir ve hakm olan zat da vacib olan bir eyi ihlal etmez. Yine istidlalde
bulunan kii, Allahn muvadaann ifade ettii ey ile bize hitapta bulunmasnn, ancak karinesiz
veya karine ile hitabn neyi ifade ettiini bilmesine bal olduunu da bilir. ayet hitabn karinesiz
veya karine ile neyi ifade ettiini bilmeyecek olsa aklmz kartrm ve gerein aksine delalette
bulunmu olur. Byle bir ey ise irkindir. El-Mutemed, II, 343.
247
Bklln konaann Allah olmas ve hitabnn vastasz ve vastal olmasna bal olarak hitap ile
kastedilenin nasl bileneceine ilikin durumlar u ekilde sralar: 1) Allahn vastasz olarak
peygamberlere, meleklere veya beerden herhangi birine hitapta bulunmas. Bu durumda hitab
102

Bklln, mmetin Hz. Peygamberin hitabndan maksadn iki ekilde bileceklerini


belirtir. Birincisi ihtimal tamayan nass trnden hitaplar ve bu konumunda olan
szn fahvasdr. Dili ve muvadaay bilen herkes bu tr hitaplardan ne kastedildiini
bilir. kincisi ise muhtemel ve mcmel olan hitaplardr. Bu tr hitaplarla neyin
kastedildii ancak delil ile bilinir. Bu delil ya akl olur ya da tebli edenden bir lafz
ile yaplan ya da bunun yerine geecek bir bildirim olur. Bu delilin akl olmas
halinde kastedilenin bilinmesi konusunda melein Resul, Resuln de mmeti akl
deliline ynlendirmesi mmkndr. Ayn ekilde bu mcmel ve muhtemel lafzla
kastedileni bir bildirim ile ortaya koymas da mmkndr. Bu ekilde akl delil
hakknda nazarda bulunmann sknts kaldrlm olur. Muhtemel anlamlardan
birinin kastedildiinin yine lafz ve onun yerine geecek bir ey ile bildirilmesi
halinde muradn belirlenmesinde akln bir rol olmaz. nk bu durumda Rasuln
melekten, mmetin de Rasulden mahede esnasnda lafz, tekid, iaret ve emare gibi
yollarla kastedileni zorunlu olarak bilmeleri sz konusudur.248 Dier yandan

iiten kii, bu hitabn beer hitabndan farkl bir hitap olduunu, hitapta bulunann Allah olduunu
ve bu hitapla Allahn neyi murad ettiini zorunlu olarak bilir. nk Allah bunlar zorunlu olarak
bilmesini salamaya kadirdir. 2) Vastal olmas durumunda ise Allah hitabn muhataplara setii
eliler araclyla ulatrr. Bu tr hitabn bilgisi ise bir nceki gibi zorunlu olmayp, nazar ve
istidlal yoluyla olur. Bu ise ncelikle elinin doru sylediinin bilinmesine ve elinin teblide
hata etmekten korunmu olmasna baldr. Hatadan korunmu olmas ise mucize ile sabit olur.
nk Allah melek araclyla rasullerine vahiy gnderdiinde onun risalet iddiasnda doru
olduunu gsteren mucizeyi de beraberinde gndermektedir. Bklln, et-Takrb, II, 429-431;
Cveyn, et-Telhs, I, 235-237.
Gazzl de Hitaptan Kastedileni Anlamann Yolu bal altnda Bkllnnin yapt ayrmn
aynsn yapmtr. Konuann Allah olmas halinde muhatap ister melek ister peygamber isterse
veli olsun Allah, iiten hakknda eyin zaruri bilgisini yaratr. Birincisi, konuann kim olduu
bilgisi; ikincisi, iittii eyin bu konuann kelam olduu bilgisi; ncs ise konuann szyle
kastettii anlamn bilgisidir. Ezel kudret bu eyin bilgisini yaratmaktan aciz deildir. Dier
yandan Allahn bu varlklardan birine dorudan konumas, beer kelam trnden sz ve harfle
olan bir konuma olmad gibi, iiten asndan yaratm olduu duyu da sesleri duyu trnden
deildir. Bu yzden Gazzl, tpk doutan kr olan birisinin gren kiilerin renkleri idrak ediini
anlamakta zorlanmas gibi bizim de Musnn Allahn harf ve ses olmayan szn duyu
keyfiyetini anlamakta zorlandmz belirtir. Buna karlk Allah dnda her konuan iinde olan
bildirmek iin bir alamete ihtiya duyar. Peygamberin melekten duymasnn, Allahn kelamna
delalet eden bir harf ve ses ile olmas mmkn olup, her ne kadar bu duyua Allahn kelamn
duyma ad verilse de bu aracsz bir duyma deildir. Bu tpk Mtenebbnin iirini dinleyen kii
iin Falanca Mtenebbnin iirini ve szn iitti denilmesi gibidir. Allahn Mriklerden biri
sana snrsa, Allahn kelamn iitinceye kadar sen ona snma hakk ver (Tevbe 9/6) sz de
byledir. slam Hukukunda Deliller, II, 11.
248
Bklln, et-Takrb, I, 431-435; Cveyn, et-Telhs, I, 237. Gazzl de ayn ekilde, szn
maksadnn anlalmasnn, konumann yapld dilin vaznn nceden bilinmesine bal
olduunu, eer bu sz ihtimal tamayan nass ise dilin vaznn bilinmesinin yeterli olduunu, sz
ihtimal tayorsa sze eklenen bir karine olmadka bu szden gerekte ne kastedildiinin
103

Bklln, Hz. Peygamberin mmetine ynelik hitabnn kendi zamannda


yaayanlara ve kendinden sonra yaayanlara olmak zere iki ekilde olduunu
belirtir. Kendi zamannda yaayan kiilere hitab dorudan olduu iin muhatab olan
kiiler, Hz. Peygamberi mahede etmekle ve onun im ve iaretleriyle muradn
zorunlu olarak bilir.249 Daha sonra gelenlerin ise muhtemel hitapla kastedileni
zorunlu olarak bilmelerinin, ncekilerin bunlar ve mahede ettikleri karineleri
tevatr yoluyla aktarmalar sayesinde olacan syler.250

Bklln, kendisiyle kastedilenin bilinmedii muhtemel bir hitabn kalp kalmad


konusunda bir aklama yapmazken, Cveyn, et-Telhsde ayrntlar konusunda
ittifakn bulunmad bir ksm muhtemel hitaplarn kalabileceini sylemekle
birlikte bunun vad, vad ve ahirete ilikin haberlerde sz konusu olacan, er
konularda ise aklanmam bir eyin kalamayacan belirtir. Yine Cveyn Hz.
Peygamberden nakledilen haberlerin bir ksmnn mtevatir, bir ksmnn haber-i
vahid ve bir ksmnn da mstefz olduunu belirterek bunlarn nass ve muhtemel
olmak zere ikiye ayrldn ifade eder.251

Burada Bklln asndan belirtilmesi gereken nemli bir nokta kendisinden sonra
gelen Ear usulclerin kastedilenin bilinmesi asndan hitab nass, zahir ve mcmel
eklinde l ayrma tabi tutmalarna karlk, onun nass ve mcmel/muhtemel
eklinde ikili bir ayrma tabi tutmasdr. Nass trnden olan hitaplarda kastedilen
vaz bilmekle szn zahirinden anlalrken, muhtemel hitaplarla kastedilen
mahede ve karinelerle ve bunlarn tevatr yoluyla aktarlmasyla anlalr.
Bkllnnin bu u yaklamnn halefleri tarafndan zahirin mcmel/muhtemel
ksmdan kartlarak nass ile mcmel arasnda ara bir kategori olarak kabul

anlalamayacan ifade eder. Gazzl iaret, rumuz ve hareket gibi bir snrlamaya tabi
tutulamayan karine-i hallerin mahede edenler asndan ve bunlarn da kendilerinden sonrakilere
ak lafzlarla veya bu trden karinelerle aktarmalar halinde bunlar sayesinde maksadn
anlalmasnn zarur olarak gerekleeceini veya maksadn anlalmas ynnde bir zann
oluturacan belirtir. slam Hukukunda Deliller, II, 11-12.
249
Bklln, et-Takrb, I, 432.
250
Bklln, et-Takrb, I, 436.
251
Cveyn, et-Telhs, I, 237-238.
104

edilmesiyle esnetildii grlmektedir.252 Mutezili ve Hanefi usulclerin dndaki


usulclerin hitabn delaletine ilikin nass, zahir ve mcmel eklindeki ayrmlar da
esasen konuann kastnn bilinmesinin akl bakmndan yaplm bir ayrmdr.

zetle sylemek gerekirse, tevatr yoluyla nakledilen nass trnden hitaplardan


anlalan anlamn mtekellimin kastettii anlam olduu konusunda ve mcmel ile
kastedilenin ancak bir beyan ile bilinecei noktasnda usulcler arasnda genel olarak
herhangi bir problem yoktur. Ancak zahir anlamn, konuann kastettii anlam olup
olmadnn bilinmesi konusunda usulcler arasnda gr ayrl mevcuttur. Hanefi

252
Cveyn de Kitab ve Snnetin zahirinin katiyet gerektiren konularda mcmel grubuna dahil
olduunu kabul eder. Ancak sahabenin zahir ile amel konusunda icm ettiklerini belirterek amelle
ilgili konularda zahire tutunmann gerektiini belirtir. Cveyn, bu konuda yle der: Biz kesin
olarak biliyoruz ki, onlar fer meselelerde sadece naslarla istidlalde bulunmakla yetinmeyip,
Kitab ve Snnetin zahirlerine de tutunmulardr. yle ki, onlarn kyasa tutunduklarndan phe
edenler bile Kitab ve Snnetin zahirlerine tutunduklarnda phe etmemilerdir. El-Burhn, I,
337-338. Cveynnin hitabn zahirinin delaletine ilikin ortaya koyduu bu tutumun zahirin
delaletini zann olarak kabul eden usulcler tarafndan genelde benimsendii sylenebilir. Nitekim
Rz, bu meseleyi Allahn, szyle zahirin hilafn kastetmesi caiz deildir eklinde ortaya
koyarak bu konuda Mrcie ile ihtilaf edildiini syler. Rz herhangi bir kayt koymakszn zahirin
hilafnn kastedilmesinin caiz olmadn sylerken bunu, lafzn zahir anlamndan vazgemeyi
gerektirecek bir beyann, karinenin bulunmad durumlar eklinde anlamak gerekir. nk bu
dncesini gerekelendirirken yle der: Ebed olarak beyandan yoksun olan bir lafz, zahiri
anlamnn dndaki anlama nispetle anlamsz (mhmel) demektir. Anlamsz bir lafzla konumak
ise daha nce belirtildii gibi Allah iin caiz deildir. El-Mahsl, I, 388-389. Nitekim, Beydv
Minhcda meseleyi beyan olmakszn zahirin hilafn kastetmez eklinde koymutur. Minhc
(Bedah ve snev erhiyle birlikte), I, 414-417.
Rz, Mrcienin imanla birlikte hibir gnah zarar vermez dncesinden hareketle ileri
srd, zahiri, ceza ve tehdit ieren hitaplarda, sz konusu ceza ve tehditi deil de, insanlar
korkutmay ve gnah ilemelerini engellemeyi kastetmesinde olduu gibi, Allahn, zahir anlamn
dnda baka anlamlar kastetmesi neden mmkn olmasn eklindeki soruya yle cevap verir:
ayet bu kap alacak olursa ne Allahn ne de Resulnn haberlerine gven kalr. nk hibir
haber yoktur ki, muhataba bir anlam iletmesinin dnda baka bir maksad bnyesinde tama
ihtimali olmasn. El-Mahsl, I, 390. Karf, Mrcienin zahirleri ceza ifade eden szlerden
kastedilenin zahir anlamn dnda bir anlam ki, bu da sadece korkutmadr- olduu grn ileri
srdklerini belirterek bu konuda ilgin bir anekdot aktararr: Onlardan biri bir keresinde te
Allah kullarn bununla korkutur (Zmer 39/16), Biz ayetleri ancak korkutmak iin gndeririz
(sr 17/59) ayetlerini gereke gstererek benimle bu konuda mnazarada bulundu. Ben de o
kiiye dedim ki, bu ayetler lehinize deil, aleyhinizedir. nk doru olan sizin sylediiniz ise bu
ayetler korkutmay ifade etmez. Ceza verileceini bildiren ayetlerin zahirlerinin kastedilmeini
kesin olarak ileri srerken hangi korkudan bahsediyorsunuz! Nefisul-usl, III, 1107-1108. Yine
Karf benzer ekilde el-hkmda (s. 21) kelamn birincil maksad (el-maksdl-evvel biz-zt)
ve bunun gerektirdii anlamlar arasnda fark bulunduunu belirterek hakikat anlamnda birincil
maksat iin geerli olduunu belirtir. rnein emrin -her ne kadar zddnn nehyedildii ve haram
olduu bu anlama bal olarak sabit olsa da- birincil maksad emredilen eyin hkmnn vacip
olduudur. Nehiy de ayn ekildedir.
105

usulclerden Kerh ve Cesss ile onlar izleyen Debus, Serahs ve Pezdev253 bu


konuda daha ziyade Mutezileye, Semerkand ve Lminin254 ise Ear usulclere
yakndr.255

B. Lafzn Kullanm:

1. Hakikat - Mecaz:

Dilin vaz bir nitelie sahip olmasnn doal bir sonucu olmak zere lafzn, vaz
iini yapan/yapanlar tarafndan konulduu anlamda kullanlmas hakikat anlamnda
kullanlmasdr. Bunun aksine lafzn bir alaka sebebiyle konulduu bu anlamn
dnda baka bir anlamda kullanlmas lafzn mecaz anlamdr. Mecaz sayesinde dil,
kuru ve yaln bir sistem olmaktan kar, esneklik ve edeb bir boyut kazanr.256

253
Debs, zahirin bilgi deerini ele alrken konuya k tutacak u aklamada bulunmutur: Zahir,
ister mm olsun ister hs olsun, srf iitmekle ierdii anlamn (mcebinin) yakn ve kesinlik
gerektirmesidir. Bk. Takvmu'l-edille, s. 116. Debs, Allahn gcmz dahilinde olmayan
eylerle bizleri ykml tutmayacandan hareketle btnn bilinmesinin gcmz dahilinde
olmad iin btn kesinlikle hccet klmadn, dolaysyla hem amel hem de ilim bakmndan
btnn dikkate alnmayacan; bunun yerine btnn kendisiyle ortaya kt zahiri hccet
kldn ifade etmitir. Debs bu durumu u ekilde rneklendirir. Hitapla ykml olmak,
kiinin aklnn mutedil olmasna baldr. Bu, gizli bir durum olup, ykmllk buna deil bu
durumun zahir sebebi olan bla balanmtr. Bu yzden akl bakmndan olgunlua erimi olsa
bile henz bla ermeyen ocuk iin ykmllk sz konusu deildir. Bla erdii halde aklen
olgunlamayan kiiyi de sanki olgunlam gibi ykml tutmutur. Ayn ekilde yolcuya tannan
ruhsatlarda da durum byledir. Burada ruhsat hkm yolculuktaki meakkatin kendisine deil,
meakkatin sebebi olan sefere balanmtr. nk sefer, bilinebilen zahir bir durumdur.
Takvmu'l-edille, s. 101. Benzer ekilde Abdlaziz Buhar de konuann kastnn bilinemeyen gizli
bir ey olduu iin hkmlerin bu gizli anlamlara balanamayacandan hareketle, uzak ihtimalin
-herhangi bir karinenin gstermedii ihtimaldir- dikkate alnmayacan belirtir. Keful-esrr, I,
128.
254
Semerkand, kendisinin de dahil olduu Semerkand ulemasna gre, epistemolojik sonular
asndan zahir ve nassn ayn olduunu belirterek, bunlarn tevil ihtimali bulunmasndan dolay
katiyyet gerektirmediini, fakat ameli ve Allahn bu tr hitaplarla neyi kastettiyse onun hak
olduuna inanmay gerektirdiini ifade etmitir. Bu meseleyi, tahsis ihtimali bulunan mmn ve
mecaz ihtimali bulunan hakikatin delaleti ile ilikilendirerek, sz konusu ihtimallerin bulunmas ile
katiyyetin sabit olamayacan ileri srmtr. Miznu'l-usl, I, 516. Semerkandnin nass ve zahir
trnden hitaplar iin Allahn bu tr hitaplarla neyi kastettiyse onun hak olduuna inanmay
gerektir eklindeki sz, zahir ve nass yoluyla anlalan anlamlarn kastedilmi anlamlar olduu
konusuna ihtiyatla yaklatn gsterir. Bu dnceden hareketle Semerkand, delilleri katiyet ve
zan ifade etmeleri asndan taksim ederken Kitab ve mtevatir Snnetin zahir ifadelerinin zan
ifade edeceini belirtmitir. Bk. Miznu'l-usl, I, 106.
255
Usulcler arasndaki bu yaklam farkllnn fkh usulndeki sonucu emir, nehiy ve umum
sygalarnn delaletinde ortaya kmaktadr. Bu konunun ayrntlar iin bk. ikinci blmde zahirin
hkm konusu.
256
Nitekim Esmend, dilin fesahat ve belaatnn mecaz sayesinde ortaya ktn belirtir. Bk.
Bezln-nazar, s. 30.
106

Bunun da tesinde dilde her anlam ifade etmek iin ayr bir lafza ihtiya duyulmaz.
Ancak lafzn mecaz anlamda kullanlmas elbette belli kurallar erevesinde
mmkndr.

Szn hakikat veya mecaz anlamda kullanlm olmas, bu szn delalet ettii
hkm dorudan etkileyecei iin usulcler hakikat ve mecazn tanm ile bunlarn
bal olduu kurallar zerinde nemle durmulardr. Basrnin ifadesiyle syleyecek
olursak fkh usulnn nemli bir blmn oluturan emir, nehiy ve umum
ifadelerinin delalet ettikleri anlamlarn ne olduunun bilinmesi, bunlardan hangisinin
hakikat anlam, hangisinin mecaz anlam olduu, ncelikle hakikat ve mecazn
bilinmesine baldr. Dier taraftan Ear usulclerle zellikle Bklln ile Mutezile
arasnda olduka cidd tartmalara neden olan dilde naklin bulunup bulunmad
(er isimler) meselesi, byk lde hakikat ve mecaz anlaylarna baldr.
Aada grlecei zere bu meseledeki anlaylar hakikat ve mecaz tanmlarn
belirlemitir.

Bu nemi ve hitabn delaletine ilikin yaplan ilk ve temel ayrm olmasndan dolay
hakikat ve mecaz konusu Hanefilerin dndaki usulcler tarafndan umumiyetle
eserlerinin banda ele alnmtr.257 Bkllnnin anlam ifade eden hitab e ayrp,
nc ksmn mecaz olduunu ifade etmesine258 baklrsa dier ksmlarn hakikat
ksmna girdiini syleyebiliriz. Grlen odur ki, hitabn tamam hakikat ve mecaz
iinde yer alm olmaktadr. Yine Basr, rz, Bc ve Esmend gibi usulcler
hakikat ve mecaz konusunu eserlerinin banda hitabn dier delalet ekillerinden
nce ele almtr.259 Kelvezn, hakikat ve mecaz konusunu kendilerine ihtiya

257
Cesss hakikat ve mecaz, mm konusuna ayrd eserinin birinci cildinde ele almtr. Sonraki
Hanefi usulcler ise bu konuyu Debsden itibaren drtl taksim iinde ele almlardr. Esmend
ise Basrnin tertibine uyarak hakikat ve mecaz konusunu eserinin banda ele almtr. Bezln-
nazar, s. 15.
258
Bklln, et-Takrb, I, 340; Cveyn, et-Telhs, I, 180-184.
259
Basr, el-Mutemed, I, 11; rz, erhul-Lma, I, 169; Bc, hkmul-fusl, s. 69; Esmend,
Bezln-nazar, s. 15. Bc, hakikat ve mecaz Kitabn hitab ile ilgili ilk ayrm olarak verir.
Mcmel, mufassal, nass, muhtemel, zahir, emir, nehiy, mm ve hs gibi konular hakikatin
ksmlar olarak ele alr. Basr gibi Esmend de fkh usulnn tanm ve konularn verdikten sonra
kelam ve ksmlar olan hakikat ve mecaz ile balamtr.
107

duyulduu iin mcmel ve mbeyyen konusunun ardndan ele alr. Ancak bu


konunun eserin banda ele alnmas gerektiini de belirtir.260

Hakikat ve mecazn261 deiik tanmlar262 bulunmakla birlikte bunlardan zellikle


iki tanm usulcler arasnda yaygnlk kazanmtr. Bu tanmlardan biri vaz hakikat
esas alnarak, dieri vaz hakikatin yan sra rf hakikat ve er hakikat dikkate
alnarak yaplmtr. Usulclerin bu iki tanmdan birini benimsemelerinde aada ele
alnaca zere lugav anlamlarn er anlamlara nakledilip nakledilmedii
konusundaki grlerinin belli lde etkili olduu sylenebilir.

Birinci tanma gre hakikat, aslda konulduu anlamda kullanlan sz mecaz ise
konulduu anlamn dnda kullanlan szdr.263 kinci tanma gre hakikat,
karlkl konumann gerekletii asl uylamda konulduu anlam ifade eden sz
olup lugav, rf ve er hakikati ierir, mecaz ise karlkl konumann
gerekletii asl uylamdaki anlamnn dnda uylamn bulunduu bir anlam
ifade eden szdr.264

260
Kelvezn, et-Temhd, II, 247.
Burada ncelikle hakikat ve mecazn usulcler tarafndan nasl tanmland ve bu ikisini
birbirinden ayrmann yollar, ardndan dilde naklin mmkn olup olmad eklinde ifade edilen
er isimler ve bu konudaki yaklamlar, daha sonra da dilde kyas tartmas ele alnacaktr.
261
Bklln ve bn Frek, hakikat kelimesinin iki anlamda kullanldn belirtir. Birincisi, bir eye
sahip olduu vasf kazandran anlamdr ki, bu o eyin tanm demektir. rnein, Alimin hakikati
ilim sahibi olmasdr sznde hakikat bu anlamda kullanlmtr. Bu anlamda hakikatin zdd ve
mecaz yoktur. kincisi ise szn hakikati anlamnda kullanlmasdr. Burada zerinde durulan
anlam budur. Et-Takrb, I, 352; Kitabul-hudd, s. 145. Rz ve mid ise hakikat kelimesinin
szlkte sabit anlamna geldiini, buna gre de madum anlamna gelen batln zdd olduunu
ifade eder. El-Mahsl, I, 285; El-hkm, I, 26. rz ve Bc gibi usulclere gre hakikatin, batln
zdd olan hak ile bir alakas yoktur. Hak batln zdd, hakikat ise mecazn zdddr. nk kimi
zaman bir haber hakikat lafz ile sylenir fakat haberin kendisi batl olur. Bunun aksine bir haber
mecaz lafz ile sylenir, fakat haberin kendisi hak olur. erhul-Lma, I, 170-171; hkmul-fusl,
s. 70.
262
rnein Eb Abdillah el-Basr, bn Cinn ve Abdlkahir el-Crcn tarafndan yaplan tanmlarn
eletirisi iin bk. Rz, el-Mahsl, I, 287-292.
263
Bklln, et-Takrb, I, 352; Cveyn, et-Telhs, I, 184.
. Pek ok usulcnn hakikat ve mecaz tanm bu ekildedir. rnek olarak bk. bn Frek,
Kitbul-hudd, s. 145; Ferr, el-Udde, I, 172; rz, erhul-Lma, I, 172; Gazzl, slam
Hukukunda Deliller, II, 12; Kelvezn, et-Temhd, I, 77, II, 249250. Mutezileden Ebu Abdillah
el-Basr de bu tanm benimsemitir. Bk. Basr, el-Mutemed, I, 12.
264
Basr, el-Mutemed, I, 11.

Basrnin hakikat ve mecaz tanm kendisinden sonra birok usulc tarafndan benimsenmitir.
rnein Hanefi usulclerden Esmend bu tanm benimseyerek lugav, rf ve er hakikati
108

Bu iki tanm hakikatin, szn, ilk vazda konulduu anlamda kullanlmas, mecazn
da szn, bu ilk vazda konulduu anlamn dnda bir anlamda kullanlmas
noktasnda ortaktr. Bununla birlikte birinci tanm zellikle, luav/vaz hakikatin
tanmlanmasna yneliktir. kinci tanm ise Basrnin de aka belirttii gibi luav
hakikatin yan sra rf ve er hakikatleri de iine almaktadr.

Dikkat edilirse her iki tanmda da mecazn hakikatle balants zerinde


durulmamtr. Bu noktada yle bir soru akla gelebilir. Lafzn hakikat anlamnn
dnda mecaz anlamda kullanlmas, herhangi bir kurala bal mdr, yoksa isteyen
istedii gibi lafz mecaz anlamda kullanabilir mi? Her ne kadar Basrnin tanm,
lafzn hakikat anlam dnda kullanmnn mecaz olabilmesi iin hakikatte olduu
gibi mecaz anlamn da uylam salanm bir anlam olmas gerektiini ifade etmesi
asndan keyfi olmadn ortaya koysa da bunun nasl gerekletii konusunda bir
aklk sunmaz. Bununla birlikte bu durumun tanma yanstlmamas bu usulclerin
lafzn mecaz anlamda kullanmnn keyfi olduunu dndkleri anlamna gelmez.
Nitekim Basrnin yapt hakikat ve mecaz tanmn benimseyen Rz ve mid gibi
usulcler, bu eksiklii gidermek iin tanma hakikatle ilikisinden dolay kaydnn
eklenmesi gerektiini, aksi halde lafzn hakikati dnda ifade ettii bu anlamn,
mecaz deil, yeni bir vaz olacan belirtir.265 Onlara gre bu kaytla tanmda eksik
braklan mecazn keyfi bir kullanm olmad akla kavumu olur.

rf ve er hakikatleri kapsayan ikinci tanm ile ilgili olarak yle bir soru akla
gelebilir. rf ve er anlam szn dilde asl konulduu anlamn dnda bir anlam
olduuna gre bunlarn mecaz olarak deerlendirilmesi mmkn mdr? Basr, bu

ierdiini belirtir. Bezln-nazar, s. 15. Ayn ekilde Rz ve Amid gibi Eari usulcler de rf ve
er hakikatleri de kapsamas ynyle Basrnin tanmnn daha doru olduunu ifade ederler.
Nitekim Rz, hakikat ve mecaza ilikin yaplan tanmlar ierisinde en gzel tanmn Basr
tarafndan yaplan bu tanm olduunu belirtir. El-Mahsl, I, 286. Amid de Basrnin bu tanmnn
vaz, rf ve er hakikatleri iermesi nedeniyle cmi ve mni bir tanm olduunu syler. El-
hkm, I, 27, 28. Buna karlk Basrnin tanmn eletiren usulcler de bulunmaktadr. rnein
rz, bu tanmn Mutezilenin isimlerde naklin bulunduu grne uygun olarak yapldn,
birinci tanmn ise ehl-i Snnete grne uygun olduunu belirtir. erhul-Lma, I, 172.
Kelveznnin Basrnin tanmna ynelik eletirisi iin bk. Et-Temhd, II, 250.
265
Rz, el-Mahsl, I, 286; mid, el-hkm, I, 28. Esmend mabehet, mcaveret, sebebiyyet,
msebbebiyyet gibi baz mecaz ynlerine dikkat ekmekle birlikte bunu tamna yanstmamtr.
Bk. Bezln-nazar, ss. 30-31. Rz, szn mecaz anlamda kullanmn salayan 12 alakadan
bahsetmitir. Bk. El-Mahsl, 323-327.
109

soruya u ekilde cevap verir. rf ve er anlam, asl konulua nispetle mecazdr,


fakat rf ve er konulularna nispetle mecaz deildir. 266 Akla gelen dier bir soru
da udur. Bir lafzn lugav hakikat olmaktan kp rf veya er hakikat haline
geldii nasl bilinir? Bir szn rf veya er hakikat haline geldiinin lt,
iitildiinde rf veya er anlamn lugav hakikatten nce zihinlere gelmesidir. Eer
bu anlamdan biri dierinden daha nce zihne gelmiyor ve iitende tereddt oluyorsa
bu durumda ikisi arasnda mterek hakikat olur. rf veya er kullanm hakikate
dntnde lugav anlam rf veya er mecaz haline gelir. 267

Usulcler, kural olarak her mecazn bir hakikatinin bulunmas gerektii, bunun
aksine her hakikatin bir mecaznn bulunmasnn gerekli olmadn ifade ederler.
nk dilde, konulduu anlamn dna klmayan lafz ve isimler vardr. ki tr
isim iin esas itibariyle mecaz sz konusu olmaz. Birincisi, anlam olarak kendisinden
daha geneli bulunmayan malum, mehul, maznun, mezkur, medlul gibi isimlerdir.
nk bu tr isimler hemen her eyde hakikattirler. kincisi, Zeyd, Amr gibi zel
isimlerdir. Bu isimler, sfatlar arasnda deil, zt ve ahslarn arasn ayrmak iin
konulmutur.268 Bu yzden de bunlarda genel olarak mecaz sz konusu olmaz. 269

266
Basr, el-Mutemed, I, 12.
267
Basr, el-Mutemed, I, 21-22; Semerkand, Miznul-usl, I, 538.
268
Bklln, et-Takrb, I, 358-359; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 13.
269
Hakikat ve mecazn hkmlerine ilikin olarak Basr daha ayrntl bilgiler vermitir. Bunlar u
ekilde sralamak mmkndr:
1. Lakaplarda hakikat ve mecaz bulunmaz. yle ki, hakikat ve mecaz, kiinin kullanmasndan
nce dil ehli tarafndan yaplan bir vaza dayanr. Oysa lakaplar ne dil ehli, ne de er tarafndan
konulmutur. Basr, ahslar iin kullanlan bu lakaplarn, mecaz olmamasnn yan sra hakikat de
olmayacan syleyerek Bklln ve onu takip edenlerden ayrlmtr. mid de Basryi takip
ederek zel isimlerin hakikat ya da mecaz olarak nitelendirilemeyeceini syler. Bk. El-hkm, I,
32.
2. Hakikat ve mecaz, dil ehlinin vaznn dna kmaz. Konuan, ya dil ehlinin aslda kastetmi
olduu anlam kastetmitir, bu durumda hakikat olur, ya da tebeiyyet yoluyla aslda konulan
anlamn dnda bir anlam kastetmitir, bu durumda da mecaz olur.
3. Hakikat ve mecazn tanmlar gerei, lafzn bir ey hakknda mecaz olup, onun dnda bir ey
hakknda hakikat olmamas caiz deildir. Bunun tersine bir eyde hakikat olup, onun dndaki bir
eyde mecaz olmamas mmkndr.
4. Lafz, hangi anlamda kullanldna ilikin delalet bulunmadnda hakikati zere hamledilir.
Mecaz anlama hamledilmesi ancak bir delaletle mmkndr. nk kelam mana iin vaz eden,
ancak delalet konusunda o kelamla yetinmek ve o anlamda kullanmak iin vaz eder. Bu yzden
dinleyenlerin zihinlerine ilk olarak mecaz anlam deil, bu mana gelir.
5. Hakikatin er veya rfle mecaza; mecazn da hakikate dnmesi mmkndr.
6. Bir engel bulunmadka tanmland ekilde hakikatin, artl veya artsz olarak anlamn
ifadede srekli (muttarid) olmas gerekir. Dil ehlinin uzunluk vasf bulunan cisimleri tavl diye
110

Usulclerin zerinde durduklar dier bir mesele, bir szn hakikat mi, yoksa mecaz
anlamnda m kullanldnn nasl bilineceidir? Bu konuda usulcler arasnda bir
birlik yoktur. Bununla birlikte Gazzl ve mid gibi usulclerin Bkllnnin
zikrettii yollar; Cveyn, Kelvezn ve Rz gibi usulclerin Basrnin zikrettii
yollar benimsedikleri grlr.

Bklln, bu konuda drt yol bulunduunu ifade eder:

Birinci yol: Hakikat, szn ifade etmesi iin konulan eylerin tamamnda caridir.
rnein alim sz, kendisinde ilim bulunan herkes iin geerlidir. Mecaz ise
kullanld anlam ile snrldr, bakas kendisine kyas edilemez. rnein, Kye
sor! szne kyasla Halya sor! denemez. 270

kinci yol: Hakikatin tretmeye elverili, mecazn ise elverisiz oluudur: rnein
emir szc hakikat olarak nehyin zdd anlamnda, mecazen de fiil ve durum

isimlendirmeleri, cisimlerdeki bu uzunluk vasf sebebiyledir. Buna dayanarak kendisinde uzunluk


bulunan her cisim tavl diye isimlendirilir. artl olan ise dil ehlinin, siyah ve beyaz renkleri
bulunan atlar eblak diye isimlendirmeleridir. Bu, siyah ve beyaz rengin kendisinde bulunmas
artyla her at iin kullanlr. Usulclerin Hakikatlerde kyas kullanlr sznn anlam budur.
Hakikatin ttradna engel olan iki durum sz konusudur. Birincisi, lafzn mecaz anlamda
kullanlnn mecaz artracak derecede ok olmas. Bu durumda lafzn, mecaz
artrmasnn gzel olmad yerlerde mutlak olarak sylenmesi caiz deildir. rnein, dell
sz, delaletin faili hakknda hakikattir diyenlere gre, Allahn dell diye isimlendirilmesi gibi.
nk dell sznn delalet anlamnda kullanl oktur, mutlak olarak sylendiinde bu anlam
artrmaktadr. kincisi, semdir. Her ne kadar vg ifade etse de sem, Allahn fdl diye
isimlendirilmesini menetmitir. Hakikatin sreklilik zelliine karlk, mecazn kullanld trde
kalp bunun dna kmamas gerekir. Uzun boylu adamn nahle diye isimlendirilmesinde
olduu gibi her uzun boylu adamn nahle diye isimlendirilmesi mmkndr, ancak uzun boylu
adamlar dnda kullanlamaz. Hakikat ise trn dnda da kullanlr. Basr, el-Mutemed, I, 27-31.
270
Bklln, et-Takrb, I, 355; rz, erhul-Lma, I, 174; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II,
13; Esmend, Bezln-nazar, ss. 28-29; mid, el-hkm, I, 30. Hakikat ve mecaz birbirinden
ayrmann bu yolu genellikle Kyas hakikatlerde caridir, mecazda deil eklinde ifade edilir.
rnek olarak bk. Esmend, Bezln-nazar, s. 29. Bu yzden Bkllnnin burada mecazla ilgili
olarak bakas kendisine kyas edilemez sznden mecaz dnda isimlerde kyasn olduu
anlam karlmamaldr. nk Bkllnye gre dilde kyas geerli deildir.
Cveyn ve Basr, bu yolun hakikat ve mecaz birbirinden ayrmak iin yeterli olmadn
belirtirler. Cveynye gre verilen rnekte Bkllnnin syledii doru olmakla birlikte, iyice
incelendiinde bunun fazla bir nemi yoktur. nk asl olan, hakikatler konusunda vazn aslna,
mecaz konusunda da dil ehlinin kullanmna tabi olmaktr. Et-Telhs, I, 188. Basr ise bu yolu,
hakikatin ttrad zelliine sahip olmas, mecazn da bu zellie sahip olmamas eklinde verir.
Her ne kadar bu, bir ksm hakikat ve mecaz iin geerli olsa da btn hakikat ve mecazlar iin
geerli olduu ileri srlemez. Mecaz iin ttrad art deilse de bir ksm mecazlarn muttarid
olmasn engelleyecek bir engel yoktur. Eer btn mecazlar aratrlp da mecazn muttarid
olmad ve bunun dnda kalanlarn da hakikat olduu bilinseydi zaten byle bir yola gerek
kalmazd. El-Mutemed, I, 26. Rznin bu yol ile ilgili eletirileri iin bk. El-Mahsl, I, 346-347.
111

anlamnda kullanlr. Buna gre hakikat anlamndaki bu emirden mir (emreden)


ismi tretildii halde, hal ve durum anlamndaki emirden bu isim tretilemez. 271

nc yol: smin oulunun deimesi: rnein, hakikat anlamnda kullanlan


emir, evmir; mecaz anlamnda kullanlan emir ise umr eklinde oul yaplr.272

Drdnc yol: Hakikat anlamnda kullanlan ismin, baka bir eyle alakal olmas.
rnein kudret szcnn g yetirilen ile bir alakas vardr. Bu szck, rnein
gzel bir bitki hakknda Bu Allahn kudretidir eklinde bakas ile alakal
olmayacak ekilde sylenirse mecaz olur.273

Cveyn, Bkllnnin hakikat ve mecazn arasn ayrmak iin verdii bu yollar


hakknda yle bir deerlendirmede bulunur: Bana gre, o, bu farklar hakikat ve
mecaz birbirinden ayran genel geer kurallar olarak zikretmemitir, sadece hakikat
ve mecaz ayrmnda zerinde ittifak edilen ksmlar zikretmitir.274 Bu ifadesi ve
Bkllnnin yukarda belirttii yollar hakkndaki eletirileri dikkate alndnda
Cveynye gre hakikat ve mecaz birbirinden ayrmada genel geer bir kuraln
olmad sylenebilir. Et-Telhsde Bkllnnin sralad yollar vermeden nceki
deerlendirmesi bunu destekler niteliktedir. Bil ki, biz, hakikatlerde dilin vazna,
mecaz ve anlam genilemelerinde (tevesst) dil ehlinin kullanmna uymaktayz.
Dolaysyla hakikatler konusunda vazn asln amamz caiz olmad gibi

271
Bklln, et-Takrb, I, 355; rz, erhul-Lma, I, 175; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II,
13; mid, el-hkm, I, 31. Cveyn ve Basr, bu yolun da her hakikat ve mecaz iin geerli
olmadn belirtirler. Cveynye gre, her ne kadar bu yol, verilen rnekler iin doru ise de her
hakikat ve mecaz iin geerli deildir. nk mastar olmadnda kendisinden tretme
yaplamayan pek ok hakikat olduu gibi, kendisinden tretme yaplan pek ok mecaz da vardr.
Vaz ve kullanm asndan mastar yerine geen her eyden ounlukla tretme yaplr. Et-Telhs,
I, 189. Basr de benzeri gerekelerle bu yolun geerli olmadn belirtmitir. El-Mutemed, I, 26-
27. Rznin bu yol ile ilgili eletirileri iin bk. El-Mahsl, I, 348.
272
Bklln, et-Takrb, I, 356; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 13; mid, el-hkm, I, 30.
Bu yol da yine Cveyn ve Basr tarafndan yerinde bulunmamtr. nk bazen hakikat ve
mecazn oulu ayn olmaktadr. Esed sz, hem bilinen yrtc hayvan ve hem de kahraman
anlamnda ayn ekilde oul yaplr. Himr sz de hem bilinen hayvan hem de ahmak
anlamnda ayn ekilde oul yaplr. Et-Telhs, I, 190; El-Mutemed, I, 26-27. Rznin bu yol ile
ilgili eletirileri iin bk. El-Mahsl, I, 348-349.
273
Bklln, et-Takrb, I, 356; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 13; mid, el-hkm, I, 32.
Cveyn, et-Telhste bu ksm belirtmemitir. Basrnin szlerinden de bu yolun ayrc bir
zelliinin olmad anlalmaktadr. El-Mutemed, I, 27. Rznin bu yol ile ilgili eletirileri iin
bk. El-Mahsl, I, 349.
274
Cveyn, et-Telhs, I, 190.
112

mecazlarda da onlarn kullanm yerlerini amamz caiz olmaz.275 Cveynnin


ksaca belirttii bu husus, daha nce Basr tarafndan u ekilde ortaya konulmutur.
Hakikat ve mecaz birbirinden ayrmak ancak dil asndan mmkndr. Bu ya dil
ehlinin belirtmesiyle olur ya da onlarn kullanmlaryla istidlalde bulunmakla bilinir.
Basrye gre dil ehlinin belirtmesi u ekillerde olur: 1) u anlam hakikattir, u
anlam mecazdr demeleri, 2) Bu szle u kastedilirse bununla konulduu anlam
kastedilir, bu szle u kastedilirse bununla konulduu anlam kastedilmez demeleri,
3) Bu lafzla u anlam kastedildiinde ziyade, noksanlk veya nakil sebebiyle lafz
anlamn ifade etmez; bu lafzla u anlam kastedildiinde lafz anlamn ziyade,
noksanlk ve nakil olmakszn ifade eder demeleri. stidlal ise u ekillerde olur: 1)
Dili bilen kiilerin bir karine olmakszn lafz iittiklerinde zihinlerine ilk nce gelen
anlam hakikattir. 2) Dil ehli bakalarnn herhangi bir manay anlamalarn
istediklerinde zel bir ibare ile yetinirler. Baka bir anlam ifade etmek istediklerinde
ise bu ibare ile yetinmezler. Bundan hareketle anlam ifade iin yetindikleri ibarenin
hakikat olduu bilinir. nk zihinlerinde bu manann o lafza uygun dmesi ve bu
lafzn sadece o anlam ifade ettii yerlemeseydi, bu ibare ile yetinmezlerdi. 276
Kelvezn bu aklamalara ayn ekilde yer verirken277 Rz bu taksimi daha belirgin
bir hale getirmitir.278

275
Cveyn, et-Telhs, I, 187.
276
Basr, el-Mutemed, I, 25-26.
277
Kelvezn, et-Temhd, II, 271-272. Ancak Kelvezn, Basrye herhangi bir atfta bulunmamtr.
278
Rz, Basrnin sralad yollar sahih yollar diye niteledikten sonra yle verir: Hakikat ile mecaz
arasndaki fark ya belirtme (tansis) ya da istidlal ile olur. Belirtme ekilde olur: 1) Vzn Bu
hakikattir, u mecazdr demesi, 2) Hakikat ve mecazn tanmn zikretmesi, 3) Hakikat ve mecazn
zelliklerini zikretmesi. stidlal ise drt ekilde olur: 1) Dil ehlinden bir topluluun lafz
iittiklerinde karine olmakszn ilk gelen ey hakikattir, dieri mecazdr. 2) Dil ehli bakalarna bir
anlam anlatmak iin zel bir ibare ile yetinirler. Bunu baka bir ibare ile anlatmak istediklerinde
sze bir karine eklerler. 3) Kye sor! ayetinde olduu gibi kelime ilgi kurulmas imkansz olan
bir eyle ilikilendirildiinde bunun dilin asl konuluunda o anlam iin konulmad, mecaz
olduu bilinir. 4) Lafzn, kullanmnn terkedildii bir anlamda kullanlmas. Rz, bu drt yoldan
ilk ikisinin hakikatin, son ikisinin mecazn zellii olduunu belirtir. Daha sonra zayf yollar diye
niteledii Gazzlnin sralad drt yolu ele alr ve eletirir. El-Mahsl, I, 345-346. Bu konuda
ayrca bk. Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 160; Sircddn el-Urmev, et-Tahsl, I, 239-241.
Basr, Rznin istidlal yoluyla bilinen nc ekli geersiz kabul etmektedir. nk Basrye
gre, Kye sor! ayetinde kyn kastedilmedii akl ile bilinmektedir. Ky isminin, ky halk
hakknda mecaz olmas ise delile baldr. Zira konuann szyle bir anlam kastetmeyip baka
bir anlam kastettiinde szn bu dier anlamda mecaz olmas zorunlu deildir. Nitekim kelime,
iki hakikat arasnda mterek olup, konuann bunlardan birini kastetmesinin imkansz olduu ve
dierini kastettii bilindiinde kelime dier anlamda mecaz olmaz. El-Mutemed, I, 27. sfehn de
Basrnin bu ksm geersiz saymasn yerinde bulur. Bk. El-Kif, II, 367. Ayrca sfehn,
113

Yukarda Basrnin hakikat tanmn verirken, tanmn lugav hakikatler yannda rf


ve er hakikatleri kapsadn, Rz ve midnin de bu tanm yerinde bulduklarn
ifade etmitik. Buna gre hakikatin ksmlar lugav, rf ve er olmak zere
ksmdr.279 Lugav ve rf hakikat btn usulcler tarafndan kabul edilirken er
hakikatler konusunda baz Ear usulclerle Mutezili usulcler arasnda cidd
tartmalar vukubulmutur. Buradan hareketle esas tartmann er hakikatler
zerinde younlat sylenebilir.

Lugav hakikat, lafzn aslda konulduu anlamda kullanlmasdr. Lugav hakikatlerle


ilgili burada belirtilmesi gereken nokta, hakikatin mfred ve mterek hakikat280
olmak zere ikiye ayrlmasdr. Birincisi aktr. kincisi, kur kelimesinin hem
hayz, hem de temizlik anlamnda kullanlmas gibi bir kelimenin farkl anlamlar iin
konulmasdr. Usulcler arasnda tartma bulunmakla birlikte ounlua gre,
mterek lafzla konulduu anlamlardan hangisinin kastedildiinin bilinmesi delil ve
karineye baldr.281

Bir lafzn insanlar tarafndan kullanm yoluyla lugav anlamndan baka bir anlamda
kullanlmas ve bu anlamda yaygnlk kazanmas ile lafz rf hakikat haline gelir.
Lafzn lugav anlamndan baka bir anlamda kullanlmas ise genellikle anlam
daralmas veya anlam genilemesi yoluyla olmaktadr. Anlam daralmas, kullanm
yoluyla ismin konulduu anlamn bir ksmn ifade eder hale gelmesidir. rnein
dbbe szc, lugav hakikat olarak kmldama zellii bulunan her trl canl
iin kullanlr. Ancak rf kullanm ile bu szck at anlamnda yaygnlk

Rznin belirtmenin ikinci ekli diye niteledii ksmn el-Mahsln baz nshalarnda ikisinden
birini zikretmeleri eklinde getiini belirterek bunun hata olduunu, bu yzden baz melliflerin
hataya dtklerini belirtir. Bk. El-Kif, II, 367. sfehnnin belirttii bu hata el-Mahsln Taha
Cabir el-Alvnnin tahkikli nerinde de mevcuttur. Ayn hata Sircddn el-Urmevnin et-
Tahslinde de tekrarlanmtr. Tcddn el-Urmevnin el-Hslnda ise sfehnnin doru kabul
ettii ekil olan ikisinin tanmlanmasyla eklinde gemektedir.
279
Basr hakikatin lugav, rf ve er eklindeki ayrmn dnda hakikati iki ayr adan daha
taksime tabi tutmutur. Birincisi, mutlak veya artl oluuna gre ayrm, ikincisi ise delalet ekli
bakmndan isim, fiil ve harf olmak zere yapt ayrmdr. El-Mutemed, I, 14.
280
Dilde mterek hakikatlerin bulunduu konusunda usulclerin byk ounluu hemfikirdir.
Bununla birlikte kimileri, anlamay problemli hale getirdii iin buna kar kmlardr. Ancak
Basr, farkl topluluklarn her birinin ayn ismi farkl anlam iin koymalarndan ve bir maksada
bal mterek mcmel bir isimle konumann sz konusu olmasndan dolay bunun mmkn
olduunu syler. Bk. El-Mutemed, I, 17; Rz, el-Mahsl, I, 267.
281
Mterek isimlerin delaleti ikinci blmde mcmelin ksmlar konusunda ayrca ele alnacaktr.
114

kazanmtr. Anlam genilemesi ise kullanld mecaz anlamn yaygnlk


kazanmasdr. rnein ait kelimesinin lugav anlam ukur yer iken mecaz
anlam olan ihtiya giderme anlamnda kullanmnn yaygnlk kazanmasyla rf
hakikat haline gelmitir.

Usulcler rf ismin, anlam daralmas veya anlam genilemesi ile olduu konusunda
hemfikirdir. Ancak lafzn, lugav anlamdan rf anlama nakil ile olduu tartma
konusudur. rnein Bklln, lugav hakikatten nakledilmi diye nitelenmesinin
doru olmadn ileri srer. nk Bkllnye gre rf isimler, kullanld anlam
iin ilkten vaz yoluyla konulmu deildir. Byle olmu olsayd, btn isimlerin rf
olmas gerekirdi. Ayn ekilde meslek sahiplerinin aletleri iin koymu olduklar
isimleri rf isimler olarak nitelemek mmkn deildir. nk dilin vaz zaten bu
ekilde olmutur.282 Buna karlk Basr, rf hakikatin lugav hakikatten nakil ile
olduunu ifade eder.283 Lafzn, lugav hakikatten nakil yoluyla baka bir anlamda
kullanlp kullanlmayaca, esasen er isimlerin anlamlarn ifade etmesinin nakil
ile olup olmad ile ilgilidir.

2. Lafzlarn Nakli Problemi (er Hakikatler):

er isim veya er hakikat denildiinde genel olarak kastedilen, dilde daha


nce belli anlamlar ifade iin kullanlan salat, savm, zekat, hac gibi lugav isimlerin
er tarafndan bu nceki anlamlarnn dnda bir anlamda kullanlmasdr. Daha
nce belirtildii zere dilin vaz bir nitelie sahip olmas sebebiyle naklin imkan
konusunda kayda deer bir ihtilaf yoktur.284 Bu meselede esas tartma lugav

282
Bklln, et-Takrb, I, 367-368.
283
Basr, el-Mutemed, I, 21.
284
Rz, naklin imkan konusunda ittifak bulunduunu belirtir. Bk. El-Mahsl, I, 298. mid de gerek
Arap dilinden gerekse baka bir dilden er anlamlar iin isim konulmasnn imkan konusunda
ihtilaf bulunmadn, ihtilaf konusunun ise Arap dilinden er anlamlar iin isimler konulurken
isimlerin lugav anlamlarn/vazn terkedip terketmedii olduunu belirtir. Bk. El-hkm, I, 33.
Ayrca bk. Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, I, 490-495; Rhn, Tuhfetl-mesl, I, 353. Basr,
Mrcieden bir grubun naklin imkanna kar ktklarn belirterek, gerekelerinden bir ksmnn
nakli imkansz grdklerine, bir ksmnn da imkansz grmeyip nakli irkin grdklerine delalet
ettiini belirtir. Bk. El-Mutemed, I, 18. Basrnin verdii bu bilgi sebebiyle Tcddn es-Sbk ve
Zerke, Raz ve midnin imkan konusunda ittifak bulunduu eklindeki ifadelerinin yerinde
olmadn belirtmilerdir. Bk. Reful-hcib, I, 391; el-Bahrul-muht, II, 159.
ci, er isimler ile ilgili tartmann, ri tarafndan bir mnasebetten dolay m vaz edildii
(menkul) veya bir mnasebet olmakszn m vaz edildii (mptedeeten) ya da bu isimlerin vaza
115

isimlerin birtakm er anlamlara naklinin vaki olup olmad, vaki olduunu kabul
edenler asndan bu naklin nasl olduudur.

er isimler konusu Eariler ile Mutezile arasnda kelmi boyutu olan tartmal
bir konudur. Tartma, byk gnah ileyen kiinin dinden kp kmayaca
meselesi ile balantl olarak esasen iman, kfr ve fsk gibi isimlerin dildeki
anlamnda m yoksa dildeki anlamndan baka bir anlamda m kullanld
konusunda ortaya kmtr.

rzye gre, slam dncesinde itizl konusunda ortaya kan ilk mesele budur.
nk Osman (r. a.)n ehadetinden sonra byk gnah ileyen kimselerin durumu
konusunda eitli grler ortaya atlmt. Mutezile bu konuda el-menzile beynel-
menzileteyn grn savunmutur.285 rz, Kad Ebut-Tayyib et-Taberi kanalyla
Bkllnnin bu konu ile ilgili olarak yle dediini kaydeder: Mutezile ve
kaderiyyenin ilk temsilcileri, isimlerde naklin bulunduu grn kabul ettiler. Ve
bir grup szde fakih (mtefakkhe) de bundaki kfr ve tuyan bilmeden bu konuda
onlara uydu.286 rz, kelm adan byle bir anlay dile getiren isimlerde nakil
bulunduu grn aka yanstan Mutezilenin hakikat ve mecaz tanmn

gerek olmakszn lugav anlamlarndan mecaz yoluyla m olduu konusunda olduunu belirtmitir.
erhul-muhtasar, I, 163. Benzer ekilde Hanefi usulclerden bnl-Hmm da er isimler ile
ilgili ihtilafn salat, zekat gibi fakihler tarafndan er anlamlarnda kullanlan isimlerin fukahnn
rf ile mi yoksa riin vaz ile mi olduu konusunda olduunu, bu tr isimlerin er hakikatler
olduu ve bunlardan er anlamlarnn anlald konusunda ise bir ihtilafn bulunmadn
belirtmitir. Bk. Et-Tahrr (bn Emrul-Hcc erhi ile), I, 10-11, (Emir Padiah erhi ile), 15.
Msellems-sbt arihi Ensr de ihtilaf noktasn bu ekilde belirlemitir. Bk. Fevtihur-
rahamt, I, 221-22.
285
rz, bu konuda unlar syler: Bu, itizal konusunda ortaya kan ilk meseledir. yleki, Osman -
radyallahu anh- ldrlnce bidatlar ortaya kt, ktlkler oald. Alinin ashabndan bir
grup onun susuz olduunu kabul etti. amllar ise Biz, Osmann kann istiyoruz dedi. Ve
aralarnda bilinen savalar oldu. Onlardan ksa bir mddet sonra Mutezile ortaya kt ve yle
dediler: Biz bu kiileri, iki konum arasnda bir konuma yerletiriyoruz. Onlar, ne kafir ne de
mmin olarak isimlendiriyoruz. Biz, onlar fasktr diyoruz. yleki, Talha ve Zbeyr gibi
sahabenin bykleri hakknda da bu sz sylediler. Hatta Vasl b. At gibi ileri gelenleri yle
dedi: ayet Ali ve Talha, yanmda bir tutam sebzeye ahitlik etseler, yanlarnda nc bir kii
olmadan onlarn ehadetlerini kabul etmem. nk ikisinden biri fasktr. Onlara denildi ki,
mann dildeki anlam tasdiktir, bunlar da (Allah) tasdik ediyorlar ve birliyorlar. yle dediler:
Bu anlam dilde hakikattir, ama erde baka bir anlama nakledilerek byk gnah ileyen
kiilere isim yaplmtr. Dolaysyla byk gnahlardan birini kim ilerse, imandan kar ama
kfre girmez. erhul-Lma, I, 172-173.
286
rz, erhul-Lma, I, 173.
116

reddederek, Eariler tarafndan yaplan tanmn kendi dncelerine daha uygun


olduunu ifade eder.287

Bkllnnin bu tavr nedeniyle aslnda salat, savm, vud, hacc ve benzeri kelam
ilminin konusu dnda kalan isimler de bu tartmann kapsamna ekilmi ve bu
isimlerde naklin bulunup bulunmad, bir inan tartmasna dntrlmtr.
Mutezile, er isimlerin lugav anlamlarndan nakledildiini ileri srerken, Bklln
ve onu takip eden baz usulcler, lugav isimlerin er anlamlara nakledilmediini,
bu isimlerin lugav anlamlarnda kullanldn ileri srerek ar bir muhalefette
bulunmutur. Daha sonraki Er usulcler, biraz daha esnek bir tutum sergileyerek,
kll anlamda bir nakil olmadn ancak ksm bir deiiklik olduunu ifade
etmilerdir. mid gibi baz Ear usulcler ise bu konuda kararszl tercih
etmitir.

a. Naklin Varln Reddedenler: Kelm adan byle bir dnceye meydan verdii
iin bata Bklln olmak zere Ferr, rz ve Bc gibi usulcler, isimlerde naklin
bulunmad grndedir. Bklln, kendisinin ve bal olduu ekoln grn
yle dile getirir: Biliniz ki, ehl-i hakkn ve fakihlerden ve dierlerinden mteekkil
olan mmetin selefinin tamamnn benimsedii gr, Allahn lugav isimlerden
hibirini er anlam ve hkmlere nakletmediidir. Allah, mmete sadece Arap dili
ile hitapta bulunmutur. Dier isimleri ve hitap eklini sadece ve sadece dilin
vaznda geerli olan ekliyle kullanmtr.288

Bkllnye gre bu isimler, er isimler olarak deil, luav isimler olarak


adlandrlr. Zira bu isimler, er gelmeden nce dilde hangi anlamda kullanlyorsa
er de bunlar o anlamda kullanmtr. Ancak er, bu anlamlara daha nce
bulunmayan yeni bir takm artlar eklemitir.289 rnein salat erde erin ekledii
artlar ile birlikte dua anlamndadr.290

287
rz, erhul-Lma, I, 172.
288
Bklln, et-Takrb, I, 387. Bklln, bu gre muhalif olanlarn Mutezile ve Hariciler olduunu,
baz szde fakihlerin de onlarn bu batl grlerini destekleme kast olmakszn onlara uyduunu
syler. Bk. Et-Takrb, I, 389-390.
289
Bklln, et-Takrb, I, 387, 395-397; Cveyn, et-Telhs, I, 214-215. Bklln, Haricilerin ve
Mutezilenin ileri srdkleri bu grten amalarnn, er hkmler iin doru isimler belirleme
117

Bklln, grn desteklemek iin iki temel gereke ileri srer. Bu gerekelerden
ilki, Biz onu Arapa bir Kuran yaptk (Ysuf 12/2), Ak Arap diliyle (uar
26/195), Biz her peygamberi kendi kavminin diliyle gnderdik (brahim 14/4) ve
benzeri ayetlerdir. Bkllnye gre bu ayetlerde Allah mmete yaplan hitabn
ancak Arap dili ile yapldn haber vermektedir. Bu ayetlerin zahiri, zellikle de
onlar umumu kabul ettiklerine gre, hitabn tamamnn Araplarn kulland anlamda
kullanlan Arapa olmasn gerektirir. Aksi takdirde onlarn dillerinin dnda bir dille
hitab olurdu. mmet, Allahn Peygamberini, ancak Arap diliyle gnderdiini ve
Rasul vastasyla onlara Arap dilinden baka bir dille hitap etmedii konusunda
hemfikirdir. Durum byle olunca onlarn syledikleri boa km olur. te yandan
luav isimler, er hkm ve ibadetlere nakledildiinde ve bu isimler dilde bu
anlamlar iin hakikat ve mecaz olarak kullanlmadnda, Araplara kendi dillerinin
dnda bir dille hitab edilmi olur. Bu durumda ise Araplara Arapa olmayan ve
onlarn kulland anlamda kullanlmayan, ihdas edilmi birtakm isimlerle hitap
olur.291 Bkllnnin dier gerekesi, bu konuda hccet tekil edecek herhangi bir

olmayp esas amalarnn itikad konularda mmetin selefine muhalefet olduunu, buna karlk,
onlarn grlerine uyan fakihlerin (mtefakkihe) byle bir amalarnn olmadn belirtmektedir.
Bk. Et-Takrb, I, 391.
290
Bkllnnin bu gr ile ilgili olara Adududd el-c tarafndan yaplm farkl bir deerlendirme
sz konusudur. cnin deerlendirmesine gre, Bkllnnin kar kt nokta bu isimlerin er
anlamlara delaletinin riin bir mnasebetten dolay vaz ya da bir mnasebet olmakszn vaz
yoluyla olmasdr. Yoksa bu isimlerin yeni bir vaz sz konusu olmakszn bir karine ile birlikte
lugav anlamlarndan mecaz yoluyla kullanlmasn kabul etmektedir. c gerek Rznin gerekse
midnin konuya ilikin nc bir gr zikretmemelerini gereke gstererek doru olan
grn nc bir gr bulunmad olduunu belirtmitir. Bk. erhul-Muhtasar, I, 163-164.
Ayn ekilde Hanefi usulclerden bnl-Hmam da Bkllnnin szlerini, bu isimlerin er
anlama delaletinin lugav hakikatten mecaz yoluyla olduu eklinde deerlendirerek, Debs,
Pezdev, Serahs, bns-Sat ve Beydvnin grleri ile ayn olduunu, ayr bir gr
olmadn ifade etmitir. Bk. Et-Tahrr (bn Emrul-Hcc erhiyle), I, 11, (Emir Padiah
erhiyle), I, 15-16. Benzer bir deerlendirme iin bk. bn Abdiekr, Msellems-sbt
(Fevtihur-rahamt erhiyle), I, 222.
Ancak Bkllnnin gr ile ilgili olarak gerek kendi ifadeleri, gerekse Cveyn ve Gazzlnin
ifadeleri gznne alndnda cnin deerlendirmesine ihtiyatla yaklamak gerektii
sylenebilir. Nitekim Karf, bu isimlerin mecaz anlamnda kullanldn syleme imkan olduu
halde Bkllnnin bunlarn lugavi hakikat olduunda srar etmesinin problemli olduunu belirtir.
Bk. Nefisul-usl, II, 844.
291
Bklln, et-Takrb, I, 391-392. Cveyn, et-Telhsde Bkllnnin muhaliflerine kar kulland
bu delili kullanmamtr. Bkllnnin bu yaklam, Kuranda Arapa olmayan lafz yoktur
gryle uyum arz etmektedir. Bu gr ileri srerken de ayn ayetleri delil olarak
kullanmaktadr. Ancak bu delilin hareket noktas, muhaliflerin umumu kabul etmeleri zerine
kurulmutur. Bkllnnin kendisi ise umum konusunda tevakkufu benimsemitir.
118

haberin nakledilmemi olmasdr. ayet bir nakil olmu olsayd bunun kesin bilgi
gerektiren bir ekilde nakledilmesi gerekirdi. 292

b. Ksmen Nakli Kabul Edenler: Sonraki Eari usulcler bu konuda biraz daha lml
bir tavr sergileyerek kll anlamda bir nakil deil, ksmen nakil bulunduu grn
benimsemilerdir. Bu konuda Bkllnnin srarl tutumunu anlamsz bulan293

292
Bklln, et-Takrb, I, 392-393. yle diyor Bklln: Eer Hz. Peygamber byle bir nakilde
bulunmu olsayd, bunu mmete kesin bilgi gerektirecek ve mazereti ortadan kaldracak bir
bildirimle (tevkif) bildirmesi gerekir ve bunun da huccet olacak, zorunlu ya da istidlal bilgiyi
gerektirecek ekilde nakledilmesi gerekirdi. Onlarn, Peygamber yapt diye ileri srdkleri bu
iddialarnn doruluu zorunlu olarak bilinmemektedir. Hz. Peygamberden bu konuya ilikin
rivayet edilen herhangi bir haberin sabit olduuna dair bir huccet ve delil yoktur. Kitap byle bir
eyi sylememektedir. mmet bu konuda icm etmemitir. Bu konuda akln ittifakla verdii bir
hkm de yoktur. Tevatrle gelmi bir haber de yoktur. Herhangi bir sahabinin, kendisine ahit
olan yalan sylemeleri imkansz olan bir topluluk huzurunda byle bir eyi Hz. Peygamberden
rivayet ettii de bilinmemektedir, aksine hi kimse bu konuda Hz. Peygamberden bir kelime dahi
rivayete ve Hz. Peygamberin baz luav isimleri er hkmlere ve din fiillere naklettim
dediine muktedir olamaz. Tm bu hususlar gz nne alndnda bu iddiann yalan olduu
kesinlikle ortaya kar. Bu ileri srdmz delile verecek cevaplar ve bu delili geersiz klacak
bir yollar yoktur. Bu ksm, uzatmamak iin baz cmleler biraz ksaltlarak verilmitir.
Hanbeli usulclerden Ferrnn er isimlere yaklam, Bkllninin yaklam ile ayndr. Ferr
da er isimlerin anlamlarnda lugav anlamlarnn varln koruduunu, erin bunlara birtakm
er artlar eklediini ifade etmitir. Bu konudaki gerekesi Bkllnnin ileri srd
gerekelerin aynsdr. Bk. El-Udde, I, 190. Kelvezn ise Ferrnn tercih ettii grn nakil
bulunduu ynnde olduunu belirtmektedir. Bk. Et-Temhd, I, 88. Ancak gerek Ferrnn kendi
eserindeki ifadeleri gerekse daha sonraki Hanbel usulclerin Ferrya nakil olmad grn
nispet etmeleri Kelveznnin bu nispetinin hatal olduunu gsterir.
Maliki usulclerden Bc de Bkllnye uyarak isimlerde nakil olmadn sylemitir. Bc bu
gr Baklln gibi ehl-i Snnetin ounluuna nispet etmitir. Bu gre gereke olarak da
Bkllnnin ileri srd gerekelere tutunmutur. Bk. hkmul-fusl, s. 205 vd.
293
Cveyn, et-Telhs, I, 212. Cveyn, et-Telhsde bu konuyla ilgili olarak Bkllnnin grlerini
aktararak onun ileri srd iki delilden birincisine deinmeyerek ikinci delili kullanmtr. El-
Burhnda ise Mutezile ve Bkllnnin grlerine yer vererek farkl bir gr ileri srmtr.
El-Burhndaki (I, 134) ifadesinde Bkllnnin gr ile ilgili olarak yle demektedir. Kad
Allah rahmet etsin- ak bir inatlkta devam etmi ve yle demitir: Salat, duadr. erde bu
sz ile isimlendirilen sz ve fiillerin vukuu annda duadr. te yandan er, srf duann salat diye
isimlendirilmesini engellememitir. O, bu tutumunu sz konusu dier lafzlarda da srdrmtr.
Onun bu yaklam doru deildir. nk eriat bilenler, rk ve secdenin namazdan olduu
konusunda icma etmilerdir. Onun sznn varaca yer, salatla isimlendirilenin sadace dua
olduudur. Halbuki durum byle deildir.
Shreverd de bu isimlerin lugav hakikatten mecaz yoluyla er anlamlara delalet ettii
grndedir. Ona gre, mecaz anlam asl anlam iyice bastracak ekilde yaygn bir kullanma
ulatnda artk bu isim menkul olarak isimlendirilir. Ancak bu ismin er anlam, bir mnasebet
sebebiyle nakil ve mecaz olmakszn ilkten bir vaz olduunu ileri srmek hatadr. Et-Tenkht,
102. Shreverd, Bkllnnin gr ile ilgili olarak da yle bir deerlendirmede bulunur: er
tarafndan ngrlen artlar bulunduu taktirde salat duadr denilmesi doru deildir. nk
art, ismin anlamnn dnda olduunda bu art olmakszn o eyin hakikati ve sureti anlalr.
Dier yandan uzanp dua eden birisini grsek, o kii de dua ettiini iddia etse erin kullanm o
kiiyi yalanlar, o kii gren kimse de onun namaz kldna hkmetmez. r veya bizden biri
dierine salli dese bundan dua anlalmaz. Dier yandan salat dua ise niin bu dua iin dier
fiiller art koulmaktadr. Et-Tenkht, s. 101.
119

Cveyn, lugav isimlerin er hakikatlere naklinin rf hakikatte belirtilen iki


ekilde olduunu belirtir. Ona gre bir kii, bu iki ekilde erin, bu lafzlarn
anlamlarna ilavede bulunduunu sylyorsa dorudur. Eer lafzlarn anlamlarnn
tamamen nakledildiini sylyorsa hata etmitir. nk er lafzlarda dildeki
anlamlar da dikkate alnmtr. 294 Ayn ekilde Gazzl, Bkllnnin ileri srd
gereke ve deerlendirmeleri yerinde bulmayarak erin bu isimlerde tasarrufta
bulunduunu inkar etmenin mmkn olmadn belirtir.295 Rz de Bklln ve
Mutezilenin konuya ilikin grlerini ar bularak, er isimlerin lugav
anlamlarnn dnda kullanlmasnn lugav hakikatten mecaz yoluyla olduunu
tercih eder.296 Ksmen nakil bulunduunu kabul eden bu ve benzeri usulclere gre,
bu isimlerin erin kullanm ile lugav anlamlarn da ieren yeni bir anlam olarak
deerlendirildiini sylemek mmkndr.

mid ise bu konuda Basrnin ileri srd gerekeye dayanarak naklin imkan
konusunda bir phenin bulunmadn belirtir. mkan asndan durum bu olmakla

294
Cveyn, el-Burhn, I, 134-135. Mazer, Cveynnin belirttii bu ekillerde yaplan bir naklin
lafzlarn anlamlarn deitirme anlamna gelmediini sylemekle birlikte, lugav anlamn dikkate
alnd eklindeki bu gr deerlendirirken, Fatihann okunmasnn vacib olduunun
sylenmesinden hareketle namazda dua anlamnn bulunduunun ileri srlmesinin yerinde
olmadn, nk bu kiinin dua eden deil, Fatihay okuyan olarak isimlendirildiini belirterek,
erin salat lafz ile Araplarn daha nce kastetmedikleri bir anlam kastettiinin ak olduunu
sylemektedir. Bk. zhul-mahsl, s. 156.
295
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 6-8. Gazzl, Bkllnnin ileri srd birinci delil
hakknda erin belirtilen ekilde bu isimlerde tasarrufta bulunmas, ne bu isimleri Arapa
olmaktan karr ne de Kuran Arapa olmaktan karr demektedir. kinci delil hakknda ise
Onca tekrarlanmaya ve karineye ramen erin bu lafzlarla neyi kastettii anlalamam
olsayd, ancak o zaman bir tevkife ihtiya olurdu. Bu lafzlarla neyin kastedildii anlaldna
gre maksat hasl olmutur deerlendirmesinde bulunur. Gazzlnin yapt bu
deerlendirmelerin benzeri Kelvezn tarafndan da yaplmtr. Bk. Et-Temhd, I, 94-95.
296
Rz, el-Mahsl, I, 299. Bu durumda Rznin, er hakikat iin anlam iin vaz er tarafndan
anlalan lafz eklindeki Bsrnin tanmn benimsemesi, ileri srd gr asndan tutarl
deildir. nk bu tanm gerei lugav hakikat iin kullanlan lafzn mecaz anlamda
yaygnlamas deil, erin vaz sz konusudur. Dier yandan Rz, Basrnin sralad
ihtimalin sz konusu olduunu belirtmitir. Bu ihtimallerden birincisinde lafz ve anlamn dil ehli
tarafndan bilinmiyor olmasdr ki, bu durumda er tarafndan ilkten bir vaz sz konusudur.
kinci ihtimalde ise ikisinin de biliniyor olmas fakat, ismin bu anlam iin konulmam olmas sz
konusudur. nc ihtimalde ise ikisinden birinin biliniyor, dierinin bilinmiyor olmas sz
konusudur. El-Mahsl, I, 298. Nitekim sfehn, Rznin hem er hakikatin tanmnda ve hem de
lafz ile anlamn Araplar tarafndan bilinip bilinmemesi asndan sz konusu ihtimallerde
Basrnin sylediklerini benimsemi olmasnn Earilerin prensibine uygun olmadn
belirtmitir. sfehnye gre bu tanm ve ihtimaller ancak Mutezilenin prensibine uygundur. Bu
sebeple sfehn er hakikat hakknda mecazi bir anlama delalet eden lafz olup, bu anlama
erin yaygn kullanm sebebiyle intikal etmitir denilmesinin daha doru olduunu ifade
etmitir. Bk. El-Kif, II, 225-226.
120

birlikte mid, bunun gerekleip gereklemedii konusunda ihtilaf olduunu


belirterek297 taraflarn gr ve gerekelerini ele alp incelemekle yetinir ve bir
tercihte bulunmaz.298

c. Naklin Varln Kabul Edenler: simlerin er anlamlara nakledildii gr


genellikle Mutezile tarafndan savunulmaktadr.299 Hanbeli usulclerde hakim olan
gr de budur.300 Semerkand, Lmi, Esmend ve Sadrueria gibi Hanefi
usulcler301 ve Semn gibi afii usulcler302 de naklin bulunduu grn tercih

297
mid, el-hkm, I, 33; a.mlf., Mntehes-sl, s. 14.
298
mid, el-hkm, I, 40. Bu deerlendirmelerin ardndan yle demektedir: Her iki grn
dayand gerekenin zayf olduu ortaya ktna gre, doru olan iki grten her birinin
mmkn olmasdr. Gerekleenin hangisi olduunun tercihine gelince, benim dmdakilere gre
bunlardan birinin gereklemi olmas muhtemeldir. midnin bu szleri, onun bu iki grten
herhangi birini tercih etmeyip tevakkuf ettiini gstermektedir.
Maliki usulclerden bn Rek de bu meselenin itihat konusu olduunu, iki grten birinin kesin
olarak ileri srlemeyeceini, bunun delile bal olduunu belirterek mid ile ayn tavr
sergilemitir. Bk. Lbbl-mahsl, II, 470.
299
Basr, el-Mutemed, I, 18. Basr, Mrcieden bir grup hari eyhlerinin ve fakihlerin, erin lugav
isimleri baka anlamlara naklettii grnde olduklarn belirtir. Basr, burada meselenin kelm
boyutuyla ilgili polemie girmedii gibi, Earilerin, isimlerde naklin bulunmad grne de yer
vermemitir.
Bklln, isimlerde nakil bulunduu grn Mutezile, Hariciler ve baz fakihlere nispet etmitir.
Bk. Et-Takrb, I, 387. Ayrca bk. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 6; bn Rek, Lbbl-
mahsl, II, 468.
Kelvezn ise er isimlerde nakil olduu grn Hanbelilere, Eb Hanife ve Mutezileye; nakil
olmad yani bu isimlerin erin birtakm eyler ekledii lugav isimler olduu grn ise
Earilere nispet etmitir. Bk. Et-Temhd, I, 88-89. Tf, nakil grn Hanbelilere, fakihlere,
Haricilere ve Mutezileye; nakil olmad grn ise Bkllniye nispet etmitir. Bk. erhu
Muhtasarir-Ravda, I, 491. Semerkand er isimlerde nakil bulunduu gr usulclerin
geneline, nakil olmad grn afiilere ve Earilere nispet etmitir. Bk. Mznul-usl, I, 538.
bn Abdiekr de bu gr usulclerin ounluuna nispet etmektedir. Bk. Msellems-sbt
(Fevtihur-rahamt erhiyle), I, 222.
300
Yukarda belirtildii gibi Ferr istisna edilirse Hanbeli usulclerde hakim gr er isimlerin
lugav hakikatten mecaz yoluyla deil, erin vaz ile olduu grdr. Bu konuda bk.
Kelvezn, et-Temhd, I, 88; bn Kudme, Ravdatun-nzr, II, 550-551; Tf, erhu Muhtasarir-
Ravda, I, 490; bn Mflih, Usl, I, 87; bnl-Lehhm, el-Muhtasar, s. 37; Merdv, et-Tahbr, II,
491; bnn-Neccr, erhu kevkebil-mnr, I, 150; bnl-Mibred, erhu ayetis-sl, s. 124.
rnein Kelvezn Basrnin el-Mutemedde verdii bilgileri genileterek aktarmtr. Basr,
Earilerin grlerini desteklemek iin ileri srdkleri gerekelere deinmedii halde Kelvezn
bunlara yer vererek cevaplama yoluna gitmitir. Basr, meseleyi sadece ibadetlerle ilgili isimler,
zellikle de salat ismi zerinde durarak ele alrken, Kelvezn din isimlerden de bahsetmektedir.
Bk. Et-Temhd, I, 88-96. bn Kudme de isimlerin er anlama kimi zaman nakil, kimi zaman da
tahsis yoluyla olmasnn daha uygun, kolay ve yerinde olduunu belirtir. Ravdatun-nzr, II, 551.
Tf, gerek Arap dilinden gerekse baka bir dilden er anlamlar iin isim konulmasnn imkan
konusunda ihtilaf bulunmadn, ihtilaf konusunun ise Arap dilinden er anlamlar iin isimler
konulurken isimlerin dildeki anlamlarn terkedip terketmedii olduunu belirterek, naklin
bulunduu grnn daha yerinde olduunu ifade eder. erhu Muhtasarir-Ravda, I, 490-495.
301
Hanefilerden Cesss er isimlerin menkul olup olmadn tasrih etmemekle birlikte bu isimlerin
er tarafndan dilde kullanld anlamlardan farkl anlamlar iin konulduunu belirtmitir.
121

etmitir. Naklin varln kabul eden usulclerin yaklamlar byk lde


Mutezilenin yaklam dorultusunda olduu iin konuyu Basrnin aklamalar
nda ele almak uygun gzkmektedir.

Basr, Kad Abdulcabbara gre, bir ismin er isim diye nitelenebilmesi iin iki art
tamas gerektiini belirtir. Birincisi ismin anlamnn er ile sabit olmas, ikincisi
ismin bu anlam iin er tarafndan konulmu olmasdr. 303 Kad Abdulcabbarn ileri
srd bu iki arttan hareketle Basr, er ismi mana iin konulduu er
vastasyla anlalan isim eklinde tanmlar.304 Basrye gre bu durumda u

Cesssn er isimlerin ariin vaz ile bu yeni anlamlarn ifade ettiini syelemesi er
isimlerde nakil bulunduu grne daha yakn olduunu gsterir. Bk. El-Fusl, I, 65. Sadrueria
ve Molla Husrevin hakikati konulduu anlamda kullanlan lafz olarak tanmlayarak tanmdaki
vazn lugav, er, rf ve stlah hakikati kapsadn belirtmesi de ayn ekilde
deerlendirilebilir. Et-Tavzh, I, 69; Mirt, s. 111. bnl-Hmam ve arihleri Debs, Pezdev ve
Serahs gibi Hanefi usulclerin bu tr isimleri cziyyet alakas ile yaplm mecaz- lugav olarak
deerlendirdiklerini belirtmektedir. Et-Tahrr (bn Emrul-Hcc erhiyle), I, 11, (Emir Padiah
erhiyle), I, 16. Ayn aklama iin bk. bn Abdiekr, Msellems-sbt (Fevtihur-rahamt
erhiyle), I, 222.
302
Bu konuda rz ilgin bir tavr sergileyerek hakikat ve mecazn tanmnda Mutezileye muhalif
olmasna ramen din ve er isimler arasnda ayrm yapmak suretiyle er isimlerde nakil
olduu grn savunur. Ona gre vud, teyemmm, salat, zekat, savm, hac, nikah gibi isimlerde
naklin bulunduunu kabul etmek btn lafzlarn menkul olduu anlamna gelmez. Zira isimlerin
menkul olmas delile baldr. simlerin menkul olduunun delili bu lafzlar sylendiinde erdeki
anlamnn anlalmasdr. Bu isimler sylendiinde erdeki anlamlar anlaldna gre
nakledilmi demektir ve er anlama hamletmek gerekir. rzye gre, Basr tarafndan ifade
edildii zere bu nakil, tpk sanatkarlarn aletlerine isim vermelerinde olduu gibi, bu ibadetleri
dildeki anlamdan ayrma ihtiyacndan kaynaklanmtr. Bu isimler her ne kadar luav isimlerden
istiare yoluyla alnsa da erin kullanm ile hakikat haline gelmitir. rzye gre, Bkllnnin
ileri srd birinci gerekedeki ayetler dikkate alndnda, bu isimlerin menkul olmas bunlar
Arapa olmaktan karmaz. Yine Bkllnnin nakil olsayd, Hz. Peygamber bunu bildirirdi
eklindeki itiraz da yerinde deildir. nk umum bir bildirim mevcuttur. Hz. Peygamber, salat
lafzn zikrettii her yerde bunun dildeki anlamn deil erde yerlemi anlamn kastetmitir.
Kesin bilgiyi gerektirmesi de naklin art deildir. Nitekim Hz. Peygamber, hacc genel olarak
beyan etmi fakat, kesin bilgiyi gerektirecek bir nakil olmamtr; bu yzden de haccn yapl
eklinde farkl grler ortaya kmtr. Dolaysyla onun (Bklln) syledii boa km
olmaktadr. rz, erhul-Lma, I, 181-185.
Semn, bu konuda gr bulunduunu belirtir. Birincisi, lugav isimlerin er anlamlara
nakledildiini kabul eden fakihlerin ve kelamclarn ekserisinin kabul ettii grtr. kincisi,
naklin kesinlikle bulunmad ve lugav anlama eklemenin de yaplmadn ileri sren
Bkllnnin tercih ettii grtr. ncs, lugav anlamlar kalmakla birlikte bu anlama er
tarafndan ilave yapldn ileri sren baz fakihlerin grdr. Semn, bu grten doru
olan grn birinci gr olduunu belirtir. Bk. Kavtul-edille, I, 271-272. Bununla birlikte
Semn, er isimlerde lugav anlamlarn bulunduunun da sylenilmesinin mmkn olduunu
ifade etmektedir. Bk. Kavtul-edille, I, 274.
303
Basr, el-Mutemed, I, 18.
304
Basr, el-Mutemed, I, 18. . Semerkandye gre er isim, dilde bir
msemma iin konulan daha sonra erde baka bir msemma iin kullanlan isimdir. Mznul-
usl, I, 538; Lmi, Kitbun f uslil-fkh, ss. 42-43.
122

ihtimallerden biri sz konusudur: 1) Hem isim hem de manann dil ehli tarafndan
bilinmiyor olmas, 2) sim ve manay biliyor olmalar fakat ismi bu anlam iin vaz
etmemeleri, 3) Manay biliyor, ismi bilmiyor olmalar. 305

Basrnin bu konudaki gerekesi isim ile mana arasndaki ilikinin vaz bir iliki
olmasdr. simle mana arasndaki iliki zorunlu bir iliki olmayp aksine bu, dili
konuan kiilerin ihtiyarna bal olduu iin onlar balangta beyaz siyah diye
de isimlendirebilirlerdi. ayet uylam bu ekilde gereklemi olsayd beyaz siyah
olarak isimlendirilmi olurdu. Durum byle olunca ihtiyar sahibi birinin, ismi
kullanld manadan ekip alarak baka bir manaya nakletmesi mmkndr.306

smin, er vastasyla lugav anlamndan baka bir anlama nakledilmesinin imkansz


bir ey olmad gerekesinden hareketle Basr, erin, dilde bilinmeyen birtakm
ibadetler getirdiine gre, bunlar dierlerinden ayran bir isim vaz etmesi
gerektiini, bunun ise haddizatnda gzel bir ey olduunu belirtir. Bu tpk baz
sanatkrlarn, icat ettikleri aletlere isim vermesi gibidir. te yandan bu ibadetler iin
yeni isimler konmasyla, dilde er anlama benzerlii bulunan bir anlamda kullanlan
ismin bu manaya nakledilmesi arasnda fark yoktur. Aksine luav ismin bu anlama
nakledilmesi daha yerindedir.307

305
Basr, el-Mutemed, I, 18. Semerkandye gre bu iki ekilde olur. Birincisi zamann gemesiyle ve
er msemmadaki kullanmnn yaygnlamas ile bu ismin lugav msemmas terk edilmesi
eklinde; ikincisi er bir fiile delalet etmesi zere daha nce herhangi bir anlam iin konulmam
yeni bir ismin ortaya kmas eklinde olur. Mznul-usl, I, 538. Esmend, Bezln-nazar, s. 17,
21.
306
Basr, el-Mutemed, I, 18-19. 35. Ayn aklama iin bk. Semn, Kavatul-edille, I, 273;
Kelvezn, et-Temhd, I, 89-90; Esmend, Bezln-nazar, s. 21. Kad Abdulcabbar bu konuda daha
da ileri giderek ayet insanlar Allah cisim diye isimlendirme hususunda bir uylamda
bulunsalard, sem bir yasaklama olmasayd bunun da gzel olacan belirtmektedir. El-Mun,
V, 173.
Semerkand bu gr u ekilde gerekelendirir. simle msemma arasndaki iliki zorunlu bir
iliki deildir. Aksine bu iliki, vaz bir iliki olup, vzn ihtiyarna baldr. Vaz iini yapan
ister dil ehli olsun, ister ari olsun, maslahatn deimesinden dolay ismin nakledilmesi
mmkndr. nk ayn yolla hkmlerde nesih caiz olmaktadr. smin konulmas ari
tarafndan olduunda hkm kapsamndadr. Hkmlerde nesih caiz olduuna gre isimlerde de
nesih caiz olur. Mznul-usl, I, 540-541.
307
Basr, el-Mutemed, I, 19. Benzer aklamalar iin bk. Semn, Kavtul-edille, I, 273;
Kelvezn, et-Temhd, I, 90; Esmend, Bezln-nazar, s. 22. Tf de bu isimlerin dildeki anlamnn
korunarak yeni anlamlar eklenmek suretiyle kullanlmasnn anlamada tereddte yol aaca
gerekesiyle naklin daha yerinde olduunu belirtir. erhu Muhtasarir-Ravda, I, 495.
123

Basr, naklin mmkn olduuna ilikin bu aklamalarnn ardndan bu naklin fiilen


gerekletiini gsteren rneklerin bulunduunu belirtir. rnein salat szc,
dilde bilinen er fiillerin tamam iin kullanlan bir sz deildi. erin nakli ile bu
fiillerin tamam iin isim olmutur. yle ki, salat denildiinde bundan bakas
anlalmaz. Basr, salat szcnn er anlama nakledildiine ilikin iki itiraz ileri
srldn,308 ancak bu iki itirazn da geersiz olduunu belirtir. Birinci itiraz,
udur: Salat kelimesi, dilde ittiba iin konulmutur, namaz klan da imama tabi
olmaktadr. Dolaysyla erdeki ile ayn olan dildeki luav anlamn ifade etmi
olur. Basrye gre bu yerinde bir itiraz deildir. nk tek bana namaz klan
kiinin bu fiili, ittiba anlam olmakszn salat diye isimlendirilmektedir. kinci itiraz
ise udur: Salat ismi, dilde dua anlamnda olup, er salat da kendisinde dua
bulunmas sebebiyle bu isimle isimlendirilmitir. Ona gre bu itiraz da geerli
deildir. yle ki, eer salat ismi, iinde dua olduu iin bu fiillerin tamam iin
kullanlyor deniliyorsa Basrye gre itirazc ayn eyi sylyor demektir. Yok, eer
salat ismi, bu fiillerin iinden sadece dua iin kullanlyor deniliyorsa Basr bunun
kabul edilemeyeceini belirtir. nk salat szcnden anlalan bu fiillerin
tamamdr. nk Falan namazdadr sznden anlalan, o kiinin, dua olsun
baka bir fiil olsun bu fiillerin bir cznde olduudur. Yine Falan namazdan kt
sznden anlalan, o kiinin btn bu fiillerden ayrlm olduudur.309

Sonu olarak bu gre gre, lugav isimler dilde kullanld anlamn dnda bir
anlam iin er tarafndan vaz yoluyla nakledilmi ve bu anlamlar isimlerin er
hakikatleri olmutur. smin erin vaz ile kazand yeni anlam, lugav anlam
iermi olsa bile artk baka bir anlam olarak deerlendirilir.

Bu tartmann sonucu, isimlerin er anlamlarda kullanm yaygnlk kazandktan


sonra mutlak olarak sylendiinde lugav anlama m, yoksa er anlama m
hamledilecei ya da bunlarn mcmel saylp saylmayaca konusunda ortaya kar.
Genel olarak naklin bulunmadn ileri srenler asndan bu isimler ya lugav

308
Bu iki itiraz da Bklln tarafndan ileri srlmtr. kinci itiraz, Bkllnnin grn verirken
ele alnmt. Birinci itiraz iin bk. Et-Takrb, I, 397.
309
Basr, el-Mutemed, I, 19-20. Ayn aklamalar iin bk. Semn, Kavtul-edille, I, 274;
Kelvezn, et-Temhd, I, 91-92; Esmend, Bezln-nazar, ss. 22-23.
124

anlamlarna hamledilir ya da mcmel olarak deerlendirilir.310 Naklin bulunduunu


syleyenler asndan ise bunlar erin naklettii anlama delalet ederler, er
anlamdan ancak bir karine ile vazgeilir. nk Hz. Peygamber er hkmleri
beyan etmek iin gnderilmitir. 311

310
rnein Bkllnye gre karine bulunmad zaman bu isimlerle dildeki anlam kastedilmektedir.
Her ne kadar Gazzl savm, salat gibi er isimlerin er anlam ile dildeki anlam arasnda dnp
durmas halinde Bkllnnin bunlarn mcmel olacan sylediini belirtse de ardndan yapt
deerlendirme, Bkllnnin bu sz, er isimleri kabul edenler asndan sylediini
gstermektedir. Nitekim Bkllnnin kendi ifadeleri de bunu desteklemektedir. Zira Bkillni, bu
durumda ismin mcmel olacan Denirse ki, ayet er isimler sabit olsayd bunlarn dildeki
anlamna m yoksa er anlamna m hamledilmesi gerekir? eklindeki bir soru zerine
sylemitir. Bk. Et-Takrb, I, 371. Gazzl, Bkllnnin bu grnn tartmaya ak olduunu
belirtir. nk her ne kadar ari zaman zaman dildeki anlamna gre konumakta ise de isimleri
ounlukla er hkmleri aklamak iin erin rfne gre kullanmaktadr. rnein Hz.
Peygamberin, kendisine yiyecek bir eyler hazrlanmad bir anda syledii zen esmu sz
byledir. Bu szdeki esmu ifadesi, er anlamda alnacak olursa, oruca gndzden niyetin caiz
olduuna delalet eder. Dilde kullanld anlamda alnacak olursa, ne yapaym, ben de bir ey
yemeden dururum anlamna gelir ve oruca gndzden niyetin caiz olduuna delalet etmez.
Bununla birlikte bu ve benzeri er anlamla lugav anlam arasnda gidip gelen ifadeler konusunda
Gazzlnin tercih ettii gr, ifadenin olumlu (isbat) ve emir olmas halinde er anlam iin
olduu; Namaz terket sznde olduu gibi nehiy olmas halinde ise mcmel olduudur. Bk.
slam Hukukunda Deliller, II, 21-22. Bu konuda Gazzlnin aklamalarna yer veren midnin
tercih ettii gr ise ifadenin olumlu ve emir olmas halinde er anlamnn, olumsuz ve nehiy
olmas halinde ise lugav anlamnn ar basaca, dolaysyla her iki halde de mcmelliin
bulunmaddr. Bk. El-hkm, II, 23; a.mlf., Mntehes-sl, s. 156. bn Rek ise lafzn lugav ve
er anlam arasnda dnp durmas halinde er anlamna hamledilmesi gerektiini tercih
etmitir. bn Rek, Gazzlnin Hz. Peygamberin Hayz gnlerinde namaz terket szn er
anlamn tasavvur edilemedii gerekesiyle lugav anlamna hamledileceini tercih etmesini hatal
bularak nehyin, yasaklanan fiili yapmann mmkn olduunu gerektirdiini ifade eder. Dier
yandan bn Rek, hayz gnlerinde dua etmenin yasaklanmasn icma aykr bularak Hz.
Peygamberin bu sznn lugav anlama hamledilemeyeceini ekler. Bk. Lbbl-mahsl, II, 483-
485. Shreverd, lafzn er anlam ile lugav anlam arasnda dnp durmas halinde bazlarnn
ariin Araplara kendi dilleriyle hitapta bulunduunu gereke gstererek lugav anlamn belirgin
olacan ileri srdklerini, ancak bu tr isimlerin ounlukla er anlamlar ifade etmek iin
kullanld gerekesiyle bu grn reddedildiini belirtir. Bk. Et-Tenkht, s. 109.
Cesss, er isimlerin ern vaz ile er anlam iin konulduunu sylemekle birlikte bunlarn
mutlak olarak hitapta yer almas halinde mcmel olduunu ve beyana ihtiya duyduunu
belirtmitir. Ancak mcmel olduunu sylemesinin ardndan Hrsz erkek ve hrsz kadnn
ellerini kesin (Mide 5/38) ayetinin mcmellii ile ilgili yapt aklama dikkate alnacak olursa
erin ilk kullanmna nispetle mcmel kabul ettii eklinde deerlendirme yapmak mmkn
gzkmektedir. Bk. El-Fusl, 68-69.
311
Basr, el-Mutemed, II, 345; Kelvezn, et-Temhd, I, 89; bn Kudme, Ravdatun-nzr, II, 552;
Rz, el-Mahsl, I, 409; snev, et-Temhd, s. 228; bn Abdiekr, Msellems-sbt (Fevtihur-
rahamt erhiyle), I, 222.
Basrye gre bir isim er hakikat haline geldikten sonra mutlak olarak sylenmesi durumunda
ncelikle er anlama, daha sonra rf anlama, daha sonra lugav anlama, daha sonra mecaz
anlama hamledilir. El-Mutemed, II, 345. Ayn srala iin bk. Rz, el-Mahsl, I, 409.Kelvezn de
yle demektedir: er, bize salat gibi bir eyle hitabda bulunduunda bize gre, bu, er
namaza hamledilir, bu anlamdan ancak bir delil ve karine ile vazgeilir. Onlara gre ise bununla
kastedilen luav anlamdaki salattr ve karine olmakszn er anlama hamledilemez.
125

3. Dilde Kyas Problemi:

Yukarda usulclere gre, dilin, dier bir ifadeyle szn anlamn ifade etmesinin
vaza bal olduunu ve bunun bilinmesinin yolunun da nakil olduunu belirtmitik.
Bu vaz sonucu ortaya kan isimlerin de vaz/lugav isimler olarak adlandrldn
ve tartmal olmakla birlikte rf ve er kullanm ile anlam daralmas, anlam
genilemesi ve deimesi gibi durumlarn sz konusu olduunu ifade etmitik. Bu
durum gz nne alndnda lafzn vaza bal olarak ifade ettii belli bir anlam
dikkate alnarak bu anlamda ortak olan baka bir lafz buna kyas edilebilir mi?312
rnein Araplarn zmden elde edilen araba, akla mahmurluk verdii iin hamr
ismini vermelerini ileri srerek ayn anlam kendilerinde bulunan dier ikiler, araba
kyasla hamr olarak adlandrlp, Hz. Peygamberin Hamr, liaynihi haram
klnmtr sznn kapsamna dahil olur mu?

Hemen belirtelim ki, dilde kyasn geerlilii tartmasnn, er kyas reddedenler


asndan bir anlam yoktur. nk aada belirtilecei zere dilde kyas esasen
er kyasn meruiyeti ile temellendirilmitir. er kyas geerli olmadna gre,
bunun zerine temellendirilen eyin geersizlii ncelikle sabit olur.313 Bu konudaki
tartma er kyas kabul edenler arasnda yaplan bir tartmadr. Dilde kyasn caiz

Mazerinin belirttiine gre, bu tartmann fkhtaki yansmas kraat ve duann olmad mnferid
klnan namazn sahih olup olmadnda ortaya kmaktadr. Salat isminin lugav anlamndan er
anlama nakledilmediini ve dilde deiikliin olmadn ileri sren asndan bu namaz batldr.
Naklin olduunu ve dilde deiikliin olduunu ileri sren asndan ise bu namaz sahihtir. Bk.
zhul-mahsl, ss. 155-156. er isimlerle ilgili tartmann baz fkh meselelerdeki yansmalar
iin bk. Zencn, Tahrcl-fr, ss. 272-274; snev, et-Temhd, ss. 231-236.
312
Genel olarak usulcler, bu tartmaya eserlerinin mukaddimelerinde delaletle ilgili konular ele
alrken yer verirler. Buna karlk baz usulcler bu konuyu kyas blmnde ele almlardr.
313
bn Hazm asndan bakldnda dilde kyasn geersizlii gr, sadece kyasn geersizlii ile
temellendirilmemitir. Dilde kyas tartmasnn temelinde, bir nesnenin belli bir anlamdan dolay
ismini ald ve bu anlamn isimler arasnda kyasa elverili bir illet konumunda olduu
varsaymnn bulunduu dnldnde bn Hazmn bu konuda syleyecei epeyce ey vardr
demektir. nk bn Hazma gre ncelikle dil Allahn bir bildirimidir, lafzla anlamn ilikisini
salayan ey budur. Bu yzden herhangi bir nesnenin, o nesnede bulunan bir anlamdan dolay o
ismi ald sylenemez. kincisi, bn Hazmn talili reddetmesidir. er kyasn illete dayal
olduu gznne alndnda bu illeti reddeden birisinin illet konumunda olduu ileri srlen ismi
reddetmesi daha nceliklidir. ncs ise rnein hamrn iddetinden dolay hamr diye
isimlendirilmesi, dier dillerdeki isimlendirilmesi dnldnde geersiz bir argmandr. Bk.
El-hkm, II, 597-599.
126

olduu gr afilerin ve Hanbelilerin ounluuna, caiz olmad gr ise


Hanefilere ve kelamc usulclerin ounluuna nispet edilir. 314

Usulcler, dilde kyasn caiz olup olmadn tartrken ncelikle tartmann


cereyan ettii noktay belirlemek iin ilevleri asndan isimleri baz ksmlara
ayrmlardr. Buna gre isimler, alem/zel isimler, cins isimler ve sfat isimleri
olmak zere ksma ayrlr. zel isimler, ahslar birbirinden ayrmak iin
konulmu olup, esasen isimlendirilen kiideki herhangi bir anlam ifade etmez ve bu
yzden de kyasa konu olmaz. Dil ile dorudan bir ilgisi olmad iin de ehlinin
uylamna ihtiya duymaz. Herkes kendisini veya ocuunu istedii isimle
isimlendirebilir. Sfat isimleri ise sfatlar arasnda ayrm yapmak iin konulmu
olup, bu sfatla nitelenendeki bir anlam ifade eder. Bu isimler ise esas itibariyle ikiye
ayrlr. Birincisi lim, kdir, ktil, kim ve drib gibi mtak olan sfatlardr. Bu
sfatlar kendisinde bulunan herkes ve her ey iin sfat olarak kullanlr. Bu yzden
bu tr isimlerde sreklilik (ttrad) arttr. rnein bilgi sahibi olan herkes iin lim
ismi, ayakta olan herkes iin kim denilmesi byledir. Tremi sfatlarn bu
sfatlarn bulunduu her ey iin kullanlmas sarf kurallarna bal olarak
gerekletii iin esas itibariyle vaz kapsamnda deerlendirilmitir.315 Sfat
isimlerinin ikinci tr ise hayvan, cin, insan, hamr, gibi msemmasnda bir anlama
delalet eden cins ve tr isimleridir ki, ismin varl veya yokluu bu anlamn varl
veya yokluuna baldr. te usulclerin kyasn caiz olup olmadn tarttklar
isimler bu ksma giren isimlerdir. 316

314
Bu konudaki grler iin bk. Zerke, el-Bahrul-muht, II, 25 vd. Mzer ise bu konudaki ihtilafn
aynsnn mecaza kyas yaplp yaplamayaca tartmasnda da geerli olduunu belirtererek iki
tartma arasnda bir balant kurmaktadr. Bk. zhul-mahsl, ss. 151.
315
mid, el-hkm, I, 50; Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, I, 476; Merdv, et-Tahbr, II, 587; bnn-
Neccr, erhul-kevkebil-mnr, I, 224-225.
316
rnek olarak bk. Cesss, el-Fusl, IV, 109-110; Bklln, et-Takrb, I, 361-362; Cveyn, el-
Burhn, I, 132; Mzer, zhul-mahsl, s. 151; ve bir nceki dipnottaki kaynaklar.
Usulcler bu tartmay, zellikle lafzlarn anlamlarna ilikin olarak yapmakla birlikte bu
tartmann kimi usulcler tarafndan zellikle cedel yntemiyle dille ilgili kurallara da tand
grlmektedir. rnein Ferr, ifade ettikleri anlam ve tekrar gerektirmeleri asndan nehiyle emir
arasnda bir benzerlik kurarak, yle der: Nehyin bir eyin terkinin vacibliini ifade etmesi, emrin
de bir eyin yaplmasnn vacibliini ifade etmesi asndan emir nehiy gibidir. Dier yandan
nehiy terkin vucubiyyetini srekli olmak zere ifade ettiine gre, emrin de fiilin yaplmasnn
vucubiyyetini srekli olarak ifade etmesi gerekir. Ferr bunu syledikten sonra bunun dilde kyas
olduu, dilde kyasn da geerli olmad eklindeki bir itiraza, kendilerine gre dilde kyasn
127

a. Dilde Kyasn Geerli Olduunu Savunanlar: Dilde kyas caiz gren usulclerin
banda bnl-Kassr, Ferr, rz ve Rz gelmektedir. bnl-Kassr, Malike gre
dilde kyasn caiz olduunu belirtir. 317 Ayn ekilde Ferr, Ahmed b. Hanbelin
Hamr, akl rtendir hadisini sz konusu ederek dilde kyasn cevazna mda
bulunduunu ifade eder. Ahmed b. Hanbele kendisine bununla neyin kastedildii
sorulunca Akl deitiren ey cevabn vermi, ardndan akl deitiren her nebzin
hamr olup olmad sorulunca da Evet, hamrdr cevabn vermitir. Dier taraftan
Ferr, bu gr herhangi bir ayrm yapmakszn afilerin geneline nispet
ederken318 rz bu gr afilerden bn Sreyc (. 306) ve bn Eb Hreyreye (.
345) nispet eder.319 Rz ise bu gr afilerden bn Sreyce nispet ederek, bn
Cinnnin bu grn dilcilerin ounluunun gr olduunu sylediini
kaydeder.320 Baz kaynaklarda Bkllnnin de bu grte olduu belirtilmise de
kendi ifadeleri dikkate alndnda bu gr kabul etmedii grlr. 321

Bu usulclere gre dilde kyas caiz olduu iin rnein akl rtme anlamnda ortak
olduu iin nebiz, hamr; cinsel organ haram olan bir yere sokma anlamnda
ortak olduu iin lt, zn; bir mal gizlice alma anlamnda ortak olduu iin
kefen soyma hrszlk olarak isimlendirilir. Bunun sonucu ise nebiz, livata ve
kefen soymann hkmnn nass ile belirlenmi olduudur.322

geerli olduu eklinde cevap vermitir. El-Udde, I, 266-267. sfehn ise dilde kyas kapsamnda
esas tartlan konuyu belirlerken bu tr eylerin vaz kapsamnda olduunu belirterek dilde kyas
tartmas ile bir ilgisinin bulunmadn belirtir. Bk. El-Kif, VI, 591.
317
bnl-Kassr, el-Mukaddime, s. 194.
318
Ferr, el-Udde, IV, 1346-1347. Ferr, bunu afilerin geneline nispet ederken, burada afilerle
kastettii kiilerin kelamc olmayan afi usulc ve fakihler olduunu dnmek gerekir.
Kelamclar ayr bir kategori olarak deerlendirdii iin onlarn ounluunun caiz olmad
grnde olduklarn sylemitir. El-Msevvedede (s. 394) ise bu gr, Hanbelilerin ve
afiilerin ounluuna nispet edilmitir. Kelvezn ise bu konuda mezhebde hakim olan grten
ayrlarak dilde kyasn caiz olmad grn benimsemitir.
319
rz, erhul-Lma, I, 186.
320
Rz, el-Mahsl, V, 345.
321
mid, el-hkm, I, 50; a.mlf., Mntehes-sl, s. 17. midden kaynaklanan bu hatadan dolay olsa
gerek, bnl-Hcib, Mntehel-vuslde (s. 26) ve Muhtasarul-Mntehda (I, 183) bu gr
Bkllanye nispet etmitir. Ayn hata bnl-Hcibin Muhtasarna erh yapan el-c, sfehn ve
Rahn tarafndan da tekrarlanmtr. Bk. erhul-Muhtasar, I, 183; Beynul-Muhtasar, I, 256;
Tuhfetl-mesl, I, 386. Yine Muhtasarn arihlerinden Tcddn es-Sbk ise bu hataya dikkat
ekerek, Bkllnnin et-Takrbde dilde kyas aka reddettiini belirtmitir. Bk. Reful-hcib,
I, 426.
322
Nitekim Baklln, dilde kyas kabul edenlere gre bunlarn kyas edildikleri eyin ismini alarak
naslarn zahir ve umumuna dahil olacan ve onlarn hkmn alacan belirtir. Et-Takrb, I,
128

Dilde kyas caiz gren usulcler, bu grlerini esas itibariyle kyasn meruiyeti ve
bu ilemin kyas olmas ile temellendirmektedirler. Kyasn meruiyeti iin usulcler
tarafndan delil olarak ileri srlen bret aln ey basiret sahipleri (Har 59/2) ayeti
dilde kyasn caiz olduuna da delil olarak ileri srlmtr. Bu itibr er
hkmlerin ispatnda geerli ise isimlerin ispatnda da geerlidir. nk ayetin
umum anlamna bu da girer.323 Dier yandan dilde kyas ile er hkmlerde kyas
mahiyet asndan ayndr. kisinde de ortak bir anlamdan/illetten dolay asl iin
sabit olan ey fer iin de sabit olmaktadr. 324 Bu sebeple sz konusu ayetin
kapsamna dilde kyas da girer.

kinci gereke ise dildeki her fail merfudur, her meful mansubdur eklindeki
kyas kullanmlardr. Bu kural, dili kullanan Araplardan iitilmi deildir. Aksine bu
kural, onlarn szleri aratrlarak, istikra yoluyla failin merfu olduu, mefuln de
mansub olduu onlarn szlerinden kartlmtr. Dilciler de onlarn bu
kullanmlarn esas alarak her fail ve meful buna kyas etmilerdir. Bu da dilde
kyasn caiz olduunu gsterir.325

Benzer ekilde Araplar, grdkleri nesneleri aslan, insan, at, oturan, ayakta
duran, yiyen, ien vs. isimlerle isimlendirmilerdir. Sonra bu isimle
isimlendirdikleri varlklar ve isimlendirenler yok olup gitmi, yerlerine benzerleri
gelmitir. Bunlar da ayn isimle isimlendirilmitir. Sonradan gelenlerin, ncekilerde
bulunan anlamlardan dolay ayn isimle isimlendirilmesi, kyastan baka yolla
olmamtr. Ayn ekilde er hkmler ilk muhataplardan sonra gelenler asndan

365-366. bnn-Neccr da bu konudaki ihtilafn sonucunu u ekilde aklamtr. Dilde kyas


kabul eden, er kyasa ihtiya duymaz. Dolaysyla nebizi iene haddin, kefen soyucuya el
kesmenin vacib oluu, nass ile sabit olmaktadr. Dilde kyas kabul etmeyene gre ise bunlarn
sabit oluu er (er kyas) iledir. erhu-l-Kevkebil-mnr, I, 224.
323
bnl-Kassr, el-Mukaddime, ss. 194-195; Ferr, el-Udde, IV, 1347-1348; Rz, el-Mahsl, V,
341.
324
bnl-Kassr, el-Mukaddime, s. 195; Rz, el-Mahsl, V, 340, 342. Rz, er hkmlerde kyasn
geerliliinin mnasib illete dayal olduu, isimlerde ise manann illet klnmaya elverili olmad
iin ikisi arasnda fark bulunduu eklindeki itiraza yle cevap vermitir. Bu itiraz, ancak
kyastaki illetin kyastaki illetin sebep veya messir olarak anlalmas halinde geerlidir. Buna
karlk, kyastaki illet muarrif olarak anlaldnda bu itiraz geersiz olur ve sonu olarak
manann illet klnmas yerinde olur.
325
Ferr, el-Udde, IV, 1350-1351; rz, erhul-Lma, I, 187; a.mlf., et-Tabsra, ss. 444-446;
Rz, el-Mahsl, V, 341.
129

kyas yoluyla sabit olmutur. rnein Hz. Peygamberin Miz iin verdii recm
hkm, bedeviye cinsel ilikiden dolay verdii keffaret hkm, esasen bunlara has
olup bakalar hakknda kyas yoluyla sabit olmutur.326

Ayn ekilde Ferr, msemmadaki belli anlamlara dayanarak Araplarn bu anlamn


bulunduu dier eyleri de buna kyasla ayn isimle isimlendirdiklerini syleyerek,
bunu bazen anlamlardan birinde ortak olmalar sebebiyle bazen de hepsinde ortak
olmalar sebebiyle yaptklarn belirtir. rnein Araplarn aptal kii iin himr, cesur
kii iin de sebu demeleri byledir. merin Hamr akl rtendir ve bn Abbasn
Akl rten her ey hamrdr ve her hamr da haramdr sz de byledir. Aptal
kiinin himr diye isimlendirilmesi ve bunun mecaz olmas, dierinin tad
anlamlardan birinin bunda bulunmas sebebiyledir. Buna karlk, nebizde
hamrn btn anlamlar, livatada zinann btn anlamlar, kefen soyucuda
da hrszn btn anlamlar vardr. Bu yzden her ikisi de hakikattir. 327

Ferrnn bu aklamasna gre, nebiz, livata ve kefen soyucu iin sabit olan
hkmler kyas yoluyla deil; aksine nass ile sabit olmutur. Zaten tartma
Araplarn sz konusu isimlerin bu anlamlar hakikat olarak ifade edecek ekilde
kullanp kullanmaddr. Eer Araplarn bu lafzlar nebiz, livata ve kefen soyucu
iin hakikat olarak kullandklar ileri srlyorsa bu durumda bn Rekin de
belirttii gibi dilin kyas yoluyla sabit olduunu tartmann bir anlam yoktur.328 Bu
durumda tartlmas gereken Araplarn rnein hamr ismini bu ekilde koyup
koymadklardr.

