Yaadm Gibinin yayn haklar Dergh yaynlarna aittir. Bu kitap her nne gelen yere link olarak yollanamaz. coderbie Ahmet Hamdi Tanpnar Hazrlayan: Prof Dr. Biro Emil YAADIIM GB DERGH YAYINLARI Peykhane cad. G. Cami sok. Nu: 57/1 34490 emberlita /stanbul (0-212)516 12 62-516 00 47 Fax: 516 19 B I R I N C I BASKI KNC BASKI N C BASKI 1970 EKM 1996 ARALIK 2000 ISBN: 975- 7462- 94- 2 Yaultm Gn A Ajans tesislerinde hazrlam ve baslm. Gven Cil lev Mi de ciltlenmitir. SUNU Yakn gemiimizin fikir hareketleri asndan en yo- un alma ve arpmalara sahne olduu devir, Osmanl Devleti'nin i ve d basklarla paraland XX. asrn ilk yirmibe ylna tekabl eder. Devletimizin inan, deer ve messeseleri Tanzimatla beraber sarslmaya balarken ay- dnlarmz bu inan, deer ve messeseler yerine oun- lukla d kaynakl yeni dayanak noktalan aramaya koyu- lurlar. Bu aratrma ve taklit dneminin akabinde ortaya kan grler, asrn banda eitli siyas grup ve yayn organlar ile tartmaya, memleketin kaderine hakim ol- maya alrlar. ada Trk dncesini bu alma ve fi- kirlerin rnlerinden balatarak gnmze kadar getiriyo- ruz. Bu dnem Trk dncesi geleneksel dnya gr- mz ve deerler sistemimizin izlerini tarken, Bat'nn bi- zim iin yeni olan fikir ve deerleri de dnce dnyam- za alanr. XX. arn ilk eyreinde meydana kan yeni Trk devletinin idar, itima, hukuk ve kltrel yapsn- da grlen zellikler de bu hkm dorulayacaktr. Ancak geen yarm asrn iinde oluan resm ideolojinin belirle- dii dnce izgisinin dnda gelien, bu ideolojinin ak brakt bask boluklarnda darya szmaya atan, ye- SUNU ni ve yerli olmaya ynelik baz grlerin de memleketi- miz ve meselelerimiz zerinde etkileri grlmtr. Ahmet Hamdi Tanpnar'n eitli gazete ve dergilerde yaymlanm yazlarndan derlenen Yaadm Gibi yaza- rn, air, hikayeci - romanc ve edebiyat tarihisi olarak mill kltrmzle ilgili zl fikirlerini yanstmaktadr. D E R G H Y A Y N L A R iindekiler Tanpnar'n denemeleri hakknda birka sz / 11 kinci baskya nsz / 13 / insan ve Cemiyet insan ve cemiyet / 21 ark ve garp arasnda grlen esasl farklar / 24 Kltr ve sanat yollarnda gsterdiimiz devamszlk / 28 Medeniyet deitirmesi ve i insan / 34 Asl kaynak / 40 Hayat karsnda mnevver / 44 Bir bayram hazrl / 48 Gmen davas / 51 Kitap korkusu / 57 Bitmeyen raklk / 62 Amatr yokluu / 64 Ylbanda dnceler / 66 Mussolini'ye dair / 71 Sava ve bar hakknda dnceler / 77 Kelimeler arasnda elli yl / 81 Mucizeli bir mr / 87 Kahraman ve lm / 93 Atatrk/96 Atatrk'ten alnacak byk ders / 107 Anayasa'nn Trke'lemesi / 114 I N D E K I L E R // nsan ve tesi nsan ve tesi / 119 Gzel ile sevgi arasnda / 123 Aka dair / 129 Ak ve lm / 134 III ehir stanbul/Istanbul * un mevsimleri ve san'atlarmz / 1 Karanlklarn tad / 158 Lodosa, sise ve lfere dair / 163 Yaklaan byk yldnn-I / 171 Yaklaan byk yldnm-H / 175 stanbul'un fethi ve mtareke genleri / 179 Trk stanbul / 184 stanbul'un imar / 190 ibrahim Paa saray meselesi / 195 ehir/ 203 Kenar semtlerde bir gezinti / 210 Bursa/Bursa' nn daveti / 215 Bursa yangn / 220 Mara/M arallarn bayram / 226 IV Paris Tesadfleri Bir uak yolculuundan notlar / 235 Paris'te ilk gnler / 243 Dolu bir gn / 249 Notre-Dame'de babo dnceler / 255 Paris tesadfleri-I / 261 II/Mehurlarn evi / 265 III/ Tablolar nnde iken / 269 IV/ Tiyatrolar ve kahveler / 273 Bir dostu uurlarken / 278 V Trk Dili ve Trk Edebiyat {Mlakatlar) Ahmet Hamdi Tan pnar'la konutum / 283 Ahmet Hamdi Tan pnar diyor ki / 291 Ahmet Hamdi Tanpnar'la bir konuma / 296 Ahmet Hamd Tanpnar anlatyor / 300 Ahmet Hamdi Tanpnar diyor ki / 311 Ahmet Hamdi Tanpnar anlatyor / 315 Ahmet Hamdi Tanpnar / 324 Profesrlerimiz konuuyor: Tanzimat edebiyat profesr air Ah / 331 Edebiyatmzda duraklama m var? / 335 Ahmet Hamdi Tanpnar anlatyor / 338 Kerkk hatralar / 341 Antalyal gen kza mektup / 348 VI Musiki Musiki hlyalar / 357 istanbul konservatuvar ve musikmiz / 361 ismail Dede / 366 Musikye dair / 375 Yahya Kemal ve Trk musiksi / 377 VII Plastik Sanatlar Anavatan topraklarndaki Trk eserlerinin ortaya konmas Trk vatandann hakk olmaldr / 385 Kendi kendimize doru / 388 Resim ve heykel mzesi / 392 Sanatkr da hatrlayalm / 396 Gzel Sanatlar Akademisi sergisi / 399 Genlerin sergisi ve sanat meselelerimiz / 402 Bir resim sergisinde / 412 Bedri Rahmi'nin bir sergisi / 419 Eren Eybolu'nun sanat / 422 Eren Eybolu'nun sergisi / 427 Cemal Tollu ve resimde yap / 434 iki mhim sergi / 440 Nuri iyem'in son sergisi / 446 ocuk ve resim / 450 ocuk dnyas / 455 Fotoraf ve resme dair / 460 Freya'nn seramik sergisi / 465 TANPINAR'IN DENEMELER HAKKINDA BRKA SZ 190Tde istanbul'da doan Tanpnar, ocukluk yllarn kad olan babasyle beraber, henz Osmanl imparatorluu'nun iinde bulunan Kerkk ve Musul'da, Karadeniz ve Akdeniz kysndaki ehirlerde, do- u, orta ve bat Anadolu ehirlerinde geirmitir. Onun d leme kar- son derece hassas olan ruhu bu ehirlerden pek ok intiba hafzasn- da saklar. Mtareke yllarnda niversitede Yahya Kemal'in talebesi olan Tanpnar, ondan batl bir gzle Trk tarih ve san'atna bakmas- n renir. Daha sonra o, asl metinlerinden Bat'nm byk ir. ro- manc ve fikir adamlarn okur. Tanpnar'n sevdii en mhim kelime- lerden biri "dikkat"dir. O, dehay bu kelime ile izah eder. Derin bir ta- biat ve gzellik duygusu, zengin bir muhayyile, geni bir kltr ve duygu ve dncelerini san'atkrne bir ekilde ifade etme gc... - te Tanpnar' Cumhuriyet devrinin en kudretli yazarlarndan biri hali- ne getiren bu mstesna kabiliyetlerin terkibidir. Onun iirlerinde, hika- yelerinde, romanlarnda ve denemelerinde bu mstesna kabiliyetlerin parltl akislerini bulursunuz. Hi tereddt etmeden syleyebilirim ki, Tanpnar, Trk edebiyatnn, bugne kadar yetitirdii en zengin kl- trl yazandr. Eserlerinin zor anlalmas, kafasnda ve ruhunda yl olan duy- gu, hayl ve dnce hazinesini kendisine has, kompleks bir terkip ha- linde ortaya koymak istemesinden ileri gelir. O, gergin bir dikkatle, bir ka kere okunmas gereken yazarlardandr. Hi bir cmlesi bo olma- d iin eserleri zerinde kafa yoranlar harcadklar emein mkfat- n grrler. Tanpnar, Trk edebiyatnn en byk denemecilerinden biridir. Kendi nevinde yegne olan Be ehir adl kitab, Trk edebiyatnda benzeri olmayan XIX. Asr Trk Edebiyat Tarihi onun zengin kltr- nn, orijinal grlerinin en kuvvetli ahitleridir. Tanpnar, bunlarn d- nda, ayn derecede deerli makaleler de yazmtr. Zeynep Kerman, Edebiyat zerine Makaleler adl kitapta, Tanpnar'm edebiyata dair yazlarn toplamt. Dergi ve gazetelerde dank olarak duran bu yazlar bir kere okunduktan sonra unutulmulard. Kimse onlar bir arada toplu olarak grmemiti, yazarn kendisi bile. imdi okuma zevki olan herkes, Trke'nin bu gzel yazlarn okuma saadetine kavuacak. Bundan dolay bu ie emek verenlere teekkr borluyuz. Bir araya gelen bu yazlar, Tanpnar n alka ve dnce sahasn, ana fikirlerini daha ak bir ekilde gsteriyorlar. Bunlardan anlyoruz ki, Tanpnar, tabiata olduu kadar tarihe, memleket meselelerine oldu- u kadar san'at meselelerine kar ruhu alabildiine ak bir fikir ada- mdr. Onu okurken insan bir ideolojinin dar snrlan iinde boulmaz, tabiatn, tarihin, san'atn, gerek ve haylin geni ufuklarnda nefes alr. Kafalara zorla emberler geirmek isteyenlere kar en tesirli va- sta, ite bu neviden denemelerdir Tanpnar, milliyeti bir fikir adamdr. Fakat onun milliyetilii, bir "doktrin milliyetilii" deil, mill varl her cephesiyle yaamak isteyen ve dnyaya kapal olmayan "kltr milliyetiliindir. Son yl- larda gelimeye balayan geni ve zengin muhteval "kltr milliyeti- lii" akmnda Tanpnar'n bu denemeleri ve dier eserleri mhim bir yer tutacaktr. M E H M E T K A P L A N KNCt BASKIYA NSZ Bir sanatkrn en yksek seviyede estetik zevki, tlhlatrtlmt dikkati ("Ben ki dikkati ilhlatrmmdr....", "...Daha byl bir ke- lime bilmiyorum..") ve derin sezgisi Bir ilim adamnn ok geni bilgi birikimi, kltr muhtevas San'atn ve ilmin hafif bir tlle rt- t fikir adamlnn sanatkrane sezgi ve dikkatle insan, cemiyet, kltr ve medeniyet meseleleri zerindeki tehis, tahlil ve teklifleri... Nihayet btn bunlarn imajl, iice hayaller, armlar, sembol, isti- are, tebih ve mecazlarla rlm, Trke'nin iyi yontulmu nadide mcevherler gibi kendi gzellikleri iinde parldayan, gz ve zihin ka- matran harikulade slbu... Hlsa estet bir sanatkr, ilim ve fikir adam... phesiz Ahmet Hamdi Tanpnar'dan bahsediyorum. Bunun- la beraber hereye gzellik zaviyesinden bakan ve bakt hereyde g- zellik ve iiriyet bulan Ahmet Hamdi Tanpnar'n -belki de byle oldu- u iin- en az hakk verilmi yn fikir tarafdr. Onun iir, roman ve hikyelerinde bile salam fikirler para para esere yediri Imit ir ve s- tad Valery'nin benzetmesiyle "meyvann iindeki gizli gda" gibi ok defa farknda olmadan okuyucuyu besler. Eserlerinin kuvveti ve kal- cl biraz da buradan gelir. Hatt iyi nfuz edilmek artyla edebi eserlerinin arka plnnda dahi -bilhassa iirlerinin- duyudan duygu ve hayale ve sonra fikre doru ykselen zihn ve edeb bir yaratma meka- nizmas vardr. Tanpnar'da estetik yaratn da, dil, ilim ve edebiyat zenginliinin de sebebi ve temeli budur. Objektif bir bak ve davran tarznn hakim olmas gereken ilim eserlerinde bile ilim adam Tanp- nar ile sanatkr ve fikir adam Tanpnar yar halindedirler. Birincilik ise daima mnhaldr. Tanpnar'i okumann ve anlamann bir gl de buradadr. kinci glk onun ilim, fikir ve san'atn eitli sahalarna kar duyduu derin alkadr. Kendisini srekli okumaya ve dnmeye sev- keden bu alkadan sonunda Yeni Trk edebiyatnn en kltrl ilim ve fikir adam, en kompleks ahsiyete sahip sanatkr ve Trkiye'nin y- zelli yllk Batllama sancsndan beklenen terki, ark-Garb sentezi- ni gerekletiren Trk aydn tipi domutur. Trk, Dou ve Bat ede- biyatlarndan eser, fikir ve ahs olarak durmadan yapt zikirler, b- tn trleriyle ark ve Garb san 9 atlar: Edebiyat, musiki, resim, mima- r, heykeltralk, sonra estetik, mitoloji, psikoloji, felsefe ve bilhassa tarih -("Cevdet Paa'y tekmil ve tekrar tekrar okumayan Yeni Trk edebiyats olamaz/')- onun nesir eserlerini bir petek gibi mtemadi- yen ren kltr arlan halinde zihnimizde uuldar ve hep birden ayni anda hcum ederler. Bu kadar geni ve derin bir kltr muhtevasn zi- hin yorgunluu, hatt zihn bir ztrap hissetmeden okuyup kavramak elbette ki kolay deildir. Hakikat u ki, okuyucuda bu derecede idrak zorluu yaratan ba- ka bir san'at, ilim ve fikir adammz yoktur. Tanpnar'm eserlerini tek- rar tekrar okumann ve her defasnda cmle cmle zerinde dnme- nin zarureti bundandr. Bu zarurete katlananlar, bir zaman sonra kltr, ilim ve san'at meselelerinde yollarnn nasl ksaldn, hangi keifler- le zenginletiklerini ve nasl ikinci bir kltr ahsiyetine brndkleri- ni, kltrde dahi yksek bir zevk ve hassasiyetin ne demek olduunu ve nihayet Trke'nin eriebildii en son gzellik ve mkemmellik hadlerini anlayacaklar ve Tanpnar'n her eserini baucu kitab yapa- caklardr. Benim, ahsen krk yllk Tanpnar seyahatimin sonunda var- dm menzil bu olmutur. Tanpnar'n btn eserleri bu zenginlii gsterir. Fakat asl dene- meleridir ki, eitli sahalar kapsad iin "Btn Tanpnar bu dene- melerindedir." demek hi de mbala deildir. Prof Dr. Zeynep Ker- man, edebiyata dair olanlarn Edebiyat zerine Makaleler adyla ya- ynlamtr. Edebiyatn dnda kalanlar, ilk basks 1970 ylnda yap- lan Yaadm Gibi ad altnda toplanmt. 25 yl aradan sonra kitabn ikinci basks bugn ilvelerle kyor. (Sadece bu eyrek yzyllk ara, Trkiye'deki kltr seviyesinin nasl deniz seviyesine doru alald- n gstermeye kfidir.) Prof. Kerman Edebiyat zerine Makaleler'in nc basksna Yaadm Gibi 9 m V. Blm* n tekil eden ' Trk Edebiyat" Blm'nden 7 makaleyi eklemitir. Bu itibarla Yaadm G/W nin yeni basksnda bu makaleler karlmtr. Onlarn yerine her iki kitapta da yer almayan Tanpnar'n mlakatlar, dile dair fc yaz, bir mektup ve bir hatra yazs eklenmitin Ayrca, I. baskda eksik ka- lan baz fikir yazlar ile resimle ilgili olan yeni makaleler bu baskya konmutur. Yaadm Gibi bir btn olarak Tanpnar'n insan, cemiyet ve san'at meseleleri karsndaki tavrn zetleyen iki anafikir etrafnda toplanmtr: "Devam fikri" ve "Ama-Transandans" fikri... Cemiyet, daha dorusu "milliyet mefhumunun mucizesi ve yapc sim" olarak grd "devam fikri"ni Tanpnar, btn cemiyet, kltr ve san'at me- selelerine uygular. Tarih, millet, cemiyet, kltr, an'at, herey ebedi- lik boyunca uzanan bir devam zinciridir. Bu zincirde kopmalar yoktur. Eskiler'de, eski medeniyetimizde bu vard. Onun iin Eskiler'in eser- leri "yarat ucubeleri" deildir. Tanzimat'tan sonra ise cemiyetimizde, insanmzda, kltr ve edebiyatmzda ite bunu kaybettik. Kaybettii- miz iin de hl devam eden bir "ikilik" ve onun sonucu olan bir 44 i- insan buhran" domutur. Trk aydn bu ikiliin psikozuna yakalan- mtr. ark ve Garp arasnda srekli bocalaylar, devaml araylar, yeni modalar ve modeller peinde komalar, herey i yeni batan yap- ma ve kurma kompleksi hayatmzn her sahasna ve her anma hl h- kimdir. Nihayet "Yenilik getiren her byk sanatkrda Eski*ye bakan bir taraf vardr. Maziyi inkr ettiimiz an san'at kendiliinden durur." Kltr ve san'at yollarndaki gecikmemizin, bir medeniyet ve i-insan buhrann hl atlatamay smzn sebebi budur. Yani "Tarihlik-Histo- ricite" duygusunu kaybetmi olmamzdr. Heine*nin durmadan dallet- ten hidyete, hidyetten dallete gidip gelen teoloji limi, bizim 150 yllk kltr ve medeniyet deitirme maceramzn bir nevi sembol- dr. Tarih alm merhalelerdir ve nereden geldiimizi bilmeden nere- ye gideceimizi bilemeyiz. Bu fikri, teki eserleri gibi denemelerine de para para datm olan Tanpnar, hemen syleyeyim ki, bizi ve Avrupa'y en iyi tanyan, en modern birka ahsiyetimizden biridir. "Ama-Transandans" fikri de byledir. Bu fikir denemelerinde cemiyet ve fert plnnda ele alnm ve bazan yan mistik ve metafizik, bazan yan estetik ve beeri bir "murakabe hli" gibi ilenmitir. Pas- cal'n insan iin yapt "Dnen saz" tarifi, insann kader ve cemiyet karsndaki kudret ve zaaflarnn ifadesidir. Cemiyet insan aan bir varlktr. nsanolu ferdiyetini ancak cemiyet iinde idrak eder. nsan kendi dna karak kendini amadka, cemiyete, oradan milliyete ykselmedike tamlk ve mkemmelliini kuramaz. Bir eksiklikler ve za'aflar btn olarak kalr, lm ve fanilik korkusu, ancak cemiyet denen byk varln bir paras olduumuzu hissedersek ortadan kal- kar. O kadar ki "Cemiyet fikri ie kannca kader trajedisi azalr." Bi- naenaleyh tasavvuftaki "kll" ve "cz", "vahdet" ve "kesret" vakala- r cemiyet ve fert iin de geerlidir ve bir milletin Sreklilik uuru de- mek olarak milliyet ile ferdiyet arasndaki mnasebeti de izah eder: "Ebediyet boyunca yaayacak olan fertler, hatt nesiller deil, cemi- yettir. Kaderin ve zamann karsnda ancak cemiyet ve onun tarihi varl olan milliyet durur. Frtnaya kar yaprak deil, kkn topra- n derinliklerine salm olan nar dayanr..." Bu fikir bir duyguya dnnce, Tanpnar'n iinde deta gizli katm bir mistiin varl hissedilir. Ferdin kendi iinde kendini ama duygusudur bu. deta mistiklerin murakebe anlarna benzeyen bir "hl"dir ki, Tanpnar'n ifadesiyle bir "ruh mirac"dr. Ebediyet itiya- k iinde Vahdet'e erimek ihtiyacdr. Bununla beraber din! olmaktan ziyade bir eit psikolojik ve estetik mistisizm... Ruh transandans... San'atn, bilhassa iir ve musikinin ve akn asl rol buradadr: "... muhakkak ki her veli, her aziz Allah'la karlat, onunla olduu za- man, u anda benim yaptm gibi, yakc ziyaretin sonunda sadece bir kl yn olmak istiyordu. Onun iin musik san'attan ziyade dine benzer." te Yaadm Gibi bu iki ana fikrin bazan hakim duygu ve dnce, bazan duygu, dnce ve hayal motifleri halinde para para ortaya konduu edebiyat-d fikir ve san'at denemeleri kitabdr. Aziz Hocam Prof. Dr. Mehmet Kaplan kitabn 1. basksna yazd- t 'Tanpnar'n denemeleri hakknda bir ka sz"de, A. H. Tanpnar'n milliyetiliini "kltr milliyetilii" olarak vasflandrn tr. Bu h- km "kltr" kavramn ok geni mnda anlamak artyla dorudur. Yaadm Gib? deki deneme yazlan bunu aka gsterir. Ancak ben bu hkm ve "kltr milliyetilii" kavramn biraz baka ekilde an- layarak ve daha dar sahalara ayrarak diyeceim ki, benim neslim mis- tik milliyetilii Nurettin Topu'dan, itim milliyetiliini Mmtaz Tur- han'dan ve Erol Gngr'den rendi. Yine rendi ki, san'at ve onat karm fikir milliyetiliinin en byk temsilcisi Ahmet Hamdi Tan- pnar'dr. Trkiye'de kltr milliyetiliinin kurucusu Mehmet Kap- lanadr. Yaadm Gibi'nin bu basks dolay isiyle Prof. Dr. Zeynep Ker- man'a, Prof. Dr. nci Enginttn'e, Asistanm Murat Ko'a, bata Ezel Erverdi dostum olmak zere Dergh Yaynlar mensuplarna teekkr ediyorum. Bana bu vesileyle kitab yeniden dikkatle okuttular. Son cmleyi bitirdiim zaman Yahya Kemal'in "Trk stanbul" hakknda syledikleri hatrma geldi. Bu cmleyi Tanpnar ve eserleri iin biraz deitirerek tekrarlamaktan kendimi alamadm: "Farz- muhal olarak, yeni Trk edebiyatnn gzellik nmna baka bir eseri olmasayd yalnz Tanpnar ve onun eserleri bu edebiya- tn nasl yaratc bir kudrette olduunu isbat etmeye kifayet ederdi." P ROF . DR. B I R O L E MI L NSAN VE CEMYET NSAN VE CEMYET Diyalektik, insan tarife alt. Mehur tysz ve iki ayakl hay- van safsatasndan siyas, mantk! veya sadece teessr mahlk dstur- larna kadar bir yn tarif, "insan bir tezatlar mecmuasdr", "insan bir henktir" tarznda epeyce mphem, hatt bazan karanlkta yaplm bir el iareti gibi mnsz izahlar hepimizin hatnndadr. Pascal'm insan hakknda verdii "dnen saz" tarifi, iirin diliyle sylendii iin bu cinsten tecritlerin en gzeli, belki en manalsdr. nsanolunun, en kudretli ve gerekten yaratc olduu taralyla en zayf noktasn, kader karsndaki aczini birletirir. Bylelikle nc bir unsuru, teessr u- urunu da ine alr. Ruhumuzla, idrkimizle ne kadar byz ve gene bu yzden -kaderi yenemediimiz iin- ne kadar biareyiz! te Pas- cal' in demek istedii ey. Belki, hatt muhakkak, ebediliin gznde byleyiz. Btn bu kinat bizim idrkimizde yaar. nsan dncesi zaman ve meknn yaratcsdr. Btn tanrlar ondan doar. Her ey onunla balar ve galiba onunla biter. Bir n bitmez tkenmez bir lke yapan ihsaslarn cenneti, btn teessr hayat, san'atlar, iler... Btn bunlara ramen kinatn yannda neyiz? Bizim, nabzmz dinleyerek bulduumuz, uurunu beraberinde getirdiimiz, ltmz, bitii- miz, her ekilde tasarrufa altmz, her trl icat, ihtira, ihtiras, ve- him, vesvese, iir ve sanat, her eyi iine attmz halde bir trl dol- duramadmz zamann karsnda ne kadar kz! Bir gn, mrmzn her trl nzasiyle doldurmaya altmz bu ukur birden kprdanr. Ebediliin hesaplarn yapan insanolunu, birdenbire genileyen kk bir an yutar, her ey silinir. I N S A N V E C E M I Y E T Kinat dnda ebed bir dnce, gerek ve sonsuz zamann ken- disi olan bir dnce tasavvur edin ki bizi seyretsin. En ksa mrl hayvana bile onun bakndaki hayret duygusuyla bakamayz. Bizi en byk taraflarmzla da ne kadar gln bulur! Muhakkak ki Pascal'n tarifi bu cins dncelerin en gzelidir. Bununla beraber, o da bir tecrittir; nk talihiyle karlatrd insa- n fert olarak alyor, fertte tasavvur ettii byklkle kaderindeki za- valllktan bir tezat yapyor. Halbuki fert olarak alnan insan tam deildir ve herhangi bir b- yklk fikriyle beraber yrmez. nsiyaklarmzn emrinde bulundu- umuz zaman fert oluruz. Uzv ahengi bozulan insan fert haline girer. Bir an dii aryan bir Aristo, yahut naslsa bir gece a kalm olan bir Leonard veya Efltun aklma geliyor. de bir kaderin penesinde- dir. Fakat ztraplarnda hi de byklk fikri yoktur. Bu acy duyuta herhangi bir insandan farkszdrlar. Cemiyet fikri ie karnca kader trajedisi azalr. nk cemiyet iin fertte olduu gibi lm yoktur. Orada sreklilik vardr. Zincir ebe- dilik boyunca uzanp gider. Para para olsa bile bir sonraki, kendin- den nce geleni tamamlar. Cemiyet hayat, topluluk iin olduu gibi fert iin de lm dncesini yener. nk kurduu deerler zincirim- de lmn de bir yeri vardr. Fert iin bir biti, bir son olan lm, ok defa cemiyette bir balangtr. Hakik fert iin lm hiliktir. Hiliin vasf olamaz. Kahramanca veya ona benzer herhangi bir vasf olan lm, artk hilik olmaktan kar ve yeni bir ekle brnm bir varlk olur. Bu yeni varlk fikri, ahsa ait olandan cemiyete doru ykseldik- e, dorudan doruya alkal ahslarn -dost, ana, baba, karde, sev- gili, evlt- htrasndan cemiyetin htrasna gittike salamlasn Yani fert, ferd hayatndan ayrldka cemiyet onu devam ettirir. Bu ayrl, ahsiyete ait hususliklerin inkr deil, aksine, bu hususliklerin deer kazanmasdr. Tarihin mnland yer, bu htralarla topluluk uurunu devam ettirmesidir. Tarih, sanat eserleri, gelenekler, hepsi cemiyetin sreklilik uurudur. Hayvanlar ok defa her eye ksm gibi lrler. nsanolu ved eder, vasiyet eder, yle olmasn, byle olmasn ister. Ksacas, ayr- lyormu gibi lr. Cemiyet hayati ona kendi lm tecrbesini sde ka- bul ettirmemi, bu lm hayatn baka bir ekilde devam haline ge- tirmitir. Fert halinde, yni cemiyet uurundan ayrldka insanolu sa- dece bir zaaflar btndr. Cemiyet hayatna girdike, onu benimse- dike bu zaaflardan kurtulur Sanat, lmden sonraki hayattr. Her sanat adam, devrinin kala- bal iinden kendisini seecek, dehsn anlayacak zaman dnr. "T hare kadar" sz, aktan aa o gn iin yazlm grnen k kasidelerde bile en ok geen tbirlerdendir. Hare kadar, yani ebedi- lik boyunca. Ebedlik boyunca yaayacak olan fertler, hatt nesiller de- il, cemiyettir. Kaderin ve zamann karsnda ancak cemiyet ve onun tarihi varl olan milliyet durur. Frtnaya kar yaprak deil, kkn topran derinliklerine salm olan nar dayanr. Bu inan, her kaderin stndedir. IM lk. 16 Mart 1944, nr. 60 ARK LE GARP ARASINDA GRLEN ESASLI FARKLAR ark*la Garp arasnda ilk bakta gze arpan ayrlklar birka ana fikre indirmek ve onlardan hareket ederek mtala etmek daima mmkndr. tikadmca bunlarn banda u iki zihniyetin eya ve madde karsndaki davranlar gelir. Sylemee hacet yok ki, burada bu kelimeleri en geni mnlarnda, yani hem madde ve eya, hem fi- kir ve hayal, zihn ve itimi hayatn btn verileri, hlsa dnen ze- k ve ileyen el karsnda nesne (objet) mnsna alyoruz. ark, maddeyi olduu gibi yahut ilk rastlayta ona verdii dei- iklikle kabul eder. Telkin ettii ilk hususiyetlerle yetinir. Bu ilk karlamada baz mkemmelliklere kadar varr. Hatt eri- ilmez bir hal ald da olur. Fakat arabuk teesss eden bir gelenek- te bu mkemmellik durur, kalplar. jGarp ise onu daima elinde evirir evirir, zihninin karsnda tutar, onda birtakm baka hususiyetler ve mkemmelleme imknlar arar, onun hakknda en etrafl bilgiye sahip olmaa alr ve bu gayretler sayesinde sonunda bu maddeyi baka bir ey denecek hle getirir. Denebilir ki, ark eyaya ancak umum eklinde tasarruf eder. Hatt bazen onu tabiattan sanki dn alr. Garp ise bnye mahiyetini anlamak ve btn imknlarn yoklamak suretiyle onu tam benimser. Elmas iilii bu ayrln en iyi mislidir. ark, hi olmazsa Ce- nub Afrika madenlerinin kefine kadar kymetli talarn vatan idi. Hl bykl, parlakl, gzellii ile hayalimizde bir masal gibi tu- tuan mcevherlerin ou ark'tan gelmitir. Fakat elmas iiliinin stn ekli Garb'n maldr. yi yontulmu elmas ve prlantann bizde ismi Felemenk'dir. Bu memlekette asrlarca sren bir dikkatin mahsu- l olan iilik sayesinde, nohut byklnde bir tan zerindeki bir yn k oca ile krd aydnlk bir ehryin gibi etrafa yaylr. H- l bile bu k miktarn halkmz Garptaki ad ile tanr. Faeta kelime- si bir buuk asrdr ehirli aznda rastladmz ecnebi kelimelerden- dir. Bir prlanta ne kadar kk satha (faetaya) yaylrsa, o kadar mak- buldr. Elmas iilii aslnda ark'm mal olan bir iiliktir. Fakat ark memleketlerinde olduu ekilde kalmad. Hususi bir dikkat, speklas- yona kadar giden bir bilgi onu deitirdi. Bu dikkat speklatiftir, n- k n krlp dalma kabiliyeti zerinde mahedelerin, bilginin neticesidir. Garp'ta iirde, musikde, dilde, gzel san'atlarn her dalnda, fikir ve cemiyet ilerinde daima bu dikkate ve bu bilgili tasarrufa ahit olu- ruz. ark muhayyilesi eski masallarn o tesadf} mcevher bulucular- na benzer. Zmrt Anka kuunun kendisim tad ssz da tepelerin- de toplayabildiini toplar ve o kadarla kalr. irine gre u veya bu kudrette bir duygu, bir yn sosyal etki- nin ve mutlak bir intellect inkrnn eseri olan bir cokunluk, ok sa- lam kaidelere dayand iin daima usta bir iilik, eyann arasnda ilk bakta yakalanan uygunluklar ve benzerlikler, oyunlar, bir eit "rne- ine gre"nin tesine gemeyen bu almaya kifayet ederdi. Bu o kadar yledir ki, ark'ta muhayyile yoktur demek pek de yersiz bir iddia olmaz. Filhakika muhayyile, bir his veya fikri yahut bir imaj nesiller bo- yunca tekrara dmeden btn imknlar ile yoklamak, mahiyetini de- itirene kadar onunla derinden uramak, bu surette dili herhangi bir kalplamaya imkn vermeden zenginletirmek ise, buna ark irinin uzun tarihinde pek az rastlanr. Bu bakmdan Garpllarn ark muhayyilesini vmeleri, bu eser- lerde kendi dillerindekilerden ok baka bir eye, eyann tabi hlinde A R K L E G A R P A R A S N D A G R L E N E S A S L F A R K L A R kendisine veya hususiyetlerine yahut da tekrarn dourduu uygarlk inceliklerine rastlamalarndan doan bir eit aldantr, denebilir. ark hikyecilii ile Garp hikyecilii arasndaki ayrlkta bu hal iyi grlr. ark hikyesi daima balangc olan masalda, onun balca artlan olan gayn muayyen zamanda ve mphem meknda macerasn anlatr, kan temin eder veya hikmet dersini verir. plak braklm bir in veya Hint kelimesi yahut uzak bir ehir ad mekn olarak ona kifayet eder. Hi bir meselesi yoktur. Hayata o kadar yakn olan "Afa- Aome'Me, o kadar tatl "Binbir Gecemde bile kaba bir karakter ayrln- dan daha ziyade latifede kalan bir mizah ve hicivden ileriye gitmez. Kaderin kendisine terkettii insan talihinin zerinde hi durmadan a- rtc ile dolu rgsn yapar. Garp'ta ise hikye ve romanlar, daha evvel destanda sanatkrlarn dikkatinin nnde tuttuu ey, daima in- san ve hayatn kendisidir. ark hikyesi bu dikkatin ok berisinde ken- di ka lemini kurmakla kalr. Onun iin balangcnda ok zengin te- malarn olduu gibi harcar, sonunda ise sadece kendini tekrar eder. ahslarn kendilerini aan hi bir zemini yoktur. Teferruata girmeyi bilmedii iin esasly daima kaybeder. Andre Mairaux'nun resimden bahsederken syledii "arkta tab- lo vardr, fakat meclis tiyatrodaki mns ile yoktur" sz, ark resmi kadar ark hikyesinin de srrn zer. Meclis, bir veya birka kii ta- rafndan yaanan psikolojik hava ve zamandr. Musik de aa yukar byledir. phesiz klsik musikimiz halk - havalar ile beraber dnyann en zengin denebilecek name hazinele- ridir. Bu musikye ben balym. Fakat eksiklerini de inkr edemem. Namenin tesinde yine deiik ekli ile name yahut da bir na- meden brne geiler vardr. Bilmem sylemee hacet var m? Na- me musiknin iptida maddesidir. Onun ilenmesi, deimesi, yepyeni tertiplere girmesi lzmdr. Garp musiksini bugnk ekline getiren iki esasl saz, tpk pu- sula ve sfr gibi, Mslman medeniyetinin icat ettii veya deitirdi- i letlerdir. Fakat eski minyatrlerde resimlerini grdmz Arap kemann bugn Oistrakh'm elindeki sade kabiliyetine eritiren ey, Garplnn hayatna girmi eyaya tasarruf kudretidir. Bugnk keman, tpk insan vcudu gibi mukadder olgunlamann izgisini tketmi, artk ilve ve tarh, hi bir ameliyeyi kabul etmesine inr\kn ve lzum olmayan bir tamamlktr. Yine ark'm mal olan kanun ile klavsen ve piyano arasndaki fark ise, hemen hemen bir cins ve mahiyet deitir- mesine kadar gider. Ben, matbaa hri, piyanodan ve kemandan daha mkemmel bir insan icad bulunmayacana inananlardanm; meer ki orkestra dediimiz o muhteem terkip ola. uras var ki, keman ve kanunu icat ettii zaman Mlnv me- deniyeti bugn anladmz mnda Garp medeniyetinin yz idi. Ka- dm Yunan ile Ltin'in miras ve tecrbelerine sahip olan bu medeniye- ti, Aristo'yu renmek iin btn Avrupa Endls medreselerine akn ediyordu. Eski Yunan' ran'dan, hatt tarihinin o kadar bal grnd Msr'dan, Roma'y saysz bir zaman masalnda alkalanan sabrl ve sanatkr in'den, yava yava bir mevsim gibi kendisini bulan Ortaa- ile, Rnesans' ile Garp medeniyetini bir yn hamlesinde hzn al- d Mslman medeniyetinden ayran fark, ite bu dikkat, onun mah- sul olan ahs tecrbe ve bu tecrbelerin birbirine eklenmesinden do- an bilgidir. Deli Petro'nun hayran olan bir ir bu hkmdarn lmne a- lad mehur mersiyede "Sen aramza ahs tecrbe denen eyi getir- din" diye onu ver. Dante ise daha evvel bu ahs tecrbenin san'attaki yerini "Bir e- yi resmetmek iin evvel o eyin kendisi olmak gerekir" diyerek anlatr. Garp'la ark'n arasndaki fark, ite bu yapt ii ahsen yaamak, onun vastas ile realitenin iine iyiden iyiye yerleme keyfiyetidir. Btn bunlara biraz da hayattaki istikrar imkn verir. Bu istikrar. Garp medeniyetine tarihinin ve o tarihi mmkn klan corafyasnn bir hediyesidir. Fakat bu bir baka yaznn mevzuudur. Cumhuriyet. 6 Eyll I960, nr. 12965 KLTR VE SANAT YOLLARINDA GSTERDMZ DEVAMSIZLIK Birka gnden beri kafamda u sualler dolayor: "Bu yl, Enc- men-i Dni'in alnn yznc yldnm! Bu messese devam et- seydi fikir hayatmz acaba nasl olurdu?" Ve tabiatyla arkasndan ikinci bir sual geliyor: "Niin devam etmedi?" Cevdet, "Tezkir-i Cevdef'de bu ilk Trk Akademisinin, Reid Paa'nn nutkuyla, dualarla, mutad debdebe ve merasimle, Abdlme- cid'in huzurunda nasl aldn o tatl slubuyla uzun uzun anlatr. O gn, Fuat Paa ile kendisi, - o zaman daha efendiydiler- bir mddet ev- vel Bursa'da hazrladklar "Kavaid-i Osmanye"yi padiaha takdim ederler. 'Takvim-i Vekayi"nin de yazd gibi, bu encmenin asl vazi- fesi, alacak olan Darlfnun'a lzm olan ders kitaplarn hazrla- makt. Encmen bir taraftan bu i iin hazrlanrken, bir taraftan da bir "bn-i Haldun tercmesiyle, Hammer'in "Osmanl Tarihi"ni brakt yerden tamamlayacak bir tarihin yazlmasna karar verir. Cevdet Paa Tarihi u halde bu encmenin kararyla oluyor. Mamaafih niversite Ktphanesi yazmalar arasnda encmen nmna yaplm baz terc- meler de vardr. Encmen-i Dni'in azalar devrin modasna uyularak seilmiti. Hemen hemen vezirlerin ou, ileride gelen ulema, ikinci derecede ge- len ricalin, bilhassa Tanzimat'la beraber kurulan meclisler azasnn o- u encmenin asl zas idi. Bizzat Cevdet Paa ile baz yeni yetien- ler, ezcmle Ahmed Vefik Efendi onlarn arasndayd. Haric z ara- smda ise baz azlk mnevverler -ezcmle Hac Sahak- ile Hammer, Bianchi ve Redhouse gibi ecnebiler bulunuyordu. Reid Paa encmene o zamanlar aras ak olan Fethi Ahmed Pa- a* y almamt. Bu hdise aralarndaki dmanl artrm ve ikisinin de biraz sonra azline sebep olmutur. Cevdet Paa, encmenin evvel gayesine aykr olan bu kadro ile kuruluunu tenkid ettikten sonra, mteakb devirlerde sadaret dei- meleri ve paalar arasndaki rekabetler yznden mhim bir t grme- diini, nihayet on bir sene sonra li Paa tarafndan "tasarruf bahane- siyle" lvedildiini syler. Bu ilk akademinin lavndan sonra daima ortada bir Trk akade- misinin kurulmas fikri dnecek, fakat bir trl karar verilemeyecektir. Bu yokluu, memlekette ilim hayatnn hl gerektii gibi kurulama- mas, gzel sanatlarn ve edebiyatn bir trl gerektii gibi devletten yardm grememesi, sanat ve fikir meselelerinde efkr- ummiye ile devlet arasnda mutavasst vazifesini grecek cihazn bulunmamas, tenkidin kurulmama, hzlandrc mkfatlarn ve vastalarn eksikli- i ve nihayet dil meselesindeki bugnk cezir ve medli anari ile d- yoruz. Cevdet Paa'nin Encmen-i Dni'in lav iin kulland "tasar- ruf bahanesi" tbiri ok dikkate deer. nk Tanzimat'n ilk byk malbiyeti olan bu ilga hareketini, kltr sahasnda ona benzer bir y- n hadise takip edecek ve hemen hepsi iin gsterilen sebepler, bir ka yl sonra, tpk Cevdet Paa'da olduu gibi bahane addedilecektir. Darlfnun meselesi Encmen-i Dni'le beraber ortaya atlm- t. Abdlmecid devrinde uzun zaman hlyas kuruldu. Abdlziz dev- rinde ald, kapand. Hamd devrinde yle byle tecrbe edildi ve an- cak 1908'den sonra mill hayata lzumu kabul edilebildi. Mecid devri tiyatroya, operaya heves etmiti. Garb musiksinin memleketimize giri tarihi daha eskidir. 1827-28 yllarnda stanbul'da bulunan ve ok gzel bir seyahatname yazan Mac Farlane, birgn s- tanbul sokaklarnda dolarken, uzakta bir sko havasm iiterek oldu- u yerde arp kaldn, nihayet bunun bir askeri bando tarafndan alndn syler. Abdlmecid devrinde ise garpl musik ehirli haya- K L T R V E S A N A T Y O L L A R N D A G S T E R D I I MI Z D E V A M S Z L K tna karmtr. Hkmdar bu iki sanat da sever. Hatt saraynn kar- sna bir tiyatro binas dahi yaptrr. Fakat kasd olmas ihtimali de bu- lunan bir yangndan sonra saray bu hevesini uzun zaman aa vura- maz. Tiyatro, sarayn gizli elenceleri arasnda kalr. Bu yzden memleketimizde ilk tiyatro hareketleri babo bir e- hirli zevki veya elencesi eklinde uzun zaman devam eder. En uyank ruhlu vezirlerimizden biri olan li Paa bile bu sanat himayesinin kendisine getirecei erefi lemez. Bilindii gibi Abdlazz'in son yllarnda, resmi makamlardan daha msait cevaplar alan, hatt sarih himayeler gren bir tiyatro hareketi balarsa da, Namk Kemal'in etra- fndaki phe, "Vatan yahut Silistre"yi karlayan tezahrat yznden, bu geni kmldan olduu yerde durur. Abdlhamd Han'n vehmi Abdlazz'in iini tamamlar. 1908'e kadar tiyatro, Trk muharrirleri iin memnu meyva olur. 1908 den sonra da devlet bu sanat hakknda sarih bir vaziyet alamaz. Ancak 1914'de Trk tiyatrosu ksa bir mddet iin ciddiyetle ele al- nr. Fakat tiyatro caziptir. Meden hayatn bir tarafdr. Devletin yapa- madn halk yapar. En umulmadk zamanda, mtareke yllarnda sah- neye Trk kadn kar. Hlsa ne 1914'te gelen ve memlekette ancak birka ay kalan Antoine'n harb dolaysyla gidii, ne hadiselerin bir- birini takip etmesi, atlan tohumlarn gelimesine mni olamaz. 1923'den sonraki yllarda ise tiyatro, musik ile beraber devlet progra- mna asl bir madde gibi girer. Bu yakn alkaya ramen tiyatro hareketi kfi derecede beslenmi deildir. Ankara'daki Kk Tiyatro bir trl alamaz, vadedilen Opera binas daima gecikir. Bir an evvel baar gstermek arzusu ses sanatkrlarm ok evvelden sahneye karr. Dardan kfi derecede mtehasss getirilmez. Gen sanatkrlarn memleket dnda gerei gi- bi gezmeleri ok gtr. Hlsa yaplanlar daima yarmdr. stanbul'da br tiyatro ve opera binas yaplmaya balanr. Bitecek diye sevinirken bu binann etrafnda pazarlk baladn, inaatn bt- e mlahazalaryla durdurulduunu iitiyoruz. Halbuki bu yirmi yedi yl iinde, byk ehirlerimizin bir ounda tiyatro binalar yaplm olmalyd. Halkmzn bu sanata stanbul'da gsterdii ilgi alacak derece- dedir. Btn bir medeniyetin teknik imknlarn en mstesna istidad- larla birletiren, bir ok sanatlarn sentezini veren en muhteem film- ler bile ayn sinemada drt haftadan fazla devam etmezken, istan- bul sahnelerinde bir piyes aylarca tutuluyor. Belediyenin iki sahnesi yannda ehir, bir yn halk sahnelerini de geindiriyor. Byle iken, garpl musik davamzn da bal bulunduu Opera binas nasl bir zihniyetle yarm kalyor? Gelecek nesiller bu gecikme- nin sebeplerini de korkarm "bahane" kelimesiyle kaydedeceklerdir. Garb'taki teknik ve an'anesiyle gzel sanatlar memleketimizde, Abdlhamd devrinde, mze mdr ve kurucusu Hamdi Bey'in him- metiyle balar. lk Trk resim ekol de o senelerde eserlerini verir. O zamandan beri hamlesi gittike artan bu alma, Cumhuriyet devrin- de en yksek himayeyi grr. Fakat bu sefer de aksaylar hemen ar- kadan yetiir. Avrupa'dan getirilen mtehasss hoca ile sanki btn sanat an'anelerini, yaadmz zamann sanat hareketlerini, btn Av- rupa mzelerini memlekete getirmiiz gibi, mektebi bitiren talebenin Avrupa'ya gnderilmesi birdenbire durur. Sanat almalarmzn en mhim merkezi olan stanbul'da, bir trl bir resim ve heykel galerisi yaplamaz. Hl ressamlmz ve heykeltralmz, Fransz konsoloshanesinin daim misafiridir. Kendi memleketimizde, kendi sanatkrlarmz yabanc bir binada eser tehir etmee mecburdurlar. Sanatkrlarmzn dar memleketlere gitmesi ise alamyacak glklerle dolu bir itir. Darda doru drst eser- lerimizi tehir edemeyiz. Para meselesi vardr. Dar memleketlerden sergi getirtmek ise hi aklmza gelmez. Bugn birok Alman mzeleri binaszlk yznden gezgin vazi- yettedirler. Her davete kouyorlar. Her memleket bunu frsat bilerek bu sanat eserlerinin halk tarafndan grlmesini temin ediyor. Milletlera- ras kltr mnasebetlerinin azam hadde vard bu yllarda, biz bu mnasebetlerin dndayz. Halbuki bu sergilerin getirecei sanat ve gzellik terbiyesine bilhassa biz muhtacz. Onlar bu sanat festival teriy- le sadece bir tecesss tatmin ediyor, altklar bir hazz tekrarlyor ve geniletiyorlar. Biz ise asl binay kuracaz. Tanzimat'tan beri her sene dardan on tablo satn alsaydk, im- di bin yz tabloluk, kk, fakat memleket zevkini besleyecek bir mo- dern sanat galerimiz bulunurdu. Bunu Cumhuriyet devrinde yapsaydk bu mze iki yz elli- yz tabloluk bir mze olurdu. Hi olmazsa mo- dern sanatn yryn takib edebilirdik. Halbuki bu yirmi yedi sene- de dardan aldmz btn eserler, Selhaddin Refik'in Paris'den ge- tirip de Akademi' nin Dolmabahe mzesine satn ald be, alt kk tablo ve gravrden ibaret. Bilir misiniz ki bu da bir ey. nk orada isteyen bir Bonnard', velev ki ikinci derecede bir eserle olsun, seyre- debiliyor. Onu seyrederken duyulan haz, kaybettiimiz frsatn byk- ln gsterir. Hakikat u ki, Gzel Sanatlar Akademisi kurduk, mtehasss ge- tirdik. Konservatuar kurduk, Devlet Tiyatrosu atk; fakat bir gzel sa- natlar politikasn kuramadk. Bari bundan sonra bu ii yapalm. Mill Eitim Bakanl'mn adnn Mill Eitim ve Gzel Sanatlar Bakanl olmas ve lvedilen umum mdrln Mill Eitim Ms- tearl eklinde tekrar kurulmas ve maiyetine yerli, ecnebi, bir ks- m muhabir zdan mrekkeb bir gzel sanatlar talim ve terbiye enc- meni verilmesi ne kadar temenni edilecek bir eydir. Tanzimat, hatt kinci Mahmud devri yenilii tercme ile ie ba- lar. Fakat bir trl tercme ii uzun zaman halledilemez. Gnn birin- de devlet tercme iine sahip kt. lerinde ok byk ve mhimleri de bulunan bir ka yz eser dilimize evrildi. Fakat birdenbire durdu. Hem de dil bakmndan iin kvamn az ok bulduumuz bir zaman- da. Ve yazk ki tam balangcnda durdu. Daha ne Goethe, ne Balzac, ne Stendhal, ne Dostoievsky, ne Toisto, ne Dickens, ne on sekizinci asr ngiliz romannn aheserleri, ne Moliere, ne Racine Trke'de tam olarak okunamaz. Filozoflarn bir ou, bir ok itimaiyatlar, ana ilim kitaplar, klasik mhiyette tarih ve sanat tarihi kitaplar ise ol- duu gibi duruyor. Orta mnevver behemehal bir ecneb dili renmeye mecbur de- ildir. Ama kendi dilinde, onu dnya fikir hayatn takipten mahrum edemeyiz. Cemiyeti tutan, byk sanatkrn, limin yetimesine hiz- met eden, hayata rengini veren bu kalabalk zmreyi yeter derecede beslemezsek binay ayakta tutamayz. Genlerimizin bir ok eksiklii umumi kltr seviyesinin dklnden geliyor. Kald ki hakikaten yetiecek olanlar iin dahi tercme eser zaruridir. Konya'da, Erzu- rum'da, Erzincan'da yetien bir orta mektep talebesinin ecnebi dili - renmesini istemek imknszdr tik mtalaalar, ahsiyetin irsiyet ka- dar ehemmiyetli temelidir. li Paa'y Encmen-i Dni'i sessiz sedasz kapatmaya s f :e- den sebep ne idi? Niin Reid Paa gibi Auguste Comte'un dostu ola- cak kadar entellektel bir adamn eliyle alan Tanzimat olduu yerde bocalad? Osmanl Darlfnunu neden 1908'e kadar bir trl kurula- mad? Niin o kadar hzla, evkle balayan hareketler hep yanda kal- d? Ve neden onlarn yarda kalmas iin Cevdet Paa'nin tabiriyle "ba- hane" aradk? Btn bu tereddtler, ilgalar, yeniden balamalar, elindeki iin or- tasnda vazgemeler, sonra vazgeilenin arkasndan duyulan znt ve pimanlklar kltr ve sanat meselelerine hayattaki yerini bir trl ve- rememekten, onlarn lzumunu ve istikllini kabul etmemi olmaktan ileri geliyor. Kald ki bu makalemizde biz sadece muayyen bir sahadakileri saydk. Halbuki btn hayatmzda, sanayi'imizde, iktisad teebbsle- rimizde, cemiyetteki her kmldanta bu hal, bu devamszlk mahe- de edilir. Onlar hep bir araya topladmz zaman, tatbikata ait yanllarn, acele kararlarn payn ayrsak bile, bir medeniyet, bir kltr ve i in- san buhrannn karsnda bulunduumuzu, hatt bu buhrann hayat- mzda bir nevi ritim bile kurduunu grrz. O kadar ki, cemiyet me- selelerini tetkike alm dikkatli bir gz, on sene sonra, nelerden vaz- geeceimizi imdiden kestirebilir. Fakat bu, bir baka makalenin mevzuudur. Cumhuriyet. 25 Ocak 1951. nr. 4310 MEDENYET DETRMES VE NSAN Bundan bir ka hafta evvel, gene bu stunlarda kan bir yazm- da, Tanzimat'tan beri fikir ve sanat sahalarnda balayp da tam bir d- zene koyamadmz, hatt vazgetiimiz baz ilerden bahsetmi, so- nunda bunlarn rastgele, sathtan toplanm misaller olduunu, haki- katte bu devamszln btn hayatmzda hkm srdn ve altn- da da bir zihniyet ve i insan buhrannn altn sylemitim. Bizi sadece yaptmz ilerden deil, onlarn hz aldklar pren- siplerden de phe ettiren, mhim ve hayat meselelerimiz yerine bir aka denebilecek kadar hafif eylerle uratran, yahut bu mhim ve hayat meselelerin mahiyetini deitirip bir aka haline getiren bu buh- rann sebebi, bir medeniyetten brne gememizin getirdii ikiliktir. Bu ikilik, evvel umum hayatta balam, sonra cemiyetimizi zihniyet itibariyle ikiye ayrm, nihayet ameliyesini derinletirerek ve deitirerek ferd olarak da iimize yerlemitir. yiye, aydnla, kendimizi ve etrafmz tam ve muasr bir anla- ya doru itmesi lzm gelen few hareketin byle bir netice vermesi ilk bakta yadrganacak bir eydir. Fakat ne yapalm ki inkr ettike bizi rahatsz edecek bir realitedir. Zaman iinde teekkl eden bu realitede, Tanzimat'n ie prog- ramsz balamasnn, bilgi noksannn, sarih hedef yokluunun, hlsa el yordamyla yrmenin, biraz daha evvel balayan, fakat 1850 ylla- rndan sonra gittike kzgn bir ekil alan iktisad kn, bu kn millerinden biri olan siyas hdiselerin byk hisseleri vardr. Sebep- lerin ve neticelerin birbiriyle durmadan yer deitirdii, birbirinin eh- resini taknd bu devirden ileride bahsedeceim. Saydm bu sebepler olmasayd, burada medeniyet deitirmesi hastal adn vereceim -cesaret etseydim, psikozu derdim- vaka, belki hi teekkl etmez, yahut bu kadar keskin olmaz, yani sadece ilerlemenin safhalarna gre mahiyetleri deien bir Yeni ile Eski'nin mcadelesi eklinde kalr ve bu mcadelenin dourduu umum ha; a- t rahatsz etmeyen muvazaal terkiblerle -hatt psikolojik bir zengin- lik eklinde- devam eder, giderdi. Fakat i tam aksine oldu. Bugn umum hayatmzda herhangi kkten bir ameliyeyi yapabilmek iin lzm gelen artlardan deta mahrum gibiyiz. Bizi deitirecek eylere kar ne bir mukavemet gs- terebiliyoruz, ne de ona tamamiyle teslim olabiliyoruz. Sanki varlk ve tarih cevherimizi kaybetmiiz; bir kymet buhram iindeyiz. Hi birisi byk mnsnda kendimize ilve etmeden her eyi kabul ediyor; ve her kabul ettiimizi zihnimizin bir kesinde deta kilit altnda sakl- yoruz. Bir medeniyet bir btndr. Messeseleri ve kymet hkmleriy- le beraber inkiaf eder. Onlar lzumsuz bulmaz, phe de etmez. Na- sl elimiz, ayamz, kulamz bulunduunu dnmeden bu uzuvlar- la yaarsak onlarla yle yaarz. Hakik taazzuv da budur. Umum hayat deitike, medeniyet de messeseleriyle ve ky- met hkmleriyle deiir. Bazan bunlarn bir ksmn tasfiye eder. Fa- kat btn bu deiiklikler insanla beraber olur. Kk, byk buhran- lar, anlaamamazlklar, huzursuzluklar, sray devirlerinde ihtilller, teknik terakkiler, keif veya tabi? inkiaflar bu tasfiyeleri yapar. Garp'ta ortaa insan, rnesans insan, makine sanayi'i devrinin ina- n, bugnn insan medeniyetiyle, messeseleriyle beraber teekkl et- mi e'n ve tarih vakalardr. Biz de eski medeniyetimiz iinde byle idik. Seluklular devrin- de Anadolu kaplarn zorlayan insanlar, yeni vatan benimseyen ilk kurucu nesiller, Osmanl ftihleri, btn siyas dzensizliklerine ra- men bize Itri'nin dehasn ve Nail'nin dilini veren, zevkimizin o tam inkiaf ve istikrar devri onyedinci astr sonunun insan elbette birbirle- rinden ok farklydlar. Fakat ayn zamanda birbirlerinin devamdrlar da. Vni Efendi'de Zembilli Ali Efendi, Zembilli Ali Efendi'de ilk stanbul Kads Hzr Bey, Bursal ismail Hakk'da Aziz Mahmud HUda, Hda'de ftde, ftde'de Hac Bayram, onda Yunus Emre, Yunus 9 ta Mevln ayn ocan ateiyle devam ediyordu. Btn bu insanlar ne kendilerinden, ne de bir evvelkilerden p- he ediyorlar, hayat, dnceyi, kendilerini idare eden deerleri kuds bir emanet gibi kabul ediyorlar, aralarnda nesil farklarn tabi bulu- yorlard. Onlar paralanm bir zaman yaamyorlard. Hl ile mazi zi- hinlerinde birbirine balyd. Birbirlerini zaman iinde tamamladklar in, gelecek zamanlar da, kendi dnce ve hayatlarnn muayyen ol- mayana den bir aksi gibi tasavvur ediyorlard. O kadar ki onsekizinci asrda yaayan Kul Hasan Dede, onbein- ci asrda yaam olan Erefolu ile, sanki ayn ehirde ve ayn tekke- de imiler gibi kavga edebiliyorlar, duygu ve hayat gr itibariyle o kadar baka trl olan Nedim, Fuzl 9 nin bir msra' yla kendi sansa- litesini anlatyor, birbiri arkasndan gelen nesiller, Halla'n haksz ye- re dklm kann dava ediyordu. Hlsa fikirler, imanlar byk bir aile mirasnn torunlarda genilemesi gibi, aym kklerden dalbudak sa- lyordu. Hayat, bir ve btn, insanyla beraber srp gidiyordu. Byle olduu iin de bir yere konan ta, iki nesil sonra behe- mehal bir bina oluyor, insan zamanna girmekle kazand ahsiyetini etrafna kabul ettiriyordu. te Tanzimat'tan sonraki senelerde kaybettiimiz ey bu devam ve btnlk fikridir. Bunu sylerken Tanzimat'tan beri hi bir ey yapmadk, hep yarm kaldk, demek istemiyorum. Bilkis, byk zaman kayplaryla da olsa, gene bir ok eyler yapld. Nesilden nesle cemiyetimizin i ve d man- zaras deiti. Kadnmz hayata girdi. Cemiyetimiz Garp fikirlerine ve sanatna alt, insanmz makineyi tand, devlet Avrupal tat. Fakat bunlardan bir ksmnn, yeninin etrafndaki evkten ziyade eskinin kmesinden ileri geldiini, olularnda hadiselerin hissesinin bizim irademizden stn bulunduunu, hatt asl irade ve uurumuza bal olanlarnn belki de ihmal edildiini inkr edemeyiz. Bir neslin baladn ok defa kendisinden sonra gelen nesil deil, belki bu nes- lin maruz kald tarihi artlar tamamlad. Fakat en mhimi, bu yeni kurulularn karsndaki i vaziyetimizin pheden ileriye gememi olmasdr. Ne kadn meselesini, ne kanunlarmzdaki deiiklikleri, ne de esasndan garbl kltr ve sanat baka trls olmayan, olmamas icab eden hayat ekilleri halinde alamadk. Daima iimizden ikiye b- lnm yaadk. Bir kelime ile yaptmzn ouna tam inanmadk. nk bizim iin bir bakas, baka trls daima mevcuttu ve mev- cuttur. te bizi garbldan, eski mslman dedelerimizden ayran ruh hali budur. Bugn bile yeni, hayatmza o kadar girdii halde, gene bu mnakaaya hazrz ve mnakaa ediyoruz da. Hele, yaptklarmz ne- ticeleriyle beraber kabul etmek... Buna asla yanam deiliz. yle ki, o kadar rasyonel yaadmz sandmz u yirmi yedi senenin mnakaalarn dndke insann aklna ister istemez Hei- ne'nin anlatt teoloji limi geliyor. Bu adamcaz mrn Allah'n varln ispat iin bir kitap yazmaya hasretmi. Hakikaten de byk bir lim olduu, skolastikten kalma o keskin mnazara silhna sahip olduu iin, stste deliller, burhanlar toplar, onlar tanzim eder, dava- sn ispat edermi. Fakat kitap bir trl yazlamazm. nk sonuna yaklat zaman, kafas tam tersine almaya ba- lar, yllarca byk bir evkle, metodla, srarla toplad deliller ve bur- hanlar davasnn aleyhine dnermi. Namuslu bir adam olduu iin o zaman kitabn yakar ve bu sefer Allah'n yokluunu ispat iin bir ba- ka kitap yazmaya balarmif. Fakat onu tam bitirecei zaman da hida- yet tekrar iinde konuur, inkrn sefil ve karanlk aletleri birdenbire imann nuru ile parlarm. Heine'nin kendini grd devre kadar bu hep byle devam etmi! Bu hikyede bizim Tanzimat'tan beri yetitirdiimiz nesillerin macerasn grmemek kabil mi? Belki de Heine'nin zalim zeks, bu. zihn terazilemeyi, Almanya'nn bizimkine benzer bir ruh hali iin uydurmutur. Bu bakmdan yalnz edebiyat nesillerinin hayat karsnda dei- en vaziyetlerini mtala etmek ne kadar faydal olur. Fakat niin sade nesiller? Ferd olarak aldmz zaman da ayn vakay grrz. nk neslin nesle akslmel yapmas, hele sanatta ok tabi bir eydir. Fakat ferdin kendi iinde blnmesi hi de tabi! deildir. Dorusu istenirse, Tanzimat'tan beri yetienlerin ounda hemen her hareket, grltl ve sessiz bir istifa, bir nevi tvbekrlk, kendi kendini inkrla sona erer. Yahut ahsiyet tam bir dargnlk iinde veya ksr bir phede kendisini tketir. Fikret ile Cenab'n akbetleri! Bir nevi terk-i saltanata benzeyen prensip fedakrlklar ise burada sayla- mayacak kadar oktur. Sanki Cevdet Paa'nn, Kn m muharebesi esnasndaki deiiklik- lerden bahsederken yeni bir masraf kaps olan ve ikyet iin anlatt iki sofra, alafranga ve alaturka sofralar genilemi, bym, hayatm- z paralyor. stelik zamanla bu ruh hali dinamik olmaktan kyor, statik bir ekil alyor. Sanki iimizde deimez hadler kurmu gibi. Ameliye tek deildir. Evvel bu ritim, ferd olarak hayatmzda mevcut. Yeninin taraftar ve mcadelecisiyiz, fakat eskiye balyz. bu kadarla kalsa iyi. Fakat kalmyor, daha karyor. Hayatmzn baz devirlerinde yeninin adam olarak eskinin tazyikini duyuyoruz; baz devirlerinde eskinin adam olarak yeninin tazyiki altnda yayoruz. Bu kutub deitirme bir ardan beri hayatmza hkim. Bazan hadiseler, tarih artlar buna sebep oluyor. Bazan da psiko- lojik sebeplerle buna dyoruz. Mesel kendimizi hlis bulmuyoruz, kendi hayatmz yaamyoruz, kendi azmzla konumuyoruz vehmi- ne kaplyoruz. Buna, en ufak bir muvaffakiyetsizliin, umum hayattaki herhan- gi bir aksayn karsnda ilk yenilik nesillerinin duyduu, duymu ol- mas lzm gelen o nefse kar, yahut ok yksek bir varla kar i- lenmi gizli ve zalim crm duygusunu da ilve etmelidir. Cesaret edebilseydim, Tanzimat'tan beri bir nevi Oedipus komp- leksi, yani bilmeyerek babasn ldrm adamn kompleksi iinde ya- yoruz, derdim. Muhakkak olan bir taraf varsa, eskinin, hemen yan bamzda, ha- zan bir mazlum, bazan kaybedilmi bir cennet, ruh btnlmz saklayan bir hazine gibi durmas, en ufak sarsntda serab parltlaryl nmzde almas, bizi kendisine armas, bunu yapmad zaman- larda da, hayatmzdan bizi phe ettirmesidir. Tereddt ve bir nevi vicdan azab... (Bize akseden ehresiyle yanl yapma korkusu.) Bunlar phesiz balang noktalardr. Ve her balang noktas gibi yzlerce kla girerek hayatmza tesir ediyor, nesiller boyunca bir trl insan ve cemiyetimizi gerektii gibi dzenlememize engel oluyorlar. Bir neslin halledecei dvalar nesilden nesle havale eden, en basit meseleleri bir trl atlanamayan eikler haline getiren, kendi hareketlerimizin neticelerini bize o kadar yabanc klk altnda gste- ren, hlsa bize z bir hayat yerine, srasna gre on, on be, yirmi yl, bazan daha fazla sren tecrbe devreleri yaatan hep bu medeniyet de- itirmesidir. Bu, iinden kamayacamz bir fsid daire midir? Elbette ki ha- yr. Fakat ondan kurtulma arelerini arayabilmek iin onun iimize ni- in ve nasl yerletiini mtala etmemiz lzm gelecek. Cumhuriyet, 2 Mart 1451, nr. 9546 ASIL KAYNAK Bugnk Trk ruhunun, kendisini muasr olduu milletlerden ayran bir hususlii, onu ok ferd bir talihin sahibi yapan bir trajedisi var. Bu, iki byk lemin iimizde yapt mcadeledir. Bir yandan ta- rih zaruretlerden kudret alan bir irade ile Garb'a gittik, br yandan ha- kik cevheri ile bizde konumaya balad zaman sesine kulaklarmz kapatmak imknsz olan bir mazinin sahibiyiz. Bu, hemen hemen yal- nz bize nasip olan bir tecrbe, bir imtihandr ve kt'alarn ehresini de- itiren byk gler, ayrlma ve yeniden kaynama devirleri bir yana braklacak olursa, ona benzer bir maceray, bir milletin tek bana ya- adn grmeyiz. Ne Byk Petro'nun himmetiyle hazrlanan Rus uyannda, ne Alman rnesansnda, ne Fransz ihtillinde, ne hristi- yanlk reformunda, ne ran'n mslmanlamasnda, hatta ne de ok de- fa coraf ereve deitii iin bizim islmlamamzda bu cinsten, bir mntehada yaplm tecrbe mahiyeti yoktur. Onlarn bir ksm ya mil- letlerin teekklleri devrinde olmu, yahut da ayni mahrekin zerinde bir yer deitirmeden ileriye gememiler, nihayet bazlar da mterek itima messeselerin yardmn, hatt himayesini gren ilerleyiler ha- linde kalmlardr. Bizde ise deime kat'idir ve bir zamanlar, milliyet fikrinin esas olan "devam" tehdit edecek bir safha bile geirmiti, rf- te, kltrde, messeselerde, gndelik hayatn her safhasnda grlen bu karlama dne kadar bizim zaafmzd, bugn ise belli bal gUlkler yenildii iin bir nevi zenginliimizi tekil ediyor, diyebiliriz. 1718 felketinden sonra, bu felketin getirdii bir nevi intibahla baz mnevverlerimizde tek selmet aresi fikir halinde balayan garp- lk, 1839'da devlet messeselerimizi ve baz hayat ekillerimizi de- itirmekle kalmad, bizi deta kulamzdan tutarak eyhlislm duas ve ecneb sefir alkyia Avrupa mektebine rakla verdi. Hareket, kendisinden evvel esasl bir fikir hazrl bulunsayd, yahut 1718 ile 1839 arasndaki zaman kaybedilmemi olsayd, elbette baka trl olur- du. Fakat yklm medrese, darmadan olmu iktisad hayat, kaplar- n am gmrk ve muhafazas glemi hudutlar, daha derin dn- meye vakit brakmyordu. Dier taraftan, kaybedilen zaman iinde mevcut messeseler herhangi bir ay kabul etmeyecek bir tereddi ha- line gelmilerdi. Kendi bnyelerinde hibir istihale veya sray im- knlar kalmamt. ki ey yaplabilirdi: Ya eski tamamiyle yklarak yerine yenisi kurulurdu, yahut da olduu gibi, kendi kendine tkenme- si iin braklan eskinin yan banda yeninin devri balard. Biraz im- knszlk ve biraz da herhangi bir tepki korkusu, Tanzimat' yapanlara ikincisini tercih ettirdi ve birdenbire memleketin hayat bir mstemleke ehrinin garip manzarasn ald. Hayatmz ikiye blnd. Bir taraftan yeni, hayata dayanan zaruretleri karlayan ehresiyle grnyor, br taraftan bunun tam zdd olan ey, yaayan eski, yani yaama kudretini kaybetmi bir yn artk, kendi leminin stnde yzebilen birka da- nk unsura yapm duruyordu. Tanzimat'tan 1923'e kadar olan dev- reyi memlekette bu kl art eski ile yeninin mcadelesi doldurur. Bu iki lemin hayatmzda bu tarzda karlamas, sade yeninin zaferini gletirmekle kalmyordu; ayn zamanda yeni karsnda eskinin mu- hakkak beenilmemesi lzm gelen bir ey olduunu yava yava bize kabul ettiriyordu. Aramzda can ekiir halde yaayan artklara bakarak maziyi ktlemek, onu kmsemek itiyad iimizde yol ald. 1923'de balayan tasfiye, eski ile yeni arasndaki bu denksiz m- cadeleye son verir. imizde yaayan bu yar l hayat ekillerini, ye- ni terkipte fonksiyonu kalmam baz messese artklarn hayatmz- dan karnca birdenbire onu byk hakikatnda grmeye baladk. Bugn her tarafta hakl bir mazi saygs balad. Artk aramzda, dede- lerimizi muasr Fransz romann tanmadklar, Shakespeare'i veya Tols'to'u bilmedikleri, Bergson veya Freud ile Lindenberg'tcn, Einste- in ile Karuzo veya William Povel'den ayn yksek ihtisas uuruyla de- rin derin konumadklar, bri oynamadklar ve kokteyl partilerinde A S L K A Y N A K kadnlarn boyunlarn ssleyen mcevherlere bakarak ert yakalar zerinde nezaketle esnemedikleri iin itham edenlerimiz azdr. Bilkis bunun yerine, onlar kendi devirlerinde, kendi hakikat ve imknlarn- da mtaladan holanyoruz. Kendilerine mahsus bir hayat yaratm olmalar ve onu samimlikle yaamalar, her trl zentiden uzak, asil- lii yalnz kendi yarattktan eylerde bulmalar houmuza gidiyor. Gu- rurlarna, zevklerine hayran oluyoruz. Sinan'a hrmet ediyoruz, eski musik statlarmz anlamaya alyor ve anladka mkemmellikle- rine ayoruz. Fuzl'yi, Bk'yi, Nedm'i, Galib'i, kendilerine lyk olan yksekliklerde seyretmekten haz duyuyoruz, dank baz hayat ekillerini, gelenekleri kaybolmaktan kurtaryoruz. Vaka bunlarn ba- zsn henz pek acemice yapyoruz ve yaptklarmz, yapmamz lzm gelenlerin yannda henz ok azdr. Baz trenlerde hemen her yl ay- n eyleri tekrar etmekle kalyoruz; muskcerimizin henz elde tam denecek bir plk koleksiyonu bile yoktur; tamamn bildiimiz ve de- erini anladmz gn kltrmze birka medeniyeti birden kavra- yan bir derinlik verecek ve bize Anadolu'nun muammasn zecek olan masallarmz, oyunlarmz, kk hayat itiyadlanmz imdiki va- ziyet ve artlara gre sonuncu gibi grnen saklayclar ile beraber kaybolmak tehlikesindedir. Bununla beraber maziye kar bak tarz- mzn deitii muhakkaktr. Artk kendimizi baka bir kta gryo- ruz. Esaslarnda Garp'la lebilecek bir medeniyetten, bir insan ve- ya hayat stnlnden geldiimizi anlyoruz, nmzde bilgi ve sev- ginin yava yava at leme, yenileen zevkimizle, gzeli ve iyiyi anlaytaki gr farkmzla eildike kudretimiz, nefsimize gveni- miz artyor. Bu deiiklii beenmemek kabil deildir... Fakat bu kadar yetiir mi? yle sanyorum ki, ne maziyi sevmek, ne Garb' tanmak ve ona hayran olmak bizim iin kfi deildir. Mazi nihayet gemi bir zamandr; bizde, ancak kendisine iimizden bir ey- ler katarsak hakkyla yaayabilir. Biz ise "Bugn bile" deiliz; yarnz. Her neslin asl vazifesi kendi tesinde gelecek iin olan hazrlarken balar. Bizim iin asl yaplmas lzm gelen, memlekette yeni hayat ekilleri yaratmaktr. Biz ark'a veya Garb'a ancak birbirinden ayr iki kaynamz gibi bakabiliriz. Her ikisi de bizde ve geni bir ekilde var- dr; yani realitelerimizin iindedirler. Fakat onlarn mevcudiyeti kendi balarna bir deer olamaz ve sadece byle olmas bizi, kendi hayat- mzda, kendimiz iin kendimize mahsus bir hayat, geni ve mull bir terkibi yaratmaya davet eder. imizdeki kaynama ve karlama- nn verimli olmas iin bu hayat, bu terkibi dourmas arttr. Bu da asl nc kaynaa "memleketin realitesine varmakla kabildir. Dedelerimizin byk meziyetlerini, hayatlarnn kendilerine has ve gerek oluu yapyordu. Garp medeniyetinin byk meziyeti de bir realitenin mahsul olmasnda ve inkiafn onunla beraber yapmadn- dadr. Bizim iin asl olan miras, ne mazidedir, ne de Garptadr; n- mzde zlmemi bir yumak gibi duran hayatmzdadr. Onu yakala- dmz, onun meseleleri zerinde durduumuz, onlarla yorulduu- muz, bu meseleleri fikir hayatmzn zaruri yol uraklar gibi deil, te- meli olarak kabul ettiimiz zaman tarihin ve husus corafyamzn bi- ze ykledii byk role erieceiz. O zaman "devamdn zinciri tekrar iimizde balanacak ve biz muasr dnyada, birletirici ehremizle ve bu ehreyi tekil eden hayat erevesi ile kendimize lyk yeri alaca- z. Birbirini anlamayan iki lemin ortasnda, bir dm noktasnda yaam olmann bize yklettii zahmetler, o zaman gerek ve n saf- ta hayatn nimetleriyle denecektir. lk, 16 Nisan 1943, nr. 38 HAYAT KARISINDA MNEVVER "At kalbini girdaba, al engine, ruh al!" Yahya Kemal Bizde ilk yapc edebiyat nesli phesiz, Ziya Paa-Namk Kemal neslidir. Cemiyet hayatnn Garpl mnsnda uurunu onlarn eserle- rinde idrk ettik. Memlekette yol aan her yeni ve iyi eyin banda bu iki arkada ve bilhassa Namk Kemal'i, onun dev gayretini grmemek mmkn deildir. Bununla beraber, uurlu ve cidd bir tenkide her iki- si de ne kadar az dayanabilecek bir haldedirler. San'at anlaylar, Garp kltr ile olan mnasebetleri, hatta siyas kanaatleri, ok hakl olarak, mnakaa edilebilecei gibi, li Paa'ya kar atklar mcadelenin, istenirse, haksz ve zlim taraflar da bulunabilir. Memleket iindeki byk tesirlerini bir yana brakrsak, onlar kendi zamanlarnn l- syle dahi tam olarak yetimi kabul etmek gtr. Eserlerinde munta- zam bir sistemin bulunduunu zannettiimiz yerlerde bile acemice r- tlmeye allm byk boluklar gze arpar. Her mnakaadan mutlaka muzaffer kmak isteyen Namk Kemal'in, karsndakini ce- vap veremez hale getirmek iin sarf ettii gayret, bazan bu byk de- irmenin ne kadar boa dndn iyice gsterir. "Renan MUdafan- mesi", "Osmanl Tarihi"nin methali, "rfan Paa'ya Mektup" gibi, "Ta- kip" ve 'Tahrip" gibi eserleri bir yn boluklarla doludur. Ziya Pa- a'nin " H a r a b a t mukaddimesini yle bir okumak, bu fikir ada- mnn daha evvel girimi olduu yenilik mcadelesine nasl bir tered- dt hamulesiyle atldn anlamak iin yetiir. "iir ve na" makale- siyle dilimiz ve edebiyatmz iin muasrlarna hayret imkn brakma- yacak kadar ileri ve yeni ufuklar aan ir, eski iirin lemine dnn- ce, deta kendi mazisini unutur. O yalnz Garp iirinin hayat ve insan karsndaki duruunu yadrgamakla kalmaz, tiyatro gibi byk Garp nevilerinin memlekete girmesini bile deta istemez. Belki de aruzla anlatmaya altndan ok iptidaletirdii bir muhit ve terbiye naza- riyesine dayanarak Garp'la mslman ark arasndaki fark zerinde alamayacak bir engel gibi srar eder. Zaten ruh Ucalarnn zaman za- man emrinde grnen Ziya Paa'da birbirini tutmayan fikirler epeyce oktur. iirde her ikisi de eskiyle alkalarn kesmemilerdir. Ziya Pa- a'da eski iirin en bariz ve revata hata ve zaaflar devam eder gr- nr. Namk Kemal ise, Nef' syleyiinin dna kt zamanlar, ok defa ikinci derecede kalr. Her ikisi de aruzun nasl bir imknlar hazi- nesi olduunu bile tam dnememiler, usta bir kemancnn elinde bu yaydan kacak namelerin hangi hadlere ykselebileceini bir kere olsun tecrbe etmemilerdir. Namk Kemal'in byk heyecanlarnda daima biraz tiyatro, hatta en orta zevkten tiyatro bulmak mmkndr. Tiyatrolarnn rgsn imdi hi de houmuza gitmeyen bir hitabetin verdii gibi... Evet, btn bunlar dorudur. Hatt bu cinsten dikkatleri oalt- mak da kabildir. Bununla beraber, bu iki arkadaa Trk edebiyatnda ei grlmemi bir ii yapabilmek nasip olmutur. Yakndan baklnca bir yn zaaf hevengi gibi grnen bu iki muharrir devirlerini alt st etmi, zihniyetleri deitirmi, hayata yeni ufuklar am ve birlikte gi- ritikleri birka yllk bir mcadelenin sonunda cemiyetin manzaras ve insan ruhu ister istemez eskiden baka bir ey olmutur. Onlar ko- nutuka ihtiyar Asya'nn bizdeki yz deimi, asrlardan miras kal- m itiyatlarn tozunu silken bir takm insanlar baz hakikatlerin gne- ine domular ve kendilerini aydnlkta bulmaktan memnun, hr ha- reketin tadn tatmlardr. Onlarn bu kuvveti nereden geliyordu? p- hesiz ki Namk Kemal o mucizeli tesiri sadece tumturakl ifadesiyle, heyecanyla yapmad. Onun yolunu yalnz "Hrriyet Kasidesi" ile (asl ad da bu deildir) atn zannetmek iire ve sanata tanrlarn ayrd- H A Y A T K A R S N D A M N E V V E R tesir ve nfuz sahasn lzumundan fazla geniletmek olur. Ziya Pa- a'da ise bu cinsten heyecanlar zaten yoktur. O souk ve kendi lle- ri iinde muvazeneli zek olarak kald mddete sevimli ve gzeldir; yahut da insafsz ve kinci hiddetinde insan yakalar. O ok zlim "Za- fernme"nin zehifM tebessmnden bir hareketi douracak hamle el- bette beklenemez. Hakikatte onlar cemiyet iinde yapc bir ruh haline getiren ey bsbtn bakadr. Bu ilk Arupal neslimizin en byk kuvveti, cemi- yet meseleleri zerinde durmay bilmelerinden, umum bir ekilde ol- sa bile, onlan benimsemi olmalarndan ileri gelir. Onlar mcerret fik- ri alp onun etrafnda bir takm acele terkipler, limce tefsirler yapm- yorlard. Belki cemiyet realitelerine bakarak fikre doru gidiyorlard. Namk Kemal'de dardan olduu gibi alnm fikir hemen yok gibidir; belki btn teklifleri kuvvetli bir grn ve az ok kuvvetli bir mem- leket bilgisinin tabi neticeleri, o yollardan geilince varlmas tabi olan zaruretler gibi grnr. Merutiyet fikri bile byledir; yakn tarihimizin zerindeki m- hadelerinden doar. Filhakika devlet makinesini yeni batan kuran ve hkmdar yeminle kanuna riayet kayd altna alan Glhane Hatt, bu kanunun kayna noktasnda mphem kalyordu. Dier taraftan, bozul- mu olan devlet muvazenesi, imparatorluu bir byk rtbeli memur- lar brosu haline getirmiti. Namk Kemal Merutiyet fikrini Garp'tan almyor, bu boluklar kendisinden karyordu. Fakat bu iki arkada nelere dikkat etmezler! Aar, nfus, ttn ve ipek rejisi, borlar, ky- lnn vaziyeti, umum alma zevki, kadn terbiyesi, maarifte bala- yan ikilik, ksacas cemiyet hayatnn her meselesinde bu iki arkada sras gelince rakamla salamlatrmasn bildikleri bir gr ve bilgi sahibidirler. Hayatn karsnda mnevvere den vazife duygusuyla hareket ederler. Hayat, phesiz, btn cemiyetindir. Fakat mesuliyetleri yalnz mnevverindir. Ykn kaderin ve tesadfn ayrd paya gre hep beraber tarz. Fakat tarih karsnda hesabn mnevver verir. Namk Kemal ve Ziya Paa nesli ite bu mesuliyet duygusunun uurunu ilk defa bize getirmilerdir. Vaka hi bir zaman, uratklar meseleleri bugnk mansyla derinletirmeye muvaffak olamamlardr, fakat onlar hayata hkim byk sualleriyle daima beraber yaamlar ve hat- ta, daha iyisi, ahs olgunluklarn o meseleler iinde idrak etmilerdir. Otuz yandaki Namk Kemal'i devrin bir mihrak yapan srr bu ocak- ta parlayan atete aramaldr. Kendilerinden sonra gelen nesillerin b- yk eksii, onlarn tecrbesini nefislerinde srdrememeleri, bu yz- den sadece "nakledici bir alma"nn adam olmalardr. Onun iin bi- kirleri daima darda kalm ve ok defa hayatn hz onlar geride b- rakmtr. Geni hayat nmzdeki bin bal bir muamma gibi duruyor. Onu zdke kendimizi bulacaz; hakik ahsiyete, hr san'ata ka- vuacaz. Aa gnete serpilir, fakat topran derinliklerindeki kk ile beslenir. nsanolu kendi ferdiyetini bile ancak iinde yaad ce- miyetle idrak eder. Ulus, 25 Haziran 1943. nr. 7865 BR BAYRAM HAZIRLII Bu hafta Trk milleti Halkevleri'nin kuruluunun onikinci yld- nmn kutlayacak. Milletimiz bu mesut hadiseye ne kadar sevinse, bu yzden ne kadar cosa yeridir. nk Halkevleri Trk inklbnn tarihinde mhim bir dnn balangcdr. Trk inklb, hamlesini bu Evler vastasiyle asl byk hedefe, halka evirir. Halkevleri, byk is- tikrarn temeli, gerek kuruluun hayrl ve feyizli ocadr. Halkevleri Trk milletinin snf, zmre, tahsil art, meslek ayrl- , servet ve refah derecesi gzetmeden bir ruh klesi halinde birle- tii yerdir; mill vicdann, mill uurun kaynama yeridir. Yurt ve millet ak, yaama hazz, san'at ve fikir hamlesi, hr e- lence, hepsi onun etrafnda toplanacaktr. Halkevleri mill hayat her safhasnda kucaklayp ileriye, mesut olulara doru yrten merkezler olmak iin almtr. Millet fikrinin esas olan sreklilii yeni batan bu Evler vasta- siyle kuracaz. Yeni ve muasr Trk milleti yakn ve uzak gemiiyle bu Evler'de baracak, dardan kopma ve ayrlma duygusunu veren manzara bu messeselerde gerek ehresini alacak ve milletimiz, ken- di yaratt irfann, zevkin ortasndan, olduu gibi grnecektir. nklp Trkiye, Halkevleri ve onun mill hayata getirdii birlik fikriyle kendisinin olan yeni hayat ekillerini yaratacaktr. Milletimiz daima topluluk fikriyle yaamtr. Halkevleri bu kurtarc fikri uur- 1 atrmak, derinletirmek, onu hayatn her safhasnda esasl bir yapc haline getirmek iin almtr. Daha bugnden, inklbn byk umdeleri Halkevleri vastasyla geni halk tabakas arasna hayatn tabii ekilde yapc bir unsuru ola- rak girmi bulunuyor. Hemen her yerde Evler'imizin iyiye, gzele, doruya ve mill olan eylere -ki bizce iyi, gzel ve dorunun ta ken- disidir- geni ve tesantt admlarla yrdn gryoruz. Ev- lerimiz en ok gvendiimiz kuvvet olan sevginin tam ocadr ve mill hayatta biz her eyi bu sevgiden bekliyoruz. Halkevleri kadar ad ite mahiyeti bir olan messese yoktur; o, hal- kn evidir. Milletimiz bu ocakta kendi meselelerini btn plaklkla- ryla gryor, dertlerimiz zerinde konuuyor, onlar adet ferde ve meslee ait mesullklerin stne kan bir imanla benimsiyor. Daha imdiden Halkevleri'ndeki her hangi bir konumada dikkatli bir dinle- yici iin mill hayatn en canl makta'n bulmamak mmkn deildir. Trk yaamay ve Trk kalmay, Trk olarak mesut olmay bir l- k bilenler, Halkevleri'nin tabi uzuvlardrlar. Genlerimiz, Halkevleri'nde elenirken, dinlenirken, ktphane- lerinde okurken, spor yaparken veya bedi yaratma ihtiyacn tatmin ederken ufaktan ufaa yaplan btn bu ilerle, byk bir eyin, bir l- knn yava yava gerekletiini duymamak kabil midir? Trk milleti gereki, kendini ve etrafn grmesini bilen, hakika- ti en korkun manzaralarnda bile karlamaktan ylmayan bir millettir. Halkevleri, millet sevgisini bu realite duygusuna dayandrmak isteyen bir inklbn bu millete hediyesidir. Onun kapsndan yalan girmez. O, gemiine, hline, geleceine uurla bakan bir milletin btn hayatn para para, her gn biraz daha canllkla tad bir yerdir ve yle olacaktr. Halkevleri'nin imdiye kadar olan almalar arasnda bize ken- dimizi retmeleri bata saylmaldr. Halk hayatna daima ak olan bu messeseler sayesinde gizli deerlerimizi, asrlar boyunca bizim ne'emizi, topluluk duygumuzu besleyen zenginlikleri her gn biraz daha reniyoruz. Aydn nesiller her gn biraz daha halk hayatna gi- riyor ve yanl retim sistemlerinin, yabanc gayretiliinin araya gerdii perdeler kalkyor. Dnleriyle, dernekleriyle, oyunlaryle, l- tif eleriyle, trkleri, iirleri, hikayeleriyle halk hayat byk, renkli bir BR B A Y R A M HAZIRLII mozayk gibi nmze her gn biraz daha seriliyor. Mazi hakkndaki yanl hkmlerimiz teker teker ifls ediyor ve biz hayatmza baka gzle bakyoruz. t e yandan aydnlarmzn, olgun fikir ve ilim adamlarmzn tec- rbeleri yava yava, fakat emin bir ekilde halkmza geiyor. Ksaca- s, imdiye kadar iki ayr lem gibi yaayanlar birleiyor. Henz tahsil andaki genle bir iki nesil byk ilim adamn, usta ile ra, tahsildarla kyly, mhendisle amelesini atsnn al- tnda toplayan Halkevleri, mill birliin tabi bideleridir. Yarnn mesut, hr, her admda hayat fetheden Trkiye'si bu Ev- ler'in scaklnda bugnden byyor. Onun iindir ki milletimiz Hal- kevleri 'ni seviyor ve onun kurulu gnn, gerek; bir bayram gibi kut- lamaa her tarafta birden hazrlanyor. Biz bu sevnite, Trk vatannn ve Trk irfannn en byk geli- melere ykl mesut geleceini gryor ve onu yle selmlyoruz. lk, 16 ubat 1944, nr. 58. GMEN DVASI Tunanm evleri, alack evler, iinde oturur paalar, beyler, rtn perdeleri grmesin eller... Bir Rumeli trksnden Birka aydr, mill bir faciay, hatta mill bir felketi sessiz ve se- dasz yayoruz. Yarm milyondan fazla Trk, dedelerinin Osmanl fet- hinden ok evvel doduktan, enlettikleri topraklardan yabani otlar gi- bi sklyorlar, mal ve mlkleri ellerinden alnarak kap dar edili- yorlar. Hicret, milletimizin talihinin iki asrdan beri en ac taraf oldu. Ar- kada braklan yurda alamak, ona alaya alaya yeni topraa sarlmak, sapannn at izde doduu evi ve babasnn gmld yeri hatrla- yarak yaamak... ite byk katliamlarn dnda asl serene ami m z! Rumeli, kesilerek ve insan kovularak baka milletlerin vatan oldu. Ka nesil var ki kzlarmz baba evlerinde gelin olmann sevinci- ni kaybettiler, erkeklerimiz ayn tarlada, ayn pazarda stste ala- maz oldular. ehirlerimiz ehrelerini, hayatmz birliini kaybetti. Tr- klerimiz ve ivelerimiz birbirine kart. Bu zoraki hicretin nasl bir meramla hazrlandn sylemee l- zum var m? Bunu benden evvel ve ok selhiyetli, resm azlar sy- lediler. Bulgar hkmetinin bu karar ile sadece yarm milyon insan, - imdilik yars- yerinden yurdundan edilmiyor, sade nesillerin stste al mas yl a y l an bi r s ervet , - e n a a bir mi l yar ! - o k veri ml i tar- lalar, bal ar, bah e l e r v e bt n bi r tari hi n hakk e l de n al nm yor, ayr - ca d a , on bi r y l d r s i ke n bir s ef erberl i kl e harap bt e mi z , s t nden bu a r y l l ar n bi r si l i ndi r gi bi ge t i i hal k m z n ref ah da bir kat daha y - k l mak i st eni yor. Kas t s a de c e Rume l i Tr kl ne de i l , bt n Trki - ye' yedi r. Bu sat rl ar Bul garl ara kar mi l l e t i mi z e ki n a l amak i i n y a z m - yor um, t yi v e f aydal pol i t i kan n hi s l eri mi zi d ar da b rakan pol i t i ka ol duuna i nananl ardan m. Kal d ki tari hi n kr ds nn bi r yerde ar- t k durmas i cap edi yor. Hay r, be n bi r ki n a l e v l e me k i i n y a z m y o r um. Yal n z bi z e kar ok de i i k, o k t ehl i kel i bi r s i l h n kul l an l d n t ekrarl amak i s t i yo- r um/ Hudut l ar m z dan i eri ye bo mba b rakmad l ar. Yar m mi l y o n kar- de i mi z i , b a n m z a derhal ba s ma m z l z m gel enl eri b rakt l ar. Bi z e kar si l h ol arak t ari hi mi zi n ve ke ndi mi z i n bir paras n e - vi rdi l er. uras da var ki bu ci ns t en bi r hadi s eyi her gn bekl eyebi l i rdi k. Hat t a buna her ci het l e haz rl kl ol mal yd k. Yani b y l e bir i ht i mal i kar- l ayacak, her taraf e v v e l de n d nl m , s e ne de n s e ne y e eksi kl eri ta- maml anm b r yerl e t i rme e l de bul unmal yd . Tari hi mi zi n i st i snas de- nebi l ecek kadar uz un bir s ul h devres i nden bunu be kl e me k hakk m zd . Fakat bi z real i t eni n pl ak i kl i mi ne, Bal kan i tti fak gi bi t opyal ar n ampanya s arho l uunu t erci h etti k. Ke ndi mi z i kand rmaya al t - m z bir muvaz aa s arho l uunda et raf m zdaki d manl unuttuk! Gazet el erde g me n havadi s l eri ni her o kuy u umda ka trl z t d nceni n tesiri al t nda kal yorum. B r taraftan 1911 i l e 1923 aras n n t ecrbesi i i mde ye ni de n canl and i i n t ari hi mi zi daha i yi anl yorum. Art k dedel eri mi zi hatal ar i i n t enki t e t me kt e n vaz ge t i m. Etrafl ar n- daki bu hi bir anl a ma kabul e t me y e n d manl k i i nde gst erdi kl eri ces aret e, ya ama kudret l eri ne hayran ol uyor um. Di e r taraftan me ml e ke t t e ki hareket si zl i k beni a rt yor. Vak a hkme t i mi z , bir y n f erde ait t e ebbs , g me nl e r i i n bir o k e y- l er yap yor. Fakat efkr- umum y e de he nz byl e mi l l bir hdi s eni n uyand rmas l z m ge l e n byk humma yok! "Bi ze ne ol du byl e ? Bi z YAADIIM GB hi byle deildik!" diyorum. Yoksa gelenlerin kim olduunu bilmiyor muyuz? Yahut sadece arkalarnda gizlenen dmanl m gryoruz? Hatt Bulgaristan'n kendisinin bile, daha krk yl evvel, vatann hi olmazsa resmi salnmelerdeki ehresinin bir paras olduunu unuttuk mu? Gelenler, mor sabahl Balkan memleketlerinden her eylerini, hat- ta yarna ait m idlerin i bile brakp gelenler ise, tarihimizin belki eti z taraflarndan geliyorlar. Onlarn balar etrafnda Trk tarihinin yars kanl bir gne gibi alkanyor. u satrlar yazarken ne kadar yer ismi ve insan ad hafzama h- cum ediyor. Eski tarihlerimizin hangisini isterseniz, be sahife ka- rtrn, daima bir Lofa, bir ltip, bir Filibe, bir Rusuk, bir Vidin, bir Zitovi, bir Silistre, bir Plevne ayanna, o yerlerde toplanm levend endaml, evliya isimli kahramanlara tesadf edersiniz. Byk bozgunlar, bugn hazrlayan felketler balad zaman bu isimler tarihimizde bsbtn baka bir mn alrlar. Her on be, yir- mi ylda bir tekrarlanan insan kudreti dnda arpmalarn, talihte im- knsz didimelerin hikyelerini okursunuz. O zaman stanbul'un bi- zim elimizde hangi gayretlerle kaldn, bugn hudutlarmza, yarn belki kaldrmlarmza ylacak bu insanlarn dedelerinin nasl adm adm bu yurdu mdafaa ettiklerini anlarsnz. Hayr, onlarn geldii topraklarda en ufak bir tepe yoktur ki Trk tarihinde bir ka defa husus! bir macerann erefini kazanm olmasn! Btn o serhat kaleleri, palangalar dp de dman ordular, kuyu- sundan km ejderhalar gibi anavatana doru kvrld zaman o ky- ler, o kk kasabalar, o tepeler imanla karsna dikilirdi. ehirler, ka- zalar, kyler yklr, yanar, sonra tekrar yaplrd. Rumeli'nin yn ko- naklan stste ylan muhacir kafileleriyle dolard. Evet, Trk tarihinin hemen her safhasnda, bugn gmen adyla adlandrdmz ve talihleri karsnda hl tereddt ettiimiz insanla- rn dedelerine rastlarz. En son tarafyla alyorum: Onlar Alemdar Mustafa Paa'nin, Rusuk yarannn, Midhad Paa'nin, Ahmed Vefik Paa'nn ve daha bir oklarnn tarih karsnda hemehrileridir. Her Trk'n hayalinde, kanlan iinde yzen bir ehid vardr. Bu, Rumeli Trkldr. Bu gelenler ite onlarn ocuktandr. Brakalm tarihi! Hakikate dnelim! imdi, bugn bu saatte, misa^ frhnelerde, abuktan tedarik edilmi imknlar iinde, yann olmadan yaayan kardelerimiz var. Erkekler ne ise, fakat kadnlar, gen kzlar, ocuklar var. Dn alnnn teriyle kazand ekmei kendi sofrasnda, yarma ait hayaller iinde yiyen insanlar bugn gzlerimize bakyor. Hasta ban muhta olduu yumuak yastk, scak oda, glmseyen yz, yannn emniyeti bu erkekler, bu kadnlar, bu ocuklar iin yok! Bunu kfi derecede dnyor muyuz? Bu mesele kt gnden beri Naci'nin msra' durmadan alevden bir krba gibi omuzumda saklyor: Misafirim vatann bir- harbezrnda Gelenlerin ve geleceklerin ou ifti! kzle olsun, makine ile olsun, toprakla, sert, san, esmer buday habbeleriyle ne zaman tekrar babaa gelecekler? Ne zaman i onlar arkada kalan hayatlanna ka- vuturacak? Ev, tarla, ahr, kmes, ev tezgh, btn bunlar ancak bi- zim yardmmzla kurulabilir. Yazk ki hl iin bykln anlamama benziyoruz. Hl ga- zetelerde kk kprdanlardan baka bir ey yok. Hl milletimiz bu insanlar iin seferber olmu deildir. Herkese soruyorum: Bize ne ol- du? Gnler geiyor, bu alkan, sade ruhlu ve btn imanl insanlarn talihi hl aramzda gnn tek mhim meselesi olmamtr. Yanm mil- yon... Bir ksm geldi, bir ksm gelecek... Ve bir an evvel gelmeyenler, korkanm ki, hi gelemeyecekler. Byle olduu halde evlerde hl diki makineleri onlar iin al- myor, hanmlarmz lks manifatura ve yalanc ss dkknlarnn nnden daha ayrlmad, onlar iin Amerikan bezi ve basma aramyor- lar. Yer yer iane listeleri almad. Genlik nedense bu ii stne hl almad. Teebbs eden de yok! Sanki halkmza b ite her trl feda- krl yapmamz icap ettiini sylemekten ekiniyoruz. Yanl anlalmasn! Ben gmenlerin yardmla geindirilmesini teklif etmiyorum. Ben onlara ve bize bu dmanl yapan komu dev- letin iktisad hayatnn ve refahnn byk bir tarafn vcuda getiren ok alkan, uyank bir unsurun aramza geldiine kaniim. Onlarn bir an evvei almaya msait artlarla yerletirilmelerini, istihsale atlma- larn, bu memleketin ekonomisine girmelerini istiyorum. Fakat arada- ki faslada ve bu yerleme iin halkmzn en geni ekilde yardmna ihtiya vardr. Bunu sylerken orta snfmzn, memur halkmzn, bir ksm ka- saba ve ky ahalisinin byk mahrumiyetler iinde yaadn unu u- yorum. Fakat refah ve sknt da nisbdir. Bir vatan olmak, hr ve mstakil yaamak, tarihine sahip yaa- mak, bir takm mkellefiyetlerle kabit olan nimetlerdir. Bazan bu kl- fetler tahammln de stne kabilir. O kadar tecrbe geirmi, kara gnn her nev'ini denemi halkmz bunu ok iyi bilir. Biz sadece ima- nyla ve ruhunun cmertliiyle yaam bir milletiz, yle olduu hal- de niin mnevverlerimiz ve hatta hkmetimiz en sarih ekilde halk- mza mracaat etmiyorlar? Her eyden mahrum edilenle elimizde ola- n paylamak zamanndayz. Yaama iradesi bu kadar byk olan ve btn varlnn devletin varlyla kabil olduunu ok iyi bilen bir milletin cmertliine mra- caattan utanyor muyuz? Byle ise Trk milleti bizi affetmez. Bu d- ncenin bir an kafamzdan gemesini affetmez. oumuzda gmen meseleleri karsnda rahat karlm bir in- san hali var. Sanki asrmzn insanna rahat hakikaten nasibmi gibi d- nyoruz. Rahat, ferd saadet, kaygsz ba, bunlar on dokuzuncu as- rn ksa ryalaryd. Dorusunu isterseniz bizlere hi nasip olmayan ryalar... tnsan talihinin azd bu devirde bunu akla getirmek bile g- lntr. Bu devirde olsa olsa vazifesini yapmaktan gelen i ferahl, huzur vardr. nk devrimiz, vazife ve mesuliyet duygusu devridir. Milletimiz bu iki duyguyu ok iyi tanr. Bunu her vesile ile grdk. Tekrar ediyorum, alkal resm makamlar bir taraftan vazifelerini yapadursunlar. Biz, millete bu i etrafnda seferber olmalyz. Trki- ye'nin Bulgaristan'a verecei en gzel cevap, yurdun verimli, insan emeine muhta yerlerinde, ok ksa zamanda, birer kasaba ve ehir olmas temennisiyle, yeni gmen kylerinin, ark Anadolu, Orta GMEN DAVASI Anadolu Filibe ve Lofa'lannn, Varna ve Vidinerinin kurulmasdr. Bylece tarihimizin kaybettiimiz anahtarlanna yeniden ve vatan iin- de sahip oluyoruz. Bunun iin mnevverlerimizin bu ii tek dava olarak ele almalar lzmdr. Unutmayalm, kendi bamza halledebileceimiz tek mesele de budur. Gmenlerin gelecek mevsimde, yurtta yetitirecekleri ilk bu- day baann talihe kar en byk zaferimiz olacana inanyorum. Onu imdiden yzme gzme srmek istiyorum. Unutmayalm ki fevkalde hdiseler, fevkalde tedbirler ister. Hem kendimizden, hem yeni gelen kardelerimizden mesulz. Cumhuriyet, 18 Ocak 1951, nr. 9503 f KTAP KORKUSU 1923 yllarnda Erzurum Lisesi'nde hoca idim. Mektebimizde Franszca ders veren Abdlhakim Bey adnda Msrl br hoca vard. ok abuk dost olmutuk. Franszcay, ngilizceyi iyi biliyor, biraz yal, fazla tecvidli olmasna ramen Trkeyi de mkemmel ekilde konuuyordu. Fransz gramerini iki ayda retmek iin husus bir me- tod bile icad etmiti. Bu cinsten icad sahiplerinin ou gibi, o da garip bir adamd. Sene sonunda imtihanlarda ocuklarn hakikaten Fransz gramerini ok iyi bildiklerini grdk. Yalnz bir ey eksikti. Franszca bilmiyorlard. Tek bana metodun kfi olmadn ve her icadn icat saylamyacan ilk nce o imtihanda rendim. Hakim Bey, ilk cihan harbinden evvel, Msr'da balayan milli- yeti talebe hareketlerine itirak ettii iin memleketini terketmeye mecbur kalm ve Trkiye'ye gelmiti. Harp esnasnda hkmet bir mddet kendisinden phelenmi, hatt zmir civarnda bir yerde hapis bile edilmiti. Sonra serbest braklm, daha sonra da i vermilerdi. Hapishane hayatn anlatmaktan ok holanyordu. nsanlara ve eya- ya, muayyen ve dar zaviyelerden olsa bile, bakmasn bilenlerdendi. Olduka kuvvetli bir musik hafzas vard. Hapishane trklerimizin ounu renmiti. Fakat ok husus bir musik zevkiyle yetitii iin, Arab lhni, syledii trklerin enisini hemen bozar, bsbtn ba- ka bir ey yapard. Hakim Bey'in bu husus musik enisi Arapaya tercme edilen Garp operalarnda da kendini ayniyle gsterdi. Ro- meo'nun (Baa) Juliet'in (Hamm) olabileceini onun tegannilerinde, bir evde oturduumuz zamanlar rendim. Hlsa hoa giden taraf ok. vefal bir arkadat. KITAP K O R K U S U Yalnz bir kt huyu vard. Kitab sevmez ve okumazd. Gramer kitaplarndan baka kitab yoktu. Halbuki o yllar benim okuma hz- mn artt yllard. Konforsuz hayatmz, -her eyimiz ya karyolalar- mzn altnda, ya balarmzn stndeki raflarda idi- yalnzlk beni ki- taba atmt. Mektepten kar kmaz yatama uzanr, yeni tandm Dostoievsky ile, Erzurum'a kadar cebimde getirdiim Baudelaire'i, s- tanbul'dan bin glkle getirttiim kitaplar okurdum. Fakat asl oku- duum bu ikisi idi. Fransz irinin Darlfnun 1 da iken cazibesine ka- plmtm. Dostoievsky 9 yi ise yeni yeni tadyordum. Muazzam bir ey- di bu. Her an dnyam deiiyordu. nsan ztrabiyla temasn scakl her sahifede sanki kabuumu atlatacak ekilde beni geniletiyordu. Dncem adet bir ka gece iinde boy atan o mucizeli nebatlara ben- ziyordu. Cildden cilde atladka ufkum bakalayor, insanla ve hakikat- lerine kavutuumu sanyordum. Hakim Bey'le bir evde oturduumuz iin gnlerimiz beraber ge- iyor gibiydi. Beni hakikaten seviyordu. Bir eski zaman lalas gibi et- rafmda dolayor, bin trl beceriksizliimi dostluunun yardmyla dzeltiyor, hayatm kolaylatryordu. Fakat adamcaz tam bir ztrap iindeydi. Beni brakp yalnzca sokaa kmaya raz olmad iin, ben okurken bir avu ii kadar odamzda, kendisine yeniden yoklana- cak kilometrelerce mesafeler icad ediyordu. Yorulduu zaman yata- na uzanr, renilecek lisnn kendisine hi bir suretle muhta olmayan gramer rnetodlarn dnr, yahut da yukarda bahsettiim operalar- n sylerdi. Fakat vaktini ne ile geirirse geirsin bir eli daima bana doru, elimdeki kitab alp atmak iin uzanm dururdu. Aylarca bu tehdidin altnda yaadm. Hl bile zerimde izi vardr. Hakim Bey'in syledii opera paralan, bilmem nedense, bana onun Shakespeare'i ok sevdii fikrini vermiti. Hem gnln almak, hem de belki okumaya tekrar balar da rahat ederim midiyle stan- bul'dan kendisine hediye etmek zere bir ingilizce Shakespeare getirt- meyi dndm. Aylarca bekledikten sonra nihayet kitap geldi. Byk srprizi yapmak iin akam zor ettim. Eve dndmz zaman evve- l kendi okuyacam kitab kardm. Sonra da ona Shakespeare'i Y A A D M B uzattm. Hafzas yerinde, anlataca hatray, btn teferruatyla anla- tabilen insanlardan olmadma u anda ok mteessirim. nk Ha- kim Bey'le o anda aramzda geen sahne hakikaten tmsaisizi. Dostum kitab,-ncil kadna, bir tek ciltte baslm nshalardan- d- bir mddet ne yapacan bilmeden elinde evirdi, evirdi. Sonra y- zme bakarak hakikaten sevimli bir hayretle "Bunu ne yapacam? " diye sordu. Gzlerinde btn bir ocuk masumiyeti vard. "Ben kitap okumam, diyordu. Hele ecnebi dilinde hi okumam. Bana Kur an ye- ter. Zaten hafzm. Sonra hafzamda "Muallkat" var. Kelm- Kibar'm en faydallarn, hadislerin en sahihlerini biliyorum. Ben bu kitab ne yapaym? " Birdenbire karmdaki adam benim iin hakik bir uurum olmu- tu. Hl bile, Hakim Bey'i korkun bir boluk gibi dndm, gr- dm olur. Kitab sevmeyen ve korkan adam... Tecesssn ldr- m ksan... O gnden sonra kitap meselesi daima aramzda bir mnakaa mevzu*u oldu.Hakim Bey'i kitaba altrmak iin deil, sadece kitap dmanlnn sinini renmek iin. Her defasnda, u cevab aldm ."Kitap, bir hakikat iin okunur. Hakikat ise Allah*n hakikatidir ve kendi kitabndadr. Onun dnda insan benliinin yalan ve karanl vardr. Bu karanlk eit eit ekillere girer ve aslnda bizden kt halde, her an bizi yeniden aldatr; dallete drr. Kendi yalanmla bi- le bile neden uraaym?..." Bazen bu mdafaa baka ekiller de alrd: "Arap dili ve edebiya- t kfi derecede zengindir. Garp medeniyeti son sz sylyor. Yapc kitap orada bulunmaz." Hakim Bey'in fikirlerini bir trl deitiremedi m. ona hatt hibir ezel hakikatin, insan hakikatle yanyana gelmekten zarar duymayaca- n dahi anlatamadm. O zihnini, hayatna istikamet veren muayyen bir sistemden ayr hisle yormak istemiyordu. Bununla beraber mutaassp bir Mslman, hatt namaznda, orucunda bir adam bile deildi. Hakim Bey, kitap dman idi. Dnceyi insan iin lzumsuz, hatta zararl bulurdu. Kafasnn bozulmamasn istiyordu. Genliinde K I T A P K O R K U S U okuduu eyleri de bir cemiyetin kefaleti ve vesayeti altnda okumas, renmesi lzm olduu iin okumutu. O, ortalama Mslman ark'n, dinlenmek iin aramza gelip bi- zi metheden, methede ede anlatan frenklerin hayran olduklar ark'n bir nmnesiydi. Byle olduu iin de huzur iinde, geni kahkahala- rn savurarak, operalarn, hapishane trklerini syleyerek, gramer metodlan icad ederek yayordu. mr bulutsuz bir gkte, bir ebedlik vehmini peinden srkleyerek seyrini yapan bir gne gibi lekesiz ve arzasz geiyordu. Hakim Bey*i ilk tandm kitap dman olduu iin daima hatr- larm, tik tandm ve en az kzdm... nk kitab toptan reddedi- yordu. Ve reddederken de muayyen bir teklifi vard. Baka bir cins in- sann peinde idi. Hatt belki de bu insann, nesli kurumu bir hayvan gibi gnn birinde leceine de inanyordu. Zaten meselesi olduka karkt. Kitap dmanl, onda, biraz da Garp istilsna kar duydu- u dargnlkt. mrnn tek macerasndan bu ksknlkle kmt. Garp sanatna, Garp tefekkrne boykot yapyor, bir deve kuu gibi kendi zihniyetinin ksr kumlarna bam gmyordu. Bunu yaparken her muhitte yalnz kalacan biliyor ve sylyordu. Bununla beraber Hakim Bey hlisti, btnd, nk pazarlk yap- myordu. Kitab ve hatt insan toptan reddediyordu. Ondan sonra tandm kitap dmanlarnn hemen hi biri hlis deildiler. Hem insan kabul ediyorlar, hem de dncesine bir had ekmek istiyorlard. nsan korumaya haklar olmayan noktalarda ko- rumaya alyorlar, yani ilerinde ve dlarnda kltyorlard. Bir gn Ankara Palas'ta, benden yal ve ok zeki tannm bir mnevverimizle konuuyordum. Elimde bir Kafka vard. Kitab ald, elinde evirip evirdikten sonra yzn buruturdu. Benim gibi zeki bir gencin -zekm bilmem ama, o zaman hakikaten bana gen denebilir- di - byle mlevves eyleri, bu cinsten dejenere muharrirleri okumas- n hi doru bulmadn, fakat kabahatin bizde olmadn, asl kaba- hatin bu gibi kitaplar memlekete serbeste sokan hkmette olduunu syledi. Hayretimden donup kalmtm. Bir lhzada 1923 inklbndan seksen sene evveline, Abdlmecid Han'n kitaba ve gazeteye sansr koyduu devre dnvermitik. Kendisine dncemi syleyince masa- sn bana brakp gitti. Hayatta vnebileceim tek zaferim belki bu- dur, yani kitaptan korkan, dnceye had ekmek isteyen bu adam ya- nmdan kartmam dr. Kitaptan niin korkarlar? Bunu bir trl anlayamadm. Kitaptan korkmak, insan dncesinden korkmak, insan kabul etmemektir. Ki- taptan korkan adam, insan mesuliyet hissinden mahrum ediyor de- mektir. "Brak, senin yerine ben dnyorum!" demekle, "Falan kita- b okuma!" demek arasnda hibir fark yoktur, insanolu her eyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerinin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliinden bir paavra haline der. phesiz insan korumamz lzm gelen vaziyetler vardr. Fakat bu vaziyeder daha ziyade ferdin kendi dndaki vaziyetleridir. Bir in- san kendi iinde, dncesinin mahremiyetinde korumaya hakkmz yoktur. Ortaa'dan bugne kadar gelen zaman iinde insanln belki en byk kazanc bu basit hakikati kendisine maletmesidir. Cumhuriyet. 31 Temmuz 1951, ur. 9697 BTMEYEN IRAKLIK Gzel bir akamd. Oturduumuz plaj kahvesinde, gen dostum bana yeni yazd hikyeyi okudu. Bu olduka iyi tanzim edilmi bir ak hikayesiydi. inde itinal tahliller, gndelik hayat dikkatleri, se- me peyzajlar vard. Gzel ve seyyal bir slp, iyi biilmi bir elbise gi- bi mevzuun btn hususiyetlerini ok yakndan kavryor, icap ettirdii deiiklikleri alyor ve sona kadar hi aksamadan gidiyordu. stelik Nietzsche'den Freud r a kadar bir ka felsefe sistemini, romantizmden srrealizme kadar bir yn sanat nazariyesini bu sahifelerde bulmak mmknd. Hlsa zengin ve muvaffakiyetli bir nesci vard. Ve mu- harriri, her cins sanatkr gibi, btn bu muvaffakiyetlerin farknda idi. Bununla beraber kk bir kusuru vard. Btn bu vak'a, bu insanlar, bu slp zenginlii, bu dikkatler, adet havas boaltlm bir lemde geiyordu. Topraa ve bir cins hayata, bir insan topluluunun mukad- deratna bal olan eserlerdeki o scaklktan, kavrayclktan mahrum- du. Kendisine bunu anlatmak istedim: - Hikyeniz ok gzel dedim, hakikaten gzel. Fakat samim ol- maklm isterseniz, bir noksan olduunu syleyeyim. ok mahall hususiyetler tamasna ramen bizim deil. Vak'a Anadolu'da gei- yor. Bahsettiiniz peyzajlar tesadfen yakndan bildiim peyzajlardr, sizi dinlerken onlar teker teker tandm oldu. Bununla beraber onlar- la karlatm zamanki scakl duymadm. Bu ainalk deta zihn kald. nsanlar da yle." Ve fikrimi iyice anlatamamaktan mahcup bir halde sustum. lk nce kzar gibi oldu. Bir an srf tenkit etmek, heyecann sout- YAADIIM GlBl mak iin bunlar sylediimi sanacak diye korktum. Halbuki byle ol- mad, ilk aknl geer gemez elindeki ktlar masaya brakarak: - Doru, dedi, hakknz var. Eksiklii ben de biliyorum. Onu her eserimde gryorum ve bu beni kendimden nefret edecek kadar meyus ediyor. Fakat ondan bir trl kurtulamyorum. Bu memleketin mal olan bir sanatkr olmak iin hibir tecrbem eksik deil. ocukluu- mu Anadolu'da geirdim. Orta snfl bir memur ocuuydum. Ana ta- rafmda ifti olarak kalm birok akrabam vard, toprakla hi alkam kesilmedi. Memleketi kar kar gezdim. Yerli hayat, en mansz ta- raflarn bile sevecek kadar tanr ve bilirim. Zaman olur ki, btn bir hayat, bakir ve cokun gelir, iimde tkanr. Issz yollar, tozlu yayllar, kire sval kasaba otelleri, ember sakall eraf, yamal donlu renber- ler, velhasl madd ve manev sefalet ve mahrumiyetine hibir efkatin eilmedii kadn, erkek, ocuk, bir yn halk gndelik hayatlar, hl- yalar, ztraplan, kk ve geici saadetleri ile fikir ve yaz hayatna domak iin beni boacak kadar sktrrlar. Fakat kalemi elime ald- m zaman btn bunlar kaybederim. Bir mrn toplad btn bu kalabalk birdenbire silinir, yerime nereden geldiini bilmediim kuk- lalar geer. Ocak banda sca scana dinlenen vak'alar mahiyetini deitirir, husus renk ve havalan dalr. Bu grdnz yazda oldu- u gibi acayip ve tatsz bir kla girer ve ben sarfettiim mesaiden mahcup, yaz masamdan kalkarm. Ben bunun sebeplerini ok dndm; ve neslimizin byk bir z- trabn zannederim ki buldum: Kim olursak olalm, nasl yetiirsek ye- tielim, hayat tecrbemizin mahiyeti ve genilii ne olursa olsun, bi- zim azmzdan hl okuduumuz frenk kitaplar konumaktadr. Tp- k bizden evvelkiler gibi... Olu, 27 Austos 1939, ur. 35 AMATR YOKLUU - San'at meselelerinde sizi memleketimiz hesabna en ziyade se- vindiren ve zen ey nedir? Bana bu suali soran gen adama hayretle baktm. Sakin, gler- yzl bir ocuktu. Koltuunun altnda birka kitap, beni grnce yo- lundan dnm, konumak istediini sylemiti. - Dostum, dedim, bu sual nerden, nasl aklnza geldi? Belki sa- dece u nnz harcyorsunuz. Belki de hakikaten merak ettiiniz bir meseledir bu. Ben ikincisine karar veriyorum. Sizinle cidd olarak ko- nuacam. Sualinizin ilk ksmnn cevab, siz kendinizsiniz. Yani bu soruyu sormanzdr. Bir dakikadr size bakyorum. Hi de bir istisnaya benzemiyorsunuz. Demek ki meseleyi byle alanlar var. te bu beni u anda sevindirdi. imdi ikinci ksma geiyorum. San'at hayatmzn be- ni en zen taraf amatr yokluu. Bilen ve anlayan amatrn yokluu. Ressammz, heykeltramz, irimiz, romanc ve musikiinasmz, az ok hepsi var. Kimi at ba yryorlar, kimi biraz ilerde, kimi biraz ge- ride. Eserleri de az ok satlyor, takdir ediliyor. Fert almazsa devlet alyor. Hlsa iyi kt bir san'at piyasamz var. Fakat etraflarnda ha- kik amatrn, anlayarak seven adamn yapaca hava yok. Bu, sade bugnn eserleri iin byle deil, eski san'atlarmz, dardaki san'at hareketleri iin de byle. Semeden beeniyor, dnmeden seiyor, yahut hayran oluyoruz. Daha dorusu hakik hayranl duymadan ke- limeleri lklarla harcyoruz. San'at eserini elimize alp evirip evir- mesini bilmiyoruz. Ona kendimizi veremiyoruz. Durmadan en olma- yacak eyleri birbirine kartryoruz. Geen gn bir iir defteri gr- YAADIIM GI B I dm. Gen br adam, sevdiini sand eserleri dikkatle, zene bezene toplam, yazm, iinde kimler yoktu? Yahya Kemal, Him, iirimi- zin belki en iyi irleri vard. Ne yazk ki defterin yedide altsn bu - irlerle hi mnasebeti olmayan biare, sakat manzumeler, kk aptal hicivler, hani o caz musikisi gftelerine benzeyen glncn tesi par- alar dolduruyordu. Belli ki Yahya Kemal, Him ve br irlerimi- zin eserleri bu bostana tesadfen dmlerdi. Bir an bu adamn zev- kini tasavvur etmek, bu zevke gre kendisine bir hviyet vermek, -u muhayyelemde in etmek istedim. nsan ehresinde mmkn her ak- sakln, her ahenk bozukluunun yapt bir eit yz bal bir mah- lk gzmn nne geldi. Evet bu zevk hi de btn br ey deildi. Ve tabiatyla bir bilgiye, bir uura, hatt tabiat tarafndan tanzim edil- mi bir i duyuya dayanmas imknszd. En iyiden en ktye doru bir maden kuyusuna inilir gibi iniliyordu. Bu ttratszlk, bu kendisini btnyle vermeden bir takm eyleri sever grnme, bu seip ayrma yokluu en acnacak eydir. Zenci, her bulduunu houna gitmek ar- tyla boynuna, koluna takar. Saksaan yuvasnda parlak, renkli, gz- ne ne rastlamsa buluruz. Fakat kendi setiimiz iirlerle yaptmz bir iir mecmuasnda... Garb'da yaayan iirden Ortaa iirine, yaa- yan romandan on altnc asr romanna, in, Japon eserlerine, antik madalyadan Avustralya vahilerinin san'atna kadar her san'at dalnn, her fikir hareketinin, her san'atkrn, hatta her byk gazetecinin yz- lerce bilen, anlayan, mrn ona vakf eden amatr vardr. Bunlar ne niversite hocalar gibi derinlemi limlerdir, ne de hretli mnek- kitlerdir. Bu bilgileri ile hi bir ey kazanmazlar. Hatt ilerinde baz- lar bu uurda ifls ederek hayatlarn zenginletirirler. ok defa ni- versite hocas, byk mnekkit onlardan istifade eder. Kimi, Hu- go'nun otuz bin msra' ezberinde olduu iin farkna varlmas en im- knsz hatay dzeltir. Kimi adn ancak ansiklopedide greceiniz bir ir iin en geni bibliyograf malmatn verir, kimi Corot'ya veya Rubens'e atfedilen bir eser hakknda en selhiyetli mnakaay aar. te en byk eksiimiz bu bilgi, bu kendini verme, bu tanma, ayrma, seme ve bu artlar iinde sevme yokluudur. istanbul Radyosu iin hazrlanm hr konuma YILBAINDA DNCELER Masamn zerinde kitap vard. Oday aydnlatnca gzlerim ilk nce onlara takld. Birdenbire aydnlanan kat camn stnde, hemen hemen onun kadar sert, kendilerinden emin, adeta zamana meydan okur gibi duruyorlard. Bunlardan biri, Giono'nun bu harp iin yazd- "Hayatn Zaferi" adl kitabyd. Etrafnda yllardr uzayp giden lm raksndan bkm, peygamberce bir eda ile insanlar hayata, sev- giye aran bir kitap... Onun yannda, Fransz iri Aragon'un "El- sa'nn Gzleri" adl hicret ve vatan acs iirleri duruyordu. nc ki- tap, Hlderlin'in "Empodekles"i idi. Sabahleyin, evden kmadan nce, onlar kartrm, tembel bir hatrlamann zevkine uyarak yer yer, para para okumutum. imdi de belki biten yl ile yeni balayan birbirine ayn zevklerle balamak iin gene onlar okumak istiyordum. Kendi kendime: "te bir yl daha bitti, dedim; bir yenisi balyor. Genler bir ya daha bydler. Yal- lar biraz daha kocadlar. Hayat nehri, geni yatanda bir daha kabar- d. Byk, lmsz zaman ejderi kendi stne bir daha dnd, gene kendisinden doabilmek iin altn kuyruunu srmaya balad. Mev- simlerin mucizesine, aydnln deien cilvesine yeni batan bir daha ahit olacaz. Tabiat ana yeniletike biz de yenileeceiz. Ey ebed dn, sen ne kadar gzelsin! Nizamn, ahengin ta kendisidir. nsano- lu, ruhunda bu ahenk hkm srd iin, talihindeki acln, yoksul- luun ramna byktr..." Bu dncelerle masann zerindeki kitaplar bana bir i dnyas- nn yldzlar gibi grnd. Onlar bizim gerek ebedliimizdi. Fert olarak insanolu zaman selinde kaybolmaya mahkmdu; fakat zeks bu ebedilikte nurlu bir yldz gibi parlayacakt. Kitaplara bir daha baktm: Bana bu ylbanda okunacak eyler gibi grnmedi. ster istemez eski ylbalanm dndm. Hayatn ahenk iinde olduu mesut alarda, insanolu tabiattaki tekrarlana bir sembol olarak ald bu "zaman noktasndan gemie, gelecee daima ok baka, ok scak bir gzle bakar, llerini hznle hatrlar, kaybolmu umutlarn, hayllerin yand ocakta yenilerinin filizi.. ,Ji- ini grr, yaama sevgisi tazelenirdi. Onun iindir ki her medeniyet- te, hangi itibar zaman lsne dayanrsa dayansn, ylba bayramla- rn en bydr; tabiattaki yenilemenin sembol olan yeniden diril- me masallarnn aa yukan her dinin en canl taraf olduu gibi. Fakat bu dnceler beni oyalamyordu; eski yllar, o sakin ylba- laryla oktan gemiti, nmdeki kitaplara bir daha baktm: Sabah- leyin Aragon'u okumutum. Malp Fransa'nn ky, kasaba, ato, ne- hir, rmak adlarn bir bir anarken "boazndan aa bir yldz yutmu gibi iinin parltyla dolduu"nu syleyen bu irin ztrabna hi de yabanc deildim. nsan kalbi, bakalarnn duygularna ancak kendi tecrbeleri nis- betinde aktr. Bizim nesil, milli felket nedir, iyi bilir. Mektepten da- ha ok onun dizinde yetitik. Onun iin Aragon'u anlamtm. demi, Bergama, izmir, Aydn, Mara, Bursa, Bilecik en gen yllarmda benim grtlam ayn parltyla yakmt. Daha nceleri o- cukluumda ise kalbim skb'n, Dedeaa'n, Manastrdn, Sela- nik'in, grmediim, bilmediim btn bir corafyann her an d irildik- leri bir maher gibiydi... Evet, biz Trkler, Fransz milletini, onun ac- larn anlayabiliriz. Onun iin Aragon'u okurken iliklerime kadar r- permitim. Aragon'dan sonra Hlderlin'i kartrmtm. Amansz ka- dere: "Bana tanrlarnki kadar ahenkli bir saat bahedin; sonra istedii- nizi yapn!" diye yalvaran bu irin btn eseri, ruh btnlmz salayacak ahenk hasretiyle doludur. Gen denebilecek bir yata bir- denbire kararan bu zek, insanolunu tanrlar gibi grmek istiyordu. Belki de bu kadar ykseklerde utuu iin kanatlar krld. mrnn sonuna kadar bir marangozun evinde, kendi kendisinin mezar imi gi- di YILBAINDA DNCELER bi, sessiz, heyecansz, isteksiz, tellen kopmu bir saz hayatyla yaad. Kendisini grmeye gelenlerin nnde dalgn dalgn duruyor, insanlara reklerden sonra ilk defa bir kesini at mes'ut, ahenkli Olimpos ryasna dalyordu. Bu ylba gecesinde ayr milletlerin, ayr alarn bu iki iri, va- tannda ifasz bir gurbette imi gibi len Hlderlin ile gurbette sular- nn, bahelerinin, meydan ve kasabalarnn adlarn kendine trk yap- t vatanna kavuan Aragon garip bir ekilde birlemiler, beni bir ta- km dncelere aryorlard. Onlarn tuttuktan k altnda, yaad- mz devrin sefaletleri gzlerimin nnde bir daha canland. Hlder- lin'in insanlar iin mesut bir dnya ve ahenk diledii yllarda insanlk ne kadar kendi kendinin m i! Hi olmazsa zeksndan yardm umuyor- du. Halbuki bugn bu zeknn kendisi lmn emrine girmi, drt ya- n ykyor... lm onu benimsemi; gzel dnyamzn zerinde onun eliyle saltanatn sryor; teker teker deil, binleri, onbinleri birden yutuyor... Sade yirmi, otuz yl iinde doanlar deil, bir a iinde ku- rulmu iyi, gzel ne varsa hepsini birden alyor, teknesinde gen insan gvdeleriyle yok olmu ehirlerin ykntlar, devrilmi, paralanm bideleri, kanl lokmasn youruyordu... Bununla beraber, hibir devirde insanlk bu kadar byk olma- mtr. nsan zeks tabiat unsurlarn bugn olduu kadar kendine bo- yun edirmemitir. insan ruhu kaderle bu kadar gz gze, di die kal- mamtr. Bugnn insan kadn, erkek, en bynden en kne kadar "kahraman" kelimesinin mnsn unutturacak kadar kahraman- dr. Sade bu son yllarn tecrbesi, onun saadete ne kadar lyk olduu- nu gsterir. Halbuki radyo banda geireceimiz on dakikalk ksa bir zaman, insanolunun, hakki olan bu saadetten ne kadar uzakta olduu- nu bize gsteriyor. Bu harbin en korkun taraf snr, kta ayrlklarna ramen bir i harbine benzemesi, onun kadar ihtirasla zmreleri karlatrmasdr. Onsekizinci, hatta ondokuzuncu yzyl bann satran oynar gibi hesapl, en ufak tehlike karsnda geriye dnmeye hazr, o yar manev- ra, yan geit resmi, dura dinlene yaplan muharebelerinden, snr boy- larnda arpann evine dnd zaman hereyi yerli yerinde buldu- u, gnlerin dizisini koptuu yerden hemen orackta birbirine ckledi o kanl kahramanlk oyunlarndan ne kadar uzaz! Milletleraras mu- vazene meselesinin en kesin zaferleri neticesiz brakt devirler ner- de? Bugnn politikasn, o zamanlarda olduu gibi mcerret bir s- tnlk davas deil, arkasnda endstri gelimelerinin etrefil mesele- leriyle i ve d leme ait bir yn telkki ve tezat, arpan halk kitle- leri yapyor. Onun iin bu harp ykc oldu. Nazi devi, Versailles'dan ziyade kontrolsz, hatta uursuz bir en- dstri gelimesinin ocuudur. Bu gelime onu tayabilecek deerde, teknik gcn bu kadar tehlikeli ve kanl bir silh haline sokmayacak bir ahlkla beraber yrseydi, Avrupa bugnk gibi yklmaz, on asrn stste yaratt bir yn eser, kurulmu bir hayat, ksacas ne- sillerin gz ya, midi, emei olan bir medeniyet bu kadar hrpalan- mazd. Ne gariptir ki milletlere zorla kabul ettirilecek bir nizam fikri doduu gnn ertesinde Avrupa, lm pahasna kurtarlmas gereken bir lke oldu. Bu da gsteriyor ki bir medeniyet, birka ana fikir, bir- ka deer hkmnden baka birey deildir. Avrupa milletlerin, fertle- rin hrlk fikri zerine kurulmutu. Bunu tanmayan herhangi bir prensip, bu medeniyete kar sadece cinayet ileyebilirdi. Yeni nizam ie bylesi bir cinayetle balad. Her ey gsteriyor ki bu harp bitmek zeredir. Hak urunda d- en silhlar her gn yeni bir zafer kazanyor. ki yl nce en iyimser- ler iin bile uzak bir hayl olan sulhe gittike yaklayoruz. Hi birey insanl bunun kadar sevindiremez. Eski zamanlarn insanlar, tabiatn yenilemesindeki mucizeyi lm tanrsnn yeralt saraylarna kard Persephone'un yeniden aydnla dnyle sembolletirirlerdi. Yaadmz bu yllarda insan- lk baka bir Persephone'un geriye gelmesini bekliyor. Bu, bize muh- ta olduumuz sknu getirecek olan ruh hengidir. O yeniden gelip iimizde saltanatn kurduu zaman bu ar yllar sadece korkun bir rya olacak ve insanlk iyiliin, tecrbe edilmi byk deerlerin g- neine yeniden kavuacaktr. Eldeki imknlarla insanln mesut olma- mas ne hazindir... YILBAINDA DNCELER Trkiye imdiye kadar bu kan ve ate deryasndan uzak kald. Mukadderatmz ok isabetli bir ileri grle elinde tutan Byk efin siyaseti bizi bu fetten kayrd. Bu, bir yandan mill birliimize sahip olmamzn, bir yandan da milletlerin hrriyet ve istikllinden baka bir lk tanmamaklmzn mkfatdr. Bu sayede bakalar iin ykc olan yllar bizim iin imkn nisbetinde yapc hamlelerle geti. Niin sylemeyelim? Bakalarnn kaybettii bu ahenk, bizim gndelik ekmeimizdir. Biz onu, hereyi kaybettiimiz bir devirde gi- ritiimiz stikll Sava'nda bulduk. Fakat umum bir fetten saknm olmak, bizi hodbince sevindir- mez. Tarihimizin son iki asrlk maceralar, yeryznde yuvasz bir in- san, istil altnda bir vatan bulunduka bizi mesut olmaktan meneder. Kald ki bugnn insanl ancak btn halinde mesut olabilir. 1945 ylnn, btn milletlere bu saadeti getirecek bir sulhun ka- psn amasn dileyelim. lk, 1 Ocak 1945, nr. 79 MUSSOLNTYE DAR Mussolini dt. Senelerden beri insanln talihi ile oynayan adam, imdi bir yn benzerinin elinde, patlam bir balon gibi byk- ln, hatlarn ve kaderini kusuyor. Yirmi be, otuz seneden beri daima ilk safta geen ad, hatt unutuldu bile. Gazeteler ve gnn adamlar ondan gemi bir ey gibi bahsediyorlar. Yirmi seneden beri- dir hadiselerin sahnesinde oynayan adam imdi perdenin br tarafn- da kald. Yayor mu, yaamyor mu onu bile bilmiyouz. Ajanslar kh onun filan hapisanede mahpus olduunu, kh ldrldn yazdlar. Hatt son zamanlarda batrlan bir denizaltnn iinde boulduu havadisi bi- le kt. Eer doru ise dnyaya el koymak iin en ok gvendii ma- kinelerden birisi kendisine tuzak oldu demektir. Mussolini insana hi bir byklk hissi vermeden bizi insan tali- hi zerinde dnmee gtren adamlardandr. O kadar hususi artlar iinde ve o kadar garip bir ekilde yaad ki, bilinmeyen hi bir taraf kalmad denebilir. Onun dmesiyle gzmzn nnde muazzam bir talih tamam- land. Srtna geirdii arslan postu syrlnca bu insan birka trl eh- resiyle ve arkasnda ileyen zt zembereklerle karmza kt. Onun ha- yatna bakanlar, onda evvel fena paylalm bir dnyann dourduu akslmellerden birini greceklerdir. Sonra 19 uncu asrn ortasndan beri hayata hkim olan fikirlerden birinin, mteadd imperialiste telk- kilerin sakat domu ocuu olan son asrdaki talyan inkiafnn da bu ucubenin milletine ve dnyaya musallat olmasnda hissesi vardr. italya dier birok Avrupa memleketleriyle beraber adet kimye- v mstahazarlarla imanlatlan insanlar gibi sun binbir tedbirle art- maa baladndan beri bu adamn dramatik hayat hazrlanyordu. Mussolini'den daha ok evvel, Trablus'a ilk italyan taarruzu balad gn italya bugnk akbetinin yoluna girmi demekti. Erge bu by- me hrs onu ykacakt. Bu mukadderdi. Bunun deiebilmesi iin ta- rihten asl alnacak dersi alan insanlar lzmd. Tarih italya'y, para- lanm corafyalarnda tklm kalm, zayf, iktisad hayat kendisini idare etmekten ciz milletler arasna sokmutu. Onlarn tesandne girmesi lzmd. Bir an Mussolini'nin bunu yapaca zannedildi. Ha- beistan'a Milletler Cemiyeti'nde sadlk eden bir Mussolini byk otariler iin hakik bir tehlike idi. ktisad hayatnda sadan soldan tehdit edilen Avrupa, uzun mddet ona bakt. Fakat hayr, Mussolini bu ii becerecek adam deildi. O tarihi kelime kelime renmiti. Dei- en eyi bilmiyordu. * Modern diktatrlerin byk vasf hdiselerin peinde gitmeleri- dir. Mussolini de yle yapt. En kolay taraf, herkesin gittii yolu ter- cih etti. Bir Avrupa birliinin, bir Akdeniz federasyonunun salam bir uzvu olacak bir talya'y kuraca yerde eski Roma'y diriltmek istedi. Cezair'in harmanisi, Venedik'in tac onu gnn hakikatlerinden br tarafa ekti. Realiteyi bir opera dekoruna feda etti. Muztarip milletlere el uzataca yerde onlar bir sansar gibi boma tercih etti. Bir insan sansar olabilirdi. Fakat dnya tavuk kmesi olmaa ra- z olamazd. Mussolini kk bir hesap meselesinde aldand. Fakat o, her eyde aldand. Evvel dnyay hesab ederken aldan- d, sonra kendi ahsnda, kuvvetlerini hesapta aldand. yi baklrsa onun hayat kadar tamamlanmam hayat pek azdr. Bir halk adam olarak ie balad. Fakat bir zmre adam olarak i bana geti. tal- ya'ya hizmet etmek istedi. Fakat millet adam olmak yle dursun, sa- dece bir "jondottiere" olarak Alman ordusunda cretli askerlikle tali- mini tamamlad. Bytmek istedii talya'y ikiye ayrd. Bununla beraber rnekleri daima bykt. Sezar, Ribenzi, Napo- teon... Fakat Sezar', Sezar Borgia olarak taklit etti. Napoleon'a gelin- ce ancak nc Bonaparte'a eriebildi. Sadece darbei hkmet yapt ve hkim olmann tehlikeli oyunundaki zevki tadabildi. Fakat bu hki- miyeti hakik eref ve an fikriyle hi bir zaman bir araya getiremedi. Napoleon ve Mussolini.. Bu iki italyan uzun zaman zihinlerde be- raberce yaadlar. Kaderlerinde mterek bir nokta bulduumuz iin deil, belki daha ziyade aralarndaki fark dol ay isiyle. Mussolini haya- tnn bir devresinde Saint-Helene mahpusunu ok taklit etti. Fakat ona hi yetiemedi. Hatt dmesi bile ona kendisini yaklatramaz. Napo- leon daima birinci olarak kald. Yaad devirde dmanlarna bile kendisini bir kahraman olarak kabul ettirmiti. Kendisiyle Waterioo'da denler bile bir kaderi yerine getirmenin ztrabiyle kendilerini b- yk gryorlard, lmnden sonra talihi yarm asr fikri ve edebiya- t besledi. Mussolini bir gn olsun, dost ve dmanna kahraman fikri- ni vermi deildir. Btn elenkleri pazardan alma idi. Daima ikinci safta, sadece kk hesaplarnn arasnda kald. Birisi iradesini zaru- retlerin yerine geirmiti, br zaruretleri daima kabul etti. O daha ziyade bir "condottiere" olarak domutu. Her eyi kk ve menfaat- i hesaplar zerine idi. Bu hesaplar onu daima tereddde, tvizata g- tryordu. talya'ya hkim olduu zamanlar kratlk messesesini ol- duu gibi kabul etmesini dnmek kfidir. Kendisi iin o kadar fel- ketli olan bu harbe girii bile kk bir hesap ii idi. Fransz cephesi mukavemet etseydi Mussolini harbe girmeyecekti. O zaman bugnk sukutu, harbin sonunda bir ved merasiminden ibaret kalacakt. Harbin balamasndan bir sene sonra yan yklm Fransa'ya sallad haner, ganimeti paylamakta geciktiini zanneden bir ete reisinin tama'm andrr. Sadece bu dikkat onun mahiyetindeki tezatlar gsterir. Kahra- man aksiyonu kendi uzviyetinde itici bir kuvvet gibi hazr bulan adam- dr. Mussolini bundan ok uzakt. O hareketin deil, szn adamyd.
Sz ok defa bykl ldrr. nk insan st ste ve ok ko- lay zaferler kazanmaa altrr. Mussolini kendi zmresini her gn bir yalan ve mitle, sznn sihri ve diyalektiinin kuvvetiyle avuturken bugnk sukutunu kendisi hazrlyordu. Fakat sz korkun bir silhtr. O insan yava yava soyar, plak brakr. Yunan harbinde Mussolini byle oldu. Kendisine daima kk ve mecalsiz dman seen bu adam gnn birinde, dnya karsnda "cierlerini skeceim" tehdi- dini azndan kard zaman srtndaki Sezar harmanisi kendiliin- den syrld ve rplak kald. Hayr, onun hayatnda anl hibir ey yoktur; kanl eyler vardr. Habeistan zaferi sadece Roma'dan uzaa nakledilmi bir sirk oyununa benzer. Arnavutluk ii ise sadece bir "vaz'- sahne" oldu. Yanyana dizilince bu kk memleketin sahilleri- ni hemen hemen bir tahta perde gibi rtebilecek 150 gemi ile hazrla- nan bu oyun hakikatte bir iktidar komedisi idi. ki nakliye gemisi ile bir frkann yapabilecei bir ii bu kadar muazzam bir kuvvete emanet etmek ancak memleket iinde ve kendi zmresini tatmin iin giriilmi bir nmayiti. Mussolini bunu yapmakta haklyd; nk etrafndakiler kudret oyununa almt. Siyas hayatna bir mrit gibi balayan bu hakikaten entellektel adamn mrnn yirmi senesi krsde ve sah- nede kitle dediimiz korkun devi ldrtmakla geti. Milletle kitlenin arasnda byk bir fark vardr. Millet hayatn muvazenesidir. Kitle ise bu muvazenenin bozuluundan kar. Millet adam bu muvazenenin dehsn kendinde duyandr. Kitle adam kud- retini zmreden alr ve onun sayesinde hkmeder. Birisi yapcdr, br yapsa bile sonunda kendi eliyle gene ykar. Atatrk millet ada- myd. Mcadelesini hrriyet fikri iin onun etrafnda yapt. Hakik ef milletten doar. Zmreden gelmez. Atatrk milletten gelmiti. Mussolini'yi bu son uzletinde grmei ok isterdim. Yirmi sene insanln kymet hkmleri stnde oynayan bu adam tam yalnzken grmek epeyce retici olacakt. st ste taknd maskeler dtkten sonra, en altta kalan isiz aktrn can sknts bana onun ahsiyetinin en z tarafn verecek gibi geliyor. Kendisini bildi bileli mitingte, konferansta, merasim alaynda veh- minin, kudretinin, kininin, cinnetinin kudurttuu bir kalabalk karsn- da yaayan bu adam, senelerden beri btn izgilerini deitiren, buut- larn sonsuzlua doru uzatan, szne, el iaretine, bakna mucizeli derinlikler veren bu sihirli aynadan, gnn her saatinde kendisine yz- binlerin tuttuu bu aynadan mahrum kalyor. Hakikaten hazin bir talih! Mussolini bu "vaz'- sahne''yi benimsemi adamd. Siyaset onda bir hitabet ve sahne meselesiydi. Baklarn ve jestlerini, glmseyii- ni, szlerini hep bu bnyeden gelen kabiliyet idare ediyordu. Terbiye- li kaplan, tek masa ve tek statl geni alma odas, balkondan hut- be, imek iin kaldrd barda avucunun iinde kran, skmak iin kaldrd yumruu bir iek koparyormu gibi narin bitiren jestler, hepsi orta derecede bir ak hava oyunu, ok defa kaba komie kaan bir tiyatro idi. Halbuki sahne ve hitabet kadar siyasete zt ey yoktur. nk her ikisi de insan "exalte" eder, ldrtr. Halktan hatibe ve hatipten artis- te gelen karlkl tesirler insan ok defa kendi sznn sarhou ve ko- nuan azn bir nevi lakrd deirmeni yapar. Mussolini senelerce ko- nutu, syledi, tehdit etti. Bu heyecan isteyen kalabala tohum halin- de serptii mphem mitleri, gene oradan dalar kadar bym top- lad. Ve bir gn hdiselerin karsnda kendisini kendi szleriyle ba- lanm buldu. lh ve hkmran akln hkim olaca yerde yirmi sene sadece bir hassasiyet hkm srd. Uzlette pimesi lzm gelen bir yemek drt yol aznda hazrland. O, btn bir millet yerine bir snf ve zmre ile i grmek istedi- i iin daima hesaplarnn dna kmaa mecbur kald. Zmre adam hakik ef olamaz. Bu zmre adam oluu Mussolini'yi kymet hkm- leri zerinde oynamaa gtrmtr. "talyan milleti benden ekmek is- tiyor, hrriyet istemiyor" sz onundur. Hakikaten italyan milleti Mussolini'den bu kendi kendine treyen velinimetten hi br ey iste- miyordu. Fakat bir ey isteseydi behemehal hrriyeti isterdi. nk milletler hrriyete ktr ve insanln asl eref kaps hrriyettir. talyan milleti Mussolini'den evvel az ok ekmeini kazanyordu ve ona hrriyeti katk yapt iin memnundu. Modern diktatrn ha- ts hrriyetle ekmein birbirine zt eyler olduunu dnmesindedir. Mussolini'yi italya'da seyredenlerden deilim. Ona yapt byk i- lerin karsnda hayran olmak frsatn bulmadm. Fakat onun iin oku- duum birka kitap bile onun byk yapc taraflarn kabul etmekli- im iin kfidir. Entellektel taraf ise kendisini daima hatrlatacaktr. M U S S O L I N P Y E D A I R Fakat yazk ki bu alma, sakat bir kaynaa dayanyordu. O, hrriyet- siz millet hayat olabileceine kani idi. Onun iindir ki asrlar iinde merhale merhale, ehir ehir teekkl etmi talya'ya kendi elinden km bir ey manzarasn vermee alt. Hayata zeksnn eklini vermek, hadiselere kendi iradesini cebretmek istedi. Hr olmayan bir insanlkta iten gelen bir byklk duygusunun bulunacan tasavvur etmek onun felketi oldu. talyan milletini tarihiyle heyecanlandrma- a alan bu adam, gariptir ki, tarihin en byk kazanc olan bir fikri, hr insan dncesini inkra kalkt. nk Mussolini bir akslmeldi. Milletlerin hayat ise msbet bir irade eklinde tecelli etmesi lzm ge- len bir eydir. Akslmel bizi ok defa hayatn asl istikametinin zdd olan yollara gtrr. Bundan yirmi sene evvel Mussolini hr, alkan, sanatkr, haki- katen demokrat bir milletin bana gemiti. Mussolini hayat fethe alm bu milletin z evltlarn Rus steplerinde, Afrika llerinde, Balkan dalarnda harcad. phesiz bu gen adamlarn vatanlar iin lmek gibi bir tesellileri vard. Fakat bu kanl oyun lzumsuzdu; onu da biliyorlard. Gariptir ki Mussolini'nin sukutu talya'da tahmin edil- diinden bsbtn baka bir netice dourdu. Bugn onun yznden harap olmu talya'y, aa yukar mill birliini temin etmi gryo- ruz. Bu zmre adamnn soktuu ac imtihandan mevcudu kurtarabil- mek arzusu, senelerdir iki dman gibi ayr ayr kararghlarda yaa- yanlar birletiriyor. Bu kt kumarbaz "Hi"le "Hep"in stnde oyna- mt. Onlar ise imdi hi olmazsa Hi'ten bir evvelki merhaleyi kur- tarmaa alyorlar. nk Hi ile Hep'in arasndaki mesafe zanne- dildiinden uzundur. Ulus, 2! Austos 1943, nr. 7922 SAVA VE BARI HAKKINDA DNCELER Avrupa sava bitti. Demirden, ateten sava ifriti kendi eseri olan lm tarlasnn bir yanna nihayet yld. Savan bitmesi hemen bar- n gelmesi deildir. Zaten yeni diplomasi "mtareke", "teslim" gibi kelimelerle birini tekinden ayryor. Savan bitmesi sadece humma- nn bitmesidir. nsanlk, alt yl sren kanl bir didimeden kurtuluyor, o kadar.... Bu sava her eyi o kadar altst etti, o kadar mesele ortaya att ki. hepsini birden karlayacak, her eye dzen verecek bir bara hemen erimek gtr. Yeni bir bar her eyi yeniden kurmak zorundadr. Sa- va yalnz yapy ykmad; zerinde bu yapnn ykseldii temeli de paralad. Salam, gvenilir bir bar kurmak, yeni ve salam bir yn deer hkmnn domasna baldr. Hi kimse eskinin geri gelmesi- ni bekleyemez. Fakat onun bar kurmaya alanlarn ayaklarna her admda taklmas korkusu daima vardr. Sava insanla vazife duygusunun, korunma sevkitabisinin em- rettii birok fedakrlklar yaptrd. yi bir bar da birok fedakrlk- lar isteyecektir. Hatta bunlar ok daha g olacaktr. nk tekiler gi- bi kendiliinden, kolaylkla kabul edilebilecek, yahut bizi hemen hare- kete geirecek cinsten deildirler. nsanln iyiliine doru atlacak her admn, hakl veya haksz, bir takm tepkilerle, alkanlklarla, hod- binliklerle, hatta yaadn sandmz bir takm artk deerlerle kar- lamas ihtimali vardr. Onun iindir ki yeni bara girerken milletlerin, btn insanln tam bir vicdan hesaplamas yapmas, mesut olmas iin gereken, gerekmiyen eyleri birbirinden iyice ayrmas lzmdr. Sava silhn zaferiyle bitti. Bar akln, temiz duygunun zaferiy- le kazmlabilir. tyi bir ban yapmak iin bu zaferi insanln kendi nef- sine kar kazanmas ilk arttr. Demokrasiler gibi yerlemi, gelimi rejimlerle diktatrlkler arasndaki fark uradadr: Birinciler zaman faktrn en tabi i arkada olarak kabul ederler. Zaman iinde ku- rulduundan, zaman iinde devam etmek kendilerine yeter. Gelecek nesillerin i ve sorum payn ayrrlar. Diktatrlkler ise, her.eyin ken- di mrlerinde olup bitmesini isterler. Demokrasiler sreklilii gste- rirler. Hviyetleri uzun bir mazi iinde, onun dersleriyle gelimitir. Napoleon: "Keke kendi kendimin torunu olsaydm." der. Bu sz, ba- lanan bir ii srdrmekle kendi baladn kendisinin bitirmesi arasn- daki dndrc fark gsteren bir itiraftr. Napoleon'un anas Fran- sz ihtilli, babas da tesadft. kbali parlaynca ikisini de inkr etti, tek bana kald. Almanya Roma olmak istiyordu; kendisini Kartaca yapt. Alman- ya kendisini bir sava makinesi bildii ve yle hazrlad iin Kartaca oldu. Bu muharebe, hazrlanm sava makinelerinin iflsdr. (Ameri- ka, Almanya'nn bin trl gayretle hazrlad, o kadar gvendii su- bay kadrosunu iki ylda hazrlad. Bu harbin dikkat edilecek bir nokta- s da budur.) Almanya, bu gnk akbetini her sabah ikin pazulanna baka baka, yumruklarn bolukta deneye deneye hazrlad. Bunu yap- mak iin ne kadar ok eyi inkr etti! kinci Dnya Sava balamadan nceki yllarn edebiyatna baknz: Zamanm anlamam aydnn ne demek olduunu grrsnz. Corafya bir kaderdir. Bu demektir ki bunun gereklerini kabul et- mek, ona ayak uydurmak artyle onunla iyi kt uzlalabilir. Fakat bu artlar bsbtn unutanlar iin perianlk mukadderdir Almanya yle bir corafyada yayordu ki bu millette uyanacak herhangi bir saldr- ganlk arzusu ister istemez karsna Avrupa milletlerini karacakt. Almanya iin yaplacak ey, onlar bir arza gibi deil, ihmali doru ol- mayan bir realite gibi tanmakt. 1939'da Avrupa'da, Almanya ile italya'dan baka, yirmiye yakn millet vard. Bunlarn bir ksm tedenberi mevcuttular. Bir ksm is- tiklllerini yzyllarca sren mcadelelerle almlard. Hepsi de kendi varlklarnn uuruna sahiptiler. Bugnk Avrupa, Roma'mn paralanmasndan domutur. Onun iin ikinci bir Roma doamaz. Nazi tecrbesi Avrupa'ya sayg fikrini baltalamtr. Avrupa'ya saygnn ilk art milliyetlere, vatanlara sayg- dr. Nazilik, her eyden nce Avrupa'nn bu realitesini grmedii iin mahvolmutur. Bu akbete uramak iin kendi kendilerine ne kadar yanl telkinler yaptlar, ne kadar yanl hesaplar kurdular! ngiltere, Polonya iin harbe girmez, dediler. Halbuki girdi, bir yldan fazla da harbin btn ykn belinde tad. Sovyet Rusya bir tahta perdedir, dediler; arkasnda akbetleri yatyormu. Amerika iin de byle oldu. Onun harbe girmeyeceine, girse bile bu ii beceremeyecei ne, hatt Amerika milleti diye gerek bir birlik bulunmadna inanmlard. Birleik Devletler'in kk bir mide bozukluuna benzeyen i rahat- szlklarn ldrc hastalklar sanyorlard. Halbuki Amerika sadece savaa katlmakla kalmad, savan kazanlmasnn balca mili oldu. Dnya istihsalinin yansna yakn bir ksmn, insanln bugne kadar yaratt eylerin en mucizelisi olan bir endstri kudretini bu yangnn sndrlmeine hasretti. Onun Japon saldrndan ok nce balayan yerinde mdahalesi, harbin ilk karanlk yllarnda insanln yarnn aydnlatan ilk mit idi. Doru, Amerika harp istemiyordu. 