326
Ferr, el-Udde, IV, 1350; rz, erhul-Lma, I, 186. bn Kudme, kyasn, hkmn geerli
olduu alan geniletme olduunu belirterek ayn mantktan hareketle dilde kyasn caiz olduunu
belirtmitir. Bk. Ravdatun-nzr, II, 547-548. Tf de er kyasta olduu gibi ikisini birletiren
bir anlamdan dolay dilde de kyas geerli olduunu, birinin er kyas, dierinin lugav kyas
olmas eklindeki ikisi arasndaki farkn bir etkisinin, neminin bulunmadn belirtmitir. Bk.
erhu Muhtasarir-Ravda, I, 476-477. Merdv ve bnn-Neccr da varl ismin varln,
yokluu da ismin yokluunu gerektiren bir anlamdan dolay lafzlarda kyasn geerli olduunu
belirtmilerdir. Et-Tahbr, II, 587; erhu-l-Kevkebil-mnr, I, 223.
327
Ferr, el-Udde, IV, 1348-1349.
328
bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 467. yle diyor bn Reik: Bu yanl bir grtr. nk dili
koyan, ayet hamr ve hrsz ismini belirtilen eyler iin zellikle koymu ise bunlarn anlamlarnn
gerektirdii eyden dolay bu isimleri koymutur eklinde zorlamann bir anlam yoktur. Eer dili
koyan ismi hamr ve nebizi ya da hrsz ve kefen soyucuyu kapsayan bir anlamdan dolay koymu
ise bu msemmalarn lafzn kapsamna dahil oluu kyas ile deil, vaz yoluyla olmutur.
130

Kelamc usulclerin byk ounluunun dilde kyas reddetmelerine karlk,


Rznin bunu kabul etmesi olduka ilgintir. Bu gr kabul etmesinde grlerine
itimad ettii bn Cinnnin nemli etkisi olduu sylenebilir. Rznin etkisiyle
Tcddn el-Urmev ve Sircddn el-Urmev de bu gr benimsemitir. 329

b. Dilde Kyasn Geerli Olmadn Savunanlar: Bata Bklln, Basr, 330 Cveyn,
Gazzl gibi Ear kelamc usulcler, Mutezile ve Hanefiler olmak zere usulclerin
ounluu ise dilde kyasn geerli olmad grndedir. Bc, Maliki usulclerden
muhakkik olanlarn ve afilerin cumhurunun da bu grte olduklarn kaydeder.331
Hanbeli usulclerin genelde dilde kyasn caiz olduunu savunmalarna karlk
Kelvezn, dilde kyasn caiz olmamasnn daha gl bir gr olduunu ileri
srer.332 Bu gr ayn zamanda dilcilerin bir ksmna nispet edilmektedir.

Bu grn temel hareket noktas dilin vaz bir nitelie sahip olmasdr. sim bizi
msemmaya gtren bir alamet olup onlar birbirinden ayrt etmek iin konulmutur.
Bu yzden Araplar lafzlar hangi anlamlar iin vaz etmiler ise o anlamda alnmas
gerekir. Dilde kyas ise bu vazn snrlarn amak olup vaz olarak
deerlendirilemez.

Bklln, dilde kyasn geerli olmadna, dilin vaznn hkm bir vaz olduu
konusunda ittifak edilmi olmasn temel gereke olarak gsterir. simleri koymaktan
maksat bunlarla anlamlarn ifade edilmesi olup bu da ya mutlak ya da mukayyet bir

329
Rz, el-Mahsl, V, 339-342; Tcddn el-Urmev, el-Hsl, III, 214-216; Sircddn el-Urmev,
et-Tahsl, II, 239-241. Rznin bu konudaki temel gerekesi, isimlerin varlk ve yokluk
bakmndan anlamlar ile deverandr. Karf ise msemmann/anlamn zail olmasyla ismin de zail
olaca konusunda bir tartmann bulunmadn, tartmann dilde nakledilmeyen baka bir
anlamdan dolay ismin, ikisi arasnda mterek bir anlam ierip iermeyecei konusunda
olduunu belirterek, Rznin gerekesinin iddiasn ispata yetmediini ifade etmitir. Bu ve dier
gerekelerin geersizlii konusunda Karfnin aklamalar iin bk. Nefisul-usl, VIII, 3754-
3758. sfehn de Araplarn bu isimleri koyarken anlamn yannda ismi koyduklar mahalli de
dikkate aldklarn belirterek Rznin gerekesinin zayf olduunu belirtmitir. Dier gerekeler
iin bk. El-Kif, VI, 592-594.
330
Bsr, el-Mutemed, II, 272-274.
331
Bc, hkmul-fusl, s. 212. Mzeri, kelamclarn ve fakihlerin bu konuda ikiye ayrldklarn
ancak, kelamclardan derin kavray sahibi olanlarn dilde caiz olmad grnde olduklarn
belirtir. Yine Mzer, bu konuda Malikilerin de ikiye ayrldn, bnl-Kassr ve Ebut-
Temmmn bunu caiz grdklerini, bn Huveyz Minddn ise bunu caiz grmediini belirtir.
zhul-mahsl, s. 151.
332
Kelvezn, et-Temhd, III, 454 vd.
131

ekilde olur. Her iki ekilde de ismin konulduu anlam ifade etmesinde sreklilik
(ttrad) aranr. Aksi takdirde ne delalet ne de uylam kalr. Mutlak veya mukayyet
olarak konulduunda bu anlam/sfat hangi eyde bulunursa o ey bu isimle
isimlendirilir. Bu ise kyas deil, vazdr. 333

Bklln, dilde kyasn geerli olduunu ileri srenler tarafndan dile getirilen
devern334 diye tabir edilen argman geersiz olarak deerlendirir. nk dil ehlinin
bazen ismi bir anlamdan dolay sadece o eye hasrederek kullandklar bilinmektedir.
Dilin belli anlamlar iin konuluu, akl hkmlerin illetlerine tbi olmas gibi
deildir. Aksine uylam onlarn kast ve tercihlerine tabidir. 335

333
Bklln, et-Takrb, I, 362. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 5. Bklln kendilerinde
bulunan bir anlamdan dolay isimlerde kyasn geerli olmadn bir rnekle u ekilde ele alr.
Dil ehli, bir hayvan onda bulunan siyahlk sebebiyle edhem diye isimlendirdiinde ve bize de bu
hayvan edhem diye isimlendirmelerinin onda bulunan bir siyahlk sebebiyle olduunu
bildirdiklerinde drt ihtimal sz konusudur.
Birincisi, edhem sznn kendi dillerinde kendilerinden nce, kendi zamanlarnda ve
kendilerinden sonra ister hayvan olsun ister baka bir ey olsun, siyahlk bulunan her ey iin
geerli olduunu bildirmeleri ihtimalidir. Eer byle bir bildirimde bulunmularsa bu ismin
siyahlk bulunan her ey iin geerli olmas kyas yoluyla deil bildirim yoluyla olmu olur.
kincisi, bu ismi siyahlk bulunduu iin sadece bu hayvan iin geerli olduunu bildirmeleri
ihtimalidir. Bu durumda isim sadece ona mahsus olur ve baka birini bu isimle isimlendirmek
onlarn diline ve vazna muhalefet olur.
ncs, bu ismin hayvanlar iinde belli bir tre ait olduunu bildirmeleri ihtimalidir. Bu
durumda ismin bu hayvan trnde kullanlmas bildirim yoluyla olur, bunun dndaki trlerde
kullanlmas ise onlarn diline ve vazna muhalefet olur.
Drdncs, bu hayvan onda bulunan siyahlk sebebiyle edhem diye isimlendirdiklerini
bildirmeleri, fakat bize bunun sadece o hayvan m, o hayvan tr m, yoksa hayvan olsun olmasn
kendinde siyahlk bulunan her ey iin mi geerli olduuna ilikin bir bildirimde bulunmamalar
ihtimalidir. Bu durumda ismin sadece o hayvan iin geerli olduu kesindir. Kendinde siyahlk
bulunan tr veya her ey iin geerli olup olmad ise bilinmez. Et-Takrb, I, 363-364.
334
Devern ile kastedilen, ismin varlk ve yokluk bakmndan anlamna bal oluudur. Daha ak bir
ifadeyle bir anlam iin konulan ismin bu anlam bulunduu srece bu isimle isimlendirilmesi, bu
anlam ortadan kalktnda bu isimle isimlendirilmemesidir.
335
Bklln, et-Takrb, I, 365. Gazzl de dilde kyasn kabul edilemeyeceini belirterek bunu u
ekilde gerekelendirmitir. ayet Araplar hamr ismini zellikle zmden sklan sarho edici iki
iin kullandklarn belirtmi olsalard, bu durumda bu ismi baka eyler iin kullanmak Araplar
aleyhine uydurmada bulunmak olurdu ve bu bizim tarafmzdan vaz edilmi bir dil olurdu. ayet
Araplar bu ismi akl kartran ve mahmurluk veren her ey iin koyduklarn sylemi olsalard,
bu taktirde hamr ismi nebiz iin de sabit olurdu, ancak bu, kyas sonucu deil, onlarn belirtmeleri
sayesinde olurdu. slam Hukukunda Deliller, II, 4.
Cesss da lugav isimlerin ancak dili kullananlarn muvadaasna bal olarak lugav isimler olarak
isimlendirilebileceini, buna bal olarak bu isimleri duyduunda dili bilen herkesin bu isimle
kastedileni bildiini ifade eder. Msemmadaki bir anlama delalet eden oturan, ayakta duran,
mmin, kafir gibi mtak isimler de byledir. Bunlarn da msemmalar iin isim olduunu
bilmenin yolu dil ehlinin muvadaasdr. Dier yandan kyasla belirlenen isimlerin er isim olduu
da sylenemez. nk namaz, zekat, iman, kfr gibi er isimleri bilmenin yolu er limlerinin
ortak kullanmdr. Buna karlk kyasla sabit olan ismin anlamn ise sadece bu kyas yapan kii
132

Basr de ismin illet gibi deerlendirilmesinin doru olmadn ileri srerek dilde
kyasn doru olmadn belirtir.336 Basrnin syledii zetle udur: Hkmlerin
illetlerle sabit olaca konusunda phe yoktur. Ancak ismin illet olarak
deerlendirilmesi yanltr. nk rnein her ne kadar sirke, ekilii ortadan
kalktnda sirke diye isimlendirilmezse de sirke diye isimlendirilmesi
ekiliinden dolay deildir. Ayn ekilde hamr da her ne kadar keskinlii ortadan
kalktnda hamr diye isimlendirilmezse de hamr diye isimlendirilmesi sadece
keskinliinden dolay deil, keskin zm ras olmasndan dolaydr. ayet hamr
ismi hem zm rasndan hem de hurma rasndan yaplan ikiyi kapsam olsayd,
Yannda nebiz veya hamr var m? sz anlamsz olurdu. Bu ikisi, cins olarak
ayrldna gre hamr isminin nebizi kapsamad sabit olur.337

Yukarda dilde kyas kabul eden usulclerin mahiyet olarak bunu er kyasla ayn
grdklerini sylemitik. Kyas er hkm ispatnda kabul eden usulclerin, bunu
dilde caiz grmemeleri arasnda nasl bir ayrm yaptklarn gndeme getirmektedir.
er hkmler hem nass hem de kyas ile sabit oluyorsa, ayn ey bir ksm vaz ile
bir ksm da kyas ile olmak zere niin dilde de geerli olmasn? Sonuta er kyas
da dildeki kyas da belli anlamda ortak olmaya dayanmyor mu? Esasnda dilde
kyas kabul etmeyen usulclere yneltilen en temel eletiri de budur.

Cesss, dilde kyas kabul edenlerce ileri srlen bu itiraz dile getirerek iki kyas
arasnda nemli bir fark olduunu belirtir. Ancak bu itiraza verdii cevab ele
almadan nce, onun mansus olan ile mansus olmayan arasn birletiren bir anlama
dayanlarak yaplan her ilemin kyas olmad dncesinde olduunu belirtmek
gerekir.338 er kyas ile hkm karmnda, asl ve fer zerinde bir nazar, itibar ve
teemmle ihtiya duyulur. ncelemeye ihtiya duyulmayp da dorudan dili bilmekle

bilir. Dil ehlinin uylam olmad iin de kyasla belirlenen isimler lugav isim olarak
nitelendirilmez. Bk. El-Fusl, IV, 110-111.
336
Basr, el-Mutemed, II, 261.
337
Basr, el-Mutemed, II, 272-274.
338
Bu yaklamda bulunan usulclere bnl-Kassr rnek verilebilir. yle diyor bnl-Kassr:
Birbirine benzeyen her iki eyin benzedikleri ynden hkmnn ayn olmas akln hkm
gereidir. Hamr, zel bir keskinlik kazand iin bu ismi aldna ve bu isim bu holuk veren
keskinliin kalkmas halinde kalktna ve bu da tecrbe yoluyla kabul edildiine gre, ayn
zellii nebizde grdmzde ona da hamr ismini vermemiz gerekir. El-Mukaddime, s. 196.
133

mansusun hkmnn mansus olmayan iin de geerli olduunu anlamak kyas olarak
isimlendirilmez.339 Bu belirlemeden sonra Cesssn yukardaki itiraza verdii
cevaba bakalm. Cesssa gre iki kyas arasnda yle bir fark vardr. Bir er
hkm, kiiden kiiye deiiklik gsterebilir. Kimilerine gre bir eyin yasak olmas,
kimilerine gre de o eyin mbah olmas mmkndr. Kimin kyas o eyin yasak
olduuna gtrrse onunla, kimin kyas da o eyin mbah olduuna gtrrse, o da
onunla sorumlu olur. Ayn ekilde bir ey mkellefe bir durumda yasak, baka bir
durumda mbah olabilir. Hkmler mkelleflere ve durumlarna gre deiiklik
gsterdiine gre, bu hkmlerin bir ksmnn nass ile sabit olmas, bir ksmnn da
kyas yoluyla sabit olmas mmkndr. Buna karlk asllarda insanlardan
bazlarnn bir eyi bir isimle, bazlarnn da bu eyi baka bir isimle isimlendirmekle
sorumlu tutulmalar diye bir ey sz konusu deildir. Ayn ekilde bir kimsenin bir
durumda bir eyi bir isimle, dier bir durumda o eyi baka bir isimle isimlendirme
gibi bir sorumluluu sz konusu deildir.340 Dier yandan kyas hkme ulamann
bir yolu olup, hkm olmayan eyin kyas yoluyla ortaya konmas doru deildir.
simlendirme ise bizim sorumlu olduumuz bir hkm deildir. nk asllarda
msemma ile ilgili hkm dnda sadece isimlendirmeye ynelik bir ykmllk
bulunmamaktadr.341

Cesss, isimlerde kyasn iki amaca ynelik olabileceini belirtir. Bu ya hkmlerin


ispatna yneliktir ya da bunun dnda baka bir sebebe yneliktir. Hkmlerin
ispatna ynelik ise Allahn bizim iin bu hkmlere deliller koymu olmas ve
bunlar da dilde ya da erde sabit olan isimlere balam olmas ynyle isimlerde
kyasa ihtiya duyulmaz. Hkmlerin ispatnn dnda bir amaca ynelik ise bunun
da bizim amzdan bir anlam ve faydas yoktur. Bu durumda kii sadece kendisi
iin bir eye bir isim koymu olur. Bu ise anlamsz bir eydir.342

339
Cesss, el-Fusl, IV, 99-100. Buna gre nassn fahvasndan anlalan, usule dayanlarak yaplan
istidlal, bir kii iin sabit olan hkmn umum yoluyla dierlerine temil edilmesi kyas olarak
adlandrlmaz.
340
Cesss, el-Fusl, IV, 111-112.
341
Cesss, el-Fusl, IV, 114.
342
Cesss, el-Fusl, IV, 114-115. Cesss, yaad dnemde Badatta nahivle uraan ve kendini
akll zanneden birtakm kiilerin isimlerde kyasn caiz olduunu iddia ettiklerini, ismin aslna ve
itikakna bakarak bu anlam tayan tm dier isimleri buna kyas ettiklerini belirtir ve kendisinin
134

Cveyn de iki kyas arasndaki fark meruiyetleri asndan ele alr. Ona gre er
hkmlerde kyasn geerlilii kat bir delile, icma dayanr. Buna karlk dilde
kyasn byle bir dayana yoktur. Cveyn, bunun ancak dil ehlinden kesin bir delil
nakledilmesi halinde kabul edilebileceini belirtir.343

Dilde kyasn caiz olup olmad konusunda Semn yukardaki iki grten farkl
bir gr ileri srmtr. Semn, konuyla ilgili grleri344 verdikten sonra her iki
tarafn gerekelerini ele alr. Semn, dilde kyasn caiz olduunu kabul edenlerin,
esasen bunu er kyas gibi dndklerini belirtir. Buna gre, treyen ismi fer,
kendisinden tretme yaplan ismi asl, tretmeye sebep olan anlam da illet gibi
deerlendirdiklerini, kendilerinin imkan lsnde yapabilecekleri en makul izahn
bu olduunu ifade eder. Ardndan dilde kyas reddedenlerin bu konudaki
gerekelerinin gerekten gl olduunu ifade ederek, isimlerde kyasn dil asndan
deil, er asndan caiz olduunu ileri srer. nk er isimler, illetleri ile sabittir.
Bu illet baka bir yerde bulunduunda isim ona da amil olur. Dier bir ifadeyle
eriat, bu isimleri er isimler haline getirerek anlam alann geniletmitir. Bunun
sonucu olarak hamr ismi nebiz, zina ismi livata, hrsz ismi kefen soyucu iin sabit
olur ve bunlara ilikin hkmler nassn kapsamna girer.345

Bu tartmann bir sonucu olarak, afinin nebizi hamr olarak, ltiyi zn


olarak isimlendirerek asl iin geerli hkmlerin bunlar iin de geerli olduu
gr,346 dilde kyas kabul eden afiiler asndan anlalr bir durumdur. Bu
durumda dilde kyasn geerli olmadn kabul eden afi usulclerin, afinin bu
grn nasl deerlendirdikleri sorusu akla gelebilir. mid, afinin bu konularda

duyduu ilgin rnekler verir. rnein, birisine fasulyenin neden circr olarak isimlendirildii
sorulduunda, yerden karken hareket ettii iin byle isimlendirildiini sylediini belirterek, o
taktirde hareket ettii iin sakaln da circr diye isimlendirilmesi gerekir diye itiraz eder.
343
Cveyn, el-Burhn, I, 132.
344
Semn, afiilerin bu konuda ihtilaf ettiklerini, ounluun caiz olduu grn benimsedii, bn
Sreycn bu gr tercih ettiini, finin de baz grlerinin bu grte olduuna delalet
ettiini belirtir. Kavtul-edille, I, 281-282.
345
Semn, Kavtul-edille, I, 283-284. Semn, bn Sreycin cevaz grn de bu ekilde
aklamtr.
346
Basr, baz fiilerin nebizin hamr olarak isimlendirildii eklindeki szlerinin, finin gr
olmadn belirtir. Basrye gre fi, pek ok yerde hamrn keskinlik kesbetmi zm ras
olduunu sylemektedir. Bununla birlikte Basr finin iddet illeti ile nebzi hamra kyas
etmesinin de batl olduunu ileri srer. Bk. El-Mutemed, II, 273-274.
135

verdii hkmn dilde kyasa dayanmadn, afinin baka delillerden hareketle bu


sonulara ulatn ifade eder. rnein, nebizi hamr olarak isimlendirip haram
hkmn vermesi dilde kyastan hareketle ulat bir hkm deildir. Aksine o, bu
konuda Hz. Peygamberin Nebizin bir ksm hamrdr sznden hareketle bu hkm
vermitir. Bu ise bu kyas deildir. mid, afinin bu grlere dilde kyastan
hareketle ulat varsaylsa bile bakalarnn bu konularda afiye muhalefet
ettiini, dolaysyla da iki grten doru olann uyulmaya layk olduunu belirtir.347
midnin bu yaklam, kelamc olan afi usulclerin, kelamc olmayanlardan
farkl olarak grlerini mezhep imamlarnn grleri ile kaytlamadklarnn ve
byle bir endie tamadklarnn bir gstergesi olarak deerlendirilebilir.

Dilde kyas kabul etmeyen afiilerin, nebiz, kefen soyucu ve ltiye, er kyas veya
baka ekilde hamr, hrsz ve znye verilen hkm vermelerinden hareketle bunun
genel geer bir yntem olduu dnlmemelidir. nk rnein Hanefiler, dilde
kyas kabul etmeyen usulclerin er kyastan hareketle nebiz, kefen soyucu ve
lutye verdikleri hkmleri vermemektedirler.348

347
mid, el-hkm, I, 53. midnin kendisinin tercih ettii gr dilde kyasn geerli olmaddr.
Bk. El-hkm, I, 51. bnl-Hcibin tercihi de ayn olup, ona gre, kefen soyucuya hrszn, nebiz
iene arap ienin ve ltiye znnin cezasnn verilmesi dilde kyas yoluyla deil, ya umumun
kapsamna dahil edilmesiyle ya da er kyasla olmutur. Bk. Mntehel-vusl, s. 26; a.mlf.,
Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), I, 183-185;
348
Hanefilerde lt, kefen soyucu ve nebizin hkm iin rnek olarak bk. Merinn, el-Hidye erhu
Bidyetl-mbted, 4 cilt, Ed neriyat, stanbul 1991, II, 102, 121, IV, 111.
KNC BLM

HTABIN HKME DELALET EKLLER

(MANTUK MEFHUM)

Temel olarak usulcnn etkinlii, hitab ile hkm arasndaki ilikinin nasl
kurulduu/kurulaca noktasnda ortaya kmaktadr. Gazalnin ifadesiyle syleyecek
olursak, hkmlerin kendileri, mctehidin semesine bal olmad gibi, hkmlerin
konulup kaldrlmas da onlarn isteklerine bal deildir. Kitab, snnet, icm ve
akldan ibaret olan asllarn, esas ve asl olarak kabul ediliinde kullarn semelerinin
hibir rol yoktur. Mctehidin ura ve iktisab alan ise hkmleri kaynaklarndan
iktibas ve istinbat hususunda kafa yormak, fikir yrtmektir.1 Buna gre usulcnn
grevi, hkmn delillerden hangi yollarla elde edilebileceini belirlemektir. Bu iliki
trlerinden hangilerinin geerli, hangilerinin geersiz olduu ve bu iliki trlerinin ne
tr bir sralama ve snflamaya tabi tutulaca sorunu teden beri usulcleri megul
etmitir. Bu konuda dilcilerin ortaya koymu olduklar abalar esas alnmakla birlikte
usulcler asndan yeterli olmamtr.

Hitabn hkme delalet ekilleri konusunda usulcler, bal olduklar ekoller


erevesinde farkl terminoloji kullanarak deiik snflamalar yapm olsalar da hkme
delalet eden eyler, usulclere gre, esas itibariyle Hz. Peygamberden sadr olan
eylerdir. nk beere ulamas asndan Kitap da Hz. Peygamberden iitilmektedir.2

1
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 1. bn Rd de fkh usulnn Gazzlnin blmledii drt
konudan esas itibariyle nc blm olan delillerin hkmlere delalet ekli ile ilgili olduunu
belirtmektedir. Bk. Ed-Darr, s. 36.
2
Sem konularda asl olan Allahn sz olmakla birlikte usulcler, bunun subutunun, doruluu mucize
ile desteklenen Hz. Peygamber yoluyla olduunu belirtirler. Hkmn esas kaynann Hz.
137

Bu adan bakldnda Hz. Peygamberden sadr olan eyler de sz, fiil ve ikrar olmak
zere ksmdr.3 Fkh usul esas itibariyle bunlarn hkme nasl delalet ettiini konu
edinmektedir.4

Hitabn hkmlere delalet ekli asndan nassan ve istidlalen/istinbten eklinde afi


tarafndan ortaya konan5 bir formlasyondan bahsetmek mmkn olmakla birlikte
bunun afiye zg bir formlasyon olmad muhakkaktr. nk kyas kabul eden
her fakih ve usulc asndan bu formlasyon geerlidir. Bu formlasyonun fiye
zg olan yan itihat/istidll diye niteledii ikinci ksm kyasla snrlam olmasdr. 6

Hanefilerin, zellikle Debsden itibaren belli bir sistem takip ettikleri, 7 Hanefilerin
dndaki usulclerin ise kimi noktalarda kesimekle birlikte esas itibariyle iki farkl
tasnif yaptklar sylenebilir. Tespit edebildiimiz kadaryla bu tasniflerden ilki
Bkllniye, ikincisi ada bn Fureke dayanmaktadr.8

Bklln, fkh usulnn konularnn tertibinde Kitap ve snnete ncelik verilmesinin


nedenini aklarken yle demektedir: er hkmlerin tamam, kitap ve snnette ya
nutk ya da mefhum olarak bulunmakta veya bu ikisindekine tevdi edilmi mana olarak
mevcuttur.9 Hitabn esas itibariyle nutk, mefhum ve mana (kyas) olmak zere trl
delaletinin bulunduunu ifade eden bu cmlenin, Gzzlnin hitabn hkme delalet
ekillerini manzum, mefhum ve mana (kyas) olmak zere sistematik bir biimde ele

Peygamberden sadr olan eyler olmas bu anlamdadr. Bu konuda bk. Debs, Takvmul-edille, s. 19;
Cveyn, el-Burhn, I, 119; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 1; bn Rd, ed-Darr, s. 101.
3
Gazzl, Hz. Peygamberden sadr olan eyleri bu ekilde ksma ayrrken, bn Rd, bunlarn lafz ve
karine olmak zere ikiye indirmi, karineyi de Hz. Peygamberin fiili ve ikrar olmak zere ikiye
ayrmtr. Bk. Ed-Darr, s. 101.
4
Hz. Peygamberin fiil, ikrar ve skutu ile kyas da hkme delalet eden yollar olmakla birlikte biz, yer yer
yaptmz genel atflar dnda bunlarn ayrntlarna inmeyip usulclerin mnhasran hitabn delalet
ekillerini nasl ele aldklar zerinde durmak istiyoruz.
5
fi, er-Risle, s. 19.
6
fi, er-Risle, s. 39, 477. fiden sonraki usulclere gre itihat/istidlal hakknda iki yaklamn
bulunduunu sylemek mmkndr. Birinci yaklama gre itihat/istidlal, kyas dahil her trl dolayl
karm iine alan daha kapsaml bir kavramdr. rnek olarak bk. Cesss, el-Fusl, IV, 11-12. kinci
yaklama gre itihat/istidlal kyastan farkl olup, kyas dnda kalan, muayyen bir asla dayanmayan
karmlar ifade eden bir kavramdr. rnek olarak bk. Cveyn, el-Burhn, II, 721. Bu konuda ayrca
bk. Ferhak Koca, istidll md. DA, XXIII, 323-325.
finin bu formlasyonunun temel hareket noktas ise bir mslmann bana gelen her olayn hkm
konusunda Allahn kitabnda mutlaka doru yolu gsterecek bir delilin bulunduu dncesidir. Bk.
Er-Risle, s. 20. Her meselenin hkmne Kurandan bir delalet olduuna gre bu ya dorudan naslarda
belirtilmitir ya da naslardan karm yoluyla bulunacaktr.
7
Hanefilerin tasnifleri iin bk. Ek 4.
8
Bu tasnifler iin bk. Ek 1/A ve B
9
Bklln, et-Takrb, I, 312.
138

almasna temel tekil ettii sylenebilir.10 Kyas, her ne kadar Gazzl tarafndan bir
delalet ekli olarak deerlendirilmi olsa da usulclerdeki genel eilim, kyasn dier
deliller ile birlikte delil olarak ele alnmas ynndedir.11 Bu yzden de bu ayrm
mantuk ve mefhum eklinde yaygnlk kazanmtr.12

bn Frek tarafndan yaplan ikinci tasnif ise asl ve makul-i asl eklindedir. 13 Asl
kapsamna Kitap, snnet ve icma girer. bn Frek bu tasnifte, birinci tasnifteki
mantukun delalet ekilleri ile ilgili konular birinci asl olan Kitap ierisinde ele almtr.
Buna gre Kitap nass, zahir, umum ve mcmel olmak zere drt ksma ayrlr. Makul-i
asl kapsamna ise lahnul-hitap, fahvel-hitap, delill-hitap ve manel-hitap (kyas)
girer.14 Bu tasnifte kyas hari tutulursa makul-i asln birinci tasnifteki mefhuma
karlk geldii sylenebilir. bn Frekin bu tasnifinin kendisinden sonra gelen Ferr,
rz, Bc ve Kelvezn gibi afi, Malik ve Hanbel usulclerde byk lde veya
ksmen etkisini grmek mmkndr. Ancak Gazzl sonras dnem asndan
bakldnda Hanefilerin dndaki usulclerin genel olarak hitabn hkme delalet ekli
konusunda birinci tasnif olan mantuk-mefhum ayrmn benimsedikleri grlr. Bu
sebeple biz de almamzda kelamc usulclere gre hitabn hkme delalet ekillerini
mantuk ve mefhum bal altnda ele almay tercih ettik ve bu blm iki ana balkta
inceledik

10
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 1. Gazzlnin ifadesi yledir: Lafz, hkme ya syga ve nazm
(manzum) ile ya fahv ve mefhumu ile ya da mana ve makul ile delalet eder ki, bu sonuncusu kyas
olarak adlandrlan iktibastr. Buna gre burada ele alnacak konular, manzum, mefhum ve makul
olmak zere balk altnda incelenecektir.
11
Nitekim bn Rek, Gazzlnin tertibini bozmamakla birlikte kyasn ikinci kutupta, dier delillerle
birlikte ele alnmas gerektiini belirtir. Bk. Lbbl-mahsl, I, 269.
12
rnein Gazzlden nce Cveyn, Gazzlden sonra mid ve dier usulcler tarafndan ayrm
mantuk-mefhum eklinde yaplmtr. Hanefi usulclerden Pezdevnin Bil ki, erin asllar tr.
Bunlar da Kitap, Snnet, icmdr. Drdnc asl ise bu asldan istinbat edilen manaya dayal
kyastr (bk. Usl, I, 62) eklindeki ifadesinden her ne kadar dier asla bal olsa da kyas bir asl
olarak deerlendirdii grlmektedir. Abdlaziz Buhr, Pezdevnin kyas ayr bir asl olarak
zikretmesinin nedenini yle aklar. Kitap, Snnet ve icm, hkm ispatnda mstakil delil olup baka
bir eye dayanmaz. Hkm ispatnda makisun aleyhe ihtiya duymas sebebiyle kyas ile ilkten hkm
ispat mmkn deildir. Bu adan kyas dierleri gibi bir asl deildir. Bununla birlikte kyas ile sabit
olan hkm kyas olmakszn sabit olmayaca iin bu adan bir asl saylmtr. Bk. Keful-esrr, I,
64.
13
rz her ne kadar fkh usulnn konularnn tertibini verirken finin erin delilleri asl ve
makl-i asldr dediini kaydetmekte ise de burada makl-i asl ile kastettii kyastr. nk rz,
finin bu szne kyasn Kitap, Snnet ve icmdan sonraya braklmasnn nedenini aklarken atfta
bulunmutur. Bk. erhul-Lma, I, 163.
14
bn Frek, el-Muhtasar f uslil-fkh, s. 121, 124, 144, 204, 212, 214, 228, 230, 248, 324, 391, 426,
496, 560, 566, 575, 620, 687, 698. bn Frekin fkh usulne dair bu eseri, isminden de anlalaca
zere aslnda olduka muhtasar bir metindir. Verilen sayfa numaralar ise eseri tahkik eden ve eser
zerine erh mahiyetinde alma yapan Muhammed Hassan brahim Avdn bn Frek ve Asaruhul-
Usuliyye isimli eserinin sayfa numaralardr. Metin bu eserin st ksmnda yer almaktadr.
139

I. MANTUKUN DELALET:

Mantuk, nutk kknden sylenen, lafza dklen ey anlamndadr. Mefhum da szlk


anlam olarak anlalan eydir. Bu anlamda mantuk ve mefhum bir delalet ekli
olmaktan ziyade medlul anlamndadr. Nitekim Cveynnin Lafzdan anlalan ey iki
ksmdr. Birincisi, sylenenden, aka zikredilenden elde edilen, ikincisi ise sukut
edildii ve lafzda aka zikredilmedii halde lafzdan anlalandr15 eklindeki
ifadesinden mantuk ve mefhumun her ikisinin de lafzdan anlalan anlam/medlul
olduu anlalmaktadr. bnl-Hcib ise mantuk ve mefhumu medlul olarak deil,
delaletin iki ksm olarak vermitir. 16 Ancak mantukun delalet veya medlul olarak
tanmlanmas pratikte ciddi bir sonu farkll dourmamaktadr.17 Gazal ve Amidnin
mantuk tabiri yerine manzum ve syga ile istidlal tabirini kullanmalarnn, mantuk ile
mefhum arasndaki farkll daha net ifade ettii sylenebilir. Dier yandan mantuk ve
mefhum, her ikisi de lafzdan anlalan ey olmakla birlikte mantuktan bamsz olarak
mefhumun delaletinden bahsetmek mmkn deildir. Mefhumun ancak mantuka bal
olarak delaletinden sz edilebilir. Bu sebeple mantuk mefhum iin asl konumundadr.18
Mantukun lafzdan anlalan ey olmas asndan mefhum tabirinin mantuku da
kapsayan daha genel bir tabir olduu sylenebilir. Nitekim Amidnin, Her ne kadar
mantuk genel anlamda mefhuma dahil olsa da lafzn delaletinden nutk yoluyla
anlald iin zellikle mantuk diye isimlendirilmitir. Bunun dndakiler ise ortak
genel anlam kapsamnda kalmtr19 eklindeki szleri bunu gstermektedir.

Mantuk ve mefhumun hitabn delalet ekilleri olmas noktasnda kelamc usulcler hem
fikirdir. Ancak iaret, iktiza ve tenbihin delaletinin bu iki ksmdan hangisine girdii
konusunda nceki usulclerle sonrakiler arasnda yaklam farkll bulunmaktadr.

15
Cveyn, el-Burhn, I, 298.

16
bnl-Hcib, II, 171. Mantuk ve mefhumu delalet olarak tanmlamasndan hareketle c, bnl-
Hcibin eklindeki mantuk tanmndaki nn masdariyye olduunu
belirtmitir. Teftzn ise ibarenin doru olmas asndan bunun doru olduunu belirtmekle birlikte
mantuk ve mefhumun delalet olarak tanmlanmasnn usulclerin yaklamna aykr olduunu,
midye atfta bulunarak usulclere gre mantuk ve mefhumun medluln ksmlar olduunu belirtir.
Bk. Hiye al erh muhtasaril-mnteh, II, 171.
17
Usulcler arasnda mantuk ve mefhumun delalet olarak m yoksa medlul olarak m tanmland
hususundaki bu iki farkl yaklama deinen Edip Salih ve Halife Ba Bekr el-Hasen, bunun sadece bir
isimlendirme ve terminoloji farkllndan kaynaklandn, sonu itibariyle ayn eyi ifade ettiklerini
belirtir. Bk. Tefsirun-nuss, I, 593; Menhicl-usuliyyn, ss. 68-69.
18
mid, el-hkm, II, 63.
19
mid, el-hkm, II, 63.
140

Bklln, Gazal ve Amid gibi mantuk-mefhum ayrm yapan kelamc usulclere gre
bu delalet ekilleri mefhumun ksmlar olarak deerlendirilir.20 Grebildiimiz
kadaryla bu delalet tr, gayr- sarih mantuk tabiri altnda mantukun
ksmlarndan biri olarak ilk defa bnl-Hacib tarafndan ele alnmtr. bnl-Hcib,
mefhum bal altnda ise mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefe eklindeki
delalet ekillerine yer vermitir. 21

bnl-Hcibten sonraki usulcler de genellikle onun bu taksimini esas almtr.22


Bununla birlikte Zerke, bu delalet trnn bnl-Hacib tarafndan mantuk
kapsamnda ele alnmasnn nceki usulclerin anlaylarna ters olduunu, bu yzden
bunlarn mantuk kapsamnda deil mefhum kapsamnda ele alnmas gerektiini belirtir.
Mefhumu reddedenlerin bunlar kabul etmelerinden hareketle bu delalet trnn
mantuk ile mefhum arasnda ayr bir kategori olarak deerlendirilmesinin de mmkn
olduunu ifade eder.23 Nitekim mefhumul-muhalefe ve tenbihin delaleti istisna
edilecek olursa Hanefilerde bu delalet trleri ibarenin delaleti yannda ayr birer ksm
olarak ele alnmtr.

Hitabn hkme delalet ekilleri kelamc usulcler tarafndan genellikle delaletinin


akl ve kapall bakmndan mbeyyen ve mcmel olarak iki ksmda ele
alnmtr.24 Biz de bu taksime bal kalarak mantukun delaletini mbeyyen ve mcmel
olarak iki balk altnda inceledik.

20
Bklln, et-Takrb, I, 340-348. Gazal, bu ksmlar mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefe ile
birlikte fahva ve iaret ynnden lafzlardan iktibas edilen bal altnda ele alrken, Amid, gayr-
manzumun delaleti bal altnda ele almtr. Basr ve Cveyn ise bu delalet trlerine deinmemitir.
bn Frek gibi asl-makul-i asl ayrm yapan ve bu konuda onu izleyen usulclere gre de yaklam
olarak bu delalet trlerinin mantukun deil, mefhumun kapsamnda yer almas gerektiini ifade etmek
gerekir.
21
bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 171-172.
22
rnek olarak bk. Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 159-167; bn
Mflih, Usl, III, 1056-1059; Merdv, et-Tahbr, VI, 2867-2880; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-
mnr, III, 473-480.
23
Zerke el-Bahrul-muht, IV, 6. Zerke, her ne kadar bnl-Hacibden nce Amid tarafndan da bu
delalet trnn mantuk kapsamnda ele alndn sylese de Amidnin eserine baktmzda bunun
byle olmadn grmekteyiz. nk mid, delalet konusunda Gazalnin tertibini takip ederek,
mefhumun ksmlaryla birlikte bu delalet trn gayr- manzumun delaleti bal altnda ele
almtr. Nitekim Muhtasarul-Mnteh arihlerinden Rahn de bnl-Hcibin gayr- sarih mantuk
olarak verdii ksmlarn hem Rz hem de mid tarafndan mefhum kapsamnda deerlendirildiini
belirtmitir. Bk. Tuhfetl-mesl, III, 320, 321.
24
Kelamc usulclerin genelde hitabn hkme delaletinin aklk ve kapalln bu iki balk altnda ele
almalar bunun bir gstergesidir.
141

A. Mbeyyen:

Mbeyyen, kelamc usulclerin terminolojisinde, birincisi anlam ak olan, ikincisi


kapal iken aklanm hitap olmak zere iki anlama gelir. Bu iki anlama uygun olarak
birincisi ister nass ister zahir olarak anlamn aka ifade etsin ek bir aklamaya gerek
duymayacak ekilde kendi bana anlamn/hkmn ifade eden hitap; ikincisi ise ancak
ek bir aklama ile birlikte anlamn ifade eden hitap iin kullanlan bir terimdir. 25 kinci
anlamda mbeyyen bir aklama ile birlikte mcmellii kalkan ifadeler iin kullanlm
olup bu anlamda mbeyyenin bizatihi ak olan birinci anlamnn kart olan mcmelin
aklanm halini ifade eder.26

Aralarnda farkllk bulunmakla birlikte kelamc usulcler tarafndan kabul edilen trleri
ile birlikte mefhumun delaletinin nass ya da zahir konumunda olmas sebebiyle mcmel
olan hitabn esasen mantukun delaletinin kapal ksmn oluturduu sylenebilir.
Mcmel, mbeyyenin mukabili olarak ayr bir ksm olarak deerlendirildiinde,
mantuk ve mefhumu mbeyyenin ksmlar olarak da deerlendirmek mmkndr.27 Bu
nokta dikkate alndnda kelamc usulclere gre, hitabn hkme delaleti bakmndan
mbeyyen ve mcmel eklindeki ayrm esas ayrm olduu sylenebilir. Hitabn
mefhumu ile delaletinin mantukunun delaletinden bamsz olamayaca dier bir
ifadeyle hitabn mefhumu ile delaletinin ancak mantukunun daleleti ile birlikte mmkn

25
Basr, el-Mutemed, I, 294; Rz, el-Mahsl, III, 150; mid, el-hkm, II, 25.
26
Mbeyyenin bu iki anlamn ifade eden dier bir terim ise mfesserdir. Mfesser de biri haddi zatnda
anlam ak olan hitap, dieri mcmel olup aklamas yaplm olan hitap olmak zere iki anlamda
kullanlmtr. Kelamc usulclerin terminolojisinde mfesser, mbeyyen kadar yaygn bir kullanma
sahip olmasa da Basr, erif Murtaza, bn Hazm ve Raz gibi usulcler tarafndan kullanlmtr. Basr,
el-Mutemed, I, 294; erif Murtaz, ez-Zera, I, 323; bn Hazm, el-hkm, I, 43; Rz, el-Mahsl, III,
150. Ferr ve Bc ise mbeyyenin birinci anlamn ifade etmek iin nass, zahir ve mm kapsayan
mufassal terimini kullanr. Bu anlamda mcmelin kart mufassal olmaktadr. Bk. El-Udde, I, 72;
hkmul-fusl, s. 71. bzilerden Verceln de mcmelin kart olarak mufassal teriminin mbeyyen
ve beyan ile eanlaml olduunu belirtir. Bk. El-Adl vel-insf, I, 45.
27
Nitekim Bklln, hitab anlama delaletinin akl ve kapall bakmndan tasnif ederken bu ikisini
anlamn ihtimale yer vermeyecek ekilde aka ifade eden birinci ksm olarak vermitir. Bklln
yle demektedir: Anlaml hitabn tamam ksma ayrlr. Bunun drdnc bir ksm yoktur.
Birincisi, ierdii btn anlam (mtezammen) aka ifade etmede kendi bana yeterli olup, ierdii
anlamlar ifade konusunda hibir ihtimal bulunmayan hitaptr. Bu hitap da iki ksmdr: Birincisi
kastedileni nass ve sarihi ile beyan konusunda kendi bana yeterli olan ksmdr, ikincisi ise
kastedileni lahn ve mefhumu ile beyan konusunda kendi bana yeterlidir. Et-Takrb, I, 340.
Bklln bu iki ksmn beyana ihtiya duymad konusunda ittifak bulunduunu belirtir. Bk. Et-
Takrb, III, 379. Ayn ekilde Badd ve rz de mbeyyeni, beyan nutku ve mefhumu ile ifade eden
olmak zere ikiye ayrmtr. Bk. El-Fakh vel-mtefakkih, I, 74; erhul-Lma, I, 448. Basr de
fahvel-hitab beyan talil ile olan diye niteleyerek beyan sarihi ile ifade eden ile birlikte kastedilenin
bilindii ksma dahil etmitir. Bk. El-Mutemed, I, 296-297. Bu konuda Rz de Basryi izlemitir. Bk.
El-Mahsl, III, 173-174.
142

olduu gz nnde bulundurulursa kabul edilen trleri ile birlikte mefhumun mantuk ile
birlikte mbeyyenin bizatihi delaleti ak olan ksm ierisinde yer almas gerektii
netlik kazanr. Ancak usulcler mefhum konusunu, fkh usulnn nemli bir blmn
oluturan emir, nehiy, mm ve hss gibi mantukun kapsamnda giren konulardan sonra
ayr bir balk altnda ele almay tercih etmilerdir. nk mantuk, mefhum iin asl
konumundadr.28

Kelamc usulcler, aklk ve kapallk bakmndan mantukun delaletini mbeyyen ve


mcmel balklar altnda ele almakla birlikte mbeyyenin, mcmel olmayan nass ve
zahiri kapsayan daha genel bir terim mi yoksa nass ile eanlaml olarak kullanlan bir
terim mi olduu konusunda iki farkl yaklamdan szetmek mmkndr. Gazzlnin
aka dile getirdii birinci yaklama gre, mbeyyen nass ile eanlaml olup zahiri
kapsamaz.29 Bu yaklama gre zahiri, mcmel ve mbeyyen dnda ara bir kategori
olarak deerlendirmek gerekir. Kelamc usulclerden Bklln, Cveyn, Gazzl ve bu
gelenei izleyenlerin, zahiri mbeyyenden ayr olarak deerlendirme temayllerinde
beyan, bilgi ifade eden delille eanlaml olarak kullanmalarnn etkili olduu
sylenebilir. nk zahir ifadeler, bu usulcler tarafndan umumiyetle zann- galip ifade
eden emareler kapsamnda deerlendirilmektedir. Aada ele alnaca zere,
Bkllnnin mutlak emir, nehiy ve umum sygalarn mcmel olarak deerlendirdii
gznne alnrsa kendisini izleyen usulclerin, zahiri mbeyyen kapsamna dahil
etmeme temayllerinin nedeni daha iyi anlalr. Nitekim Cveyn, baz usulclerin
yapt nass, zahir, ve mcmel eklindeki beyan mertebelerini deerlendirirken, mcmel
bir yana ihtimal tayan zahirin de beyan saylamayacan, ayet kendisiyle amelin
gereklilii konusunda kat bir delil bulunmasayd, zahirin bizatihi ameli dahi
gerektirmeyeceini ifade etmektedir.30 Gazzl de kendisiyle beyann yapld eyleri

28
Her ne kadar taksim asndan mefhumun, mantukun delaleti ak olan ksm ile birlikte mbeyyen
bal altnda ele alnmas uygun olsa da usulclerin genelinin yazm tarzna bal kalarak mefhumun
delaletini ayr bir balk altnda ele almay tercih ettik.
29
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 15. Gazzl burada yle demektedir: Lafzn anlam baka bir
ihtimal tamayacak ekilde belirginlemitir ki, bu durumda mbeyyen ve nass olarak adlandrlr, ya
da iki veya daha fazla anlam arasnda biri dierine tercih edilmeksizen dner ki, bu da mcmel adn
alr. Eer lafz, bu anlamlardan birisinde zahir olup, dierinde zahir olmazsa, bu taktirde zahir adn
alr. Baka bir yerde ise Gazzl, mcmel olmayan lafzn ya nass ya da zahir olduunu belirtir. Bk.
slam Hukukunda Deliller, II, 34.
30
Cveyn, el-Burhn, I, 126. Cveynnin zahirin ameli gerektirmesini salayan diye ifade ettii kat
delil, sahabenin icmdr. Bk. Bk. El-Burhn, I, 338. Zahir ancak bu kat delil sayesinde ameli
gerektirdii iin Cveyn, katilik gerektiren konularda zahirin mcmel grubuna dahil olduunu ifade
eder. Bk. El-Burhn, I, 337.
143

sralarken bunlardan bazlarnn zann- galip ifade etse de amelin vcubunu kesin olarak
ifade etmesi bakmndan beyan olduunu ve nass gibi olduunu belirtmektedir.31

Bu yaklamn aksine hitabn delaletini asl ve makul-i asl eklinde tasnif eden bn
Frek, Ferr, Badd, rz ve Bc, bn Akl gibi usulcler, mbeyyeni nass, zahir ve
umumu da kapsayan daha genel bir terim olarak kullanrlar. 32 Ayn ekilde mbeyyeni
beyana ihtiya duymayan hitap olarak nitelendiren Basrye gre de zahirin mbeyyen
kapsamnda deerlendirildiini sylemek mmkndr. Mbeyyen ve mcmel ayrm,
hitabn anlama delaletinin akl ve kapall asndan dier bir ifadeyle beyana
ihtiya duyup duymamas asndan yaplm bir ayrm olarak deerlendirildii taktirde
beyana ihtiya duymamas sebebiyle zahirin mbeyyen kapsamnda deerlendirilmesi
daha doru gzkmektedir. Buna gre mbeyyeni nass ve zahir olmak zere iki balkta
toplamak mmkndr.

1. Nass:

a. Nassn Szlk Anlam:

Nass (. nuss), szlkte bir eyi aa karmada ve ortaya koymada mbalaa etme
anlamnda olup bir eyin son noktasn ifade eder.33 Bu anlamn nass szcnn
kullanld eitli anlamlarn zn oluturduu sylenebilir. Usulcler genellikle
nassn bu anlamn ifade etmek iin ayn kkten treyen mnassa kelimesini rnek
verirler. Mnassa, gelinin herkesin grmesi iin zerine oturtulduu krsnn addr.
Nasastul-hadse il flnin sz, sz sahibine dayandrma (ref) anlamnda olup,
szn ilk kaynan ortaya koymay ifade eder. Tuktaul-harku bi seyrin nassn sz,
ln hzl yryle katedilecei anlamnda olup, d yryn kart olarak
kullanlr. Yine Hz. Peygamberin Arafattan inerkenki yryn tasvir eden Fe iz

31
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 26.
32
bn Frek, el-Muhtasar, s. 248, 324; Ferr, el-Udde, I, 140-141; Badd, el-Fakh vel-mtefakkih, I,
74; rz, erhul-Lma, I, 449; Bc, hkmul-fusl, s. 71, 73; bn Akl, Kitbul-cedel, thk. George
Makdisi, Mektebets-Sekfetid-Diniyye, ty., ss. 3-4. Badd ve rz bunu aka belirtmektedir.
Dier taraftan zahir ile umum arasnda yaplan bu ayrm, ikisi arasndaki tam giriimlilik (umum husus
mutlak) ilikini vurgulama amacna ynelik olup, umumun zahir kapsamna girdii bu usulcler
tarafndan da belirtilmektedir. Buna gre her umum zahirdir fakat her zahir umum deildir.
33
Rz, Muhtarus-shah, nss md., s. 276.
144

vecede fecveten/furceten nassa rivayeti, Hz. Peygamberin seri yrdn, bir boluk
bulur bulmaz da hzlandn ifade eder.34

b. Nassn Terim Anlam:

Fkh usul terimi olarak nass, esas itibariyle iki anlama indirgenebilir. Bu anlamlardan
birincisi, her ne ekilde olursa olsun bir anlam bulunan sz olup, hitap, lafz, ibare,
kavl, kelam (kelam- lafz) gibi szcklerle ayn anlamda kullanlr. Bu anlamda nass,
insanlarn szl ya da yazl ifadeleri iin de kullanlmakla birlikte fkh usulnde daha
ziyade Allahn ve Hz. Peygamberin szn ifade etmek iin kullanlr. kincisi ise
lafzn anlama/hkme delaletinin aklk derecesini ifade etmek iin kullanlan bir
terimdir. Fkh usulnde ekoller ve ayn ekole mensup usulcler arasnda tartmalara
neden olan terim anlam da esasen bu ikinci anlamdr. Bu anlamda nass, anlam ancak
bir beyanla anlalan mcmel hitap da dahil her trl anlaml hitaptan, ierdii
kelimelerin anlam da dahil hibir ynden ihtimal tamayan hitaba kadar deiik aklk
dzeylerini ifade eden bir terim olarak farkl ekillerde tanmlanmtr.

1. Kastedilenin bilinmesi mmkn olan hitap anlamnda nass: Bu kullanma gre


kastedilen ister hitaptan mstakil olarak anlalsn, isterse mcmelde olduu gibi bir
beyanla anlalsn sonu itibariyle kastedilenin bilindii hitap nass olarak isimlendirilir.
Esasen hitabn kendisinin nass olarak isimlendirildii bu kullanma gre, baka bir
anlama ihtimalinin olup olmamas hitab nass olmaktan karmaz. Bu kullanm
kaynaklarda genellikle fiye nispet edilir.35 finin hitabn delaletini esas itibariyle
nass ve istidlal olarak ikiye ayrmas36 bu nispeti destekler niteliktedir.37 Beyan ile

34
rnek olarak bk. Cesss, el-Fusl, I, 60-61; Bklln, et-Takrb, I, 341; Basr, el-Mutemed, I, 295;
Debs, Takvmul-edille, s. 116; Cveyn, el-Burhn, I, 279; a.mlf., el-Kfiye, s. 48-49; Gazzl, slam
Hukukunda Deliller, II, 34.
35
Basr, el-Mutemed, I, 294-295; Ts, el-Udde, I, 407; Cveyn, el-Burhn, I, 279; Gazzl, slam
Hukukunda Deliller, II, 34. Basr, finin nass tanm ile ilgili olarak unlar syler: fi nass, ister
hitaptan mstakil olarak bilinsin, isterse baka bir ey vastasyla bilinsin kendisi ile kastedilen hkmn
bilindii hitaptr eklinde tanmlamtr. O mcmeli de nass olarak isimlendirmektedir. Cveyn ve
Gazzl, finin zahiri nass olarak isimlendirdiini belirtmekle birlikte, mcmelin beyanla birlikte
nass olarak isimlendirilip isimlendirilmeyecei konusunda bir aklamada bulunmamlardr.
36
fi, er-Risle, s. 19.
37
Burada Nasr Hmid Eb Zeydin nass ile ilgili olarak finin sylediklerine ilikin bir
deerlendirmesine deinmek gerekir. Eb Zeyd, nass teriminin ncekiler tarafndan farkl bir anlamda
kullanldn belirterek yle demektedir: Nass dedikleri zaman da, aslnda vahyin ok snrl bir
ksmn, dier bir ifadeyle, dilsel yaps itibaryla vahyin, birden fazla anlam ve iarete hibir ekilde
ihtimali olmayan pasajlarn kastediyorlard. finin diliyle sylemek gerekirse, nass; herhangi bir
tevile ihtiya duymayacak kadar ak olan Kuran pasajlardr. Hibir tevile ihtiya duymayacak
kadar ak anlaml olma niteliini tamayan ayetler ise nass deildir. Bundan dolay Allahn
145

birlikte mcmel hitabn nass olarak isimlendirilecei finin yan sra Kerh ve Eb
Abdillah el-Basrye de nispet edilmitir. 38

Cessasn Mana ve kastedilen ak olarak belirli bir nesneyi ieren her hitap
eklindeki nass tanm, 39 her ne kadar anlama delaletinin akl bakmndan yaplm
bir tanm gibi gzkse de manssun aleyhin ismi ile sylenilen ey (m nussa aleyhi
bismih) olduunu40 ve kastedilenin ne olduuna ilikin bir beyan bulunmas halinde
eitli anlamlara ihtimali olan mcmel bir lafzn nass olarak isimlendirileceini
belirtmesi,41 onun da esasen hitabn kendisini nass olarak kabul ettiini gsterir. Bu
yzden tanmdaki kastedilenin ak olduu ifadesini, ister beyanla ister beyansz
olsun kastedilenin ak olduu hitap eklinde anlamak daha uygun gzkmektedir.
Cesssa gre, belirli bir eyi ieren hitap (hss) nass olabilecei gibi mm da nass
olabilir. nk mm, kapsamna giren eylerin tamamn ifade eden bir isimdir.42 Bu
sebeple istisnnn ve tahsisin mmkn olmas buna ilikin bir delil olmadka umumun
nass olmasna engel tekil etmez. 43

Kitabnda nass kategorisinde olmayan ayetlerin anlalmas iin istinbat ve istidlal zorunludur. mam
fi de bu yzden, Kuranda nass ve muhkem arasndaki farka dikkat ekmitir. Nasr Hmid Eb
Zeyd, Dinsel Sylemin Eletirisi, ev. Fethi Ahmet Polat, Kitabiyat, Ankara 2002, s. 94. Eb Zeydin
er-Rislede atfta bulunduu yerlerden hareketle bu deerlendirmeleri nasl yapt dorusu alacak
bir eydir. ncelikle Eb Zeydin fi tarafndan nassn syledii anlamda kullanldna ilikin fi
tarafndan yaplm bir aklama yle dursun, buna ilikin bir m bile sz konusu deildir. Bu
kullanm daha ziyade Bklln ve daha sonraki Ear usulclere ait bir kullanmdr. Sonraki afii ve
dier usulclerin finin mcmel ifadeleri de nass olarak isimlendirdiine ilikin aklamalar da
bunun Eb Zeydin syledii gibi olmadn gsterir. finin Eb Zeydin atfta bulunduu yerde
syledii istidlal ve istinbat, kendisinin belirttii gibi nass kategorisinde olmayan ayetlerin anlalmas
iin kullanlan istinbt ve istidll olmayp kyasn ta kendisidir. Alntdaki son cmle ise daha nce
syledikleri ile bsbtn elimektedir. Eer hibir anlama ihtimali olmayan ifadeler nass ise fi,
bununla muhkem arasndaki farka nasl dikkat ekmektedir? Halbuki, finin burada nassan dedii,
Allahn hkmn aka bildirdii hususlardr. Dieri ise (Eb Zeydin muhkem diye niteledii)
farziyetini bildirdii, ancak ayrntlarn Hz. Peygambere brakt eylerdir. Bu iki ksm finin
beyan mertebelerinin ilk iki ksmn oluturmaktadr. Kr. fi, er-Risle, s. 21, 22.
38
Bu grn Kerhye nispeti iin bk. Basr, el-Mutemed, I, 295, Eb Abdillah Basrye nispeti iin bk.
Ts, el-Udde, I, 407.
39
Cesss, el-Fusl, I, 59.
40
Cesss, el-Fusl, I, 60.
41
Cesss, el-Fusl, I, 61. rnein Biz maktuln velisi iin bir sultan verdik (sr 17/33) ayetinde sultan
kelimesi eitli anlamlara gelen bir kelimedir. Bununla ksas hakknn kastedildiine ilikin bir delalet
sz konusu olduunda bu ayet, zulmen ldrlenin velisine ksas hakknn gerekliliini belirtmitir (kad
nassat hazihil-ayet al cabil-kavedi li veliyyil-maktli zulmen) demek mmkndr.
42
Cesss, el-Fusl, I, 59.
43
Cesss, el-Fusl, I, 60. Cesss, nassa ilikin olarak syledii eyler konusunda Kerhnin de benzer
eyler sylediini ifade eder (el-Fusl, I, 61) ki, bu ifadesi yukarda Basrnin Kerhnin nass mcmeli
de iine alacak ekilde fi gibi tanmladna ilikin verdii bilgi ile rtmektedir.
146

Kad Abdulcabbar, erif Murtaz ve Tsnin Kendisiyle, kastedilenin bilinmesi


mmkn hitab eklindeki nass tanmlarn da bu kapsamda deerlendirmek
mmkndr.44 ayet bu usulclerin tanmlarndaki imkan kayd ile hitabn baka bir
hitaba/beyana ihtiya duymamas kastediliyorsa, mcmelin tanm d brakld
sylenebilir. Ancak bu imkan ile hitabn anlamnn baka bir hitap/beyanla bilinmesi de
sz konusu ise bu takdirde mcmelin de tanma dahil olduunu kabul etmek gerekir.
Nitekim erif Murtaz bu tanmn, kendisiyle kastedilen konusunda phenin ilimedii
lafz eklindeki tanmdan daha yerinde olduunu ifade eder. nk namaz ve zekat gibi
beyana ihtiya duyan hitaplar mmet tarafndan nass olarak isimlendirilmitir. Bu
yzden anlamnda ihtimal ve itibah da olsa lafzn kendisi nass olarak
45
adlandrlmaktadr.

Nass, hitabn kendisi olarak tanmlayan dier nemli bir isim de bn Hazmdr. bn
Hazmn, Kitab ve snnette bulunan, kendisiyle eyann hkmne istidlalde bulunulan
lafzdr46 eklindeki nass tanmnda lafzn ifade ettii anlamn akl ve kesinlii sz
konusu edilmemi, anlam bnyesinde tayan lafzn kendisi nass olarak tanmlanmtr.
Bu adan lafz, ister anlamn ihtimale yer vermeyecek biimde ak bir ekilde, ister
ihtimalli bir ekilde ifade etsin nastr. bn Hazma gre bu anlamda nass, sadece Kuran
ve snnet iin deil, insanlarn szleri iin de kullanlr. Nitekim onun, Konuan
kiinin sz sylemesinde olduu gibi bazen sylenen her kelam iin de nass denilir
ifadesi47 Kitab ve snnet lafzlarnn dnda, insanlar tarafndan dile getirilen szler
iinde bu kelimenin bir kullanm alanna sahip olduunu gstermektedir. Kitab ve
snnette yer alan lafzlarn nass olduunu belirten bn Hazm, bunun ayn zamanda
zahirin kendisi olduunu ifade etmitir. Bu nedenle olsa gerek, zahir iin ayrca bir
tanm yapmamtr. bn Hazm, isimlerin vaz olunduu, dier bir deyile zahir
anlamlarndan naklin mmkn olduunu kabul etmekle birlikte bu naklin bir delille
olmas gerektiini belirtir. Naklin hangi ekillerde olduunu rnekleriyle sraladktan
sonra u deerlendirmede bulunur: Bu sylediklerimizden ortaya kmaktadr ki,
zikrettiimiz delillerden biri bulunduu takdirde isimlerin vaz olunduklar anlamlardan

44
Basr, el-Mutemed, I, 295. . erif Murtaz, ez-Zera, I, 328.
. Ts, el-Udde, I, 407. .
45
erif Murtaz, ez-Zera, I, 328.
46
bn Hazm, el-hkm, I, 42.

47
bn Hazm, el-hkm, I, 42.
147

karlmas (baka anlamlarda kullanlmas) gerekir. nk tm bu durumlarda yaplan


i, bu konuda gelen zahiri ve zaid nass kabul etmek olup, hibirinde zahirin dna
kma sz konusu deildir. Bu zikredilen delillerden herhangi birisi bulunmad
takdirde hitabn dildeki zahirinden hibir eyin nakledilmemesi gerekir.48 Buna gre
aklayc delille birlikte mcmel de zahir olarak deerlendirilmi olmaktadr. Her
halkarda hitabn zahirinin esas alnmas ynyle bu anlayn zahiri mantk asndan
tutarl bir yaklam olduunu belirtmek gerekir.

2. Kastedileni aka ifade eden hitap anlamnda nass: Nassn bu kullanmnda mcmel
darda braklmtr. Bu kullanm benimseyen Basr, nass Manasn ak bir ekilde
ifade eden ve nass denildii eyden fazlasn iermeyen kelamdr eklinde
tanmlayarak bir szn nass diye isimlendirilebilmesi iin art tamas gerektiini
belirtir.49 Birincisi kelam olmas, ikincisi sadece nass olduu eyi iine almas,
ncs, ifade ettiini mcmel olarak deil, ak/zahir olarak ifade etmesidir. Kelam
ya da ibare art, akl delilleri ve fiilleri darda brakmak iindir. nk bunlar nass
diye isimlendirilmez. Delaletinin ak olmas artnn gerekesi de udur: nnel-
ibarate nassun f hazel-hukm sznn anlam, ibarenin bu hkm ak bir ekilde
ifade ettiidir. nk nass kelimesinin szlk anlam zuhurdur. Sadece nass olduu
eyi ifade etmesinin art koulmasnn anlam ise kelamn nass olduu ey belirli tek ey
ise bunun dndakileri, birok eyde nass ise bunlarn dndakileri iermemesidir.
Basr bu kaydn amacnn mm lafzn, kapsamna dahil olan eylerden biri iin
kullanlmasnn nass olmadna ynelik olduunu belirtmitir. rnein, birisi
Klelerimi dv! dese, bu sz, klelerinden biri olan Zeydin dvlmesinde nastr
denilemez. nk bu sz hem Zeydi, hem de dierlerinin dvlmesini ifade

48
bn Hazm, el-hkm, I, 399.
49
Basr, el-Mutemed, I, 295. .
Tefsrun-nuss mellifi Edip Salih (I, 203-204), Basrnin nass iin ileri srd bu artn, Kad
Abdulcabbar tarafndan ileri srldn, Basrnin ise bunu ondan naklettiini ve bu artlar
dorultusunda Kad Abdulcabbara gre nasda ihtimalin bulunmadn ifade etmitir. Oysa el-
Mutemede bakldnda bu artn bizzat Basr tarafndan ileri srld grlmektedir. Basr
sadece Kad Abdulcabbarn tanmn vermekle yetinmitir ve bu tanm da nassn ihtimal tayp
tamad noktasnda yeterince ak deildir. Dolaysyla nass iin ileri srlen bu art Kad
Abdulcabbar tarafndan deil, Basr tarafndan ileri srlmtr. Mellifi bu hataya srkleyen ey bu
bilgiyi el-Mutemedden deil de Zerkenin el-Bahrul-muhtinden alntlam olmasdr. nk bu
art ileri srdne ilikin Kad Abdulcabbara yaplan nispet Zerke tarafndan yaplmtr. Bk.
El-Bahrul-muht, I, 463.
148

etmektedir. Bu yzden bu sz, klelerin tamamnn dvlmesinde nastr denilir.50 Bu


aklamasndan hareketle Basrnin sadece hss deil mm da nass kapsamnda
deerlendirdii sylenebilir.

Nassn bu kullanmna gre, beyanla birlikte ne kastedildii bilinmi olsa da mcmel


hitap nass olarak isimlendirilmez. nk nass sz tek bir hitaptan ibarettir, ona bitiik
olan iermez. Zira beyan, lafzn dnda bir ey ile de mmkndr. Nass tabiri ise
sadece szlerle ilgilidir.51 Bununla birlikte Basr, bir szn bir adan nass, baka bir
adan mcmel olabileceini ifade eder. rnein Ekmus-salte ayetinde salat
szcnn mcmel olmas, ayetin, salatn vucubiyyeti hakknda nass olmasna engel
tekil etmez.52

Hanef usulclerden Esmend,53 Earilerden Rz54 ve ii usulclerden Muhakkik


Hllnin55 de benimsedii bu kullanmda nass bir adan zahirden ayr grlmekle
birlikte Basrnin zahir tanmnda ele alnaca zere ikisi arasnda yaplan bu ayrm
yeterince ak deildir. nk tanmda da aka grld zere nassn tanm ve
zahirden ayrld nokta nass denildii eyden fazlasn iermeyen gibi bir kayda
balanmtr. Bu da sonu itibariyle nass, nass denilen eydir gibi bir eyi kendisiyle
tanmlama anlamna gelir.

50
Ayn aklama iin bk. Rz, el-Mahsl, III, 151. Karf ise nassn, ne ekilde olursa olsun delalet eden
lafz olarak aklanmas halinde mm lafzlarn fertleri hakknda hkmn sabit olmas konusunda nass
olacan belirterek hem Basrnin hem de Rznin bu yaklamna itiraz etmitir. Karf, Allah al-
verii helal kld (Bakara 2/275) ayetinin gib olan eyin satmnn caizlii konusunda nass olduunu
belirterek, mm lafzn fertlerine nispetinin tek bir nispet olduunu, ayet fertlerinden birinde nass
olmam olsayd, bu durumda ayn eyin fertlerin tamam iin geerli olacan ifade eder. Ayn ekilde
Karf, hepsinin dvlmesinde nasstr ifadesinin ileri srlen gr iptal ettiini belirtir. nk
szn tamam iin geerli olmas, her bir ferdi iin geerli olmasna baldr. Bu sz fert iin nass
olmaktan knca tamam hakknda da nass olmaktan kar. Byle bir durumda da sylendiinden,
nass denildiinden fazlasn iermeyen kaydnn bir anlam kalmaz. Bk. Nefisul-usl, V, 2277.
51
Basr, el-Mutemed, I, 295.
52
Basr, el-Mutemed, I, 295.
53
Esmend, Bezln-nazar, s. 270-271. Esmend, nassn Basrnin ileri srd art tamas
gerektiini ifade ederek nass u ekilde tanmlamtr: .
54
Rz, Basrnin nass iin verdii bu tanmn ayns mcmel ve mbeyyene ilikin lafzlarn aklamasn
yapt yerde vererek ayn artlar ileri srmtr. Burada nass anlamn ifadesi ak olan, nass olduu
eyden daha fazlasn iermeyen kelamdr eklinde tanmlamtr. Daha nce lafzlarlarla ilgili
taksiminde ise nass tek anlam dnda kullanlmas mmkn olmayan lafzdr eklinde tanmlayarak
iki tanm arasnda birbirini nefyetme durumunun sz konusu olmadn belirtir. El-Mahsl, III, 151-
152. Zahirin tanmnda gelecei zere aslnda iki tanm arasnda fark vardr. Krf ise nassn nasl
olursa olsun bir anlama delalet eden lafz olarak aklanmas halinde umum lafzlarn, kapsamna giren
fertlerden biri hakknda hkmn sabit olmas konusunda nass olacan ifade ederek bunun tartmaya
ak olduunu belirtir. Bk. Nefisul-usl, V, 2277.
55
Muhakkik Hll, Mericl-usl, s. 105. .
149

3. Konuandan kaynaklanan bir karine sebebiyle zahirden daha ak olan lafz


anlamnda nass: Bu kullanm Debs ile birlikte Hanefilerde arlkl olarak kabul
gren kullanmdr. Lafzn delaletinin akl bakmndan nass, aktan en aa doru
yaplan zahir, nass, mfesser ve muhkem sralamasnda ikinci srada yer alan bir
aklktr. Debs zahiri tanmladktan sonra buna gre nass da Zahirle
karlatrldnda, lafzn delaletinden sonra zahirde bulunmayan zel bir delalet tr
sebebiyle beyan ynnden ondan daha ak olandr eklinde tanmlamtr. 56 Serahs
ve Pezdevnin tanmndan zahirde bulunmayan bu zel delaletin konuandan
kaynaklanan bir karine olduu anlalmaktadr.57 Nassn zahirden daha ak oluunu
salayan karinenin szn syleni sebebi olup olmad ve buna bal olarak nass ve
zahirin mahiyet olarak birbirinden tamamen ayr m yoksa mahiyet olarak ayn olup bir
adan nassn zahirden ayrld konusunda sonraki Hanefi usulcler arasnda farkl
yaklamlar sz konusudur.58

4. Anlamn ifade etmede hibir ynden ihtimal tamayan hitap anlamnda nass: Nass
teriminin bu anlamda kullanm Ear usulclerden Bkllnye aittir. Bklln,
anlamn kendi bana ifade edip etmemesi ve ihtimal tayp tamamas asndan
ksma ayrd hitabn birinci ksmn nass diye nitelemitir. Buna gre nass, ierdii
btn anlamlar aka ifade etmede kendi bana yeterli ve bu anlamlarndan
hibirinde ihtimal sz konusu olmayan hitaptr.59 Bklln yapt tanm erevesinde
nass iin u rnekleri verir: Muhammed Allahn Rasuldr (Feth 48/29), Zinaya
yaklamayn! (sr 17/32), Nefislerinizi ldrmeyin! (Nis 4/29), Alk korkusuyla
ocuklarnz ldrmeyin! (sr 17/31).

Bkllnye gre bu tr hitabn nass diye nitelendirilmesinin sebebi, ihtimale yer


vermeyecek ekilde anlamnn ak olmas, hitapta zikredilen eyin kendisi iin
konulmu ismi ile sylenmi olmas ve zmar ve kinaye yoluyla deil aka sylenmi

56
Debs, Takvmul-edille, s. 116.
57
Serahs, Usl, I, 164.
Pezdev, Usl (Keful-esrr erhi ile), I, 124-125.
Pezdev, konuandan kaynaklanan karine sebebiyle meydana gelen daha ak olmay srcnn
abasyla atn normal yrynden daha hzl yrmesine benzetir.
58
Bu konudaki tartma iin rnek olarak bk. Abdlaziz Buhr, Keful-esrr, I, 124-125; bn Melek,
erhu Menril-envr, 98-99. Ksaca belirtmek gerekirse Abdlaziz Buhr, szn syleni sebebi
olmasnn nass iin art olmadn, ayn eyin zahir iin de geerli olabileceini, bn Melek ise nass
zahirden ayran zelliin szn syleni sebebini tekil etmesi olduunu savunur.
59
Bklln, et-Takrb, I, 340 .
150

olmasdr.60 Bu kaytlar dikkate alndnda baka bir anlama ihtimali bulunan hitap
nass diye isimlendirilmez. Yine konulduu anlamn dnda bir anlamda kullanlan
mecaz da nass kapsamna girmez. Ayn ekilde ifade ettii anlam zmar yoluyla ifade
eden (lafzan mevcut olmayan fakat anlam olarak mevcut olan) hitaplar da nass olarak
deerlendirilmez. Buna gre Bkllnnin kullanmnda nass muhtemel, mcmel,
mecaz ve zmar bulunan hitabn kartdr. Bunlara ek olarak anlamn ihtimale yer
vermeyecek ekilde ifade etse bile mefhum yoluyla ifade eden hitap da bu adan nass
olarak isimlendirilmez. nk ifade ettii anlam mantuku ile deil, mantuka bal
olarak ifade etmektedir. Bu son nokta dikkate alndnda ise nass mefhumun kart
olmaktadr.

Bu ekilde nassn kapsamn daraltt iindir ki, pek ok usulc tarafndan bir ynden
ihtimal tayan fakat baka bir ynden anlamn aka ifade ettii iin nass olarak kabul
edilen hitaplar, Bklln tarafndan bir adan mstakil dier adan mstakil olmayan
hitap kapsamnda ele alnm ve nass olarak deil, muhtemel olarak isimlendirilmitir61.
Bkllnnin bu ksm iin verdii rneklerden ikisi udur: Hasat gn hakkn verin!
(Enm 6/141), Mrikleri ldrn! (Tevbe 9/5). Birinci ayette gn, hasat ve hakkn
verilmesinin anlam belli olmakla birlikte verilmesi gereken hakkn miktar belli
deildir. Ayn ekilde ikinci ayette mriklerin kimler olduu ve ldrmenin ne olduu
belli olmakla birlikte mriklerin tamamnn m yoksa bir ksmnn m ldrlecei belli
deildir. Bu belirsizlikler ise hitab nass olmaktan karp muhtemel hale getirmektedir.
Bkllnnin ikinci ayeti rnek olarak semesinin zel bir anlam vardr. Bu rnekte
ayetin muhtemel oluu umum bir lafz olan el-mrikn lafzn iermesidir. Bklln,
umumu kabul edenlere gre bu tr hitaplarn nass ksmna gireceini, kendisine gre ise
bu ve benzeri umumu iddi edilen tm hitaplarn muhtemel ksmna gireceini ifade
eder.62

Nass bu derece dar kapsamda alan sadece Bklln deildir. Kaynaklarda belirtildiine
gre afi fakih Eb Ali et-Taber (. 350) Ey Peygamber! (Enfl 10/64), De ki,

60
Bklln, et-Takrb, I, 341.

Bu aklamar dikkate alndnda Cveynnin fi ile Bklln hakknda zahirleri nass olarak
isimlendirir eklindeki deerlendirmesine (el-Burhn, I, 279) ihtiyatla yaklamak gerekir. nk zahir
konusunda ele alnaca zere Bkllnde zahir olduka problemlidir.
61
Bklln, et-Takrb, I, 340.
62
Bklln, et-Takrb, I, 349-350.
151

O, Allah birdir (hls 112/1) rneklerinde olduu gibi nass trnden hitabn yok
denecek kadar az olduunu ifade etmitir. Bkllnnin ders halkasnda yer alan ve
ondan fkh usul tahsil eden Eb Muhammed b. el-Lebbn el-Esbahn (. 446) ise
daha ileri giderek nass trnden kesinlikle bir hitap bulunmadn ileri srmtr.63
Bcnin belirttiine gre, bu kiilere gre nassn mevcut olmamas ya da yok denecek
kadar az olmasnn nedeni, nass, hibir ynden tevile ihtimali olmayan hitap olarak
tanmlamalarndan kaynaklanmaktadr.64

Bc, nassn yok denecek kadar az olduunu ileri sren usulclerin bu anlaynn doru
olmadn belirtirek, hibir ynden tevile ihtimali olmamann nassn art olmadn ve
bu anlamda da usulclerin cumhuruna gre ok sayda nass bulunduunu ifade eder.65
Ayn ekilde Ferr byle bir anlayn kabul edilmesi halinde sadece Ey Peygamber!
(Enfl 10/64), De ki, O, Allah birdir (hls 112/1) ayetleri gibi hitaplarn nass
olarak isimlendirileceini ve bunun da nass trnden hitabn saysn gerekten ok aza
indireceini ifade ederek bu anlaya kar kmtr.66

Cveyn de benzer ekilde usulle uraan pek ok kiinin De ki, O, Allah birdir (hls
112/1), Muhammed Allahn Rasuldr (Feth /29) ayetleri ve bunlarn derecesinde
ak olan hitaplar gibi ok az sayda nass trnden hitap bulunduuna inandklarn
ifade eder. Cveyn bu kiilerin neredeyse er bir hkmle ilgili nass trnden bir
hitap bulunmadn, Snnette ise snrl sayda nass bulunduunu ileri srdklerini
belirtir. Cveyn, tevil ve ihtimale yer vermeyecek ekilde anlamn kesin bir ekilde
ifade etme konusunda kendi bana yeterli olan lafz anlamnda nassn, sadece dile
dayanlmas halinde az sayda olduunu kabul etmekle birlikte, szel ve hal karineler
dikkate alndnda nass trnden hitaplarn saysnn olduka fazla olduunu belirtir.
Yine ona gre insanlarn tevile ak olduu gerekesiyle zahir olduunu zannettikleri
pek ok hitap aslnda nasstr.67

5. Sadece bir ynden tevile ihtimali olmayacak ekilde anlamn ak ve kesin olarak
ifade eden hitap anlamnda nass: Bata bn Frek olmak zere nass teriminin,

63
Bc, hkmul-fusl, s. 72.
64
Bc, hkmul-fusl, s. 72.
65
Bc, hkmul-fusl, s. 72.
66
Ferr, el-Udde, I, 138.
67
Cveyn, el-Burhn, I, 278.
152

Hanefilerin dndaki usulclerin ounluu tarafndan tercih edilen kullanm budur.68


bn Frek, nass, nass olduu anlam asndan sadece tek anlama ihtimali olan lafz
eklinde tanmlamtr.69 Benzer ekilde el-Muhtasarda Nass olduu eyde tevile
ihtimali olmayan lafz eklinde tanmlamtr. 70 Ferr, Cveyn, rz, Bc, Semn,
Gazzl ve Kelvezn gibi usulclerin nass tanmlar da mahiyet olarak bn Frekin
tanm ile ayndr.71

Bu kullanma gre, hibir adan ihtimalin bulunmamas nass iin gerekli bir art
olmayp, bir anlam, tevile ihtimali olmayacak ekilde kesin olarak ifade etmesi
yeterlidir. Ayn szn baka alardan zahir ya da mcmel olmas, ak ve kesin olarak
ifade ettii bu anlama nispetle lafz nass olmaktan karmaz. 72
rnein Elerine yaklamamaya yemin edenler drt ay beklerler (Bakara 2/226)
ayeti, her ne kadar baka bir adan muhtemel olsa da bekleme sresi hakknda nastr.73
Sizden lp de geriye eler brakan kimselerin eleri kendi balarna drt ay on gn
beklerler (Bakara 2/234) ayeti drt ay on gn sresinde nass, kocalar hakknda ise
mdr.74
Zina eden kadn ve erkein her birine yz sopa vurun (Nur 24/2) ayeti, zina edene
haddin vaciplii hususunda nass olup, zina edenin nitelii yani bekar veya evli olmas
hususunda nass deildir.75
Boanm kadnlar kendi balarna kur beklerler (Bakara 2/228) ayeti, iddetin
vaciplii konusunda nass olup, kurun temizlik mi yoksa hayz m olduu konusunda
nass deildir.76

68
Nitekim Gazzl, nassn usulcler tarafndan anlamda kullanldn belirterek, kendisine uzaktan
yakndan kesinlikle ihtimal ilimeyen lafz anlamndaki kullanmnn yaygn ve mehur olan ve zahir ile
karmaktan daha uzak olan bir kullanm olduunu belirtir. Bu ve dier iki kullanm iin bk. slam
Hukukunda Deliller, II, 34-35.
69
bn Frek, Kitbul-hudd, s. 140. .
70
bn Frek, el-Muhtasar, s. 230. .
71
Ferr, el-Udde, I, 138 .
Cveyn, el-Burhn, I, 336. .
rz, erhul-Lma, I, 449 .
Bc, Kitbul-hudd, s. 42-43. . A.mlf. hkmul-fusl, s. 71.
Semn, Kavatul-edille, I, 259.
Kelvezn, et-Temhd, I, 7 .
Gazzl, el-Mstesf, I, 385-386.
72
rnek olarak bk. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 34.
73
Ferr, el-Udde, I, 138-139.
74
Bc, hkmul-fusl, s. 72.
75
Kelvezn, et-Temhd, I, 7.
153

Hz. Peygamberin Krk koyunda bir koyun zekat vardr sznde krk lafznn, krk
koyunun dndakine ihtimali olmad iin bu sz krk koyun hakknda nastr.77

Bu kullanm benimseyen usulcler, tevile ihtimali olmayan lafzn nass olduunda hem
fikirdirler. Ancak tevile ihtimali olmamas ynyle fahvnn (mefhumul-muvafaka
yoluyla sabit olan anlamn) da nass olarak isimlendirilip isimlendirilmeyecei tartma
konusu olmutur. Cveyn, fahvnn da nass olarak vaki olduu gerekesiyle baz
kelamclarn nassn tevile ihtimal olmayan lafz eklindeki tanmnda yer alan lafz
kaydna itiraz ettiklerini belirtir. Cveynye gre bu itiraz geersizdir. nk fahvnn
lafzdan ve lafzn mantuku ile ifade ettii anlamdan bamsz bir varl yoktur. rnein
Onlara f deme! Ve onlar azarlama! (sr 17/23) ayetinde szn siyakndan
hareketle ana-babay sert bir ekilde dvmenin nassan haram klnm olmas, zel bir
nazmdan anlalan bir hkmdr. Sonu olarak fahva, lafzn anlamndan kaynaklanr.78
Dolaysyla Cveynnin mefhumul-muvafaka ile sabit olan anlamn ounlukla tevili
kabul etmeyen nass olarak gerekletii eklindeki ifadesini79 bu dorultuda anlamak
gerekir. Her ne kadar usulcler fahvy nass olarak isimlendirmeseler de nass
konumunda olduu konusunda hem fikirdirler. 80 Bununla birlikte nass, syga asndan
nass ve mefhum asndan nass olmak zere ikiye ayrarak fahvy mefhum asndan
nass olarak isimlendiren bn Rd gibi usulcler mevcuttur.81

76
Kelvezn, et-Temhd, I, 7.
77
rz, erhul-Lma, I, 449.
78
Cveyn, el-Burhn, I, 277. Gazzl de kat olsa da fahvann nassn mefhumu olduunu, dolaysyla
nass olarak isimlendirilemeyeceini belirtir. Bk. El-Menhl, s. 165. Ayn ekilde Semn, nassn
tanmndaki lafz kaydna ynelik Cveynnin dile getirdii itiraza deinerek, fahvnn nass deil,
nassn muktezas olduunu ve nass olarak isimlendirilemeyeceini belirtir. Bk. Semn, Kavtul-
edille, I, 260.
79
Cveyn, el-Burhn, I, 312-313.
80
rnein rz, mefhumul-muvafaka ile sabit olan anlam nassn delaleti olarak isimlendirmemekle
birlikte bu tr yolla sabit olan hkmn nass ile sabit olan hkm gibi olduunu, bu yzden de hakimin
hkmnn nass ile sabit olan hkmle bozulduu gibi bu yolla sabit olan bir hkmle de bozulacan
ifade eder. rz, erhul-Lma, I, 424.
81
bn Rd, akl bakmndan mantukun nass, zahir, mcmel ve mevvel olmak zere drde
ayrldn, ayn ekilde mefhumun da byle bir taksime tabi tutalabileceini belirterek birincisini syga
asndan nass, zahir, mcmel ve mevvel olarak; ikincisini mefhum asndan nass, zahir, mcmel ve
mevvel olarak nitelemitir. Ed-Darr, ss. 102-103. Mefhumu ile delalet eden bu ksmda nass,
mcmel, zahir ve mevvele benzeyen eyler bulunur. Bu ksmda bunlarn mevcut oluu sygas
asndan deil, karineler asndandr. Buna gre bu ilimde kullanlan nass sz ile birisi syga
asndan nass olan, dieri mefhum asndan nass olan olmak zere iki tr kastedilmektedir. Syga ve
mefhum asndan nass iin geerli olan taksim zahir, mcmel ve mevvel iin de geerlidir.
154

c. Nass Mfesser ve Muhkem:

Hanefi usulclerde anlama delaletinin akl bakmndan lafzn zahir, nass, mfesser
ve muhkem eklindeki sralamasnda nassn zahir ve mfesser arasndaki bir akl
ifade ettii gz nne alndnda nassn, mfesser ve muhkemden farkl bir terim
olarak kullanld anlalr.82 Hanefilerin dndaki usulclerin ounluuna gre
nassn, lafzn anlama delaletin aklnn en st snr oluturduu dnlrse, lafzn
anlama delaletinin akln ifade eden mfesser ve muhkem ile ayn anlamda
kullanlan bir terim olup olmadnn akla kavuturulmas gerekir.

Farkl kullanmlar bulunmakla birlikte kelamc usulclere gre muhkem ve mfesser


esasen lafzn anlama delaletinin akl anlamnda kullanlan birer terimdir. Muhkem
ve mfesserin bu anlamda kullanmnn, byk lde nassn ve zellikle muhkem sz
konusu olduunda mteabihin nasl tanmland ile dorudan ilgili olduunu
sylemek mmkndr.83 Anlama delaletinin akl anlamnda kimi usulcler
tarafndan nass ile ayn anlamda, kimilerine gre mcmelin kart olarak nassn yan
sra zahiri de iine alan daha kapsaml bir anlamda, kimilerine gre ise nastan daha ak
olan bir anlamda kullanldn sylemek mmkndr.

Kelamc usulclerdeki genel eilim mfesser teriminin mbeyyen gibi anlam ak olan
lafz anlamnda kullanlmasdr. Bu anlamda mfesser nass ve zahiri kapsayan bir
terimdir. Nitekim i usulclerden erif Murtaznn mfesser, nass ve zahir tanm
hemen hemen ayn olup, kastedilenin bilinmesi mmkn olan hitap eklindedir.84

Hanbeli usulclerden Ferr ise mfesseri kastedileni bizatihi haber veren ya da


aklayc bir karineye ihtiya duymakszn manas lafzndan anlalan lafz eklinde

82
Hanefilerdeki hakim anlaya gre mfesser, tevil ve tahsis ihtimalinin bulunmad bir akl;
muhkem ise nesih ihtimalinin bulunmad bir akl ifade eder. rnek olarak bk. Debs, Takvm-
edille, s. 117; Serahs, Usl, I, 165; Pezdev, Usl, I, 131, 135.
83
Kelamc usulclerin mteabih tanmlar iin bk. Mcmel konusu.
84
erif Murtaza, ez-Zera, I, 28-29. Bununla birlikte erif Murtazya gre fahvy da kapsamas
ynyle mfesserin biraz daha genel bir terim olduu sylenebilir. Bk. Ez-Zera, I, 323.
. . .
Tsnin nass, zahir ve mfesser tanm da hemen hemen ayn olup, erif Murtaznn tanmlad
gibidir. Bk. El-Udde, I, 407.
155

tanmlayarak bunun nassn zellii olduunu aka belirtir.85 Bununla birlikte Ferrya
gre zahirin de karineye ihtiya duymakszn anlamn ifade ettii gz nnde
bulundurulursa, mfesseri nass ile snrlamasnn eletiriye ak olduu sylenebilir.

Kelamc usulclere gre muhkem de mfesser gibi anlamn ak olarak ifade eden hitap
anlamnda kullanlan bir terimdir. Ancak muhkemdeki akln ihtimal tamayan nass
anlamnda m, yoksa nassn yan sra zahiri de kapsayan bir aklk m olduu
konusunda baz usulclerin tanmlarnda bir belirsizlik sz konusudur. Bununla birlikte
genel eilimin, bu akln zahiri de kapsayan bir aklk eklinde olduunu sylemek
mmkndr. Zira kelamc usulclerde hakim olan eilim muhkemin mbeyyen,
mteabihin de mcmel olarak deerlendirilmesi eklindedir.

Bkllnye gre muhkem, anlamn ikal ve ihtimal ynlerini ortadan kaldracak


ekilde ak bir ekilde ifade eden hitaptr.86 Zahirde ihtimal bulunduu dnlrse,
Bkllnye gre muhkemin nass ile ayn anlamda olduunu sylemek mmkndr.
Ferr hitabn akl anlamnda muhkemin kastedileni bizatihi haber veren veya
manas lafzndan anlalan anlamnda olduunu, bunun da mfesser ile ayn anlamda
kullanldn belirtir.87 Maliki usulclerden bn Reik ise muhkem hakknda ileri
srlen grler ierisinde ikisinin dierlerine gre doruya daha yakn olduunu
belirtir. Buna gre muhkem ya anlamn ihtimale yer vermeyecek aklkta ifade eden
hitaptr ya da iki ihtimalden birinde zahir olup tevile ihtimali olacak ekilde anlamn
ifade eden hitaptr.88 Bu aklamaya gre muhkem nass veya zahir ile eanlaml
kullanlan bir terimdir.

85
Ferr, el-Udde, I, 151. . Ayn ekilde Bc de
mfesseri manas lafzndan anlalan ve akl konusunda bakasna ihtiya duymayan hitap olarak
tamnlammtr. . hkmul-fusl, s. 48.
86
Bklln, et-Takrb, I, 328-329. . Bundan farkl olarak
Bkllni muhkemin farkl anlamlara ihtimali olsa da tenakuz iermeyecek ekilde nazm ve tertibi
salam olan hitap anlamnda kullanldn belirtir. Bk. Et-Takrb, I, 330. Gazzl ve mid de bu iki
anlamn muhkem iin sylenilenler iinde en doru olan kullanm olduunu belirtmitir. Bk. slam
Hukukunda Deliller, I, 156; el-hkm, I, 142.
87
Ferr, el-Udde, I, 152. Ferrya gre muhkemin hkm neshedilmeyen, ebediyyen geerli olan hitap
anlamnda baka bir kullanm daha bulunmaktadr. Ayn ekilde Bc de muhkemin biri mfesser,
dieri neshedilmeyen anlamnda olmak zere iki kullanmnn bulunduunu belirtir. hkmul-fusl, 48.
88
bn Rek, Lbbl-mahsl, I, 285.
156

Kad Abdulcabbar ve Ts gibi usulclere gre muhkem, sadece tek anlama ihtimali
olan hitaptr.89 Her ne kadar Kad Abdulcabbarn bu tanm zahirin muhkem
kapsamnda deerlendirilmedii izlenimini verse de Kad Abdulcabbarn nass
tanmnda getii zere nass ile zahir arasnda belirgin bir ayrm yapmamas, bu
izlenimin doru olmadn gsterir. Nitekim tanmn ardndan dili bilen kiinin
muhkemin delalet ettii anlam ile istidlalde bulunabileceini ifade etmesi, baka bir
yerde de muhkemi kastedilenin hitabn zahiriyle salamlatrld (ihkm) hitap
olduu eklinde aklamas90 bunu destekler niteliktedir. Kad Abdulcabbarn muhkemi
sadece tek anlama ihtimali olan hitap olarak aklamas muhtemelen ihtimalin sz
konusu olduu mteabihi darda tutma amacna yneliktir. Zahirdeki ihtimal ise
delilden kaynaklanmad srece dikkate alnmayan bir ihtimaldir.

Cveyn, Kelvezn ve bnl-Hcib gibi usulcler ise zahiri kapsayp kapsamadna


deinmeksizin genel olarak muhkemi anlam bilinen,91 anlamn beyan ve karineye
ihtiya duymakszn kendi bana ifade eden92 ve anlam ak olan93 hitap eklinde
tanmlamlardr. Beyan ve karineye ihtiya duymama, hitabn anlama delaletinin
aklnn ls olarak kabul edilecek olursa bu usulclere gre zahirin de muhkem
kapsamna girdiini sylemek mmkndr.

Rz ise muhkemi nass ve zahirin ikisini de iine alan daha kapsaml bir terim olarak
kullanmtr. Ona gre nass ve zahir anlamlarn baskn (rcih) olarak ifade etmede

89
Kad Abdulcabbar, Mtebihul-Kuran, I, 6. .
Ts, el-Udde, I, 408. . Muhkemin sadece tek anlama ihtimali
olan eklindeki bu tanm esasen Kerhye aittir. Bk. Cesss, el-Fusl, I, 373.
90
Kad Abdulcabbar, erhu usulil-hamse, s. 600.
91
Cveyn, el-Burhn, I, 284.
92
Kelvezn, et-Temhd, II, 277. . bn Kudmenin muhkem
tanm da mahiyet olarak Kelveznnin tanm ile ayndr Bk. Ravdatn-nzr, I, 278.
93
bnl-Hcib, Mntehel-vusl, 47; Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 21. .
Muhtasarn arihlerinden sfehn, bnl-Hcibin bu ifadesini ikal ve iltibas ilimeyecek ekilde
anlam ak olan eklinde aklarken (bk. Beynul-Muhtasar, I, 474) c ve Rahun, ister nass eklinde
ister zahir eklinde olsun anlam ak olan eklinde (bk. erhul-muhtasar, II, 22; Tuhfetl-mesl, II,
164) aklamtr. Tcddn es-Sbk ise bnl-Hcibin bu ifadesinin zahirin muhkem olduu kosunda
zahir olduunu belirterek buna gre muhkemin nass ve zahiri kapsayan bir isim olduunu ifade
etmitir. Bk. Reful-hcib, II, 98.
bnl-Hcbin anlam ak olan eklindeki bu muhkem tanm sonraki Hanbeli usulcler tarafndan
da ayn ekilde benimsenerek nass ve zahiri kapsad belirtilmitir. Bk. Tf, erhu Muhtasarir-
Ravda, II, 43; bn Mflih, Usl, I, 316; bnl-Lehhm, el-Muhtasar, s. 72; Merdv, et-Tahbr, III,
1395-1396; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr, II, 140-141; bnl-Mibred, erhu ayetis-sl, s.
199.
157

mterek olmalar sebebiyle muhkem olarak isimlendirilir.94 Nass ve zahiri muhkemin


ksmlar olarak gren bu yaklam ilerinde Beyzv, Allme Hll gibi usulclerin
buluduu birok usulc tarafndan benimsenmitir.95

d. Nass Hss ve mm:

Kelamc usulcler, zahir ve mcmelin kapsamna giren hitap trlerini belirtmelerine


karlk, hangi tr hitaplarn nass kapsamna girecei konusunda bir belirleme
yapmayarak sadece tanmda belirtilen artlar tayan her trl hitabn nass olduunu
belirtmekle yetinmilerdir.

Hangi tr hitabn (sygann) nass kapsamna girdii veya nassn bir sygasnn bulunup
bulunmad esasen yaplan nass tanm ile dorudan ilgilidir. ounluun kabul ettii
tevil ihtimali bulunmayan lafz eklindeki tanm esas alnacak olursa nassn zellikle
hss lafzla ilikilendirildii grlr. Hanefilerin aksine anlam ihtimale yer vermeyecek
ekilde ifade etmede lafzn esas alnm olmas, muhtemelen kelamc usulcleri byle
bir iliki kurmaya gtrmtr. Bu yzden yukarda nassa verilen rneklerde drt ay,
krk koyun, drt ay on gn, yz celde, kur gibi say isimlerinin bulunduu ayet ve
hadisler seilmitir.96 Say isimlerinin seilmi olmas, bunlarn hss olmalar
sebebiyledir. Nitekim Cveyn, say isimlerinin dilin vaz asndan ihtimal tamayan
nassn en st mertebesini oluturduunu belirtir. 97

Nassn hss lafz ile ilikilendirilmesi, nassn sadece kelimelerin (mfred lafz) delaleti
ile ilgili olduu izlenimi vermektedir. Ancak De ki, O, Allah birdir (hls 112/1),
Muhammed Allahn Rasuldr ayetlerinin bu usulcler tarafndan nass olarak
deerlendirilmesi ve Namaz kln ayetinin, namazn vucubiyyeti konusunda nass
olduunun belirtilmesi bu izlenimin doru olmadn gsterir. Dier yandan mfred
lafzlarn delalet ettikleri anlamlar iin konuluunun esasen bu lafzlarn terkibi ile
oluan mrekkeb anlam iin olduu98 dnlrse nassn sadece mfred lafza zel
olmasnn bir anlam kalmaz. Aksi taktirde lafzn anlam bir tasavvur olarak kalr ve

94
Rz, el-Mahsl, I, 231; Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 96; Sircddn el-Urmev, et-Tahsl, I, 202.
Bu konuda ayrntl aklama iin bk. sfehn, el-Kif, II, 50-52.
95
Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), III, 552; Allme Hll, Mebdiul-vusl, s. 65.
96
Gazzl say isimlerinin yan sra at gibi tr isimlerinin de ayn kapsama dahil olduunu belirtir. Bk.
slam Hukukunda Deliller, II, 34.
97
Cveyn, el-Burhn, I, 227.
98
rnek olarak bk. Rz, el-Mahsl, I, 198-199.
158

hibir hkmn kesin olarak sabit olmamas gibi kabul edilemeyecek bir sonu ortaya
kar. Yine Cveynnin belirttii gibi szel veya hal karineler dikkate alndnda pek
ok ifade trnn nassan delalet ettiini99 sylemek mmkndr. Nitekim sfehn,
mfred bir kelimenin nass olaca gibi kelamn da nass olacan ifade ederek, bu nass
tanmnn esasen mfred lafz dikkate alnarak yapldn belirtir.100 Nass bu ekilde
tanmlayan usulclerin zellikle say isimleri gibi hss lafzlar semelerini, nassa
hakknda ihtilaf olmayan rnekler seme101 ve zahir olarak deerlendirdikleri mm
lafzn delaletini darda tutma amacna ynelik olarak deerlendirmek daha doru
gzkmektedir.

Mlik, fi ve Hanbel usulclerin ounluuna ve Mturd ve onu takip edenlere


gre mutlak umum sygalarnn istiraka (lafzn kapsamna dahil olan fertlerin
tamamna) delalet ekli nass deil, zahirdir. 102 Cveyn ise umum sygalarndan art
edatn istisna ederek karinenin bulunmamasnn akla kavumas durumunda lafzn
umumu nassan gerektireceine kesin olarak hkmedileceini belirtir.103

Hanefi usulclere gre nasdaki aklk lafzn kendisinden deil, konuandan


kaynaklanan bir karineye bal olduu iin nass iin zel bir ifade tr aranmamtr.
Hatta nassn kendisiyle bilinebilecei zel bir lafzn (sygann) bulunmad belirtilir.
Bu yzden nass, hss olabilecei gibi mm da olabilir. 104

e. Nassn Hkm:

Delil ve emare ayrmnda belirtildii zere Kitap ve snnet nass bilgi asndan
katiyet, amel asndan da gereiyle amel etmenin vacip oluunu gerektirir. Bu adan

99
Cveyn, el-Burhn, I, 278.
100
sfehn, el-Kif, V, 43.
101
Nitekim Cveyn, say isimlerini nassn en st mertebesine rnek olarak verirken amacnn nassn
btn ksmlarn ortaya koymak deil, nassn en st mertebesine iaret etmek olduunu belirtir. Bk. El-
Burhn, I, 227.
102
Zahirin ksmlar arasnda ele alnaca zere umumun delaleti konusunda Mutezili ve i usulcler
Hanefilere daha yakn bir izgide yer alrlar.
103
Cveyn, el-Burhn, I, 229. Cveyn art edatnn delaletinin nassan olduunu sylemekle birlikte
bunun tevile ihtimali olmayan ve nassn en st mertebesini oluturan say isimlerinden mertebece
dk olduunu da ifade eder. Kendisinin belirttiine gre ikisi arasnda yle bir fark vardr. Say
isimlerinin msemmasna delaletinde konulduu anlamn dna kmay gerektirecek bir karine ve
ihtimal yoktur. Aksi taktirde yaplan i hezeyan ve dilin snrlarn amak olur. Bu yzden de bu ksm
nassn en st mertebesini oluturur. kincisinde ise tahsis mmkn olduu iin birinci mertebeden
aada yer alr. nc mertebede yer alan okluk iin konulmu oul sygalarnn istiraka delaleti
ise zanndir. Bk. El-Burhn, I, 226-229.
104
Abdlaziz Buhr, Keful-esrr, I, 126; Nesef, Keful-esrr, I, 142; a.mlf., erhul-mntehab, s. 67.
159

bakldnda kelamc usulclerdeki yaygn kabul gren anlaya gre, nassan sabit olan
anlamn/hkmn konuann kast olduunda herhangi bir phe sz kosunu olmaz.
Tevil ihtimali tamamas nedeniyle de nass delaleti en gl hitap trdr. mm
lafzlar kelamc usulcler tarafndan genel olarak zahir kategorisinde deerlendirildii
iin bu durumda nassn tahsisinden sz etmek anlaml deildir. Tevile ihtimali
olmamakla birlikte nassn neshe ihtimali vardr. Nitekim Bc ve Kelvezn, nesheden
veya atan bir delil bulunmad srece nass ile amel etmenin vacip olduunu
belirtir.105

Hss gibi mmn da nass olacan kabul eden Hanefilerde hakim olan gre gre,
nassn bilgi ve amel bakmndan hkm ayn olup, kesinlik ve gereiyle amelin
vacipliini gerektirmesidir.106 Bununla birlikte hss olan nass iin tevil, mm olan nass
iin tahsis ihtimal107 mevcuttur. Bir delilden kaynaklanmad srece mcerret tevil ve
tahsis ihtimalinin bulunmas, nass katilikten karmaz. nk delilden
kaynaklanmayan ihtimal yok hkmndedir.108 Neshe ihtimali olmama zellii dikkate
alndnda cumhurun kullanmndaki nassn Hanefilerdeki karlnn nass deil
mfesserdir.109 nk Hanefilere gre tevil ve tahsis ihtimali bulunmamakla birlikte
neshe ihtimali olan lafz mfesserdir. 110

Semerkand ise Hanefilerdeki hakim grten ayrlarak delilden kaynaklanmasa da


genel anlamda tahsis ve mecaz ihtimali bulunduu iin katiyyetin sabit olmayacan

105
Bc, hkmul-fusl, s. 72; Kelvezn, et-Temhd, I, 7.
106
Hanefilerdeki genel eilim atmalar halinde nassn ncelikli olmas dnda hkm bakmndan
zahir ile nass arasnda bir fark yoktur. kisi de delalet ettikleri hkmn kesin olarak sabit olmasn ve
gereince amel edilmesini gerektirir. Debs bunlarn hkmn ifade etmek iin yakinen ve katan
tabirini birlikte kullanrken (bk. Takvml-edille, s. 116), Pezdev yakinen tabirini (Usl, I, 127),
Serahs de katan tabirini kullanmtr (bk. Usl, I, 164). Sonraki Hanefi usulclerden Sadruera ise
nass ve zahirdeki katlii farkl bir ekilde yorumlamtr. Ona gre, kat ilim (el-ilmul-kat) tabiri
iki anlamda kullanlmaktadr. Birincisi muhkem ve mtevatir lafzlarda olduu gibi ihtimali tamamen
ortadan kaldran bir kat bilgi olup ilmul-yakn diye isimlendirilir; ikincisi zahir, nass ve mehur
haberde olduu gibi delilden kaynaklanan ihtimali ortadan kaldran bir kat bilgi olup bu da ilmut-
tumanne diye isimlendirilir. Bk. Et-Tavzh, I, 129.
107
Hanefi usul eserlerinde genellikle tevil ve tahsis ihtimalinin ayr ayr zikredilmesi, birincisinin hassn
hakikatten mecaza hamledilme ihtimali bulunan hass iin geerli olmas, ikincisinin umum anlamnn
hususa hamledilme ihtimali bulunan mm iin geerli olmas ynyledir. Bu anlamda tevil dar
kapsaml bir terim olarak kullanlmaktadr. Tevil lafz, zahirinden baka bir anlama evirme olarak
dnldnde ikisi arasnda bir ayrma gitmeye gerek yoktur. Bk. Molla Cven, Nurul-envr, I,
142; Leknev, Kamerul-akmr li Nuril-envr f erhil-Menr, Nesef ve Molla Cvenin el-Menr
erhi kenarnda, Elif Ofset, stanbul 1986, I, 142.
108
Abdlaziz Buhr, Keful-esrr, I, 128.
109
Abdlaziz Buhr, Keful-esrr, I, 129.
110
Debs, Takvmul-edille, s. 117; Serahs, Usl, I, 165; Pezdev, Usl, I, 133.
160

benimser. Ona gre hem zahir hem de nass amelin gerekliliini kesin olarak deil,
zahiren (zann olarak) gerektirir. Ayn ekilde bilgi bakmndan da kesin bilgiyi deil,
Allah bu konuda neyi kastetmi ise onun hak olduuna inanmay gerektirir. 111

2. Zahir:

a. Zahirin Szlk Anlam:

Zuhr kknden sfat olan zahir (. zevhir), szlkte ak olan, aa kan, grnen
ey anlamna gelir ve kapal, gizli olan btnn zdddr.112 Usulcler daha ak
olduunu dndkleri iin zuhru vuzh ve inkif kelimeleri ile aklamlardr.113
iten asndan lafzn anlamnn ak olmas sebebiyle zahir, nass ve mfesser szlk
anlam asndan eittir.114 Bunun yannda zahir, tersi imkan dahilinde olan eyler iin
de kullanlr. rnein Zhiru hazel-merd enneh l yebrau ve l yenc minhu
sznde hastann yakaland hastalktan lme ihtimali, iyileme ihtimaline gre daha
yksektir. Bununla birlikte iyileme ihtimali tamamen ortadan kalkm deildir. 115

b. Zahirin Terim Anlam:

Fkh usul terimi olarak zahir, beyana ihtiya duymamas ynyle nass gibi delaleti
ak hitap olup mbeyyenin ikinci ksmn oluturur. Usulcler genellikle nass ve zahiri,
birbirlerini esas alarak tanmlandklar iin nassn yukardaki tanmlar byk lde
zahirin de erevesini izmektedir. Nass ile zahiri ayn anlamda kullanan usulcler
darda tutulacak olursa usulclere gre zahiri baka bir anlama ihtimalinin art olup
olmamas asndan esas itibariyle iki kullanma indirgemek mmkndr.

111
Semerkand, Miznul-usl, I, 516. Semerkand, benimsedii bu gr Semerkand ekolne, ashabul-
hadse (Hanefilerin ve Mutezilenin dndaki usulcler) ve Mutezileden bazlarna nispet eder. Irakl
Hanefilere ve Mutezilenin geneline ise nassn kesin olarak ilim ve ameli gerektirdii grn nispet
eder. Semerkandnin, benimsedii gr ashbul-hadse nispet etmesi, nass ve zahiri mahiyet
olarak ayn grenler asndan doru olmakla birlikte bunu genele temil etmesi hatal bir nispettir.
nk afi, Maliki ve Hanbel usulclerin byk ounluu yukarda belirtildii gibi nass ve zahiri
birbirinden ayrmaktadr.
112
rnek olarak bk. Rz, Muhtrus-shh, zhr md., s. 171; Frzbd, el-Kms, zhr md., s. 557.
Asker, zuhurdaki akln kast ve kast olmakszn iki ekilde olduunu belirtmitir. Bk. El-Furk,
s. 321.
113
rnek olarak bk. Snk, Kitbul-vf, I, 270; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, 145; a.mlf.,
Muhtasarul-Mnteh, II, 168.
114
Lm, Kitbun f uslil-fkh, s. 77.
115
Cveyn, el-Kfiye, s. 49.
161

1. Baka anlama ihtimali art olmakszn anlamn ak olarak ifade eden lafz:
Mutezil, Hanef ve i usulclerin tercih ettii bu kullanma gre, lafzn ifade ettii
ak anlamnn dnda baka bir anlama ihtimalinin olmas art deildir. Buna gre de
zahir nass kapsayan daha genel bir terimdir. rnein Basr, zahiri u ekilde tarif
etmitir: Zahir, zahir olduu anlam ifade etmede bakasna ihtiya duymayan
lafzdr.116 Basr, kelam artnn gereklilii ve anlamnn ak olmas noktalarnda
zahirin nass ile mterek olduunu, zahir olduu anlam ifade etme konusunda nastan
ayrldn belirtir.117 Ardndan Basr, zahirin kendisiyle kastedilen anlamn ve
kastedilmeyen anlamn ak olduu fakat kastedilen anlamn daha ak olduu
eklindeki tanma yer vererek kendi yapt tanmn daha doru olduunu belirtir.
nk ona gre, ister baka bir anlama ihtimali olsun ister olmasn kelamn zahir olarak
isimlendirilmesinin sebebi, kastedilenin ak olmasdr.118 Ayn ekilde erif Murtaz da
baka anlama ihtimali olmakszn da zahirin kullanldn ifade ederek ihtimalin art
koulmasnn bir anlamnn bulunmadn belirtir.119

Nass ile karlatrldnda bu tanmn yeterince ak bir tanm olmad sylenebilir.


Zira zahir, zahir denildii anlam ifade etmede nastan ayrlr eklinde ifade edilebilecek
bir ayrm olduka mulak bir ayrmdr ve bir eyi kendisi ile tanmlamaktr.120 Bu
sebeple olsa gerek Esmend zahir iin Basrnin tanmn vermekle birlikte tanmn
ardndan zahirin tevile ihtimali olduu iin nastan ayrldn belirtir.121

Rznin bu konudaki tavr da ilgintir. Rz, hem nass hem zahir iin el-Mahslde iki
ayr tanm vererek, bu iki farkl tanm arasnda bir ztln sz konusu olmadn ifade

116
Basr, el-Mutemed, I, 295.
117
Metinde zahirin nass ile mterek olduu nokta belirtilirken u ifade yer almaktadr:
. fadenin sonunda yer alan ve nefyil-umm ksmnda bir hata sz
konusu olmaldr. Zira bu ekilde okunduunda zahir ve nassn umum anlamn iermeme konusunda
mterek olduklar gibi bir anlam kmaktadr ki, bu anlam nassn tanmnda koymu olduu kaytla
rtmemektedir. nk nassn tek bir eyde nass olabilecei gibi eyler iin de nass olabileceini
belirtmitir. te yandan umum iin konulmu lafzlarn olduunu ve bunlarn istirak anlamnda
kullanldn (el-Mutemed, I, 195), umumun umum anlamn engelleyecek bir karine bulunmamas
halinde umuma hamledileceini ve bunun da hitabn zahirinin delaleti olduunu sylemesi (el-
Mutemed, II, 351) bu ifadede bir hata bulunduu izlenimini vermektedir.
118
Basr, el-Mutemed, I, 295.
119
erif Murtaz, ez-Zera, I, 329.

120
Nitekim sfehn, Basrnin nass ve zahir tanmlarn, bir eyin kendisi ile tanmland gerekesiyle
eletirmitir. Bk. El-Kif, V, 36.
121
Esmend, Bezln-nazar, ss. 271-272.