1914- 18 savanda ksa mdahalesiyle zaferi salayan Amerika, zafer mey- vasini toplamadan ekilip gitmiti. Geen savata zafer hakk isteme- mek, bu savatan sonuna kadar ekinmek demek deildi. Amerika sa- vamasn da renmiti. htiyar Avrupa, kendi kadar eski huyunu ona da geirdi. Bereket versin ki yaps salamdr, gentir; lgn cokun- luklarla, telkinlerle bozulacak gibi deildir. Valery, bir yazsnda, "Medeniyetlerin insanlar gibi lml oldu- unu artk rendik." der. Medeniyet aac hibir zaman bu savata ol- duu kadar kknden sallanmad. at ile temelin birbirine karma- sndan korkulan gnler geirdik. Bu tecrbenin bir daha tekrarlanma- mas lzmdr. Bunu yarnn bar yapacaktr. Bu ar yk zerine alanlar, urunda dUtttkleri adalet fikrinden bir an bile sapmak hak- kna mlik deildirler. Bence bu seferki barn ilk maddesi, yeryznde muharebe ya- saktr, cmlesi olmal. Ancak byle bir maddeyi koyabilecek, onun muhafazas imknlarn dnecek bir bara "bar" ad verilebilir. n- sanlar birbirleriyle dima anlaabilirler, yeter ki silhn, karde kannn bir dvay ortadan kaldrma aresi olmadn anlasnlar. Bu anlal- mazsa, gelecek savalarn felketleri fertlerin ok tesine geer... lk, 16 Mays 1945, nr. 88 KELMELER ARASINDA ELL YIL Akik rengi donukluu yznden insan daha ziyade hayata bala- yan bir k sabahnn klan iinde gazetemi atm. Milyonlarca insann bu anda veya biraz evvel, bir dakika sonra benim gibi bir gazete arasndan dnya ile temasa gireceini dne d- ne balklara bakyorum. nsanlk yz elli seneden beri hdiselerin iinde uyanyor. Evvel en masum grnenleri, bu yzden istikbal iin en tehli- keli olanlarn okuyorum. Milletleraras konferanslar, sulh teebbs- leri, imzalanan ve imzalanacak paktlar, Marshall Pln'nn gieleri nnde sra bekleyen devletlerin bykleri bir yn mhim mesele- yi durmadan konuuyorlar. Bu demektir ki bir sivilceyi azdrr gibi hepsini azdryorlar. Fakat konumasalar meseleler ortadan kalkacak m? Onlar bitince i havadislere geiyorum. Burada da, yanm saat ev- vel grdm ryalar hatrlatan, o kslm enelerin ve dilerin veh- mi ve kbusu, bir yn konuma var, Nihayet sra, btn fenal ol- duu yerde ve anda kalan o kk ve biare vak'alara geliyor. Cina- yetler, intiharlar, kazalar... Eskiden, onlar okurken iim trl trl duygularla dolup boalrd. Halbuki imdi yalnz kendi hayatlarn is- raf edenleri affetmeyi rendim. Berikiler, muhteem kelimelerin, byk ve parlak ideallerin, topyalarn peinde gidenler, dnce srmelerini btn dnyaya bir- den detiyorlar. Bu dnce zerine ben gtren ey. belki de 1950 ylnn ban- da olmamzdr. Asrmzn yarsndayz. zerimde birdenbire bu elli se- nenin arlm km buluyorum. Yknden ziyade, iinden kl- maz "absurdite"siyle ezen bir arlk! Birdenbire bu elli senenin tarihini, bizim gibi onu gn gn yaa- madan ve onun tarafndan deitirilmeden, sadece uzak ahadetlerle ya- zacak bir tarihiyi dndm. Acaba devrimizi ifade iin bizim kullan- dmz kelimeler arasndan hangisini seer? diye kendi kendime sor- dum ve derhal cevap verdim: Bu phesiz buhran kelimesi olacaktr. Vaka zamanmzda moda olan baka kelimeler de yok deil. Hu- zursuzluk bunlardan biridir. Asrmza ait btn ruh halleri onunla ifa- de edilir. Absrde (abes, mantk d) vasf, asrmzn kendi iin buldu- u belli bal vasftr. phesiz onun da zamanmzda mhim bir his- sesi olacak. Bunlarn yanbanda da dn hayat kuran, ileten, insan ruhunu deitiren, bize bir yn hayat standard hazrlayan teknik ke- limesini de elbette unutamayz. ok vazh lemleri anlatmasna ra- men, o, basit tabiat hdiselerinin sembol olmu eski tanr isimleri gi- bi, bizi birdenbire mehuln eiine brakverir. Bu kelimeyi btn - mul ile dndmz zaman ok kark bir makinenin karsnda imi gibi arrz. Hudutlandrdmz zaman ok basit eylerin dn- yasna ineriz. Nihayet atom kelimesi var. O belki de bizi yeni bir an eiine gtrecek. Demir devrinden sonra onun devrine gireceiz. Artk tahli- linin peinde komayacaz; onunla, ona dayanarak ie balyoruz. Fakat bunlarn hi birisi buhran kelimesi kadar devrimizi benim- semi deildir. O, zamanmzn deta tek izah, yahut mihveri olmutur. Tababetin insanla bu son ve hemen hemen sihirli hediyesi, bir- denbire bnye veya ruha ait arzalarn tesine gemi, hayatn her saf- hasn benimsemitir. Zihniyet buhran, iktisat buhran, kltr buhran, deerler buhran, aile buhran... gibi tabirler, sahalar daraldka ber- rakl artan kark ve had realiteleri, hayatmz farknda olmadan ta- dmz dnlmesi imknsz ve ba dndrc mntehalar her gn bize yeniden gstermektedir. Bu acayip kelimenin altnda btn hayatmz bize tehlikeli bir cambazlk gibi grnyor. ki minare arasnda gerilmi iplerde y- ryen o eski zaman hnerbazlar gibi, artk muvazeneyi eyann veya hayatn kendisinde, yani bulunmas tabii olan yerlerde deil, uzviyeti- mizin ve ruhumuzun ok an intibaklarnda aryoruz. Belli ki insanlk, otuz dokuzla krk derece arasnda, ok husus bir iklimde, bir Shakespeare veya tbsen dramnn o husus ve gergin hava- snda yayor. Tbba ait bir kelimenin hayatmzda kazand bu ehemmiyet, devrimizin artlarnn ne kadar deiik olduunu gsterir. nk buh- ran kelimesinde sadece bir tabiat-d hal deil, ayn zamanda ok u- urlu bir mahede mns da kendiliinden vardr. O, bir vaziyetin ta- rifi olduu kadar, bir tehisin de ifadesidir. Filhakika devrimizin byk mtefekkirlerinin hemen hepsi insanl onun adesesinden mtla et- tiler. Bu da gsterir ki tehis, her zaman tedavi deildir. Bununla beraber yirminci asr ie bu kelime ile balamt. Kaytszca, hatt mesut ekilde dinsiz, muvazaalara ok riayetkar, son derece iyimser, ilmin her ilerleyiinin insanlara yalnz saadet geti- receine inanan, havagaz lmbalarnn yumuak nda her an biraz daha tatmin edilmi bir insanlk hayli ile avunan, buhar makinelerinin grltsnde nabznn sabrszln sayan asrmzn ba, daha ok ba- ka kelimelere inanrd. O medeniyet ve terakki devriydi. O kadar ok srayla dolu on dokuzuncu asrdan kendisine miras kalan bu iki keti- me, ona hayatn bir emniyet bidesi gibi gsteriyordu. nsan byk ve kuvvetlidir. Tabiata stndr. Tanrlara lyk bir hayat temin edecektir, 1850'den sonraki devirde, medeniyet ve terakki kelimelerinin git- tike artan bu sihir ve fsununu bizim edebiyatmzda da takib etmek mmkndr. inasi Efendi, Ziya Paa, Namk Kemal, Sadullah Paa, onlardan evvel veya onlarla beraber Reid Paa, Abdlziz Han, -me- hur nutuk ve fermannda- li Paa, hatt Cevdet Paa hep medeniye- te ve amaz terakkiye inanmlard. "Halk'un ments", bu imann en yksek noktasdr. Orada biz Fikret'i yirminci asrn bann btn masal iinde buluruz!... Zaten ok eh ekilde hiss? olan taraf braklrsa Tevfik Fikret'in eseri batan aa budur, insana Swinburne ile beraber "Rabb- mm- kint" diyen ir, mill felketlerimizin btn sebeplerini kendimizde arayanlardand. Mphem ekilde mcadele, yahut daha vazh ekilde ikyet ettii ark zihniyetinin (fanda, insanolunun deimez ve yksek kymetler dnyasna inanyor bizi ona davet ediyordu. Arada- ki krk sene, insanolunun bu deerleri bazen birdenbire nasl kaybet- tiini, elinde o kadar gvendii bir yn stn saadet imknyla nasl hadiselerin girdabnda arp kaldn bize gsterdi. Fikret bu imannda yalnz deildi. nsan talihine ve dnya ileri- ne sathtan bakanlarn hemen hepsi onunla beraberdi. Bunda haklan da vard. Yirminci asrn ba, dnyay hakik bir cennet yapacaa benzi- yordu. lim, her va'dini tutmutu. Hayat byk bir emniyet iindeydi ve daha ziyade kurulmu bir saate benziyordu. Her geen an bir sonra- kini tayin ediyor hissini veriyordu. imdi uzaktan baklnca daha ziya- de bir salon elencesine benzeyen bir yn kefin balangcnda idik. Hi kimse o kadar merakla takib edilen bu keiflerin biraz sonra haya- t kknden sarsacan tahmin edemezdi. Vaka felketler ve kaynamalar gene vard. Asya a ve plakt. Fakat o medeniyet asrnda bu kadar geri kalm insanlarn haklar ze- rinde dnmek zahmetine kim katlanrd? Sanayi pazara muhtat; dnlen yalnz buydu. in, byk bir ihtill devrine girmiti. Fakat hi kimse bu ihtil- lin krk sene sonra ve o kadar iddetle Hindicini*nin kaplarna ok ye- ni ve hain bir nizamn tehdidini dayayacan sanmyordu. Herkes bu ihtilli, imdi ne kadar mphem bir ey olduunu ancak anladmz o terakki mefhumunun urunda bir hamle addediyor, cebredilen haklar sakl kalmak artyla, alklyordu. Balkanlar ate iinde idi. Fakat bu yangn krkleyen politikac- lar, bunu, sadece mirasna konmak istedikleri Osmanl imparatorlu- umu tasfiye etmek iin yapyorlar ve asl garibi, bu tasfiyeden istik- ballerini tehlikeye koymadan faydalanabileceklerini sanyorlard. Bal- kan kelimesi o zamanlarda bile diplomasi dilinde arkas gelmeyen ka- rklklarn mukabili idi. Fakat henz ne v'inin biricii olduu iin bu kkten itikaklar yaplmamt. Hele gnn birinde, Ttma'nn stnde- ki memleketlerin altna benzer bir manzara alacan, Avrupa* m n ve muasr medeniyetin mucizesi saylan Berlin'in bir harabeye evrilece- ini, btn ark Avrupa'nn Rus igali altnda Avrupa'y tehdit edece- ini kimse dnemezdi. Almanya yan feodal, su katlmaz ekilde militarist idaresiyle, git- tike byyen sanayi'iyle, kendi i ilerini grltszce halletmedeki dirayetiyle istikbale emniyetin ta kendisi sanlyordu. Ylba takvim- lerinin yarsn, Hugo'nun "Les Burgraves"Iarndan kma benzeyen, galiba yirmi bir hkmdarnn resmi kaplyordu. Avusturya hemen he- men kendi yanda denebilecek ihtiyar imparatorun etrafnda, ok eski bir meenin etrafna toplanm bir orman gibi orta Avrupa'ya kk sal- m duruyordu. Kk mstemleke isyanlarnn dnda, ordulann daha ziyade geit resimleri iin kullanld, donanmalarn kara hinterland zengin baz limanlar nnde baz ark devletlerine ticar ltimatomlar kabul ettirmeye ve mekk kapitlasyon haklarn korumaya yarad, en e- tin siyas mcadelelerin ay sonra okuyucuyu bktran bir kalem ya- nsnda bittii, pasaportun ark devletlerine ait o karanlk istibdat ma- kinesinin bir formalitesi addedildii, parann her tarafta metre cinsin- den deimeyen bir kymet olduu, fikrin ve san'atn bizde bile itibar sahibi olduu mesut devir... Kendisini o kadar iddetle iln eden sosyalizmin bile mcadelesi akta, hemen hemen eski diplomasinin nezaket uslleri iinde oluyor- du. Binaenaleyh birgn gelip de, insanln yarsnn ihtill mhendis- lerinin ellerine deceini ve onlarn hayatmz zerinde tpk fizyolo- ji laboratuvarlannda yapld gibi bir yn "vivisection" yapacaklan- n akla getiremezdik. Vaka halk hatipleri, meczub peygamberler gene vard. Fakat devletlerin bana gemelerine kimse ihtimal vermezdi. Halk henz aklselime sahipti ve hayatn severek yayordu. htill, anari, huzursuzluk, tpk hibir millette bulunmayan raks ve balesi, Asya'nn halk namelerini toplam musikisi ve o alevden roman gibi Rus milletine ait bir hususiyet, Asya bir ss, bir nevi rka mahsus hastalk addediliyordu. Unutulmamal ki bu milletten Avrupa dillerine geen kelimeler henz havyar ve semaver kelimeleriydi. Ka- dnlarda bile krkn modas doru drst balamamt. Cermen ve Slav filoloji iaboratuvariarnda, Ltin kaynandan gelen kelimelerle yaplan ve dinleyen kula bir rpda uuran ve keskin harekeli, azn btn girinti ve kntlarn kullanmaa mecbur eden mrekkep keli- meler henz icad edilmemiti. Byk Fransz ihtillinden alk oldu- umuz "Commune" kelimesine gelince, o hl M. Thiers'in dayad duvarn dibinde ve kanlar iindeydi. Arasra isvire veya Paris'te bir anarist tabancas veya bombas patlyor, yahut Madrit'te yaplan bir suikastn aktrleri, haberinden ev- vel Fransz hududunu geiyorlar, ehidi hayatna, iinde yzd re- fah ve emniyeti bir kat daha lezzetle hatrlatan bir rperme, mesud in- sanlarn o kadar muhta olduu o zararsz korku bir ka gn iin ha- kim oluyor, sa, sol gazeteler birbirine ate prkryor, sonra dank haberler stunlarnda unutulacak uzun muhakemelerle bir avukat bel- gatinde mahiyetini deitiriyordu. Btn insanln bir bataklkta yava yava boulur gibi evvelden hazrlanm ereveler iinde yaad, dnd ve ld rahat se- neler... Sizden ne kadar uzaz! Maurice B aires'in elinde emsiyesi, derine kk salm olan ara- mak iin ispanya'y, italya'y ve Yunanistan' dolat, Loti'nin v- re ruhuna Fransz bahriyesi hesabna egzotik tatminler arad, Octave Mirbeau'nun "anarchico socialiste" hiddetinin bugn bize bir ampan- ya iesinin aln hatrlatan bir iddetle kprd, Anatole Fran- ce' in bedbinliinin tatl bir istihza ve phe iinde sadece dili ve da- ma yoran bir lezzet haline geldii, Maeterlinck'in galiba yalnz keli- melerden hz alan bir mavera endiesi hayatn ar basan madde tara- fn karlamaya alt bu asr ba senelerinin, 1914'n cehennemi- ne ve ondan sonra gelecek, altst, sade mesele ve sade buhran devirle- re yol aacan kim umard? Hele Avrupa, bunu hi dnemezdi. Cumhuriyet, 4 Ocak 1950, nr. 9124 MUCZEL BR MR I Atatrk'n hayat muvaffakyetsizlii tatmam hayatlardandr. Btn mrnce saysz basanlarnn birinden brne tpk mahrekin- de yryen bir yldz gibi geerek yaad. Yaradln srlar da bir ne- vi talih olduuna gre mesut bir yldz altnda domu olanlardand. radesi, zeks, emsalsiz realite duygusu, bir insanda birlemi olduu pek nadir grlen meziyetlerdendir. Bu istisnai hasletlere askerlikten gelen baz itiyattan, kumandanlk tecrbesinin kazanlarn da ilve et- melidir. Hatta daha dorusu, onu iyi anlayabilmek iin asker yetitii- ni ve kumandan olarak yaadn, ahs haslet ve meziyetlerinin bu meslein nizamnda yorulduunu, sevk ve idarede gelitiini ilk n- ce dnmelidir. Atatrk insanlar iinde birinci olmak iin doanlardand; mrn idare eden mesut tesadfler bu kabiliyetin en sk ve mesuliyetti bir ni- zamda gelimesini temin ettiler. Filhakika o tarihin kaydettii en b- yk kumandanlardandr. Ve daima siyasette, inklpta, d politikada, hatt harsa ait dncelerinde byk kumandan olarak grnd. Bu dehnn zaman kullanma seldi bile bunu gsterir. Trk inklbnn y- ryndeki abukluk, elindeki kuvvetleri beyhude yere yormadan ne- ticeyi almak isteyen bir kumandann iradesini ilk bakta gsterir. Bizi U admda en koyu orta-adan muasr dnyaya ulatrd. Her eyde ve daima birinci safta bir tbiyeci idi. Vurulacak nok- tay derhal kestirir, saknlacak noktay bulur ve hayat karsnda da- ima mteharrik kalrd. yi tbiyeci durandan holanmaz; bilir ki ksa bir zaman iin olsa bile topraa ivilenip kalmak, kuvveti akamete g- trr Atatrk kk, byk daima bir hedefin peinde yaamtr. Em- ri altndaki elii bir an paslatmad. Bu dehda askerliin terbiyesinden gelen birok ey vardr. sl- buna varncaya kadar asker ve tbiyecidir. Kk, kati, sinirli cmle- lerden sonra o ar, yer yer kendi stne katlanp alan inkiaflar ve nihayet hedefine varm olmann verdii rahatlk iinde biti; dalm kuvvetlerin toplanmasna benzeyen bir iki hareket. Bu ritim, her muharebenin, her taarruzun ritmidir. nklp nutuklarnda, daha evvel- kilerde bunu grmek daima mmkndr. Daha ziyade Mill Mcade- lenin tarihi olan "Byk Nutuk"unda ise, baka ekilde olmakla bera- ber, bu gene vardr. Arkada canllm, kollektif mesiye verdii kymeti de ayn ter- biye ile izah kabildir. Kurduu emir ve itaat mekanizmasndan sonra askerliin en byk vasf arkadalk duygusudur. Atatrk btn haya- tnca sadk arkada kald. Bir vesile ile syledii "sofrada birleecek- siniz" sz zerinde dnlmesi lzm gelen bir szdr. Onun eriti- i ve yaad ykseklikte pek az insan onun kadar etrafyla an ve e- ref paylamaa raz olurdu. Arkadalk ve itimat hissi... Mill Mcadele 5 nin kazanlmasnda en byk millerden biri de, onun belli bal vasflarndan biri olan bu iki asl duygudur. Biz tarihimizin yeni devrine Atatrk-lsmet nn kar- deliinden girdik. Yeni ordunun ve cephelerin tanziminde gen ku- mandann tekliflerini her ne pahasna olursa olsun kabul ve tatbik etme- si zenginliklerinden biri olan bu itimat duygusunu beyhude yere harca- madn gsterir. Milli Mcadele'nin ilk byk zaferi bu ibirliidir. Atatrk kadar insanlarla mnasebetin yolunu ve srrm bilen pek azdr. Fert ve kitle ok defa onun usta ellerinde yorulan plastik bir madde gibiydi. Yaratln bol bol kendisine bahettii ahs cazibe ve nfuz, mrnn byk tecrbesi olan kumandanlklarda gelimiti. O Goethe'nin "devs" dedii byk adamlardand. Garip bir mknatsi- yet hassasiyle insanlar kendisine ekerdi. Bu ekici kuvvetin tesiri al- tnda kalmak iin mevki'ini, yapt ileri dnmee lzum yoktu. Kendisiyle temas yetiirdi. Bu tesirin ilk merhalesi etrafa telkin ettii itimat duygusuydu. Biz stikll Sava'n, daima vatana sokulmu bir dmanla m- cadele safhasnda grmee altk. Vatan ne halde idi? Bunu pek az d- nyoruz. Asl g olan i ileri idi. irazesi kopmu bir cemiyete, maruz bulunduu birok ayrc fikirlere, dolu dizgin yol alan bir yn ferd menfaat ve ihtirasa ramen btnln vermek, menfi msbet bir yn dank temayl tek bir hamle halinde toplamak... te Ata- trk'n ilk yapt ey. Sadece ordunun yeni batan tanzimi iin l- tii gayret, bu mcadelenin onun ahs meziyetlerine neler borlu ol- duunu gsterir. Fakat asl hisse btn millete telkin ettii itimat his- sinindin Bu millet, onun adn ne kadar korkun gnlerde tekrar iitti. Ka- ra toprak, talihsizliimiz iinde hepimize son snak gibi grnyor- du. Muhteris bir insanlk uzaktan milletimize, elindeki esirlik zincirini akrdatarak bakyordu. Meum demirciler, her yanda bu zincirin hal- kalarn dvyorlard. lm yedi bal bir ylan gibi aramzda dola- yor, zehirli nefesini beiklerinde uyuyan ocuklardan llerin mezar- lar stndeki yabani otlara kadar her yaayan varla flyor, her ye- ermi eyi solduruyordu. Birdenbire onun gr ve cmert sesini iittik. O Anadolu dalarna yaslanr yaslanmaz vatann hl hr keleri olduunu anladk. Yaa- ma irademiz canland. Kendimizi hayatn ve lmn efendisi bildik. Ardarda zaferler sraland. Yank ehirlerin yz gld. Harap toprak yaama mjdesiyle rperdi. Kurumu sandklar asrlk narda hayatn filizleri at. Birdenbire iradesinde btn bir milletin yaama hakk grleyen bu kahraman kimdi, nereden, hangi yollardan, hangi tecrbelerden gel- miti? ocukluunu ve ilk genliini, Abdlhamid devrinde idrak etmi- ti. Sonra Merutiyet, Trablusgarp muharebesi, Balkan facialar geldi. Bu iki devrenin felketlerini ilk Cihan harbi, anakkale, Filistin ve Irak cephelerinde almalar tamamlad. stste bulunduu kumandanlk mevkilerinden memleketin hayatn ve artlan n ok iyi gryordu. Trk milletinin hayat ak, vatan sevgisi, feragat ve fedakrlk hissi, ya- ratc kabiliyetleriyle btn bu imknlar cevherini akm brakan sakat bir idare sistemi, her admda ayaa taklan bir yn eskinin engeli onun kafasnda daima kar karya geliyordu. Sonra Mtareke devri, Trk tarihinin en zalim saatleri geldi. Cmert yaratl onu i bana ard. Onun daha Anadolu'ya getii zaman btn bir program sahibi olduuna, yaplmas lzm gelen eyleri iyiden iyiye bildiine inanma- mak gln olur. Nitekim ie onunla balad. Sade vatan mdafaasn tanzim etmekle kalmad. Bu mdafaann dayanabilecei mill hk- meti de tekil etti. Trk inklb mill savala balar. kisini birbirinden ayrmak kabil deildir. Yapclk Trk'n ba meziyetidir. Atatrk bu meziyete imknsz grlecek kadar sahipti. Bu velt deh sadece bize hr bir vatan temin etmekle kalmad. Hayatmzda en geni ayklamay yapt. Kazand zaferin beyhude harcanmamas iin Trk milletinin hayatndaki engel- leri kaldrd. Vatann mnevi simasn yeni batan kurdu. Mesut talihi bu ileri baarabilmek iin ona nn'nn ahsnda en kudretli yardm- cy vermiti. Bizde en cmert mnasiyle i arkadal bu iki zeknn birbirini tamamlaylariyle balar. Yapt iler dnlrse onun ha- yatn bir mucize gibi tanmamak kabil deildir. e nerelerden balad ve dehsnn hamlesiyle bizi hangi tepeler- den aarak bugne getirdi? Asl bykl btn bunlar yaparken da- ima millete olan inanc etrafna telkin etmee muvaffak olmasyd. Halkmz kendisinden olan bu adam, dehs dehsna ayna tutan ba- buu sonuna kadar benimsedi. lmnn uyandrd akis onun btn millet tarafndan nasl sevildiini gsterir. III Cenazesinin nakledilecei gn stanbul'daydm. Fndkl'da k- k bir evin st katndan grdm eyi btn mrmce unutamam! Cadde, saa sola kvrlan, giden gelen, kapanan alan kalabala ra- men sessizdi. Fndkl'ya gelirken kk sokaklarn, bir nehri besleyen dereler gibi bu caddeye doru aktn grmtm. Her cinsten insan vard; ve hepsinin yz ayn ztrapla kslmt. Hepsi alyordu; fakat garip, insan birden yakalayan bir sessizlik iinde. Bu sessizlik yeni deildi. Byk ehir, hastasnn ba ucunda beklemee balad gn- den beri ona almt, istanbul ve arkasnda btn memleket, hi bir resmi iaret olmadan, byk ve ihtimamh bir hasta odasna dnmt. Herkes talihin konuacan bildii iin susuyordu. Sonra birdenbire ac haber yayld ve halk Anafartalar'n ve Dumluptnar'n kahrama- nndan kalan eyin nnde eilmek iin gnlerce Dolmabahe'ye ko- tu. Kader sert parmayla herkesin alnna dokunmutu. Onun iin her- kes mahzundu. | ; imdi bu sessiz ve muztarip kitle, adn ilk duyduu gnden eri, kendisinde hayatn efendisini tand bu ly son defa selmlamaa gelmiti. Kendilerine btn vatan gibi bu ehri, onun hayatn, cmert istikbalini yeni batan balayan, tpk birka sene evvel an ve h- reti iinde nasl karlamlarsa, ylece ebediyet yolunda uurlayacak- lard. Btn ehir orada, sessiz ve mahzun, bu caddenin iki yannda bekliyordu. nk tabiatn byk hdiselerinden biri olmu, lm b- tn bir millete hi tab ederek konumutu. Nasl tabiat mevsim deiti- rirse, kahraman da ylece yer deitirecekti. lmn siyah atl araba- s, gnein ocuunu iimizden alp gtrecekti. istanbul iki defa cihan saltanatn tanm olan byk mazisinde lmn her eidine almt. Banda yedi kralhn tacn tayan, kreyi ayaklarnn altnda bir merdiven basama eklinde gren h- kmdarlar, kutsiyeti ve duas dnyaya destek sanlan din adamlar, yet- mi gaza art ihtiyar nar endaml, vakur ve cengver vezirler, kimi hretlerini, kimi servet ve debdebelerini, kimi bask ile odalarn ve stnde her an Allah'a kavutuktan seccadelerini brakarak ekilip git- milerdi. Yirmi asrlk stanbul byk mabetlerinde, zengin Ayasof- ya'da veya aydnlk Sleymaniye'de, onlara muhteem ayinler terti- betmi, ar, ezgin ilhilerle, ruhan tekbir ve lehlilerle, sramz geldik- e hepimizin teker teker arkasnda kaybolacamz siyah duvara kadar gtrmt. Fakat bu llerin hi birisi bugn bu halkn nnden ge- ecek lye benzemiyordu. Bu ehrin halk ilk defa olarak eski kitap- larn anlatt gibi bir kahramann lmne ahit olmuyordu. Hayatn sembollere kymet verdii mucizeli devirlerde Mustafa Kemal gibiler baka trl lrlerdi. Gnlerce yem yemeyen muharebe atlan ahrlarnda ac gz yalan dkerek einirler, kartallar gnein ok- lanyla zehirlenmi gibi utuklar yksekliklerden yere cansz derler, bahelerde gl ve meyva aalan, yol kenarlarnda taflan ve imirler kurur, sular ters yzne akar, byk, korkun rzgrlar drt bir taraf kaplar ve nihayet bir altn ve yldz kasrgasnda kahraman geldii di- yara, tanrlarn mesut lkesine fnilerin hayran baklar nnde gider- di.. # O byle lmedi. ehrin iinde, hepimize komu bir odada, bir y- n il ve doktor arasnda, sanki byklnnn kefaretini bu dnya- da demesi behemehal lzm imi gibi bir yn ztrap iinde ld. Birdenbire uzakta bir lk koptu. Bendini ykm byk sulara benzeyen bir ztrap tat. Cenaze yola kmt; stanbul sevdii lye alyordu. Sevilen adam... Zafer aacnn meyvas zannedildiinden ok boldur. Az olan ey sevgi bahesinin gldr. Az olan ey vatan ve millet hudutlarn bile aarak btn dnyaya taan sevgidir. mparator- luklar kuran, en usta kimyagerler gibi dank insan unsurlarm deh- larnn potalarnda eritip millet dediimiz hayatiyet klesini yapan ni- ce bykler gemitir ki yaadklar devirde sevilmek yle dursun, asrlardan sonra yaptklar ie hayran olan tarihiler bile, adlarn anar- ken bu hayranlklarna en ufak bir sevgi duygusunu bir trl kartra- mazlar. Onlar an ve evketleri iinde yaldzla mumyalanm gibi ya- ayp lenlerdir. Atatrk sevgi meleinin doar domaz alnndan pt- adamd. Onun iindir ki daha hayatta iken tarihle destan onu payla- amyorlard. Hakikat budur ki, O, gzmzn nnde ve phenin esas olduu bir asrda bir efsane kahraman olmutu. O zaman dndm, imdi de dnyorum. Bu kadar byk bir insan emanet ettikten sonra lm bir boluk, srr zlmez bir ka- ranlk tasavvur etmenin imkn var mdr? O'nu ve talihini iine alm bildikten sonra bizim iin byk mehul aydnlanm olmaz m? Bana yle geliyor ki akla her taraf smsk kapal bir siyah kulede, o zek bir gne manzumesi gibi ebediyet boyunca parlayacak. Ulus, 10 Son terin / Kasm 1943, nr. 8000 KAHRAMAN VE LM lm her zaman iin derin manal bir hdisedir. Canl varlklarn zerine birdenbire kapandn grdmz bu siyah kap, belki de in- san dncesinin hakik ufkudur. u yzden ki, btn hayretlerimiz ve korkularmz onun stnde toplanr; btn gayretlerimiz onu yenmee ynelir. Hayat mucizesinin hakik kilidi odur. nsanolu gerek ferd haya- tnda, gerek topluluk halinde onu yenmee alrken hayat fetheder. Bu siyah melein kollan arasndan kurtulmak, zaman kanununun s- tne kmak isterken yaratnz. lm dncesi, Hayyam'n rubailerindeki destici gibi bizi usta ellerinde yourur, ekillendirir. Ak, zafer, san'at, felsefe, her trl icat hep bu siyah abanozdan kapnn eiinde ten altn borulardr. Fakat lm yenmenin en ksa yolu onu cemiyet hayatnda yen- mektir. Kahraman, bu zalim hasatnn kolunu btn bir cemiyet iin buran, onun trpannn istikametini deitirendir. Onun iin kahrama- nn lm ayrca manaldr. Ebed devam cemiyette vardr. Fert hayatnn yerine, topluluk ha- yatn koyduumuz an, lm bizim iin hi bir hoyrat taraf kalmam bir tecrbe olur. "Ben bu narda, milyonlarca yapran arasnda bir yapram. Mesele benim devamm deil, bu narn devamdr O de- vam ettike ben devam etmi olacam. Sonsuz zaman iinde onun ve- karl gvdesinin ykseldiini bilmek benim iin yetiir. Milyonlarca ku her akam onda toplanacak her sabah afakla oradan geni me- kn fethe uacak. Mevsimler deiecek, devirler geecek; fakat o da- ima kendisi kalacak. Ba muzaffer aydnlkta yzecek; kk kark atariyle topran derinliklerini yoklayacak. Frtna, yldrm, her ey onu deneyecek; fakat o daima zamann ve meknn hkimi kalacak..." Bunu diyen ruh lm bir hamlede yenmi olan ruhtur. Zaman denizi istedii kadar kabarsn ve alkalansn, bu kadar ykseklikte uan bir hamleyi girdabna alp srkleyemez. Atatrk ite bu topluluk fikrinin adamyd. Onu bugn tand- mz ve sevdiimiz ahsiyetinde, bu topluluk fikri yaratt. Sonuna kadar bu fikir hayatn idare etti. mrnn mucizesini, hayatna hkim olan bu hamlede aramaldr. Trk milleti mukadderatnn en kt dnemecinde kendi barn- dan, yaamak iradesini temsil edecek bu kahraman bir zafer naras gi- bi gr ve kudretli kartt. Trk milletine Sevr muahedesinin zincirini dvenler, "Buyurun, diyorlard; ok yaadnz, ok ztrap ektiniz, lm bir kaderdir, buyurun, ln...." Bu teklifi yapanlarn ona namuskr bir mezar ta dikmek niyet- leri bile yoktu. Asrlk Avrupa, kendi mazisi kadar uzun bir anlaama- mazln besledii, bytt bir kin iinde ona sadece bir ukur ha- zrlamt. Onu bu ukurda grmekle mesut olacam sanyordu. Trk milletinin yaama iradesini temsil eden kahraman: "Hayr ben bu ukura giremem, dedi. Fert olarak lmden korktuum iin de- il; millet olarak yaama tercih ettiim, bunu bir hak tandm iin..." Onun azndan bu irade konutuu gnde, kurumu sanlan ih- tiyar aa yeerdi. Sekiz felket senesinin yorgunluunu alnlardan midin serin rzgr sildi. Hayat geni ve gr pnarlarn bizim iin tekrar at. Sarp Anadolu dalarndan, san steplerden ykselen bir vel- vele Akdeniz kylarna kadar indi. lm, bu toprakta kendisine i kal- madn anlad. Hi bir ey gelecek nesillerin hayatn ve almasn kefaleti alt- na alan bir zafer kadar byk olamaz. Her kl darbesi, her yara, her lm, her dolu dizgin akn gelecek baharlarn mjdecisidir. Bu sefer de yle oldu. Anadolu tarihinin bu dnm macerasnda ihtiyar toprak, ge- lecek nesillerin hayatiyle sarsld. Ey dnn altn kulesinden ebediyet boyunca uacak yarnn kulan!.. Sizin ak ve san*at namelerinizi bi- ze inn'nde, Sakarya'da, Dumlupnarda grleyen toplar mjdeledi- ler. Sizin vakur ve beyaz gndzlerinizin domas iin bu gecenin by- le velveleli bir sabahta bitmesi lzmd. Atatrk ld... Hayr ebed deh iin lm yoktur. Cemiyet haya- t glge taraf olmayan yekpare bir aydnlktr. Kendi mukadderatn bu kadar kudretli bir ekilde milletinin mukadderatna balayan insanlar lmez. lmedi. Btn cenk meydanlarnda kendisine yol arkadal yapanlar gibi milletinin geleceinde oalmak iin gitti, len onlarn fani varldr. Topraktan gelen her ey topraa gider. Devam eden ce- miyet hayatnn gne kadar aydnlk mucizesidir; dn bugne, bug- n yarna balaya balaya zamann ve nesillerin zerinden aarak uza- nan sreklilik zinciridir; her eyin ve her talihin zerinde kalmas l- zm gelen, o her an sesini iimizde iittiimiz yaama iradesidir. Kurtulu sava lmn yan banda en soldurucu nefesiyle ko- nutuu etin bir devirdi. Atatrk ve onunla beraber olanlar, onun em- rinde alanlar, onun emrinde zafer iin lenler bu kaderi yktklar gn lm evvel hayatlarnda, sonra da mensup olduklar topluluun hayatnda yenmitiler. Yaama iradesinin ldrd dman bir daha dirilmez. lk. 16 II. Temrin / Kasm 1943. nr. 52, s. 2 ATATRK Atatrk gibi mill varln her alannda yaratc eserler brakan, dehsnn mcizesiyle btn mill hayat yourup dirilten bir insandan bahsetmek daima g bir eydir. nk Atatrk'ten bahsetmek, fnile- rin diliyle bir mucizeler zincirini anlatmak demektir. Mucize, mucize ile anlatlr. Onun iindir ki kahramanlarn gerek yzleri ancak sanat- ta grlr. Hi bir hayat onunki gibi zengin ve dolu olmamtr. Hi bir eser, alt yd nce aramzdan ekilip gitmesine aladmz byk insannki kadar artc, ilk bakta kavranmas daima g, bununla beraber son derecede aydnlk olmamt. Atatrk, byk ve mull mnasiyle kahramandr. Bu kelimenin mnsnda gerek bir vuzuhu, elle tutulacak, gzle grlecek, zaman iinde bir yldz mahreki gibi nurlu izi takip edilebilecek bir misalin getirebilecei vuzuhu isteyenler onun hayatna bakmaldrlar. Kahraman nedir? Eski trajedi, kahraman kaderle peneleen adam diye vasflandrr. Atatrk bu mcadeleyi kendi nefsi iin deil, bir milletin hayat iin yapm ve ondan muzaffer olarak kmtr. Onun iin Trk milletinin mill kahramandr. Bugn kendi yurdumuz- da hr ve mstakil, yaama haklarmza sahip, toplu ve nefsimize kar- sagyyla, gvenle dolu yayorsak bu, onun milletimizin talihine kar- kazand zafer sayesindedir. Bununla beraber bu kadar byk bir ii ne basit unsurlarla yapar! Onun hayatna bakarken bir daha gryoruz ki, deh dediimiz ey, ya- ratln bir ucubesi deil, sadece fnilere ndir bahettii bir kudrettir. Gerekten Atatrk'n hayat, vazife duygusunun, memleket ve millet sevgisinin, imann ve iradenin beraberce rdkleri bir kumaa benzer Onu harekete getiren bu byk zembereklere hadiseleri sez- mek ve anlatmaktaki kudretini, byk realite duygusunu, tasarlama ve yapmadaki o imknsz denebilecek isabetini, bir de, gerek mnasiyle ef domu olanlara mahsus ahs cazibeyi ilve edersek, bize bugn ve onun nimetlerini hazrlayan, Trk milletine gelecek nesillerin ser- beste almas ve kendi imknlarn gerekletirmek iin hr ve ms- takil bir yurda sahip olmann emniyetini baheden bir hayatn byk vasflarn hlsa etmi oluruz. Kahraman kelimesinin mnasn duyabilmek iin onun hayatn grmek ve zerinde dnmek yeter, dedim. imdi bu hayatn bir nok- tasna iaret etmek isterim: Bu deh, etrafndaki olaylarla beraber, ade- t baz panzehirler, insanla teselli, mit ve ifa veren baz byk, kurtarc fikirler gibi, onlarn cevherinden domutur, diyebilirim. Tannm bir tarihi: "Dnya, gmlek deitirecei zamanlarda hadiseler mukadder bir mahiyet alr" der. ite Atatrk, bu yolundan amaz kader mahiyetli hadiseleri, daha zengin bir iradeyle, adet bir milletin yaama iradesinin tek bir ahsta toplandna inandran bir kudretle gn gnne, saati saatine karlayan, onlarla beraber lle- ri byyen, genileyen, kudreti artan insand. Denebilir ki Atatrk'n dehs, milletine gerekten hizmet edebi- lecek bir aa geldikten sonra, mill hayat tehdit eden tehlikeler nis- betinde bym, gelimitir. Hayatna baktmz zaman, bu hayatn bize nceden izilmi bir yol gibi muntazam, sade ve son derecede ta- bi grnmesinin srr buradadr. Asl olan yaamak olduuna gre bir hastaln, bir fetin, bir kazann karlanmas kadar tabi ne olabilir? Fakat bir an kendimizi teredddn, phenin ifritine terkederek kendi kendimize soralm: "Mukadder grnen bir akbetin bu kadar zamannda, bu kadar isabetli bir ekilde karlanmas kadar insan a- rtabilecek ne vardr?" Ben, Atatrk'n hayatndan bugn iin ve yarn iin alnabilecek en byk dersin, ters tarafndan sorulmu sualde olduuna inanyorum. Gerekten Mustafa Kemal'in dehs, daima gnnn meseleleriyle on- lann iinde, onlarn havasnda yaad. Onu her hangi byk bir ku- mandan, byk ve baarl bir politika adamndan daha stn, ok s- tn, ok yaratc yapan ey, bir tek adamn zeksn bir milletin haya- tnda bu kadar mull bir merhale haline getiren cemiyet meseleleri zerinde kendi kendisini byle teksif etmi olmas, btn varln on- larn emrine vermesi, ahsiyetini onlarda idrk etmesidir. Bir milletin yaama iradesini en lzm olduu bir anda kendi nef- sinde yaratc bir kudret halinde hazr bulabilmek ve bir ocaktan, mer- kezi bir yldzdan dalan aydnlk gibi onu tam zamannda etrafa da- tabilmek iin ilkin o milletin iinden yetimek, sonra da btn m- rnce onu yaamak tabi arttr. Bizzat kendisi: "Bizim yolumuzu izen, iinde yaadmz yurdun, barndan ktmz Trk Milletinin ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ztrap kaydeden yapraklarndan kardmz neticeleridir " derken bunu sylemi oluyor. Vatannn, milletinin, insanln ztrabn ahs bir tecrbe ve ta- lih gibi yaad iindir ki Mustafa Kemal bir kahramandr. Bu tecr- beyi ahs dehasyla bir kurtulu kaps yapt iin de esizdir. Ancak birbirine e tepeler birbirini anlarlar. nk ayn yldrm- larla konuurlar. Vefal silh arkada smet nn, onun maneviyetine "Esiz kahraman Atatrk" diye hitabediyordu. Biz de onun ardndan yle hitap edelim: "Esiz kahraman Atatrk! Sen efendi bir milletin aclariyle bes- lendin. Hicretler, yangnlar, lm tehlikesi, yklm ocaklar, istikbal emniyetini kaybetmi nesiller senin dehn aclariyle bytt. Onun iindir ki adn bu milletin gklerinde bir yldz gibi parlak ve engin akislerle dodu. Onun iin admlarn nereye dnd ise, yaratl ve ta- lih oraya feyzini cmerte dkt. Onun iindir ki her dvetine btn millet, btn vatan ve tarih cevap verdi. Sen, etrafndaki toplulua bir tanrya bakar gibi bakmtn; onun iin iraden snrsz, imannn yara- tcl sonsuzdu. Onun iin zafer melekleri, topuunun izinden ayrl- madlar ve sen, malbiyetin zehirini btn mrnce tatmadn..." Mustafa Kemal'in z babas Trk tarihi, anas da Trk milletidir. Bununla beraber 1880 ylnda, Selanik'te, eski bir memur olan ve ke- reste ticaretiyle geinen Ali Rza Efendi ile Zbeyde Hanmn sulbn- den dnyaya geldi. Bu dou, beraberinde art getiriyordu: Halk iinden yetimiti, refah vastalar kt bir zmreye mensuptu, ztrab, yoksulluu gen yanda tatmt. stikbali ve emniyeti yabanc, ihti- rasl unsurlarn azgnl ile her an tehdit altnda bulunan, etrafndaki tehlikenin uuruna halka mahsus hassaslkla sahip Rumeli Trkl iinde byd. Belki de zeksnn hadiseler karsndaki o daimi uya- nkl bu sonuncu arttan geliyor. Mustafa Kemal'in ocukluk, ilk genlik yllan, Balkan komitaclarnn drt bir yan yangna, kana bo- yadklar yllarda geer. Selanik'te, emsi Efendi Mektebi'nde okudu. Srasiyle Selanik Asker Rtiyesinde, Manastr dadisinde Habiye'ye hazrlk tahsilini yapt. 1904'de Erknharp yzbas olarak tahsil hayatm bitirdi ve basanlarna mkfat olarak, diplomasn alr almaz tevkif edildi. Bir- ka aylk mevkufluktan sonra am'a gnderildi. Atatrk'n genlik yllan, ikinci Abdlhamit saltanatnn sonuna doru btn memleketi bir stma gibi kavrayan o ruh gerginlii iinde geer. Milleti vehmiyle deta bir mumya halinde sarp sarmalayan ve koskoca mparatorluk lkesini bir hasta odas gibi sessiz sedasz yapan ikinci Abdlhamit zamannn son nesilleri, hkmdar makamnda sa- dece bir "gasp" gryorlar ve mill hayat bu kadar sefil bir ekilde rten bir idareye kar en hakl bir asabiyeti tayorlard. Mustafa Kemal, bu ruh haletinde devriyle beraberdi. Nesil arka- dalarndan fark, yaratlnn imtiyazlar olan ahs kudretiydi. 1904 ylnda, mesleine ak, yepyeni niformas srtnda, yznde sebebini daha bilmedii mevkuftuk gnlerinden kalma hafif bir sarlk, admla- rn derin bir istikbal kaygs iinde atan, iindeki ztrap, mit, yaa- mak hrs, aydnln bir arks gibi her an comaya hazr bu gen ada- ma dikkat edin: O, nesillerin ryasn kendi nabznn henginde duyan adamdr. Bann stnde alkalanan havada hr ve mesut bir vatann istikbali kanat am gibidir. Daha 1906'dan itibaren gen Mustafa Kemal'i nesline rehberlik eder gryoruz. O sene am'da, Vatan ve Hrriyet Cemiyeti'ni kurar- lar. Fikirlerini yaymak iin gizlice Selanik'e gider. Tehlikeden gzn saknmamakla beraber, sevimli ve azim taan hviyetiyle etrafna ken- disini kabul ettirmesini bildii iin bu gizli yolculuun kibetleriyle karlamak yle dursun, 1907'de kendisini Kolaas rtbesiyle Ma- kedonya'da nc Kolordu emrine tayin ettirmee muvaffak olur. Atatrk, btn mrnce, iradesini etrafna kabul ettirecektir, insanlar- la yzyze geldii zaman daima onun istedii olacaktr. Gen Atatrk, Makedonya'da kald yllar iinde, sonradan her girecei yerde olduu gibi, nc Ordu'nun ruhu olur. Btn rtbe- ler, kdemler, tecrbeler admlarn baarl hayatnn henz eiinde deneyen bu gen adamn alkanl, anlay, derhal etrafn tesir al- tna alan otoritesi ve daima hakl tenkidi karsnda silinir, ikinci Me- rutiyete takaddm eden ordu hareketlerinde, fikir al-veriinde o en n safta grnyor. Biraz sonra 31 Mart irtica' olduu zaman, gen Merutiyet'in haklarn korumak iin istanbul'a gelen Hareket Ordu- su'nun Erknharbiye Reisi gene kendisidir. Ve bu orduya derhal be- nimsenen Hareket Ordusu adn o vermitir. Fakat istanbul'da kalmaz. Biraz sonra ktasna dner. Mustafa Kemal'de mhim olan bir hususiyet de budur. O, en a- resiz kald zamanlarda bile iktidar mevki'i ile pazarla girmemi, hi bir suretle beenmedii fikirlere tavizler vermemi, mspet hare- ket halinde olmad zaman ak ve daima hakl bir itiraz halinde ya- amtr. Bu sefer de yle oldu. Ktay, mspet ii, kendisine fikirlerini tat- bik edecek bir alma sahas vermeyeceklerini bildii politikaya ter- cih etti. Selanik'te, zabit talimgahnda, kumandan sfatiyle meslekda- larn yetitirmeye alt. Gene Kolaas rtbesiyle srf enerjisini yp- ratmak iin tayin ettikleri alay kumandanln da, btn etrafna ken- di ahsiyetini kabul ettirmek artiyle, baaryla yapt. Nihayet onu kskananlar, tahrik bahanesiyle, stanbul'a naklini te- min ettiler. Bu nakilden Trablusgarp harbine kadar, Mustafa Kemal ad, kapal dost ve arkada evrelerinin tand bir addr. 191 l'de Bingazi'dedir. Tobruk'ta, daha sonra Derne'de yapt muharebelerde, en son merhalesi 30 Austos 1922'de kazanaca B- yk Zafer olan baarl muharebeler zinciri balar. O yl binba rtbe- sini alr. 1912'de, Balkan harbinin lm kasrgas iinde vatana dner. Ne rtbesi, ne de zaman, bu harbin felketlerini nleyebilecek imkn- lar ona veremezdi. Gen ya onu, kendisine gsterilen ii yapmaa mecbur ediyordu. Akdeniz Boaz Mrettep Kuvvetleri Harekt ube- si Mdr oldu. Bu suretle Edirne'yi istirdat eden Bolayr Kolordusu- nun Erknharbiye Reisliini yapt. Mustafa Kemal'in vatan ilerindeki tecrbesi, sezii, bu iki muha- rebe ile ve 1908'den 1913'e kadar geen zaman dolduran hdiselerle Devlet mekanizmasnn fena ilediini aka grecek kadar olgunla- mt. Gelecek yllarn Anafartalar Kahraman, Umumi Harbin ilk ay- lan na, bu harbe takaddm eden gergin senenin hadiseleri gibi, arkada- Fethi Beyin sefir olduu Sofya'da ataemiliter sfatiyle ahit oldu. Birbiri ardnca yapt srarlar neticesinde, nihayet orduda faal bir vazife ald. Kta hayat onun cenneti idi. Her gn biraz daha mkem- melletirdii kck dnyasna yeniden kavutu. Her gittii yerde idaresine ald ktann manzaras birka hafta iinde deiiveriyordu. Emrine verilen ve teekkln bilgili av u lan iinde yapan Ondokuzuncu Frka ite 25 Nisan 1915'ten sonra ve ken- di iradesiyle, mparatorluun asrlk payitahtn tehdit eden Arburnu muharebelerine itirak etti. 19 Mays 1915'de Miralay oldu. Onun ha- yatnda daha mucizeli Ur 19 Mays greceiz. Tpk ayn yln 6 ve 7 Austosu ile 19 Austosunun, 1922 senesi austosunu mjdelemesi gi- bi... Umumi Harb'in kemekei, aclan iinde, Trk milletinin yzn gldren, ancak bu tarihlerde Anafartalar'da, Conkbayn'nda, Kocate- pe'de kazanlan zaferlerdir. Sonunda o kadar stn vastalarla hazr- lanm bir seferi mttefiklere yanda braktran bu zaferlerin bir netice- si, payitahtn istildan kurtulmas idi. Fakat bundan byk bir neticesi daha vard: Daha sonra gelecek felket yllarnda milletimizin bana geecek olan byk asker, meslek tecrbesini bu muharebelerde ta- mamlam oluyordu. 1916 ylnn 7 ve 8 Austos gnleri, Mirliva Mustafa Kemal Pa- a'mn ark cephesindeki baarlarn kaydeder. Bitlis'in, Mu'un istir- dadna muvaffak olan gen kumandan, 1917'de Hicaz Kuvve-i Seferi- yesi Kumandanlna tayin edilir ve am'da Enver, Cemal Paalarla yapt bir mlakatta, bu harpten nispeten zararsz kabilmek iin ce- nup cephesinde alnmas gereken tedbirleri onlara anlatr. Fakat Hi- caz'n tahliyesine ve btn kuvvetlerin geriye alnarak Suriye'de tam bir mdafaa cephesi kurulmasna onlar ikna edemedii iin bu vazife- den ayrlr. Bu tarihten itibaren Bakumandanlk vekleti ile tam bir mcadele halindedir. Dier taraftan, memleket iindeki Alman basksna kar en ate- li itiraz ondan gelir. Veliaht Vahdettin ile yapt ksa Almanya seyaha- ti mttefik memleketlerde de ilerin ne kadar fena gittiini gsterir. Btn hayatnca sahip olduu realite duygusu, ona daima hakik vazi- yeti gsteriyordu. Yldrm ordular grubundaki Yedinci ordunun, son- ra da btn grubun ve Suriye cephesinin kumandasn ald. Mukadderat yabanc memleket cephelerinde halledilecek olan ve umum manzarasnda btn dnyay saran bir muharebede ve bizim ta- rafmzdan daha balangcnda o kadar byk hatalarla ve bir yn idaresizlikle tabi yolundan karlan bir harpte tek bana bir Mustafa Kemal ne yapabilirdi? Yapabileceini yapt. Yani kendisinden baka pek az insann ya- pabilecei eyleri... Elindeki kuvveti datmadan, hareket kabiliyetini kaybetmeden harbin zaruretlerini kabul etti. stn kuvvetler karsn- da ordusunu ezdirmedi, memleket ocuklarnn kann elinden geldii kadar esirgeyerek Haleb'in stne muntazam bir ekilde ekildi. Zaten 30 ilkterinde Mondros mtarekesi imzalanmt. imdi, stn kuvvet karsnda, malp den ordunun vazifesini sonuna kadar erefle yapm bu gen generali stanbul'dadr. Gittii her yerde, ili'deki evende, gvendii arkadalariyle vaziyeti aka ko- nuarak, saa sola ahvalin vahimliini azaltacak, gelecek gnleri sala- yacak tedbirler tavsiye ederek hdiselerin gidiini dikkatle takip etmek- tedir. Hi bir ey, 1919 ylnn 19 Maysna kadar bu isiz generalin s- tanbul'daki hayat kadar alka verici olamaz. Btn stikll Sava ve ondan sonraki baarlar, bu gnlerin iinde hazrlanma benzer. Her gn Harbiye Nezareti'ne gidip geliinde, resm makamlarla temasnda kafasndan geen dnceleri tam bir ekilde grmeyi ne kadar isterdik. Sokaklarn stn bir deh ite dt dman askerlerinin dol- durduu, geni bir ufka bakan her penceresinden ateini Anafartalar'da hie sayd dritnot toplarnn tehdidini grd bu ehirde, o, phe- siz, kafeste bir arslan gibi sklyor ve ztrap ekiyordu. stelik, her dinledii adam, her grd ey ona kullanmasn bilen bir insann elinde o kadar byk eylerin baarlmasna yarayacak olan birok im- knlarn, ihanete kadar giden bir acemilik ve anlayszlk, yahut iha- netin t kendisi olan bir gayretsizlik yznden boa gittiini g .'fi- yordu. Btn bir devlet, birtakm mphem kelimelere ve kksz mit- lere sarlm, mttefiklerin atfetini bekliyor, daha dorusu, koskoca bir milleti bir yn kk ve ahs menfaatler urunda rastgelen ihtirasa teslim ediyordu. Bata Saray olmak zere son tahtasna kadar rm olan mparatorluk gemisi, ihanetin denizinde pupa yelken gidiyordu. Buna karlk, btn vatan, tehlikeli bir istikbal korkusu iinde idi. Mterakenin ac gnleri... Bizim nesil, vatan ztrabn, umumi fe- lket denen eyin ne olduunu o yllarda rendi. Btn bir millet, l- lerine alamasn unutmutu. Drt yanda talih demircileri, ftih bir millete bukalar, esirlik zincirleri dvyordu. ocuklar boynu bkk douyor, ihtiyarlar kefen diye erefsizlie sarlmaktan korkuyorlard. Kk menfaatler, hasis endieler urunda kendini satan vicdanlar, b- tn bir tarihi pazara karyorlar, birtakm kirli azlar, adalet nmna, asl milletimize en irkin isnatlarda bulunuyorlard. stanbul sularnda dman zrhllar, istanbul sokaklarnda yabanc ordularn askerleri vard. Evet, btn bunlar vard. Fakat yannda baka eyler de vard: ili'deki evinde Mustafa Kemal Paa, Sleyman iye'deki kk ahap evinde smet Bey, Fevzi Paa vard. Cevat Paa, birbiri ardnca geldi- i vazifelerde lme kadar arpmaya yeminli bir dmdar frkas gibi kendisinden vatan nmna onlarn her istediini yapyordu. Malp or- dunun gen, yal bir ok zabiti, urada burada i bana arlacakla- r zaman sabrszlkla bekliyorlard. Anadolu'nun budaysz ambarla- rndan mit ve iman tayor, cephe art neferler, naslsa kurtuldukla- r devin azna, inandklar ve sevdikleri kymetler urunda, yeniden atlmay istiyorlar, gen kadnlar, hr bir vatanda erkeine alamay esirlik zinciri altndaki sevgiye tercih ediyorlard. stanbul'da, Anadolu ehirlerinde, kk kasabalarda, gizliden gizliye bir stma, hrriyet ve istikll uruna yeniden silha sarlmann stmas dolayordu. Fakat bu tek tek yanan iman ocaklarn birletir- mek, fevri asabiyetlere istikamet ve nizam vermek lzmd. Bunu an- cak o yapabilirdi. Bunu kendisi de biliyor ve bu oca tututurmann imknlarn aryordu. Kafasnda her gn bir yn fikir yoruluyor, bunlar, gvendii silh arkadalariyle konuuyordu. Nihayet bu fikir- ler vazh eklini ald. Anadolu'ya gemek, orada bir mukavemetin te- melini kurmak lzmd. Trk milletinin yaama hakkn yeni batan fethetmesi iin do mesi zaruri idi. Fakat Anadolu'ya nasl geecekti? Burada talih kendisine yardm etti. Nihayet hkmet, faaliyeti yava yava etrafta hissedilen gen ku- mandan, fikirleri miskin teslimiyetinde kendisini rahatsz eden bu imanl adam Anadolu'ya, bir tarafa gndermee karar verir. kna etme kabiliyetiyle, biraz da tesadflerin yardmiyle, o haki- ki mnsnda bir uzaklatrma olan bu memuriyeti, nc Ordu Umum Mfettilii ad altnda, geni selhiyeti drt vilyete ve iki mstakil mutasarrfla mil bir kuvvet haline getirdi. Nihayet 14 Mays 1919'da stanbul'dan ayrld. 19 Mays'ta Sam- sun'da Anadolu'ya, hr vatan toprana adm att. Bu sonuncu tarih, gerekten mhimdir. nk onunla yeni bir takvime gireriz. Trk yl yeni bir mnya brnr. 19 Mays' 23 Nisan, Birinci nn Zaferinin tarihi olan 10 ikinciknun/cak, kinci nn Zaferinin 1 Nisan, Sa- karya'nn 15 Eyll ve nihayet 30 Austos ve 29 ilkterin/Ekim takip ederler. Bunlann yanbanda, Mondros'a cevap olan Mudanya, Sevr'i bir paavra haline getiren Lozan ve nihayet hepsinin stnde vatan gklerini bir elmas paras gibi aydnlkla dolduran Kurtulu gnei vardr. 19 Mays'la Mustafa Kemal Paa da deiir; artk o, sadece bir devletin kumandan deildir; bundan daha fazla bir eydir: Gnn bek- ledii adam, vatan sularnn alarken doacan mjdeledii insan, halkn iinden domu adam, gelecek zamana ahsiyetinin damgasn vuracak ve yetiecek nesillerin gerek atas olacak adamdr. Hlsa, artk beklenilenv e tam zamannda kurtarc ve kahramandr... Yapt i de sadece bir muharebe deildir; o, bundan sonra bir milletin talihiy- le hahaadr Kendi bulduu tabirle, bir vatann maks talihini yenme- si lzmdr... O, Anadolu'ya adm atar atmaz, bu talih birdenbire deiir. Bura- da stikll Harbi'nin btn tarihini anlatacak deilim; fakat zaferin ne kadar etin imtihanlardan sonra bize gldn hatrlamamz lzmdr. Memleketin drt buca yangn iindeydi. Cephelerdeki savalardan baka her an ierdeki galeyan tutmak, ihanetin yer yer tututurduunu sndrmek lzmd. Onu ve arkadalarn bu etin yllarn iinde nasl ve ne gzle grdk? stnde onlarn yrdklerini bildiimiz iin va- tan corafyas bize yldz parlts iinde boulmu grnrd. Adlar- n anmak, grtlamza sarlmak iin kapda bekleyen mitsizliin se- sini ksmaya kfi geliyordu. istikll Sava, bir muharebe olmas sfatiyle, btn dier muha- rebelere benzer. Fakat onlardan bir noktada ayrlr: nk behemehal kazanlmas lzm gelen bir muharebe idi. Bu oyun, uurum kenarnda ya lm, ya kurtulu diyerek oynanyordu. Onun iindir ki, zamann ak iinde yle bir arza, geici bir hal deildi. Ya bir balang, ya- hut kati ve mitsiz bir son olabilirdi... Kazanld. Gelecek hayatn ba- langc oldu. Vatan yeniden kuruldu. Bundan sonra Trk milletinin gelecek zaman iinde varaca her basan, onun hesabna kaydedilecektir. Mill hayatn her sahasnda, bundan byle, bu memleketin ocuklarna nasip olacak her eser, bu e- tin yllarn iinde den ordularn ehit ve gazilerine, subay ve ko- mutanlarna ithaf edilecektir. Bu demektir ki, her eser, her basan, esiz kabarmana, grmeden, adlann bilmeden yaama haklan iin kaderle savat vatan evltla- rnn gelecek zamann kulelerinden altn afak kmeleri gibi uacak olan milyonlarca kuun kran olacaktr. nk onlar, onun ve arkadalarnn grdkleri zafer ryasndan doacaklardr. Fakat Atatrk, sade stikll Harbi*ni kazanmakla kal- mad; o kadar glkle ve imknsz anlar iinde gerekleen istikll lksnden sonra yeni ve itima mcadele geldi. Srtndan Gazi M- ir Kemal niformasn kard gnden itibaren Trk milleti yeni bir Mustafa Kemal ile, nklp Mustafa Kemal ile karlat. Anafartalar'dan Dumlupnar'a kadar birbirini bir yldz kervan gibi takip eden zaferlerden sonra mill hayatn her sahasndaki inklp- lar balad. Halk iinde, memleket ileri iinde, bin trl tecrbe ile geen bir mr, imdi bu tecrbenin meyvalann verecek, yurda yeni bir hayatn kaplarn aacak, dman sngsnden ve esirlik zincirinden kurtard- milleti yar l inanlarn, bir ayak bandan baka bir ey olmayan eskimi kymetlerin istibdadndan da kurtaracaktr... lk ii, kurtarlan vatann gelecek zaman iindeki emniyetini ku- racak olan Cumhuriyet rejimi, bu inklplarn banda gelir. Sonra bir- biri ardnca geni dnya ile aramzdaki duvarlar kalkar, yava yava Trk milleti muasr hayatn iinde kendini idrk eder oldu. Bugnn Trkiyesi, erefli insanlarn yurdu, en son ferdine kadar yaama azmine sahip iman kalesi Trkiye, ite birbirini tamamlayan bu ift almann mahsldr. Nihayet 1938'de, bu mucizeli insann fni hayat sona erdi. Onun iin ld demek biraz g, hatt mnsz bir eydir. Btn hayatnda toplulua bu kadar inanm olan bir ruh, elbette ki o topluluun mane- v hviyetinde ebediyyen yaayacaktr. Ne mutlu o milletlere ki, Atatrk gibi evltlar yetitirir. Ne mutlu o insanlara ki, hayat levhasndan adlarn silmeye lm yetmez, htra- lar gnllerde sevginin solmak bilmeyen aac gibi yaar... Szlerimi, bu aziz ve daima yaayacak lye, Trk milletinin iyi talihinin aynas olan bu byk dehya btn hayatnda en temiz, en ve- fal bir ekilde arkadalk eden ve lmnden sonra onun eserini ayn inan ve halk sevgisi ile devam ettiren Mill efin byk hitabn tek- rarla bitireceim: "Esiz kahraman Atatrk, vatan sana minnettardr!..." lk, 16 11. Terin / Kasm 1944, s. 8-16 ATATRK'TEN ALINACAK BYK DERS Bir vaziyeti olduu gibi grmek, btn ihtimallerini tartmak, s- ralamak, en lzumluyu, acele cevap verilmesi gerekeni ayrmak, can alacak kilit noktay bulmak ve oraya btn kuvvetleriyle yklenmek... te byk mnsnda hareket adamnn belli bal vasf. Her an uyank olacaksn ve bu ameliyeyi her an iin yeniden ya- pacaksn. Mustafa Kemal'in hayat zerine birazck eilen her insann onda ilk grd ey budur. O'nun zeks daima hareket halindedir. Sanki daima matematik terkipler iinde, onlar tanzim ederek ve ce- vaplandrarak yaad. Daha Anafartalar'da, biz onu ksa bir vaziyet mtalasndan sonra kararm vermi, elindeki kuvvetleri setii nokta- ya tereddtsz boaltr grrz. Modern harp tarihi tek bir kumandann omuzuna yklenmi bu cinsten bir karar ve icra mesuliyetini pek az kaydeder. Byle almaldr, yalnz byle olabilir ve hareket bittii anda eski payitaht kurtulmu, arlk Rusya'snn akbeti belirmi, dnya gmlek deitirmeye hazr- lanmtr. Pek az kumandan kendi tarihine bu kadar parlak ve kati neticeli bir zaferin kapsndan girer. Fakat biz onu daha evvel Balkan Harbine takaddm eden byk manevrada da ayn sarih vaziyet mtalasnda grrz. Atatrk'n raklk devri yoktur. O, daima karsna geer ge- mez kavrad vaziyetin tek adam olmutur. Hakikatte vaziyet fikriy- le, onun dehasyla domu olanlardand. ATATRK'TEN ALINACAK BYK DERS Anafartalar tek bir muharebe idi. Gen Mustafa Kemal orada k- k bir tepeden, muayyen bir sahada, muayyen bir vaziyeti grm ve cevaplandrmt. Anadolu savanda ufuk bsbtn deiir ve geni- ler. Vaziyet btn bir dnya siyaseti, Birinci Cihan Harbi sonu denen o buhranl devir, onun bizdeki ilk yz o me'um Mondros Mtareke- si ile igal edilen, paralanan vatan olur. Koca mparatorluk km, ordu dalmtr. Burada da ayn va- ziyet dehas ile ie girer. Evvel hakk vazifenin ne olduunu grr. Eninde sonunda asl erefi ve kudreti, hayat pahasna olsa da verilen emri icra etmekte toplanan bir meslekte, Atatrk tek basma hareket et- menin icap ettiini anlar ve kararn verir. Burada phesiz bu asil eh- renin br tarafm, deerler tarafn grrz. mparatorluk batmtr. Fakat hr ve mstakil yaamaya lyk bir millet vardr. Kendisini o milletin emrine verecektir. 1918'de malup mparatorluun geni kumanda kadrosu iinde yalnz onun ehresinin ortaya kmas, btn bir milletin onun etrafn- da toplanmas hibir ekilde tesadf deildir. Eer stikll Sava 'nda tesadfn veya talihin bir yardm varsa, phesiz ki, bu Mustafa Ke- mal'in Mustafa Kemal olarak, o ruh ve imanla, o irade ve vaziyet de- hasyla aramzda domu olmasdr. Atatrk her yeni ie, biraz evvel brakm gibi giren adamlardandr. Asl yaplaca adeta igrs ile seer. Mill Mcadele'de dikkat israf denilen eyi bulamazsnz. Dumlupnar zaferi tam zamannda yaplan bir hasada benzer. Bize o kadar uzun grnen o yllardaki skneti, rahatl phesiz burada kaybolan hibir frsat ve zamann bulunmadn bilmesindedir. Bu onun belki de birka arkadayla paylat srrdr. Fert ve cemiyet meselesi Atatrk'ten sonra aramzda ok mna- kaa edildi. O bize cemiyetin yolunu gstermek istedii, onu tek kay- nak bilmemizi istedii iin hep terazinin o kefesine ar bastk, re- tici Atatrk, btn ile silh arkadal yapt milletinin arasnda kaybolmak istiyor ve kendisine uzatlan btn bu elenkleri ona gn- deriyordu. Hakikatte, Mill Mcadele'de her eyden evvel o vardr. 26 Austosta btn gcyle ayaa kalkan ve etrafn hurdaha eden Dev'in belkemii ve dnen kafas odur ve setii birka arkadadr. erefli tepkilere her zaman rastlanr. Bir istil, daima maruz kalan mlletin iinde bir yn karlayc hareket dourur. Bunlar, tabir caiz ise, erefli olduu kadar ackl hlyalardr. Mesele ne lmek, ne de im- knsz denemektir. Mesele o vaziyetin iinden kabilmek, onun art- larn yaratmaktr. Mustafa Kemal, sanki bu i iin, tarihinin iinden Zeus'un kafasndan mcehhez ve msellh frlayan Athena-Pallas gibi kar. i ne kadar iyi biliyordu. Anadolu'ya geer gemez bu i$u ancak bir teekklle olabileceini anlad ve Byk Millet Meclisi Hkmeti- ni, o meru ve mill hayata tasarruf hakk olan cihaz kurdu. Filhakika muharebe dahi ancak teesss etmi bir hukuk devleti ile olabilirdi. Ve hemen arkasndan orduyu kurdu. Mill Mcadele'nin ilk zaferlerinden biri muntazam ordunun katksz olarak kurulmas kararnn Byk Millet Meclisi'nden kt gn idrak edildi. Bu ite smet nn'nn hemen hemen onun kadar pay vardr ve zaten onun Anadolu'ya gei- i de Mustafa Kemal'in kazand bu ilk zaferlerden biridir Atatrk ve nn, ne kadar necip duygulara dayanrsa dayansn "ihtiyar"nin "keyf" ile kap bir komu olduunu gayet iyi biliyorlar- d. Onu hesaplarndan tarh etmilerdi. Atatrk'n byk meziyetlerin- den biri de arkada semesini bitmesidir. Bir kere setii ve deerlen- dirdii adam kolay kolay brakmaz ve daima tutard. Btn hayatnda hkim olan l fikri bu deerlendirme iinde hkimdi. Herkesin onun nazarnda ayr bir yeri vard. nn daha ilk gnden itibaren en gven- dii arkadadr. Yeni kurulan devletin iindeki gizli mcadelelerin o- u bu tercihin etrafnda uyanan kskanlk hissi ile balar. Sonra adam- lar bu sarih dnce ve nizam adamn bir trl ekemezler. Kald ki. nn her eyden evvel bir otorite idi. Pek az dostluk bu kadar samim ve karlkl anlaya dayanr. Atatrk'n daha bandan itibaren smet Paa'nn politika adam olmasn istedii tahmin edilebilir. Byk sezi adam, hudutsuz kuv- vetler adam, onda kendi byk ve mull grn realizasyonun te- ferruatna nakledecek adam gryordu. Mudanya mtarekesi ve Lo- zan sulhu bu gveni hakl kard. smet Paa vazgemek denen kelimeyi lgatinden silmi adamd. Ric'at onun iin sadece bir tabiye stlah veya usul idi Nitekim yeni kurulan Cumhuriyet bu sarih ve baarl dncede en salam i kale- sini buldu. kinci Cihan Harbi'nde bu kale bir kaptan kprs oldu. Atatrk Mill Mcadele yllarnda sade byk asker ve byk devlet adam deildir. O her eyden evvel belki de sr bir ruh, bir iman ve kalb adam idi. Tarihimizde hi kimse byk halefi hari, O 9 nun ka- dar iyi ve gzel konumad. Trk demokrasisi her hareketini halkm- za en geni ekilde izah eden ve onun tasvibinden geiren Atatrk'le balar. Her gittii yeri Agora yapmasn biliyordu. Yazk ki, hatip Mus- tafa Kemal'i, sohbet adam Mustafa Kemal'i birka yakn dostunun hatralar hari, pek az tanyor ve biliyoruz. Trkiye, onun i banda olduu gnler batan aa bir can kula olmutu. Yine ne yazk ki, s- met nn hari, hitabet bizde hl miting konumasnda kalmtr. Bu cinsten byk adamlarn hangi taraflarnn rnek alnabileceini bir rensek, ne iyi olur! Konutuka mill hayatta vuzuh keskinleir, her ey kendi yerini alr. Ksa ve keskin forml, ilzam edici sz, duygu haline gelmi fikir, fikir saibetinde duygu ve realite grleri ile onun nutuklar ve soh- beti btn bir mektepti. Burada bir mukayese yapmak zaruridir. Muha- rebe meydannda hi armayan Napoleon hemen her meclisten ma- lp kard. Darltmadan az at pek az vki idi. Mustafa Kemal ise sz ile karsndakini kendine balard. Btn bunlara sihirli varln, ahsiyetinde kendiliinden mevcut otoriteyi de ilve etmek lzmdr. Onda kudret denilen ey bir mkna- ts gibiydi. Atatrk' birka defa glerken grdm. Bunlardan birisi bir tarih kongresinde, kendi azndan kapt szlerle kendisini ven bir iyini- yet sahibini dinlerkendi. Eski Trk Oca'nda alk kat localardan biri- sinde idim. Tekerlemeler balar balamaz hep ona bakmaya balam- tm. Hayatmda bu kadar iten, bu kadar etiket ve protokol d bir ne'e grmedim. Fakat bu rahat ne'ede bile yine kendisi idi. O gn az dolusu glen Mustafa Kemal, misafir bulunduu limann enlik- lerine karan byk bir zrhlya benziyordu. iekler, elenkler, kl bayraklar, trkler ve muazzam elikten varlk, tarih hviyetiyle Mus- tafa Kemal, herkes gibi olmasn istedii bu anda bile bu kadar otori- teli olan bu adamn ciddi dnce anlarn, varsa eer hiddet ve gazap anlarn tahayyl ettim. Kim bilir bu sonuncusunu nasl gizlerdi? Yahya Kemal'den dinlediim birka anekdot Mustafa Kemal'in miza kudretini bana retti. Yazk ki, bu kadar mhim eyler, grd- n tesbit etmeye bir trl alnamayan muasrlarnn ihmali yznden kaybolacak. Bu sezi adam, her tarafndan dinamizm taan bu etin varlk, kaynay halinde zek, alacak bir muvazene ve l fikriyle do- mutu. Bu yzden rneklerinin hibirine benzemedi. Setii yolu bir an deitirmedii iin hepsini geti. Nasl muzaffer ordularn izdii hedeften bir adm ileriye tarmadysa, ihtiraslarn da ynelttii yol- dan bir lhza evirmedi. Hibir cidd ifrata dmedi. Btn Mslman ark onun hilfet krssne oturacan bekliyordu. Mslman ark tarihini bize reten Garb ise kovduu hanedann yerine geeceini sa- nyordu. Hepsi Mustafa Kemal iin kabildi. O kurduu Yeni Trkiye Cumhuriyeti*nin bir numaral vatanda olmakla kald, Atatrk oldu. Aksiyonu hemen hemen ayn yllarda balayan Mussolini gibi b- lc bir fikir hareketinin ba da olabilirdi. Bu kaynayan zek iin bir doktrin bulmaktan kolay ne vard? Bunu da yapmad. Salam, tehlike- siz, her trl ayrc hareketten uzak bir devlet eklini, bir hukuk dev- letini kurmakla yetindi. yi bir cerrah gibi mill hayatn tehisini yapa- rak inklplarn vcuda getirdi. Mustafa Kemal inklplar yukarda bahsettiimiz vaziyet fikrin- de en iyi izahn bulur. Vaziyet fikri, realite fikridir ve Batl insann en byk silh ve en byk kuvveti, ekonomisidir. Trkiye'nin ihtiya- larn nefsinde yaam gibi biliyordu. Kendisinden yz sene evvel hangi artlar altnda ve sfrdan balayarak yrdmzn farknda idi. Garb medeniyetinin na ve insan haklarna byk bir evkle komu, fakat mazi balarn gerei gibi koparamadmz iin durma- dan bir pervane gibi yolun fenerlerine arpmtk. Mustafa Kemal s- tste inklplaryla bu cansz ve yol kesici balar kopard. Hibir ifti tarlasn bu kadar dikkatle ayklamaya almamtr. Btn kuvvetiyle memlekette hkm sren ikilie ve onlar besleyen ATATRK'TEN ALINACAK BYK DERS messeselere yklendi. Devrinde o kadar tenkid edilen, hl bile sath bir i gibi grenler bulunan kyafet inklb hakikatte bizi bir lhzada pheli bir vaziyetten ada bir vaziyete getirmitir. Hakikatte Mus- tafa Kemal inklplar bir teredddn, bir eikte duraklamann sona er- mesi y di. Evet, kyafet ekildir ve ruh ancak eklin ve maddenin iinde ken- disini idrak eder. yi amma, kyafetimiz btn hayatmz, dncemi- zi biz farknda olmadan idare eder. Liklik zarur idi. Muasr insan ola- bilmemiz iin bu emberden kmamz lzmd. Hukuk ve kanunlar meselesi de byle idi. Eski hukuk, Mslman medeniyetinin evresin- den ktmz gn rf olmutu, rf, byk mansyla medeniyet ve kltre kar gelirse terk edilir. nsan deien mahlktur. nk tecr- belerini birbirine nakleden, biribirinde derinletiren mahlktur. Ata- trk'n yapt veya balad hibir ey yoktur ki, bizi zlediimiz btnle gtrmesin. Btn bunlar yaparken bir lhza bile takatimizin stnde, fikr hazrlmzn stnde hayallere kaplmad ve tehlikeli bir maceraya girmedi. Mnevvere halk gsterdi; memleketin yolunu ve meseleleri- ni at. Kitleye yolunu iaret etti ve oraya doru beraber yrd. Her haliyle "Bugn belki itiyatlarnzda rahatsz olursunuz, fakat yarn o- cuklarnz mesut olur." der gibiydi. Gzlerini hayata yumduu zaman modern Trkiye batllama ha- reketini baarm, medeniyet deimemizin ikinci merhalesi olan sana- yileme devrinin kapsna gelmiti. Yazk ki, kinci Cihan Harbi ham- leyi bu noktada durdurdu. Hayat sabrszdr. Dnce daima btn is- ter. Ancak hakik aksiyon adamdr ki olduu yerde dnmekten ve kuv- vetlerini beyhude yere israftan baka bir ey olmayan bu sabrszl, iyiniyet honutsuzluunu ileri sraya koyarak mspet bir kuvvet hali- ne getirir. Bu abada bize Atatrk trl meziyetleriyie daima en iyi r- nek olacaktr. Hayatnn her merhalesi, ahsiyetini yapan her izgi gi- bi bizim iin sonsuz bir tecrbe, nesilden nesile kudreti artacak bir derstir. Onun realite duygusu, vazife hissi, mill dvalarda maceradan saknmas, ferd hayatndan ihtiras bir kalemde tarh etmesi, daima bir kuvvetler ve imknlar muhasebesinde yaamasn salayan muvazene ve l fikri, her eyden evvel bir hukuk devleti adam olmas, ekip adam olmas bu hayata onu taklit etmek iin deil, -nk bu imkn- szdr- gerektii gibi eildike bize yardm eder, bizi iyiye doru gt- rttr. Demokrat Parti idaresi bu derse ve byk tecrbeye gzlerini ka- pad iin on senemizi ve bu kadar imkn yakt, kl etti. kinci Cum- huriyet'in yeni Trkiye'sinin kurucusunun yolunda hi tereddtsz y- ryeceine eminiz ve bununla mesuduz. Uf a, 21 Kasm I960 ANAYASANIN TRKELEMES Trkiye Byk Millet Meclisi, ylba tatilinden sonra, Anayasa- nn trkelemi eklini kabul etmekle ie balad. Bylelikle daha n- ceden hazrlanm bir taslak zerinde aylarca sren ok dikkatli bir aratrma ve inceleme sona ermi oluyordu. Anayasann trkeletirilmi olmasna millete ne kadar sevinsek yeridir. nk bununla, Atatrk'ten beri sregelen dil devrimi nemli konaklarndan birine kavumu oluyor. Bir kanunun, yazld zama- nn diliyle kalm olmas, bir bakma, nemini, hayattaki yerini boza- cak bir ey deildir, ama Anayasa'mn ruhu eklinde deil, onun att temel zerinde ykselen kuruluta, yani rejimi millet hayatmzn biri- cik art yapmasndadr. Fakat dil devriminin kesin ifadesi olmak bak- mndan bu trkeletirme belki de son yllarn zerinde en ok durul- mas gereken olgusudur. nk hayatn emrinde yrmesi gereken bir ilerleyii adet kefillii altna almaktadr. uras meydandadr ki bundan byle her yolda, her alanda geriye dnmek yle dursun, eskinin unsurlarn bile saklayamayz. 