162

eder.122 Birinci tanma gre zahir, iki anlamndan birini ifade etmesi, dierini ifade
etmesinden daha kuvvetli, daha stn (racih) olan lafzdr. Bu yzden racih olduu
anlamn dndaki anlam ifade etmesine btnyle engel tekil etmez (rcihun gayru
mniin minen-nakz).123 Bu tanma gre zahiri nastan ayran zellik lafzn ikinci
anlama delaletine engel tekil etmemesidir. Nass ise ikinci bir anlama delalete engeldir.
Rznin Basrden ald ikinci tanma gre ise zahir, ister sadece anlamn ifade etsin
ister baka bir anlamla birlikte ifade etsin anlamn ifadede bakasna ihtiya duymayan
lafzdr. Rz, ister baka bir anlamla birlikte ifade etsin kayd ile tpk mmn
hstan ayrlmas gibi zahirin nastan ayrldn belirtir.124

Rz, zahir ve nassn bu iki tanmnn birbirini nefyetmediini sylemesine ramen


bunun tartmaya ak olduu sylenebilir. nk bu durumda akla yle bir soru
gelmektedir. Zahir baka bir anlama ihtimali olmadan tek bana anlamn aka ifade
ediyorsa nastan fark nedir? Nitekim Sircddn e-Urmev bu noktaya dikkat ekerek,
zahir ve nassn ikinci tanmlarna gre, nassn zahirin bir ksm olduu, birinci
tanmlarna gre ise birbirinden farkl iki ksm olduu ve dolaysyla birbirini nefyetme
durumunun sz konusu olaca eklinde bir itirazn yerinde olduunu belirtir.125

Hanefi usulclerin srf iitmekle iiten asndan ak olan lafz,126 dnmeksizin


srf iitmekle kastedilenin bilindii lafz127 ve sygas sebebiyle iiten iin kastedilenin

122
Rz, el-Mahsl, I, 152.
123
Rz, el-Mahsl, I, 230-231. Nass ise tek anlama gelen lafzdr (rcihun mniin minen-nakz).
. ...
124
Rz, el-Mahsl, III, 152.
.
Basrden ald nass tanm ise yledir: . El-Mahsl, III, 151.
125
Sircddn el-Urmev, et-Tahsl, I, 412. Ayn ekilde Karf, nass ve zahirin ikinci tanmlarna gre
nassn zahirin bir ksm olduunu belirterek, mevcut kullanmn buna engel tekil ettiini ileri srer.
Karfye gre iki tanmn birbirini nefyetmemesi ancak nass ve zahirin iki anlamda mterek terim
olarak dnlmesi halinde mmkndr. Bk. Nefisul-usl, V, 2278. sfehn ise Karf ve
Sircddn el-Urmev tarafndan dile getirilen bu itiraza deinerek, bunun yerinde olmadn belirtir.
sfehn, afi ve benzeri usulclerin kullanmna dikkat ekerek, nass ve zahirin ayn anlamda bir
kullanmnn bulunduunu belirtir ve yle bir deerlendirmede bulunur. Nass ve zahirin her birinin
tek bir hakikati (kullanm) varsa iki tanm kesin olarak birbirini nefyetmektedir. Eer her biri iin iki
anlam varsa bu durumda lafz iki farkl hakikatte mterek olarak kullanld iin birbirini nefyetmesi
sz konusu deildir. zetle bu terminolojiye ait bir durumdur. Mtekaddiminin bu konudaki szleri
bu lafzlarn her birinin tek bir hakikati olduunu ir etmektedir. Bk. El-Kif, V, 46. sfehnnin
yukarda Basrnin nass ve zahir tanmnlarn eletirdii ve Rznin ikinci tanmlarnn da esasen
Basrden alnd gz nnde bulundurulursa bu aklamalarnn sz konusu eletiri iin tatmin edici
bir cevap olmad aktr. Nass ve zahirin iki kullanmnn mevcut olduunun sylenmesi problemi
zmez. Bu durumda bir kimsenin bir eyin iki farkl terim anlamndan birini tercih edip kullanmas
daha tutarl bir yaklamdr.
126
Debs, Takvml-edille, s. 116.
163

ak olduu kelam128 eklindeki zahir tanmlar da zahirin birinci kullanm


erevesinde deerlendirilebilir. nk bu tanmlarda da ikinci bir anlama ihtimalinin
olup olmamas, zahiri nastan ayran bir zellik olarak grlmemitir. Nastaki akln
konuandan kaynaklanan karine sebebiyle ilave aklk olduu dnlrse asgari aklk
snrnda nassn zahir ile rtt sylenebilir. Nasda belirtildii gibi esasen nceki
Hanefi usulclere gre zahir ve nass mahiyet olarak ayn olup, nass zahirden ayran
nokta konuandan kaynaklanan ilave karinedir. Hanefilerde hakim olan gre gre,
atma halinde nassn tercih edilmesi dnda ikisi arasnda hkm (bilgi ve amel)
bakmndan bir farklln bulunmadnn vurgulanmas, nassn zahirle ayn mahiyete
sahip olduunun bir gstergesi olarak deerlendirilebilir. Zahir ve nassn mahiyet olarak
ayr olduu daha sonraki baz Hanefi usulclerin gndeme getirdii bir tartmadr.129
Nastaki akln konuandan kaynaklanan bir karineye dayanmasna karlk zahirdeki
aklk, sygadan kaynaklanmakta olup, bu da lafzn dilde konulduu anlam ifade
etmesidir. Bu yzden zahirle kastedilen anlam, dili bilen herkes ak ve anlalr bir
anlamdr.

2. Tevile ihtimali olan lafz anlamnda zahir: Hanef, Mutezil ve i usulclerin


dndaki ounluun tercih ettii bu kullanma gre zahir, tevile ihtimali olmayan
nastan mahiyet olarak ayr bir terimdir. Bu kullanma gre zahir, bazen muhtemel
olduu iki anlamdan birini ifade etmede dierine gre daha baskn, daha ak olan
lafz bazen de tevil ihtimali bulunan lafz eklinde tanmlanr. rnein bn Frek,
Ferr, rz, Bc, Kelveznye gre zahir iki eye (anlama) ihtimali olup birinin

127
Serahs, Usl, I, 163-164.

128
Pezdev, Usl, 123-124.
129
Abdlaziz Buhrye gre sonraki Hanefi usulclerle nceki Hanefi usulcler arasndaki bu yaklam
farkll byk lde, Pezdevnin nassn tanmna ilikin olarak arihlerin yapt yorumdan
kaynaklanmaktadr. Nasda belirtildii gibi Abdlazz Buhr, syleni sebebi olmamasn zahiri
nastan ayran bir zellik olarak grmemitir ve szn syleni sebebi olmasn nass zahirden ayran
bir zellik olarak grenlerin bu yaklamnn nceki Hanefi usulclerin genelinin aklamalarna
aykr olduunu belirtmitir. Keful-esrr, I, 124-125. Ayn ekilde Molla Husrevde szn syleni
sebebi olmamasnn zahir iin ayrc zellik olduu, dolaysyla zahir ve nassn birbirine zt olduu
eklindeki grn sonraki Hanefi usulcler arasnda mehur olan gr olduunu, nceki Hanefi
usulclere gre ise bunlarn birbiri ile rtt, mefhum ve haysiyet asndan birbirinden
ayrldklar grnde olduklarn belirtir. Molla Husrev, Mirtul-usl, s. 102. Zahir ve nass
konusundaki bu yaklam farkll hakknda daha geni bilgi iin bk. Fadime Sarba, Klasik Hanef
Fkh Usulnde Lafz-Anlam likisi Bakmndan Zahir ve Nass, yaynlanmam yksek lisans tezi,
ESBE, Kayseri 2004.
164

dierinden daha ak olduu lafzdr.130 Cveyn ise kendisine tevil imkannn ilitii
lafz eklinde tanmlar.131 midnin Zahir lafz asl ya da rf vaz ile bir manaya
delalet eden ve bu anlam dnda baka bir anlama da merch bir ihtimalle delalet eden
lafzdr132 eklindeki tanm, zahirdeki ar basan ihtimalin sebebini aklayc
niteliktedir.

Zahirin bu kullanm erevesinde deerlendirilebilecek zann bir delaletle bir manaya


delalet eden lafz eklinde bilgi deeri esas alnarak yaplan bir tanm daha vardr. Bu
tanm grebildiimiz kadaryla ilk defa bnul-Hcib tarafndan yaplmtr.133 bnl-
Hcibin zahiri bu ekilde tanmlamasna karlk bunu esas alarak nass da kat bir
ekilde bir manaya delalet eden lafz eklinde bir tanmna rastlayamadk. 134 Ancak el-
c, zahirin bu tanmn esas alarak nass da kat bir delaletle bir manaya delalet eden

130
bn Frek, Kitbul-hudd, s. 142.
bn Frek, el-Muhtasar, s. 248.
Ferr, el-Udde, I, 140.
rz, erhul-Lma, I, 449.
Bc, hkmul-fusl, s. 73.
Kelvezn, et-Temhd, I, 7.
131
Cveyn, el-Burhn, I, 337. . Cveyn el-Kfiyede (49) de tevil ihtimalini
esas alarak birbirine yakn tanmlar vermitir. Zahir, tevili sahih olandr. Zahir, akl ya da er bir
delil sebebiyle baka bir anlamda alnmas mmkn olmakla birlikte manas lafzndan anlalandr.
Zahir, haric bir delil sebebiyle gerektirdii anlamn hilafna tevili mmkn olandr. Cveyn burada
tercih etmedii iki tanma daha yer verir. Bu tanmlardan birincisine gre zahir, her muhtemel hitap
iin kullanlr. kincisine gre, eriattaki her lafz zahirdir eklindedir. Cveyn birinci tanmla ilgili
olarak herhangi bir eletiride bulunmazken ikinci tanmn btn naslar zahir, btn zahirleri de nass
haline getirdii iin bu tanmn kabul edilemez olduunu belirtmitir.
Gazzl zahiri, tevil ihtimali tayan lafz (el-Mstesf, I, 384-345) ve iki anlamdan birinde ak
dierinde ak olmayan lafz (el-Mstesf, I, 345) eklinde olmak zere iki ekilde de tanmlamtr.
. ... .
Amid, Gazzlnin zahiri kat olmayan bir ekilde kendisinden zanna galip gelecek ekilde bir
anlamn anlald lafz eklinde tanmladn belirterek bu tanmn cam bir tanm olmamasnn
yan sra gereksiz bir fazlal bulunduunu ifade ederek eletirir. Tanmn cmi olmamas, sadece
zann- galibe yer vererek zann darda brakmas ynyledir. Halbuki zannn kendisi zahirdir. Kat
olmayan bir ekilde kayd da gereksizdir. nk zahirin zan ifade etmesi, zorunlu olarak kat
olmamasn gerektirir. Bk. El-hkm, II, 48-49 Ayn ekilde bnl-Hcib de bu tanm Gazzlye
nispet ederek tanmn gereksiz bir fazlalk ierdiini belirtir. Bk. Mntehel-vusl, s. 145. Ancak
mid ve bnl-Hcibin Gazzlye nispet ettikleri bu tanm el-Mstesfda deil, el-Menhlde (s.
167) gemektedir.
132
mid, el-hkm, II, 48-49.
133
bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 145; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 168.
.
Muhtemelen bnl-Hcib bu tanm, yukarda Gazzlnin el-Menhlde getiini belirttiimiz zahiri,
bilgi deerini esas alarak yapt tanm yeniden dzenlemek suretiyle yapmtr.
134
bnl-Hcib, her iki eserinde de nassn tanmna yer vermemitir. Muhtemelen bu durum midden
kaynaklanmaktadr. nk o da her iki eserinde de (el-hkm ve Mntehes-sl) nassn tanmna yer
vermemitir.
165

lafz olarak tanmlayarak bu tanmlara gre zahir ve nassn birbirinden farkl iki ksm
olduunu sylemitir.135

3. Muhtemel ve mcmel lafz anlamnda zahir: Zahirin bu kullanm Bkllnye aittir.


Her ne kadar baz kaynaklarda Bkllnnin zahiri Hakikat ve mecaz olup, manas
anlalan lafzdr. Hakikat anlamnda alndnda zahir olur, mecaza gidildiinde ise
mevvel olur eklinde tanmlad belirtilse136 de onun zahir konusundaki tutumu bu
kadar net deildir.

Bkllnnin zahire yaklamn problemli klan ey, zahiri tevil ihtimali tayan lafz
eklinde deerlendiren usulclerin zahir kapsamnda deerlendirdikleri emir, nehiy ve
umum sygalarnn delaletlerinde kararszl tercih ederek bunlar iki anlama ihtimali
olan mterek lafz gibi deerlendirmi olmasdr. Hitabn anlamn ifade etmesi
bakmndan yapt taksimin ikinci ksmnda dier usulcler tarafndan mcmele rnek
verilen ifadeleri ve mm lafzlar rnek vererek bunlar muhtemel diye nitelemesi,137
baka bir taksimde muhtemel ve mcmeli ayn grupta deerlendirmesi138 ve zahiri ayr
bir kategori olarak zikretmemesi esasen onun zahiri mcmel gibi deerlendirdiini
gsterir.

c. Zahirin Ksmlar:

Zahir, baka bir anlama tevil ihtimali bulunan ya da dier bir ifadeyle muhtemel iki
anlamdan birine delaleti dierinden daha ar basan lafz olarak alndnda ve bunun
nedeninin de esasen bir anlam iin vaz edilmi lafzn baka bir anlamda kullanlmas
olduu dnldnde zahirin kapsamna hangi tr hitaplar girmektedir?

135
Adudddn el-c, erhu muhtasaril-mnteh, II, 168. Ayn ekilde Tcddn es-Sbk de bu zahir
tanmna gre nassn kat olarak delalet eden eklinde tanmlanmas gerektiini belirtir. Bk. Reful-
hcb, III, 449.
136
Cveyn, el-Burhn, I, 279. Cveyn, Bkllnnin zahiri bu ekilde tanmladn kaydederek, bunun
baz zahirler iin geerli olduunu ileri srerek bu tanmn yerinde bir tanm olmadn belirtir. Bu
tanm Cveynnin etkisiyle daha sonraki usul eserlerinde Bkllnye nispet edilmeye devam
etmitir. rnek olarak bk. Zerke, el-Bahrul-muht, I, 465. Yine Cveyn, tahsis edilmi mmn
hkm konusunda Bkllnnin yle dediini kaydeder: Kad Eb Bekr dedi ki; lafz tahsis
edildiinde fukahann ounluunun kabul ettiinin aksine mecaz olur. Fakat bu, kendisiyle amel
edilmesi gereken bir mecazdr. nk mcmelt, zevahir ve nususun hakikatleri ele aldmzda
aklayacamz zere biz, nass olmayan zahirlerle amel konusunda Resulullahn ashabnn adetini
esas almaktayz. El-Burhn, I, 176. Dier yandan Cveyn, Bkllnnin satr aralarnda zahiri nass
diye isimlendirdiini belirtir. Bk. Cveyn, el-Burhn, I, 279.
137
Bklln, et-Takrb, I, 349.
138
Bklln, et-Takrb, I, 434.
166

Zahir kapsamna giren hitap trleri konusunda derli toplu bir snflamaya bn Frekde
rastlamaktayz. bn Frek, dier anlama gre daha belirgin olarak niteledii zahirin bu
daha belirgin oluunun iki sebepten kaynaklandn belirterek zahiri iki ksma
ayrmtr. Birincisi vaz sebebiyle zahir olandr ve vaz da er ve dil asndan olmak
zere ikiye ayrlr. er vaz asndan zahir olanlar salat ve syam gibi er hakikatler
olup, bunlarn er anlamlarnda kullanlmas zahirdir. Bu anlamlarnn dndaki bir
anlama ise ancak bir delil ile hamledilir. Lugav vaz asndan zahir olanlar ise emir,
nehiy ve benzeri hitap trleridir. Bunlar da ayn ekilde lugav vaz asndan
konulduklar anlamlara hamledilir, bunun dndaki bir anlama ancak bir delil ile
hamledilir.139 Bata bn Frek olmak zere asl ve makul-i asl ayrm yapan usulcler,
umumu ayr bir ksm olarak vermekle birlikte esasen umum da zahir kapsamna
dahildir. bn Frekin delil sebebiyle zahir dedii ikinci ksm ise lafzn bir anlam iin
konulmas, ancak delilin lafzn konulduu bu anlamda deil de baka bir anlamda
kullanldna delalet etmesidir. rnein Boanm kadnlar kendi balarna kur
beklerler (Bakara 2/282) ayeti, haber kalbnda olmakla birlikte bununla kastedilen
boanan kadnlarn kur bekledikleri deil, kur beklemeleri gerektiidir. nk
haber olarak anlald taktirde, kur beklemeyenler dnldnde Allahn
verdii haberde haber verilen eyin aksi bir durum sz konusu olmaktadr. Bu ise caiz
deildir.140

Cveyn ise delaletleri asndan zahir olarak deerlendirilebilecek hitap trlerini be


ksmda toplamtr.
1. Mutlak emir sygas vcub ifade etmede zahir, nedb ve ibahada mevveldir.
2. Mutlak nehiy sygas, tahrim ifade etmede zahir, tenzihde mevveldir.
3. Mutlak umum sygalar, umum ifade etmede zahir, hususa hamlinde mevveldir.
4. Mutlak er nefy, cevazn nefyini ifade etmede zahir, kemalin nefyinde mevveldir.

139
bn Frek, el-Muhtasar, s. 268, 276,
140
bn Frek, el-Muhtasar, s. 298, 301. Kelvezn de ayn ekilde zahir oluun, vaz ve delil sebebiyle
olmak zere iki ekilde bulunduunu, vaz sebebiyle zahir oluun da er vaz ve lugav vaz olmak
zere ikiye ayrldn ifade ederek bunlar rneklendirir. er vazn rnei syam ve salat
lafzlardr. nk bunlar dildeki anlamlarnn yan sra erde zel nitelikleri bulunan ibadetler
anlamna gelir. Lugav vaz sebebiyle zahir olana ise emir ve nehiy sygalarn vermitir. Emir
sygalar, nedbe ihtimali olmakla birlikte cab anlamnda daha aktr (ezhar). Nehiy sygalar da
kerahete ihtimali olmakla birlikte tahrim anlamnda daha aktr. Delil sebebiyle zahir olann rnei
ise u ayeti kerimedir: Anneler ocuklarn tam iki yl emzirirler (Bakara 2/233). Haber kalbnda
geldii iin bu szn zahirinden anlalan annelerin ocuklarn iki yl emzirdikleridir. Ancak bu
ekilde anlaldnda mevcut durum, Allahn verdii haberin doru olmamasn gerektirir. Bu
yzden ayetin Annelerin ocuklarn iki yl emzirmeleri vaciptir eklinde anlalmas gerekir ki, sz
konusu gereke sebebiyle bu anlam dierinden daha aktr. Et-Temhd, I, 8.
167

5. Tahsisten anlalan mefhumu (mefhumul-muhalefe) almak zahir, terk etmek tevil


hkmndedir.141 Bu ksmlar ayn ekilde Semn tarafndan da zahirin ksmlar olarak
verilmitir.142 Biz de Cveynnin taksimini esas alarak usulclerin bu sygalarn
delaletindeki yaklamlarna ana hatlaryla deinmek istiyoruz.

1. Mutlak emir sygas: Mutlak emir sygasnn delaleti konusu ekoller arasnda ve
ekollerin kendi arasnda youn tartmalarn yapld ve farkl grlerin ileri
srld bir konudur.143 Mutlak emrin hkm asndan ne ifade ettii konusunda
farkl gr ve tartmalar bulunmakla birlikte biz, daha ziyade usulclerin mutlak emri
mantukun nass, zahir ve mcmel eklindeki ksmlarndan hangisi erevesinde
deerlendirdiklerini belirlemeye alacaz. 144

Earnin kendisi ve Ear kelamc usulclerin nde gelen simas Bklln, Gazzl
ve mid, mutlak emir sygalarnn talep ve iktiza ifade ettiinden hareketle vcub ve
nedb arasnda gidip geldiini, bu ikisinden hangisi iin kullanldna ilikin bir karine
bulununcaya kadar beklemek gerektiini ileri srmlerdir. Vakfiyye diye adlandrlan
bu usulclere gre, mutlak emir sygas esas itibariyle iki anlama da ihtimali bulunduu
iin ikisi arasnda mterek isim konumundadr. Bkllnnin konuya ilikin ifadesi
yledir: Allah ona rahmet etsin eyhimiz Ebul-Hasen ve kelamclardan ve

141
Cveyn, el-Burhn, I, 280.
142
Semn, Kavtul-edille, I, 262.
143
Mutlak emir konusunda Cesssas drt gr olduunu belirmitir. Birincisi, bu syga emredilenin gzel
olduuna ve tevik edildiine delalet eder. kincisi, nedb veya cab kastedildiine ilikin bir karine
bulununcaya kadar ibahaya delalet eder. ncs, cab, nedb, ibaha arasnda muhtemel olup
bunlardan hangisinin kastedildiine ilikin bir delalet bulununcaya kadar mevkuftur. Drdncs,
baka bir anlama delaletine ilikin bir delalet bulununcaya kadar caba delalet eder. Cessas,
benimsedii bu son grn ayn zamanda hocas Ebul-Hasen el-Kerhnin de gr olduunu
syler. Cesss, el-Fusl, II, 87. Debs de bu konuda nispette bulunmakszn bu drt gr dile
getirmitir. Debs, Takvmul-edille, s. 36.
Bu konuda drt gr bulunduu ayn ekilde Bklln tarafndan da belirtilmitir. Cessas, bu
grlerin kime ait olduuna deinmezken Bkllan, ikinci gr hari bunlarn kime ait olduunu da
belirtmitir. Birinci gr Mutezilenin cumhuruna, nc gr bata Ear olmak zere kelamc ve
fakihlerden bi konuyu iyi bilenlere, drdnc gr ise fukahann ounluuna aittir. Bklln, et-
Takrb, II, 26-27. Bu grler ayn ekilde Ferr tarafndan da ayn kiilere nispet edilmitir. Ferr, el-
Udde, I, 229.
Basr ise bu konuda tevakkuf edenlere deinmeksizin gr zere ihtilaf edildiini belirtmitir.
Birincisi, fakihlere ve kelamclardan bir gruba ait olan ve ayn zamanda Cbbnin iki grnden
biri olan vcub ifade etmede hakikat olduu gr; ikincisi, bir grup tarafndan ileri srlen nedb
ifade etmede hakikat olduu gr; ncs yine bir grup tarafndan ileri srlen ibaha ifade
etmede hakikat olduu grdr. Basr, el-Mutemed, I, 50-51. Burada dikkati eken, Bklln
tarafndan Mutezilenin cumhuruna, Ferr tarafndan Mutezilenin tamamna nispet edilen nedb ifade
ettii grnn, Basrnin kim olduunu sylemedii bir gruba nispet etmesidir. Basr, bu gr
Mutezileden sadece Eb Haime nispet etmitir.
144
bn Rd, dier usulclerden farkl olarak, emir ve nehyin delaleti ile ilgili tartmalar nass, zahir ve
mcmel ile ilikisi asndan ele almtr. Bk. bn Rd, ed-Darr, ss. 120-122.
168

fakihlerden bu konuyu iyi kavram olan pek ok kiinin gr, mutlak emrin ikisine
ihtimali olduu, ikisi arasnda mterek olduu ve ancak bir karine ya da delille bu
ikisinden birine hamledileceidir. Mbahn emredilmemi olduuna ilikin daha nceki
aklamalarmz sebebiyle, ibahann bu konuyla ilgisi yoktur. te bu, bizim de kabul
ettiimiz hakk olan grtr.145 Bkllnnin bu konudaki temel gerekesi udur. Bu
syga, Arap dilinde vcub ve nedb iin kullanldna ve iki anlamdan biri iin
konulmu olmas da mmkn olmakla birlikte bu konuda elimizde bunlardan hangisi
iin konulduuna ilikin salam bir nakil olmadna gre, ikisi arasnda mterek
olmas gerekir. Hangisinin kastedildiine ilikin bir karine ya da delil bulununcaya
kadar bu konuda beklemek gerekir. 146 Ayn gr ve gerekeler, Gazzl ve mid
tarafndan da dile getirilmitir. 147

Buna karlk usulclerin ounluu mutlak emrin vcub ifade ettii, ancak bir karine
ve delil ile bu anlamdan baka bir anlama hamledilecei grndedir. Ancak bu
usulclerden bir ksm mutlak emrin vcuba delaletinin zann/zahir olduu grnde
bir ksm da vcuba delaletinin kat/nass olduu grndedir. Bu konuda usulclerin
bal olduklar ekollerin ksm olarak belirleyici olduunu sylemek mmkndr.

bnl-Kassr, bn Frek, Ferr, Cveyn, rz, Bc, Semn, Kelvezn, bn Rd ve


Rz gibi usulcler mutlak emrin vcuba delaletinin zahir olduunu benimseyen
usulcler arasnda yer alr.148 Bu usulclere gre mutlak emrin vcuba delaletinin zahir
olmasnn anlam, vcub dnda baka bir anlama ihtimali olmas nedeniyledir. Ancak
zahirin hkm gerei, bir karine ya da delil olmadan baka anlama alnamaz. Bu
usulcler bata Kitap, snnet ve icmdan olmak zere konuya ilikin pek ok delil
sralamlardr.149

Haneflerden Mturd, Semerkand ve Lmyi de bu ksmda deerlendirmek


mmkndr. Semerkandnin ifadesine gre, mutlak emir, amel noktasnda zahir olarak
vcubu gerektirirse de itikat noktasnda vacib veya mendub olduuna kesin olarak

145
Bklln, et-Takrb, II, 27.
146
Bklln, et-Takrb, II, 35, 37.
147
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 53; mid, el-hkm, I, 369. Mlik usulclerden bn Rek de
bu konuda tevakkufu benimsemitir. Bk. Lbbl-mahsl, II, 521.
148
bnl-Kassr, el-Mukaddime, s. 58; bn Frek, el-Muhtasar, s. 276; Ferr, el-Udde, I, 141; Cveyn,
el-Burhn, I, 270; rz, erhul-Lma, I, 449; Bc, hkmul-fusl, s. 73; Semn, Kavatul-
edille, I, 262; Kelvezn, et-Temhd, I, 8; bn Rd, ed-Darr, s. 122; Rz, el-Mahsl, II, 69.
149
Bu delillerin geni bir ekilde ele aln iin rnek olarak bk. Rz, el-Mahsl, II, 45-94.
169

hkmetmeksizin fiilin yaplmas gerektiini ifade eder.150 Bu konuda Lmi de


Semerkandnin belirttii gibi Hanefilerin ikiye ayrldn belirterek sahih olan grn
Semerkand ulemasnn gr olduunu belirtir.151 Bu gr vakfiyyenin grnden
ayran nokta ncekilerin karine, delil bulununcaya kadar beklemek gerektiini, bunlarn
ise her halkarda emredilen fiilin yaplmas gerektiini ifade etmeleridir.

Dier Hanefi usulclerin nass tanmlarnda mcerret ihtimalin hitabn nass olmasna
engel olmadn belirttikleri gz nnde bulundurulursa, delilden kaynaklanan bir
ihtimal olmadka mutlak emrin vcuba delaleti katdir. Cessas, mutlak emrin baka bir
anlama delalet ettiine bir delil bulununcaya kadar cba delalet ettiini, Kerhnin de
bu grte olduunu belirterek, bu gr mezhebin gr olarak verir. 152 Nitekim
Serahsnin emir sygasnn dilde zel/hs bir anlam iin konulmu olmasnn
gerektiini sylemesi,153 Pezdevnin de dier hss lafzlar gibi olduunu belirtmesi,154
emir sygasnn delaletinin hs lafzn delaleti konumunda olduunu gsterir. Bu sebeple
olsa gerek Pezdevden itibaren Hanefi usulcler, emir ve nehyi hssn ksmlar olarak
ele almlardr.155 Bu ise hssn delaletinin aynyla emir ve nehiy iin de geerli olduu
anlamna gelir.

Zahir ile nass ayn anlamda kullanan Zahirilerin de ayn grte olduunu
syleyebiliriz. bn Hazm, aksine bir delil bulununcaya kadar Kuran ve snnette gelen
emirlerin vcuba delalet ettiini, nehiylerin de tahrime delalet ettiini, bu konuda baka
trl dnlmesinin caiz olmadn ifade eder.156 bn Hazmn emir ve nehiylerin
zahirlerinin alnmas gerektii konusundaki net tavr, Haricilerin Kuran ayetlerini
150
Semerkand, Mznul-usl, I, 213-214. Semerkand yle demektedir: Vkfiyye karine olmakszn
mutlak emrin bir hkm bulunmad grndedir. Vkfiyyenin dndaki fukaha ve kelamclarn
geneline (mme) gre mutlak emrin hkm amel ve itikat asndan kat olarak vcuptur. Bu ayn
zamanda bizim ashabmzdan Irak ulemasnn grdr. nderleri Eb Mansr Mturd olan
Semerkand ulemasna gre ise mutlak emrin hkm amel noktasnda zahiren vcuptur, itikat
noktasnda ise bir belirlemede bulunmak vacip deildir. yleki kii, ne icab ne de nedbi belirlemek
suretiyle bunlardan birine kat olarak inanmak zorunda deildir. cab olsun, nedb olsun Allahn
bununla kastettii eyin hakk olduuna mphem bir ekilde inanr. Fakat her halkarda emredilen
fiili yerine getirir. ayet bununla icab kastedilmi ise sorumluluunu yerine getirmi olur, yok eer
nedb kastedilmi ise bu durumda sevab kazanm olur.
151
Lmi, Kitbun f uslil-fkh, s. 91.
152
Cesss, el-Fusl, II, 87; Debs, Takvmul-edille, ss. 37-38. Hanefi usulclerden Esmend de bu
gr Hanefilere ve usulclerin ekserisine nispet ederek, bu gr benimser. Bk. Bezln-nazar, s.
59.
153
Serahs, Usl, I, 16.
154
Pezdev, Usl, I, 259.
155
Ahsiket, el-Mntehab (Snk erhi ile) II, 653, (Nesef erhi ile) s. 380; Nesef, Keful-esrr, I, 33;
bn Melek, erhul-menr, s. 24; Molla Husrev, Mirtul-usl, s. 28.
156
bn Hazm, el-hkm, I, 275.
170

zahirine hamlettikleri iin sapttklar eklindeki itiraza verdii cevapta kendini gsterir.
Bu iddiada bulunan kiiyi bn Hazm, yalan sylemek, iftira etmek ve gnah ilemekle
sulayarak, Haricilerin, Kuran ayetlerini zahirine hamletmeleri yznden deil, aksine
zahirini terk ettikleri iin sapttklarn ifade eder.157

Bu konuda Mutezili usulclerden158 Ebul-Huseyn el-Basrnin gr, mutlak emrin


vcub ifade ettiidir. Ancak bunun kelamc usulclerde olduu gibi vcuba delaletinin
zahir mi olduu yoksa Hanefilerde hakim olan grte olduu gibi kat mi olduu
konusunda net deildir. Bununla birlikte yasaklamadan sonra gelen emrin delaleti
konusundaki ifadelerinden mutlak emrin delaletinin de kat olduu grn
benimsedii sylenebilir. Basr burada yle demektedir: Allahtan sadr olan emir,
ilme delalet eder. Yasaktan sonra gelen birtakm emirlerin ibaha anlamnda kullanlm
olmas, yasaktan sonra gelen emrin zahirinin ibaha anlamna delatini gerektirmez.159
Basrnin ilmi zandan, delaleti de emareden farkl kulland gz nnde bulundurulursa
ister ncesinde bir yasaklama bulunmasn, ister bir yasaklama bulunsun, mutlak emrin
vcuba delaletinin kat olduu grnde olduunu sylemek daha muhtemel
gzkmektedir.

ii usulclerin mutlak emrin delaleti konusundaki yaklamlarnn da Basrnin


yaklam gibi olduunu sylemek mmkndr. erif Murtaz, dil asndan
dnldnde mutlak emir sygasnn vcub ve nedbe ihtimali bulunduu iin
kastedilenin hangisi olduu konusunda lafzn zahirinin dnda bir delalete ihtiya
bulunduunu sylemekle birlikte zerinde ittifak edilen ve sregelen er rfn, Allah
ve Rasulnden sadr olmas halinde mutlak emir sygasnn vcuba hamledilmesini
gerektirdiini belirtir. erif Murtaz mutlak emir sygas iin dil ve er asndan
yapt ayrmn sonucunun ayn ekilde nehiy ve umum sygalar iin de geerli

157
bn Hazm, el-hkm, I, 308-309.
158
Basrnin kaydettiine gre, Mutezili usulcler, mutlak emrin delaleti konusunda farkl grtedirler.
Cbb, iki grnden birine gre emrin vcub anlamnda kullanlmasnn hakikat olduu grn
benimserken, Eb Him iradeyi gerektirdii grndedir ki, bu da sonu itibariyle nedbe delalet
ettii anlamna gelir. Basr, el-Mutemed, I, 50-51. Basr, burada Kad Abdulcabbara ilikin herhangi
bir grten bahsetmemitir. El-Mundeki aklamalarnda Kad Abdulcabbar, emrin ancak irade ile
emir olmasndan hareketle iradeyi gerektirdiini ileri srerek, karine olmakszn icbn srf bu
sygadan anlalamayacan belirtir. Daha ayrntl aklama iin bak. Kad Abdulcabbr, el-Mun,
XVII, 107 vd. Ayn ekilde Cveyn, rz ve Mzernin aklamalarndan Kad Abdulcabbarn
dorudan nedb grn deil, Eb Himde olduu gibi emrin iradeyi gerektirmesi sebebiyle nedbe
delalet ettii grn benimsedii anlalmaktadr. Bk. El-Burhn, I, 158-159; erhul-Lma, I, 206;
zhul-mahsl, 202.
159
Basr, el-Mutemed, I, 76.
171

olduunu ifade eder.160 erif Murtaz yasaktan sonra gelen emir sygas konusunda da
Basr ile ayn gr paylar.161 Ts ise erif Murtaznn dil ve er asndan yapt
bu ayrma atfta bulunarak kendisine gre daha gl olan grn hem dil hem de er
asndan mutlak emrin vcubu gerektirmesi olduunu belirtir.162 Muhakkik Hll de bu
konuda Ts ile ayn grtedir.163

2. Mutlak nehiy sygas: Mutlak emrin delaletiyle mutlak nehyin delaleti arasnda bir
paralellik vardr. Buna gre, Bklln, Gazzl, mid ve bn Reke gre, mutlak
nehiy terki talep iin olup, tahrim veya keraheye delalet ettiine ilikin bir karine
bulununcaya kadar beklemek gerekir.164 Usulclerin ounluuna gre ise mutlak nehiy
sygas tahrime delalet eder. Ancak bir karine bulunmas halinde bu anlamdan baka bir
anlama hamledilebilir. Maliki, fi ve Hanbel usulclerin ounluuna gre nehyin
tahrime delaleti zahir/zanndir.165 Irakl Hanefiler ve ayn grte olan Mutezileden
Basr, i usulcler ve Zahirilere gre nehyin tahrime delaleti katidir.

3. Mutlak umum sygalar: Usulclerin tahsis edilmemi mutlak umum sygalarnn


umuma delaleti konusundaki grlerinin baz istisnalar olmakla birlikte byk lde
mutlak emir sygasnn delaleti konusundaki grlerine paralel olarak ekillendii
sylenebilir.

Mutlak emir ve nehiy sygalarnda kararszl benimseyen vkfiyye umum sygalar


konusunda da ayn tavr sergilemitir.166 Bkllnnin Biliniz ki, bizim kabul ettiimiz
gr, emirler, nehiyler ve haberlerin hepsinde beklemektir (vakf). Haberlerde umum
grnn iptaline delalet eden deliller, emirlerde de ayn gr gerektirmektedir
eklindeki ifadesi167 bunu gstermektedir. Bklln, umum olduu iddia edilen

160
erif Murtaz, ez-Zera, I, 51-53. eyh Mfd ise mutlak emrin vcub ifade ettiini belirtmekle
yetinmitir. eyh Mfd, Muhtasarut-tezkire, s. 30.
161
erif Murtaz, ez-Zera, I, 73.
162
Ts, el-Udde, I, 172.
163
Muhakkik Hll, Mericl-usl, ss. 64-65.
164
Bklln, et-Takrb, II, 317; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 85; mid, el-hkm, I, 406; bn
Rek, Lbbl-mahsl, II, 544.
165
rnek olarak bk. Cveyn, el-Burhn, I, 199; rz, erhul-Lma, I, 293; Bc, hkmul-fusl, s.
125; Kelvezn, et-Temhd, I, 362;
166
mmn delaleti konusunda mstakil bir eser kaleme alan Al, Earnin el-Umed isimli eserinde
umum sygalarn ispat ettiini, ancak dier eserlerinde mehur olan grnn tevakkuf olduunu
belirtir. Bu konuda Bklln ve el-Ezdnin, mteahhirinden de midnin onun grne tabi
olduklarn belirtir. Bk. Telkhul-fuhm f tenkhi syail-umm, thk. Ali Muavvaz dil
Abdlmevcd, Drul-erkam, Beyrut 1998, ss. 110-111.
167
Bklln, et-Takrb, III, 50.
172

sygalarda oulun alt snrnn kastedildiini kabul etmekle birlikte bunun dnda
kalan ksmn ancak bir delille kastedilmi olacan belirtir.168 Buna gereke olarak bu
sygalarn umum ve husus anlamlar arasnda mterek olduunu, dier mterek
isimlerde olduu gibi kastedilene ilikin bir delil bulununcaya kadar bunlardan birine
hamledilemeyeceini ifade eder.169 Ona gre umum sygalarnn umum (istirak) iin
konulmu olduu ya bunlarn konuluuna ahit olmakla ya da bunun bilgi gerektirecek
tevatr yoluyla nakledilmesiyle olur. Bu ikiside sz konusu olmadna gre beklemek
gerekir.170 Haleflerinden Gazzl ve bn Rek, bu konuda Bkllnden farkl
dnrken, mid Bkllnye destek kar.171 Bu durumda Bklln ve midye
gre, umum sygalarnn delalet bakmndan mterek isim gibi mcmel ya da mcmel
konumunda olduu sylenebilir.

Kelamc ve fakih usulclerin ounluu ise mmn umma delalet ettii ve ameli
gerektirdii grndedir. Buna gre tahsis edildiine ilikin bir delil olmadka umum
istirak anlamna hamledilir. Bununla birlikte tpk mutlak emir sygasnn vcuba
delaletinin zann mi yoksa kat mi olduu konusundaki ihtilaf ayn ekilde umum
sygalarnn umuma delalet eklinde de geerlidir. 172

168
Bklln, et-Takrb, III, 51.
169
Bklln, et-Takrb, III, 52. Al, vakfiyyenin umum sygalarn delaleti konusundaki kararszlklarnn
mahiyeti konusunda Ear ve ashabndan iki aklamann nakledildiini belirtir. Birincisi bu
kararszln, lafzn oulun alt snr ile bunun yukars arasnda mterek olduu eklindedir. Buna
gre mm lafz, kur ve ayn gibi mterek bir lafzdr. kincisi ise esas itibariyle lafzn konulu
keyfiyetini bilmeme eklindedir. Buna gre mm lafz umum ve husus iin kullanlmakla birlikte
bunun hakikat ya da mecaz olduu bilinmemektedir. Al, bnl-Hcibin birinci aklamaya gre
lafzn mterek lafz gibi vaz olunduu gerekesinden hareketle bunun vakf grnden farkl
olduunu ileri srerek bu grn vakf olarak deerlendirilemeyeceini, bunun yerine vakf farkl iki
ekilde akladn belirtir. Buna gre vakfn mahiyeti ya mm lafzlarn umum iin konulup
konulmadnn bilinmedii ya da mm lafzlar umum iin kullanlmakla birlikte bunun hakikat mi
yoksa mecaz m olarak kullanldnn bilinmedii eklinde iki farkl ekilde aklanmtr. Bk.
Telkhul-fuhm, ss. 112-114. bnl-Hcibin aklamas iin bk. c, erhul-Muhtasar, II, 102;
sfehn, Beynul-Muhtasar, II, 111-113; Tacddn es-Sbk, Reful-hcib, III, 69-71; Rahn,
Tuhfetl-mesl, III, 83-85.
170
Bklln, et-Takrb, III, 55. Bu konudaki dier gerekeleri iin bk. Bklln, et-Takrb, III, 56-61.
171
mid, el-hkm, I, 417.
172
Al, umum sygalarnn kapsamna giren fertlere umulnn zann mi yoksa kat mi olduu hususunda
ekol ve usulclerin grlerini u ekilde vermitir. Alimlerin cumhuruna -Mlik, fi, Ahmed b.
Hanbel ve takipilerinin geneline- gre, mmn delaleti zann olup, efradna umul nass yoluyla
deil, zahir yoluyladr. Bu ayn zamanda Hanefilerden Eb Mansr el-Mturdnin ve Semerkand
ulemasndan ona tabi olanlarn grdr. Hanefilerin cumhuru ise mmn fertlerine delaletinin her
birinde ilmi gerektirecek nass yoluyla olduu grndedir. Bu EbHasen el-Kerh, Eb Bekr el-
Cesss ve Irakl Hanefilerin genelinin, Eb Zeyd ed-Debs ve Mvernnehr ulemasnn ekserisinin
gr ve Pezdevi ve mteahhirinden olanlarn tamamnn tercih ettii grtr. Bk. Telkhul-
fuhm, ss. 224-225. Al, Ebyrnin Mutezilenin de kat olduu grnde olduunu sylediini
belirtir. Bk. Telkhul-fuhm, s. 115.
173

Malik, fi ve Hanbeli usulclerin ounluuna gre, mmn umuma delaleti


zahir/zanndir. Cveyn173 ve Semnnin mmn istiraka delaletinin zahir olduunu
belirttikleri yukarda gemiti. bn Frek, Ferr, rz, Bc ve Kelvezn gibi usulcler
ise umumu zahirden ayr bir ksm olarak ele almakla birlikte ikisini de muhtemel
hitabn ksmlar olarak deerlendirmeleri sebebiyle bu durum, delaletlerinin zann
olduu konusunda bir fark dourmaz.174 Gazzl ve bn Rek mutlak emir ve nehyin
delaletinde tevakkufu benimsemi olmalarna ramen dilde istirak anlamn ifade eden
mm lafzlarn bulunmas gerektiini ileri srerek, bu gr benimsemilerdir. 175

Hanefi usulclerden Semerkand ve Lmii mutlak emrin delaletinde olduu gibi,


mmn delaletinde de ayn yaklam benimsemitir. Buna gre mmn amel asndan
umumu gerektirir, fakat itikat asndan bununla umumun mu yoksa hususun mu
kastedildii konusunda bir belirleme yapmakszn kastedilenin hak olduuna inanmay
gerektirir. Buna gre de husus ihtimali olmakla birlikte umumun zahirine tutunmak
dorudur.176 Semerkand bu gr yle gerekelendirir. Aslnda mm lafzlar dilde
umum iin konulduu halde rf kullanmda umum ile husus arasnda mterek hale
gelmitir. Mterek hale gelmesiyle birlikte kullanmda tercih husustan yana olur.
Kuranda Allah her eye kadirdir (Bakara 2/284), Allah her eyi bilir (Nis 4/176)
ve benzeri kendisiyle istirakn kastedildii ok az sayda umum vardr. Bu yzden
mutlak mmn umuma hamledilmesi bilgi (itikat) asndan hata ihtimalini
dourmaktadr. Bu yzden de itikat noktasnda kesin bir belirlemede bulunmayp
ihtiyata uygun olarak zahiren amelin gereklilii sabit olur.177

173
Genel olarak Cveyn, umum sygalarnn umum anlamna delaletini zahir olarak nitelendirmekle
birlikte nass konusunda getii zere, art isimlerinin umum anlamna delaletinin nassan olduu
grn benimsemitir.
174
bn Frek, el-Muhtasar, s. 359; Ferr, el-Udde, I, 141; rz, erhul-Lma, I, 304, 449; Bc,
hkmul-fusl, s. 73, 129, 135; Kelvezn, et-Temhd, I, 9. Bu usulclerin umum ve zahiri ayr ayr
ele almalar, tam giriimlilik ynyledir. Buna gre her umum zahirdir fakat her zahir umum deildir.
175
Gazzl ve bn Rekin bu konudaki gr ve gerekeleri iin bk. slam Hukukunda Deliller, II, 103-
104; Lbbl-mahsl, II, 553-556.
176
Semerkand, Mznul-usl, I, 410-411; Lmi, Kitbun f uslil-fkh, ss. 124-125.Semerkand,
umumu benimseyenlerin iki gruba ayrldn belirterek bata Kerh ve Cessas olmak zere, Debs
gibi kendi blgelerinden kimi usulclerin ve Mutezilenin ekserisinin mmn hem amel hem itikat
asndan umumun kapsamna giren her ferd asndan sanki nass gibi umumu gerektirdii grnde
olduklarn, buna karlk kelamclardan ve ashabul-hadisten bir grubun da amel ve itikat asndan
kesin olarak deil, zahir olarak umumu gerektirdii grnde olduklarn belirtir. Ebul-Ysr Pezdev
ilerinde Mturdnin de bulunduu baz Hanefilerin mmn umumu ile ameli gerektirmesinin kesin
olarak deil zann- galip olarak gerektirdii grnde olduunu, bu yzden de haber-i vahid ve kyas
ile tahsisi caiz grdklerini belirtir. Bk. Marifetl-huceci-eriyye, s. 15.
177
Semerkand, Mznul-usl, I, 417.
174

Nassn hkm aklanrken getii zere bata Kerh, Cessas, Debs, Serahs ve
Pezdev gibi usulcler olmak zere Hanefilerde hakim gr, mmn umuma delaletinin
kat olduudur.178

Kad Abdulcabbar ve Basr de mmn umuma delaletini kat olarak kabul edenler
arasnda yer alr. Basr, mmn istirak anlamnn bulunduunun herkes asndan ak
olduunu belirterek, ihtiya sebebiyle byle bir sygann bulunmas gerektiini ifade
eder. Birbirini takip eden asrlar boyu insanlarn sema ve arz gibi ak olan veya kapal
olan birtakm anlamlar iin belli isimler koyduklar bilinen bir husus olup ayn ihtiyacn
sz konusu olduu istirak anlam iin bir isim koymamalar dnlemez.179 erif
Murtaz ve Ts bata olmak zere i usulclerde hakim olan gr de mmn umuma
delaletinin kat olduudur.180

Bata bn Hazm olmak zere zahiri kat huccet kabul eden Zahirileri de bu ksmda ele
almak uygun olur. bn Hazm, mmn delaleti konusunda Zahirilerin grlerinin, mm
lafzn, tahsisini aratrmakszn umuma hamledilmesi eklinde olduunu ifade ederek,181
ancak Kitap, Snnet, icm ve akl gibi bir delil bulunmas halinde ancak umumdan
vazgeileceini ve delilin gsterdii ekle hamledileceini, her halkarda zahirin dna
kmann sz konusu olmadn ifade eder. 182 bn Hazmn bu konudaki gerekesi
Basrnin yukarda belirttiimiz gerekesi ile ayndr.183

mm lafzlarn umuma delaletini zann ve kat kabul eden usulclerin mterek olduu
nokta bu lafzlarn hakikat olarak istirak anlamn ifade etmek zere konulmu
olduudur. Buna gre mm lafzlarn istirak anlam iin kullanlmas hakikat, bir delil
sebebiyle husus anlamnda kullanlmas mecazdr. Bununla birlikte zahir tanmlarna
bal olarak birinci grupta yer alan usulcler, tahsis ihtimalinden dolay mmn istiraka
delaletinin zann olduunu; ikinci grupta yer alan usulcler ise mcerret tahsis

178
Ebul-Ysr Pezdev, Hanefilerin genelinin mmn umumu ile ameli gerektirmesinin kat olduu
grnde olduunu, bu yzden de zann olduunu kabul edenlerin aksine haber-i vahid ve kyas ile
tahsisi caiz grmediklerini belirtir. Bk. Marifetl-huceci-eriyye, s. 15.
179
Basr, el-Mutemed, I, 195.
180
Nitekim Kitabn umumunun haber-i vahid ve kyas ile tahsisi meselesinde erif Murtaz ayet haber-
i vahid ve kyas ile amel caiz olsayd bunlarla tahsis katnin (malum) zann ile tahsisi olarak deil,
katnin kat ile tahsisi kabilinden olaca iin caiz olurdu demektedir. Bk. Ez-Zera, I, 281. Ts
ise byle bir durumda bunun katnin zann ile tahsisi olaca iin hirbir ekilde geerli olmayacan
ifade eder. Bk. El-Udde, I, 343-344, 353.
181
bn Hazm, el-hkm, I, 361.
182
bn Hazm, el-hkm, I, 399.
183
bn Hazm, el-hkm, I, 371.
175

ihtimalinin mmn istiraka delaletinin katliini etkilemeyeceini ileri srmlerdir.


nk az da olsa benzer bir ihtimal (mecaz ihtimali) hss lafzlar iin de sz konusudur.
Bu ihtimal hssn delaletinin katliine zarar vermiyorsa, mm lafzlardaki ihtimal de
mmn delaletinin katliine zarar vermez.

mmn umuma delaletinin zann ya da kat oluundaki gr farkllnn etkisi balca


u meselelerde grlr:

a) Sonra gelen mmn, nce gelen hss ile ilikisinin atma saylp saylmayaca,
dolaysyla bu durumun nesih olarak m, yoksa tahsis olarak m deerlendirilecei:
stisnalar bulunmakla birlikte, genel olarak mmn delaletini zann kabul edenler
asndan genel olarak bu durum tahsis olarak deerlendirilir ve att oranda hssa,
geri kalan ksmda mma gre amel edilir. 184 Yine istisnalar bulunmakla birlikte mmn
delaletini kat kabul edenler asndan bu durum nesih olarak deerlendirilir ve mma
gre amel edilir.185

184
Kaynaklarda genellikle bu mesele binul-mm alel-hss eklinde ifade edilir. Bu gr iin bk.
Ferr, el-Udde, II, 615; Cveyn, el-Burhn, II, 773; rz, erhul-Lma, I, 363; a.mlf., et-Tabsra,
s. 153; Bc, hkmul-Fusl, s. 160; Semn, Kavtul-edille, I, 200; Gazzl, slam Hukukunda
Deliller, II, 130; Kelvezn, et-Temhd, II, 151-152; Rz, el-Mahsl, III, 106; bn Kudme,
Ravdatun-nzr, II, 725; mid, el-hkm, I, 521; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 129; a.mlf.,
Muhtasarul-Mnteh, (c erhi ile), II, 147; Karf, erhu Tenkihil-fusl, s. 92; Beydv, Minhc
(el-bhc erhi ile), IV, 1459.
sfehn, bn Frekin de hssn ncelikli olduu grnde olduunu belirtir. El-Kif, IV, 543.
Hanefilerden Semerkand ise bu konuda dierlerinin grn benimseyerek tarihleri bilinsin,
bilinmesin mmn hssa bina edilecei grn benimseyerek bunu Semerkand ulemasna nispet
eder. Debs ve onu izleyen Semerkand ulemasna gre ise bunun nesih olarak deerlendirildiini
belirtir. Bk. Mznul-usl, I, 474-475; Lmi, Kitbun f uslil-fkh, s. 138.
Baz kaynaklarda Hanefilerle birlikte Bklln ve Cveynnin sonra gelen mmn hss neshedecei
grnde olduu belirtilmektedir. rnek olarak bk. bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 129; a.mlf.,
Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 147-148; Tcddn es-Sbk, Cemul-cevm (Tenfl-
mesmi erhi ile) I, 400; bn Mflih, Usl, III, 950; snev, Nihyets-sl, II, 162; bn Abdiekr,
Msellems-subt, I, 345. Ancak Bklln ve Cveynnin sonra gelen mmn nce gelen hss
neshedecei konusunda net aklamalar yoktur. Bkllnnin tarihleri bilinmediinde bunlarn
ikisinin dnda bir delille amel edilecei konusundaki aklamalar iin bk. Et-Takrb, III, 177-179.
Cveyn ise ikisinin de nass (kat) olmas halinde sonra gelenin nce geleni neshedceini belirtir. Bk.
El-Burhn, II, 752. Yine Cveyn, mm ve hssn ittifakla birbirinin gerektirdii hkmle atacak
ekilde ayn hadise ile ilgili olmalar ve bunlarn benzerinin ayrca mm ve hss eklinde sabit olmas
halinde mmn hssn gerektirdiine gre anlalacan belirtir. Bk. El-Burhn, II, 773. Muhtemelen
midnin mm ve hssn atp tarihlerinin bilinmediinde Eb Hanife, Bklln ve Cveynye
gre ikisi ile de amel edilmeyip baka bir delile bavuralaca eklindeki grleri (bk. mid, el-
hkm, I, 522; Mntehes-sl, s. 146) bnl-Hcib tarafndan tarihlerinin bilinmesi halinde sonra
gelen mmn hss neshedecei eklinde yorumlanarak verilmitir. Muhtasarn arihleri de ayn
ekilde bu gr ismi geen kiiye nispet etmilerdir. Bk. c, erhul-Muhtasar, II, 148; sfehn,
Beynul-Muhtasar, II, 311; Takyddn es-Sbk, Reful-hcib, III, 304; Rahn, Tuhfetl-mesl,
III, 228.
185
Bu gr genelde Hanefilerin savunduu grtr. rnein Cesss mmn hsdan sonra gelmesi
halinde hssn hkmn neshedeceini ve Kerhnin bu gr mezhep imamlarnn gr olarak
176

b) mmn haber-i vahid ve kyas ile tahsisinin mmkn olup olmad: mmn
delaletini zann kabul edenlere gre mm, haber-i vahid ve kyas ile tahsis edilir.186
mmn delaletini kat kabul edenlere gre ise mmn haber-i vahid ve kyasla tahsis
caiz deildir.187

naklettiini belirtir. Bk. El-Fusl, I, 385; Debs, Takvmul-edille, s. 96; Serahs, Usl, I, 133;
Pezdev, Usl (Keful-esrar erhi ile), I, 587-593; Esmend, Bezln-nazar, s. 232; Sadruera, et-
Tavzh, I, 41.
Baz kaynaklarda Debsnin bu durumda sonra gelse de hssn mm tahsis edecei grnde
olduu belirtilmektedir. Bk. Lm, Kitbun f uslil-fkh, s. 138; bns-St, Bedun-nizm, II,
485; bn Abdiekr, Msellems-subt, I, 345. Debsnin kendi aklamalar esas alndnda bu
nispette hata ihtimali olduu sylenebilir. Nitekim Semerkand, Debsnin bu konuda Irakl
Hanefilerle ayn grte olduunu belirtir. Bk. Mznul-usl, I, 475. Ensr de Debsnin el-Esrr
isimli eserinde tahsisin bu ekilde olamayacan aka belirttiine dikkat ekerek, bunun tuhaf bir
durum olduunu belirtir. Bk. Fevtihur-rahamt, I, 345.
Mutezileden Kad Abdulcabbar, Hanefilerle ayn gr paylamakla birlikte (bk. Basr, el-Mutemed,
I, 258) Basr, hssn mma gre daha az ihtimal tad ve daha ak olduu gerekesiyle bunun tahsis
olduu grn benimser. Bk. El-Mutemed, I, 256, 259. ii usulclerden erif Murtaz, Kad
Abdulcabbarn grne meyleder. Bk. Ez-Zera, I, 315-320. Ts, Kad Abdulcabbarn grn
benimserken (bk. El-Udde, I, 393), Muhakkik Hll Basrnin grn benimser. Bk. Mericl-usl,
s. 98. llme Hll ise bir tercihte bulunmakszn iki gr vermekle yetinmitir. Bk. Mebdiul-
vusl, ss. 145-146.
186
Bklln, gerek haber-i vahid gerekse kyasla tahsis konusunda umum ile haber-i vahidin, umum ile
kyasn birbirini dengeledii gerekesiyle tearuzun gerekletiini ve baka bir delile bavurulmas
gerektiini belirtir. Bk. Et-Takrb, III, 185-186, 195. Shreverd, her iki durumda tevakkuf grn
benimseyerek, Bkllnnin grnn kuvvetli olduunu belirtmitir. Bk. Et-Tenkht, s. 303, 306.
Cveyn ise haber-i vahid ve kyas arasnda ayrm yaparak, birinci ile tahsisin caiz olduunu
benimserken, ikinci ile tahsis konusunda Bkllnyi izleyerek umum ve kyasn birbirini
dengelediini ve tearuzun gerekletiini belirtirek tevakkufu tercih etmitir. Cveynye gre bunun
nedeni haber-i vahidle tahsisin caiz olduu konusunda sahabenin icmnn bulunmas, kyasla tahsis
konusunda byle bir icmn bulunmamasdr. Bk. El-Burhn, I, 286. Gazzl, haber-i vahid ile
tahsisin caiz olduunu tercih eder. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 136. Kyasla tahsis konusunda
ise hem umumun hem de kyasn farkl mertebeleri bulunduunu belirterek, tercih edilecek grn
cel kyas ile haf kyas arasnda ayrm yapanlarn grn olduunu belirtir. Umum ve kyasn
birbirine denk olmas halinde ise Bkllnnin belirttii gibi tevakkufu tercih etmitir. Bk. slam
Hukukunda Deliller, II, 140-141. mid ise haber-i vahidle tahsisin caiz olduunu kabul ederken (bk.
El-hkm, I, 525), kyas konusunda ayrma gitmitir. Kyasn illetinin mansus olmas halinde caiz,
mstenbat olmas halinde caiz olmad grn tercih etmitir. Bk. El-hkm, I, 536. Haber-i vahid
ve kyas ile tahsis konusunda ayn yaklam iin bk. bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 131, 134;
a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 149, 153.
Mlik, fi ve Hanbel usulclerin ounluuna gre, zann ifade etmeleri asndan aralarnda fark
olmad gerekesiyle hem haber-i vahid hem de kyas ile umumun tahsisi caizdir. bnl-Kassr, el-
Mukaddime, ss. 94-95; Ferr, el-Udde, II, 550, 559; rz, erhul-Lma, I, 353-354, 384; Bc,
hkmul-fusl, s. 167, 171; Semn, Kavtul-edille, I, 185-187, 190-191; Kelvezn, et-Temhd, II,
105, 120; Rz, el-Mahsl, III, 85, 96; Karf, erhu Tenkhil-fusl, s. 90, 93; Beydv, Minhc (el-
bhc erhi ile), IV, 1470, 1482.
Ebul-Ysr Pezdev, mteahhirinden baz Hanefilere gre haber-i vahid ve kyas ile tahsisin caiz
olduunu belirtir. Bk. Marifetl-huceci-eriyye, s. 17. Mturd ve Semerkandnin mmn
delaletini zann kabul ettikleri hatrlanacak olursa, bu grn onlara ait olduu sylenebilir. Nitekim
Semerkand mmn delaletinin zann olduu eklindeki yaklamlarnn bunu gerektirdiini ifade
etmektedir. Ancak Semerkand, haber-i vahid ve kyastaki ihtimalin mmdaki ihtimalden daha fazla
olmas sebebiyle doru olan grn bu ikisi ile tahsisin caiz olmad gr olduunu belirtir. Bk.
Mznul-usl, I, 471, 473; Lmi, Kitbun f uslil-fkh, s. 133.
187
Bu, Hanefilerde hakim olan grtr. Bk. Cesss, el-Fusl, I, 155-156. Cesss bu gr s b.
Ebnn aklamalarna dayandrr. Kitabn umumunun haber-i vahidle tahsisinin caiz oluunu
177

c) mmn umuma delaleti ve gereince amel iin tahsis eden delilin varln
aratrmann art olup olmad: Genel olarak mmn delaletini zann kabul edenlere
gre, tahsis delilinin bulunup bulunmadnn aratrlmas gerekir. nk mm tahsisin
bulunmamas artyla delildir.188 Kat kabul edenlere gre ise tahsis delilini aratrmak

sahabenin uygulamalarna dayandrna ve bu konuda icm bulunduunu ileri sren ounluun


aksine Cesss, sahabe dneminde hakim olan grn dile getirdii gr olduunu belirterek buna
ilikin baz rnekler verir. Hanefilerin grleri iin ayrca bk. Debs, Takvml-edille, s. 103;
Pezdev, Usl, I, 593-595; Serahs, Usl, I, 133-134; Ebul-Ysr Pezdev, Marifetl-huceci-
eriyye, ss. 17-18; bns-St, Bedun-nizm, II, 487, 495; Sadruera, et-Tavzh, I, 40. Bu
yzden Rz ve onu izleyen baz usulclerin haber-i vahid ve kyasla tahsisin caiz olduu grn
Eb Hanifeye de nispet etmelerinin (bk. El-Mahsl, III, 85, 96) doru olmamas gerekir. Basr ise
tahsis edilip edilmediine bakmakszn Kerhnin kyas ile tahsisin caiz grdn belirtir. Bk. El-
Mutemed, II, 275.
Hanefi usulclerden grebildiimiz kadaryla sadece Esmend, Basrnin yaklamn benimseyerek bu
konuda Hanefilerde hakim olan grten ayrlm ve haber-i vahid ve kyasla tahsisin caiz olduu
grn benimsemitir. Bk. Bezln-nazar, s. 463, 631.
Basr, umumun haber-i vahid ile tahsisinin cevaz konusunda Mutezile ierisinde farkl grte olan
herhangi birini zikretmemitir. Kyas ile tahsis konusunda ise Cbb ve ilk grne gre (son
grnde caiz olduu grndedir) Eb Himin bunu caiz grmediini belirtir. Bk. El-Mutemed,
II, 275. Kad Abdulcabbarn kimi ifadelerinden kyasla tahsisi caiz grd anlalmaktadr. Bk. El-
Mun, XVII, 325, 341. Basr ise hem haber-i vahid ile hem de kyas ile tahsisin caiz olduu
grndedir. Bk. El-Mutemed, II, 155, 275. Basr, mmn delaletinin kat olduu halde haber-i
vahid ve kyas ile tahsisi gerekelendirirken ilgin bir gerekeye tutunmutur. Basrnin bu konudaki
yaklam, katilik bakmndan haber-i vahidi umum seviyesine karmaya yneliktir. Tek balarna ele
alndnda Kitabn umumu ilim, haber-i vahid ise shhatinden dolay zann ifade ettiinden, tahsisin
caiz olmamas eklindeki itiraz u ekilde cevaplamtr. Haber-i vahid, her ne kadar tek bana ele
alndnda zann ifade etse de bununla hkm vermenin gereklilii, sahabenin bu konudaki
icmndan dolay zann deil (gayr- maznn) katdir (malm). Aralarndaki atma ise haber-i
vahidin hkm ile umumun hkm arasndadr. Haberin shhati asndan zann ifade etmesi buna
engel deildir. Bu adan bakldnda her biri tek bana ele alndnda ilim ifade ettiine gre,
anlamnn daha husus olmas sebebiyle haber ile umumun tahsisi gerekir. Bk. El-Mutemed, II, 155.
Basr, bu itiraza umumun ve haber-i vahidin zanni olduu gerekesiyle tahsisin caiz olduu eklindeki
cevabn doru olmadn ifade etmitir. Bk. El-Mutemed, II, 161. Kyas ile tahsis konusundaki
yaklam da ayndr. Bk. El-Mutemed, II, 275-277. Bu ekilde kyas katlik bakmndan umumun
derecesine kartt iin olsa gerek Semerkand gibi usulcler tarafndan Mutezileye gre kyasn
kat bir delil olduu gr nispet edilmitir. Bk. Mznul-usl, I, 470; Lm, Kitbun f uslil-
fkh, s. 133.
erif Murtaza ve Ts gibi ii usulclere gre esasen haber-i vahid ve kyas huccet olmad iin
bunlarla tahsisten szetmek anlaml deildir. Ancak ayet haber-i vahid ve kyas ile amel sz konusu
olsayd, bu durumda erif Murtaza, bunlarla tahsisin katnin (malum) zanni ile tahsisi olarak deil,
katnin kat ile tahsisi kabilinden olaca iin caiz olabileceini ifade ederken (bk. Ez-Zera, I, 282,
285), Ts, bunun katnin zann ile tahsisi olaca iin hibir ekilde geerli olmayacan ifade eder
(bk. El-Udde, I, 343-344, 353). Dier yandan Ts, Basrnin dile getirdii gibi, umumu kabule
delalet eden delilin ilim ifade eden bir delil olduu gerekesiyle umumun zann ifade ettii iin haber-i
vahidle tahsisini caiz grenlerin bu szlerinin batl bir sz olduunu belirtir. Bk. El-Udde, I, 349.
bn Hazm, haber-i vahidin ilim ifade ettiini ileri srerek bununla hem tahsisin hem de neshin caiz
olduunu belirtir. Bk. El-hkm, I, 115, 518. bn Hazma gre huccet olmad iin kyas ile ne
tahsisten ne de nesihten sz edilebilir. Bk. El-hkm, I, 397, 531.
188
bn Sreyc, Eb shak el-Mervez ve Eb Sad el-Istahr gibi usulclerin ilerinde bulunduu farkl
mezheplerden oluan usulclerin ounlua gre mm ile amelden nce tahsis delilinin aratrlmas
gerekir. Bk. Bklln, et-Takrb, III, 425-426; Cveyn, et-Telhs, II, 162-166; a.mlf., el-Burhn, I,
273-274; rz, erhul-Lma, I, 326; Bc, hkmul-fusl, s. 143; Gazzl, slam Hukukunda
Deliller, II, 150; Kelvezn, et-Temhd, II, 65-66; Shreverd, et-Tenkht, s. 309; mid, el-hkm, II,
178

zorunlu olmayp aratrmadan umum ifade ettiine inanmak ve gereince amel etmek
gerekir.189

4. Mutlak er nefiy: Mutlak er nefiy ile kastedilen L salte ill bi ftihatil-kitb


sznde olduu gibi nefy ve isbat tarafn birlikte ifade eden L ill kalbnda
gelen ifadelerdir. Usulclerin ounluuna gre bu tr ifadeler, nefyettii/
olumsuzlad eyin hkmnn ancak ispat edilen ey ile sabit olduu konusunda
zahirdir. Buna gre L salte ill bi ftihatil-kitb sz, Fatihann okunmad bir
namazn sahih/geerli olmadn, namazn ancak Fatiha okunduu takdirde geerli

47-48; bn Reik, Lbbl-mahsl, II, 603-604; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II,
168; Karf, Nefisul-usl, V, 2051.
Gazzl, mid ve bn Rek gibi usulcler mmn, tahsis edici bir delilin bulunmamas artyla delil
olduunu belirterek, mctehidin mm ile hkm verebilmesi iin mm tahsis eden on delili
aratrmas gerektiini ve bu konuda tartma bulunmadn ileri srmlerdir. Gazzl tahsis delilinin
aratrlmas konusunda alimlerin farkl gr ileri srdklerini belirtir. 1) inde birok eya
bulunan bir evde bir eyi arayp bulamayan kimsenin sonunda arad eyin evde olmad konusunda
zann- galip elde etmesi gibi mtehid de tahsis delilinin bulunmadna kanaat getirirse, mm ile
hkm verebilir. 2) Tpk kblenin ynn aratrp bir tarafa ynelme konusunda mutmain olan kimse
gibi mctehidin de tahsis edici bir delilin bulunmadna ilikin kesin kanaat sahibi olur ve i
rahatlna kavuursa mm ile hkm verebilir. 3) inde phenin kalmayaca ekilde tahsis edici bir
delilin bulunmadna kesin kanaat getirmesi gerekir. Gazzl, mid ve bn Reik bu son gr
Bkllnye nispet eder. Bklln istisna edilecek olursa bu konuda usulclerin ls udur:
Mctehid bu konuda ortalama bir aratrma yapar ve artk tahsis edici bir delil bulunmad kanaati
hasl olursa mm ile hkm verir.
Bata Sayraf olmak zere dier mezheplerden birok usulc aksi kanaattedir. Sayrafnin bu gr
beyann hitap vaktinden sonraya braklmasnn caiz olmad gr ile de uyum arzetmektedir. Ferr
bu konuda Ahmed b. Hanbelden iki farkl rivayet bulunduunu kaydetmekle birlikte aratrmadan
nce amelin gereklilii grn tercih etmitir. Bk. El-Udde, II, 525-532; bn Kudme, Ravdatun-
nzr, II, 720. Rz, Beydv ve Tcddn es-Sbk de bu konuda Sayrfnin grn tercih etmitir.
Bk. El-Mahsl, III, 21, 23. Minhc (el-bhc erhi ile), IV, 1371; Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi
erhi ile), I, 363.
189
Al bata Hanefiler olmak zere bir ok usulcnn muhasssn ortaya kmasndan nce mm ile
amelin gerekli olduu grnde olduklarn ifade ederek Gazzl, mid, bnl-Hcib ve arihlerinin
bu konuda icm bulunduu iddialarnn doru olmadn belirtir. Bk. Telkhul-fuhm, ss. 236-237.
Hanefilerin mmn delaletini kat kabul ettikleri, nassa ziyadeyi nesih olarak deerlendirdikleri ve
sonra gelen hssn rtt lde mm neshettii grnde olduklar gz nne alndnda tahsis
delilini aratrmann gerekli olmad, mmn umumuna itikad edip gerei ile amel edilmesi gerektii
grnde olduklarn sylemek mmkndr. Nitekim Sayrafde olduu gibi Hanefilerde hakim olan
gr mcmelin beyannn ihtiya vaktine kadar ertelenmesi caiz olmakla birlikte zahiri zere
alnmas mmkn olan hitabn beyannn hitap vaktinden sonraya braklmasnn caiz olmad
ynndedir. Cessas bu gr Kerhden aktardktan sonra bunun kendisine gre mezhep imamlarnn
gr olduunu belirtirek buna gereke olarak onlarn nassa ziyadeyi nesih olarak
deerlendirmelerini verir. Bk. El-Fusl, II, 48-51. bn Abdiekur da delaleti kat olan bir eyde
beklemek gerekmediini belirtir. Bk. Msellems-sbt, I, 267.
Mutezili ve i usulclerin genel olarak umumun beyannn hitap vaktinden sonraya ertelenmesini caiz
grmedikleri gz nne alnrsa bu konuda Hanefilerle ayn grte olduklar sylenebilir. Nitekim
Basr Cessasn yapt aklamann aynsn yaparak zahiri zere alnmas mmkn olan umumun
beyannn hitap vaktinden sonraya ertelenmesinin caiz olmadn belirtir. Bk. El-Mutemed, I, 315-
316. ii usulcler iin bk. erif Murtaz, ez-Zera, I, 363; Ts, el-Udde, II, 450.
bn Hazm, duraksamakszn ve inceleme yapmakszn mmn umuma hamledilmesi gerektiini, ancak
umumu tahsis eden bir delilin bulunmas halinde bunu alacaklarn belirterek dier gr eletirir. Bu
gr Zahirilerin tamamna ve baz Maliki, afii ve Hanefilere nispet eder. Bk. El-hkm, I, 361.
179

olacan ifade eder. Bu tr ifadelerin zahir olarak deerlendirilmesi, bu anlamn dnda


bir de nefy-i kemal iin kullanlmasdr. Buna gre hadisin anlam, Fatihasz namaz
kamil namaz deildir eklinde olur. ki farkl anlam ifade etmesinden dolay usulcler
arasndaki tartmann daha ziyade bu tr ifadelerin zahir ya da mcmelden hangisinde
yer aldna ilikin olarak yapld grlmektedir. Bu yzden usulclerin konuya ilikin
gr ve deerlendirmelerinin ayrntlarn, mcmellii tartmal hitap trleri
konusunda ele almay uygun grdk.

5. Mefhum- Muhalefet: Hitabn art veya sfatla tahsisinden mefhum- muhalefet


yoluyla anlalan anlam da mefhum- muhalefeti geerli bir delalet ekli olarak kabul
eden usulclere gre zahir deerindedir. Mefhum- muhalefeti geerli bir delalet ekli
kabul etmeyen usulcler asndan ise bu delaletle sabit olan anlam yok hkmndedir.
Usulclerin bu konuya ilikin gr ve deerlendirmeleri mefhum- muhalefet
konusunda ele alnacaktr.

d. Zahirin Hkm:

Tanm ve ksmlarnda belirtildii gibi tevil ihtimalinden dolay zahirin bilgi deeri
konusunda ekoller ve usulcler arasnda yaklam farkll bulunmakla birlikte genel
olarak usulcler, sahabe icmn gereke gstererek Kitap ve snnetin zahirinin ameli
gerektirdii konusunda hem fikirdir. 190 Bu konuda temel art, zahirin delalet ettii
anlamdan tevilini gerektirecek bir delilin bulunmamasdr. Yine hitabn zahir anlamnn
kastedilmediine ilikin bir delil bulunmas halinde bu zahire tutunulmayaca,
dolaysyla da delil olmayaca konusunda bir problem yoktur. Ancak teviline ilikin bir
delilin bulunmadnda zahirin bilgi deeri nedir?

Ear ve Bklln gibi baz usulcler zahire tutunma konusunda olumsuz bir tavr
sergileseler de usulclerin byk ounluunun zahirin bilgi deeri konusunda ikiye

190
Cveyn, el-Burhn, I, 337-338; Mzer, zhul-mahsl, s. 375. Cveyn yle demektedir: Biz kesin
olarak biliyoruz ki, onlar fer meselelerde sadece naslarla istidlalde bulunmakla yetinmeyip, Kitab ve
Snnetin zahirlerine de tutunmulardr. yle ki, onlarn kyasa tutunduklarndan phe edenler bile
Kitab ve Snnetin zahirlerine tutunduklarnda phe etmemilerdir. Cveyn, Kitab ve Snnetin
zahir ifadeleri ameli gerektirir sznn temellendirilmesinin haber-i vahid ve kyasn
temellendirilmesiyle ayn olduunu vurgular. yleki, zahir ifadeler, tpk haber-i vahid ve kyas gibi
kendi balarna amelin gereklilii konusunda bir bilgi ortaya koymaz. Amelin gereklilii bilgisini
yukarda sz konusu edilen icm ortaya koyar. cmda ise zan szkonusu olmaz.
rz de zahirin ksmlaryla birlikte mbeyyen kapsamna girdiini belirterek, bununla kastedilenin
bilinmesinde baka bir eye ihtiya duyulmadn ve meselelerin hkmlerinin belirlenmesinde
bununla ihticacn sahih olduunu ifade eder. Bk. erhul-Lma, I, 449.
180

ayrlr. zellikle Ear usulcler ve bu konuda onlara tabi olan usulcler zahirin
delaletinin zann olduu grndedirler. Maturd, Semerkand ve Lmi gibi Hanefi
usulcler de bu konuda Earilerle hem fikirdir. Buna karlk bata Irakl Hanefi
usulcler olmak zere Hanefilerin ounluu ve nde gelen Mutezili, Zahiri ve i
usulcler ise zahirin delaletinin kat olduu grndedirler.191

Zahirin delaleti konusunda olumsuz tavr sergileyen ve bu konuda kararszlk


eiliminde olan Ear ve Bkllnnin bu tutumlarnda kelam yaklamlarnn nemli
lde etkili olduu sylenebilir. Cveynnin Ear ve Bkllnnin bu tutumlarna
ilikin yapt deerlendirme bize bu konuda ipucu salayacak niteliktedir.192 Cveyn,
Earnin ifadeleri hakknda uzun aratrmalar sonucunda ondan nakilde bulunanlarn
ounun kabul ettiinin aksine onun umum sygalarn reddetmedii sonucuna varr.
Cveynye gre Ear aslnda umum sygalarn inkar etmemektedir. Onun umum
sygalarn reddetmesi, Mutezile ile vad ieren ifadeler hakknda yapt tartmalar
balamnda olup, katiyet gerektiren konularla ilgilidir, zann konularda zahirlere
tutunmay ise menetmemitir. Ardndan Bkllnnin ar giderek ilm ve amel
konularda umum sygalarn inkar ettiini ve mefhumu aka reddettiini belirtir.193
Cveynnin bu aklamas Bkllnnin zahire yaklamndaki belirsizliin nedenini de

191
Usulclerin zahirin delaleti konusundaki yaklamlar iin yukarda zahirin ksmlar olarak verdiimiz
emir, nehiy ve umumun delaleti konusundaki dipnotlara baklabilir.
192
Cveyn, umum ile mefhumul-muhalefenin delaletini karlatrrken, zanlarn kar karya
gelmesinden dolay umum sygalarn inkar edenlerin ayn gerekeyle mefhumu da inkar etmelerinin
tabii olduunu ifade eder. nk zanlarn kar karya gelmesi mefhum sz konusu olduunda daha
aktr ve kararszlk noktasnda daha nceliklidir. Cveyn, Earnin zellikle ruyetullah
meselesinde Hayr, onlar o gn Rablerinden perdeleneceklerdir (Mutaffifn 83/15) ayeti hakknda
mminler iin bunun tersinin geerli olduu eklindeki sznn mefhumu huccet kabul ettiine
delalet ettiini belirtmekle birlikte ounluk tarafndan onun umum sygalarn ve mefhumu
reddettiinin nakledildiini ifade eder. Bk. El-Burhn, I, 299.
193
Cveyn, el-Burhn, I, 299; Ayn aklama iin bk. Mzer, zhul-mahsl, s. 339. Al de benzer
ekilde Earnin Facirler cehennemdedir (nfitr 82/14), Kim Allaha ve Reslne isyan ederse
ona iinde ebedi kalaca cehennem atei vardr (Cinn 72/23) ve benzeri vad ieren ayetler
konusunda Mutezile ile tartmalarnda, vad ifade eden ayetler konusunda da Mrcie ile
tartmalarnda umum sygalarnn umum iin konulduunu reddettiini ve bu sygalarn delaleti
konusunda tevakkuf ettiini belirtir. Bk. Telkhul-fuhm, s. 114.
El-Burhnda Bkllnnin umum sygalarn inkarda ar gittii konular belirtilirken yer alan ifade
u ekildedir: . Buna gre Bkllnnin umum
sygalarn aklyyat ve ilmiyyt konularnda reddettii anlalmaktadr. Ancak akliyyt ve ilmiyytn
zanniyyt mukabilinde katiyyt iin kullanld dnlrse bu ifadenin hatal olduu sylenebilir.
Cveynnin bu inkarn daha nce geen konularda olduunu belirtmesi bunun kelam konular
olmadn ifade etmektedir. Dier yandan eseri tahkik eden Abdlazm ed-Db, dipnotta dier iki
nshann birinde bu ifadenin sadece meliyyt eklinde, dierinde ilmiyyt ve ameliyyt eklinde
getiini belirtmektedir. Mazernin de bu konuda Bkllnnin ameliyytda umuma tutunmay aka
inkar ettiini belirtmesi ve yukarda belirtildii gibi Bkllninin mutlak emir, nehiy ve umum
sygalarn mcmel olarak deerlendirmesi el-Burhndaki ifadenin hatal olduunu gsterir.
181

byk lde ortaya koyar niteliktedir. Birok konuda Mutezileye kar olan tepkisel
tavr, zahir konusunda da onu benzer bir tavr almaya srklemitir.

Ear ve Bkllnnin konuya ilikin yaklamlarn bu ekilde deerlendiren Cveyn,


tevil imkannn sz konusu olduu zahirin bilgi deeri hakkndaki deerlendirmesi u
ekildedir. Katiyet istenen konularda zahir ile istidlal batldr. Eer bir kimse, zahirle
katiyet gerektiren konularda istidlalde bulunuyorsa bu durumda iki husustaki
cehaletinden birini ortaya koyuyor demektir. Ya onun zahir olduunu bilmemekte, nass
olduuna inanmaktadr, fakat durum onun dndnn tersinedir ya da ilmi
gerektiren konularla zann konular birbirinden ayrmay bilmiyordur.194 Birinci konuda
cahil olan ikinci konuda cahil olandan daha mazur saylabilir. Cveyn, katiyet
gerektiren bu tr konularda istidlalde bulunan kiinin, teville uramasnn gerekli
olmadn belirterek, sadece ihtimalin sz konusu olduunu ve lafzn katiyet ifade
etmekten ktn belirtmesinin yeterli olduunu belirtir. Bu yzden ilmi gerektiren
konular asndan bakldnda zahir, anlamn ifadede kendi bana yeterli olmayan
mcmeller grubuna dahil olur.195

Hanefilerden Semerkandnin de benzer bir yaklam sergiledii grlmektedir.


Semerkand nassn hkmnde olduu gibi, zahirin de kat olmakszn ameli ve Allahn
bu zahirle kastettii eyin hak olduuna inanmay gerektirdiini ifade eder.196 Bu
yaklam sebebiyle Semerkand, sem bilgiyi, kesinlik ve zann ifade etmeleri asndan
ikiye ayrken, birincinin Kitap, mtevatir ve mehur snnetten mfesser nass ve icm
yoluyla sabit olduunu, ikincinin ise Kitap ve mtevatir snnetin zahirleriyle, haber-i
vahid ve er kyasla sabit olduunu ifade etmitir.197

Cesss, Ebut-Tayyib b. ihbn (?) kendisine hocas Kerh ve Eb Sad el-Berdanin


(. 317) vad ieren ifadeler konusunda vakf grn benimsediklerini naklettiini
kaydeder. Cesss, bu nakille ilgili olarak Eb Sad el-Berda hakknda bir
deerlendirmede bulunmaz. Ancak hocas Kerhden byle bir ey iitmediini, aksine
194
ctihatta hata-isabet meselesine bakn temelini oluturan katiyyt ve zanniyyt eklindeki bu ayrma
nelerin girdiine rnek olarak bk. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 327329.
195
Cveyn, el-Burhn, I, 337; Mzer, zhul-mahsl, s. 375.
196
Semerkand, Mznul-usl, I, 516. Bu grn Semerkand alimlerinin ve ashabul-hadisin (afilerin)
gr olduunu syleyen Semerkand, Irakl Hanefilere ve Mutezilenin geneline gre ise zahirin
katiyet ifade ettiini belirtir. Bu gr gerekelendirirken Semerkand, tahsis edildiine ilikin karine
bulunmayan mmn delaletini esas alarak, her ne kadar tahsis edildiine ilikin bir karine bulunmasa
da genel olarak tahsis ihtimalinin bulunmasnn mm kat olmaktan karacan ifade eder.
197
Semerkand, Mznul-usl, I, 106-107.
182

umum ifadeler konusunda onun haber ve emir-nehiy arasnda bir ayrm yapmakszn
umumu benimsedii grnde olduunu ve Kerhnin bunu mezhebin gr olarak
aktardn belirtir.198

Sonraki Hanefi usulclerin zahirin bilgi deerinin katyet olduu ynndeki


aklamalar Cesssn Hanefilere nispet ettii gr destekleyici niteliktedir. rnein
Debs, zahirin epistemolojik deeri hakknda u deerlendirmede bulunur: Zahir ister
mm olsun ister hs olsun, srf iitmekle ierdii anlamn (mcebinin) yakn ve kesinlik
gerektirmesidir.199 Debsnin zahirin ierdii anlam iin birlikte kulland yaknen ve
katan ifadeleri zahirin zan deil, kesin bilgiyi (ilim) gerektirdiini aka ortaya
koymaktadr.200 Bu yzden Debs, ilmi gerektiren hccetler arasnda Kitab ve
mtevatir haberi sralarken bunlar Semerkandnin yaptnn aksine mfesser ve
benzeri herhangi bir ekilde kaytlamaz. 201 Semerkandnin Kitap ve mtevatir snnetin
zahirlerini zann ifade eden ksmnda deerlendirmesine karlk, Debs, zann ifade
edenler ksmnda mevvel ayet, tahsise uram mm, haber-i vahid ve kyasa yer
vermitir.202

Ear usulclerin ve Semerkandnin mmn tahsis ihtimalinin bulunmasnn onu


katiyet ifade etmekten karaca eklindeki yaklamna karlk, Debs, mm iin sz
konusu olan mecaz (tahsis) ihtimalinin hs iinde geerli olduunu syleyerek,
ihtimalin bulunmasnn bunlar, konulduklar asl anlamdan karmayacan,
dolaysyla aksine bir delalet bulunmadka bunlarn hkmnn kesin olarak geerli
olduunu belirtmitir.203

198
Cesss, el-Fusl, I, 101-102. Gerek Kerhnin ve gerek hocas Eb Sad el-Berdanin Mutezili
temaylleri gz nne alndnda bu konuda vakf grn benimsediklerini sylemek zordur.
Fasklarn cehennemlik olduklarna ilikin ayetleri umumu zere almayp balanmalarn caiz
grmelerini, Cesssn da belirttii gibi bu konuda gelen Allah kendisine irk koulmasn asla
balamaz, bunun dndakileri diledii kimse iin balar (Nis 4/48, 116), Allah btn gnahlar
balar (Zmer 39/35) ve benzeri ayetlere dayandrmak ve cehennemde ebedi kalacaklar kafirlere
tahsis etmek Hanefilerin genel eilimi asndan daha uygun gzkmektedir.
199
Debs, Takvm'l-edille, s. 116.
200
Bu deerlendirmede Debsyi takib eden Pezdevnin yakinen sabit ifadesini (bk. Usl, I, 127),
Serahsnin ise katan sabit ifadesini (bk. Usl, I, 164) kullanm olmalarndan hareketle, bu ikisinin
birbirinin yerine kullanlan eanlaml kelimeler olduu sylenebilir. te yandan tearuz halinde nassn
tercih edilmesinin dnda zahir ile nassn hkmnn ayn olduunu sylemeleri gz nne alnrsa,
nassn ilmi gerektirmesinden hareketle ayn hkme tabi olan zahirin de ilmi gerektirdii aktr.
201
Debs, Takvm'l-edille, s. 19.
202
Debs, Takvm'l-edille, s. 168.
203
Debs, Takvm'l-edille, s. 100.
183

Debs zahirdeki ihtimalin kesinlii ortadan kaldrmadn u ekilde aklar: Allah,


gcmz dahilinde olmayan eylerle bizleri ykml tutmaz. Bu yzden bilinmesi
gcmz dahilinde olmayan batn kesinlikle hccet klmamtr. Dolaysyla hem amel
hem de ilim bakmndan batn dikkate alnmaz. Bunun yerine batnn kendisiyle ortaya
kt zahiri hccettir ve esas alnr. rnein hitabla ykml olmak, kiinin aklnn
mutedil olmasna baldr. Bu, gizli bir durum olup, ykmllk buna deil bu durumun
zahir sebebi olan bla balanmtr. Bu yzden akl bakmndan olgunlua erimi
olsa bile henz bla ermeyen ocuk iin ykmllk sz konusu deildir. Bla
erdii halde aklen olgunlamayan kiiyi de sanki olgunlam gibi ykml tutmutur.
Ayn ekilde yolcuya tannan ruhsatlarda da durum byledir. Burada ruhsat hkm
yolculuktaki meakkatin kendisine deil, meakkatin sebebi olan sefere balanmtr.
nk sefer, bilinebilen zahir bir durumdur.204

Basrnin hitabn karinesiz veya karine ile ne ifade ediyorsa onu ifade ettiinin
bilinmesini Allahn hikmetine balamas, hitabn mecaza hamledileceine ilikin bir
karine bulunmadka hakikat anlamna hamledilmesi gerektii sz205 ve mutlak emir
ve umum ifadeler konusundaki yaklamndan hareketle ayn gr paylatn
sylemek mmkndr. Onun bu konudaki yaklam, hocas Kad Abdulcabbarn
yaklam ile ayndr. Kad Abdulcabbar, delalet ve muvadaann gereklemi olmas
noktasnda umumun tpk husus gibi olduunu, bu yzden de aralarnn ayrlmasnn
doru olmadn ifade eder. Her ne kadar umumda umum anlamnn kastedilmediine
ilikin bir ihtimal sz konusu olsa da bu ihtimal daha az olmakla birlikte hususta da sz
konusudur.206 Dier yandan Kad Abdulcabbar, karinenin mmn umuma delaleti iin
deil, tpk ancak karine ile birlikte hakikat anlamnn dna klp mecaza gidilmesi
durumunda olduu gibi, baka bir anlama delaleti iin gerekli olduunu ifade eder.207

Zahiriler asndan bakldnda hitapla kastedilen zahirinden baka bir ey olmad


iin zahirin katiyet ifade ettii rahatlkla sylenebilir. bn Hazm, emirlerin ve haberlerin
zahir anlamnda alnmas konusunda kimilerinin duraksadn, kimilerinin Haricilerde
olduu gibi zahire tutunmann dalalete srkleyecei grnde olduunu, kimilerinin

204
Debs, Takvm'l-edille, s. 101. Abdlaziz Buhar de konuann kastnn bilinemeyen gizli bir ey
olduu iin hkmlerin bu gizli anlamlara balanamayacandan hareketle, uzak ihtimalin -herhangi
bir karinenin gstermedii ihtimaldir- dikkate alnmayacan belirtir. Keful-esrr, I, 128.
205
Basr, el-Mutemed, II, 348.
206
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XVII, 10-11.
207
Kad Abdulcabbar, el-Mun, XVII, 16.
184

de lafzn zahir anlamnn dnda kullanmlarnn bulunmasndan hareketle srf lafzn


kendisinin anlamn ifade etmeyecei grnde olduklarn belirttikten sonra btn bu
grlerin sahiplerini sofist olarak niteleyerek, ilgin ve alayc bir slupla bu grleri
reddetmitir.208 nk bu tr yaklamlar dilin insanlar arasnda bir iletiim vastas
olma zelliini ortadan kaldraca gibi Allah ve Rasulnn szlerinin anlalmasn da
imkansz hale getirmektedir. Haricilerin ise zahire uyduklar iin deil, aksine zahiri
terk ettikleri iin sapttklarn belirten bn Hazm, zahirin baka bir zahir tarafndan terk
edilmesi/tevili dnda zahir anlamn esas olduunu, bunun dnda bir yolun haram, fsk
ve Allaha isyan olduunu ifade eder.209

e. Zahirin Tevili:

Kelamc usulclerin terminolojisinde nassn baka bir anlama ihtimali olmamas ve


mcmelin de ancak beyan ile anlamnnn aa kmas nedeniyle tevil, zahir lafzlar
iin sz konusudur.210 Daha nceki kimi usulclerde tevile ilikin atflar bulunsa da
tevil konusunun kelamc usulcler tarafndan ilk defa bir konu olarak ele aln
grebildiimiz kadaryla Cveyn tarafndan olmutur. ada Semnnin
mteahhirinden olan arkadalarmzdan birinin, haberlerin tevili konusunda bilinen
usul konularna bir konu ekleyip, bu konuyu Babut-Tevil diye isimlendirdiini
grdm ifadesi,211 bu tespiti destekler niteliktedir.212 Bununla birlikte genel olarak

208
bn Hazm, el-hkm, I, 308.
209
bn Hazm, el-hkm, I, 308-313.
210
Mzer, baka bir anlama ihtimali olmamas nedeniyle nassn, anlam lafzndan anlalamamas
nedeniyle de mcmelin tevile konu olmayacan belirterek tevilin zahirde tasavvurunun mmkn
olduunu ifade eder. Bk. zhul-mahsl, s. 374; mid, el-hkm, II, 50. Bu yzden her ne kadar
Cveyn, tevil konusunu hitabn delaletinden sonra ele alm olsa da kendisinden sonraki usulcler
tevili Zahir ve Mevvel bal altnda zahir ile birlikte incelemeyi uygun grmlerdir.
211
Semn, Kavatul-edille, I, 409.
212
Semn bu szn ardndan Cveynnin teville ilgili szlerinden uzun alntlar yaparak u
deerlendirmede bulunur. Bil ki, maksadmz bu tevilleri zikretmek deildir. nk bu kitap usul-i
fkh konularn ieren bir kitaptr. Bu konunun ise usul-i fkh ile hibir alakas yoktur. Bu konunun
yeri hilafiyyat ve taliklerdir. u var ki, aratrmac iin salad faydann kaybolmamas iin
bunlardan bir nebze bahsettik. Bk. Kavatul-edille, I, 414. Semnnin Cveynyi eletirmesi,
tevil konusuna yer vermesi sebebiyle deil, Hanefilerle afiiler arasnda tevilden kaynaklanan olduka
fazla rnee yer vermi olmasdr. Zerke, Semannin tevil konusunu usule katt iin Cveynyi
eletirdiini, bn Berhnn ise tevil hakknda ayaklarn kaymasna sebep olan fasid tevilden bakas
deildir eklindeki deerlendirmesini kaydederek, konunun olduka nemli olduunu ifade eder.
Zerke, el-Bahrul-muht, III, 436. Semn Cveynyi eletirmekle birlikte bu rneklerden bazlarna
salad fayda nedeniyle yer vermitir. Dier taraftan, kelamc usulclerin genellikle eserlerinde
gerek tanm gerekse gr ve aklamalarna yer verdikleri Bklln ve Basrye herhangi bir atfta
bulunmamalar da tevilin bir konu olarak usule daha sonra girdiini gstermektedir. Daha sonra tevil
kapsamnda deerlendirilen umumun tahsisi ve hakikatin mecaza hamledilmesi gibi ilemlerin byk
lde tevilin yerini tutmasnn ayrca tevil iin bir balk amaya ihtiya hissettirmedii sylenebilir.
185

fkh usulnde tevil konusunun Cveynden nce Hanefi usulclerden Debs


tarafndan ele alnd sylenebilir. 213 Dier yandan hitabn zahirini esas alan Zahiriler
asndan tevil konusu ayr bir nem tamaktadr. Hitabn zahiri esas olduuna gre, bu
zahirin dna kmann belli bir lsnn ve kuralnn olmas gerekir. Bu yzden bn
Hazm ayr bir balk altnda olmasa bile umum konusunda zahirden vazgemeyi
gerektiren durumlar ve ne ile vazgeileceini ele almtr.

Yukardaki aklamalardan anlalaca zere iki veya daha fazla anlama ihtimali olup
bu anlamlardan birinde vaz veya kullanm yoluyla daha ar basan zahirin delalet
ettii anlamdan ancak bir karine veya delil ile vazgeilebilir. Zahirin bir karine veya
delilden dolay kendisinden daha ar basan, ihtimal dahilinde olan dier bir anlama
hamledilmesi ilemi genel olarak tevil, karine veya delil sayesinde zahirden daha ar
basan bu anlama nispetle de lafz mevvel olarak olarak isimlendirilir.

Yaplan tevillerin geerli (makbul) olup olmad konusunda alimler arasnda tartma
olsa da tevil asl itibariyle caizdir. Cveyn, bunun caiz oluunu, haber-i vahid, kyas ve
Kitap ve snnetin zahirine tutunmann vacib oluunun dayana olan selefin icmna
dayandrr. nk onlarn naslarn zahirlerine tutunduklar gibi tevile zemin tekil
edecek zann konularda tevil yaptklar da kesin olarak bilinmektedir. Bununla birlikte

Tevil konusu, zahirin delaletiyle dorudan ilikili olmakla birlikte, Cveyn tarafndan zahirle birlikte
deil, Kitap ve Snnet hitabnn sonunda ayr bir blm olarak, Cveynden sonra gelen Gazzl ve
mid gibi kelamc usulclerin eserlerinde ise zellikle zahir iin sz konusu olmasndan dolay
zahirle birlikte ele alnmtr.
213
Debs, msemmalarn ierme ls bakmndan yapt lafz taksiminde mm, hss ve mterek
yannda bir de mevvel lafz ve bunlarn hkmlerinden bahsetmitir. Bunun dnda anlamlarnn
akl bakmndan zahir, nass, mfesser ve muhkem olan lafzlardan tevil ihtimali tayanlarla ilgili
olarak ve hucec-i mcevvize ksmna giren mevvel ayet meselesinde de tevil konusuna atflarda
bulunmutur. Bu adan Debsnin kendinden sonra ayn sistematii takip eden Hanefi usulclere
olduu gibi kelamc usulclere de etkisinden sz etmek mmkndr. Daha sonraki Hanef
usulclerden kimileri mevvelin mtehidin reyine dayand iin, vaz ile ilgili olmadn,
dolaysyla mm, hss ve mterekle birlikte nazmn ksmlarndan biri olamayacan ileri
srmlerdir. rnein Sadruera bu dnceden dolay, mevveli vaz bakmndan ayr bir ksm
olarak ele almayp onun yerine cemi mnekkeri zikretmitir. Sadruera, et-Tavzh, I, 33. Bu konuda
Molla Husrevin de Sadrueray takip ettii grlmektedir. Bk, Mirtul-usl, s. 21. Snk ise
mevvelin mterek ile kastedilen anlam olduunu, rey ve ictihadn ise bunu aa karan ey
olduunu, netice itibariyle hkmn lafz ile sabit olduunu ve lafzn konulduu anlam ifade etmesi
ynyle de mevvelin bu taksime dahil olduunu belirtir. Bk. Kitbul-vf, I, 269. Teftzn ise
Pezdevnin mevvel aklamasna yer vererek, mevvelin kimi zaman mterekin anlamlarndan
birinin ar basmas dnda da gerekletiini, bu ar basmann kimi zaman rey ve ictihatla deil,
kat delil ile olduunu ve bu durumda mevvel deil, mfesser olarak isimlendirileceini belirterek
buradaki probleme dikkat ekmitir. Bk. Et-Telvh, I, 33.
186

bu, her trl tevilin caiz olduu anlamna gelmez. nk bu durumda zahire tutunmann
vacib olmasnn bir anlam kalmaz. 214

1. Tevilin Tanm ve Mahiyeti: Szlkte bir eyi niha noktasna ve varaca yere
dndrmek, evirmek, reddetmek anlamna gelen tevil, usul terimi olarak kelamc
usulcler tarafndan sz, zahirinden ihtimali olan dier bir anlama hamletmek
anlamna gelir.215 Tevilin, tevilde bulunann iddiasnca, szn zahirini, varaca yere
reddetmek anlamna geldiini syleyen Cveyn, yukarda da belirtildii gibi, bu
durumun lafzn hem mantukundan hem de mefhumundan anlalan zahir iin geerli
olduunu belirtir.216 Bu tanmlar makbul veya merdud tevili tanmlamaya ynelik
olmayp esas itibariyle tevilin mahiyetini ortaya koyan tanmlardr. Yaplan tevilin
makbul veya merdud olmas, aada gelecei zere, tevil iin ne srlen artlara
baldr.

Gazzlnin tevil, bir delilin destekledii ihtimalden ibaret olup, bu delil sayesinde
tevil, zahirin delalet ettii anlamdan daha ar basar ve zanna daha galip gelir217
eklindeki tanmnda ise ihtimalin kendisini tevil olarak nitelendirilmitir. Tevilin
nart olmas nedeniyle, ihtimalin kendisinin tevil olarak nitelendirilmesi uygun
deildir. Nitekim mid bu noktaya dikkat ekerek218 tevili, lafz, zahir anlamndan
ihtimali olan baka bir anlama hamletmektir eklinde tanmlar. midnin bu tanm
tevilin genel anlamda bir tanm olup hem sahih hem de fasid tevili kapsar.219 Sahih
tevil kastedildiinde ise mid tevili lafz, zahir anlamndan delilin destekledii

214
Cveyn, el-Burhn, I, 338.
215
bn Frek, Kitbul-hudd, s. 146. . bn Frekin bu tanm ayn
ekilde Bc tarafndan da benimsenmitir. Bk. hkmul-fusl, s. 49; a.mlf., Kitbul-hudd, s. 48.
bn Hazmn tevil tanm da bu erevede olup u ekildedir. Lafz, zahirinin gerektirdii ve dilde
konulduu anlamdan baka bir anlama nakletmek
bn Hazm, bu naklin burhan ile olmas ve bunu nakledenin de kendisine itaatin vacib olduu biri kii
olmas durumunda hak, bir burhana dayanmakszn olmas halinde ise batl olduunu ve buna iltifat
edilmeyeceini ifade eder. El-hkm, I, 42-43.
216
Cveyn, el-Burhn, I, 336.
217
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 35.
218
mid, Gazzlnin bu tanmna ynden eletiride bulunmutur. Birincisi, tevil, ihtimalin kendisi
deil, bu ihtimal sebebiyle lafz baka bir anlama hamletme ilemidir. kinci olarak, tevilin sonucunda
her zaman iin zann sz konusu olmaz. Kimi durumlarda kat delille olduu iin tevil sonucunda
zann deil, ilim sz konusu olur. nc olarak, tanmda delilin destekledii kaydna yer vermitir
ki, bu mutlak anlamda tevilin tanm olmaya uygun deildir. Bk. El-hkm, II, 49.
219
Fasid tevil, delil olduu zannedilen bir ey ile lafz, zahir anlamndan baka bir anlama hamletmektir.
Bk. Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesm erhi ile), I, 408.
187

ihtimali olan baka bir anlama hamletmektir eklinde tanmlar.220 Bu tanmla ilgili
aklamalarnda mid, iki anlamda kullanlan mterek lafzn, bu iki anlamndan birine
hamledilmesinin tevil olarak isimlendirilemeyeceini belirtir. htimali olan kayd da
ihtimali olmayan anlama hamledilmesinin sahih bir tevil olmayacan ifade eder.
Delilin destekledii kayd ise sahih tevile iaret olup sahih olmayan tevili darda
tutma amacna yneliktir. Delil kayd ayrca kat ve zann olan iermesi ynyle her
iki ekilde de tevilin olabileceini ve sonularnn da buna gre olacan ifade eder.221

Tevil, lafz zahirinden ve konulduu anlamdan ihtimali olan baka bir anlama hamletme
ilemi olduuna gre, bu ilem nasl bir ilemdir. Cveynnin zahir kapsamnda
deerlendirdii hitap trleri gz nne alnacak olursa, emrin vcub anlamndan nedb
anlamna, nehyin tahrimden keraheye, mmn istirakten hususa ve mutlak er nefyin
hkmn yokluundan nefyi kemale hamledilmesi sz konusu olduuna gre, bir
anlamda lafzn konulduu hakikat anlamndan mecaza evrilmesi ilemi olduu
sylenebilir. Bu taktirde tahsis de tevil kapsamnda deerlendirilmi olmaktadr.222

220
mid, el-hkm, II, 50.

midnin ada olan Shreverd de tevili lafz, bir delil sebebiyle zahir anlamndan gizli anlamna
evirmektir eklinde tanmlamtr. Bk. Et-Tenkht, s. 120.
Sonraki usulcler de tevilin tanmnda midnin tanmn esas almlardr. rnein bnl-Hcib
tevili, Zahirin ihtimal dahilinde olan merch anlama hamledilmesi
olarak tanmlar ve sahih tevilin kastedilmesi halinde racih hale getirecek bir
delil sebebiyle kaydnn ekleneceini belirtir. Bk. Mntehel-vusl, 145; a.mlf., Muhtasarul-
Mnteh (c erhi ile), II, 168; Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesm erhi ile), I,
408; Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, I, 558; bn Mflih, Usl, III, 1044; bnl-Lehhm, el-Muhtasar,
s. 172.
221
mid, el-hkm, II, 50.
222
Nitekim Gazzl bu hususa vurguda bulunarak, her tevilin bir anlamda lafz hakikatten mecaza
evirme ilemi olduunu, mm lafzlarn istirak anlamnda olmasnn hakikat kabul edilmesi halinde
husus anlamna hamledilmesinin mecaz olduunu belirterek bu ynyle tahsisi de tevil kapsamna
dahil eder. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 35.
bn Hazm ise lafz, zahirinin gerektirdii ve dilde konulduu anlamdan baka bir anlam nakletmek
diye tanmlad tevildeki burhana dayal naklin drt ekilden biri ile olduunu ifade eder.
Birincisi, umum ile husus anlamnn kastedilmesinde olduu gibi, ismin ifade ettii anlamlardan
bazlarna nakledilmesidir. rnein, nsanlarn kendilerine nsanlar sizin iin (asker) topladlar,
onlardan saknn dedikleri kimseler (l-i mrn, 3/173) ayetinde insanlar szyle btn
insanlarn kastedilmedii aktr.
kincisi, ismin dilde konulduu anlamdan tamamen baka bir anlama nakledilmesidir. Bu ksma
usulclerin er isimler dedikleri isimler girmektedir. rnein, salat ismi dilde dua anlamnda iken bu
anlamdan kyam, ruku, secde, oturma, kraatin bulunduu belli hareketlere nakledilmitir. Ayn
ekilde emrin vcubdan nedbe veya ibahaya nakli de bu ksma girer.
ncs, szn kalan ksmndan anlalmas ynyle haberin bir bir anlamdan baka bir anlama
naklidir. Bu da dier usulclerin zmar/iktiza dedikleri eye tekabl etmektedir. rnein, Kye sor
(Yusuf 12/83) ayetinde haber, ky halkndan kye nakledilmitir. Yine Eer hasta ve yolculukta
iseniz ve su bulamamsanz teyemmm ediniz (Nis, 4/43) ayetinde hastalk ve sefer, hadesin
188

Hanefi usulclerde ise tevil ve mevvel, daha dar anlamda kullanlam bir terimdir. Bu
konudaki aklamalarna genelde mevvel konusunda deinen Hanefilerin bu dar
kapsaml tevil anlaylarnn, tevili mterek lafzla birlikte deerlendirmelerinden
kaynakland grlmektedir. Mevveli mterekin muhtemel anlamlarndan birinin
galip rey ve itihatla aa kmasdr223 eklindeki tanmlar bunu gstermektedir.
Debs tarafndan yaplan bu tanm Serahs, Pezdev gibi daha sonraki Hanefi usulcler
tarafndan hemen hemen ayn ekilde benimsenmitir.224 Oysa yukarda getii zere
mid, iki veya daha fazla anlama ihtimali olan mterek lafzn bu anlamlarndan birine
hamledilmesinin tevil olarak isimlendirilmeyeceini belirtmitir. nk mterek lafz
bu anlamlar iin ayr vaz ile konulmu olup zahir anlamdan vazgeme sz konusu
deildir. Dierlerinden farkl olarak Hanefiler, mterek lafz mevvel hale getiren
eyin galip rey ve itihat veya bazlarnn ifadesiyle zann delil225 olduunu ifade
etmilerdir. mid ve bn Rdn belirttii gibi tevil zann delille olabilecei gibi kat
delille de olabilir.226

yerine konmutur. nk kastedilen abdestsiz iseniz anlamdr. Ayn ekilde Yemin ettiinizde
yeminlerinizin kefareti budur (Mide 5/89) ayetinde kefaret hkm yemine balanmtr ki, burada
kastedilen yeminin bozulmas veya yeminin bozulmas iradesi olup bizzat yemin etmenin kendisi
deildir.
Drdncs ise nesihtir. rnein Allah Teala, Beyt-i Makdise ynelerek namaz klma emrini artk
asla helal olmayan baka bir hkme nakletmitir. bn Hazm, neshin de bir nakil olduunu sylemekle
birlikte dierlerinden farkl olarak, mensuh ile neshedilmeden nce amel etmemizin kastedildiini,
dierlerinde ise nakille sz konusu olan hkm ile amel etmenin gerekli olduunu ifade eder. El-
hkm, I, 396-397.
223
Debs, Takvmul-edille, s. 95.
224
Serahs, Usl, I, 127; Pezdev, Usl, I, 117; Semerkand, Miznul-usl, I, 501; Lmi, Kitbun f
uslil-fkh, s. 79; Ahsiket, el-Mntehab (Nesef erhi ile), s. 58; Nesef, Keful-esrr, I, 140; bn
Melek, erhul-menr, s. 96.
225
Semerkand, Miznul-usl, I, 501; Lmi, Kitbun f uslil-fkh, s. 79.
226
Hanefi usulclerin tevili bu ekilde dar bir kapsamda ele almalarnn, tevil ile tefsir arasnda net bir
ayrm yapm olmalarndan kaynaklandn syleyebiliriz. Tevil rey ile yaplrken tefsir ancak
ariden bir beyan ile mmkndr. Tevil ve tefsir arasndaki bu keskin ayrmn, Mturd tarafndan
yapld grlmektedir. Mturd, Tevltn banda tefsir ile tevil arasnda ayrm yaparak, tefsirin
kastedilenin hakikatini ortaya koymak olmas ynyle vahyin iniine ahit olan sahebeye ait
olduunu, tevilin ise sz, yneldii anlama yneltmek olmas ynyle fukahaya ait olduunu ifade
eder. Kuran kendi reyi ile tefsir eden cehennemdeki yerine hazrlansn sz, yaplan aklamaya
Allah ahit tutma anlamna gelen tefsire ynelik olup, byle bir ahit tutmann sz konusu olmad
tevil iin geerli deildir. Dier yandan bunun bir sonucu olarak tefsir tek anlama sahipken (z vechin
vhidin), tevilin birden fazla anlama ihtimali vardr (z vuchin). Teviltu ehlis-snne, I, 1. Mturd
tarafndan yaplan bu ayrm, yle grnyor ki, Debs ile birlikte Hanef usulclerin eserlerinde
gzkmeye balamtr. Debsden nce rnein Cessasda mfesser ve mevvel eklinde bir
ayrmn olmamas, bu ayrmn kabulnn bir sre iinde olduunu gsterir. ariden yaplan beyan
sonucunda lafz artk mevvel deil, mfesser olarak isimlendirilir. Bu yzden Hanefi usulcler
mevvelde yaplan tevilin galib rey, itihat ve kesin olmayan bir delille olabileceini zellikle
tanmlarna yanstmlardr. Debs, Mevvel Ayet bal altnda bu konuya tekrar dnerek, rey ile
tevilin caiz olduu meselesini ele almtr. Hz. Peygamberin Kim Kuran reyi ile tefsir ederse
189

Hanefi usulcler, mevveli mterekin muhtemel anlamlarndan birinin rey ve itihatla


belirginlemesi eklinde tanmlamakla birlikte bunun sadece mtereke zel olmadn
da ifade etmilerdir.227 Mterek dnda anlam kapal lafzlardan haf ve mkilin
anlamlarnn rey ve dnmekle aa kmas durumunda bunlar mevvel hale
gelmekle birlikte bu kapalln kat bir delille aa kmas halinde bunlar mevvele
deil, mfessere dnr. Ayn ekilde ak lafzlardan zahir ve nass, mfesserden farkl
olarak tevil ihtimali tamaktadr. Mcmeldeki kapallk, ancak sz sahibinden bir
aklama ile ortadan kalkaca iin bu kapalln giderilmesi halinde mcmel, mevvel
deil, artk tevil ihtimali ortadan kalkm mfessere dnr.228

2. Tevilin artlar: Tevilin temel art zahirin tad ihtimaldir. Sahih tevilin art ise
lafzn, ihtimal dahilinde olan bu anlam dilin imkanlar asndan ifadeye elverili
olmas ve bunun bir delil ile desteklenmi olmasdr.229 Ancak ihtimal dahilinde olan bu

cehennemdeki yerine hazrlansn szn gndeme getirerek, rey ile tevili kapsamadna iki ekilde
cevap verir. Birincisi, rey ile caiz grlen tefsir deil, tevildir. nk tefsir, kendisinde hibir ek ve
phenin bulunmad bir beyan olup, kar kann dalalete dtne hkmedilir. kincisi, hadiste
geen bu tehdit, reyi ile Kuran tefsir eden iin geerlidir. nk bu kiinin reyi erden kaynaklanan
bir rey deil, kendi hevasndan kaynaklanan bir reydir. Kuran kendi reyi ile tefsir eden kii,
Rafziler gibi fask veya kafir olur. Debs ardndan kiinin erin reyi ile yapt tefsirin bundan
farkl olduunu, bu tefsirin sahabe ve selef tarafndan yaplan bir ey olduu iin caiz olduunu, aksi
taktirde mlhidlerin eletirisinden (tan) kurtulmann yolu olmadn ifade eder. Takvmul-edille, s.
169. Sz konusu hadise ilikin olarak benzeri aklamalar, Debsden sonraki Hanefi usulclerin
eserlerinde de yer almtr. rnek olarak bk. Serahs, Usl, I, 127; Pezdev, Usl, I, 122. Serahs ve
Pezdev, sz konusu hadisten hareketle, Mutezilenin her mtehit itihadnda isabet etmitir
grnn hatal olduunu ifade etmitir.
227
Bu yzden bn Melek gibi kimi usulcler, mevvelin bu ekilde tanmlanmasna yneltilen itiraz
yerinde bularak, bu durumda sz konusu tanmn sadece mevvelin bir ksmnn tanm olabileceini
belirtir. bn Melek, erhul-Menr, ss. 96-97.
228
Debs, Takvmul-edille, s. 95, 117; Serahs, Usl, I, 165; Pezdev, Usl, II, 63; Semerkand,
Mznul-usl, I, 502; Nesef, erhul-mntehab, ss. 59-60.
Hanef usulclere gre, mevvelin hkm rey ve itihada dayand iin hata ve yanlg ihtimali
olmakla birlikte gereince amel edilmesidir. Debs, Takvmul-edille, s. 104; Serahs, Usl, I, 163;
Pezdev, Usl, II, 61; Ahsiket, el-Mntehab (Nesefi erhi ile), s. 58; Nesef, Keful-esrr, I, 141; bn
Melek, s. erhul-menr, 97. Debs ve Serahs, mevveli zahire gre deerlendirerek, mevvelin de
tpk zahir gibi ameli gerektirdiini, ancak zahirle amelin kesin olarak sabit olduunu, mevvel ile
amelin ise hata ve yanlma ihtimali ile sabit olduunu ifade ederler. Serahs bunun iin yle bir rnek
verir. Bir kimse yamur suyunu bir kaba koyduunda bu sudan abdest almas halinde kesin olarak
bunun pis olmadna hkmeder. Fakat herhangi bir yerde bir su bulsa ve zannna o suyun temiz
olduu galip gelse hata ihtimali olmakla birlikte o sudan abdest alr. Daha sonra suyun pis olduu
ortaya ksa abdesti ve namaz iade etmesi gerekir. Serahs bu rnein ardndan aratrma (taharr) ile
ilgili meselelerin ekserisinin bu ekilde olduunu belirtir. Bk. Serahs, Usl, I, 163.
229
mid, sahih tevil iin art ileri srmtr. 1) Tevil yapann buna ehil olmas, 2) Tevil edildii
anlam lafzn kbil olmas, 3) Zahir anlamdan vazgemeyi gerektiren delilin, zahirin delalet ettii
anlamdan daha gl olmas. Bk. El-hkm, II, 50; a.mlf., Mntehes-sl, s. 162. bn Rek, sahih tevil
iin lafzn, ihtimal dahilinde olan anlamda dil ya da rf asndan ya hakikat ya da mecaz olarak
kullanmnn bulunmas gerektiini belirtir. Lbbl-mahsl, II, 497-498. Ayn ekilde Zerke de
tevilin dilin vazna veya rf kullanma ya da er sahibinin adetine uygun olmas gerektiini, bu
nn dna kan tevillerin batl olduunu belirtmitir. Bk. El-Bahrul-muht, III, 443.
190

anlam bazen zahirin delalet ettii anlamdan daha uzak, bazen de daha yakn bir ihtimal
olabilir. htimalin uzak olmas halinde tevil iin kuvvetli bir delil gerekir. Yakn olmas
halinde ise zayf bir delil ve karine yeterli olabilir. Eit olmas halinde ise eer ikisinden
birinin daha ar basmasn salayacak bir karine varsa mctehidin zannna ar basan
almas gerekir. ayet bu tercihi gerektirecek bir karine bulunmaz ve her ynden eitlik
sz konusu ise bu durumda iki ihtimal arasnda tearuz gereklemi olur.230

Cveyn, tevil ihtimali olan zahirlerin nemli bir blmn oluturan mm ifadelerin
tevile ak olup olmamas asndan mertebesinin bulunduunu belirtir. Birinci
mertebe riin mm lafzla umumu kastetmediinin ak olmasdr.231 kinci mertebe,
riin umum kastnn ak olmasdr. Bu tr umumun, zann bir kyasla tevili caiz
deildir.232 nc mertebe ise riin umumu kastettiinin ya da kastetmediinin ak
olmamasdr. Cveynye gre mm lafzlarda tevil tartmasnn yapld esas durum
budur. Haber ve kyasn kar karya geldii bu durumda mctehit, her ikisinin zann

230
Cveyn, el-Burhn, I, 365; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 35-36. Cveynye gre tevilin
herhangi bir ey ile desteklenmesi halinde zahir karsnda u durumdan biri sz konusudur.
Birincisi, desteklenen tevilin zahirden daha ak olmasdr ki, bu durumda tevil caizdir ve kendisiyle
amel edilir. kincisi, iki anlamn da eit olmasdr ki, bu durumda atma sz konusu olur. ncs
ise desteklenen tevilin zahirden daha aa derece olmasdr ki, bu durumda tevil reddedilir. Ayn
ekilde Mzer ve mid de ihtimali destekleyen delilin zahirden daha gl olmasn art koar. Bk.
zhul-mahsl, s. 414; el-hkm, II, 50. bn Rd de tevilin, zahirin aklk derecelerine bal olarak
farkl derecedeki delillerle yaplacan ifade eder. Buna gre lafz daha ak (azhar) olduunda
tevilinde daha gl delile ihtiya duyulur. Lafzn akl azaldka daha hafif bir delille tevili
mmkn olur. bn Rd zahirin aklk derecesini birinci, orta ve sonuncu olarak derece olarak
belirleyip bunlara birer rnek verir. Birinci derecedekine rnek Ey Ademoullar! Size edep
yerlerinizi rtecek elbise indirdik (Araf 7/26) ayetidir. Ayetteki elbisenin, insan rten ey olduu
son derece ak olduu iin bu elbiseyi yamur diye tevil etmek gerekten gl bir delili gerektirir.
Orta derecedekine rnek Onlarla birlikte kitab ve mzan indirdik (Hadd 56/25) ayetidir. Bu
ayetteki mizan adalet olarak tevil etmek birincisi kadar gl bir delili gerektirmez. Sonuncu
derecedekine rnek Kadnlara dokunduunuzda (Nis 4/43) ayetidir. Bu ayetteki dokunmay
bazlar el ile dokunmaya, bazlar da cinsel ilikiye hamletmilerdir. Eer zahirinin el ile dokunma
olduu dnlrse bununla cinsel ilikinin kastedilmi olmas yakn bir ihtimaldir. nk bu ekilde
kullanm (kinaye) Araplarn adetidir. Allah da dokunmay cinsel ilikiden kinaye olarak zikretmitir.
Bk. Ed-Darr, s. 108.
231
rnein Hz. Peygamberin Gn suladnda onda bir, serpme biiminde ve sulama arkyla
sulananlarda onda birin yars vardr sznn yamurun sulad ile ark ile yaplan sulama
arasndaki fark belirtmeye ynelik olduu ak olup, topraktan alnan her trl rnden r
verilmesini gerektirmez. El-Burhn, I, 354. Gazzl ise Cveynnin bu deerlendirmesine itiraz
ederek, bu hadisle hem ikisi arasndaki farkn hem de gn sulad her eyde onda birin vacip
olduunun belirtilmesinin uzak bir ihtimal olmadn, ayet hadis sadece bu lafzla gelmi olsayd
umuma hamletmek gerektiini belirtir. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 44.
232
Cveynnin bunun iin verdii rneklerden biri Kim mahrem bir akrabasna malik olursa, bu kii
hrdr hadisidir. Cveyn, afiilerin bu hadisi babaya hamletmelerinin doru olmadn belirtir.
nk bu sz, bir durumun hikayesi veya bir soruya cevap olarak sylenmi deil, iptidaen hkm
koyma amacna yneliktir. Dolaysyla mahremiyet ilikisi bulunan btn herkesi kapsar. El-Burhn,
I, 352. Ayn ekilde Gazzl de babann sayg gsterilmesi gereken bir zelliinin bulunduunu, bu
szle ayet baba kastedilmi olsayd, ismi ile zikredilmesinin gerektiini, daha genel bir ismin
zikredilmesinin bir nevi bilmece ve kartrmaca olacan belirtir. slam Hukukunda Deliller, II, 43.
191

bakmndan deerini tartarak hangisi ar basyorsa ona gre hkmeder. Eer iki zann
eit derecede ise mertebesinin stte olmas nedeniyle haber kyasa tercih edilir. 233

Bata Cveyn olmak zere usulcler, makbul ve merdud tevilin keyfiyetini rnekler
zerinde incelemilerdir.234 Burada Hz. Peygamberin Hangi kadn ki, velisinin izni
olmakszn evlenir, onun nikah batldr sz ile ilgili Hanefilerin yapt tevil ve
kelamc usulcler tarafndan bu tevile yneltilen itirazlar bir rnek olmas bakmndan
vermek uygun olur.235

Cveyn, finin bu hadise tutunarak nikahta veliyi art kouunu, velisiz kylan
nikahn geersiz olduu grnde olduunu belirtmitir. Hanefi usulcler ise nikahta
veli iznini art komadklar iin bu hadisi deiik ekillerde tevil etmilerdir.