1923 g- nei bir zenmeden deil, bir ykln nlenmesi iin duyulan ihtiya- tan dodu. Onun iindir ki rejim devrimi millet hayatnn her alannda ak, yeni deerler etrafnda toplanm, keskin kabartmal baka ink- lplarla birlikte yrd. Kald ki dilde temizlik, 1923'ten ok nceleri duyulmu bir ihtiyat. Bu memleketin trl seviyelerde aydnlar olabilir. Elbette ki if- ti ubuuyla uraan alkan kylmzle bulunduu yeri gerekten dolduran bir Profesrn, byk bir san'at adamnn, bir irin veya bir romancnn ulatklar kltr derecesi Mr deildir. Fakat bunlarn iki trl dili olamaz. Bizim Osmanl cemiyetinde ise iki, hatt trl dil vard: Okumu yazmn dili ayr, ehirli halkn dili ayr, memleketin asl yapsn meydana getiren kylnn, kasabalnn kelime daarc bsbtn ayryd. Trkenin geirdii byk gelime ve deime ko- naklarn anlatacak, osmanhcay da mantksz, irkin bulacak deiliz. Kendi devrinde ok iyi kurulmu bir dzene dayanan o cemiyette bu dil mermer, yontulmu ta, somaki, yaldz, mozayik, birbirine karan ve ssn kulland malzemenin zelliinden, parltsndan alan o zengin mimarlk eserleri gibi bazan henkleri, bazan da tezatlariyle et- rafna tesir yapan, ok arkl bir dildi. Dorusu istenirse btn gayesi, rnek olarak alnan ran iirini gemek olan eski iirimizin kendi ken- disi iin kurduu bir dildi... Anayasa'nm bugnk ekli, Trkenin inasi'denberi -cemiyet hareketlerinde her zaman grlen o kk ilerlemelere, gerilemelere gz yummak artiyle- geirdii gelimenin en tabi sonucudur. Nesille- rin ayr anlaylariyle de olsa, Trke yz yldan beri gittike sadelei- yor. lkin bu sadelik bir slp anlay olarak grnd. Dil arnmadan cne yaznn kendisi arnd. Lzumsuz ibareler, ssl cmleler, aykr tarzlar karld. Sonra ehirli halkn kulland kelimeler Arapann, Farsann yerine gemeye balad. Fakat ehirli halk da o zaman geni halk topluluunun, kylnn diliyle konumuyordu. Bugn yaayan bir yazarn da yazlarnda grdmz zaman aracamz bir yn ter- kip, bundan otuz hatt yirmi yl nce, halk dilinde tabi bir ifade kalb gibi yayordu. Zamanla nesiller deitike, yazarn hayatta rneini arad Trke de deiti. phesiz bunlar byk eylerdi, fakat tek ynlyd; elde bulunanlarn iinden seilmekten teye gemiyordu. lim dilimiz, hl 1830-1880 yllar arasnda tespit edilen ekilde gidi- yor, Tanzimat'tan sonra balayan geni fikir hayatnda ihtiya grlen flozof terimleri de ayn r izliyordu. Bu terimler eski medeniyeti- mizin "beynelmilel"i olan Arapadan alnmlar, onun kaidelerine gre yaplmlard. Biz, daha bu terimler alnrken, hayatmzda, anlay- mzda, ilim grmzde bu medeniyetle balarmz kesmi bulunu- yorduk. Onlar tutan ey, okullarda retilen Arapa ile Farsa idi. Fa- kat gen nesillerin yzleri daima birbirinden farkl bir ekilde Bat'ya bakt iin bu diller gittike daha az reniliyor, ilim dilimizde yaat- maya altmz terimler bize yabanc kalyordu. Birinci dnya har- binde, Tanzimat'tan beri yetien aydn nesillerin byk bir ksmn kay- betmemizin, 1914 ile 1922 yllar arasnda, memleketimizin birok e- hirlerinde retim hayatn ok aksatm olduunu da unutmamaldr. Cumhuriyet rejiminde Trke, mill hayatn her byk dvas gi- bi, gnn meselesi oldu. Atatrk'e borlu olduumuz yeni harflerin, Trkenin sadelemesinde, geni halk topluluklarnn okuyup yazma- snda ne kadar nemli rol oynadn da iaret etmek isteriz. Anayasa' nn trkeletirme ekli ok dikkate deer. Diyebiliriz ki dil inklbmzn asl dzenini Anayasa'nn trkeletirilmesinde takip edilen metod verir. Bundan nceki dil hamlelerinde Osmanlca kelime ve tabirlerin Trke karlklar aranyordu. Bylelikle Osmanlca d- nr, Trke syler oluyorduk. Anayasa'da ruhunu bulan yepyeni an- lay gerek dil hareketinin zn verir. Tanzimat nesli ve "Tekilt- Esasiye" terkibini sadece krmak ve "Esas Tekilt" demekle trke- ledrdiini sanrd. Sonradan "Temel Kurulu Kanunu" ile tam terc- me edildi. Bugnn anlay ise tercme deil, karlk arad iin, an- lam trkeletirmek istedii iin sadece "Anayasa" dedi. Anayasa* nh yeni yazlnda gze arpan bir baar da dokuz yzyllk maceramzdan elde kalanlarn en gzeli olan z azmz bozmamamz, yzyllar iinde eriilmi bir gelimenin az zellikle- rine, ne olursa olsun Trk kknden karlk arama yoluna gidilmemi olmasdr. Bizim Trkemiz bu toprakta gelien Trkedir. Yirmi yl iinde artc bir hzla geirdii btn deiikliine ramen, onu ta Yunus Emre'den, Mercimek Ahmed'den bugnn aydnna kadar tek bir izgide birletirebiliriz. te bu yzden Anayasa'y dil devriminin en nemli konakyeri sayyoruz. Gelecek nesiller, Atatrk ve nn devrimlerinde gzel Trkeye verilen emekleri bir tek cmlede topla- yacaklardr: Tekilt- Esasiye'den Anayasa'ya... ^ lk. 16 Ocak 1945, c. 7, nr. 80, s, 1 ANAYASANIN TRKELEMES kat gen nesillerin yzleri daima birbirinden farkl bir ekilde Bat'ya bakt iin bu diller gittike daha az reniliyor, ilim dilimizde yaat- maya altmz terimler bize yabanc kalyordu. Birinci dnya har- binde, Tanzimat'tan beri yetien aydn nesillerin byk bir ksmn kay- betmemizin, 1914 ile 1922 yllan arasnda, memleketimizin birok e- hirlerinde retim hayatm ok aksatm olduunu da unutmamaldr. Cumhuriyet rejiminde Trke, mill hayatn her byk dvas gi- bi, gnn meselesi oldu. Atatrk'e borlu olduumuz yeni harflerin, Trkenin sadelemesinde, geni halk topluluklarnn okuyup yazma- snda ne kadar nemli rol oynadn da iaret etmek isteriz. Anayasa'nn trkeletirme ekli ok dikkate deer. Diyebiliriz ki dil inklbmzn asl dzenini Anayasa'mn trkeletirilmesinde takip edilen metod verir. Bundan nceki dil hamlelerinde Osmanlca kelime ve tabirlerin Trke karlklar aranyordu. Bylelikle Osmanlca d- nr, Trke syler oluyorduk. Anayasa'da ruhunu bulan yepyeni an- lay gerek dil hareketinin zn verir. Tanzimat nesli ve "Tekilt- Esasiye" terkibini sadece krmak ve "Esas Tekilt" demekle trke- ietirdini sanrd. Sonradan "Temel Kurulu Kanunu" ile tam terc- me edildi. Bugnn anlay ise tercme deil, karlk arad iin, an- lam trkeletirmek istedii iin sadece "Anayasa" dedi. Anayasa'nn yeni yazlnda gze arpan bir baar da dokuz yzyllk maceramzdan elde kalanlarn en gzeli olan z azmz bozmamamz, yzyllar iinde eriilmi bir gelimenin az zellikle- rine, ne olursa olsun Trk kknden karlk arama yoluna gidilmemi olmasdr. Bizim Trkemiz bu toprakta gelien Trkedir. Yirmi yl iinde artc bir hzla geirdii btn deiikliine ramen, onu ta Yunus Emre'den, Mercimek Ahmed'den bugnn aydnna kadar tek bir izgide birletirebiliriz. te bu yzden Anayasa'y dil devriminin en nemli konakyeri sayyoruz. Gelecek nesiller, Atatrk ve nn devrimlerinde gzel Trkeye verilen emekleri bir tek cmlede topla- yacaklardr: Tekilta Esasiye'den Anayasa'ya... | | lk. 16 Ocak 1945, c. 7, nr. 80, . 1 NSAN VE TES NSAN VE TES Bir iki ddk sesi, sonra bir ifritin nefes alna benzer bir solu- ma... Ve tren durdu. Havasn sert aydnl ile kran sert lmbalar ile, saa sola kouan yolcularnn tel ile, yksek, alak bir yn insan l ve eyann skneti ile bu uykusuz ve sarsntl gecenin ocuu istasyon, yattm yerden bana her eyin silindii, kaybolduu hissini veren bir l sknetinden fkrd. Biz mi ona doru gelmitik, o mu bizi birden yakalamt? Muhakkak olan bir ey varsa, o da, btn bil- diim hazrlklarna ramen, bu tesadfn beni birden yakaiamasyd. Bu ak kurun cephesini yamurun, gnein soldurduu bina, perde- siz penceresinden san masasn, kaln defterini, kaba baskln grd- m bu oda, uraya buraya denk denk sralanm eya, bir yere mel- mi hasta ve ihtiyar kadn ve yanbanda aknln ona da alama- ya alan beceriksiz bir kzla, kasketli bir mektep talebesi, biraz te- de parmakln arkasnda yedek atyla subayn bekleyen bir asker, ge- lip giden, trene binen, inen, el skan, pen, alayan insanlar, ksaca- s ayrln, zntnn ve sabrszln dourduu btn bu kalabalk, belki kendilerini bir uykusuzluun verdii ar mahmurluk arasndan grdm iin, belki de btn gece srdn bildiim yamurdan sonra onlarla birdenbire karlatm iin bana bir vehim kadar haya- l ve glge grndler. Onlarn hi biri dierine benzemiyordu. Fakat hemen hepsinin yznde beraberce paylatklar bir ey, bir hal vard. Gece, znt ve bir yn boluk bu yzleri yakalam, deitirmi, yaadklar n ken- dileri iin mihaniki bir dikkatler ve hareketler haline getirmiti. Hepsi NSAN VE TES i de bu nn ok ilerisinde, yahut ok gerisinde yayor gibiydiler, iki bavulu ve bir sr paketleri ile u tek katl arabaya atlayp giden yol- cu, biraz sonra ar uykusuna kendisinin de bir rya paras gibi kar- aca kk kasabann sokaklarnda ka trl vehimle rperecekti. Bir yann dnecei cami, odasnda yataca han, kulana gelecek eme sesi, hepsi onun iin kendisinin de ilerine kart byk bir ryann paralar deil miydi? Eyasn yerletirdikten sonra kocas ile yanbandaki pencereden konuan bu gen kadnn solgun yzn byle deitiren, elbette ki, sadece ayrln hzn deildi. Yarma, bi- linmeze, mpheme doru, grnmeyen bir a uzanr gibi, iinden ok mhim bir eyin kayp gittii ne kadar belliydi. Yanndaki erkee adeta dnden veya yarndan glyordu. stasyonun yan tarafndaki kk evde bir pencere ald. Gen bir kadn, ierdeki aydnln genie bir izgiyle kavrad omuzlan, ok sal ba, ereveyi yukarda tutan ve beyaz gecelikten frlam plak ve dolgun koluyla, serin geceye doru uzand. Bu beyaz gm- lekle plak kolun, bu hafife yana eilmi zengin ban etrafa datt- mahremiyeti acaba benden baka tadanlar oldu mu? Bu kadn, bu souk gecede, sessiz heykel duruu ile hangi uzaklardan ve kimbilir ki- mi aryordu? San aydnln bir yaldz tufanna boduu bu odann mahrum olduu ey neydi? te yandan bir horoz tyor, daha ileride plak bir meydanda, tek bir lmba, tek bir yolcunun ba stnde, can skntsndan hemen atlayacakm gibi sallanyor. Yer slakt. Bir ucu horoz seslerinin geldii karanlklara gmlen aalarn yakn dallarnda yapraklarn ularna biriken yamur damla- lar yapma elmaslar gibi parlyordu. En yakndaki dallarn yapraklan, bedenlerini okayan, bazs altlarndan gelen aydnlkta, daha taze, da- ha effaf ekilde yeil ve bazan da buulu grnyorlard. Birdenbire srtnda ok ihtiya bir kadn tayan bir adam gr- dm. Erkein yzn, gnlerce kesilmemi sakal ve yorgunluk iten kemirmiti. Denebilir ki bu bir yz deil, el kadar bir glge parasy- d. Kyafeti ok periand. Yknn altnda eilmi, bare ve harap, topal bacan srye srye nc mevki vagonlarna doru gittiler. htiyar kadnn kyafeti daha baka trlyd. Yanndakilerden ok te- miz ve ssl giyinmiti. Bir eit hotoza benzeyen mor balnn al- tnda beyaz sa demetleriyle kulaklarndaki kpeler, boynundaki ss- ler ve ikide bir dnp arkaya bakan fersiz ku gzleri ile bu yz daha ok korkun bir eydi. Biteviye bir eyler yiyor, biteviye glerek ba- caklarn kendisini tayan adamn iki tarafna arparak sallyordu. Ar- kalarndan ellerinde bohalar ile iki kadn geliyordu. Birisi iman ve orta yal idi, brnn dk ve dar omuzlarnda gen bir kz hali var- d. Bizim vagonun nnden geerken yal kadn mrldand: "Bu hi iyi olur mu artk? Babamn budalal..." Kz cevap verdi: "Nesi var, nesi yoksa srtna takt..." Ve drd birden gzden kayboldular. Tan stnde oturan ihtiyar kadn, belli ki yolcusunu uurlamak iin yerinden kalkp vagonun nne gidememiti. Kasketli ocuk ora- dan kendisi ile konumaya alyordu. O, belki de anlamadan etrafna bakmyordu. Hangi zaman gsteriyordu? Masum muydu? Birey mi bekliyordu? Biz gittikten sonra, vagonun nndeki kardei ile konuan gen kz, onu zorla yerinden kaldracak, bin zahmetle evine gtrecek- ti. Bu gecenin azabndan sonra bu kz tekrar bu kadn ve evini sevebi- lecek miydi? Onunla babaa giden kardeinin neesinden mahrum olarak geecek hayat kimbilir ne dayanlmaz bir ey olacakt? Mte- ri bulmaktan midini kesmi bir hamal, istasyonun duvar dibinde ya- mur dememi bir tarafa kvrlp yatt. Belki de ryasnda, tam bana den yatakl vagondaki yolcularn refahn tadacakt. Tam pencerenin yannda duran gen adam: "Aldrma canm, di- yordu; ben artk yalnzla altm. Sen kendine dikkat et, imtihanlara hazrlan, zaten birka ay kald surda." Ve sinirli ayaklan slak kald- rmda saa sola giderek u bir ka ay ezmeye alyordu. Gen kadn ne cevap verdi, duyamadm. Yalnz sesi gecenin iinde san bir mekik gibi dolat, mit ve zntden bir eyler rd, sonra uzakta bir horoz tt, bir at kinedi, deminki geni soluma arkasndan atrtl bir sar- snt... stasyonun aydnlk cephesi ikiye blnerek telgraf telleri ile beraber devrildi, klar snd, aalar karanlk yzlerini evirdiler, meydandaki lmba, altndaki su birikintisinde paraland. Onlar kendi gecelerine kapandlar, biz sarsntdan ve ykltan atomlar olan bir zamana girdik. NSAN VE TES Memura sordum, "Yedi dakika" cevabn verdi. Bu kk kasaba- nn nnde yedi dakika kalmz. Bu ksa zaman iinde gzlerimin nnden ka insan yz, ka insan talihi gemiti? Rastgele bir ka sayfasn kartrdmz bir kitap gibi, kendisini ifaya en elverili, en mdafaasz bir nnda bir insan kalabalnn yedi dakikasna misafir olmutum. O geceden beri, bu insanlar bende adeta bir hastalk gibi de- vam ettiler. O kadar garip ekilde sslenmi, olunun srtnda bilmediim bir eyi kemire kemire giden o ihtiyar kadn, yznden hiddeti ve hayat- nn bkknl akan gelini, clz ve hastalkl kz, tersine dnm bir mantkla anasn srtnda bir gnahn kefareti gibi tayan o yorgun er- kek, odasnn penceresinden souk ve yamurlu k gecesine kendisi- ni bir a teslim eder gibi brakan gen kadn, hepsi bende yazlma- m bir romann paralan gibi yayorlar ve beni, kendilerini tamamla- yacak olan havaya, bir ka elektrik nn gerdii perde arkasnda, kpek ve horoz seslerinin ancak bulandrabilecei uykusunu yle byle sezdiim o kk kasabaya aryorlar. Orada bir ka gn onlarn hakik havas iinde yaamay ne kadar isterdim. nsanlar ile konumak, kahvelerinde oturmak, balarn ve bahelerini gezmek, sr kokusu ile akamn birbirine kant tozlu yollarnda yrmek, kk dkknlarndaki eyay seyretmek, kadn- larnn arklarn, emelerinin sesini, ihtiyarlannn ikyetini, genle- rinin mit ve can skntlarn dinlemek ne gzel olacakt... Bunlar gi- bi mahkemelerindeki dvalarn, kire sval evlerinin avlularn doldu- ran dedikodularn da renmek isterdim. Bu insanlar bir uykusuzluk gecesinde sadece bir glge gibi gr- mtm; imdi bu glgeler beni yava yava, daha telere, daha derin- lere aryor. Balarnn etrafndaki aydnlk deiiyor, muammalar- n zmeye altka bir yn etrefil meseleyle karlayorum. Bu meseleleri bulduka elimde insan gc denilen ey kleleiyor, m- cerret ve mphem kavramlar halini alyor. Ortaya insan yapan kade- rin asl mekanizmas kyor ve ben anlyorum ki, insandan tede bir ey, onu zaaf ve kudretleri ile, talih ve talihsizlikleri ile yaratan ve ida- re eden ok kuvvetli bir ey vardr. Ulus, 9 Temmuz 1943, nr. 1879 GZEL LE SEVG ARASINDA - Suut Yetkin *e - Gzel - Nerdeyiz Sevgi, hangi fezada ve hangi yldzda? Sevgi - Sonsuzluun bittii yerde, oluun sadece tasavvura ge- tii ksr ve veld dnyada, hibir imkn tanmad iin imknn biz- zat cevheri olan yldzda... Gzel - Gz yalarmzn annesi olan kreden ok mu uzaktayz? yle sanyorum ki buraya gelinceye kadar epeyce zaman geti... Sevgi - Hem uzak, hem yakn... Ona yollarn en ksas hasretle yaknz, halbuki aramzda mesafelerin en genii olan mitsizlik var. Bulunduumuz dnyada uzaklk ve yaknlk yoktur, lmek ve yaa- mak olmad gibi... Gzel - Neler sylyorsun Sevgi, korkuyorum. Sevgi - Heyhat yavrum, burada korku da yoktur, biz sadece va- rz, sknun okyanusunda ebed varln talihini paylayoruz!... Gzel - Ne hazin talih!... Var olmak ve hibir deimede bu var- l denememek... Orada iken bana ebedlii bsbtn baka trl an- latmlard? Sevgi - Oradakiler bir vcudun sahibidirler ve ebediyeti de onun arkasndan grrler; gnein dnyasnda maddenin, ihsaslarmzn bu mesut vehminin nizam hkimdir, onun iin zaman henz aydnln memesinden emen bahtiyarlar, maddenin hallerini ruhun deimez halleri sanrlar ve lmnden sonra da onun sreceine inanrlar, hal- buki imdi biz hadlerin plak dnyasndayz. Gzel - Bununla beraber eskiden olduumuzun aynyz... Sevgi - Hayr Gzel, ondan bsbtn bakayz. Asl yaratc olan ekildir, o zaman bir vcudumuz vard demek, sadece gemi bir nime- ti anmak deildir, belki bu vcut muayyeniyetleri ve muayyeniyetsiz- likleriyle ruhumuzun yapcs idi demektir, biz o vcudun zaruretleri, icaplar, nefret ve sevgileri, hasret ve gurbetleriyle, yalan ve dorula- ryla, kabul ve inkrlanyla vardk, imdi ise bu yaratc tezat andan kurtulmu bir benliimiz mi var ki kendi kendini ikrar iin akc hvi- yetine beyhude yere bir kap aryor ve bulamadndan.. Gzel Bulamadndan... Sevgi - Sadece bir had, akln ancak kabul edebilecei bir zaruret olarak kalyor. Gzel - Beni affet Sevgi, burada o kadar yeniyim ve btn bun- lar bana o kadar yabanc eyler ki hibir ey anlamyorum. Sevgi - yi ve emsalsiz Gzel, henz scak olan fan hatralarn arasnda, elbette hendesedeki noktay hatrlarsn?.. Gzel - Bir dakika... Ta ki benliimi kuran kark yumaktan onu ekebileyim... Evet iki izginin birbirini kestii yere nokta derler, fa- kat kendi bana nokta yoktur... Sevgi - Tek bana izgi olmad gibi... Bununla beraber ekille- rin dnyasnda izgi de, nokta da vard, akln bir imkn dnce zin- cirimizin bir zarureti olarak vard; onlar bulmak iin yaptmz d- n. Eyadan hallerini szyorduk ve bu suretle... Gzel - Ve nokta... ve zaviye ... ah anlyorum, imdi biz hende- sedeki noktaya benzedik... Sevgi - Heyhat ki yle; sebeplerin ve neticelerin aknda hem se- bep, hem netice olmay kaybettik, madde ebed oluunda bir vasfn mekn mnhanisinin dna frlatt, kemiyet keyfiyetlerinden birini im- knn serhaddinde dondurdu ve biz sadece bir mn olduk. Gzel - Evet, kalb krlm, cmlesi dalm bir mn... Bunun- la beraber ne gzel bir mahfazamz vard. Sevgi - Vcudumuzdan bahsediyorsun. Hareketlerimizin bu mu- ti annesine hasret ekmek iin nmzde btn bir ebediyet var. ster misin gzel gnlerimizi hatrlayarak bu acy en keskin kaynandan ielim? Sen gelmeden evvel ben hep o yaz sabah yaptmz gezintiyi dnyordum... Gzel - Senden sonra o gn kirpiklerimin altnda ve btn uzvi- yetimde tekrar tekrar o kadar ok yaadm ki, hl en kk teferrua- tna kadar dncemin nnde... Sevgi - Zavall gzel, ebediyetin diline ne abuk altn, artk kendini bulmuyorsun! Gzel - Yola ktmz zaman ortalk kaprakanhkt ve bu karan- lkta mevcudiyetlerini tahmin ettiimiz eylerin arasndan, elele, ikiz hayaller gibi getik. Gn domadan evvel tepeye yetimek iin kou- yorduk. Bununla beraber orada epeyce bekledik. Sen vakit geirmek iin bir oyun bulmutun. Eyay kendimiz iin yaratacaz diyordun ve orada ayakta, nmzde ta kesilmi karanla kar teker teker zihnin- de yaayan manzaray sayyordun: Evler, aalar, yollar, deniz, ky... Ve her kelime, karanln yanksz kuyusuna dtke birdenbire m- nsnn rengini ve aydnln alarak canlanyordu. Seni karanlkta gr- myordum, yalnz sesini iitiyor ve ellerinin byl davetini seziyor- dum... Biz byle yalnzlmzda yaradln srrn taklit ederken bir- denbire ufuk paraland. Nerden geldii bilinmeyen gm atrtlar iinde, aydnln ats kuruldu. Sevgi - Ve sen ebed kardein a dodun, gzlerin, iinde sa- bahn topland iki berrak tas oldu ve yzn kk ve yumuak bir ne- zir gibi gnee uzand. Gzel - Sade yzm deil... Btn varlm, btn ruhumla ona uzanmtm... Bir kk ve beyaz ku gibi aydnla, hayatn ve l- mn kamatrc ocana umay ne kadar istemitim... Fni ve mesut dnya! Bu bulank uzlette ona ne kadar hasret ekiyorum. Fnilerin ebediyet dedikleri bu devaml susuzluun banda daha imdiden ha- yaller birbirini kovalyor, her yokluk bir sr nimeti hatrlatyor. Hi- bir eyi unutamyorum, ruh dediimiz ve ancak bir dnceye dizildi- i zaman tamamlaan bu renksiz duman muttasl alyor ve muttasl mevcut olmayan sayyor. Her ey,'her ey burada bir yara gibi... Her eyi zlyorum, hatta glgemi bile!.. Sevgi - nsanlarn glgesi hasret ekilecek bir eydir; ben ka de- fa bu ayaklarmn dibine sertlen ve beni kh gemicilerin doldurmak iin yuvarlaya yuvarlaya pnar bana gtrdkleri bo bir fya ve kh sarho bir tekneye benzeten, bu gnein kendi mucizeli eliyle bi- tii karikatrmde hayatn deimez srlarndan birini bulacam san- dm ve her defasnda korkarak ekildim. O bize her defasnda hakika- ti ekilde, insan vcudunda aramay retmek isteyen bir tanr gibidir ve bununla da kalmyor, belki bir fninin ihtiraslar iin en makul hu- dudu gsteriyordu; glgem bana diyordu ki, lmden sonra yaamay istemek, kendini g bir imtihana sokmaktr, btn hizmetlerini urun- da sarfettiin ruhun, seni geni tabiattan ayrdka ztraplannn anne- si olacaktr. Ksaca, o bana diyordu ki yaamay ve ondan sonra da da- lmay bil! Fakat yazk ki lmn ksr emesinden imeyenler baz eyleri anlamyor. Bir muvazenenin mimarsi bozulduktan ve toprak kendisiyle beraber gelenleri geriye aldktan sonra bunu anladm. Ey bir zamanlar her zerremde dolaan sar ve esrarl kudretler!.. Zamann korkun ak sizin eteinizde yumuuyordu ve yllarca beyhude yere o kadar peinden kotuum ruhum, siz ekilir ekilmez bo bir duvar oldu. Ve imdi biz hasretin ve arzunun glgesiyle onun renksiz bolu- unu doldurmaya alyoruz. Gzel - Beni bu bulank lkede nasl bulabildin? Sevgi - Ben seni bulmadm, biz birbirimizi bulduk. Ayn noktada toplanan dncelerimiz bizi birbirimizin karsna kard. Tasavvu- run biricik kanun ve biricik hareket olduu bu yeni lemimizde, dn- cenin bu kudretine amamal. Onun sayesinde kendimizi koruduk ve onun kudretiyle birletik. Gzel - Bu nasl oldu, anlat Sevgi? Sevgi ~ Onu anlatmak iin ta bandan, o korkun andan bala- mal. Aydnla gzlerimi yumar yummaz bende her trl ihsas uyu- mutu. Donuk bir kesafet ortasnda, -belki de ilk yaratl zamanlar- nn ayn olan- adeta kozmik bir srat iinde kayp gidiyordum. phe- siz ki bir an -belki de bu uzv bir reaksiyondu- kendimi toplamaya, yuvarlandm uurumda bir yere taklp kalmaya altm, fakat hey- hat, dncem hatt senin hayalinde bile kendisini toparlayacak kud- reti bulamad. lk kaybettiim nosyon renk oldu, yahut btn renkler acaip bir inci donukluunda eridi ve renklerle beraber ekiller kabart- malarn kaybetti, sonra yava yava sesler silindi ve ben o zaman "Za- man"! duydum. Onun korkun, muttarit akn duydum. Teker teker, ar ar bilinmez, grnmez eyleri sayarak akyordu ve bu ne mut- lak, ne yekpare bir akt ve bu ak her eyi, her eyi rtyordu. Ne et- rafmdakilerin ztrab, ne evi dolduran lklar, ne mrldanan dualar bu akn altndan syrlamyordu. Bu renksiz, ekilsiz, bulank bir per- de idi ve dnya ile, o kadar sevdiim ve artk hatrlayamadm eyler- le, upuzun yatan vcudumla, hatt kendimle aramda gerilmiti. Ara s- ra baz ihsaslar, beni bu perdenin br tarafna aryordu: Uzatlan bir bacam, dzeltilen bir elim, yumulan gzlerim, velhasl orada, ya- tan stnde upuzun ve sahipsiz braktm vcudumun stnde yap- lan her deiiklik, beni bu perdenin br tarafna aryor, sonra ara- ya yine o korkun, muttarit ak giriyordu. Bu dnler ne idi? Fizik bir acnn yapt akslmeller miydi? Maddenin son davetleri, yoksa ruhun son hatrlaylar myd? Bilmiyorum, fakat gittike zayflyor, gittike snyorlard, ktnden ayrlm bir uzuv parasnn ihtil- larna ne kadar benziyorlard ve onlar gibi birdenbire sustular. Ve son- ra ben, birdenbire yine grmeye baladm. Her eyi gryordum; fakat bu gr deminki bulank karanlktan daha korkuntu. Gryordum, fakat hi birey anlamyordum; aradaki btn balar krlmt, anla- madan, tanmadan, benimle, birbirleriyle olan mnasebetlerini kavra- madan gryordum. Bu basit, dmdz, arkasnda hibir muhakeme- nin, hibir tedanin alrmad bir bakt; eyann uzak ve sabit bak- ... Daha iyisi, bir takm sabit ve mutlak mevcudiyetleri kendi ken- dimde idrakti. nk yava yava, btn bu grdm sandm ey- lerin dmda deil, bende olduklarn ve beni tekil ettiklerini hissedi- yordum. te o zaman ldm anladm. imde bilmecelerin en et- refili zlm, vazh, yekpare, esrarengiz bir yumak olmutum ve her ey bu yumakta idi ve hibir deiiksiz bu yumakta donmu duruyor- du; fakat btndm, tamdm ve bir tamln ucunda donmutum. Bu ne kadar srd bilmiyorum; fakat yava yava tekrar "Zaman"la karla- m ve "Zaman" bende tekrar almaya balad. Fakat bu korkun rak- kas imdi dmda deil, iimde idi ve ba dndrc sratiyle beni, bu donmu btn datmaya alyordu. Ve bu srat, bende her eyi ve kalan en son eyi, bilgiyi datyordu. Gittike geniliyordum, btn "Mekn"a datyordum ve geniledike kendimi unutuyordum. Esr kadar geni, sonsuz ve idraksizdim ve yaylmamn ortasndan mbhem bir hisle seziyordum ki btn kozmos akyordu. Kmldanmak, toplan- mak, kendimi kuran eyleri, bilgi paralarn toplamak istiyordum, fa- kat imknszd, nk korkun pervanesiyle "Zaman" iimde dnyor ve durmadan, durmadan beni datyordu, ite o zaman sen geldin, bir- denbire btn meknda dncemin ve bilgimin zerrelerini arlyor duydum. Sen gelmitin ve souk vcuduma kapanarak beni aryor- dun. Adm hkrklarn bldke ben toplanyor, uyuukluumdan kurtuluyor, bilgiye, kendi kendimi idrake kavuuyor, tekrar zamann dnda kuruluyordum ve yava yava her ey, bende isimlerini alyor, hatra konuuyor, hafza alyordu. Ebed ve ezel ak bysn yap- m, zamann kanununu krmt... Nihayet sen bir an iin ba ucumda grebildiim elbisenle tasavvurlarn en gzeliydin ve gz yalarn be- ni kurtarmak iin kaderle peneleiyordu. Bu hayl stnde sen gele- ne kadar btn bir ebediyeti yaadm. Gzel - Yazk saadetimiz tam deil... Yan yanayz, fakat birbiri- mize hasretiz, vcudumuzdan mahrum olduka birbirimizden yine uzak kalacaz. Sevgi - Kim bilir, belki de bir gn hatrlaya hatrlaya kendimizi yaratacaz. Arzu hayatn biricik srrdr ve biz, imknlarn hazinesini aan tlsml anahtara henz sahibiz. kiz hasretlerine reklenmi d- ncelerimiz hatralarn ve arzularn nabznda zaman saya saya belki bir gn "ak"n ve "lm"h fan elbisesini de giyinirler. /z, I Nisan 1935, nr. 10 AKA DAR I ok ferd vakalara inmeden, bUtn bir taklit hissinin, heves ve oyunun, uzv rpermenin ve bugnk cemiyet hayatnn byk farika- larndan biri olan can skntsnn aka balang verdiini syleyebili- riz. Gzel sanatlarn, bilhassa musik, iir ve edebiyat (bugnk hayat- ta sinema da dahil)'n ruhlara getirdii sermest ve heyecan ile ona m- sait bir zemin hazrladklar da muhakkaktr Yeni alarn ilk ak hik- yesi mterek br mtlann verdii his itirakiyle balar. Filhakika frenklerin yldrm darbesi dedikleri ngehn akn haricinde, mterek bir psikolojik milin tesiri altnda balayan ilk ak Dante'nin cehenne- minde gzel ve talihsiz Francesca de Rimini "nin azndan dinleriz. Francesca bedbaht k ile beraber kendisini srkleyip gtren kzgn alevlerin arasnda, ire ksaca, kocasnn kardeiyle bir ak hikyesi okurken nasl sevitiklerini ve ikisinin birden onun tarafndan nasl l- drldklerini anlatrken beeriyet yeni bir tahasss devrine girer, ak yeni bir gzle grlm olur. Be on msra'a san bu kk sergzet, modern romann balangcdr. Gnahkr gzel kadn, hikyesini anla- trken gzyalarnn arasndan, eski saadetlerinin yine kendilerine bir yldz gibi uzaktan gld hissedilir ve ilk defa olarak ak, edebiyatta, kendi bana ve peinden hi ayrlmayan ilk gnahn azabna ramen, bir saadet kayna otur. Ortaa edebiyat, akta, sadece nefsi terbiye iin derun bir nizam grmekte musirdi. Kadim Yunanl ise onda, uh ve heveskr olduu kadar kin gdc olan Afrodit'in insanlara musal- lat ettii bir feti, bir nevi eameti bulur ve muvazeneli, hazperver ha- A$KA DAR yatm bozmamas iin dua, nezir, kurban, hibir eyi esirgemezdi. Dan- te nin manzumesiyle ak, edebiyatn, e'niyetten kazand en byk sahalardan birini idrak eder. Ondan sonra, beraberce paylalan asl his ve heyecanlarn aka mebde vermesi keyfiyeti, btn modern hikye ve tiyatronun belli bal bir mevzuu olarak kalmaz, bu heyecanlara ve on- larn dern hayatmzda yapt tesirlere kar akslmeller dahi uyan- drr. Flaubert'e gre Emma Bo vary'nin sukutunu dint lhiler, tablolar, hissi romanlar daha ok evvelinden hazrlar. Tolstoi' musiknin ruhlara getirdii sermestnin me'um neticelerinden "Kreuzersonat"nda ik- yet eder. Daha bir yn emsaliyle oaltlmas kabil olan bu ahadetler, ak psikolojisinin bizde uyanmasnda gzel sanatlarn tesirini ve hatt zemin hazrlamak suretiyle ona takaddm ettiklerini aka gsteriyor. Bununla beraber nihayet btn bunlar, iinde uzv teheyylerin de b- yk hissesi bulunan bir balangc dourmaktan ileriye gitmezler. Ken- disine mahsus lezzetleri de bulunduu aikr olan bu hareket noktas, inkiaf iin zaruri olan artlan bulursa hakik hviyetini alr Aksi tak- dirde ya unutmann girdabnda, yahut da etin bir teennc iinde kay- bolur gider. Byk mnsnda akla bu slklardan tevakki edenler, on- larn tesinde devam edenlerdir. Ancak bu sonunculanndadr ki, muay- yen benliimizin altnda btn bir irsiyet lemi, btn bir rk ve ller bizde seviirler, kendi ryalarm, saadet itiyaklarn tatmin ederler. Nietzsche'nin "Sensualite'nin kpei" adn verdii yrtc, fakat haddizatnda ltif ifrit, uur hayatmzn eiinde mtemadiyen ekil deitiren o cazip Sfenks'i duyduktan sonra ruhumuzu kaplayan atale- te galebe alabilen ak, byk imtihann vermi olan asl aktr. Hergn saysz hava ve hevesin uzv bir tatminde kelebekler gibi kanatlarnn yanarak kt grlr, fakat bu tecrbeden geebilen pek nadir bir ka tanesi kendi kllerinden tekrar domak srrna mazhar olur. Bunlar sadece zahir ve sath art ve unsurlarn birletirdii mev- cutlar deil, bu artlarn stnde, kanununu elde etmek mmkn olma- yan, ekilsiz ve tahkiki imknsz bir muayyeniyetin zebunu olarak se- venlerdir. Onlar, lsz zaman iinde kendilerine takaddm eden bin- lerce unsurun iledii ve itirak ettii zengin hviyetleriyle severler. Byk mnsnda intihap da budur. Eskilerin "derisi derisine uymam" diye kastettikleri mutabakatszhk ise bu deriden gelen ban yokluu- dur. Bu tarzda karabetleri tayin eden millerin banda, irsiyet phesiz ki en byk rol oynar. Arkasnda byle bir intihabn sim bulunan ihti- raslar iin uzv tesahubun kymeti, sadce bir imtihan tecrbesinden iba- rettir, denebilir. Binaenaleyh her ak ne ekilde balarsa balasn, onu devam etti- ren ey, ruha btn kvrmlarn ve hususiyetlerini veren i bnyedir. Tek bir spermde nakledilen bir yn hususiyet arasnda, ak kabiliyeti- miz ve mukadderimiz de vardr. II Ak psikolojisinin en dikkate deer taraflarndan biri de mevzuu- nu tanmadan balamasdr; onun iin her ak, devam boyunca bir y- n lezzetli keifler silsilesi oltr. Glerken, konuurken, hiddet veya h- znde bu kck insan vcudu daima bizim iin yenidir ve her kml- dannda, kinatla her temasnda yepyeni hayranlk imkn ve vesilele- ri verir. Bugn onun ellerinin istisna gzelliini daha yeni fark ederiz, yarn boynunun mustarip melek inhinasn imdiye kadar grmediimi- ze aarz, bir baka zaman kk bir yolcu arabasnn ayaklarmzn ucuna den aynadan ssnde, yalnz bir ucundan grdmz dudak ve enesinde, btn bir san'at eseri gzelliini ve uzakln bularak kendimizi krlkle itham ederiz. Bir baka vakit, gzlerinin rengi ve al- nnn biimi, bak tarz bizi imknsz ve sim mehul hazlar iinde b- rakr. Hlsa, bir yldz kasrgasnda ve byl bir terkip halinde tan- dmz ve sevdiimiz mahlku, yava yava ok artc bir corafya gibi kefederiz. Kadn ruhunun methedilmekten holanmas ve en de- vaml aklarda bile buna kymet vermesi ve yokluundan ikyet etme- si bu kk dikkatlerde akn mhim bir tezahrn sezmesinden gelir. Bu dikkat ve hayranlk sadece mkemmel ve gzel olan teferruatta du- yulmaz, ahenksiz olan taraflar dahi ayn suretle taziz edilir. Hatt Mar- cel Proust 9 un dedii gibi bazen sevdiimiz vcutta bizi en ok balayan noktalar, belki de bu mkemmeliyetten uzak olan eylerdir Bu zaaf noktalandr ki mukabili olan efkat ve merhamet duygularyla peresti hislerimizi takviye ederler. IH Her ak peinde bir ezeliyet fikrini tar. Byk ak irlerinin o- u, sevgili ile ta ezelden bir tanma devresini terennm etmilerdir, Yahya Kemal'in "Telki" adl manzumesi bu nev'in yeni sikimizde en gzel nmunesidir. Vaka Yahya Kemal bir Trk iridir, iirimizin an'anesinde tasavvuf! ilham vardr ve "Bezm-i ezel" mefhumu oradan gelmitir denebilir; o takdirde mesel Goethe ve Schiller gibi bu an'ane ile hi alkas olmayan irleri ne yapmal? Bence bu hl, akn bizati- hi kendisinde vardr, her k bir "reminiscence" vehmi iinde yaar; bu belki zamana bu'dunda tasarruf etmek imkn olan ve kendi haletle- rini ona nakletmekten holanan insan kafasnn bir oyunudur stikbal iin projeler kurduumuz gibi mazi iin de vehimler icat etmi olabili- riz. Ben, daha ziyade yukarda sylediim gibi ak tecrbesinin, lm tecrbesi ve onunla sk skya rabtal baz ryalar gibi, bize cedlerin miras olduuna ve bu ezeliyet fikrinin de oradan geldiine kaniim. Hatt daha ileriye giderek, en tecrbesiz k bile, kendi macerasnn daha eiindeyken ilk cedlerin cennetteki telkilerinden kendisine ka- dar olan btn bir tecrbeyi, emsalsiz hazlar, ac hayl sukutlan ve z- lim ayriklaryla bizzat tatm gibi kendi nefsinde hazr bulur, diyece- im. Uzviyetimizin en karanlk tarafnda, ok gizli bir yerde teninin ka- dnndan ayrlm olmann azab mevcut ve messirdir. Onun iindir ki her k, Verlaine gibi "aziz mahluk, senin en ufak kmldannla btn mitsizliklerim yeni basan canlanr" diye dnr ve yine btn bunlar dolaysyladr ki her k zaman zaman sevgilisine aa yukar yle demek ister: "Benim iin her zaman yenisin ve yenilemenin srrna sa- hipsin; bununla beraber seni tekil eden zerre ve unsurlarn hi birine yabanc deilim! yle ki seni ta ezelden beri tandm, gzelliini ya- pan mucizeli eylerin itiyakn, farkna varmadan saysz bir zaman iinde ektiimi sanyorum. Onlar btn tekevvn boyunca benim ksa lezzetlerim ve uzun hasretlerim olmulard. imdi onlarn hepsini sen- de, senin tlsml terkibinde teker teker bulduka aryorum. Bana gel- meden evvel neredeydin? Btn bu mkemmel eyler, bu emsalsiz g- zellikler ve mukavemet edilmez cazibeler para para hangi yldzlarda dinleniyordu? nk sende onlarn hepsinden ve esrarengiz hasiyetle- rinden bir eyler var, dalgn ve etrafna yabanc anlarnda onlara doru uzaklatn, onlarn hlyasna brndntt o kadar ok "sezdim ki.. Syle, seni ilk aramaya baladm andan bugne kadar eyann tenev- vrnde geirdiin tecrbeleri anlat? Hangi zengin ve esrarl madenler- de, hangi ndir hassal ve acaip parltl talarda uyudun? Hangi muat- tar, gz alc ve kvrak nebatlarda bydn ve hangi evik hayvan v- cutlarnda, hareketlerinin o keskin ve zlim melekesini, vcudunun teh- likeli rehavetini elde ettin? Sesinin inhinalarn hangi dereler verdi? Gz yalarnn scakln topladn akamlar nasl akamlard 0 Ka yaayan ve uurlu vcutta henz tamamlanmam hviyetinin cazibe ve kudretlerini deneye deneye yetitin? Teninin afif hicabn bulmak iin ka gl bahesi, ka ire ilham verdi ve ka bahar nefesinin rayihasn vcude getirmek iin ifls etti? Mevsimlerin, aydnln, muzlim ve sr- rna eriilmez kanunlarn hava ve hevesten yaratt gzel ocuk, bana bunlar anlat! Sen tabiat kadar sonsuz, mtenevvi ve tezadlarla dolusun, halbuki grnte saf bir dnce kadar muayyen ve bir damla suda nlayan gne damlas kadar berraksn! Seni bulmak iin ok bekle- dim! Milyonlarca milyarlarca terkibin iinde gittike zenginleen, mu- di Ueen, asilleen bir arzu ile seni kinatn drt kesinden ardm. Onun iindir ki imdi seni, benden evvel, ben olan binlerce, on binler- ce glgenin gz ve kulayla dinliyor, seyrediyorum ve senin her kml- dannda, her kk deimende bunlardan bir tanesi douyor. Kendi- mi tabaka tabaka kesif bir uykudan uyanyor, bin trl halde yaanm bulank ve sonsuz bir zamann iinde belirsiz yzlerinle perde perde canlanyor sanyorum. Hesapsz bir tekrar arama, bulma anlarn hatr- lyorum; bu yzdendir ki karnda dalgn ve bareyim, bu yzdendir ki her visal, seni tekrar kaybetmek korkusuyla beni zehirliyor, hoyrat ve zlim oluyorum ve sana, benim olmaktan baka bir hrriyet tanmyo- rum. Seni kaybetmek korkusu, asrlar boyunca, oluun emberinde se- ni tekrar, yenibatan para para aramak azabnn korkusu... te bun- lardr ki bana seninle tam, yekpare ve imknsz bir lmde birlemeyi istetiyorlar... Sen unsurlarn veren eylere dalmak, ben nizamn ve gayesini sende bulduum bir vahdette ebediyet boyunca toplu kalmak istiyorum; onun iin efkatim mahbesindir!" Tasviri Efluir. I Mart 1 9 4 1 , nr. 408- 282 AK VE LM Sevdiim bir muharrir "Ak, lmn glmseyen yzdr" der Bu mes'ut cmleyi her hatrladka, onu kendim sylememi olduuma mteessir olurum. nk, bu iki mefhumdan birini, tekini hatrlama- dan hibir zaman dnmedim; hatt onlar benim iin e domu mef- humlar deil, birbirini tamamlayc yegne hakikatlerdir. nsan zeks- nn bu ikiz kanad, hayat aynasnda daima yanyana trpnrlar. Bye, btne, kemale ancak onlara eritiimiz, bu tecrbeleri nefsimize mal ettiimiz zaman vsl oluruz. iirin, san'atn tebessm ancak bu iki mntehann arasnda doar, Hakik hayat, Hayyam'm iirlerindeki de- tiler gibi lmn elinde yorulur, akn ateinde pier ve tam kvamn bulduu zaman yine lm onu ebediyetin kucana atar. Eer san'at ve hayatn gayesi, zaman yenmekse, biz bu tecrbeyi ancak bu sanatkrn elinde ve bu ocakta yaparz. Ak, ruhun ebediyete doru yapt geni hamlede kendi kendisini ikrar, zaman yenmek iin insan iradesinin muhta olduu teksif kudretine ve iradeye erimesidir; lm bu merha- lede bir kemalin, bir tamamiyette bekisi olur. Birincisinden yorulunca brne, ikincisinden korkunca birincisine snanlar, bu ikiz tecrbe- nin verebilecei mazhariyetlerin eiinde kalm olanlardr; fakat her ikisini birden kendimizde topladmz gn, kinat karsnda hakiki va- ziyetimizi alm oluruz; yni Yahya Kemal'in dedii gibi bir ilh oluruz. Ak bize mnferit ve dank dnyay bir btn halinde verir; ze- ky ihsaslarn yalanc cennetinden ve dar mfredatndan, akln gln ve skk hesaplarndan kurtararak bir ebediyetin aynas yapt iin- dir ki, biz onun vastasyla arz olan her eyi yeneriz. Dank kinat unsurlar, eski zaman portrelerinin o sihirli pey- zajlar gibi, ancak seilmi bir ehrenin etrafnda toplandklar, bu salarn gecesinde veya altn afanda, bu gzlerin tlsml zmrt bysnde ve dudaklarn dargn kvrm veya in gl stnde dolaan parlt ile aydnlandklar zaman hakik mn ve nizamn bu* tur, oluun fantezisinden syrlr, bizde yeni bir ekilde teekkl eder. Nasl d lemin domas iin gnein yaratc temas lazmsa, bu le- min kendimize, sath bir temasn dna kan bir zenginlikle ilve edilmesi, bizimle kaynamas, bizim olmas iin de bu derum aydnl- a ihtiyacmz vardr. Onun sayesindedir ki, byk hakikatleri kavra- rz, mevsimler bize gler, eyada uyuyan gurbetzede ve skit ruh bi- zimle konuur, zaman srrn aar ve derin bir anlamada btn uzak- lklar silinir; btnn terkibi kendiliinden kurulur. Bu ilveyi yapt- mz zaman, biz, alelade fni tahinin stne karz, mukadderatn sofrasnda zarmz oynar ve ellerimize yaratcln nefhas sinmi olur. O zaman insanolu, biricik vasf yaratclk olan zek hayatna hakik mansyla doar, tesi bulunmayan ak, mteakip tecrbeler- de glgesini eyann ve maddenin tenevvrne emanet ettiimiz, ya- hut ateini hdiselerin veya tarihin akna geirdiimiz ilk ve en b- yk, yegne ibda'imizdir. Nasl severiz? Filozoflar ve fizyoloji limleri bu muammay hal- letmeye istedikleri kadar alsnlar; bizim iin esas olan, hilkatin bu mevhibesini, bu byk ve cmert kudreti kanmzda tamamzdr. htimal ki o alelade bir tesadfn derinlemesi, etrafa kk, budak salmasdr; ihtimal ki ocuklarn zpzp oyununa benzeyen dier tesa- dflerden ok baka trldr. Ve arkasnda irsiyetin, cinsin, bin trl bilinmez, etrefil muayyenleri sakldr ve biz dinlerken rperdiimiz bir seste veya dalgn bir hayranlkla temaasna koyulduumuz bir ehrede tanmadmz btn bir cedler silsilesinin, asrlarca sren bir irsiyet istifasnn gzellik, hasret ve ryasn tatmin ederiz. Bunun gi- bi o, phesiz tabiatta mevcut hayat ve yenileme iradesinin gizli bir tuza da olabilir. Fakat herhangi ekilde de olsa biz, istikrar, btn bu olan ve olurken deien ve ademin girdabna doru giden akc selden bir an darya frlamamz imknn, zaman denen sarho devi salarn- dan yakalayp kendimize muti klmamz frsatn hep onda buluruz; ferdiyetimizi onunla idrak eder, imknlarn onunla yoklarz. Gnlerin amurunu bir elmas yn haline koyan, tenin cifesini ilh bi afan aydnlnda ykayan, ademin meyvas olan ruhu, bir ezeliyet arab haline getiren odur. O, ruhun muayyen i yet kazanmas iin biricik nizamdr. Ve bizi mrmzde bir defa ve bir tek insan iin ziyaret eder ve bir defa kod- landktan sonra unutulmayan bir gl gibi btn bir mr lezzet hatra- siy la doldurur. Veyl o n karanlara!.. Onlar, arzunun cehenneminde, ifasz bir boluun krbac altn- da btn mrlerince srneceklerdir. Hayat onlar iin mnsz bir se- yahat, lm sadece bir yokluk korkusudur. Don Juan'n btn eksiklii buradadr. Hayat ve ihsaslarn kade- hini birbiri ardnca boaltan ve daha birini bitirmeden brne saldran bu kahramann marur susuzluunu, belki de bir keyfiyet yokluunun bir kemiyetle hibir zaman telfi edilmeyeceini anladm iin ola- cak, hi kskanmadm. O, btn mrnce, her boaltt kadehin dibin- de ayn gl rengi ifritin alayc gzleriyle karlamaya mahkmdu. Ha- kikaten, btn kadnlar, btn ikileri ve btn lezzetleri bir mr bo- yunca ve birbiri ardnca tatmaktan ne kar? "Bu olsa olsa, bir orma- nn btn aalarn teker teker tanmaya benzer." Bize bu sayn il- ve edecei hibir ey yoktur. Byle bir seyahat hibir susuzluu teskin etmez, sadece hilkatin en cibill fetini, korkun ifrit can skntsn her admda karmza - karm olur, her admda bir mcevher diye koup elimize aldmz pa- rltnn, omuzlarmzn stnde esen bu siyah rzgrla bir yn toprak haline geldiini grrz ve bu ac tecrbe ile ademin kapsndan gee- riz. lmeyiz, can sknts bizi yutar. phesiz ki ihsaslar ve mukadder akbetin yanbamzda her an bulunuu, bizi zamandan istifadeye davet eder. Fakat bu davete bu tarzda icabet, bizzat zaman muti klaca yerde, onun mahkmu olma- mz demektir. Bir kere bunu anladk m, o zaman hakik varlmza ereriz. Varsn sonunda bizzat yarattmz bu eser bizi inkr etsin. Yolun yansnda brakm olsa bile o yine bizimdir -tpk bizim, onun olduu- muz gibi-; zerinde ekil verici elimizin izi, gzlerinde bizden ald hayat ateinin alevi vardr. Onu, kinatn geni tenevv' iinde en k- k eczasndan tanrz. Bunu bildii iin, seven insan, akln kendisine verdii ksr nasihatlere gler. e'niyetin ucalarn, hatt zaruretleri sath bulur. stedikleri kadar peresti ettii mahlkun kendisi gibi ayn tesa- dflerin mahsul olduunu sylesinler, ypratc ihtiyarlktan, korkun lmden bahsetsinler, tenin ve arzunun alan iinde bu ruhun ve eh- renin alaca korkun manzaray hatrlatsnlar! Btn bunlara gler; nk o, kadim efsanenin bilmecesini zmtr. Btn bu hakikatle- rin yannda ve hepsinin stnde Havva'nn, dem'in yaratc ryasn- dan bir altn meyva gibi frladn bilir. Hi ihtiyar kadnlarn, mrlerinde bir kere sevmi olmann guru- ruyla gzlerinin nasl parladna dikkat ettiniz mi? Btn bir harab iinde glen bu yldzlarn acaip n bir defa iin olsun yaayanlar, ztraplannn tesellisini bulurlar; ve o zaman kendi iimizdeki atein, ruha bir kere getikten sonra ebediyet boyunca orada snmeyeceini anlarlar. Benim iin en byk sanatkrlar, kendi mtevaz ve isimsiz mrlerinde akn cennetini yaratmak suretiyle lm iradelerine mu- ti edenlerdir. Biz her alan bahar glnde onlarn ruhunu koklar, her afakta onlarn ryasnn yeniletiini seyrederiz. Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar... Yahya Kemal'in hakk var. mrn byk ve dadaal gecesini bir akn yldzl uykusu yapanlar, bir ebediyet bahesi olan bir lm- de uyanrlar. Tasviri Efkr. 16 Iknciknun / Ocak 1941, nr. 4594-238 Ill EHR STANBUL STANBUL'UN MEVSMLER VE SANATLARIMIZ Fatih, istanbul'u bir nisan sabah muhasara etti ve bir mays saba- h ehre girdi. Bu demektir ki, fetih ordusu ehri kuatrken bizim olan Boaz vadilerinde, amlca eteklerinde, Rami, Davutpaa krlarnda erik ve badem aalan iek amt. Ota tepede, Fatih'in adrnn etraf, phesiz bir ipek hal gibi bahar imenleri ve kr iekleriyle d- eli idi ve Fatih beyaz atnn stnde bir burtan brne koarken Ha- li sularnda, Marmara'da, tpk bizim gibi stanbul baharnn deien renklerini gryordu. Yine bu demektir ki, fetih ordusunun ilk top ses- leri arasnda kumrularn ak daveti iitiliyor, son hcum tekbrlerine blbl sesleri dem tutuyordu. Aradan o kadar yl getikten sonra yazd, biz o kadar asr sonra okuduumuz halde bu muhasarann tarihi Hoca Sdddin Efendi'de hl gizli bir bahar stmas ile tutuur. 'Tc't-tevrih" sahibi ok ku- ru bir ehnameci idi. Fatih devrinin yan evliya, yan gaza eri yazarlar- na hi benzemezdi. Medresede rendii Arap ve Acem lgatini, iyi dvlmemi yaldz ve hi eritilmemi renkler gibi, daha dorusu bir mozayiin hazr renk paralan gibi kullanyordu. Onun sahifeleri, bu- gn Topkap Mzesi 4 nde grdmz, devrinin mcevher kakmal ciltleri gibi bir yn sert parlt ile doludur. Bununla beraber bu fetih- te her eyin, -mevsim, yeni kurulan imparatorluk ve bizzat Fatih- bir bahar maceras olduuna dikkat etmiti. Fatih'i Kaysire-i slm'n bi- rincisi sfat ile selmlarken deta ona, arasndan ehre geip girdii baharn gllerinden bir elenk uzatr gibidir. Acaba irlerimizin stanbul'da bahardan baka mevsimleri pek grmemeleri, yalnz gln kahkahasnda ve blbln feryadnda dur- malarnn sebebi bu mudur? Vaka iirimizin baharlarnn, stanbul fet- hinden ok evvel, baka diyarlarn bahelerinde, belki daha ziyade al- ak kemerli, kaln tonozlu, kap kenarlar batan baa yaz ve i duvar- lar ini kapl medrese odalarnda hazrlandn, alak sedirlerde diz kp alan hattatlarn dizlerinde ekil kazandn biliyoruz ve biz bu ehrin mevsimlerini fetihten en aa yz sene evvel Orhan ordula- rnn Maltepe srtlarnda dt gnlerden beri tanyorduk. Tarihi- mizin en manal taraflarndan biri de bandan itibaren stanbul'un et- rafnda, avn arayan bir ahin gibi gittike daralan halkalarla dnme- sidir. Bu itibarla hakiki mnsnda bir "ilk defa grme ve tatma vak- as" elbette yoktur. Bununla beraber stanbul baharlarnn kanmza ait bir macera olduunu, Bk'nin, Nail'nin, Nedim'in divanlarnn en l- tif taraflar ile, bu irleri daha domadan evvel, teekkl hlinde olan rkn kan ve ate iinde yaad bir tecrbe gibi hazrlandn dn- mek benim houma gidiyor. Filhakika bahar, eski san'at eserlerimizin iinde her eserin zenginliini yapan, onu ahsn hudutlarndan teye taran bir vaka olarak mevcuttur. inide o gler, seccadede dualarmza o yol aar, yazda o filizle- nir, minyatrde onun tereddd, rkek sevinci ve etraf dolduran ay- dnl vardr. Nail ok tannm bir msralnda: Varaklarn gl-i ter dkt Nail cya diye baharn geliine sevinir. Btn k surlarnn iine kapanm yaa- yan eski ehirli hayatnda bu cins msralar phesiz kapal bir odada birdenbire k alm bir avize gibi tesir yaparlard. Fakat bugnk s- tanbulluyu ancak syleniiyle tatmin edebilir. Artk bahar zevkini eh- re en yakn krda, Kthane deresi etrafnda tatmyoruz ve bahar ara- mak, yakalamak iin btn ehir halk yola dklmyoruz. Yz senedir hayatmza bir yn deiiklik girdi. Denizi ve Bo- az' yeni bir iklim gibi kefettik. Hangi gl bahesini yama edersek edelim Boaz sularna hibir ey ilve edemeyiz. Meer ki, aydnln oyunu, mavi genilii kendiliinden deitirmesin, batan ve doan g- neler bu sulan altn ve erguvan bir mozayik haline getirmesin... Fakat acaba Nail bu msranda hakikaten stanbul baharndan m bahsediyor? Byle yaprak yaprak dalan stanbul sabah ve akamla- nnn gl olamaz m? Bildiimiz bir ey varsa, stanbul ok husus bir iklimi olan bir i- deniz ehridir. Su, munis bir ayna gibi hayatmzn her tarafn ! uza- nr ve iklim ok defa takvimden ayn yrr. ster istemez btn san'at- lanmzda elbette onun bir tesiri olacaktr fej Ben stanbul bahannn yan hasta, havada, suda gizli rpermeler, tereddtlerle dolu balangcm severim. Vapur dumanlarna kadar her eyin hafif bir leylk rengine brnd gnler... stanbul'da baharn ilk mjdecisi bu renktir. Sanki btn sazlar uyurken -nk her musi- k bize kendisine ait bir sessizlikle gelir ve onun nilfer beyazl ara- sndan konuur- o yalnz bana ince solosu ile hayat kurmaya balar. Onu grr grmez daha kabuklan son yamurlardan slak aalarda tomurcuklann atn, sabah sislerinde dallarn baka trl uzand- n tahayyl ederiz. Akamlarn rutubetinde klar ok ykl bir derin- likten geliyormu gibi szgnleir ve turuncular. ehirli bu gnlerde birdenbire btn k kapanp kald dnyann bir tarafndan atladn hisseder. Gemi yazlarn hatrasndan kalma bir yaama hasreti ile ehir iimizde byr; itiyadiarmza uzak semt- ler, oralarda hayatmzdan baka bir hayat yaayacakmz gibi hafza- mzda canlanr ve eski arklarla birleirler. Akamlan vapur klan bi- zim iin baka trl parlar. Hlsa etrafmzdaki her ey bir davet olur. Sonra birgn asl baharla, halkn dilindeki baharla karlarsnz. Yolunuzun stndeki bodur erik aac bir gecenin iinde Pompei fresklerinin o mehur Flora's gibi iek aar, by ve saltanat olur. Er- tesi gn bir trbenin parmakl zerinden bir erguvan dal/sanki gzlerinizin nnde, ar bir lm uykusundan uyanm gibi glmser, gerinir. Bir hamle daha, kapnzn stndeki salkm aac ieklenir, btn duvar ve avlu bir diyonizo yini gibi mor bir k iinde kalr. Ve stanbul bahan vadiden vadiye, tepeden tepeye akisleriyle oalr. stanbul taraflarnda mevsimler gndelik ekmek gibidir; bahar da yle, hemen her keden bir keif, bir ilham gibi karnza kar, d- ncenizi benimser, tpk musallat bir fikir gibi onu kovalar. Kk kahvelerin ardanda, hazre parmaklklarnn arkasnda, eski konak bahelerinde, bazan mavi bir hatmi veya bir Acem llesi yapra rengi ve incelii, bazan byk elmas parlts ile hep o vardr. Her ekilde bu, mavinin zaferidir. Deniz ve gk her aralktan size onu uzatr. Eskiler bahar ya tabiatta, yahut tecrid hlinde, tek bir manzara- snda severlerdi. Ve daha ziyade gl ve llede tanrlard, br iekle- ri bir motif gibi i ie hayallerde, tpk kuma ve inilerde olduu gi- bi, bahar halsn dokumak iin kutlanrlard. Fakat gl ve lle kendi- leri olarak mevcuttular. nk biri en cmert plastik, br eriilemez slptur. em-i blbl icad eden sanatkr, evine davet ettii diktat- re afak vaktinde bir tek yldz ieinin parltsn gsterebilmek iin bahesindeki btn iekleri yolan Japon estetinin z kardeidir. Mtareke yllarnda Topkap Saray'ndaki son lle bahesini gr- dm. lk dedeleri en aa Nedim ile muasr olan mor, krmz, pembe, beyaz, sar birka lle, mendil kadar kk bir yere skm, snbl havada kendi yalnzlklarndan muztarip titreiyorlard. Bu yalnzlkla- rnda Baudelaire'in ihtiyar kadnlarn andran i szs bir halleri var- d. Filhakika bir zevkin son ahitleri* ile bir mrn gzellik ve saadet ryasndan arta kalanlar arasnda daima bir benzerlik vardr. Bugn stanbul'da belki eskisinden ok lle yetitiriliyor. Fakat her trl dikkatten, ahs almadan uzak olarak. nk llenin zevk- teki yeri kayboldu. O artk hibir eyin sembol deildir. Ne ir onun renginde sevgilisinin yanann rengini hatrlyor, ne nakka iniye, mermere, yahut parmakln iyi dvlm madenden dantelsna onun birlik iaretini, bir "lmeiif'in bkl ile Allah'tan gayr her mevcu- dun varln ortadan kaldran sessiz belgatini geirmeye alyor; ne de yaz ustas, eski lm'larn kavsinden onun effaf fanusunu tututuru- yor. Lle imdi zevk dediimiz terkibin dnda, arkasndan tanrs e- kilmi herhangi bir ekil gibi sadece bir iek olarak mevcuttur. Doru- sunu isterseniz ben bile eski ve braklm eylerden gelen hlyay o ka- dar sevmeme ramen, oktan beri rzgrda bir ipek mendil gibi buru- an bir gelincik tarlasn artk lle bahelerine tercih ediyorum. uras var ki, slp daima kltre ve medeniyete aittir Lle bir slb motifi idi. Drt asrbk rakibi gl ile aralarndaki fark budur. Gl motif deildir, yaayan hayattr. Lle zevkinde irlerimizle dnyay pek az birletirebilirim. Halbuki glde Ronsard'dan Rilke'ye kadar bir yn ir Nedim'le beraber yrrler. stanbul'da bahar, denee sarlm bir dizi kirazla biter. Yaad- mz kltr ve medeniyet buhranlarnda artk btn yaratcln! hal- kn gndelik hayatndan alan ehrin kuytu sokaklarnda grnr g- rnmez, surlarda uurtmalarn uuu birden arlar, yourtu sesleri bile geciken akamlarn tesinde deta kendi balarna bir saat olun nk stanbul'da, garip bir ekilde, bir yourtu sesinin hafzamzla, hatralarmzla daima alverii vardr. Hatt Beyolu'nun o merdiven- li kilise kaplarnda yar boulmu, eski Ceneviz sokaklarnda bile bu ses, Bingl'le Trakya'y birletiren bir gurbetle akseder. Sonra birden- bire yaz byk, zlim parlts ile tutuur. stanbul yaz daha ziyade deniz, parlayan gne, prdayan, sz- len sular, takalarn ve ektirilerin her trl renk oyunu, byk voliler- de siyah alar iinde her perdeden gm rengiyle parlayan balk y- nlardr. Yaz stanbul'un asl rengi olan kl rengini siler, yerine her eyi yutan bir aydnl, onun berrak uultusunu geirir. Onsekizinci asrdan kalma estampalarda, stanbul sokaklarn seyretmekten holanr msnz? Cadde iki boyunca bir meyva ii gibi deli, yaldz ve yazyla ve parmaklkla ssldr. ehirde bir san'at eserinin iinde imi gibi yrrsnz. Asl mhim olan Osmanl zevki- nin onbeinci asrdan sonra iniyi binalarn d tarafnda hi kullanma- mas, onu binann iine ait bir ss telkki etmesi ve d iarda sadece ta- n zerinde almasdr. stanbul mimarsi ehrin gndelik hayatna tala ve parmaklkla itirak eder. yi yontulmu tatan dz duvar, parmaklkl, yaldzl kita- be, parmakln arasnda derinleen bolukta mezar ta ve aa, hep- sinin stnde bazan bir aacn mevsim manzaras... ite Trk pittore- ki... Sls veya talik yaz bu terkibin yakn dikkate alm kesidir. Onyedinci asrn byk buluu, aslnda pencere olan parmakl baz yerlerde hemen hemen cephenin btn haline getirmesidir. Onun sayesinde trbelerin, mezarlklarn, sebillerin bir ou deta abstre heykeltranin ve barok resmin bir yn tesirini ehir hayatna sokar. Parmaklk, bu devrinden sonra mstakil bir san'at gibi inkiaf edecek ehri, d manzarasnda yer yer, yava yava zaptedecektir. Bu deime nasl oldu? Hangi ruh haletini karlar? phesiz ki, din hisler burada byk rol oynadlar. Yol stnde mezar, fatiha arzu- su, halk iirimizde de vardr. Fakat bu mezarlarn bir ou, belki de bu- nun tam aksine olarak hayata perdenin br tarafndan katlmak arzu- suyla da yaplm olabilirler... Muhakkak olan bir taraf varsa, yava ya- va parmakln tpk yaz gibi, fakat yazdan baka bir yolda, bir asr iinde sylemeden konuan bir san'at haline girmesidir. Sebil btn sathlar gibi kitap, daha dorusu kitap sahifesidir. s- lm Ortaa btn devam boyunca mimarnin dnda -hatt musikde bile- kitap ve yapranda kald. Onu feyizli bir mevsim gibi iledi, k- zartt, renge gark etti. stedi ki, sahife btn gayretlerinin, hnerlerinin, hlyalannn ve hatta varsa mahedelerinin tek meyvas olsun. Ve eline geen her dzle az ok kitaptan gelen bu tecrbeyi geirmee alt. Bu tarz terbiye edilmi bir zevk iin dz ve cill her mermer sat- h elbette ki bir kitap sahifesi olacakt, onu yaz ile, nakla, oyma ile ssleyecekti. Bu gelenek stanbul'da zamanla deiti. Evvel minyatrn, tez- hibin, kitap cildinin yaldz, sonra renkli ta ie kart. Bylece mev- simler d bir mevsim olan bu sanatlarda, sanki stanbul son baharlar kzarm yapraklar, altn kumsallar vehmiyle emelerimize, sebilleri- mize girdi ve oradan hemen hemen ayn zevkle, fakat etrafn da derin- den yoklayarak byk mimarnin iine kadar uzand. Mimari iin, kurunu, stanbul'un ile en gzel uyuan rt olarak kefetmi bir zevkin, yaldz tala birletirmeyi dnmesi, ha- kikaten zerinde durulacak bir eydir. inide bunu galiba yalnz iki defa, onbeinci asrda Muradiye, Yeilcami ve stanbul'da inili Kk'te denemitik. Fakat belki de yaldz ini ile beraber piirmek ka- bil olmad iin onaltnc asrdan sonra bir daha bu tecrbeye dnl- medi ve ininin yerine yaldz, yava yava, iinde gne erimi su manzarasn mermere nakletti. Onyedinci asrdan itibaren Trk sanatlarnda aikr bir ekilde hissedilen resim ve heykel tesirlerine doru gidiin neticelerinden biri bu olsa gerektir. Bylece bir taraftan kk bidelerde dz izgiler ye- rine glge ve k oyunlarna ok msait kavisli ekiller aranrken, di- er taraftan da rengin oyunu girmi oluyordu. Zevkin bu deime nok- tasnda yaz zevkimizin geirdii istihale dikkata deer. Klsik asrlar- da tek bana olduu zaman bile, mimar zevklerini ve nizamn ta- yan yaz, bu devirde hemen hemen yol deitirir. Sls'n, Celi nn ve Nesih'in monmantal frizlerine deta name karr. Dier taraftan da Ta'lik, yava yava bu yaz ile umm hayatta yarmaya balar. u- ras da var ki, bu devirlerde yetien yaz stadlarnn byk bir ksm ayn zamanda muskinas idiler. Ritmi sabit bir konumada deil, mu- sikye mahsus gelimelerde aryorlard. Kazasker Mustafa zzet Efen- di gibi bazlarnda ise bu iki sanat birbirinin aynasdr. Bu sonuncusu- nun baz yazlarnda ehnaz Beste yaznn erevesini deta krar ve kt veya tan sathn bir tanbur ksesi yapar. Yesr'de ve bilhassa olunda yine ayn hli grrz. Koca Mus- tafapaa cami'i avlusundaki Yesrzde yazlarna dikkat ettiniz mi? Yldrm arpm bir servi gvdesinin etrafnda, bir ka velnin hatra- sn, Abdlmecid devrinin alafranga modalar ve gizli pimanlklar arasndan, hibir sanatmzda o zamanlar grlmeyen bir ililikle ku- caklayan bu kaside ile her karlatka, yaz ile sylenen eylerin ya- nbanda ve daha ok derinde, bir trl yakalayamadm, fakat kuv- vetle hissettiim baka bir eyin tesiri altnda kaldm. Hakikat u ki, daha onyedinci asr sonlarna doru mill hayatta asl yaratclk mimarden musikye gemiti. kinci Mahmud ve Abdl- mecid devirlerinde ise bu sanat tek bana zevkimizi idare ediyordu. Sanatlar arasnda bir hiyerari mevcut olduunu iddia edenler phesiz hakldrlar. Fakat bu hiyerarinin yanbanda devirlerin kur- duu ikinci ve gizli bir kymetler zinciri vardr ki, bazan mmar gibi dorudan doruya idare edici bir sanat bile, hi farknda olmadan, hat- ta kk sanatlardan birinin emrine verir. Sultanahmet emesinde, devrinin mmaryi kitap sanatnn emrine verdii gibi. Ne kadar ssl ve zarif, hacim ve nisbet itibariyle tasarrufa ne kadar elverili olursa olsun kendinden evelki hibir eme ve sebilde bu hal yoktur. Fakat yi- ne ayn emede, gz, bilhassa yaznn zerinde durursa o zaman mu- hayyele musikye dner. nk Itr'yi idrak etmi olan bu devirde b- yk sanatmz musikdir. nc Ahmed'in annesinin skdar'da yaptrd camide bu musik stnl daha barizdir ve mimaryi o idare eder. Hatice Emetullah Sultan'm bu cami'in yanndaki trbesin- de ise bu zevk bir nevi his bozuluuna kadar gider, lm kendisini du- yurmakla kalmaz, ly deta tehir eder. Bu yer deitirmenin byk neticelerinden biri de Ta'lik'in zafe- ridir. Sls'n, Cel'nin monmantal vakarndan, Nesih'in dikkatli tahta oyuculuundan ve sadeliinden ok baka trl olan Ta'lik, baz- l ve hatt mbalal kavisleri, rehavetli uzanlar, kendi zerine e- kilileri ile, ok telkinkr sktlarn, ritmik uyanlarn, hatt esneyi- lerin sanatdr. tekiler mimar eserlerimizde daima bir kabartma eda- s ile konuurlard. Hatta o kadar ssl grnen ve bnyesiyle monog- rama doru giden Dvn de Talik' ten ayrdr. Dvn yaz daima bir svari akndr, rzgrda uan tular, bayraklar ve hcum, yry ha- vas... Halbuki T'lik, bize henz uyanm canl ve gzel bir mahlk edas ile. hatta bir peyzaj vehmiyle gelir. Dvn her an yeni ekil tek- lif eder, halbuki T'lik, eklin daldr. Acaba sz sanatlarnn kendi oyunlarnda nadiren konutuklar veya konumadklar bu devirde, yaz sanat st ste yapt deiiklik- lerle neyi aryordu? Bana yle geliyor ki, bu deiikliklerde gelenein kapatt ifade yollarnn byk hissesi vardr. Bu deime ve tercih- lerde de stanbul peyzajnn gizli tesirlerini bulabiliriz, zannederim. stanbul Mzesi'nde, kinci Abdlhamid'in yirmi beinci hkm- darlk yln tebrik iin saraya gnderilmi hediyeler arasnda, som altn bir sahife zerine yakut ve mcevherle yazlm bir tebrik arzas var- dr. Hibir inkraz bu kadar parlak ekilde kendini anlatmaz. Sanki ya- z sanat zamanla mnada, kuvvette, ifade ve fonksiyonda kaybettii eylerin hepsini, zerafette, kulland maddenin kymetinde kazanmaya alr. Yahut sadece ss olabilmek iin onlarn hepsini inkr eder. y- le ki, Yakut'tan Yesrzde'ye ve kendisinden sonra gelenler dahil, s- z mcevher yapanlarn hepsi, bu kk mcevher parasnda ve onun birbirleriyle atan kk ve keskin parltlarnda mumyalanm gibi- dirler. Bununla beraber kendi hviyetinden byle dar kmann, sade bir ss olarak kalmann verdii garip bir marazlik bu sanat eserini bs- btn baka manada canl yapar. Bu mektubu grp de btn inkraz devirleri sanatlarm hatrlamamak kabil deildir. Ondan sonra birok yaz stadlann ve aheserlerini grdm. Fakat hepsi benimle bu m- cevher mektubun ektii "temmet" iaretinin altndan konutular Mstakimzde, her harfin yanbanda o harfin meleinin bekle- diini syler. Hatt Evliya elebi'yi imrendirecek bir saflkla zlfl eliflerin yan banda 4 'baya sal ve sakall" bir melein durduunu iddia eder. te bu elmas Ve altn mektupta kaybolan ey budur. Bu mektuptan sonra yaz sanat epeyce istihale geirdi. Hatt eski yaz ha- yattan ekilince bir nevi mdafaa hissi ile byk bidev ekillere tek- rar dnmeye alt. Fakat yanbanda bekleyen melek, byk mana- snda kltr ve medeniyet bulunmad iin sadece asl bir hendesede kald. stanbul bir deniz ehridir. Onun saatleri ve mevsimleri n oyunu, ne'esi, akisleri ve ilham ile her lhza yeniden deiir. Onun iin stanbul peyzaj byk manasnda bir deime masal ile bir sanat tecridi arasnda gider gelir. Sanki hafzann baz nizamlar ve msik bu ehrin dehsn vcuda getirir. Suyun aynas, ya her eyi alr, ken- dinde toplar, oaltr, kendisini yaratan aydnla byk bir iek gibi frlatr, altn bir yosun yapar, bilinmez zaman sahillerine tar. Bu s- tanbul'un zaferidir. Yahut birdenbire kapanr, toklar. Kurundan bir kap gibi eyay reddeder. O zaman her ey bare, mnsz bir artktr. Odanzn duvarlar, kendi elleriniz, her ey size ya- banc ve sizden kopmu ve size silh gibi evrilmitin Kl rengi bir gk altnda, kl renkli bir yn eyay saymann, clz imenlerin, ku- ru dallarn arasnda, lm bir Velasquez prensesinin elbiseleri gibi s- lak ve kl rengi bir ipek ynm kucaklamann, onlarn rutubetini el- lerinizde ve yznzde hissetmenin hzn... Can skntsnn acaib, g- crtl bir keman yay gibi iinizde almaya balad k gnlerinde, eer ehir ve i sizi bir tarafnzdan yakalayp kendisine ekmezse bir mahzen rutubeti ve kf iinde boulabilirsiniz. Sanki Ofhelia'nn ce- sedi irkin bir ey olmutur ve ok yakn bir yerde, yahut her yerde bir- den rmektedir. nk suyun olduu her yerde, muhakkak ieklerini, yarm kal- m trksn, salarnn dank ryasn bir ebediyete gtren bir Ofhelia vardr. Bu suyun ve aydnln lm ryasdr. Bunun iin bir Shakespeare 9 i beklemeye lzum yoktur. Shakespeare olsa olsa bu r- yay bize zmtr. Aydnlkla kabaran her suda bu masal mevcuttur. Nitekim her ky ehrinde -nehir veya deniz- dima suyun gtrd bir gzel vardr. Eski stanbul trksn hatrlatmak lzm m? Gveyi sarayda sarm dzeltir Gelin gelecek diye yollar gzetir Gelinin salarn dalga dzeltir... Bylece salar dalgalarla dzeltilen, kendi zamanmz ve ryala- rmzdr. Biz onun iekli bir dal gibi suda akna o kadar allmzdr ki, k gnlerinin kapal havas, bize onu iade ettii zaman, kendiliin- den en koyu bir i lem dramna deriz; yahut da boluun ta kendi- sine... Tanzimat'tan evvel stanbul'da gece diye bir ey tanmayz. B- tn Dvan edebi yat'n aratrn, baz mi'rciyelerin, mistik murakabe ve evkin i aydnl dnda -ve onlar da ne kadar az!