Hanefilerin birinci tevili, hadiste kadn ile kastedilenin kk kz olduudur. Cveyn,


deiik alardan bu tevilin geersiz olduunu ifade eder. Dil asndan bakldnda
kk erkek ocuun adam olarak isimlendirilemeyecei gibi kk kzn da kadn
olarak isimlendirilemeyeceini ileri srer. Cveyn, Hanefilerin bu aklamaya
phesiz sen lsn ve onlar da ldr (Zmer 39/30) ayetinde olduu gibi bir eyin
gelecekteki durumunun dikkate alnarak isimlendirilmesinin mmkn olduunu ileri
srerek itiraz ettiklerini belirtir. Cveyn, gelecekte mutlaka gerekleecek olan eyler
iin bunun mmkn olduunu, ancak kk kzn evliliinin velisinin iznine bal
olarak gerekleme ve gereklememe ihtimalinin bulunmas ynyle bundan farkl
olduunu sylemitir. Dier yandan Hanefilere gre, velisinin iznine bal olarak kk
kzn yapt nikahn sahih olarak kurulmu olacana dikkat ekerek bu tevilin onlarn
anlay asndan geersiz olduunu belirtir. Yine Hz. Peygamber, onun nikah
batldr diyerek bu nikahn geersiz olduunu batl kelimesini defa tekrar ederek
pekitirmitir. Bir eyi pekitirmek istediinde kere tekrar etmek ise Hz.
Peygamberin adetir.

233
Cveyn, Bkllnnin bu durumda tevakkuf ederek ikisiyle de amel etmeyecei grnde olduunu
belirtir. Bunun iin Hz. Peygamberin Ameller niyetlere gredir hadisini rnek vererek, afiilerin bu
hadise tutunarak abdestte niyetin art olduu grn benimsediklerini belirtir. El-Burhn, I, 355.
234
Bu konuda bata Cvyen olmak zere usulcler ok sayda rnek vermitir. Bu rnekler ve
deerlendirmeleri iin bk. El-Burhn, I, 339-364; Mzer, zhul-mahsl, ss. 375-414; Gazzl, slam
Hukukunda Deliller, II, 36-45; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 498-512; bn Kudme, Ravdatun-
nzr, II, 565-569; mid, el-hkm, II, 51-60; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, ss. 145-147; a.mlf.,
Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 169-171; Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, I, 571-580;
Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 409-413.
235
Cveyn, el-Burhn, I, 339-344.
192

Hanefilerin ikinci tevili ise bu hadisin hkmnn cariye iin geerli olduudur. nk
cariyenin kadn, efendinin de veli diye isimlendirilmesi mmkndr. Cveyn bu tevile
de iki ynden itirazda bulunur: Birincisi kk kzn nikah meselesinde olduu gibi
cariyenin nikah efendisinin iznine bal olmak artyla sahih bir nikah olduu iin bu
tevil geersizdir. kincisi Hz. Peygamberin hadisin devamndaki Eer ilikide
bulunursa kadnn mehir hakk vardr sz de bu tevili geersiz klmaktadr. nk
cariyeye hamledilecek olsa mehir cariyenin deil, efendinin hakkdr. Bu yzden
Cveyn, baz Hanefilerin bunu mutlak olarak cariyeye deil, mkateb (anlamal)
cariyeye hamlettiini belirtir. nk mkateb olmas halinde mehir efendinin deil,
cariyenin hakkdr.

Cveyn, afiilerden ve baka mezheplerden birok fakihin bu tevili makbul


saydklarn syleyerek, bunun makbul bir tevil olmad konusunda Bkllanden
uzunca bir alnt yapar. Bklln zetle unlar sylemektedir. Bu tevil, kesinlikle
merduttur. afinin ilimdeki yksek derecesine ramen bu tr tevil ynlerini bilmemesi
dnlemez. Ancak o, bu hadisi nass (kat) olarak kabul ettii iindir ki, bunu cel
kyastan bile ne almtr. Bu tevilin geersiz olduunu gsteren hususlar unlardr.
Birincisi Hz. Peygamber sze lafzlarn en ummi olan ile balamtr. nk art
edatlar olan m ve eyy edatlar sygalarn en umum olanlarndan olup, ikisi bir araya
geldiinde umum ifade etmede son dereceye ular. Dier yandan hal karneleri ise
alimlerin hepsine gre kabul edilebilir bir eydir. Bu iki durum ak olduuna gre, Hz.
Peygamber, -bir soruya cevap olmak zere veya bir durumu anlatma amacna ya da baz
konulardaki bir problemi zmeye ynelik olmayarak- hangi kadn olursa olsun diye
en genel syga ile sze balam ve bu szn de ilkten bir hkm koymaya ynelik
olduu ak karinelerle ortaya km ise kendi hayalince Hz. Peygamberin bu szle,
ounlukla kastedilen hr kadnlar deil de mkateb cariyeyi kastettiini syleyene ne
demeli!? Fesahat sahibi bir kiinin, son derece nadir zel bir durumu anlatmak
istediinde bu ekilde ifade etmek yerine bunu aka belirtecei herkesin malumudur.
Nitekim afi sra d eyler kesin ve ak olarak (nassan) ifade edilir, umum
sygalarla zel eyler kastedilmez demitir. kincisi zahire tutunmak, dilin konuluu ve
rf asndan, konuann maksadnda akl ve meyledilen tevili gerektirir. Sonra da
bu tevile delil gstermesi istenir. Ciddiyet sahibinden bu beklenir, syledii szle dalga
gemesi, alaya almas ve bilmecemsi konumas deil. nk bu tr szler, tevile
193

uygun olmad gibi zahir anlam zere alnmas da doru deildir. Son derece fasih
konuan Hz. Peygamberin bu sznn mkatep cariyeye hamledilmesi szn fesahat ve
akcln yitirmesi anlamna gelir ki, bu da kabul edilebilir bir ey deildir. Btn
bunlardan Hz. Peygamberin bu szyle mkateb cariyeyi kastetmedii apak ve zarur
olarak ortaya kar.

Bkllnnin sylediklerinin znn bu olduunu syleyen Cveyn daha sonra bu


tevile ilikin olarak muhalifin baka bir gerekesine yer verir. Bu da cariyelerin ve
mkateb cariyelerin umumun kapsamna dahil olmas ynyle umum lafzla umumun
kapsamna giren bir eyin kastedilmi olmasnn uzak bir ihtimal olmaddr. Cveyn,
umumun bir ksmna ya da kapsamna giren nadir eylere hamledilmesinin
garipsenmeyecek bir durum olduunu kabul etmekle birlikte, en kapsaml bir lafzla son
derece zel ve nadir olan bir anlamn kastedilmesinin kabul edilemez olduunu ifade
eder. Cveyn, muhalifin, mm lafzdan son derece hss ve z bir ey kalncaya kadar
istisnada bulunmann caiz oluunu buna gereke olarak ileri srmesi halinde bunun
dilde kyas olduu gerekesiyle kabul edilemez olduu cevabn verir. Dier yandan
Bkllnnin bu tr bir istisnay deil Hz. Peygamberden onun dndaki kimseler
asndan bile caiz grmediini belirterek, Hz. Peygamberin byle bir sz sylemekten
uzak olduunu ifade eder.

Bu rnekte grld zere usulclerin yaplan tevilleri makbul veya merdud olarak
deerlendirmelerinde zahirin kuvvet derecesi ve hangi delillerle tevil yaplacana
ilikin kabulleri nemli rol oynamaktadr.236 Dier yandan tevillerde sz ve hal
karineleri de byk nem tamaktadr. Ancak bu karinelerin bir kurala balanmas sz
konusu deildir. Bu yzden olsa gerek Gazzl, her tevilin her delil vesilesiyle makbul
olmayacan ve deiik ekillerde olabileceini belirterek, tevilin esasen bir kurala
balanamayacan ifade eder.237

236
rnein bn Hazm, tevilde yaplan naklin doruluunu gerektiren delilin akl ve er olmak zere ikiye
ayrarak er delillerin Kuran nass, Snnet nass, Hz. Peygamberin nass konumundaki fiil ya da
ikrar ve icm olduunu belirtir. Bunlar dnda rnein kyas, delill-hitap ve sahabi sz gibi
gerekelerle tevilde bulunmak batldr. bn Hazm, el-hkm, I, 397-399.
237
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 36.
194

B. Mcmel:

1. Mcmelin Anlam:

a. Mcmelin Szlk Anlam: Toplamak, bir araya getirmek anlamlan gelen cml
kknden treyen mcmel, szlkte ayrntl olann kart olarak bir eyin toplamn ve
genelini ifade eden bir kelime olup, bu anlamda ecmeltl-hisb denilir. Yine bu
anlamda olmak zere bir eyden oluan topluluk (cemat-ey) ve ayrnts
aklanmayan sz iin cmle szc kullanlr. 238 Genel olan eyin ayrntsna
nispetle kapal olmas sebebiyle mcmelin kapallk anlamnda kullanm esasen bu
kullanmna dayanr.239 Bu genellik anlam sebebiyle kapsamna giren fertleri toplu
olarak ifade ettii iin mcmelin erken dnem usulcler tarafndan mm anlamnda
kullanldndan sz edilir.240 Mcmelin kimi tanmlarnda bu genellik anlamna yer
verilse de fkh usulnde daha ziyade kapallk anlam ile terimlemitir.

b. Mcmelin Terim Anlam: Lafzn delaletindeki kapall ifade etmek iin kelamc
usulcler tarafndan muhtemel, mphem, mteabih, mkil gibi farkl terimler
kullanlmakla birlikte mcmel teriminin bu terimler arasnda en yaygn kullanma sahip
terim olduu sylenebilir.241

238
Frzbd, Kms, cml md., s. 1266; Rz, Muhtrus-shah, cml md., s. 47; sfehn, el-
Mfredt, cml md., s. 137; Tehnev, Kef, mcmel md., I, 250.
239
Baz usul eserlerinde mcmelin szlk anlamnn kartrma olduu belirtilerek Hz. Peygamberin
Allah Yahudilere lanet etsin. Kendilerine hayvanlarn iyalar haram klnd halde eriterek
kartrp sattlar ve parasn yediler sz bu kullanma
rnek verilmitir. Buna gre lafzn mcmel olarak isimlendirilmesi de kastedilenin baka bir anlam ile
kark olmas sebebiyledir. Bk. Karf, erhu Tenkhil-fusl, 18; a.mlf., Nefisl-usl, V, 2270;
Tcddn es-Sbk, el-bhc, V, 1565-1566.
Semerkand ise mcmelin szlkte biri genel ve toplam dier kapallk olmak zere iki anlamda
kullanldn belirterek mcmelin mm anlamnda kullanlmasn birinci anlam ile, terim anlamn
ise ikinci anlam ile ilikilendirir. Bk. Mznul-usl, I, 511.
240
Mcmelin bu iki farkl kullanmn Cessasta grmek mmkndr. Cessas, mmn umul anlam
iermesi ve mcmelde de oulluk (cmle) anlamnn bulunmas ynyle ikisinin ayn manada
kullanlmasna bir engel olmadn belirtmektedir. Nitekim Cesss, s b. Ebnn deiik yerlerde
mmdan bahsederken onu mcmel diye isimlendirdiini syler. kinci kullanmda ise umum anlam
yoktur. Burada mcmellik, mehul bir lafzdadr. Bk. El-Fusl, I, 63. Basr de mcmeli tanmlarken
Cessasn belirttii iki farkl kullanma dikkat eker. Birinci kullanmda msemmalarn altnda
toplanmasn ifade etmesi ynyle umumun mcmel olarak isimlendirilmesi sz konusudur. kinci
kullanmda mcmel ile kastedilenin kendisiyle bilinmesi mmkn olmayan lafz kastedilmektedir.
Bk. El-Mutemed, I, 293. Bu adan bakldnda mcmelin erken dnemlerde iki farkl kullanmnn
bulunduu, daha sonraki dnemlerde ise ikinci kullanmnn arlk kazanarak birinciyi glgede
brakt sylenebilir. Nitekim Cveyn mcmelin umum anlamnda da kullanldn syledikten
sonra usulclerin terminolojisinde bununla mphemin kastedildiini belirtir. Bk. El-Burhn, I, 281.
241
Muhtemel zellikle Bklln tarafndan mcmel anlamnda kullanlan bir terimdir. rnek olarak bk.
Et-Takrb, I, 349, 371, 432, 433, II, 27. Bkllnnin zellikle mutlak emir, nehiy ve umum
195

Genel anlamda kelamc usulclerin terminolojisinde mcmel, kastedilenin kendisinden


anlalamad, kastedilenin bilinmesinde beyana ihtiya duyan hitap olup, anlam ak
olan mbeyyenin (nass ve zahir) kart olarak kullanlr. Hanefi usulclerin
terminolojisinde ise hf, mkil, mcmel ve mteabih eklinde lafzn kapallk
bakmndan yaplan snflamasnda dar anlamda kullanlan bir terimdir. Buna gre
mcmelin kelamc usulclerin kullanmda mcmelin mcmel her trl kapall ifade
eden daha kapsaml bir terim olarak kullanldn sylemek mmkndr.242

Kelamc usulcler ve onlar izleyen usulclerin mcmel tanmlar mahiyet olarak ayn
olmakla birlikte bazlarnn mcmeli genel olarak bazlarnn zahiri gz nnde
bulundurarak tanmladklar sylenebilir.

Bata bn Frek olmak zere birok usulc mcmeli, manas, lafzndan anlalmayan
ey, kastedilenin lafzndan anlalmad ey eklinde genel bir ekilde tanmlayarak,
kastedilenin bilinmesinin haric bir beyana ihtiya duyduunu belirtir.243 Tanmdaki
manas ya da kastedilen kayd, mcmelin delalet ettii bir anlam bulunduunu ifade
eder. Bu ynyle mcmel, bir delaleti bulunmayan mhmel lafzdan ayrlr. bnl-

sygalarnda bunlarn delaletlerini belirleyen bir karine olmadka tevakkuf edilecei grn, bu
sygalarn farkl anlamlara ihtimali olduu gerekesine dayandrmasnn, kendisini, bunun iin
elverili byle bir terimi kullanmaya ittii sylenebilir.
Mphem ise Cveyn tarafndan kelamc usulclerin terminolojisindeki mcmelin karl olarak
verilmitir. Bk. El-Burhn, I, 281. Hanefi usulclerden Serahs ise bazlarnn mphemi zahirin zdd
olarak kullandklarn syleyerek, szlk anlam asndan mphemin mutlak da iermesi sebebiyle
hf kelimesini kullanmay tercih ettiini belirtir. Serahs, Usl, I, 168.
Mteabih terimi ise aada ele alnaca zere kelamc usulcler tarafndan mcmelle ayn anlamda
kullanlan bir terimdir.
Mkil terimi ise bn Frek tarafndan fikir ve teemmle ihtiya duyan (bk. Kitbul-hudd, s. 147),
Bc tarafndan da kendisiyle kastedilenin anlalmas konusunda tefekkr ve teemmle ihtiya
duyan (bk. Kitbul-hudd, s. 47; hkmul-fusl, s. 48) eklinde aklanarak mteabihin karl
olarak verilmitir. Buna gre mteabih ve mkilin kastedilenin bilinmesi hususunda beyana ihtiya
duyan mcmelin altnda bir kapall ifade ettii sylenebilir. Ancak bu kullanm kelamc usulclerin
genel kullanmna uygun dmeyen bir kullanmdr. Bu anlamda mkil hanefilerin terminolojisindeki
mkil ile ayn olmakla birlikte Hanefilerde mkil ile mteabih birbirinden farkl iki terimdir.
242
Nitekim bn'l-Hmm, bu noktaya dikkat ekerek afiilere gre daha genel bir terim olduunu
belirtir. Bk. Et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I, 163.
243
bn Frek, Kitbul-hudd, s. 147.
bn Frek, el-Muhtasar, s. 391.
erif Murtaz, ez-Zera, I, 323.
bn Hazm, el-hkm, I, 43.
Ferr, el-Udde, I, 142-143.
Cveyn, el-Burhn, I, 281.
rz, erhul-Lma, I, 454.
Bc, hkmul-fusl, s. 195; a.mlf., Kitbul-hudd, s. 45.
Semn, Kavtul-edille, I, 263.
196

Hcibin delaleti ak olmayandr eklindeki mcmel tanm da esasen bu noktay


vurgulamaya yneliktir.244 Mcmelin baz tanmlarnda lafz kaydna yer verilmemesi
ise mcmelliin sadece lafzlar iin deil ayn zamanda fiiller iin de geerli olduunu
vurgulamaya yneliktir.

Mcmeli, zahiri esas alarak tanmlayan usulclerin banda ise Bklln, Basr ve
Gazzl gelmektedir. Zahirde belirtildii gibi Bklln esasen zahiri mcmel olarak
deerlendirmektedir. Allah ve Rasulnn hitabyla ne kastettiini bilmenin yolu
bal altnda hitab esas itibariyle iki ksma ayrarak ikincisini mcmel olarak niteler.
Bklln mcmel iin net bir tanm vermemekle birlikte bu ksm ayn zamanda
muhtemel ve mteabih olarak nitelemitir. 245 Mcmelle mteabihi ayna anlamda
kullanmasndan hareketle mteabih iin yapt farkl anlamlara ihtimali olup bu
anlamlarn hepsini hakikat olarak ieren veya bir ksmn hakikat, bir ksmn mecaz
yoluyla ieren fakat zahirinin, kendisiyle kastedileni haber vermedii hitap246
eklindeki tanmn, mcmel iin de geerli olduu sylenebilir. Buna gre mcmellik,
lafzn muhtemel anlamlarndan hangisinin kastedildiinin lafzn kendisinden
bilinmedii eklindeki bir belirsizlii ifade eden bir terimdir. Ayn ekilde Gazzl
mcmelin, tercih sz konusu olmakszn lafzn iki veya daha fazla anlam arasnda gidip
geldii eklinde bir kapallk ierdiini belirterek mcmeli, anlam, ne dilin vaz ne de
kullanm rf sebebiyle belirginlemeyen iki anlamdan biri iin elverili lafzdr247
eklinde tanmlar. Bkllnden farkl olarak Gazzlye gre zahir, bu muhtemel
anlamlardan birinde vaz ya da rf kullanm sebebiyle daha baskn olmas ynyle
mcmelden ayrlr.248

244
bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 136; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 158.
. afiilerden Tcddn es-Sbk (bk. Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 413-414) ve
Hanbelilerden bn Mflih (bk. Usl, III, 999) bu tanm tercih etmitir.
245
Bklln, et-Takrb, I, 432, 434.
246
Bklln, et-Takrb, I, 330-331.
247
Gazzl, el-Mstasf, I, 345.
248
Gazzlnin bu tanm kendisinden sonra birok usulc tarafndan benimsenmitir. mid, lafz
kaydnn fiilleri darda brakt gerekesiyle Gazzlnin tanmn eletirmekle birlikte lafz mcmel
iin uygun olduunu ifade eder. Buna gre kendisi lafz kaydna yer vermeksizin mcmeli, ikisinden
birinin dierine nispetle bir stnl olmayacak ekilde iki eyden birine delaleti olan eydir
eklinde tanmlayarak delaleti olan kayd ile szler,
fiiller ve bunlarn dndaki dier mcmel delillerin tanma dahil edildiini belirtir. ki eyden birine
kayd tek anlama delaleti olan eyleri darda tutmak amacna yneliktir. kisinden birinin dierine
nispetle bir stnl olmayacak ekilde kayd ile de lafzn bir anlamda hakikat, dier anlamda
197

Basrnin toplu olarak birtakm eyleri (anlamlar) ifade eden, haddizatnda belli olan
fakat lafzn kendisinin bunu belirlemedii (lafz) eklindeki mcmel tanm da
muhtemel anlamlardan hangisi iin kullanld konusunda lafzda bir akln
bulunmadn ifade eder. rnein mterek bir isim olan kur kelimesi byledir. Kur
kelimesinin temizlik ya da hayz anlamn ifade ettii bilinmekle birlikte lafz, bunlardan
hangisinin kastedildiini belirlememektedir.249

Hanefilerin terminolojisinde ise mcmel kapalln haf, mkil, mcmel ve mteabih


olmak zere drt farkl dzeyinden ncsn oluturur. Bunlarn kart olan zahir,
nass, mfesser ve muhkemin mahiyet olarak ayr olup olmad tartmal olmakla
birlikte kapal lafzlarn birbirinden ayr olduu konusunda ittifak vardr. 250 Kelamc

mecaz olarak kullanlmasnda olduu gibi, bir lafzn biri zahir anlam dieri de daha uzak bir ihtimalle
de olsa baka bir anlamda kullanln darda tutma amacna yneliktir. Bk. El-hkm, II, 10.
bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 472.
Krf, erhu Tenkhil-fusl, 18, 120.
Beydv, Minhc (el-bhc ile), III, 549.
Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II, 647.
bnl-Lehhm, el-Muhtasar, 159.
Merdv, et-Tahbr, VI, 2750.
249
Basr, el-Mutemed, I, 293. . mid, Gazzlnin
tanmnda olduu gibi tanmn zellikle lafz mcmelin tanm olmas halinde dzgn olacan, aksi
taktirde fiilleri kapsamamas ynyle cmi bir tanm olmadn belirtmitir. mid, Basrye ait
kendisiyle kastedilenin bilinmesi mmkn olmayan ey eklinde ikinci bir tanm daha vererek
mhmeli ierdii gerekesiyle bu tanmn doru bir tanm olmadn belirtir. Bk. El-hkm, II, 10.
bnl-Hcib ve c ise yukardaki tanma deinmeksizin bu tanm Basrye nispet edip eletirmitir.
Bk. Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 158. Basrnin bu tanm ile ilgili olarak bazen mcmel ile
kendisiyle kastedilenin bilinmesi mmkn olmayan ey kastedilir eklindeki ifadesi ve yukardaki
tanma balarken yle denilmesi mmkndr ifadesini kullanmas yukardaki tanm tercih ettiini
gsterir.
ii usulclerden Tsnin bir eyden ayrntl olarak deil, genel olarak haber veren ve kastedilenin
ayrntl olarak bilinmesi mmkn olmayan
eklindeki tanm da Basrnin tanm erevesinde deerlendirilebilir. Bk. El-Udde, I, 407.
Hanefi usulclerden Esmend de kendisiyle, haddi zatnda belirli bir anlam kastedilen (fakat) lafzn
bunu belirlemedii eydir eklindeki mcmel tanmnda Basrnin
tanmn esas ald grlmektedir. Bk. Bezln-nazar, 269.
Rz de mcmel iin verdii iki tanmdan birinde Basrnin tanmn esas almtr.
. El-Mahsl, III, 153. Rznin mcmel iin verdii dier tanm ise
lafzlarn taksiminde yapt lafzn konulduu iki anlama delaletinin eit ekilde olmas eklindeki
tanmdr. Bk. El-Mahsl, I, 230. ii usulclerden Allme Hll de Rznin yapt taksimi verirken
mcmeli ayn ekilde tanmlamtr. Bk. Mebdil-vusl, s. 63, 65.
ii usulclerden Muhakkik Hll de mcmel iin Basrnin bu tanmn vermitir.
Bk. Mericl-usl, s. 105.
250
Bu deerlendirme iin bk. Teftzn, et-Telvh, I, 126; Molla Husrev, Mirt, s. 105.
198

usulclerde olduu gibi Hanefi usulclerde de mcmelin, biri genel251 dieri muhtemel
anlamlar dikkate alnarak252 yaplm iki tanm mevcuttur. Mcmeldeki kapallk lafzn
kendisinden kaynaklanan bir kapallk olduu iin ancak sz sahibinden bir aklama ile
giderilebilir. Bunun zerinde yer alan mteabihdeki kapall gidermenin hibir yolu
yokken, altnda yer alan hafdeki kapallk lafzn dnda harici bir sebepten
kaynaklanan kapallk olup inceleme yapmakla (taleb), mkildeki kapallk ise lafzn
kendisindeki bir kapallk olup inceleme ve deerlendirme (teemml) ile giderilebilir.253
Mcmeldeki kapalln tam olarak beyan edilmedii durumlarda mcmelin mkile
dnp kalan kapalln inceleme ve deerlendirme ile giderilmesi mmkndr.254

c. Mcmel - Mteabih: Muhkem ve mtebih ilk dnemden itibaren ok farkl


ekillerde anlalmakla255 birlikte genelde birbirinin mukabili olarak kullanlan iki
terimdir. Bu yzden bunlardan birinin mahiyetine ilikin belirlemenin dierinin de
mahiyetini belirleyecei kukusuzdur. Nitekim Hanefilerde hakim olan anlaya gre,
muhkem aklkta, mteabih ise kapallkta son noktay ifade eden birbirinin mukabili

251
Cesssn sylendiinde hkmnn kullanlmas mmkn olmayan, hkmnn kullanlmas
bakasndan gelecek bir beyana bal olan lafzdr
( tanmdaki daki eksik olduu dnlerek tarafmzdan eklenmitir) eklindeki
mcmel tanm, kelamc usulclerdeki gibi genel bir tanm olup, her trl kapall ierir. Bk. El-
Fusl, I, 63.
Debs, Takvml-edille, s. 118.
Serahs, Usl, I, 168.

Semerkand, Mznul-usl, I, 511.
Lmi, Kitbun f usulil-fkh, s. 77.
Molla Husrev, Mirt, s. 107.
252
Pezdev, Usl, I, 144.
Ahsiket, el-Mntehab, s. 236.
Nesef, el-Menar (mellif erhiyle), I, 150.

253
Pezdev, Usul, I, 144-145; Sadruera, et-Tavzh, I, 126.
254
Pezdev ve Nesefnin tanmlarnda her mcmelde tefsirden sonra taleb ve teemmle ihtiya
duyulduu gibi bir anlam kmakla birlikte bu her mcmel iin geerli olmayp beyann yeterli
olmad durumlarda taleb ve teemmle ihtiya duyulur ki, bu da esasen mcmelin mkile
dnmesi sebebiyledir. Snk, Kitbul-vf, I, 315-316; Teftzn, et-Telvh, I, 127; bn Melek,
erhul-menr, s. 105; Leknev, Kamerul-akmr, I, 150. Hanefiler bunun iin rba ayetini rnek
verirler. Riby tefsir eden ise eyay- sitte hadisidir. Ancak hadiste ribnn btn nevileri
zikredilmedii ve ribnn sadece saylanlarda cereyan etmemesi sebebiyle lafz mkil hale gelir ve bu
saylan eylerde ribnn cereyan etmesinin illetinin ne olduu ictihad yoluyla tesbit edilir ve bu ekilde
lafzdaki ikal de ortadan kalkar. Salat ve zekat gibi er isimlerdeki mcmelliin tam bir beyan ile
kalkmas nedeniyle tefsirden sonra taleb ve teemmle ihtiya duyulmaz.
255
Muhkem ve mteabihin anlam konusunda usulcler tarafndan aktarlan farkl grler iin rnek
olarak bk. Cveyn, el-Burhn, I, 283-284; Zerke, el-Bahrul-muht, I, 450-452.
199

iki terimdir. Kelamc usulclerin kullanmnda mcmel ile ayn anlamda olup olmamas
ynyle mteabihde grece bir belirsizlik olsa da yukarda belirtildii gibi muhkemi
nass veya nass ile birlikte zahiri de kapsayacak ekilde mbeyyen anlamnda
kullandklarndan hareketle genel olarak mteabihi mbeyyenin kart olan mcmel
anlamnda kullandklar sylenebilir.

Kelamc usulclerin terminolojisinde bu grece belirsizliin, 256 mteabih teriminin


daha ziyade Allah hakknda zahiri tebih ve tecsim ifade eden vech, yed, nzl gibi
ifadeler ve kesik harfler iin kullanlan kelami bir terim olmasndan kaynakland
sylenebilir.

Kerh ve Cesss gibi Debsden nceki Hanefi usulcler istisna edilirse257 Hanefilerin
Debs ile birlikte kapallk bakmndan yaptklar drtl taksimde mteabihi
mcmelden ayr olarak kelam bir terim olarak kullandklar sylenebilir.258 nk
mteabih iin verilen rneklerin tamam tevil edilip edilmeyecei tartmal kelam
konulardr.259 Bu yzden kapallk asndan yaplan taksimde yer alm olsa da

256
Bu yndeki bir deerlendirme iin bk. Ali Bardakolu, dellet md., DA, IX, 120.
257
Cessas, Kerhnin muhkemi ancak tek anlama (vech) ihtimali olan, mteabihi de iki veya daha
fazla anlama ihtimali olan sz olarak tarif ettiini belirterek, mteabihin muhkem esas alnarak
anlalmas gerektiini ifade eder. Muhkemin muhkem diye isimlendirilmesinin nedeni, delaletinin
ak olmas, ihtimalin bulunmamas nedeniyledir. Mteabihin mteabih diye nitelendirilmesi ise
tad ihtimallerden birinde muhkeme benzerlii sebebiyledir ki, mteabihin delaletinde muhkem
ile ortak olduu bu anlamn esas alnmas gerekir. Bk. El-Fusl, I, 373-374; Ahkmul-Kuran, II, 281
vd. Cessas bu anlamda mteabihin fkhta olduu gibi Allahn sfatlar ve fiilleri gibi usuld-dne
ilikin konularda da sz konusu olduunu ifade eder. Burada da iki ihtimal tayan mteabihin
ihtimal tamayan muhkem esas alnarak anlalmas gerekir. Ayn ekilde bu tr konularda lafzn iki
ihtimal tamas halinde akl, bu ihtimallerden birini tecviz ediyor, dierini tecviz etmiyorsa akln caiz
grd anlamn esas alnmas gerekir. nk akl, bir asl olup, caiz olan caiz olmayandan ayrmaya
yarayan Allahn bir huccetidir. Bk. El-Fusl, I, 377.
258
Nitekim bnl-Hmm, Hanefilerle afiiler arasnda bu kullanm farkna dikkat ekerek afiilerden
muhakkik olanlara gre mcmel ile mteabihin ayn olduunu belirtir. Bk. Et-Tahrr (Emir Padiah
erhi ile), I, 161.
259
Debsnin ifadesine gre, mteabih kapallkta son noktay ifade etmektedir. yle ki, nassn
gerektirdii anlam, akln gerektirdiine kesin olarak aykr olup, bu aykrln beyan ile bile
giderilmesi sz konusu deildir. nk, akln kesin olarak gerektirdii eyin deimeye ihtimali
olmad gibi, nassn gerektirdii anlamn da Hz. Peygamberden sonra deime ihtimali yoktur. Bu
yzden mteabih sz konusu olduunda ebed olarak duraksamak ve kastedilen ne ise onun hak
olduuna inanmak gerekir. Kul, bu noktada sadece inanmakla ykmldr, baka bir ey ile deil.
Takvmul-edille, s. 118. Bata Serahs ve Pezdevi olmak zere Hanefi usulclerin byk ounluu
bu konuda Debsnin yaklamn benimsemilerdir. Bk. Serahs, Usl, I, 169; Pezdev, Usl, I, 149;
Ahsiket, el-Mntehab, s. 237; Habbz, el-Mun, s. 129; Nesef, Menru-envr (mellif erhi ile), I,
152; Sadruera, et-Tavzh, I, 127-128; bnl-Hmm, Et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I, 160;
Molla Husrev, Mirt, s. 108.
Semn gibi baz afi usulclerin de mcmel ile mteabihi tamamen birbirinden ayr iki terim
olarak ele aldklar grlr. Semn, mteabih ile ilgili olarak Allahn ilmini kendisine setii,
mahlukatndan hibirini buna muttali klmad, onlar sadece imanla ykml tuttuu eklindeki
grn ileri srlen grler iinde en gzel gr olduunu ifade eder. Kavtul-edille, I, 265.
200

mteabih teriminin Debs ve sonraki Hanefiler tarafndan bir usul terimi olarak
kullanlmad sylenebilir.260 Kelam konulardaki kullanm dikkate alndnda
kelamc usulcler ve onlar takip eden birok usulc asndan mteabihin mcmele
gre daha kapsaml bir terim olduu dnlebilirse de mteabihin bilinip
bilinmeyecei eklindeki tartmada tercihlerini bilineceinden yana kullanmalar
sebebiyle mteabihin mcmelle ayn anlamda kullanlan iki terim olduunu sylemek
daha doru gzkmektedir.261 Bununla birlikte kelamdaki kullanm sz konusu
olduunda daha ziyade mteabih teriminin fkh ve fkh usulnde ise mcmel
teriminin tercih edildiini belirtmek gerekir. Nitekim ii usulclerden erif
Murtaznn, mcmelin fukahann terminolojisinde beyana ihtiya duyan hitap anlamna
geldiini, bununla birlikte bu terimi zellikle er hkme delalet eden hitapla ilgili

Hanbeli usulclerden bn Kudme de mteabihin sadece Allahn sfatlar konusunda gelen


ifadelerde bulunduunu, bunlara iman etmenin vacip olduunu, tevile kalkmann ise haram
olduunu belirtir. Bk. Ravdatun-nzr, I, 279.
260
Nitekim Byk Haydar Efendi, lafzlarn yaplan taksiminin er hkm istinbat asndan olmas
gerektii ve mteabihin de kapalln idrak ihtimali olmayacak ekilde son noktasnda olmas
ynyle mteabihin esasen taksimde yeri olmadn belirterek, muhkemin mukabili olarak taksim
zorunluluundan kaynaklandn ifade eder. Bk. Usl-i fkh dersleri, Matbaa-i mire, 1326, s. 197.
261
rnein Bkllnnin mteabih iin yapt farkl anlamlara ihtimali olup bu anlamlarn hepsini
hakikat olarak ieren veya bir ksmn hakikat, bir ksmn mecaz yoluyla ieren fakat zahirinin,
kendisiyle kastedileni haber vermedii hitap eklindeki mcmel iin de uygun den tanmndan ve
btn mterek isimlerin mteabih olarak isimlendirileceini, ayrca usld-dn ile ilgili konularda
da pek ok mteabihin bulunduunu ifade etmesinden (bk. Et-Takrb, I, 330-331) hareketle
mteabih ile mcmeli ayn anlamda kulland sylenebilir. Eserinin baka bir yerinde de (bk. Et-
Takrb, I, 434) mcmelin mteabih olduunu aka ifade etmitir. Cveyn mteabih ile ilgili farkl
grlerin bulunduunu belirterek, mteabihin mcmel olduu grn tercih etmitir. Bk. El-
Burhn, I, 284. Gazzl, mid ve bnl-Hcibin tercihi de bu yndedir. Bk. slam Hukukunda
Deliller, I, 156; El-hkm, I, 142; Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), II, 163. rz ve
Ferr da mteabihin mcmel olduu grn tercih etmitir. Bk. erhu'l-lma, I, 464; el-Udde, II,
684-685. bn Kudmenin Ferrnn konuya ilikin grn Kad dedi ki, muhkem mfesserdir,
mteabih de mcmeldir eklinde vermesi de Ferrnn ikisini ayn anlamda kullandn gsterir. bn
Kudme, Ravdatun-nzr, I, 277. Kelveznnin muhkemi beyana ihtiya duymayan, mteabihi de
beyan ve tevile ihtiya duyan olarak tanmlamas, mteabihi mcmelle ayn anlamda kullandn
gsterir. Bk. Et-Temhd, II, 276-277.
Mutezileden Kad Abdulcabbara gre muhkem, kastedilenin zahirinden kesin olarak anlald;
mteabih ise kastedilenin zahirinden anlalmayp kastedilenin bilinmesinde karineye ihtiya duyan
hitaptr. Mteabihten kastedilen bu karinelerden biri ile anlalr ve muhkeme hamledilir. Bk.
Mtebihul-Kurn, thk. Adnan Muhammed Zerzr, Mektebet darit-trs, Kahire 1969, I, 6-7;
erhul-uslil-hamse, ss. 600-601. Burada dikkati eken husus Kad Abdulcabbarn mteabihi
belirttii karineler yardmyla anlalabilir bir hitap olarak deerlendirmesidir. Nitekim baka bir yerde
mteabihin de muhkem gibi bir anlamnn bulunduunu, aksi taktirde kendisiyle bir ey
kastedilmeyen hitabn abes olacan belirtir. Bk. El-Mun, XVII, 39. Mteabih terimini
kullanmamakla birlikte Basrnin zahiri tebih ve cebr ifade eden ayetleri beyan zahir olmayan diye
niteleyerek mcmelin ksmlarndan biri olarak zikretmesi, (bk. El-Mutemed, I, 299) ikisi arasnda bir
fark olmad eklinde deerlendirilebilir.
ii usulclerden Tsnin muhkem ve mteabih ile ilgili aklamalar da Kad Abdulcabbarn
aklamalar dorultusundadr. Ona gre de muhkem tek anlama ihtimali olan, mteabih de iki veya
daha fazla anlama ihtimali olan hitap olup, mteabihin muhkeme hamledilmesi gerekir. nk
muhkem mteabih iin asldr. Bk. Ts, el-Udde, I, 408.
201

kullandklarn, kelamclarn ise beyana ihtiya duyan hitap iin mteabih terimini
kullanarak mcmel tabirini hemen hemen hi kullanmadklarn belirtmesi bu tespiti
destekler niteliktedir.262 Rz ve kendisinden sonraki kimi usulclerin ise muhkemi nass
ve zahiri kapsayan daha kapsaml bir terim olarak kullandklar gibi mteabihi de
mcmel ve mevveli kapsayan daha genel bir terim olarak kullandklar grlr.263

Mteabih ile mcmelin ayn ya da farkl anlamda kullanm esasen mteabihin bilinip
bilinemeyecei eklindeki tartmann bir sonucu olup bu tartma da l-i mrn
suresinin yedinci ayetine verilen anlamdan
kaynaklanr. Bu ayete ilikin farkl anlaylar, usulclerin mteabih kavramna
ykledikleri anlam da byk lde belirlemitir. Ayet, iki ekilde anlalmtr.
Birincisi, Mteabihatn tevilini ancak Allah bilir. Dinde derin bilgi sahibi olanlar ise
ona inandk, hepsi Rabbimizin katndan gelmitir derler eklinde olup vakf yeri lafza-i
celaldir.264 kincisi ise Mteabihatn tevilini ancak Allah ve dinde derin bilgi sahibi
olanlar bilir eklindedir. stisnalar bulunmakla birlikte genelde mteabihi
mcmelden ayr deerlendiren usulcler birinci anlam tercih ederken, mteabihi
mcmel ile ayn veya mcmeli mteabih kapsamnda deerlendiren usulcler ikinci
anlam tercih etmilerdir.

Hanefi usulclerde Debsden itibaren hakim olan anlay birincisidir. Hibir ekilde
anlalmayan ve hatta anlalma yolu bulunmayan bir hitap olsa da bu, mteabih
hitaplarn anlamsz olduu anlamna gelmez. Bununla kastedilen bir anlam vardr fakat
bizim bu anlama ulama imkanmz yoktur. Bize den, bu hitapla kastedilenin hak
olduuna inanmak ve teslimiyet gstermektir ve ayette de belirtildii gibi bunlar tevil
ile uramamaktr. Bu da imtihan amacna yneliktir.265

262
erif Murtaz, ez-Zera, I, 328.
263
Rz, el-Mahsl, I, 231; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), III, 552; Allme Hll, Mebdiul-vusl,
ss. 65-66. Tf, Rznin bu kullanm hakknda onun dnda byle bir kullanm olan baka birini
bilmediini, muhtemelen bunun Rznin kendisinin kulland bir terminoloji olduunu belirterek
bununla birlikte onun bu grnn mteabihle ilgili grlerden biri dorultusunda
anlalabileceini ifade eder. Bk. erhu Muhtasarir-Ravda, II, 51. bnl-Hmm da ayn ekilde
Beydvye atfen bu kullanma deinerek, mevvelin delil sebebiyle racih hale gelmesi sebebiyle
mteabihin ksm saylmasnn problemli ve doru olmadn belirtir. Bk. Et-Tahrr (bn Emrul-
Hcc erhi ile), I, 161; (Emir Padiah erhi ile), I, 162.
264
Bu anlam iin dil asndan yaplan izaha rnek olarak bk. Emir Ktip tkn, et-Tebyn, I, 213; Tf,
erhu Muhtasarir-Ravda, II, 51-59.
265
Debs, Takvm'l-edille, s. 118; Serahs, Usl, I, 169; Pezdev, Usl, I, 149; Nesef, Menru-envr, I,
152; Sadruera, et-Tavzh, I, 127-128; bnl-Hmm, et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I,163-164;
Molla Husrev, Mirt, s. 108. Semerkand bir tercihte bulunmayarak her iki anlay vermekle
202

Bata Bklln ve Kad Abdulcabbar olmak zere Ear ve Mutezili usulcler ise ikinci
anlam tercih ederek mteabihlerin bilinebilecei grn benimsemilerdir. Bu
anlaya gre mteabihlerin tevilini bilme ilim sahiplerinin bir meziyeti olup ayette
zellikle zikredilmelerinin nedeni budur. Yoksa mteabihlere iman konusunda ilim
sahipleri ile avm arasnda bir fark yoktur. Eari usulcler bu gr, imkansz
teklifin caiz olmamas prensibi ile Mutezile ise Allahn aslah olana riayetinin
vaciplii prensibi ile temellendirir.266

yetinmitir. Bk. Miznul-usl, I, 518-519. Bununla birlikte tkn Hanefilerin nde gelen simasnn
Debs, Serehs ve Pezdevnin birinci anlam tercih ederek mteabihlerin tevilinin caiz olmad
grnde olduklarn belirtir ve bu gr fukahya nispet eder. lerinde Ebl-Mun en-Nesef ve
Semerkandnin bulunduu kelamclara gre ise mteabihlerin tevilinin caiz olduunu belirtir. Bk.
Et-Tebyn, I, 212. Abdlaziz Buhr de bu gr, Ehl-i Snnetin mtekaddiminin geneline nispet
etmitir. Bk. Keful-esrr, I, 149.
filerden Semn de birinci anlam tercih ederek, bunu Ehl-i Snnetin gr olarak vermitir. Bk.
Kavtul-edille, I, 265. Baz kaynaklarda (rnek olarak bk. Merdv, et-Tahbr, III, 1411) rznin
de birinci anlam tercih ettii belirtilmekte ise de erhul-Lmada bu konuda bir aklk yoktur.
Hanbelilerde hakim olan anlay da birincisidir. Ferr mteabihin mcmelle ayn anlamda olduunu
kabul etmesine karlk, birinci anlam tercih etmitir. Bk. El-Udde, II, 689. Bu iki yaklam arasnda
bir eliki olduu dnlebilirse de Ferrnn bu anlam zellikle Allahn sfatlar konusundaki
mteabih ifadelerde snrl olarak kabul ettii sylenebilir. Bu da aka belirtmemesine karlk
frud-din ile usld-dindeki mteabihler arasnda bir ayrm yapt anlamna gelir. Tf de
birinci anlam tercih ederek bunu Ehl-i Snnetin gr olarak deerlendirir. kinci anlam tercih
edenlerin ise Mutezile, Eariler ve onlara uyanlar olduunu belirtir. Bk. erhu Muhtasarir-Ravda, II,
45-46.
bn Hazm, mteabihin hem usld-din hem de frud-dinde olabileceini syleyerek, tevile
kalkmann yasakland ve sadece Allahn bildii mteabihin baz surelerin banda bulunan
hurfu mukattaa ve yeminlerden ibaret olduunu belirtir. Bu yzden de sadece belirttii bu iki tip
mteabih ifadeyle snrla olmak zere sz konusu ayetin birinci anlamn tercih etmitir. Bunun
dndaki gerek usld-din gerekse frud-din konusunda olsun mteabihlerin bilinebileceini ve
bunlar zerinde incelemede bulunulmas gerektiini ifade eder. Bk. El-hkm, I, 533-535.
266
Earilerin gr iin bk. Bklln, et-Takrb, I, 332-333. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 156-
157; Rz, el-Mahsl, I, 388; mid, el-hkm, I, 143-144; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh
(Tuhfetl-mesl erhi ile), II, 164.
Mutezilenin gr iin bk. Kad Abdulcabbr, Mtebihl-Kurn, I, 15-16; a.mlf., erhul-uslil-
hamse, s. 603; a.mlf., el-Mun, XVII, 39; Zemaher, el-Kef an hakiki avmizit-tenzl ve
uynil-ekvl f vuchit-tevl, tashih Mustafa Hseyn Ahmed, 4 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye,
Beyrut 1987, I, 338; Abdlaziz Buhr, Keful-esrr, I, 150; Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II, 46.
Hem Eariler hem de Mutezile, surelerin banda bulunan hurf-i mukattaalarn anlamlarnn
bilineceini grndedirler. Bklln bu konuda yaplan tevillerden kabul edilebilecek olanlar u
ekilde sralar: 1) Bunlar banda bulunduklar surelerin isimleridir, 2) Allah bu harfleri dili oluturan
harflerden kinaye olarak zikretmi ve bu ekilde onlara kendi dilleri hitap ettiini bildirmek istemitir,
3) Dikkatlerini ekmek iin bu harflerle hitapta bulunmutur 4) El y Zeydu akbil sznde olduu
gibi benzer kullanm Araplarn szlerinde de mevcuttur. Bk. Et-Takrb, I, 332; Benzer aklamalar
iin bk. Kad Abdulcabbar, Mtebihl-Kurn, I, 16-17; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 157.
Cassas ise sz konusu ayete ilikin Mteabihatn tevilini ancak Allah ve dinde derin bilgi sahibi
olanlar bilir eklindeki anlam tercih etmitir. nk ayetteki ve balacnn hakikat anlam cem
olup bu ekilde anlalmas gerekir. Balang anlamnda alnmas ise ancak bir delalet ile mmkndr
ki, burada bu anlam vermeye uygun bir delalet sz konusu deildir. Bk. Ahkmul-Kurn, II, 283-
284.
203

Mteabihin tevilinin bilinip bilinemeyeceine ilikin her iki gr asndan da unu


sylemek mmkndr. Kitap ve snnette teklife ilikin olup da anlam bilinmeyen,
anlalmayan bir hitap yoktur. Mteabihin tevilinin bilinemeyeceini ileri srenler
asndan bu, ya mteabihin kelama ait bir kavram olmas ynyledir ya da sadece
kelamdaki mtebaihlerin bilinemeyecei anlamna gelir. Teklife ilikin konularda ise
bilinmesi mmkn olmayan bir mteabihin bulunmas sz konusu deildir.
Mteabihin tevilinin bilinebileceini ileri srenler asndan ise zaten bu konuda bir
problem yoktur.267

2. Mcmelin Ksmlar:

Mcmelin ksmlar, mcmellii gerektiren sebepler olup bu konuda usulclerin deiik


snflamalar mevcuttur. Bu snflamalardan kimisi sistematik bir yap arz ederken
kimileri de belli bir sistematik olmakszn rneklerin sralanmas eklindedir. Biz de
dierlerine gre daha sistematik olduunu dndmz ve kendisinden sonraki
birok usulc tarafndan takip edilmesi sebebiyle Basrnin snflamasn esas alarak
dierlerinin grlerini bu snflama erevesinde vermeyi uygun grdk.268 Basrnin

267
Az nce belirtildii gibi bu Eariler asndan imkansz teklifin caiz olmamas, Mutezile asndan da
Allahn aslah olana riayetinin vaciplii ile temellendirilmitir. Bu konuda Basr yle demektedir:
Mkellef tutan, irkinin irkinliini, vacibin vacibliini bilendir. Yine o, irkin bir fiili yapmaktan ve
vacibi ihlal etmekten uzaktr. stidlalde bulunan kii bunu bildiinde, Allahn yararmza ve
zararmza olan eyleri bildirmemesinin caiz olmadn da bilir. nk ltuflar bildirmek vaciptir,
hakm olan ise vacibi ihlal etmez. Yine istidlalde bulunan kii, hitabn, mcerret olarak veya karineyle
birlikte ne ifade ediyorsa onu ifade ettiini bilerek dilin konuluunda (muvadaa) hibir anlam ifade
etmeyen bir szle bize hitapta bulunmasnn caiz olmadn da bilir. nk kii bunu bilmeyecek
olsa, bu durumda Allah, aklmz kartrm ve bize gerein tersini gstermi olur ki, bu da
irkindir. Bk. El-Mutemed, II, 342-343.
Cveyn de Allahn kitabnda, sadece Rasulne bildirdii mcmel bir hitabn bulunup bulunmad
eklindeki soruya u ekilde cevap verir: Bize gre tercih edilen gr, teklif ieren bir konuda
mcmelliin devam etmesinin imkansz olduudur. nk byle bir ey, imkansz teklife gtrr.
Teklif iermeyen konularda ise mcmelliin devam etmesi ve Allahn sadece kendine has klmas sz
konusu olabilir. Aklda bunu imkansz klacak herhangi bir ey yoktur. Bk. El-Burhn, I, 284-285.
Amid de imkansz teklifi caiz grmeyenler asndan Allahn kelamnda anlalmayan bir hitabn
olamayacan syler. te yandan iinde anlalmayan bir hitabn bulunmas, Kuran insanlar iin
beyan olmaktan karr ki, bu da Bu insanlar iin bir beyandr (l-i mran, 3/138) ayetine aykrdr.
Yine byle bir anlay, Allah ve Rasulnn haberine gvensizlie yol aar. Bu ise eriatn ibtali
anlamna gelir. Bk. El-hkm, I, 144.
268
Mcmelin eitlerine ilikin sz konusu edebileceimiz ilk snflamann Cessasa ait olduunu
syleyebiliriz. Cessasn snflamasna gre mcmel, esas itibariyle birincisi, lafzn kendisinde olan,
ikincisi esasnda mcmel olmayp kendisine mcmellii gerektirecek bir eyin eklenmesiyle mcmel
hale gelen olmak zere ikiye ayrlr. Cessas, mcmellii gerektiren tm durumlar yaknlklarna gre
bu iki ksm ierisinde ele almtr. Kad Abdulcabbar tarafndan el-Umedde yaplan farkl bir
taksimin bulunduunu sylemekle birlikte Basr, Cessasn bu snflamasna benzer bir snflama
vermitir. Basr de mcmeli dilin konuluundan kaynaklanan ve dilin konuluundan kaynaklanmayan
olmak zere ikiye ayrarak daha sonra bunlar kendi arasnda tekrar ksmlara ayrmtr. Bu adan
bakldnda Basrnin, Cessas tarafndan yaplan snflamay esas alarak daha sistematik hale
204

snflamasna gre mcmellik esas itibariyle birincisi kelimenin/dilin vazndan


kaynaklanan, ikincisi vazdan kaynaklanmayan (kullanmdan kaynaklanan) olmak zere
iki sebepten kaynaklanr.

a. Vazdan Kaynaklanan Mcmellik: Vazdan kaynaklanan mcmellik iki ksmdr.


Birincisi kapalln lafzn aslna ynelik olmayp sfatna ynelik olmas, ikincisi
kapalln asla ve sfata ynelik olmasdr. Bu tr mcmellik aslnda lafzn birden fazla
anlama delalet etmesi iin konulmu olmasndan kaynaklanr. Ancak lafzn farkl
cinslerde birden fazla anlama nispetle iki durumu sz konusudur. Birincisi farkl
cinslerde birden fazla anlama ortak olan bir anlama tek bir anlam olarak delalet
etmesidir. Bu tr lafzlar mutavat lafzlar olarak isimlendirilir. kincisi farkl cinslerdeki
birden fazla anlama farkl anlama delalet etmesidir. Bu tr lafzlar da mterek lafzlar
olarak isimlendirilir.

1. Mutavat Lafzdaki Mcmellik: Basr, bu tr kapall szn, bir anlam ifade etmesi,
ancak bu eyin sfatn ifade etmemesi eklinde aklar. Bu tr lafzlar genel bir anlam
iin konulmu lafzlardr. Ancak bu genelin kapsamna giren belirli/muayyen bir anlam
iin kullanldnda zel olarak bu anlam iin konulmad iin bu belirli anlam
asndan mcmel hale gelir. rnein Hasat gn hakkn verin (Enm 6/141)
ayetindeki hak lafz bu anlamda mcmeldir. Hakk kelimesi az ya da ok ey iin
konulmu genel bir lafzdr. Ancak zel olarak bunlardan biri iin konulmamas ynyle
ne tr bir miktar ifade ettii bilinmemektedir. Dolaysyla sz sahibinin beyanna
ihtiya vardr.269 Hz. Peygamberin mahsuldeki hakkn sulamann niteliine gre onda
bir veya yirmide bir olduu eklindeki aklamas ile bu mcmellik giderilmitir.

getirdiini syleyebiliriz. Basrnin yapt bu snflamann kendisinden sonra Semerkand, Esmend


ve Rz tarafndan ayn ekilde ele alnd grlmektedir. Buna karlk Bklln, Cveyn, rz,
Bc, Gazzl ve Amid gibi usulclerin ise mcmel olan ifade trlerini sralamakla yetindiklerini
gryoruz.
269
Mcmelin bu ksm usulcler tarafndan ok deiik ekillerde ifade edilerek ayn rnek verilmitir.
Basr ve Semerkand bu ksm sfattaki mcmellik olarak niteler. Bk. El-Mutemed, I, 298; Mznul-
usl, I, 511.
Cessas, bunu umum anlam bulunmayan mfred mehul bir lafzdaki mcmellik olarak niteler. Bk.
El-Fusl, I, 63.
Bklln ise bunu bir adan anlamn ifade etmede yeterli, bir adan ise yeterli olmayan diye niteler.
Gnn, hasadn ve vermenin belli olmasna karlk verilecek olan hakkn miktar belli deildir. Bu
yzden de muhtemeldir. Bk. Et-Takrb, I, 349-350.
bn Frek ise bu tr mcmellii, hakknda dilde bir rfn olumad lafz olarak niteleyerek
mcmelin birinci ksm olarak deerlendirmitir. Bk. El-Muhtasar, s. 397. Ayn ekilde Kelvezn de
bu ksm hakknda erde ve dilde bir rfn bulunmad ksm olarak niteleyerek mcmelin birinci
ksm olarak deerlendirmitir. Bk. Et-Temhd, I, 10.
205

Usulclerin ounluuna gre mm lafz, dilde kapsamna giren btn fertleri (bir
cinsde ortak olan anlam) ifade etmesi iin konulduu iin mm lafzlarda bu ynden bir
mcmellik sz konusu deildir. Genel bir anlam iin konulan fakat belirli bir anlam
kastedilmeyen mutlak lafzlarda da mutlak olmalar ynnden anlamlar ak olduu
iin esasen bu ynden bir mcmellik sz konusu deildir. Mcmellik, mutlak lafzn
belirli/zel bir anlama nispetle kullanlmasndan kaynaklanr. Ancak bu durumda sz
konusu mcmelliin vazdan kaynaklanan bir mcmellik olup olmad tartmaya
aktr.270

2. Mterek Lafzdaki Mcmellik: Lafzn konuluandan kaynaklanan esas mcmellik


mterek lafzdaki mcmelliktir.271 Mterek lafzlar farkl cinslerde farkl anlamlar iin
ayr konulularla konulur. Mterek lafzlar konulduklar farkl anlamlar asndan iki
ksma ayrlr. Bu anlamlar ya birbirine zttr ve birinin varl dierinin yokluunu
gerektirir ya da birbirine zt deildir ve birinin varl dierinin yokluunu
gerektirmez.272

Birbirine zt olan anlamlarn, irade asndan imkanszl gerektirmesi nedeniyle ayn


anda ayn kii tarafndan bir lafzla kastedilmesi mmkn deildir. Bu konuda usulcler
arasnda herhangi bir ihtilaf sz konusu deildir. rnein, yap sz ile hem bir eyin
emredilmesi hem de yasaklanmas mmkn deildir. Usulcler arasnda esas tartlan

Cveyn ise bu mcmeli, konunun (mahallin) malum olduu, hkmn ise mehul olduu mcmel
eklinde ele almtr. Bu ayette hkmn konusu olan ekin bilinmektedir. Ancak hak olarak ifade
edilen hkm ise miktar, nitelik ve cins asndan bilinmemektedir. Bk. El-Burhn, I, 281.
rz ise bu tr mcmeli, lafzn, belirli bir anlam iin konulmamas eklinde isimlendirmitir.
Ayetteki hak kelimesi, Arap dilinde belirli bir anlam iin konulmu olmayp az olana da ok olana da
ihtimali vardr. Nekre olmad iin de -izafetle marifelik kazanmtr- umuma hamledilemez. Bu
yzden bir beyan gelinceye kadar bu hakkn ne olduu ayetten anlalmaz. erhul-Lma, I, 454.
Rz ise bu tr lafzlar mutavat lafzlar olarak isimlendirir ki, lafz muhtemel olduu anlamlar bu
anlamlarn hepsinde ortak tekbir anlam olarak ierir. Bk. El-Mahsl, III, 155-156.
270
Nitekim Karf ve sfehn, kural olarak mutavat lafzlarn vaz asndan mcmel olmayacan
belirtir. nk mutavat lafzlar kll bir anlam iin konulmutur ve bu kll anlamdan daha zel bir
anlamda kullanldna ilikin bir karine bulunmadnda kll anlamna hamledilmesi gerekir. zel
bir anlamda kullanldna ilikin bir karine varsa konulduu kll anlamda kullanlmaz, ancak bu
taktirde de konulduu anlamda kullanlm olmaktan kar. Bu adan bakldnda da zel bir
anlamda kullanlan mutavat lafzdaki mcmellik, vazdan kaynaklanan bir mcmellik deil,
kullanmdan kaynaklanan mcmellik olur. Bk. Nefisl-usl, V, 2285-2286; el-Kif, V, 50.
271
Mterek lafzn delaleti kelamc usulcler tarafndan genellikle Mcmel ve Mbeyyen bal
altnda mcmelin ksmlarndan biri olarak veya mm lafzn delati iirisinde Ummul-mterek
tartmasnda ele alnr. Bunun yannda Rz ve daha sonraki usulclerde olduu gibi lafzlarn deiik
alardan taksiminin yapld blmde mstakil bir balk altnda incelenir. Hanefi usulclerde
genellikle vaz olunduu anlam bakmndan lafzlarn birinci taksiminde mm ve hss ile birlikte ele
alnr.
272
Bklln, et-Takrb, I, 422-424; erif Murtaz, ez-Zera, I, 17; rz, erhul-Lma, I, 176-177.
206

konu lafzn, kur kelimesinin temizlik ve hayz anlamnda olduu gibi iki hakikat iin
kullanlmas veya nikah lafznn iliki ve akit anlamnda olduu gibi biri hakikat dieri
mecaz anlamda kullanlmas durumunda bir lafzla iki anlamn birden kastedilmesinin
mmkn olup olmaddr.

Bu konuda usulcler ikiye ayrlmtr. Cbb ve Kad Abdulcabbar gibi Mutezili


usulcler, erif Murtaz ve Ts gibi ii usulcler, rz ve Semn gibi afii
usulcler ve Ferr gibi Hanbeli usulcler bu ekilde bir lafzla iki farkl anlamn
kastedilecei grn benimsemitir. Eb Him, Eb Abdillah el-Basr ve Ebul-
Huseyn el-Basr gibi Mutezili usulcler, Bklln, Cveyn, Gazzl ve Rz gibi Eari
usulcler ve Hanefilerin geneli bunun caiz olmad grn benimsemilerdir.273
Takipileri tarafndan fiye nispet edilen gr caiz olduu grdr.274

Cevaz grn savunanlarn temel gerekesi, birbirini nefyetmeyen bu iki anlamn bir
lafzla kastedilmesinin irade asndan imkanszl gerektirmemesidir. ayet bu durum
imkansz olsayd, bu ya konuana ya da szn kendisine bal bir sebepten dolay
imkansz olurdu. Konuana bal bir sebepten dolay imkansz olamaz, nk bir
kimsenin, Babann nikahlad kadn nikahlama sz ile babann nikah akdi yapt
kadnla nikah akdi yapma ve onun cinsel ilikide bulunduu kadnla cinsel ilikide
bulunma anlamlarn kastetmesi mmkndr. Ayn ekilde Hanmna dokunduunda
abdest al sz ile hem cinsel ilikiden dolay hem de el ile dokunmadan dolay abdest
almann gerekli olduunu kastetmek dorudur. Szn kendisine bal bir sebepten
dolay bunun imkansz olduu da ileri srlemez, nk sz bu iki anlam da ifade
etmek iin konulmutur. Burada birlikte kastedilen iki anlamn ikisinin de hakikat veya

273
Bklln, et-Takrb, I, 425; Basr, el-Mutemed, I, 300, 301; erif Murtaz, ez-Zera, I, 17; Ts, el-
Udde, I, 53-55; Cveyn, el-Burhn, I, 235, 236; rz, erhul-Lma, I, 177; Semn, Kavtul-
edille, I, 277; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 120; Rz, el-Mahsl, I, 268, 269; mid, el-
hkm, I, 452.
Hanefi usulclerden Abdlaziz Buhr de usulclerin bu konuda ihtilaf ettiklerini, Hanefilerin,
dilcilerin genelinin, afiilerden muhakkik olanlarn ve kelamclarn genelinin bunu caiz
grmediklerini, afii ve ashabnn genelinin, ehl-i hadisin genelinin ve kelamclardan Cbb ve Kad
Abdulcabbar gibi usulclerin bunu cazi grdklerini belirterek, bu konuda taraflarn gr ve
gerekelerini derli toplu gzel bir ekilde vermitir. Abdlaziz Buhr, Keful-esrr, II, 85-87.
274
Cveyn, Kadnlara dokunduunuzda (Nis 4/43) ayetiyle ilgili afinin bu, hakikat olarak elle
dokunmaya, mecazen de ilikiye hamledilir dediini kaydeder. Bk. El-Burhn, I, 236. Mevlalarna
vasiyette bulunan kiinin bu vasiyetinin hem alt hem de st mevlalar iin geerli olaca gr,
kitabetle ilgili ayetteki (Nr 24/33) hayr kelimesini g ve kazanma anlamlarnda aklamas afinin
bu gr benimsediinin dier rnekleri olarak zikredilir. Bk. Zerke, el-Bahrul-muht, II, 134-135.
Cveynnin ifadelerinden Bkllnnin bunu caiz grmedii anlalrken, Gazzl, Rz ve Amid
tarafndan onun cevaz grn kabul ettii nakledilmitir. Bk. Bir nceki dipnotta verilen kaynaklar.
207

birinin hakikat dierinin mecaz olmas ya da birinin sarih dierinin kinaye olmas
arasnda bir fark yoktur. Bu yzden iki anlamdan birinin kastedildiine ya da
kastedilmediine ilikin bir karine ya da delil bulunmad srece bir lafzla
kastedilmesi mmkndr ve mcmel deildir. Mcmellik bu anlamlarn birbirini
nefyetmesi durumunda ya da bu iki anlam birbirini nefyetmemekle birlikte ikisinden
birinin kastedildiine ilikin bir delil olmas durumunda sz konusudur.275 Bu gr
savunanlar asndan mterek lafzn birbirini nefyetmeyen iki anlamna birden
hamledilmesi konusunda bir problem bulunmamakla birlikte biri hakikat dieri mecaz
iki anlama birden hamledilmesi problemlidir. nk kendilerinin de benimsedii genel
kural gereince hakikat anlamn engelleyecek bir karine ya da delil bulunmad srece
lafzn hakikat anlamna hamledilmesi gerekir.276 Bu kurala ramen ikisinin birlikte
kastedildiine ya da belirsiz olarak ikisinden birinin kastedildiine ilikin bir delil yoksa
bu kurala ramen lafz nasl olup da hem hakikat hem de mecaz anlam birlikte ifade
edebiliyor?!

Bir lafzla iki farkl hakikatin ya da biri hakikat dieri mecaz iki farkl anlamn
kastedilemeyeceini savunun usulcleri de iki gruba ayrmak mmkndr. Birincisi bu
durumu akl asndan mmkn gren fakat dil asndan mmkn grmeyen Basr,
Cveyn, Gazzl ve Rz gibi usulclerin yer ald grup; ikincisi bunu hem akl hem
de dil asndan mmkn grmeyen Hanefi usulclerin yer ald gruptur.

275
Basr, el-Mutemed, I, 301; erif Murtaz, ez-Zera, I, 17-19; Ts, el-Udde, I, 53-59; Ferr, el-
Udde, II, 703-704; rz, erhul-Lma, I, 177-179; Semn, Kavtul-edille, I, 278-280.
rz ister ikisi de hakikat ister biri hakikat dier mecaz olsun bir lafzla iki farkl anlamn
kastedilmesi konusunda durum sz konusu olacan belirtir. 1) Eer ikisinden birinin belirsiz
olarak kastedildiine ilikin bir delil varsa mcmeldir, beklemek gerekir. 2) Eer iki anlamn birlikte
kastedildiine ilikin bir delil varsa iki anlama birden hamletmek gerekir ve mcmellik sz konusu
olmaz. 3) Eer ikisinden birinin kastedildiine ilikin bir delil yoksa ikisine birden hamledilir mi
yoksa mcmel olarak m kabul edilir. erhul-Lmada (I, 177) bu ksmla ilgili metinde bir problem
vardr. Bu yzden el-Lmadaki (s. 42) ifade esas alnmtr.) rz mterek isimlerde ihtilafl olan
noktann bu olduunu belirterek ikisine birlikte hamledilecei grn tercih eder. rz bunu u
ekilde gerekelendirir. Lafz dilde bu iki anlamdan her biri iin hakikat olarak konulmutur ve
birbirini nefyetme durumu da sz konusu deildir. Nasl ki aka Temizlik ve hayzdan oluan
kur ile iddet bekle eklinde sylendiinde bu caiz oluyorsa ayn ekilde her ikisi iin uygun bir
lafzla da sylenmesi caizdir. rznin bu ifadeleri temizlik ve hayzdan oluan kur ile iddet
beklemenin caiz olduunu ifade etse de bu ekilde iddet beklenilmesi caiz deildir. rz bunu sz
konusu tartmaya rnek olarak vermitir. erhul-Lmada mcmelin ksmlarn sayarken farkl iki
anlam iin konulmu lafzn bu iki anlama tek bir ihtimalinin olmas ve kastedilenin gayr- muayyen
olarak bu ikisinden biri olduunu bilinmesi eklinde bir ksma yer verip buna da kur kelimesini
rnek vermesi (bk. erhul-Lma, I, 456) kur lafzn mcmel kabul ettiini gsterir. Bu yzden
burada kur lafznn iki anlama birden hamledileceini sylemesini ayet ikisinden birinin
kastedildiine ilikin bir delil olmasayd eklinde anlamak gerekir.
276
erif Murtaz, ez-Zera, I, 10; Ts, el-Udde, I, 29; rz, erhul-Lma, I, 175; Semn,
Kavtul-edille, I, 271.
208

Basr konuya ilikin grn u ekilde ortaya koyar. Bize gre, iki hakikat veya iki
mecaz ya da biri hakikat dieri mecaz olmak zere iki anlam ifade eden mterek isimle
bu iki anlamn imkan asndan kastedilmesi caiz, dil asndan ise caiz deildir.277
Basrye gre bunun caiz olmasnn nedeni, haddizatnda mmkn oluudur. nk sz,
iradeler arasnda birbirini nefyetme durumu olmadka, haddizatnda imkansz olmayan
bir eyi imkansz hale getirmez. Mesela kast sahibi, kur ismini sylememi olsayd,
kadnn hayz ve temizlik ile iddet beklemesinin birlikte kastedilmesini engelleyecek bir
ey yoktur. nk bu ikisi ile birlikte iddet beklemek haddizatnda mmkn bir eydir.
Dolaysyla bu ismi sylediinde de iki anlamn birlikte kastedilmesini engelleyecek bir
durumun olmamas gerekir.278

Basrye gre akl imkan asndan durum bu olmakla birlikte bir lafzla iki farkl
anlamn kastedilmesi, dil asndan caiz deildir. Basrnin bu konudaki gerekesi, dil
ehlinin mterek lafzlar koyarken ayr ayr koymu olmalardr. rnein himr
szn, yalnzca belli hayvan iin koymular ve yine yalnzca mecaz yoluyla aptal kii
iin kullanmlardr. Bu sz konulduu ve kullanld iki anlamda birlikte
kullanmamlardr. Raeyt himran denildiinde, bu szden kiinin bir eek ve aptal
kiiyi birlikte grd anlalmaz. Kur lafz da byledir. Bu kelime ayr ayr olarak
hayz ve temizlik anlam iin konulmutur. tedd bi kur denildiinde bundan biri
temizlik dieri hayz iki kur beklenmesinin gerektii anlalmaz. 279

277
Basr, el-Mutemed, I, 301. Basrnin Mterek isimle iki farkl anlamn kastedilmesi gibi mcmel
olduu halde mcmelden karlan eklinde setii baln kendi grn yanstr niteliktedir.
Basr Eb Him, Kerh ve Eb Abdillah Basrnin ister ikisi de hakikat, ister biri hakikat dieri
mecaz olsun bir lafzla iki farkl anlamn kastedilmesinin caiz olmad grnde olduunu belirterek
Eb Abdillah Basrnin bunun iin drt art ileri srdn belirtir. 1) Konuann bir kii olmas, 2)
Szn tek olmas, 3) Vaktin ayn olmas, 4) Kiinin kastettii iki farkl anlamn tek bir anlama
indirgenememesi. Bu artlardan biri ortadan kalktnda iki farkl anlamn kastedilmesi caizdir. Buna
gre birinci art ortadan kalktnda iki kiinin ayn szle farkl anlamlar kastetmesi mmkndr.
kinci art ortadan kalktnda kiinin iki farkl szle kelimenin iki farkl anlamn kastetmesi
mmkndr. nc art ortadan kalktnda bir kiinin farkl zamanlarda ayn szle farkl anlamlar
kastetmesi mmkndr. Drdnc art ortadan kalktnda tek anlama indirgenebilen bir kelime ile iki
farkl anlamn kastedilmesi mmkndr. Basr bu drdnc artn ortadan kalkmasndan hareketle
Eb Abdillah Basrnin ayet su bulamam iseniz teyemmm edin (Mide 5/6) ayetindeki su
kelimesinin tabii su ve nebiz olarak iki farkl anlam da ifade edecei grnde olduunu belirtir. Bk.
El-Mutemed, I, 300.
278
Basr, el-Mutemed, I, 301.
279
Basr, el-Mutemed, I, 303. Basr, mterek lafzn tekil veya oul olma durumlarn, oul olmas
halinde olumlu veya olumsuz olma durumlarn ayrntl olarak ele alp incelemitir. Bu konuda bk.
El-Mutemed, I, 303-305.
Cveyn, Gazzl ve Rznin mterek lafzn mcmellii konusundaki temel yaklamlar, Basrnin
yaklam ile ayndr. Cveynnin mterek lafzn mutlak olmas durumunda bu lafzn konulduu
anlamlar bedel yoluyla ifade etmeye elverili olduu ve konulduu btn anlamlar birlikte iermek
209

Basr, kastedilenin hangisi olduuna ilikin bir delalet bulunmamasnn, lafzn,


kullanld iki anlamn bedel (ikisinden birinin) veya cem yoluyla (ikisinin birlikte)
kastedildiine delalet ettii eklinde deerlendirilemeyeceini ileri srer. nk lafz,
ikisi iin birlikte veya seime bal olmak zere konulmadnda karinesiz bulunmas
mmkn deildir. Lafzn karinesiz bulunmas, ancak zahirinin delaletinin yeterli olduu
ekilde konulmu olmas durumunda sz konusu olur.280

Cessasn, mcmel lafzlar ierisinde ele ald mterek isim hakkndaki Mterek
isimler, mutlak olarak kullanldnda mcmeldir, umum anlamnda alnmas doru
deildir ifadesi Hanefilerin grn ortaya koyar. Bir lafzla ismin kapsad btn
anlamlarn kastedilmesi caiz olmad iin mcmeldir ve kastedilenin bilinmesi beyana
baldr.281 ki hakikat iin geerli olan bu kural, bir lafzn hakikat ve mecaz yoluyla
veya sarih ve kinaye yoluyla iki anlam ifade etmesi durumunda da geerli olup umuma
hamledilmez.282 Ancak ncekinden farkl olarak bu durumlarda mcmellik sz konusu

iin konulmad gerekesinden hareketle konulduu btn anlamlara hamledilemeyeceini


syleyerek, mterek lafzn konulduu btn anlamlar (ayn anda) ifade ettiini ileri srmenin bir
anlam olmadn belirtir. Ayn ey, lafzn biri hakikat ve dieri mecaz olarak iki anlam ifade etmesi
halinde de geerlidir. Bununla birlikte Cveyn, kendisine bitien bir karine ile birlikte mterek
lafzla konulduu btn anlamlarn kastedilmesinin mmkn olduunu syler. Ayn ekilde karine
bulunduu takdirde hakikat ve mecaza hamledilmesine de mmkn gzyle bakmaktadr. Bk. El-
Burhn, I, 236. Sonu olarak mterek isimler karine olmadnda mcmeldir. Bk. El-Burhn, I, 282.
Gazzl, meseleyi Basr gibi imkan ve dilin vaz asndan ele alarak, lafzn bir kere sylenip bununla
her iki anlama birden delaletin kastedilmesinin mmkn olduunu ancak bunun dilin vazna aykr
bir durum olduunu syler. nk mterek isim cem yoluyla deil, bedel yoluyla konulmutur.
Lafzn, afinin dokunma ayeti hakkndaki grnde olduu gibi hakikat ve mecaz anlamnn birlikte
kastedilerek kullanlmasnn, kur lafznn temizlik ve hayz iin birlikte kullanlmasndan daha uygun
olduunu sylemekle birlikte, byle bir kullanmn Arap dil geleneine aykr olduunu ifade etmitir.
Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 120-121.
Rz de mterekin umumunun kasda ilikin bir durumdan dolay deil, dilin vaz asndan kabul
edilemeyeceini ifade etmitir. Lafzn iki farkl anlam iin bedel yoluyla konulmu olmas, ikisi iin
birden konulduu anlamna gelmez. Dolaysyla lafzn iki anlam birden ifade edeceinin sylenmesi,
lafz vaz olunmad bir anlamda kullanmak demektir. Bk. El-Mahsl, I, 269-270. ki anlamda birden
kullanlamayaca iin de mcmeldir. Bk. El-Mahsl, III, 156.
Amid ise her iki tarafn gr ve gerekelerini ele alp eletirmekle yetinmi kendisi ise bir tercihte
bulunmamtr. Bk. El-hkm, I, 452-457. Mcmelin eitlerini sayarken de tekil mterek lafzn,
mterekin umumunu kabul etmeyenlere gre mcmel olduuna dikkat ekmitir. Bk. El-hkm, II,
10.
280
Basr, el-Mutemed, I, 307.
281
Cesss, el-Fusl, I, 76-77. Cessas Hocas Kerhnin de ayn grte olduunu ifade eder. Buna rnek
olarak Hanefi imamlarn malnn te birini mevlalarna vasiyet eden kiinin st ve alt mevlas
bulunmas halinde, vasiyet edenin kimi kastettiini aklamadnda vasiyetin batl olduu grlerini
verir. Basrnin bir lafzla iki anlamn birden kastedilmesinin imkan asndan caiz olduunu syleyip
Eb Abdillah Basrnin grn eletirmesi, Eb Abdillah Basrnin de Hanefilerle ayn gr
paylatn gsterir. Bk. El-Mutemed, I, 301-302.
282
Bununla birlikte Cesss, hakikat ve mecazn birlikte kullanlmas konusunda Ebu Hanife ile Ebu
Yusuf ve Muhammed arasnda bir farklln olduuna dikkat eker. Kerhnin belirttiine gre Ebu
Hanife, bir lafzla hakikat ve mecazn ayn anda kastedilmesinin caiz olmad grndedir. Kerh
bunu Ebu Hanifenin u grlerinden karmtr. Bir kii Frattan iersem klem hrdr dese, bu
210

deildir. nk karine bulunmadnda hakikat ve sarih anlam, mecaz ve kinayeden


nceliklidir.283

Cessasn bu grleri iin temel ald iki gereke sz konusudur. Birincisi, hakikat ve
mecaz anlamn ya da sarih ve kinaye anlamn ayn anda ikisinin birden kastedildiini
sylemenin iki zdd bir araya getirmek trnden imkansz bir ey olduudur. Bu ztl
gerektiren ey ise lafzn ayn anda hem vaz edildii anlamda hem de vaz edildii
anlamn dnda kullanlyor olmasdr. Bu ise birbirine zt iki durumdur. kincisi,
sahabenin bu konudaki tavrlardr. Sahabenin, ayetteki dokunma ile elle dokunmann
m yoksa cinsel iliki mi olduu konusunda ihtilaf ettii bilinmektedir. Yine
bilinmektedir ki, onlardan bu anlamlarn ikisinden hangisi olursa olsun, birini kabul
eden dierini reddetmitir. Bu adan bakldnda bir lafzla iki anlamn birden
kastedilmeyecei konusunda bir ittifaklar sz konusudur. Bu ise onlarn bir lafzla iki
anlamn birden kastedilemeyecei grnde olduklarn gsterir.284 Debs de
mterekin umumunun olmadn belirterek hakikat ve mecazn bir lafzla
kastedilmesinin daha uzak olduunu ifade eder ve buna ilgin bir rnek verir. Lafz

sz nehirden eilerek direk imeye hamledilir, nk szn hakikat anlam budur. Testi ve benzeri
bir ey ile suyu alp imesi halinde szne aykr davranm olmaz. Ayn ekilde kii u budaydan
yemeyeceim diye yemin etse, bu yemini budayn tane hali iin geerlidir, nk szn hakikat
anlam budur. Budaydan yaplan ekmei yemekle yeminini bozmu olmaz. Buna karlk Ebu Yusuf
ve Muhammede gre, birinci meselede testi ile imesi halinde, ikinci meselede o budaydan yaplan
ekmei yemesi halinde de sznden/yemininden dnm olur. Bu durumda onlara gre, bir lafzla
ayn anda hakikat ve mecazn kastedilmesi mmkndr. Bk. Cesss, el-Fusl, I, 78-79. Serahs ve
Pezdev, bu rneklerde lafzn iki anlam kapsamasnn Eb Yusuf ve Muhammedde gre, lafzn
hakikat ve mecaz birlikte ifade etmesi yoluyla deil, mecazn umumu yoluyla olduunu belirtir.
nk mecaz umumu asndan, hkm bakmndan hakikate bal olduu iin hakikati de kapsar.
Bk. Serahs, Usl, I, 176, 184; Pezdev, Usl, I, 171 vd.
283
Cesss, el-Fusl, I, 46-48. nk isimlerde yaygn olan durum, vaz olunduu anlamda kullanlmas
olup, vaz olunduu anlamdan ancak bir delaletle vazgeilir. Bu duruma dier usulcler tarafndan iki
hakikat arasnda mterek kabul edilen kur rneini verir. Buna gre kur kelimesi hayz anlamnda
hakikat, temizlik anlamnda mecazdr. Babalarnzn nikahlad kadnlar nikahlamayn (Nis
4/22) ayetindeki nikah kelimesi de ayn ekilde olup, cinsel iliki anlamnda hakikat, akit anlamnda
mecazdr. Dolaysyla mecaz anlamn kastedildiine ilikin bir delalet olmadka hakikat anlamna
hamledilmesi gerekir ve ayn anda iki anlamn birden kastedilmesi de caiz deildir. Yine bir lafz biri
sarih, dieri kinaye yoluyla iki anlama geldiinde de durum ayndr. Kadnlara dokunduunuzda
(Nis 4/43, Maide 5/6) ayetinde dokunma sz, elle dokunma anlamnda hakikat (sarih), cinsel iliki
anlamnda kinayedir. Bu durumda da tpk hakikat ve mecazda olduu gibi kinaye anlamn
kastedildiine ilikin bir delalet bulununcaya kadar sarih anlama hamledilmesi gerekir ve ayn ekilde
ayn anda iki anlamn birden kastedilmesi caiz deildir. Cessas, her iki durumda (hakikat-mecaz,
sarih-kinaye) Kerhnin de ayn grte olduunu belirtir. Debs de bir lafzla hakikat ve mecaz
anlamn birlikte kastedilemeyeceini belirterek, Cessasn sarih ve kinayeye rnek verdii Kadnlara
dokunduunuzda ayetini hakikat ve mecaza rnek vermitir. Buna gre el ile dokunma hakikat
anlamdr, cinsel iliki mecaz anlamdr. Bk. Takvmul-edille, s. 120.
284
Cesss, el-Fusl, I, 48-50.
211

anlama nispetle bedendeki elbise konumundadr. Bir elbisenin ayn anda hem sahibi
tarafndan giyilmesi hem de bakasna ariyet olarak verilmesi mmkn deildir.285

b. Kullanmdan Kaynaklanan Mcmellik: Kullanmdan kaynaklanan mcmellik,


esasen dilde konulduu bir anlam olan ve mcmel olmayan bir ifadeye mcmellii
gerektiren bir durumun ilimesinden kaynaklanan mcmelliktir. Bu da kendi arasnda
ikiye ayrlr. Birincisi umum iin konulmu olan mm lafza mehul bir istisna ya da
sfatn eklenmesinden kaynaklanan mcmellik, ikincisi lafzn konulduu anlamn
dnda kullanlmasndan kaynaklanan mcmelliktir.286

1. mm Lafza Mehul Bir stisnnn Bitimesinden Kaynaklanan Mcmellik: Daha nce


getii zere Bklln gibi kimi usulcler istisna edilecek olursa287 usulclerin
ounluuna gre mm lafzn istiraka delaleti hakikattir. Ancak kendisine mehul bir
istisna ya da art eklendiinde mcmel hale gelir. rnein, Uhillet lekumul-enmu
ill m yutl aleykum (Hacc 22/30) ayetinde ill m yutl aleykum ksm olmasayd
lafzn zahirinin gerektirdii anlamda kullanlmas mmknd. Bu ksm eklendiinde
okunacak olan hayvanlarn hangi hayvanlar olduu belli olmad iin mehullk
szn bana da sirayet eder ve mcmel hale gelir. Ayn ekilde Bunlarn dnda
kalanlar mallarnzla istemeniz size helal klnd (Nis 4/24) ayeti zahiri zere
alndnda umumunu kullanmak gerekir. Ancak bu hitaba muhsnne gayra
musfihn sz bititiinde ihsan lafznn anlam mehul olduu iin mbah klnan
ey de beyana ihtiya duyan mcmele dnr.288

285
Debs, Takvmul-edille, s. 120. Ayn yaklam iin bk. Serahs, Usl, I, 173; Pezdev, Usl, II, 85 vd.
Semerkand ise bu konuda mterekin umumu konusuna atfta bulunarak burada taraflarn gr ve
gerekelerine iaret ettikten sonra bunun uzun bir mesele olduunu belirtmekle yetinmitir. Bk.
Semerkand, Mznul-usl, I, 499, 545.
286
Basr, el-Mutemed, I, 297.
287
Bkllnye gre, umumu iddia edilen lafzlar esas itibariyle muhtemel/mcmel lafzlardr. Bunlarla
lafzn kapsamna girenlerin tamamnn m, yoksa bir ksmnn m kastedildii belli deildir.
Mrikleri ldrn (Tevbe 9/5) hitab her ne kadar mrikler ve ldrme asndan biliniyor olsa da
kastedilenin mriklerin tamam m, bir ksm m olduu belli deildir. Her iki anlama ihtimali
olmasndan dolay bu ve benzeri harfi tarifli olsun olmasn umumu iddia edilen lafzlar muhtemel
lafzlardr ve beyana ihtiya duyarlar. Bk. Et-Takrb, I, 349-350.
288
Cesss, el-Fusl, I, 69-70; Basr, el-Mutemed, I, 298-299; Cveyn, el-Burhn, I, 282; rz, erhul-
Lma, I, 455; Semerkand, Mznul-usl, I, 512-513; Rz, el-Mahsl, III, 156-157.
Cesssa gre birinci rnekte ill m yutl aleykum ksm eklendiinde iki farkl anlam kastedilmi
olabilir. Birincisi, u an haram olduu sabit olup da size aklayacaklarm hari anlam; ikincisi ise
daha sonra size haram klacaklarm hari anlamdr. Cessas bu anlamlardan birincisi
kastedildiinde szn mcmel olacan belirtir.
Basr, mehul muhasssn bazen hitaba bitiik, bazen de ayr olduunu belirtir. Bitiik olmas
durumanda ikinci rnekte olduu gibi ya mehul bir sfat olur ya da birinci rnekte olduu gibi
212

2. Lafzn Konulduu Anlamn Dnda Kullanlmasndan Kaynaklanan Mcmellik:


Konulduu anlamn tamamen dnda kullanlan mcmelin bu ksmn Basr ikiye
ayrmtr. Birincisi mecaz anlamda kullanlan ve kastedilenin ak olmad ksmdr.
Bu ksm aslnda usuld-dne ilikin olup zahiri tebih ve tecsim ifade eden ifadelerle
ilgilidir. Bu tr ifadelerin zahir anlamnn kastedilmedii kesin olarak bilinmektir.
Kastedilenin bilinmesi bunlarn tevil edilip edilmeyecei tartmasna bal olup
Mcmel-Mteabih konusunda ele alnmtr. Konulduu anlamn tamamen dnda
kullanlan ikinci ksm ise lafzn lugav anlamnn dnda er tarafndan farkl bir
anlamda kullanld er isimlerdir.

Salt, zekat, savm, rib gibi er isimlerde mcmellii gerektiren durum lugav anlam
ile er anlam arasnda gidip gelmesidir. er isimlerin mcmellii konusunda lugav
anlamdan nakil olup olmad tartmasna bal olarak usulcler esas itibariyle ikiye
ayrlmtr. er isimlerin mcmel olduunu ileri srenler genelde lugav anlamdan
naklin bulunduu grn benimseyenlerdir. Nakil olmad grn benimseyenlere
gre ise mcmel deildir.289

mehul bir istisna olur. Her iki durum da mcmellii gerektirir. Muhasssn ayr olmas ise Hz.
Peygamberin Mrikleri ldrn (Tevbe 9/5) ayetinin tahsis edilmi olduunu, mriklerin
tamamnn deil, bazlarnn kastedildiini sylemesi gibidir. Bu durumda ayetin geneli ierisinde
kastedilen mriklerin kimler olduu konusunda beyana ihtiya duyulur.
Semerkand umum lafzdaki mcmellik konusunda Basrnin yapt taksimin hemen hemen aynsn
yapmtr. O da Basr gibi mehul muhasssn m lafza bitiik ve ondan ayr olmak zere ikiye
ayrldn, bitiik olan mehul muhasssn sfat, istisna ve art olmak zere tr olduunu belirtir.
Basr de olmayan ksm art ksmdr. Bunun dndaki ksm ve rnekleri ayndr. Semerkand buna
rnek olarak Allah dilerse, klelerim hrdr szn vermitir. Eer Allah dilerse ksm
olmasayd, sz umumu zere alnacak ve kleler hrriyetine kavuacakt. Bu ksm eklendiinde
klelerin hrriyetine kavumas, Allahn dilemesi artna baland ve bu da bilinmedii iin szn
tamam mcmel hale gelmitir.
Cveyn ise bunun yannda umum lafzn mcmellii ile ilgili baka bir duruma da dikkat ekmitir.
Bu da dilde umum iin konulmu bir lafzn bulunup akln, bu lafzn umum hkmnn alnmasnn
aykrlna hkmetmesidir. Kii, akl incelemesini bitirinceye kadar bu lafzn muktezas/gerei
mcmelliktir.
289
rnein bn Frek salat, zekat ve hacc gibi dilde bir kullanm bulunan isimler konusunda iki gr
bulunduunu belirtir. Birinci gre gre bunlar mcmeldir, ikinci gre gre mcmel olmayp,
delilin istisna ettii hari kendisinde lugav anlamn bulunduu her eye hamledilir. El-Muhtasar, s.
399. Ayn ekilde Mzer de usulclerin bu konuda mcmel olduunu ileri srenler ve mcmel
olmadn ileri srenler olmak zere ikiye ayrldn belirterek bu gr farkllnn nedenine dikka
eker. Ona gre mcmel olduunu ileri srenler erin bu lafzlar lugav anlamlarndan er
anlamlarna naklettiini benimseyenlerdir. Mcmel olmadn ileri srenler ise nakil olmad
grn benimseyenlerdir. Mazer bu grte olanlarn bu lafzlar lugav anlamn bulunduu her
eye hamlettiklerini belirterek, fi ve Malikilerden bnl-Mevvzn Ekmus-salh ayetine Hz.
Peygambere salat getirmeyi de dahil ettiklerini ifade eder. Bk. zhul-mahsl, s. 312.
Gazzlnin, Bkllnnin er isimleri kabul edenler asndan bu isimlerin mcmel olduunu
sylediini belirtmesi (bk. slam Hukukunda Deliller, II, 21) de bu isimlerin mcmelliinin naklin
olup olmad tartmas ile ilgili olduunu gsterir.
213

er isimlerin nakil yoluyla olduunu benimseyen Mutezili ve Hanefi usulcler ise


lafzn lugav ve er anlam arasnda gidip gelmesi halinde mcmel olduu grn
benimsemilerdir.290 Ancak er anlam ile lugav anlamn bir araya gelmesi halinde
Basrnin291 er anlamn ncelikli olduunu ileri srmesi ile burada mcmel olduunu
ileri srmesi arasnda bir eliki ortaya kmaktadr. Dier yandan Hanefi usulclerin
geneli mcmel olduunu ifade ederken bnl-Hmm gibi baz Hanefi usulclerin bu
tr isimler konusunda bir mcmelliin bulunmadn, er anlamda zahir olduunu
ileri srmesi292 de problemli gibi gzkmektedir. Ancak Cesssn bu tr isimlerin er
anlamlarnn yerlemesinden sonra mcmel olmaktan kp ere yerleen anlamlarna
hamledilmesi gerektii eklindeki aklamas293 er isimlerdeki mcmelliin er
kullanmn olutuu ilk dnem iin geerli olduunu gsterir. Bu konuda benzer bir
aklama Semerkand tarafndan yaplmtr. Semerkandnin aklamasna gre, dilde
bir anlam olan lafz er anlama nakledildiinde zamann gemesiyle er anlamdaki
kullanm gittike yaygnlk kazanr. Bu sre zarfnda lugav anlamdaki kullanm
devam ettii srece lafz, lugav anlam ile er anlam arasnda mterek bir isim olur.
Lafzn er anlam lugav anlamn bastracak ekilde yaygnlk kazanp, sylendiinde
ilk hatra gelen er anlam ise artk lafz er hakikat haline gelir.294

Gazzl ve mid gibi kimi usulcler ise bu isimlerin kullanld olumlu ifade ile
olumsuz ifadeler arasnda ayrm yapmlardr. fadenin olumlu olmas halinde her ikisi
de er anlama hamledileceini benimserken, Gazzl olumsuz ifadelerde kullanlmas

290
rnein Cesss rib, zekat, savm, salat gibi dilde konulduu anlamlarn dnda baka anlamlar iin
konulmu er isimlerin mutlak olarak kullanldklarnda bunlarla kastedilenin bilinen, allm
anlamlar olduuna bir iaret yoksa bunlarn beyana ihtiya duyan mcmel olduunu belirtmitir. Bk.
El-Fusl, I, 65-68. er isimlerin mcmellii Hanefiler tarafndan genel olarak mcmelin
ksmndan biri olarak deelerlendirilir. Bk. Debs, Takvml-edille, s. 118; Serahs, Usl, I, 168-169;
Pezdev, Usl, I, 145; Snk, Kitbul-vf, I, 315-318; Nesef, Menrul-envr (mellif erhi ile), I,
150-151.
Basr de erin salat sznde olduu gibi er isimleri dilde kullanldklar anlamlarn dnda baka
bir anlama naklettiini, bu tr lafzlar ieren bir hitap sz konusu olduunda bunlarn er vastasyla
baka bir anlama nakledildii bilinmiyorsa mcmel olacan ve beyana ihtiya duyacan belirtir.
Bk. El-Mutemed, I, 299. Ayn ekilde Rz de salat rneini vererek, ismin er anlama
nakledildiinin bilinmediinde mcmel olduunu ifade etmitir. Bk. El-Mahsl, III, 157.
Ayn ekilde Esmend, lugav anlamlarndan er anlama nakledilen isimlerin mcmel olduunu
belirtmitir. Bk. Bezln-nazar, s. 275.
Hanbel usulclerden Ferr ve Kelvezn de er isimleri mcmel olarak deerlendirmilerdir. Bk. El-
Udde, I, 143-144; et-Temhd, I, 10-11.
291
Basr, el-Mutemed, II, 345.
292
bnl-Hmm, et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I, 172; bn Abdiekr, Msellems-sbt, II, 41.
293
Cesss, el-Fusl, I, 334.
294
Semerkand, Mznul-usl, I, 538.
214

halinde mcmel olduunu, mid ise lugav anlama hamledilmesi gerektiini ileri
srmtr.295

Sonraki usulclerin hemen hepsi, erin hkmleri bildirmek iin geldii gerekesinden
hareketle ister olumlu ister olumsuz ifadelerde kullanlsn er isimlerin mcmel
olmad grn benimsemilerdir.296

3. Mcmellii Tartmal Baz Hitaplar:

Yukardaki ksmlarn dnda mcmel olup olmad genelde Hanefilerle dier


usulcler arasnda tartmal olan baz hitap trleri ve hitaplar sz konusudur. Bu tr
hitaplar kelamc usulcler tarafndan umumiyetle Mcmel olmad halde mcmele
dahil edilenler bal altnda ele alnmtr.

a. Helallik ve Haramln Nesnelere zafe Edilmesi: Usulcler genel olarak Size


anneleriniz, haram klnd (Nisa 4/23), Size meyte haram klnd (Mide 5/3),
size hayvanlar helal klnd (Mide 5/1) szlerinde olduu gibi, helal klma veya haram
klmann nesnelere izafe edilmesi durumunda helal klnann veya haram klnann
nesnenin kendisi deil, muhatabn nesneye ynelik fiili olduu konusunda
hemfikirdirler.297 Zira hkm, teklfe konu olmayan nesnelerin kendisine ilikin

295
Olumlu ifadedeki rnei, Hz. Peygamberin, kendisine yiyecek bir eyler hazrlanmad bir anda
syledii nn izen esmu szdr. Bu szdeki esmu ifadesi, er anlamda alnacak olursa, oruca
gndzden niyetin caiz olduuna delalet eder. Dilde kullanld anlamda alnacak olursa, ne
yapaym, ben de a dururum anlamna gelir ve oruca gndzden niyetin caiz olduuna delalet etmez.
Olumsuzun rnei ise Dais-salte eyyme akriki szndeki salat lafzdr. Gazzlye gre burada
salat lafz dildeki ve erdeki anlam arasnda mcmeldir, midye gre ise dildeki anlamnda
kullanlmtr. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 22; el-hkm, II, 23.
296
rnek olarak bk. bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 279-282; Tf,
erhu Muhtasarir-Ravda, II, 664; bnl-Hmm, et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I, 172; Tcddn
es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 419; bn Mflih, Usl, III, 1014; bnl-
Lehhm, el-Muhtasar, s. 165; Merdv, et-Tahrr, VI, 2786-2793.
297
Cessas, kural olarak tahlil ve tahrimin mkelleflerin fiilleri ile ilgili olduunu, onlarn fiilleri olmayan
eylere izafesinin mmkn olmadn sylemektedir. Dier yandan bunlar d dnyadaki nesneler
olup, bunlarn yasaklanmas ya da emredilmesi dnlemez. Bk. El-Fusl, I, 257 vd.
Buna karlk Serahs, Pezdev ve Semerkand gibi Hanefi usulcler, bunu fahi bir hata olarak
deerlendirir ve sz konusu naslarda haramln bu nesneler iin hakikat olarak sabit olduunu ileri
srerler. Buna gre helallik ve haramlk hkmnn nesneye izafe edilmesi o nesnenin er asndan
fiile mahal olmaktan kt anlamna gelir. Fiilin haraml veya helallii ise mahalle tabi olmasndan
kaynaklanr. Bk. Serahs, Usl, I, 195; Pezdev, Usl, II, 195-199; Miznul-Usl, I, 379 vd. Bu
tartma esasnda bu tr ifadelerin mcmellii ile ilgili deil, bu kullanmn hakikat mi, mecaz m
olduu ile ilgilidir. Tartmann sonucu ise bu tr kullanmlarda umum iddia edilip edilemeyecei ve
bir eyin li aynihi ve li gayrihi haram olmas meselesinde ortaya kar. Bu konuda bir deerlendirme
iin bk. bnl-Hmm, et-Tahrr (bn Emrul-Hcc erhi ile), I, 164-165, (Emir Padiah erhi ile), I,
166.
215

olmayp fiile ynelik bir durumdur. Hkm fiile ynelik bir durum olduuna gre, helal
klma veya haram klma bunlara ilikin btn fiillere mi yoksa bir tanesine mi
yneliktir? Bir tanesinin konu olmas halinde szde bunun dile getirilmemi olmasndan
hareketle bunun mcmel olduu sylenebilir mi?

Bu tr hitaplar mcmel kabul edenlere gre,298 bu ayetlerin zahirine tutunulamaz.


nk rnein Size anneleriniz haram klnd szn ele alacak olursak, bizatihi
annelerin bize haram klnmas mmkn olmadna gre, haram klnann annelere
ilikin fiillerimizden birisinin olmas gerekir. Haram klnan fiil de ayette sz konusu
edilmediine gre, haram klnann, u veya bu fiil olduuna hkmetmek mmkn
olmaz. te yandan ayet bu ayet, belirli bir fiilin haram klnmasn gerektirseydi, bu
fiilin, ilikili klnd nesnenin deimesiyle deimemesi gerekirdi. Halbuki Size
anneleriniz haram klnd sznde bu fiil, cinsel ilikidir, Size meyte haram klnd
sznde ise yemedir ve bu iki fiil birbirinden farkldr.299

bns-St, Pezdevnin tahrimin fiile ve nesnenin kendisine izafe edilmek zere iki trl olduunu,
nesneye izafe edilmesinin haraml ifadede daha tekidli bir ifade olduunu ve bunun mecaz
olmadn sylediini belirterek, bu aklamann lafz mecaz olmaktan karmayacan belirtir. Bk.
Bedun-nizm, II, 505.
298
Bu tr ifadelerin mcmel olduu gr, kaynaklarda genellikle Hanef usulclerden Kerh ve Eb
Abdillah Basrye nispet edilmitir. rz, baz afi usulclerin de bu grte olduunu belirtir.
Basr, el-Mutemed, I, 307; rz, erhul-Lma, I, 458; Rz, el-Mahsl, III, 161; Amid, el-hkm,
II, 12. Kelvezn ise bu gr Kerh ve Eb Abdillah Basrnin yan sra Ferrya nispet eder. Bk. Et-
Temhd, II, 230. Ferrnn, Ahmed b. Hanbelin Taatur-Rasl kitabndaki baz aklamalara yer
vererek bu tr ifadelerin mcmel olduunu im ettiini sylemesi ve kendisinin de bu tr ifadelerin
mcmel olduunu ayrca belirtmesi bu nispeti desletler mahiyettedir. Bk. El-Udde, I, 144-148. Ancak
Ferrnn bu gr, bu ayetlerin delilin tahsis ettii hari umum ifade ettii eklinde baka bir
konudaki anlay (bk. El-Udde, II, 518) ile elimektedir.
Gazzl ise bu gr kaderiler diye niteledii Mutezileye nispet etmitir. slam Hukukunda Deliller,
II, 15. Gazzlnin bu gr Mutezileye nispet etmesinin, koyu bir Mutezil olan Eb Abdillah Basr
ve onunla karlkl olarak hocalk - talebelik ve arkadalk ilikisi bulunan Kerhnin (bu konuda bk.
H. Yunus Apaydn, Kerhi md. DA, XXV, 285) gr olmasndan kaynakland sylenebilir.
Buna karlk Bklln, Kaderiyyeye (Mutezile) gre de bu tr szlerin mcmel olmadn belirtirek,
bu ihtilafn ilk olarak, szlerine itibar edilmeyecek ve bu konuda onlarn grlerini bilmeyen tredi
kaderilerden (nevbitl-kaderiyye) birisi tarafndan karldn ifade eder. Bk. Et-Takrb, I, 345.
299
Basr, el-Mutemed, I, 307.
216

Hanefilerin300 ve dier usulclerin ounluuna gre bu tr ifadeler mcmel deildir.