- sadece karan- lk, daha dorusu mphem bir ka vasfnda gecenin yokluu vardr. Meer ki akl talarna benzeyen bir ka yldzla Batlamyus sistemi iyi dzeltilmi bir peruka gibi ellerimizde kalmasn! Halbuki stanbul gecesi karanlk deildir. Hali, Boaz sular, akntlar, Marmara, mp- hem de olsa birka parlty yuvarlaya yuvarlaya, kendi karanlklarn, zerlerine elmas tozu flenmi gibi cilalamaya muvaffak olurlar. Zaten bakmasn bilen gz iin karanlk, karanlk deildir. O n cevheri- dir. ir, beyhude yere: Neler grd bu eb bdr olanlar! diye haykrn yor! Fakat biz burada byk hakikatlerin gneinden de- il, ehrin gecesinden bahsediyoruz. Eski stanbul akamdan sonra, kafeslerden ve perdelerden szabilen mum aydnlklariyle bir mddet yakamozlu bir deniz gibi olduu yerde rperir, yats namaznn kandil- leri sner snmez son fener izlerinde -bir ka trbenin nezir ha- ri- kendi stne kapanrd. Yalnz ramazanlar ve kandillerle baz en- likler, zaferler, sultan doumlar koyu mavilie mahyalarn ktan as- malarn gererlerdi. Bunun dnda, sadece stanbul mehtabnn ehri zaman zaman giydiren aydnl vard. Gerard de Nerval. Tanzimat'tan yl sonra, fakat onun getirdii yenilikler hayatmz daha deitir- meden evvel, stanbul ramazanlarn grenlerden biridir. Hatt ehir gecesinin d manzarasnda fazla srar etmemekle beraber, "ark Seya- hati"nin stanbul'a ait ksmna "Ramazan geceleri" adn verir. Fakat halk hayatndan, sokaklar dolduran ne'eden, karagzden ve bir nevi halk tiyatrosundan -ok aradm halde bir trl izini bulamadm: y- le tahmin ediyorum ki herhangi bir orta oyunudur ve mevzuunu da ayak st kendisi uydurmutur- bahsettii halde ne Hali'ten, ne de Boazii'nden bahseder. phesiz Hali kylar, Boaz ve skdar baka idi. Buralarda denizle, tabiatla, geceyle baka trl temas ediliyordu. Hatt denebilir ki, eski Istanbu'da biri surlarn iinde, br Boaz kylerinde, hemen hemen ayn insanlarn yaad iki ayr hayat tarz vard. Sanatlarmzda bu ikinci hayatn, tabiatla yakn al veriin hi te- siri olmad m? Bana kalrsa bunun dorudan doruya ifadesini deil- se bile, aksini eski msikmizde aramak gerekir. Hibir sanat msik kadar dolaysyla konumaz. Msikde, her ey, hatta maddesine varn- caya kadar kendi tekniinden doar. Bu yzden daima sylenilmesi imkn olmayan, alelade ifadeye smayan syler. Bence Boazii gecelerinin tesirini ItTden sonraki msikmizde aramaldr. Filhakika Lle Devri'nden smail Dede'ye kadar olan m- sik eserlerimizin br ksmnda, baz nameler, hatta yer yer eserin b- tn, bir dnce veya azabla birden uyan, yarm kalm rya ile kes- kin leen hasret, insan aan bir yalnzlk vehmiyle canldr. Eyyb Be- kir Aa'nn "Mahr Beste"sini, gftenin yan apkn ve hemen hemen hibir ey sylemeyen oyunundan syrn, elinizde bir nevi "nocturne" kalr. Dede Efendi'nin baz "Acemaran"lar ve "Ferahfezalar daima bana geceden bahsettiler. Daima karanlk iinde, perdenin br tarafn- da konuan bir halleri var. s "Nhft"de bu karanlk su duygusu bilhassa hkimdir. "Hsey- ni ni n mersiye hengiyle, "Nev"nn deta platonisyen aray bu ma- kam kendiliinden bir gemi zaman araycs yapar. "NUhft" ne an- latrsa anlatsn, bir daha dnmeyecek olann peindedir. Onun iin da- ima bir gece yars szlanna benzer. Eyyb Bekir Aa'nn, Hafz Post'un "Nhft"lerinin eski msikmizin kendisine ayrd hadleri o kadar amasnn sebebi bu olsa gerektir. Her ikisinin "Nhff'n es- ki Drlelhan plklarndan dinleyiniz, karnzda bir Euripide korosu dnyor sanrsnz. Bu trajedi hissidir ki -daima aslde kalmasna ramen- "N- hft"n eski msikmizde o kadar az kullanlmasna sebep olmutur. Bunlar phesiz ispat, hatt bugn iin biraz da tahkiki imknsz tekliflerdir. Belki ben ahsma ait bir empresyonu kaide yapmak hata- sna dyorum. Fakat bir ehrin tabiat ile -ve bu tabiatn en ar ba- san unsurlaryla- tarihi ile, cemiyet stats ile yaratt sanat eserlerin- de mevcut olacana inanyorum; ve onsekizinci asr msikmizde ta- biat haddinin ar bastna, onun arasndan, ona brnerek i insann konutuuna kaniim. smail Dede'nin msiksinde peyzaj, bir tiyatronun dekoru gibi eserle beraber yrr, ona deta aksettii zemin vazifesini grr. Fakat bu zemini bulabilmek iin eserin ilk tekliflerini, btn kolay tefsirleri reddetmek, muhayyelemizi serbest brakmak lzmdr. Unutmayalm ki, bizim bugn o kadar derinlikler bulduumuz Garp eserlerinin ou da byledir. Hangimiz bir Mozart menuetini, sadece bir menuet olarak alyoruz? uras da var ki eski msikmiz ameliyesini insan sesi zerinde ya- pyordu. nsan sesi hibir zaman boa ilemez. Oyunla balasa bile, ale- tin kendisi ii ciddletirir. Sesimiz bizi sandmzdan fazla idare eder. ehrin gecesini bize dorudan doruya aan, Tanzimat'la bala- yan Avrupal hayattr. In gelii, ferd hrriyet, ahs emniyet, al- ma ve elence artlarnn deimesi, vapur seferleri bizi yava yava gecenin iklimine soktu. Halid Ziya, ehrin gecesiyle ilk temas eden muharririmiz oldu. "Mi ve Siyah"n Ahmed Cemil'i nerde ise Tepe ba 'ndan ehrin k- lann grecektir. Ne yazk ki, yeni rendiimiz alafranga msik ve yldzlar vardr. Bu yzden Ahmed Cemil o kadar yaknnda kmlda- nan byk ve esrarengiz mevcudu, Halic'in tesindeki kader tarlasn gremez. Bu karmada Edebiyat- Cedde'nin btn maceras, yani hayat karsnda st ste bir yn istinkf vardr. ehrin gece manzaras bizi bir kere daha stanbul peyzajnn sr- rna, yani denize, suya ve a gtrr. Modern okuyucu btn bunla* ra "k oyunu" diye itiraz edebilir. Ne yapalm ki, bu k oyunu istan- bul'un kendisinde vardr. Kald ki insanolu atei ve aydnl kefet- tiinden itibaren mevcuttur. Suyun her bulunduu yerde insan ruhu is- ter istemez ifade sembollerini n oyununda arar. Yahya Kemal'in bykl bunu hemen ilk andan itibaren duy- masnda, her halinde denizi iirin mihrak noktas yapmasndadr. O hem k ile ve su ile dalp akmasn, hem de suda toplanmasn, kl- elenmesini bildi. Su, onun iirinde hem zamann kendisi, hem de onu saklayan hafzadr. Belki hl o besteler alnr Gemiler gemiyen bir ummanda yahut: Grm ve geirmi denizin kalbine sindi. gibi msralarn yanbanda asl estetiini arad o gzel kt*a gelir: Krfezdeki dalgn suya bir bak, greceksin: Gemi gecelerden biri durmakta derinde; Mehtb... ri gller... Ve senin en gzel aksin... Velhsl o r'y duruyor yerli yerinde! Fakat bu deniz iirlerinin iinde en muhteemi phesiz ki "uyan- masn" redifli gazeldir. Orada biz aydnln ifte ryasn en geni tel- kinler iinde duyarz. Shelley bir msranda "Kinat akc bir ihtiam- dr" der. Hakiki stanbullunun -ki kltrmz hakiki stanbulludur- gayruurunda daima bu akc ihtiam ryas vardr. Yahya Kemal bu kapy bize byk bir uurla at. Bu sonbahar sabahnn donuk inci rengini nasl anlatabilirim? O narin, sade yldz kp dolu bir kadeh, sanatn aynasnda grlm saf bir kadn srt, plak bir omuz gibi sanki btn madde ykn ata- rak hafiflemi parltsnda, benden o kadar uzak, yalnz kendi szl- m aydnlnda -kimbilir hangi imbiklerden?- geldii iin zihne o kadar yabanc ki, arada bizi, birbirimize kaynatran bir takm eyler, kapmn nndeki salkm aacnn son yapraklar ve beraberinde ta- d mor sabahlarn hatras, avluda tulumbann durmadan gcrdayan yaral hayvan sesi, daima beraberinde gezdirdii ocuu gn evvel ld iin srtndaki kfede mtevazi sonbahar ieklerinin tebess- mn imdi bir yetim gibi tek bana dolatran gen ingene kadn ol- masa onu deta fark etmeyeceim. Fakat o mevcut ve btn ehre tek bana hkim. Penceremin stndeki yapraklarn buruuk seteninden olduum yere kadar uzanan imendifer ddklerine kadar her eyde onun saltanat var. Tabiat o iliyor, deitiriyor, hayalletiriyor. Oturduum yerden onun ehrin baka semtlerinde, Boaz tepele- rinde, korularda, eski mezarlklarda macerasn dnyorum. Madem ki beni bir kere yakalad, artk onun emrindeyim! imdi engelky srtlarnda, Anadoluhisan'nda, Kalam'ta hep o narin, yldz kp kadehini dolatnyor, yahut baktan mknats dolu kl rengi bir hay- van gibi hareketli, canl, her grd eye hcum ediyor. Elbette Kp- lce mezarlnn hemen biraz ilerisindeki karaaa bu sabah saatinde bsbtn baka bir eydir. amlca srtlarndan deniz son sisler arasn- dan yava yava kendisi olmaya balamtr. Biraz bekleyelim, ta ki gne, o ihtiyar kuyumcu tamamiyle ie koyulsun. O zaman sararm yapraklarn dantels, imenlerin yeili stnde daha rahat grnr. Sleymaniye bir iek yn olur, Sultan Selim nerde ise uacakm gibi olduu yerde kanatlanr. Acaba eskiler aynalar, srlarn oyarak, yazyla, nakla ssle- mek, n tek maddesinde bir rya varyasyonunu aramak sanatn bu sonbahar gnlerinin aydnlndan m aldlar? Dn akam Boazi- i'nde gkyz, muhteem ss kendi cevherinden byk bir billura benziyordu. Her ey, n ok ak maviden balayan bir oyunu idi ve bu oyun o kadar saf ve belirsiz ekilde deiik, yle her tecrbenin s- tnde imknszd ki, btn Boaz manzaras silinmi, gkyz deta tek bana kalmt. kide bir yandaki rhtm yoklayan ve bir kpk alayannda dklen lodos dalgalar bile gn bu imknsz ve effaf in ksesini taklid ediyorlar gibi idi ve lodos birdenbire denizden k- m, ok byk, mavi bir horoz gibi her taraf kaplam, durmadan uy- kulu sesiyle etraf dolduruyordu. Onun bu kahkahalarndan rken yz- lerce mart Kandilli burnunun etrafnda tell ve trajik uular ile bsbtn ayn bir plnda dalgalarn oyununu tekrarlyordu. Sonra gk birdenbire deiti. Billur kse batan gnein erguvan rengi ota oldu. Sanki bulutlar bir an bilinmeyen bir dnin yinini benimsediler ve onunla deitiler. ster istemez "stanbul tabiatnda resmi reddeden bir taraf var" di- ye dndm. Hakikaten bu tek renk varyasyonlar ile ne yaplabilir? Bu, gece gibi, tek bana deniz gibi her tecrbeyi daha banda ifls et- tirebilir, insan ok tatl bir bayala, baygn tekrarlara drebilirdi. Nitekim seksen seneyi bulan Avrupal resim tecrbemiz hep istan- bul'un bysnn etrafnda dnyor, imdi onu atlye oyunlarnda reddetmeye alyor, biraz sonra ona her fantazisi kabul edilen bir sevgili gibi rm oluyoruz. Bana kalrsa bu gzelliklerin altnda ezilme- mek iin tekrar sembole, yahut sadece insana, gnlk hayata dnmek- ten baka are yoktur. nsan ehresinin gzellii urada ki, tabiat st ste birka bakta tketmek bazan kabildir. Fakat bir insan yz, ar- kasnda tli' ve artlar dediimiz o etrefil makine ile sonsuzlua ka- dar gidebilir. Bizim eskiler tabiata gz yummulard; fakat bir dn- cenin altnda olmasa bile, insan hi ihmal etmediler. Ahmed Him'in lmnden birka hafta evvel syledii bir son- bahar beyti vardr: Bir ku dnr bu bahelerde Altn ty sonbahara uygun Bu kuu geen gn Kozyataf nda sararm narlar, ba ktkle- ri, kuru yapraklar arasnda, ba boynunda, yahut hemen uacakm gi- bi mcevher kanatlarn silkerken grdm. Kahvenin kk, bre ha- vuzunda glgelerimiz bir an beraber yzd ve dakikalarca ayn eyle- re, akik, sar yakuttan ikindi semasna, uzak ve glgeli denize baktk. Him'de mevsimleri ve saatleri anlamann sim vard. Fikri g- ln ve tabiatna yabanc bulur, hayatn deta kasten darlatrmaktan holanrd. O gzleriyle, galiba biraz da derisiyle yaard. O kadar bir by iinde gibi ve eya ile sarma dolat ki, kendini tabiatla insann acaib bir terkibi zannedip etmediinden hl pheliyim. Dorusunu is- terseniz biraz da byle idi. Him, mitolojinin Centaure'lanna benzer- di. lk iirlerinde bu ikilik kompleksi bir yn imajla kendisini anlatr. "Bam" iirinde ise aktan aa itiraf eder. Fakat asl dm, "Aks- i S ada" iirinde bulursunuz. Bu manzumede insan sesinin altnda bir Centaure'un nal seslerini ve insan alayna benzer iniltisini duyma- mak kabil midir? Hatt Him, bu kompleksi yznden kendi sesini bi- le deitirmi, iinde akama ve geceye, yldzlara, mevsimlere, tabi i- tihalara ait bir yn hayret, hzn, sevin bulunan yan lk bir ho- murtu haline getirmiti. iir dili de az ok byle idi. Bize bir eyler sy- lemekten ziyade, hi konumayanlarla hemhal olmak iin bulunmu bir vastaya benzerdi. Hayatnda da az ok bu vard. Ak iinden klmaz derecede g, ztrapl bir mesele yapmt. Sanki nesli mnkariz olmu, kendisinden baka erkei gibi diisi de artk kalmam bir mahlk gibi, Nisan gecesinin karsnda duyduu yalnzl hatrlayn! Kozyata'nn yzlerce ayna krlm, yzlerce ipek kervan ya- ma edilmi gibi renkle dolu, sade parlt ve kamama sonbaharnda H- im, bana akanda vehmettii kan ve gzlerinin suda parlayan yldz hzn ile geldi. ocukluundan beri tandm, benden bir ka ya gen bir dos- tum vardr. Btn mr boyunca en riyaz ekilde tek bir dncenin adam olmaya alt. Bunun iin hayata kst, istidatlarn inkr etti. nsan yalnz sefalet ve ihtiyalarnda grmek iin elinden gelen her eyi yapt. Fakat stanbul onun yakasn brakmad. Bu modern trik-i dnyy sihirbaz ehir en ateli bir rakkase gibi durmadan kovalad. Dncesinin her hain dnemecinde karsna kp soyundu ve mev- simlerin raksn yapt. Kh Yenicmi'i ay nda eritti, kh Sleyma- niye'nin kubbe ve kemerlerinden aydnln en srkleyici orkestras- n kurdu. Bu oyun gzlerimin nnde senelerce devam etti. Sonunda dncesinin ciddiyetiyle beni o kadar rkten dostum tam manasiyle munis bir estet oldu. Onyedinci asrda Anadoluhisa- n'ndaki yallarnda Talik mekeden, dizlerine parmaklarn vura vura semailer besteleyen, divanhanelerinin aynal tavanlarna dalarak ora- daki gne oyunlarna benzeyen kafiyelerle iir syleyen kazasker ve eyhlislmlara benzedi. imdi hayatta artk gzellikten baka bir ey aramyor, belki de baka bir eye inanmyor. Gnlerini stanbul yolla- rnda veya krlarnda, istanbul saatlerini kovalamakla geiriyor. K geceleri sokaklarn sessizliinde Chopin piyanolar veya Schumann kemanlarn yakalyor, Hali akamlarnda Bonnard veya Turner renk- leriyle sarho oluyor, skdar srtlarnda ve manav dkknlar h Ce- zanne hacimlerini, byk ve ssz bahelerde Corot'nun gizli riyaziye- sini kefediyor, Bykdere ve Tarabya gecelerinde Dufy'nin o ince ve i ie izgilerini, siyah kehribar cill karanlklarn buluyor. Hlsa s- tanbul'un drt mevsiminde insanln en geni talihini tadyor. Bu sonbahar banda bir gn onunla Beykoz ayrna gittik. Kas- rn bahesinde kuru manolya yapraklarnn stnde bir org allyrm gibi srarla ve lezzetle yrrken onu seyrettim. Yahya Kemal'in "ink- rz- bahran" diye anlatt sonbahar mucizesini bizzat kendisi yara- tyormu gibi mesuttu. Sanki mevsimin dehas olmutu. nce yz, bir Pan gibi sivri ve aydnlk, manzaraya ve ufka uzanm, ne bahedeki glge-k oyunlarn, ne imenin taze yeilini, ne aalarn tepelerin- deki yumuak kard. Servet-i Fnn irlerinin tek bir bakta insan mr iin btn bir ikyet cehennemi karacaklar kenar tala- r krk, bakmsz Tanzimat havuzlarna durmadan eildi, rm yapraklarn ve yosunlarn kederinde byk Venediklilerin ahane ye- illerini, kahverenklerini arad. Dostum, yz seneden beri girdiimiz lemde kefettiimiz duy- gular ve bilgileri stanbul'a nakletmi, onu her an muhtevas ve tekni- i deien bir kitap gibi okuyor, bir mze gibi seyrediyor, bir konser gibi dinliyordu. Ve ben onu dinlerken kendi kendime hep ayn eyi tek- rarlyordum: "stanbul ite budur. Nereye bakarsak bakalm, hangi ufuklara hasret ekersek ekelim, biz stanbul'da ve stanbul'la gre- ceiz. Btn tarih boyunca bu hep byle oldu. Son be yz yln hik- yesi, bir ehrin terbiyesi ve tebcilinden baka nedir? iirden, sanattan, muaeretten dine kadar her eyde stanbul'un pay vardr. O bizim ha- kik ruh mmanmzdr." Istanbul, i 953. s. 59-79 KARANLIKLARIN TADI Medeniyetin aydnlk ve esrarsz gecesini, byk lmbalarn, renkli reklmlarn, lks avizelerin gecesini yine ayn medeniyet elimiz- den ald. Geenlerde bir akam, sokaa kar kmaz birdenbire tabia- tn yaratt gibi geceyi, iptida ve karanlk ehresiyle asl geceyi bul- dum ve anladm ki geici bir zaman iin olsa dahi hayatmza srrn ve vehmin, perdelen smsk indirilmi scak mahremiyetlerin saatleri tek- rar girmitir. Bu avdetle sesler bile deimi, eriilmesi imknsz gr- len uzak hudutlarn ve maceralarn mehule uyank bekileri olmutur Aydnl, vuzuhu herkes gibi severim; hayat yapan phesiz ki onlar- dr. Fakat hakik ryas olan her eyde karanln bir hissesi vardr. Gl- gesini aydnlkta bile yansra gezdiren insanolunun yan tarafn ka- ranlk, esrarengiz gayriuur yapan asl hazine, bizi kinat dediimiz b- yk manzumeye ithal eden balann mecmuas kark ve mufassal ben- liimiz onda sakldr. Bunun iindir ki bilhassa sanat, karanlktan ken- dini kurtaramam, hatta ndir olarak elde ettii glgesiz aydnlklar bi- le bizzat vuzuhun iddetiyle hi olmazsa gzlerimizi kamatrmtr. phesiz ki hayat bir rpda ilga eden tam ve mutlak karanlktan bahsetmiyorum. O ademdir, o ademin bizzat kendisidir, imknlarn be- ii veya mevcut olanlarn mezardr. Benim bahsettiim karanlk, mu- hitimizi birdenbire sanki kesif su tabakalan arasndan szan aydnlkla yekparelii bulanm bir deniz altna eviren pheli bir karanlk, hat- t daha iyisi, deta dardan idare edilen bir karanlktr. Kadky'den istanbul'a dnmek iin yaptmz ksa vapur yolcu- luu esnasnda bunu ok gzel grdm, iskeleden seyrettiim deniz, tandm ve bildiim deniz deildi. Sularnda krlan binlerce n cins ve revnak iinde renkten ve parltdan seraplarn sanki ebediye- te srkleyen aydnlk evreli "grm ve geirmi stanbul" denizi or- tada yoktu. nsana, dindar ve kederli bekretler gibi, kendilerini bir uz- lette tketmeye mahkm etmi hissini veren koyu mor ve yeil birka fener , ona bir hudut izebilmek iin beyhude abalyorlar, nere- den geldii bilinmeyen belirsiz parltlar, kesif karanln ancak daha . durgun ve mcell yapabiliyorlard. Fakat stnde adeta elmas tpzj f- lemiler gibi dalan bu parlty, kendisini bir masal sultannn aynas yapan bu acayip cilay nereden bulmutu? O, bu haliyle bir tabiat paras olmaktan km, esrarengiz ba- larla her paras birbirine bal, en dank unsurlar bile birbirine ce- vap veren, byk karanlklarndan mteekkil sktlar, fikrin serhat- lerini tesbit eden aydnlk noktalan ve kesif vardeninde zhayat birer hiyeroglif gibi alkalanan nadir yldz akisleriyle deta bir iir, kulak- la deil, gzle zevkine varlan ve gzelliine ancak eski bir tlsm gibi buruuk ve asl ceyln derisinden sahife zerinde gzle eriilen, hi ya- zlmam kadar gzel ve mstesna bir iir olmutu. Kalabala ramen hi kimse konumuyordu. Gece, belli ki bin bir kollu bir ahtapot gibi hepimize sarlm, kendisine bendetmi, mut- lak bir duruu muhafaza etmekten ibaret olan ksa ve kat' nizamm herkese kabul ettirmiti. Bu skt, perdeleri indirilmi ve lmbalar karartlm vapurda da bylece devam etti; mcerret ruhlar olmutuk ve zaman denizinde ter- kettiimiz hayatn hatralar ile mahzun ve onlarla batanbaa dolu ol- duumuz halde bir mntehaya doru gidiyorduk. Buna benzer geceleri, yakn peyzajn belirsiz karaltlanyla mah- pus bu deniz parasnn bysn andran gzellikte baka geceleri, ocukluumun bir ka senesini geirdiim Irak'ta grmtm. Herkes bilir ki oralarda gece oldu mu, bilhasa yaz gecelerinde, in- sanlar, -gne altndaki hayatlar ve bu hayatn saadet ve ztraplar, imkn ve nasipsizlikleri ne olursa olsun- yldzlarn sofrasna oturur- lar, orada birleirler, onlarn arksn dinlerler ve onlarn parltsn ierek, ayn gecenin baka bir devam olan uykularna szarlar, Fakat o geceler bsbtn baka bir ey, kozmik bir rya, metafi- zik bir endiedir ki stste ylan ve deta yklan esrarl aydnlklar iinde iradenin ve e' niyet hissinin ilgasyla zaferlerini yaparlar. Elmas ve her trl mcevher parltsn, uzak ve kadir birer ulhiyet yapan bu acayip hendeseli yldz salkmlarnn, btn o tlsml ejderhalarn, mu- rassa akreplerin, mehul ve byk bir lnn zaman ve mekn tarafn- dan paylalan hazinesinden dalm gibi her biri kendi dasslal uz- letinde parlayan bu altn kelepelerin, bukalarn kesif karanlk deni- zinde alkalanarak yzdklerini, acayip nanslarla bu karanl perde perde bulandrdklarn, byk, dev kr iekler gibi onu yaprak yap- rak dattklarn grdkten sonra, baz itikatlarn baz memleketler iin deta iklime ait bir mahsul olduunu insan ne kadar kolay anlar. Belli ki kadm Elcezireliler acaip ve hudutsuz tanrlarn gklerinin tar- lasnda feyizli bir mahsul gibi ve bir yaz gecesinde bimiler. Hatta bizim iklimde bile byk ehirlerin gecesi artk bizi bu me- tafizik endieye gtrmyor; biz onun karanlkla uyuturulmu hayat- n yine etrafmzda, barndrd insan fertlerinin talihiyle beraber ke- sif bir sessizlik iinde mumyalanm olarak, deta kendi kendisinin glgesi olmu gibi gryoruz. Bugnk ehir, eddad bnyesi ve ka- deriyle kendi bana olarak mevcut olan bir muayyeniyettir; ve her tr- l metafiziin dnda kendine has bir ryann sahibidir. Mimar eserleri, yerli hayat unsurlar, unutulmu an'aneler ve l- ler ona mstakil bir surette sahiptirler. Baudelaire, bir iirinde, sevdii kadnn gecelerini benimsemek iin kendi lmn beklediini syler. Baz isimler ve beyitler de yaam olduklar ehrin gece saatlerine y- lece hkimdirler. ahsa ait sokak ve semt isimlerinin muhayyelemizde hakik hviyetini almas iin gece saatlerini beklemek lzmdr. Gn- dzleyn bizim iin sadece Vefa olan semt, geceleyin eyh Vefa Efendi olur. Fakat bugnk ehrin gecesi, tepesine aslm keskin sokak fener- leri altnda her hlyay ezdii gibi, bu hayaletleri de siliyordu. Her fener direinde, sabaha kadar, iinde doduum ehrin hl- yalarndan birinin asldn, slak bir bez gibi rzgrda sallandn ve sarardn bu karanlk gecelerde rendim. imdi onlar bu ikenceden muvakkat olsa bile kurtuldular ve stanbul iinde kendi varlklarn te- kil eden ryay serbeste gezdiriyorlar. Artk btn istanbul velilerine sokak balarnda, tenha meydan- larda rastgelmek mmkndn Fakat karanlkla beraber neler dirilme- di? Bu gecelerden brinde, simsiyah perdelerinden tek bir altn izgi- nin ok nazl bir ninni ile beraber szd bir pencere nnde, birden- bire eski kyafetli bekisiyle, ramazan davuluyla, eski klhanbeyleri ve gedikli sarho 1 any la, ellerinde clz kl mum fenerleri maniler oku- yan satclaryla, yangn seslerinin ve ac vapur ddklerinin esi fs- tanbul geceleri stnde zaman zaman yapt hileli mimariyle ve bil- hassa hepsinin stnde, hayvan insiyakn derinliinden geldii iin hepsine hkim olan ve bizde belki hilkatten beri gizli ve en cibill bir miras gibi devam eden o iptida ve ok zengin korkuyu, evin hakik ve- lisi olan lm korkusunu uyandran kpek ulumalaryla eski mahalle hayatn, bin trl mnsz ve zavall eyin birbiriyle birleerek yapt- o iirli terkibi canlanm buldum. Bununla beraber yaadmz mstesna geceler bize daha mucize- li bir hayreti saklyor. Yaknda ay nn ehrin manzarasna, tek ba- na, rakipsiz hkim olduunu greceiz. O zaman souk ve hlyal mehtabn altnda, semt semt, bide bide, koy koy bu peyzajn, imkn- sz bir Wagner operasnn hareket ve msiksini bekleyen bo bir dekor gibi aldn ve bizzat bu hareket ve msiknin yokluu sayesinde te- sirlerini bir sonsuzlua doru genilettiini greceiz. Ksacas ehas, zaman ile ll bir aydnln cilvelerinden ibaret olan srr bir oyunu seyredeceiz. Kimbilir belki de, lmn srrna sahip olduu sylenen sihirbaz ay, bu yeralt gnei, bir mucize ile gemi zamann derinliinden bir takm glgeleri ekecek ve gnele yontulmu kk mcevher muay- yeniyetlerinde ideal bir tanbur ksesi gibi aksisadann uyuklad Be- bek, Kanlca, Bykdere koylar tekrar unutulmu saz sesleriyle dola- caktr. Niin olmasn? Madem ki ir: Velhsl o rya duruyor yerli yerinde diyor, biz de ryalarmzn kaybolmadna inanabiliriz. Her yalanda bir hakikat paras vardr, derler. Arkasnda insan muhayyelesinin ve- KARANLIKLARIM TADI ld mekanizmas alan iirin yalan ise daima, hakikatin kendisi ol- masa bile, mutlak ve bir ebediyet iin mahfuz ehresi olmutur. Yumuak ve munis gece, byk ve engin karanlk, seni ne kadar methetsem azdr. Sen tehlikenin ve vehmin annesi olduun kadar, te- sellinin, hlyann ve iirin de cmert kaynasn. Senin her eyi silen, izgileri ilga eden ve ekilleri yumuatan eteklerin hayatmza yayln- ca ne mucizeler, neler olmaz ki... Sen byk ve mukadderata hkim el- lerinle aydnln mealesini zamann huduttanna arparak sndrn- ce, her imknsz rya tahakkuk eder, ller dirilir, eya bir vahdete mal olur ve insanlar hakik hviyetlerini bularak kendi kendileri olurlar. Sen, nmze atn hazinelerle hayatmzn nasipsizliklerini te- lfi eder, hasretlerini dindirir, hnlarn alr ve yumuak sknunla ya- ralarn sararsn. "Sefil, debdebeli saraylarn kurmak iin lzm olan altn senden dn alr", plak, senin mahremiyetinin yldzl kuma- yla giyinir, k, sevgilisinin sade kollarn ve gerdann ssleyecek emsalsiz mcevherleri sende bulur, ir, hlyalarnn sultanna, kan- nn beyaz ve temiz ieine senin tun kapl kanatlarndan geerek kavuur, nasipsiz mrnn mahrum olduu scak mahremiyeti senin haha kokulu, mcell abanoz gsne yaslanarak sayklar. Gece, gece, hlyalarmzn byk ve ebed mimar! Sen ebediye- tin sonsuz yz, lmn munis kardeisin; onun iindir ki ruhuna sa- hip her insan, kendisini ancak seninle ve sende tamamlanm bulur. Gn Gazetesi, 7 Haziran 1941 LODOSA, SSE VE LFERE DAR Geen hafta stanbul ikliminin hazrlad bir masal yaadm. e- hirli hayatn o kadar gletiren sis, lodosun bir aydan beri yapt ii bsbtn baka planlara tad ve bize ndir rastladmz akamlar, sa- bahlar, ikindiler hediye etti. Hatta birinci gn, gece Ue gndzden ba- ka zaman blm tanmayan yirmidrt saatler geirdik. Lodos stanbul'un hem afeti, hem de lezzetidir. Her mevsimde emsalsiz bir kuyumcu, yahut ok kskan veya bell bir k gibi or- taya kar. Bir aydr stanbullunun hayat altn, gm, her cins ky- metli ta, firuze ve zmrd, mineyi hi esirgemeyen, israf edercesi- ne kullanan bu eski ustann atlyesinde bir Hrrem Sultan'm mcev- herleri gibi dvlyor ve ileniyor. Bu eski ve marifetli k, daha bir ka hafta evvel o kadar hrpalad, yerden yere ald, deta drt bir tarafa datt sevgilisini durmadan sslyor, gzelletiriyor. stanbul bu sevginin ve okamann altnda mesut, hatta biraz baygn, glyor, geriniyor, bir kat daha gzelleiyor, bazan silkinip mevsimlerin ve sa- atlerin raksn yapyor, bazan da, geen hafta olduu gibi, ar ssleri- nin ve baklarnn parltsn bir eit can skntsnda, uyku mahmur- luunda ksyor ve klletiriyor. Sisi daima ok sevdim. Bir baka yazmda da sylediim gibi onu zihnin baz hallerine ve san'atn kendisine benzetirim. Gerein em- berinden, tabiatn kendi fantezisiyle bu kurtulu, grdm ve bildi- im eylerin drt bir yanmda byle deimesi, szlmesi, arlklar- na kadar renk, izgi, her eyden kurtulmas ve kendi hayaletleri olma- s muhayyelemi daima gcklar, bana acaib ihtiraslar alar. Sanki ba- ka bir dnyada ve baka nizamlar iinde yayormuum gibime gelir. Daha dorusu, yahut onun baz hal ve artlarda benzeri olan ryann nizamna girdiimi sanrm. Ayrca da srf benim olan bir roman dolu dizgin yaarm. Etrafmz alan bakalk vehminin dourduu yalnzlk duygusu, artk kendi kendisinin glgesi olan bir yn ey arasnda, kendisini tek dnce olarak bulmann verdii acaib bir cokunluk, bi- zi, hi farknda olmadan talihimizi amz zannna gtrr. Ruh iin o kadar lzumlu olan o deitirici hlya, bize dmzdan doru gelir ve dikkatimizin tarzn ve slbunu deitirir. Galiba san 9 atn da eninde sonunda yapt ey budur. stanbul ha- zan san'at lzumsuz klacak derecede deimesini biliyor. Daima id- dia etmiimdir: Bizim, hi olmazsa imdilik asl byk mevsim mze- miz, bu durmadan deien, n ksp aan stanbul'dur. Baz man- zaralarnda bu mze, bir eit Wagner operasna* baz film dhilerinin tasavvur ettikleri o fantastik balelere kadar gider. Bu cuma gn sis yznden Sleymaniye cami'inin avlusunda, empresyonist resmin bize bundan altm, yetmi sene evvel hazrlad- lezzetlerin dnyasnda idim. imdi artk Sinan'la beraber Yahya Ke- mal'i de bize hatrlatan byk cami -Yahya Kemal'in btn zamanla- rmz stne eilmi efkati, bende, ocukluumda bu cami'in mihra- bndaki o byk mumlarn kasnak veya top avize kandillerinin yapt ii yapyor ve Sleymaniye benim iin bu kla aydnlanyor- ykl aydnlkta erimi izgileri ile hayran olduumuz muayyenlii, mutla- kn bulmu, nisbetlerini kaybetmi gibiydi. Onu sanki ilk tasavvur gnlerinde Sinan'n zihninde birdenbire beliren ve belkemiinden ay- dnl bir stma mesi gibi geen ilk hayalinde, o maddesiz terkibin- de seyrediyordum. Semtinin dar, yokulu, inili sokaklarnda ve caddede insanlar birbirine oktan unutulmu hatralar gibi rastlyorlard. Sanki her ey ok derin bir uzaklktan, hareketi gletiren bir maddeyi yararak ve biraz da ona gml geliyordu. Yllar boyunca zaman albmlerinde sararm fotoraflar birdenbire canlanmlar ve hafzamz kendileri- ne behemehal bir ad ve hayat hikyesi bulmaya zorluyorlar gibi bir eydi bu. Bu uzaklk, bu zaman iinden size doru gelme fikri -hayat bu kadar yavalatan ey, ancak ylm zamann kendisi olabilirdi- sizi is- ter istemez en kalabalk caddede bile, hududunu lykyla tayin etmek g olan bir ameliyenin tek ileyicisi yapyordu. Topuklarmn tam ucunda, beni inemeden durmak lfunda bulunan, belki de be sene sonrann modeli o aerodinamik otomobilde ve bu otomobilin volann- da beni ineyerek bana i amaktan kurtulmu olmann verdii saa- detle aknlma glen gen ve gzel kadnda bile, benim, o anda uzaklnda, gmld bilinmezde arayp bulduum bir ey vard. (Bu mnasebetle erkek ofrlerin inemedikleri dalgnlara fena halde kz- dklarn ve kadnlarn bu ii daha rahat aldklarn hatrlatmak isterim.) Kk bir mahalle dkknndan, sapsar bir lmbann altnda si- gara alan bir ihtiyar, bir sis dalgas yava yava, tabaka tabaka gz- mn nnde saryordu. Preciosi'nin ve dier son asr stanbul ressam- larnn manzaralarna sindirdikleri debdebeye hak verdiren beli ve zengin havada, bu bre adamn byle mumyalandn grmek haki- katen zc bir eydi. Biraz sonra caddeden geen cankurtaran, emi- nim ki bu ihtiyar gtrmt. Kk bir kz ocuu, belki de sisin hemen o noktada biraz daha koyulaarak kendi kendine yaratt bir mahlk, szgn bir hayalet, bir baka bakkal dkknnn kapsnda, pirin ve fasulyeleri Karun'un ha- zinesine ait eyler yapan elektrik nn ve dardan gelen sokak fe- nerinin ift hcumu arasnda birdenbire eriyiverdi. O kadar ki aramak beyhude idi. Olduu yerde sadece byk, hayretle alm gzleri kal- 1 mt. Siste sade grnenler deil, seslenenler bile deiir. O gn Ba- krclar iinde, her stanbul'lunun az ok alk olduu eki seslerin- de bunu bir daha denedim. nce ve krmz bakr hevhalarn dven bu iiler, bana daima stanbul akamlarn ve sabahlarn gzmn nnde hazrlayan mitolojik mahlklar gibi grnmtr. Fakat bu se- fer almalarnn ritmi deimiti. Sanki ocukken gittiim hamam- larda mahsustan yere drdm ve sonra buulu havada ve bo kubbe altnda uultusuna bir sarn gibi eildiim taslarn aksini din- liyordum. Acaba eski Yunanllar, kendi ahretlerini, o renksiz ve mahzun gl- gelerin gemi gnlerini hatrlayarak dolatktan gnesiz lemi byle. sisli gnlerde mi buldular? Odysse'de Ulysse bu ahrete iner ve orada, eski muharebe arkadalarn gnee hasret eker bulur. Siste herkes bir para Ulysse'e benzer. O gece ikide bir uyanp baktm pencerede saat ikiye doru s- kdar tamamiyle kaybolmutu. Uyku sersemlii iinde skdar'dan mahrum bir istanbul beni hayli zd. Bu aynada kendi hayalini, yolda glgesini grmemek gibi bir eydi. Daha bir gece evvel hafif rzgr al- tnda binlerce ktan bana gz krpyordu. Biraz sonra uzaklara atlm bir dizi fener nda onu tekrar, onu veya ok uzak hatrasn tekrar buldum. Baka trl bir karanin ortasnda, tek bana, sanki zaman denizinde yzyordu. Kyya ve cadde klarna ok yakn geen bir taka biraz sonra bu zaman denizini, bir lhza iin olsa bile, eski bildi- imiz deniz yapt. Sabah bsbtn baka oldu. Gne, Turner'in son tablolannda ol- duu gibi dodu. Yan domad. Onun yerine kat kat perdelerimin ara- sndan byk ve donuk bir sanlk, dumanl bolukta hi bir kenarsz ve izgisiz asld. Sanki yaratln ilk sabahlanndan birini seyrediyor- dum. Belki de byle yaratlan ey nizamsz bolukta alev salarn to- parlamaya alan gnein kendisiydi. Yahut tam aksiydi. Gne l- mt ve sis ddkleri onun lmne alyorlard. Bereket versin ki bir taraftan kk bir krmzlk kanad. Sisli havalarda vapur ve sis ddklerinin seslerine dikkat ettiniz mi? Nasl birbirlerini ararlar, birbirlerine sarlrlar. Benim iin stan- bul'un en z seslerinden biri de bu sis ddkleridir. Vaktiyle onlar din- lerken, hep Ailen Poe'nun lmn sonsuzluunda birbirlerini arayp bulan ve bulduktan sonra babaa gemi hayatlarna alayan Una ile Monos'unu hatrlardm. Daha sonra bu hayalin yerini Yahya Kemal'in, "Siste Syleni" in in o gzel aray ald: Kandilli, Gksu, Kanlca, Istinye nerdeler? Bittabi bsbtn deil. Amerikan irinin mahzun ve metafizik hasretinden bende kalan eylerle bu msran izdii stanbul manzara- s birletiler. Yaanm olan daima yaanmtr. Cumartesi gn, Boaz pek sisli deildi. Anadoluhisarf nda hafif bir pusun arasndan her ey bir pastel szgnl ile geliyordu. Dalla- rn yeiline, evlerin kiremitlerine kadar ak mavi. Sonra her ey bir- denbire koyu lcivert oldu. Evvel Setst'nde misafir olduum dost evinin balkonunda, sonra iskelede btn Boaz, mcerred ve usta iz- gisinde ok bilinen eyleri tekrarlad halde, bize, belki de bu ici verd lakenin zerinde onlar benek benek datt, her birini gnlk eyle- rin semasnda ayr yldzlarm gibi kendi yalnzlndan konuturdu- u iin o kadar hayal ve harikulade grnen o sedef ii Japon parava- nalarna benziyordu. Burada, srtn stnde, tek bir pencere sedefli bir yaprak gibi karanla dyor, beride deniz kenarnda, btn bir evin cephesi, beraberinde tad mahremiyet havasyla suda, iki sandal glgesinin arasnda sessiz alkanyordu. Tek hareket kar kydaki otomobil farlan nda idi. Onlarn denize doru her frlaynda btn ky sanki bize arpmak istiyormu gibi stmze doru geliyordu. O zaman lciverd lake Japon paravanas kendiliinden yava yava bir yelpaze hayaline doru deiiyordu. Va- purda ise, hakikaten, Boaz alp kapanan bir ipek parasnn byl tesadfleri oldu. istanbul gecelerinin. Boaz gecelerinin gzellii, su- yun ve n btn bir iir, metafizik olduu sonsuz ve deiik mace- ra... mknsz bir Mallarme ile Eflatun'un el ele verip kurduklar aca- ip ve emsalsiz dnya... Btn bunlar yazarken iimde bir ses bana durmadan "k oyun- lar!" diyor ve onun zaman iindeki aksi "el'b-i nriye" diye tekrarl- yor. Evet byle olduk. Otuz seneden beri, gzele kar gergedan deri- sine benzeyen bir zrh geirdik iimize. Modern edebiyat k oyunla- rn, muhayyelenin her gzel teklifi gibi durmadan reddediyor. Bazla- rmz, biraz daha insafllarmz, ufak tefek kaamaklarla, modern anla- yn gmrnden bir iki gzellii yle bir karyorlar. Bir ksm ise edebiyat arna koymamak, masa banda mutlaka inkr etmek zere ondan mahrem hayatlarnda lezzet alyorlar. Byk bir ksmmz da, hakikaten modern Saint-Antoine'Iar, stanbul mevsimlerinin altn ky- snda kendilerine gelen eylere, gerekten eytan bir iva imi gibi gzlerini kapyorlar. nsan ztrab varken, diyorlar ve hayata, gzelli- e ksm olmann verdii asil bir tatminde somurtuyorlar. Fotoraf pozlarmn asaleti... Fakat insan ztrabn asl tadanlar, tabiatn gzelliine, Boaz'n k oyunlarna hi gzlerini yummuyorlar. Bu yaz, ge vakit beni Ka- bata'a karan kayk, bir sualimi yanl anlad iin beni deta pay- lad: "Beyim, bu gzellikte uyku dnlr m... Allah beni Boaz'dan ayrmasn..." Ona, "Ama ksryorsun..." dedim. Hakikaten korkun ekilde ksryordu, fakat sevgilisinden ayrlmaya raz deildi. Belki de biraz eski adamm; stanbul'un gzelliklerine kendimi daima teslim ettim. Ne diye tabiat, yaadm ehrin tabiatn inkr edeyim? Niin stanbul gecelerinin bize hazrlad gzellikleri redde- deyim? Boaz gecelerinin sudaki oyunlarn baka nerede bulabilirim? Hangi msik, hangi san*at eseri bana bunun eini verebilir? Her silin- dir dnnde bir kere deien, yepyeni bir terkip olarak karnza - kan bu sedeften, siyah elmastan dnya... Asrmza gelecek asrda ku- lak verenler, belki de tek bir lk iiteceklerdir: "Gzel ld. yi ni- yetimizle gzeli ldrdk, vah bize... Gzelle beraber insan ldr- dk!" Modern trajedinin imdi bize o kadar eitli gelen korosunun ge- lecek zamanlara kalacak asl feryad, korkarm, bu olacaktr. Pazar gn ehir sis iindeydi. Hayatmz ddk seslerine gemi, ba stmzde dolayordu sanki. Artk ne ky, ne deniz vard. Kad- ky'e gemek iin evde Paris'ten yeni dnen Bedrettin Tuncel'le orta- ln biraz almasn bekliyorduk. Birdenbire denizin bulunduu, bu- lunmas lzm gelen yerde bir k kaynamas oldu. Yzlerce lmba birden dalgalarn hevesine gre inip kyor, deta din bir raks yap- yordu. Sanki eski raan elencelerinden birindeydik ve yzlerce be- yaz lle, iinden aydnlanm, nmzden geiyordu. Lfer av... Bir hafta evvel Sarayburnu nnde bir neblz gibi karncalanmasn gr- dm ve kendi kendime altn seline karamadm iin zldm lfer av... Biz araba vapurundayken Sarayburnu'na doru giden ka- yklar hakikaten saylamayacak kadar oktu. Vapurun neresinden bak- sak onlarn bize doru kme kme geldiklerini ve limana doru uzak- latklarn gryorduk. Deniz, biraz uzaklatka sararan bu kla es- ki irlerin anlatt bahar emenlerine dnmt. Havada balk zga- rasnn kokusu, etrafmzda bizi selmlayarak, bizimle aadan yuka- rya doru kadeh kaldrarak, yahut havann gzelliinden bahsederek akp giden deniz ehri istanbul'un irleri balklar ve balk amatrle- ri... Lferin stanbul iin btn bir mevsim olduunu herkes gibi ben de bilirdim. "Huzur"da lfer avndan bahsetmitim. Fakat bu kadar muhteem, deta bayram eklini hi grmemitim. Bilgim, bulundu- um Boaz kylerinde, Kabata'ta grdklerimden ibaretti. imdi bu anda olduu gibi. Penceremden bir ka yz metre ilerde yirmi otuz ka- dar lfer kay, hafif pusun sarartt ve suda aksini bytt kla- r ile byk yelkeni ile, kanatlarn yar am masal kular, byk masal kelebekleri gibi arkalarnda skdar klan -ok kr sk- dar yerinde- inip kyorlar. Pazar gn grdm ey bsbtn bakayd. Hakikaten biz is- tanbul'u ok az tanyoruz. Hemen hemen edebiyatn hi yapmamz. Meer istanbul'lunun takviminde bizim her yl, haberimiz olmayan bir lfer ehryini, lfer bayram varm. Tpk eski Venedik dukalarnn btn bir debdebe ve saltanat iinde, her yl, Adriyatik'le evlenmeleri- ne benzeyen, hem de srasna gre haftalarca sren, sadece halkmzn kendi ikliminin emrine uyarak bulduu, oluk ocuk yaad bir bay- ram!.. Gece sis bsbtn artt. On bire doru indiim Kadky iskelesi- nin bir adm ilerisi karanln almaz bir duvan olmutu. Yalnz bir noktada, Haydarpaa garnn ok uzaklara atlm klar, sudaki akis- leriye beraber, bu duvarn zerinde uzak, ok hayal ve zengin bir "Binbirgece", bir ehrzd dekorunu aksettiriyordu. Manzara o kadar deiik idi ki, oluk ocuk btn bir iskele kalabal gecikmeden i- kyeti aklna bile getirmeden bu masal doya doya seyretmeye al- yordu. Bir ara stanbul'dan kalkm bir vapurun haberi geldi. Fakat ben gene skdar' merak etmeye balamtm, iimde belki son lfer kayklarnn dnn grrm midi vard. Nitekim skdar'dan dndm. Araba vapuru, yalnz kendi nn dt yerde suyu bulu- yor ve yol alyordu. Makinenin sesi, biraz da pervanenin her dnn- de bir ka birden doup paralanan, kpkten ve elmastan kanlar et- rafa srayan bu deniz kzlarnn feryadyd. Fakat banz bu klarn dt yerden biraz yukarya kaldrnca boluk, siyah ve kat, byk bir yarasa kanad gibi deta alnnz kanatyordu. Bir ka lfer kay bu boluktan ok dolu baklar gibi bize doru geldiler ve arkamzda braktmz karanlkta sararp kayboldular. Vapurdan karken ehire baktm. skelenin tesi, Kabata, Ci- hangir, Ayazpaa, tandm yokulardan ve setlerden gelen tek tk klar ve onlarn arasndaki byk, karanlk ktleleri ile hakikaten bir sema haritas olmutu. Bu son hayalle yatama girdim. Byk ve muhteem bir san*at eserini henz bitirmi gibiydim. stanbul'un operasn yaadm bili- yordum. Belki de, ryamda, kahramanlar o kadar tandmz btn halkmz, msiksi hatralarmz olan bu gzel roman ve msik cm- bnden tekrar bir eylere rastlarm midiyle kendimi sis ddkleri- nin ac ve daima dsslal, daima iimizden bir eyler aran lk- larna braktm. Cumhuriyet, 27 Aralk 1958, nr. 12365 YAKLAAN BYK YILDNM I istanbul fethinin beyznc yldnmne yedi sene kald. nsan mr iin dahi dnlse, ksa bir zaman. O kadar yakn ki yarn gele- cek ve bizi hibir ey yapmadan, gaflet iinde avlayacak diye korkma- mak imknsz. nk stanbul fethinin beyznc yldnm sadece tarihte ol- mu bir ii kutlamak deildir. O i, beyz yl nce olup bitti, dnyann o zamanki artlan iine girdi; hatt en ufak neticeleri bile tarih oldu; ya- ni bugnn artlann hazrlad. Zaten stanbul'da yaamak, stanbul'u bizim bilmek, bu fetih gnn kutlamaktr. Dn akam benim yaptm gibi bir Boaz kynden Sleymaniye'nin, Fatih'in minarelerini pfrl pnl yanar gren ve bu gzelliin beyz seneden beri bizim olduunu dnen her istanbul'lu, fethi kendisi iin bir kere daha kutlam deil midir? Bunu her gn ve her zaman, hepimiz yayoruz. Bulgurlu k- ynden veya Libade'den yoku yukar bir sabah vakti kan yolcu, din- ledii blbl sesinde stanbul fethini kutiamaz da ne yapar? Yaamak, etrafmzdaki eylerin uuruna erdike bir dua olur. istanbul'da yaayan herkes, az ok bir gzellik iinde yaadn ve bu gzelliin bu toprak- ta ve bizim elimizle aldm, bizim ruh bahemiz olduunu bilir. Biz stanbul'u, baka vrisleri de bulunduu iddia edilen bir me- deniyetten aldk ve orada, bu topraklar iin, hatt dnya iin yeni olan bir zevk ve kltr terkibi yaptk. imdi bir taraftan bizden eskisine olan saygmz, dier taraftan da bu kltr ve zevkin btnln, stnln dnya karsnda gstermemiz lzmdr. Bizans, yaad devirlerde bykt; Roma'nn asl vrisi diye geiniyordu. mparatorluk Trkiyesi de onun kadar byk oldu. Dn- ya muvazenesinin bir yn yeni kazanlarla bozulduu devirde bu k- ta imparatorluu ahlk temellerin salamlyla gerekten artcdr. Ne benlik dvalar, ne kafa ve kaynak ayrlklar, bu ahlkn ale- vinde erimedi. Fethedilmi bir topra asrlarca, o kadar kark unsu- ra mterek vatan yapan bu ahlk temeli olduu gibi gsterebilmek en byk kazanlarmzdan biri olacaktr. nk o zaman sadece ftuhat- bir millet olmadmz, bir kltr ve medeniyet yarattmz en ge- ni mnda gstermi olacaz. Dorusu istenirse Mslman ark, hibir zaman, hibir yerde biz- de olduu kadar gzel, zevkli ve ll olmad. Yunan nisbetiyle Ro- ma azamet ve evketini deta pr rnesans bir zarafetle hibir mimar bizimki kadar doyurmad. Mistik felsefe ve din pek az yerde, hayat rtmeden onunla bu kadar yakndan birlemitir. Msikmizin ruh cnb, eskilerin tabiriyle evki de ayn eydir. Ta, duvar, yaldzl yaz, name ve iirin btn hayatn mal olduu ok ndir ve zl me- deniyetlerden birinin sahibiyiz. te stanbul'un beyznc yldnmn kutlamak iin hazrla- nrken bu iki temel dnceyi daima gz nnde bulundurmak lzmdr. nc bir nokta da stanbul fethinin Malazgirt'ten balayan bir hamleyi tamamlad hakikatidir. nk vatan, stanbul'u fetihle b- tnln kazanr. Tpk milletimizin tarih vazifesine onu fetihle ka- vutuu gibi. stanbul'da geen her saat, Sabahaddin Eybolu'ndan dinledi- im eski ilhinin gftesine benzer; Glden kurulmu bir pazar Gl alrlar, gl satarlar... gldr gl. nk stanbul'da her saat bir sanat eseri gibi gzeldir. Hayr, bu yldnmnn mns daha baka trldr. O semboliktir. Bizden zi- yade darya hi tab edeceiz. Vaka onu lykile tes'id ettiimiz zaman biz de hayata kar kendimizi daha kuvvetli bulacaz, nk kendimi- zi daha yakndan, daha iyi tanyacaz. Fakat bunu dnyaya kendimi- zi gsterirken yapm olacaz. istanbul gibi tlsml bir aynada ve bu kadar hazr ve sanatkr bir fon zerinde bu beyz yl aksettirebilirsek ne mutlu bize!.. Evet, istanbul fethinin bu beyznc yldnmne sadece hit za- ferin, bir hcum saatinin tes'idi gibi bakarsak hata ederiz, Hibir yerden vatann kuruluu dediimiz ey, istanbul tepelerin- den olduu kadar aklkla grlmez. Ancak Sleymaniye'nin avlu- sundan bakld zaman, vatan orkestrasn tekil eden sazlarn, tpk tersine bir Haydn senfonisi gibi teker teker canland grlebilir, ilk nce Erzurum, Bingl dalannn yldzlarnn ndan rahlesini ya- kar. Sonra Kayseri, srtndan Sezar mantosunu atarak, Erciyes'in yeil eteklerinden toplanm bir name ile ona katlr. Sonra Konya ve An- kara, kendi bozkrlarnn ortasndan bir oban atei gibi hasretle dolu gelirler. Sonra gittike artan bu name dalgas, Ege ehirlerinin sarn uultularyla zenginleir. Nihayet Bursa, rahman neyini flen arkasn- dan Edirne'nin be asr nlayacak zafer borusu ter; skp ve Manas- tr'n, Rumeli ehirlerinin byk ve heybetli ksleri dlmeye balar. Tun ve demirden, en sonunda istanbul bir birinci keman gibi gelir ve yerine oturduu zaman vatan orkestras, tarihlerde grdmz ve ka- nmzda tandmz gibi kurulmutur. Artk btn nameler onun si- hirli iareti altnda toplanacaktr, ona yoldalk edecektir; herey en g- zel ve taze tarafyla ona gidecektir. ite istanbul'un beinci yzyln kutlamaya hazrlananlarn ze- rinde duracaklar eyler bunlardr. Bu eyi birden gsterebilirsek, bu beyz yln insanlk kar- snda erefli bir hesabn vermi olur, tarihe ve hakikate ayn derecede ihanet olan iftiralarn stne karz. Bence bu neticeye varmak iin hazrlayabileceimiz en gzel bide, istanbul'un kendisi olmaldr. B- yk imar hareketlerinden bahsetmiyorum. Bir ehir kendi iktisad kud- reti kadar mmur olur. istanbul gelitike gzelieecektir. Elde olan gerektii gibi vermek imdilik yetiir. Bizden evvelki devirden ve bizim olan her ey, btn bideler, mazi eserleri, byk bidelerden balayarak, eme, imaret, medrese, mezarlk, hepsi, herey dzeltilmeli, uzaktan grlenler en gz alc ekillerini almal, ancak yakndan tadlabiiecek olanlar meydana ka- rlmal, etraflar temizlenmeli, srprizlerinin tam olmalar iin lzm gelen eyler tamamlanmal, tamir ve restorasyon, hepsi yaplmaldr. O gn btn emeler akmal, btn beton kubbeler kurun kaf- tanlarn giyinmi, gnee glmeli, her eser ilk yapld veya son de- fa tamir edildii ehresiyle grnmelidir. Bizans suru, Roma veya Osmanl kemeri, vezir veya odalk haya- t hepsi tertemiz glmeli ve btn yollar onlara doru gitmelidir. Bu binalarn ufkunu kapayan ve zevkimize uymayan, ehrin man- zarasn zedeleyen yaplar ortadan kaldrlmaldr, istanbul, skdar, Boaz, kendi hususiyetlerine gre tanzim edilmelidir. Bir baka makalemde, yklmas stanbul'un gzellii iin lzm olan binalar teker teker sayacam. Fakat imdiden syleyeyim ki Bo- azii'ni zevkimiz namna bize kaybettiren ttn ve Tekel depolar, k- k inaat atlyeleri, o kmr depolan, cemiyetin bnyesi dnlrse, hibir suretle haketmediimiz bir zevk iflsnn eserleridir. Ne Boaz ve ne Hali, bu tarzda ticaret ve sanayi kolayl iin feda edilecek yerler deildir. Hele mezbaha, Hali gibi kapal yerde hibir suretle kalamaz. kinci Mahmud'un, devletin selmeti iin kzkardelerinin yallarn Feshane fabrikalar yapmakla iyi niyetlerini gstermek istemesiyle bala- yan bu bid'ati ortadan kaldrmalyz. Yarnn ban dnyasnda istanbul'u bir zevk cenneti yapmak istiyorsak ilk adm budur. Heyhat, bu sene Bey- lerbeyi'nin en gzel yerinde yeni bir kk inaat atlyesi kurulduunu grdm. skdar'n gze en arpan kysnda mavna yapan bir mze a- lmas, btn gn vapurla geenlerin gz nnde devam ediyor. Ttn deposu yaplmak iin Hseyin Avni Paa yals, kimseye sorulmadan on be gnde yklyor. Parann hayata tasarrufu vardr. Fa- kat ehre ancak devlet ve belediye, o da ok uyank ve uurlu, zevkli olmak saryla tasarruf edebilir. Hseyin Avni Paa yalsn bir daha yapmak imknszdr* fakat ttn deposu her yerde ve her gn yapla- bilir. Bizim vazifemiz ykmak deil, onarmak olmaldr. ehir meselesinden sonra fikir ve kltr sahalarndaki mesai ge- lir. Fakat bu ikinci bir yaznn konusudur Cumhuriyet, 20 Austos 1946, ur. 7907 YAKLAAN BYK YILDNM ^ II istanbul'un beyznc yldnmn hakkyla kutlayabilmek iin btn bir fikir ve sanat almasna ihtiyacmz vardr. Geen ma- kalemde de sylediim gibi, bu yldnmn sadece fetih asr iinde grmemelidir, yle yaparsak hdiseyi kltr, bir iki bide ile be on kitap ve birka yan resm nutukta kalrz. O yazmda da sylediim gi- bi bu beyznc yldnm, Trk istanbul'un muhtelif ehrelerini vermeli ve bu suretle yarattmz medeniyetin en gzel, en salam ta- raftaryla bizi dnyaya bir daha tantmaldr. Byle bir teebbste her alandaki tarih almalarn byk hissesi olacaktr. phesiz bu almalarn en byk ksm, fetih tarihi ve Fatih devri zerinde olacaktr. Byk ordunun istanbul'u muhasaras, fetih gnlerinin hdiseleri, son hcum, Akemseddin'in duas elbette ki b- tn bir destandr ve teganni edilmelidir. Bunun yanbanda Fatih'in hviyetini meydana karacak etdler yaplmal, istanbul'u iskna sar- fedilen gayretler, ilk tesis edilen mahalleler, ounu semt ve mahalle adlaryla tandmz Trk stanbul'un ilk byk hemehrilerinin hayat ve eserleri, hayrat ve klliyeleri lykyla tantlmaldr. Fatih'ten Ah- met Paa'ya, Mercimek Ahmed 9 den Sinan Paa'ya kadar btn irler ve nairler yeni batan tab' edilmelidir. Nitekim Fatih Divan, Edebi- yat Fakltesince ve Tarih Kurumunca hazrlanmaktadr. Bunlar gibi Yavuz Sultan'dan balayarak btn fetih ordusu etrafndaki menkbe- ler toplanmal, halk itikadna gemi gelenekler tesbit edilmeli, niha- yet fetih ordusu ehitlerinin uradaki, buradaki mezarlar, bir daha her- hangi bir imar fikrine feda edilmeyecek ekilde ve milletimize kanlan pahasna yaptktan hizmete lyk bir surette tamir edilmeli, hlsa bu otuz sene, ilk bakta gze arpacak gibi meydana karlmaldr. Bu almann mhim bir ksm da ehrin kendisine ait olmaldr. Fatih, stanbul'u ald zaman, stanbul, muhteem mzili surlar- nn evreledii ve henz ayakta duran bidelerinin urada burada de- ta bir nirengi ta gibi ykseldii geni ve nfusa fakir bir harabe idi. Bizans, 1204'teki Ltin istils ve yamasndan sonra bir trl ayaa kalkamam, kemirici bir nebat gibi her tarafna sarlan ve btn usaresini emen Ltin istismar, Balkanlardaki kavmi hareketler, onlar karlamak iin tedbir alrken Adalar Denizi'nde, imdiki Yunanistan havalisinde yer yer verdii tvizat onu klttke kltm, nihayet donanmasn Hali'te bile tutmak hakkndan mahrum, surlarnn dn- daki hkimiyet iddias sadece szden ibaret, kk baclkla ve mazi miras bir iki sanatla geinir mahall bir teekkl haline gelmiti. ark'tan bir yangn kvlcm gibi Rumeli'ye atlan Trk ftuhat, ha- kikatte bu iktisad istilya ve kavimler anarisine kar bu topraklarn kurtuluunu getiren bir hareketti. ark Roma imparatorlarnn tacn ve ark Kilisesi'nin gurur ve ihtiamn gittike ar bir yk gibi ta- yan ehir iin ise sonuna doru tek mid aresi olmutu. Trk zaferiyle kadim ehir birdenbire belini dorultur. Geni hin- terlandna kaplarn aar. Muazzam bir imparatorluun iktisad hareke- ti, btn kara ve deniz yollarndan bir altn kasrgas gibi ona akmaya balar. Birdenbire herey deiir. Eski aa yeerir; asrlk surlarn iin- de yeni bir hayat fkrr. Son ustalarn, son gramercileri ve belgatci- leriyle beraber Venedik'e ve talyan ehirlerine fetihten ok evvel kar- m olan ehir, birdenbire yeni bir teolojinin, yeni bir mistiin, yeni bir estetiin douunu grr. Yeni yaplm medreselerde baka meseleler mnakaa edilir, surlarn stnde baka arklar arlr. Fetih ordusu- nun ganimet beiklerinde zafer eiengi annelerden doan ocuklar, b- ydkleri zaman medreselerde okurlar, bu sarklan renirler, kk tekkelerde kervan ayayla Anadolu'dan, o zaman stanbul'a nazaran ok Trk olan Rumeli ehirlerinden, Dastan'dan, Horasan'dan gelmi Mevlevlerden feragatin, teslimiyetin, imann byk tecrbesini re- nirler. Suyu ekilmi deirmene benzeyen pazarlarda btn Asya, en renkli, en gz alc, zarif ve ahenkli mallarn satmaa balar. Fatih ld zaman, stanbul her akam, banda kandil yanan e- hit trbeleriyle, evliyalartyla, tekkeleriyie, medreseieriyle, camileriyle, kk ve tahta mescidlerinin minarelerinden bugnn be vaktinde ykselen ezan seslerinin etrafnda toplanm mahalleleriyle tam bir Trk ehriydi. Sonra Bayezid devri ve Hay reddi n gelir. Bize mahsus olan bu ha- yatn alnlm yapar. Alnlk, mabedin kendi deildir. Fakat ondan ilk grnen eydir. Ve hususiyle mimaryi idare eder. stanbul'da kinci Bayezid devrinde ok kesif, Buhara, Takent, Tebriz kadar bizim, mil- l bir hayat vard. Hayreddin'le balayan mimar bu hayatn gzellikle ilk byk tebcili oldu. stanbul birdenbire bu mimar sayesinde Yakn- ark'n Edirne, Bursa gibi ehirleri arasna girdi. Ftih devri, tbir caizse, istanbul'a tanma ve yerleme devrimiz- dir. ikinci Bayezid devri Trk mimarsinin ve ehirciliinin, din ve ta- savvuf? hareketlerin bu yerlemeyi tamamlad zamandr. Onun iin bu devrin de aynca tetkiki lzmdr. nc etd merhalesi olarak Sinan'la balayan devir gelir. Ka- nun ve halefleri zamanndaki stanbul ve Boazii, btn tesisleri ve bideleriyle ortaya konmaldr. Sinan' tanmak, yaratc devrinde im- paratorluu bilmektir. Kanun devrindeki stanbul onaltnc asr Avru- pa'snn en nizaml, topluluk hayatnn artlarna en uygun ehridir. Bunu meydana karmamz lzmdr. Nihayet istanbul'daki Trk medeniyetinin asl kvamn bulduu asra, mimarlkta Birinci Ahmed cmi'iyle balayan ve skdar'daki Vlide-i Cedid cami'inin muhteem akam namesiyle kapanan o sa- de slp, zevk ve duygu, onyedinci asra, bize iirde Nef'den sonra Neat ve Nail'yi veren, msikde Itr'nin eserini hediye eden byk ve verimli asra geliriz. Boazii bu devirde bir yaama slbu olmaya balamtr. Btn onyedinci asr boyunca Trk zevki olgunluk an yaar. Fakat bilhas- sa sonuna doru istanbul bu zevkin tam kvamn bulur. Bu asrn stanbul'unu da muhtelif sanatlar tarihinin, monografile- rin meydana karmas lzmdr. Bylece Fatih, Bayezid devirleri, Si- nan zaman, onyedinci asr, onsekizinci asr. nc Selim zamannn ksa rnesans ve onun kanl bir zeyli olan kinci Mahmud zaman, Tanzimat'n modalar tetkik edilmeli, stanbul'un bu be asr iindeki trl ehreleri meydana kmaldr. Ayrca vakfiyeler neredilmeli, zerinde terkibi aratrmalar ya- plmal, hiret endiesiyle dnyann dedelerimizin ruhunda nasl bir- letii gsterilmelidir. Her ehre hviyetini katan byk ehirliler vardr. stanbul'un b- yk hemehrileri de tesbit edilmeli, hayatlar, eserleri aratrlmal, Se- lim Aa ktphanesi, emsi Paa klliyesi gibi byk mimar eserleri iin monografiler hazrlamaldr. Bizim bir eye saplanmak gibi fena bir huyumuz vardr. Eskiden dnya fni, hiret baki derdik. imdi baka eyler rendik; dnya yu- varlaktr, Sinan byk mimardr, Barbaros denizcidir. yi amma drt yz sene deniz muharebesi yaparz, en aa yz byk mimarmz var- dr, onlar? stanbul'un beyznc yldnmn kutlarken bu saplan- lara nihayet vermeli, tarihimizi bir btn olarak almay renmelidir. ehrin byk hemehrilerinden bahsettim. Sras gelmiken son za- manda moda olan acayip bir fetiizmden de bahsedeyim. imdi, elimize geen mezar talarn mzelere tayor, mezar ya yol yapyor, yahut iz- siz brakyoruz. Yoksa eski Msrllar gibi ruhun, adla beraber mezar ta- nda yaadna m inanyoruz? Bu mezar meselesi de ayrca halledil- meli, cedlerin talan kendi kemikleri zerinde ve kemikleri de gml- dkleri yerde rahata kalabilmesi iin ne yaplmak lazmsa yaplmal. Fakat bununla da kalamayz. Topkap saraynda veya baka bir yerde tam bir yaz kolleksiyonu behemehal almaldr. Ve aynca bir yaz, tezhib, ciltilik, minyatrclk tarihimiz hazrlanmaldr. Nihayet en mhimmine, en byne geliyorum. Bizde belki de mimar kadar ehemmiyetli bir sanat olan ve mill dehay zannettiimizden ok fazla aksettiren alaturka msiknin tam bir diskoteini yapmamz lzmdr. Trk stanbul'un beyznc yldnmnde, dnya, be asr Boaz sularna akseden bu msikyi btn eb'ad ve kudretiyle tanmak frsa- tn ve imknn bulmaldr. Cumhuriyet, 28 Austos 1946, nr. 7915 STANBUL'UN FETH VE MTAREKE GENLER Sait savletinle vur ki alsn bu srlar Fecr- hcum iindeki Tekbr akna Yahya Kemal Mill mcadelenin, ana vatandan ayr dm stanbul iin ok ac geen seneleriydi. Drlfnun'da edebiyat tahsil ediyordum. Yah- ya Kemal Garp edebiyat tarihi dersini veriyordu. Daha ilk anlardan iti- baren bu dersin, teki derslerimize benzemediini grmtk. Fransz edebiyatnn vakalar ve meseleleri bu derslerde mcerred bir bilgi gi- bi retilmiyordu; hocamz bize onlar, deta mill ve gndelik hdise- lerin arasndan tantyordu. Bylece Alfred ve Vigny'nin stoizmi, Hu- go'nun muhteem zaman viz ion u bizim iin kitaplardan renilmesi daima mmkn olan bir yn bilgi olmaktan kyor, iinde kendimi- zi ve dnyamz bulduumuz, gnn sorgularna cevap verdiimiz bir nevi hads keif haline giriyordu. Anadolu'daki mcadele bu derslerin toplant noktasyd. Btn Trk tarihi ve Trk cemiyeti etin muam- malar y la burada birleiyordu. Bu suretle, Garb san'at ve fikir lemi- nin kahramanlarn, izmir kylarndan balayarak Orta Anadolu snr- larna kadar uzanan korkun ve mbarek yangnn alevleriyle aydn- lanm, deta takdis edilmi gryorduk. Hlsa, gzel ile iyi, imanla zevk gen kafalarmzda yan yana yryorlard. Bilmem ok alkan veya anlayl mydk? Her halde iiri ve edebiyat ok seviyorduk. Gzel, byk eylere hayrandk. stelik ta- bi zamanlarda en ge renilen eyi, hdiseler bize ok erken ret- misti; daha o yalarda fikrin ak gibi ihtirasla yaanmas gerektiine inanyorduk. Btn memleket gibi mitle ztrabn beraberce hkm srdkleri dolgun, yaadmz ann tecrbesiyle zengin bir hayatmz vard. Yahya Kemal'in dersleri bizim iin mill inancn cmert bir kay- nayd. Bu derslerin havasnda Anadolu dalarna yaslanm dven vatan mdafileri, ilk fetihlerin kahramanlaryla beraber yryorlard. Her vesile ile Mustafa Kemal ve smet adlar ufkumuzdan efsanevi pa- rltlarla, mstakbel inkiaflarn byk fecirleri gibi geiyorlard. O za- man iimizde erimi altn renginde bir ey kleleniyor, yangm gz- mzde tten vatanda kendimizi bir btn halinde gryorduk. Bir mddet sonra hocamzla dost olduk. Her yerde ve her zaman- da malm olan kadrosuyla snf yava yava kaybolmaya balad ve yerini, onun cazibesini tatm her ubeden bir genlik ald. Nurullah Ata, Rfk Mell, Ali Mmtaz, Yunus Kzm, Necmeddin Halil, Mus- tafa Nihad, Hseyin Avni, Osman Zek, Halil Vedad, Hasan Rasim, Ahmet Muhtar, Sami ve nihayet daha o zamanlar bile arkadalarn te- tebbu 9 una ve hafzasna hayran eden Mkrimin Halil, velhasl bugn isim veya eserleri fikir ve san'at hayatmzn hakik ufkunu tekil edenlerin ou, hayatlarnn ekil ve imknlar msaade ettike onun etrafnda bulunmaktan lezzet duyarlard. Dersler daha ziyade bu kalabaln birleme saatleri olurdu. Zil alar almaz hocamzla beraber bo odalardan birine ekilirdik, bazan da stanbul iinde, onunla yapld zamanlar srprizleriyle deta haki- k bir keif olan gezintilere kardk. Ruhunun ateiyle bizim gen varlklarmz yourmaya alan bu inanm adam sevmemek kabil deildi. Onu ilk nce sadece gzel bir- ey tadar gibi dinledik. Sonra, irtical ve yksek bir maharet, kendini tketmekten holanan bir heyecan sandmz eyin altnda gizlenen ana fikri farkettik. Filhakika Yahya Kemal, bize bu sohbetlerde ve derslerde, uzun tefekkrnn meyvas olan ok dinamik realite ile ge- rek aktel, gerek tarih mnlarnda temas halinde bulunan bir milliyet anlayn getiriyordu. Bu milliyetilik, hzn tarihten alyordu. Fakat bu, kitaplarda olduu gibi satr ve kelime halinde kalm bir bilgi ek- nde bir tarih deildi. Belki topraa bal, onunla beraber yorulan ve inkiafn yapan ve byle olduu iin insan hakik buudlan ve kymet- leri ile yakalamaya muvaffak olan bir tarihti. Bu tarih anlay btn bir san'at ve edebiyat programyd ve milliyet mefhumunun mucizesi ve yapc srr olan devam fikrini ken- diliinden ihtiva ediyordu. Onu dinlerken btn Trk tarihi, kendimi- zi anlamak iin srrn sorup renmeye mecbur olduumuz bir alem gibi nmzde canlanyordu. Bizden evvel gelmi, mrlerinin mace- rasyla, iman ve aklaryla bize bugnk benliimizi, bir aacn mey- vasn hazrlar gibi hazrlam olan insanlar anlamak iin ne yapm- tk? Etrafmzdaki bidelere, bu gzel ehre, Boazii kylerine ve is- tanbul'un cra semtlerine, onlara dair soracamz ne kadar ok ey vard; ve btn vatan byle deil miydi? te bundan yirmi sene evvelin genleri, etrafna toplandklar, an- cak on, onbe ya kendilerinden ilerde ustalarn, yumuak bakl ve sabrl ii elli fikir atletini dinlerken byle dnyorlard. Yahya Kemal, kendisi de sohbetlerinde olduu gibi iirlerinde de ve o zaman Dergh mecmuasnda, leri'de, Tasvir'de sk sk kan ma- kalelerinde hep bunu yapyordu. Mazi hatralarnn, tan, topran, ne- sillerin hlyalarna ahid olmu ihtiyar aalarn, izbe semtlerde unu- tulmu ehid mezarlarnn kendisiyle ve kendi iinde konumasn sa- brla bekliyor ve kendisini onlarn sesiyle dolu bulduu zaman, bu za- ferle mesud ve zengin, kucan dolduran ganimetleri hergn talebesi- ne ve yazmakta olduu gazetelerin okuyucularna uzatyordu. Itr iin syledii msralarda her eyden evvel, kendisini ve -niin tereddt edelim?- usuln buluruz: "O deh yle toplam ki bizi /Yedi yz yl sren hikyemizi/Dinlemi ihtiyar narlardan..." Belki de geirmekte olduumuz heyecanl ani an n tesiriyle deta tarih bir ada yayordu. Trk tarihinin bilhassa iki byk hadisesi onu megul ediyordu: Malazgirt'le balayan Selukler'in Anadolu'yu zapt, stanbul'un fethi. ok sevdii ve gzelliini zevk merhaleleriy- le beraber teganni ettii ehri, Yahya Kemal, deta her sabah yeni ba- tah fethediyordu. Hi yorulmadan semt semt stanbul'un drt bir tara- fn dolayor, bu fethin hatralarn, kede bucakta o anlar kendisine verecek havay aryordu. ok defa bu gezintilere bizi beraber gtrr- d. Surlarn nnde, kemerlerinde hl o ilk giriten bir akis saklayan kaplara bakarak, Trk tarihinin en gzel ve en byk iklimlerinden bi- ri olan o "Mays gn"n, bize bu ehri ve onun emsalsiz gzellikleri- ni hediye eden gn beraberce yaardk. Hakikatte istanbul'un fethi onun iin bir sembol olmutu. Btn o makalelerle, derslerle ve soh- betleriyle, Yahya Kemal, bize istanbul'u ilk defa hediye eden cedler ordusunda byk kurtuluun mstakbel galiplerini, Dumlupnar'n, Afyon'un, Akdeniz'e doru bir aydnlk seli halindeki kounun ehid ve gazilerini selmlyordu. Yahya Kemal'e kadar istanbul'un fethi zerinde bir ok tefsirler yaplmt. Onu islmlar, dinin Peygamber azndan vlm bir ide- ali eklinde gryorlar, mverrihler Ortaa' bitirip Rnesans' bala- tan byk tarih vak'a addediyorlard. Bu fethin mill tarihteki mevki- ini gstermek ise ancak ona nasib oldu. O istanbul'un fethini Rume- li'ye ve Anadolu'ya sahip olan vatann tamamlanmas hadisesi addedi- yordu. Bizans kadrosunda inkiaf mukadder olan Osmanl imparator- luu, ancak bu fetihle kendisini bir btn addedebilirdi. Veld kafasnda, her gn Trk tarih ve talihinin bu iki serhaddi zerinde yeni bir eserin hayali douyordu. Birgn "Birden haykrd hr Anadolu /Ya devlet baa, ya kuzgun lee!" beytiyle Anadolu'nun yapt- byk hamleyi, halktan alnm bir irade lnda topluyor, bir ba- ka sefer de bir sabah gezintisini, "O bahar sabah uyandm erken/Lle- li semtinde afak skerken" diye anlatyordu. Bu gezintiyi Yahya Ke- mal, 1922 senesi 29 Mays'inin sabahnda yapmt. O sabah erkenden kalkm, surlara gitmi, Kerkeporta'y ve bilhassa fetihten bahseden b- tn mverrihlerin "Byk Gedik" adn verdikleri Edirnekap ile Top- kap arasndaki "Beinci Asker Kap"y gezmiti. Bu gedik, muhasara esnasnda Fatih'in byk topunun hamleleriyle almt; Bizansllar bunu mteaddit defalar rmler, Trk ordusu tekrar tekrar amt. Ni- hayet 29 Mays sabah, gne henz domadan balayan hcumun son dakikasnda, Ftih o zamanlar yalnz on bin genten ibaret olan yenie- ri ortalarn o gedie yldrm gibi boaltt; orada Bizans mdafaasnn kumandan olan Jstinyani yaraland ve hcum askeri bir anda Teodos surlar denilen iki kat surun arasna girdiler ve mdafileri kltan geir- meye baladlar. O aralk ehrin iinde rumca "ehir alnd! ehir aln- d!" lklar koptu. Yahya Kemal Bizansl mverrih Ducas'dan oku- duu bu vak'ay o mays sabah, tek bana dolat surlarda bir daha yaamt; "stanbul'u Fetheden Yenieriye Gazel", bu gezinti ile Du- cas'n anlatt hcum hikyesinin tesirlerini nakleder: "Vur pene- Al'deki emr akna Glbangi smn tutan pr akna Ey leker- mfettih' 1-ebvb vur bugn Feth- mbni zmin o tebr akna Vur deyr-i kfrn stne rekz- hill in Gelmi bu ehsvr- cihangr akna Dsn elengi Rm'un eilsin ser- Firenk Vur Trk' gnderen yed-i Takdr akna Son savletinle vur ki alsn bu srlar Fecr- hcum iindeki Tekbr akna" Trk epik iirinin incisi olan bu gazel, tarih bir vak'ann etrafn- da toplamaya muvaffak olduu telkin unsurlarnn shhati itibariyle de bir mkemmeliyet nmunesidir. Yukarda anlattmz vak'a ile yeni- eriler, hakikaten bu fetihte "leker-i mfettih' 1 -ebvb'', "kaplar aan ordu" olmaktadrlar, stanbul'un fethi din bir tebirdir ve feth-i mbindir; Trk hcumlar tekbir ile balard. Yenieriler Hac Bekta Vel'nin manev himayesinde idiler ve nihayet Trk milletinin Orta As- ya'nn sonsuz geniliklerinden kalkp ark Roma'nn hudutlarn kt'ada benimsemesinde ve payitahtn ahin szlleriyle zorlama- snda en yksek mansyla bir kader ehresi vardr. Hlsa, ses ve ha- yal mkemmeliyetinin bir mucizesi olan bu manzumeyi, hakikatte b- tn bir tarih realiteler rgs yapmaktadr. stanbul'un fethinin beyznc yldnmne ait bahislerin gaze- telerde sk sk yer ald bugnlerde, bu gazel, bana birdenbire, bu fet- hin gen yalarma karm canl bir hatras gibi grnd. Zanneder- sem iirin ve san'atn en byk srr da burada, alkadar olduu her e- yi bizim iin ahs bir sergzet yapabilmesindedir. Cumhuriyet. 28 Temmuz 1942, ur. 6447 TRK STANBUL Tbir Yahya Kemal'indir ve her zaman olduu gibi geni manl- dr. nk stanbul iin bize ait her eyi iinde toplar. Trk stanbul bi- zim damgamz tayan, bizim hviyetimizi alm istanbul'dur. Bun- dan hatta yz sene evvel byle bir tbire ihtiya yoktu. nk o za- manlar stanbul'a, biraz bozulmu olsa bile tek bir zevk hkimdi; hal- buki Tanzimat'tan beri bu zevk tek bana deildir. Onun iin ' Trk s- tanbul" tbirinde ehrin btn maceras vardr. Bu yapc zevk nedir? Hangi esas unsurlara, hangi byk izgilere dayanr? Bu kk maka- lede bunun zerinde duracak deilim. Bizim nesil dahi onu saf eklin- de gremedi. Birok hususiyetlerini hafzadan ziyade muhayyelede aramaya mecburuz. Biz burada bu hviyetin nasl deitiini gster- meye alacaz. Her ehir deiir. Her ehrin mnevveri, halk klar bu dei- meden zaman zaman ikyet ederler. Hayat gmlek deitirdike el- bette ki en canl taraf olan ve insan hayatnn deta temaslaryla teek- kl eden ehirler de deiecektir. Byk edebiyatlarn ounda bu de- ime ve ikyetler belli bal temdir. Balzac'm romanlarnda deien Paris iin yazlan sahifeler byk bir cilt yapar. Anatole France'ta, bir arkeolog zevkiyle artk ortada bulunmayan eski binalar, kendi vasfla- riyle gstermeye alan sahifeler dolusu ilenme ve zntler vardr. Bugnn iirine ehir hayatn canl bir tema gibi geiren, hatta byk ehir nevrozunu ilk defa bulan Baudelaire, en gzel iirlerinden birine "Paris deiiyor" lyla balar. Hausmann'n Fransz bakentine tam bir tasarrufla hereyi alt st ettii, deitirdii, gzelletirdii se- nelere tesadf eden bu iirin mersiyemsi havas bizi artmamaldr. T romantiklerden beri Paris ak aydnlar snfn sarmt. Hatt sanat ve modalar bizzat Paris'in kendisinde tayordu. Hausmann'n dehas btn bir anlay ve zevki rahatsz etmiti. Baudelaire, 'Paris deii- yor" derken mesud ocukluunun mesud senelerinde, babasyla bera- ber oturduu mahalle ve kona, ilk hret zamanlarnda baba miras- n deta prense bir israfta sarfederken yaad Saint-Louis adasnda- ki evini, mrnn en veld senelerinde ilhamn toplad kaldrmla- r, eski meyhaneleri, gecelerinin ounu geirdii eski Hain, hlsa gndelik hayatna sr, asalet zevki, tarih, iir, bin trl eyi birden so- kan ve zaman zaman onu bir iki gibi sarho eden Paris'i kendine ben- zeyen btn bir sanatkr ve amatr kafilesi namna mdafaa ediyordu. Halbuki deime gzel ve yerinde idi. Eski Paris, ondokuzuncu asr or- tasnda oynad role uygun bir kla giriyordu. Yeni teknik ve imkn- lar ehirlerin hayatn deitirmiti. Nfus artm, snflarn birbirine kar vaziyeti deimi, hfzsshha, emniyet telkkileri deimiti. Ha- usmann da Paris'i Baudelaire kadar, Baudelaire'in duygu ve dnce arkadalar kadar ve stelik bir ehirci ruhuyla seviyor, onu byk bir gvercinlik kurar, bir avul hazrlar gibi gelecek nesillerin hayat iin hazrlyordu. Bu misali Londra iin, baka Avrupa ehirleri iin de oaltabili- riz, istanbul byle deimedi. O olduu yerde zld. Hayatn icab- laryla zevki yan yana yrtmek imknlarm aramaya frsat bulmadan kh yeninin hcumuna urad, kh eskinin beklenmedik ykln gr- d. Bu zln bir ka sebebi vardr; bunlardan biri ehrin kendi bnyesinden gelir, istanbul'daki ahap bina tarz, asl sivil mimar eserleri, hi olmazsa ev ve konaklar zamana kar ok mukavemetsiz- diler. Hemen iki senede bir ehrin mhim bir ksmn silip spren yangnlar, ehirde cami, hamam, medrese gibi ta eserlerin haricinde eski eser brakmamt. Bu yzden istanbul'da muhafaza edilecek ey -byk ve ta binalar hari- ehrin umum manzarasyla, tesadf veya srpriz peyzaj diyeceimiz i kelerdi. Tanzimat vaka bunlara pek dokunmad, fakat Beyolu'nun hi de zaruret olmadan bugnk ek- linde douu, bu umum manzaray ok zarara soktu. Dier taraftan bu mukavemetsizlik srekli veya sreksiz her nevi imar ve deitirme ha- reketini ehir iinde tamamiyle serbest brakyordu. Sonra Paris, Hausmann'n eline getii zaman gittike inkiaf eden bir ehirdi. Ondokuzuncu asr ortas Fransa's, ngiltere'ye hak- kyla rekabet edebilen zengin bir Fransa idi. Dnya servetinin yarsn bankalarda topluyordu; Paris, Londra ile atba gidiyordu. Halbuki s- tanbul byle deildi. Tanzimat'n, ehre Avrupa'dan rendii gzle bakt zamanlarda mparatorluun iktisad hayat gittike kyordu. Eski ifti imparatorluu ne artlarn yeniletiriyor, ne de hak- kyla hudutlarn koruyabiliyordu. Camiadan her ayrlan para, iktisa- den baka merkezlere balanyordu. Hemen bir asrdan beri Karadeniz ticareti zerindeki mutlak hukukumuzu kaybetmitik. Vaka 1832, 1850 senelerinin istanbul'u, ticaret dnyasnda Londra'nn bir ei sa- ylyor, stanbul'a her adm atan seyyah Boaz' seyrsefer klyla Times 4 n azna benzetiyordu. Fakat bu geni faaliyeti hibir yerli te- ebbs beslemedii, gmrkler ald, yerli sanayi durduu iin ne mparatorlua, ne de ehre byk bir faydas olmuyordu. li Paa'nn giritii yerli sanattan himaye ve tanzim teebbs, nne geilmez bir yangn gibi drt taraf saran bir buhrann ge kalm bir tedbiri idi. Gerekte devlet borla geiniyordu. phesiz Tanzimat ricali belediye ve imar ilerinden biraz anlasalard, her ey altst olmadan, borla harla olsa da, bize nisbeten tanzim edilmi bir stanbul brakrlar, bir- ka cadde aarlar, ehrin baz semtlerini dzenlerlerdi. Fakat ehirci- likten anlamyorlard, Rumeli imendifer yolunu Saray bahesinden geirmeleri bunu gayet iyi gsterir, istanbul'un en gzel, en gze ar- pan tarafn bylece feda etmilerdi. Bununla beraber devir zarur olarak yapc idi. Hayatn icaplar ve devlet messeseleri deitike stanbul yeni bina kazanyordu. Fa- kat burada da Tanzimat'n talihsizlii ie karr. Ondokuzuncu asrn byk bir zaaf vardr; mimarsiz asrdr. By, ehemmiyetliyi, hat- ta ilerledike, topluluk fikrini ve icablarn bulur. Fakat husus bir s- lb bulamaz; bu ancak yeni bir malzeme ve teknikle olabilecek eydi. Onun iin asrn sonunda Eiffel kulesinde kendisini modern teknie teslim edene kadar eski slplar arasnda, beceriksiz bir simyager gi- bi onlar birbirine kartrr. Barok, rokoko, rnesans, greko-romen, meydanlar Fransz klsii, Ruskin kanalyla ingiltere'ye ve oradan et- rafa geerek Venedik, hatt Endls mimarsi, asrn sonuna doru son Alman ampir slbu, hepsi birbirine karyordu. Gzmz Avru- pa'da olduu iin tabiatyla biz de ister istemez bu yeni binalarda bir eklektizme gidecektik. Vaka stanbul'da o devirde kendisine hs ok gzel bir sivil mimar tarz vard. Fakat bu ahap mimarydi, onu taa geirmek, son derecede kolay ilenen bu malzemenin telkinleri ta gibi g ilenen bir malzemeye nakildi ki ilk admda lzumsuz kal- yordu. Yldzl saa, oymal pencere pervazn taa nakletmekle, tala yaplan tezyinat al veya betona nakletmek arasnda fark yoktur By- le bir ey yapabilmek iin ilk devirlerin safiyeti, hatta ina ve tezyinat usllerinin din bir hviyet sahibi olmas lzmd. Tan salbeti ister is- temez baka bir nizamda bir dzenleme, ss ve alma isteyecekti. te Tanzimat stanbul'a devlet eliyle bu kark anlay getirdi. Bunlarn iinde Aziz devrinin cephesi greko-romen taklidi karakolla- ryla, Taksim'deki yklan klann Endls usl kule ve pencereleri, Kuleli mektebinin Venedik saray tarz dikkat edilecek noktalardr. Bylece i avluya veya baheye alan geni kemerli kap yerine, iki tarafl, geni sahanlkl merasim merdivenini almakla, stunu i re- vak yerine cephede kullanmakla bir zevkin hudutlarndan brne gemi oluyorduk. Gerekte ise bu zevk deiiklii kinci Mahmud'un ahlanm at stnde resmini yaptrd gn balar. nk eski mera- simde ahlanm at yoktur, hatta hareket yoktur. Skn ve sknet var- dr. Avludan divan ve sofaya geilir, orada sakin, vakur ba eilir. Sa- ak plr, konuulurdu. Ferman, hutbe gibi minberden okunurdu. imdi ise hkmet konann veya klann nnde toplanlacak, ieri- den merasim elbiseleriyle devleti temsil eden ahs kacak, yksekten kalabala hitap edecekti. Bu bastonun, merasim klcnn, ayakta kar- lama ve kabuln binasyd. Eski Zeyneb Hanm ve Fuad Paa konaklarn ehirliye o kadar sevdiren ey, bu merasim merdiveninin yokluudur Zaten bu tarz bi- nalar daha ziyade resm binalar oluyordu. Fakat Tanzimat'n asl zevk hezimeti bunlar deildi. Bunlar ehir iinde ve en gze arpacak yerlerde olsalar bile be on binadan ibaret- tiler. Halbuki btn Boaz, yava yava Erenky taraflar ve amlca tepeleri, skdar stleri sivil mimarmizin en gzel devirlerinden biri- ni yayordu. Asl tehlike stanbul'un drt asr kendi bnyesinde yabanc bir r- g gibi tad Beyolu'nun birdenbire, Tanzimat'n verdii yeni im- knlarla genilemesinde ve aaya, denize doru tamasndayd. Lamartine'in 1832'de ssl, muhteem bahelerini methettii srtlar Avrupal binalarla dolunca, stanbul ufku hi tanmad bir sert- lik kazand. Eski saray bahelerinden balayp, engelky' dnerek skdar'da tamamlanan o ltif ve hayal glgeler manzaras, bu kat- lkla bir trl uyuamad. Asl garibi, Tanzimat'tan beri o kadar mem- leketimizde zihniyet deiiklii olduu halde Beyolu'nun bu inkia- fn hl nleme areleri aranmamasndadr. ehrin asl besleyici faaliyetleri Beyolu'nun dnda olduu hal- de hl asl byk himmetler oraya sarfolunmaktadr. Bugn skdar tepelerini ayn tehlike beklemektedir. Harem is- kelesinden balayarak Paa limanna giden kydan amlca'ya kadar ykselecek --eski tbirle syleyelim- eddad binalarn, stanbul'u bir kska iine alacan, mid ederiz ki, imdiden dnenler vardr. Eer skdar'n ikinci bir Beyolu gibi aasz, ufuksuz, mill karak- tersiz inkiafna birgn yol verilirse asl istanbul ve kendi zevkimiz gerekten ezilir. Tophane'nin, Cihangir'in, Fndkl stlerinin aasz bina kmeleri, ehir anlaymzn, ehir iindeki eski Dyn- Umu- miye binas istisna edilirse, ilk byk malbiyetidir. Bu malbiyeti geen harpten sonra Boazii'nin yklmas tamamlad. Krk odal, drt be sof ah, haremli, selmlkt yalnn bahe ve korularyla, Rume- li iftliklerinin, Arabistan'n, Msr'n kaybndan sonra devam imkn- szd. stanbul'un yirmi sene iinde bir kk mstahsiller ehri olma- s keyfiyeti erge Boazii'ni deitirecekti. Fakat yazk ki bu zl, eski yalnn yerine yeni bina eklini bulmadan oldu. imdi Boazii, Tarabya'nn lks rhtmyla Anadoluhisar ve engelky arasndaki zevk farknda tereddt ediyor. Hibir asaleti ol- mayan mnsz ve havasz bir lksle, kk imknlarn gelii gzel ta- sarrufuyla ve kolay faydalarn telkiniyle eski istanbul'un bu mcade- lesi nasl halledilecek? Ben yle sanyorum ki, Trk stanbul'un kaybolmamas ancak Boaz'a ve skdar'a verilecek ekille kabildir. Bunu bir baka yaz- mzda mnakaa etmeye alacaz. Cumhuriyet, 16 Eyll i946, nr. 7932 STANBUL'UN MARI Eski stanbul'un -son bir buuk asrdan bahsediyorum- byk bir zaaf vard. Son derecede fakir ve byle olduu iin her trl kay- da kar istihfafkr ve grlmemi derecede teebbs sahibi bir snf, ehrin ine gelen taraflarn tufeyli bir nebat gibi birdenbire sarar ve yerleirdi. Medeniyetimiz, din, devlet otoritesi, ahlk bu inkraz devir- lerinde fakire kar ok itaatli olduu iin bu istilnn nne kolay ko- lay geilemezdi. En basit shhat koruma kaidelerinin unutulduu, b- yk salgnlarda lenlerin yatak yorgannn tabi bir ekilde pazarlarda satlp kullanld, bir karantina nizamnamesinin yaplp tatbik edile- bilmesi iin 80 seneye yakn gizli bir mcadelenin lzm geldii bir devirde bu biraz da zaruri idi. Onun iin hayatta fakirin saltanata ben- zer bir imtiyaz vard. Bugn medreselerimizde, surlarn etrafnda ve hatta bazan zerinde, Sleymaniye cmiinin altndaki dkknlarda bu tasarrufun, ehir iin tehlikeli olmasa bile rahatsz edici bir cild hasta- lnn son tahammrlerine benzer merkezleme noktalar hl vardr. Beyolu tarafnda ise Kurtulu'u Kasmpaa ve Taksim'e balayan vadi ve eteklerde hibir medeniyete balamak imkn olmayan fakir, fakat byk ehirlerle pek uyumayan ekilde mstahsil bir yn hemehrinin hibir medeniyete balamak imkn olmayan bir nizam- szlar orta-an devam ettirdiklerini hepimiz biliyoruz. stanbul'un yeni ehri en aa Hugo'nun Notre-Dame'da anlatt haerat yata kadar eskidir. Bu kk bakiyyelere ramen fakir saltanat yava ya- va stanbul'dan kalkmtr. imdi "rastgele"nin imtiyaz, garip tasar- rufu balad. urasn syleyelim ki, fakirlik kendiliinden muhasara altnda bir eydir. Taklidi tabiat ddr. deta bnyev rahatszlklara benzer; cemiyet hayatnda da kendi kendisini tasniften, srasna girmekten, ge- riye, grlmeyen taraflara ekilmekten holanr. Bu kibarla ne kadar tufeyli ve mteebbis olursa olsun, setii mntkalarn dna pek k- maz. Meer ki bu noktalar alma kolaylktan vesaire dolays-iyle g- znnde noktalar olmasn. Halbuki bu yeni hastalk byle deildir. Rastgele, meder; ."yetin emrindedir; onun vastalarn, imknlarn ve bazan en yenide, yeninin yenisinde srar etmek artyla kullanr. Rastgelenin ardnda kendi mek- teplerimiz, mnevver yetitirme messeselerimiz, aydnlarmz vardr. O konforu sever, mizansenden holanr, paraldr, hatt bir bakma zevk sahibidir; hesaplarn, menfaatlerini, keyfini iyi bilir. Balkonun, taraann, iein, krmz rtl tentenin, yaz lesi rahavetiyle k rpermesinin tadlarn karmak ister. Tpk sinemalarda ve renkli ma- gazinlerde olduu gibi mrnn -kendisinden ziyade- bakalar iin bir rprezantasyon olmasn, grlmeyi ve hayl olarak zihinde sakla- nlmay ister. Bilmem, son zamanlarda memleketimizi saran ve zevkimizi, ya- ay eklimizi altst eden, stanbul'un baz semtlerine eski bir ehir- den ziyade bir nevi mimar tecrbeler memleketi manzarasn veren moda binalardan bahsettiimi anladnz m? stanbul'un gerekten baka hibir yerde bulunmayan srpriz peyzajlar, deta sokak ve ev haline gelmi ruh haleti denebilecek sa- natkr ve asil keleri birbiri ardnca kaybolurken, beri tarafta bir zevk buhranndan baka bir ey olmayan bu yenilik hevesi gittike artyor Flaubert'in "Bouvard ve Pecuchet" adl bir roman vardr. Bu iki bekr dost, gnn birinde ellerine geen mhimce bir serveti, retici halk kitaplarndaki eylerin tatbiki urunda tketirler. iftlik alrlar. O kitaplardaki gibi ziraat yapmaya balarlar. Ar retirler, mey vaclk ya- parlar ve sonunda tam bir iflsla -tabi hiss bir macera da karr- tec- rbeyi kaparlar. stanbul yava yava Flaubert'in iyi niyet sahibi kahramanlarna benzemeye balad. Dar memleketlerde kan magazinlerdeki btn I S T ANB UL : U N I M A R I mimar plnlar, ahs fantezilerle zenginleerek tatbik ediliyor. Yava yava Singer diki makinesi, tablal amdan, sefertas, dii etajeri, o- cuk oyunca klkl evler, in pagoduna veya Babil kulesine benze- yen, daha iyisi hibir eye benzemeyen apartmanlar, bir arsann man- tk d hendesesini veya hendesesizliini behemehal ve sonuna kadar istismar iin her trl nisbet fikrinin dna km sekiz, dokuz dilli acayip drt duvarllar, Beyolu'ndan Kadky ve Suadiye taraflarna, oradan da Boazii'ne gemeye balad. | ^ Hl stanbul iin hi olmazsa orta halli servetlere mahsus bir ka standart ev tipi tesbit edemememizden, hl inaatn ya paraszlm- zn zaruretleri veya fantezimizin hafiflii tarafndan idare edilmesine raz olduumuzdan, ehrin en gzel yerlerini, sahibi -kimin tasarrufun- da olursa olsun- ehir ve cemiyet olan peyzaj lan stste kaybediyoruz. Suadiye ve Anadolu kysn ne kadar abuk kaybettik ve acayip mimar nasl ancak yeni rakslarn lgnca modasnda ei grlen bir sr'atle ilerledi. Her taraf brd. Bir ksm halkmz imdi sayfiye diye Allah'n scanda cam bir kavanozda oturup rahat rahat terliyor, bir ksm ikametghn tekil eden balkon, taraa, veranda kalabal karsnda kendi evinde "nehari" dmi pansiyon yaamann aresini aryor. Fakat modern ilerledi, zaferlerini stste kaydetti. Nis, Honolo- lu, svire da, imal talya, Hollanda hepsi geldi, Trk bahesini, nasl betonarme!i toprakta saksya dizilmi sardunya iekleri ve k- k fayanstan hayvan, noel baba heykelcikleri yendiyse, kapal pan- curlan, vakur cephesini en zarif Venedik veya Viyana dantelsndan daha zarif ekilde ssleyen o nisbet mucizesi, rahat, oturakl Trk kk ve yalsn be asr bu toprakta da deneye deneye bulduumuz en g- zel ev eklini ylece yendi. Bugn bu moda yava yava Boaz' istilya hazrlanyor. imdi- den baz semtlere kaybolmu gibi bakabiliyoruz. Nasl Fatih'ten Edir- nekap'ya kadar btn caddenin iki tarafn ve arkasndaki yangn yer- lerinde deta birer iarete benzeyen mnferid binalar, hlsa yeni ve esefle syleyelim, salam yaplan eylerin ounu kaybetmi isek ya- rn da eski Boaz' hatrlatan tektk yerleri, Anadolu kysn zevkimi- zin cenneti yapan keleri ylece kaybetmeye hazrlanmalyz. Meer ki iklimimize, ehrin kendisine, mimarmizin geleneine uygun, eldeki eserlerle uyuabilecek, onlar tekzib etmeyecek bir veya birka yap eklini tesbit edelim ve inaat dediimiz ey, resm, ahs her eklinde tam bir kontrol altna girsin. Boaz'n istanbul ehirciliinde ve mimarisindeki husus yeri d- nlmezse, gerek ehir ve gerek zevkimiz bundan ok ey kaybede- cektir. Boazii, msikmiz gibi, eski mimarlmz gibi bizi biz y^nan ve biz olarak gsteren eylerden biridir. Yazk ki resm ve yan resm kurullar bile bunu gznne almyor- lar. ehrin en gzel taraflar amel hayatta, iyi kurulmu iktisad bir makine iinde byk hibir kymeti olmayan baz kolaylklara ara- buk feda ediliyor. Tekrar ilk makalelerdeki noktalara geldiim iin mahcubum. Ortaky'den Bebek'e kadar olan kmr depolarndan bah- sedeceim. Kmr phesiz candamarlanmzdan bilidir. Kmrn bu- gnk hayattaki yerini hibir ey alamaz. Bununla beraber kmrn yeri kmrlktr. Nasl gene bugnn hayatnda ayn derecede daha mhim rol sahibi petrole hrmetimizi gstermek iin yatak odamzda, komudun stne kolonya diye ie ie petrol dizemezsek, nasl evi- mizde kmr salona, yemek odasna yp brakamazsak ehirde de ayn eyi yapmalyz. Bugn Boazii'nin en gzel yerleri kmrlk- tr. amar da ok lzumlu eydir. Fakat temizini dolapta, kirlisini a- marlkta saklarz. Nakli kolaydr, abuk boalr, abuk doldurulur di- ye kmrmz Boaz'a sermekte mn ne? Bu gaflette srar edenle- re, karacieri veya barsaklar darda ileyen -farzedelim effaf- bir adamn karsnda ne dneceklerini sorarm? Bugn stanbul'un ok gzel br yerinde. Kurueme'de bir kmr adas var. Corafyadaki adn bilmiyorum. Fakat bir iek adas olabi- lirken, yaz sporlarnn gzel bir merkezi olabilirken kmr adal ya- pyor. stelik -sanki bu talihsizliini kimse almasn diye -kmr y- nlarnn kenarnda yle kke bir de nbeti kulbesi var. Tpk raan Saray'nn enkazn, rhtmna ylm bir yn demir hrda- vatla beraber bekleyen kulbenin bir minyatr. Hlsa, Boazii'nde kmr deposu, Hali'te mezbaha kadar ar ve hazin eydir. Birisi eh- rin shhatiyle, br shhat kadar lzumlu olan zevkiyle oynuyor. I S T A N B U L * U N I M A R I Hayr, Trk istanbul'u kurtarmak lzm. Bu belki biraz masrafl ve klfetli olur. Fakat salam bir programla arabuk yaplabilir. Tek- rar edeyim, byk imar hareketlerinden bahsetmiyorum. O bsbtn ayr bir eydir. Devlet programna stanbul'un kendisini deil, hinter- landn mstakil bir mesele gibi alana, istihsal art ve ekillerini dei- tirene kadar stanbul'un iman sadece bir satran tahtasnn karelerini izmekle kalacaktr. Fakat stanbul'u kendi z ekirdei etrafnda, onunla uygun bir kla sokmak meselesinden ve imknlarndan bah- sediyorum. stanbul bu ehreyi tekrar kazand zaman, bizim zahmetlerimi- zi bir ka misli ile bize abuka deyebilir. nk bizim milliyetimi- ze ve zevkimize sahip bir stanbul derhal kendine mahsus bir hayat ya- ratacak ve etraf kendisine doru ekecektir. Elverir ki o melez levan- ten zevkini ve onun taklitkr ruhunu, bir de eski alardan kalma en kt miras olan kaytszl, bu gzeller gzeli ehrin ilerinde kkn- den brakmaya alalm. Cumhuriyet, 23 Eyll 1946, nr. 7939 BRAHM PAA SARAYI MESELES Son zamanlarda Topkap Saray mzesi mdr Sayn Tahsin z' n bir yazsyla (Tanin Gazetesi, 7 Ekim 1947) stanbul'un bu bit- mek bilmeyen davas tekrar tazelendi. Matbuatmzn, ilim adamlar- mzn, hatt yaad ehri seven her vatandan zerinde durduu da- va udur istanbul'un imar ilerini zerine alanlar ve baz idarecilerimiz, Sultanahmet cami'inin karsna den ve teden beri brahim Paa sa- ray diye tannan, 16., hatta baz unsurlaryla galiba 15. asrdan kalma bir mimari btnnn yklarak yerine yeni Adliye Saray'nn yaplma- sn istediler. Tahsin z' n gzel makalesinde anlatt gibi, istan- bul'un en eski Trk eserlerinden biri olan bu binann banda kopan bu frtnann iki safhas vardr. Birinci safhada hapishane binas denilen ksm, gene ayn btne dahil baz eserlerle ykld. Bugn Fuat Paa trbesinin alt yanndaki sokaktan Divanyolu is- tikametine yryenler, bu yklan ksmn arsasn ve bilhassa Mimar Hayreddin yaps olmas ihtimali ok fazla olan bir salon bakiyesini grrler. Bu ksmn ykma ameliyesi biter bitmez bir nevi tereddt ba- lad. ikinci safhas, bu ilk ameliyenin esirgedii iki mhim binann ya- ni asl brahim Paa saraynn 17. ve 18. asr bandaki minyatrleri- mizden bize beyaz cephesiyle o kadar in glen bina ile, yanban- daki binann da yklarak istanbul'daki btn adliye tekiltn, baro- suyla, alkadar messeseleriyle, ariviyle byke bir binann burada yaplmas arzusuyla balar. Yukarda sylediim yoldan yryenler yklmas istenilen bu mhim binann arka tarafn grrler. Ufak bir himmetle tanzim edile* cek mahiyette olan bu bina iki dl', kubbeleri, bacalanyla istanbul'un sayl denecek kadar az olan gzel eserlerindendir. On taraftan ise ta- pu binasnn arkasnda kalan cephesinin ancak kk bir ksmn gre- bilirler. Asl Adalet Saray 9 nn yarglarmzn kalbi ve halkmzn byk vicdan olduuna inanmakla beraber bu byk ehirde adaletimizin en gzel ve en asil binalardan bitine sahip olmas, hatt bu binann milli- yetimizi tarih iinde bir kat daha gzel yapan bu vasfa lyk, onu d- ardan hakkyla temsil edecek kadar mkemmel bir bide olmas he- men herkesin arzusudur. Bilhassa stanbul gibi dank bir ehirde Adalet Saray'nn i merkezlerine yakn, nakil vastalar itibariyle gi- dip gelmesi kolay bir yerde yaplmas da gene ayn suretle temenni olunan bir eydir. Fakat bu artlarn mutlaka Sultanahmet cami 9 inin karsnda bu- lunduu kolay kolay iddia edilemez. Hele bu yeni binann yaplmas iin an'anesi t Kanuni devrine kan bir binann, o kadar tarih hatra- snn ortadan kaldrlmasna raz olmak imknszdr. Sultanahmet fetihten beri mill tarihimize mal olmu bir yerdir. Tesadf bu meydan o tarzda donatmtr ki, Msr stunu, Bizans bi- desi, Trk cami 9 i ve sivil mimari eseriyle kendiliinden, evvel bu top- ran maceralarm ve sonra da mimar zevkimizin din ve sivil iki eh- resini verir. Bizim burada yapacamz, daha iyisini yapamazsak, bu binay ufak bir tamirle olduu gibi muhafazadr. Asl ehircilik budur. brahim Paa saraynn bir ka trl ehemmiyeti vardr. Evvel 16. asrdan olmasdr. Bu itibarla Sultanahmet cami'i ondan sonradr. kinci olarak sivil mimar eserlerimizdendir. Herkes bilir ki, yurdu- muzda din eserlerin byk bir ounluu muhafaza edilmitir. Fakat sivil mimar eserler, saraylar, kkler, konaklar yangn ve isyanlarla harab olmutur, yle ki koca stanbul'da, Topkap Saray hesaba katl- mazsa, han, kk, yal olarak on, onbe eser ancak bulunabilir. brahim Paa saray tarih srasyla bu husus mimarnin en evvel yaplandr. Bu cihetle esiz bir vesikadr. Sonra, artc derecede gzeldir, asildir. Biraz himmetle kr kr parlayan Ur bide olur. Ona dokunulmamak icabeder, hatt icab ederdi. Yani hapishane binas dahi yklmamal, mmknse tamir edilmeliydi. Hatt tamiri ve nlerinin alarak Sulta- nahmet'in karsnda bu byk btn, zevkimizin, getiimiz merha- lelerin insanla dorudan doruya konuan ahitleri olarak kalmalyd. Fakat olan oldu. Sayn Tahsin z'n dedii gibi, bu mazi eseri tehlike- li bir ameliyat geirdi. Kalan ksm binann en mamur tarafdr ve dediim gibi ok g- zel eserdir. Onaltnc asr Trkiye'sinin btn sihrine sahiptir. O kadar zaferlere ahid olmu, o kadar ordularn ahin dizileri gibi serhadlere szldn, zengin ganimetlerle dndn grm, muhteem d- nlerde elenmi, kanl isyanlarda canl bir mahlk gibi yaralanm, hlsa bulunduu yerden drt asrlk tarihin iyi kt maceralarnn ak- tn grm bir bina. Byle bir binay ortadan kaldrmak, btn bu hatralarn zerinden snger geirmekten baka bir ey midir? Bir ehirde hatralar ve tarih yalnz kitaplarda yaarsa, o ehir kendi zamanlarn kaybetmi demektir. nk asl canl hatralar, za- manla kutslik kazanm, tlsmn usta eli dokunduu iin canlanm, ruh sahibi olmu maddenin tad hatralardr. Ben stanbul imar ilerinin mesuliyetini tayan bir adam olsam, deil ibrahim Paa saray gibi ayakta duran bir binay ykmak, ecdad elinden km kk bir ta parasn yerinden oynatmak iin yz de- fa dnr ve galiba yzncsnde gene yerinde brakrdm. nk bu ehri gzelletireyim derken fakirletirmekten, hayat soysuzlatrmaktan ekinirim. Bu ehir en byk zenginliini mazisin- den alr. Onu, nesiller nnde yaattka zengindir. Baka memleketlerde 50, 60 sene evvele ait bir kahve, adn de- itirirse veya yklrsa sanat ve edebiyat lemi yerinden oynar, ahsa ait ve o kadar kan dklerek elde edilmi tasarruf haklan bile mnaka- a edilir, "Burada Verlaine her akam aperatifini alr, dostlaryla konu- urdu..." diye on senede bir, bu binann artk yok olmasna aklanan kitaplar kar. Bizse stanbul'u durup dururken canl bir tarihinden mahrum etmeye kalkyoruz. Kald ki bina gerekten gzeldir. Arkadan grnen iki dl', kub- beleri ve bacalanyla batan aa tarihtir. Trk rnesansnn ne aydn- lk bir rya olduunu, imdiki haliyle, daraacnda Mansur'u hatrla- tan bu iki zaviyeli cepheden seyretmeli. Bunlar o cinsten eserlerdendir ki, ancak saknlmaz kader mahi- yetinde darbelerle yokluuna katlanlr ve byle olunca da frtna ge- er gemez ilk frsatta plnlardan, hatralardan, yazl ahadetlerden is- tifade edilerek yerine konulur. Fakat kendi elimizle ykmak... Asla! Bu mill vicdana kar bir gnah olur. Yarabbim, u stanbul'da, hi Trk iri, Trk romancs, Trk ressam, Trk tarihisi, Trk mimar yetitirmeyecek miyiz? Bunu is- temiyor muyuz? Dardan gelen ve bizi her an kendimizden koparma- ya alan o kadar kudretli cereyanlarn, gzmzn nne dikilen s- rkleyici aheserlerin karsnda, i adamna, bizim ryamz doya do- ya seyredebilecei bir ke brakmaya neden raz olmuyoruz? Bilmiyor muyuz ki bir medeniyet, her eyden evvel derin mazi- den gelen bir kltr ylmas, bir kltr toplanmasdr. Bu ylmann banda ehir ve mimar eserleri gelir. nk nesilleri asl terbiye eden onlardr. Her mimarlk eseri bulunduu ehrin hayatn bir ev tanrs gi- bi farkna vardrmadan idare eder. Onlarn kalabal ruhumuzda yle bir konser yapar ki, mrmzde bir kere olsun onu dinlemek frsatn bulursak, bir daha kaybetmemek artyla kendimizi bulmu oluruz. Sonra ne uysal tanrlardr onlar! Her dediinizi yaparlar, her eit hayata intibak ederler, ite brahim Paa Saray'nn elde kalan ksm... O kadar debdebeli, velveleli istihalelerden sonra gzellik ve asalet iti- bariyle kendisiyle hi llemeyecek o hantal tapu binasnn arkasna gemi, ambar vazifesini sessiz sedasz gryor. Ne diye yklr, ben anlamam. Her mimar eseri mill hayatn bir koruyucusudur. Bu koruyucu tanrlar kaybede ede cemiyet bir gn devam fikrini kaybeder. Biz asr- lardr, dman bir lemin ortasnda, yangn ve ate iinde milliyetimi- ze kurtarc bir tlsm gibi sarlm olarak yaadk. O duygu sayesinde varz. Ne zaman ki milliyetimizi braktk, o anda bamza felketler yad. 1-918'den sonraki stanbul'u hatrlayn. Her mimar eseri bizim iin neydi? Kim o zaman bir ta yerinden kmldatmaya raz olurdu? Eserlerimize o zaman nasl sarlmtk? Haklydk. nk biliyorduk ki, milliyet dediimiz, bir dil, mill hayata intikal etmi ekilleriyle bir din ve ahlk, bata mimar olmak zere bir yn sanat eseri ve tarih hatrasdr. Milliyetimizi yapan eylerle oynamaya kalkmayalm. nk mefhumlar zedelenmeye gelmez. Sayn Tahsin z'n ve bu saray etrafndaki mnakaaya onunla beraber atlanlarn haklar vardr. (Muharrir, bahsettiim makalede rahmetli Yunus Nadi ile olu Nadir Nadi'nin ve Hseyin Cahid Yal- n'in bu mevzu etrafnda neriyat yaptklarn ehemmiyetle syler.) brahim Paa Saray yklmamaldr. O, Trk tarihinin bir abidesidir. Trk eliyle yklamaz. Hibir eski binay kendi elimizle ykamayz. nk onlarn hepsi bize, mrmzn bir devama bal olduu- nu, zaman boyunca uzanan bir zincirin bir halkas olduumuzu hatr- latr. Bu zincir, o mucizeli devam duygusuyla mill hayatn kendisidir, "ite u bina, benden drt yz bu kadar sene evvel yapld. Bir Trk us- tas tarafndan yapld. Bana kadar geldi. Benden sonra da devam ede- cek. Ben ona bakarken, benden evvelki nesillerle bideiyorum. Sanki onlar bende yayorlar ve ben onlar gibi geniliyor, byyorum ve dorusu da budur. Bu binay cedlerim benimle seyrediyorlar ve ben de, benden sonra gelenlerle onu seyredeceim. O halde zaman insanolu iin sanld kadar dman deildir. Hereyin stnde insanolu de- vam edebiliyor." Niin bu kurtarc hutbeyi iimizde susturmal? * Sonra yeni bir bina yaptrmak iin eski ve gzel binay ykmakla kazancmz ne olacak? Arsa m? stanbul haritasna bir gz atn. Bo yerden ok ne var? brahim Paa hamamn ve Karagz Mehmed Efen- di camii gibi tam onyedinci asr bandan kalma bir aheseri feda ede- rek atmz bulvarn iki yan bo duruyor. Pekl Adalet Saray'mz buraya yaplr ve trl kazanc birden yaparz. Yeni ve gzel bir bi- na yaparz, ibrahim Paa Saray olduu yerde kalr. Sonra nnde a- lan geni tabiat manzarasyla zdlk yapan bo bir yer, hem de en ilek bir cadde de kapanr. Ve hatt, ehrimiz de sklet merkezini tekrar ka- zanr. nk stanbul 9 un asl sklet merkezi, asl ehir, Fatih-Aksaray - Bayezid aras olmaldr. Evet, brahim Paa Saray*m ykmakla tek bina kazanrz. Adalet Saray 9 m baka yerde yapmakla bina kazancmz iki misli olur. Kald ki yeni yaplacak binay Sultanahmet'in ezici rekabetinden kurtarmak gibi bir kazancmz olur. zah edelim: Sultanahmet camiinin karsnda yapacamz her bina zayf d- er. nk cami, dnyann sayl mimar bidelerindendir. Bizim eski mimarmizle lebilecek mimar slbu azdr. nk cins mimar- dir. Hem tesalbleri ok derin, hem de uzuvlamas ok mantkdir. Sultanahmet, byklkle zarifi o derecede birletirmitir ki onun ya- nnda ne ahs olmak, ne de onu taklid etmek kabildir. Taklid etmek kabil deildir. nk ondaki ktlelerle oynay, o beyaz uu, o amud frlama ancak tek bir salonu, tek bir toplan yeri- ni gznnde tutarak elde edilmi bir neticedir. Adalet Saray gibi pra- tik gayesi ok ayr olan bir binada bu hamleyi koyamayz. uradan, bu- radan dn alnarak ilve edilecek mahall renk de byk bir yardm yapmaz. Senelerdir eskinin peindeyiz, fakat o bizden srrn gizliyor. nk yoktur, sadece byk bir slbun, btn bir taazzuvun karsn- dayz. Bu taazzuvu imentodan yaplacak bir bina imdilik veremez. Orjinal olmak gtr. nk yeni malzeme ile ve onun icaplarn dinleyerek yaplacak bu bina, btn hrriyetlerini kulland takdirde, mehur Alman emesi'nin ok byk mikyasta ve baka cinsten bir ei olur. Yani hatalann en by olan, zevk hatas olur. Yeni bir mil- let zevk hatas yapabilir; fakat bizim gibi o kadar byk miraslara sa- hip, hem yurt, hem millet bakmndan tecrbesi emsalsiz bir topluluk byle bir hatay yapmamaldr. Vaka Sultanahmet camii, bu aheser, bu hatay daima tashih ede- cektir. nk karsna dikilecek her binay yer, ezer; madem ki tepe- sinden bakacaktr, madem ki gnein orkestrasna sahiptir ve drt asr- dr bu mehteri alar, onun karsna dikeceimiz binadan hayr yoktur. Yaptmzn sene sonra aleyhinde bulunuruz. Gemite iyice tecrbesi vardr. Yeni mimarnin kudretine ve faziletlerine inananlardanm. Bug- ne ait her ey benim iin bir davadr; nk yaadm zaman severim. Bugnk mimarye gelince, ayr malzeme ve ayr imknlarla ortaya kt iin oradaki ihtillin ok esasl olduuna kani'im. Aynca mi- marlarmzn almalarn da yakndan bilirim. Elbette gnn brinde bize ait bir slp doacaktr. Fakat bu tecrbeyi tarihin mal olan bir meydanda yapmayalm. Her kadn mcevheri sever, fakat kendi kulan kestirip yerine t tan bir kulak veya benzeri kymetli bir ss takmasn isteyecek kadn yoktur. Sultanahmet meydan ufak bir dzeltilme ile esiz bir btn ha- line gelebilecek bir zevk taazzuvudur. Oraya, kendi bnyesine dahil ol- mayan eyleri sokmayalm. Bu taazzuvu cami idare eder. Maestro odur. Bir yanda Ayasofya ve nc Ahmed emesi, daha sonra Fatih zamannn nefis hamam, asl Sultanahmet camii, bir set aasnda ca- mi'nin klliyesi, bu kadar esiz eseri toplayan bir meydana yakacak ey btn bu mazi eserlerine meydan okuyacak bir bina deil, o byk ananelerden gelmi bir kvlcm olan brahim Paa Saray ve onun ya- nndaki eski binadr. Bunlar meydana karlsn ve buras artk brakl- sn. Biz sadece gelip geerken onu dinleyelim. Hele milletleraras bir msabaka ile Sultanahmet camiinin kar- snda baka bir milletten bir mimarn eserinin dikilmesi bsbtn aca- yib olur. Bu meydan, mill tarihin yorulduu teknelerden biridir. Mil- letleraras msabaka yeri deildir. Zaten o msabakay biz be asr ev- vel kazandk. Yeni binann behemahal bu tarafta yaplmas lazmsa, Firuzaa camiine -tekrar edelim, Sinan yaps bir mcevherdir- nefes alacak saha brakmak artyla, daha yukarda cephesi Divanyolu'na alan ve enine olarak Fuad Paa trbesine kadar uzanan bir binann yaplmas en dorusudur. Bu yeni Adalet Saray, yukarda Mimar Hay reddinin olmas ihtimalini sylediimiz salonu muhafaza eder ve bir bahe ile de meydana iner. Bittabi mimarlarmz uzaktan olsa bile, Sultanahmet camiine bakacak cepheyi, tek iddias onun kurduu ahengi bozmaya- cak ekilde rahat ve yumuak bir slbla yaparlar. brahim Paa Sara- y'nn n de temizlenirse meydan kazanm oluruz. Bu dvada garpl ilim ve sanat anlay da bizimle beraberdin B- yk eserleriyle bize Anadolu'nun din ve sivil mimarsini o kadar iyi tantan M. Gabriel'den bahsettiimi okuyucularm elbette anlamlar- dr. Tahsin z, makalesinde M. Gabriel 9 in son toplantdaki mdafaas- n anlatyor. Zaten baka taraflardan da bunu dinlemitim. Emin olabiliriz ki M. Gabriel'e, bu fikirleri sadece bizim iin ok faydal ve erefli olan Trk dostluu syletmiyor. O tam garpl fikir ve sanat adam olarak konuuyor. Biliyor ki, Sultanahmet meydan bu- gnk ehresiyle artk unun bunun tasarruf edecei bir yer deildir; bizim olarak btn dnyann maldr ve 16. asr Trkiye'sinden kalma bir eserin durup dururken yklmas lzumsuz bir fedakrlktr. Bu insaf, M. Gabriel gibi Fransz zek ve irfannn hakik prens- lerinden biri olan insandan beklemek zaten hakkmzd. Hakik Garp dn budur: Gzeli, iyiyi ve asli nerede bulursa sevmek. ehrin be yznc fetih yln kutlamaya alrken onun en g- zel kelerinden birini bozmamz aklmzdan karmalyz. Yerine ko- yamayacamz her ey, bizim iin sonuna kadar kymetlidir ve mu- kaddestir. En byk iar ve kudret kayna milliyet duygusu olan h- kmetimizin bu meseleyi kat'i ekilde halledeceini ve brahim Paa Saray'nn yaama hakkn koruyacan byk bir imanla mid ediyo- ruz. Ykmak, yapmak iin olsa dahi daima zararldr ve hakik yapc- lk ilve etmektir. Cumhuriyet, 6 Kasm 1947, nr. 8341 EHR Geen gn, ok sevdiim ve fikirlerini daima ekici bulduum bir dostum, bana: "Sence sanat meselelerinde en g dvamz hangisi- dir?" diye bir sual sordu, tik nce gafil avlanarak dncenin tembel- lii iinde: "Vazge!" diye cevap verdim. "Btn dvalar gtr, yle olmasayd, o kadar ihtimali beraberinde tayan "dva" kelimesiyle onlardan bahsetmezdik. Zaten br meselelerden ayrp stnde dur- mamz bile bunu gsterir." Dostum beni az ok tanyanlardandr. Tale- belerimin, ar ara kendi aralarnda kullandklar o sevimli tbirle, bo* verdiimi anlad. Gerekten de yle idi. Sabahleyin erkenden evime gelmi, beni Yldz bahesine gtr- mt. Masmavi, k mevsimi hakknda btn bildiklerimizi inkr eden tatl bir gn altnda dolayorduk. Kararm gmten ok ha- yl! parmaklklara benzeyen yapraksz aalar, onlarn skt araln- dan ar viyolonsel sesleri gibi konuan yemyeil serviler ve amlar ve nihayet gzmz her takldka bizi bilmediimiz iklimlere aran l- civert ve yaldzl deniz, beni birdenbire alabildiine vre yapmt. Fakat, arkadam yle insan rahat brakan cinsten deildi. Belki de iki eyle birden ve ayn kuvvetle megul olmasn bilen yaratllardand. ster istemez dncesinin izinde yrmeye mecbur oldum. "Bel- ki, dedim, haklsn! Balangta hakikaten isteksizdim. Fakat bsbtn de yanl bir ey sylemedim. Madem ki beni mecbur ediyorsun, daha ileriye gideceim ve diyeceim ki, hayatmzda kark, iinden kl- maz hale gelmemi hibir mesele yoktur. Bugnn gei devrinde her ey bize biraz da tehditkr bir muamma ehresiyle geliyor. Tarihimizin acayip bir devrindeyiz; Bir buuk asrdr sren bir medeniyet deitir- menin neticesi olarak hayatmza hkim olan ikilik, her eyi gletir- di. Kalbimizle dncemiz, iyi niyetlerimizle i tiy adi armz hep birbi- riyle arpyor. Sonra dikkat edin ki, bu hadlerin kendileri de sabit de- ildir. Bende iyi niyet olan, brnde itiyad, brnde hissi bir mese- le olan, bir bakasnda akln tek icab. Belki de, gelecek nesiller iin bugn yaayanlarn en ayrc vasf, bu devaml atma olacak. Senin neslin, benim neslim, bizden sonra gelenlerin nesli iin "Onlar, haki- katen g bir devirde, btn meselelerin azd, etreflletii, gr- lerin ikizletii, zletii bir zamanda yaadlar." diyecekler ve biz- i m srf bunun iin merak edecekler ve sevecekler." Tabiyem aikrd. Dostumu dncesinden ayrmak ve bu sakin, sadece aydnln velvelesiyle dolu saati rahata tadabilmek iin bir kelime tufanna tutmak istiyordum. Devam ettim: "Kald ki, hayat hibir zaman meselesiz ve dvsz olmamtr. Zanneder misin ki, Socrate'n veya MedicisMerin devrinde, Endls ve- ya Badat saraylarnda. Selim ve Kanun! devirleri aydnlarnn toplan- d Edirnekap kklerinde hayat meselesizdi? O zamanlarn adamlar iire, mimarye, resim veya heykeltraye, musikye olmu bitmi ey- ler gibi bakyorlard. nsanolu, daima bir meseleler kndr. Yaamak her an kendimize sorduumuz bir yn suale cevap vermekten baka ne olabilir? Biz sormasak bile onlar kendiliklerinden bize gelirler. Fakat bugn, artlar bsbtn deitii iin iler daha bir kart, daha gle- ti." Gzlerim, bahenin son iekleri arasnda kimbilir benim fark et- mediim hangi kokunun vadine kaplm gidip gelen, bir balerin gibi st ste kavisler izen bir arda, szm bitirmi gibi yaptm. Gerekten de bu gzel sabahta ne diye bunlan dnmeliydi? Va- kitsiz bir bahar drt taraftan hcum ederken, deniz byle yaldz iinde, gkyz bu kadar mahmurken, meselelerin duvar nnde terlemenin mnas var myd? Fakat dostum bu fikirde deildi. Kendisine doru yaklaan ary eliyle kovalad ve bana: "Meseleye gel, sorduuma cevap ver!" diye srar etti, "Gzel sanatlarmz iinde en g dva hangisidir?" ster is- temez ary, gnei, kular ve denizi braktm. - iir, dedim, elbette ki iir... Dostum bam sallad: - Hayr, dedi. iir artk umunu mesele olmaktan kt. Altm se- nedir btn dnyada iir, irler iin yazlyor. Bir de, imdi eletirme- ci adn vererek, sanatn ve yapt ii biraz daha kavranmaz hale ge- tirdiimiz mnekkitler iin. irler onlarn elinden veya iyi niyetinden kurtulur kurtulmaz, dorudan doruya niversitelere geiyorlar; fakl- te almalar ve doktora tezleri oluyorlar. Bundan iki taraf da menaun. Bir taraf, btn bir anlalmamazlk talihi iinde kendisini anlayan bir- ka mstesna ruh bulduu iin... brleri de teden beri imrendikleri kozmografya limlerine benzediklerini dnerek. Hemen hepsi her gn yeni bir yldz gibi yan banda oturan ve yaayan kefediyor. - O halde mimar?... - O da baka trl kmazda. Hem uzun zaman bizim iin mese- le olamaz. Biz ehir mefhumunu kaybettik. imizde fkaraln niza- m kuruldu. Bilir misin ki, paraszlk tek bana mhim bir mesele de- ildir! Fakat fakrn nizam bir yere yerleip de hayat idare etmeye ba- lad m, iin tesi yoktur. Biz oktan beri ehir fikrini kaybettik. Bu ni- zamn emrinde yayoruz. Yahut da ondan kayoruz. Ve durmadan bu yzden, bu gzelim ehri harcyoruz. Bu artlar iinde mimari stne nasl konuursun? Bak u stanbul'daki hayatmza! bidelerimiz bir baka gurbette, biz baka gurbetteyiz. ehrin yans bo. br yans gecekondularn, kk imalthanelerin emrinde. Biraz imkn olanlar da, hergn ya budayacak bir koru buluyorlar, yahut da istedikleri kr- da adr kurar gibi mahalle ve semt kuruyorlar. Bugn Levent, yarn bilmem neresi. Dostuma resimden ve heykelden bahsedebilirdim. Fakat bu sefer de Nuri tyem'le Zht Mridolu'nu harcamaktan korktum. Bir yn sevdiim eser, inandm zek kurban olacakt. Hibir fikri, ne de kim- seyi mdafaa edecek halde deildim. Sz ona brakmak en iyisiydi. - Peki, dedim, yle ise ltfet, sen syle... Bana dorudan doruya cevap vermedi; brakt yerden dn- cesine devam etti: Hi Sleymaniye'nin altndaki vakf dkknlara dikkat ettin mi? O mcevher gibi eserlerin perianlk manzarasna. Biz ehir fikri- ni kaybettik. Onu harap kamyonlarn enkazna, acayip kaptkatlara, cengelde av arayan yrtclar gibi dolaan, yahut bekleyen dolmulara, her cinsten ve her tarihten tat parklarna, pasl soba borularna, insa- n diken diken eden satc seslerine braktk. Hi sen baka bir memle- kette byke bir yolda sekiz, on bo taksinin ayr ayr istikametlerde manevra yaptm, nakil vastalarnn sirk kaps rtkanlar gibi mteri ardn grdn m?" "Yedi metre uzunluunda bir sokakta, be dakika iinde, sekiz "modern terlik" satcsnn, on be sebze satcsnn beraberce bar- dklarn iittin mi? Nerde eski istanbul? Harapt, fakir ve biareydi. Fakat kendine gre bir hayat ve slbu vard. Her meslek bir ocakt. Her mal satcs, husus bir makamla maln satard. ehir, bir terbiye- nin ve zevkin etrafnda teekkl eden mterek bir hayattr. Mimar bu hayatn asl byk slbunu yapar. Vaka dn olduu gibi, artk orkest- ra efi vazifesini grmez ama yine de varln hissettirir. Ona doru yrdke hayat o memlekete mahsus bir renk kazanr." "Bruges, Gand, Venedik gibi mimar ehri olan yerlerden bahset- miyorum. Onlar modern hayatn ve kendilerini btnyle verdikleri makine medeniyetinin ortasnda bir Ortaa ryas gibi btn bir ruha- niyeti muhafaza ediyorlar. stanbul, hi olmazsa din bidelerinin ok- luuyla, bir tarafndan bu ehirlere benzer. Fakat tam onlar gibi olma- s iin ok geni ve byktr. ehirlerimiz iinde Bursa daha ziyade bu ie msaittir. O Bursa ki, ovasn yava yava anlalmaz bir ehircilik gafleti dut yapran kemiren bir ipekbcei srs gibi yiyip bitiriyor. Yaknda Bursa ovasn ormanlarmz gibi hazin bir masal olarak hatr- layacaz. Bununla beraber eskiden kalma bir slbu muhafaza edebi- lirdi. Nitekim gen mimarlarmzn hepsi bu endie iinde rpnyor- lar. Fakat, dedim ya, paraszln iimizde kurduu o korkun nizam buna engel oluyor. Sonra, itiraf etmeli ki, baka bir ey daha var. Bir ey ki, bizi ayor. Dnya yeni bir mimar slbu peinde. Yeni malze- me, yeni hayat utlar hemen her memlekette az-ok bir buhran yarat- t. Bilmiyorum, hangi muharrirdi, Avrupa medeniyetinin bir Iskenderi- ye devrini, yani, her cinsten slb, estetik nazariye, inan ve felsefenin birbirine kart ve istikllini kazanm an bir fertiliin bu yzden hayata hkim olduu devirlerden birini yaadn sylemiti. Hani o eski Roma*da kendisine bir frna benzeyen mezar yaptran zengin f- nncnn hikyesi. imdi biz o devire kendi artlarmzla girdik. Yani daha keskin ve daha aresiz olarak. nk baka memleketler bu cins- ten salgnlara kar kendilerini korumasn ok iyi biliyorlar. Hayatlar hereye ramen trl yollardan gelen bir murakabenin altndac Siz stanbul'dan baka bir ehirde ehzade Camii cinsinden bir binann karsna bugnk Belediye Saray'nn kolay kolay yaplabileceini ta- savvur edebilir misiniz? Sultanahmet meydan gibi drt medeniyetin nabznn birden att, tan drt ayr dilden o kadar stn ekilde ko- nutuu bir meydann bugnk eklinde kalabilecei aklmza gelir miydi? ehzadeba'nda bir yanda Sinan, bir yanda Bozdoan Keme- ri'nin ihtiam ve sonra o acayip ser kubbesiyle belediye binas... Bun- lar yetimiyormu gibi, minaresinden baka bir mnas olmayan Bur- mal Mescid'in yeniden inas. Haydi Eskiler hayr sahiplerinin iyi ni- yetlerine kar gelememiler. Dnyann en gzel katedrallerinden biri olan Seville Katedrali'ni behemehal yaayanlardan rahmet isteyen bir yn dindarn gayreti yle kaplam ki, Endls dehasyla spanyol gururunun birbiriyle sarmadola olduu o canm mimaryi gremez- sin bile... Bereket versin, namaz saf halinde klnr. Bu sayede camile- rimizin iini rahata grmek, paras olann tasallutundan kurtarmak mmkn olmu. Bu det girmemi bize...*' - Ne o, sen restorasyona taraftar deil misin? diye sordum. Her millet yapyor. Fransz, Alman katedrallerinin ou hemen hemen ba- tan yaplm gibidir. lerinde iki cihan harbi yznden iki defa yap- lanlar bile var. Arkadam, sanat ve ehir meseleleriyle bizim kadar alkadar ar- y bir daha kovarak cevap verdi: Elbette taraftarm. Ama hakikaten deen esere. Mesel esiz bir eser olan Sultan Han gibi... Anadolu'da bir yn harap aheser var ki, her trl zahmete deer. Byk eserler elbette restore edilmeli. Ve hibir surette kaybedilmemesine allmal. Fakat Burmal Mescid gi- bi toptan yklm, ikinci dereceden bir eser, ehzade Cami'inin gzel- lii iin olsun feda edilebilir. Ben ehzadebaf hym. Semtin her ta- na ayn ayn balym. Fakat behemahal eski halde olmasn isteyemem. Zaten asl enteresan taraf, o minaredir. imenle evirirdik, olur biter- di. Haydi Burmal Mescid'den vazgetik, ya o hibir eye benzemeyen cami'in tam karsndaki Hokadem Kalfa Mescidi? "Bak dostum, Valery'nin bir cmlesi vardr ki, btn hayatta bir dstur olabilir. Bu byk ir, her sabah dncelerini yazd defter- lerden birinde, gen bir mesiekdana soruyor: "Her eyden evvel ba- na syleyin, mukavemetiniz nedir? Nelere kar koyuyorsunuz?" Ben- ce ileriye hamle kadar, ki hayatn btn yaratc sun oradadr, bu mu- kavemetin de bir yeri vardr. nk hakikatin muzaffer olmas gerei- ni ancak onun sayesinde buluruz. Gittike artan teklifleri, o mukave- met sralar ve seer. Biz bu mukavemet fikrini kaybettik. nk mu- kavemet demek yeniye kar srtm evirip oturmak demek deildir. ili cami'inde yaptmz gibi. Mukavemet, her an uyank olmak de- mektir. n siperdeki nbeti bl gibi. Bizim mukavemetimiz yok. Demin fkaral itham ettim. Servete kar da yok. Ne eskiye, ne ye- niye, hibir eye mukavemet edemiyoruz." izdii hazin tablo karsnda ikimiz de akn sustuk. Sonra bir- denbire tekrar balad: Bilir misin ki, biz ehrin sahibi deiliz. Sadece iinde oturuyo- ruz. Devletin veya belediyenin bir misafiri gibi. Ve bandan beri bu byle. Eer aksi olsayd, iki milyon nfusu olan ve Trkiye'nin serve- tinin, i gcnn aa yukar sekizde biri toplanm olan bir ehir, bir opera binasnn yaplmas iin on be sene sknetle, rahatla bekler miydi? Hakikat bu ki, yapc olarak ehrin hayatna itirak etmiyoruz." Arkadam sualini unutmu gibiydi. - yi ama, sen en g dvamzdan bahsedecektin. Ve mimariyi de bu uurda reddetmitin. imdi ise bsbtn unuttun. Hayr, dedi, unutmadm. Msik dvamzdan bahsedecektim. Fakat daldm. Ama fena olmad. Dncelerime bir zemin buldum. Bence en mhim dvamz msik meselemizdir." Ahmet Hamdi T a n p ma r m st anbul Ra dyos u i i n haz r l ad bu konuma vefat zer i ne r a dyoda yay nl anmam t r . Aziz dinleyicilerim, yazk ki bana verilen vakit doldu. Arkadam da, ben de o gn isizdik. Kular, imenler, kuru yapraklar ve son i- ekler arasnda konutuklarmzn hepsini onbe dakikaya sdrmam imknsz. sterseniz bu sohbetin gerisini gelecek aya brakalm. Hepi- nizi sevgi ve sayg ile selmlarm^). M/M, 16 ubat 1962, nr. 56* KENAR SEMTLERDE BR GEZNT Bundan iki yl nce bir mays sabahyd. stanbul'un Kocamus- tafapaa ile surlar arasndaki o geni ve fakir semtinde tek bama do- layordum. Byle gezintileri dima Yahya Kemal ile yapardm. Tan- yanlar bilir ki Yahya Kemal ile beraber olmak, onu dinlemek bir lez- zettir. Fakat onunla stanbul iinde dolamak bu kelimenin hudutlar- n aan byl bir ey olur. nk bu byk airin mucizeli tarafla- rndan biri de bu ehrin dehasn duymu olmasdr. Adn stanbul'a balam hibir sanat adam, onun kadar stanbul'u tarihi ve talihiyle benimsememitir. Denebilir ki o, bu ehri ve onun zamanlarn ahs bir macera gibi yaamtr. Bu gezintilerde byk bir canlandrma kuvvetinin derinletirdii, deta bir ruh haleti ekline soktuu salam ve geni bir tarih bilgisi size her an baka bir devrin zevk ve hayat uf- kunu aar. Nesiller, maceralar ve hatt insanlar, mrlerinin tad ve acl ile nnzden geer. Fetihler, bozgunlar, ihtilller, adm ba- nda rastlanan sokak, mezar, eme, cami adlarnn arasndan, bir b- yde olduu gibi, umulmadk bir abuklukla maher kalabalklar ak- trlar ve bir ka husus izginin, bir iki fkrann rengini ve mnasn verdii bu kalabaln ortasnda, bu canlandrmaya vesle olan isim (eme, cami, mezar veya sokan bize hatrlatt adamn ismi), ha- yatnn en karakter verici hususiyetleriyie, mahremliklerinden henz ktnz bir insan gibi, size hayatn rten binbir srrn arasndan g- rnr. Hlsa, canl bir tarihin iine katlm olursunuz. Zaman kerva- n sizin iin yolunu deitirir ve gerisin geriye, tesadflere gre men- zil menzil sizi tar. O gn bu sohbetten mahrumdum. Kendi kendime ve kendi l- lerim iinde kalmtm. Ba bo, tozlu yollarda yryordum. Dn- celerimi, grdm eylerden ok, sabahleyin okuduum gazeteler, dinlediim havadisler idare ediyordu. Cihan harbi ykc bir kasrga gi- bi devam ediyordu. Cepheler, onlarn bizdeki yz olan tahminlerle beraber, mukavva kkler gibi yklyordu. Sefalet, alk, hepsi bu ka- srgann arkasndan garbe doru akyordu. Ve btn bunlar beni insa- nolunun talihi zerinde dnmeye gtryordu. stersek bu dnya- nn ne kadar gzel ve mesut olabileceini dnyor ve bunlarn arka- sndan etrafma bakyor, bu harap semtlerin macerasn bir sembol gi- bi gryordum. Bir ehrin sadece bir semtine bu yz verebilmek iin ne kadar zaman ve ne kadar vak'a, hdise lzmd! Ka fetih, ka boz- gun, ka hicretle bu insanlar buralara gelmiler, hangi ykllar ve ya- pllardan sonra bu gr alabilmilerdi? Bu semtin meyva veya in- san yz gibi byle olgunlaabilmesi iin ka lmn, ka dnsz veda'in, ka gurbetin ve ne kadar gzya ve midin tecrbesinden gemesi lzmd... Bamn stnde, insan her an bir sonsuzluk duy- gusu ile ezen lekesiz ve ok mavi, rahmnlii bize ok uzak bir gk- yz vard. Ve etrafmda, her admda, bahar dediimiz mucizenin, iki- de bir rastladm yangn yerleri ve harap eserler arasnda daha art- c olan fkr, tabiatn insanolu ile alkaszln gsteren genlii, neesi vard. Anlar, yaban otlar arasnda vzldyordu. Erik ve badem aalar iek amt. Ykk duvarlardan byk ve yeil aalar asma baheleri gibi sarkyordu. Ve ben, onlarn arasndan, stanbul'u ihtiyar bir ana yz gibi seyrediyordum. stanbul'un bu izbe mahallelerinde dolamak kadar retici ey pek azdr. nk btn bakmszl ve harapl iinde size stste btn tarihi verir. Eski imparatorluk, Tanzimat, i hayatiyle, yni en kuvvetli tarafndan bu semtlere girmi olan son devir sarma dola, be- raber yaarlar. Taksim'de, Talimhane'de satc sesi bile sizin iin yeni- dir. Buralarda ise, hakik mnsnda yeni olan bile tam mansyla ya- am grnr. urada, geceleri tkrtsn iitecek olursam rperece- im muhakkak olan servilerine kim bilir ka asrn duas ve rahmnlik mdi sinmi geni ve serin bir ziyaretgh avlusunda, o kadar zaman- dan beri lmle kar karya kalm olmasndan deta habersiz bir va- laf evinin penceresinden, banz kaldrp bakacak olsanz, tpk yz yl evvelki byk annesi gibi rkerek beyaz perdenin altna saklanacak bir gen kzn sesi, size en son Amerikan filminin arksn dinletir, be- ride, narnn byk glgesindeki rahatlk, insan bir iklim deitirmi gibi baka bir zamana hazrlayan kk kahvede (phesiz IV Meh- med devrinde veya yenieri vak'as gnnde gene vard) gen bir o- fr, yasland mabet duvaryla hi barmayan teknik bir dille maki- neden bahseder. Biraz tede, naslsa ayakta kalm byk ve ahap bir Hamd devri konandan btn bir harem cvlts gelir; fakat iyi bak- tnz zaman bu cvltnn, mkemmelliinden deilse bile modernli- inden hi phe edemeyeceiniz bir orap fabrikasndan, bir dokuma tezghndan, hlsa fakir ehirli kadnn hayatn yeni bir istikamette tanzim eden, ailenin ve evin artlarn deitiren bir almadan geldi- ini anlarsnz. Sonra, ahap evleri, kk asma veya salkm ardakl emesi, gnee serilmi amar, ocuu, kedisi, kpeiyle, mescidi ve mezarlyla, ykkl imknsz bir Roma gibi gze arpan medre- sesi ile mahalle, hepimizin ocukluumuzdan beri tandmz, saatle- rini satc sesleriyle, sa solu dolduran grltsyle gzmz kapal olarak tayin edebileceimiz mahalle, bugn kk tasvirlerini Ahmed Rasim'in herhangi bir sayfasnda okuduumuz zaman bu satrlarn al- tndaki tenkit fikrinin farkna bile varmadan garib bir hasretle zld- mz Trk stanbul'un eski mahallesi... Beride, bir vezir debdebesi- nin son izlerini tayan bir yangn yeri, kenarn otlar sarm kuyu bi- lezikleri, alevin dilinden kurtulmu duvarlar ve bacalar ve bu ta y- nlar arasndan, gen bir yan kaytszl ile zamana glen, iek am erik ve badem aalar ve tede, ldkleri fetih gnnden beri adn verdikleri soka bir nbeti blk sadkl ile bekleyen, koyu yeile boyanm kabirleriyle olduklarndan ok kk grnen ehit mezarlar, smsk rlm penceresinin altnda stste birikmi mum erinlerinin isli bir oluk gibi ukurlat ve aaya, temele doru per- kinletii evliya trbesi... Ve btn bunlarn stnde beyaz, iy, insa- nolunun zamanna kar kaytsz, kendi hametinin iinden muzaffer glen bahar gnei ve onun arasndan geldii iin insana daha kat g- rnen, fakat penceresinde imtihana hazrlanan tbbiyeliyi bsbtn baka ufuklara davet eden dans msiksi... Velhasl stste yaanm bir zaman iinde, birok defalar kurulmu, bozulmu, erevesi kl- m, fakat daima kendi kendisi kalm ve her defasnda bir evvelkinin bir yn artn, mahiyet ve deerine bakmadan terkibinin iine alm btn bir hayat... Dardan baklnca byk hi bir eye dayanmaz g- rnen, ztrap ve sefaleti ilk bakta gze arpan bir yn talihin be on mazi parasna tutunmas gibi gelen, fakat iine inilince mns dei- en, yaama iradesinin btn bir destann veren bir hayat... Bu destan o gn bana kk bir tesadf retti. Birdenbire irili ufakl bir yn kz ocuu ile yolumun kesildiini grdm. Bulunduk- lar yere, kyafetleri ne olursa olsun, derhal bir bayram enlii veren o maskara kalabalklardan biri... Alaca renkte bir yn elbise, toza bat- m yz ve bacaklar, bir yn krtma ve yapmack, naz ve huysuzluk... Fakat bu seferkiler daha intizamlydlar, hareketleri ve sesleriyle ileri- de geliecek kadnlklarnn btn ivesi bir gne kr gibi kulaa batyordu: "Arabistan budaylar - Severler sevgileri, - Rumeli dilber* leri!... - Kz sem almaya geldim../' nsana ister istemez bu bahar gnnde birdenbire sanki hayatn sarfederek sslenmi kk badem aalarnn maraz enliini hatr- latan bu ark ve oyun beni bylemiti. Birdenbire byk bir hakika- te uyanm gibi oldum. Kimdi bu ocuklar? Hangi hicretin, hangi korkun felketin art- idiler? Hangi kan ve lm kasrgas onlar yerinden skp bu surla- rn dibine frlatmt? Bu suali oktan unutmutum. Zihnim t ocuk- luumdan beri tandm bu ocuk oyununa, onun garib, hznl tr- ksne dalmt. Ka nesil onunla elenerek, bu kk kzlarn yapt- gibi, bu trky syleyerek bymt... Ve daha ka kz nesli, ka- dnln henz tohum halindeki ivesini, ocukluun fantazisiyle kar- trarak byle kr ta knta, birbirini ite ekie onu syleyecek, onunla elenecek, onunla byyecek ve bir gn, olgun yan terbiyesi iinden, onu tekrar duyduu zaman kendisini bir an ocukluun cennetinde bu- lacakt? Varsn artk Arabistan budaylar baka ambarlar doldursun, Ru- meli bizim iin sadece bir hatra olsun; kaps geceleri bilek kalnln- da srglerle iten kapanan kale yapl hanlarda oturan eski bezirgn- lar ortadan kaybolmu olsun; varsn zamann ritmi, yaamak zaruretiy- le bizi deitirsin... Ne kar! Madem ki bayat devam etmesini biliyor. Bu ocuk oyunu bundan yzelli, ikiyz yl nce yine muhakkak vard. Mesel demin kk bakiyesini seyrettiim Hekimolu Ali Pa- a konann byk sofalarnda, mermer deli harem talklarnda ol- duu gibi, onun yanbandaki mescidin avlusunda