Tahrim veya tahlilin izafe edildii nesneye gre kastedilen fiil, dili bilen kii asndan
ak ve anlalr bir fiildir. Buna gre annelerin haram klnmasnda cinsel ilikinin
haram olduu, meytenin haram klnmasnda ise yeme fiilinin haram olduu aktr.
Ancak bu usulclerin bu tr ifadelerin mcmel olmayp anlamlarnn ak ve anlalr
olduu konusunda farkl aklama tarzlarn benimsedikleri grlr. Bklln ve Eb
Haim gibi usulclere gre bu tr ifadeler anlam ak olan mecaz ifadelerdir. 301 Cbb,
Kad Abdulcabbar, Basr, rz, Gazzl, Rz ve mid gibi usulclere gre ise bu tr
ifadeler rf hakikat haline gelmi anlam ak olan ifadelerdir.302 Dier yandan bu

300
Cessas, bu tr ifadelerde hkmn fiile deil de nesneye izafe edilmesinin mecaz olduu, bu yzden de
kastedilenin bilinmesinin delile bal olduu eklindeki bir itiraza cevap olarak, bu tr ifadelerin
anlamlarnn kullanm yoluyla nazar ve istidlale gerek kalmakszn alim ve cahil herkes asndan ak
ve anlalr olduunu syler. Yine ona gre, delille istisna edilenler hari bu tr ifadelerde umum
anlamnn kastedilmesi ve bu anlamlarn da genel bir anlamda bulumas mmkndr. Buna gre,
tahrim sz konusu olduunda lafz, haram klnan fiilin, yapan asndan bir tr cezay hak ettii irkin
bir ey olmasn, tahlil sz konusu olduunda ise yaplmasnn irkin olmamasn ve yapan kiiye
herhangi bir sorumluluun olmamasn gerektirir. Tahrim ve tahlilin fiillerimize deil de, nesnelere
ilikin olarak kullanlmas, tahrimi gerektirmesi asndan daha vurgulu bir ifadedir. nk ayet bir
fiil zikredilip bununla ilikilendirilseydi, lafzn delaleti noktasnda hkm sadece bu fiile hasredilmi
olacakt. Bk. El-Fusl, I, 258-260; Esmend, Bezln-nazar, s. 282-283; bnl-Hmm, et-Tahrr
(Emir Padiah erhi ile), I, 166; bn Abdiekr, Msellems-sbt, II, 33.
301
Bklln, bu tr ifadelerin, ismin mecaz anlamda yaygnlk kazanmas ynyle, hakikat anlamnda
deil, mecaz anlamda kullanlan ifadeler olup anlamlarnn ak olduunu ifade eder. Bk. Et-Takrb, I,
370. Hatta ona gre bu tr ifadelerden anlalan anlam, lafzn fahvasndan anlalan anlam trnden
olup, anlamn ifadede baka bir eye ihtiya duymayacak ekilde aktr. Bu tr hitaplarn,
iitildiinde, hangi anlam ifade ettikleri konusunda dilin konuluu ve dili konuanlarn anlaylar
asndan bir ihtilaf ve anlamazlk sz konusu deildir. Bu yzden de hibir ekilde mcmel olduu
sylenemez. Bunun mcmel olduunu syleyen kiinin bu sz, o kiinin dilcilerin bu konudaki
rfn bilmediini gsterir. Bklln, kimilerinin bu tr hitaplar Kye sor (Yusuf 12/82) sznde
olduu gibi mahzuf trnden olduunu sylediklerini belirterek, bununla hazif olmakla birlikte
kastedilenin biliniyor olmas kastediliyorsa bunun uzak bir ihtimal olmadn ekler. Bk. Et-Takrb, I,
345-346. Kad Abdulcabbar, bu konuda Eb Himin hkmn nesneye izafesini ak, anlalr mecaz
olarak deerlendirdiini belirtir. Bk. El-Mun, XVII, 138. Bcye gre de bu tr ifadeler, mecaz bir
kullanm olsa da lafzn mecaz anlamda kullanm yaygnlk kazandnda mufassal ksmna dahil olur.
Bk. hkmul-fusl, 201. Shreverdnin ifadeleri de yaygn mecaz olduu ynndedir. Bk. Et-
Tenkht, s. 104.
302
Kad Abdulcabbar, Cbbnin bu tr ifadelerin mcmel olmadn, belli bir fiilin haramlna zahiri
ile delalet ettii grnde olduunu belirtirek kendisi de bu aklama tarzn tercih eder. Bk. El-
Mun, XVII, 138-139. Basr, el-Mutemed, I, 308; Cveyn, et-Telhs, I, 198 vd.; erhul-Lma, I,
458-460; Semn, Kavtul-edille, I, 292; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 15-16; Kelvezn,
et-Temhd, II, 231; Esmend, Bezln-nazar, s. 283; Rz, el-Mahsl, III, 161-162; bn Kudme,
Ravdatun-nzr, II, 572-574; mid, el-hkm, II, 12; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 476-477;
bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 267-268; Tf, erhu
Muhtasarir-Ravda, II, 659-661; Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I,
414-415;
Basr, tpk dbbe szcnn rf kullanm yoluyla at anlamna nakledilerek rf hakikat haline
gelmesi gibi rfn, nesnelere ilikin tahrim ve tahlili naklederek, isimlerin deimesine bal olarak
farkl fiilleri haram ve helal klma konusunda hakikat haline dntrmesinin mmkn olduunu ifade
eder. Ayn ekilde Karf, tekil lafzlarda nakil olduu gibi cmlelerde de naklin bulunduunu
217

usulclere gre rf kullanmn tek bir fiil ile snrl olup olmamasna gre bir ya da
birden fazla anlamn anlalmas mmkndr.303

b. Nefy ve spat eren fadeler: Velisiz nikah yoktur, Abdestsiz namaz yoktur,
Fatihasz namaz yoktur, Allahn adn anmayann abdesti yoktur, Mescid
komusunun mescid dnda namaz yoktur ve benzeri L ill formunda gelen
nefy ve ispat ieren szler ve Oruca geceden niyet etmeyenin orucu yoktur eklinde
mutlak nefiy trnden ifadeler mcmel midir? Kimi usulcler, Ameller ancak
niyetledir eklinde innem hasr edatyla gelen ifadeleri de bu ksma dahil ederek,
bunlarn da mcmel olup olmadn ncekiler ile birlikte ele almlardr.

Bu tr ifadelerde nefyedilen ey, bana olumsuzluk edatnn geldii amelin asl


(biimsel varl) deildir. Zira nefyedilen ey eklen vardr. Amelin biimsel olarak
mevcut olduu halde olmadnn ileri srlmesi Hz. Peygamberin yalan sylemi
olmasn gerektirecei iin de bu konuda usulcler arasnda esasen bir tartma yoktur.
Burada mcmellii gerektiren sebep bu tr ifadeler ile bazen shhatin bazen de kemalin
nefyinin kastedilmesidir. Baz usulclere gre bu tr ifadeler shhat ve kelam arasnda
gidip gelmesinden dolay mcmel olarak deerlendirilirken usulclerin ounluu bu
tr ifadelerin mcmel olmad grn benimsemitir. Baz usulcler ise olumsuzluk
edatnn bana geldii ismin er isim olup olmamasna gre farkl deerlendirme
yapmtr.

1. Mcmel Olduunu leri Srenler: Bu tr ifadelerin mcmel olduunu kabul edenlerin


banda Eb Abdillah el-Basr ve Bklln gelmektedir.304 Eb Abdillah el-Basrnin

belirterek, bu tr ifadelerin esasen mrekkeb lugav mecaz olduunu, ancak yaygn bir kullanma
sahip olmasyla mrekkeb rf hakikat haline geldiini belirtir. Bk. erhu Tenkhil-fusl, s. 121.
Gazzl, bu tr kullanmlarn mahzuf veya mecaz saylp saylamayacana deinerek yle der: Eer
bu gr sahipleri, bu szleriyle bunlar mcmel grubuna dahil etmeyi kastediyorlarsa, bu yanltr.
Eer mahzuf olmasna ramen anlama iinin gerekletiini kastediyorlarsa bu dorudur. Yok eer
bunu mecaz grubuna dahil etmeyi kastediyorlarsa, bu taktirde bu kiilerin rf isimleri mecaz olarak
adlandrmalar gerekir.
303
Kad Abdulcabbar, Cesssn da belirttii gibi nesnelere izafe edilen helallik ve haramlk konusunda
belirgin bir rfn olmamas halinde delilin tahsis ettii hari bu nesne ile ilgili tasarruflarn tamamna
hamledileceini belirterek Allah Yahudilere lanet etsin. Onlara i yalar haram klnd, onlar ise onu
satp parasn yediler szn rnek verir. Bu rnekte haram klnan sadece i yann yenmesi deil,
ayn zamanda satm da haram klnmtr. Bk. El-Mun, XVII, 139. Ayn ekilde Rz de kimi
durumlarda bir fiilin deil, birden fazla fiilin sz konusu olabileceini belirterek bu rnein yan sra
u rneklere yer verir. Falan kii u eve sahiptir szden kiinin o evde oturma ve o evi satma
tasarrufuna sahip olduu anlalr. Falan kii cariyeye sahiptir denildiinde bundan o cariye
zerinde satm, cinsel iliki ve hizmette kullanma gibi tasarruflara sahip olduu anlalr. Bk. El-
Mahsl, III, 161-163. Benzer deerlendirme iin bk. Amid, el-hkm, II, 12-14. bnl-Hcib,
Mntehel-vusl, s. 137.
218

konuya ilikin gr ve gerekesini Basr, u ekilde vermitir. artn yokluuna


ramen nefyedilen mevcuttur. Asln nefyedilmemesinden hareketle nefyedilenin hkm
olduu anlalr. Burada kemalin ve yeterliliin nefyi olmak zere iki hkm bulunup,
bunlarn birbirini nefyetmesi sebebiyle ikisinin birden kastedilmesi (umum iddias)
mmkn deildir. Bu ikisinden biri dierinden ncelikli olmad iin de mcmel olarak
kabul etmekten baka seenek yoktur.305

Bu tr ifadelerin mcmel olup olmad konusunda Bkllnnin yaklamnda grece


bir belirsizlik olduu sylenebilir. Bu belirsizliin nedeni Bkllnnin bu tr ifadelerin
mcmelliini deerlendirirken mcmel olmad halde mcmele dahil edilenler
eklinde bir ifade kullan olmasdr. 306 Ancak Bkllnnin burada mcmellii tartt
nokta, amelin zatnn nefyedilip nefyedilmediidir. Bkllnye gre bu tr ifadeler er
gelmeden nce de amelin zatnn nefyedilmedii konusunda mcmel deildir.307
Mcmellik, Eb Abdillah el-Basrnin ileri srd cevaz ve nefy-i keml anlamlar
arasndadr.308 Ayn ekilde Bklln de Eb Abdillah el-Basr gibi bu iki ihtimal,
birbirine zt olduu iin ikisinin birlikte kastedilmesinin yani umumunun iddia
edilmesinin mmkn olmad grndedir. 309

304
Bu tr ifadelerin mcmel olduu gr ise Basr ve Rz tarafndan Eb Abdillah Basrye (el-
Mutemed, I, 309; el-Mahsl, III, 166), Gazzl tarafndan Mutezile ve Bkllnye (slam hukukunda
oeliller, II, 18, 19), Amid tarafndan hem Eb Abdillah Basrye hem de Bkllnye (el-hkm, II,
18), rz tarafndan baz afilere (erhul-Lma, I, 461), Bc tarafndan baz Hanefilere, Bklln
ve baz Malikilere (hkmul-fusl, s. 201) nispet edilmitir .
305
Basr, el-Mutemed, I, 309. Basrnin bu aklamasna ramen Gazzl, Mutezilenin biimin nefyi ile
hkmn nefyi arasnda tereddtl olduu gerekesiyle bu szlerin mcmel olduunu ileri srdklerini
belirtir ve bunu sakat bir gr olarak niteleyerek eletirir. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 18.
Gazzlnin bu hatasnn kayna muhtemelen Bkllndir. Bklln bu tr ifadelerden amelin
zatnn nefyinin anlalmasn bir gruba nispet etmeksizin batl bir anlay olarak deerlendirerek,
risaletten nce bu tr ifadelerin dili bilenler tarafndan anlaldn, bu adan bir problem olmadn
belirtir. Bk. Et-Takrb, I, 382-383.
306
Bklln, et-Takrb, I, 378, 381.
307
Buna gre Ameller ancak niyetledir sz, ameller ancak niyetle faydal ve yeterli/yerine getirilmi
(mczie) olur anlamnda olup, bununla niyetsiz olarak yapld taktirde amelin olmad,
gereklemedii kastedilmemektedir. nk byle bir eyi kastetmek Hz. Peygamber bir yana dil
ehlinden hakm birisi iin bile mmkn deildir. Et-Takrb, I, 379. Ayn ekilde L syme limen lem
ybeyyitis-syme minel-leyl sz de bu adan mcmel olmayp, geceden niyet edilerek tutulan
orutan baka faydal ve yeterli/yerine getirilmi oru yoktur anlamndadr. Bklln, bu tr
ifadelerin anlamlarnn erden nce ak olduunu belirtmekle birlikte sevab ve faydann, akl
asndan deil, er asndan ve semin hkm gerei olduunu da ifade etmektedir. Dolaysyla bu
nefiyden, sz konusu amellerin er ve sevab kazandran amel olmalarnn nefyedildiini anlamak
gerekir. Bu tr ifadelerden hibir ey anlalmadn veya amelin kendisinin nefyedildiini anlamak
ise batl bir grtr. Hibir ey anlalmad sylenemez, nk bunlarn anlamlar kullanm rfyle
anlalmaktadr. Amelin gerekletiinin (aslnn) nefyedildii de sylenemez, nk bu da
Peygamberin yalan sylemi olmasn ve sznden dnmeyi (hulf) gerektirir. Et-Takrb, I, 382-383.
308
Bklln, et-Takrb, I, 380, 383-384.
309
Bklln, et-Takrb, I, 383-384.
219

2. er sim er Olmayan sim Ayrm Yapanlar: Kad Abdulcabbar ve Basr bana


olumsuzluk edat gelen ifadeleri iki ksma ayrarak farkl farkl deerlendirir.310
Birincisi szde belirtilen ekilde yerine getirilmediinde fiilin (er hkm asndan)
yok olmasnn mmkn olduu durumlar; ikincisi ise belirtilen ekilde yerine
getirilmediinde fiilin yok olmasnn mmkn olmad durumlardr. Birinci duruma
rnek, Hz. Peygamberin l salte ill bi fatihatil-kitp szdr. Burada olumsuzluk
edat, er ismin bana geldii iin nk Hz. Peygamberin sznn er anlama
hamledilmesi gerekir- bu sz zahir anlam gerei, Fatiha olmadnda er namazn
olmadna delalet eder. Bu da Fatihann namaz iin art olmasn gerektirir. eklen
namaz bulunmu olsa da er hkmnn nefyedilmesi mmkn bir durumdur. Buna
gre fasid namaz sznn mecaz olmas gerekir. nk eran geerli olmayan bir
takm fiillerin (eklen namaz biiminde olsa da) hakikat olarak namaz diye
isimlendirilmesi sz konusu deildir. Hz. Peygamberin Oruca geceden niyet etmeyenin
orucu yoktur ve Velisiz nikah yoktur szleri de byledir.311 Bu aklamalarndan
hareketle Basrye gre olumsuzluk edatnn er ismin bana gelmesi halinde sz
mcmel olmayp zahir olarak amelin eran sahih olmadn ifade eder. Bu tr
ifadelerin nefy-i kemale hamledilmesi ise ancak bir karine ile mmkndr.

Basr, ikinci ksma Hz. Peygamberin el-aml bin-niyyt szn rnek vermitir. Bu
sz hakknda yaplabilecek en ileri tevil, szn, Amelsiz niyet yoktur (l amele ill
bin-niyyeti) ekline dntrlp anlalmasdr. Burada olumsuzluk er olmayan bir
ismin bana gelmitir. Birinci ksmdan farkl olarak bu konuda olumu bir rf
olmad iin niyetin yokluunun amelin yeterliliinin olmadn gerektirecei
sylenemez. nk niyet olmadnda amelin amel olmaktan kmayaca
bilinmektedir. Bu durumda birbirine zt olduu iin hem yeterliliin hem de kemlin
nefyedildii de ileri srlemez. Bu durumda geriye ikisinden (yeterliliin ve kemalin)
birinin bedel yoluyla nefyinin kastedilmesi ihtimali kalr. ki ihtimalden birisi

310
ii usulclerden Tsnin belirttiine gre esasen olumsuzluun er bir ismin bana gelmesi halinde
mcmel olmad, er olmayan ismin bana gelmesi halinde ise mcmel olduu eklindeki bu
ayrm Kad Abdulcabbar tarafndan yaplan bir ayrmdr. Tsnin, Kad Abdulcabbarn bu
grnn doruya daha yakn olduunu ifade etmesi bu gre meylettii eklinde
deerlendirilebilir. Bk. El-Udde, II, 442-443. Ts, Kad Abdulcabbarn bu grn el-Umedden
olduu gibi naklettiini belirtmitir.
311
Basr, El-Mutemed, I, 309.
220

dierinden ncelikli olmad iin de kastedilenin hangisi olduu konusunda beyana


ihtiya duyulan mcmel olur.312

Bu konuda Hanefi usulclerden Cesssn da benzer bir ayrm yapt sylenebilir.


Cesss, s b. Ebnn Allahn adn anmayann abdesti yoktur hadisi hakknda yapt
bir deerlendirmeden hareketle mutlak er nefiy ile nefy ve ispat ieren ifadelerin
mcmel olmadn, bunlarn amelin aslnn (er hkmnn) nefyi konusunda zahir
olduunu ve nefy-i kemle ancak bir delaletle gidilebilecei grnn doru olduunu
belirtir.313

Cessas, umumun iddia edilemeyecei hitap trlerinden biri olarak ele ald, Hz.
Peygamberin Ameller niyet iledir sznn, amelin faziletinin sabit olmas ve
hkmnn sabit olmas eklinde iki farkl anlama geldiini belirtir. Bu iki anlamdan
birinin dierinden daha ncelikli olmad gerekesiyle kastedilenin ne olduuna ilikin
bir delalet bulununcaya kadar lafzn mcmel olduunu ifade eder.314

3. Mcmel Olmadn leri Srenler: Usulclerin ounluuna gre bu tr ifadeler


mcmel deildir. Ancak mcmelliin olmadna ilikin yaklamlar asndan bu
usulcleri ikiye ayrmak mmkndr. Ferr, rz, Bc ve Semn gibi usulclere
gre bu tr ifadeler shhat ve kemalin nefyini umum yoluyla ifade ettii iin mcmel
deildir. Ferr bunu muzmart ve anlamlarda umumun ileri srlebilecei grne,315
rz ise umum ifade etmesini nekre ismin nefiyden sonra gelmesine balamtr.316

312
Basr, El-Mutemed, I, 309-310. Zerke de bu gr tercih etmitir. Bk. El-Bahrul-muht, III, 470.
313
Cessas, s b. Ebnn Allahn adn anmayann abdesti yoktur hadisi hakknda yle dediini
kaydeder: Besmelenin terkinin abdestin shhatine engel tekil etmedii konusunda herkesin ittifak
olduuna gre, hadis ya neshedilmitir, ya da hadis zahir anlamnn dnda bir anlama sahiptir.
nk ayet besmele ekmek, abdestin bir art olsayd, mmet len namaznn drt rekat, akamn
rekat olduunu naklettikleri gibi bunu da naklederlerdi ve abdest alrken besmeleyi terk eden kiiye
abdesti ve namaz iade etmesini emrederlerdi. Cessas, ya da hadis zahir anlamnn dnda bir
anlama sahiptir sznn, bu tr ifadelerle asln nefyinin kastedildii, nefy-i kemale ise ancak bir
delaletle gidilebileceine delalet ettiini syleyerek kendisinin de doru kabul ettii grn bu
olduunu belirtir. nk nefiy edatnn dilde konulduu hakikat anlam nefiy olup aksinin
kastedildiine bir delalet bulununcaya kadar asln nefyedildiini anlamak gerekir. Bu tpk mm lafz
ve belli anlamlar iin konulmu dier lafzlar gibidir. mm lafz nasl ki, husus kastedildiine ilikin
bir delalet bulununcaya kadar konulduu anlama delalet ediyorsa bu da aynen yledir. El-Fusl, I,
353-355.
314
Cesss, el-Fusl, I, 260-261.
315
Ferr, el-Udde, II, 513, 515, 517. Ferr Muzmart ve anlamlarda umum iddias dorudur bal
altnda deindii bu konuda Hz. Peygamberin Velisiz ve iki ahitsiz nikah yoktur sz, shhat ve
kemal (in nefyi) hususunda mdr diyerek bunun mmkn olduunu, Hanefilerden ve afiilerden
ounluun bu konuda umumun iddia edilemeyecei grnde olduunu belirtir. Bu tr ifadelerle
fiilin gerekletikten sonra kaldrlmas mmkn olmadna gre, lafzdan buna ilikin hkmleri
221

Bata Cveyn, Gazzl, Rz, mid gibi Eari usulcler olmak zere bu tr ifadelerin
mcmel olmadn kabul eden usulclerin ounluu ise er veya rf adan cevazn
nefyi konusunda zahir olduu grn benimsemilerdir. Hz. Peygamberin Mescid
komusunun mescid dnda namaz yoktur sznn icm sebebiyle kamil bir namaz
olmad eklinde anlalmasnda olduu gibi kemalin nefyi, ihtimal dahilinde olup bu
anlama tevili ancak bir delil sebebiyle mmkndr.317

(shhat ve kemali) nefyettii anlalr. Ferr bu gr Ahmed b. Hanbelden aktard birtakm


rivayetlerle desteklemeye almtr.
316
rz, erhu'l-Lma, I, 340, 461-463. rz innem hasr edat ile gelen ifadeleri de buraya dahil
etmitir. rz, bu tr lafzlarn dilciler tarafndan fiilin sfatnn nefyi ve hkmnn kaldrlmas
zere konulduunu, bunlarn dil asndan ak olduunu belirtir. Bu szler, tpk Beldede sultan
yoktur sznde olduu gibi, kendisiyle yeterliliin saland sfatlarn yokluu ve kabul edilecek
yeterli bir amelin olmad anlamnda kullanlmaktadr. Ayn ekilde Hz. Peygamberin bu szleriyle
nefyettii ve isbat ettii eylerin er hkmlerin nefyi ve isbat olarak anlalmas gerekir.
Yukardaki szler bu anlamda alndnda mcmel deil, mbeyyen ksmna girer. Dier yandan
kemal ve cevazn birbirine zd olduu gerekesiyle umumunun ileri srlemeyeceinin Kamil ve caiz
nikah yoktur denilmesinin uygun olmas sebebiyle doru olmadn belirtir.
Bc de rzye atfta bulunarak kendisine gre evl olann bu gr olduunu belirtir. Bc de bu
esasen erin rfn gereke olarak kullanmakla birlikte, muzmaratta umum iddiasnn caiz olmad
eklindeki itiraza ashabmzdan bazlarna gre bu caizdir eklinde cevap vermitir. hkmul-fusl,
I, 202-203.
Semn, muzmaratta umumun caiz olmad eklindeki itiraza yer vermemekle birlikte bu grn
doru olduunu belirtir. Bk. Kavtul-edille, I, 292-293.
317
Cveynnin mutlak er nefiy diye niteledii bu tr ifadeleri zahirin ksmlar arasnda
zikretmesinden hareketle mcmel saymad anlalmaktadr. Nitekim mutlak er nefye rnek olarak
Oruca geceden niyet etmeyenin orucu yoktur hadisini rnek vererek, bunun cevazn nefyi
konusunda zahir, kemalin nefyi konusunda ise mevvel olduunu ifade etmitir. Bk. El-Burhn, I,
280. Cveynnin bu hadisle ilgili Hanefilerin yapt tevilin eletirisi iin bk. El-Burhn, I, 344-346.
Ayn ekilde tevil konusunda nnemel-amlu bin-niyyt hadisinin zahiri esas olmakla birlikte
tevile ak olduu eklindeki yaklam (bk. El-Burhn, I, 355), bu tr ifadeleri de mcmel kabul
etmediini gstermektedir. Cveyn, fukahann cumhuru tarafndan bu tr ifadelerin cevaz ve kemalin
nefyi konusunda mm olduunun ileri srldn belirterek bunu da eletirmitir. Bk. El-Burhn, I,
213. Cveynnin el-Burhndaki bu aklamalar ile et-Telhsdeki (I, 208) Bizim tercih ettiimiz
gr, kemalin nefyi ile cevazn nefyi arasnda gidip gelmesinden dolay bu tr ifadelerin muhtemel
(mcmel) ksmna dahil edilmesi ve iki anlama birden hamledilmesinin imkansz olduudur.
Dolaysyla iki muhtemel anlamdan birini belirlemenin tevakkuf dnda bir yolu yoktur ifadesi
birlikte deerlendirildiinde bu ifadenin daha ok bu tr ifadelerin mcmel olduu eklindeki
Bkllnnin grn yansttn ya da Cveynnin bu gr kabul etmekle birlikte bundan
vazgetiini sylemek mmkndr.
Dier usulclerin grleri iin bk. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 19-20; Kelvezn, et-
Temhd, II, 234-235; Rz, el-Mahsl, III, 168-171; bn Kudme, Ravdatun-nzr, II, 575-577;
mid, el-hkm, II, 17-18; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 480; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh
(c erhi ile), II, 160; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 138; Karf, erhu Tenkhil-fusl, 121-122; Tf,
erhu Muhtasarir-Ravda, II, 663-667; Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi ile), II, 415.
erif Murtaz da er ve lugav isim ayrm yapmakszn bu tr ifadelerin mcmel olmad grn
benimsemitir. erif Murtazya gre, her ne kadar bu tr ifadeler nefy biiminde gelmi olsa da esas
kastedilen ispattr. Bu yzden rnein Hz. Peygamberin L salte ill bi tuhrin sz daha tekildi
bir ifade olup Abdest namazn artlarndandr eklinde anlamndadr. Buna gre de abdest
olmadnda meru bir namazn olmad kastedilmitir. Bana nefy harfinin geldii tm durumlarda
szn zahir anlam bu ekilde olup mcmellik sz konusu deildir. Hz. Peygamberin L salte li
cril-mescidi ill fil-mescid sznn zahir anlamna deil de nefy-i kemale hamledilmesi ise bir
zorunluluktan kaynaklanmaktadr ki, bu da mescid dnda klnan namazn er ve geerli bir namaz
222

Bu tr ifadelerin kemalin veya cevazn nefyi eklinde anlalmasnda usulclerin baka


hususlar da gz nnde bulundurduklarn belirtmek gerekir. Hanefilerin Ftihsz
namaz yoktur szn kemalin nefyine hamletmelerinde haber-i vahid olmas sebebiyle
bu hadisle Kurandan kolaynza geleni okuyun (Mzzemmil 73/20) ayetini tahsis
etmemeleri rnek olarak verilebilir.318

c. Hz. Peygamberin mmetimden hata ve unutma kaldrlmtr sz: Usulclerin


Hz. Peygamberin bu sznn mcmel olup olmad konusundaki yaklamlar ile L
amele ill bin-niyyeti eklindeki nefiy edatnn bana geldii ismin er isim
olmamas eklindeki ifadelere yaklamlar byk lde birbirine paraleldir.

Usulcler, Hz. Peygamberin bu sznn hata ve unutma fiilini aslen kaldrmad


hususunda hem fikirdirler. nk tecrbe ve mahede hata ve unutmann kalkmadn
kesin olarak gstermektedir. Dolaysyla kaldrlan baka bir eydir. Bu eyin bilinip
bilinmemesine gre de mcmel olup olmad usulcler arasnda tartma konusudur.
nk kaldrlan eyin uhrev sorumluluk, dnyev bir ceza veya tazmin sorumluluu
gibi bir hkm olmas mmkndr.

1. Mcmel Olduunu leri Srenler: Eb Abdillah Basr ve Ebul-Huseyn Basr gibi


Mutezili usulclere gre ve Hanef usulclerdeki genel eilime gre bu tr ifadeler
mcmeldir.

Basr bu sz, Ameller niyetlere gredir sz gibi deerlendirdii iin mcmel kabul
etmitir. Hatann bizatihi kaldrlmas sz konusu deildir. Gnahn kaldrlmasn
kastetmedii de bilinmektedir. nk bu konuda bu mmetin dier mmetlere bir
stnl yoktur. Sonu olarak kaldrlann hatann hkmleri olmas gerekir ki, bu

olduu konusundaki icmdr. Bk. Ez-Zera, I, 353-354. ii usulclerden Muhakkik Hll de herhangi
bir tercihte bulunmakszn, Mutezileden Eb Abdillah Basr ve Ebul-Huseyn Basrnin grlerini
vermekle yetinmitir. Bk. Mericl-Usl, s. 108-109. Allme Hll ise Eb Abdillah Basrnin
grnn aksine bu tr ifadelerin mcmel olmadn belirtmitir. Ona gre bu tr ifadelerde zmar
sz konusudur ve bu zmar da shhattir. Yani nefyedilen amelin shhatidir. Bk. Mebdiul-Vusl, s.
158
Hanefi usulclerden Esmend de bu tr ifadelerde mcmellik olmad grndedir. Bezln-nazar, s.
284. bnl-Hmmn bu konudaki aklamalar Rznin aklamalar dorultusunda olup mcmel
olmad ynndedir. Bk. et-Tahrr (bn Emrul-Hcc erhi ile), I, 164-165, (Emir Padiah erhi ile),
I, 166. bn Abdiekrn aklamalar da bu tr ifadelerde mcmellik olmad ynndedir. Bk.
Msellems-sbt, II, 38-39.
318
rnek olarak bk. Pezdev, Usl, II, 555-556. Bununla birlikte Hanefiler, haber-i vahid de olsa bu
hadisle ayetin umumunu iptal etmeyecek ekilde amel ederek, Ftihnn okunmasnn vacip olduunu
ifade etmilerdir.
223

hkmn ne olduunun bilinmesi noktasnda beyana ihtiya vardr.319 Ts de Basr gibi


bu hadise tutunmann sahih olmadn belirtir. nk kaldrlann ne olduu szde
belirtilmedii gibi, bu szn zel bir hatann hkmnn kaldrlmas konusunda
kullanld rf bir kullanm da bulunmamaktadr.320 Basr tarafndan aka
belirtilmemekle birlikte mcmellii gerektiren durumun, bu szn dnyev knama,
ceza ve tazmin gibi hkmlerden hangisinin kastedildiinin lafzdan anlalamamas
olduu sylenebilir.321

Bu ifadenin mcmelliine bir ncekinde olduu gibi umum iddias mmkn olmayan
hitap trleri arasnda yer veren Cessas, burada iki farkl anlamn sz konusu olduunu
syler. Birincisi hkmn tamamen kaldrlmas, ikincisi ise hkm kalmakla birlikte
gnahn kaldrlm olmasdr.322 Lafzda ise hangisinin kastedildiine ilikin bir delalet
sz konusu deildir. kisinin ayn anda kastedilmesi mmkn olmayan iki farkl anlam
olduu iin de umumun kastedilmesi mmkn deildir. Dolaysyla beyana ihtiya
duyan mcmel bir ifadedir.323

319
Basr, el-Mutemed, I, 310.
320
Ts, el-Udde, II, 446.
321
Nitekim Bkllnnin bu sz ile Hz. Peygamberin er bir hkm tazmin sorumluluunu
kaldrdnn anlalmasnn ancak lafzlarn lugav anlamlarndan er anlamlarna nakledildiinin
kabul edilmesi halinde mmkn olduunu belirtmesi bunu destekler niteliktedir. Bk. Et-Takrb, I, 372.
322
Basr, Ts ve Kelvezn gibi usulclerin, uhrev hkm olan muahazenin, bu mmetin dierlerine bir
stnlnn olmad gerekesiyle kaldrlmasnn kastedildiinin aklen bilindii eklindeki
deerlendirmelerine Hanefiler katlmamaktadr. Abdlaziz Buhr, bu itiraz gndeme getirerek bunun
Mutezilenin gr olduunu, Ehl-i Snnete gre ise Rabbimiz, unutur ya da hata edersek bizi
muahaze etme (Bakara 2/286) ayetinin delaletiyle unutma ve hatadan dolay muahazenin hikmet
asndan mmkn olduunu, aksi taktirde bu ekilde dua etmenin bir anlamnn olmayacan ifade
eder. Keful-esrr, II, 194.
Ayn ekilde Bklln de Bu szn, gnah ve cezalandrmaya deil, tazmin sorumluluunun
kalkmasna ynelik olarak anlalmas daha yerindedir. nk gnah ve cezalandrmann kaldrld
alken anlalmakta olup, bu sz ile er asndan tazmin sorumluluunun kaldrldnn anlalmas
daha yerindedir eklindeki bu itiraz gndeme getirerek unutma ve hata sebebiyle gerekleen fiillere
erin gnah ve cezalandrma hkmn getirmesini akln imkansz grmesinin doru olmadn
belirtir. nk aksi taktirde Rabbimiz, unutur ya da hata edersek bizi sorumlu tutma. Rabbimiz,
bizden ncekilere yklediin gibi bize yk ykleme. Rabbimiz, gcmzn yetmedii eyleri bize
ykleme (Bakara 2/286) ayetinde inanlar tarafndan arzu edilen bir bir istekten dolay vlmelerinin
bir anlam kalmazd. Bk. Et-Takrb, I, 373, 377.
323
Cesss, el-Fusl, I, 261. Debs ise bunu muktezann delaleti kapsamnda ele alarak kaldrlann uhrev
ya da dnyev hkm olmak zere iki farkl anlamn takdirinin sz konusu olduunu ve afinin
kabul ettiinin aksine iki anlamn birden kastedilemeyeceini belirtir. Kendilerine gre burada
kaldrlann icm sebebiyle uhrev hkm olan muaheze olduunu belirterek, bu taktir ile szn
anlamn ifade eder hale geldiini ve zaruretin ortadan kalktn, dolaysyla bunun tesinde baka bir
hkmn takdirine gidilemeyeceini ifade eder. Takvmul-Edille, s. 136-137. Serahs ve Pezdev de bu
sz Ameller niyetlere gredir hadisi ile birlikte kendisiyle hakikatin terk edildii ksmlar arasnda
zikretmitir. Serahs kural olarak umum anlamna elverili mahallin dnda kullanlan mm lafzn
mcmel anlamnda olduunu belirterek, bununla ancak kastedildii kesin olarak bilinen eyin sabit
olacan ve bunun da mecaza benzer bir kullanm olduunu ifade eder. Buna gre bu hadisle
224

2. Mcmel Olmadn leri Srenler: Bu szn mcmel olmadn ileri srenler bir
nceki meselede olduu gibi ayrntlarda farkllk olmakla birlikte esasen iki adan
yaklamlardr. Birinci yaklama gre bu sz umum ifade ettii iin mcmel deildir,
ikinci yaklama gre rf kullanm yoluyla anlam zahir olup mcmel deildir.

Umumun delaletiyle mcmel olmadn syleyen usulclerin banda bir nceki


meselede olduu gibi Ferr, rz ve Semn gibi usulcler gelmektedir. Ferr,
muzmartda umumu kabul ettii iin hem gnah hem de hkmn kaldrldn ileri
srerek mcmel olmadn belirtmitir. 324 rz ise bu szn anlamnn lafzn
zahirinden anlalr olduu gerekesiyle mcmel olmadn ileri srmtr. nk
efendi klesine Senin cinayetini kaldrdm dediinde bu sz onun iledii su ile ilgili
her trl tazmin, cezalandrma ve benzeri eylerin kalktn ifade eder.325 rznin
iktizann umumunu kabul etmedii gr ile buradaki aklamalar bir eliki
arzetmektedir. Ancak rz, bu szn umum ifade etmesini, iktizann umumu olarak
deil, szn vaznn umum ifade etmesi olarak deerlendirmektedir. 326

Kelvezn de mcmel olmad grndedir. Bu sz, bir eyin kasten yaplmas


halinde gerekli olan eylerin nefyini gerektirir ifadesi, hata ve unutmann hem dnyev
hkmlerinin hem de gnahnn kalkt grnde olduunu gsterir.327 Rz ise
Basrnin belirttii gibi szn mcmel olmasn ihtimal dahilinde grmekle birlikte
mcmel olmayp hatadan dolay meydana gelen btn hkmlerin kalktna delaletinin

kastedilen Cessasn da belirttii gibi ya gnahn kaldrld ya da hkmn kaldrlddr. Bu ikisi


birbirinden farkl anlam olduu iin ikisinin birlikte kastedilmesi doru deildir. nk bu
mukteznn umumunu gerektirir ki, muktezann umumu yoktur. Dolaysyla bu adan anlamlarnn
farkllndan dolay umumu bulunmayan mterek gibi olur ve bir delil olmakszn cevaz ve fesad
gibi hkmlerde bu szle ihticac sahih olmaz. Bir delil bulunmas halinde ise mevvel gibi olur.
Serahs, Usl, I, 194, 251; Pezdev, Usl, I, 192-194.
324
Ferr, el-Udde, II, 514-517.
325
rz, erhul-Lma, I, 463.
326
rz, erhul-Lma, I, 464. Semn de ayn rnei ve aklamay vererek kullanm asndan bu
szn anlamnn ak ve anlalr olduunu, bu yzden de mcmel olmadn sylemitir. Bk.
Kavtul-edille, II, 293. sfehn ise rznin bu deerlendirmesinin tartmaya ak olduunu
belirtir. Bk. El-Kif, IV, 362.
327
Kelvezn, et-Temhd, II, 236. Kelveznnin kaldrlann gnah olduu eklindeki itiraz yerinde
bulmayarak, gnahn da kaldrlan hkme dahil olduunu, dier yandan gnahn kaldrlmas
konusunda bu mmetin dierlerine gre bir ayrcalnn olmadn belirtmesi umum ifade ettii
grnde olduunu gsterir.
bn Kudme de kaldrlann hkm olduunu belirtmekle birlikte bunun btn hkmleri kapsayp
kapsamadna ilikin net bir aklamada bulunmamtr. Bununla birlikte Gazzlnin aklamalarn
zetleyerek Kelveznnin buna itirazna yer vermesinden hareketle Kelvezn ile ayn grte olduu
sylenebilir. Bk. Ravdatun-nzr, II, 578-579.
225

ak olduunun daha yakn bir ihtimal olduunu belirtir. 328 Ancak rz de olduu gibi
Rznin bu grnn iktizann umumu olmad gr ile elitii sylenebilir.329

Bu sz umum yoluyla her trl dnyev ve uhrev hkmn kalkt anlamna hamleden
usulcler asndan problem tekil eden husus tazmin, kaza ve benzeri hkmlerin
kalkmad bilindii halde hadisin dierlerinin yan sra bunlarn kalktna delaletinin
nasl izah edileceidir. Bu gr benimseyen Tfnin aklamasn esas alacak olursak
tazmin, keffaret ve kaza gibi dier hkmlerin bu szn umumuna dahil olmamas bu
konuda gelen dier deliller sebebiyledir.330

Bklln, Gazzl ve mid gibi Ear usulclere gre bu tr ifadelerin mcmel


olmamas umum ifade etmesi ynyle deil, rf kullanm sebebiyledir. nk er
gelmeden nce de er geldikten sonra da herhangi birinin Senden hata ve unutmay
328
Rz yle demektedir: Mcmel olmamas daha yakn bir ihtimaldir. nk efendi klesine Senden
hatay kaldrdm dediinde bu sz rfte bu fiil sebebiyle muhazenin nefyi anlamna gelir. Ayn
ekilde Hz. Peygamber mmeti iin byle bir sz sylediinde bu fiil sebebiyle sz konusu olan
muhazenin nefyi anlamna alnmas gerekir ki, bu da er hkmlerdir. Bu durumda Hz. Peygamber
sanki yle demi olmaktadr: Hatadan dolay meydana gelen er hkmleri sizden kaldrdm. El-
Mahsl, III, 172.
Krf ise Rznin bu szn er hkmlerin nefyi anlamna geldii eklindeki yaklamn kabul
etmeyerek, nefyedilenin sadece gnah olduunu, tazminin ise kalkmadn belirtmitir. Bk. Nefisul-
usl, V, 2305. Karf, erhu Tenkhil-fuslde (ss. 121-122) ise bu hadiste olduu gibi zmarn birden
fazla olmas halinde mcmel olacan ifade etmitir. Yine sfehnnin bu hadisle ilgili grten
bahsederek, Rznin Gazzlden farkl olarak bu sz btn er hkmlerin kaldrld anlamna
hamlettiini belirtmesi, Rzye gre tazmin gibi hkmlerin de kalktn sylemeyi mmkn klar.
El-Kif, V, 68.
329
ktizann umumu meselesinde Rz, yine bu hadisi rnek vererek, szn takdirinin mmetimden
hatann hkm kaldrlmtr eklinde olduunu ifade eder ve bu hkmn de tazminin vacip oluu
gibi bazen dnyevi, gnahn kaldrlmas gibi bazen uhrevi olduunu belirterek, ikisinin birlikte
zmarnn caiz olmadn syler. Bk. El-Mahsl, II, 382. Rznin bu szleri ile kastettii ok ak
olmamakla birlikte Krfnin aklamalar dikkate alndnda u anlama geldii sylenebilir. Szn
zahiri zere alnmas mmkn olmad iin bir zmara gerek vardr. Bu zmar da ya mm bir lafz
olur ya da hs bir lafz olur. Muzmar olan hs lafzn birden fazla olmas mahzurlu olduu iin mm
lafzn muzmar olduunu sylemek daha uygundur. Cins isim olan hkm muzaf olduunda umum
ifade eder ve bu ekilde hem dnya ve hem de ahiret hkmlerini kapsar. Bk. Nefisul-usl, IV,
1957. Benzer deerlendirme iin bk. sfehn, el-Kif, IV, 364.
330
Tf, rnein namaz uyuyarak veya unutarak geiren kiinin kaza ykmllnn kalkmamasnn
Kim namazn uyuyarak veya unutarak geirirse hatrladnda klsn hadisinden dolay, birisini
ldrmeye zorlanan kiinin o kiiyi ldrmesi halinde ksasen ldrlmesi veya diyet demekle
ykml olmasnn Kim bir kiiyi ldrrse ldrlen kiinin ehlinin iki eyden birini seme hakk
vardr. sterlerse o katili ldrrler, isterlerse diyet alrlar hadisinden dolay olduunu belirtir.
erhu Muhtasarir-Ravda, II, 668, 670. Aka belirtmese de Ferrnn bu ekilde bir aklamay
benimsedii sylenebilir. Helallik ve haramln nesnelere izafe edilmesinin, nesnelere ilikin fiillerde
umumu gerektireceini ileri srerken bunu delilin tahsis ettii hari szyle kaytlamtr.
mmetimden hata ve unutma kaldrlmtr szn de bu ekilde deerlendirdii dnlecek olursa
ayn kaydn bu sz iinde geerli olduu sylenebilir. Bk. El-Udde, II, 518. ktiza ve zmarn umunun
olduu grnn Hanbelilerde hakim olan gr olduu (rnek olarak bk. bn Mflih, Usl, II, 828)
dnlrse Hanbelilerin geneline gre bu szn umum yoluyla mcmel olmad sylenebilir.
Nitekim bn Mflih (bk. Usl, III, 1006) ve bn Lehhm (bk. El-Muhtasar, s. 162) gibi Hanbeli
usulcler bu hadisin mcmel olmadn iktiznn umumu ile ilikilendirmilerdir.
226

kaldrdm sznn anlam, knama, gnah ve cezalandrmann kaldrlddr. Buna


gre Hz. Peygamberin sz de gnah ve cezalandrmann kalktn ifade eder. rf
kullanmn buradaki belirleyicilii tpk Size anneleriniz haram klnd (Nis 4/23)
ayetinde olduu gibidir. ktizann umumu olmad iin de bu sz tazmin, keffaret ve
kaza gibi dier hkmlerin kalktna delalet etmez. Bata Bklln olmak zere bu
usulcler tazmin ve kaza gibi hkmlerin kaldrlmasnn, umum ifade etmedii iin bu
szn delaletine dahil olmadn aklamak iin bu tr hkmlerin cezalandrma olarak
adlandrlamayacan ileri srmek durumunda kalmlardr. 331

d. Banz meshedin ayeti (Maide 5/6): Usulclerin ounluuna gre bu ayette


herhangi bir mcmellik sz konusu deilken, baz usulclere gre, ban tamamnn
meshedilmesi ile bir ksmnn meshedilmesi arasnda ihtimalli olduu iin
mcmeldir.332 Bu mcmellik tartmas da ayetteki bi rusikum szcnn bandaki
b harf-i cerrinden kaynaklamaktadr.333

331
Bklln, et-Takrb, I, 372-378; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 16-17; mid, el-hkm, II, 15-
16; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 477-478; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II,
159; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 138; Tcddn el-Urmev, el-Hsl, II, 394; Sircddn el-Urmev, et-
Tahsl, I, 417; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), V, 1566; Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-
mesmi erhi ile), I, 416.
Bklln, ayet Hz. Peygamber bu szyle tazmin sorumluluunun da kalktn kastetse, bu dilin
gerei olarak deil, onun bildirmesiyle elde edilen er bir hkm olurdu. Fakat bu da ancak
lafzlarn lugav anlamlarnn er anlamlara nakledildiinin kabul edilmesi ile mmkndr ki, bu
bozuk bir anlaytr ifadesiyle (et-Takrb, I, 372) bu szn tazmin ykmllnn kalktna delalet
etmediini ifade etmitir. Dier yandan Bkllnye gre tazmin ve keffaretle ykml tutmak kiinin
sevab kazanmasna vesile olan deneme ve imtihan amacna ynelik olup, cezalandrma kapsamna
girmez. Nitekim kast olmakszn hata ile birisini ldren kiiye keffaret gereklidir. Bununla birlikte
bu bir cezalandrma deil, bir teklif ve imtihandr. Ayn ekilde kiinin sahip olduu hayvann vermi
olduu zarar tazmin etmesi de cezalandrma kapsamna girmez. Yine ocuk, teklif ve
cezalandrlmaya ehil olmad halde malndan tazminin gerekli olduu durumlar sz konusudur.
Katil, celde ve el kesme gibi, su ileyen fakat samimi tevbe eden kiiler iin gerekli olan cezalar da
cezalandrma amac deil, imtihan amac tar. Dolaysyla gnahn ve cezalandrmann kaldrlm
olmasndan hareketle tazmin sorumluluunun da kaldrlmasnn gerektii ileri srlemez. Bk. Et-
Takrb, I, 376-377.
Hanefilerden bnl-Hmam ve bn Abdiekr, i usuclerden Allme Hll de bu grtedir. Bk.
Et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I, 169; Msellems-sbt, II, 38; Mebdiul-vusl, s. 160.
332
Bu gr, kimi usulcler tarafndan ayrm yaplmakszn Hanefilere nispet edilirken (bk. Kelvezn,
et-Temhd, II, 232), kimi usulcler tarafndan da baz Hanefilere nispet edilmitir (bk. Rz, el-
Mahsl, III, 164; Amid, el-hkm, II, 14). Basr ise bu gr, Irakl Hanefilere nispet etmitir. Bk.
El-Mutemed, I, 308. Sonraki Hanefi kaynaklarda da bu gr baz Hanefilere nispet edilmitir. rnek
olarak bk. bns-St, Bedun-nizm, II, 505; bnl-Hmm, et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I,
167; bn Abdiekr, Msellems-sbt, II, 35. Msellems-sbt arihi Ensr ise el-Hidye sahibi
Merinnyi mcmel kabul edenler arasnda saymtr. Merinnnin el-Hidyedeki ifadesi bu
nispeti dorulamaktadr. Bk. El-Hidye, I, 12.
Basrnin bu ayetin mcmel olduunu nispet ettii Irakl Hanefilerin banda Kerh ve Cessas
gelmektedir. Ancak Cessas, el-Fuslde mcmelin ksmlar arasnda veya baka bir yerde ayetin bu
ynden mcmel olduuna ilikin herhangi bir aklamada bulunmamtr. Bununla birlikte sz konusu
mcmellik iddiasnn kaynakland bi rusikum szcnn bandaki b harf-i cerri hakkndaki
227

Eb Abdillah Basrye gre ayet ban tamamnn meshedilmesi ile bir ksmnn
meshedilmesine ihtimali olduu gerekesiyle bu ayet mcmeldir. 334 Mcmel olmadn
kabul eden usulcler de esas itibariyle b harf-i cerrinin ilsak anlamna dayanarak
birincisi hakikat anlam asndan, ikincisi rf kullanm asndan olmak zere iki
ekilde aklanmtr. Nitekim Basrnin belirttiine gre Kad Abdulcabbar bu ayetin
mcmel olmad konusunda iki farkl aklama yaparak ikisinde de mcmel olmad

aklamalarndan bunu mcmel kabul etmedii anlalmaktadr. Cessas nahivcilerin bu edatn ilsak
(iki eyin arasn birletirme) anlamna geldiini sylediklerini, buna karlk bakalarnn bu anlamla
birlikte tebz ifade ettiini belirterek ikinci anlay tercih eder. nk Mesahtu bi rasil-yetm
sz ile Mesahtu rasel-yetm sz arasnda fark vardr. Birincisi ban bir ksmna dokunulduunu
(tebz) ifade ederken, ikincisi ban tamamna dokunulduunu ifade eder. ayet bu iki szn ayn
anlama geldii sylenecek olursa bu takdirde bu edatn ifade ettii bir anlam olmamakta, dolaysyla
ila edilmi olmaktadr. Halbuki bu edat bir anlam ifade etmek zere vaz olunmutur, bu da tebz
anlamdr. Buna gre, ila edildiine ilikin bir delalet bulununcaya kadar konulduu tebz anlamn
ifade etmesi gerekir. Bk. El-Fusl, I, 94. Cessasn bu ifadelerini, sz konusu ayetle ilgili olarak
Ahkmul-Kuranda yapt benzer aklamalarla karlatrrsak, ayetin ban tamamnn
meshedilmesiyle bir ksmnn meshedilmesine ihtimalinden dolay mcmel olduu grne
katlmadn grrz. Ahkmul-Kuranda da bu edatn baka anlama ihtimali bulunmakla birlikte
tebz ifade ettiini ve bunun iin konulduunu, dolaysyla konulduu anlamn ncelikli olduunu,
ancak bir delalet bulunmas halinde baka bir anlamda kullanldnn sylenebileceini ifade eder.
Bk. Ahkmul-Kuran, III, 344 vd. Bununla birlikte Cessas, bu ayette baka bir adan mcmellik
olabileceini syler. Buna gre, ban bir ksmnn meshedilmesi gerekmekle birlikte, bu konuda Hz.
Peygamberden bir beyan gelmeyip bu bir ksmn neresi olduu belli olmasayd lafz mcmel hale gelir
ve beyana ihtiya duyard. Bk. Ahkmul-Kuran, III, 347-348. Cessasn bu ayetin mcmelliine
ilikin olarak hocas Kerhnin herhangi bir aklamasna yer vermemesi, aksine Ahkmul-Kuranda
(III, 346) Kerhnin Muire b. ubeden aktard rivayet dayanarak ban bir ksmnn meshedilmesi
gerektii grnde olduunu delil olarak kullanmas, hem kendisinin hem de hocasnn sz konusu
mcmellik iddiasnda bulunan Hanefiler kapsamna girmediini gstermektedir.
333
Cessasn b harficerrinin ilsak anlam ile birlikte tebz anlamnda hakikat olduunu sylemesine
karlk Serahs ve Pezdev gibi daha sonraki Hanef usulcler, dilde aslnn olmad gerekesiyle
bunu reddederek hakikat anlamnn ilsak olduunu belirtmilerdir. nk dilde tebz iin konulmu
min harf-i cerr vardr. Kelamda asl olan tekrar ve itirakin olmamas olduuna gre bnn da
ilsak iin olmas gerekir. Bu ayette ban tamamnn meshedilmeyip bir ksmnn meshedilmesi ise bu
harficerden dolay deil, baka bir yoldan olmaktadr. Bu da udur. Meshten sz edebilmek iin bir
alet ve bir mahal gereklidir. B harf-i cerri bititiinde bu, aletin mahalle bitimesi anlamna gelir
ki, aletin tamamnn mahalle bitimesi sz konusu olmakla birlikte mahallin tamamna bitimesi
gerekmez. Dier yandan aletin ou btnn hkmn alr ki, bu da parman mesh mahalline
bitimesi ile yerine gelir. te tebz anlam bu ekilde gerekleir. Daha ayrntl aklama iin bk.
Serahs, Usl, I, 228-229; Pezdev, Usl, I, 319-321.
ii usulclerden erif Murtaz, bu ayetteki mcmelliin b harf-i cerrinin ilsak ve tebiz ifade
etmesine bal olarak ne ekilde olacan ortaya koymakla birlikte kendisi bir tercihte bulunmamtr.
Bk. Ez-Zer'a, I, 348-350. Ts ise ayetteki b harf-i cerrinin tebz ifade ettiini, ilsak anlamna
gelmesinin fiilin mefule kendi bana geili olmas halinde olduunu, fiilin kendi bana mefule
geili olduunda ise b harf-i cerrinin kullanlmasnn caiz olmadn ifade etmitir. Bu kurala
gre Vemsah bi rusikm ifadesinde fiil kendi bana mefule geili olup bunun Vemsah
rusekm eklinde olmas uygundur. Bu sze b harficerri dahil olduuna gre ilsakn dnda baka
bir anlamn bulunmas gerekir ki, bu da tebz anlamdr. Bu ksm belli olmad iin de kii, ban
herhangi bir ksmn meshetmekte muhayyerdir. ayet bu bir ksm ile kastedilenin belirli bir yer
olduu bilinse fakat neresi olduu bilinmese, bu taktirde ayet bu adan mcmel olur. Bk. El-Udde,
II, 439-440.
334
Basr, el-Mutemed, I, 33. Hanefi usulclerden bns-Stye gre, b harf-i cerrinin sla, ilsak ve
tebz anlamlarna ihtimali olduu iin mcmeldir. bns-St, rf kullanm bulunmad taktirde
ban tamamnn meshedilmesinin gerektiinin sylenemeyeceini ileri srerek mcmel olduunu
belirtir. Bk. Bedun-nizm, II, 506.
228

sonucuna varmtr. Birinci yaklama gre ayette geen b harf-i cerrinin dildeki
zahir anlam, ilsaktr. Ban bir ksm ise ba olarak isimlendirilmez. Buna gre ayet, dil
asndan ban tamamnn meshedilmesini gerektirir. 335 kinci yaklam olan rf
kullanm asndan bakldnda ise Mesaht bil-mendli sznde olduu gibi, iiten
kiinin elinin bir ksmn veya tamamn mendil ile meshetmeyi anlamas mmkndr
ve her iki halde de ilsak anlam gerekleir. rf adan bu anlamda kullanld sabit
olunca da hangisini yerine getirirse getirsin, emri yerine getirmi olur ve lafz mcmel
olmaz. 336

e. Hrsz erkek ve hrsz kadnn ellerini kesin ayeti (Maide 5/38): Kelamc usulcler,
herhangi bir belirlemede bulunmayarak baz usulclerin bu ayetin, mcmel olduunu
ileri srdklerini belirtmilerdir. Ferr ve Kelvezn ise bu gr Hanefilere nispet
etmitir.337 Bu ayetin, birincisi yed (el) kelimesindeki mcmellik, ikincisi kat (kesme)
kelimesindeki mcmellik olmak zere iki ayr adan mcmel olduu ileri srlmtr.
El kelimesinde mcmelliin ileri srlmesi, bu szcn parmak ularndan omuza

335
Malikilerde ve Hanbelilerde hakim olan gr bu olup ban tamamnn meshedilmesi gerekir.
Malikiler iin bk. Mzer, zahul-mahsl, s. 167-169; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 137; a.mlf.,
Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 268-269; Karf, Nefisl-usl, III, 1070-1072,
V, 2295. Hanbeliler iin bk. Ferr, el-Udde, I, 200-201; Kelvezn, et-Temhd, II, 232; bn Mflih,
Usl, III, 1004-1005; bnl-Lehhm, el-Muhtasar, s. 161.
336
Basr, el-Mutemed, I, 33, 309.
afiilerde hakim olan gr de bu ynde olup mcmelliin olmaddr. Cveyn, baz afi fakihlerin
bu ayette olduu gibi ihtiya olmad halde b harf-i cerrinin kullanlmas halinde tebz ifade
ettiklerini ileri srerek bunun bir aslnn olmadn belirtir. bn Cinnnin buna dayanarak Mesaht
ras sz ile Mesaht bi ras sz arasnda ayrm yapanlara ar tepki gsterdiini belirterek
b harf-i cerrinin dildeki zahir anlamnn ilsak olduunu, tebz anlamnn ise bu harf-i cerrin
dnda bir eyden elde edildiini kaydeder. Cveyn, el-Burhn, I, 136-137; Rz, el-Mahsl, III, 164-
165; mid, el-hkm, II, 14-15; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), V, 1579; Sbk, Cemul-
cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 415. Hanefilerden bnl-Hmmn mcmelliin olmadna
ilikin aklamalar da Kad Abdulcabbarn aklamalar ynndedir. Ban bir ksmnn meshedilmesi
ile b harf-i cerrinin anlam olan ilsakn gerekletii iin mcmel deildir. Bk. Et-Tahrr (Emir
Padiah erhi ile), I, 167; bn Abdiekr, Msellems-sbt, II, 35-338.
337
Ferr, el-Udde, I, 151; Kelvezn, et-Temhd, II, 236-237. Ferr bu gr zellikle s b. Ebn ve ona
tabi olan Hanefilere nispet etmitir. Ancak burada Hanefilere nispet edilen mcmellik tartmas kat
ve yed kelimelerinin mcmelliinden ziyade hrszlk iin ngrln alnan maln hrz (koruma)
altnda olmas ve belli bir miktarda olmas gibi artlarn ayeti umum anlamndan karp
karmayaca eklindeki mcmelliktir. Nitekim Cesss Kerhnin el kesme hkmnn miktar ve hrz
gibi dilde konulmam anlamlarla ilgili olmasndan dolay bu ayetin mcmel olduunu dolaysyla
umumu ile ihticac edilemeyeceini, bu bakmdan salat, zekat ve savm gibi er isimler gibi olduunu
sylediini belirterek bu durumun kendisine gre de mcmellii gerektirdiini, bununla birlikte baka
bir ynden mcmelliin daha bulunduunu ifade etmitir. Bu da Ahkmul-Kurandaki
aklamalarna baklrsa kalkann deerinin belirlenmesindeki mcmelliktir. nk hrszlk nisab
olarak kalkann deeri esas alnmtr. Cesss, ayetin miktar asndan mcmellii gerektirdiini ve bu
adan umumunun olmadn kabul etmekle birlikte bu durumun dier alardan ayetin umumuna
engel olmadn da belirtir. El-Fusl, I, 69. Benzer aklamalar iin ayrca bk. Ahkmul-Kuran, IV,
62-64.
229

kadar olan ksmlarndan her biri iin kullanlmasndan dolaydr.338 Bunlardan


hangisinin kastedildii ise ayette sz konusu edilmemitir. Dolaysyla beyana ihtiya
duyan mcmel bir ifadedir. Kesme szndeki mcmellik ise bu szn hem koparma,
hem de koparma olmakszn olan kesiklii ifade etmesi asndandr.

Hariciler istisna edilirse339 usulcler ve fakihler Hz. Peygamberin uygulamas ile elin
bilekten koparma eklinde kesilecei konusunda hemfikirdir. Burada tartma ayet Hz.
Peygamberin bu uygulamas olmasayd, ayet kat ve yed lafzlar asndan mcmel olur
mu, olmaz m tartmasdr.

Usulcler kat kelimesinin hakikat anlamnn koparma eklinde kesmek olduu


konusunda hem fikir olup esasen bu konuda usulcler arasnda bir tartma yoktur. Bu
yzden aksine bir karine olmadka bu anlamda anlalmas gerekir. Kadnlar onu
grnce ellerini kestiler (Ysuf 12/31) ayetinde ve Kalemi aarken elimi kestim
sznde olduu gibi koparma anlamnda olmayan kesiklerde kat kelimesinin kullanm
mecaz bir kullanmdr. nk birisi byle bir sz sylediinde normal artlarda bundan
kalemi aarken elini kopard anlam anlalmaz. 340

Baz usulclere gre yed kelimesi mcmeldir. ii usulclerden erif Murtaz ve baz
Hanefi usulclerin tercih ettii gr budur. Bunun nedeni, yed kelimesinin hem bu
uzvun tamam iin hem de her bir paras iin kullanlmasdr. rnein Elimi, parmak

338
Arapada yed kelimesi, omuza kadar olan eklemle ayrlan her bir ksm iin kullanlan bir szcktr.
Buna gre parmak ularndan bilee kadar olan ksm iin (keff, k, zend, rus), dirsee kadar olan
ksm iin (mirfak) ve omuza kadar olan ksm iin (menkib) kullanlr. rnek olarak bk. Frzbd,
el-Kmus, yed, keff, k, zend, rus, mirfak ve menkib md.
339
Cesss, yed lafznn omuza kadar olan ksmn tamamn ifade ettii gerekesiyle Haricilerin omuzdan
kestiklerini ifade etmitir. Ahkmul-Kuran, IV, 70. Ayn grn Haricilere nispeti iin bk.
Zemaher, el-Kef, I, 632; Beydv, Tefsrul-Beydv: Envrut-tenzl ve esrrut-tevl, Darul-
ktbil-ilmiyye, Beyrut 1988, I, 266.
340
Basr, el-Mutemed, I, 311; Bc, hkmul-fusl, s. 200; Semn, Kavtul-edille, I, 293; Esmend,
Bezln-nazar, s. 285; Rz, el-Mahsl, III, 172; mid, el-hkm, II, 19-20; bnl-Hcib,
Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 160; a.mlf., Mntehel-vusl, ss. 138-139; Beydv, Minhc
(el-bhc erhi ile), V, 1581-1582; Allme Hll, Mebdiul-vusl, ss. 158-159; bnl-Hmm, et-
Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I, 171; bn Mflih, Usl, III, 1009-1011; Tcddn es-Sbk, Cemul-
cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 414; Merdv, et-Tahbr, VI, 2770-2771; bnn-Neccr,
erhul-kevkebil-mnr, III, 425; bn Abdiekr, Msellems-sbt, II, 39.
Burada Rz tarafndan yaplan farkl bir deerlendirme mevcuttur. Rz, kat ve akk (yaralama)
kelimesinin mterek olan ibne (ayrma) anlamnda deerlendirmektedir. Kat kelimesi bir nesneye
izafe edildiinde o nesnenin ayrldn, koptuunu ifade eder. Ayn ekilde akk kilemesi de ciltte
meydana geldiinde cildin bu ksmnda olmak zere ibne anlam gerekleir. Bu durumda ibne
anlam elde deil, ciltte gerekletii iin elin kesilmesi sz mecaz olur. Ancak burada mecaz
kesilme kelimesinde deil elin bir ksmna el denildii iin el kelimesindedir. Beydvnin aklamas
da bu ekildedir.
230

diplerine kadar, bilee kadar, dirsee kadar, omuza kadar suya daldrdm
denilmektedir. Yine parmak ularyla verilen ey iin Onu elimle verdim, parmaklarla
yazld halde Elimle yazdm denilmektedir. erif Murtaz bazlarnn yed
kelimesinin insan kelimesi gibi kullanldn ileri srdklerini belirterek bunun doru
olmadn syler. nk insan kelimesi kiinin tamam iin kullanlan bir kelime olup,
her bir parasnn zel bir ismi vardr ve bu paralar iin insan kelimesi kullanlmaz.
Yed kelimesi ise hem btn hem de zel isimleri olan paralar ifade iin kullanlr. Bu
yzden btn kesileceini sylemek doru deildir. Yine erif Murtazya gre hem
tamam hem de bir paras iin kullanld gerekesiyle yed isminin kullanld asgari
ksma hamledilmesi de doru deildir. nk bu ancak bir delille mmkndr. Sonu
olarak ayette mcmellik olduu aktr.341

ayet Hz. Peygamberin uygulamas olmasayd yed kelimesinin mcmel olmayacan


ileri srenler ise meseleye temelde iki ekilde yaklarlar. ounluun benimsedii
birinci yaklama gre yed kelimesi, her ne kadar uzvun belli ksmlar iin kullanlsa da
tamamnda kullanlmas hakikattir/zahirdir. nk el bilekten veya dirsekten
koptuunda Bu elin parasdr, tamam deildir denilmesi uygun dmektedir. ayet
elin paras el olsayd buna elin parasdr ya da elin tamam deildir denilmesi doru
olmazd. Ayn ekilde eli bilekten kesilen kimse iin Elinin hepsi, tamam kesildi
denilmesi uygun deildir. Bu yaklama gre ayet beyan olmasayd uzvun omuzdan
kesilmesi gerektii anlalrd. 342

Bazlarnn benimsedii ikinci yaklama gre bilee kadar olan ksm iin yed
kelimesinin kullanlmas asgari snr ve kesin olduu, bunun dndaki ksmlar veya

341
erif Murtaz, ez-Zera, I, 350-351. Hanefilerden Mevsl de elin bilee, dirsee ve omuza kadar olan
ksm kapsadn belirterek ayetin mcmel olduunu, Snnetin ise bunu akladn ifade eder. Bk.
El-htiyr li tallil-Muhtr, 5 cilt, ar Yaynlar, stanbul 1987, IV, 109. Ayn ekilde Abdlaziz
Buhr, ayetin miktarn yan sra yed kelimesi asndan da mcmel olduunu, Snnetin bu mcmellii
akladn belirtir. Bk. Keful-esrr, III, 217.
342
Cesss, Ammr b. Ysirin Femsah bi vuchikm ve eydikm ayetinden hareketle teyemmmde
omuzuna kadar meshettiini belirterek birinci aklamay esas alarak yed kelimesinin mcmel
olmadn belirtir. Bununla birlikte ikinci aklamann da ihtimal dahilinde olduunu belirtir. Bk.
Ahkmul-Kuran, IV, 69-70. Yed kelimesinin uzvun tamamnda hakikat olduu iin mcmel
olmadn benimseyen usulcler iin bk. Basr, el-Mutemed, I, 310; Ts, el-Udde, II, 440-441;
Bc, hkmul-fusl, s. 200; Semn, Kavtul-edille, I, 293; Kelvezn, et-Temhd, II, 237;
Esmend, Bezln-nazar, s. 285; Rz, el-Mahsl, III, 171-172; mid, el-hkm, II, 19-20; bnl-
Hcib, Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 160; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 139; Beydv, Minhc
(el-bhc erhi ile), V, 1581; Allme Hll, Mebdiul-vusl, ss. 158-159; bnl-Hmm, et-Tahrr
(Emir Padiah erhi ile), I, 171; bn Mflih, Usl, III, 1009-1011; Tcddn es-Sbk, Cemul-
cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 414; Merdv, et-Tahbr, VI, 2770-2771; bnn-Neccr,
erhul-kevkebil-mnr, III, 425; bn Abdiekr, Msellems-sbt, II, 39.
231

tamam iin kullanlmas pheli olduu iin elin bilekten kesilmesi gerektii
anlalrd. 343

4. Mcmelin Hkm:

Yukardaki aklamalardan anlalaca zere mcmel bir delaleti bulunmakla birlikte


bunun ne olduu muhatap asndan belli olmayan, ak olmayan lafzdr. Buna gre
mcmel, kastedilenin ne olduu konusunda bir beyan olmadka beklemeyi gerektirir.
Ksaca mcmel kastedilenin bilinmesi beyana bal olan szdr. Bu yzden ksaca
beyan zerinde durmak gerekir.344

343
Cessas, Ammr b. Ysirin Femsah bi vuchikm ve eydikm ayetinden hareketle teyemmmde
omuzuna kadar meshettiini belirterek birinci aklamay esas alr ve yed kelimesinin mcmel
olmadn ifade eder. Bununla birlikte ikinci aklamann da ihtimal dahilinde olduunu belirtir. Bk.
Ahkmul-Kuran, IV, 69-70. Kelvezn de birinci aklamay esas almakla birlikte yed kelimesinin
bilee kadar olan ksmn da hakikat olarak ifade etmesi halinde ikinci aklama dorultusunda yine
mcmel olmayacan belirtir. Bk. Kelvezn, et-Temhd, II, 238.
Hanefilerden Merginn, el kelimesinin bilee kadar olan ksm da omuza kadar olan ksm da
kapsadn syleyerek, bilee kadar olan ksmn kesin olduunu belirtir ve Hz. Peygamberin bilekten
kesilmesi emrini bunu desteklemek iin zikreder. Bk. El-Hidye, II, 126.
afiilerden Kiy el-Herrs (. 504) ise Elini kardnda neredeyse gremeyecekti (Nur 24/40),
Elini koynuna sok (Neml 27/12) ayetlerindeki kullanm gereke gstererek yed kelimesinin rfte
bilee kadar olan ksm iin kullanldn, omuz bir yana dirsee kadar olan ksmn dahi ele dahil
olmadn belirtir. finin abdestte olduu gibi teyemmmde yed kelimesini dirseklere kadar olan
ksma hamletmesi kelimenin dil asndan bu ksm kapsamasndan dolay olmadn, bu konudaki
nastan dolay olduunu belirtir. Bk. Ahkmul-Kurn, thk. Ms Muhammed Ali zzet Ali d
Atyye, 4 cilt, Drul-cl, Beyrut 2004, III, 83-84.
344
Kelamc usulcler tarafndan kapalln giderilmesi anlamnda mcmelin beyannn zellikle
Debsden itibaren Hanefi usulclerin beyan anlaylar asndan beyann bir ksmn, beyan- tefsiri
oluturduunu belirtmek gerekir. Hanefilerde Debs ile balayan bu anlay Pezdev ile iyice
oturmutur. Pezdevden itibaren Hanefilerde hakim olan anlaya gre beyan beyan- takrr, beyan-
tefsr, beyan- tayr, beyn- zarret ve beyan- tebdl olmak zere be mertebeye ayrlr.
1. Beyan- takrr: Mecaza ihtimali olan hakikate veya tahsise ihtimali olan mma bu ihtimalleri
ortadan kaldracak bir eyin bitimesidir. Pezdev, Usl, III, 214-216.
2. Beyan- tefsr: Mcmel ve mterekin beyan olup (Pezdev, Usl, III, 217), kelamc usulclerde
mcmelin beyan ile kastedilen ksm budur.
3. Beyan- tayr: Sze bitien bir art veya istisnann szn anlamn deitirmesi eklindeki beyan
olup bu eyin art veya istisna olmasna gre ikiye ayrlr. Pezdev, Usl, III, 236, vd.
4. Beyan- zarret: Szn konulduu anlamn dnda bir ey ile yaplan beyan olup, bu eyin
mahiyetine gre drt ksma ayrlr. Ayrntlar ve rnekler iin bk. Pezdev, Usl, III, 285, vd.
5. Beyan- tebdl: Bu beyan nesihtir. Bk. Pezdev, Usl, III, 297.
Pezdevnin bu beyan taksimi sonraki Hanefi usulclerin benimsedii bir taksim haline gelmitir. Bu
konuda bk. Ahsiket, el-Mntehab, ss. 278-281; Habbz, el-Mun, s. 237, 238, 241, 248, 250;
Nesef, Menrul-envr (mellif erhi ile), II, 64, 65, 66, 76, 79; Sadruera, et-Tavzh, II, 17-18;
Molla Husrev, Mirt, s. 184, 185, 196, 198.
Serahsnin beyan taksimi de beli olmakla birlikte baz bakmlardan Pezdevden ayrlr. Pezdev
neshi beyan- tebdl ismiyle beinci ksm olarak ele alrken Serahs, neshi bir beyan tr olarak ele
almaz. Bk. Usl, II, 53. Ayn ekilde nesih de Debs tarafndan bir beyan tr olarak
deerlendirilmemitir. Bk. Takvml-edille, s. 221, 228. Ancak Pezdevnin ikiye ayrd beyan-
tayiri iki ayr ksm olarak deerlendirerek istisnay beyan- tayr olarak, arta balamay da beyan-
tebdl olarak isimlendirir. Bk. Usl, II, 35. Bu konuda Serahs, Debsyi takip etmitir. Bk.
Takvml-edille, s. 221. Ayn ekilde nesih de Debs tarafndan bir beyan tr olarak
232

a. Beyann Anlam: Szlkte ayrlmak, ak olmak, aklamak anlamlarna gelen


beyan345 usulcler tarafndan delil, bildirme ve bilgi olmak zere birbiriyle ilikili
anlamda kullanlr.346 Kelamc usulcler aklamaya ihtiya duymayan, ak olan

deerlendirilmemitir. Bk. Takvml-edille, s. 221, 228. Debsnin Pezdev ve Serahsden ayrld


nokta ise taksim iinde beyan- zarrete yer vermemesidir. Debs, Serahs ve Pezdevnin taksimi ile
ilgili benzer bir deerlendirme iin bk. Snk, Kitbul-vf, III, 1179-1180; tkn, et-Tebyn, I, 643.
Debsden nce rnein Cesssta byle bir taksime rastlanmamas bu taksimin ilk defa Debs
tarafndan yapldn sylemeyi mmkn klar. Her ne kadar ksmen Cesssn ada saylabilecek
ve Kerhnin dier bir rencisi olan nin eserinde byle bir taksim yer almakta (bk. Usl-,
ss. 174-190) ise de Usl- ismiyle baslan eserin ye aidiyeti pheli olduu iin bu taksimin
ye aidiyeti kesin deildir. Bu eserin ye aid olmad konusunda bir deerlendirme iin bk.
Ali Pekcan, Usl- (lk Klasik Hanef Usul Eseri (!) Olarak Bilinen Usl- Adl Eserin
Mellifi ve Muhtevas zerine Bir Deerlendirme), HAD, Say 2, 2003, ss. 267-272.
Hanefi usulclerden Semerkandnin beyan genel ve zel olarak ikiye ayrp zel anlamdaki beyann
1) mcmel, mkil ve mterekin beyan, 2) umumun beyan ve 3) beyan nesih eklinde ksma
ayrldn belirtmesi (bk. Mznul-usl, I, 508) Basrnin kullanm olup (bk. El-Mutemed, I, 315),
daha ziyade Cesssn vchul-beyan eklindeki taksimine yakndr. Bk. El-Fusl, II, 22.
345
Rz, beyan kelimesinin tebyn masdarndan treyen masdar ismi olduunu belirtir. Buna gre kelleme
ykellim teklimen ve kelmen ve ezzene yezzin teznen ve eznen denildii gibi beyyene,
ybeyyin tebynen ve beynen denilir. Bk. El-Mahsl, III, 149. Karf ise bu aklamaya itirazda
bulunarak beyn kelimesinin ismi masdar deil, masdar olduunu ve beyyene fiilinin deil bne
fiilinin masdar olduunu belirtir. Bk. Nefisl-usl, V, 2271-2272. Szlklerde verilen bilgiler de
Karfnin ifadesini desteklemektedir. rnek olarak bk. Frzbd, el-Kms, byn md., s. 1526;
Rz, Muhtrus-shh, byn md., s. 29.
Beyan kelimesi szlkte ayrlmak (kat, fasl) ve aa kmak (zuhur, zhr) anlamlarna gelir. rnek
olarak bk. Frzbd, el-Kms, byn md., ss. 1525-1526. M bne min hayyin fe hve
meytetn/meyyitn hadisinde birinci anlamda, Bnel-hill sznde ve Hz beynn lin-ns
(l-i mrn 3/138) ayetinde ikinci anlamda kullanlmtr. Farkl olmakla birlikte bu iki anlam
birbirini btnleyici bir zellie sahiptir. nk bir ey benzerlerinden ayrldnda mahhas olarak
ortaya kar. Pezdev, aklk anlamnda beyann zhar anlamnda kullanmnn zuhur anlamnda
kullanmndan daha fazla olduunu belirterek, fkh usulnde esas alnan anlamn zhar anlam
olduunu ifade eder. Abdlaziz Buhr, Hanefilerden bazlarna ve afiilerin ekserisine gre zuhur
anlamnn esas olduunu, ancak bunun muhatap esas alnd iin muhatap asndan ak ve anlalr
olmayan eyin beyan saylmayaca gerekesiyle amel ve itikat asndan saknca douracan
belirtir. Bk. Usl (Keful-esrr erhi ile), III, 212.
346
Gazzlnin ifadesi yledir: Beyan, tarif etme ve bildirmeye ilikin bir durumdan ibarettir. Bildirme
ancak bir delil ile gerekleir ve delil de bilgiyi dourur. Buna gre burada bildirme, bildirmede
kullanlacak delil ve delil sayesinde oluan bilgi olmak zere durum vardr. Bk. slam Hukukunda
Deliller, II, 25. mid tarafndan yaplan benzer bir aklama iin bk. El-hkm, II, 24.
Beyann bilgi anlamnda kullanm kaynaklarda genellikle afiilerden Eb Bekr ed-Dekkka,
Mutezileden Eb Abdillah Basrye nispet edilir. Buna gre beyan, bir eyin kendisi ile aa kt
ey olup bu da bilgidir. Bu konuda bk. Basr, el-Mutemed, I, 293; erif Murtaz, ez-Zera, I, 329-
330; Ferr, elUdde, I, 107; Ts, el-Udde, I, 403; Semn, Kavtul-edille, I, 258; Abdlaziz
Buhr, Keful-Esrr, III, 214.
afiilerden Eb Bekr es-Sayraf de bildirme, aklama iini beyan olarak isimlendirerek beyan bir
eyi kapallktan (ikal) ak konuma karmaktr eklinde tanmlar. Bk. Cesss, el-Fusl, II, 17;
Bklln, et-Takrb, III, 372; Basr, el-Mutemed, I, 294; Ferr, el-Udde, I, 105; Cveyn, el-Burhn,
I, 124; Semn, Kavtul-edille, I, 258. Bu tanm, tanmda kullanlan kelimeler ve aklanmaya
ihtiyac olmayan ilkten hitaplar (el-hitbul-mptede) kapsamad yneyle birok usulc tarafndan
eletirilmekle birlikte fkh usulcler tarafndan zellikle mcmelin tanmnda esas alnan tanmdr.
Nitekim Semn, Kad Ebut-Tayyib et-Tabernin iki adan eletirmekle birlikte bu tanm tercih
ettiini belirtir. Cesssn ve Ferrnn Manay, kart ve benzetii eyden ayrarak muhataba
aklamak, izah etmek eklindeki beyan tanmlar da buraya dahil edilebilir. Bk. El-Fusl, II, 6; el-
Udde, I, 100-101. Bu tanm esasen mcmelin tanm olmakla birlikte bu usulcler, ilkten hitabn da
beyan saylaca grndedirler.
233

hitaplar da beyann kapsamna dahil etme amacyla bunlardan delil anlamn tercih
etmilerdir. Bununla birlikte kelamc usulcler beyann biri genel dieri zel olmak
zere iki kullanm bulunduunu belirtirler. Genel anlamda beyan delil ve delaletle
eanlaml kullanlr.347 Bu anlamda Kuran ve snnetin tamam mcmel olup
olmadna baklmakszn beyandr. Bu yzden kelamc usulcler bir mcmelin
aklamas olmay beyann art olarak grmedikleri gibi bir eyin herkes iin ak ve
anlalr hale gelmesini de beyann art olarak deerlendirmezler.348

zel anlamda ise beyan, anlam ak olmayan bir sz ak hale getiren sz ya da


fiillerdir. Bu anlamda beyan Kastedilene delalette kendi bana yeterli olmayan bir
hitapla neyin kastedildiine delalet eden sz veya fiildir eklinde tanmlanr.349 Buna
gre yukarda ele alnan anlamlarn nass ve zahir olarak ifade eden hitaplarn deil,
mcmelin beyana ihtiya duyduu aktr.350 Usulclere gre Hz. Peygamberin
hkmleri aklad fiilleri de beyana ihtiya duyar. Hatta ne amala yapldnn
bilinmesi konusunda fiilin beyana ihtiyac mcmel szn beyana ihtiyacndan daha
fazladr.351

347
Beyann delil anlamnda kullanm ise daha ziyade Mutezili, ii ve Ear usulclere aittir. Mcmelin
aklanmas da aklayan eyin delil olmas ynyle beyan kapsamna girer. Bk. Bklln, et-Takrb,
III, 370; Basr, el-Mutemed, I, 293, 296; erif Murtaz, ez-Zera, I, 329; Ts, el-Udde, I, 403;
Cveyn, el-Burhn, I, 124; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 25; mid, el-hkm, II, 24. Ts
beyann bu kullanmn kelamc ve fakihlerin ekserisine nispet eder. Ayn ekilde Abdlaziz Buhr de
bu kullanm kelamc ve fakihlerin ekserisine nispet eder. Bk. Keful-Esrr, III, 214.
348
Bir eyin aa kavuup kavumamas kiiden kiiye deiebilecei iin Bklln ve Gazzl gibi
usulcler bu konuda beyann artnn uylam bilen kimsenin duyduunda ve zerinde dndnde
bilmesinin mmkn olaca ekilde olmasn yeterli grmtr. Bklln, et-Takrb, III, 372; Gazzl,
slam hukunda deliller, II, 26.
349
Basr el-Mutemed, I, 293; Kelvezn, et-Temhd, II, 230; Esmend, Bezln-nazar, s. 270. Beyan delil
olarak tanmlayan usulclere gre aklama ii beyan deil, tebyindir. rnein Basr, Eb Bekr es-
Sayrafnin beyan tanm deerlendirirken bunun beyann deil tebyinin tanm olduunu belirtir. Bk.
El-Mutemed, I, 294.
350
Usulcler beyana ihtiya duyan ve duymayan eyleri genelde ayr bir balk altnda ele alrlar. Esasen
beyana ihtiya duyan hitaplar mcmel olanlar olup mcmelin ksmlarnda bunlarn neler olduu ele
alnmtr. Gazzlnin u deerlendirmesi beyana ihtiya duyan ve duymayan eyleri zl olarak ifade
eder: lim ve zahir zann ifade etmeyen eyler mcmel olup beyan saylmaz, aksine kendileri beyana
muhtatr. Umum da kabul edenlere gre, istirak zannn ifade ederse de zannn ilme dnp
istirakn tam olarak gereklemesi ya da aksinin aklk kazanp hususun gereklemesi iin beyana
ihtiya duyar. slam Hukukunda Deliller, II, 26.
351
Bklln, Hz. Peygamberin Hacc menasikini benden alnz, Namazlarnz beni namaz klarken
grdnz ekilde klnz szlerin de olduu gibi, hkmleri aklad fiillerinin ncesinde veya
sonrasnda gelen bir sz ve sz yerine geecek bir durum ile fiillerin beyana ihtiya duyduunu
belirtir. nk Hz. Peygamberin yapt fiil kurbet kastyla olabilecei gibi byle bir kast
tamakszn da olabilir. Yine yapt fiil mmetini de kapsayacak ekilde bir hkm ifade edebilecei
gibi kendine mahsus bir fiil olmas da mmkndr. Btn bu ihtimaller sz konusu olduuna gre,
fiilin de beyana ihtiyac vardr. Hatta fiilin beyana ihtiyac, kastedileni kendi bana ifade edemeyen
szn beyana ihtiyacndan daha fazladr. Bk. Et-Takrb, III, 382-383. Gazzl de fiilin bir sygasnn
234

Usulclerin mcmelin beyan konusunda zerinde durduklar iki nemli konu vardr.
Birincisi beyann nelerle yaplaca, ikincisi bu beyann ertelenmesinin caiz olup
olmad meselesidir.

b. Kendisiyle Beyann Yaplaca eyler: Kural olarak kendisiyle aklamann


yapld her ey ile mcmelin beyan mmkndr.352 Bunlar da esas itibariyle Kitap,
snnet ve icm gibi er delillerden ibaret olup buna delillerin usulcler tarafndan
kabul edilen delalet ekilleri de dahildir. Bu adan riin szleri, sz yerine geen
fiilleri, takriri, szn fahva ve mefhumu, hkmn illetine dikkat ekmesi (tenbih ve
m), yaz, iaret, sembol ve kyas gibi eylerle mcmelin aklanmas mmkndr.353

Kaynaklarda fiil ile beyan yaplp yaplmayaca konusunda bir ihtilaftan bahsedilmise
de usulclerin byk ounluu fiiller ile de beyan yaplaca grndedir.354 Ancak

olmadndan hareketle, fiilin, nceden bu fiil ile erin beyannn kastedildiine ilikin bir
aklamaya ihtiyac olduunu belirtir. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 26.
Basr de fiilin, bizatihi kendisinin hangi sfatla yapldn bildirmemesinden hareketle fiilleri de
beyana ihtiya duyanlar arasnda zikretmitir. rnein, Hz. Peygamberin ikinci rekattan sonra
teehht miktar oturmayarak ayaa kalkmas, ne amala yapldnn bilinmesi asndan beyana
ihtiya duyar. nk Hz. Peygamberin bunu unutarak yapm olmas mmkn olduu gibi, bu
oturuun terk edilmesinin caiz olduuna delalet etsin diye bunu kastl olarak yapm olmas da
mmkndr. Bununla birlikte fiile, hangi sfatla yapldna ilikin bir karinenin bitimesi durumunda
fiilin beyana ihtiyac sz konusu olmaz. rnein, Hz. Peygamberin srekli olarak namazda iki secde
yapmas, bunun namazdan olduuna delalet eder. El-Mutemed, I, 296; Rz, el-Mahsl, III, 157-158.
rz de Hz. Peygamberin fiilinin, iki anlamdan sadece birine ihtimali olmak zere iki anlama
ihtimalinin olmasnn da mcmellii gerektirdiini ifade etmitir. Hz. Peygamberin seferde iki namaz
birletirdii rivayet edilmitir. Bunun, uzun sefere de ksa sefere de ihtimali vardr. Ancak kastedilen
sadece bunlardan biridir. Bu durumda onun bu birletirme fiilinin hangi tr seferde yaptna ilikin
bir delil bulununcaya kadar beklemek gerekir. Bk. erhul-Lma, I, 455-456.
352
Basr, el-Mutemed, I, 311.
353
Cesss, el-Fusl, II, 31; Bklln, et-Takrb, III, 376-377; Ferr, el-Udde, I, 110; Ts, el-Udde, I,
418-419; rz, erhul-Lma, I, 469-472; Bc, hkmul-fusl, I, 217; Semn, Kavtul-edille, I,
294; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 26.
Basr ise daha sistematik bir ekilde kendisiyle beyann yapld eyleri muvadaa ile delalet ve
muvadaa ile olmayan delalet olmak zere ikiye ayrmtr. Muvadaa ile delalet sz, say ve yazdan
olumaktadr. Muvadaa ile olmayan delalet de muvadaann bal olduu ve muvadaaya bal olan
olmak zere ikiye ayrlr. Muvadaann bal olduu delalet iarettir. nk herhangi bir sz zerinde
muvadaann salanmas iaretle mmkndr. Muvadaaya bal olan da kyas ve fiiller olmak zere
iki ksmdr. Kyas yoluyla sabit olan ey kyasn yaplaca bir hitaba baldr. Ayn ekilde fiiller de
ancak sz ile birlikte beyan zellii kazanr. Bk. El-Mutemed, I, 311. Basrnin bu taksimi hemen
hemen ayn ekilde Kelvezn tarafndan verilmitir. Bk. Et-Temhd, II, 285-286.
Bu konuda i usulclerden Basrnin ada erif Murtazann da benzer bir taksimi gze
arpmaktadr. O da kendisiyle beyann yaplaca eyleri, muvadaa ve muvadaaya bal olan olmak
zere ikiye ayrmtr. Muvadaa yoluyla delalet sz ve yazdr. Muvadaann delaletine bal olan da
muvadaa anlamnda olan ve muvadaa anlamnn bulunmad olarak ikiye ayrlr. Birincisi iaret ve
fiillerdir. kincisi ise kabul edenler asndan kyastr. Bk. Ez-Zera, I, 331.
354
rnek olarak bk. Basr, el-Mutemed, I, 311; Esmend, Bezln-nazar, s. 286; Rz, el-Mahsl, III,
180-182; mid, el-hkm, III, 25-26.
235

fiillerin beyan olmas sz konumunda olmasna ya da beyan olduuna ilikin baka bir
sze baldr.355

Sz ve fiilin birlikte bir mcmelin beyan olmas halinde hangisinin ncelikli olduu da
usulcler arasnda tartma konusudur.356 Sz ve fiilin ayn eyi ifade etmesi halinde
nce gelenin beyan, sonra gelenin bu beyann tekidi olduu, ncelik ve sonralklar
bilinmiyor ise bir belirlemede bulunulmakszn nce gelenin beyan sonra gelenin bunun
tekid kabul edilecei konusunda bir problem yoktur. Ayn ekilde birbirine zt olsa da
szn nce gelmesi veya tarihlerinin bilinmemesi durumunda szn beyan saylaca
konusunda herhangi bir problem yoktur. Problem fiilin nce szn sonra gelmesi
halinde ortaya kmaktadr. rnein hacc ayeti (Bakara 2/186) ile ilgili olarak Hz.
Peygamberin Kim hacc ile umresini birletirirse ikisi iin sadece bir tavaf ve bir say
yapsn szne karlk, Hz. Peygamberin hacc ve umreyi birletirerek iki tavaf ve iki
say yapt rivayet edilmitir. Sz beyan kabul edilecek olursa ikinci tavaf ve sayin
vacib olmad veya mendub olduu, fiili beyan kabul edilecek olursa ikinci tavafn
vacib olduu ortaya kar. Byle bir durumda ne yaplmaldr? Usulcler bu konuda
ikiye ayrlmtr.

Basr, Esmend ve Muhakkik Hll gibi usulclere gre, ncelik ve sonralk bilindii
taktirde nce gelenin beyan kabul edilmesi gerekir. Zira mcmel bir hitabn peinden
beyan olabilecek bir ey geldiinde bu ey beyan hviyetini kazanr. zellikle de

355
Kad Abdulcabbarn u aklamalar fiillerin beyan olma niteliini aklayc mahiyettedir. ncelikle
Kad Abdulcabbar, fiilin bizatihi szn beyan olamayacan belirtir. Bunun istisnas fiil hakknda
hangi amala yapldna ilikin bir uylamn salanm olmasdr. Bu ekilde zerinde daha nceden
salanm bir uylam ile fiil, sz konumuna geecei iin beyan olarak deer kazanr. Byle bir
uylam sz konusu deilse fiilin bizatihi fiil olmas nedeniyle bir szn beyan olmas mmkn
deildir. Bu durumda fiil ancak baka bir hitap sebebiyle beyan deeri kazanr. rnein mcmel ya da
mm bir hitaba aklamann hitaba bitien fiille yaplacan belirten baka bir hitap bitimesi halinde
bu fiil sz konumunda olur ve beyan olarak deer kazanr. Bk. El-Mun, XVII, 80. Benzer
aklamalar iin bk. Basr el-Mutemed, I, 311-312. Esmend, Kad Abdulcabbarn aklamasndaki
Bu durumda fiil ancak baka bir hitap sebebiyle beyan deeri kazanr ksmna itiraz ederek bunun
art olmadn, Hz. Peygamberin mcmel bir szn ardndan yapt fiilin baka bir sze gerek
olmakszn beyan olacan ifade eder. Bk. Bezln-nazar, s. 286.
356
Fiilin szden daha ak olduunun bu tartma ile bir ilgisi yoktur. Bu adan bakldnda Basrnin de
belirttii gibi fiil szden daha aktr. nk fiil, aklanan eyin (mbeyyen) niteliini mahede
yoluyla ortaya koymaktadr. Sz ise bu nitelikten haber verme olup, haber grme gibi deildir
(Leysel-haber kelyn). Bk. El-Mutemed, I, 312; Esmend, Bezln-nazar, s. 286. Namazn
klnarak gsterilmesinin, sz ile tarifinden daha ak ve anlalr olmas aklk bakmndan ikisi
arasndaki farka rnek olarak verilebilir.
236

beyann ertelenmesinin caiz olmad sylenecek olursa bu durumda fiilin beyan olmas
daha aktr.357

Ts, Rz, mid ve bnl-Hcib gibi usulcler ise ister sz nce ister fiil nce olsun
szn beyan kabul edilmesi gerektii grndedir. nk fiilin mcmelin beyan
olmas, ancak zaruret halinde sz konusu olmaktadr. Sz ile beyan bulunduunda
zaruret ortadan kalkm olur ve fiilin beyan olmasna ihtiya kalmaz. Dier yandan fiilin
nce olup beyan saylmas halinde szn fiili neshetmi olmas gerekir ki, bu durumda
fiilin hkmnn nedb veya Hz. Peygamber asndan vacib olarak deerlendirilerek
cem ve telif yoluna gidilmesi nesihten daha yerindedir.358

Mcmelin beyan olan delillerle ilgili usulclerin zerinde durduklar dier bir mesele
de beyann mbeyyen (aklamadan sonra mbeyyen hale gelecek mcmel) kuvvetinde
olmasnn gerekip gerekmediidir. Bu meselede genellikle mcmelin beyannn yan
sra Kitap ve mtevatir snnetin umumunun tahsisi de ele alnr. Hanefiler bu konuda
mcmel ile mm arasnda bir ayrma giderek haber-i vahid ve kyas gibi daha zayf bir
delille mcmelin beyann mmkn grrken mbeyyenin mm olmas halinde beyann
ayn kuvvette olmasn art koarlar.359 Mbeyyenin mcmel ve mm olmas eklinde
benzer bir ayrm yapan mid ve bnl-Hcib ise birincisinde daha aa derecede bir
delili beyan olarak yeterli grrken, ikincisinde beyann eit olmasn da yeterli

357
Basr, el-Mutemed, I, 313. Esmend, Bezln-nazar, s. 288; Muhakkik Hll, Mericl-usl, s. 110.
358
Ts, el-Udde, II, 434. Rz, el-Mahsl, III, 183-184; mid, el-hkm, II, 27-28; bnl-Hcib,
Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 163; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 141; Tcddn el-Urmev, el-
Hsl, II, 399; Sircddn el-Urmev, et-Tahsl, I, 419-420; Karf, Nefisl-usl, V, 2331; a.mlf.,
erhu Tenkhil-fusl, s. 123; sfehn, el-Kif, V, 86-88; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), V,
1588; snev erhi ile, II, 210-211; Bedah erhi ile, II, 208-209); bnl-Hmm, et-Tahrr (bn
Emrul-Hcc erhi ile), III, 39, (Emir Padiah erhi ile), III, 176; bn Mflih, Usl, III, 1022-1023;
Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), II, 423; Zerke, el-Bahrul-muht,
III, 488-489; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr, III, 449-450; bn Abdiekr, Msellems-
sbt, II, 47.
i usulclerden erif Murtaza bu meselede benimenecek grn fiilin beyan bakmndan sz
konumunda kabul edilip edilmemesi ile ilgili olduunu belirtir, fakat bir tercihte bulunmaz. Bk. Ez-
Zera, I, 343.
359
Cesss, el-Fusl, II, 50-51. bnl-Hmm ve bn Abdiekr, umumun tahsisinde olduu gibi beyann
mbeyyene eit olmas gerektii, mcmelde ise mmn tahsisinde olduu gibi bir tearuz bulunmad
iin daha zayf bir delille beyann caiz olduu grn mezhebin gr olarak deerlendirir. Bk. Et-
Tahrr (bn Emrul-Hcc erhi ile), III, 37, (Emir Padiah erhi ile), III, 173-174; Msellems-sbt,
II, 48. Hanefilerin mm ile atmas dnda haber-i vahidlerle ilgili olarak umumul-belvda gelip
gelmemesi arasnda Bklln ve dierlerinin belirttii ayrm dorudur. Bu, Hanefilerin haber-i vahidi
kabul artlarndan biridir. Bu konuda ayrntl bilgi iin bk. Yunus Apaydn, Hanefi Hukukularn
Hadis Karsndaki Tavrlarnn Bir Gstergesiri Olarak Manev Inkta Anlay, EFD, Say 8, ss.
185-190.
237

grmeyerek daha kuvvetli olmas gerektiini ileri srmtr.360 Usulclerin ounluu


ise mbeyyenin mcmel ya da mm olmas arasnda bir ayrm yapmakszn daha aa
derecede bir delille beyann mmkn grrler.361

360
mid, meseleyi ikiye ayrarak tercih ettii gr u ekilde aklar. Birincisi, lafzn tad iki
ihtimalden birini belirlemede olduu gibi mbeyyenin mcmel olmasdr ki, bu durumda tercihe
imkan veren en aa bir eyle beyan yeterlidir. kincisi mbeyyenin mm ya da mutlak olmasdr ki,
bu durumda tahsis eden veya takyid eden delilin delalet bakmndan mmn ve mutlakn delaletinden
daha kuvvetli olmas gerekir. ayet delaletlerinin kuvveti bakmndan eit iseler bu durumda tevakkuf
etmek gerekir. Eer tahsis ve takyid eden delil delaletinin kuvveti bakmndan mm ve mutlakn
delaletinde daha aa ise bu durumda kuvvetli olann zayf olanla ilgas sz konusu olaca ve bunun
da imkansz olmas sebebiyle kabul edilmez. Bk. El-hkm, II, 29; midnin bu yaklam bnl-
Hacib tarafndan ayn ekilde benimsenmitir. Bk. Muhtasarul-Mnteh (c ehi ile), II, 163; a.mlf.,
Mhtehel-vusl, s. 141. Muhtasarn arihlerinden Rahn, delaletlerinin eit olmas halinde iki delili
birletirmenin sz konusu olduu belirterek bnl-Hcibin tahakkm iddiasyla beyan kabul
edilmeyecei grnn tartmaya ak olduunu belirtir. Bk. Tuhfetl-mesl, III, 288.
361
Bklln, Hanefilerle dierleri arasndaki bu gr farkllna deinerek, doru olan ve kendisinin de
kabul ettii grn cumhurun gr olduunu belirtir. Hanefilerin ise umumun haber-i vahidle
tahsisi konusunda subut ve kuvvet bakmndan beyann mbeyyen gibi olmasn art kotuklarn
syler. Mcmel de ise bunun umumul-belvada gelmesiyle umumul-belvada gelmemesi arasnda fark
gzeterek, birincinin beyannn mbeyyen mertebesinde olmasn art kotuklarn, ikincinin
beyannn ise mbeyyen mertebesinde olmasn art komadklarn dolaysyla haber-i vahidle
beyannn caiz olduunu sylediklerini belirtir. Bklln mmn umum konusunda kat olduu,
haber-i vahidin ise shhatinin kat olmamasndan dolay tahisisin caiz olmadnn ileri
srlemeyeceini ifade eder. nk mmn sygas sabit olsa bile bunun umum ifade edip etmediinin
bilinmesinin yolunun itihattr. Buna karlk haber-i vahid sahabenin icmndan dolay ameli
gerektirir. Bu bakmdan haber-i vahid daha kuvvetlidir, byle olmasa bile en azndan ayn
derecededir. Dier yandan mmn umum ifade etmede kat olduunun sylenmesi, haberin yalan
olmasn gerektirir ki, bunun kabul mmkn deildir. Ayn gerekeyle Bklln, Hanefilerin
mcmel konusunda yaptklar ayrmn da gereksiz olduunu belirtir. Bkllnnin bu konuda verdii
rneklerden bazlar unlardr. Umumul-belva kapsamnda gelen mess-i zeker haberi kabul edildii
gibi, umumul-belvann sz konusu olmad namazda kahkahadan dolay abdest almaya ilikin haber
de kabul edilmitir. Ayn ekilde Be veskten aznda sadaka/zekat yoktur haberi, tevatr asndan
Gn suladnda onda bir vardr haberinin seviyesine ulamasa da kabul edilmitir. Bk. Et-
Takrb, III, 420-424. Bkllnnin bu grn umumu kabul edenler asndan deerlendirmek
gerekir. Aksi taktirde daha nce belirtildii zere birbirlerini dengeledii iin Kitab ve mtevatir
Snnetin umumunun haber-i vahidle tahsisinde tevakkuf etmi olmas arasnda bir eliki meydana
gelir. Daha aa derecede bir deliller beyan caiz grenler iin bk. Basr, el-Mutemed, I, 315-316;
Bc, hkmul-fusl, 221-222; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 33; bn Rek, Lbbl-
mahsl, II, 495; Kelvezn, et-Temhd, II, 287-288; Rz, el-Mahsl, III, 184; bn Kudme,
Ravdatun-nzr, II, 584; Karf, erhu Tenkhil-fusl, s. 123; bn Mflih, Usl, III, 1024; Tcddn
es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), II, 423; Zerke, el-Bahrul-muht, III, 490;
bnl-Lehhm, el-Muhtasar, s. 167; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr, III, 450. Hanbeli
usulclerden Tf ise meseleyi delillerin delalet ve mertebe bakmndan bir ayrmna giderek ele
almtr. Buna gre, eer zayflk delillerin delaletinde ise zayf ile kuvvetlinin beyan caiz deildir.
Eer zayflk delilin mertebesinde ise delaleti kuvvetli olduu taktirde beyan (Kitap ve mtevatir
Snnetin umumu ile haber-i vahidde olduu gibi) caizdir. Bk. erhu Muhtasarir-Ravda, II, 686.
ii usulclerin genel eilimi de bu olmakla birlikte kimi noktalarda aralarnda fark vardr. rnein
erif Murtaz, beyann bir yolunun ve bir delilinin olmasnn gerektiini ifade etmekle birlikte bunun
konum ve kuvvet bakmndan mbeyyen gibi olmasnn gerekmediini syler. Zira beyann bu ekilde
olmas Allahn bildii bir maslahattan dolay olabilir. Haber-i vahid ve kyas ile beyann olmamas
ise delil olmamalarndan kaynaklanr. Bk. Ez-Zera, I, 344-345. Ts ise uyulmas gerekli birer delil
olmad gerekesiyle haber-i vahid ve kyas ile mcmelin beyannn mmkn olmadn ileri srer.
Bunun tek istisnas Tsnin et-tifetl-muhkka diye niteledii kendi imamlarndan gelen haberlerdir
ki, namaz, abdest, zekat, oru, hacc ve benzeri konularla ilgili hkmlerde bu taifenin kitaplarnda
derledikleri haberlere dayanlmaktadr. Bk. El-Udde, II, 435. Sonraki ii usulclerden Muhakkk
238

c. Beyann Ertelenmesi: Usulclerin mcmelin beyan ile ilgili olarak zerinde


durduklar nemli bir konu da beyann ertelenmesinin caiz olup olmad meselesidir.
Bu mesele, biri beyann ihtiya vaktine kadar ertelenmesi, dieri de ihtiya vaktinden
sonraya ertelenmesi olmak zere iki balk altnda ele alnr. Beyann ihtiya vaktinden
sonraya ertelenmesinin caiz olmad konusunda usulcler arasnda kayda deer bir
gr ayrl yoktur. nk byle bir ey imkansz bir ey ile ykml tutmaya
gtrr.362 Esas tartma beyann ihtiya vaktine kadar ertelenmesinin caiz olup
olmaddr. Umumun tahsis eklinde beyannn ertelenmesi de bu tartmada mcmelin
beyannn ertelenmesi ile birlikte ele alnmtr.

Olduka farkl grler bulunmakla birlikte363 esas itibariyle usulclerin mcmel ve


umumun beyannn ertelenmesi konusunda gr etrafnda toplandklarn sylemek
mmkndr.

1. Genel Olarak Beyann Ertelenmesini Caiz Grenler: Bata Bklln olmak zere
zellikle Eari usulclerin, afii, Maliki ve Hanbeli usulclerin ounluunun,
Hanefilerden Semerkand ekolnn ve Zahirilerden bn Hazmn benimsedii gre
gre, hem mcmelin hem de umumun beyannn ertelenmesi caizdir.364 Bu gr

Hll ise bu konuda Basrnin verdii bilgileri zetleyerek beyann kuvvet bakmndan mbeyyen gibi
olmasnn gerekmediini, bu yzden de zann olan haber-i vahidle beyannn caiz olduunu ifade eder.
Bk. Mericl-usl, s. 110. Muhakkk Hll, erif Murtaza ve Tsden farkl olarak haber-i vahidi
zann ifade eden bir delil olarak kabul etmitir. Bk. Mericl-usl, s. 142, 147. Allme Hll de haber-i
vahidin hucciyyeti konusunda Muhakkk Hll gibi dnmektedir. Bk. Mebdiul-vusl, s. 203 vd.
Hanefilerden Esmend bu konuda Hanefilerde hakim olan grten ayrlarak Basrnin aklamalar
dorultusunda ounluun grn benimsemitir. Bk. Bezln-nazar, s. 289. Daha nce getii
zere Esmendnin bu gr haber-i vahid ve kyasla umumun tahsisini caiz grmesiyle uyumlu bir
grtr.
bn Emrul-Hcc, Emir Padiah ve bn Abdiekr gibi Hanefi usulclerin beyann daha kuvvetli
olmas gerektii grn ilerinde Rznin de bulunduu ounlua nispet etmeleri hataldr. Bu
nispet iin bk. Et-Takrr, III, 37; Et-Tahrr, III, 173; Msellems-sbt, II, 48. Bu gr aada
belirtildii zere mid ve bnl-Hcibe ait bir grtr.
362
Bu konuda sadece imkanszla teklifi caiz grenlerin ihtilafndan bahsedilmektedir. Mutezile bunun
vukuu yannda hakm ve alm olan Allah asndan zulm ve abes bir i olaca iin aklen de mmkn
olmad, Eariler ise bunun zulm ve abes olmas asndan deil, yapma ve terketmenin
imkanszlndan dolay caiz olmad grndedirler. Bklln, ehl-i hakkn bunun aklen caizliini
kabul ettiini belirterek Earnin Akl asndan bu caizdir, adalettir ve dorudur. u var ki, bu
konuda sem varid olmamtr dediini nakleder. Bk. Et-Takrb, III, 384-385; El-Mutemed, I, 315.
363
rnein Mzer bir ksmnda problem bulunmakla birlikte bu konuda alt gr nakledildiini, Zerke
ise dokuz gr bulunduunu belirtir. Bk. zhul-mahsl, ss. 142-143; el-Bahrul-muht, III, 494-501.
364
Bklln, Mutezileye muhalif olan kelamc ve fakih usulclerin ve afiilerden Ebul-Abbas b. Sreyc,
Eb Sad el-Istahr, bn Eb Hreyre, Eb Ali et-Taber ve Kaffl gibi nemli simalarn hem mcmelin
hem de umumun ihtiya vaktine kadar ertelenmesini caiz grdklerini belirtir. Bk. Et-Takrb, III, 386.
Ayn gr iin bk. bnl-Kassr, el-Mukaddime, s. 121; Ferr, el-Udde, III, 725-726; Cveyn, el-
Burhn, I, 128; rz, erhul-Lma, I, 473; Bc, hkmul-fusl, ss. 218-219; Semn, Kavatul-
edille, I, 295; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 26; Kelvezn, et-Temhd, II, 290-292; Mzer,
239

benimseyen usulclerin belli bal gerekeleri unlardr. Birinci gerekeye gre beyann
ihtiya vaktine kadar ertelenmesinin tasavvuru ve vaki oluu haddizatnda ya
mmkndr ya da imkanszdr. Akl bunu imkansz grmediine gre mmkn
olduunu kabul etmek gerekir.365 kincisi, emre uyma ve emri yerine getirebilme
asndan beyana duyulan ihtiyacn kudret ve alete duyulan ihtiya gibi olmasdr.
Kudret ve aletin yaratlmasnn ertelenmesi caiz olduuna gre beyann da ertelenmesi
caizdir.366 ncs, neshin ertelenmesinin caiz olduu konusunda ittifak vardr.
zellikle de Mutezileye gre neshin ertelenmesi vaciptir. Nesih mddetin beyan
olduuna ve bunun da sonra yaplmas gerektiine gre, dierleri iin de ayn ey
geerlidir.367 Drdncs nakli gerekelerdir. Bu nakl gerekelerin banda Sonra
onun beyan bize aittir (Kyme 75/18) ve Bu, hakm ve habr olan tarafndan ayetleri
salamlatrlm sonra da aklanm bir kitaptr (Hd 11/1) ayetleri gelmektedir. Bu
ayetlerdeki smme edat, beyann belli bir sre sonra yapldn ifade eder. Bu da

zhul-mahsl, ss. 144-146; Rz, el-Mahsl, III, 188; bn Kudme, Ravdatun-nzr, II, 588; mid,
Mntehes-sl, s. 159; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 489; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh
(Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 288; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 141; Karf, erhu tenkihil-fusl, s.
124; Beydav, Minhc (el-bhc erhi ile), V, 1595; Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II, 671, 688;
Tacddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi), I, 424.
Kaynaklarda Mutezile ile birlikte Zahirilerin de genel olarak beyann ertelenmesini caiz grmedikleri
belirtilmekte (rnek olarak bk. Bklln, et-Takrb, III, 387; erif Murtaza, ez-Zera, I, 362; Ferr, el-
Udde, III, 726; Ts, el-Udde, II, 449-450; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 26; Kelvezn, et-
Temhd, II, 291; mid, el-hkm, II, 30) ise de bn Hazmn Bize gre, istisnann ve tahsisin
ertelenmesi, genel olarak beyann ertelenmesi gibi caiz olup aralarnda fark yoktur. Amelin gereklilii
vakti gelmedike bu caizdir (bk. El-hkm, I, 85-86) ve Mcmelin nce gelip, aklamasnn sonra
ya da aklamann nce mcmelin sonra veya her ikisinin birlikte gelmesinin caizdir (bk. El-hkm,
I, 83) eklindeki ifadelerini esas aldmzda umumun veya umum ile birlikte mcmelin beyannn
ertelenmesinin caiz olmad eklinde Zahirilerin geneline nispet edilen grn bn Hazmdan nceki
baz Zahirilere ait olduu sylenebilir.
Hanefilerden Semerkand de ounluun mcmelin beyannn ertelenmesinin caiz olduu grn
benimsediini, umumun beyannn ertelenmesin ise Kerh ve Cessas bata olmak zere Irakl
Hanefilere ve Debs ve takipilerine gre caiz olmadn, Ashabul-hads ve Semerkand meayihine
gre ise caiz olduunu belirtir. Bk. Mznul-usl, I, 520-521.
365
Bklln, et-Takrb, III, 389. Genel olarak beyann ertelenmesinin caiz olduunu benimseyen
usulclerin bu konuda genelde Bkllnnin ileri srd gerekelere tutunduklar grlr. Ayn
gereke iin bk. Cveyn, el-Burhn, I, 128; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 27; mid, el-
hkm, II, 37. Bklln gibi Cveyn de bu gerekenin temel gereke olduunu belirtir. Cveyn,
bunun imkansz farzedilmesinin esasen Mutezilenin maslahat ve aslah grnden kaynaklandn
belirtir. Gazzl ise Bkllnnin bu delili birok yerde kullandn ifade ederek, imkansz
olmamasnn cevaz gerektirmeyeceinden hareketle bunun tartmaya ak olduunu belirtir. mid
de bu delilin ayn ekilde caiz olmad iin de kullanlabileceini ifade ederek tartmaya ak
olduunu ifade eder.
366
Bklln, et-Takrb, III, 390; Ferr, el-Udde, III, 729; rz, erhul-Lma, I, 474; Bc, hkamul-
fusl, ss. 219-220; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 27-28. Gazzl, ikisi arasnda zorunlu bir
iliki olmad gerekesiyle bu delilin de tartmaya ak olduunu ifade etmitir.
367
Bklln, et-Takrb, III, 391-398; Ferr, el-Udde, III, 727-729; rz, erhul-Lma, I, 474;
Cveyn, el-Burhn, I, 129; Semn, Kavtul-edille, I, 300; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II,
29; Kelvezn, et-Temhd, II, 298-301.
240

beyann ertelenmesinin caiz olduunu gsterir. Dier yandan Hz. Peygamberin namaz,
hacc, zekat, alm-satm, nikah ve miras gibi pek ok genel hkm peyderpey aklad
bilinmektedir.368

2. Genel Olarak Beyann Ertelenmesini Caiz Grmeyenler: Hem mcmelin hem de


umumun beyannn ertelenmesinin caiz olmad eklindeki bu gr daha ziyade
Mutezili usulcler tarafndan savunulan grtr.369 Bu grn temel gerekesi udur.
Hitaptan maksat, muhatabn hitab anlamas ve amel etmesidir. Beyan olmakszn bu
hasl olmadna gre, mcmelin beyannn ertelenmesi caiz grldnde bu imkan
dahilinde olmayan bir eyle ykml tutmaya gtrr. Bu tpk Araba baka bir dille
hitapta bulunmak gibidir. Bu ise abes bir eydir.370

3. Mcmelin Beyan ile Umumun Beyan Arasnda Ayrm Yapanlar: Bu gr


savunanlara gre mcmelin beyannn ertelenmesi caizdir fakat umumun beyannn
ertelenmesi caiz deildir. Bu gr Hanefilerin byk ounluunun, ii usulclerin ve
Mutezileden Basrnin benimsedii grtr.

Bu gr benimseyen usulclerin mcmelin beyan ile umumun beyann birbirinden


ayrmalarnn temel gerekesi udur. Umumda olduu gibi zahiri zere alnmas
mmkn olan bir hitap ile husus kastedilip beyan ertelendiinde bu durum umum ve
zahiri terk edip bir eye olduundan farkl bir ekilde inanmaya gtrr. Bu ise aldatma
anlamna gelecei iin sakncal bir durumdur. Mcmelin beyannn ertelenmesinde ise

368
Bu ve dier nakl gerekeler iin bk. Bklln, et-Takrb, III, 399-402; Ferr, el-Udde, III, 726-727;
bn Hazm, el-hkm, I, 86; Cveyn, el-Burhn, I, 129; rz, erhul-Lma, I, 473-474; Bc,
hkamul-fusl, s. 219; Semn, Kavtul-edille, I, 298-299; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II,
28-29; Kelvezn, et-Temhd, II, 292-297; Rz, el-Mahsl, III, 189 vd.; mid, el-hkm, II, 30-37.
Gazzl, her ne kadar bu gerekelerin her biri tek bana dnldnde bunlarn her biri iin
beyann hemencecik yapld ihtimali sz konusu olsa da btn iin byle bir ihtimalin sz konusu
olmayacan ifade etmektedir.
Bu gerekelerin kart gr sahipleri tarafndan eletirisi iin rnek olarak bk. Basr, el-Mutemed, I,
322-329.
369
Basr ister mm olsun ister mcmel olsun Cbb, Eb Him ve Kad Abdulcabbarn beyann
ertelenmesini caiz grmediklerini, sadece neshin beyannn ertelenmesini caiz grdklerini belirtir.
Bk. El-Mutemed, I, 315. Bklln bu gr Mutezileye ve ilerinde Davud ez-Zahirnin olunun da
bulunduu Zahirilerden birou ile Hanefilerden birouna ve afiilerden Ebu shak el-Mervez ve
Eb Bekr es-Sayrafye nispet etmitir. Bk. Et-Takrb, III, 387; Ayn ekol ve kiilere nispeti iin bk.
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 26. Cveyn ise bu gr sadece Mutezileye nispet etmitir.
Bk. El-Burhn, I, 128. bnl-Kassr bu gr Malikilerden Ebu Bekr el-Ebherye nispet etmitir.
Bk. El-Mukaddime, s. 119. Rz de Basrden nceki Mutezili usulclerin nesih hari dierlerinde
beyann ertelenmesinin caiz olmadn belirtir. Bk. El-Mahsl, III, 188.
370
Basr, el-Mutemed, I, 320-322. Bu grn gereke ve eletirileri iin ayrca bk. Bklln, et-Takrb,
III, 407-415; Cveyn, el-Burhn, I, 129; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 29-32.
241

kastedilen belli olmad iin bu sakncalar sz konusu olmaz. Bu yzdende mcmelin


beyannn ertelenmesi caizdir. Bu durumda beyan beklemekle birlikte kastedilenin hak
371
olduuna inanlmas yeterlidir. Hanefiler, genel olarak beyann ertelenmesinin caiz
olduunu kabul eden usulclerin gereke olarak ileri srdkleri Sonra onun beyan
bize aittir (Kyme 75/18) ayeti ile kastedilenin Kurann tamam olmayp bir ksm
olduunu belirtirler. Bu bir ksm da mcmel olan ksmdr.372

Bu yaklam Hanefilerin umumun istiraka delaletinin kat olduu, umuma tutunmak


iin tahsis delilini aratrmann gerekli olmad ve bu yzden de sonra gelen delilin
tahsis eklinde beyan deil, nesh eklinde beyan olduu grleri asndan tutarl bir
yaklamdr.

371
Cessas, Kerhnin mcmelin beyannn ertelenmesini caiz, zahiri zere alnmas mmkn olan
ifadelerin beyannn ertelenmesinin ise caiz olmad grnde olduunu belirterek, kendisine gre
bunun Hanefi imamlarn gr olduunu kaydeder. Bk. El-Fusl, II, 48-51. Hanefilerin gr iin
ayrca bk. Debs, Takvmul-edille, s. 221; Serahs, Usl, II, 28-31; Pezdev, Usl, III, 218-224.
Cessas ve dier Hanefi usulclerin aklamalar gz nne alndnda Gazzl de olduu (bk. slam
Hukukunda Deliller, II, 26) gibi kimi usulclerin, beyann ertelenmesinin caiz olmad eklindeki
gr, Mutezile ve Zahiriler ile birlikte Hanefilerin birouna nispet etmesinin doru olmad ortaya
kar. nk bata Cessas olmak zere Debs, Serahs ve Pezdev gibi nde gelen Hanefi usulcler
mcmelin beyannn ertelenmesinin caiz olduunu aka ifade etmilerdir. Nitekim Abdlaziz Buhr
Seman ve Gazzl tarafndan yaplan bu nispeti gndeme getirerek Pezdevnin Beyan- tefsrin
bitiik ve ayr olmas sahihtir. Bu gr ashabmzn apak grdr ifadesinin bunun doru
olmadn belirrtemeye ynelik olduunu ifade eder. Bk. Keful-esrr, III, 220.
Basr beyana ihtiya duyan hitab ikiye ayrmtr. Birincisi zahir anlam olan fakat zahir anlamnn
dnda kullanlan hitap, ikincisi mterek isimler gibi zahiri olmayan hitaptr. Umumun tahsisinin
tehir edilmesi, neshin tehir edilmesi, er isimlerin beyannn tehir edilmesi ve kendisiyle belirli bir
ey kastedilen nekre ismin tahsis edilmesi birinci ksma dahildir ve bunlarn hibirinde beyann
ertelenmesi caiz deildir. Bu tr hitaplarn beyannn genel (mcmel) veya ayrntl (mufassal) olarak
birlikte hitapla birlikte bulunmas gerekir. Hitabn zahirinin kastedilmedii Bunun tahsis edildiini
bilin ve benzeri genel bir ekilde belirtilip tahsis edilenlerin ne olduunun aklamamas halinde
umum lafz mterek isimde olduu gibi istirak ve husus arasnda gidip gelen bir konumda olaca
iin bunun beyannn ertelenmesi mmkndr. kinci ksm olan mterek isimler gibi zahiri
bulunmayan hitabn beyannn ertelenmesi ise caizdir. Her ne kadar kur isminde olduu gibi hayz ve
temizlik dnda bir eyi kastetmediinin bilinmesi asndan zahiri olsa da bunlardan hangisinin
kastedildii asndan zahiri yoktur. Bu tr hitaplara beyannn hemencecik bitimesi gerekmez.
Mterek bir hitapla hitapta bulunmak konuann gzettii bir maksattan dolay mmkn ve gzel
olduu iin beyannn ertelenmesi de caizdir. Bk. El-Mutemed, I, 316-320. Benzer aklamalar iin
bk. Esmend, Bezln-nazar, ss. 290-291, 302-304.
eyh Mfid, erif Murtaz ve Ts gibi nde gelen ii usulclerin meseleye yaklamlar da Basr ve
Hanefilerin yaklam dorultusundadr. Bk. Muhtasarut-tezkire, ss. 39-40; ez-Zera, I, 363, 376-
377; el-Udde, II, 450, 463-464.
Shreverdnin aklamalarndan onun da bu gre meylettii sylenebilir. nk ayrm yapanlarn
huccetinin dierlerininkinden daha kuvvetli olduunu belirterek, mutlak olarak beyann ertelenmesini
caiz grenlerin gerekelerini eletirmitir. Bk. Et-Tenkht, ss. 113-116.
372
Serahs, Usl, II, 32.
242

II. MEFHUMUN DELALET:

Mefhum kapsamna giren iktiz, iret, tenbih, mefhumul-muvafaka ve mefhumul-


muhalefe gibi delalet trlerini ifade etmek iin bu ksmlar ele alnrken belirtilecei
zere usulcler arasnda mefhumun bu trleri ile ilgili olduka farkl kullanmlar
mevcuttur.373 Bklln, Gazzl ve mid gibi usulclerin kullanmnda mefhum genel
bir anlama sahip bir terim olup lafzn mantukunun delaleti dnda kalan iktiz, iaret,
tenbih, mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefenin delaletini kapsar.374 Hitabn
delaletini asl ve makul-i asl eklinde ele alan bn Frek, Ferr, Bc gibi usulcler ise
mefhum kapsamnda yer alan bu delalet trlerini makul-i asl kapsamnda
deerlendirmilerdir.

bnl-Hcibe kadarki kullanm bu ekildedir. bnl-Hcibten itibaren ise bu terim


daha dar bir anlamda, mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefe iin kullanlan bir
terim haline gelmitir. Bu iki delalet trnn dnda kalan dier delalet, iktiz,
iaret, tenbihin delaleti bnl-Hcib tarafndan mantukun gayr- sarih ksm olarak
deerlendirilmitir.375 bnl-Hcib tarafndan yeniden ekillendirilen bu sistem

373
Mzer de usulclerin kullanm farkllna bal olarak kimilerince mefhum tabirinin, szden
mantukunun dnda anlalan eylerin cins ismi olduunu belirterek bunu mefhumul-muvafaka ve
mefhumul-muhalefe olmak zere ikiye ayrdklarn, bazlarnn mahzuf trnden olan lahnul-hitab
da buna dahil ettiklerini, buna karlk baz usulclerin ise mefhumul-muvafaka iin mefhum, lahn ve
fahva tabirlerini kullandklarn, mefhumul-muhalefe iin ise delill-hitap tabirini kullandklarn
belirtir. Bk. zhul-mahsl, ss. 333-335.
Bakllnnin kullanm Mazernin belirttii ikinci kullanma uygun dmekle birlikte bu tabirleri
sadece mefhumul-mufavaka iin kullanmadn belirtmek gerekir. Bkllnye gre mefhum, fahv
ve lahn tabirleri mefhumul-muhalefe dndaki delalet trlerini ifade eden eanlaml tabirlerdir.
Delll-hitap ise Bklln tarafndan huccet olmad gerekesiyle mefhum kapsamna dahil
edilmemitir. Bk. Et-Takrb, I, 347348.
Hanbeli usulclerden Tf de mantukun delaletinin dnda kalan bu delalet trlerini ifade iin genel
bir isimlendirme olarak fahvel-lafz tabirini kullanarak, bunun ayn zamanda iaret, m ve lahn olarak
isimlendirildiini belirterek bunlarn hepsinin ayn anlam ifade ettiini belirtir. Bk. erhu
Muhtasarir-Ravda, II, 704, 707.
374
Rznin bu delalet trlerini hitabn anlam ile delaleti olarak niteleyip iltizm delalet olarak bir grupta
toplamas da benzer bir yaklam olarak deerlendirilebilir. Bu konuda bk. El-Mahsl, I, 409, 410,
232-234. Mefhum kapsamna giren delalet trlerini iltizm delalet olarak deerlendirmesine karlk
Rz, mantukun delaletini de mutabakat olarak deerlendirir. Bk. El-Mahsl, I, 232. Beydv mantuk
ve mefhum ayrmnda Rznin bu ayrmn esas almtr. Bk. Minhc (el-bhc erhi ile), III, 931,
936.
375
Kendinden nce mantukun delaletinin dnda kalan delalet trlerini benzer bir sistemle ele alan baka
bir usulc bulunmad iin mantuk-mefhum ayrmn bu ekilde ele alan ilk usulcnn bnl-Hcib
olduunu sylemek mmkndr. Daha nce belirtildii gibi bnl-Hcibin yeniden ekillendirdii
mantuk-mefhum ayrm kimi usulcler tarafndan eletirilmitir. Teftzn, bu tasnifinde mefhum ile
gayr- sarh mantuk arasnda bnl-Hcibin belirttii farkn tartmaya ak olduunu belirtirken
(Hiye al erhil-muhtasar, II, 171), Zerke bu tasnifin nceki usulclerin tasnifine aykr
olduunu, rnein Gazzlnin aka iktiz, m ve iareti mefhumun ksmlarndan saydn belirtir.
Bk. El-Bahrul-muht, IV, 6. Hanbeli usulclerden Merdv de iktiz, iaret ve mnn delaletinin
243

kendisinden sonra lafzn delaletini mantuk-mefhum ayrm eklinde ele alan usulclerin
benimsedii bir sistem haline gelmitir.376

midnin ifadelerini esas alacak olursak mefhum kapsamna giren bu delalet trlerinin
snflama mant u ekildedir: Gayr- manzumun delaleti, delaleti sarih olmayandr
(gayr- sarh). Bunun medlul de ya konuan tarafndan kastedilmitir ya da
kastedilmemitir. ayet konuan tarafndan kastedilmi ve konuann doruluu ya da
sylenilenin shhati kendisine bal ise bu iktizann delaletidir. Eer konuann
doruluu ya da sylenilenin shhati kendisine bal deil ise ve nutk mahallinde
anlalyorsa bu tenbih ve mnn delaletidir. Eer nutk mahallinde anlalmyorsa bu
da mefhumun (mefhumul muvafaka ve mefhumul-muhalefe) delaletidir. Eer medlul
konuan tarafndan kastedilmemi ise bu da iaretin delaletidir. Sonu olarak gayr-
manzumun delaleti drt ksmdr.377

A. ktizann Delaleti:

1. ktizann Tanm:

Farkl isimlendirmeler bulunmakla 378 birlikte bu delalet tr daha ok iktizann delaleti


olarak isimlendirilir. ktiza genel olarak lafzn, konuann veya szn doruluunu

mantukun ksmlarndan biri olarak ele alnmasnn bnl-Hcibin yaklam olduunu, buna karlk
Gazzlnin bunlar mefhumun ksmlar olarak deerlendirdiini belirtir. Merdv ayrca Konev (.
729) ile emsddn sfehni (. 749) arasnda bu konuda bir tartmadan bahsederek konuya ilikin
ikisinin de birer risale yazdklarn, sfehnnin bnl-Hcibe destek ktn belirtir. Bk. Et-Tahbr,
VI, 2871.
Zerke her ne kadar bnl-Hacibden nce Amid tarafndan da bu delalet trnn mantuk
kapsamnda ele alndn sylese de Amidnin eserine baktmzda bunun byle olmadn
grrz. mid, delalet konusunda Gazalnin tertibini takip ederek, mefhumun ksmlaryla birlikte
bu delalet trn, mantukun delaletine karlk gelen manzmun delaleti kapsamnda deil, gayr-
manzumun delaleti bal altnda drdnc tr olarak ele almtr. Dier yandan mantkun nutk
mahallinde lafzdan anlalan eydir eklindeki tanm eletirirken iktiznn delaletindeki zmarn
nutk mahallinde lafzdan anlalan anlam olmakla birlikte buna lafzn mantuku denilemeyeceini
belirtmesi ve mantuku nutk mahallinde lafzn delaletinden nutk olarak (el-hkmda nutkan ifadesi
yerine katan ifadesi yer almaktadr) anlalan eydir eklinde tanmlamas (bk. Mntehes-sl, s.
165; El-hkm, II, 63) iktiznn delaletini mantuk kapsamnda deerlendirmediini gsterir.
376
almamzda daha ziyade Gazzlnin sistemini esas aldmz iin mefhum kapsamna giren delalet
trlerinde bnl-Hcib ile birlikte balayan taksimi deil, Gazzlnin taksimini tercih ettik.
377
mid, Mntehes-sl, s. 165; a.mlf., el-hkm, II, 61; a.mlf., Ebkrul-efkr, III, 242.
378
Erken dnem usulclerde rnein Bklln de bu delalet trnn zel bir ismi bulunmamakla birlikte
verdii rneklerden hareketle genel olarak mefhumun delaleti kapsamnda deerlendirdiini sylemek
mmkndr. Bk. Et-Takrb, I, 343-347.
Basr ise bu delalet trn, anlalmas muhatap asndan problem tekil etmeyen ve talil yoluyla
olmayan beyan (delalet) olarak deerlendirerek bunu iki ksma ayrmtr. Birincisi, vacibin ancak
kendisiyle tamamland eyin de aklen vacip olmas, ikincisi ise aklen hitabn zahirinin
kastedilmediinin ak olduu, kullanm yoluyla bunun bir mecaz tr olduunun bilinmesi durumu
244

gerektiren bir anlama delalet etmesidir. Bu anlam lafzda aka sylenmedii halde
takdiri olarak var kabul edilir.

Lafzn konuann ya da szn dorluu iin gerektirdii bu anlama delaletinin iktizann


delaleti olarak isimlendirilmesi tespit edebildiimiz kadaryla nassn muktezasnn
delaleti eklinde ilk defa Debs tarafndan kullanlmtr.379 Kelamc usulclerde ise
grebildiimiz kadaryla ilk defa Gazzl tarafndan kullanlmaya balanm ve
kendinden sonraki Rz, mid, bnl-Hcib, Krf gibi usulclerde bu kullanm
yerlemitir. Bklln ve Cveyn gibi kendinden nceki usulclerde byle bir tabirin
kullanlmam olmas asndan, Gazzlnin bu delalet trn iktiznn delaleti olarak
isimlendirmesinde Debsnin etkisinin bulunmas ihtimal dahilinde gzkmektedir.

Kelamc usulclerden asl-makul-i asl ayrm yapan bn Frek ve onu izleyen


usulclerin makul-i asl kapsamnda deerlendirdikleri lahnul-hitab380 eklindeki
delalet tr, Debs ve Gazzl tarafndan iktizann delaleti kapsamnda
deerlendirilmekle birlikte iktizann delaleti daha kapsaml bir delalet tr olup birebir
rtmemektedir. Bu yzden Karf gibi sonraki baz usulclerin lahnul-hitab
iktizann delaletidir eklindeki ifadesini, 381 lahnul-hitab ile iktizann delaletinin ayn
ey olduu eklinde deil, lahnul-hitabn iktizann delaletinin bir ksmn oluturduu
eklinde anlamak daha uygundur. Hatta Mzer gibi baz usulcler, daha ziyade zmar
ve hazif olarak deerlendirildii iin lahnul-hitab mstakil bir delalet tr olarak kabul

olup bunun rf hakikat olarak deerlendirilmesi de mmkndr. Bk. El-Mutemed, I, 297. ii


usulclerden Ts ise emrin, ancak kendisiyle tamamland eyin emredildiine delalet etmesini
fidetl-hitabn bir ksm olarak deerlendirmitir. Bk. El-Udde, I, 411. erhul-umed isimli eserde
ise emrin, ancak kendisiyle tamamland eyin emredildiine delalet etmesi, fidetl-hitap ve
fahvel-hitaptan farkl olarak mefhumul-hitap olarak deerlendirilmitir. Bk. erhul-umed, II, 218.
379
Debs, Takvmul-edille, s. 130, 135.
380
Bu delalet trn lahnul-hitap olarak isimlendiren usulcler arasnda bn Frek, rz, Bc ve
Kelvezn gibi usulcler yer almaktadr. Bk. bn Frek, el-Muhtasar, 560; rz, erhul-Lma, I,
426; a.mlf., el-Lma, 104; Bc, hkmul-fusl, 438; a.mlf., Kitbul-ire, 289; a.mlf., Kitbul-
hudd, 51; Kelvezn, et-Temhd, I, 19. bn Frek Kitbul-hududda (140) ise lahnul-hitap tabirini
fahvel-hitapla ayn anlamda kullanmtr.
Ferr ve Semnnin, lahnul-hitabn biri zmar anlamnda dieri fahvel-hitap anlamnda iki
kullanmna dikkat ekmesi, lahnul-hitap tabirinin kullanmndaki farklla iaret eder. Bk. El-Udde,
I, 153, 154; Kavtul-edille, I, 237.
Tcddn es-Sbk ise lahnul-hitab tabirinin fahvel-hitap anlamnda kullanldn da belirtmekle
birlikte fahvel-hitap tabirini mefhumul-muvafakann evla olan ksm iin, lahnul-hitap tabirini ise
msavi olan ksm iin kullanmay tercih ettiini belirtir. Bk. Cemul-cevam (Zerkenin Tenfl-
mesmi erhi ile), I, 166. Tcddn es-Sbknin ayn yaklam iin bk. Reful-hcib, III, 496. El-
bhcda Beydav uyarak msavi olan ksmn mefhumul-muvafakann bir ksm olduunu, lahnul-
hitap tabirinin msavi olan ksmn zel ismi deil, mefhumul-muvafakann dier bir isimlendirilii
olduunu belirtir. Bk. El-bhc, III, 938-939.
381
Karf, erhu Tenkhil-fusl, s. 25.
245

etmemilerdir.382 Hanefi usulclerden Serahs ve Pezdev, lafzn zmar ve hazif yoluyla


delaletini iktizann delaleti olarak deil, lafzn delaleti olarak deerlendirirken
Semerkand zmar iktizann delaletinden ayr bir delalet tr olarak deerlendirmitir.

Gazzl ve Debsnin zmar ve hazif yoluyla delaleti iktizann kapsamnda


deerlendirmelerini esas alarak nce lahnul-hitap tabirini kullanan usulclerin bunu
nasl tanmladklarna, ardndan iktiznn delaletinin nasl tanmlandna daha sonra da
zmar ile iktizann delaleti arasnda ayrm yapan Hanefi usulclerin tanmlarna gz
atlacaktr.

bn Frek tarafndan makl-i asln drt ksmndan ilki olarak ele alnan lahnul-hitab
kelamn ancak kendisiyle tanmland zamrdir eklinde tanmlanmtr.383 Buradaki
zamr ile gizlenmi, hazfedilmi ey kastedilmektedir. Izmar lafzda bulunmad
halde lafzdan anlalmakta olup, szn anlamn ifade etmesi iin bunun dikkate
alnmas gerekir.

bn Frek bunun iin u rnekleri vermitir. Msya asanla denize vur diye vahyettik.
Deniz hemen yarld (uar 26/63). Burada hazfedilen Msnn asasyla denize
vurmu olmasdr. Sizden herkim hasta veya yolculukta olursa saysnca dier
gnlerde tutsun (Bakara 2/185). Bizatihi hastaln veya yolculukta bulunmann bu
sre kadar dier gnlerde oru tutmay gerektirmesi gibi bir durum sz konusu deildir.
yle ise baka gnlerde orucun kaza edilmesinin bu sebepler yznden geen sre
ierisinde orucun tutulmam olmas gerekir ki, bu sre kadar baka gnlerde oru

382
Mzer baz usulclerin mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefeye nc bir ksm olarak
lahnul-hitab eklediklerini, bazlarnn ise bunu mstakil bir delalet tr kabul etmedikleri iin ayr
bir ksm olarak deerlendirmediklerini belirtirek ikinci yaklam tercih eder. Bk. zhul-mahsl, s.
334-335.
383
bn Frek, el-Muhtasar, s. 560. .
Hatb Badd, el-Fakh, I, 74-75.
rz, mefhumun ksmlarndan biri olarak deerlendirerek lahnul-hitab, kelamn ancak kendisiyle
tamam olduu zamr olarak ayn ekilde tanmlar. Bk. El-
Lma, s. 104, erhul-Lma, I, 426.
Bcnin lahnul-hitap tanm da bn Frekin tanmyla ayndr. .
Bk. hkmul-fusl, s. 438, Kitbul-ire, s. 289, Kitbul-hudd, s. 51.
Kelveznnin eklindeki lahnul-hitap tanm da ayndr. Bk. Et-Temhd, I, 19.
Ayn ekilde Hatb Badd, rz, Bc ve Kelvezn de muzafn hazfedilip muzafn ileyhin onun
yerine konmasn da lahnul-hitabn bir ksm olarak deerlendirirler.
Ferr, kimilerince zmar ve muzafn hazfininin lahnul-hitap olarak deerlendirildiini sylemekle
birlikte kendisi bunlar ayr bir kategori olarak deerlendirmeyip, tenbih ile eanlaml olan
mefhumul-hitap kapsamnda deerlendirmitir. Mefhumul-hitap ayn zamanda fahvel-hitap ve
lahnul-hitap olarak da isimlendirilmektedir. Bk. El-Udde, I, 152-154.
246

tutulmas emredilmi olsun. Bu yzden ayetin anlam Sizden herkim hasta veya
yolculukta olurda oru tutmaz/tutamaz ise bu gnler saysnca dier gnlerde tutsun
eklinde olmas gerekir. Kye sor (Yusuf 12/82) sznde olduu gibi muzafn
hazfedilip muzafun ileyhin onun yerine konmas da bu ksma dahildir.

Bu delalet trn nassn muktezas olarak isimlendiren Debs muktezay384 Kendisi


olmakszn nassn manasnn gereklemedii bir ziyade eklinde tanmlamtr. Buna
gre mukteza, szde olmayan fakat onsuz szn anlamnn da ortaya kmad zorunlu
bir ekleme olup szn anlamsz bir sz olmamas iin bunu szn kendisi
gerektirmektedir. 385 Gazzlnin tanm da buna yakn bir tanmdr. Buna gre iktiza,
lafzn kendisine delalet etmedii, aka sylenmi olmayan fakat lafzn zaruretinden
kaynaklanan bir delalet trdr.386

Gazzl, lafzn zaruretinin u adan kaynaklandn belirtir. Birincisi, konuann


doru olmasnn buna bal olmas; ikincisi, sylenen eyin er adan var
olabilmesinin ancak buna bal olmas; ncs ise sylenen eyin aklen sabit
olabilmesinin buna bal olmasdr.

Birincinin rnei Hz. Peygamberin mmetimden hata ve unutma kaldrlmtr


szdr. Hata ve unutma fiilen var olduuna ve Hz. Peygamberin sz de vakaya
aykr olmaktan uzak olduuna gre, kaldrlan ey hata ve unutmann hkm olmaldr.
Bu tr szler anlamn rf kullanm yoluyla ak olarak ifade ettii iin herhangi bir
kapallk sz konusu deildir.
kincinin rnei ise bir kimsenin dierine Kleni benim adma azat et szdr. Bu
sz, szde sylenilmeyen mlkiyeti gerektirmektedir. nk sylenilenin yerine
getirilebilmesi ncesinde mlkiyetin olmasna baldr.

384
Sylenen szn kendisi muktez, bu szn gerektirdii gizli, hazfedilmi olan anlam ise muktez olarak
isimlendirilir. Bk. Snk, Kitbul-vf, I, 505.
385
Debs, Takvml-edille, ss. 135-136.
386
Gazzl, el-Mstesf, II, 186.
Shreverd, et-Tenkht, s. 124.
bn Kudme, Ravdatun-nzr, II, 770.
mid, el-hkm, II, 61.
Karf, erhu tenkihil-fusl, s. 25.

Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II, 704, 709.
247

ncnn rnei ise Size anneleriniz haram klnd (Nis 4/23), Size meyte, kan
haram klnd (Mide 5/3), Size okunacaklar dnda kalan hayvanlar helal klnd
(Mide 5/1) ve benzeri helal ve haram klmann nesnelere izafe edildii szlerdir. Bu tr
ifadelerde szn aklen doruluu iin bir takdir gereklidir ki, bu takdirin de birinci
ayette cinsel iliki olduu, dier iki ayette ise yeme olduu rf kullanm yoluyla
aktr.387

ktizy zmar da iine alacak ekilde kullanan bu usulclere388 karlk zellikle


Serahs, Pezdev ve Semerkand gibi Hanefi usulclere gre iktiz, szn anlamnn
er adan sabit olabilmesini salayacak bir anlama delalet etmesidir ve bu anlam
zaruretten dolay sabit olur. Buna gre iktiznn delaleti, Gazzlnin e ayrd
ksmlardan ikincisine tekabl eden bir delalet eklidir. Dier iki ksm ise zmar ve
hazif olup dil yoluyla sabit olduu iin esasen bu delalet trnn kapsamna girmez.389

387
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 162-163; Rz, el-Mahsl, I, 233; bn Kudme, Ravdatun-
nzr, II, 770; mid, el-hkm, II, 61-62; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 617-618; bnl-Hcib,
Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 171-172; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 147; Beydv, Minhc
(el-bhc erhi ile), III, 936; Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II, 709-711; Tcddn es-Sbk,
Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 163-165.
Gazzl, Hz. Peygamberin Oruca geceden niyet etmeyenin orucu yoktur szn de birinci ksma
rnek vererek, er isimleri kabul etmeyenler asndan bunun konuya rnek olabileceini, orucun
er isim olarak kabul edilmesi halinde ise anlamn iktiza eklinde deil, mantuku ile ifade edeceini
belirtir.
Gazzl, nc ksma Kye sor (Ysuf 12/82) ayetini de rnek vererek bunun Ky ahalisine sor
anlamnda olduunu belirtir. Bu rnein iktiznn delaletine yakn olduunu ancak bunun zmar
olarak adlandrlmasnn da mmkn olduunu ve zmar hakknda sylenecek eyin iktizya yakn
olduunu belirtir.
388
Semerkand, nassn iktizasyla delaleti konusuna bu konuda Hanefilerin ihtilaf ettiini syleyerek
balar. Kimilerine gre zmar ve muktez ayn eyler olup kelam doru hale getirmek iin eklenen
ihtisar ve hazf cinsinden bir delalet trdr. Semerkand, bunun Debsnin tercih ettii gr
olduunu, buna karlk Pezdevnin zmarn muktezadan ayr bir delalet tr olduunu sylediini,
doru olann da bu gr olduunu belirtir. Bk. Mznul-usl, I, 572-573. Bu yzden Semerkand
zmar iktizdan ayr bir delalet tr olarak deerlendirmitir. Bk. Mznul-usl, I, 190.
Abdlaziz Buhr de Hanefi, afi ve Mutezil usulclerin genelinin kelamdaki zmarn yukarda
Gazalnin belirttii ekilde olduunu belirterek n de mukteza olarak isimlendirdiklerini, buna
karlk Pezdev, Serahs, Ebul-Yusr El-Pezdev ve Semerkandnin bu ksmdan sadece szn
eran doruluu iin sz konusu olan zmar mukteza olarak, dier iki ksm ise tek ksm olarak
mahzuf ve muzmar olarak deerlendirdiklerini ifade eder. Bk. Keful-esrr, I, 191-192.
389
Serahs, muktezy szde belirtilene (mansusun aleyh) yaplan bir eklemeden ibaret olup, sylenen
szn anlaml olmas veya hkm gerektirmesi iin ondan nce bulunmas arttr, bu ekleme
olmakszn sylenen szn ilevini yerine getirmesi mmkn olmaz eklinde tanmlayarak, szn
hkmn icra etmesi iin muktezann nce gelmesinin art olduunu vurgulamtr. Buna gre bir
kimse bakasna Kleni benim adma bin dirheme azat et dese, o kiide klesini azat etse, bu kle
sz syleyen asndan azat edilmi olur ve klenin sahibine bin dirhemi demesi gerekir. nk
kiinin azat etmeyi emretmesi, satn alma yoluyla bu klenin mlkiyetine sahip olmasn gerektirir.
Bk. Usl, I, 248-249. Serahs daha sonra mahzufun (zmar) mukteza kapsamnda olmadn Bu
konuda eser kaleme alan bazlarnn mahzufu muktezaya dahil ederek aralarn eitlediklerini
grdm sz ile dile getirerek, bu yaklama gre, Kye sor sznde kastedilen Ky ahalisine
sor anlamnn, Hz. Peygamberin mmetimden hata, unutma ve zorlandklar eyler kaldrlmtr
248

Bu Hanefi usulclerin zmar ile iktiza arasnda yaptklar bu ayrmn nemi, iktiznn
umumunun olup olmad meselesinde ortaya kmaktadr.

ktiz ister zmardan ayr olarak deerlendirilsin ister zmar da ieren bir delalet tr
olarak deerlendirilsin lafzda takdir edilen bu fazlaln ihtimale yer vermeyecek
derecede ak olmas halinde anlamada herhangi bir problem sz konusu olmaz. Ancak
kimi zaman farkl ihtimallerin bulunmas, anlamn ak olmasn engeller ve anlamay
problemli hale getirir. Bu problem usulcler arasnda iktiznn umumunun olup
olmad tartmasnda ele alnmtr.

2. ktiznn Umumu:

Lafzda sylenmeyen fakat konuann veya lafzn doruluu iin gerekli olan takdirin
birden fazla olmas durumunda, bunlarn hepsi birden takdir edilebilir ve tpk mm
lafz gibi umum ifade eder mi? rnein Hz. Peygamberin Velisiz nikah yoktur sz
iki anlama gelmektedir. Birincisi Velisiz sahih nikah yoktur, ikincisi Velisiz kamil
nikah yoktur anlamdr. Yine Hz. Peygamberin mmetimden hata, unutma ve
zorlandklar eyler kaldrlmtr sznde takdir edilen hkmn, dnyev ya da uhrev
ceza ve sorumluluun kaldrld eklinde iki ekilde anlalmtr. Bu durumda bu ve
benzeri szler bu anlamlarn hepsine mi yoksa bu anlamlardan sadece birisine mi delalet
eder? Mcmellii tartmal olan hitaplar konusunda bu szlerin umum ifade edip
etmedii dier bir ifadeyle mcmel olup olmad konusunda usulclerin yaklamlar
ayrntl olarak ele alnmt.

Ksaca belirtmek gerekirse Hanbelilerin geneline gre umum sadece lafza ait bir zellik
olmayp ayn zamanda anlama ait bir zellik olduu iin iktiz ve zmarn umuma
hamledilmesi mmkndr.390 Usulclerin ounluuna gre ise umum anlamn deil,

sznn bu eylerin deil, bunlarn hkmlerinin kaldrldna delalet etmesinin ve yine Hz.
Peygamberin Ameller niyetlerledir sz ile amelin hkmnn kastedilmesinin szn muktezas
yoluyla sabit olduunu belirterek bunu bir yanlg olarak deerlendirir. Serahsye gre mahzuf ile
mukteza arasnda yle bir fark vardr. Mahzuf, geri kalann kendisine delalet etmesi ynyle dilin
kullanmna dayanan bir ksaltma (ihtisar) olup, dil asndan sabit olur. Mukteza ise dil asndan
deil, er asndan sabittir. Bk. Usl, I, 251-252. Ayn aklama iin bk. Pezdev, Usl, I, 188-194;
Semerkand, Mznul-usl, I, 572-576; Nesef, Keful-esrar, I, 260-261; Sadruera, et-Tavzh I,
139.
390
Bu konuda bk. Ferr, el-Udde, II, 513. Kelveznnin mmetimden hata ve unutma kaldrlmtr
hadisinin her trl hkmn kalktna delalet ettiini ifade etmesinden hareketle bu gr
benimsedii sylenebilir. Bk. Et-Temhd, II, 236; bn Kudme, Bk. Ravdatun-nzr, II, 578-579;
Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II, 668, 670. Sonraki Hanbeli usulclerin eserlerinde bu gr,
249

lafzn zellii olduu iin ve iktiz da zarureten sabit olan bir takdir olup bunun da
ancak lsnce takdir edilecei iin umumu gerektirmez.391 ktiz ile zmar arasnda
ayrm yapan Hanefi usulclere gre ise iktiznn umumu yoktur fakat dil asndan
sylenmi gibi kabul edildii iin zmarn umumu mmkndr.392

3. ktizann Hkm:

ktiza yoluyla sabit olan anlam, konuann doruluunu ortaya koymak veya szn
eran veya aklen sabit olmasn temin etmek amacyla sabit olduuna gre, sylenilen
konumunda olmas gerekir. Ancak Hanefi usulclerle dierlerinin sralamalar esas
alnacak olursa ounlua gre iktiznn delaleti mantukun delaletinden sonra en
kuvvetli delalet eklidir. Hanefilere gre ise ibarenin delaletinin dndaki geerli delalet
trlerinin sonuncusudur.

Gazzlnin iktizann delaletine ilikin rnekleri genel olarak mcmel saymayp


anlamn rf veya er kullanm yoluyla ak olarak ifade eden szler olarak
deerlendirmesi iktizy mantukun delaletine yakn bir derecede deerlendirdii

genelde mezhebin gr olarak verilmektedir. bn Mflih, Usl, II, 828; bnl-Lehhm, el-
Muhtasar, s. 131; Merdv, Et-Tahbr, V, 2423; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr, III, 197;
bnl-Mibred, erhu ayetis-sl, 316. El-Msevvedede (s. 91) bu gr, bata Ferr olmak zere
Hanbelilerin geneline nispet edilmitir.
Bu gr ayn zamanda Hanefiler tarafndan fiye nispet edilmektedir. rnek olarak bk. Debs,
Takvmul-edille, s. 136; Serahs, Usl, I, 248; Semerkand, Miznul-usl, I, 575. fi usulclerin bu
nispet konusunda sessiz kalmalar ve nde gelen afii usulclerin iktiz ve zmarda umumu kabul
etmedikleri gz nn alnrsa bu nispet konusunda ihtiyat edilmesi gerekir.
391
afi usulcler iin bk. rz, el-Lma, ss. 75-76, 105; a.mlf., erhul-Lma, I, 338, 427; Semn,
Kavtul-edille, I, 171; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 162; Rz, El-Mahsl, II, 382; mid,
el-hkm, I, 459; sfehn, el-Kif, IV, 362-364; Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-
mesmi erhi ile), I, 348.
Bcnin ifadelerinden Malikilerin ounluunun da bu grte olduu anlalmaktadr. Bk. hkmul-
fusl, s. 203; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 565-566; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh
(Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 126-129; a.mlf., Mntehel-vusl, s. 111.
Hanefiler iin bk. Debs, Takvmul-edille, s. 136; Serahs, Usl, I, 251; Pezdev, Usl, II, 441;
Semerkand, Miznul-usl, I, 575.
392
kisi arasnda ayrm yapan Hanefi usulcler mmetimden hata ve unutma kaldrlmtr hadisini
mahzuf trnden kabul etmekle birlikte umumunun olmadn belirtmilerdir. Bu szde mahzuf olan
hkm kelimesini mterek isim konumunda deerlendirerek mterekin umumu olmad
gerekesiyle bunun da umumunun olmadn belirtmilerdir. Bk. Serahs, Usl, I, 252; Pezdev, Usl,
II, 453-454. Hanefiler umumunun olup olmamas asndan ikisi arasndaki farka yle bir rnek
verirler. Bir kimse hanmna Tallik nefsik dese ve talaka niyet etse talak gerekleir. nk
burada masdar hazfedilmitir. Mahzuf olan masdar dil asndan zikredilmi hkmnde olduu iin
szn takdiri Tallik nefsiki talakan eklinde olur. Masdarda talaka niyet edilmesi ise
mmkndr. Buna karlk Enti tlikun sznde talaka niyet etmi olsa zikredilen kadn olduu
iin ve umumu olmayan bir ey (kadn) konusunda umuma niyet edildii iin masdar zaruretten dolay
sabit olur. Bunun da lsnce takdir edilmesi gerekir. Burada masdar iktizaen sabit olduu iin bir
talak geerli olur. Bk. Serahs, Usl, I, 252-253; Pezdev, Usl, I, 455-457; Semerkand, Miznul-
usl, I, 575.
250

eklinde anlalabilir.393 Bkllnye gre de genel olarak bu rnekler anlamn her


ynden ak olarak ifade eden nass ve sarih konumundadr.394

Bc ise zmarn ihtimal dahilinde olup olmamas asndan ikiye ayrd lahnul-
hitabn birinci ksmnn hkm ile ilgili u deerlendirmede bulunur: Bu kat bir
hccet olup, kendisiyle hkm ispat, mmn tahsisi, kendinden ncekini nesh ve
mantuka ilikin benzeri hkmler konusunda nass gibi ilev grr. Lahnul-hitabn
ikinci ksm hakknda da aksine bir delil olmadka zahirine hamledilmesi gerektiini
belirtir.395

mid iktiznn delaletini gayr- manzumun konuann kast olan ksmn, 396 bnl-
Hcib de gayr-i sarih mantukun ilk ksm olarak ele alarak397 metne ilikin tercihleri
sralarken iktizann delaletinin iaret, m ve mefhumun delaletine tercih edileceini
belirtmitir. Buna gre, iktizann iaretten ncelikli olmas, birincinin mtekellimin
kast olmas, ikincinin ise olmamas nedeniyledir. mnn delaletinden ncelikli olmas
ise konuann veya szn doruluunun kendisine bal olmas ynyledir. Mefhumun
delaletinde ncelikli olmas ise iktizann delaletinin ittifakla kabul edilmesi, mefhumun
delaletinin ihtilafl ve reddedenlerin ok olmas nedeniyledir.398

Hanefi usulcler iktiznn ibarenin delaleti konumunda olduunu ifade etmekle birlikte
kuvvet sralamasnda nassn delaletinden (mefhumul-muvafaka) sonra geldiini ifade
etmilerdir.399 Buna gre iktiznn delaleti ile nassn delaleti attnda teorik olarak

393
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 15-20.
394
Bklln, et-Takrb, I, 346.
395
Bc, hkmul-fusl, s. 438-439.
396
mid, el-hkm, II, 61.
397
bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 171.
398
mid, el-hkm, IV, 474; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 224; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c
erhi ile), II, 312.
399
Her ne kadar Debsnin mukteza hkmyle birlikte nassa izafe edildii iin muktazann sz konusu
olmad bizzat nass ile sabit olan hkm konumundadr (bi menziletil-hukmis-sbit bin-nass bi
aynih) sz (bk. Takvmul-edille, s. 136) iktiznn delaletinin ibare kuvvetinde olduunu ima etse
de bu, daha ziyade kyas ile karlatrldnda nass konumunda olduunu ifade etmeye yneliktir.
Ayn ekilde Pezdev de bununla sabit olan nazmn kendisi ile sabit olan konumundadr demekle
birlikte iktiznn nassn delaletine (mefhumul-muvafaka) denk olduunu belirtir. Bk. Usl, II, 439-
440; Serahs, Usl, I, 248; Abdlaziz Buhr, ibare, iare ve delaletle sabit olan hkmn nazm ya da
lugav anlam olarak sabit olduunu, iktiznn ise zarureten erden dolay sabit olduunu belirterek ilk
nn delaletinin daha kuvvetli olduunu ifade eder. Bk. Keful-esrr, II, 439. Sonraki Hanefi
usulclerin yaklam da bu dorultudadr. Bk. Ahsiket, el-Mntehab, s. 245; Nesef, Menrul-envr
(mellif erhi ile), I, 262.
251

nassn delaleti ncelikli olmakla birlikte pratikte bunun rneinin bulunup bulunmad
tartmaldr.400

ktizann umumunu kabul edenler asndan tahsisi mmkndr.401 Nitekim Tf,


mmetimden hata ve unutma kaldrlmtr hadisinin umum ifade ettiini kabul
edenlerin tazmin, keffaret ve kaza gibi hkmleri hadisin umumundan bu konudaki
dier delillerle tahsis ettiklerini belirtir.402 Tahsis umum ifade etmesine bal olduu
iin mukteznn umumunu kabul etmeyenler asndan tahsisi sz konusu olmaz. 403

B. aretin Delaleti:

1. aretin Tanm:

Bir delalet tr olarak iaretin delaleti, 404 Debs ile birlikte literatre girmitir.405
Mefhumun delaleti kapsamnda bir delalet tr olarak iretin delaletinin kelamc
usulclerin eserlerinde ortaya k da grebildiimiz kadaryla Gazzl ile birlikte
olmutur.406 Gazzlden sonra mid ve bnl-Hcibin etkisiyle iaretin delaleti daha
sonraki usulclerin eserlerinde bir delalet tr olarak yer almtr.407

400
Abdlaziz Buhrnin belirttiine gre, her ne kadar baz arihler, bu konuda baz rnekler verseler de
esas itibariyle iktizann delaletiyle dier delalet trlerinin attna ilikin bir rnek mevcut deildir.
Bk. Keful-esrr, II, 439.
401
Ferr, el-Udde, I, 518.
402
Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II, 668, 670.
403
rnek olarak bk. Serahs, Usl, I, 254.
404
aret, genel anlamda sz, yaz, sembol, say ve benzeri delalet ekilleri arasnda yer alr. Bu anlamda
el kol hareketleri ve benzeri olarak zellikle konuann fiili olarak karmza kar. Bu anlamda iaret,
sz olmakszn szn yerini tutan ayr bir gsterge olarak deerlendirilebilecei gibi, szl delaletin
aklamasna ilikin olarak bir beyan ekli olarak da deerlendirilebilir. Bu durumda iaret, szn
anlamna aklk kazandran bir karine olarak deer kazanr. Bu noktada bn Rdn Hz.
Peygamberden gelen ve anlamay salayan eyleri sz ve karine olarak ikiye ayrp Hz. Peygamberin
fiil ve ikrarn anlamay salayan karine olarak deerlendirmesi olduka yerinde bir tesbittir. Bk. Ed-
Darr, s. 101.
405
Debs, kyas ve rey dnda zahir nass ile sabit olan hkmlere ilikin sralamasnda nassn kendisi ile
(es-sbitu bi aynin-nass) sabit olanlardan sonra ikinci sray, nassn iretiyle sabit olana vermitir.
Bu sralama kendisinden sonra gelen btn Hanefi usulcler tarafndan kabul edilmitir. Bununla
birlikte Debsden nce Cessas tarafndan bu delalet trnn bu ekilde isimlendirilmeksizin
kullanld grlmektedir. Cessas hakknda tevkif (nass) ve ittifak (icm) bulunmayan konularda
hkme ulamann iki yolundan birinin, tevkifin anlamndan sadece bir anlama gelen bir delaletin
karlmas (istihrcu delaletin min manet-tevkfi l yahtemilu ill manen vahiden) olduunu
belirtir. Cesssn zel bir isim koymad bu ksm iin verdii rneklerin birou sonraki Hanefi
usulclerin iaretin delaletine verdikleri rneklerdir. Bk. El-Fusl, IV, 18-19.
Basr ise iaretin delaleti iin verilen iki rnei, karinelerin zahirini tamamlad hitapla istidlal ekli
bal altnda ele alm ve bunu zel bir isimle isimlendirmemitir. Bk. El-Mutemed, II, 347, 348.
406
Gazzlden nceki Bklln ve Cveyn gibi usulclerde bu delalet trne ilikin bir aklamann yer
almamas, bu konuda Gazzlnin Debsden etkilendii izlenimini vermektedir. Ayn ekilde bn
Frek, Ferr, rz, Semn, Bc gibi dier usulclerin bu delalet trne deinmemeleri, bu
252

Debs Kelamn siyaknn gerektirmedii ve kapsamad, fakat kendisinde bir ziyade


veya noksan olmakszn bizzat zahirin anlamyla gerektirdii eydir eklinde
tanmlad iaretin delaletini, belaat ve iczn bir gstergesi kabul eder. Debs,
ibarenin delaleti ile iaretin delaletini, baklarn kendisine doru gelen kiiye
odaklayan kiinin, gz ucuyla o kiinin sandaki ve solundaki kiileri grmesine
benzetir.408 Buna gre sz sylenildii asl anlama (ibare, mantuk) delaletinin yan sra
bu anlama bir etkide bulunmakszn konuann ustal sebebiyle baka bir anlama daha
delalet eder. Serahs ve Pezdevnin tanm da buna yakn olmakla birlikte tanmlarnda
iaretin delaletiyle sabit olan anlamn szn syleni amacn tekil etmediine,
kastedilmeyen bir anlam olduuna ve ancak dnmekle anlalan bir delalet olduuna
vurguda bulunmulardr.409

Gazzl ise iaretin delaletini zellikle kastedilmeksizin lafza tabi olan ey diye
tanmlayarak tpk konuann konumas srasndaki iaret ve hareketlerinden lafzn
delalet etmedii eylerin anlalmas gibi kimi durumlarda kastedilmeyen eylerin lafza

dnceyi destekler mahiyettedir. Bu usulclerden sadece Semn, Debsnin delalet trlerine ilikin
olarak yapt taksime atfta bulunurken deinmitir. Bk. Kavatul-edille, I, 260-262.
407
Rz ise dierleri gibi bunu da iltizm delalet olarak deerlendirmitir. Bk. El-Mahsl, I, 233-234.
Beydv ise bu delalet trn, fahvel-hitap (mevhumul-muvafaka) kapsamnda deerlendirmitir.
Bk. Minhc (el-bhc erhi ile), III, 936. Minhcn arihlerinden Bedah, Beydavnin rnek olarak
verdii Oru gecesinde hanmlarnza yaklamak size helal klnd (Bakara 2/187) ayetinin cnp
olarak sabahlayan kiinin orucunun sahih olduuna delaletini, mefhumul-muvafakann mantukla eit
olan ksmna rnek olduunu ifade etmitir Bk. Menhicl-ukl, I, 423. Buna karlk yine Minhcn
arihlerinden snev, Beydvnin iaretin delaletini ihmal ettiini belirterek, az nceki rnein
mefhumul-muvafakaya deil, iaretin delaletine rnek olduunu ifade etmitir. snev, bu
aklamalarnn ardndan Beydvnin bu konu ile ilgili szlerinde problem bulunduunu ve arihlerin
de bu konuya dikkat ekmediklerine vurgu yapar. Bk. Nihyets-sl, I, 421-423.
408
Debs, Takvmul-edille, s. 130.
. Debs ikinci bir rnek olarak ibare ile iaretin delaletini, avcnn bir ok ile iki av birden
avlamasna benzetir. Kii bir ava doru okunu atar, bununla birlikte atclktaki ustal nedeniyle ok
ikinci bir ava daha isabet eder. Bu Trkedeki deyimiyle bir tala iki ku birden vurmaktr.
Debsnin bu tanmndaki bizzat zahirin anlamyla gerektirdii eydir ifadesinin aslnda Cessasn
tevkifin anlamndan sadece bir anlama gelen bir delaletin karlmas szne karlk geldii
sylenebilir.
409
Serahs, szn syleni amac olmamakla birlikte kendisinde bir eksiklik ya da fazlalk olmakszn
lafzn anlam zerinde dnmekle bilinir eklinde tanmlar. Bk. Usl, I, 236.
.
Pezdev de dil asndan nassn nazm ile sabit olan fakat kastedilmeyen ve szn kendisi iin
sylenmedii ve her adan zahir olmayan eydir eklinde tanmlar. Bk. Usl, I, 174-175, II, 393.

Semerkand ise bu iki tanm birletirerek bir nevi dnmekle (teemml) kendisinde bir fazlalk veya
noksanlk olmakszn szn kendisi ile bilinen eydir
eklinde tanmlayarak szn kendisi iin sylenmemesi ve kastedilmemesi sebebiyle nass
olarak isimlendirilmeyeceini, dnme olmakszn ilk duyulduunda szn kendisiyle birlikte
anlalmad iin de zahir olarak isimlendirilemeyeceini belirtir. Mznul-usl, I, 567.
253

tabi olacan belirtir.410 Gazzlden sonraki usulcler de iaretin delaletini konuann


kast olmakszn lafzdan anlalan anlam olarak tanmlamlardr. 411

aretin delaleti iin yaygn olarak verilen rneklerden bazlar unlardr:

1. Ahkf suresinde (46/16) hamilelik ve stten kesilme sresinin otuz ay srd,


Lokman suresinde (31/14) ise stten kesilmesinin iki yl (24 ay) iinde olaca
belirtilmitir. Bu iki ayetten iaretin delaletiyle hamilelik mddetinin asgari alt ay
olaca hkm kartlmtr.412

2. Bakara suresinde (2/187) Oru gecesinde hanmlarnza yaklamak helal klnd


imdi onlara yaklan Sabahn beyaz iplii siyah ipliinden ayrt edilinceye kadar
yiyin iin denilmektedir. Ayet, ibaresiyle fecrin douuna kadar gecenin tamamnda
yeme, ime ve cinsel ilikinin mbah olduuna delalet etmektedir. Bu durumda gecenin
son vaktinde cinsel ilikide bulunan kiinin cnp olarak sabaha girmesi sz konusudur.
te ayet, iaretiyle cnpln orucun shhatine zarar vermediine delalet eder. Aksi
takdirde fecrin douuna kadar btn gece boyunca yeme, ime ve cinsel ilikinin
mbah klnmamas gerekirdi.413

410
Gazzl, el-Mstesf, II, 188.
411
mid, el-hkm, II, 61; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 147; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c erhi
ile), II, 171; bn Mflih, Usl, III, 1057; Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Mahall erhi ve
Bennn haiyesi ile), I, 240; sfehn, Beynul-Muhtasar, II, 434; Rahn, Tuhfetl-mesl, III, 322;
Merdv, et-Tahbr, VI, 2869; bnn-Neccr, erhu kevkebil-mnr, III, 476. Bennn, iaretin
delaletinin kastedilmemesini, dorudan (bizzat) kastedilmeme eklinde yorumlayarak, dorudan
olmasa bile kastedilmi olmas gerektiini ifade eder.
412
Hanefiler iin bk. Cesss, el-Fusl, IV, 18; Debs, Takvmul-edille, s. 130; Pezdev, Usl, I, 179-182;
Serahs, Usl, I, 237; Habbz, el-Mun, s. 151; Nesef, Keful-esrr, I, 249-250; Sadruera, et-
Tavzh, I, 130.
Hanefilerin dndakiler iin bk. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 164; mid, el-hkm, II, 62;
bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 147; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 171; bn Mflih,
Usl, III, 1058; Tcddn es-Sbk, Reful-hcib, III, 491; sfehn, Beynul-Muhtasar, II, 436;
Rahn, Tuhfetl-mesl, III, 323; Merdv, et-Tahbr, VI, 2870; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-
mnr, III, 476.
Basr ise bu ayeti zahirini karinelerin tamamlad hitapla istidlal keyfiyeti bal altnda karinenin
baka bir hitap olmas ksmna rnek vermitir. Bk. El-Mutemed, II, 347. Ayn ekilde Rz, bu iki
ayeti bir eye baka bir eyin eklenmesiyle toplamnn hkme delil olmas eklinde ayr bir ksm
olarak deerlendirir. Bk. El-Mahsl, I, 311.
413
Hanefiler iin bk. Cesss, el-Fusl, IV, 18; Debs, Takvmul-edille, ss. 130-131; Serahs, Usl, I,
238; Pezdev, Usl, II, 400-401; bns-St, Bedun-nizm, II, 553; Habbz, el-Mun, s. 151;
Nesef, Keful-esrr, I, 250.
Hanefilerin dndakiler iin bk. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 164; Shreverd, et-Tenkht,
s. 125; mid, el-hkm, III, 62-63; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 618-619; bnl-Hcib,
Mntehel-vusl, s. 147; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 171; bn Mflih, Usl, III,
1058; Tcddn es-Sbk, Reful-hcib, III, 491; sfehn, Beynul-Muhtasar, II, 435-436; Rahn,
254

3. Hz. Peygamberden kadnlarla ilgili olarak rivayet edilen Onlardan her biri namaz
klmakszn ve oru tutmakszn mrnn yarsn evinin kesinde geirir szndeki
mrnn yarsn414 ifadesinden iaretin delaletiyle kadnn temizlik sresinin asgari
miktar ile hayz sresinin azami miktarnn onbe gn olduu hkm karlmtr.
Bundan daha fazla ya da daha az olsayd, Hz. Peygamber bunu belirtirdi. Ancak bu
hkmler szn mantukundan deil, iaretinden anlalmaktadr. Bu hadis, daha ziyade
Hanefilerin dndaki usulcler tarafndan rnek verilmitir. 415

aretin delaletinin akl ve kapall ile ilgili olarak kelamc usulclerden herhangi
bir aklama bulunmamakla birlikte Hanefi usulcler, iaretin delaletinin dnmeyi
(teemml) gerektirdii iin aklnn her zaman ayn derecede olmadn ifade
etmilerdir. Birinci rnekte olduu gibi az bir dnmenin yeterli olduu delalet ak
iaret, derin dnmeye ihtiya duyulan iaret ise kapal iaret olarak
nitelendirilmitir.416 Kapal iarete rnek Hanefilerin iaretin delaletine verdikleri u
mehur rnektir. Har suresinin 7. ayetinde lil-fukaril-muhcirn denilerek fakir
muhacirlerin de feyden hissesi bulunduu belirtilmitir. Ayet ibaresiyle fakir
muhacirlerin feyden hisselerinin olduuna, iaretiyle de Mekkede braktklar mallarn

Tuhfetl-mesl, III, 323; Sbk, Tenfl-mesmi, I, 165; Merdv, et-Tahbr, VI, 2870; bnn-
Neccr, erhul-kevkebil-mnr, III, 476-477.
Basr ayn ekilde bu rnei, bir nceki gibi zahirini karinelerin tamamlad hitapla istidlal keyfiyeti
bal altnda mbah bir fiilin ancak kendisiyle tamamland eyin mbah olduunun bilinmesi
olarak nitelemitir. Bk. El-Mutemed, II, 348. Rz ise bu rnei genel olarak iltizam delalet olarak
deerlendirmitir. Bk. El-Mahsl, I, 234.
414
Edip Salih, haberin atr kelimesi ile rivayetinin bulunmadn (Tefsrun-nuss, I, 505-507), bu
ekilde rivayeti sz konusu olsa bile atr kelimesinin szlkte yars anlamnn yansra bir ksm
anlamnda da kullanld ve hadiste de esasen bu anlamda kullanld iin meseleye rnek tekil
etmeyeceini ifade etmitir. Bk. Tefsrun-nuss, I, 508, 605-606. Aslnda bu deerlendirmenin bir
benzeri Rahn tarafndan yaplmtr. Rahn, hadisin atra dehrih lafzyla varid olmadn,
Mslimdeki eklinin Temksl-leyl m tusall olduunu belirterek iaretin delaletine rnek
olmayacan belirtmitir. Bk. Tuhfetl-mesl, III, 323. Hadisin atra dehrih lafzyla varid
olmad konusunda bir deerlendirme iin ayrca bk. Tcddn es-Sbk, Reful-hcib, III, 489-491.
415
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 164; mid, el-hkm, II, 62; bn Rek, Lbbl-mahsl, II,
618; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 147; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 171; bn
Mflih, Usl, III, 1057-1058; sfehn, Beynul-Muhtasar, II, 434-435; Rahn, Tuhfetl-mesl, III,
322-323; Tcddn es-Sbk, Reful-hcib, III, 489; Merdv, et-Tahbr, VI, 2869-2870; bnn-
Neccr, erhul-kevkebil-mnr, III, 476.
416
Snk, Kitbul-vf, I, 476; Abdlaziz Buhr, Keful-esrr, I, 175; bn Melek, erhul-menr, s.
170. Cesssn tevkfin anlamndan sadece tek bir anlama gelen bir delaletin karlmas eklinde
niteledii bu ksm iaretin delaleti olarak deerlendirilecek olursa, bu delalet trne ilikin rnekleri
sraladktan sonra bunlardan daha kapal ve daha incelikli rneklerin bulunduunu belirtmesinin (bk.
El-Fusl, IV, 20), byle bir ayrm yapmaya imkan salad sylenebilir.
255

mlkiyetlerinden ktna delalet eder. nk fakir, gerekte malndan uzak olan deil,
mal olmayan kiidir.417

2. aretin Hkm:

Kelamc usulclerde iaretin delaletinin hkmne ilikin Hanefilerde olduu gibi


ayrntl aklamaya rastlanlmaz. Genel olarak sylemek gerekirse iaretin delaleti
iktiznn delaletinden sonra iki tryle birlikte mefhumun delaletinden nce
gelmektedir.418 aretin delaletinin mi yoksa mnn delaletinin mi ncelikli olduu
konusunda ise net bir aklamaya rastlayamadk. 419

Nassn nazm ile sabit olmas ynyle Hanef usulcler, genel olarak iaretin delaleti ile
ibarenin delaletini hkm gerektirme noktasnda edeerde grrler. Bununla birlikte
konuann kast olup olmama noktasnda aralarnda fark bulunduu iin atma halinde
ibarenin delaleti nceliklidir.420

417
Debs, Takvmul-edille, s. 130; Serahs, Usl, I, 236; Pezdev, Usl, I, 175-176; Semerkand,
Mznul-usl, I, 567-568; Lmi, Kitbun f usulil-fkh, s. 51; Ahsiket, el-Mntehab, 244; Nesef,
Keful-esrr, I, 249; Sadruera, et-Tavzh, I, 130.
Cessasn ise bu ayeti farkl bir ekilde rnek verdii grlmektedir. Cessas, Sevad arazisinin taksim
edilmesini isteyen sahabeye kar Hz. merin bu ayeti delil gstererek, arazinin taksimi halinde
onlardan sonra gelecek insanlarn hibir eye sahip olamayacaklarn ileri srerek onlar ikn etmesini
bu eit bir delalete rnek vermitir. Bk. El-Fusl, IV, 18.
Ebul-Ysr Pezdev ise bu ayetin kffarn muhacirlerin mallarna sahip olduuna ve bu mallarn artk
muhacirlerin mlkiyetinden ktna delaletinin iaretin delaleti olarak deerlendirilmesini zorlama
olarak deerlendirir. Ona gre bu delalet nassn delaletidir. nk delil benzerine delalet ettii gibi
bazen aksine ve zddna da delalet eder. rnein duman atee delalet eder fakat onun zdddr; bina
yapan kiiye delalet eder fakat onun aksidir. Bk. Marifetil-huceci-eriyye, s. 8.
418
mid, el-hkm, II, 474; bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 224; a.mlf., Muhtasarul-Mnteh (c
erhi ile), II, 312; sfehn, Beynul-Muhtasar, III, 388; bn Mflih, Usl, IV, 1598; Tcddn es-
Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), II, 183, 188; a.mlf., Reful-hcib, IV, 625;
Rahn, Tuhfetl-mesl, VI, 316-317; Merdv, et-Tahbr, VIII, 4174; bnn-Neccr, erhul-
kevkebil-mnr, IV, 672-673.
419
Bununla birlikte konuann kast olup olmama l olarak alnrsa mnn delaletinin ncelikli olduu
sylenebilir. Hanefilerde olduu gibi kelamc usulclerin delalet trlerine ilikin sralamalar esas
alnarak bu konuda bir ey sylemek mmkn gzkse de Gazzlnin iaretin delaletine mnn
delaletinden nce yer vermesi, mid ve bnl-Hcibin ise mnn delaletinden sonra yer vermeleri
buna dayanarak bir belirleme yapmay gletirmektedir. mid, bnl-Hcib ve daha sonraki
usulclerin tercih sralamasndan edinilen izlenim iaretin delaletinin ncelikli olduudur.
420
Serahs, Usl, I, 236; Pezdev, Usl, II, 393; Ahsiket, el-Mntehab, s. 244; Habbz, el-Mun, s. 149;
bns-St, Bedun-nizm, II, 552; Nesef, Keful-Esrr, I, 252.
Debs, Pezdev ve Serahs tarafndan tearuz halinde ibarenin delaletinin ncelikli olduu
belirtilmekle birlikte bu konuda herhangi bir rnek verilmemitir. Daha sonraki Hanefi usulcler ise
buna yukarda kelamc usulcler tarafndan kadnlara ynelik Hz. Peygamberin syledii szn
iaretinin delaletiyle sabit olan hayz mddetinin azami sresinin onbe gn olduu hkmnn, Hz.
Peygamberden hayzn sresi ile ilgili rivayet edilen Hayzn en az gn gece, en ou da on
gndr hadisinin hkm ile atmasn rnek vermilerdir. kincisi ibarenin delaleti ile sabit olduu
iin iaretin delaletiyle sabit olan birinci hkme tercih edilir. Bu rnek iin bk. Abdlaziz Buhr,
256

Hkm gerektirme noktasnda genel anlamda eit olmakla birlikte iki konu hakknda
Hanefi usulclerin farkl grlere sahip olduklar grlmektedir. Bunlardan birincisi
iaretin delaletinin ibarenin delaleti gibi kat olup olmad meselesidir. Debs ve
Serahsnin benimsedikleri gre gre, iaretin delaleti kat olabilecei gibi zann de
olabilir.421 Pezdevnin bu konudaki tavr net deildir. Bununla birlikte Abdulaziz
Buhr, Pezdevnin ifadelerini Debs ve Serahsnin anlay dorultusunda
yorumlamtr.422 Daha sonraki Hanefi usulclerden bazlarnn423 grleri de bu ynde
olmakla birlikte sonraki Hanefi usulclerden Molla Husrev, tercih edilen gre gre
iaretin delaletinin de mutlak olarak katiyet ifade ettiini belirtir.424

aretin delaletine ilikin olarak Hanefi usulcler arasnda tartmal olan dier bir
mesele de iaretin delaletinin umumunun olup olmad meselesidir. Grebildiimiz
kadaryla Hanefi usulclerden sadece Debs, iaretin delaletini nass gerektirmekle
birlikte nassn anlamna eklenen bir anlam olduu gerekesiyle iaretin delaletinin
umumunun olmad grndedir. 425 Buna karlk bata Serahs olmak zere, Hanefi
usulclerin byk ounluu, iaretin nazmla sabit olmas ynne vurguda bulunarak

Keful-esrr, I, 394-395; bn Melek, erhul-menr, s. 171; Molla Cven, Nrul-envr, I, 252; Molla
Husrev, Mirtul-usl, s. 162.
Snak ve tkn ise bu tearuza Allah yolunda ldrlenlere ller demeyiniz. Aksine onlar diridirler
ve Rableri katnda rzklandrlmaktadrlar (l-i mrn 3/169), Onlar iin namaz kl, nk senin
namazn onlar iin rahmettir (Tevbe 9/103) ayetlerini rnek vermitir. fi birinci ayetin iaretinden
hareketle ehit zerine cenaze namaznn klnmayacana hkmetmitir. nk Allah onlar diri diye
vasfetmitir. Diri olan kimseye ise cenaze namaz klnmaz. kinci ayet ise ibaresiyle umum olarak
cenaze namaznn vacib klndna delalet etmektedir. ehitler hakikaten ve hkmen ldr.
Hakikaten l olduu aktr. Hkmen de ldr, nk mallar varisler arasnda taksim edilmekte,
hanmlar ile evlenilmekte ve kabre konulmaktadr. barenin delaletinin daha gl olmas nedeniyle
onlar zerine cenaze namaz klnr. Bk. Kitbul-vf, I, 484-485; et-Tebyn, I, 316-317. Abdlaziz
Buhr de bu rnei vermekle birlikte bunun itiraza ak olduunu belirtir. Bk. Keful-esrr, II, 394.
421
Debs ve Serahsnin bu konudaki ifadeleri yledir: aretin delaletinin bir ksm, ibare ile sabit
olan konumunda kesin olarak ilmi gerektirir, bir ksm da ilmi gerektirmez. Bk. Takvmul-edille, s.
132; Serahs, Usl, I, 236-237.
422
Abdlaziz Buhr, Keful-esrr, II, 393.
423
bn Melek, erhul-menr, s. 171.
424
Molla Husrev, Mirtul-usl, 162. Molla Husrev Debs ve Serahsnin bu grte olduunu,
Abdlaziz Buhrnin de bu gr tercih ederek Pezdevnin szlerini buna hamlettiini belirtir.
Teftzn ise iaretin delaletinin kesinlik gerektirme konusunda ibarenin delaleti gibi olduu
grnn ounluun gr olduunu belirtir. Bk. Et-Telvh, I, 136.
Buna karlk Abdlaziz Buhr dndaki mteahhirinin iaretin delaletinin de ibarenin delaleti gibi
katiyet ifade ettiini ileri srer. Nesefde olduu gibi kimi Hanefi usulcler ise bu konuya
deinmeksizin sadece hkm gerektirme konusunda atma durumu hari iaretin delaletinin ibarenin
delaleti gibi olduunu ifade etmekle yetinmilerdir. Bk. Keful-esrar, I, 252.
Erken dnem Hanefi usulclerden Cessasn dnda Molla Husrevin bu grne destek olacak bir
usulcye rastlayamadk. Cessas, aklk ve kapallk bakmndan farkl derecelerde bulunan bu delalet
trnn, buna ramen ilme gtrdn ve doruyu tutturmakla mkellef olduumuz ksma girdiini
belirtmitir. Bk. El-Fusl, IV, 20.
425
Debs, Takvmul-edille, s. 139.
257

ibarenin delaleti iin geerli olan umumun iaretin delaleti iin de geerli olduu,
dolaysyla ibarenin delaleti gibi iaretin delaletinin de tahsisi kabul edecei
grndedirler.426

C. Tenbh ve mnn Delaleti:

1. Tenbih ve mnn Tanm:

Mefhum yoluyla delaletin bir tr olarak tenbh ve mnn427 delaleti, hkmn


mnasib vasfa balanmasndan o vasfn sz konusu hkmn illeti olduunun
anlalmasdr.428 rnein Hrsz erkek ve kadnn ellerini kesin! (Mide 5/38),
Zina eden kadn ve erkein her birine yz celde vurun! (Nr 24/2) ayetlerinde hrszn
elinin kesilmesi ve zina edene celde vurulmas gerektii anlalmakta olup bu aka
sylenmitir (mantukun bih). Bunun yannda el kesme ve celde hkmlerinin illetinin
de hrszlk ve zina olduu anlalmaktadr fakat bu aka sylenmemitir. Bununla
birlikte szn mefhumundan bunlarn sz konusu hkmlerin illeti olduu hemen
anlalmaktadr. yiler cennette, facirler cehennemdedir (nfitr 82/14) ayetinde ve
faciri kna, itaat edeni ycelt, v gibi vg, yergi, tevik ve sakndrma trnden

426
Serahs, Usl, I, 254; Nesef, Keful-esrr, I, 252; Teftzn, et-Telvh, I, 136; bn Melek, erhul-
menr, s. 171; Molla Cven, Nrul-envr, I, 252; Molla Husrev, Mirtul-usl, s. 163.
bn Melek ve Molla Cven iaretin delaletinin tahsisine u rnei vermilerdir. Onlarn rzklar
babaya aittir ayeti, iaretin delaletiyle oulun malnn babaya ait olduuna delalet etse de babann
oulun cariyesi ile cinsel ilikide bulunmas helal deildir. Byle bir durumda babann cariyenin
kymetini demesi gerekir.
427
Tenbh ve m szckleri esasnda ayn anlama gelmekle birlikte tpk nazar ve istidlal gibi genelde
birlikte kullanlmaktadr. Trkede bu iki szcn anlamn bir eye dikkat ekmek, bir eyi st
kapal olarak sylemek eklinde karlamak mmkndr.
Tenbh tabirinin burada incelediimiz talile dayal delalet tr iin kullanlmasnn yan sra Hanbel
usulclerde olduu gibi kimi usulcler tarafndan fahvel-hitab (mefhumul-muvafaka) iin de
kullanlan bir tabirdir. Bk. Ferr, el-Udde, II, 480; Kelvezn, et-Temhd, II, 225; bn Kudme,
Ravdatun-nzr, II, 771-772. Ayn ekilde bu delalet trn ifade etmek iin tenbh ve mnn
delaleti tabirinin yan sra kimi zaman m ve iaret, kimi zaman da fahvel-kelam ve lahnul-kelam
tabirlerinin kullanld belirtilir. Bk. Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 165; bn Kudme,
Ravdatun-nzr, II, 771. Nitekim Cesss, illeti belirlemenin bu yolunu fahven-nass, fahvel-hitap
olarak isimlendirmitir. Bk. El-Fusl, IV, 151. Bu delalet trnn esasn hkmn illetine dikkat
ekmenin oluturduunu syleyen Bklln, bazlarnn bu tr delaleti hitabn manasndan anlalan
delalet (kyas) olarak nitelediklerini belirterek ve bunun lafz bir tartma olduunu ifade eder. Bk. Et-
Takrb, I, 347-348. Gazzl, mefhum taksiminde bu delalet trne zel bir isim koymamakla birlikte
el-Mstesfda illeti belirleme yollarnda ve iful-allde bu delalet tr iin tenbh ve mnn
delaleti tabirini kullanmtr. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 248; iful-all f beyni-ebeh
vel-muhayyel ve meslikit-tall, thk. Hamed el-Kebs, Matbaatl-ird, Badat 1971, s. 27.
428
Bu tanm esas itibariyle Gazzlye ait olup hkmn mnasib vasfa izafesinden talili anlamak
eklindedir. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 165; bn Kudme, Ravdatun-nzr, II, 771; bn Rek,
Lbbl-mahsl, II, 619.
258

szler de byle olup, bunlarda hkmn, fiilin gerekesine dikkat ekme sz


konusudur.429

Bu adan bakldnda bir delalet ekli olarak tenbhi dierlerinden ayran zellik,
dierlerinin hkme delalet etmesine karlk tenbhin hkmn illetine delalet etmesidir.
Bu ynyle tenbh, dierleri gibi mstakil bir delalet tr olmayp, kyas iin gerekli
olan illeti belirlemenin yollarndan birini oluturur. Bu sebepledir ki, Hanefi usulcler
ibare, iaret, delalet ve iktiznn yannda ayr bir delalet tr olarak buna yer vermezler.
Kelamc usulcler ise mefhumun ksmlar arasnda yer vermekle birlikte esasen bu
delalet trn Meslikul-ille bal altnda illeti belirlemenin dier yollar ile birlikte
kyas konusunda incelemilerdir.430

2. Tenbh ve mnn Ksmlar:

lleti belirleme konusunda usulcler tarafndan yaplan snflamalarn ayrntlarnda kimi


farkllklar olsa da esas itibariyle nass ve istinbat431 olmak zere iki yolun bulunduu
sylenebilir.432 lletin mansus illet ve mstenbat illet olarak ikiye ayrlmas bunun tabii

429
Bkllan, et-Takrb, I, 347-348; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 165; bn Rek, Lbbl-
mahsl, II, 619.
430
Kyasn illetini belirleme yollarndan biri olduu iin bu delalet trnn, kyas kabul eden her usulc
tarafndan kabul edildiini ve ilk dnemlere kadar uzandn sylemek mmkndr. rnein
Bklln, bu delalet trn de herhangi bir zel isimle isimlendirmeksizin baz rnekler vererek bu
ksma katlmas gerekenlerden biri de szyle bunlar da anlamlarn lafzn mefhum, fahva ve lahn
yoluyla ifade eden ksma dahil etmitir (bk. Et-Takrb, I, 347) ve ayrntlarn kyas konusunda ele
almtr. Bk. Cveyn, et-Telhs, III, 248, 249.
Basr de bu delalet trn, genel ereve itibariyle mstenbat (kyas) olmayan delalet kapsamnda ele
almtr. Kyasn dnda kalan delalet trleri, sz ve fiillerin delaleti olarak ikiye ayrlr. Szler ise
delaleti sarih olan ve sarih olmayan olarak ikiye ayrlr. Delaleti sarih olmayan ise iiten asndan
problemli olmayan ve problemli olan olarak ikiye ayrlr. iten asndan delaleti problemli olmayan
ise delaleti talil yoluyla olan ve olmayan zere ikiye ayrlr. Bk. El-Mutemed, I, 297. Tenbh ve
mnn delaleti olarak isimlendirilen delalet tr, Basrnin yapt bu taksimde dealeti talil ile olan
ksma tekabl etmektedir ki, Basr, burada birka rnek vererek ayrntlarn er illetleri belirleme
konusuna brakmtr. Bk. El-Mutemed, II, 251-254.
Bu delalet trne gayr- manzumun ksmlar arasnda yer veren mid ise bunun be ksm olduunu
ve kyas konusunda ele alnacan ifade etmitir. Bk. El-hkm, II, 61, 62. bnl-Hcib tanm ve
aklamalarnda midyi esas almakla birlikte iktiza ve iaret ile birlikte bu delalet trn iktiza ve
iaret ile birlikte mantukun gayr- sarih ksmna dahil ederek tasnifte ayrlmtr. Bk. Muhtasarul-
Mnteh (c erhi ile), II, 171, Mntehel-vusl, s. 147.
431
lletin istinbat yoluyla tesbitine ise sebr ve taksim, hkme mnasebetini ortaya koyma, tard ve aks gibi
yollar olup bunlardan bazlarnn illeti belirleme yolu olup olmadnda tartma bulunmaktadr.
stinbat kapsamnda deerlendirilen bu yollar hakknda geni bilgi iin bk. Rz, el-Mahsl, V, 157
vd.
432
Cesss, el-Fusl, IV, 151-152; Basr, el-Mutemed, II, 250 vd.; Ferr, el-Udde, V, 1424 vd.; Cveyn,
et-Telhs, III, 248 vd.; a.mlf., el-Burhn, II, 517 vd.; rz, erhul-Lma, II, 580; Semn,
Kavtul-edille, II, 130 vd.; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 248 vd.; Kelvezn, et-Temhd,
IV, 9 vd. Esmend, Bezln-nazar, s. 616; Rz, el-Mahsl, V, 137, vd.; mid, el-hkm, II, 222, vd.
259

sonucudur. Bu adan hkme delalet eden delil ve delalet ekillerinin ayn zamanda illet
delalet eden deliller olduunu sylemek mmkndr.433

Hitabn, hkme delaletinin mantuk (sarih)434 ve mefhum (tenbh) eklinde ikiye


ayrlmas gibi illete delaleti de mantuk ve mefhum eklinde ikiye ayrlr.435 Tenbh ve
mnn delaleti ile kastedilen de bu ikinci ksmdr.

Hitabn illete tenbh ve m yoluyla delaleti konusunda usulclerin farkl taksimleri


bulunmakla birlikte436 bu konuda en derli toplu ve daha sonraki usulcler tarafndan
esas alndn dndmz Basrnin taksimini esas aldk.437

Kimi usulcler illeti belirleme yollarn nass, tenbh, icm ve emare olarak drde, Rz ve mid de
olduu gibi kimi usulcler de daha fazla ksmlara ayrmlardr.
433
Basrnin, er illetlerin yollar er olduuna ve er yollar da lafz ve istinbat olduuna gre, er
illetlerin yollarnn da ya lafz ya da istinbat olmas gerekir sz (bk. El-Mutemed, II, 250) ve
rznin in z u ki, illetin sahihliini gsteren bir delaletin bulunmas gerekir. nk hkmn
er olmas gibi illet de erdir. Nasl ki, hkmn delilsiz ispat caiz deilse, illetin de delilsiz olarak
ispat caiz deildir sz (bk. erhul-Lma, II, 580) illeti belirleme yollarnn hkmn delilleri ile
ayn olduunu aka ifade etmektedir. Benzer bir aklama iin bk. Ferr, el-Udde, V, 1424; Gazzl,
iful-all, s. 26; Esmend, Bezln-nazar, s. 616.
434
Hitabn illete sarih/nutk olarak delaleti, Sana bunu u illetten dolay vacip kldm szn de olduu
gibi bizzat illet szcnn kullanlmas ya da li enneh kez, li ecli kez ve keyl yekne kez
ve benzeri talili ifade eden szlerden biri ile olur. rnein inizden zenginler arasnda dolaan bir
servet olmasn diye (key l yekne) (Har 59/7)ayeti ve Hz. Peygamberin zin isteme gzden dolay
gerekli klnmtr (li eclil-basar) sznde illet aka belirtilmitir. Cesss, el-Fusl, IV, 151; Basr,
el-Mutemed, II, 250; Cveyn, et-Telhs, III, 248; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 248;
Esmend, Bezln-nazar, ss. 616-617.
435
Bklln, illeti belirlemenin en gl yolunun Kitap ve Snnetin illeti iermesi olduunu, bunlarn da
illeti ak ve zmnen olmak zere iki ekilde ifade ettiini belirtmitir. Bk. Et-Telhs, III, 248.
Basrnin ifadesine gre, er illetlere delalet eden lafzlar ya sarih olup bunu aka ifade eder ya da
sarih olmayp bunu dikkat ekme (tenbh) eklinde ifade eder. Bk. El-Mutemed, II, 250. Benzer
aklamalar iin bk. rz, erhul-Lma, II, 580; Semn, Kavtul-edille, II, 130; Esmend,
Bezln-nazar, s. 616.
Gazzl de birincisinin,, rnein arabn haram klnmasnn illetinin sarho edicilik olmas, ikincisinin
ise bu sarho edicilik zelliinin nebizde varl olmak zere kyasta iki mukaddimeye ihtiya
duyulduunu belirterek, bunlardan ikincisinin his, akl delili, rf, er deliller ve dier delillerle
ispatnn caiz olduu halde, asln illetini belirleme olan birinci mukaddimenin ise ancak Kitab, Snnet,
icm ve istidlal ile ispat edilebileceini ifade eder. Kitap ve Snnetin illete delaleti ise sarih nutk ve
m/tenbih olmak zere iki ekilde olur. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 247-248; iful-all, s.
23, 27.
436
Kimileri belli bir say snrlamas yapmakszn rnekleme kabilinden deiik ekillerinden bahsetmi,
kimileri ise delalet ekillerine gre bu ksmlar drt, be ya da alt ksm olarak vermitir ki, bu
ksmlarn bazlarnn da alt ksmlar bulunmaktadr. Bu konuda rnek olarak bk. Cveyn, et-Telhs,
III, 249-251; Ferr, el-Udde, V, 1424 vd.; rz, erhul-Lma, II, 853-855; Semn, Kavtul-
edille, II, 131-133.
437
Basr illeti tenbih yoluyla ortaya koyan lafzlar drt ksma ayrmtr. Gazli ve Rz ise Basrnin
nc ksm olarak verdii ksm ikiye ayrarak toplam be ksma ayrmtr. Gazzlnin iful-all
isimli eseri illeti belirleme yollar konusunda yazlm mstakil bir eserdir. Bununla birlikte tenbih
yoluyla illeti belirleme konusundaki yapt taksim ve verdii rnekler baz ayrnt ve ek aklamalar
dnda Basrninki ile ayndr. Her ne kadar Gazzl Basrye hibir atfta bulunmasa da iful-
allde takip ettii sistematik bizde onun sistematiini esas ald eklinde bir izlenim uyandrmtr.
260

1. Szde talil konusunda ak olmayan fakat hkmn illetine balanmasn gerektiren


bir lafzn bulunmas: Hz. Peygamberin ihraml iken hayvandan dp len kii
hakkndaki Ban rtmeyin, koku da srmeyin. nk o (fe inneh), kyamet gn
telbiye getirerek diriltilecektir sz byledir. F harfi hkm ile illeti birbirine
balamaktadr.438

2. Bir olayn akabinde Hz. Peygamberin kendisine yneltilen bir soruya sorulan eyin
sfatn dikkate alarak cevap vermesinden bu sfatn, verdii hkmde messir
olduunun anlalmas: rnein kendisine gelip Ey Allahn Rasul, iftar ettim diyen
kiiye Hz. Peygamberin O halde sana keffaret gerekir demesi byledir. Hz.
Peygamberin keffaret hkmn vermesinin sebebinin iftardan dolay olduu
anlalmaktadr. ayet iftar bu hkm iin messir bir vasf olmasayd, bedevnin
szn iittiinde bu cevab vermezdi. Yine Hz. Peygambere gelip Orulu iken eimle
beraber oldum diyen kiiye Hz. Peygamberin Bir kle azat et demesi de ayn
ekildedir.439

3. riin hkm iin zikrettii vasfn, illet olarak dnlmedii taktirde bir faydasnn
bulunmamasndan hareketle illet olduunun anlalmas: Hkm gerektiren vasfn
inne lafz ile zikredilmesi: Hz. Peygamber iinde kpek bulunan bir eve girmekten
kannca, kendisine Falancalarn evinde kedi olduu halde onlarn evine giriyorsun
denilmi, Hz. Peygamber de O necis deildir, o sadece sizin etrafnzda dolanp duran
hayvanlardan biridir cevabn vermitir. ayet temiz olma hkmnde kedilerin dolanp

Bu konuda Gazzl yalnz da deildir. Ondan sonra gelen Kelvezn, Esmend, bn Kudme, Rz ve
mid gibi usulcler de hemen hemen ayn sistematii benimsemilerdir.
438
Bu rnekte olduu gibi bazen hkm nce gelir ve f harfi sonra gelen illetin bana gelir. Bazen de
illet nce gelir ve f harfi sonra gelen hkmn bana gelir. Bu da Ves-sriku ves-srikatu fakta
eydiyehum) (Mide 5/38), z kumtm iles-salti fasil vucuhekm (Mide 5/38) ayetlerinde
olduu gibi naslarda olabilecei gibi Seh en-Nebiyy fe secede, Zen Miz fe recemehu
Raslullh szlerinde olduu gibi ravnin szlerinde de olur.
Basr, el-Mutemed, II, 251-252; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 250; a.mlf., iful-all, ss.
27-32; Cveyn, et-Telhs, III, 250-251; Ferr, el-Udde, V, 1426, 1427, 1428; Kelvezn, et-Temhd,
IV, 11-12; Esmend, Bezln-nazar, s. 617.bn Kudme, Ravdatun-nzr, III, 839-841; Rz, el-
Mahsl, V, 143-147; mid, el-hkm, II, 224-225.
bnl-Hcibde olduu gibi kimi usulcler, f harfinin bititii ekilleri tenbn kapsamnda deil,
sarih nass yoluyla illete delalet eden ksm olarak deerlendirmitir. Bk. Mntehel-vusl, s. 179;
Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 234.
439
Basr, el-Mutemed, II, 252; Gazzl, iful-all, ss. 32-39; Kelvezn, et-Temhd, IV, 13; Esmend,
Bezln-nazar, s. 618; bn Kudme, Ravdatun-nzr, III, 842-843; Rz, el-Mahsl, V, 147-149;
mid, el-hkm, II, 225-226.
261

duran hayvan olma vasfnn bir etkisi bulunmasayd, necis deildir sznn ardndan
bu vasfn zikredilmesi uygun dmezdi. 440

440
Basr, el-Mutemed, II, 252-254; Gazzl, iful-all, ss. 41-49; a.mlf., slam Hukukunda Deliller, II,
248-249; Kelvezn, et-Temhd, IV, 13-16; Esmend, Bezln-nazar, 618-619; bn Kudme,
Ravdatun-nzr, III, 843-844; Rz, el-Mahsl, V, 149-154; mid, el-hkm, II, 225-229.
Bu ksmn deiik trleri bulunmaktadr. Yukardaki usulclerden bazlar bunlardan bazlarna
deinmemitir. Sralamada Basrnin yapt snflama esas alnm olup Gazzl, Rz ve midde
ayn ksmlar yer almaktadr.
1. Yukarda verilen rnekte olduu gibi hkm gerektiren vasfn inne lafz ile zikredilmesidir.
2. Hkmn mahallinde ilkten zikredilmesine ihtiya bulunmayan bir sfatn zikredilmesinden o sfatn
hkmde messir olduunun anlalmas. Hz. Peygamberin nebiz ile abdest alnca Temiz bir hurma
ve temiz bir su demesi byledir. Bu sz nebiz ile abdestin cevazn gstermektedir. ayet bu,
hkmde messir bir zellik olmasayd, sylenmesinin bir anlam olmazd. nk bu sz ile
amalanan nebizi tarif deil bu zaten bilinen bir ey- bununla abdestin cevazdr.
3. Sorulan bir eyin vasfn pekitirmek (takrir). Ya hurmann (rutab) kuru hurma (temr) karlnda
satmnn caiz olup olmad sorulduunda Hz. Peygamber Ya hurma kuruduunda eksilir mi? diye
durumu pekitirmek zere bir soru sorunca sahabe Evet demi, bunun zerine o da yleyse olmaz
(fel izen) demitir. Hurmann ya olmas sebebiyle eksilmesi alveriin yasakl konusunda illet
olmasyd, Hz. Peygamberin bu takririnin bir anlam olmazd.
4. Hkm bakmndan sorulan eyin benzerine dikkat ekmek zere takrirde bulunmasndan benzerlik
ynnn illet olduuna tenbh. Orulu iken karsn pmesinin orucu bozup bozmayacan soran
mere Hz. Peygamberin Peki, azna su alp alkalasaydn orucun bozulur muydu? diye karlk
vermesi gibi. Hz. Peygamber bu szyle pmenin tpk mazmaza gibi orucu bozmayacana dikkat
ekmitir.
5. ariin hkmde iki eyin arasn bir sfat zikretmek suretiyle ayrmasndan bu sfatn illet
olduunun anlalmas. ayet bu sfat illet olmam olsayd, zikredilmesinin bir anlam olmazd. Bu
da iki ekilde olur. (Gazzl, Rz ve midnin ayr bir ksm olarak zikrettii ksm budur)
a. Hz. Peygamberin Katil miras olamaz sznde olduu gibi iki eyden birinin hkmnn hitapta
zikredilmi olmasdr. nk daha nce genel olarak varislerin miraslnn akland gz nne
alnrsa, Hz. Peygamberin bu szle miraslk hkmnde katil olan ile olmayan ayrd ve katlin
mirasln olmadnda messir bir vasf olduu anlalr. Aksi taktirde bu vasf zikretmenin hibir
anlam kalmazd. Ayn ekilde Hz. Peygamberin Kad fkeli iken hkm vermesin sz de byledir.
Zira kadnn hkm vermesi daha nce bir emir ile sabit olup, fkeli iken hkm vermekten
menedilmesi, fkenin menedilme hkmnn illeti olduunu gsterir. (Bu rnek bn Kudme ve mid
tarafndan riin hkmle birlikte mnasip bir vasf zikretmesinden, bu mnasib vasfn hkmn illeti
olduunun anlalmas eklinde ayr bir ksm olarak ele alnarak tenbh yoluyla illeti belirleme
yollar altya karlmtr. Bk. Ravdatun-nzr, III, 845-846; el-hkm, II, 230.)
b. kincisi ise hkmde aralarn ayrd iki eyin de hitapta zikredilmi olmasdr. Bu da iki eyi
birbirinden ayrd eye gre deiik ksmlara ayrlr.
ki eyin arasnn art konumunda olan bir ey ile ayrlmas: Hz. Peygamberin buday budayla fazla
olarak satmay yasakladktan sonra syledii ki cins farkl olursa (fe iz ihtelefel-cinsni) pein
olmak kaydyla istediiniz gibi satn sz, cinslerin farkl olmasnn alm-satmn caizliinin illeti
olduuna delalet eder.
ki eyin arasnn gaye ile ayrlmas: Temizleninceye kadar onlara yaklamayn (Bakara 2/222)
ayetinde iki eyin hkm asndan farkllna gaye bildiren hatt edat delalet etmektedir ki, sadece
bu ksmla yetinilmi olsayd bile bu, hayzdan temizliin yaklamada messir olduuna delalet
ederdi.
ki eyin arasnn istisna ile ayrlmas: Mehirlerini belirlediiniz kadnlar dokunmadan nce
boarsanz, belirlediinizin yars onlarn hakkdr. Ancak onlarn ya da nikah ban elinde
bulundurann vazgemesi mstesna (Bakara 2/237) ayetinde iki ey hkm bakmndan istisna (ill)
ile ayrlmtr ki, bu, vazgemenin belirlenen mehrin yarsnn verilmemesinde messir olduuna
delalet eder.
ki eyin arasnn istidrak konumunda olan bir lafzla ayrlmas: Allah kastsz olarak yaptnz
yeminlerinizden dolay sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptnz yeminlerinizden dolay sizi
sorumlu tutar (Mide 5/89) ayetinde iki yemin hkm bakmndan istidrak ifade eden lkin ile
ayrlmtr ki, bu, bilerek yaplan yeminin sorumlu tutulmada messir olduuna delalet eder.
262

4. Vacip bir fiile engel olan eyin yasaklanmasndan bu yasaklamadaki illetin vacibe
engel oluu olduunun anlalmas: Allah anmaya koun ve al-verii brakn
(Cuma 62/9) ayetinde Allahn komay emredip ardndan buna engel olan al-verii
yasakladnda bu nehyin, vacibe engel olmasndan dolay olduu anlalr. 441 O ikisine
f deme (sr 17/23) ayetinde de durum ayndr. Bu yasaklamadaki illet de ana-babaya
gsterilmesi vacip olan saygya engel olma durumudur. Ayn illet daha fazlasyla
dvmede de bulunduu iin evla yolla dvmenin yasaklna da delalet eder.442

Tenbh yoluyla belirlenen illetin hkm iin mnasib bir vasf443 olmasnn gerekip
gerekmedii usulcler arasnda tartmaldr. Gazzlnin tercih ettii gre gre,
mda bulunulan vasfn hkm iin mnasib bir vasf olmas art deildir. rnein
ldrme, zina ve hrszlk ile bunlarn hkmleri arasnda bir mnasebet sz konusu
olmasna karlk, erkeklik uzvuna dokunma ve n ve arkadan kan eyler ile abdestin
vaciblii arasnda herhangi bir mnasebet yoktur.444

ki eyden birini, dierini zikrettikten sonra herhangi bir sfat ile birlikte zikretmenin, sz konusu
sfatn hkmde messir bir vasf olduuna delalet etmesi: Hz. Peygamberin Piyade iin bir sehim,
svari iin iki sehim vardr sz byledir. Piyadeden sonra svari iin iki sehim olduunun
zikredilmesi, sz konusu hkmde svari olmann messir olduuna delalet eder.
441
Basr, el-Mutemed, II, 254; Gazzl, iful-all, ss. 50-52; Kelvezn, et-Temhd, IV, 17; bn
Kudme, Ravdatun-nzr, III, 845; Rz, el-Mahsl, V, 154; mid, el-hkm, II, 229.
442
Basr, el-Mutemed, II, 254; Gazzl, iful-all, ss. 52-53; Kelvezn, et-Temhd, IV, 17; Rz, el-
Mahsl, V, 154. Lafzn fahvasndan (mefhumul-muvafaka) anlalan dvmenin de haram olmasnn
lafzdan m yoksa kyas yoluyla m anlald usulcler arasnda tartmaldr. Bu tartma fahvel-
hitap konusunda ele alnmtr.
443
Burada mnasib vasfla kastedilen istidlal yoluyla belirlenen mnasip vasf deil, riin sznde m
ve tenbihte bulunulan vasftr. kisi arasndaki fark birincisinin mstenbat illet oluu, ikincisinin ise
mansus illet olarak deerlendirilmesidir.
444
Bununla ilgili tartmay Hz. Peygamberin Katil miras olamaz sz zerinden yapan Gazzl, ayet
Hz. Peygamber byle deil de Uzun boylu miras olamaz veya Siyah miras olamaz deseydi,
ayn ekilde bu vasflarn da hkmn dayana (menat) olacan sylerdik demektedir. Uzun boylu
ya da siyah olmak ile mirastan mahrumiyet arasnda bir mnasebet bulunmad ve bu vasflarn
hkmde etkisi olmad halde illet olmas nasl mmkn olmaktadr eklinde bir soruya verdii
cevap, zikredilen vasfn hkmn dayana olmasna ramen mnasib olmasnn art olmamasn yle
aklar. Bu vasflarn hkme emare tekil ettii ve hkmn dayana olduunu inkar etmek mmkn
deildir. Bir kimse bunun illet olarak isimlendirilmesinden kanrsa isimlendirmede bir kstlama sz
konusu olmaz. er illetler esasen hkme ulatran emarelerdir. Bu yzden mnasib vasflar hkm,
bizatihi gerektirmeyip ancak erin bunlar hkm iin sebep klmasyla gerektirir. Sebeplerin
hkmleri gerektirmede etkili oluu (tesiri) er tarafndan bilinir. Bu yzden kimi durumlarda
hkmle zikredilen vasf arasnda bir mnasebet bulunmamasna karlk, kimi durumlarda
mnasebetin varlndan bahsetmek mmkndr. rnein, erkeklik uzvuna dokunma ve sebileynden
kan eyler ile abdestin vaciblii arasnda bir mnasebet yokken, ldrme, zina ve hrszlk ile
bunlarn hkmleri arasnda bir mnasebet sz konusudur. Sonu olarak, emareleri bilmenin yolu
tenbih ve tasrih olduuna gre, daha ak ve akla daha nce gelmesi dnda mnasibin mnasib
olmayandan bir fark yoktur. Bk. iful-all, s. 47. Bu konuda Rz de Gazzl ile ayn grtedir.
Bk. El-Mahsl, V, 145-147.
mid ise kendisinin ekledii altnc ksm dnda mnasip olmayan bir vasfla talilin imkansz
olmadn belirtir. Altnc ksm ise esasen talilin mnasib vasftan anlalmas ynyle mnasebet
263

3. Tenbh ve mnn Hkm:

Genel olarak illete delalet eden delile bal olarak illetin yolunun kat ya da zann
olmas mmkndr. Buna gre illetin yolunun Kitap, mtevatir snnet ve icm olmas
halinde kat; illetin yolunun haber-i vahid, haber-i vahidin tenbhi ve istidlal gibi emare
olmas halinde ise zanndir.445 Buna gre tenbhin hkmn illetine delaletinin gelen
olarak zahir, zann olduu sylenebilir.446 Gazzl, tenbih yoluyla belirlenen illetin
hkmde dikkate alnmas gerektii konusunda sarih/nass olduunu ancak bunun illet,
sebep veya art oluu yoluyla dikkate alnmasna delaletinin ise sarih olmadn
belirtir.447

aretin delaletinde belirtildii zere kelamc usulclere gre sralamada genel olarak
tenbhin delaleti iktiznn delaletinden sonra mefhumul-muvafaka ve mefhumul-
muhalefeden nce gelir.448 Bununla birlikte kuvvet bakmndan tenbhin ksmlar
arasnda derece fark sz konusudur.449

olmakszn talili anlamak sz konusu deildir. nk mnasebetin art olduu bir eyde mnasebetin
bulunmamas bir elikidir. El-hkm, II, 231. bnl-Hcib de bu konuda mid gibi dnmektedir.
Mntehel-vusl, s. 180; Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 236.
445
Basr, er illetlerin ounun zann emarelere dayandn, bu yzden de zann olduunu belirtirek
esasen er illetlerde aranann zann olduunu ifade eder. Bk. El-Mutemed, II, 250.
446
Nitekim Gazzl, illetlerin ri tarafndan tenbih yoluyla ortaya konmasnn deiik ekillerinin
bulunduunu, bunlarn zann ifade etmede birbirine yakn mertebelerde olduunu belirtir. Bk. iful-
all, s. 27.
447
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 251; a.mlf., iful-all, ss. 101-102, 105-106, 109; mnn
illiyyete delaletinin zahir olduu konusunda ayrca bk. Rz, el-Mahsl, V, 154-155; Tcddn el-
Urmev, el-Hsl, III, 146; Sircddn el-Urmev, et-Tahsl, II, 191.
Gazzl, mnn, vasfn dikkate alnaca bu yollar konusunda zahir ve muhtemel olmasn baz
rnekler zerinde yle aklar: Hz. Peygamberin Kad, fkeli iken hkm vermesin sz,
kzgnln hakimin hkm vermesine engel olmas hususunda illet olduunu gsterir. Fakat incelenip
dnldnde kzgnln bizahiti illet olmayp, tersine hakimin doru bir ekilde hkm vermesine
engel olan bir durumu, kafa karkln iermesi sebebiyle illet olduu anlalr. Bu sebeple hakimin
a olmas, kinli olmas ve ac ekiyor olmas gibi durumlar da bu szn kapsamna girmi olur. Buna
gre de kzgnlk bizatihi deil, ierdii baka bir sebepten dolay illet olmu olur.
Yine ravinin Hz. Peygamber yanld, bunun zerine secde etti sznde de durum ayndr. nk
burada secdenin sebebi bizatihi yanlma olabilecei gibi, yanlmann ierdii namazn baz czlerini
terk de olabilir. Hatta namazn czlerinden birini kasten terk etmi olsa bile ayn ekilde secde etti
denilmesi de mmkndr.
448
mid, el-hkm, IV, 474; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), IV, 312.
449
Bu konuda usulcler arasnda kimi farkllklar sz konusudur. rnein Gazzl, bir olayn akabinde
Hz. Peygamberin kendisine yneltilen bir soruya sorulan eyin sfatn dikkate alarak cevap
vermesinden bu sfatn, verdii hkmde messir olduunun anlald eklindeki ikinci ksmn,
mertebece hkmn illetine takip ve sebebiyyet bildiren f harfi ile balanmas eklindeki birinci
ksmdan aada bulunduunu belirtir. Bk. iful-all, s. 33. Benzer bir aklama iin bk. mid, el-
hkm, II, 225. Bununla birlikte mid tercih meselesinde sralamay u ekilde yapmtr. Birinci
srada szde zikredilen vasfn illet olduu takdir edilmediinde bu vasfn zikredilmesinin abes olmas
eklindeki ksm yer alr (yukardaki taksimde nc ksm). nk bundan doacak saknca
264

D. Fahvel-Hitab/Mefhumul-Muvafaka:

1. Fahvel-Hitabn Tanm:

Genellikle fahvel-hitab, fahvel-kelam, fahvel-kavl ve fahvel-lafz eklinde kullanlan


fahv szc szn anlam ve szn gittii yer anlamna gelir.450 Fkh usul terimi
olarak fahvel-hitab451 da buna uygun olarak lafzn, lafzda aka zikredilmedii halde
sylenene uygun bir anlama delaletidir. Bu sebeple bu delalet tr mefhumul-muvafaka
olarak da isimlendirilir. Ancak kelamc usulcler tarafndan mefhumul-muvafaka tabiri
grebildiimiz kadaryla Cveyn ile birlikte kullanlmaya balanmtr. 452 Debsden

dierlerinden daha fazladr. kinci srada ise hkmn vasfa takip fs ile balanmas gelir. Dierleri ise
bundan sonra gelir. Bk. El-hkm, II, 473.
Rz ise tenbihn delalet ettii illet olan vasfn mnasip vasf olmasnn mnasip olmayan vasfa gre
rcih olduunu belirtir. Yine Rz cumhurun illiyyeti m ile ortaya kan illetin mnasebet, akl
istidlal kapsamnda olan deveran ve sebr yoluyla tespit edilen illetten rcih olduunu belirterek bunun
tartmaya ak olduunu ifade eder. nk mnn illiyyete delalet eden bir lafz olmad iin
tenbih yoluyla delalette de illiyyete delalet eden ey ya mnasebettir veya deverandr ya da sebrdir.
Bu durumda mnasebet, deveran ve sebr m iin asl konumunda olduu iin daha gl olmas
gerekir. Bk. El-Mahsl, V, 453-454.
450
Frzbd, el-Kmsul-Muht, fhv md., s. 1702. Ebul-Bek ise fahvnn mutlak mefhum
anlamnda olduunu belirtir. Bk. El-Klliyyt, s. 842.
451
bn Furek Kitbul-Huddda (140-141) fahvel-hitap ve lahnul-hitab tabirini ayn anlamda
kullanarak kastedilenin hitabn kendisinden bilindii ey olarak tanmlamakla birlikte el-
Muhtasarda (s. 566) bu delalet tr iin fahvel-hitap tabirini, zmar eklindeki delalet iin de
lahnul-hitap tabirini (s. 560) kullanmaktadr.
Bkllnye gre mefhum, fahv ve lahn tabirleri ayn anlamda kulland iin (bk. Et-Takrb, I, 341,
347) dierlerinin yan sra bu delalet trnn de mefhumul-hitap, fahvel-hitap veya lahnul-hitap
eklinde isimlendirilmesinde bir saknca yoktur. Benzer ekilde Ferr da bu delalet tr iin
mefhumul-hitap, tenbh ve fahv tabirlerini kullanmaktadr. Bk. El-Udde, I, 152, 153; II, 480. Ferr
bu delalet tr iin mefhumul-hitap, tenbih anlamnda olmak zere delll-hitap tabirini de
kullanmaktadr. rnek olarak bk. El-Udde, III, 827.
mid ve bnl-Hcib de mefhumul-muvafakann fahvel-hitap ve lahnul-hitap olarak
isimlendirildiini belirtir. Bk. El-hkm, II, 63; Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III,
324.
afii usulclerden Semn ise sylenmeyenin sylenenden daha kuvvetli olmas halinde bu delalet
trnn fahvel-hitap, eit olmas halinde ise lahnul-hitap diye isimlendirildiine ilikin bir
kullanmdan bahseder. Bk. Kavtul-edille, I, 237. Bu kullanm sebebiyle olsa gerek sonraki
usulclerden Tcddn es-Sbk, sylenmeyenin sylenenden evla olmas halinde mefhumul-
muvafaka ve fahvel-hitap, eit olmas halinde ise lahnul-hitap tabirini kullanmay tercih etmitir. Bk.
Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 166; a.mlf., Reful-hcib, III, 496.
452
Cveyn afinin er-Rislede mefhumu mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefe olmak zere
ikiye ayrdn ifade etmektedir. Bk. El-Burhn, I, 298. afinin elimizde bulunan er-Rislesinde bu
tabire rastlamadmz gibi Cveynden nce mefhumul-muvafaka tabirini kullanan bir usulcye de
rastlamadk. Yine Cveyn, bn Frekin mefhumu ikiye ayrdn belirterek Muvafakata delalet
eden mefhumul-hitap, muhalefete delalet eden ise delill-hitap diye isimlendirilir dediini
kaydeder: Bk. El-Burhn, I, 299.
265

itibaren Hanef usulcler ise bu delalet tr iin delaletn-nass, dll bid-delale ve


delaletd-delale tabirlerini kullanmlardr. 453

Bir delalet tr olarak fahvel-hitabn delaletinin lafz mi yoksa kyas bir delalet mi
olduu ekoller ve ayn ekole bal usulcler arasnda tartmaldr. Kimi usulclere gre
bu tartma terminolojik olup salad nemli bir sonu bulunmazken, kimilerine gre
etkisi nesih ve tahsis meselesinde ortaya kan nemli bir tartmadr.

a. Fahvel-Hitab Kyas Olarak Deerlendiren Usulcler: Bu delalet trnn kyas-


cel olarak isimlendirilmesi esasen fiye nispet edilmektedir. 454 Er-Rislede fi,
her ne kadar kys- cel tabirini kullanmasa da bu delalet trn kyasn en kuvvetli
ekli olarak kabul etmitir.455