da kk kzlar yi- ne byle birbirini tutarak, itie kaka, glerek ve birbirlerini payla- yarak oynuyorlard. imdi benim artlarn dnemeyeceim bir ha- yatn iinde yz yl sonra yine oynanacakt. Her ey deiecek, fakat o kalacakt ve o olduu gibi kald iin biz de, bir yn deiiklik s- tnden, yine eskisi olarak kalacaktk. te bu sreklilik, hayatn muci- zesini yapacak, bu cvltl ocuk sesleri arasndan nesiller birbirine el uzatacakt... Bu ocuk sesleri, hayattaki srekliliin en taze srryd... Ulus, 6 Austos 1943 BURSA BURSA'NIN DAVET Niin Bursa'y bu kadar seviyoruz? Bu sevgi hayatn dnda bir oyun mudur? Kendimize bir gzellik dini, gemi zaman kokulu bir lem, inilerden, su seslerinden, kemer ve oymalardan, eski kumalar- dan ve gemi modalardan, isim ve hatralardan bir dnya yaratp onun iinde, o yapma cennette bir takm zihn uyuturucular veya coturu- cularla yaadmz zamandan uzakta sarho olmak m istiyoruz? Byle bir pheyi tayanlar elbette yanlrlar. Ne Bursa, ne de es- ki zevkimiz ve san'atianmz bizim iin bu cinsten bir afyon hokkas deildir. Bursa'ya zamanmzn grltsnden uzaklamak, bir hamam kubbesi nlaynda kendimizi kaybetmek iin gitmiyoruz. Eskiyi zor- la san'atkrca bir rya temini iin sevenlerden deiliz. Zaten iir ve san'at, hibir zaman bu cinsten bir oymal lhid uy- kusu, yahut fildii kule ryas olmamtr. Onun ryas daima en ve- rimli ve devaml hareket, daima yaratc ve kurtarc hamledir. nk asl hareket dta deil, ruhtadr. Darda seyrettiimiz, bizi abuk, beklenmedik gelimeleriyle, kudretiyle o kadar artan, hatta zaman zaman byklne hayran eden ey, ya bu ierdeki itiin bir aksi, i halinde tercmesidir, yahut da onun yokluu, o ifasz mh fakirlii y- znden kk realiteler tarafndan zaptedilmenin, onlara kapanmann, onlar zerinde kk ve miskin hlyalar kurmann kendisidir. San'atta ka yoktur. Gayesine adeta dikine kanatlanma vardr. Goethe, "Bidayet'te hareket idi" derken bu iten gelen hamleyi syler. Biyolojiden cemiyete ve ferde kadar btn hamleler ierdendir. zembereklerle kmldanarak hayat kurar ve fethederiz. Bursa, ite bu hareketin ta kendisi, byk ryay aksettiren ere- velerden biridir. Onu ruhunun miracna ermekte olan bir millet, birden- bire kendisinde bulduu hakikatlerin ifadesi olarak vcuda getirmitir. Kurulduklar tepelerden kimi yelkenleri zaman rzgnyla imi bir gemi gibi yol almaya hazrlanan, kimi zengin bir ie ekilite uur- duu habercilerin selmeti iin bir duaya benzeyen camiler, o sarih e- kil, aydnlk dnce ve tam uzuvlama mucizeleri, her adm banda bizi saran feyizli bahar stmas, o yan din masal tarih, emeler ve sel- sebili onlardan cokun akan ecdat isimleri, hlsa teker teker saymak- tan yorulduumuz, yalnz Bursa kelimesinde hlsa ettiimiz sade tl- sm dnya bizim byk realitelerimizden biridir. Onda en saf eklinde kendimizi grdmz iin Bursa'y seviyoruz. Kurulu devrinin b- tn iiri, fsunu Bursa'dadr. Bu fsunu, stnde ykseldii topra kavramasn bilen ve o kadar asrdan sonra ilk gnlerin tazeliiyle bi- zi saran mimar yapar. Btn hayat orkestrasn bir san'atn tek bana idare ettii bir ehir grmek isteyenler -hi olmazsa vatanmzda- Bursa'y grmelidirler. Evliya elebi, Bursa'ya "ruhaniyetli bir ehir- dir" derken, bu gerei anlatyor. Bu mimar, kadm taunlarn yetiti- i bir topra yeni bir dnya gr, yeni bir hakikat adna bir asra ya- kn bir zamanda zapt eder. Gelenek, Osman Bey'in "Gml" adl Bizans'tan kalma bir ya- pya gmldn sylyor. Ne olduu pek de bilinmeyen bu binaya verilen isim Trk muhayyelesinin Bursa'da ilk almasdr. "Gm- l" adyla, keskiden ve ekiten evvel Trke Bursa'y bizim nmm- za fetheder. O, fetih ordusunun Bursa'y sard tepelerden ehre ilk bakdr. En ateli visal kadar feyizli bak... nk bu baktan bir medeniyet doar. Dorusu bu ki, ne Orhan, ne de Hdavendigr devirlerinin mi- marlk eserleri yoktur. Halbuki isteseler yaparlard. Btn Anadolu'da, ran, Suriye, Irak ve Msr'la beraber ok kuvvetli, kt'adan kt'aya, hatta bazan ehirden ehire az ok deien -mesel rgp ve Divrik gibi- bir Trk mimarsi vard. Fakat onlar yeni vatann kendine mah- sus bir mimarsi olmasn istediler. Filhakika bu onnc asr sonunda Anadolu bir vatan paras ol- maktan kar; bir vatan olur. Malazgird'i istanbul fethi tamamlar. Fa- kat Bursa, yolun yarsndan daha kuvvetli bir eydir. Onunla fethedil- mi bir toprak anavatan olur. Orta-Asya'da getiimiz yollarda ve dvtmz yerlerde b- raktmz mimar eserleriyle Bursa ve znik'te balayan mimarnin birbiriyle bir yn mnasebeti vardr. Fakat Yldrm'la, Muradiye'yi ve Yeil'i yepyeni bir nisbet fikri, aydnl yeni kabul ekli onlardan ayrr. Bu, artk Akdeniz'i, Marma- ra'y gren, onun dehasn benimseyen bir milletin mimarsidir. Bu, gnein dilini bilen bir konumadr. Bu ayrl ve yeniden balay her sahada var. Bata dil olmak zere bu devirde her ey yenidir, istanbul Trkesi dediimiz ey s- tanbul'un fethinden evvel balar. Bursa, tarihimizin bir dnm yerin- de, Anadolu fethinden sonra unsurlarn btnne sahip olan ilk istikrar devrimizde, Yldrm zamannda hviyetini bulur. O vakitten beri ova, aydnln billur kadehi kald iin, Hda- vendigr, Yldrm, Yeil ve Muradiye, bu dnce ve vekarl k ara- sndan yapldklar gnn imanyia bize grndkleri iin hep o byk an dilini iimizde konuurlar. Malazgirt'le stanbul fethi arasndaki zaman iinde Trk i dn- yasnn byk merkezi vardr: Konya, Bursa, Ankara. Byk mn- snda ilk hareket Konya'da Mevln ile balar. Fakat Seluk impara- torluunun sonu ile bu rol bitmi gibidir. Seluk saray etrafndaki ce- miyet dalp da daha sert, gklere daha yakn yeni insanlarn dnyas balaynca Mevlevlik sadece bir zevk ve iir kayna gibi kalr. Bu ocak btn tarih boyunca hayat besler; fakat dorudan doruya tesiri grlmez. Bursa ise fethinden biraz sonra manev merkez olur. Btn irat- lar oradan gelir. Zaten an'aneye gre Horasan erleri onu fethetmitir. Eski mverrihlerde bu serhat ehrinin fethini anlatan satrlar gerekten dikkate lyktr. O zamana kadar sadece zht ve takva, sade kahraman- lk mihverleri zerinde dnen mill tarih birdenbire yaratc bir hava ile dolar, birdenbire i leme kaplarn aar. Seluk tarihi bir destan havas ile balar ve devam eder. Sert, y- rmeye ve dmeye hevesli, mesafeye susam insanlar birdenbire bendini kran sular gibi taarlar. Anadolu Seluklularnn tarihi ve eh- namenin hat seferlerini karlayan ksm, Osmanoullar'nn grn- mesi bir airet hdisesi ve rfdr. Fakat Bursa 9 nn fethi bir din masa- l olur. Birdenbire halk muhayyelesi coar: Geyikli Baba, Karaca Ah- met ve bir yn evliya ad ortaya kar. Bu bir kltr karmas mdr? ok iyi ve derin bir nadas gibi alttan gelen bir uyanma mdr? Muhak- kak olan bir ey varsa, o devirde milliyetimiz, Tann'sn kendisinde ta- yan gen milletlerin yaratc heyecan iinde idi, Timur istilsnn ge- tirdii otorite karklndan sonra bir nevi ifti ve esnaf hareketi ya- pan Hac Bayram'la Ankara'nn devri alr. Bylece Hac Bekta'tan, Horasan erenlerinden sonra ikinci gbek teekkl eder. Fakat devlet tekrar birliini kurunca Hac Bayram mridlerinin en ateli oca yine Bursa olur. Onbe ve onaltnc yzyllar boyunca Bursa, hatta stanbul'un karsnda bile bir manev saltanattr. Ancak ftde' nin mridi Aziz Mahmud Hda'nin stanbul'a geliiyle ikilik ortadan kalkar. Bu kurulu a velilerini burada beyhude yere hatrlamyorum. Onlar yaptklar ii biliyorlard. Onlarn murakabe ve dualar yalnz cennetin kapsn, lmden tedeki hayat zorlamyordu. Byle olsa bi- le onu yaparken yeni bir hayatn, yeni bir insann zerinde idiler. Bu i lem mimarlarnn bir bakma en sonuncusu olan Hac Bayram bir il- hsinde: Ngehan ol ra vardm/ol r yaplr grdm Ben dahi bile yapldm/ta u toprak arasnda diye haykrr. Bu gzel beyitte bir milletin kendi imanndan yeni ba- tan douunun btn srr vardr. Yunus Emre: Taptuun tapusunda/kul olduk kapusunda Yunus miskin i idik/pitik elhamdlillah beytiyle ayn eyi tekrarlar. Bu iki manzume ve benzerlerinin mns udur: Zaman iinde bizim bugnk halkas olduumuz bir devam zin- ciri dvlyordu. ite Yldrm devrinde balayan, elebi ve Murad zamanlarnda kvamn bulan Bursa mimarsi bu i nizamn, insan hedef alan, onu iten yourup ekil veren bu cokunluun mahsuldr. Daha ziyade bir opera-komik kahramanna benzeyen Evliya e- lebi'ye Bursa'dan bahsederken birdenbire slbunu deitirte > sep- tik, komik izgiyi derhal bulan, ok defa elenmek iin elendiren adama birdenbire "hlsa ruhaniyetli bir ehirdir" dedirten ey, ite bu arlasrn tesinden bizi kendisine eken billrlam ruh kasrgasdr. Evliya elebi'den daha septik olan, fakat zlim istihzas ve realizmi ok defa onun safderunluundaki zenginlie eriemeyen Keeci zade Fuad Paa'nn mehur yangn dolaysyla "Osmanl tarihinin dibacesi yand!" l da ayn hakikati ifade eder. Bursa, milliyetimizin en g- zel kaynadr. Tarihimizin zaruretleri bizi bir zaman iin bu gzelliklerden ayr- d. Bu ayrl onlar unuttuumuz iin deil, cansz bir tekrar yznden onlar kendimizde devam ettirmek imknn kaybettiimiz iindi. im- di baka trl kuvvetler ve baka trl bir anlayla onlara dnmek is- tiyoruz. Neyiz? Nereye gidiyoruz? ite hergn iimizde kilitlenen sual. Yollarnda dolarken, camilerini gezerken, emelerinin sesini dinler ve aalarnn hrtsnda dncemi uyutururken bu suallerin cevaplarn, velev mphem bir rperme eklinde olsa bile, kendimde duyduum iin Bursa'y seviyorum. O iimizdeki aydnln aynasdr. Bu aynaya ve benzerlerine baktka san'atmz ferd bir hner ve- ya kk bir hlya olmaktan kurtulacak, hayatn mucizesi olan deva- m kendimizde bulacaz. Mimarmiz, resmimiz, msikmiz, roman- mz ve iirimiz bizim olacak. Bursa, imdiye kadar saklad el dememi mazi ryasyla ii- mizde konuan en geni davettir. Bursa, 4 Hazinin 1 4 MH. s. 5-7 BURSA YANGINI Bursa yangn, baz gazetelerimizin bir milyara yakn tahmin etti- i madd ziyanyla, Ulucami etrafndaki tarihi eserlerde yapt tahri- batla hakikaten mill bir felket addedilebilecek hdiselerdendir. Bu- nunla beraber son zamanlarda o kadar dikkatle tamir edilen kapalar- da kmas ve etrafa oradan yaylmas bir tarafa braklrsa hi de beklenmiyecek cinsten deildi. Bizim gzel Bursa, yeil Bursa diye sevdiimiz ve hakl olarak vndmz ehrin asl hayatnn ve ser- vetinin topland bu arlar o kadar iice, stste, bir kav gibi tutu- maya hazr binalardan mteekkildi ki bu akbet her an beklenebilirdi. Bundan br ka sene evvel resm bir vazife dolaysyla bir ka arkada- la beraber Ulucami'in tamir ileri ve kapaharnn son vaziyeti hak- knda bir fikir edinmek iin Bursa'ya iki defa gitmitim. Her ikisinde de bu arlarda heyet halinde ve tek bama saatlerce dolatm. Der- hal syleyeyim ki tamir ilerinin verdii byk honutlua ramen iki- sinden de iimde bir korku ile ayrldm. Bana her ey, btn bir mill servet tek bir kvlcmn tesadfne braklm gibi grnmt. So- nuncusunda nnde oturduumuz, ay, kahve itiimiz bir ayakkabc dkknnda bu korkumu syledim. Dkkn sahibinin beni hi de fazla tell bulmadn imdi ok iyi hatrlyorum. O da benim gibi d- nyor, korkuyordu. Bir kelime ile, sadece alkanlnn verdii sk- netle benden ayrlyordu. Memleketimizde 12 yl oturup bize hayran giden ressam Leopold Levy bir gn bana unu sylemiti: "Siz ferd olarak, cemiyet olarak sa- ysz meziyetleri bulunan bir milletsiniz. inizde biraz yaayp da sizi sevmemek imknszdr. Yalnz bir acayip huyunuz var. Daima bir ey bekliyormu gibi yayorsunuz. Bir ey ki size her eyi toptan dzelt- mek, deitirmek imknn verecek ve o olana kadar siz biraz da haya- tnzn dnda yayorsunuz, ite tek anlamadm tarafnz budur. Ha- yat yaanmak iindir, beklemek iin deil." O gn ihtiyar ayakkabc ile konuurken, gen ressamlarmzda btn bir Bursa mektebi yaratan eski hanlar, Koza ham*n, Pirin ha- n'n, ou iler acs haraplklar iinde bir yn atlyeyi, ticarethane- yi barndran br hanlar, kimi eker, kimi kuma imalthanesi olarak kullanlan o emsalsiz eski hamamlar dolarken, daha ziyade bir sine- ma stdyosunda yangn sahnesi iin hazrlanma benzeyen evkaf bi- nasnn kark merdivenlerinden inip karken hep garbl dostumun bu dikkatini hatrlyordum. Btn bu hayatn topland bu azna kadar dolu arnn derbederliine kimbilir hangi byk frsat, onsekizinci asrdan beri resm hayatta o kadar srarla kullanlan tabiriyle hangi "mnasib vakti" bekleyerek raz oluyorduk? Bu bekleyiin arkasnda kimbilir ne kadar zengin ve muhteem projeler vard? ark ya allma gml yaar, yahut hayale kaar. Daha doru- su allm ile ryada yaar. Gerek bizi biraz skt m, derhal hayat- mz kirpiklerimizin arkasndan hi eksik olmayan ok deiik ve me- sud bir be on sene sonrasna, yani uzak ve mphem bir zamana nak- lederiz. Bunu yapar yapmaz da bugnn basks zerimizden kalkar, ku gibi hafifleriz, iimizde daima aralk duran bu firar kaps yzn- den tecrbe denen eyin hayatmzda bir trl sarih bir yeri olmam- tr. Son Bursa yangn cinsinden felketlerin hakik sebebi realiteye sa- rahatle bakmamamzdr. Fakat neden bunlar imdi yazyorum? Ben ki Bursa'y o kadar severim, san'atmn ve i hayatmn btn bir tarafn bu ehre borlu- yum. Btn bu dncelerden ve korkulardan kimseye bahsettim mi? Tek bir satr yazdm m? Ac ama, hakikat u ki, bizde sorumluluk vic- dan azabnn ocuudur. Onunla beraber doar ve onun keskin alevin- de kavrulup yanar. Hakikatte Bursa ars ve hatta btn Bursa ehri ok evvelden bir mesele olarak ele alnmalyd. 1271 zelzelesi ve yangnndan sonra asl manasiyle Bursa yoktu. Bursa'nn byk felketi bundan bir asr evveldir. Bugnk Bursa (ehrin kendisinden bahsediyorum) kaybol- mu Saray ii" ne ramen gene de bu ehri memleketimizin esiz yapan tarih hatralarn ve tabiatnn eseridir. Bursa tpk alaturka msiknin taksimleri gibi irtical domu bir ehirdir. uras var ki saz kullanan elin hnersizliini makamn gzellii telfi ediyordu. Bursa 9 nn gzel- lii tabiatn ve tarihin bir ibirliidir. Cevdet Paa, Profesr Cavid Baysun'un nerettii ve bizim sabr- szlkla ikinci cildini beklediimiz "Tezakir"inde, bu zelzele ve yang- nn nasl bir fet olduunu yalnz kendisinde grebildiimiz bir dikkat- le anlatr. Bugnk Bursa'y Tanzimat'tan sonraki devrin bir eseri ya- pan bu fet 1271 yl cemaziyelevvelinin birinde leden sonra balar. Berrak hava birden kararr. Frtna, yamur etraf alr. kindiden biraz sonra da zelzelenin kyameti kopar. Sultan Osman, Sultan Orhan Tr- beleri (Cevdet Paa'nn tabiriyle) takmyla, Yldrm ve kinci Murad camilerinin yanz minareleri, Ulucami'in yedi kubbesi ile minareleri yklr, kprler harab olur. Geceye doru kalenin Yahudi mahallesi s- tndeki taraf ker ve byk bir yangna sebep olur. Fakat Bursa'nn maceras bununla da bitmez. Bir mddet adr altnda kalan halk ufak tefek sarsntlara ramen yava yava evlerine dndkten ve tabi ha- yat az ok baladktan sonra, Receb'in on yedisinde akam st (ala- turka saat birde) evvel ehrin stnde bir khercile bulutu peyda olur, arkasndan da tam iki dakika sren asl byk zelzele gelir. Cevdet Pa- a bu zelzelede Bursa'y yle anlatr: "Memleket gya bir iddetli fr- tnada iki byk dalga arasnda kalan gemi gibi sallanr ve binalar bir iki arn ileri gidip gelir olmu" der. "Artk herkes ne yapacan ar- m. Ana evldn, evlt anasn kaybedip sersem ve sergerdan yollara dmler, krgir binalar harab olmular ve ar denilen Demirkap ise btn btn yklm." Bu muazzam zelzelenin arkasndan derhal koldan ehir iine ilerleyen Bursa yangn balar. Cevdet Paa, Keecizde Fuad Paa'nn - o zaman daha efendi- bu vesile ile syledii sz de kaydediyor: "Osmanl tarihinin dbce- si zayi oldu." Daima zeki ve daima en iyi forml bulan Fuad Paa'nn bu sznde hem Bursa'nn, hem de o zaman urad felketin en iyi tarifi vardr. Mstahsil ve alkan Bursa bu felketin ykntsndan a- buk kurtulur. Abdlaziz ve Abdlhamid devirlerinin Bursa's halkn hayat ve istihsal itibariyle byk bir refah iindedir Fakat tarih eser- lerin perianl Cumhuriyet devrine kadar srer. O devirlerde yaplan ufak tefek tamirler de ehircilikten ve tarih zevkinden mahrum bir an- layn sakat mahsulleri olmaktan ileri gitmez. Bugn eski Gm- l'nn yerinde bulunan Osman Gazi ve Orhan Gazi trbelerinin dev- rin karakol binalarndan farksz slbsuzluu bu tarih anlayszlnn en ak misalidir. Muradiye'nin alt tarafnda Fatih ve ikinci Bayezid devrinin b- yk iri Ahmed Paa'nn hl bile harab bir trbecii vardr. Bu tr- benin kapsnda - sol tarafta, pervaz tanda -Merutiyet'ten ok evvel Bursa'ya kaplcalar iin giden eyh Safvet Efendi'nin - Muallim Na- ci'nin aziz dostu - ok gzel bir t'lik ile yazlm bir beytini okumu- tum. Yazk ki ezberimde deil ve u anda notlarm arasnda da bir tr- l bulamadm. Hi ir olmad halde iirin asaletine, hatt kerameti- ne inanan eyh Safvet Efendi bu beytinde Ahmet Paa'ya, "Hasta v- cudum iin senin ruhani yetinden yardm istemeye gelmitim; fakat tr- beni kendi vcudumdan daha harab buldum" der. Son yirmi, yirmi be senenin cidd almalarna kadar Bursa'da sanat eserlerimizin variye- tini bu beytin isyan kadar iyi hlsa eden cmle yoktur zannederim. Cumhuriyet devri, Bursa iin ok ey yapt, vlmeye lyk ikti- sadi teebbslerin bir ou Bursa'dadr. Fakat tarihin ve bugnn ihti- yalarnn yanbanda, hemen hemen onlarla denkleen ovann gzel- liine ve temaylne nedense lyk olduu ehemmiyeti veremedi. Hal- buki Bursa biraz da bu ovann gzelliidir. Onun sayesinde saatler Bursa'da bir renk cmb olur. ehir, Evliya elebi'nin kendisine verdii "ruhaniyetli" sfatn onun iimizde yerletirdii sknetle ka- zanr. Yazk ki yeni tesislerin ou iin, belki de kolayl yznden, ovay setik, ba bo braklan yerlemeler, acele isknlar, kk te- ebbsler hep ovaya doru geniledi, akt. Son Bursa seyahatlerimden birinde beni dikkatle dinlemek, hatt baz fikirlerime itirak etmek ltfunda bulunan Bursa valisine ehrin ovaya doru yaylan bu ksmnn Yldrm Cami'i taraflarna kaydrl- mas imkn olup olmadm sormutum. Hl da byle bir kaymann hem ova, hem de mimarlk tarihimizin ok mhim eserlerinden biri olan ve istanbul devrine kadar verdii rnek az ok devam eden bu g- zel cami'i ehrin bir ucunda tek bana kendi talihini ve tarihini bekle- mekten kurtaracana kaniim. Bursa'y gnn meselesi yapan bu hazin hadise vesilesiyle de olsa bunu hatrlatmaktan kendimi alamadm. Ye- ni tesislerin bir ounun o tarafa nakli, ileri biraz kolaylatrr zanne- derim. Daha kaybmzn ne olduunu bilmiyoruz. imdiye kadar ancak, gerekten zengin olan bu arda uradmz madd ziyanla binlerce vatandan, devletin ve cemiyetin yardmna muhta kaldn ren- dim. Bursa'da teden beri iktisad hayatn merkezi olan bu yangn sa- has sivil mimarmizin en gzel, en dikkate deer eserleri olan hanla- rn topland yerdi. Bu hanlar ne oldu? Yalnz Ulucami'in ve Koza ha- n'nn kurtulduunu rendik. Ulucami'in kurtuluu ehrin bu tarafn, tarih merkezinin etrafnda yeniden kurma imknn bize salayacaktr. Bu cami'in duvarlarnda sadece ondokuzuncu asrdan kalma byk ya- zlarn harab olmay dahi bizim iin bir saadettir. br hanlarn ve hamamlarn hepsinin zayi olmam olmasn ve bu asil binalardaki tah- ribatn pahal veya ucuz bir tamirle telfi edilebilecek dereceyi ama- m olmasn temenni edelim. Evliya elebi'nin Bursa arsna ait olan ksmn okuyanlar, bu cami'in etrafnda, bu hanlarda nasl neeli ve cvl cvl bir hayatn kaynatn grrler. Bursa bu ne'eyi geirdii btn ac tecrbelere ramen kaybet- medi. Hi bir 23 Nisan gnn Bursa'da geirdiniz mi? Eer geirmi- seniz Bursalnn ocuklaryla beraber nasl bayram yaptn grm-* sun zdr. Ben kendi hesabma, iki sene evvel ehrin ortasnda rastla- dm ou eski zaman elbiseleri giymi, bir ksm da yeni modalarla sslenmi kk kz ocuklar kafilesini hibir zaman unutamayaca- m. O gnk gezintilerimde Su ba'nda, Yeil'de, Emirsultan'da, her gittiim yerde bu kafilenin dank paralarna rastladm. nce, kvam- sz sesleriyle syledikleri trkleri dinledim, bu kadar iyi sslenmi ocuklarn ok fakir mahallelerde uzun eteklerini belki de amurda s- rtiye srye ivit boyal fakir evlere daldn grdm ve daha mhi- mi, ihtiyar Bursallarn kendi gelecekleri olan bu yavrucuklar seyre- derken gzlerinde parlayan grdm. Hibir Andersen masal bu kadar gzel olamazd. Bursa o gn ocuk cennetiydi. Temenni ederim ki bu gzel ehrin, urad ziyan yznden bu ne'eyi kaybetmesine cemiyetimiz msaade etmez. Bugnn Trkiye'sine bu felketle yeni bir vazife daha dvor. Bursa'y yeniden kuracaz. Aman yanlmayalm ve stnde bu mu- him ameliyeyi yapacamz eyin Bursa ehri, yani btn bir tarih ol- duunu unutmayalm. Yukarda Bursa iin biraz da ovasnn gzellii- dir, demitim. imdi bu manzaray asl canlandran, bu ovay bizim iin o kadar manal yapan ruhun, Bursa 9 nn tarihi ve sanat eserleri ol- duunu sylemem icab ediyor. Tarih insandr. Tabiat insanla birleince gzeldir. Bursa cinsinden ehirler daima tarih ehreleriyie ve ona s- dk kaldklar nisbette mevcutturlar. Bu tarih bizden sonra da devam edeceine gre onu yalanlayacak, onunla atacak hamlelerden sakn- malyz. Bursa'ya benzeyen Floransa, Ravena gibi talyan ehirlerinin, Granada, Sevilla gibi spanyol, Buges, Gand gibi Belika ehirlerinin gzelliklerini, bu gnle tarihin kucak kucaa yaamas vcuda getirir. Bu sadece tarih eserlere hrmetle, onlar, velev ki ykk bir duvar, ya- hut bir ta paras olsun, ehemmiyetle muhafaza etmekle olmaz. Mu- hafaza bu ite ilk arttr. Aynca bu tarihin dikte ettii dersi iyice dinle- mek lzmdr. Bursa peyzajnn rahata tahamml edecei mimarnin slbunu, ehrin alaca manzaray ancak o zaman gerektii gibi tayin edebiliriz. Zamann yaratt byk ve canl terkibler daima byk dikkatler ister. Bursa'ya, Bursallara ve btn milletimize gemi ol- sun, diyelim. Cumhuriyet, 29 Aus t os i 9 5 8 . nr. 12245 MARA MARALILARIN BAYRAMI Her yl, ubatn onikisinde, Marallarn ve Mara'n bayram var- dr. ehir kendi kurtulu gnn kutlamak iin elinden gelen btn gayreti yapar. Nasl ki bugn hazrlamak iin de yirmi alt yl nce elinden gelen, hatta gelmeyen, hayatn mantnda insan gcnn s- tnde olmas gereken eyleri yapmt. Vaka udur: O zamana kadar memleketin i ehirlerinden biri sa- ylan, ziraatnda ve zanaatnda yaayan bu temiz, bu refahl Anadolu ehri, birdenbire memleket haritas zerinde bir ya lekesi gibi by- yen igal kuvvetlerinin kendi snrlar iine de girdiini, yava yava memleketi ihanete hazr baka kuvvetler namna benimsediini grr ve ne pahasna olursa olsun mcadeleye karar verir. Pek az ey bu k- k ehrin, btn bir vatan parasnn stne ken talihi yenmek iin tek bana ortaya atlmas kadar gzeldir. Zaten Mill Mcadele' nin b- ykl de burada, her ehrin, her kasabann, hatta her kyn, her in- san gibi, tek bana kendine den ii yapmaktan ekinmemesindedir. O gnden itibaren ehrin iinde semtten semte, evden eve kanl, etin mcadeleler olur. Halk yedisinden yetmiine kadar sokaa dk- lr. O zamana kadar gndelik hayatn emberine koulmu, herkes gi- bi yaayan, iinde, gcnde, keder veya elencesinde bir yn insan, geni arazi sahibi hanedan, bey, kk esnaf, ifti, bakkal, memur, ri- yaziye hocas, mahalle imam, hlsa inklptan nce bir Anadolu eh- rinin zengin, fakir her snftan halk, drt sene yedi cepheyi dolap yurduna yeni dnen nefer, dul kadn, yapraksz kalm bir nar gibi tek bana yaayan ehit babas, hepsi birleirler. Sanki zerlerinden bir tanrlk frtnas esmi gibi, sanki tlsml bir atein arasndan gee- rek yepyeni ve lme yabanc bir hviyet kazanmlar gibi ortaya at- lrlar. Kahramanlk o yllarda milletimizin srtna talih tarafndan giy- dirilmi bir gmlekti. Mara'ta ise bu gmlek deri olur, uzviyete geer. mparatorluk tarihinin hemen her seferinde ad geen Mara bey- lerini ve onlarn pei sra o kadar kanl muharebelerde lenleri arta- cak bir macera balar. ehirlerini kurtardktan sonra ehrin dna - karlar, komu ve karde memleketlere yardma giderler. O karanlk gnlerde Mara' bir kl yn yapan yangnlar, btn cenup vilyet- lerimiz iin nuran alevler saan bir kurtulu mealesi olur ve Mara, Urfa, Ayntap milletimizin en mitsiz gnlerinde ona alm zafer ka- plar olurlar. Mara bu kahramanlk gnlerini unutmamtr. Bunda hakldr. Bir ehir, talihin bu kadar stnde yaadktan sonra, elbette onu zaman zaman hatrlayacaktr. Mara'n kurtulu bayram gerekten grlecek eydir. Bu resm hibir taraf olmayan bir ehir gndr. nsan Mara'ta bu bayram sey- rederken kendisini kadm alarda, tanrlarn insanolu ile beraber bir sofrada oturduklar, yeyip itikleri gnlerin canl hatras iinde sanr. Btn ehir ok evvelden bugne iyice hazrlanr. Mara'n kanl sava gnlerinde etelere yiyecek, giyecek hazrlayan, silhlarn ya- layan, ocuklarnn ellerine Kafkas', Krm', belki Girit'i grm t- fekler, kllar, baklar teslim eden, ilerinde zifafn zevkini, annelik gururunu tattklar, hanm olarak yaadklar, misafir arladklar ev- lerini kendi eliyle ateleyen Maral kadnlar yahut onlarn kzlar, to- runlar, bugn yaplan iin byklne lyk bir ekilde kutlamak iin sabahl akaml alrlar, ehrin gururu olan delikanllarn giyece- i yerli elbiseleri hazrlarlar. Ben 1943 ubatnda ilk defa bu bayrama ahit olduum zaman a- rmtm. Btn ehir altstt. Takvimin dnda bir zaman yayordu. Daha bayramdan gn evvel btn ehir ayakta idi. Herkes es- ki zaman modas elbiseler giyinmiti. Davullar almyor, oyunlar oy- nanyordu. Alain, gzel sanatlara dair sohbetlerinden birinde, modern erkek kyafetinin fakirliinden, resme geimeyiinden ikyet eder. Ma- ra'n inili yokulu yollarnda, kk meydanlarnda bu alaca renkli kyafetleri gren bir insann bu ikyete hak vermesi gt. Hemen her vcut, Pisanello'nun desenlerinden km gibi zarif ve edalyd. San- ki ark'm byk ressamlar, Behzat'lar, Levn elebiler dirilmiler, dnle bugnn elele verdii bu bayram kendi minyatrlerine gre onarmlard. Srmalar iinde ve rengrenk bir yn kuma her ehreye, her ha- rekete zerinde ok durulmu, dnlm, aranp taranm eylerin lezzetini veriyordu. ou 1920 senesinin genleri, bir ksm da o sene- lerde lenlerin torun ve ocuklar olan bu kalabalk, takm takm ol- mular, ehrin meydanlarnda eski oyunlar oynuyorlard. lk silh patlatanlardan yetmi yanda bir ihtiyar, bu kafilelerin birinde, elinde- ki davulla imknsz grnecek bir eviklikle oynuyor, onun kocaman davuluyla yapt perendeleri, ayn kafilede onbir, oniki yanda iki o- cuk bak oyunuyla tamamlyordu. Sonra ferd hnerler bitince halka kuruluyor, vcut figrlerinin yannda mimie de ayn derecede yer veren ok ritmik ve garip suret- te ar bal horonlar, barlar oynanyordu. Belki Yavuz, Msr seferine giderken bu oyunlar seyretti, belki Berkiyaruk'un ordular Mool eli- ne dm Anadolu'nun, Konya ve Karaman beylerinin imdadna ko- tuklar zaman bu oyunlar burada gene oynanyordu. Bu horonlarn bir vasf da erkek arasnda ve gizli kadn gzleri altnda yapldnn uu- runu hi kaybetmemesi idi. yle ki Parti, Belediye nnde veya yeni hastanenin henz atlan temelleri yannda yaplrken bile, gze grn- meyen bir art gibi kafes arkasndan seyreden bir kadn kalabaln beraberinde tayora benziyordu. Bu dikkat, bu itina baka trl ola- mazd, Davulcu bu oyunlarn canlandrcs idi. Zaten kyafet ve hovar- dalk, hatt eviklik itibariyle en stnlerinden oluyordu. Kafilenin birisi meydandan ekilince yerine br geliyordu. Ba- zan iki kafile birbiriyle ayn yolda karlayorlar, o zaman birbirlerinin erefine karlkl oyunlar balyor, gizli bir stnlk arzusunun hz ver- dii bir evk kafileleri saryor, davullar daha hzl alyor, zurnann se- sini, bu gurur daha cmbl yapyor, ocuklar bak oyunlarna ancak baz cins hayvanlarda grlen o yapmack eviklii sokuyorlard. Be- nim en fazla houma giden bu ocuklard. Bana eski masallardan bir ey gibi gelen klahlarnn ve ince ipek sarklarnn altnda daha sz- gn, daha hayal grnen kck yzleriyle, sevimli ecinni boylariy- le, kirpiklerini krpmadan, tek bir yanl yapmadan saatlerce ayn hare- ketleri ayn eviklikle tekrarlyorlard. nsan onlar seyrederken "Bir Yaz Gecesi Ryasndan, kr ieklerinin kokusu ay ile karm bir sayfa okur gibi oluyordu. ou ilk ve orta okul rencisiydi. Dik- kat etsek, belki de ilerinde bir gn nce bizi stma ve pamukuluV hak- kndaki bilgileriyle artanlar bulurduk. Bu kafilelerin bazlarna on, on iki yalarndaki birka kz ocuu da karmt. Eski elbiseler erkek ocuu gizliyor ve kltyor, buna karlk kadnlarda boyu ve enda- m adeta bytyor, yapmacktan bir olgunluk veriyordu. Fakat bunlar bir kz ocuundan ziyade birer masal tavusu idiler. Onlara bakarken, sadece gzmzn emrinde olan muhayyelemizle btn sefaletlerini unuttuumuz eski alan seyrediyorduk. Asl Kerem'e, Zhre Tahir'e bu kyafetlere benzer kyafetlerle, bu edalar iinde grnmt. Byle- ce iki gn hayretten hayrete derek Mara sokaklarnda dolatk. nc sabah asl bayram gnyd. Biz davul sesleriyle uyanp sokaa knca ehri bir daha deimi bulduk. Geri gene eski bayram manzaras devam ediyordu, fakat bu sefer daha arbal bir hava iin- de idik. Btn ehirde, bir ey bekleyen hal vard. Nihayet biz Beledi- ye meydanna henz gelmitik ki grlt koptu. En ssl, en renkli k- yafetler iinde gen, ihtiyar, yzlerce erkek koa koa Kale'ye doru hcum ediyorlard. 12 ubat sabahnn bir eini yayorduk. Kale'den yabanc bayrak indirilecek, bizim bayramz aslacakt. Bir taklit ve- ya hatrlama olduunu bilmemize ramen rperme iinde idik. nk iki gnlk sevin ve bayram, geceleri k sazlarndan dinlediimiz yerinde yazlm destanlar, ok ksa istirahat vakitlerinde grt- mz eski gazilerin, o "Ma'reke" de kol, bacak, karde, kadn, ocuk, ev, servet kaybetmilerin hikyeleri bizi iimizden bir saat gibi kur- mutu. Onun iin Ahr dalarn rten kara ramen stmzde billur gibi nlayan bir k altnda -Bu ak hava ve aydnlk Marallar'n bayramna tabiatn katlmasdr- ve Belediye meydanna bir an fi ek- lini veren set set evlerin damlarna, pencerelerine, yolun iki yanna y- lm halkn mhim bekleyilerde insana btn bir istikbal seziiyle yklenen sessizlii iinde, birdenbire bu hcum naralarn duyar duy- maz sarslmamak elde deildi. M ara Kurtulu Bayram, bana topluluun kudretini bir daha - retti. Hibir tiyatro bu kadar muntazam ve gzel hazrlanamazd. Za- ten bu, tiyatrodan ok stn bir eydi. Din ile san 9 atn birbirine kar- t alardaki Mysteres'lere, gerek gayesi bir elenceden ziyade bir nevi mterek ibadet olan ortaa oyunlarna benziyordu. Burada mil- liyet ve vatan denilen tanrlar kutlanyor, onlarn ykseklikleri en gr sesle iln ediliyordu. Hibir rejisr olmayan, hi kimsenin rol ve vazifesi kimse tara- fndan retilmeyen, sadece geriye dnm bir zaman gibi bundan -s- rasyla- onbe, yirmi, yirmibe sene nce yaanan bu bayramn btn ruhu, bu fecir vakti Kale'ye yaplan hcumdu. Ve Mara, kendisini bir- denbire insanolu seviyesinin stne karan ve ykk ehri tanrlat- ran bu saati her yl bir kere yayordu. Ondan sonra geit resmi bala- d. Ve biz olduumuz yerden bu kalknmaya hz veren ehrin belkemi- i ary, Evliya elebi'den bir sayfa okur gibi bir daha grdk. Mara, Mill Mcadele'den sonra eski iktisad stnln kay- betmitir. imdi artk eskisi gibi mhim bir zanaat ehri deildin Da- baklk istisna edilirse hemen hemen ziraatyla geiniyor. Fakat ehri tarih boyunca o kadar zengin ve mesut eden ar, hibir sanatn, hi- bir hner ve temiz i stnln kaybetmeden yayor. Byk bir sa- rayn kk llere indirilmi bir rnei gibi. Fakat insan eli, insan dikkati ve sanat yle eyler ki, keyfiyet stnl durduka hibir ey klm olmuyor. Bu ipek ve ten kadar yumuak deri Mara'ta gene Maral ustalarn sabryla dvlyor, ayaa bir eldiven gibi yapan ve bir kuma gibi ykanan bu gl eftali yemeniler ve ayakkablar gene yaplyor. O kuyumculuk sanat hl devam ediyor ve Mara bilezikle- ri, yzkleri, gerdan ssleri ne Suriye, ne de baka komu yerlerinkin- den aa. Hl saralar, srmal ve kadifeli eerleri bir iiri tamamlamaya alr gibi inceden inceye iliyorlar. Gebe, hatta ehirli kadnlarn bana o kadar yakan o tepelikler, balklar yine bu arlarda tpk yz yl nceki itina ile ve kadn ssnn hayattaki byk, asil rolnn uuruyl, gzellii sslemenin hayata en gzel kasideyi sylemek oldu- unu bilen ustalar tarafndan yaplyor. Bakr ileniyor ve M ara h us- talarn sabryla yaplan taslarda, gmlerde btn bir ekil ve nisbet anlay kendiliinden imanla konuuyor. Alaca, kk el tezghlarn^ da dokunuyor; yn soflar rlyor. O halde Mara ars, vaktiyle bu ehri ark'n incilerinden biri yapan vasflarn kaybetmemi demektin Geri eskisi gibi Fas'a, Yemen'e kadar ayakkab ihra etmiyor; kendi derisi yetmedii iin ta in'den ithalt yapmyor. Fakat hner ve bilgi duruyor. Artk Arabistan llerine kadar cins atlan bir mcevhere ben- zeyen Mara eerleri sslemedii iin saralar azalm. Fakat merakl seyirci, her ne pahasna olursa olsun, ecdat miras sanatlarn devam ettirmekten holanan ustalarn dkknna girince, bir eski zaman hazinesinden bir ke alm gibi bu eerlerin parlt- syla karlayor. Kk, her halinden bir esnaf topluluunu idare iin yapld an- lalan, fakat ok temiz sluplu ve bir yzk ta edal bir cami' in -ev- kafn kulaklar nlasn, hl tamir ettiremiyor- etrafnda bu ar, bu- gnk haliyle dahi. Anadolu ehirlerinin dnk manzarasn insanda yaatabiliyor. Anadolu ehirleri esnafn idare ettii ve yaatt toplu- luklard. Fakat Mara arsnn baka bir hususlii de vardr. nsan bu arda kendisini "lyada"nn dnyasnda sanyor. Hangi dkkna gi- derseniz gidin, bir kahramanla veya onun ocuu yahut torunuyla kar- layorsunuz. Yirmibe yl nceki destann canl bir tarafn dinliyor- sunuz. Kahramanlk, -tpk Erzurum'da olduu gibi, tpk ilk silh patlatan ve sonuna kadar dadan inmeyen garp vilyetlerinde olduu gibi- o kadar herkesin mal ki, en olmayacak hikyeleri dinlerken bile insana karsndakinin vnd duygusu gelmiyor. Zaten onlara g- re, kahraman kendileri deil ki; kahramanl yapan ehir. Her eyi onun iin istiyorlar, btn medihler ona dnyor. Zaten "llyada"y onun iin hatrladm. Nasl Homere'in destannda hi kimse, muhata- bnn bir tanr ocuu olmasna armazsa, burada da hi kimse mu- hatabnn ruh kudretine armyor Fakat Mara arsn bu kahra* manlk artk tatmin etmiyor. Bu kadar insanst i grm olmak bu alkan insanlara realiteyi unutturmuyor. Mara btn vatanla beraber yeni bir hayatn kapsnda beklediini biliyor. Pek az yerde, Mara ka- dar almann ve iin zevkini, hasretini duydum. Hemen herkes yeni ve programl bir i hayatnn hasreti iinde. Ortahalli anneler, on, oni- ki yama gelmi ocuklarn henz bir sanata vermemekten muztarip- tiler. Erkeklerin ou kendilerini muasr hayatn seviyesine karacak, bu hayata katlm olmann gururunu verecek bir alma ekli zl- yorlard. Orta halli bir sara, gzln dzelterek bana: "Bir kaptan br kaba aktaryoruz; i dediin biri on yapmal" derken modern is- tihsalin srrn ayor sanmtm. Mara arsnda ve btn ehirde hemen herkes ehrin etrafnn iktisad corafyasn biliyor, imknlarn sayyor, yaplmas behemehal lzm yollar rastgeldii yerde iziyor, selhiyetle yeni demiryollarnn geecei yeri mnakaa ediyor. Kurutulmas lzm gelen bataklklarn dnmn, en elverili ziraat eklini, ba ve bahelii, civar havalide- ki madenlerin vasflarn siz Marallar'dan sorun. Daha ilk grte bu ehirde misyoner aydna ve sze hi ihtiya olmadn anladm. Haki- kat udur: Mill Mcadele'nin ateinden yeni bir Anadolu dodu. Onu hak ettii talihe kavuturmak boynumuzun borcudur tttf. 1 Muit IU46, nr. 107 PARS TESADFLER BR UAK YOLCULUUNDAN NOTLAR Uak yolculuunun paradoksa benzeyen bir taraf var. Sr'at, ha- reket fikrini, rahatlk ve zaman ksal yolculuu ortadan kaldryor. Sanki hem Zenon'un oku, hem de onun arkasnda hareketten phe eden dncenin kendisiyim. Nerde ise Valery'nn o ok gzel iirin- de (Dentz Mezarl) olduu gibi "Sada beni douruyor ve ok ldr- yor." diyeceim. Vaka bir yn ey olmaktadr ve bunlarn olduunu biliyorum; hatta gryorum. Toprak altmzdan kayd. Hepimiz birden Lufthansa'nn karnnda -Tevrat'taki Yunus balnn bir baka eidi- bolua asldk. Ve btn bunlar o kadar abuk oluyor ki gnlk haya- tmn olduu gibi devam ettiini dnebilirim. Birka saat sonra,' elimde son sktm ellerin scakl Mnih'e ineceim. Fakat sr'atin yahut onu douran veya ondan doan sarsntnn tesiri altnda bir takm deiikliklerin de olduu muhakkak. Bildiim mnsnda zamandan km gibiyim. Sanki bir eit yar bolukta, her trl devam fikri hi olmazsa ikinci plnda kalm, anlarn sadece bir- birini kovalamasndan ibaret baka trl bir zaman yayorum. Bu an- larn herbiri ayr dnce ve ehreler ile ve aralarnda benim olmayan, yahut ancak byk dikkatlerle kendime mal edebileceim faslalarla geliyor. Benliim bir yn kesintiden ibaret. Hakikat u ki, biraz iter- de, camn tesinde mesafeyi alimisema renkleriyle datan pervane biraz da benim iimde iliyor ve galiba daha evvel beni datyor. ktmz ilk yksekliklerden baklnca toprak, kbist ressamlarn iddiasna hak verdiriyor. Araya giren mesafe btn fazlalktan att, eri- likleri dzeltti; eyada dz keliden veya stvaneden, toprak yznde muntazam kavisten baka birey kalmad. Hatta dz tarla izgileri bile kavistendiler. En hazini, ilk nce insann silinmesi. Ykseklik biraz da- ha artnca kabartmalar da ortadan kalkyor, o zaman dokunma duyumu- zu yahut ondan gelen eyleri kaybediyoruz. imdi Lufthansa* nn pene- lerinde sadece ortasndan ekip srkledii renkten ve izgiden bir ku- ma var. Sanki kbizmle abstre resmin arasndaki faslada yayoruz. Etrafma bakyorum, hemen herkes, acayip bir dikkat ve dalgnl- a beraberce mahkm gibi. Bir taraftan oturduu yere kemerle kendi- sini balad andan itibaren bir paras oduu uan nizamna uyma- ya, onun atllarn kendi uzviyetinde benimsemeye, bir taraftan da is- ter istemez kendinde hazrlanan bu madde nizamnda bsbtn kay- bolmamaya alyor. Ve btn bunlar yaplan iin, okunan gazetenin, fslt konumann arasndan oluyor. nsan farknda bile olmadan, "Bu kadarck mukavemet belki maddede bile vardr." diye dnebilir. phesiz pilotu ayrmak lzm, i, onu bu madde nizamna gir- mekten ve ona mukavemetten men ediyor. Makine ancak kendisine h- kim olan kabul ediyor. Daha evvelki seyahatlerimden birinde, Ro- ma'ya kadar beraber geldiimiz bir pilot, "idare etmediim andan iti- baren ben de sizin gibiyim" demiti. "Ya idare ettiiniz zaman?" " - O zaman i deiir. O zaman makine ile birleiyorum, nabzla- rmz birbirimizin oluyor, fakat ok baka plnda. Mcadele etmem l- zm olan bir yn eyle kar karya kalyorum." Ezel! at ve binicisi hikyesi. Gerekte bir uakta asl yaayan varlk pilottur. Dier yolculuk- larda hemen herkeste az ok bulunan iradeyi uakta yalnz o muhafa- za eder. O dnr, o tereddt eder, karar verir, hatt gerek mnsn- da o korkar. nk korkunun mekanizmasn ileten psikolojik vazi- yetlere bile yalnz o sahip. Mesel otomobil yolculuunda, topran yaknl, arabay durdurma, kapy ap atlama filn gibi birok ihti- mal size ofrn aksiyonunu yarda brakmay dndrebilir. Kapy aar ve atlarm, gerisi bahtma... Ve bu ihtimaller evin delisini azdrr, korkunun kendisini dourur. Yine bir otomobil yolcusu, birok hareket taklidiyle adeta makinenin hareketine itirak eder. Byk sr'atlerde hemen hepimiz arabay taklit ederiz. Onunla beraber saa ve sola ei- liriz, onunla beraber tehlikeyi karlayacak tavrlar alrz. Uak yolcu- luunda ne bu imknlar ve onlarn bizde hazrlad ihtiyarlik, ne de bu uzviyetimizle harekete itirak vardr. Tehlike ise ok defa bizim hi tanmadmz, bilmediimiz cinsten oluyor. Hayr, uak yolcusu sade- ce uan bir parasdr. Ve onunla beraber pilotun emrindedir. Ev sahibi kzlar, biri ince, sarn, uzun boylu, siyah gzl bir Ve- lasquez, br baz zenginliklerini iyi gizlemi, grbz bir Renoir sa- a sola gidip geliyorlar. Ruh bir ihtiyac tatmin ettiklerinden emin, si- ze sokuluyorlar, stnze yar anne ve biraz sevgili tavrlaryla eilip konuuyor ve glyorlar. Vaka btn bu hareketlerde hafif bir sinema yok deil. Kadn niforma giyince az ok sinema yahut mektep piyesi oluyor. rendikleri eyi tatbikte fazla srar ve gayret gstermelerin- den mi, yoksa araya kadnln girmesi mi? Teker teker karlanca bunu pek farketmiyorsunuz. Fakat ayn ayr yaradllarda ayn hare- ketlerin ve hallerin tekrarn grnce ister istemez i aksyor. Hakikat u ki, modern hayat, kursa fazla yer verdi. Hayatmzn yansndan faz- lasn onun seri halinde iml ve istihsalleri dolduruyor. Ne olursa olsun ben kendi hesabma bu iten memnunum. Velas- quez'im her suale cevap verirken o kadar ltif bir ekilde stme ei- liyor, salan ve cinsini seemediim kokusu yle yzme geiyor ki... Yemeklerimiz gelmeye balad. Hepsi kk bir tepsinin iine en kesin bir hesapla sktrlm. Vaka motoru bildikten, hatt radyonu- zu -ne hacet saatinizi- bir kere olsun gznzn nnde atrp tamir ettirdikten sonra bu hesaba hayret etmeye hakknz yok. Bununla bera- ber bu kk tepsinin kl stnde duran muvazenesine hafif bir tehdi- din kart da inkr edilemez. nk makine, intizam burada ferd sahaya geiriyor. Ya daha ileri giderse! Mesel birgn, bu gzel dn- yamzda, herkesin tpk bu uakta olduu gibi muayyen bir koltukta oturduunu dnn. Hatt bu gzel kzlar gibi ancak muayyen eyler renebilir, muayyen ekilde glmeye, dnmeye, konumaya mec- bur olabiliriz. Ufkumuz yalnz bize cebredilenden ibaret kalabilir, Dorusunu isterseniz, bugnk teknie btn hayranlma ramen onun bize va'dedilmi bir cennetle eskisinden ok baka trl bir Or- taa'dan hangisini hazrladna henz karar veremedim. Daha do- rusu makinenin istedii kadar -yani ona hkim olacak, onun cebrettik- lerinin stne kacak kadar- akll olup olamayacamz bilmiyorum. Balkanlar'n stnde olduka kaln bir sis tabakasna dtk. Toprakla son bamza, aada bizimle beraber yer deitiren glge- mize kadar etrafmzda her ey silindi. imdi renksiz ve ekilsiz bir be- yazln mahpuslaryz. Sis, ameliyesini aydnln zerinde yapt iin olsa gerek biraz da zihnin hallerine benzer. Onun iin daima muhayyeleyi gcklar. G- r plnlarmz altst eder, eyay deitirir, aralarna acayip mesafe- ler koyar, onlar tabi halde tanmadklar bir yalnzlkta karmza - karr. Hlsa, san'atn bysn, yahut nizamn gnlk hayatmzda kurar. Onunla karlanca ister istemez bir eit yaratmaya mahkm oluruz. Hangi stanbul'lu sisli mevsim sabahlarnda veya geceleri ya- tanda o ac ddk seslerini dinlerken az ok ir deildir? Fakat alt bin metre ykseklikte sis stanbul sabahlarnn ve gece- lerinin sisi olmuyor. Etrafmzda hibir ey bulunmad iin hibir e- yi uzaklatrmyor, silmiyor, deitirmiyor. Sadece karanlktan ok baka ekilde aydnln inkr oluyor. Hatt uan ok sk kollektif hayat ferd herhangi bir ihsas derinletirmeye imkn vermedii iin bunu bile fark etmiyorsunuz. Ona sadece geici bir arza gibi maruz kalyorsunuz. Bu yolculuktan yirmi gn evvel Trabzon'da, Kadir Kaya yayla- snda, aa yukar 2500 metrelik bir ykseklikte -dnyann en arzal yollarndan biri- byle bir sis tabakas birka dakika iin yolumuzu kapamt. ki yanmzdaki aml tepeler birdenbire ince tllere brn- d. Sonra bu tller kalnlat. Her eyi rtt. Her an grmediimiz uu- rumlara devrilmek tehlikesi iinde kaldk. Uak yolculuunda bu teh- like ve korku yok. Belgrad'a yakn bir yerde sis dald ve biz beyaz bulutlarn kurdu- u gne ve sessizlik imparatorluuna girdik. Sanki topran yerini g- n ilk katlarndan biri ald. Birdenbire firuze bir gn altnda beyaz ve mavimtrak kuleler, akik rengi dalar, karl vadiler, kuu boynu dereler peyda oldu. Hlsa ondrdnc asr ressamlarnn -daha iyisi Giot- to'nun- adeta hendes ve yan tecrid peyzajlarna benzeyen bir lemdi bu. Burada sis tabakasnda olduu gibi zihin hareketsiz kalmyor. Be- yazln telkin ettii sessizlik fikrini kracak bir yn ey yaratmakla megulm. Hatrma durmadan Dante'nin Araf' geliyor. stiyorum ki bu kulelerden birinden beyazlar giyinmi bir kafile ksn ve ilhiler syleyerek yrsn. u kar dadan plak ayakl bir kadn, elinde bir zambak, onlar karlasn. Fakat ne kadar beyaz var ve rzgrsz yk- seklikte nasl sadece gnei kabullenerek, onun halleriyle deierek ol- duu gibi duruyorlar? in garibi, dnyann en mukavemetsiz maddesi olduunu bildiimiz halde gzn bu beyazl hakiki bir deme gibi almas. phesiz bu his karl manzaralara alkanlmzdan geliyor. Bulut tarlasndan sonra uak turistik vazifesini birdenbire hatrla- m gibi topraa yaklat. Altmzdaki iyi srlm araziyi, ky ve ka- sabalar, ormanlar adeta teker teker sayarak yol alyor. Eski Osmanl macerasnn byk sahnelerinden biri stndeyiz. Birka defa Tuna'y atladk. Ama bu ykseklikte Tuna bizim Tuna deil, kurun renkli ve kurun kadar ar akan herhangi bir su. Hatt akmyor bile. Altmzda kvranan eridin bir nehir olduunu bildiimiz iin ve biraz da rengin- den biz byle sanyoruz. Tezkireci k elebi'nin nc Mehmed'e verdii bir kasidede padiaha kulluunu arzetmek iin zincirlerini sal- layarak -nk Macaristan'dan tesinde bre esirdi- geldiini syle- dii Tuna'y kendi parltsyla ancak eski tarihlerimizde, halk iirinde ve musiksinde, yahut Evliya elebi'de bulabiliriz. Altmzdaki arazi biraz daha yumuad, tepeler meylini azaltt ve biz biraz daha aadan umaya baladk. Ormanlarn, av ve elence kklerinin parklaryla Viyana ovasnn zerindeyiz. Lufthansa hemen hepsinin etrafnda bir kavis iziyor. Bu kavislerin birinde asl Viya- na'y, daha dorusu onun geni carton-pierre maketini yakalad. im- di bir yumak gibi onu zyor. Ben uaktan ehirlerin gndz manza- rasn sevmiyorum. ehirler, klarn insan varln haber verdii ge- celerde gzel oluyor. Btn bu atolar, saraylar, parklar, semtler ve b- yk caddeler tepeden baklmak iin yaplmad ki. ngilizce'yi, "Alis'in Harikalar Memleketi'nde rendiini sana- bileceiniz gzel bir kz, sansn bir rya prensesi bizi Viyana'da kala- cak yolculann ii bitene kadar turnikenin nnde tuttu. Koyu duman rengi niformas, yan kasketi, standart tebessm ve hareketleriyle p- hesiz o da azck sinema idi. Fakat hava liman dediimiz bu ok mua- sr icadda sinema duruyor, asl yolculuk balyor. Evet, uak yolculuu- nun paradokslarndan biri de bu. Limanlarda yolcu, seyahatlerde bolu- a aslm babo dikkatler ve dnceler makinesi oluyorsunuz. Krk sene evvel biri kp, bu grm ve geirmi Viyana ovas- nn, Yeilky'n, Orly ve Cory don* un gnde binlerce yolcunun inip kalkaca, durmadan mendillerin sallanaca, her trl dilin ve hasre- tin konuaca hakik bir liman olacan sylese idi kim inanrd? Fa- kat bugn btn dnyada hava liman diye birey var. Hem kendi hu- susiyetleriyle ve tabir caizse, kendi psikoloj isiyle. Bu hususiyetlerinden en gze arpan, dnyann her bucana gi- decek yolcularn ayn saatte hava limannda toplanabilmesidir. Hava liman, hakik kozmopolisdir. kide bir oparlr dilde konuuyor ve aramzda New York, Tokyo, Paris, Berlin, Hamburg, stanbul ve Nis yolcularn ayryor. Kaplarndan birinin nnde bir kaynama oluyor ve kap, uzak ve yakn bu ehirlerden birisine bir masal kaps gibi a- lyor. Hibir gidi ve ayrl bu kadar sessiz olamaz. br garlarn ve- ya limanlarn hibirinde yolcular bu kadar yalnz deildirler. Uak yol- culuunu bandan itibaren bir tecride benzeten, ona br dnyadan bahseden baz fantastik piyeslerin havasn sezdiren de bu olsa gerek. imdi bu satrlar yazarken, biraz evvel bulut tarlasnn stnden geerken Dante'nin Araf'n hatrlamamn sebebini dnyorum. Macera daha evvel stanbul'da, Yeilky'de balamam m idi? Gm- rk muayenemiz biter bitmez istanbul'la alkam benimle beraber yola kan arkadalarmdan ibaret kalmam myd? Uak stmze smsk kapanan kaplaryla bunu azok devam ettirmiti. Yolda uranlan hava limanlan ise bu tecrit ameliyesini tek- rar ederek adeta tazeliyor. Hakikaten Viyana'da myz, yoksa dnyann herhangi bir yarinde mi? Etrafmzda alkalanan Almanca bile bu her- hangi bir yerdelii gideremiyor. Yalnz itiim kahvenin lezzeti beni biraz buna inandryor. Hava limanlarnn bir hususlii de her eyin ok abuk olup bit- mesine almaktan gelen sabrszlk. Uak yolculuunda her ey o ka- dar abuk oluyor ve herey evvelden yle hazrlanm ki, eski yolcu- luklardaki psikolojik zembereklerin ilemesine imkn vermiyor. Belki de ii tam tersine dndryor. "Ah bir kere daha ..."mn yerini "aman bir an evvel" alyor. Asrn ba imendifer yolculuklarnn, ks trenlerin, yatakl va- gonlarn, birdenbire varlan grltl ve aydnlk garlarn, asrn ortas uan, onun sessiz geli ve gidilerinin, hava limanlarnn oldu. Fakat birincisi gibi onun iiri ve edebiyat daha yaplmad. Uak yolculuu- nun ne Valery Larbaud'su, ne de Blaise Cendrars', ne Apollinaire'i ve Paul Morand' kt. Acaba sr'atin fazlal, bahsettiim yalnzlk ve acele yznden insanlarn azl ve muayyen hadlerde kal m buna imkn vermiyor? Yoksa uan pilottan gayrisini silmesi mi? Filhaki- ka tek uak iri Saint-Exupry, bize yalnz pilottan, onun yalnzln- dan, iradesinden ve bir de onu yetitiren mekanizmadan, sk terbiye- den bahsetti. uras var ki, pilot asnn yaratt birka byk tipten bi- ridir. Tren yolculuunun makinisti, onun yannda yalnz Simenon ro- manlarnn atmosferini yapan bir hayat malubudur. Vaka iki harb arasnda, hkmdarlarna varlncaya kadar, bu ie heves edenler oldu. Fakat bu heves sanki herkesin arasna karmak, herkese benzemek iindi. D'Anunzto ile eski Bulgar kral Boris 1 in maceralar bana devri- mizin karakterini veren bir eit sembol gibi grnd. Byk italyan iri havalarda atein takdisini ararken. Kral Boris de kark makine- ler arasnda herkes olmaya alyor, yani krallndan istifa ediyordu. Bununla beraber hava yolculuunun kendisine mahsus duyulan ve duygulan ile insann iine kadar geen boluu, hava limanlarnn kendilerine mahsus scakl ve hzn, bir tecride ok benzeyen aca- yip yalnzl var. Bolua byle dal, btn altmz eylerle ara- mza giren bu fasla, bir sar'a gibi vcudumuzu kaplayan bu sarsnt, onun arasndan etrafmza ve kendimize bakmz, gece uularnn o deiik manzaralar, Saint-Exupery'nin oban pilotun birinden br- ne ziyarete gittii srlere benzettii aydnlk ehirler, ay ve yl- dz panltlaryla byle dnyasz karlama elbette gelecein irlerine yeni duygularn yolunu aacaktr. Elbette bk gn, gece iinde kendi klaryla baka bir yldz gibi dolamaktaki acayiplii ve harikulade- lii birisi bize anlatacaktr. nk biz sun ve artcy kaybettike buluruz ve bulduka kendimizi de buluruz. artc iimizdedir. Ma- sal, gnlk ekmeimiz olduu kadar benliimizin tabi ifrazdr. Kahvemi itike kendime geliyorum. Descartes'm bir uak yolcu- luu yapm olmasn ne kadar isterdim. "Dnyorum, binaenaleyh varm." sz bu yolculuun en iyi tarifi olabilir. Yazk ki insan hayatla ve eya ile alkasn kesince dnce de kendi stne rekleniyor. Bizi Viyana'dan Mnih'e gtrecek uaa orann saatyla altda bindik. Geni ufuk ve Viyana ovas akama hazrlanm, gnein ren- gi deimiti. Bal rengi bir k uan altnda duran koyu krmzya boyanm bir arabann stnde, camdan bir ey gibi adeta sesli, krl- yordu. Bu k, onun gzmze batan krklar, uzaktaki aalarn du- manl yeillii, havay dolduran makine ve yakt korkusu, insanlarn sessiz gidip gelii, hlsa herey tekrar gnlk hayatn dnda olduu- muzu hatrlatyordu. Tekrar ehrin zerinde kavisler iziyor, tekrar din kitaplarnda oku- duumuz o gkten inme cezalardan birine uram gibi insansz cadde- leri, apartman bloklarn, meydan ve spor yerlerini, elence ve av kk- lerini, harplerin, felketlerin, kuvvetle yaanm aklarn, san'at tesadf- lerinin insan hatrasna mal ettii yerleri teker teker sayyoruz. Sonra uak birdenbire yolunu eviriyor, behemehal yakalamak istiyormu gibi akama doru yol alyor. O, bizim kastmzdan habersiz, her lhza ba- ka bir mesafede, baka saatlerde rastladmz oyununa devam ediyor. imdi ifte kartalyla bir Habsbourg armas, biraz sonra tularn, bayrak- larn savrulduu bir cenk meydan, yanan bir ehir oluyordu. Sr'atimiz yznden bitmeyen bir akamd bu. Bir aldanma masalna benzeyen a- l, uan azgn boas stne atldka derinlere gidiyor, durmadan ze- min ve ekil deitiriyordu. Nihayet aydnln emesi ksld ve siyah bir bulutun arkasndan kanl bir gz bize uzun uzun bakt. Son bir rpe- rile o da kayboldu ve yerinde krk bir Mozart kemanm andran o es- mer bulut paras kald. Ve biz kendi klarmz, kendi yorgunluumuz, menzile yaklatmz iin yava yava iimizde canlanan kendi mesel- elerimizle, yumuak ve yldzl orta Avrupa gecesine daldk. Varlk, I Ocak 1958, nr. 469 PARS'TE LK GNLER Her cinsten, her milletten, her yatan bir insan kalabal, gece en ge vakte kadar dolup boalan kahveler, dansingler, tiyatrolar, en unu- tulmu semtlerden nehrin iki yakasna doru akan ve orada sahaflarn kasalarnda biriken kitaplar, resimler, rprodksiyonlar, antikac dk- knlarnn, galerilerin, sergilerin bitmez tkenmez bolluu, Pigalle'in, Monmartre'n, Clichy'nin ehri hi durmadan ve daima bir Dufy kom- pozisyonunun hafiflii ile renkli kadn amarlar gibi geceye frlatan klan, garlarn her nefeste nlerindeki meydan lan, kahvelerin tente- leri ve apartmanlarn atlariyle beraber yutan, sonra lhzada korkun bir sallantda yerlerine iade eden dev azlan, binlerce azda sakzla- nan Franszca, zenci k, imalli sevgili, nnzde bir takunya gibi t- kr tkr yryen Japon kz, yanbanzda dikilen ve bir metre tepeniz* den size yolunu soran skoyal rahip, adm banda beyaz perde cid- diyetiyle pen iftler ve kahvelerin mahremiyetinde pek inanmadan on lan taklit eden yallar, san'at eserlerini lzumsuz klan vitrinler, b- yk bahelerin gkyzn mavi bir kuma gibi kesip bien hendesesi, kk meydanlarn eski gravr sknetleri, fskiyelerin yalanc elmas alayanlar, Louvre'dan Etoile'e doru Bonnard renkleriyle kabaran akam ve birdenbire bulunduunuz caddeyi sarn tebessmnn etra- fnda toplayan gen kadn ve onun insaniyet namna sizinle dostlua hazrlanan at yapl kpei... te ilk gnlerin Paris'i. Henz hi birini kendi zamannza katmak frsatn bulamad- nz, araya eya ve insanlara hem kendileri, hem de sizden bir para ol- mak imknn veren o derun faslay koyamadnz iin hepsi bera- ber ve i iedir; hepsi birbirinden doar ve birbirinde kaybolur. Hu- go'nun evinin nnde akasya. Arc de Triomphe'un boluundan fr- lar, Belford arslan Delacroix'nn atlyesinin nndeki kk mey- danda mbalal yelesini kabartr. Sainte-Chapelle bir yangn feneri gibi Eiffel'in tepesine aslr ve Notre-Dame ile Louvre birbirine yap- k yrrler. Yalnz Seine nehri kendisidir. Her aralktan bulank ve uslu sularn can skntsn tekrarlar. Elinizdeki rehber istedii kadar bulvarlar, caddeleri, sokaklar baladklar, bittikleri sokak cadde ve bulvarlarla size anlatmaya alsn, hibir eyi birbirinden ayrmak, skmek kabil deildir. Bu acaip ve srekli bayramda, bu st ste ve cmert ziyafette birdenbire hibir ey dnemez ve hatrlamaz olur- sunuz. Sanki ok hafif ve sihirli bir iki ile sarho olmusunuz. Etra- fnzda bir yn gizli varlk vardr. Girdiiniz kahvelerde, anlattklar hasret bir bak gibi tene yapan Fransz trklerinin aclna benze- yen bir aclkla iinize yerleen, onlar gibi size hi yaamadnz bir mazinin hasretini alayan, keskin kokulu Gauloise dumanlarnn dol- durduu havada hakikaten grmekte olduunuz ehrelerden bsbtn baka ehreler yzer, ok in baklar sizi takip eder, fakat hibiri- ni tutamazsnz. nk isimler de eya gibi birbirine taklm gelirler. nk ehir hi unutmad mazisini de yaad an gibi size toptan verir; bu yzden hibir hayal tam ve btn deildir; hibir dnceyi sonuna gtrmek imkn yoktur. En iyisi, her eyi brakmak, yeni domu bir insan gibi bu selde srklenmektir. Bir an bu zenginlikten syrlmak ve sadece kendiniz olmak iin olduunuz yerde gzlerinizi kaparsnz. Fakat kabil mi? Hemen gene o an kulanzda baka ve ikinci bir Paris, kendi iin- den byyen sular gibi alayan, deien, yrtlan, kk kyamet uultularyla ken, gizli maceralarda kaybolan, sonra i ie ve renkli kavislerde, lgnca cesur kprlerde, bir anlk stun ve mabetlerde ye- niden kurulan seslerin Paris'i balar. Garip deil midir ki asl Paris, sizde sonradan bu ehirden kalacak byk hayal, bu ilk gnlerde sizi iten ie rahatsz eden, size dnmek, kendiniz olmak, hereyi olduu gibi tanmak imknn vermeyen bu ka- rklktadr. Vaka ondan kurtulduunuz zaman bir nevi berrakla erersiniz, hayatnz daha ok rahatlar, fakat ehirler ehri de artk mu- hayyelenizin bir cmb, sinir cmlenizin mal olmaktan kar. Bir gn ufak bir hadise, bir yolun ortasnda ayaklarnzn birden szlay, srekli bir yamur, hlsa ok basit ve tabii birey, bu karma- kark btnl birden krar, o kadar hazla sahip olduunuz Paris, birdenbire talan kararm yar baka edal ondokuzuncu asr binalar- nn arkasna ekilir ve siz ortada yapayalnz, sadece bulunduunuz yerle ve karnzdaki insanla babaa kalrsnz. Bu seyahatinizin en tehlikeli ndr. Dn imknlarnzn iiniz- den doru, en yksek, en kandnc sesi ile konumaya balad an. Gnler birdenbire ksrlasn Sert bir akl yaralar gibi etrafa bakarsnz. Bu muydu, dersiniz, Paris bu muydu? mknsz bir can skntsyla bulvarlann bir lhzada birbirine ben- zeyiveren kahvelerine bakarsnz, vitrinlerin gzellii arabuk zd- nz bir renk bilmecesi olur. Meydanlar resmi nutuklann tatsz bel- gati ile sizi kartr. Sanki ehir btn gzelliklerini sizden gizler, ne kadar irkin ve biimsiz taraf varsa nnze yayar. Klsik devir ve Napoleon zaman hatralan admlarnz artk brakmaz. Hakikaten sevdiiniz, sevebileceiniz eylerse filmlerde allan, kitaplarda oku- nan, disklerde dinlenen, hlsa bildiiniz eylerdir. Kendi kendinize "matbaa ve sinema seyahati ldrm!" diye herkesin mal bir hikmet savurursunuz. Ve bu phede ypranm bir hava gaz borusu gibi her eyi karmaya balarsnz. Louvre*un galerilerinde askeri bir kt'ay merasim icab tefti eden misafir devlet adamnn o takma mevcudiye- tiyle, hibir ey grmeden, fakat hepsini nezaketle, dikkatle selmlaya- rak dolarsnz. Kk mukayese egzersizlerinde, muhakeme abala- ylarnda, kat inkrlarda kendinizi bulmaya alrsnz. Bu dassla- nn sizi yavatan yavaa yoklad zamandr. Birgn yolunuzun stn- deki lleleri sizin gibi gurbette bulacaksnz, ertesi gn Nedim'in ve Yahya Kemal'in olduu kadar Ronsard'n ve Mallarme'nin de mal ol- duunu bildiiniz gln gurbetzedeliine acyacaksnz. Getiiniz so- kakta birdenbire iittiiniz bir horoz sesi sizi bir lhzada en fazla ken- dinizin olan bir stanbul sabahna tar. Boaz denizi iinizde bin ayna birden knlm gibi drt yannz parltya boar. Halbuki o dakika mi- denizde birka saat evvel yediiniz muhteem salal bir Fransz horo- zu tatl ve buruk bir tkanklkta size hazmn btn gevekliklerini tat- trmaktadr. Zaten itiiniz sigarann paketi bu hayvann yalnz bizim olmadn gnn her saatinde size hatrlatabilir. Bir aceledir sizi yaka- lar; bir rapor hazrlayacakmsnz gibi her eyi arabuk grmeye a- lrsnz. Ve hep bir ka gn evvelki hle, o acaip bayrama, grlme- mi hayat ziyafetine, o zihn cmbe hasret ekersiniz. Kendi kendi- nize "yazk, bu kadar abuk mu kaybedecektim. u Paris bu kadarek myd?" dersiniz. Neden sonra anlarsnz ki o gnlerde hi de Paris'de deildiniz, hatta hibir yerde deildiniz. Sadece, yadrgama, itiyatla- rndan kopma denen acaip, kapal bir yalnzlk memleketindeydiniz. Bu ikinci safhaya, dostum doktor Laroza ile Chartres ile Illiers'ye kadar yaptm bir gezinti son verdi. Dndm gecenin sabahnda ya- tamda tam Parisli olarak uyandm. Admlarm kahvaltm yapacam kahveyi kendiliinden buldular, reklerimi getiren garson, benim iin hemen hemen eski bir dosttu. kide bir yanbamda duruyor, iki eli masamda bireyler anlatyordu. Beni braknca yanbamdaki masada durmadan Franszca alan Alman kz ile konumaya gidiyor. Sansn, gler yzl, gri gzl, henz uzviyeti ile mtareke halinde bir ocuk. Bulvar, kahvelerin tenteleriyle bir Van Gogh tablosu cnbnde ala- bildiine uzanyor. Ellerinde bo tuvaller, gazetelere sarl bitmi tab- lolar, bir yn gen kz ve delikanl birbirleriyle konuarak, glerek, kucaklaarak geiyorlar. Vaka Montparnasse artk yirmi sene evvelin Montparnasse' deil. Resim o zamanlarda olduu gibi hayata her gn yeni bir hastalk alamyor. Fakat Paris gene resmin bir numaral pa- yitaht. Model olduklarn geldiim gece rendiim iki gen kz ar- kamdaki genleri grr grmez yollarndan dndler. Tekrar pme fasl ve bir yn konuma. Ne oturmaya raz oluyorlar, ne de gitmeye. stim zerinde yolcu boaltan bir vapur gibi acele acele havadislerini veriyorlar. Sk sk Zadkine'in, Pignon'un, Hartung'un adlar geiyor. Zadkine'i, birka gn evvel karki kahvede tanmtm. Yan gzle ko- nutuumuz yere sanki mhim bir eymi gibi bakyorum. Koyu bir gne lekesi masay, hasr iskemleleri adeta eritmeye, bir palet haline getirmeye alyor. Zadkine, o gn bende byk bir sanatkrdan ziya- de, bir sanat mtekaidi, zeki bir i adam tesirini uyandrmt. Halbu- ki bir tesadfle grdm iki tablosu ok houma gitmiti. Fakat, o imdi daha ziyade heykeli ile mehur. Pignon'u daha tanyamadm tek resmini biliyorum. Bir gemi iskeleti gibi bir eydi. zerimde yapmak- tan fazla bozmakla elde edilen tesirlerin peinde hissini brakmt. Hartung'u da tanmyorum, fakat biliyorum ki o byk ressam. kinci Dnya Harbi'nden sonraki devrin belki en artc adam. Pa- ris'e geldiimin ikinci gn ressam Selim'le beraber gittiimiz bir ga- leride grisi ve siyah bol bir tablosunu grmtm. Non-fgratifin bu kadar derinden konuan eseriyle ilk defa o gn karlamtm. Deniz ortasnda bir gemi yangn gibi bir eydi. Byle de deil, bir deniz fe- lketi bekler gibi bir ey... Herhalde deniz, ay ve insan kaderi hi- bir ekilsiz bu izgi ve leke ynnda, hibir reel unsuru iine almayan bu maddesiz ryada birbirleriyle sarma dolatlar. Biraz tedeki ma- sada tek bana oturan ngiliz, olduu yerden btn bulvar zaptetmek istiyormu gibi ayaklarn uzatt ve iki kolu ile gerindi. Sonra gzleri- ni kapatt; dudaklarndaki belirsiz tebessm, gzlerinin etrafndaki o memnun krklk olmasa uyuyor diyeceim. Hayr uyumuyor, sadece btn uzviyetiyle seviniyor. inde btn sene yalnz bu kahvede bu n dnd, onu hazrlad ne kadar belli. Ben de onu taklit ediyo- rum. Ayaklarm uzatabildiim kadar uzatyorum ve gzlerimi kapyo- rum ve "Paristeyim!" diye dnyorum. Bu kaynama, ok derin bir sevince benzeyen bu ak, gnlk eylere sinmi bu san'at lezzeti, bu i ie devran Paris'tir. Hereyde bir uurtma hafiflii, sevildiini bilen kadnlarn neesine benzer bir ey var ve bu benim de iime yava ya- va yerleiyor. Olduum yerde iimden gelen bir scak dalgas ile s- nyorum. "Paristeyim!.." Birdenbire gen bir adam, arasam idarehanesini ve matbaasn on- be gnde bulamyacam bir gazeteyi burnuma dayyor; arkasndan ra- hibe klkl bir kadn bir katolik gazetesini uzatyor, onun arkasndan bir bror: (Bugnn sefaletlerinden nasl kurtulabiliriz!), altnda, byk harflerle "sa aramzdadr, mit kesmiyelim!.." Gen, esmer, orta boy- lu bir adam bana acele acele selm verip geiyor. Neden sonra hatrl- yorum; batan aa yeniyi tutan o kk sanat gazetelerinden birinde resim mnekkitlii yapan, arasra sergi hazrlayan bir Irak'l. "Fransz- ca's benimkinden daha berbatt. Acaba nasl yazyor?" Fazla dnm- yorum, btn suallerin cevab kendiliinden hazr: Paris'teyim! Yava yava yerimden kalkyorum, skldm iin deil. Belli bir yere de gitmek istemiyorum. Hibir programm yok. Sadece kendime yeni ve baka tesadfler yaratmak istiyorum. nk Paris'teyim. Cumhuriyet, 16 Mart 1954, nr. 10643 DOLU BR GN (Hatra defterinden) 27 ubat 1954 - Doktor La/nn telefonu. im yoksa bu sabah be- raberce Ch'ye gidebileceiz. La., nbirde beni Saint-Germaine'den alacak. Otelden "Aux Deux Magots"ya kadar Paris'in k sabah bir masal gibiydi. Dn akamki tipi, arkasndan gelen sulu yamur... hep- si dinmiti. Yerler cam gibi buz. Fakat herkeste souun krbalad, yan puslu havada yine cam gibi parlayan gnein iyice tuttuu bir ne- e var. Eya, yol, dkknlarn nndeki kk sergiler, insanlarn y- z bu sevinle aydnlk. Gne her eye hafif sarmtrak, effaf bir e- it plstik maddeden yaldzl bir klf geirmi gibi. Kahvenin nnde- ki kknde gazeteci kadn, bir sere gibi tyor. Hikyesini bana da anlatt: Dn akam eve giderken mthi bir dme kazas geirmi, hem olduu yerden bir iki metre kayarak. Fakat bacandaki syrkla kurtulmu. Gne at, eyay byle kruasan gibi kzartt iin, ba- ka zaman olsa ikyet edecei bu hdiseye glyor. O kadar konuma- ya azimli ki gazetelerimi elinden zorla alyorum. Hakk da var. Ayn nee benim iimde de alkalanyor. Bireyler yapmak istiyorum. Hat- ta, daha iyisi, bireyler olacana inanyorum. Halbuki, olabilecek tek ey, iki gn sonra stanbul'a dnm. Kahveye girer girmez kn masal bitiyor. Tanca dar ve souk. ster istemez dar ile alkam kesiliyor. Keke La.'ya daryla daha geni mnasebeti olan bir yerde bulumamz rica etseydim. Bana ba- z Brueghel tablolarn hatrlatan, le renkli ve yaama dolu bulvara bir kere daha bakyorum. Kahvede beni B. yakalyor. B.'i geen seya- hatimde tandm. Ve baz dostlara yazdm mektuplarda ondan bahset- tim. Aslen Macar; fakat Avusturya'da, Almanya'da ve sonra da Rus- ya'da genliini geirmi. Birinci Cihan Harbi'nde isvire'ye kam. 1920'den sonra hep Paris'te... Dada'dan balayarak btn san'at cere- yanlarna girmi. Picasso, Klee, Matisse ve dier devir ressamlar iin olduka hret kazanan kitaplar var. Fakat hangi dille yazm? Belki de asllar Macarca veya Almancadr. Bu kitaplarn hibirini okumam olduuma o zaman epeyce zlmtm. L.L., bizi tantrd gn ve sonra babaa kaldmz zaman: "iyi adamdr ve resimden ok iyi an- lar" demiti. Hrn, mitsiz, hasta bir ku gibi kabark ve dargn bir hali vard. Bana, eski dostlarndan kapal cmlelerle ikyet etmiti. 