Fahvel-hitab kyasn bir tr olarak deerlendiren usulcler ierisinde Basr, bn


Hazm, rz, Semn, Kelvezn, Rz gibi deiik ekollerden usulcler
bulunmaktadr.456 Bu usulclerin temel gerekesi, bu delaletin talile dayal olmasdr.
Herkes tarafndan anlalr derecede ak olmas bunun kyas olmasna engel deildir.
Nitekim Basr, delalet ekillerini ele alrken bu delalet trn, beyan talil yoluyla ifade
eden eklinde nitelemitir. rnein Onlara f deme (sr /23) ayetinde f demenin
yasaklanmas, eziyet iermesi nedeniyle olup, bu onlara gsterilmesi vacib olan saygya

453
Cessas, kelamc usulclerde olduu gibi bu delalet tr iin fahven-nass ve fahvel-hitab tabirini
kullanmakla birlikte (rnek olarak bk. El-Fusl, IV, 99, 100) bunu, delaletinin dikkate alnmas
gereken delill-hitap diye de isimlendirmitir. Bk. El-Fusl, I, 291. Debsnin bu delalet tr iin
nassn delaleti tabirini semesinde (bk. Takvml-edille, s. 130) Cessasn bu delalet tr iin m
yfdu min cihetid-delle manen eklindeki nitelemesinin (bk. El-Fusl, I, 290) etkili olduunu
sylemek mmkndr.
454
afi usulclerden rz ve Semn bu delalet tr ile anlalan anlamn lafzn nutkundan m, yoksa
kyas yoluyla m anlald tartmasna deinirken, bunun kyas yoluyla anlalan bir anlam
olmasnn daha doru olduunu syleyerek, afinin bunu kys- cel olarak isimlendirdiini ifade
eder. Bk. rz, erhul-Lma, I, 424; Semn, Kavtul-edille, I, 236, II, 129. Bc ve Kelvezn
de bu delalet trn finin kys- cel olarak isimlendirdiini belirtir. Bk. hkmul-fusl, s. 440;
et-Temhd, II, 227.
455
fi yle demektedir: Allah veya Raslnn bir eyin azn haram klmasndan o eyin ounun da
ayn derecede veya daha iddetli biimde haram olduunun anlalr. Ayn ekilde bir taatin azn
vmesinden ounun vgye daha layk olduu anlalr. Bir eyin ounun mbah klnmasndan
aznn evleviyetle mbah olduu anlalr. Bk. Er-Risle, ss. 512-515. fi bu aklamasnn
ardndan bunlar rneklendirmeye geer. Verdii rneklerden bir tanesi udur. Allah, Kim zerre
arlnca bir hayr yapmsa onu grr. Kim de zerre arlnca er ilemise onu grr (Zilzl
/7-8) buyurmutur. Zerre arlndan daha fazla olan hayr, daha ok vgye layktr. Ayn ekilde
zerre arlnca erden daha fazla olan err, daha byk gnah gerektirir. Bu rneklerden sonra fi,
bazlarnn bu ekilde anlalan anlamn/hkmn, ayetin kapsamna dahil ettikleri iin kyas olarak
isimlendirmekten kandklarn ifade etmitir. Bk. Er-Risle, ss. 515-516.
456
Fahvel-hitab kyas olarak deerlendirdikleri iin de sz konusu usulcler, bu delalet trn genellikle
kyas konusunda ele almlardr.
266

ters bir davrantr. Dolaysyla eziyet anlam ieren dvme gibi dier davranlar da
buna kyasla yasak kapsamna girer. Dvme fiili, eziyet anlamnda f szyle
mterektir ve ondan daha fazlasn iermektedir. Bu yzen de kyasul-evldr.457
Basrye gre lafz bu anlam iin vaz ya da rf olarak konulmadna gre bunun
kyas yoluyla olmas gerekir.458

457
Basr, el-Mutemed, I, 297; II, 254-255.
458
Basr, bu delaletin kyas deil de dilin kullanm yoluyla lafzda sylenmeyene delalet eden bir delalet
tr olmasn u ekilde eletirir: Dvme fiilinin yasak oluunun lafzdan deil de kyasul-evl
yoluyla anlalmasnn delili udur. ayet bu, lafzdan anlalm olsayd, ya dil ya da rfde lafzn
dvmenin yasak oluu iin konulmu olmas gerekirdi. Dilde dvmenin yasakl iin konulmad
aktr. rfde de dvmenin yasakl iin konulmu olmas caiz deildir. nk dvmenin yasak
oluunu bilmek kyasul-evlya baldr.Basr, el-Mutemed, II, 255. Dier itiraz ve cevaplar iin bk.
El-Mutemed, II, 255 vd.
Fahvel-hitab kyas olarak deerlendiren usulclerin yaklamlar da byk lde Basrnin ortaya
koyduu erevededir.
bn Hazm, bu delalet trn kyas konusunda ele alarak kyas olduu gerekesiyle reddetmitir. Bk.
El-hkm, II, 387 vd. Baz kaynaklarda (rnek olarak bk. rz, erhul-Lma, I, 424; Kelvezn, et-
Temhd, II, 227) Zahirilerin bu delalet tr ile anlalan anlamn kyas yoluyla deil, nutuktan
anlald grnde olduklar ifade edilmitir. bn Hazmn deerlendirmelerini esas alacak olursak
bunun doru olmad ortadadr.
rz alt snra dikkat ekmek iin st snr belirtmek ya da st snra dikkat ekme iin alt snr
belirtmek eklinde kelamn tenbih yoluyla (sylenmeyen anlama) delalet etmesidir eklinde
tanmlayarak, bunu kyas olarak deerlendirmitir. rz, bu tr delalette sylenenden sylenmeyenin
herkes tarafndan anlald iin kyas olarak isimlendirilmeyecei eklindeki itiraza Basrninkine
benzer bir cevap vererek, herkesin bunu anlamasnn aklndan kaynaklandn belirtir. Bk.
erhul-Lma, I, 424-425.
Cveyn, mefhumu mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefe olmak zere iki ksma ayrarak,
isimlendirmesine uygun olarak mefhumul-muvafakay Szn, sylenmeyen hakkndaki hkmn
sylenenin hkmne uygun olmasna evl yolla delalet etmesidir eklinde tanmlamtr. Bk. El-
Burhn, I, 298. . Cveyn,
burada mefhumul-muvafakann kyas olup olmadna deinmemekle birlikte kyas konusunda bu
meseleye deinerek, bunun lafz bir tartma olduunu ve bu tartmann ardnda herhangi bir faydann
olmadn belirtmitir. Bununla birlikte Cveyn, nassn bu anlam lafzn vaz ve dilin gerei
asndan ifade etmemesi ynyle kyas saylmasnn daha yakn (emsel) olduunu sylemitir. El-
Burhn, II, 516. Tcddn es-Sbk de Smme kle e-fi vel-immn delletuh kysiyyetun
szyle, arih Mahall de bu iki imamn Cveyn ve Rz olduunu aka belirterek Cveynnin
mefhumul-muvafakann delaletini kyas bir delalet olarak deerlendirdiini belirtir. Bk. Cemul-
cevm (Mahall erhiyle), I, 243. Zerke Cveynnin bu tartmann lafz olduu, herhangi bir
faydasnn bulunmad eklindeki szlerine atfta bulunarak, fahva ile neshin caiz olmas meselesinde
olduu gibi bu tartmann manev olduunu belirtir. Bk. Tenfl-mesmi, I, 167.
Semn ise bu tr delaletin bir nevi incelemeyi gerektirdiini, bunun da konuann kastn bilmeye
ynelik olduunu belirtir. Aksi taktirde bu delalette sylenmeyenin bilinmesi sz konusu olmaz.
Nitekim, Falan knama ve ona irkin sz syleme, fakat onu ldr denilmesi yerinde olup szn
sylenmeyene delaletini anlamak ancak konuann kastn bilmeye baldr. Bk. Kavtul-edille, I,
236-237. Kyas konusunda tekrar bu konuyu ele alan Semnnin abas esasen bu konuda fiye
destek kmak olup bunu yle ifade eder: Bu sylediklerimiz, bu konuda sylenebilecek niha
szlerdir. Fakat unu da belirtmek gerekir ki, bu konudaki ihtilaf lafz bir ihtilaft olup herhangi bir
faydas yoktur. Onlar, meselenin znde bizimle ayn grte olduklarna gre, biz bunun kyas
olarak isimlendirilip isimlendirilmemesine aldrmayz. Herhangi bir faydas olmamakla birlikte ileri
srdmz bu gr ispat hususunda sz uzatmamzn sebebi, fiye destek kmaktan baka bir
amaca ynelik deildir. Zira o bir yerde aklkla vasfederek bunun kyas olduunu sylemitir. Bk.
Kavtul-edille, II, 126-129.
267

b. Fahvel-Hitab Lafz Delalet Olarak Deerlendiren Usulcler: Bata Hanefiler olmak


zere Hanbeli usulclerin ounluu, ii usulcler, Bklln, Cveyn, Gazzl, mid,
bnl-Hcib gibi Ear usulcler, Mutezileden Kad Abdulcabbar bu delalet trnn
lafz bir delalet olduu grndedir. Bu usulclerin temel gerekesi, bu anlamn
lafzdan dili bilen herkes tarafndan kolaylkla anlalmasdr. Kyas ise asl ile fer
zerinde bir nazar ve teemmln ardndan ikisini hkmde birletirmeyi gerektirir.
Dier yandan bu delalet tr er kyastan nce de bilinmekte olup lafzn, sylenmeyen
anlama delaleti konusunda rf bir kullanm mevcuttur.459 ii usulclerin kyas

Kelvezn de Basr gibi, bu delalet tr ile anlalan anlamn, dil asndan deil, talili evl olan yolla
anlaldn syler. Bk. Et-Temhd, II, 227. Hanbelilerden bn Mflih Kelveznnin fahvel-hitab
kyas cel olarak kabul ettiini belirtir. Bk. Usl, III, 1062. Tfnin de tercih ettii gr budur. Bk.
erhu mutasarir-ravda, II, 714, 717-719.
Rz de mesktun anhn manssun aleyhe ilhak olarak niteledii bu delalet trn zahir, cel kyas
olarak deerlendirerek Basr tarafndan ortaya konan lafzn bu yolla anlalan anlama ne lugav ne de
rf adan delalet etmedii eklindeki gerekeyi esas almtr. Bk. El-Mahsl, V, 121-123.
459
Cessas, dieri gibi bununda lafzdan anlalan bir anlam olduunu, ancak sylenenden farkl olarak
bunu lafzn, kendisi iin konulmad bir anlam, delalet asndan ifade etmesi olarak nitelemitir.
Buna gre rnein Onlara f deme! ayeti, iki anlam ifade etmektedir. Birincisi, lafzn dorudan
kendisinin ifade ettii f demenin yasakl anlamdr; ikincisi ise delalet asndan f demenin
stnde bulunan svme, dvme ve ldrme gibi fiillerin yasakl anlamdr. Cessas buna ilikin
baka rnekler de vererek bu tr delaletin Kuran, Snnet ve insanlarn birbirlerine hitaplarnda pek
ok rneinin bulunduunu ifade eder. Bk. El-Fusl, I, 290-291. Yine Cessas, kyasn eitleri
konusunda kimilerinin mansus olan ile mansus olmayann hkmn birletiren her anlam, ister nazar
ve istidlal yoluyla olsun, ister nassn fahvasndan anlalsn kyas olarak deerlendirdiklerini
syleyerek, nassn fahvasndan anlalan anlamn kyas yoluyla sabit olmadn belirtir. Bk. El-Fusl,
IV, 99-100.
Hanef usulclerin nassn delaletini Kyas ile deil, zahir nass ile sabit olan hkmlerin ksmlar
bal altnda ele almalar, dil asndan ve nazmn manas ile sabit olan bir delalet olduunu
belirtmeleri bu delalet trnn kyas deil, lafz bir delalet olduunu vurgulamaya yneliktir. Bk.
Debs, Takvml-edille, s. 130, 132; Serahs, Usl, I, 236; Pezdev, Usl, I, 184, II, 412-414;
Semerkand, Mznul-usl, I, 569-572; Lmi, Kitbun f usulil-fkh, ss. 51-53; Esmend, Bezln-
nazar, ss. 624-626; Ahsiket, el-Mntehab, s. 244; Habbz, el-Mun, s. 154; bns-St, Bedun-
nizm, II, 554; Nesef, Menarul-envr (mellif erhi ile), I, 252. Aada belirtilecei zere hadd ve
keffaret gibi kyas ile sabit olmayan eylerin bu delalet ile sabit olmas ynyle Hanefiler asndan bu
ayrm olduka nemlidir. Semerkand bu konuda Hanefiler arasnda bir ihtilaftan bahsederek isim
vermeksizin baz Hanefilerin bunu kyas- cel olarak isimlendirdiklerini belirtir.
Basrnin belirttiine gre, Kad Abdulcabbar da bu delalet trnn kyas olmayp, lafzdan anlalan
bir anlam olduu, dolaysyla bu konuda dil ehlinin kullanmnn esas alnmas gerektii grndedir.
Bk. El-Mutemed, II, 254.
Ferr da kyas konusunda bu tartmay ele alarak tenbih/fahva yoluyla sabit hkmn kyas anlamna
gelmediini belirtir ve Cessas tarafndan ileri srlen gerekelere tutunur. Bu grn ayn zamanda
Hanefilerin gr olduunu syleyen Ferr, bunun kyas- cel olduu grn de herhangi bir kayt
koymadan fiilere nispet etmitir. Bk. El-Udde, IV, 1333-1338. bn Mflih, bn Aklin de bu
gr tercih ettiini belirtir. Bk. Usl, III, 1061.
Bklln bu delalet tr iin net bir tanm vermemekle birlikte belirgin zelliine dikkat ekmitir. Bu
delalet trnn en belirgin zellii, bu yolla anlalan anlamn hitapta aka zikredilmemi olmasna
ramen dili bilmekle iiten asndan hibir aklamaya gerek kalmakszn anlalacak derecede ak
olmasdr. Bklln, bunu, anlamn her ynden aka ifade eden hitabn ikinci ksm olarak
deerlendirerek bu tr delalette kimi zaman anlamn ismi ile belirtilenden daha sratli kimi zaman da
e zamanl bir ekilde geldiini ifade eder. Bakllan bu zelliine dikkat ektikten sonra bunun kyas
olup olmad zerinde durur. Eer bunun kyas olduunu syleyen, lafzdan bu yolla anlalan
268

reddettikleri halde fahvel-hitabn delaletini kabul etmelerinin temelinde de bunun lafz


bir delalet olduu anlay yatar.460

2. Fahvel-Hitabn Ksmlar:

Fahva yoluyla anlalan anlamn sylenenden ncelikli (evl) olmasnn art olup
olmad konusunda usulcler arasnda iki yaklam sz konusudur. Kimilerine gre
sylenmeyenin sylenenden ncelikli olmas art iken461 kimilerine gre bu art

anlamn ismi ile belirtilmeyen bir anlam olduunu kastediyorsa bunda tartma yoktur. ayet bunun
bir eit kyas ve istidlal olduunu kastediyorsa bu, kabulden uzaktr. nk konumay bilen herkes
bununla kastedileni bilmede bir kyas ve istinbata ihtiya duymaz. Bk. Et-Takrb, I, 341-343. Gazzl
de fahvel-hitab Szn siyaknn ve maksadnn delaletiyle sylenenden sylenmeyeni anlamak
eklinde tanmlayarak kyas olup olmad konusunda
Bkllnnin yapt deerlendirmeyi yapmtr. Bk. El-Mstesf, II, 191. Ayn ekilde Bc de
fahvel-hitab, Mtekellimin kastnn hitabn kendisinden dil rf (kullanm) yoluyla anlalmasdr
eklinde tanmlayarak Bkllnnin ileri srd gerekeye dayanarak bunun kyas olmadn
belirtir. Bk. hkmul-fusl, ss. 439-440.
midnin, Lafzn, sylenmeyen konudaki medlulnn, sylenen konudaki medlulne uygun
olmasdr ( bk. El-hkm, II, 63) eklinde
tanmlad bu delalet trnn kyas olmad konusunda iki gereke ileri srer. Birincisi, kyasta
hkm gerektiren mnasib anlamn ferde asldakinden daha kuvvetli olmasnn art olmad
ynndeki icmdr. kincisi ise asln ferin kapsamnda ve ondan bir para olmamas konusundaki
icmdr. Bu tr istidlalde ise asln ferin bir paras olarak dnlmesi mmkndr. rnein efendi
klesine Falana bir tane bile verme! sz bir dinar ve daha fazlasn vermeyi yasakladna delalet
eder. Szde belirtilen tane ise hi phesiz ferin kapsad anlamlarn bir parasdr. mid bu
gerekeler yznden Zahiriler hari kyas reddedenlerin mutlak olarak bu delalet trn kabul
ettiklerini ifade eder. Bk. El-hkm, II, 66.
460
i usulclerden eyh Mfdin fahvel-hitab, dil ehlinin bu konudaki adetinin bilinmesiyle
kendisinden manann anlalmas eklinde nitelemesi (bk. Muhtasarut-tezkire, s. 38), Kad
Abdulcabbarn nitelemesi ile ayn olup kyas olmadn ifade eder.
erif Murtaza ise fahva ile sabit olan anlamn en beli ifade biimlerinden olduunu, bunu kabul
etmeyene itibar edilmemesi gerektiini belirtir. nk bu tarz hitaplar Araplarn hitap
ekillerindendir. Fahvel-hitab kabul edip bunun kyas olduunu iddia eden kii asndan
bakldnda ncelikle bu kyasn huccet kabul edilmesine baldr. Bu yzden kyas kabul etmeyen
kiinin bunu bilmemesi gerekirdi. Oysa dili bilen kii, rnein, Falana yklerle mal gvenilir
sznn, Falana her ey gvenilir sznden daha beli bir sz olduunu bilir. Bu tr ifadelerin
beli olmas sebebiyle Ona f deme, onu alaya al sz eliik bir sz saylmtr. Bk. Ez-Zera, I,
324.
Ts de her ne kadar birincisini sarih, ikincisini kinaye olarak ifade etse de hitabn, sarihiyle ve
fahvasyla ifade ettii anlamn ikisinde de hakikat olduunu belirtir. El-Udde, I, 59. Kyas delil
olmadna gre, bu anlam lafzdan sarih anlamn anlald gibi dil yoluyla anlalan bir anlamdr.
El-Udde, I, 382.
461
Bsrnin hitaptan talil yoluyla anlalan ve kyastan farkl olan delalet trn talili evl yolla olan ve
talili evl yolla olmayan olmak zere ikiye ayrmas (bk. El-Mutemed, I, 297) da benzer bir taksim
yapt izlenimi vermekte ise de onun bunlardan sadece evl olan fahvel-hitap kapsamnda
deerlendirdii sylenebilir. nk baka bir yerde illeti, birincisi evl yolla talil, ikincisi evl yolla
olmayan talil olmak zere ikiye ayrarak bunlardan sadece birincisini fahvel-kavl diye
isimlendirmitir. Bk. El-Mutemed, I, 235. Bu durumda hitaptan talili evl olmayan yolla anlalan
delalet tr genel anlamda kyasn bir tr olmakla birlikte Basrnin tenbhin ksmlar arasnda
getii zere bunu mansus illete dayal kyas olarak mstenbat illete dayal kyastan farkl
deerlendirdii anlalmaktadr. Basr bu ikinci ksma Hz. Peygamberin kedi hakknda syledii O
pis (necis) deildir. nk o, sizin etrafnzda dolap duran hayvanlardandr szn rnek
269

olmayp eit (msav) de olabilir. Bu ikinci yaklama gre fahvel-hitap iki ksma
ayrlr. Sonraki baz usulcler tarafndan bu delalet trnn fahvel-hitap veya lahnul-
hitap eklindeki farkl isimlendirilmesi de bu ayrma dayanr. 462

Fahvel-hitapta sylenmeyenin sylenenden ncelikli olmas da esasen iki ekilde olur.


Birincisi ve yaygn olan ekli alt snr syleyip st snra dikkat ekmek (et-tenbh bil-
edn alel-al), ikincisi ise st snr syleyip alt snra dikkat ekmek (et-tenbh bil-
ala alel-edn) eklindedir. Kitap ehlinden yleleri vardr ki, ona yklerle mal emanet
etsen onu sana tastamam geri verir. Onlardan yleleri de vardr ki, ona bir dinar
emanet etsen, tepesine dikilmedike onu sana geri vermez (l-i mrn 3/75) ayetinin
birinci ksm st snr syleyip alt snra dikkat ekmeye, ikinci ksm da alt snr
syleyip st snra dikkat ekmeye rnektir. Sylenmeyenin sylenene eit olmasnn
rnei ise Onlarn (yetimlerin) mallarn kendi mallarnza katarak yemeyin (Nis
4/2), Yetimlerin mallarn haksz yere yiyenler (Nis 4/10) ayetleridir. Bu
ayetlerden yetimlerin mallarn yemenin dndaki itlaf anlamna gelebilecek her trl
fiilin yasakland anlalr. u var ki itlaf, genelde yeme yolu ile olduu iin bu ekilde
ifade edilmitir.463

vermitir. Bu szn ikinci ksmndan kedinin temizliinin illeti anlalmaktadr. Bu yzden bu


durumda olan btn hayvanlarn hkmnn bu olduu aktr. nk bir eyin hkm illetine tabidir.
Bk. El-Mutemed, I, 297. Bu ikinci trn kyas olup olmad konusunda Cesss tarafndan yaplan bir
deerlendirme iin bk. El-Fusl, IV, 129-130, 157-158. Cveyn de sylenmeyeni sylenene mansus
illet ile ilhak eden asndan bunun kyas olduunu belirterek, bn Frekin bunu kyas olarak
deerlendirmeyip nassa tutunmak olarak deerlendirdiini belirtir. Bk. El-Burhn, II, 573. Kyas olup
olmayan delalet trleri hakknda ayrntl bilgi iin ayrca bk. Apaydn, kyas md., DA, XXV, 532.
Cveyn de mefhumul-muvafakann tanmnda evl olma kaydn getirmitir. Bk. El-Burhn, I, 298.
Bununla birlikte Cveyn, mefhumul-muvafakann hkmende ele alnaca zere baka bir adan,
kat ve zann olmas asndan mefhumul-muvafakay ikiye ayrmtr. Bk. El-Burhn, I, 300.
Zerke Cveynnin fahvel-hitapda evleviyyetin art olduunu fiye nispet ettiini belirterek,
bunun isme ynelik bir durum olduunu, evl olan gibi msavi olann da delil olduu konusunda bir
ihtilafn bulunmadn ifade eder. Bk. Tenfl-mesmi, I, 166.
rz fahvel-hitabn st snr belirtip alt snra dikkat ekmek veya alt snr belirtip st snra dikkat
ekmek eklinde olduunu belirtir. Bk. erhul-Lma, I, 424. Bc ve Semn de fahvel-hitap da
evl olma kaydn getirmilerdir. Bk. hkmul-fusl, 439-440; Kavtul-edille, I, 236
mid de mefhumul-muvafakaya ait birok rnek verdikten sonra btn bu ksmlarda delaletin, et-
tenbh bil-edn alel-al ve et-tenbh bil-al alel-edn ekillerinin dna kmadn belirtirek
her iki durumda da sylenmeyenin hkmnn sylenenin hkmnden evl yolla sabit olduunu
belirtir. Bk. El-hkm, II, 64. bnl-Hcib, Muhtasarul-mhtehda bunun, et-tenbh bil-edn alel-
al eklinde olduunu belirtirken Mhtehel-vuslde her iki ekilde de olabileceini ifade eder. Bk.
Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 172; Mhtehel-vusl, s. 148.
462
Daha nce de belirtildii zere Tacddn es-Sbk birinci ksm iin fahvel-hitap tabirini, ikinci ksm
iin de lahnul-hitap tabirini tercih etmitir. Bk. Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 166.
463
Bklln bu birinci ksm, iitenin zihnine sylenmeyenin sylenenden daha sratli geldii eklinde
niteleyerek bu ksma yukardaki ayetle birlikte Onlara f (bile) deme (sr, 17/23), Kim zerre
miktarnca hayr yapmsa onu grr. (Zilzl 99/7), Kl kadar hakszla uramazsnz (Nis 4/77)
270

Hanefi usulcler ise bu delalet trnde sylenmeyenin ncelikli olmasn art komayp
eit olmasn yeterli grrler. Esasen Hanefilerin had ve keffaretleri kyas ile deil de
nassn delaleti ile caiz grmelerinde eitliin yeterli olduu fikri yatar.464

3. Fahvel-Hitabn Hkm:

Zahiriler istisna edilirse,465 kelamc olsun fakih olsun, Snn, i ve Mutezili gibi
deiik ekollerden usulcler farkl ekillerde deerlendirseler de fahvel-hitabn delil
olduu konusunda hemfikirdir. Usulclerin fahvel-hitabn delaletinin hkmne ilikin

ayetlerini rnek vermitir. kinci ksm ise sylenmeyenin kiinin zihnine sylenenle ezamanl
geldii ksm olarak nitelemitir. Bk. Et-Takrb, I, 342-343.
Ayn ekilde Gazzl de sylenmeyenin (meskut) sylenenden (mantuk) anlalmasnn fahva ve
mefhumul-muvafaka diye nitelendirilmesini, sylenenden daha nce veya onunla birlikte
anlalmasna balamtr. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 166.
Fahvel-hitab kyas olarak deerlendiren Rz ise ferde sabit olan hkmn, aslda sabit olan hkme
gre durumda bulunacan belirtmitir. Buna gre ferde sabit olan hkm ya aslda sabit olan
hkmden daha kuvvetlidir veya ona eittir ya da ondan daha aadadr. Birincinin rnei, dvmenin
haramlnn ayette belirtilen f demenin haramlna kyasdr ki, fer olan dvmenin haraml, asl
olan f demenin haramlndan daha kuvvetlidir. kincinin rnei, Hz. Peygamberin Sizden biriniz
durgun suya bevletmesin szdr. Kaptaki bevlin suya dklmesi, dorudan suya bevletmeye kyas
edilmitir ki, bu kyasta aslla ferin hkm birbirine denktir. Bu denklikten dolay da bu tr kyaslar
el-kys f manel-asl diye isimlendirilmitir. ncs ise fakihlerin incelemelerinde bavurduklar
tm dier kyaslardr. Bk. El-Mahsl, V, 123-124.
464
Nitekim Snk, Mizin recmedilmesinin nass ile sabit olduunu, onun dndakilerin ise nassn
delaleti ile sabit olduunu belirterek Onlara f deme ayetinde olduu gibi evleviyyetin
gerekmediini, misliyyetin yeterli olduunu belirtir. Bk. Kitbul-vf, I, 492-493. Ayn ekilde
bnl-Hmm, evl olann da msav olann da ayn ekilde anlaldn ifade ederek bu arta gerek
olmadn, bu art ne srp bu delaleti heder etmenin bir anlam bulunmadn belirtir. Msav
olmay l aldklar iin Hanefilerin had ve keffaretleri bu delalet tr ile ispat ettiklerini ifade eder.
Bk. Et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I, 94-95.
465
bn Hazm btlul-kys f ahkmid-dn balkl blmn giriinde kyas kabul edenlere gre
kyasn, asldan ebeh ve evl olan, asla denk olan ve asldan daha aa olan olmak zere ksm
olduunu belirtir. bn Hazmn bu taksimin birinci ksmnda asldan ebeh ve evl dedii ksm dier
usulclerin fahvel-hitap veya kyas- cel dedii ksmdr. Nitekim afinin bunun iin rnek verdii
hataen adam ldrmede kefaretin gerekmesinden hareketle kasten adam ldrmede keffaretin
evleviyetle geerlii olaca eklindeki gr verdii rnekler arasndadr. Bk. El-hkm, II, 384. bn
Hazm kendi mezhebinin grn yle ifade eder: Ashabuz-zhir ise dinde kyasn toptan batl
olduu grndedir. Onlar yle derler. Allahn kelamnn nass, Hz. Peygamberin kelamnn nass
veya ondan sahih olarak gelen fiil veya ikrar, ilerinden herhangi birinin muhalif olmad her birinin
katld kesin olan mmetin btn alimlerinin icm ya da nass ve belirtilen ekildeki icmdan
ancak bir anlama gelen bir delil olmakszn herhangi bir konuda hkm vermek asla caiz deildir.
Bk. El-hkm, II, 385. bn Hazm bundan sonra bata Onlara f deme ayeti olmak zere asldan
ebeh ve evl denilen kyasa ilikin usulclerin verdikleri rneklerin evl olana delaletini ele alr. bn
Hazm, Zahirilere gre, nass ile belirtilmedii iin bu delaletin geerli olmad grnde olduklarn
belirtir. bn Hazm, verdii rneklerde muhaliflerin fahv veya cel kyas yoluyla ulatklar btn
hkmleri kabulde ortak olduklar halde neden bu delalet trn reddettiklerine ilikin soruya cevab
udur. Naslarda belirtilen bu hkmlerin dndaki hkmlere bu naslarla deil, bu konuda gelen dier
naslar ve icm ile ulalmaktadr. ayet bu hkmleri aklayan baka naslar ve icm bulunmasayd,
rnein Onlara f deme ayetinde dvme ve ldrmenin haram olduu kesinlikle bu ayete
dayanlarak sylenemezdi. Bu rnekler ve bn Hazmn deerlendirmeleri iin bk. El-hkm, II, 387
vd.
271

yaklamlarn bu delalet trnn bilgi deerine ilikin aklamalarnda ve fahva ile


tahsis ve nesih meselesine baklarnda grmek mmkndr.

Fahvel-hitabn zellikle evleviyet artn koanlar gz nnde bulundurulduunda


genel olarak nass konumunda olduu, delaletinin kat olduu sylenebilir. 466 Cveyn
bu konuda bir ayrma giderek, fahva yoluyla anlalan anlamn ounlukla nass (kat)
olduunu, az olmakla birlikte ihtimalin sz konusu olmas halinde ise zahir (zann)
olduunu belirtir.467 rz, fahvann nass konumunda olmas sebebiyle buna aykr bir
hkm veren hakimin hkmnn bozulacan belirtirken, 468 Semn daha da ileri
giderek erin, kyas celinin birinci ksm olarak niteledii fahvann aksine bir hkm
getirmesinin caiz olmadn ifade eder. rnein ana-babaya f demenin yasaklanp
svme ve dvmenin mbah klnmas aklen caiz deildir. 469

Kural olarak umumun delaletini zahir kabul eden veya haber-i vahid ve kyas ile
tahsisini mmkn grenler asndan nass konumunda olan fahva ile tahsisi ncelikli
olarak caiz olup bu konuda bir problem yoktur.470

466
Bklln, anlamn her ynden kendi bana ifade eden hitab, nass ve sarihi ile ve mefhumu ile ifade
eden olmak zere ikiye ayrp ikisini ayn kategoride deerlendirmesi (bk. Et-Takrb, I, 340), fahvann
nass kuvvetinde olduunu gsterir. Anlamn kendi bana ve ak olarak ifade etmesinden dolay
Bklln, tpk nass gibi fahvnn da ittifakla beyana ihtiya duymadn belirtir. Bk. Et-Takrb, III,
379.
Benzer ekilde i usulclerden erif Murtaznn da lafzn fahvas yoluyla anlalan anlam, anlamn
kendi bana ifade eden hitap kapsamna dahil ettii grlr. Bk. Ez-Zera, I, 323.
467
Cveyn, el-Burhn, I, 300-301, 312-313. Cveyn nass olan ksma Onlara f deme ayetini, zahir
olan ksma da Kim bir mmini hata ile ldrrse mmin bir kle azad etmesi gerekir (sr 17/23)
ayetini rnek verir. Cveyn, finin bu ayetten hareketle bir kiinin kasten bir mmini ldrmesi
halinde keffaretin evleviyetle vacip olduunu sylediini belirterek bunun zahir, kat olmadn
nk baka bir ihtimalin bulunduunu kaydeder. Cveyn bu ihtimalin ne olduuna belirtmemitir.
Mzer de fahvay ihtimal tamayan ve ihtimal tayan olarak ikiye ayrr ve bu ayeti ihtimal tayan
zahir ksma rnek vererek ayetteki sz konusu ihtimalin kasten birini ldren kimsenin gnahnn
keffaret vermekle kurtulunamayacak byk bir ghan olmas sebebiyle zellikle hata ile ldren
kimse iin sz konusu olmas olduunu belirtir. Bk. zhul-mahsl, s. 336.
mid de fahvann delaletini delaleti kat olan ve zann olan eklinde ikiye ayrarak ayn rnekleri
verir. kincinin delaletinin zann olmasn da u ekilde aklar. Her ne fi, Hataen ldrmede
muhaze sebebiyle kefaret vacib oluyorsa kasten ldrmede muhaze sebebiyle kefaretin vacib olmas
daha uygundur (evl) dese de bu kat deildir. nk, Hz. Peygamberin mmetimden hata ve
unutma kaldrlmtr sz gerei hataen ldrmede kefaretin vacib olmasnn muhaze yoluyla
olmama ihtimali vardr ki, buna gre hataen ldren iin bir muhaze ve gnah sz konusu olmaz. Bu
durumda kefaretin iki cinayetten daha az gnah iereni kaldrmasndan hareketle daha ok gnah
iereni de kaldraca sylenemez. Bk. El-hkm, II, 66-67.
468
rz, erhul-Lma, I, 355-356.
469
Semn, Kavtul-edille, II, 126.
470
rnek olarak bk. Ferr, el-Udde, II, 578-579; rz, erhul-Lma, I, 356; Semn, Kavatul-
edille, I, 184, 192; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 130; mid, el-hkm, I, 529.
Basr ve erif Murtazann fahva ile neshi caiz grmesinden hareketle fahva ile tahsisi de caiz
grd sylenebilir. Bk. El-Mutemed, I, 404; ez-Zera, I, 458-459.
272

Usulclerin byk ounluu, 471 ister delaleti lafz olarak kabul edilsin ister cel
kyas472 olarak kabul edilsin delaletinin kat olduu gerekesiyle fahva ile neshin
mmkn olduu grndedir. 473 afii usulclerden rz ise fahvann kyas olduu,
kyas ile de neshin caiz olmamasndan hareketle fahva ile neshin caiz olmad
grndedir.474

Hanefi usulcler asndan bakldnda iaretin delaletinde olduu gibi iki farkl gr
mevcuttur. ounlua gre nassn delaletinin hkme delaleti katdir,475 bazlarna gre

Bklln gibi kyas ile umumun attn dnenler asndan ise nass konumunda olduu iin
fahvel-hitap ile tahsis caizdir. Bk. et-Takrb, III, 251.
Usulclerden bazlarnn bu konuda ele aldklar bir mesele de fahvann tahsisinin mmkn olup
olmad meselesidir. Bklln, tahsisin lafzla ilgili olmasndan dolay tahsisinin mmkn olmadn
belirtir. Bk. Et-Takrb, 85. Basri ise kural olarak anlam ynnden fahvda da umul anlam bulunduu
iin mm lafzlarn tahsisi gibi bunun da tahsisinin dnlebileceini sylemekle birlikte lafz
durduu srece fahvnn bir ksmnn tahsisinin caiz olmadn syler. rnein Onlara f deme
ayetinden dvme tahsis edilip mbah klnsa, f deme de haram olarak kalsa, bu durumda hkmn
illetinde ortak olmalarndan dolay f demenin de mbah olmas gerekir. El-Mutemed, I, 235-236.
471
Rz ve mid ise fahvel-hitap ile neshin caiz olduu konusunda herkesin ittifaknn bulunduunu
belirtir. Bk. El-Mahsl, III, 361; el-hkm, II, 149. Fahvnn delaletinin lafz olarak kabul edilmesi
halinde zaten bir tartma bulunmadn, akl olduu (kyas) kabul edildii taktirde de delaletinin
yakin olduu gerekesiyle pheye yer kalmayacak ekilde neshi gerektireceini ifade eder. sfehn
ise Rznin akl olduu taktirde yakin olduu iin neshi gererktirir sz ile ister yakn ve kesinlik
ifade eden kyas kastetsin, ister cel kyas kastetsin tartmaya ak olduunu belirtir. nk bu
sonu itibariyle kyas ile neshin caiz olup olmad tartmasna dnr. Bk. El-Kif, V, 315. Ferr
da fahvel-hitapla neshin caiz olduunu belirterek bunun kelamclarn gr olduunu ifade eder.
Ferrya gre fahvel-hitapla neshin caiz olmad gr afiilere aittir. Bk. El-Udde, 828. Kelvezn
ise fahva ile neshin caiz olmadn baz afiilere nispet etmitir (bk. Et-Temhd, II, 392) ki, Ferrnn
bu gr kayt koymaszn afiilere nispet etmesinden daha yerindedir.
472
Gazzl, cel kyasn farkl anlamlarda kullanldn ifade ederek bununla kat olan kyasn
kastedilmesi halinde neshin mmkn olduunu belirtir. Bk. slam Hukukunda Deliller, I, 191. Rz de
cel kyas mahiyeti konusunda gr bulunduunu belirtir. Birinci gre gre, cel kyas,
kyasul-manadr, haf kyas ise kyasu-ebehtir. kinci gre gre, Hakim fkeli iken hkm
vermesin hadisinde olduu gibi, hkmn illetinin belirtilen durumun dndaki durumlar iin de ayn
derecede geerli olmasdr. n gre gre cel kyas, kendisiyle hakimin hkmnn bozulduu
kyastr. Bk. El-Mahsl, III, 96-97.
473
Fahva ile neshin caiz olduu grnde olanlar iin bk. Basr, el-Mutemed, I, 404-405; erif Murtaz,
ez-Zera, I, 458-459; Ferr, el-Udde, III, 827; Ts, el-Udde, II, 541; Semn, Kavatul-edille, I,
425; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, I, 183, 191; Kelvezn, et-Temhd, II, 392; Rz, el-Mahsl,
III, 361; mid, el-hkm, II, 149; bn Rek, Lbbl-mahsl, I, 320; Rahn, Tuhfetl-mesl, III,
423; Muhakkik Hll, Mericl-usl, ss. 174-175. Karf, erhu tenkihil-fusl, s. 138; Beydv,
Minhc (el-bhc erhi ile), V, 1727, 1730.
Hanbeli usulclerden Tfi ise kyasn illetinin mansus illet olmas halinde bu kyasla neshin caiz
olduu grndedir. nk illet nass ile belirtildiinde kyas vastasyla nass haline gelir ve bununla
nesih caiz olur. Bk. erhu Muhtasarir-Ravda, II, 332-333.
474
rzye gre cel de olsa neticede bu bir kyastr, dolaysyla haf kyasda olduu gibi bununla da
nesih caiz deildir. nk nass ile kyasn tearuzu halinde kyas der ve bu yzden de den bir ey
ile nesih caiz olmaz. Bu tpk Kuran nassnn Snnet nassn drmesi gibidir. Kyas cel ile
hakimin hkmnn bozulmasndan hareketle bunun nass anlamnda olduu eklindeki itiraza, nass ile
nass kar karya geldiinde nass dmedii iin nesih caizdir, fakat kyasla kar karya geldiinde
kyasn dmesi sebebiyle nesih caiz deildir eklinde cevap verir. Bk. erhul-Lma, I, 512.
475
Hanefi usulclerin nassn delaletini kyastan kuvvetli grerek phe iermesi sebebiyle kyas ile hadd
ve keffaret ispatn caiz grmeyip nassn delaleti ile caiz grmeleri delaletinin kat olduunun bir
273

kat olabilecei gibi zann de olabilir.476 Bununla birlikte tearuz halinde iaretin
delaletinin altnda yer alr. Hanefilere gre nassn delaleti lafzn kendisinden deil,
anlamndan hareketle anlalan bir anlam olduu iin ittifakla tahsise ihtimali yoktur.477

E. Delill-Hitap / Mefhumul-Muhalefe:

1. Delill-Hitabn Tanm:

Usulclerin lafzn mefhumunun delaleti kapsamnda ele aldklar son delalet tr


delill-hitaptr.478 Delill-hitap genel olarak lafzn, sylenenin hkmnn aksinin
sylenmeyen iin geerli olduuna delalet etmesi olup ayn zamanda mefhumul-
muhalefe diye de isimlendirilir. Fahvel-hitapda olduu gibi kelamc usulclerde bu
delalet tr iin mefhumul-muhalefe tabiri yine Cveyn ile kullanlmaya
balanmtr.479

gstergesidir. Hanefi usulclerin ves-sbit bid-delle misls-sbiti bil-ire vel-ibre


eklindeki ifadeleri de (Pezdev, Usl, II, 412-413; Ahsiket, el-Mntehab, s. 245) nassn delaletinin
kat olduu eklinde deerlendirilmeye msaittir. Nitekim sonraki Hanefi usulcler bunu net olarak
ifade etmilerdir. Bk. tkn, et-Tebyn, I, 319; Teftzn, et-Telvh, I, 136; Molla Husrev, Mirt, s.
165; bn Melek, erhul-menr, s. 173; Molla Cven, Nrul-envr, I, 254.
476
bns-St, Bedun-nizm, II, 554; bnl-Hmm, et-Tahrr (Emir Padiah erhi ile), I, 95; bn
Abdiekr, Msellems-sbt, I, 409.
477
Serahs, Usl, I, 254; Nesef, Menrul-envr (mellif erhi ile), I, 258; Teftzn, et-Telvh, I, 136;
Molla Husrev, Mirt, s. 167; bn Melek, erhul-menr, s. 175.
478
Bu delalet tr, kelamc usulclerde mantuk-mefhum eklindeki ayrmn yerlemesinden sonra
genelde mefhumun ksmlar arasnda ele alnmtr. bn Frek ve Bc gibi asl - makul-i asl ayrm
yapan usulcler bu delalet trn makul-i asl kapsamnda ele alrken Cesss ve Bklln mm
konusunun sonlarnda, Basr ve sonraki usulclerden Esmend ve Rz emir konusunun, Ferr ise
nehiy konusunun iinde ele almtr. bn Hazm ise eserin son ana konusu olan kyas konusundan nce
mstakil bir balk altnda ele almtr.
479
Cveynden nceki ve dnemindeki usulcler tarafndan bu delalet tr iin delill-hitap tabirinin
yaygn ekilde kullanm iin bk. bnl-Kassr, el-Mukaddime, s. 81; Bklln, et-Takrb, III, 331;
bn Frek, Kitbul-hudd, s. 15; a.mlf., el-Muhtasar, s. 575; Basr, el-Mutemed, I, 157, 235; erif
Murtaz, ez-Zera, I, 398; bn Hazm, el-hkm, II, 335; Ferr, el-Udde, II, 448, 453; Ts, el-Udde,
II, 467; rz, erhul-Lma, I, 428; a.mlf., et-Tabsra, s. 218; Bc, hkmul-fusl, s. 446; Semn,
Kavtul-edille, I, 236, 237. Zerke ise bn Frekin bu delalet tr iin mefhum lafzn delll-
hitap ile deitirdiini belirtir. Bk. El-Bahrul-muht, IV, 13. Delill-hitap tabirini kullanm
konusunda Cveyn bn Frekin mefhumun iki ksm arasnda ayrm yaptn ifade ederek
muvafakata delalet edenin mefhumul-hitap diye, muhalefete delalet edenin ise delill-hitap diye
isimlendirildiini sylediini belirtir. Bk. El-Burhn, I, 299. Buna gre Zerkenin bn Frekin
mefhum lafzn delll-hitap ile deitirdii eklindeki deerlendirme doru gzkmemektedir.
nk Cveynnin ifadesine gre bn Frek, ikinci ksmn delill-hitap diye isimlendirildiini haber
vermi olmaktadr.
Delill-hitap tabiri Cesss tarafndan fahvel-hitap anlamnda kullanlmtr. Bk. El-Fusl, I, 289,
291. Ferr ise delill-hitap tabirini bu delalet tr iin kullanmakla birlikte (bk. El-Udde, 154) kimi
zaman fahvel-hitab da ierecek ekilde kullanmaktdr. rnek olarak bk. El-Udde, II, 578-579, III,
827. Delll-hitap tabirinin bn Hazm tarafndan fahvel-hitab da ieren daha kapsaml bir tabir
olarak kullanm iin rnek olarak bk. El-hkm, II, 336.
Semn ise lafzn mefhumundan anlalan anlamn fahvel-hitap, lahnul-hitap ve mefhumul-hitap
olmak zere ekilde anlaldn, bazlarnn delill-hitab drdnc bir ksm olarak eklediklerini
274

Hanefi usulclerde ise bu delalet trn ifade etmek iin daha ziyade el-mahss biz-
zikr, et-tahss biz-zikr ve benzeri nitelemeler kullanlr. 480

Delill-hitabn kabul ve reddeden usulcler tarafndan esasen biri mefhumus-sfa esas


alnarak, dieri genel olmak zere iki ekilde tanmland sylenebilir. Mefhumus-sfa
esas alnarak tanmlanmasnda kabul veya red asndan mefhumul-muhalefe
konusundaki tartmalarn zellikle bu tr zerinde younlam olmasdr. Genel olarak
yaplan ikinci tanm ise herhangi bir tr dikkate alnmadan, hepsini kapsayacak ekilde
yaplmtr.

Mefhumus-sfa esas alnarak yaplan tanma Bkllnnin u tanm rnek verilebilir:


Hkmn bir eyin iki vasfndan birine balanmas olup, bu vasfn bulunduu eyde
hkmn ispat sz konusu vasfta ona muhalif olana dikkat eken bir delil olur. Bu,
sfatn bulunduu eyde hkmn bulunmasn, bu sfata muhalif olandan hkmn nefyini
gerektirir.481 rnein, Hz. Peygamberin Sime koyunda zekat vardr sznde hkm

belirterek mefhumul-hitap ile delill-hitap arasnda ayrm yaptklarn ancak bu ayrmn nemli bir
sonu dourmadn ifade eder. Bk. Kavtul-edille, I, 236-237. Benzer ekilde Hanefi usulclerden
Semerkand, afilerin bu delalet trn delill-hitap ve mefhumul-hitap olarak isimlendirdiklerini
belirtir. Bk. Mznul-usl, I, 582.
Krf ise tenbhul-hitap tabirinin kimi usulcler tarafndan delill-hitap ve mefhumul-muhalefe ile
eanlaml kullanldn ifade ederek, doru olann bu delalet tr iin delill-hitap ve mefhumul-
muhalefe tabirlerinin kullanlmas olduunu belirtir. Bk. erhu tenkihil-fusl, 25, 27.
snev ise ayn anlamda olmak zere bu delalet trnn delll-hitap, lahnul-hitap ve mefhumul-
muhalefe olarak isimlendirildiini belirtir. Bk. Nihyets-sl, I, 423. Ancak nceki usulclerde
lahnul hitap tabirinin bu delalet tr iin kullanlmamas snevnin szlerini zayflatmaktadr. Bu
yzden srf snevnin bu isimlendirmeye ilikin verdii bilgiden hareketle Halife B Bekr el-Hasenin
lahnul-hitabn delill-hitap ile fahvel-hitap arasnda mterek bir isim olduu eklindeki
deerlendirmesi (bk. Menhicl-usliyyn, s. 194) doru gzkmemektedir.
480
Cesss, el-Fusl, I, 289, 291; Debs, Takvmul-edille, s. 139, 140, 141; Serahs, Usl, I, 255, 256,
260; Pezdev, Usl, II, 465, 471, 476. Daha sonraki dnemlerde mefhumul-muhalefet tabirinin
yaygnlamas ile birlikte Hanefi usulcler de geersiz saydklar bu delalet trn isimlendirmede
ayn tabiri kullanmaya balamlardr. rnein Abdlaziz Buhr, afiilerin mefhumu mefhumul-
muvafaka ve mefhumul-muhalefe olarak ikiye ayrdklarn, mefhumul-muhalefeyi delill-hitap diye
isimlendirdiklerini belirterek Hanefilerin bunu ifade etmek iin tahssu-ey biz-zikr tabirini
kullandklarn belirtir. Bk. Keful-esrr, II, 465.
481
Bklln, et-Takrb, III, 331.

Cesss, el-Fusl, I, 291.
Ferr, el-Udde, I, 154.
rz, erhul-Lma, I, 428.
Bc, hkmul-fusl, s. 446.
Semn, Kavtul-edille, I, 237.

Kelvezn, et-Temhd, I, 21.
275

koyunun sime olma vasfna balanmtr. Kabul edenlere gre bu sz, sime vasfnn
bulunmad koyunlarda zekat verme hkmnn bulunmadna delalet eder.

Genel olarak yaplan tanma ise Bkllnnin ada bn Frekin u tanm rnek
verilebilir: Sylenenin hkmnn, sylenenin dndakilerde bulunmamasdr.482

Tanmlarda sylenen iin geerli olan hkmn, sylenmeyen iin geerli olmamas
veya tersinin (muhalifinin) geerli olmas eklindeki ifadeler birbirinin yerini tutmakta
olup, sylenen ile sylenmeyen arasnda hkm bakmndan zddiyet gerektirmesi art
deildir.483 Tanmlarda dikkat ekilmemekle birlikte delill-hitabn delaletinin mantuka
bal olarak ispat veya nefy olmas arasnda bir fark yoktur.

2. Delill-Hitabn Ksmlar:

Sylenen iin sabit olan hkmn mefhum yoluyla sylenmeyen iin sabit olmamasn
gerektiren ey, sylenen iin geerli olan hkmn baland art, sfat, gaye, isim, say
ve benzeri hususlardr. Sylenen ile sylenmeyen arasnda hkm asndan farkll
gerektiren bu hususlara gre mefhumul-muhalefe eitli ksmlara ve kabul edenlerce
kuvvet bakmndan farkl derecelere ayrlr. Gazzlden nceki usulcler, mefhumul-

Basr, genel bir tanm vermek yerine ksmlarn ayr ayr ele almlardr. Bk. el-Mutemed, I, 141,
145, 146, 148, 149. erif Murtaza ve Ts de tanmda mefhumusfat esas almtr. Bk. Ez-Zera, I,
391; el-Udde, II, 467.
482
bn Frek, Kitbul-hudd, s. 141; a.mlf., el-Muhtasar, s. 575.
Cveyn, el-Burhn, I, 298.
Mzer, zhul-mahsl, s. 333.
Gazzl, el-Mstesf, II, 191.
Shreverd, et-Tenkht, s. 127.
bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 620.
mid, el-hkm, II, 67.
bnl-Hcib, Mntehel-vusl, s. 148;
Karf, erhu Tenkhil-fusl, s. 25.
483
Nitekim Karf, mefhumul-muhalefeyi Sylenenin hkmnn nakznn sylenmeyen iin ispat
edilmesidir (bk. erhu Tenkhil-fusl, s. 25) eklinde tanmladktan sonra nakznn ispat edilmesi
kaydnn, zddiyet gerektirmesinin art olmad amacna ynelik olduunu vurgular. Karfye gre
bazlarnn iddia ettiinin aksine, tahrim ifade eden Onlardan lenlerden hibirisi iin asla namaz
klma ayetinden mefhum yoluyla mslmanlarn cenaze namazlarnn klnmasnn vacib olduu
hkmnn karlmayaca anlamna gelir. nk nakz, ztlktan daha genel olup bu ayetten
mnafklarn cenaze namazlar klnmas hakknda sabit olan haramlk hkmnn mefhum yoluyla
mslmanlarn cenaze namazlarnn klnmas iin geerli olmad sonucu kar ki, haram olmayan
bir eyin vacip olmas mmkn olduu gibi mbah olmas da mmkndr. Bu ise ancak ayr bir delil
ile bilinir. Bk. erhu Tenkhil-fusl, s. 26.
276

muhalefenin be alt trnden bahsederken484 Gazzl ve Mzer bunlar sekize, mid


ve Krf ona, Zerke ise onbire kadar karmtr.485 Bu say farkllnn sebebi,
sonrakilerin ayr bir tr olarak ele aldklar baz ksmlar ncekilerin dier mefhum
trleri iinde ele alm olmalardr. Nitekim Cveynye gre bu ksmlardan birounu
mefhumus-sfaa indirgemek mmkndr.486

1. Mefhumus-sfa: Hkmn bir eyin iki veya daha fazla olan vasfndan birine
balanmasnn, dier vasf veya vasflarda hkmn olmadna delalet etmesidir.487
2. Mefhumul-gaye: Hatt ve il edatlaryla hkmn belli bir snra kadar geerli
olduunun belirtilmesinin, bu snrn dndaki ksm iin sz konusu hkmn geerli
olmadna delalet etmesidir.488
3. Mefhumu-art: Hkmn bir arta balanmasnn, artn bulunmadnda sz konusu
hkmn de bulunmayacana delalet etmesidir.489
4. Mefhumul-aded: Hkmn belli bir sayya balanmasnn, bu saynn dndaki
saylar hakknda hkmn geerli olmadna delalet etmesidir. 490
5. Mefhumul-hasr: Hasrn deiik trleri bulunmakla birlikte ounlukla innem edat
bulunan ifadelerde hasrn, sylenen iin ispat ettii hkmn, sylenmeyen iin geerli
olmadna delaletidir.491

484
rnein belli bal mefhum trlerinden Cessas mefhumus-sfa, mefhumu-art, mefhumul-aded,
mefhumul-lakab trlerinden; Bklln mefhumus-sfa, mefhumul-gaye, mefhumul-hasr,
mefhumu-art trlerinden; Bsr ise mefhumu-art, mefhumul-gaye, mefhumul-aded, mefhumul-
lakab ve mefhumus-sfa olmak zere be trnden bahseder.
485
Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 177-180; Mzer, zhul-mahsl, s. 337; mid, el-hkm, II,
67-69; Karf, erhu Tenkhil-fusl, s. 25; Zerke, el-Bahrul-muht, VI, 24-50.
486
Cveyn, finin sfat, say, snr, mekan ve zaman olmak zere be trn saydn belirterek,
btn bunlar sfatta toplamann mmkn olduunu syler. nk saylan ve snrlanan say ve snr
ile vasflanmakta, mekan ve zamanla tahsis edilen de zaman ve mekanda bulunmakla nitelenmektedir.
Sfat ise btn bu trleri kuatc zelliktedir. Bk. El-Burhn, I, 301. Ayn bilgi iin bk. Mzer,
zhul-mahsl, s. 337.
487
Hz. Peygamberin Sime koyunda zekat vardr sznn, malfe (besi) koyunda zekat olmadna
delaleti byledir. nk zekatn vaciplii hkm koyunun simelik vasfna balanmtr. Mefhumul-
muhalafeye verilen en mehur rnek budur.
488
Temizleninceye kadar (hatt yethurn) kadnlara yaklamayn (Bakara 2/222) ayeti, yaklamama
hkmnn temizlendikten sonra kalktna delalet eder. Yine Sonra akama kadar (ilel-leyl) orucu
tamamlayn (Bakara 2/187) ayeti, oru tutma hkmnn akamdan sonras iin geerli olmadna
delalet eder.
489
Eer hamile iseler onlarn nafakalarn temin edin (Talak 65/6) ayetinde kiinin boadklar eler
iin nafaka ykmllnn onlarn hamile olmalar artna balanmas, hamile olmamalar halinde
sz konusu nafaka ykmllnn bulunmadna delalet eder.
490
Hz. Peygamberin Be hayvan vardr ki, muhrim (ihraml kimse) ihraml iken ve ihram dnda onlar
ldrebilir sznn, bu durumlarda sz konusu be hayvann dndakileri ldrmesinin mbah
olmadna delalet etmesidir. Yine Hz. Peygamberin ki meyte ve iki kan bana helal klnd sznn,
bu iki meyte ve kann dndaki meyte ve kanlarn mbah olmadna delalet etmesidir.
277

6. Mefhumul-lakab: Hkmn zel isme veya cins isme tahsis edilmesinin sz konusu
hkmn bunlarn dndakiler iin geerli olmadna delalet etmesidir. 492
7. Mefhumul-ille: Hkmn bir illete balanmasnn, bu illetin bulunmad eylerde
hkmn bulunmadna delalet etmesidir.493
8. Mefhumul-hl: Hkmn bir hale balanmasnn, bu hal bulunmadnda sz konusu
hkmn de bulunmadna delalet etmesidir. 494
9. Mefhumuz-zaman: Hkmn belli vakte balanmasnn, bu vakit dnda sz konusu
hkmn geerli olmadna delalet etmesidir. 495
10. Mefhumul-mekan: Hkmn belli bir mekana balanmasnn, bu mekan dnda sz
konusu hkmn geerli olmadna delalet etmesidir.496
11. Mefhumul-istisn: stisna edilen iin kendisinden istisnann yapld eyin
hkmnn tersinin sabit olmasdr.497

Mefhumul-muhalefenin hucciyyeti, dier bir ifadeyle bu delalet trnn er hkme


ulamada geerli bir yol olup olmad498 usulcler arasnda youn tartmalara neden

491
Hz. Peygamberin Vel ancak azat edene aittir sz, azat etmeyen iin velnn olmadna delalet
eder. Yine Hz. Peygamberin Rib ancak nesededir sz, nesenin dnda riba olmadn mefhum
yoluyla ifade eder.
492
Zeyd evdedir sznn, Zeydin dndakilerin evde olmadna delalet etmesi, eyay- sitte hadisinin
sz konusu alt eyin dndaki eylerde rib olmadna delalet etmesi byledir.
493
Sarholuk veren ey haramdr sznn, sarholuk illeti bulunmayn eylerin haram olmadna
delalet etmesidir. nceki usulcler bunu ayr bir tr olarak deil, mefhumus-sfa olarak
deerlendirmilerdir.
494
Mescitlerde itikafda iken onlara yaklamayn (Bakara 2/187) ayetinin itikaf dnda kadnlara
yaklamann helal olduuna delalet etmesidir. Bu da mefhumus-sfa iinde deerlendirilmitir.
495
Hacc bilinen aylardr (Bakara 2/197) ayetinin, sz konusu aylar dnda haccn yaplamayacana
delalet etmesidir.
496
Mear-i haramda Allah ann (Bakara 2/198) ayetinin, Mear-i haram dnda Allah anmann
gerekmediine delalet etmesidir. Mefhumuz-zaman ve mekan da esas itibariyle mefhumus-sfa
trne racidir.
497
Allahtan baka ilah yoktur, Beldede Zeydden baka alim yoktur szlerinde olduu gibi bu tr
ifadelerde mstesna iin mstesna minhin hkmnn tersi sabit olur. Kimi usulcler tarafndan
mefhumul-hasrn bir tr olduu, kimilerince de bu tr ifadelerin istisna edilen ve kendisinden istisna
edilen iin sabit olan hkmlere mefhum yoluyla deil, mantuk yoluyla delalet ettii kabul edildii
iin ayr bir tr olarak deerlendirilmemitir.
498
Mefhumul-muhalefenin geerli bir delalet ekli olup olmadna ilikin tartmann genel olarak dile
ilikin bir tartma m yoksa ariin hitab asndan yaplan bir tartma m olduu konusu da
tartmaldr. Zerke, Hanefilerden Serahsnin Kitbus-siyerde delill-hitabn riin hitaplarnda
huccet olmadn, insanlarn kullanmlarnda ise huccet olduunu sylediini, buna karlk ismini
vermedii kendilerinden mteahhirinden olan birinin bu grn aksini ileri srerek Allahn ve
Reslnn kelamnda huccet, insanlarn kelamnda ise huccet olmadn sylediini belirtir. Bk. El-
Bahrul-muht, VI, 15. Zerkenin ismini vermedii bu kii Tacddn es-Sbknin babas Takyddn
es-Sbkdir. Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmide bu grn babasna ait olduunu belirtir. Bk.
Tenfl-mesmi erhi ile, I, 178; Mahall erhi ile, I, 256; ed-Diyul-lmi erhi ile, II, 119.
Zerke, Tenfl-mesmide Takyddn es-Sbknin bu grn ilerin btn ve zahirini bilmesi
sebebiyle riin hitabnda huccet, dikkatsizliin oka olmas sebebiyle melliflerin ve insanlarn
szlerinde huccet deildir eklinde gerekelendirdiini belirtir. Bk. Tenfl-mesmi, I, 178-179.
278

olan bir konudur. Bu tartma, ekoller arasnda cereyan ettii gibi ayn ekole mensup
usulcler arasnda da sz konusudur.

art, gaye ve hasrn mefhumunun olup olmad konusunda usulcler arasndaki


farkllklar bir yana braklrsa usulclerin kabul veya ret asndan hangi grupta yer
aldn sfatn mefhumunun olup olmad tartmasndaki yaklamlarnn belirledii
sylenebilir.

stisnalar olmakla birlikte ekoller esas alndnda bu konuda yaplabilecek genel bir
snflamaya gre Hanefiler hari afii ve Hanbeli mezhebine mensup usuclerin byk
ounluu, Malikilerin ounluu huccet olduu, buna karlk Hanefiler, Mutezili, ii,
Eari ve Zahiri usulclerin byk ounluu ile afii ile Malikilerden nemli bir grup
ise huccet olmad grndedir. 499

Zerke bu tartmann daha ncelere uzandn, el-Kiy el-Herrsnin umum, husus ve benzeri
lafzlarla ilgili fkh usul kaidelerinin riin kelamna m zel olduu, insanlarn szleri iin de
geerli olup olmad konusunda Kad Hseyinden naklen tartma bulunduunu naklettiini
belirterek bu tartmay babasndan nakletmesinin yersiz olduunu ifade eder. Ardndan Zerke racih
olan gre gre bu tartmann daha ziyade riin kelamna zel olduunu belirtir. Bk. Tenfl-
mesmi, I, 180.
bnl-Hmm, Hanefilerin btn ksmlaryla birlikte mefhumul-muhalefeyi sadece riin
kelamnda huccet kabul etmediklerini belirtir. bn Emrul-Hcc ve Emir Pdiah ise Hanef
fakihlerden Kerdernin (. 642/1244) riin hitaplarnda bir eyin zellikle zikredilmesi, bunun
dndakinden hkmn nefyedildiine delalet etmez. nsanlarn birbirleri ile iletiiminde ve
kullanmlarnda, muamelat ve akliyyatta ise delalet eder dediini kaydeder. Bk. Et-Tahrr, (bn
Emrul-Hcc erhi ile), I, 117; (Emir Padiah erhi ile), I, 101.
Gerek Zerkenin gerekse bnl-Hmmn ifadelerinin aksine nceki usulclerin red veya kabul
asndan ileri srdkleri temel gereke (bir eyi zellikle zikretmenin bir amacnn bulunmas) gz
nne alndnda bu tartmann riin szleri ile insanlarn szleri arasnda ayrm yapmakszn
genel olarak dile ilikin bir tartma olarak deerlendirilmesi kanaatimizce daha doru gzkmektedir.
Nitekim Cesssn konuya ilikin verdii bir rnek (bk. El-Fusl, I, 293) bunu destekleyici
mahiyettedir.
499
Bklln ve Basrnin ifadeleri bu deerlendirmeyi destekleyecek niteliktedir. Bk. Et-Takrb, III, 332;
el-Mutemed, I, 149. Ayn ekilde Semn de delill-hitabn huccet olmad grn Mutezile ve
Ear kelamclarnn cumhuruna nispet etmitir. Bk. Kavtul-edille, I, 238. Bata Bklln olmak
zere pek ok Ear usulc Ebul-Hasen el-Earnin delill-hitabn huccet olduu grn
benimsediini ifade etmilerdir. Bu aslnda dorudan Earnin dile getirdii bir gr olmayp onun
baz konulardaki karmndan hareketle kendisine nispet edilmitir. Nitekim Bklln, haber-i
vahidin hucciyyeti meselesinde Size bir fask bir haber getirirse aratrn (Hucurt 49/6) ayetinin
adil kiinin haberini aratrmaya gerek olmadna delaletine ve ryetullah meselesinde de Hayr!
Onlar, o gn Rablerinden perdeleneceklerdir (Mutaffifn 83/15) ayetinin, mminlerin Rablerini
greceklerine delaletine dayanmasndan hareketle Earnin de bu gr benimsediini ifade eder.
Bk. Et-Takrb, III, 332; Cveyn, el-Burhn, I, 299; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 166-167;
Rz, el-Mahsl, II, 137; mid, el-hkm, II, 70.
afi ve afiiler: Genel olarak afii usulclerin ve dierlerinin eserlerinde bu gr aka fiye
nispet edilmektedir. rnek olarak bk. Bklln, et-Takrb, III, 332; Cveyn, el-Burhn, I, 302;
Semn, Kavtul-edille, I, 238; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 166; Mzer, zhul-
mahsl, 338. Bununla birlikte Mzer bn Sreycin finin mefhumus-sfa reddettiini naklettiini
belirtir. Rz, el-Mahsl, II, 137; mid, el-hkm, II, 70; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh
(Reful-hcib erhi ile), III, 504.
279

afiilerin ounluu mefhumul-muhalefenin huccet olduu grndedir. rz, erhul-Lma, I,


427; a.mlf., et-Tabsra, s. 218; Semn, Kavtul-edille, I, 238; Zencn, Tahrcl-fr, s. 162;
Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), III, 946; Tcddn es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-
mesmi erhi ile), I, 167; snev, et-Temhd, s. 245; a.mlf., Niyets-sl, I, 430.
afiilerden bn Sreyc, Kaffl e- ve Eb Hmid el-Mervezye gre huccet deildir. Bk. rz,
erhul-Lma, I, 427; a.mlf., et-Tabsra, s. 218. afii usulclerden Gazzl, Rz ve mid gibi
kelamc olanlarn benimsedii gr de mefhumun huccet olmaddr. Bk. Gazzl, slam Hukukunda
Deliller, II, 167; Rz, el-Mahsl, II, 136; mid, el-hkm, II, 82-84; a.mlf., Mntehes-sl, s. 167.
Cveyn ise aada gelecei zere sfatn mnasib olmas halinde huccet, mnasib olmamas halinde
ise huccet olmad grndedir.
Ahmed b. Hanbel ve Hanbeliler: Ferrnn belirttiine gre, bata Ahmed b. Hanbel olmak zere
Hanbelilerin ounluu da bunun huccet olduu grndedir. Bk. El-Udde, II, 449 vd.; Kelvezn,
et-Temhd, II, 207; bn Kudme, Ravdatn-nzr, II, 776; Tf, ehu muhtasarir-ravda, II, 723; bn
Mflih, Usl, III, 1069; bnl-Lehhm, el-Muhtasar, s. 178; Merdv, et-Tahbr, VI, 2906; bnn-
Neccr, erhul-kevkebil-mnr, III, 500; bnl-Mibred, erhu yetis-sl, 367. Ferr Hanbelilerden
Ebul-Hasen et-Temmnin huccet olmad grnde olduunu belirtir. Bk. El-Udde, II, 455; ve
yukardaki dier kaynaklar.
Malik ve Malikiler: bnl-Kassr, Karf, bn Czey ve Rahn, delill-hitabn huccet olduu
grn Malike nispet ederler. Bk. El-Mukaddime, s. 81; erhu Tenkhil-fusl, s. 119; Takrbl-
vusl, s. 70. Rz, el-Melimde Eb Hanife ile birlikte Mlikin de mefhumus-sfa huccet kabul
etmediini belirtir. Tilimsn ise rznin Malike gre huccet olduunu sylediini belirterek, bu
farklln belli meselelerdeki grlerini tahricden kaynaklanm olabileceini ifade eder. Bk.
erhul-melim f uslil-fkh, thk. Adil Ahmed Abdlmevcud - Ali Muhammed Muavvaz, 2 cilt,
leml-ktb, Beyrut 1999, I, 299. Mzernin Mdevvenedeki baz grlerinden hareketle
Malikin delill-hitab huccet kabul ettiine iaret edildiini belirterek bu meselelerden bazlarnn
delill-hitap ile deil baka istidlal ile ulaldn ifade etmesi (bk. zhul-mahsl, s. 338) aslnda bu
konuda Malikten net bir aklamann olmadn gsterir. Nitekim Malikin bu grte olduunu
belirten bnl-Kassr baz meselelerdeki grlerinden hareketle bu sonuca varmtr.
Bklln bu gr Malikilerin ekserisine nispet ederken (bk. Et-Takrb, III, 332), Bc, Malikilerin
cumhuruna nispet eder. Bk.; hkmul-fusl, 446. Mzer bu grn Malikilerden bazlarna nispet
edildiini (bk. zhul-mahsl, s. 338), Karf ise Malikilerden bir grubun bu grte olduunu
belirtir. erhu Tenkhil-fusl, s. 119.
Maliki usulclerden bnl-Kassr (bk. El-Mukaddime, s. 85), bnl-Arab (bk Ahkmul-Kurn, I,
392; ayrca bk. eyh Hall, ed-Diyul-lmi, II, 119), Karf (bk. erhu Tenkhil-fusl, s. 119)
mefhumus-sfann huccet olduu grndedir. ok ak olmamakla birlikte bnl-Hcibin de bu
gre meylettii sylenebilir. Bk. Muhtasarul-Mnteh (c erhi ile), II, 174 vd. Buna karlk
Bklln (bk. Et-Takrb, III, 332), Bc (bk. hkmul-fusl, s. 447), Mzer (Mzernin Cveyn gibi
vasfn mnasib olmas halinde huccet olduunu, mnasip olmamas halinde ise huccet olmad
grnde olduu sylenebilir. Bk. zhul-mahsl, zellikle ss. 345-348), bn Rek (Lbbl-
mahsl, II, 629-630) huccet olmad grndedir.
Eb Hanfe ve Hanefiler: Eb Hanfe ve Hanefilerin genel olarak mefhumul-muhalefeyi reddettikleri
yaygn olarak bilinen bir husustur. Cesssn ifadelerini esas alacak olursak Kerh de bu grte olup
bu gr Hanefi imamlara nispet etmektedir. Bk. El-Fusl, I, 291-292. Cessas sfat ve artn
mefhumu konusunda Hanefilerin grnn bu olduunu belirtmekle birlikte mefhumul-aded
konusunda ihtilaf bulunduunu, birok eyhinden bunun huccet olduunu iittiini belirtir fakat
kendisi bunun da huccet olmadn ifade eder. Bk. El-Fusl, I, 293-294. Cesssn bu aklamalar
gz nne alndnda Semerkand tarafndan mefhumul-lakab hari dier tm mefhum trlerini
kabul ettii eklinde Kerhye yaplan nispetin (bk. Mznul-usl, I, 582) doru olmamas gerekir.
Her ne kadar Kerhnin mefhumu-art kabul ettii baz kaynaklarda belirtilse de (rnek olarak bk.
Basr, el-Mutemed, I, 142; Kelvezn, et-Temhd, II, 190; Esmend, Bezln-nazar, s. 120; mid, el-
hkm, II, 84) genel olarak mefhumu kabul ettiine ilikin baka kaynaklarda bilgi yoktur. Nitekim
bn Emrul-Hcc bu konuya temas ederek, hocas olmas hasebiyle Cesssn Kerhnin grlerini
daha sonraki birinden daha iyi bileceini ve bu yzden de Cesssn ifadelerinin esas alnmas
gerektiini belirtir. Bk. Et-Takrr, I, 117. Sonraki Hanefilerin genel olarak mefhumul-muhalefeyi
fasid delalet trleri iinde deerlendirerek huccet kabul etmedikleri iin bk. Debs, Takvml-edille,
s. 139 vd.; Serahs, Usl, I, 255 vd.; Pezdev, Usl, II, 465 vd.; Semerkand, Mznul-usl, I, 581;
Esmend, Bezln-nazar, s. 130; Ahsiket, el-Mntehab, s. 246; Habbz, el-Mun, s. 164 vd.; bns-
St, Bedun-nizm, 561; Nesef, Menrul-envr (mellif erhiyle), I, 268 vd.; Sadruera, et-
280

Bu tablo dikkate alndnda baz ada yazarlarn genelleme yaparak mefhumul-


muhalefenin huccet olduu grn Hanefilerin dndaki cumhura, huccet olmad
grn ise sadece Hanefilere nispet etmeleri500 doru gzkmemektedir.

Mefhumus-sfa esas alndnda ortaya kan bu tabloya karn genel olarak mefhumu
reddedenlerin baz mefhum trlerini kabul ettikleri grlr. Mutezil ve Ear
usulclerden birou farkl deerlendirmelerine ramen gayenin mefhumu olduunu
kabul etmilerdir.501 Hanefi usulclerden bns-St ise gayenin gayeden sonrasnda

Tavzh, 142 vd.; bnl-Hmm, Et-Tahrr (bn Emrul-Hcc erhi ile), I, 117, (Emir Padiah erhi
ile), I, 101, Molla Husrev, Mirt, s. 174; bn Abdiekr, Msellems-sbt, I, 414. Hanefilerin
geneli mefhumul-muhalefeyi reddetleri gz nne alnrsa baz kaynaklarda bu grn sadece Eb
Hanfeye nispet edilmesi (rnek olarak bk. Tf, ehu muhtasarir-ravda, II, 723) doru deildir.
Mutezile: Mutezilede arlkl gr de mefhumul-muhalefenin huccet olmad ynndedir. Bu
konuda Basr sadece Eb Abdillah Basrnin bir ayrma giderek szn beyan ve talim amal olmas
ile sylenmeyenin hkmnn sylenene dahil olmas durumlarnda mefhumunun olduu bunun
dnda mefhumunun olmad grnde olduunu belirtir. Bk. El-Mutemed, I, 149, 150.
iiler: i usulclerden eyh Mfdin huccet olarak kabul etmesine karlk erif Murtaza, Ts ve
Muhakkik Hll gibi usulcler reddetmilerdir. Bk. Muhtasarut-tezkire, s. 39; ez-Zera, I, 398; el-
Udde, II, 469, 470; Mericl-usl, ss. 68-71.
Zahiriler: Kaynaklarn bir ounda Davudun veya genel olarak Zahirilerin ya da Zahirilerin
ounluunun mefhumul-muhalefenin huccet olduu grn benimsedikleri belirtilmektedir.
rnek olarak bk. Bklln, et-Takrb, III, 332; Ferr, el-Udde, II, 453; Semn, Kavtul-edille, I,
238. bn Hazmn ifadesini esas alacak olursak mefhumul-muhalefenin huccet olduunun baz
Zahirilere ait olduunu sylemek gerekir. bn Hazm yle demektedir: Dier bir grup ise ki, bunlar
Zahirilerin cumhuru, ilerinde bn Sreycin de bulunduu afiilerden baz gruplar ve Malikilerden
baz gruplardr- hitap zikrettiimiz ekilde geldiinde hitabn dnda kalann hkmnn zikredilenin
hkmne muhalif olduuna delalet etmez. Aksine bu delile baldr. Eb Muhammed der ki, bu
kendisinden bakasnn caiz olmad bir grtr. Bk. El-hkm, II, 335.
500
rnek olarak bk. Muhammed Eb Zehra, slam Hukuku Metodolojisi, ev. Abdlkadir ener, s.
129,131; Zekiyyddin aban, slam Hukuk lminin Esaslar, ev. . Kafi Dnmez, TDV yaynlar,
Ankara 1996, s. 411; Fahrettin Atar, Fkh Usul, MFV Yaynlar, stanbul 1988, ss. 233-235.
501
Mutezileden Kad Abdulcabbar ve Basr (bk. El-Mutemed, I, 145), Eari usulclerden Bklln genel
olarak mefhumul-muhalefeyi reddettikleri halde gayenin mefhumunun bulunduu grndedirler.
Hanefilerden Esmendnin aklamalar Basrninki ile ayn olup oda gayenin mefhumu bulunduu
grndedir. Bk. Bezln-nazar, 125 Bu konuda Bkllnnin aklamas yledir: Her ne kadar
dilcilerin bu konuda sarih bir aklamas olmasa da konuya ilikin aklamalar ak beyan
konumundadr. Buna gre de hatt, il ve benzeri gaye bildiren edatlar, kendilerinden sonra gelen
eyin, hkm asndan ncekinden farkl olduuna delalet eder. Dier yandan gayeden sonra gelen
baka bir koca ile evleninceye kadar (hatt tenkiha zevcen gayrah), temizleninceye kada (hatt
yethurne) ve benzeri szler, kendi bana yeterli ve anlam tam bir sz deildir. Bu szler ba
taraflarndaki onlara helal olmaz (fel tehillu leh) ve onlara yaklamayn (vel takrabhunne)
szleri ile ilikilendirilmezse bo/anlamsz sz olur. Dolaysyla bunlarn bo sz olmamalar iin ba
taraflarnn delalet ettii, baka bir koca ile evlendikten sonra helal olur, temizlenince yaklan
eklinde bir zmarn bulunduunu sylemek gerekir. Bir dier husus ise gayenin hkmn sonu, biti
noktas olmasdr. ayet gayeden sonraki ksm hkm bakmndan nceki ksmn ayn olsayd bu
takdirde gaye olmaktan kard. Bklln, bu tr aklamalarn, dilcilerin, hkmn gayeye
balanmasnn gayeden sonrasnn gayeden ncekinin tersine delalet iin vaz edildiini sylemeleri
gibi olduunu belirtir. Kimi zaman gayenin gayeden sonras iin ncekinin tersine delalet etmeyecei
grn desteklemekle birlikte kendisine gre daha evl ve sahih olan grn bu olduunu da ekler.
Bk. Et-Takrb, III, 358-360. Mzer de Bkllnnin gayenin mefhumu olduu grnde karar
kldn belirtir. Bk. zhul-mahsl, s. 338.
281

hkmn bulunmadna delaletinin mefhum yoluyla deil, iaretin delaleti yoluyla


olduunu belirtir.502 Gayenin mefhumunu kabul edenlerin ounun artn mefhumunu
reddetmelerine karlk, bunlardan bazlar artn da mefhumu olduu grn
benimsemilerdir.503 Gaye ve artn mefhumunda olduu gibi baz usulcler genel
olarak mefhumu reddetmelerine karlk hasrn mefhumu olduu grndedir. 504

Bu aklamalar dikkate alndnda gayenin, sonras iin ncekinin tersine delalet etmesinin, mefhum
yoluyla deil, mantuk yoluyla olduu gibi bir anlaya sahip gibi grnmektedir. Nitekim Zerke,
Bkllnnin bu aklamasna atfta bulunarak ona gre gayeden sonra sabit olan hkmn mefhum
yoluyla deil, mantuk yoluyla sabit olmas gerektirdiini, bu konuda bnl-Hcibin Bkllnnin
grn mefhum eklinde vermesinin (bk. Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III,
355) yerinde olmadn ifade etmitir. Bk. El-Bahrul-muht, IV, 47; a.mlf., Tenfl-mesmi, I,
180-181. Tcddn es-Sbk ise Bkllnnin bu grne iaret ederek doru olann gayenin gayeden
sonrasnda hkmn olmadna delaletinin mantuk deil, mefhum olduu gr olduunu belirtir.
Bk. Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 180.
Bkllnnin bu yaklamna karlk Bc, gayenin de mefhumu olmadn ileri srmtr.
Bkllnnin konuya ilikin gr ve gerekesini verdikten sonra Bc, hatt tenkiha zevcen
ayrah sznde zmar bulunduunu kabul etmenin mmkn olmadn, nk bu kabul edildii
taktirde Sime koyunda zekat vardr sznde olduu gibi ayn eyin mefhumus-sfa iin de geerli
olacan ifade eder. Yine Rde ulancaya kadar yetimin malna en gzel eklin dnda
yaklamayn (sr 17/34) ayetinde hkmn gayeden sonra da ayn ekilde geerli olduunu da
gereke olarak gsterir. te yandan Bc, gaye, hkmn biti noktasdr. Bu yzden ncesiyle sonras
arasnda hkm bakmndan bir farkllk bulunmad zaman gaye olmaktan kar eklindeki
gerekeyi de yerinde bulmayarak, gayenin de art gibi szde belirtilen hkm iin alamet olduunu
syler. Buna gre, hkmn gayeye balanmasnn anlam, belirtilen ey hakknda hkmn geerli
olaca noktay belirlemektir. Bundan sonras ise delile baldr. Bk. hkmul-fusl, ss. 453-456.
Gazzl de gayenin gayeden sonrasnda hkmn yokluuna delaletinin bir nevi zahir olduunu ifade
etmekle birlikte bunun asl nefy olarak deerlendirilmesinin mmkn olduunu ve bu yzden de
gayenin mefhumunun sfat, art ve hasr gibi dier ksmlarn mefhumundan daha zayf olduunu
belirtir. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 180. mid de gayeden sonrasnda hkmn
bulunmamasnn asl nefiy ile sabit olduunu belirterek gayenin de mefhumu olmad grn
benimsemitir. Bk. El-hkm, II, 88-89.
502
bns-St, Bedun-nizm, II, 571. Hanefi usulclerin mefhumul-muhalefeyi umumiyetle lakab,
sfat, art ve aded trleri zerinden eletirerek gayenin mefhumuna deinmemeleri bunun bir
gstergesi olarak deerlendirilebilir.
503
Genel olarak mefhumu reddettikleri halde artn mefhumu olduu gr, kaynaklarda Hanefilerden
Kerhye, afiilerden bn Sreyce nispet edilir. bn Sreycin artn mefhumu olduu grn
benimsediinde kaynaklar ittifak halindedir. Bk. Bklln, et-Takrb, III, 363; Cveyn, et-Telhs, II,
199; rz, erhul-Lma, I, 428; Gazzl, el-Mstesf, II, 205 (el-Mstesfda bn ureyh olarak
gemekle birlikte dier tm kaynaklarda bn Sreyc olarak gemesi el-Mstesfdaki eklinin hata
olduunu gsterir); mid, el-hkm, II, 84. Daha nce belirtildii zere Kerhnin artn mefhumunu
huccet kabul ettii kaynaklarda yer almakla birlikte Cesssn ifadesi esas alndnda ve Debsyi
izleyen Serahs, Pezdev daha sonrakilerin bu konuda Kerh ile ilgili bir ihtilaftan bahsetmemeleri bu
nispetin doru kabul edilmeyeceinin ipular olarak deerlendirilebilir.
Basr, Esmend ve Rz gibi usulcler artn mefhumunu kabul eden usulcler arasnda yer alr. Bk.
El-Mutemed, I, 141-144; Bezln-nazar, ss. 120-123; el-Mahsl, II, 122-128. Basr artn mefhumu
olduunu u ekilde gerekelendirmitir. arttan kastedilen ey, varl hkmn sabit olmasn
gerektiren, yokluu da hkmn ortadan kalkmasn gerektiren eydir. ayet art kalkt halde
hkmn sabit olduu sylenecek olursa, artn bir anlam kalmaz ve her ey her eye art olur. Dier
bir gereke olarak Basr, sahabenin artn mefhumu bulunduu anlaynda olduunu gsterir. Yal b.
meyye mere Emniyet iinde olduumuz halde hala niin namazlar ksaltyoruz diye sorunca
mer, Senin hayret ettiin eye ben de hayret ettim ve bunu Hz. Peygambere sordum. O da Bu
Allahn bahettii bir sadakadr, sadakasn kabul edin dedi diye cevap vermitir. Onlarn bu merak
282

Delill-hitab huccet kabul eden usulclerin ounluu ise lakabn/ismin mefhumu


olmad grn benimsemitir.505 Bu konuda Hanbeliler dierlerinden ayrlarak
lakabn da mefhumu olduu grn ileri srmlerdir.506 Bata Ferr olmak zere
birok Hanbeli usulc Hz. Peygamberin fiilinin de mefhumu olduu grndedir. 507

ve hayretleri, artn yokluundan hkmn yokluunun anlalacan gsterir. Esmend ve Rz de bu


iki gerekeye dayanmtr.
Kad Abdulcabbar hkmn baka bir arta bal olma ihtimalinden hareketlen artn mefhumu
olmadn ileri srer. Basr Kad Abdulcabbarn bu gr ayn zamanda Eb Abdillah Basrden de
naklettiini belirtir. Bk. El-Mutemed, I, 142. Baklln de Kad Abdulcabbarn ileri srd
gerekeden hareketle artn mefhumu olmad grndedir. Bk. Et-Takrb, III, 363-365. Bc,
Gazzl, mid ve bn Reik gibi usulcler de artn mefhumu olmad grndedirler. Bk.
hkmul-fusl, ss. 452-453; slam Hukukunda Deliller, II, 178; el-hkm, II, 84, Mntehes-sl, s.
170; Lbbl-mahsl, II, 627. Bu usulclere gre art yalnzca art bulunduu zaman hkmn sabit
olacana delalet eder. artn bulunmamas halinde hkmn ne olacana delalet etmez. Kimi
durumlarda artn bulunmadnda hkmn bulunmamas arttan dolay deil, asli nefyden dolaydr.
504
Hasrn deiik trleri bulunmakla birlikte esas tartma konusu innem edat ile yaplan hasrn
mefhumu olup olmaddr.
Bklln bu tr ifadelerin, birincisi hkmn zikredilene balanmasn tekid, ikincisi hkmn
zikredilen dnda kalandan nefyi olmak zere iki anlamda kullanldn belirterek, bunun szn
zahirinin, hkm zikredilene balamay ve onun dndakinden nefyini gerektirir eklinde ifade
edilmesinin de mmkn olduunu syler. nnemen-nebiyyu Muhammed sznde olduu gibi kimi
durumlarda ise sadece syleneni tekid kastedilir ve bunun mefhumu olmaz. Bk. Et-Takrb, III, 360-
362. Mzer hasr harfinin mefhumu konusunda Bkllnnin mtereddit olduunu, bununla birlikte
mefhumu olduunun daha zahir olduuna meylettiini belirtir (bk. zhul-mahsl, s. 338) ki,
Bkllnnin ifadeleri bunu desteklemektedir. Gazzlnin tercih ettii gr de bu olmakla birlikte
onun kadar kuvvetli olmasa da mptedann hasrnn da mefhumu olduunu ifade eder. Bu adan
Zeyd arkadamdr sz ile Arkadam Zeyddir sz arasnda fark olup, birincinin mefhumundan
sz edilemezken, ikincinin mefhumundan sz edilebilir. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 178-179.
Bcye gre ise innem edat, tek hasr edat olup bununla yaplan hasr, her ne kadar bazen
zikredilenin hkmn tekid iin kullanlsa da esas itibariyle bununla birlikte sylenmeyenden hkmn
nefyine de zahir olarak delalet eder. Burada Bcnin dierlerinden ayrld nokta, hasr ile istidlali
mefhumul-muhalefenin bir tr olarak deil, makul-i asln bir ksm olarak ele alm olmasdr.
Bunun dndaki rnein mptedann hasr hasr deil delill-hitap trndendir ve mefhumu yoktur.
Bk. hkmul-fusl, ss. 441-445.
erif Murtaza ve Ts gibi i usulcler de innem ile hasrn nefy ve ispat ynn birlikte ifade
ettiini kabul eden usulcler arasnda yer almaktadr. Ez-Zera, I, 411; el-Udde, II, 480.
Bu konuda mid dierlerinden ayrlarak innem edatnn tekid iin olup hasra delaleti olmad
eklindeki Hanefilerin grn tercih etmitir. Bk. El-hkm, II, 92; a.mlf., Mntehes-sl, s. 173.
505
rz, erhul-Lma, I, 435, 441; Semn, Kavtul-edille, I, 239; bnl-Hcib, Muhtasarul-
Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 356; Beydv, Minhc (el-bhc erhi ile), III, 941; Tcddn
es-Sbk, Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 176.
506
Ferr, el-'Udde, II, 455; Kelvezn, et-Temhd, II, 202; Tf, ehu muhtasarir-ravda, II, 774-775; bn
Mflih, Usl, III, 1097; bnl-Lehhm, el-Muhtasar, s. 181; Merdv, et-Tahbr, VI, 2945; bnn-
Neccr, erhul-kevkebil-mnr, III, 509; bnl-Mibred, erhu yetis-sl, s. 369. Hanbelilerin bu
konudaki gerekesi, udur: Nasl ki sfat, mevsuf ile dierleri arasnda ayrm iin konulmusa isim de
bir msemmay dierlerinden ayrmak iin konulmutur. Sfatn illet olmasnn mmkn olduu iin
mefhumu bulunduu eklindeki itiraz geerli olmayp ayn ekilde isim de illet olabilir.
bn Kudme ise Hanbelilerin genelinden ayrlarak kyas kapsn kapatmaya gtrecei gerekesiyle
ister tam szc gibi mtak olsun ister zel isim olsun lakabn mefhumu olmad grn
tercih etmitir. Bk. Ravdatn-nzr, II, 796.
Bu gr ayn zamanda afiilerden Eb Bekr ed-Dekkka (bk. Cveyn, el-Burhn, I, 301, 311;
rz, erhul-Lma, I, 435, 441; Semn, Kavtul-edille, I, 239; Mzer, zhul-mahsl, s. 338)
ve baz kaynaklarda bn Freke (bk. Ferr, el-Udde, II, 455; Zerke, el-Bahrul-muht, IV, 25),
Malikilerden bn Huveyz Mindd (bk. Bc, hkmul-fusl, s. 446; Mzer, zhul-mahsl, s. 338) ve
283

a. Delill-Hitab Huccet Kabul Edenlerin Gerekeleri: zellikle fiye atfedilen


aklamalar dikkate alndnda mefhumul-muhalefeyi huccet olarak kabul eden
usulclerin birbirine bal iki artn bulunmas gerektiini ifade ettikleri sylenebilir.
Birincisi, szde zikredilen kaydn bir amacnn olmas, ikincisi bu kaydn rfen yaygn
olan durumu ifade etmek iin zikredilmemi olmasdr. 508 Bununla birlikte Zerkede
olduu gibi daha sonraki usulcler, ncekilerin aklamalarndan hareketle bunun
dnda birtakm artlarn da bulunmas gerektiini ifade etmilerdir. 509

Delill-hitab huccet kabul eden usulclerin dayandklar birok gereke vardr. Bu


gerekeler ayn ekilde reddedenlerin eserlerinde de yer alm ve bunlara eitli itirazlar
yneltilmitir. Cveyn, farkl bir yaklam izleyerek delill-hitab huccet kabul
etmekle birlikte bu gerekelerden birounu ierdii zaaflar sebebiyle eletirmitir.
Delill-hitab huccet kabul edenlerin dayandklar balca gerekeler unlardr:

bnl-Kassra (bk. Bc, hkmul-fusl, s. 446) nispet edilmitir. Tcddn es-Sbk bu gr


afiilerden Eb Bekr es-Sayrafye de nispet etmise de (bk. Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi
erhi ile), I, 177) Zerke, bu nispeti tahrif olarak deerlendirmitir. Bk. Tenfl-mesmi, I, 177; el-
Bahrul-muht, IV, 25.
507
Ferr, Ahmed b. Hanbelin Hz. Peygamberin Sad b. Muzn annesinin bir ay sonra cenaze namazn
kld rivayetinden hareketle Kabir zerine bir ay sonra namaz klnmaz dediini belirterek Hz.
Peygamberin fiilinin mefhumunun da huccet olduunu ileri srer. Bk. El-Udde, II, 478. bnn-
Neccr bu gr Hanbelilerin ekserisine nispet etmekler birlikte bn Aklin fiilin mefhumu bir yana
umum veya husus bir sygasnn dahi bulunmadn ifade ederek bu grn zayf olduunu
belirttiini kaydeder. Bk. erhul-kevkebil-mnr, III, 513-514. bnl-Mibred ise bu gr
ounluk kayd olmakszn Hanbelilere nispet etmitir. Bk. erhu yetis-sl, s. 371.
508
Cveyn, finin belirtilen kaydn rfen cari olan genel ve galip durumu gstermesine u rnekleri
verdiini belirtir. ayet korkarsanz namazlar ksaltmanzda bir gnah yoktur (Nis 4/101)
ayetinde namazlarn ksaltlmasnn korku artna balanmas, yolcularn genel ve yaygn durumlarna
iaret etmek amacna ynelik olup mefhumu yoktur. Yine Eer elerin Allahn snrlarn
koruyamayacaklarndan korkarsanz, kadnn fidye vermesinde her iki taraf iin bir gnah yoktur
(Bakara 2/229) ayetinde kadnn fidye vermesinin geimsizlik (ikak) haline balanmas da rfen
yaygn olan duruma iaret etmektedir. Bununla birlikte Cveyn, zikredilen sfatn sylenmeyenin
hkmn nefiy ile rfde yaygn olan duruma iaret olmas arasnda gidip gelmesi halinde mcmel
konumunda olduunu sylediini belirtir. Bk. El-Burhn, I, 314-315.
Cveyn ise bu konuda fiden farkl dnmektedir. Ona gre, rfen geerli yaygn durumu
belirtmeye ynelik bu tr kaytlar, mefhuma tutunmay engellemez. u var ki, dierlerinden farkl
olarak bu tr kaytlar, tevil yolunu aar ve tevil yapan kii iin durumu kolaylatrr. Bunun sebebi
bizatihi tahsisin/kaydn mefhumu gerektirmemesidir. ayet byle olsayd, bu durumda Dekkkn
benimsedii gibi lakabn da mefhumu kabul etmek gerekirdi. Halbuki, hkmn mahsusun
dndakilerden nefyi, mantukun art, snrlama ve talili hissettirmesi durumunda sz konusu olur. Bu
sebeple lafzn gerektirdii ey (muktezas) rfe raci olan bir ihtimalle kalkmaz. Bunu ortaya koyan
husus, ayet korkarsanz namazlar ksaltmanzda bir gnah yoktur (Nis 4/101) ayeti ile ilgili
olarak Yal b. Umeyye ile mer arasnda geen konumadr. mer, Yal b. Umeyyenin bu ayetten
dilden hareketle anlad mefhuma kar kmam, aksine kendisi de ayn eyi merak ederek Hz.
Peygambere sormutur. Dolaysyla her ne kadar bu durum tevili kolaylatrsa da bir delil olmakszn
bu tr mefhumlarn terk edilmemesi gerekir. Bk. El-Burhn, I, 316.
509
Zerke, bu artlar meskut ve mezkurda bulunmas gerekli artlar olarak ikiye ayrarak ondrt kadar
arttan bahsetmitir. Bk. el-Bahrul-muht, IV, 17-24.
284

1. nde gelen Arap dilcilerinden Eb Ubeyd Ksm b. Sellmn510 (. 224) mefhumul-


muhalefeyi kabul etmesi bunun huccet olduunu gsterir. Bir Arabn dili kullanm
herhangi bir mesele iin gereke oluyorsa Eb Ubeyd gibi bir dilcinin sznn
tartmasz gereke olmas gerekir. 511

Cveyn ise Arap dilcilerinin dil konusunda kimi zaman incelemeye dayal olarak
hkm verdiklerini belirterek, tartmal konularda onlarn da delil gstermeleri
gerektiini ifade eder. Bu konuda sradan bir Arabn fark ise dili tabi olarak
konumasdr.512

2. Birok rivayetin sahabenin mefhumul-muhalefeyi huccet kabul ettiklerini


gstermesi. Her ne kadar bu haberler haber-i vahid olsa da bunlar bir araya
getirildiinde phe duyulmayan mstefz haber konumundadr. rnein korku halinde
namazlarn ksaltlacan belirten ayet (Nis 4/101) ile ilgili olarak Yala b. Umeyye ile
mer arasnda geen konumada Yal b. Umeyye, mere gvenlikte olduklar halde
niin hala namazlar ksalttklarn sorunca mer, Senin bu merak ettiin eyi ben de
merak ettim ve Hz. Peygambere sordum. O da bu Allahn size bahettii bir
sadakadr, Onun sadakasn kabul edin dedi cevabn vermitir. Onlarn merak ve
510
Bu kii baz kaynaklarda (rnek olarak bk. Cveyn, el-Burhn, I, 302; bn Rek, Lbbl-mahsl, II,
624) Eb Ubeyde Mamer b. el-Msenn (. 209 (?)) olarak gemektedir. Kaynaklarn bazlarnda ise
da ise Eb Ubeyd Ksm b. Sellm (. 224) olarak gemektedir. rnek olarak bk. Basr, el-Mutemed,
I, 160; Semn, Kavtul-edille, I, 243; mid, el-hkm, II, 70). Bz kaynaklarda ise Eb Ubeyde
eklinde (rnek olarak bk. Mzer, zhul-mahsl, s. 341; Gazzl, el-Mstesf, II, 194), bazlarnda
ise Eb Ubeyd eklinde (rnek olarak bk. Bklln, et-Takrb, III, 339; Ferr, el-Udde, II, 463;
bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 333) gemektedir. Kaynaklarn
ounda getii ekil esas alnrsa bu kiinin Eb Ubeyd Ksm b. Sellm olduu sylenebilir.
Muhtemelen isim benzerliinden ve her ikisinin de dilci olmas yznden baz kaynaklarda bu iki kii
birbiri ile kartrlmtr.
511
Eb Ubeyde, Hz. Peygamberin Zenginin borcunu dememesi zulmdr sznn, zengin olmayan
kiinin borcunu dememesinin knamay gerektirmeyeceine delalet ettiini sylemitir. Yine o, Hz.
Peygamberin Sizden birinizin karnn tka basa irin ile doldurmas, iir ile doldurmasndan daha
iyidir sznn, sadece iir ile uramayan birinin ayn azarlamaya muhatap olmadna delalet
ettiini sylemitir. Eb Ubeydenin bu ifadeleri mefhumun huccet olduunu gsterir. Ayn ekilde
dilcilii hesaba katlacak olursa afinin de bunu kabul etmesi huccet olduunu gsterir. Bu
gerekeyi ileri sren usulclere rnek olarak bk. Ferr, el-Udde, II, 463-464; Semn, Kavtul-
edille, I, 243; bnl-Hcib, Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 333, 338.
512
Cveyn, el-Burhn, I, 302-303. Bklln, Eb Ubeydin bu grnn itihat kaynakl olduunu ve
delill-hitaba dayanmadn, dier yandan bunun Araplardan bir kullanm olarak rivayet etmediini
belirterek geersiz olduunu belirtir. Bk. Et-Takrb, III, 342-344. Ayn deerlendime iin bk. Gazzl,
slam hukkunda deliller, II, 169-170; mid, el-hkm, II, 71.
Bu konuda finin huccet olduuna ilikin gerekelendirmeyle ilgili olarak Cessas yle bir
deerlendirmede bulunur. Dilcilerden hibiri dille ilgili konularda szn huccet olarak kullanmad
halde finin dilci olduu ileri srlerek bu ispatlanmaya allrsa, reddeden de ayn mantkla
hareket ederek tersini savunabilir. Kald ki, bu konuda mam Muhammed, dilcilerin szn huccet
olarak kulland biri olup bunu reddetmitir. Bk. El-Fusl, I, 306-307. Benzer bir deerlendirme iin
bk. Basr, el-Mutemed, I, 160.
285

hayretlerinin sebebi, ayetten mefhum yoluyla anladklar anlamdan baka bir ey


deildir.513

Cveyn ise namazlarn korku hali dnda drt rekat olarak klnmasnn ayetten
anlalan mefhum yoluyla deil, daha nce er tarafndan sabit klndn belirterek
bunun mefhumu kabul etmek anlamna gelmediini ifade eder. mer ve Eb Yalnn
meraklar da erde daha nce drt rekat olarak farz klnmken ksaltmann nasl
devam ettiine ilikin olup, Hz. Peygambere sorduklarnda bunun bir hafifletme
olduunu renmilerdir. 514

513
Ferr, rz ve Kelvezn bu gerekeyi sahabenin icm eklinde vermitir. Bk. El-Udde, II, 460-
463; erhul-Lma, I, 429-4432; et-Temhd, II, 207-210. Ayrca bk. Semn, Kavtul-edille, I,
242. bnl-Hcib de bu gerekelere ve yaplan itirazlara yer vermi fakat bu itirazlarla ilgili
deerlendirmede bulunmamtr. Bk. Muhtasarul-Mnteh (Tuhfetl-mesl erhi ile), III, 341.
514
Cveyn, el-Burhn, I, 303-304. Bu gerekeye yaplan bu itiraz iin ayrca bk. Cesss, el-Fusl, I, 304-
305; Bklln, et-Takrb, III, 349-350; Bc, hkmul-fusl, s. 449; Gazzl, slam Hukukunda
Deliller, II, 171; mid, el-hkm, II, 73; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 626-627.
Mefhumun hucciyyeti konusunda ileri srlen baz rivayetler ve bunlara yaplan itirazlar u ekildedir.
a. Onlar iin mafiret dilesen de dilemesen de birdir. Onlar iin yetmi kere mafiret dilesen de
Allah onlar asla balamayacaktr. (Tevbe 9/80) ayetiyle ilgili olarak Hz. Peygamberin yle ise
ben de yetmiten fazla mafiret talebinde bulunacam demesi, mefhumun huccet olduunu gsterir.
Bu gereke iin bk. Ferr, el-Udde, II, 455-460; Semn, Kavtul-edille, I, 245; Kelvezn, et-
Temhd, II, 198-201
Cveyn ncelikle bu hadisin hadisiler tarafndan sahih kabul edilmediini belirtir. Ardndan buna
ilikin Bkllannin u deerlendirmesine yer verir. Arapadan biraz anlayan kii, bu ayetteki yetmi
says ile say snrlamasnn kastedilmediini, ne kadar fazla olursa olsun onlar iin mafiretin sz
konusu olmadnn kastedildiini bilir. Durum bu iken, nasl olur da byle bir ey Arabn en fasihi
olan Hz. Peygambere gizli kalr! Bk. El-Burhn, I, 304. Bu itiraz iin ayrca bk. Cesss, el-Fusl, I,
307-310; Bklln, et-Takrb, III, 344-346; Bc, hkmul-fusl, s. 450; Gazzl, slam Hukukunda
Deliller, II, 170; mid, el-hkm, II, 71-72; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 625. Basr ise haberin
shhatine deinmeksizin Hz. Peygamberin bunu mefhumdan deil, asln hkm olan affn caiz
olmasndan anladn belirtir. Bk. El-Mutemed, I, 147.
b. bn Abbas, Bir kii lr ve erkek ocuu bulunmaz, kz kardei bulunursa braktnn yars kez
kardeinindir (Nis, 4/176) ayetinden erkek ocuk bulunmas halinde kz kardein miras
alamayacan anlamtr. Bu da mefhumun huccet olduunu gsterir. Ayn ekilde bn Abbas Eer
lenin kardeleri (ihvetun) varsa annesi iin altda bir hisse vardr (Nis 4/11) ayetinden hareketle
ten az olmalar halinde durumun farkl olacan, annenin te bir alacan anlam ve bu konuda
Osmana Senin kavminin dilinde iki karde (ehevn) kardeler (ihvetun) deildir demitir. bn
Abbasn bu anlay mefhumun huccet olduunu gsterir. Bu gereke iin bk. Ferr, el-Udde, II,
461; rz, erhul-Lma, I, 430; Semn, Kavtul-edille, I, 242; Kelvezn, et-Temhd, II, 208.
Cveyn, bn Abbasn bu grte tek kaldn ifade ederek, sahabenin tamamna muhalefet etmesinin
kendi karmna kar geldiini ifade eder. Bk. El-Burhn, I, 304-305. Bu itiraz iin ayrca bk.
Bklln, et-Takrb, III, 350-351; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 172; mid, el-hkm, II, 72.
c. Sahabenin bir ksm Hz. Peygamberin Su sudandr hadisine dayanarak, inzal gereklemesi
halinde gusln gerektiini, inzalin gereklememesi halinde ise gusln gerekmedii grndedir. Bu
da onlarn mefhumun huccet olduunu kabul ettiklerini gsterir. Bu gereke iin bk. Ferr, el-Udde,
II, 461463; rz, erhul-Lma, I, 430-432; Semn, Kavtul-edille, I, 247; Kelvezn, et-
Temhd, II, 208-210.
Cveyn, slamn ilk yllarnda hkmn byle olduunu syleyerek, daha sonra bu hkmn Hz.
Aienin rivayet ettii iltikul-hitneyn hadisi ile neshedildiini belirtir. Dier yandan bu gr,
sahabeden bir grubun grdr ki, bu da huccet olmaz. Bk. El-Burhn, I, 305-306. Bu itiraz iin
ayrca bk. Bklln, et-Takrb, III, 346-349; Basr, el-Mutemed, I, 159; Bc, hkmul-fusl, s. 451;
286

Bu tr rivayetlerle ilgili olarak Cveyn genel bir deerlendirmede bulunarak mefhumu


huccet kabul edenlerin dayandklar bu rivayetlerin bir veya birka adan zaaf
ierdiini, katiyet aranan konularda bu tr ihtimalleri tayan eylere dayanlmasnn
caiz olmadn belirtir. Cveyn, Bkllnnin deerlendirmesine atfta bulunarak bu
tr rivayetler sayca fazla olsa da mstefz konumuna ulaamadn ileri srer. Bu
konuda dikkate alnacak l, Hatemin cmertlii ve Alinin yiitlii hakknda bizde
oluan zorunlu bilgidir. Mefhumun huccet olduu konusunda ileri srlen bu rivayetler
ile byle zorunlu bir bilgi olumamaktadr.515

3. Delill-hitab huccet kabul edenlerin dayandklar temel akl gereke ise farkl
ekillerde ifade edilmekle birlikte szde sfatn zikredilmesinin bir amacnn olmas
gerektii olup, bu ama da sylenenin hkmnn sylenmeyende bulunmadndan
baka bir ey deildir. ayet Hz. Peygamberin Sime koyunda zekat yoktur sznden
mlufede zekat olmad anlalmayacak olsa, sime vasfnn zellikle zikredilmesinin
bir anlam kalmaz.516

Cveynnin belirttiine gre finin delill-hitabn hucciyyetinde dayand temel


gereke bu olup kendisi de bu gerekeyi hareket noktas olarak kabul ederek buna bir
art eklemitir.517

Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 170-171; mid, el-hkm, II, 72-73; bn Rek, Lbbl-
mahsl, II, 625-626.
Mzer tm bu rivayetlerin gereke olarak ileri srldne iaret eder ve ayet uzatma endiesi
olmasayd, bu meselelerin her birinde delill-hitap dnda nasl istidlalde bulunulduunu teker teker
gsterebileceini ancak bunun yerinin hilafiyat kitaplar olduunu belirtirek bu gerekelerin
zayflna vurguda bulunur. Bk. zhul-mahsl, s. 344.
515
Cveyn, el-Burhn, I, 306.
516
Ferr, el-Udde, II, 465-467; rz, erhul-Lma, I, 432-433; Semn, Kavtul-edille, I, 243;
Kelvezn, et-Temhd, II, 211-213.
Semn bu ve dier gerekeleri toparlayarak mefhumun hucciyyetini u ekilde ortaya koyar. Btn
bu gerekeler bir noktada toplanmaktadr ki, bu da hkmn sfata balanmasnn sz konusu sfat
dnda hkmn bulunmadna delaletinin Araplarn kullanm olduudur. Semn, her ne kadar
Araplardan bu konuda ak bir beyan bulunmasa da szleri aratrldnda onlarn kullanmnn bu
olduunun ortaya ktn belirtir. nk ref, nasb ve cerr gibi irap eitleri hakknda da Araplar
tarafndan rab konusunda bizim dilimiz u, u ekildedir diye ak bir beyan bulunmad halde
onlarn szlerine bakarak bunun hangi ekillerde olduunu net olarak grlmektedir. Sfata balanan
hkmn bu sfatn dnda geerli olmad da ayn ekilde bilinmektedir. Semn mefhumul-
muhalefenin huccet oluunun dil asndan m yoksa er asndan m delil olduunda ihtilaf
edildiini belirterek, yukardaki yaklamna uygun olarak bunun dil asndan huccet olduu
grn benimsemitir. Bk. Kavtul-edille, I, 242-245. Tcddn es-Sbk de szn mefhuma
delaletinin dil, er ve rf kullanm asndan olmak zere farkl gr bulunduunu belirterek
Semnnin grn benimsemitir. Bk. Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 176.
517
Nitekim Mzer, dier gerekelerdeki zaaf hissettii iin Cveynnin de bu gerekeyi kabule
meylettiini belirterek sfatn mnasip vasf olmas artn eklediini belirtir. Bk. zhul-mahsl, s.
344, 345.
287

Cveyn, delill-hitap konusunda kelamc usulclerde hakim olan grten ayrlarak


hkmn baland sfatn mnasip vasf olmas halinde mefhumunun bulunduunu ileri
srerek ksmen de olsa fi ve Earye destek kmtr. Baz kelamc usulclerde
olduu gibi Cveyn de art ve gayenin mefhumu olduu grndedir. 518

Delill-hitab reddedenler bu gerekeyi de eletirmilerdir. Bk. Bklln, et-Takrb, III, 354-356;


Basr, el-Mutemed, I, 151-152; Bc, hkmul-fusl, s. 449; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II,
173-175; Esmend, Bezln-nazar, ss. 133-134; Rz, el-Mahsl, II, 138-139; mid, el-hkm, II, 75;
bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 627-629; Muhakkik Hll, Mericl-usl, s. 70.
Bklln, bu gerekenin birok adan zayf ve geersiz bir gereke olduunu belirterek bunlar zetle
u ekilde sralar.
Birincisi, bu istidlal konusunda byk bir hata olup yaplmas gerekeni tersyz etmektir. nk bu
durumda ama ve fayda vaz bilmenin yolu yaplm olur. Halbuki szn ama ve faydasn bilmek
vaza bilmeye baldr.
kincisi, szn zel bir sfata balanmasnn sfat bulunmadnda hkmn yokluuna delalet
etmekten baka faydas yoktur sz hatal ve delilden yoksundur. nk bunu ileri sren kiinin
bilmemesinden baka fayda olmad kmaz.
ncs, lakabn mefhumunun ayn konumda olmasdr. Buna gre, Koyunda zekat vardr
sznde hkmn koyuna balanmas koyun dndaki hayvanlarda zekat olmad anlamna gelir.
nk byle bir fayda dnlmediinde Miyede zekat vardr denilirdi ki, miye ismi hem
koyunu hem de dier hayvanlar kapsayan bir isimdir. Eer bunu kabul ediyorlarsa iddialarn iptal
etmi olurlar. Eer bunu kabule yanamazlar ve baka bir fayda vardr derlerse sfatn zellikle
zikredilmesinde de baka bir faydann varolduu sylenir. Bu itiraz lakabn mefhumunu kabul
etmeyen iin geerlidir. Lakabn mefhumu kabul eden ise daha tutarsz davranm olur. Bkllnnin
bu itiraz yznden olsa gerek yukarda belirtildii gibi Cveyn, hkmn lakaba balanmasnda
konuan asndan zahir olan fakat iiten asndan mphem olan bir amacn bulunduunu belirterek
Dekkka destek kmtr.
Drdncs, muhalifin zannettiinin aksine hkmn zellikle zikredilen sfata balanmasnn baka
faydalar vardr. Buna gre Koyunda zekat vardr denildiinde umumu kabul edenlerce bu hem
simeyi hem de mlufeyi kapsayacandan iki snftan birini dierine kyas etmeye ve ismin kapsad
eylerin ne olduunu incelemede itihada gerek kalmaz. Fakat Sime koyunda zekat vardr
denildiinde mtehidin simeye dahil olup olmamas asndan mlufenin hkmnde incelemede
bulunmas gerekir ki, yerinde bir fayda olup sevap kazanmaya vesiledir.
Basr de bu gerekeye baka ihtimallerin bulunduunu belirterek itiraz eder ve bunlar u ekilde
sralar: 1) ocuklarnz alk korkusuyla ldrmeyin (sr 17/31) ayetinde olduu gibi ama yaygn
olan duruma iaret etmek olabilir. 2) Maslahatn sfatla kaytlanann hkmnn nass ile bunun dnda
kalanlarn ise kyas ile bilinmesi ynnde olmasdr. 3) Maslahatn sfatla kaytlanann hkmnn nass
ile bunun dndakinin hkmnn de baka bir nass ile bilinmesi ynnde olmasdr. 4) Maslahatn
sfat dnda kalanlarn hkmnn akl ile bilinmesi ya da akln hkm zere kalmas ynnde
olmasdr. Btn bu ihtimaller sz konusu iken amacn sadece sfatn dnda kalanlardan hkmn
nefyi olduu sylenemez.
518
Cveyn, mefhumul-muhalefenin hucciyyeti iin art ve ceza ifadelerini temel hareket noktas olarak
ele alr. Araplarn bu konudaki anlay gerei art, cezann bu artla tahsisi iin konulmutur. Bu
durum sabit olup bunu tartma konusu yapmaya devam kii ya dili bilmiyordur ya da inat ediyordur.
nk Kim bana ikram ederse ben de ona ikram ederim sz, ikramn sadece ikram eden iin
geerli olduunu ifade eder. Bu szn, hem ikram edene hem de ikram etmeyene ikramn geerli
olduunu ifade ettiini sylemek dilin snrlarndan kmak demektir ve bunu ileri sren kii ile
tartmann bir anlam yoktur. Bu kiinin ncelikle Arap dililini ve ifade biimlerini renmesi
gerekir. Bk. El-Burhn, I, 308.
Gayenin mefhumuna da ayn ekilde yaklaan Cveyn, gayenin snrlanan eyin hasrn ierdiini
belirterek gayenin amacnn bu olduunu, gayeden sonraki hkmn gayeden nceki gibi olduunun
sylenmesi halinde gayenin bir anlamnn kalmayacan ifade eder. Cveynye gre inkar
edilemeyecek derece ak bir durumdur. Bk. El-Burhn, I, 309.
288

Cveyn mefhumus-sfann fi tarafndan szn sfata balanmasnn bir amac


olmas gerektii ve bu amacn da bu sfat bulunmadnda hkmn yokluunu
gerektirmesi eklindeki temellendiriliini ele alarak bunun doru olmakla birlikte
mefhumus-sfa ispatta yetersiz olduu grndedir.519

Cveynye gre bu konuda dayanlacak temel gereke sfat ile hkm arasnda illet-
mall ilikisi trnden bir ilikinin olmas gerektiidir. ayet sfat, illette olduu gibi
hkm iin mnasib olmaya elverili bir vasf ise hkmn bu vasfa balanmas halinde
sfat bulunmadnda hkmn kalktna delalet eder. Bu iliki tpk isbat ve nefy
hususunda illet ile hkm arasndaki iliki gibidir. Hz. Peygamberin Sime koyunda
zekat vardr szndeki simelik vasf hkmn konuluuna uygun den bir vasftr.
nk darda otlamas sebebiyle sime hayvanlarn bakm dierine gre daha kolay
ve daha az masrafldr. Byle bir vasfn tahsisi (sylenen iin hkmn subutunu,
sylenen dndaki iin hkmn nefyini) gerektirmesi Cveynye gre art ve cezann
tahsisi gerektirmesinden daha zahirdir. ayet hkmn baland vasf ile hkm
arasnda byle bir mnasebet yoksa bu durumda zikredilen sfat lakab gibi olur ve
mefhumu olmaz.520 Ancak Cveynnin mefhumus-sfann hucciyyeti iin ekledii bu

519
Cveynye gre, afi meseleyi yle temellendirmektedir. rin, bir ama gzetmeksizin bir vasf
zellikle zikretmesi, konumuna uygun dmez. Byle bir ey sradan insanlar iin bile uygun
deilken, Hz. Peygamberin konumuna nasl uygun der! Bu sebeple Hz. Peygamber, erin beyan
olmak zere bir vasf zellikle zikrettiinde bunun bir amac olmaldr. Bu ama da vasf
bulunmadnda zellikle zikredilen vasf iin sabit olan hkmn tersinin sabit olmasdr. Byle bir
ama olmakszn sz bir vasfa balamak kelamda rekaketi gerektirir. Cveyni, finin bu
yaklamnn kendi iinde gzel olmakla birlikte meseleyi isbata yeterli olmad grndedir. nk
ayn mantn, afinin kabul etmedii mefhumul-lakab konusunda da geerli olduunu sylemek
mmkndr. Bu durumda tutarllk asndan ya Eb Bekr ed-Dekkkn syledii gibi lakabn da
mefhumu olduunu kabul etmek ya da mefhumul-lakapta olmayan fakat sadece mefhumus-sfaa
bulunan bir yn ortaya karmak gerekir. Bk. El-Burhn, I, 307-308.
Cveynyi mefhumul-muhalefe konusunda dier usulclerden ayran taraf, lakabn da mefhumu
olduunu kabul ettii iin nerdeyse btn usulcler tarafndan sefihlikle sulanan Eb Bekr ed-
Dekkka arka kmasdr. Cveyn, bu meselede Dekkka yklenmenin ifrat olduunu ifade ederek,
lakabn zellikle zikredilmesinin de bir amac olduunu ifade eder. Ancak bu ama, mnasib olan
vasfdaki gibi ak olmayp sadece konuan asndan zahir olan, dierleri asndan kapal olan bir
amatr. Bu ama muhatap asndan kapal olduu iin de mefhumu olduu sylenemez. Eer byle
bir sz, bu amacn ne olduu belli olmakszn bize ularsa bunda kapal bir maksadn bulunduunu
dnlr, fakat mefhumu olduunu sylenemez. El-Burhn, I, 311-312.
520
rnein her ne kadar birincisi lakap, ikincisi sfat olsa da Zeyd yedii zaman doyar (Zeydun yebeu
iz ekele) sz ile Beyaz doyar (el-ebydu yebeu) sz arasnda mefhumlarnn olmamas
asndan bir fark yoktur. nk tpk Zeyd ile doyma arasnda bir mnasebetin bulunmay gibi
beyaz olu ile doyma arasnda da bir mnasebet yoktur. El-Burhn, I, 309-310.
289

art, genel olarak mefhumu hem kabul eden hem de reddeden kimi usulcler tarafndan
eletirilmitir.521

b. Delill-Hitab Reddedenlerin Gerekeleri: Delill-hitab reddeden kelamc


usulclerin ortak noktas, dilin bu yolla hkme delaletinin bulunmaddr. Bata
Bklln olmak zere Basr, Gazzl, Rz gibi kelamc usulcler bu konuda bir takm
gerekeler ileri srmlerdir. mid mefhumu huccet kabul etmemekle birlikte bu
gerekelerden bazlarnn ierdii zaaflara dikkat ekmitir. Belli bal gerekeler
unlardr.

1. Bu konuda kesin bir naklin bulunmamas: Mefhumun delaleti, Araplardan ya zorunlu


olarak maksatlarn bilmeyi salayacak mtevatir bir nakil veya bunun yerine geecek
istikra ile ortaya konabilir. Pek ok kiinin bunu reddettii biliniyorken mtevatir bir
nakil bulunduu iddia edilemez. Hata ihtimali bulunan haber-i vahid ile de Allahn
Kitab ve Rasulnn snneti hakknda hkm verilemez. Ayn ekilde szlerinin
aratrlmas neticesinde mtevatir bir nakil yerine geecek bir istikradan da sz
edilemez. nk onlarn szlerinden hareketle darb ve katl kalbndaki ifadelerin

521
rnein mefhumu genel olarak huccet kabul eden ada afi usulc Seman, Cveynnin bu
gerekesine atfta bulunarak bunun iki adan doru bir yaklam tarz olmadn syler. Birincisi bu
yaklam tarznn finin anlayna ters olmasdr. nk fi, mefhumu huccet olarak kabul ettii
yerlerde sfat ile hkm arasnda mnasebetin varln dikkate almamtr. kincisi, Cveynnin ileri
srd mnasebet dikkate alndnda bu, hkmde messir olan bir illet deildir ve bu durumda
Kad Eb Zeydin (Debs) ileri srd itiraza muhatap olur. Bu da illetlerde tardn gerekli olduu
fakat aksin hkmn aksinde huccet olmaddr. nk hkmn varl illetin bulunmasna baldr,
fakat illet ortadan kalktnda hkmn de ortadan kalkmas gerekmez. Bk. Kavtul-edille, I, 245-
246.
Mefhumu genel olarak reddeden usulclerden bn Rek de Cveynnin bu gr ve gerekesini iki
adan eletirir. Birincisi, bn Reke gre Cveyn ayet bununla Arabn bu durumda lafz bunun iin
koyduunu iddia ediyorsa bu delilden yoksun bir iddiadr. nk bunun yolu nakildir, bu konuda bir
nakil yoktur. Eer Cveyn bunun lafzn manasndan anlaldn ileri sryorsa bu da kyas ile amel
olup lafzn delalet ekilleri arasnda yer almaz. kincisi, ayet lafz hem sylenene hem de
sylenmeyene delalet edecek olsa bu durumda eliki meydana gelir. Lbbl-mahsl, II, 629.
Mzernin de belirttii gibi aslnda Cveyn bu itirazlar, zellikle Semn tarafndan yaplan itiraz
gzard etmi deildir. finin sfat ile hkm arasnda bir mnasebet olmasn dikkate almadn
Cveyn de ifade etmektedir. Fakat byle bir ayrm yaplmad zaman bunun mantk sonucunun
lakabn mefhumunu da kabul etmeye gtrdn sylemektedir. Bk. El-Burhn, I, 312. er
illetlerde aksin art olmad eklindeki itiraz da gndeme getiren Cveyn, bunu ortaya koyduu
yaklam kavramayan kiinin itiraz olarak deerlendirerek, sz konusu ettii mnasebetin illetteki
mnasebetle ayn olmadn, bundan amacnn lafzn dilin konuluunda zahir olarak gerektirdii
anlama tutunmak olduunu syler. Bu durumda sz konusu mnasebetin illetin tad artlar
tamas gerekmez. Bk. El-Burhn, I, 310-311. Mzer de Cveynnin mefhumus-sfa iin esas ald
vasfn mnasip vasf olma artnn mntenbat illetteki mnasip vasf olmadn bu sfatn mnasip
olmasnn lafzn mantuku ile sabit olduunu belirterek aralarnda fark olmas ynyle hkmn bu sfat
bulunduunda sabit olacan, sfat ortadan kalktnda da kalkacan belirtir.Bk. zhul-mahsl, s.
345.
290

okluk iin, alem, alm, akder, kadr kalbnda olan ifadelerin tafdil ve mbalaa iin
olduu bilindii gibi, mefhumun delaletinin bulunduu bilinmemektedir.522

2. Husnl-istifhamn uygun dmesi. rnein birisi, Zeyd sana kasten vurursa sen de
ona vur dediinde Zeyd bana hata ile vurursa ben de ona vuracak mym,
vurmayacak mym? diye sorulmas uygun dmektedir. Ayn ekilde birisine Sime
hayvanlarndan zekat ver denildiinde, o kiinin Mlufe iin de zekat verecek
miyim? diye sormas uygun dmektedir. ayet mefhumun delaleti olsayd, byle bir
soru sormak uygun dmez ve muhatap sormaya ihtiya duymadan hata ile vurduunda
vurmamas gerektiini, mlufede de zekat olmadn anlard. 523

3. Araplarn kullanmna bakldnda onlarn hkm sfata balamalarnn, bazen


sylenen ile sylenmeyenin hkmnn ayn olmas, bazen de farkl olmas durumunda
olduu grlmekte olup bunun ayrc bir zellik olmay mefhumunun delaletinin
olmadn gsterir.524

4. Siyah kalkt, ayrld, kt eklindeki szlerin mefhumu olmad konusunda ittifak


edilmi olmas bu ifade ile ayn konumda olan Siyaha vur sznn de mefhumunun
olmamasn gerektirir. Bu adan haber ile emir arasnda bir fark yoktur.525

5. Dilciler, zel isimlerin ve kim, drib gibi bir sfata delalet eden sfat isimlerinin
msemmalar birbirinden ayrmak amacyla konulduunda hemfikirdir. Onlarn hkm
isme balamaktan amalar, hkmn o isim iin sabit olduunu gstermektir. Hkmn

522
Bklln, et-Takrb, III, 333-334; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 167; bn Rek, Lbbl-
mahsl, II, 622-623. midnin bu gerekeye itiraz u ekildedir. Bu delaletin haber-i vahidle sabit
olmas, imkansz deildir. nk hasm zaten bu delaletin kat deil, zann olduunu sylemektedir.
Dier yandan rnein, lafzlarn anlamlar gibi dille ilgili konularda haber-i vahidin kabul edilmemesi,
Kitap ve Snnet lafzlarnn ou ile amel edilmemesine gtrr ki, bundan doacak saknca haber-i
vahidin kabul edilmesinden doacak sakncadan daha byktr. Bk. El-hkm, II, 78.
523
Bklln, et-Takrb, III, 335; erif Murtaz, ez-Zera, I, 400; Ts, el-Udde, II, 473-474; Gazzl,
slam Hukukunda Deliller, II, 167. bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 623. mid, bu durumda husnl-
istifhamn uygun dmesinin, hitabn sylenmeyene delaletinin zahir, zann olmas sebebiyle sz
konusu olan ihtimalin ortadan kaldrlp daha ak bir ekilde istenmesi sebebiyle olduunu belirtir.
Bk. el-hkm, II, 78.
524
Bklln, et-Takrb, III, 335; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 168.
525
Bklln, et-Takrb, III, 336; Basr, el-Mutemed, I, 154; Bc, hkamul-fusl, 447; bn Rek,
Lbbl-mahsl, II, 623. Bklln burada mefhumu olmamalar asndan emir kalbndaki ifadelerin
haber kalbndaki ifadelerle ayn olduunu ifade etmektedir. mid ise mefhumul-muhalefeyi kabul
edenler asndan hkmn sfata balanmasnn emir ve haber arasnda bir farkllk arzetmediini,
ikisini de kabul ettiklerini ifade eder. Dier yandan haber olmas halinde mefhumunun olmad kabul
edilse bile bu, dilde kyas yapmak demektir ki, daha nce belirtildii gibi Bklln dilde kyas kabul
etmemektedir. Bk. El-hkm, II, 79.
291

zel isme balanmas durumunda mefhumunun olmadn kabul etmek, sfata


balanmas durumunda da mefhumunun olmamasn gerektirir. Tersinden sylenecek
olursa hkmn sfata balanmasnn mefhuma delalet edeceini kabul etmek, isme
balanmasnn da mefhuma delalet edeceini kabul etmeyi gerektirir. Halbuki lakabn
mefhumu olmad ak olup mefhumu kabul edenlerin byk ounluu lakabn
mefhumunu kabul etmemektedir.526

6. Araplarn bir, iki veya daha fazla eyden haber verme sz konusu olduunda,
dierlerini zikretmeyerek sadece birinden haber verme veya iki ya da daha fazla eyden
haber vermelerinin mmkn olduunda ittifak vardr. Buna gre, Zeyd kalkt sz,
Zeydin kalktn ve onun dndakilerin kalkmadn haber verme anlamna gelmez.
nk bu, srekli olarak bir sz ile biri ispat dieri nefy olan iki eyi haber verme
anlamna gelir. Halbuki dilde byle bir ey sz konusu deildir. Dier yandan ayet
Zeyd kalkt sz, Amrn kalkmadna delalet etseydi, bu durumda Zeyd kalkt, Amr
da kalkt sz ak bir eliki olurdu. Bu tr szler eliki olmadna gre, Zeyd
kalkt sznn Amrn kalkmadna delalet etmedii sabit olur. Ayn ekilde Sime
koyunda zekat vardr, malufede de zekat vardr ve Koyunda zekat vardr, atta ve
devede de zekat vardr szleri de eliki olurdu. Bu eliki olmadna gre sfatn
mefhumunun olmad sabit olur.527

Bu gerekelerden bazlarna dayanmakla birlikte Basrnin bu konudaki temel gerekesi


udur: Hitap ayet mefhuma delalet etseydi buna ya sarihi ve lafz ile ya da anlam ile
delalet ederdi. Her iki adan da delalet etmediine gre, mefhuma delaleti sz konusu
olmaz. Birinci a ele alnacak olursa rnein Sime koyundan zekat verin sznde

526
Bklln, et-Takrb, III, 336; Basr, el-Mutemed, I, 154-155; erif Murtaz, ez-Zera, I, 397-398;
Ts, el-Udde, II, 472; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 168; Rz, el-Mahsl, II, 142-143.
mid, mefhumu olmad noktasnda hkmn sfata balanmasnn, isme balanmasna kyas
edilmesine dilde kyas olduu gerekesiyle itirazn mmkn olduunu ifade eder. Dier yandan sfatn
da isim gibi temyiz iin konulmasndan hareketle hkm isme balamann mefhumu
gerektirmemesinin, sfata balanma durumunda da mefhumu gerektirmeyeceine gereke olmas ileri
srlemez. nk gaye de temyiz iin konulduu halde muhalif bunun mefhumu olduunu kabul
etmektedir. Bk. El-hkm, II, 80.
527
Bklln, et-Takrb, III, 338; Basr, el-Mutemed, I, 155; erif Murtaz, ez-Zera, I, 396, 399; Ts,
el-Udde, II, 471; Gazzl, slam Hukukunda Deliller, II, 169; bn Rek, Lbbl-mahsl, II, 623.
mid, mterek isimlerde olduu gibi ister zt olsun ister olmasn iki farkl msemmann
kastedilmesinin imkansz olmadn syler. Dier yandan bunun imkanszl kabul edilse bile bu
imkanszlk lafzn delaletinin bir/ayn adan olmas durumunda geerlidir. Farkl alar sz konusu
olduunda ise bu imkansz deildir. Burada da farkl alar sz konusudur ki, lafz, simede zekatn
olduuna sarihi ile, malufede zekat olmadna ise mefhumu ile delalet etmektedir denebilir. Dier
yandan gayenin mefhumunu kabul etmeleri de bunun mmkn olduunu gsterir. Bk. El-hkm, II,
81-82.
292

malufeye ilikin herhangi bir ey yoktur. Anlam asndan da delaleti sz konusu


deildir. nk anlam asndan delalet edebilmesi iin sfatn zikredilmesinin
nedeninin bunun dndakilerden hkm nefyetme amacna ynelik olduunun
bilinmesi ve baka bir amacn bulunmamas gerekir. Oysa daha nce belirtildii gibi
sfatn zellikle zikredilmesinin baka nedenleri olabilir.528

Gerek huccet kabul eden gerekse reddeden usulclerin bu konuda ileri srdkleri bu ve
benzeri gerekeler ve bu gerekelere karlkl verilmi cevaplar gz nne alndnda
delill-hitap konusunu fkh usulnde lafzn delaletine ilikin tartmalarn ne denli
inceldiinin bir gstergesi saymak abart olmaz.

4. Delill-Hitabn Hkm:

Mefhumul-muhalefeyi hkme ulamada geerli bir delalet tr kabul etmeyenler


asndan kat veya zann bir delaletinden sz etmek mmkn deildir ve bu delalet
tr ile hkm sabit olmaz. Huccet olmad iin bu delalet tr ile umumun nesih veya
tahsisi de mmkn deildir.529

528
Basr, el-Mutemed, I, 10-151. Bu gereke ayn zamanda Esmend, Rz ve midnin de mefhumun
huccet olmadn konusunda dayandklar temel gerekedir. Bk. Bezln-nazar, ss. 132-133; el-
Mahsl, II, 137; el-hkm, II, 83-84. Rz ve midnin bu konudaki dier bir gerekesi de udur.
ayet hkmn sfata balanmas sfat bulunmadnda hkmn yokluunu gerektirseydi, sylenendeki
vasfn kalkmas halinde hkmn sabit olmamas gerekirdi. rnein Alk korkusu yznden
ocuklarnz ldrmeyin (sr 17/31ayetinde hkmn baland alk korkusu kayd olmasa yine
ocuklarn ldrlmesi yasaktr. Yine Sizden herkim av hayvann kasten ldrrse ldrd
hayvann dengi bir hayvan ceza olarak kurban eder (Mide 5/95) ayetinde ihramlnn kasten
ldrmesi ile hata ile ldrmesi arasnda fark olmayp hata ile ldrmesi halinde de ceza gerekir. Bk.
El-Mahsl, II, 140; el-hkm, II, 82-83.
529
Nitekim Bklln mefhumul-muhalefeyi huccet olarak kabul eden fi ve ashabnn bununla
umumun tahsisinin gerektii grnde olduklarn belirterek buna yle bir rnek verir. Hz.
Peygamberin Koyunda zekat vardr, Her krk koyunda bir koyun vardr sz, umum olarak hem
simeyi hem de malufeyi iine alr. Daha sonra Sime koyunda zekat vardr dediinde bu szn
mefhumu kabul edenler asndan nceki ifadelerin umumunu tahsis eder ve bu ifadelerle sadece
sime vasf olan koyunlarda zekat olduu sylenmi olur. Yine rfe uygun olarak faydalanma
boanan kadnlarn haklardr (Bakara 2/241) ayeti umum olarak hem trl boamay iine alr.
Kadnlar, henz kendilerine dokunmadan veya mehirlerini belirlemeden boarsanz bunda bir
saknca yoktur. Ancak onlar faydalandrn (Bakara 2/236) ayetinin cinsel ilikide bulunulan ve
mehirleri belirlenen kadnlarn boanmas halinde mta gerekmedii eklindeki mefhumu nceki
ayetin umumunu tahsis etmektedir. Bklln delill-hitabn huccet olmad gerekesiyle bunun
doru olmadn syler. Bk. Et-Takrb, III, 256. Ayn aklama iin bk. Gazzl, slam Hukukunda
Deliller, II, 130-131.
Rz ise mefhumun huccet kabul edilmesi halinde bile umumdan daha zayf olduu gerekesiyle caiz
olmad kanaatindedir. Bk. El-Mahsl, III, 102-103.
mid ise umumu ve mefhumu kabul edenlere gre mefhumun her iki tryle de tahsisin caiz olduu
konusunda bir ihtilaf bulunmadn ifade eder. Rznin aksine huccet kabul edilmesi halinde hss
olduu iin mefhumul-muhalefe ile de tahsisin caiz olmas gerektiini ifade eder. Bk. El-hkm, II,
529.
293

Kabul edenler asndan ise ksmlar arasnda derece fark bulunmakla birlikte530 genel
olarak zann ifade eder. Nitekim Cveyn, delill-hitabn hucciyyetini ortaya koyarken
amacnn, bu delalet trnn ihtimalin bulunmad nass olduunu deil, ihtimal tayan
zahir olduunu ortaya koymak olduunu vurgular.531

Delill-hitabn umumunun olup olmad da usulcler arasnda tartmaldr. Bu


tartma mmn mahiyetine ilikin olarak iktizann umumu meselesinde getii zere,
mm oluun lafzlara ilikin bir zellik olup olmad meselesi ile balantldr. mm
oluun lafzlara ilikin bir zellik olup anlam ve fiillerde geerli olmadn dnen
usulclere gre, delill-hitabn umumundan, dolaysyla tahsisinden bahsetmek
mmkn deildir. Buna karlk mm oluun sadece lafzlara ilikin bir zellik olmayp,
anlam ve fiillerde de geerli olduunu dnen usulclere gre ise bunun umumundan,
dolaysyla tahsisinden bahsetmek mmkndr.532

Mefhumul-muhalefeyi reddeden Ear usulclerin dndaki usulcler de delill-hitapla tahsisin caiz


olmadn belirtmilerdir. rnein bn Hazm, tahsis delillerini sraladktan sonra umumun kyas,
delill-hitap (mefhumul-muvafaka da dahil) ve sahab sz ile tahsisinin batl olduunu syler. Bk.
El-hkm, I, 399. Ayn ekilde i usulclerden erif Murtaz da huccet olmad gerekesiyle
delill-hitapla tahsisin caiz olmadn ifade eder. Bk. Ez-Zera, I, 315.
530
Bu konuda usulcler arasnda bir fikir birlii yoktur. Genel olarak delill-hitab huccet kabul etmeyen
usulclerin gaye, art ve hasr gibi baz trlerini huccet kabul etmelerinden hareketle dierlerine gre
bunlarn daha gl olduunu sylemek mmkndr. Sfatn mefhumunu kabul eden usulcler
asndan bakldnda Cveynye gre, sfatn mnasip vasf olduu mefhum trnn en gl
mefhum tr olup art ve gayenin bundan sonra geldii sylenebilir. Bk. El-Burhn, I, 310. Tcddn
es-Sbk ise sralamay u ekilde yapmtr. Nefiy ile yaplan hasr, gaye, art, mnasip sfat, mutlak
sfat, aded eklinde yapmtr. Bk. Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 176, 180, 181.
Sonraki Hanbeli usulclerin sralamalar da Tcddn es-Sbknin sralamasna yakndr. Bk. bn
Mflih, Usl, III, 1090, 1093; Merdv, et-Tahbr, VI, 2868; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr,
III, 524.
531
Cveyn, el-Burhn, I, 307. Cveyn, bu delalet trnn zann ifade eden zahir olduunu eserinin
deiik yerlerinde belirtmitir. rnein zahirin ksmlarn sayarken delill-hitab da buraya dahil
ederek mefhumu almann zahir, terketmenin ise tevil hkmnde olduu belirtir. Bk. El-Burhn, I, 280.
Yine mefhumul muvafaka ile karlatrrken mefhumul-muvafakada galip olan durumun nass olarak
delalet etmesi, mefhumul-muhalefede ise zahir olarak delalet etmesi olduunu belirtir. Bk. El-
Burhn, I, 312-313. Benzer ekilde Semn de mefhumun delaletinin nass olmadn, zahir olduunu
ifade etmitir. Delill-hitabn zahir olmas, tpk umum sygalarnn istirak anlamnda zahir olmas
gibidir. Bk. Kavtul-edille, I, 247
rznin Mefhumul-hitabn bu tr, bize gre huccet olup, nutk, tenbih (mefhumul-muvafaka) ve
kyas bulunmadnda bununla hkmn ispat caizdir sz (bk. erhul-Lma, I, 428) bu delalet
trnn hkme ulamann bir yolu olmakla birlikte zann ifade ettiini ifade eder.
532
Umumun fiil ve anlamlar iin de geerli olduunu benimseyen Ferrya gre, bunun delill-hitab da
iine ald sylenebilir. Nitekim Ferr, delill-hitabn sadece cinsin bir trn m yoksa dier
cinslerin ayn trn de kapsayp kapsamadna ilikin meselede, sadece cinsin bir trne ihtimali de
olmakla birlikte Ahmed b. Hanbelin sznn zahirinin dier cinsleri de kapsad ynnde olduunu
belirtir. Buna gre, Sime koyunda zekat vardr sznn, mefhumuyla sadece malufe koyunda zekat
olmadn ifade etmeye ihtimali olmakla birlikte malufe olan sr ve devenin de bu mefhuma dahil
olduu ar basmaktadr. Ahmed b. Hanbelin Hz. Peygamberin Her sime devede zekat vardr
sznn mefhumunun umumuna tutunarak sime olmayan devenin yan sra dier sime olmayan
hayvanlarda da zekat olmad grnde olduunu ifade etmitir. Ferr bn Frekin de zahir olann
294

Umumun delaletini zahir kabul ettikleri gz nne alnrsa delill-hitab huccet kabul
eden usulclere gre delill-hitapla mmn tahsisinin caiz olmas gerekir. Nitekim
delill-hitab huccet kabul eden usulclerde hakim olan anlay bu yndedir.533 Bu
usulclerden bazlar ise delill-hitapla neshin de caiz olduu grndedir. 534

bu olduunu sylediini belirtmitir. Bk. El-Udde, II, 473-474. Daha sonraki Hanbel usulcler ise
delill-hitabn umumu olduunu aka belirterek bunun ounluun gr olduunu ifade
etmilerdir. Bk. bn Mflih, Usl, II,852; bnl-Lehhm, el-Muhtasar, 133-134; Merdv, et-Tahbr,
V, 2445; bnn-Neccr, erhul-kevkebil-mnr, III, 209-212; bnl-Mibred, erhu ayetis-sl,
319. bnl-Lehhm, Merdv ve bnl-Mibred Hanbeli usulclerden bn Akl ve bn Kudmenin
mefhumun umumu olmad grnde olduunu belirtir. Kelveznnin hkmn bir cinsdeki sfata
balanmas halinde zellikle bu cinsde mefhumunun olduunu belirtmesi (bk. Et-Temhd, II, 223)
mefhumun umumu olmad eklinde yorumlanmaya msait gzkmektedir.
Semn, afiilerin bu konuda ikiye ayrldklarn belirterek, bir ksmnn sadece cinsin bir tr iin
geerli olduu, bir ksmnn da dier cinslerin ayn tr iin de geerli olduu grnde olduklarn
belirterek herhangi bir tercihte bulunmamtr. Bk. Kavtul-edille, I, 250-251.
Basrnin anlam asndan umum ifade eden eyler arasnda delill-hitab da zikretmesi kabul edenler
asndan umum anlamnn olmasnn daha uygun olduu dncesinde olduunu gsterir ki, bu
kiilere gre Sime koyunda zekat vardr sznn mefhumu sime olmayan btn hayvanlarda
zekat olmad anlamna gelir. Bk. El-Mutemed, I, 194. Tahsisi mmkn olan ve olmayan eyleri
sayarken de kabul edenlere gre delill-hitab tahsisi mmkn olanlar ksmnda zikretmitir. Bk. El-
Mutemed, I, 235.
Gazzl ise mefhumu kabul edenlerin bunun umumu olduunu zannettiklerini, oysa bunun tartmaya
ak olduunu syler. nk umum anlamlar ve fiiller iin deil, lafzlar iin geerlidir. Mefhum ve
fahvaya tutunanlar lafza deil, skuta tutunduklar iin bunun hss ya da mm olarak nitelenmesi sz
konusu olmaz. Bk. slam Hukukunda Deliller, II, 119. Rz Gazzlnin bu grne atfta bulunarak,
eer mefhumun umum olarak isimlendirilmemesi ile mm sz, sadece lafzlar sz konusu olduunda
kullanlr anlam kastediliyorsa tartmann lafz bir tartma olduunu ifade eder. Yok eer, bununla
mantukun dnda kalanlarn tamamnda hkmn bulunmad bilinmez anlam kastediliyorsa bu
batldr. nk bu mesele mefhumul-muhalefenin huccet olup olmad meselesine bal olup, huccet
olduu kabul edildii taktirde hkmn mantukun dnda kalanlarn tamamnda bulunmadnn kabul
edilmesi gerekir. Aksi taktirde hkmn zellikle belirtilen eye balanmasnn bir anlam kalmaz. Bk.
El-Mahsl, II, 401.
533
rz fahvel-hitap ile birlikte delill-hitab da tahsis delilleri arasnda sayarak, bununla umumun
tahsisinin caiz olduunu belirtir. rnein Hz. Peygamberin Su temiz yaratlmtr, hibir ey onu
pisletmez hadisinin umumu kulleteyn hadisinin mefhumu ile tahsis edilmitir. Buna gre umum olan
ilk hadis ile iki kulle miktarndan fazlasnn pis olmayaca, iki kulleden az olduunda ise pis
olabilecei ifade edilmi olmaktadr. Bk. erhul-Lma, I, 356-357. Semn de delill-hitabn bir
adan nutk gibi olduu, dier adan kyas gibi olduunu ifade ederek her halkarda bununla tahsisin
caiz olduunu belirtir. Bk. Kavtul-edille, I, 192.
Hanbeli usulclerin aklamalar da bu dorultudadr. Ferr, delil olmas bakmndan delill-hitabn
delaletinin nutk konumunda olduunu belirterek, nutk ile tahsisin caiz olmas gibi bununla da tahsisin
caiz olduunu ifade eder. Bk. El-Udde, II, 578-579; Kelvezn, et-Temhd, II, 118; bn Kudme,
Ravdatn-nzr, II, 731-732; Tf, erhu Muhtasarir-Ravda, II, 568-569; bn Mflih, Usl, III, 961-
962; bnl-Lehhm, el-Muhtasar, s. 151; Merdv, et-Tahbr, VI, 2664-2666; bnn-Neccr,
erhul-kevkebil-mnr, III, 366-369; bnl-Mibred, erhu ayetis-sl, s. 344. bn Mflih ve
Merdv Ferr ve Kelveznye gre delill-hitap ile tahsisin caiz olmadn kaydetmekte iseler
kendi eserlerindeki ifadeleri bunun aksini ortaya koymaktadr.
534
Semn, nassn daha kuvvetli olmas sebebiyle delill-hitapla neshi caiz grmemektedir. Bk.
Kavtul-edille, I, 425. nk delill-hitap sralamada nastan sonra fakat kyastan nce
gelmektedir. Bk. Kavtul-edille, I, 247. Ayn ekilde Tcddn es-Sbk de delill-hitap ile neshin
caiz olmad grndedir. Bk. Cemul-cevmi (Tenfl-mesmi erhi ile), I, 436. Hanbel
usulclerden Merdv ve bnn-Neccr, sahih olan gre gre mefhumul-muhalefe ile neshin caiz
olmadn belirtir. Bk. Et-Tahbr, VI, 3087; erhul-kevkebil-mnr, III, 580.
295

rz, nutk veya kyas gibi deerlendirilmesine bal olarak iki farkl grn bulunduunu
belirterek, nutk anlamnda olmasndan hareketle mezhepde sahih olan grn bununla neshin caiz
olduu ynnde olduunu ve bu grn daha zahir olduunu ifade etmitir. Bk. erhul-Lma, I,
512. Zerke nc bir ihtimalden daha bahsederek, mefhumul-muhalefenin kuvvetli ekilleri olan
hasr ve artn mefhumu ile neshin caiz, bunun dndakilerle caiz olmamasnn mmkn olduunu
belirtir. Bk. El-Bahrul-muht, IV, 139.
296

SONU

Usulclere gre fkh usul temelde er hkmlerin bilgisine ulatran yollar/delilleri


konu edinen bir disiplindir. Bu adan usulclere gre fkh usuln bir delil teorisi
olarak tanmlamak mmkndr.

er hkmn bilgisine ulamada er delil ve emarelerin esas olduu konusunda


usulcler genel olarak hemfikirdir. Akln er hkme ulamann bir yolu olup olmad
konusunda ise usulcler ikiye ayrlmtr. Mutezile ve Mutezili temayl bulunan kimi
Irakl Hanefilere gre er delil ve emarelerin bulunmamas artyla akl, maslahat ve
mefsedet l alnarak hkmn bilgisine ulatran bir yol olarak kabul edilirken, Ear
usulcler ve bu konuda onlar izleyen usulclere gre akln er hkm ispatnda hibir
rol yoktur. Akl sadece hitap bulunmadnda hkmn bulunmadna delalet eder.

Kelamc usulclerin ounluuna gre hkmn bilgisine ulamada asl olan er yollar,
bilgi deeri asndan delil ve emre terimleri ile ifade edilir. Delilin bizatihi hkmn
bilgisine ulamann yolu olmasna karlk emre, hucciyyetinin kat bir delile
dayanmas sebebiyle fkh usulnde hkmn bilgisine ulatran yollara dahil edilmitir.
Delil hkm hakknda kesin bilgiye ulatrrken, emre hkm hakknda zanna ulatrr.
Fkh usulclerin ounluuna gre ise bu yollarn hepsi delil terimi ile ifade edilir.

er delillerin dildeki lafzlarla temsil edilmesi ynyle dile ilikin kurallarn ve


lafzlarn nakil ve delalet probleminin er delilin kesinliini ne derece etkiledii
usulcler tarafndan tartlmtr. Usulclerin byk ounluunun kabul, gerek dil
kurallarnn ve lafzlarn anlamlarnn naklinde gerekse lafzlarn delaletinde baz
problemler olsa da bunun dilin tamam iin geerli olmad ynndedir.
297

Usulclere gre fkh usulnde medlul, delil ile ulalmak istenen er hkm olup
lafzlar ve delaletleri ile ilgili incelemenin asl amacn oluturur. Lafzn manaya delaleti
ise hkme delaletinin bir n aamas olarak deerlendirilir. Bu anlamda lafzn medlul
olarak mana zihinsel surettir. Lafzn harici varla delaleti dorudan olmayp bu zihinsel
suret vastasyladr. Zihinsel suretin mana olarak isimlendirilebilmesi Mutezile ile
Eariler arasnda tartmal bir konudur. Mutezileye gre, zihinsel suretin mana olarak
isimlendirilebilmesi, bu suret karlnda bir lafzn konulmu olmasna baldr.
Earilere gre ise zihinsel suretin mana olarak isimlendirilmesi karlnda lafzn
konulmu olmasna bal deildir. Bu anlay farkll Mutezile asndan kelamn
kelam- lafz, Eariler asndan kelam- nefs olarak iki farkl ekilde anlalmasndan
domutur. Kelamn lafz veya nefs olarak anlalmasnn fkh usulndeki asl
yansmas hkm konusunda ortaya kmtr. Earilere gre hkm Allahn nefsi ile
kaim olan bir mana olup hitap, bu manay gsteren delildir. Ses ve harflerden
mteekkil olan bu delilin kendisi hdis iken delalet ettii hkm ezeldir. Mutezileye
gre ise hkm mkellefin fiilinin vasf olup buna hdis olan hitap ile ulald iin
hitabn kendisi de delalet ettii hkm de hdistir. Hkmn mahiyetine ilikin bu gr
farkllnn itihatta hata-isabet meselesine yansyan nemli sonular olmutur.

Delil ile medlul arasndaki epistemolojik bir ilikiyi ifade eden delalet, usulcler
tarafndan delil ve beyan ile eanlaml kullanlan terimlerdir. Delil ile medlul arasndaki
iliki vaz bir iliki olup ilk vaz asndan bu iliki nedensizdir. Bir lafzn anlamn
ifade etmesi temelde bu vaza baldr. lk vaz iin iaretin nemli bir ilevi vardr.
aret sayesinde hangi lafzn hangi anlam iin konulduu hususunda insanlar arasnda
bir uylam (muvadaa) meydana gelir. Dilin esnek bir yapya sahip olmas sebebiyle
anlamann salanabilmesi iin konuann kastnn bir ekilde bilinmesine de ihtiya
vardr. Dilde anlamay problemli hale getiren asl mesele de konuann kastnn
muhatap asndan her zaman ak olmamasdr. nk dildeki itirak, nakil, mecaz,
zmar ve tahsis gibi vazdan ve kullanmdan kaynaklanan ihtimaller lafz, konulduu
anlamda anlamay engeller. Bunu engelleyecek ey ise konuann kastn belirlemeye
ynelik abadr. Sz ve hal karineleri ile konuann dili kullanmn eklinin bilinmesi
gibi yardmc unsurlar nemli lde konuann kastnn bilinmesini salasa da,
konuann kastnn bilinmesi her zaman mmkn olmayabilir. Fkh usulnde
usulclerin anlamlarnn akl bakmndan lafzlar nass, zahir (mbeyyen) ve
298

mcmel eklindeki snflamalarnn temelinde yatan nedenin bu olduunu sylemek


mmkndr. Bu snflamada konuann kastnn bilinmesi asndan sorunlu olan ksm
zahirdir. Mutezile Allahn lafzn zahirinin hilafn kastettii halde bunu gsterecek bir
delil gndermemesinin hikmetine aykr olaca gerekesinden hareketle bir karine ya
da delil bulunmamas halinde lafzn zahir anlamnn kesin olarak kastedilen anlam
olduu grndedir. Eariler ise ihtimal bulunmas halinde tevili gerektirecek edeer
ya da daha kuvvetli bir delil olmadka lafzn zahir anlamnn kastedilen anlam olduu
konusunda zann- galip olusa da bunun kesin olarak kastedilen anlam olduunun ileri
srlemeyecei grndedir. Bu konuda Hanefiler, iiler ve Zahirilerde hakim olan
anlay Mutezilenin anlay, Malikiler, afiiler ve Hanbelilerde hakim olan anlay ise
Earilerin anlay dorultusundadr.

Usulcler tarafndan lafzn kullanm olarak nitelendirilen hakikat ve mecaz, dile ilikin
ilk temel ayrmdr. Hakikat lugav, rf ve er olmak zere ksma ayrlr. Hakikat,
lafzn irade sahibi birinin/birilerinin tercihine bal olarak vaz ile kazand anlamda
kullanm olup zellikle lugav hakikat sz konusu olduunda herhangi bir makul
nedene dayanmaz. Buna karlk mecaz lafzn, konulduu anlamn dnda bir anlamda
kullanm olup bu kullanm keyf, tercihe bal deildir. Mecaz anlamda kullanmn
hakikat anlam ile kabul edilen makul bir ilikisinin (alaka) bulunmas gerekir. Bu
adan lugav hakikat ile mecaz arasnda konumlandrlabilecek rf ve er hakikatin
nasl bir kullanma tabi olaca Mutezile ile Eariler arasnda tartmaldr. Mutezileye
gre, rf ve er hakikat, lugav hakikatte olduu gibi ilkten vaz yoluyla olabilecei
gibi mecazda olduu gibi lugav hakikat ile kendi arasnda bir ilikiye de dayanabilir.
Eari usulclerden Bklln ise iman, kfr ve fsk gibi inan ile ilgili konularda
sakncaya yol aaca gerekesiyle er hakikatin varln hibir ekilde kabul
etmemitir. Daha sonraki Eari usulcler Bkllnnin bu tavrn ar bularak
btnyle olmasa bile ksmen naklin varln kabul etmilerdir. Bu ayrmn fkh
usulnde salad pratik sonu bu kullanmlarn bir araya gelmesi halinde nceliin
hangisine verileceidir. Lafzn er anlamda kullanm ncelikli olup bundan sonra
srasyla rf anlam, lugav anlam ve mecaz anlam gelir. Basr tarafndan yaplan bu
sralama kendisinden sonraki birok usulc tarafndan kabul gren genel bir kural haline
gelmitir.
299

Usulcler tarafndan dilin kullanm erevesinde deerlendirilebilecek dier bir konu


ise dilde kyasn geerli olup olmad meselesidir. Hanefilerin dndaki Maliki, afii,
Hanbeli usulcler ile Rz gibi baz kelamc usulclere gre tpk er kyasta hkmn
uygulama alan geniletildii gibi dilde kyas ile lafzn da anlam alan geniletilebilir.
Hanefiler ile Eari ve Mutezili kelamc usulclerin byk ounluu ise dilin vaz bir
zellie sahip olmas sebebiyle lafzn anlamnn kyas yoluyla geniletilemeyecei
grndedir.

er hkmn temel kaynann hitap olmas, usulcleri hitabn hkme delalet ekillerini
titiz bir ekilde incelemeye yneltmitir. Hitabn hkme delalet ekilleri sre ierisinde
ekoller baznda sistematik bir yapya kavuturulmutur. Hanefilerde genel olarak lafzn
delaleti nispeten erken saylabilecek bir dnemde Debs tarafndan vaz, aklk-
kapallk, kullanm ve delalet ekli olmak zere drt ayr a dikkate alnarak ve her bir
a yine drde ayrlacak ekilde sistematize edilmitir. Bunlardan sonuncusu olan
hitabn hkme delalet ekilleri ibarenin delaleti, iaretin delaleti, delaletin delaleti ve
iktizann delaleti eklinde drde ayrlmtr. Kelamc usulclerde ise iki hitabn hkme
delalet ekli asndan iki belirgin snflama sz konusudur. Bunlardan biri bn Freke
nispet edilebilecek olan asl-makul-i asl eklindeki snflama, dieri Bkllnye nispet
edilebilecek olan mantuk-mefhum eklindeki snflamadr. Hanefi usulclerin aklk-
kapallk ve vaz ynnden yaptklar snflama, kelamc usulclerde ayr bir snflama
eklinde deil, delalet ekli bakmndan yaptklar bu snflamalarn ierisine
yedirilmitir. Kelamc usulcler tarafndan yaplan bu snflamalardan mantuk-mefhum
eklindeki snflama zaman ierisinde dierini glgeleyerek daha ziyade Hanefilerin
dndaki usulcler tarafndan benimsenmi ve yaygn bir kullanma sahip olmutur.

Lafzn delaletine ilikin konular, ilk defa Gazzl tarafndan bir yere toplanarak mantuk
ve mefhum ayrm erevesinde daha sistemli bir hale getirilmitir. Lafzn delaletinin
akl ve kapall kelamc usulcler tarafndan mantuk bal altnda ele alnmtr.
Hanefilerden farkl olarak lafzn anlamna delaletinin aklk dzeyleri nass ve zahir
olmak zere iki ksmda, kapallk dzeyleri ise yine Hanefilerden farkl olarak mcmel
bal altnda olmak zere tek ksmda toplanmtr.

Nass terimi sre ierisinde olduka farkl ekillerde tanmlanmakla birlikte kelamc
usulclerde tevil ihtimali olmayacak ekilde delaleti ak lafz eklindeki tanm
300

yaygnlk kazanmtr. Bu tanm erevesinde nassn en belirgin rnei hss lafz


olmaktadr. Hanefilerde mfesser ve muhkem nasstan daha ak delalet dzeylerini
ifade etmesine karlk, kelamc usulclerde genelde nass ile ayn anlamda ya da zahiri
de iine alan daha kapsaml bir terim olarak mbeyyen ile ayn anlamda kullanlmtr.

Nassda olduu gibi zahir de kelamc usulcler tarafndan farkl ekillerden


tanmlanmakla birlikte tevile ak olan fakat muhtemel anlamlarndan birinde dierine
gre daha ar basan lafz eklindeki tanm ounluk tarafndan benimsenmitir.
Hanefilerde vaz asndan yaplan taksim ierisinde deerlendirilen mm lafz ile
hssn ksmlar olarak deerlendirilen emir ve nehiy kelamc usulclerin ounluu
tarafndan zahirin ksmlar olarak deerlendirilmi ve zellikle Eari usulcler
tarafndan bilgi deerinin zann olduu kabul edilmitir. Mutlak er nefiy trnden
hitaplar da kelamc usulcler tarafndan zahirin ksm olarak deerlendirilerek bu tr
ifadelerin shhatin nefyi hususunda zahir olduu kabul edilmitir. Huccet kabul edenlere
gre mefhumul-muhalefe de zahir kapsamnda yer alr.

Zahirin bir delil sebebiyle muhtemel olduu daha zayf anlama hamledilmesi olan tevil,
fkh usulnn bir konusu olarak kelamc usulclerde ilk defa Cveyn tarafndan ele
alnmtr. Daha dar kapsamda olsa da tevil konusu daha nce Hanefi usulclerden
Debs tarafndan fkh usulnde ele alnmtr.

Lafzn delaletinin kapalln ifade etmek iin kullanlan mcmel Hanefilerde daha dar
kapsaml bir terim olarak kullanlrken kelamc usulcler tarafndan her trl kapall
ifade eden kapsaml bir terim olarak kullanlm ve mcmellik esas itibariyle vaz ve
kullanmdan kaynaklanan mcmellik olmak zere iki ksma ayrlmtr.

Hanefilerde kapallk dzeyinin son noktasn ifade etmek iin zellikle Allahn
sfatlar iin kullanlan mteabih terimi kelamc usulcler tarafndan fkh usulnde
mcmel ile ayn anlamda kullanlan bir terimdir. Bununla birlikte kelamc usulcler,
fkh usul sz konusu olduunda kapall ifade etmek iin mcmel terimini tercih
ederken, kelam sz konusu olduunda mteabih terimini tercih etmilerdir. Bu
erevede mteabihin tevilinin bilinip bilinemeyecei konusunda Hanefilerin
ounluu bilinemeyecei grn benimserken kelamc usulclerin ounluu
bilinebilecei grn benimsemitir. Mteabihin tevilinin bilinip bilinemeyeceine
ilikin her iki gr asndan unu sylemek mmkndr. Kitap ve snnette teklife
301

ilikin olup da anlam bilinmeyen, anlalmayan bir hitap yoktur. Mteabihin tevilinin
bilinemeyeceini ileri srenler asndan bu, ya mteabihin kelama ait bir kavram
olmas ynyledir ya da sadece kelamdaki mtebaihlerin bilinemeyecei anlamna
gelir. Teklife ilikin konularda ise bilinmesi mmkn olmayan bir mteabihin
bulunmas sz konusu deildir. Mteabihin tevilinin bilinebileceini ileri srenler
asndan ise zaten bu konuda bir problem yoktur.

Mcmel, konuan asndan delalet ettii anlam belli olan fakat muhatap asndan belli
olmayan bir kapallk olduu iin ancak konuandan bir beyan ile anlalr. Beyan ise
kelamc usulclerin geneline gre delil anlamnda kullanlmaktadr. Aklama ii ise
beyan deil, tebyn olarak deerlendirilmektedir. Kelamc usulclere gre bir eyin
herkes iin ak ve anlalr hale gelmesi beyann art deildir. Uylam bilen kimsenin
duyduunda ve zerinde dndnde bilmesinin mmkn olaca ekilde olmas
yeterlidir. Beyan olma bakmndan sz ve fiilin birlikte bulunmas halinde szn beyan
olmas nceliklidir. mkansz bir ey ile ykml tutmay gerektirecei iin beyann
ihtiya vaktinden sonraya ertelenmesinin caiz olmad konusunda usulcler genel
olarak hemfikirdir. Beyann ihtiya vaktine kadar ertelenmesi ise Earilere gre caiz,
Mutezilenin ounluuna gre caiz deildir. Hanefilere, iilere ve Mutezileden Basrye
gre ise mcmelin beyannn ertelenmesinin caiz, umumun beyannn ertelenmesinin
caiz deildir.

Kelamc usulclerin zellikle Gazzlinin kullanmnda mefhum genel bir anlama sahip
bir terim olup lafzn mantukunun delaleti dnda kalan iktiz, iaret, tenbih,
mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefenin delaletini kapsar. bnl-Hcibe
kadarki kullanm bu ekildedir. bnl-Hcibden itibaren ise bu terim daha dar bir
anlamda, mefhumul-muvafaka ve mefhumul-muhalefe iin kullanlan bir terim haline
gelmitir. Bu iki delalet trnn dnda kalan dier delalet, iktiz, iaret, tenbihin
delaleti bnl-Hcib tarafndan mantukun gayr- sarih ksm olarak deerlendirilmitir.
bnl-Hcib tarafndan yeniden ekillendirilen bu sistem kendisinden sonra lafzn
delaletini mantuk-mefhum ayrm eklinde ele alan usulclerin benimsedii bir sistem
haline gelmitir.

Mefhum kapsamnda deerlendirilen bu delalet trlerinden iktiznn delaleti ile iaretin


delaletinin terim olarak Gazzl ile birlikte kelamc usulclerin eserlerinde gzkmeye
302

baladn sylemek mmkndr. Gazzlden nceki usulclerde bu terimlere veya


bunlarn yerine kullanlan terimlere rastlanmamas, bu konuda Hanefilerden bir
etkilenme olabileceini sylemeyi mmkn klmaktadr. ktizann delaletinde yaplan
takdir szn doru hale gelmesini salayan ve zaruretten kaynaklanan bir takdir olduu
iin birden fazla takdirin yaplmas mmkn olan durumlarda Hanbeliler hari
usulclerin ounluuna gre, bunlarn hepsi birden takdir edilemez (iktizann umumu
yoktur).

Kelamc usulclerin mefhumun delaleti kapsamnda ele aldklar tenbh ve mnn


delaleti ise lafzn hkme delaletinden ziyade hkmn illetine dikkat eken bir delalet
trdr. Bu yzden de snflamada yer verilmi olsa da kyas konusunda illeti belirleme
yollarndan biri olarak ele alnmtr.

nceki usulcler tarafndan fahvel-hitap, Cveyni ile birlikte mefhumul-muvafaka


olarak isimlendirilen delalet tr Hanefilerdeki nassn delaleti veya delaletin delaleti
eklindeki delalet trne karlk gelir. Zahiriler istisna edilirse usulclerin byk
ounluuna gre bu dalelet tr huccet olarak kabul edilir. Ancak huccet kabul eden
usulcler arasnda bu delalet trnn kyas m yoksa lafz bir delalet mi olduu
tartmaldr. Basr ve Rz gibi kelamc usulclerden bazlar bunun kyas olduunu
savunurken, Ear, Mutezili, ii usulclerin ounluu ve Hanefi usulcler bunun lafz
bir delalet olduunu kabul eder.

Kelamc usulcler tarafndan genelde mefhum kapsamnda deerlendirilen sylenenin


sylenmeyende hkmn yokluuna delaleti eklindeki delill-hitabn (mefhumul-
muhalefe) hucciyyeti konusundaki yaklamlar delill hitabn bir tr olan mefhumus-
sfa esas alnarak belirlenmitir. Buna gre istisnalar olmakla birlikte ekoller esas
alndnda Hanefiler hari fkh usulclerin ounluu huccet olduu, buna karlk
Hanefiler ile Mutezili, ii, Eari ve Zahiri usulclerin byk ounluu ile afiilerden
ve Malikilerden nemli bir grup ise huccet olmad grndedir. Ear, Mutezili ve
ii usulclerin byk ounluunun huccet kabul etmedii dikkate alndnda baz
ada yazarlarn genelleme yaparak mefhumul-muhalefenin huccet olduu grn
Hanefilerin dndaki cumhura, huccet olmad grn ise sadece Hanefilere nispet
etmeleri doru bir deerlendirme deildir.
303

Lafz delaletin er hkme ulamada kyas ve itihat iin temel olmas sebebiyle ana
hatlaryla snrlarn izmeye altmz usulcler tarafndan ortaya konulan bu delalet
teorisinin bu konuda dilciler tarafndan ortaya konan abalar aan bir teori olduunu
sylemek mmkndr.

Usulcler zellikle tanm konusunda mantklardan etkilenmi olmakla birlikte Arap


dilini salt bir dil olarak deil, ayn zamanda ilahi mesajn taycs olan bir hitap olarak
deerlendirdikleri iin gelitirdikleri delalet teorisinin nevi ahsna mnhasr bir teori
olduu sylenebilir. Usulcler ile mantklarn hkme yaklamlarndaki farkllk
bunun bir gstergesi olarak deerlendirilebilir.

Son olarak zellikle kelamc usulclerin delalet anlaylarn niha tahlilde Mutezile sz
konusu olduunda Allahn hikmetini bilmeye (aslah olana riayetin Allaha vacip
olduu) balamalar, Eariler sz konusu olduunda imkansz olan ile ykml
tutmann (teklfi m l yutk) caiz olmad prensibine balamalar geneli itibariyle bu
delalet teorisinin kuru lafzc bir delalet teorisi olmadn gstermesi bakmndan
nemlidir.
304

EKLER

Ek 1: Ear Usulclerin Tasnifi


A. Mantuk- Mefhum Tasnifi:
1. Bkllnnin Tasnifi
A. Gayr- muhtemel: Delaleti mstakil hitab
1. Nass ve sarihi ile dalelet eden
2. Mefhum, lahn ve fahvas ile delalet eden
a. (Fahvel-hitab)
b. (Lahnul-hitab)
c. (Tenbh ve m)
B. Muhtemel: Mcmel, mteabih
1. Emir
2. Nehiy
3. Umum
4. Mterek

2. Cveynnin Tasnifi
A. Mantukun delaleti
1. Nass
2. Zahir
a. Mutlak emir
b. Mutlak nehiy
c. Mutlak umum sygalar
d. Mutlak er nefiy
3. Mcmel
B. Mefhumun delaleti
1. Mefhumul-muvafaka: (Nass)
2. Mefhumul-muhalefe: (Zahir)

3. Gazzlnin Tasnifi
I. Lafzn delaleti:
A. Lafzlarn syga ve manzumunun delaleti:
1. Mcmel, beyan ve mbeyyen
2. Zahir ve mevvel
3. Emir ve nehiy
4. mm ve hss
B. Lafzlarn fahv ve iaretinin delaleti:
1. ktiznn delaleti
2. aretin delaleti
3. Hkmn mnasip vasfa izafesinden talili anlamak
4. Fahvel-hitap (mefhumul-muvafaka)
5. Delill-hitap (mefhumul-muhalefe)
C. Lafzn makul ve manas ile delaleti (kyas)
II. Hz. Peygamberin fiil, sukut ve istibrnn delaleti
305

4. bn Rdn Tasnifi:
I. Szlerin/Lafzlarn Delaleti:
A. Lafzlarn syga asndan delaleti:
1. Syga asndan nass
2. Syga asndan zahir
3. Syga asndan mevvel
4. Syga asndan mcmel
B. Lafzlarn mefhum asndan delaleti:
1. Mefhum asndan nass
2. Mefhum asndan zahir
3. Mefhum asndan mevvel
4. Mefhum asndan mcmel
C. Lafzlarn makul asndan delaleti:
1. Fahvel-hitap: (nass hkmnde)
2. Kyas f manel-asl: (ounlukla zahir)
3. Kyasul-muhl vel-mnasib: (ksmen zahir)
4. Kyasu-ebeh: (mcmel)
II. Karinenin Delaleti:
A. krar
B. Fiiller

5. midnin Tasnifi:

A. Manzmun delaleti:
1. Emir
2. Nehiy
3. mm ve Hssn Anlam
4. Umumun Tahsisi
5. Umumu Tahsis Eden Deliller
6. Mutlak ve Mukayyed
7. Mcmel
8. Beyan ve Mbeyyen
9. Zahir ve Tevili
B. Gayr- manzumun delaleti:
1. Delaletl-iktiz
2. Dellett-tenbh vel-m
3. Delaletl-iret
4. Mefhm
a. Mefhumul-muvafaka
b. Mefhumul-muhalefe
306

B. Asl Makl-i Asl Tasnifi:

1. bn Frekin Tasnifi: er Deliller:


I. Asl
A. Kitap
1. Nass
2. Zahir
a. Zahir bil-vaz (Hakikat: Emir ve nehiy)
b. Zahir bid-dell (Mecaz)
3. Umum
4. Mcmel
B. Snnet
C. cm
II. Makl-i asl
A. Lahnul-hitb
B. Fahvel-hitb
C. Delll-hitb
D. Manel-hitb (kyas)
III. Istshb- hl
A. Istshb- hlil-akl
B. Istshb- hli-er

2. Bcnin Tasnifi: er Asllar:


I. Asl
A. Kitap
1. Hakikat
a. Mufassal
aa. Gayr- muhtemel (Nass)
ab. Muhtemel
aba. Zahir (Emir, nehiy)
abb. mm
b. Mcmel
2. Mecaz
B. Snnet
C. cm
II. Makul-i asl
A. Lahnul-hitab
B. Fahvel-hitab
C. Hasr
D. Manel-hitab (kyas)
III. Istshb- hl
307

C. Mutabakat ve ltizam Tasnifi:

Rznin Tasnifi:

I. Hitabn lafz ile delaleti: Mutabakat yoluyla delaleti


A. Hakikat
1. eri hakikat
2. rf hakikat
3. Lugav hakikat
B. Mecaz
II. Hitabn manas ile delaleti: ltizam delalet:
A. ktiznn delaleti
B. Fahvel-hitab
C. aretin delaleti
D. Delill-hitab
III. Hitaba baka bir eyin eklenmesiyle delaleti:
A. Nassa er bir delilin eklenmesiyle delaleti
1. Nassa baka bir nassn eklenmesiyle delaleti
2. Nassa icmn eklenmesiyle delaleti
3. Nassa kyasn eklenmesiyle delaleti
B. Mtekellimin durumunun mahedesi ile delaleti
308

Ek 2: Mutezili Usulclerin Tasnifi:

1. erhul-umed isimli eserdeki tasnif:


I. Nassn delaleti:
A. Sarihinin delaleti
B. Sarihinin dndaki delaleti
1. Nassn fahvs
2. Nassn fidesi
3. Nassn mefhumu
II. Naslarn Delaleti (Delaletn-Nuss):
A. Nassa nassn eklenmesiyle delaleti
B. Nassa icmn eklenmesiyle delaleti
C. Nassn beyan ile delaleti
D. Nassn artn eklenmesiyle delaleti
E. Nassn, hkmnn yerine getirilmesi kendisine bal olan eyin vacipliine delaleti
2. Basrnin Tasnifi:
I. Akl delalet (Hazr ve ibaha):
II. er delalet:
A. Zahir
1. Hitap/Szler (Kitap, Snnet, cm)
2. Fiiller
B. stinbat
1. Kyas
2. stidlal/istinbat/itihat

Hitap/Szler:
I. Kastedileni bilmede kendisinin ve sarihinin yeterli olduu szler (Emir, nehiy, mm, hss)
II. Kastedileni bilmede kendisinin ve sarihinin yeterli olmad szler
A. Beyan iiten asndan problem tekil etmeyen
1. Beyan talil ile olan
a. Evl yolla olan (mefhumul-muvafaka)
b. Evl yolla olmayan
2. Beyan talil ile olmayan
a. Emredilen hitab tamamlayan eyin vacip olduunu anlamak
b. Zahirinin kastedilmedii bilinen, fakat kastedilenin rf kullanmla bilindii ksm
B. Beyan iiten asndan problem tekil eden szler: Mcmel
1. Lafzn vazndan kaynaklanan mcmellik
a. Lafzn bir ey ifade edip bu eyin sfatn ifade etmemesinden kaynaklanan mcmellik
b. Mterek isimler
2. Lafzndan vazndan kaynaklanmayan, kullanmdan kaynaklanan mcmellik
a. Lafzn konulduu anlamn bir ksmnda kullanlmasndan kaynaklanan mcmellik
b. Konulduu anlamda kullanlmayan lafz
ba. erin kullanmnn bulunduu isimler: er isimler
bb. erin kullanmnn bulunmad, beyan ak olmayan mecaz isimler
309

Ek 3: ii Usulclerin Tasnifi:

1. erif Murtaznn Tasnifi:

I. Kastedileni bilmede kendi bana yeterli olan hitap: Mfesser


A. Kastedilene lafz ile delalet eden
B. Kastedilene fahvas ile delalet eden
C. Kastedilene faidesi ile delalet eden
D. Kastedilene mefhumu ile delalet eden
II. Kastedileni bilmede kendi bana yeterli olmayan hitap: Mcmel
A. Zahirinin gerektirdii anlamn tamamnn kastedilmedii bilinen mcmel
B. Lafzn vazndan kaynaklanan mcmel
1. Anlam ak olmayan fakat bir anlama ihtimali olan mcmel
2. Birden fazla anlama ihtimali olan mcmel: Mterek isimler
3. Nakilden kaynaklanan mcmellik: er isimler
4. Tahsis edildii bilinen fakat belli olmayan umum lafzlar
5. Mcmel bir arta ya da istisnaya bal olan zahirler

2. Tsnin Tasnifi:

I. Anlamn ifadede mstakil hitap :Mbeyyen


A. Sarih: mm, hss, emir, nehiy
B. Fahvel-hitap
C. Delill-hitap
D. Fidetl-hitap
1. Hkme talil ile delalet etmesi
2. Hkmn illetine delalet etmesi
3. Emrin, kendisiyle tamamlanaca eyin emredildiine delalet etmesi
II. Anlamn ifadede mstakil olmayan hitap :Mcmel
A. Ksmen mcmel
B. Tamamen mcmel
1. Genel bir anlama delalet iin konulan lafzlar
2. Mterek isimler
3. er isimler
4. Zahir anlamnn kastedilmedii bilinen hitaplar
5. Mehul bir art ya da istisnadan dolay mcmel hale gelen hitaplar
6. mm lafzn, hkmn mehul bir ey ile gerektirmesinden kaynaklanan mcmellik
310

Ek 4: Hanef Usulclerin Tasnifi:

1. Cesssn Tasnifi:
I. Beyana ihtiya duymayan hitab
A. Vaz yoluyla delalet (Emir, nehiy, mm, hss)
B. Tevkifin anlamndan sadece bir anlama ihtimali olan bir delaletin kartlmas (aretin delaleti)
C. Delalet yoluyla delalet
1. Delaleti geerli olan: Delll-hitab (Fahven-nass)
2. Delaleti geersiz olan: Hkml-mahss biz-zikr
II. Beyana ihtiya duyan hitap: Mcmel
A. Lafzn kapal oluundan kaynaklanan mcmellik
1. Lafzn haddizatnda kapal olmasndan kaynaklanan mcmellik
2. Lafzn er bir anlam iin konulmasndan kaynaklanan mcmellik: er isimler
3. Lafzn birden fazla anlam iin konulmasndan kaynaklanan mcmellik: Mterek isimler
B. Mcmellii gerektiren bir lafz ya da delaletin eklenmesinden kaynaklanan mcmellik
1. mm lafza mehul bir istisna ya da artn bitimesinden kaynaklanan mcmellik
2. Lafzn konulduu anlamn bir ksm iin kullanlmasndan kaynaklanan mcmellik

2. Debsnin Tasnifi:
A. Vaz ynnden konumann eitleri
1. hbr
2. stihbr
3. Emir
4. Nehiy
B. Msemmalarn iermesi bakmndan lafzlarn isimleri
1. Hss
2. mm
3. Mterek
4. Mevvel
C. Fukaha arasnda kullanlan anlamlarnn akl farkl zahir isimler ve ztlar
1. Zahir-haf
2. Nas-mkil
3. Mfesser-mcmel
4. Muhkem-mteabih
D. Kelamn kullanm trlerinin ksmlar
1. Hakikat
2. Mecaz
3. Sarih
4. Kinaye
E. Kyas ve rey ile deil, zahir nas ile sabit olan hkmler
1. Nassn ibaresiyle
2. Nassn iaretiyle
3. Nassn delaletiyle
4. Nassn muktezasyla
311

3. Serahsnin Tasnifi:
A. Msemmalarn iermesi bakmndan hitab sygasnn isimleri
1. Hs
2. mm
3. Mterek
4. Mevvel
B. Fukahann kullanmnda hitap sygasnn isimleri
1. Zahir-haf
2. Nas-mkil
3. Mfesser-mcmel
4. Muhkem-mteabih
C. (Kelamn kullanm ekilleri)
1. Hakikat
2. Mecaz
3. Sarih
4. Kinaye
D. Kyas ve rey ile deil nassn zahiri ile sabit olan hkmler
1. Nassn ibaresiyle
2. Nassn iaretiyle
3. Nassn delaletiyle
4. Nassn muktezas ile

4. Pezdevnin Tasnifi: Nazm ve Manann Ksmlar

A. Syga ve dil asndan nazmn ekilleri


1. Hs
a.Emir
b.Nehiy
2. mm
3. Mterek
4. Mevvel
B. Nazmla beyan ekilleri
1. Zahir-haf
2. Nas-mkil
3. Mfesser-mcmel
4. Muhkem-mteabih
C. Nazmn kullanm ekilleri
1. Hakikat
2. Mecaz
3. Sarih
4. Kinaye
D. Kastedilene ve manaya vukufiyetin ekilleri
1. bare ile istidlal
2. aret ile istidlal
3. Delalet ile istidlal
4. ktiza ile istidlal
312

5. Semerkandnin Tasnifi: Kitabn/Hitabn Hkmlere Delalet ekilleri


I. Muteber Delalet ekilleri
A. bare yoluyla
1. Emir
2. Nehiy
3. Haber
B. aret yoluyla
C. Izmar yoluyla
D. Delalet yoluyla
E. ktiza yoluyla
II. htilafl Delalet ekilleri
A. Mefhumul-muhalefe
B. Mutlakn Mukayyede Hamli
C. Lafzda birlikteliin hkmde birliktelii gerektirmesi

6. Sadruerann Tasnifi:
I. Lafzn Manaya Delaleti
A. Lafzn vaz asndan taksimi
1. Vazn birden fazla olmas: Mterek
2. Vazn tek olmas
a. mm
b. Nekre cemi
c. Hss
B. Lafzn kullanm asndan taksimi
1. Hakikat
2. Mecaz
3. Mrtecel
4. Menkl
C. Lafzn anlamnn akl ve kapall asndan taksimi
1. Zahir-haf
2. Nas-mkil
3. Mfesser-mcmel
4. Muhkem-mteabih
D. Lafzn manaya delalet ekli asndan taksimi
1. barenin delaleti
2. aretin delaleti
3. ktizann delaleti
4. Delaletin delaleti
II. Lafzn er Hkme Delaleti
A. Emir
B. Nehiy
313

BBLYOGRAFYA

Abbd, ihbddn Ahmed b. Ksm es-Sebb el-Msr (. 994/1586), Hiye al


erhil-Varakt (Karfnin erhu Tenkhil-fuslnn kenarnda), Matbaatul-
Hayriyye, 1306.

Abdlaziz Buhr, Aluddn Abdlaziz b. Ahmed b. Muhammed (. 730/1330),


Keful-esrr an usli Fahril-slam el-Pezdev, thk. Muhammed el-
Mutasmbillah el-Badad, 4 cilt, Darul-Ktbil-Arab, Beyrut 1997.

Abdlkhir Crcn, Eb Bekr Abdlkhir b. Abdirrahman b. Muhammed (.


471/1078-79), Delill-icz, ner. Mahmud Muhammed akir, Mektebetl-
Hnc, Kahire 1989.

Adudddn el-c, Ebul-Fazl Adudddin Abdurrahman b. Ahmed b. Abdilaffar (.


756/1355), erhu Muhtasaril-Mnteh, Teftzn ve Crcn haiyesiyle,
Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983.

..., el-Mevkf f ilmil-kelm, leml-Ktb, Beyrut, ty.

Ahmet Cevizci, Paradigma Felsefe Szl, Paradigma Yaynlar, stanbul 2000.

Ahsiket (Ahsikes), Eb Abdillah Hsamddin Muhammed b. Muhammed b. mer (.


644/1246-47), el-Mntehab f usulil-mezheb, thk. Ahmed Muhammed Nsr
Abbs el-Avd, Darul-Medril-slm, Beyrut 2005.

Ahtal, Eb Malik Gys b. Gavs b. es-Salt (. 92/710-11), irul-Ahtal, thk. Fahruddn


Kabve, Darul-Fikr, Beyrut 1996.

Al, Eb Sad Salhuddn Hall b. Keykeld (. 761/1359), Telkhul-fuhm f tenkhi


syail-umm, thk. Ali Muavvaz dil Abdlmevcd, Drul-Erkam, Beyrut
1998. Eserin sonunda Takyddn es-Sbknin Ahkmu kll ve m aleyhi
tedll isimli risalesi mevcuttur.

Ali Bardakolu, Dellet md., DA, IX, 119-122.

Allme Hll, Cemlddn el-Hasen (el-Hseyn) b. Ysuf b. Al bnl-Mutahhar (.


726/1325), Mebdiul-vusl il ilmil-usl, thk. Abdulhseyn Muhammed Al
el-Bakkl), Darul-Edv, Beyrut 1986.
314

mid, Ebul-Hasen Seyfddn Ali b. Muhammed b. Slim es-Saleb (. 631/1233), el-


hkm f uslil-ahkm, ner. brahim el-Acz, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye,
Beyrut 1985.

..., Mntehes-sl f ilmil-usl, thk. Ahmed Ferid el-Mezd, Darul-Ktbil-


lmiyye, Beyrut 2003.

..., Ebkrul-efkr f uslid-dn, thk. Ahmed Ferid el-Mezidi, 3 cilt, Darul-


Ktbil-lmiyye, Beyrut 2003.

Asker, Eb Hill el-Hasen b. Abdillah b. Sehl (. 400/1009), el-Furkul-luaviyye,


thk. Hsmddn El-Kuds, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1981.

Azmi Yksel, Ahtal md., DA, 183-184.

Bc, Ebul-Velid Sleyman b. Halef b. Sad et-Tcb (. 474/1081), hkmul-fusl f


ahkmil-usl, thk. Abdullah Muhammed el-Cebbr, Messesetr-Risale,
Beyrut 1989.

..., Kitbul-hudd fil-usl, thk. Nezih Hammd, Beyrut 1973.

..., Kitbul-ire f marifetil-usl vel-vicze f maned-dell, thk. Muhammed


Ali Ferks, Beyrut 1996.

Bklln, Eb Bekr Muhammed b. Tayyib b. Muhammed el-Basr (. 403/1013), et-


Takrb vel-ird, thk. Abdulhamd b. Ali Eb Zneyd, 3 cilt, Messesetr-
Risale, Beyrut 1998.

..., Temhdl-evil ve telhsd-delil, thk. Imdddn Ahmed Haydar,


Messesetl-Ktbis-Sekfiyye, Beyrut 1987.

..., el-nsf fm yecibu itikduh vel yeczl-cehlu bih, thk. Muhammed Zahid
b. el-Hasen el-Kevser, Mektebetl-Hanc, Kahire 1993.

Basr, Ebul-Huseyn Muhammed b. Ali b. Tayyib (. 436/1044), el-Mutemed f uslil-


fkh, thk. Halil el-Meys, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983.

..., erhul-Umed (?), thk. Abdlhamid b. Ali Eb Zneyd, 2 cilt, Mektebetl-


Ulm vel-Hikem, Medine 1990.
315

Bedah, Muhammed b. El-Hasen (. 922/1516), Menhicl-ukl f erhi Minhcil-


usl (eser, snevnin Minhc zerine yapt Nihayets-sl isimli erhle birlikte
baslmtr), 3 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1984.

Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Szl, nklap Kitabevi, Ankara 1988.

Bennn, Abdurrahman b. Cdullah el-Marib (. 1198/1784), Hiye al erhil-


Mahall al metni Cemil-cevmi, 2 cilt, Darul-Fikr, Beyrut 2003.

Beyz, Kemalddin Ahmed (Beyzizde Ahmed Efendi) (. 1098/1687), rtl-


merm min ibrtil-mm, thk. Yusuf Abdrrezzk, Darul-Ktbil-slam,
stanbul 1949.

Beydv, Nsrddin Eb Sad Abdullah b. mer b. Muhammed (. 685/1286)


Minhcul-vusl f marifitil-usl (eser, umrinin Minhcn hadislerini tahric
iin yazd el-btihc ile baslmtr), ner. emr Taha el-Meczb, leml-
Ktb, Beyrut 1985.

..., Tefsrul-Beydv: Envrut-tenzl ve esrrut-tevl, Darul-Ktbil-lmiyye,


Beyrut 1988.

Cabir, Muhammed bid, Arap-slam Kltrn Akl Yaps, ev. Burhan Krolu-
Hasan Hacak- Ekrem Demirli, Kitabevi, stanbul 2000.

Cesss, Eb Bekr Ahmed b. Ali er-Rz, (. 370/981), el-Fusl fil-usl, thk. Uceyl
Csim en-Neem, 4 cilt, Vezratl-Evkf ve-unil-slamiyye, Kuveyt
1994.

..., Ahkmul-Kurn, thk. Muhammed es-Sdk Kamhv, 5 cilt, Daru hyit-


Trsil-Arab, Beyrut 1985.

Crcn, Ebul-Hasen Ali b. Muhammed b. Ali es-Seyyid e-erf (. 816/1413), et-


Tarft, yy., ty.

Cveyn, mmul-Harameyn Ebul-Mel Rknddn Abdlmelik b. Abdullah b.


Yusuf et-T en-Nsbr (. 478/1085), el-Burhn f uslil-fkh, thk. Abdlazim
Mahmud ed-Db, 2 cilt, Darul-Vef, 1997.

..., Kitabut-telhs f uslil-fkh, thk. Abdullah Clem en-Nibl-ebbr Ahmed el-


Umer, 3 cilt, Darul-Beiril-slamiyye, Beyrut 1996.
316

..., el-Varakt (Mardn ve Mahall erhi iinde baslmtr. Bk. Mardn, Mahall).

..., el-Kfiye fil-cedel, thk. Fevkyye Huseyn Mahmd, Matbaatu sa el-Bab el-
Haleb, Kahire 1979.

..., Kitbul-ird il kavatl-edille f uslid-diynt, thk. Muhammed Yusuf


Ms-Ali Abdlmnim Abdulhamd, Matbaatus-Sade, Kahire 1950.

..., Lmul-edille f kavidi akidi ehlis-snne vel-cema (fotokopi)

Debs, Eb Zeyd Abdullah (Ubeydullah) b. Muhammed b. mer b. s (. 430/1039),


Takvmul-edille fil-usl, thk. Halil Muhyiddin el-Meys, Darul-Ktbil-
lmiyye, Beyrut 2001.

Ebl-Bek, Eyyb b. Ms el-Huseyn el-Kefev (. 1095/1684), el-Klliyyt,


Messesetr-Risale, Beyrut 1993.

Emir Padiah, Muhammed Emn b. Mahmd el-Huseyn el-Buhr el-Mekk (.


987/1579), Teysirut-Tahrr, 4 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut ty.

Ensr, Abdlaly Muhammed b. Nizmddn (. ), Fevtihur-rahamt (Gazzlnin


el-Mstesfs ile basl), 2 cilt, Darul-Fikr, Dmek ty.

Esmend (smend), Aluddn Muhammed b. Abdlhamd (. 552/1158), Bezln-


nazar fil-usl, thk. Muhammed Zeki Abdlberr, Mektebet Darit-Trs,
Kahire 1992.

Fadime Sarba, Klasik Hanef Fkh Usulnde Lafz Anlam likisi Bakmndan Zahir
ve Nass (yaynlanmam Yksek Lisans tezi), ESBE, Kayseri 2004.

Fahrettin Atar, Fkh Usul, MFV Yaynlar, stanbul 1988.

Ferhat Koca, slam Hukuk Metodolojisinde Tahsis (Daraltc Yorum), SAM Yaynlar,
stanbul 1996.

..., stidll md. DA, XXIII, 323-325.

Ferr, Eb Yal Muhammed b. el-Huseyn b. Muhammed b. Halef (. 458/1066), el-


Udde f uslil-fkh, thk. Ahmed b. Ali el-Mubrek, 5 cilt, Riyad 1993.

..., Kitbul-mutemed f uslid-dn, thk. Ved Zeydn Haddd, Darul-Merk,


Beyrut 1974.
317

Frzbd, Ebut-Thir Mecdddn Muhammed b. Yakb b. Muhammed (.


817/1415), el-Kmsul-muht, Messesetr-Risle, Beyrut 1987.

Gazzl, Hccetl-slam Eb Hamid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b.


Ahmed et-Ts (. 505/1111), el-Mstasf min ilmil-usl, 2 cilt, Darul-Fikr,
Dmek ty., ev. H. Yunus Apaydn, slam Hukukunda Deliller ve Yorum
Metodolojisi, 2 cilt, Rey Yaynclk, Kayseri 1994.

..., el-Menhl min talktil-usl, thk. Muhammed Hasan Heyto, Darul-Fikr,


Dmek, 1980.

..., iful-all f beyni-ebeh vel-muhayyel ve meslikit-tall, thk. Hamed el-


Kebs, Matbaatl-rd, Badat 1971.

..., Miyrul-ilm f fennil-mantk, Darul-Endels, Beyrut ty.

..., el-ktisd fil-itikd, thk. Muhammed Mustafa Ebul-l, Mektebetl-Cnd,


Msr ty.

Habbz, Cellddn Eb Muhammed mer b. Muhammed b. mer el-Hucend (.


691/1292), el-Mun f uslil-fkh, thk. Muhammed Mazhar Beka, Darul-
Besir, Mekke 1403.

Halife Ba Bekr El-Hasen, Menhicl-usliyyn f turuki delltil-elfz alel-ahkm,


Mektebet Vehbe, Kahire 1989.

Halil b. Ahmed, Ebu Abdirrahman el-Ferhd (. 175), Kitbul-ayn, thk. Mehd el-
Mahzm-brahim es-Smer, 8 cilt, Messesetl-A lem, Beyrut 1988.

Hasan Kk, slamda ve Batda Mantk, MFV Yaynlar, stanbul 1988.

H. Yunus Apaydn, Hanefi Hukukularn Hadis Karsndaki Tavrlarnn Bir


Gstergesiri Olarak Manev Inkta Anlay, EFD, Say 8, ss. 159-193.

..., Klasik Fkh Usulnn Yaps ve levi, HAD, say 1, 2003, ss. 9-28.

..., ctihad md., DA, XXI, 432-445.

..., rde beyn md. DA, XXII, 387-391.

..., Kerh md. DA, XXV, 285-287.

..., Kyas md. DA, XXV, 529-539.


318

bn Abdiekr, Muhibbullah el-Bihr (. 1119/1707), Msellems-sbt (Ensrnin


Fevtihur-rahamt erhiyle, el-Mstasf ile birlikte baslmtr), Darul-Fikr,
Dmek, ty.

bn Akl, Ebl-Vef Ali b. Akl b. Muhammed el-Badad (. 513/1119), Kitbul-


cedel, thk. George Makdisi, Mektebets-Sekfetid-Diniyye, ty.

bn Cinn, Ebul-Feth Osmn el-Mevsl el-Badd (. 392/1002), El-Hasis, thk.


Muhammed Ali En-Neccr, 3 cilt, Aleml-Ktb, Beyrut 1983.

bn Czey, Ebul-Kasm Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Kelb el-Grnt, (.


741/1340), Takrbl-vusl il ilmil-usl, thk. Abdullah Muhammed el-
Cebbr, Darun-Nefis rdn 2002.

bn Dreyd, Eb Bekr Muhammed b. el-Hasen el-Ezd el-Basr (. 321/933), Kitabu


cemheretil-la, thk. Remz Mnr el-Balebekk, 3 cilt, Darul-lm lil-
Melayn, Beyrut 1987.

bn Emrul-Hcc, Eb Abdillah emsddn Muhammed b. Muhammed el-Haleb (.


879/1474), et-Takrr vet-tahbr, 3 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983.

bn Fris, Ebl-Hseyn Ahmed b. Fris b. Zekeriyy b. Muhammed er-Rz el-


Kazvn el-Hemedn (. 395/1004), Mucemu mekyisil-la, thk. Abdsselam
Muhammed Hrun, 6 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Kum ty.

bn Frek, Eb Bekr Muhammed b. el-Hasen el-sfehn en-Nsbr (. 406/1015),


Kitbul-hudd fil-usl: el-Hudd vel-muvdat, ner. Muhammed es-
Sleyman, Darul-arbil-slam, Beyrut 1999.

..., el-Muhtasar. Eser Muhammed Hassan brahim Avdn bn Frek ve


Asaruhul-Usuliyye isimli doktora tezinin bir paras olarak neredilmitir.
Mektebet Darul-avsn, Dmek 2002.

..., Mcerred maklti-eyh Ebil-Hasen el-Ear, thk. Daniel Gimaret, Drul-


Merk, Beyrut 1986.

bn Hazm, Eb Muhammed Ali b. Ahmed b. Sad el-Endels el-Kurtub (. 456/1064),


el-hkm f uslil-ahkm, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1985.

..., el-Fasl fil-milel vel-ehv ven-nihal, 3 cilt, Darul-Marife, Beyrut 1986.


319

..., lml-kelm al mezhebi ehlis-snne vel-cema, thk., Ahmed Hicz es-


Sek, el-Mektebets-Sekf, Kahire 1989.

bn Him, Eb Muhammed Cemlddn Abdullah b. Yusuf b. Ahmed b. Abdillah el-


Ensr el-Msr (. 761/1360), erhu uzriz-zeheb f marifeti kelmil-Arab,
thk. Muhammed Muhyiddn Abdlhamid, Matbaats-Saade, 1963.

bn Kayyim el-Cevziyye, Eb Abdillah emsddn Muhammed b. Eb Bekr b. Eyyb


ez-Zr ed-Dmek (. 751/1350), lmul-muvakkn an rabbil-alemn,
ner. Muhammed el-Mutasm billh, Drul-Kitbil-Arab, Beyrut 2004.

..., el-Kasdetn-nniyye: el-Kfiyet-fiye fil-intisr lil-frkatin-nciye, thk.


Muhammed Halil Hers, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1986.

bn Kudme, Eb Muhammed Muvaffakuddn Abdullah b. Ahmed b. Muhammed el-


Cemml el-Makds (. 620/1223), Ravdatn-nzr ve cnnetl-mnzr f
uslil-fkh al mezhebil-imm Ahmed, thk. Abdlkerm b. Ali b. Muhammed
en-Nemle, Mektebetr-Rd, Riyad 1994.

bn Melek, zzddn Abdullatif b. Abdlaziz Firite (. 821/1418 ?), erhu Menaril-


envr, Basn Ofset, stanbul 1965.

bn Mflih, Eb Abdillah emsddin Muhammed b. Mflih b. Muhammed el-Makdis


er-Rmn (. 763/1362), Usll-fkh, thk. Fehd b. Muhammed es-Sedhn, 4
cilt, Mektebetl-Abkn, Riyad 1999.

bn Rek, Eb Ali el-Huseyn b. Ebil-Fedail Atk b. el-Huseyn b. el-Huseyn b. Adillah


er-Rab el-Ceml (. 632/1234), Lbbl-mahsl f ilmil-usl, thk.
Muhammed Gazali mer Cb, 2 cilt, Darul-Buhs lid-Dirasetil-slamiyye,
Dubai 2001.

bn Rd, Ebul-Veld Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Kurtub (. 595/1198),


ed-Darr f uslil-fkh: Muhtasarul-Mstesf, thk. Cemalddin el-Alev,
Drul-arbil-slam, Beyrut 1994.

bn Sn, Eb Ali el-Huseyn b. Abdillah b. Ali (. 428/1037), Kitbun-nect fil-


hikmetil-mantkyye vet-tabiyye vel-ilhiyye, Drul-fk, Beyrut 1985.

..., el-rt vet-tenbht, Nasrddn et-Ts erhiyle, thk. Sleyman Dnya,


Darul-Merif, Kahire 1983.
320

bnl-Arab, Ahkmul-Kurn, thk. Ali Muhammed el-Becv, Darul-Fikril-Arab,


yy. ty.

bnl-Hcib, Eb Amr Cemlddn Osman b. mer b. Eb Bekr b. Yunus (.


646/1249), Mntehel-vusl vel-emel f ilmeyil-usl vel-cedel, Darul-
Ktbil-lmiyye, Beyrut 1985.

..., Muhtasarul-Mntehel-usl (Adududdn el-c erhi ve Teftzn ve Crcn


haiyesiyle), Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983.

bnl-Hmm, Kemlddn Muhammed b. Abdilvhid b. Abdilhamd es-Sivas el-


skender (. 861/1457), et-Tahrr f ilmil-usl (Bk. bn Emirul-Hcc ve Emir
Padiah erhi ile).

..., Kitbul-msyere, Msmere erhi ile, ar Yaynlar, stanbul 1979.

bnl-Kassr, Ebul-Hasen Ali b. mer b. Ahmed el-Badd (. 397/1007), el-


Mukaddime fil-usl, ner. Muhammed b. el-Huseyn es-Sleyman, Darul-
arbil-slam, Beyrut 1996.

bnl-Lehhm, Ebul-Hasen Alddn Ali b. Muhammed b. Ali el-Bal ed-Dmek


(. 803/1401), el-Muhtasar f uslil-fkh (thk. Muhammed Hasan smil),
Drul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 2000.

bnl-Mibred, Ebul-Mehsin Cemlddn Ysuf b. Hasen b. Ahmed el-Makdis (.


909/1503), erhu ayetis-sl il ilmil-usl, thk. Ahmed el-Anz, Darul-
Beiril-slamiyye, Beyrut 2000.

bnn-Neccr, Eb Bekr (Ebl-Bek) Takyyddn Muhammed b. Ahmed b.


Abdilazz el-Fth (. 972/1564), erhul-Kevbebil-mnr: el-Muhteberul-
mbteker erhul-muhtasar, thk. Muhammed ez-Zuhayl Nezh Hammd, 4
cilt, Drul-Fikr, Dmek 1980.

bns-St, Ebl-Abbs Muzafferddn Ahmed b. Ali b. Talib el-Balebekk el-


Badad (. 694/1295), Bedun-nizm: Nihyetl-vusl il ilmil-usl, ner.
Sad b. arr b. Mehd, 2 cilt, Mekke 1418.

bnt-Tilimsn, Abdullah b. Muhammed b. Ali erefddin Eb Muhammed el-Fihr


el-Msr (. 644), erhul-Melim f uslil-fkh, thk. Adil Ahmed Abdlmevcud
- Ali Muhammed Muavvaz, 2 cilt, leml-Ktb, Beyrut 1999.
321

brahim Emirolu, Klasik Manta Giri, Elis Yaynlar, Ankara 2004.

sfehn, Eb Abdillah emsddin Muhammed b. Mahmd b. Muhammed b. Abbd el-


cl (. 688/1289), el-Kif anil-Mahsl f ilmil-usl, thk. dil Ahmed el-
Mevcud-Ali Muhammed Muavvaz, 6 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut
1998.

sfehn, Ebussen emsddn Mahmd b. Abdirrahman b. Ahmed (. 749/1349),


Beynul-Muhtasar-erhu Muhtasari bnil-Hcib, thk. Muhammed Mazhar
Beka, 3 cilt, Mekke 1986.

snev, Eb Muhammed Cemalddn Abdrrahm b. El-Hasen b. Ali El-mev (.


772/1370), Nihyets-sl f erhi Minhcil-vusl, Bedah erhi ile birlikte, 3
cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1984.

..., et-Temhd f tahrcl-fr alel-usl, thk. Muhammed Hasan Heyto,


Messesetr-Risle, Beyrut 1987.

tkn, Kvmddn Emr Ktib b. Emr mer b. Emr Gz el-Farb (. 758/1357), et-
Tebyn, thk. Sbr Nasr Mustafa Osman, 2 cilt, Vezratl-Evkf ve-unil-
slmiyye, Kuveyt 1999.

zmirli smail Hakk, Miyrul-Ulm, stanbul 1315.

Kad Abdulcabbr, Ebul-Hasen Kdl-Kudt Abdlcebbr b. Ahmed b. Abdilcebbr


El-Hemedn (. 415/1025), el-Mun f ebvbit-tevhd vel-adl, 16 cilt,
Matbaatu Daril-Ktb, 1963.

..., erhul-uslil-hamse, thk. Abdlkerm Osmn, Mektebet Vehbe, Kahire


1988.

..., el-Muht bit-teklf, thk. mer Seyyid Azm, Darul-Msriyye, Kahire ty.

..., Mtebihul-Kurn, thk. Adnan Muhammed Zerzr, Mektebet Darit-Trs,


Kahire 1969.

Karf, Ebul-Abbs ihbuddn Ahmed b. dris b. Abdirrahmn el-Msr (.


684/1285), Nefisul-usl f erhil-Mahsl, thk. Adil Ahmed Abdlmevcud-Ali
Muhammed Muavvaz, 9 cilt, el-Mektebetl-Asriyye, Beyrut 1999.

..., erhu Tenkhil-fusl, Matbaatul-Hayriyye, 1306.


322

..., el-kdl-manzm fil-huss vel-umm, thk. Ahmed el-Hatm Abdullah, Drul-


Ktb, Mekke 1999.

..., el-hkm f temyzil-fetv anil-ahkm ve tasarruftil-kd vel-imm, thk.


Abdlfettah Eb udde, Mektebetl-Matbtil-slamiyye, Haleb 1967.

Kelvezn, Ebul-Hattb Mahfz b. Ahmed b. el-Hasen el-Badad (. 510/1116), et-


Temhd f uslil-fkh, thk. Mfid Muhammed Eb Ame-Muhammed b. Ali b.
brahim, 4 cilt, Darul-Medeni, Cidde 1985.

Kiy el-Herrs, Ebul-Hasen emslislm mdddn Ali b. Muhammed b. Ali et-


Taber (. 504/1110), Ahkmul-Kurn, thk. Ms Muhammed Ali zzet Ali
d Atyye, 4 cilt, Drul-Cl, Beyrut 2004.

Lmi, Ebus-Sen Mahmd b. Zeyd (. Hicri altnc asrn ilk yars), Kitbun f
uslil-fkh, thk. Abdlmecid Trk, Darul-arbil-slm, Beyrut 1995.

Leknev, Ebul-Hasent Muhammed Abdlhay b. Muhammed Abdilhalm b.


Muhammed Emnillah es-Sihlev, Kamerul-akmr li Nuril-envr f erhil-
Menr, Nesef ve Molla Cvenin el-Menr erhi kenarnda, Elif Ofset, stanbul
1986.

Mahall, Eb Abdillah Cellddn Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Ensr (.


864/1459), erhul-Varakt f ilmi uslil-fkh, Abbd haiyesiyle birlikte
erhu Tenkhil-fusl kenarnda, Matbaatul-Hayriyye, 1306.

..., erhu Cemil-cevmi, Bennn haiyesiyle, 2 cilt, Drul-Fikr, Beyrut 2003.

Mardn, emsddn Muhammed b. Osman b. Ali (. 871), el-Encmz-zhirt al


halli elfzil-Varakt f uslil-fkh, thk. Abdlkerim b. Ali b. Muhammed en-
Nemle, Mektebetr-Rd, Riyad 1996.

Mturd, Eb Mansr Muhammed b. Muhammed b. Mahmd (. 333/944), Tevltu


ehlis-snne, thk. Fatma Yusuf el-Haym, 5 cilt, Messesetr-Risle, Beyrut
2004.

Mzer, Eb Abdillah Muhammed b. Ali b. mer et-Temm es-Skll (. 536/1141),


zhul-mahsh min Burhnil-usl, thk. Ammar et-Talib, Darul-arbil-
slam, Beyrut 2001.
323

Mehmet Grmez, Snnet ve Hadisin Anlalmas Ve Yorumlanmasnda Metodoloji


Sorunu, TDV Yaynlar, Ankara 1997.

Mehmet Paac, , Anlama (Fkh) Uslne Dir, A, cilt 8, say 2, ss. 85-97.

Merdv, Alauddn Ebil-Hasen Ali b. Sleyman Ahmed b. Muhammed (. 885/1480),


et-Tahbr erhut-Tahrr f uslil-fkh, thk. Abdurrahman b. Abdullah-Avd b.
Muhammed-Ahmed b. Muhammed, 8 cilt, Mektebetr-Rd, Riyad 2000.

Merinn, Ebul-Hasen Burhanddn Ali b. Eb Bekr b. Abdilcell el-Fern (.


593/1197), el-Hidye erhu Bidyetl-mbted, 4 cilt, Ed Neriyat, stanbul
1991.

Mevsl, Ebl-Fazl Mecdddn Abdullah b. Mahmd b. Mevdd (. 683/1284), el-


htiyr li tallil-Muhtr, 5 cilt, ar Yaynlar, stanbul 1987.

M. Nci Bolay, dellet md. DA, IX, 119.

Molla Cven, Ahmed b. Eb Sad b. Abdillah el-Leknev, (1130/1718), Nrul-envr f


erhil-Menr, 2 cilt, Elif Ofset, stanbul 1986.

Molla Husrev, Mehmed b. Fermurz b. Ali (. 885/1480), Mirtul-usl f erhi


Mirktul-vusl, ner. Ahmed Huls, Darul-mire, stanbul 1308.

Muhakkk Hll, Ebul-Ksm Necmddn Cafer b. El-Hasen b. Eb Zekeriy Yahy


(. 676/1277), Mericl-usl, Messeset lil-Beyt, Kum 1403.

Muhammed Edip Salih, Tefsrun-nuss fil-fkhil-slam, 2 cilt, el-Mektebetl-


slam, Beyrut 1984.

Mustafa z, Abbd b. Sleyman es-Saymer md., DA, I, 12-13.

Nasr Hmid Eb Zeyd, Dinsel Sylemin Eletirisi: Dinsel Metinleri Anlamada


Bilimsel Bir Ynteme Doru, ev. Fethi Ahmet Polat, Kitbiyt, Ankara 2002.

Nesef, Ebul-Mun Meymn b. Muhammed (. 508/1115), Tabsratul-edille f


uslid-dn, thk. Hseyin Atay, 2 cilt, DB Yaynlar, Ankara 1993.

Nesef, Ebul-Berekt Hfizddn Abdullah b. Ahmed b. Mahmd (. 710/1310),


Menrul-envr, mellifin Keful-esrr erhi ile basl, ner. hsan Kitabevi,
stanbul 1986.

..., Keful-esrr, Menrul-envr erhi, ner. hsan Kitabevi, stanbul 1986.


324

..., erhul-Mntehab, thk. Slim t, stanbul 2003.

Nesef, Eb Hafs Necmddn mer b. Muhammed b. Ahmed b. smil es-Semerkand


(. 537/1142), Akidn-Nesefiyye, Teftzn erhi ve Ramazan Efendi haiyesi
ile basl, Basn Ofset, stanbul, 1965.

Pezdev, Ebul-Usr Fahrulislam Ebul-Hasen Ali b. Muhammed b. Huseyn (.


482/1090), Usll-Pezdev: Kenzul-vusl, Abdlaziz Buharinin Keful-esrr
erhi ile, thk. Muhammed el-Mutasmbillah el-Badad, 4 cilt, Darul-Ktbil-
Arab, Beyrut 1997.

Pezdev, Ebul-Ysr Muhammed b. Muhammed (. 493), Kitbun fhi marifetil-


huceci-eriyye, ner. M. Bernand, E. Chaumont, el-Mahedl-lm el-Frans
lil-sri-arkyye, Kahire 2003.

Rb el-sfehn, Ebul-Ksm el-Huseyn b. Muhammed b. el-Fadl b. Muhammed (.


502/1108), el-Mfredt f ribil-Kurn, Kahraman Yaynlar, stanbul 1986.

Rahn, Eb Zekeriy Yahy b. Ms (. 773), Tuhfetl-mesl f erhi Muhtasaril-


Mntehs-sl (thk. El-Hd b. el-Huseyn ibl), 4 cilt, Darul-Buhs, Dubai
2002.

Rz, Eb Abdillah Fahrddn Muhammed b. mer b. Huseyn et-Taberistn (.


606/1210), el-Mahsl f ilmi uslil-fkh, thk. Taha Cabir Feyyaz el-Alvn, 6
cilt, Messesetr-Risale, Beyrut 1992.

..., el-Melim f uslil-fkh, bnt-Tilimsn erhi ile, thk. Adil Ahmed


Abdlmevcud - Ali Muhammed Muavvaz, 2 cilt, leml-Ktb, Beyrut 1999

..., Kitbul-muhassal: Muhassalu efkril-mtekaddimn vel-mteahhirn minel-


hukem vel-mtekellimn, thk. Hseyin Atay, Mektebet Darit-Trs, Kahire
1991.

Rz, Muhammed b. Eb Bekr b. Abdilkdir, Muhtrus-shh, Mektebet Lbnn,


Beyrut 1988.

Roland Barthes, Gstergebilimsel Serven, ev. Mehmet Rifat - Sema Rifat, Yap
Kredi Yaynlar, stanbul 1996.
325

Sadruera, Ubeydullah b. Mesd el-Mahbb el-Buhr (. 747/1346), et-Tavzh f


halli avmizit-Tenkh, Teftznnin erhut-telvhinin kenarnda, Darul-
Ktbil-lmiyye, Beyrut ty.

Sahib smail b. Abbd (. 385), el-Muht fil-la, thk. Muhammed Hasen l-i Ysn,
leml-Ktb, Beyrut 1994.

Semn, Ebul-Muzaffer Mansur b. Muhammed b. Abdulcabbr (. 489), Kavtul-


edille fil-usl, thk. Muhammed Hasen smail, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye,
Beyrut 1997.

Semerkand, Aluddn Ebi Bekr Muhammed b. Ahmed (. 539 ?), Mznul-usl f


neticil-ukl, thk. Abdlmelik Abdurrahman es-Sad, 2 cilt, Vezaratl-Evkf
ve-unid-Diniyye, Medine 1987.

Serahs, emsl-Eimme Eb Bekr Muhammed b. Ahmed b. Eb Sehl (. 490/1097),


Usls-Serahs, thk. Ebul-Vef el-Efn, 2 cilt, Drul-Marife, Beyrut 1973.

Seyyid erif Murtez, Ali b. el-Huseyn el-Musev (. 436/1044), ez-Zera fil-usl,


thk. Ebul-Ksm el-Kerc, 2 cilt, Tahran 1376.

Snk, Hsmddn Huseyn b. Ali b. Haccc b. Ali (. 714), Kitbul-vf f uslil-


fkh, thk. Ahmed Muhammed Hamd el-Yemn, 5 cilt, Darul-Kahire, Kahire
2003.

Sircddn el-Urmev, Ebus-Sen Mahmd b. Eb Bekr b. Ahmed b. Hmid el-


Ezribcn et-Tenh ed-Dmek (. 682), et-Tahsl minel-Mahsl, thk.
Abdulhamid Ali Eb Zneyd, 2 cilt, Messesetr-Risale, Beyrut 1988.

Sbk, Takiyyddin Ebul-Hasen Ali b. Abdlkf b. Temm el-Ensar el-Hazrec (.


756), el-bhc f erhil-Minhc (Hkm konusunun drdnc meselesine kadar
olan ksm erhetmitir. Geri kalan ksm olu Tcddn es-Sbk tarafndan
tamamlanmtr). Thk. Ahmed Cemal Zemzem-Nureddin Abdulcebbar Sar, 7
cilt, Darul-Buhs, Dubai 2004.

Sbk, Tcddn Eb Nasr Abdulvehhb b. Ali b. Abdilkaf (. 771), Cemul-cevmi,


Mahall erhi ve Bennn haiyesiyle, 2 cilt, el-Matbaatul- Ezheriyye el-
Msriyye, 1309.

..., Reful-hcib an Muhtasari bnil-Hcib, thk. Ali Muhammed Muavvaz- Adil


Ahmed el-Mevcud, 4 cilt, leml-Ktb, Beyrut 1999.
326

Shreverd, ihbddn Yahy b. Habe (. 587), et-Tenkht f uslil-fkh, thk. Ayyd


b. Nm es-Slem, Mektebetr-Rd, Riyad 2001.

afi, Muhammed b. drs (. 204/820), er-Risle, thk. Ahmed Muhammed akir,


Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1939.

tb, Eb shak brahim b. Ms b. Muhammed (. 790/1388), el-Muvfakt f


usli-era, ner. Abdullah Draz, 2 cilt, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut
1991.

ehristn, Ebul-Feth Muhammed b. Abdilkerim (. 548), Nihyetl-ikdm f ilmil-


kelm, thk. Ahmed Ferid el-Mezid, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 2004.

evkn, Muhammed b. Ali b. Muhammed (. 1250), rdul-fuhl il tahkki ilmil-


usl, thk. Musab Muhammed Sad el-Bedr, Messesetl-Ktbis-Sekfiyye,
Beyrut 1992.

eyh Hall, Ahmed b. Abdirrahman b. Ms b. Abdilhak ez-Zelyetn el-Karev (.


898), ed-Dyl-lm erhu Cemil-cevmi f uslil-fkh, thk. Abdlkerim b.
Ali b. Muhammed en-Nemle, 2 cilt, Mektebetr-Rd, Riyad 1999.

eyh Mfd, Muhammed b. Muhammed el-Badd (. 413/1022), Muhtasarut-tezkire


bi uslil-fkh, thk. eyh Mehd Necef, Kum 1413.

ihbddn Ebul-Abbs, Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Abdilaniy el-Harrn


ed-Dmek (. 745), el-Msevvede f uslil-fkh, thk. Muhammed Muhyiddn
Abdulhamd, Darul-Kitbil-Arab, Beyrut ty.

rz, Eb shk brahim b. Ali b. Yusuf el-Frzbd (. 476), erhul-Lma, thk.


Abdlmecid Trk, 2 cilt, Darul-arbil-slam, Beyrut 1988.

..., el-Lma f uslil-fkh, thk. Muhyiddn Db-Yusuf Ali Bedv, Beyrut 1995.

..., et-Tabsra f uslil-fkh, thk. Muhammed Hasan Heyto, Darul-Fikr, Dmek


1980.

Tcddn el-Urmev, Ebl-Fadl Muhammed b. el-Huseyn (el-Hasen) b. Abdillah (.


653 ?), el-Hsl minel-Mahsl f uslil-fkh, thk. Abdsselam Mahmud Eb
Nc, 3 cilt, Darul-Medaril-slam, Beyrut 2002.

Tahsin Grgn, n md. DA, XXII, 339-341.

Teftzn, Sadddn Mesd b. mer b. Abdillah (. 791/1389), erhut-telvh alet-


Tavzh, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut ty.
327

..., Hiye al erhi Muhtasaril-Mnteh, Darul-Ktbil-lmiyye, Beyrut 1983.

..., erhul-maksd, thk. Abdurrahman Umeyre, leml-Ktb, Beyrut 1989.

..., erhul-Akid, Ramazan Efendi haiyesi ile, Basn Ofset, stanbul 1965.

TDK, Trke Szlk, 2 cilt, Trk Tarih Kurumu Basm Evi, Ankara 1988.

Tehnev, Muhammed b. Ali b. Ali (. 1158/1745), Kefu stlhtil-fnn, 2 cilt,


Kahraman Yaynlar, stanbul 1984.

Tf, Necmddn Ebir-Reb Sleyman b. Abdilkav b. Abdilkerm (. 716), erhu


Muhtasarir-Ravda, thk. Abdullah b. Abdlmuhsin et-Trk, 3 cilt,
Messesetr-Risle, Beyrut 1990.

..., Risletl-maslaha, (Hallfn Mesadrut-teril-slami fm l nassa fhi


isimli eserinin iinde ss. 106-144), Darul-Kalem, Kuveyt 1972.

Ts, eyhut-Tife Muhammed b. el-Hasen (. 460/1068), el-Udde (Uddetl-usl),


thk. eyh Muhammed Rza el-Ensr el-Kumm, 2 cilt, Matbaatus-Sitre, Kum
1417.

..., el-ktisd fm yeteallaku bil-itikd, Matbaatul-db, Necef 1979.

Verceln, Eb Yakb Yusuf b. brhim (. 570), el-Adl vel-insf f marifeti usulil-


fkh vel-ihtilf, Vezarett-Trasil-Kavm ves-Sekafe, Umman 1984.

Zekiyyddn abn, Usll-Fkh, ev. brahim Kafi Dnmez, slam Hukuk lminin
Esaslar, DTV Yaynlar, Ankara 1996.

Zemaher, Crullah Mahmud b. mer (. 528), el-Kef an hakiki avmizit-tenzl


ve uynil-ekvl f vuchit-tevl, tashih Mustafa Hseyn Ahmed, 4 cilt, Darul-
Ktbil-lmiyye, Beyrut 1987.

Zencn, Ebul-Menkb ihabddn Mahmd b. Ahmed (. 656/1258), Tahrcl-fr


alel-usl, thk. Muhammed Edip Salih, Messesetr-Risle, Beyrut 1982.

Zerke, Bedrddn Muhammed b. Bahdr b. Abdillah (. 794), el-Bahrul-muht f


uslil-fkh, ner. Abdlkadir Abdullah el-n, 6 cilt, Vezaretl-Evkf ve-
unil-slmiyye, Kuveyt 1992.

..., Tenfl-mesmi bi Cemil-cevmi, thk. Eb Amr el-Huseyn, 2 cilt, Darul-


Ktbil-lmiyye, Beyrut 2000.

Zeynel Kran, Dilbilime Giri, Sekin Yaynlar, Ankara 2001.


ZGEM

1969 ylnda Kayseride dodu. lk ve orta renimini Kayseride tamamlad. 1989


ylnda Kayseri Merkez mam-Hatip Lisesini bitirdi. 1993 ylnda Erciyes
niversitesi lahiyat Fakltesinden mezun oldu. Ayn yl Erciyes niversitesi Sosyal
Bilimler Enstitsnde Temel slam Bilimleri Anabilim Dal slam Hukuku Bilim
Dalnda Yksek Lisansa balad. 1994 yl sonunda Erciyes niversitesi lahiyat
Fakltesine slam Hukuku Anabilim Dal Aratrma Grevlisi olarak atand. 1996
ylnda Sosyal artlar Balamnda Kuran- Kerimdeki Hukk Hkmler isimli
Yksek Lisans teziyle slam Hukuk Bilim Dal Uzman unvann ald. 1996 ylnda
ayn Enstitde slam Hukuku Bilim Dalnda doktora programna balad. 2001-2002
eitim-retim ylnda O Devlet niversitesi lahiyat Fakltesinin davetlisi olarak
alan ile ilgili aratrma yapmak zere Krgzistanda bulundu. Halen Erciyes
niversitesi lahiyat Fakltesinde slam Hukuku alannda Aratrma Grevlisi olarak
grev yapmaktadr.

Adres : Erciyes . lahiyat Fak. KAYSER


Ev tel : 0 352 431 12 93
tel : 0 352 437 49 01 / 31085
Cep tel : 0 538 866 04 63
E-mail : diltas@erciyes.edu.tr

También podría gustarte