1954 yaznn sonuna doru Coca-Cola hadisesi yznden L.L. ile de dan dilar. Fransa'da yava yava, hi olmazsa baz muhitlerde bala- yan Amerikan aleyhtarl, bilhassa Rosenberg'lerin davasndan sonra epeyce alevlenmiti. O gnlerde Coca-Cola Amerikan ikisi addedildi ve aleyhinde bulunmaya baladlar. B., aziz dostumuzun kahvede bu zararsz ikiyi smarlamasna itiraz etmi ve olduka ar eyler syle- mi. Fransa'y satyorsunuz, filn gibi... L.L. de sessizce mnasebetini kesmi. Bana: "Kendisine onlardan Franszlk dersi almaya ihtiyac ol- madm, Picasso, Klee yahut bakas iin ilk yaz yazanlar arasnda bulunsa bile buna hakk olmadn sylemedim. htiyar ve yalnz bir adam fazla krarm diye korktum. Fakat imdi dndke kzyo- rum" diye dert yanmt. L.L.'yi kzdran ey, kendisine Franszlk der- si veren eski tandnn stelik Moskova hayran olmasyd. "Ben ca- nm isterse Coca-Cola ierim. Fakat Amerika'ya hayran deilim" di- yordu. "Kskan adam... Picasso iin ilk yaz yazanlardanm diye onun hretine ortak olacan sanyor..." Bu dargnlktan sonra B.'ye rastla- mamtm. Beni grnce tand ve masama geldi. Geen seneden daha yorgun, daha bedbindi. Yalnzlndan bahsetti. Hayatnn kkszl- nden ikyet etti. "ocuklarm Fransa'da doup bydler. Onlarn ocuklar yine bu topran insanlar. Fakat ben deilim. Hayatmda, d- ndan baklrsa muvaffak oldum: Evim var. ocuklarm iyi okudular. Karmdan memnunum. Fakat yetmi yandaym ve yerimi yine yadr- gyorum." Baz milletler dassla ile douyorlar. Macarlar da anlalan yle. Onu dinlerken yine geen sene metroda rastladm Polonyal ih- tiyar kadn hatrladm. Fakat beni asl dndren ey, bana btn bunlar syleyen adamla, L.L.'nin arasnda geen hadise oldu. Fakat, L.L. iin can skacak eyler sylemesi ihtimalini dnerek meseleyi amadm. Pekl bana: "Kendisi hakknda yaz yazmadm iin" ya- hut da: "Resimlerini beenmediim iin" danldm syleyebilirdi. Bu nesilde -yetmiini geenler- aclk o kadar tabi bir ey ki... Bir ara, politikann kendisini teselli edip etmediini soracak oldum. "Ben hi politika yapmadm" dedi. "Sadece hayatm yaadm. Hayatn gen- liimde beni ihtille gtr verdi... te o kadar." San'ata da artk pek inanmyordu. Bir iki cmle iinde, san'atn, yalnz yapanlarn ii oldu- unu bana anlatt. Hlsa ya ve gurbet onda, bizi asl yaatan zenhe- rekleri krm, ortada sadece bir yn art, bu hasta ku bakn, bu ifasz yalnzlk hissini brakmt. Bu, o kadar tahamml edilmez bir- eydi ki, La.'nn geliini bir eit kurtulu addettim. Otomobile bindi- im zaman yan hastaydm. Bu eit korku ile kark yklma hissini geen sene Paris'in mehur mezarlklarndan birini gezerken duymu, aradm mezar bulmadan kamtm. Yalnzl, ihtiyarl, herey- den bkmay zaman zaman o kadar iyi anlyorum ki, bu iimde yaa- yan bir tehdit gibi... Ch., tepede, Butte'de oturuyor. Kn tenhalatrd, deitirdii bir Paris'in iinden geiyoruz. Talebe mahallelerinden uzaklatka ehrin canll, gzellii kayboluyor gibi. Belki yle deildir de, ben bu sabah tesadfnn ruh halinden kurtulamadm iin yle gryo- rum. Bununla beraber baz semtlerin gndz manzaras hi bir zaman houma gitmedi. Pigaile'den tepeye doru kyoruz. Fakat arabay da- ha ileriye gtrmek, eve kadar kmak imknsz. Karl havada semtin dzeni bana adeta deimi grnd. Sanki Ergani madeninde olduu gibi evlerin damlar zerinde yryor ve gerekten de tepenin nzala- n yznden bacalar arasndan geiyoruz. Gideceimiz yer, Chateau des Brouillards'n biraz ilerisinde. Eer ierde bir pencere kenarna oturursam belki de onu greceim. Chateau des Brouillards, bu asr bann san'at hayatna girmi evlerinden biridir. Ka defa, geceleri bu evin nnden geerken imdi usta diye tandmz devir genliinin velveleli neesini duyuyorum vehmine kapldm ve pencerelerinde Ut- rillo'nun alkolle deimi, etleri sarkm, bulank gzl ehresini bir hayli aradm. Resim ve hemen arkasndan gelen edebiyat -roman ve hatra kitaplar- semte yle bir damga basm ki mesafeyi, perspektifi, hereyi birbirine kartran bu k sabahnda bile bu havadan kmaya imkn yok. Halbuki biraz evvel hemen hemen ayn devrin deilse bi- le, ayn insanlarn arasna katlm bir biare neredeyse beni mrnn veya bir nnn acsyla zehirleyecekti. Gh. Valery'nin College de France'daki talebeleri nden m i . Hatta teksir makinesiyle baz konfe- ranslarn bile basm. Mmknse bu nshalar aramaya gidiyorum. Baz el yazlan, kendi bast lks edisyonlara ait tashih provalar, hat- t stadn iki deseni varm. nk Ch. iirden matbaacla, sinema ve hatta tiyatrodan mzikhole kadar bir yn meselede kendini dene- mi. Son yirmi, otuz senenin btn hretlerini tanm bir adam. Bir zamanlar bast lks eserleri dostum bana methetmiti. Fakat o, beni bu eve daha ziyade Paris san'at leminde ok sk tesadf edilen bir adam tanmam iin gtryor. Daha kapya yaklamadan fazla bir ey mit etmememi sk sk tenbihliyor. Kapy orta yal bir hizmeti at ve fazla ses karmamamza adeta dikkat ederek bizi ikinci kattaki apartmana gtrd. Alelacele sa- lona soktu. Bu dikkat ve ihtimam arkadamn gznden kamam olacak, bana glmseyerek bakt. Hakikaten de biraz sonra yine ok ihtiyatl bir baka kadn sesinin darda bir eyler sylediini, sonra merdivenden inen ayak seslerini duyduk. Salon daha ziyade bir garso- niyer hissini veriyor. Eya, oturandan ziyade kadn misafirlerin hou- na gidecek ekilde denmi. Biraz sonra ev sahibimiz geliyor. Uzun boylu, sarn bir adam. Yksek sesle, geni jestlerle konuuyor. La'nn lise arkada. Bir zaman iir dahi yazm. Benim Trk olduumu iitin- ce yz glyor. Yunanistan'a -Yunan hkmetinin davetlisi olarak- yapt seyahati anlatyor. Dnerken istanbul'a ve zmir'e de uram. Bizde uzun mddet kalma frsatn bulamam. Bunlar gzlerimin ii- ne bakarak sylyor. Onu nedense, kinci Cihan Harbi'ne kadar hre- tini devam ettiren Alman sinema artisti Theo Lingen'e benzetiyorum. Fakat onunki gibi sfiyne bir komiin adam olmad da ok aikr. Daha ziyade sanat sevgisinin zerinde srar ediyor. Bizi ieride al- ma odasna gtryor. Viski, Amerikan sigaralar. Paul Valery'den, lmnden birka yl evvel stanbul'a gelmi olan tbi Daragnes'den, Copeau'dan konuuyoruz. Son ikisini istanbul'da tandm, fakat o kadar ok sevdiim halde Valery'yi tanmadm sylyorum ve safi- yetle harb yllarnda kendisine biraz ttn ve sigara gndermek aklma gelmediine imdi ne kadar zldm sylyorum. Kederimi: "ok iyi olurdu, hepimiz ierdik" diye hafiften alyor. Tekrar viski teklifi. Yolda gelirken asabm dzelsin diye La. ile itiimiz konyaklar yzn- den reddediyoruz. O zaman hazinelerini ortaya yyor. Kendi bast kitaplar. Daragnds'in bastklar. Baka lks basklar... Albm dolusu elyazlar... ilerinde Valery'nin kendisine yazlm iki mektubu, bir- ka deseni ve yine kendi bast bir kitap zerinde bir iki tashih var. Bu arada, mehur konferanslara ait notlar da ortaya geliyor. Fakat daha zi- yade Daragnes'den bahsediyor. Sz o tarzda getiriyor ki, asrn en b- yk estetinin yakn i arkada oluyor. Yazk ki kendisi lezzetle dinle- nilen, fakat sylediklerinin ancak yarsna inanlan insanlardan. Bu- nunla beraber onu yakndan tand ve ok insan tand aikr. Sonra birdenbire sz deitiriyor. Bir dakika iinde, adeta bir hokkabaz abukluuyla hazineyi topluyor. Bir yelpaze ancak bu kadar abuk kapanabilirdi. Vaka, hepsi yine bu kk odann iinde, kana- penin, sandalyelerin, etajerin, geridonun zerinde. Fakat onlar topal- laynda yle bir: "Oyun bitti" diyen hli var ki, bir daha dokunmaya cesaret edemiyorum. Valery'nin konferanslarn istemek ise aklmdan bile gemiyor. Zaten kendisi de edebiyat ve kitab bsbtn unutmu. imdi bize Ternes'de amak istedii tiyatroyu anlatyor. Binay tut- mu, dzenlemeye, sslemeye balam. Yalnz para ilerinden baka bir yn glk var. Ne mimara, ne tezyinatlara lf anlatamadn- dan ikyet ediyor. Hepsinin adn birer birer syleyerek aleyhlerinde bulunuyor. Sonra birdenbire lf kesiyor. Elimize bir prospekts, bir eser veya artist listesi sktryor, yahut oynayaca piyeslerden biri- nin metni zerinde yapt deiiklikleri kitabn veya msveddenin sayfas stnde gsteriyor. Bir ara stanbul'a davet edilirse memnuni- yetle geleceinden bahsetti ve kendisine bir tiyatro mdrl sel ahi- yetini veren vesikalarn gsterdi. Sonra bilmem nasl oldu, kendimizi kapnn nnde bulduk. Yolun kenarn kvrl irken doktor La., ok tatl bir kahkaha att. Bana: "Sabahnz beyhude geirmediinizi itiraf edin" dedi. Ben de hakikaten memnundum, Paris'in imknlar iinde yetimi ve o imkn- lar arasnda azam! iyi niyet, zevk ve bir eit stn dikkatle yaayan bir adam tanmtm. Basn ileri, resim, iir, tiyatro ve mzik-hol, hepsi onun teebbslerini bekleyen bakir madenler gibiydi. Sevdikle- rine hizmetten holanan, dehy, yahut kabiliyeti iki tarafn lehine is- tismar etmeye alan bir adam... "Niin dedim, beenmiyorsunuz? Bu cins adamlara belki de zannettiinizden fazlasn borlusunuz." O, s- zm: "Biraz daha sebatllarna..." diye tamamlad. Sonra birdenbire beni vaadettii gibi Celine'le tantrafnayacan, Paris'te olmadn syledi ve btn yemek boyunca ok iyi tand, sevdii, yldz sn- m romancdan bahsettik. Esi, Ocak 1957, nr. 13 NOTRE-DAME'DA BAIBO DNCELER Org harikulade, koro ise Avrupa'nn sayl kilise korolarndan bi- ri idi. Eski katedral sanki muazzam bir deniz kabuu olmu, kendi un- surunun diliyle en yksek perdeden konuuyordu. Filhakika hi bir an- lama bu kadar derin olamazd. Etrafmzdaki ta yn kh bir ses alayan oluyor, stmze rahmet saanaklanyla boanyor, kh sihirli aynalar gibi onu sonsuzlu- a doru hepimizle beraber oaltyordu. Kadn, erkek hncahn bir kalabalk, ou Paskalya tatilinin Paris'e ektii sveliler, ngilizler, Hollandal ve Almanlar, gene ounun elinde nota, kemlilerini musik- ye teslim etmilerdi, nmde biraz tede oturan esmer bir talyan km daha ilk cmleden itibaren kendi iine ekildi. Yz olduu yerde vecdle dolan billur bir kse oldu. Samda, akam evvel operada ay- n locada Strauss'un "Elektra"sn, bir orman yangnna benzeyen o acaip eseri beraberce seyrettiimiz bir inli talebe oturuyor. Musik daha imdiden onda da ameliyesini yapm; yz rknn maskesini sil- mi, yerine adeta hasta bir beyazlk geirmiti. Biraz evvel tam nm- de serelerin ne'esiyle cvldayan iki ihtiyar ngiliz kadn birdenbire kk bir skt ve dikkat iaretleri oldular; benim iin sade omuzlar ile dinliyorlar. Ben naslsa evvelden tasarladm gibi sol taraftaki b- yk renkli cam glnden gelen klar alabileceim bir yere oturdu- um iin memnunum. Mimarnin, musiknin ve aydnln zl av- ym; fakat hi paralanmadan. nk u anda hepsi birbirini tamaml- yor. Hepsinin tek bir hedefi var: Benliimizi deitirmek. Geldiim gnden beri bu katedral ile onun komusu olan, o zarif Sainte-Chapelle'den bir trl ayrlamyorum. Gnde bir defa olsun iki- sinden birine unyorum. Sainte-Chapelle pek az tesadf edilir cinsten bir ark, bir Kandehar zmrd, bir Kemir yakutu veya Yemen akiki kadar ark. Kemiksiz denilebilecek mimarsinde afak klarndan rlm bir adra benziyor. Fransz tarihinin hemen te ikisinin, bil- hassa Byk htill'in en nde sahnelerinden biri olan koca adalet sa- raynn bir kesinde yapld Saint Louis devrinden beri binbir gece sultanlarnn yz gibi parlyor. Pek az ey bu Ortaa camclk sn'at kadar artc ve gzeldir. Mcerreti seven ark, Allah' yazda ararken, Garp ncil'in bir sresin- den hareket ederek kendisinde aram, onun kamamasnda yara- dln mucizesini tekrarlam. Pek az san'atta bu kadar rya lezzeti ve nizam vardr. In en ufak temasnda her ey kknden sarslr ve gz iin bir musikdir balar. Belki ark'n hazine dolusu mcevherle- ri ile yapt eyi hristiyanlk dnyas bu renkli camlarla yapm; tesir o kadar srkleyici oluyor ki buradaki camlarn Notre-Dame'daki hey- kel ve kabartmalarn byk bir ksm gibi, hemen yarsnn sonradan, ondokuzuncu asrdaki byk tamirde yapldn bile insan bir mddet sonra hatrlamyor. Fakat Sainte-Chapelle kck k kafesiyle byk katedralin yannda ne olsa bir ss, bir oyun, effaf bir ekmece gibi kalyor. Za- ten Bizans'tan gnderilen mukaddes bir hatrann konmas iin yapl- m. Notre-Dame yle deil. O hakiki manasnda taa nakledilmi ne- siller ryas. ou geceler onun etrafnda dolamak, onun iman gemi- sinin ay nda yzdn, yahut karanlkta bir kadife parlatlr gibi hafif aydnlanm cephesi, gece ile daha hayalleen ats, saaklarn- daki ifritler ve heykel kabartmalarnn Kitab- Mukaddes maheriyle olduu yerde bir denizalt orman gibi klelendiini grmek iin d- n yolumu deitiriyorum. Onun karsnda, biraz da, eski halife saraylarnda Hristiyan bil- ginleriyle gnlerce sren din ve kelm mnakaalar yapan eski mils- tumanlara benzeyen bir halim var. Akas Yeil, Sleymaniye ve Sul- tanahmet namna onda baz kusurlar bulmak istiyorum. Fakat dorusu u ki mimar unsurdan gayrisinin bolluundan, n azlndan baka bir ey de bulamyorum. i ok dolu. Mimar hacm kayboluyor. Biz mimar hacmi olduu gibi muhafazay iyi bilmiiz. Nesillerin dindar- l Garp mabedlerinin iini fazla kaplam. stanbul ve Boazii mimarsini -galiba bu sonuncusu bugn pek az kald- tanyan ve seven bir insan, Paris'te kolay kolay malp ol- maz. Zaten Paris'te gzel olan, falan yahut filn ey deildir; sokan, hakik Franszlar kadar dnyann drt kesinden kalkm gelmi olan insanlarn yaratt hayatn kendisidir. Hlsa ehrin umumi havasdr. Mimar olarak Ondrdnc ve Onbeinci Louis devirlerinden kalan eylerin ou, o zamann hakik san'at olan tiyatroyu, daha dorusu onun belagat tarafn fazla benimsemiler. sterseniz buna Gne-Kra- l'n saray terifat da diyebilirsiniz. Halbuki tiyatro, yalnz tiyatroda, terifat ise devrinde yani yaanrken gzeldir. Ondokuzuncu asr ise, imdi yani modern mimarden sonra daha iyi anlyoruz, aa yukar dnyann her tarafnda mimarsizdir; fakat Fransz orta-andan kalan eylerin hemen hepsi gzel, zarif ve muhteem. Bu tepenizde alabildiine ykseklere frlatlm kemerler, galeri- ler, bu iice ryalarmz gibi birbirinden doan hendese, pilpayelerin kaln ktlelerini bir hava fiei dalyormu gibi k cmb yapan ve stnze yle dklen bu narin ve muntazam izgi demetleri, bu imknsz dalma ve toplanmalar en cr'etli, en salam mimar nizam- larndan biridir. Buna dallar birbirine verilmi byk sonbahar asma- lar gibi ve ayn renk ve meyva cmertliiyle uzanan cepheleri, onla- rn daima yumuak ve dante iiliini de ilve ediniz. Hristiyan Garp, bilhassa gotik mimar ile kendisini ikrar eder. B- tn san'atlar onun etrafnda ve onun nizam ile yorulur. Bu musik dorudan doruya onun maldr. Katedrali ilk gezdiim gn, hep Victor Hugo'yu, onun o korkun romann hatrlamtm. Geni aln, daima maddesinin tesinde birey- ler yaratmaya alan baklaryla bu kemerlerin, kulelerin arasnda dolatn, bir duvara kaznm Yunanca "zaruret" kelimesinin kar- snda ilk defa rperiini dnmtm. Btn kitap korkun bir kbus gibi bu kelimenin etrafnda dner. Notre-Dame ve br katedraller, bu- gnk nesillere yle bir kbus fikri alar m? Filhakika biz artk Fran- sz romantiklerinin anlad ekilde bir ortaa telkkisinden ok uza- z. Her devir, tarihi kendiline gre yaratr. Fransz ihtilline o kadar yakn olan Hugo engizisyonsuz, daraasz, emetsiz bir ortaa ta- savvur edemezdi. yi niyetiyle daha ziyade bir akaya benzeyen ve da- nk bilgileriyle bir hrdavat dkknn andran "Paris" adl yazsn- da da, Hugo, bu ehrin tarihini hep bu korkun mihverlerin etrafnda grr. Ben kendi hesabma, bu devri -Veri ai ne'in ten hazlanna fazla dkn ve yorgun bulduu zamandan tpk alkants ok bir denizde yol alr gibi inili kl msralarla kat- "muazzam ve ince ruhlu ortaa" diye tasavvur etmekten holanyorum. Hi bir tarif bu sone- nin son msra' kadar bu binay veremez: "Senin tatan kanatlarn zerinde ey lgn katedral!" Hakikatten lgn ve muazzam... Orgun sesi birdenbire uzanyor, scak altn alayannda byk gln krmzs ve morlarn, visal stmas sarlarn, cennet mjdesi mavilerini eritiyor. Btn katedral sarsnt iinde. nmdeki ihtiyar kadnlar birbirlerine biraz daha sokuluyorlar ve balar ellerindeki no- taya biraz daha gmlyor. Yarabbim, ne kadar kldler! Sonra iki- si birden yerlerinden frlyorlar, koronun bir sabah yldz gibi doan beyaz ve rkek hasreti iinde yukarya, byk binann bilmediim bir tarafna doru uuyorlar. Zaten hepimiz yava yava kaybolacaz, va- hi ud bu tecrbeden bsbtn baka mahlklar gibi kacaz. "Byk ormanlar, siz beni katedraller gibi rktrsnz." Acaba Baudelaire'in bu msra'nda anlatt, hi benim u anda duyduum ey mi? Bir asr var ki Fransz iir ve edebiyat bu katedra- lin ve elerinin etrafnda dner. Halbuki asl hkim olmas lzm gelen, yani btn hayat az ok idare ettii devirde, Villon mstesna, ondan bir ey veren yok gibidir. Fakat Villon btn orta-adr. Edebiyata hi tenezzl etmeyen ndir irlerden biri. Azap ve pimanlk teninde bir cehennem gibi kaynyor. Bu kadar asrn arasndan htras bu katedral- de hl canl. Baudelaire, bilhassa Una un konanda oturduu o parlak gen- lik zamanlarnda bu katedrale elbette sk sk gelirdi. Siteyi ve civarn, konan bulunduu Saint Louis adasn biraz da onun hatras ile sevi- yorum. Bir akam st bu caddede dolarken, o insan alatacak ka- dar gzel iirinde talihlerine acd kk ihtiyar kadnlardan birine rastladm. Fakir ve mecalsiz, hafif sarho, fakat elinden geldii kadar temiz giyinmi, hatt siyah elbiseleri, kk krmz earb, boyas bo- zulmu salaryla bir nevi Renoir koketlii iinde, yava yava geldi, elindeki yiyecek zembilini rhtmn korkuluuna koydu ve uzun uzun bu konan bo pencerelerine bakt. Bir ara zannederim ki kendi ken- dine bir eyler de mrldand. Sonra zembilini ald, tekrar yava yava geldii yoldan geri dnd. Kimdi bu kadn? Acaba hakikaten bu eski evin nnde benim sandm gibi mrnn bugnk sefaletini ve yal- nzln, kendisi daha domadan ok evvel o kadar shhatle duymu olan adamn hatras m onu ekmiti? Yoksa sadece yolunu ard iin oraya gelmi ve yanbanda bir lhza dinlenmi dalgn bir yolcu mu idi? Belki de iri hi tanmyordu ve bu sokakta kendine ait bir ha- tray aryordu. Ne olursa olsun bir daha, o kadn, onun glge admla- rn hatrlamadan Baudelaire'i dnemeyeceim. htiyar kadnlar eski yerlerine tekrar dndler. Bu sefer Romen profilli gen kz olduu yerden daha byk, mrnn tecrbesini aan bir duyguyla ba dimdik etrafna bakyor. Msik insana o kadar sarih surette hcum ediyor ki adeta karlk ihtiyacn uyandryor. Dorusu da bu! Hepimiz zlim bir melein eline dm gibi hrpalanyoruz! Pek az ir, yaad ehre Baudelaire kadar tasarruf etmitir. Se- ine nehri hl onun anlatt gibi akyor, can sknts zaman zaman in- san onun duyduu gibi yokluyor ve muzlim ufuklara ekiyor. Sabah- lar Paris onun msralarnda olduu gibi uyanyor, ie gidiyor, baz ak- amlar karanlk mahalle aralarna ondan kalan bir trajedi duygusuyle siniyor. Muhakkak ki keskin dikkati ile ehri yakalam ve ona kendi azabndan bir eyler geirmi. uras da var ki, Paris'in ve insan art- larnn ok derinden deitii bir zamanda gelmiti ve nefsine kar hi bir muvazaay kabul etmeyecek kadar zalimdi. Baudelaire'in ld gnlerde, bizim Tanzimatlar, inasi, Namk Kemal, Ziya Paa Pa- ris'te idiler. Fakat hibiri ondan bahsetmez. Zaten Tanzimat neden bah- seder ki? Onlar Avrupa'y balan skldka uranlan attar dkkn gi- bi bir ey sanyorlar, alacaklarn aldktan sonra abucak kapy kapa- tyorlard. Ne kar, hl arada fazla deien bir ey yoktur, hl Garp'tan bahsetmeyi kendimize ihanet sayyoruz. Halbuki o devirde Avrupa'dan bahseden bir tek kitap, btn o stnkr terkib ve acele adaptasyonlardan ne kadar fazla yolumuzu ksaltrd. Org, lgn ve muhteem devam ediyor, altn uurumlar birbiri pe- inden geniliyor, sonra koronun beyaz ve yrtk yelkeni, da gibi dal- galarn birinden brne geiyor; u anda her ey batabilir, yahut ken- di iinde tkenebilir. Son bir darbe daha! Byk kurtulu... Fakat he- nz hi kimse yerinden kmldamyor, bu kadar etin ameliyeden son- ra kendimiz olmak, bir harekete karar vermek epeyce g. lk nce ya- nmdaki inli talebe kalkyor, arkasndan iki gen papaz ellerindeki notalar koltuklarnn altna iyice sktrarak n tarafa, koroya doru gidiyor. Katedralde alk yok, fakat tandklar birbirlerini tebrik edebi- lirler. htiyar kadnlar sere tlerine hemen balamak zereler. Her- kes kendi boyunu pounu buldu artk. karken kapnn nnde duru- yorum, son bir defa sanki yarn Paris'ten ayrlacakmm gibi ocuklu Meryem heykeline bakyorum. Clz Nisan gneinin altnda tebess- m ve yumuak bak daha derin ve canl grnyor. Fakat nedense by bozulmu, iim altst, bu her dili konuan kalabalkta birdenbire iime bir yabanclk hissi kyor. Kulaklarm Trkeyi zlyor. Bu phesiz musiknin tesiri olacak. Halbuki ben, olur olmaz arlarn arasnda onu lykyla dinlemediimi zannediyordum. Yava yava bu kark duygular arasnda kar sahile geiyorum, ismi ile yle byle bir roman birdenbire mehur eden "Balk Tutan Kedi" sokann biraz tesinde kk bir kahvenin taraasna oturuyorum. Onalt, onyedi yalarnda bir kz, ieceim eyi getiriyor. Sarn, tam Paris burunlu bir ocuk; hi de gzel deil, yalnz konuurken garip ekilde tebes- sm ediyor. O zaman imknsz ekilde Notre-Dame'n ocuklu Mer- yem'ine benziyor. Bu tebessm byle alt asrn arasndan ve canl bir ehrede grnce, isimsiz san'atkr daha iyi anlyorum ve bu sanatn toprakla ve bu insanlarla mnasebetini daha iyi duyuyorum. Cumhuriyet, 31 Mar t 1954, nr. 10658 PARS TESADFLER I Montparnasse garnn duvarna dayanarak armonikasn alan kr delikanlnn yz bir melek kadar gzeldi; ayrca smsk kapanm si- yah kirpiklerinin altnda, syledii arkya gre her lhza mn ve ifa- de deitiriyor, bazan bir bak gibi sertleiyor, bazan imknsz dene- bilecek bir merhamette yumuuyor, biraz sonra iten gelen bir gemi zaman aydnlnda siliniyordu. Hakikaten gzel olan sesinden, haki- katen Paris olan armonikasndan fazla bu ehre beni sarmt. Bu ana- dan doma kr, btn mrnce musiksi ile yaamt. Yzn, daha dorusu tebessmn sesinin idare ettii ne kadar belli idi. Tecrbe benim iin yeni deildi. k Veysel'i dinlerken de ayn eyleri dnmtm. Nasl o, kra Anadolu'yu smsk kapal kirpikle- rinin altnda kendi i aydnl ile yaratyorsa, bu delikanl da doduu Paris'i, onun ok santimantal, zlim aklarn, kolay vuslatlarm ve ayr- lk azaplarn ylece kendi bana yaratyordu. Ve phesiz bu yzden uzun parmakl gzel ellerinin armonikas zerine kapannda sevilen bir kadn okar gibi bir hal vard. Bu kr arkcnn etrafnda her akam, ay- n sessizlik ve dikkat halkas toplanrd. Her snftan halk ayakta, daki- kalarca, ihtiyar kadnlar ar yiyecek paketlerini yere, ayaklarnn ucuna brakarak, izinli neferler tahta antalarn bir ellerinden br ellerine ge- irerek onu dinlerlerdi. Asl garibi para verecekleri zaman hi de ekin- gen olmayan Parislilerin ellerinde tuttuklar paray ona verirken geir- dikleri tereddtt. Bu tereddt sayesinde "kk yardm" mahiyet dei- tirir, daha ziyade byk bir sanatkra yaplan bir cemile halini alrd. Haklar da vard. O her eyin stnde Paris'ti, Paris'in trajik sesiydi. Athenee tiyatrosunun biraz ilerisindeki bir sokakta yamurdan s- ndmz kk barda Edith Piaff'n sesi birdenbire Paris'in imzas oldu. Montparnasse'n arka sokaklarnda kk bir bistrodaydk. Eski talebelerim olan iki ressam dostum beni buraya 'Talihiniz varsa gelir, bir ka ark syler" diye getirmilerdi. Bylece dinlemeyi umduu- muz adam, huyunun acayiblii, fazla iki dknl, keyfine gre yaamak arzusu yznden byk kahvelerde diki tutturamam veya hi girememi bir arkcyd. Biz gittiimiz zaman kendisini barn ke- narna yapm, arkada ile konuuyor bulduk. Uzun boylu, geni gvdeli, esmer, krklk bir adamd. ok gzel bir ba, insana tesir eden baklar vard. Arkada orta boyu, zayf yz, boynuna kadar ilikli ve kukuleteli, geni ii gmleiyle bir Roma konslne, bir "francisca- in" rahibine, herhangi bir katedral tempannda grlebilecek bir mele- e benzetilebilirdi. Garib, hibir hecenin zerine basmadan, kelimele- ri sabun kp flyormu gibi havaya brakan yumuak bir konu- mas vard. Durmadan iiyor ve her yudumda biraz daha maddesinden syrlyor, sanki admlar yerden kesiliyordu. Bardaki kadn, arkadalarna fsldad: "Bu akam kat'iyen..." Cenublu... ispanya hatralarn anlatyor. Filhakika Franco'nun med- hiyle meguld. "Beraber dvtk, diyordu. Ne adam, grmeliydiniz. Tam Fransa'nn muhta olduu insan! Kendisine ocuk arabalar iin icad ettiim arkal gsterdiim zaman ard kald. Bana hep, yazk, ok yazk... Benimkiler bydler, diyordu." Bistronun sahibi, gedikli mterisini konuturmay biliyordu, "ica- dnz niye piyasaya kartmyorsunuz?" diye sordu. Adam yzn bu- ruturarak cevap verdi: "ocuumu karm alp katktan sonra..." Ve ellerini, her eyin bittiini anlatmak ister gibi ileriye doru frlatt. Bizim Trk olduumuza ok sevinmiti. "Elbette sizin memleke- tinizde byle eyler olmaz," dedi. Ve nndeki sigara paketini bize do- ru uzatarak zerindeki deseni gsterdi. "Bu benimdir. Ben yaptm. Fa kat parasn alamadm... aldlar. Tabii anlyorsunuz ki ben ayn za manda ressamm." Omuzlarn silkti. "Duvar boyacl ile geiniyo rum. Svacl kmsemeyin, msyU. O, ressam domu olanlara Al- lah'n en byk ltfudur. Onun sayesinde dehamz feda etmeden yaa- rz." Ressam arkadalarm bu sze hi itiraz edemezdiler. Paris'te tutu- nabilmek iin bu asil san'atn yardmn onlar da epeyce grmtler. Kendisinden ark istediimiz zaman hi nazlanmad. Sadece > sinin ksklndan bahsetti; gndr kapcsyla kavga ediyordu. ark balaynca her ey deiti. lk ark, kars ocuunu bera- ber alp kaan bir erkein azndand. Bir ka kt'ada btn bir aile ge- imsizlii arasnda giden ocuun tebessm, evde kalm oyuncakla- r, onun anlayl baklarndan yoksul kalm hayat ve nihayet geim- siz kadna kar duyulan hasret insann iine saplanyordu. Bistro'nun sahibi ilk frsatta bize anlatt: "Bu arky yeni yapt, on gndr onun- la megul. Hayatna mal etmek istiyor..." kinci ark bsbtn ba- kayd. Bu, duvar kelimesinin 1871'den beri kazand ift mn ile kendi hayatn sembolletiriyordu. Kt'alar "adam duvarn dibine da- yadlar, kadn duvarn dibine dayadlar, iri duvarn dibine dayadlar" diye bitiyordu. Son kt'ada ressam, ekmek parasn kazanmak iin bo- yayaca duvarn nnde kendisine benzeyen btn hayat malublar- n hatrlyordu. nc istenen ark apknca bir ark olacakt. Fakat adam bunu sylememekte srar etti. Bizi sesiyle, san'atyla tad noktadan dnmemizi istemiyordu. Montparnasse mezarlnn karsndaki gece ile bsbtn sszla- an sokaklardan birinde, tabldot gibi muayyen yemekler veren kk bir lokantada stste akam yemek yedik. Bu lokanta her akam ye- dide alyor, dokuzda mteri almay kesiyordu. Gelenlerin ou ge- dikli mterilerdi. Son derecede nazik, alabildiine gayri ahs lokanta- c kadnn istibdad altnda yayorlard. eriye girer girmez evvel se- lmlyorlar, onunla bir ka kelime konuuyorlar ve galiba yerlerine getikleri zaman da onun msaadesi nisbetinde birbirleriyle sohbet ediyorlard. in garibi, onlar da lokanta sahibi gibi yabanc mterile- ri yadrgyorlar, fazla grltlerinden rahatsz oluyorlard. Daha ilk ak- am bu lokantann Julien Green'in "Leviathan*'ndaki lokantann tam ei olduunu anladm. Tek bir kadn, varl ve yaama iradesiyle iki saat iinde bir iki defa deien bu insan kalabaln zamanla ahsiyet- lerinden syrlm, muayyen bir snf btesinin ok sk ve dar nizam- na tkmt. Franszlar iki o kadar mhim olan yemek yeme burada bir eit ceza gibi tatbik edilen fizyolojik bir vaka idi. Son gidiimde bu kadnn yzndeki izgilerin biraz deitiini, adeta mesud glmse- diine grdm. Fakir bir kaldrm fahiesine ilerin nasl gittiini soru- yordu. Hatt bu ii yapmak iin yerinden kalkm, onun bulunduu masaya kadar gitmiti. Rotonde'un altndaki kk lokantada bir akam grdm sah- neyi hi bir zaman unutamam. Btn masalar bombotu. Herkes dipte, baucunda kocaman bir kurt kpeinin bir byk anne efkatiyle bek- ledii bir ocuk arabasnn etrafnda toplanmlar, hep bir azdan g- lyorlar, konuuyorlar, arabasnda kral gibi kurulmu, kahkahalarla glen, ellerini rpan ocuun erefine iiyorlar, onunla akalayorlar- d. Asl garibi, ocua sarf edilen efkatten kpein ve hemen onun ya- nbandaki ihtiyar kedinin de hissesini almasyd. Hi bir cmle ve il- tifat yoktu ki onlar iin bir benzeri behemehal sylenmesin. Bu nee- ye mutfak da itirak etmiti. Ardna kadar ak kapsnn nnde, yan plak kadn, en gencinin elinde czrdayan bir omlet tavas, hayran ve tebessmle, alnlarndaki teri silmeyi unutacak kadar kendilerini kaybetmiler, ierdekilerle konuuyorlard. Tavay tutan kadnn dizle- rinin stne kadar plak bacaklar, ok temiz esmer profili, arabann bandaki annenin dolgun gs az rastlanacak ekilde talyand. Ve btn lokanta garib surette eski sa'nn douu tablolaryla Muril- lo'nun "Meleklerin Mutfa" arasnda sallanyordu. Ahengi bozma- mak iin geriye dnmek istedim, fakat brakmadlar, bana da arabann banda bir yer hazrladlar, hatt kasada can sklan bykbaba dam- lal ayaklarn srye srye elinde arab kadehi, yerinden inerek gel- di, karma oturdu ve bana krk senedir grmedii talya'dan bahsetti. Cumhuriyet, 13 Ni s an 1958, nr. 12112 II MEHURLARIN EVLER Fontainebleau'da Valvins'i bulmak pek g olmad. Vaka Fran- szlar da yol tarif ederken bizimkilerden pek farkl deiller. "Dosdo- ru gidiniz,", "stasyonun yanndan sola sapnz", diye verdikleri sa- lklar, hepsi yanlt. Fakat yer yaknd. Kkn nnden ve ar;, n ayrlr ayrlmaz ancak bir iki dakikalk bir yol ve bir dneme; hemen arkasndan Mallarme'nin karsyla, kzyla, kk atl arabasnda ze- rinden o kadar ok getii kpr yahut onun yerine yaplan karnza k veriyor. Asl glk evi bulmada oldu. Kime sorduksa "Mallarme mi?... Bilmiyorum" diyor ve tenis raketini sallayarak, yahut oltasn koltuunun altna biraz daha sk yerletirerek acele acele yoluna de- vam ediyordu. Nihayet babas Mallarme'yi ok seven gen bir liseli bi- zi evin nne kadar gtrd. Meer nehir boyunca giden caddenin zerinde ve bizim arabamz braktmz yerden yirmi, otuz adm te- de imi. Belli ki nehir kysndaki sandal ve motrler ve kardan b- tn saltanatyla inen orman dikkatimizi elmiti. Vaktiyle Mallar- me'nin kk yelkenlisi phesiz bu kyda, bu sandallarn yanban- da bir yerde balyd. Ev kk ve dar cepheli. Zihnimizdeki -niin hayatmdaki demi- yorum sanki?- ehresiyle ir Mallarme'den ziyade devrin maarif na- zrlarna imdi okurken insann gzne ya getiren o mtevaz istida- lar yazan orta mektep hocasna yakacak gibi, kapsnn stnde tun bir kabartma ve bir de levha. Fakat kk bahedeki aalar rtyor. Geen harpte bir bombadan ok zedelenmi olduu iin cephe hemen hemen yeniden ve betonla yaplm. Yazk ki yeni sahipleri -veya ki- raclar- bizi ieriye almad. Sansn bir kz -Amerikal veya ingiliz btn ricalarmza kar ban sallad, sonra da kk bahenin kap- sn arkamzdan kapad. Halbuki bu kapdan girmeyi, alt, notlarn saklad kk oday grmei ne kadar isterdim. Mallarme bu kk evde gen Va- lery'ye "Bir Zar At... "nn matbaadan yeni gelen provalarn gster- mi ve bask iin dndklerini anlatm. Bunlar senelerdir o kadar beraberlerinde olduum, adeta hayatm boyunca yaadm eyler ki... Mallarme. bu evde bir eyll sabah (1898). beklenmedik bir anda, hem de doktoruyla konuurken boazndaki bir spazm yznden bir- denbire lr. Kz Genevieve, Valery'ye telgrafla haber verir: Babam ld. Valery de etrafa ve tandklarna telgraf eker. Bu iki irin birbi- rine ball bu asr bann en gzel masallarndan biridir. Cenaze g- n, imdi parmaklndan baktmz bu bahede Heredia, Henri de Regnier ve birka dost ve Valery toplanmlard. O zaman Valery bu hretlerin yannda ok genti ve edebiyat hemen hemen brakm gi- biydi. Fakat ahsiyetiyle kendisini kabul ettirmiti. Byk bir saltana- tn gurbette yaayan tek vrisi gibiydi. Bir kedi, sade sevilme ihtiyac ve sokulganlk, kapnn pervazna srtnerek nazl ve srarl miyavlyor. Onu seyrederken, kendisine da- ir hafzamn toparlad bilgilerden ok baka ve canl ekilde bu evin asl sahibiyle karlatm sanyorum. Mallarme kedileri severdi. Tek bana bu evde kald bir mevsim, kzna yazd mektuplarda, kedi- sinin apknlklarn deta mhim havadisler gibi anlatr. Huet'ye ver- dii o mehur mlakatta kedisinden uzun uzadya bahseder. Evin duvarna dayanarak ehre, kar kyda suya sarkan aala- ra, uzakta sonsuz uzanan ormana bakyoruz. Bunlar irin her gn hayatna karan manzaralard. Bu rya prensi tabiata balyd. "B- yk bir parkm da olsa kapnn nndeki srada oturmay tercih ede- rim." (Hafzadan). Bu hissi ne kadar iyi anlyorum. phesiz lm nnda i ve d leme o kadar gzel bakmasn bilen gzlerinde son sarslan ey bu manzara idi. Valery, M. Teste'ine senelerden sonra ilve ettii paralardan birinde "Biraz sonra bir gr tarz sona ere- cek!" derken, belki de ustasnn bu ni lmnden duyduu ztrabn tesindeki eyi, asl dramn uyandrd dnceyi, yani asl ztrabn kendisini anlatyordu. nk Mallarme her eyden evvel bir gr tarzyd. Bir ara arkadalara irin Samoran'daki mezarna kadar gitmei teklif etmei dnyordum. Fakat bizi buraya getiren Rkneddin'in henz araba kullanmaa hakk olmadn ve bu yzden ektii korku- yu hatrlyor ve vazgeiyorum. Baka ey yapamayacamz iin bir- ka fotoraf ekiyoruz. Dnte kprden tek bama, yayan gemei dndm. Bir ak- am Mallarme bu kprnn stnden btn ev halkyla -kars, kz- geerken aada sudan yeni karlm bir gencin ba ucunda tella- nan bir kalabalk grr. Bu, ustasn evde bulamad iin nehirde yz- mee kalkan ve suya kaplan Valery imi. "Deniz Mezarl" jfiri yz- meyi severdi ve iyi yzerdi. Deniz ve su onun iin her eydi. Fakat bu kazann daha manal bir taraf var. Valery, Valery olmasa idi, bir ok- lar gibi Mallarme'nin eiinde boulabilirdi. Kprden yayan gemedim. nk hatnma Valery'nin nakletti- i Sir Fraser'le Henri Poincare'nin konumas geldi. "Charles d'Orle- ans' bu kprde ldrdler." Byk riyaziyeci cevap verir: "Ehemmi- yet vermeyin, bir daha ldremezler." Valery psikolojik arzalar dedi- i eyleri ve benzerlerini bakalarnda bazan lzumundan fazla nle- yen adamd. Halbuki kendi hayatnda santimantale gidecek kadar duyguluydu. Fakat her eyde olduu gibi burada da husus bir ekonomisi vard. Ve phesiz byle olduu iin duygu hamulesini ve cihazn o kadar kuv- vetle muhafaza edebildi. Valery genliinde Quartier Latin'de, Luxembourg'da oturduum otelin biraz ilerisindeki Gay-Lussac sokanda 12 numarada iki defa oturur. Birincisi annesiyle ve belki de kardeiyle beraber o ksa Paris geliinde 1891'de, ikincisi 1907'de. Bu sokaa alan L'Abbe de L'epe sokanda 5 numaral evde ve 1914 muharebesinden evvel Rilke otur- mu. iri eserlerinden tanyan o gzel ve esrarengiz kadn, Bonnaven- turs adyla hayatna geen kadn bu evde onu ziyaret etmi. Otelimin hemen yanbandaki otelde de bir zaman Verlaine kalm. Belki de lmnden bir evvelki oturduu yer buras. "M* Teste" muhar- riri ok gzel bir yazda geceleri ge vakit ona tesadflerini anlatr. Hugo'nun ocukluunu geirdii Feuillantines de buralarda bir yerde. Ara sra Saint-Jacques sokandaki Pension Scola'ya Selim'i, Avni'yi ve Abidin'i (Paris'i fethe hazrlanan mkemmel ressam) grmee giderken yaknndan geiyorum. Dostlarmn oturduu bu pansiyonun da bir yn hikyesi var. Geen asrn ve bu asr bann birok irleri burada verilen konserlere gelirlerdi. Baz gnler dostlarmla beraberken yandaki binadan taan etd seslerini dinliyorum ve ilk genliimin bysn yapan bir yn ba bu seslere eilmi tasavvur ediyorum. Fakat btn bunlar bana, ne odamn kt n, ne de karyola- mn bozuk somyasn unutturabiliyorlar. Paris Jules Cesar'dan balayarak btn bir medeniyetin hatrasy- la yle sk sk dolu ki, ister istemez zihnimizde bir eid htralar "iiflation ,, u oluyor. * Dn otelimin bana temin ettii bsbtn baka cinsten bir eski za- man konutuunu rendim. Paris'te uzun mddet yaayan ve ehri iyi bilen bir dost, onunla yan bandaki otelin (Verlaine'in kald otel) yerinde bulunan byk konakta, vaktiyle Yirmisekiz Mehmed ele- binin misafir olduunu syledi. imdi uykusuz gecelerimde binay btn etrafla beraber sarsan tren ve kamyon grltlerine benim iin bu sefaret heyetiyle stanbul'dan gelen atlarn kinemeleri karyor. Kimbilir, Yirmisekiz elebi, benim imdi yattm odann yerinde bu- lunan bir odada yatyordu ve yan bandaki odada kendisini o kadar rahatsz eden ziyareti kalabalnn karsnda yemeklerini yiyordu. Paris-iindeki uzun ve yava yava bir takm hakikatlere uyanan dola- malarnda etrafndakilerden glkle saklad hayret ve mitsizlikle- rini yaknlarna ve bilhassa olu Mehmed Said Galip Paa'ya gene bu odalardan birinde anlatyordu. Tarihimizde hi bir ey, bu baba ile ou* lun Avrupa ile ahs temaslar kadar faydal ve mhim olmad. lk Trk matbaas bu sayede ald. Onlar gittikleri yerlerden bir ey getirmesi- ni bilen insanlard. Fakat Yirmisekiz elebi'nin htralarna yaknlk bile odamn a- lmaya imkn vermeyen kszl ile denecek ey deil. Ctrnhmiyet. 20 Nisan 195, nr. 12119 III TABLOLAR NNDE KEN Paris'te her ey sokakta Sorbonne'un arasnda hallediliyor. Colle- ge de France, Sorbonne'un dorudan doruya sokaa alan kaps. Aradaki messeseler bir nevi vasta, katalizr gibi bir ey olmaktan ile- riye gitmiyor. ster istemez yaptm mukayeselerde beni en ok zen ey, otuz krk senedir sokan yava yava hayatmzdan ekilmesi. Sokak, bize imdi yalnz sefaletini ve ihtiya listelerini gnderiyor. Halbuki sokak, kendi medeniyetinin ve harsnn iinde olmak artyla daima icaddr. Zaten ehzadeba tiyatrolar, Karagz ve ortaoyunu bir tarafa b- raklrsa, sokak ve ehir hayatmza ne zaman girmitir? Paris soka, daha Madame de Pompadour* la On beine i Lou- is'nin yatana girer. Asl garibi, bu gzdenin, mesel Marie-Antoinet- te'den ok daha mkemmel kralie olmasdr. # Fon mzii, Cafe de Paris'te yamur, imek ve gk grltleri. Ben gzlerim camda sinemalarn bizi altrd ekilde byk ve kor- kun bir vak'ann, ana hdisenin olmasn bekliyorum. Seine sokandaki kk galeriye girer girmez sa tarafta asl re- simleri tandm ve geldiim gnden beri dost olduum dkknc kad- na "Bunlar Fikret Muall, deil mi?" diye sordum. htiyar kadn "Evet... diye cevap verdi, demek tanyorsunuz?" ve devam etti: "Aca- ip ressam... Daha dorusu acaip insan. Biraz kendisini idare edebilse, eserlerini saa sola yok pahasna satp piyasasn krmasa... Bilir misi- niz ki Paris'in bir tarafn yakalad." Sonra bir sr syler gibi bana eil* di. "Paris kendisini sevenleri mkfatlandrmasn bilir. Bilhassa mi m de. Hele biraz samim ve ahs olursa. Hemehrinizde ite bu var..," Resimlere bir daha baktm. "yi ama, dedim, bu resimlerde asl konuan ey stanbul... Kadn glerek cevap verdi: "Unutmaynz ki, Paris gzel bir kadn gibidir. Her dilde iln- ak edilebilir." Odeon'da Pirandello'nun "Alt Kii Muharririni Anyor"unda gen kz roln oynayan Maria Casares aslen spanyol'du. Buna ramen Pa- ris'liydi. Paris onu iliklerine kadar srmt. Sesi, jest,.hiddet, mitsiz- lik, kendisini aray, herey onda byk ehirdi. dn ahsiyeti arasn- da saatlerce Bastille'i, On drt Temmuz'u, Pantin'i veya Villette'i yaa- d. ok zengin bir mevsim gibi benliinin etrafnda dald, durdu. Bununla beraber ara sra Paris'in altndan spanyol kan scak ve anarist Fransz'dan ok baka trl Ltin, icabnda baka trl baya- ve mitsiz, ani feveranlarda kendisini bulmaa, hatt kendi kann seyre alk, imekleniyordu. Ve bu ksa imeklenmeler bizi stne dtkleri zemin kadar mesut ediyordu. Millet denen eyi kabile olmaktan kurtaran ve asl zenginliini veren ey biraz da bu karmalar deil mi? O gece Odeon'dan ktktan sonra hep Michelet'in szn dn- dm: Paris denen byk pota. Her millet balangta bir politika -yani zaman iinde birbirinin hareketini devam ettiren bir ka kii, o devirlerde zarur olarak birka hkmdar- ve bir ehirdir. Fransa Paris'ten byd, tpk ngiltere'nin Londra'dan byd gibi. Bizim tarhimizde bu politika -Orhan Gazi ve ocuklar- tek bana kalr. Bunun eksikliini daima grdk.Filha- kika stanbul'un rol daha ziyade tedf oldu. Madrit'te bu daha iyi grlyor.Madrit her ey olup bittikten sonra bir gzde gibi, yahut kinci Philippe'in kendi icad olan o brokrat mutlakiyet cihaznn mahfazas gibi geldi.
Gece yars,Vavin'den geerken, sert rzgrda Rodin'in Balzac' Paris gecesini,bulvarlarn sszlna varncaya kadar her eyi manto- sunun altna toplam, bir yere gtryor gibiydi. (Gnlerce nnden getiim bu eseri, bu bir saniyelik "zan" veya vehim sayesinde baka trl yaadm. O bana heykeltran asl dncesini kefettiim hissi- ni verdi.) Hesaba bylece girmi olmam sayesinde Rodin'i iki mze- sinde geirdiim zamanlardan fazla tandm. (Fakat bunun zdd da, san*at eserlerinin bize dardan olduu ka- dar, kendi iimizden geldii de dnlebilir.Grmek, tatmak o kadar kark eyler ki... Baz eserleri kabule bizi btn hayatmzn hazrlamadn nasl iddia edebiliriz? Btn hayatmz veya onunla beraber bizde teekkl eden bir ey.) # Louvre'da, baz byk psikolojik vaziyetler gibi yklm ve k- m fikrinin tam ifadesi ancak "Ben" ile kabil.Rembrandt'n ihtiyarlk devrinde yapt (1660) kendi portresinde bu ok iyi grlyor. Res- sam, ayakta valesinin karsnda, ikin ve deta kan ana gzler- le, dudaklarnn btn aclyla, yapt esere -belki de hi bir yere- bakyor. Gnler var ki bu baklardan ayrlamyorum. Bana yle geli- yor ki, Rembrandt, talihinden veya kendisinden, hlsa bir eyden kor- kuyor. Bu karanlklar iri, her rastladn kendi zengin gecesine g- trp orada deitiren adam, sanki karanlktan daha tehlikeli bir eyin kendisini beklediini biliyor. yi ama san'atnn tam kemal noktasnda, btn srlara sahip iken bu korku niin? Yava yava bu portrede resim dediimiz san'at geen bir ey ol- duunu anlyorum. O bana Dostoievskyvri psikolojik romann ba- langc gibi geliyor. Rembrandt'n bu portresinin karsnda Baudelaire'i, Balzac', grmek isterdim. Hakikaten Balzac bu eserle karlamad m? "Gori- ot Baba''ya o kadar yakn ki... Baudelaire'e gelince, iirlerini o kadar keskin ve azaph yapan ne- fis hesaplamalarn Rembrant'n baklarnda muhakkak tanrd. n- k bu tablonun korkusunda ihtiyarlktan baka bir ey, kendisini su- landrma var. Korku ve sulandrma ... Asl garibi, bu baklarn o ka- dar iyi birletikleri ehreyi her lhza yeniden datr gibi olmalar. Rembrant kendi kendisinden kamyor. "Ben" kelimesini o kadar fazla kullanan romantiklerden fark da bu olsa gerek. u var ki romantizm daima gen kald. Cazibesi ve bilhassa ma- zereti bu. Hayret edilecek ey! Bu kadar grltye, inkra ramen Jaconde hl yerinde ve hl gzel. "Kayalklarda Meryem", hl resim denen ey benim diye haykryor. Fakat hakikaten byle mi? Yoksa ayakta olan Leonard'n kendisi mi? Jaconde'un aksayan taraf, bugnn insanna o kadar yabanc olan rahat kibarl... * Botticelli'nin iki freski. Vaktiyle Floransa denen bir zarafet oca vard. San'at, bir eyin her eyin yerine gemesi veya btn hayat onun etrafnda kurmas. Bu fresklerde her ey, btn hayat ve devir de- nen byk lem var. Fakat sade zarafet olarak. Fakat neden Botticelli ayak parmaklarnda bu kadar srar ediyor? Bu kadar zarif ve mzikal eserde bu kadar teferruatl olmaya ne lzum var sanki? Korkarm baz byk eserler de insanlar gibi fazla dp kalkmaya gelmiyor. Resimde byk eb'ad galiba yalnz baz Venedik' lilerde ekiliyor. * Dassla. Cafe Mahieux'de: Trke konumaa balaynca birinin Kula'l, brnn Mula'l olduunu rendiim birka Rum. Biri brne sylyor: -Papazn nasihatini sen de hatrlarsn Panayot, Trke bilmeyen cennete giremez. - O eski darbmeseldir. Bana anam da sylerdi. 'yi ama ben bilmiyordum." * Bu gece Concorde meydannda Ermeni olduklarn tahmin etti- im iki ihtiyar erkek, Ktibim trksn sylyorlard. Kadnlardan birisi bir ara bilmediim bir oyunu oynar gibi oldu.
Reims'e beraber gideceimiz otomobil sahibi arkadala buluaca- mz saati beklemek iin girdiim Galliera mzesinde duvar tezyina- t sergisi ve duvar kd koleksiyonu o kadar ayr ihtisas ii idiler ki, can skntsndan boulmak zereydim. Fakat birdenbire olan bir hadiseyle her ey, can sknts, yalnz* lk, iimdeki boluk duygusu, hepsi deiti. Belki drt be saniye bu olan eyi anlayamadm; daha dorusu iki ayr ey birden oluyor sandm. Bir tarafta herhangi bir musiki bala- mt ve onunla beraber mzeye ok iyi tandm, ok sevdiim ve bil- meden beklediim birisi girmiti. Sonra ikisi birletiler, Mozart'n "Kk bir gece musikisi", o harikalar harikas eser oldular. (Paris Tesadfleri'nin bundan evvelki ksmnda mesuliyeti bana ait,fakat izah benim iin de g bir yanl oldu. Rilke'yi 1914*te Pa- ris'te ziyaret eden kadna byk irin verdii ad Benvenuta'dr. O za- manlar Rilke Montpamasse'da Campagne Premiere sokanda oturu- yordu. Bu kadn, hatralarn irin kendisine yazd mektuplarla be- raber Maurice Betz'in Franszcaya evirdii "Rilke ve Benvenuta" ad- l bir kitapta neretmitir.) Cumhuriyet. 26 Nisan 1958, ar. 12123 IV TYATROLAR VE KAHVELER Seyahat denen yalnzlk mektebi. Hep ayni hzla ok uzaklara s- rayan, geldikleri yere dnmek veyahut bsbtn kaybolmak iin bir yn eyin bize gelmesi, bize arpmas, bir taraflarmz kanatmas, actmas. Dn akam Champs-ly sees * de oturduum kahvede byk bir ku srsn rktm bir adama benziyordum.Bana doru gelen bir yn renkli ve tell uu, yzm, gzm syrp geen kanat- lar. Ve sonra boluk... Bazan bu kadar bile olmuyor. Her ey, btn hayat, l bir dalga gibi ayaklarnzn ucunda krlyor. Ve siz, kirli bir suda bir yn akl- ta, yosun paralan arasnda yanhzlmz seyrediyorsunuz. Zihnin hazm konuma ile oluyor. Biz dncelerimizi bakalar- nn dikkatinde, bakalarnn kaytszlnda veya hiddetinde, hatt zul- mnde yaarz. Son gnlerde kendi kendimle o kadar ok konutum ki pekl kendimi iki ayn insan farz edebilirim. Bu yzden btn bir tarafma dargnm. Sylediklerimi ya hi dinlemiyor, yahut durmadan bana ba sallyor. Bir eyi veya bir insan hakkyla tadabilmek, sevebilmek iin ken- disiyle alkas olmayan ne kadar ok eye muhtacz. Jean Villars ve arkadatan "Katedralde lm" (yahut cinayet)' ok gzel oynadlar. Dekorsuz, her trl ssten mahrum, zarur birka para eyadan , daha dorusu sembolden baka bir ey bulunmayan, projektr klaryla oyunun merkez yeri tyin edilen geni sahnenin plaklnda bile Eliot"un slbuna yakn, hatt dramn kendisinden domu denebilecek bir tokluk vard. Fakat asl gzel olan, oyundaki ekip fikriydi. O kadar stn istidadn bir arada bulunmasna ramen trajedi tek bir izgide devam etti. Hi kimse kendisini brlerinden fazla kaptrmad, parlamad, comad. Bu kadar slp-oyun pek az g- rlen eydi. Bir sahne eserinden ziyade her lhza gzlerimin nnde bir mimar kuruluyor gibiydi. ktm zaman daha ziyade bu ustala nefsini fedaya benzeyen ekonomiye hayrandm. Drt saate yakn bir zaman bu kadar ll e- kilde bakas ve bakalaryla beraber olmak ve bilhassa katillere yap- tktan ii mdafaa etmek imknn veren son sahnelerde bunu devam ettirebilmek bana mucize gibi geldi. Bu hayranln verdii heyecanla geceyi uzatmak istiyordum. Girdiim kahve de seyrettiim oyun gibi gzeldi. Yar aydnlk mey- dan, ou benim gibi hl oyunun havasnda, ondan kalma bir rper- meyi muhafaza eden bir kalabalk, gecikmi saatin daha arzulu ve g- zel yapt kadn baklar, mcevher ve plak omuz parltlar, yumu- ak gller... Birden yan basmdaki masada oturan ihtiyar Fransz torunlar ol- mas icab eden gen kzlara dert yanmaa balad: "Zavall Paris... Kim derdi ki bu kadar fakirleecek, ksz kala- cak ve elenmesini unutacak! Siz bu meydan evvelce grmeliydiniz; hi de byle mahzun deildi. Bu kahveler nasl kalabalkt! Hele bu bi- imsiz, fukaraln ta kendisi riyaziye forml gibi tiyatro binas! Pi- yesin biarelii, can skcl da caba! O nutuklar, btn o panayr il- mhali, szm ona ahlk, pritanizmin armhna gerilmi katolik- lik..." Kzlardan birisi itiraz edecek oldu: "Ama oyunu ok iyi oyna- dlar, bykbaba!" "Felket o ya! imdi canmz skan eylere elence diyoruz." Ben olduum yerde Yahya Kemal'in msra'n hatrladm: Eski Paris'te bir mr geti. Mze... Louvre'da her gn bir aheser benim hatrm iin birka- benzerini ldryor. En sona kalan da muhakkak ben ldreceim. Ve bylece mutlak hrriyete, yani kaytszla kacam. Bu ihtiyar kadnn satt ieklere karan gzel tebessmn grmek, bu mor, yeil, krmz,sar akislerin doldurduu glgede onun tatl bonjurunu iitmek, kendisini silerek size, ilerinize dair sorduu gnl alc suallere cevab vermek... te haftada beni Paris'te me- sut eden ey. Yazk ki bugn bu saati kendi elimle bozdum. Ona haya- tna dair sualler sordum. Biri harbde ldrlen, br hapiste ryen iki olunun macerasn, kznn bre talihini, kocasnn hoyratln rendim.Hlsa bu gzel tebessm altm sene iinde hazrlayan eylerin hepsini biliyorum imdi. Fakat piman dei 1 i m. Demeti m i sa- rarken ihtiyar elleri bugn bana baka trl gzel grnd. Beni bu psikoloji tecrbesine davet eden nl lim, ocuklarn zevk itibariyle olgun ve seviyeli insandan farksz olduklarna gerekten inanmt. "Siz de greceksiniz. ocuklarn asl sevdii artist sanlan Malek'e bakmayacaklar bile. Sadece arlo'yu beenecekler ve alkla- yacaklar/ 9 Tecrbe bittabi tam aksi netice verdi. Sekiz ile onbir, oniki yalarndaki kk seyirciler arlo'dan deta skldlar ve Malek'in bu- dalalklarna lgnca gldler, onu alkladlar. Fakat ltufkr dostumun iman hi sarslmamt. karken "ocuk muazzam lemdir. Hi Ma- lek' beenir mi?" diyordu. ok kt bir duygu ama baz eylerin dn- yann her tarafnda ayn olduunu grdm iin baya mesuttum. Evvelki gn Saint-Germain'de elime bir reklm tututurdular. Pa- ris'in ilk kahvesi olan Procope yeniden alm. Diderot'nun, btn ak- siklopedistlerin oturduklar masalarda oturabilecekmiiz. Gece birka dostla gittik, hissemize Voltaire'n masas dmt. Onun iimizdeki baklar arasnda yemeimizi yedik ve kahvelerimizi itik. Regen- ce'in tamir yznden hl kapal olmas ne fena! e balamken pe- kl yarn da le yemeini Napoleon'un genliinde sk sk gittii bu kahvede yerdim. Galiba Voltaire'i, Diderot'yu, Napoleon'u hi dnmeden hatr- lamak iin en iyi arelerden biri de budur. Bununla beraber bu eski kahvenin, veya uzun zaman kapal kaldna gre, hi olmazsa adnn ayakta durmasnda, tpk iki asr evvel olduu gibi, bir takm insanla- rn oraya gene kahve olarak gidebilmesinde hayat zenginletiren ve insan destekleyen bir ey var. Bizde olsayd evvel kahvelikten kar- d, berber, muhallebici dkkn, bugnlerde banka ubesi yapar, daha sonra da bir aresini bulur, belki de Voltaire'in ve arkadalarnn ht- rasna sayg gstermek iin ykardk. Deimekten o kadar korkan, zihniyetlerinde, modalarnda hi deimiyen ark, eyay ve messeseleri yerinde brakmaa bir trl raz olamaz. Unutulmas, kendi kesinde, kendi hayatn rahata ya- amas gereken eyler bizi deta rahatsz ediyor. Ah Namk Kemal, ne olurdu bize her eyden evvel bir "seviye meselesi" olan hrriyet kelimesi yerine, o kadar k olduun mede- niyetin "birikme" olduunu ve gerek ilerlemenin "mevcudu muhafa- za etmek" gibi bir esas art bulunduunu retseydin! Procope, 1684'de, Merzifonlu Mustafa Paa 9 nn o meum Viyana seferinden bir sene sonra alm. Ve bir ka sene iinde (daha 1689'da) edebiyatlar kahvesi olmu. O kadar hret kazanm ki yksek tabakadan hanmlar bile arabalarn kapsnda durdururlar ve yeni moda olan bu kokulu ikiyi getirtirlermi. Filhakika bu devirde saray daha ziyade knaknaya alkt. Dn sabah okuduum Geoges de Vissant'n "Cafes et Cabarets"inde (1928) bu kahvenin btn bir ta- rihi var. Procope, On be ine i ve Onaltnc Louis devirlerinde tiyatro muharrirlerinin, artistlerin, edebiyatlarn, filozoflarn topland bel- li bal yerlerden biriydi. Sonra Byk Ihtill'de baya bir merkez ha- lini ald. XIX. asrda Musset ve romantikler de devam ediyor. Yine Georges de Vissat'a gre ay da XVIII. asrda Fransa'da yayan bu kahve imi. Georges de Vissant oktan beri kapanan Vachette dolaysiyle iki Trkten de bahsediyor. Gen Osmanllardan Sar Ahmed Bey-zade Mehmed Bey (Mahmud Nedim Paa*nn kardeinin olu) ile Hoca Tahsin Efendi. Bu muharririn sylediine gre Mehmed Bey ikiye ve bilhassa konyaa ok dknm. 1870 muharebesinde Fransz ordu- suna gnll yazlmasna Mouffetard sokandan btn bir gnll bl toplayan Cahun isminde Mr gazeteci sebeb olmu. Tahsin Efendi'nin adn Tashyn diye yazyor ve biraz sakal bir dille de olsa materyalist olduunu kaydediyor. Fakat her ikisinin hayal iin yazd eylerde epeyce yanl var. Bilhassa Mehmed Bey'in 1870-71 muharebesinden sonra tekrar Pa- ris'e geldii ve orada birka ihtillci Trk mecmuas kard kayd tamamiyle aslsz olsa gerek. Belli ki muharrir Ebzziya'y yanl ha- trlayan bir Trk'e sorarak bunlar yazm. Vachette'in daha sonralar da birok Trk mterisi vard. Jn Trklerin ou ve kinci Meruti- yet'te tahsile gnderilenler. Vachette, Moreas'n kt kahve idi. Yah- ya Kemal bize yakndan tand bu byk ir dolaysyla sk sk bu kahveden bahsetmiti. Cumhuriyet, 7 Mays 1958, nr. 12134 BR DOSTU UURLARKEN Istanbul'dan bu son gUnlerde ehrimize ve hayatmza ok al- m, bizi ve peyzajmz ok sevmi bir dost ayrld. Fransz Kltr Ataesi Camille Bergeaud, doduu yer, ald terbiye ve diplomatik vazifesi ile ophesiz her eyden evvel bizim iin bir ecnebiydi. Fakat Galatasaray'daki uzun hocal ile balayan aramzdaki yirmi alt yl- lk hayat, aydn ve gen muhitlerdeki dostluklar, husus meziyetleri, sevme ve etrafna kendisini sevdirme kabiliyeti onu tam bir stanbul'lu yapmt. Sokakta, brosunda, davet edildii sofra veya ayda, kendi- sini hi gstermeden, daima sz bakalarna brakarak idare ettii toplantlarda, onu biz daha ziyade kendimizden zanneder ve yle hare- ket ederdik. Galiba bunun iindir ki iki hafta evvel verilen veda ziya- fetinde dostlar onun erefine kadehlerini kaldrrken, yeni bir vazife- ye tayin edildii iin memleketimizden giden bir diplomattan ziyade, gurbete giden aramzdan birini uurlar gibiydiler. Yeni vazifesinde muvaffakiyet iin dilekleri, arabuk geri dnmesi iin yaptklarmz deta rtt. Hakikaten bu veda toplants iki taraf iin de protokoln hayli dnda, hatt stnde bir eydi. Bergeaud ile ikinci Dnya Harbi'nin balangc sralarnda Gzel Sanatlar Akademisi'ndeki bir toplantda tantk. Fakat hakikaten by- le midir? Onunla dost olanlar iin bir filn gn veya ilk defa var m- dr? Bergeaud tehlikeli silhlar olan bir adamd. Zeki olduu kadar se- vimliydi ve kendisini sevdirmesini biliyordu. Daha iyisi, bu tarihlerde bir gn, onun sevimli yzn, rahat tavrlarn, yar ksk, yahut glge- li, insanda ok derinden geldii hissini brakan sesini iimde buluver- dim, demetiydim. Eer o toplantnn sonunda birbirimizden kucaklaa- rak ayrlmadksa, bu muhakkak ikinci karlamamzda olmutur. Fransa iin o kadar ackl olan o muharebe yllarnda, Bcrgea- ud'nun Union Franaise'de bir iki konferansn dinlemitim. Husus sohbetlerinde o kadar iyi konuan dostum, bu konferanslarda bsbtn baka bir ehre ile karma kmt. Bergeaud iyi hatiptir. Sz, bak- lar ve tebessm gibi, daha ilk kmldannda kalbin yolunu bulur ve ister istemez sizden cevap alr. Belki de Galatasaray'daki talebelerini kendisine o kadar balayan ey de bu taraf, ok salam bir kltr ve ar bal bir dnceyi ahsiyetinin tabi verileri haline getirmi olma- syd. Zamanmzn en iyi Latin ve Yunan gramercilerinden biri olan dostum, birok meziyetlerini, gzel bir msra veya cmledeki gramer kaideleri gibi gizli mevcudiyetler haline getirmiti. Kendisi de biraz byle deil miydi? 1953 ylnda Fransa'ya gideceim gnlerde kendisine veda iin uradm zaman masasnn zerinde benim iin bir dzine tavsiye mektubunu hazr buldum. Dostum, beni btn bir yayan Pantheonia tantrmak istemiti. Halbuki on yl geen mnasebetlerimizde bu mehur insanlardan hibirinin adn bir kere bile azndan iitmemi- tim. Onun Fransa'daki dostlarn ancak kendisinin hazrlad ziyaret- lerle Trkiye'ye geldikleri zaman renirdik: Bugn Cocteau, yarn rahmetli Dragnese, bir baka gn Andre Rousseau... Bu Ecole Normale Superieure mezununun -hem de en parlaklarn- dan biri- karsna birdenbire ve btn bysyle ark kmasay- d, phesiz o da, beni o kadar cmerte tantmak istedii bu adamlar- dan biri olacakt. Fakat ark, Fransz ruhunun byk ivalarndan biri- dir. Fransz san'atnn ve dncesinin bandan beri btn bir tarafn yapar. Bu iten aka hangi dostluklar borlu olduumuzu burada sy- lemee bilmem lzum var m? Bata Galiand bulunmak zere btn seyyah ve diplomatlar kafilesini bir tarafa brakalm, Lamartine, Gauti- er, Gerard de Nerval, daha yaknlarda istanbul ve Bursa peyzaj iin o gzel manzumeleri yazan Henri de Regnier, byk dostumuz Loti, Cla- ude Farrere ve nihayet byk, muhteem eseri bir ak tlsm gibi bun- dan byle bidelerimizin nnde bekleyecek ve sahibinin esiz dost y- BR DOSTU UURLARKEN zn, diirst ahlkn, asil ve babacan hviyetini hatrlatacak olan hem- ehrimiz Profesr Gabriel... Bu sonuncusunun bundan krk bu kadar yl evvel memleketimize ilk geldii anlarda dahi ark'n o tehlikeli iskele- si olan Levant'da hi beklemediini, stanbul'da hakik stanbul'u, Tr- kiye'de hakik Trkiye'yi bulduunu sylemee lzum var m? Burada bu kadar zengin bir gelenei ve mstesna eseri hatrlay- mn sebebi, dostumun stanbul'a yalnz bir memuriyet tesadfyle gelmi olmadn gstermi olmak iindir. Onu tarih boyunca bir zin- cir bizim aramza ekti. Geldikten sonra da bu zincirin baka bir yn- den bir halkas olmaa alt. Daha cole Normale sralarnda Fransz Ortaa destanlarnda ark tesirlerini aramaa, onun tarihisi olmaa karar vermiti. Nitekim ilk ark iskelesi, eski yazmalar tetkik iin ho- cas Lanson'un kendisini gnderdii Venedik olmutu. Daha sonra onu yine ayn i iin Pete'de grrz. Arada bir kadn terzihanesini ilet- tii Paris yllan vardr. Bu kk teebbs, her hayatta rastlanan ve ilk bakta artclna ramen ahsiyeti belki de btnln kaza- naca o yan izgilerde zenginletiren tesadflerden biri sayalm ve Bergeaud'daki o salam zevki beslediini tahmin edelim. uras var ki kadn zarafeti, Fransz dehasnn btn bir tarafdr. nc merhale stanbul oldu. Venedik kanallarndan, Tuna'dan sonra Boazii ve amlca. Cihangir'den her akam Boaz sularna bak ve stanbul'un kendisi. Burada Bergeaud'nun ne Galatasaray'daki hocalndan, ne de Kltr ataelii'nde grd ilerden bahsedeceim. Birincisini elbette talebeleri bir gn bize anlatrlar. Fransz-Trk kltr mnasebetlerine gelince, bu iin, yaplanla hibir zaman ve hibir kimsenin iktifa ede- meyecei, her an daha fazlasn isteyecek olan ilerden olduunu derhal syleyeyim. Fransa ile aramzdaki kltr mnasebetlerinin iki asn bu- lan bir mazisi, mdafaa ve muhafaza edilecek bir yn hakk ve cemi- yetimizdeki yeri dolaysyla her gn biraz daha artan ihtiyalar vardr. Bu mnasebet, her iki millet arasndaki dostluun tabi neticesi olduu kadar bir yn yaknln da neticesidir. Demek istediim ey, bu dost- luun ve mnasebetin ne tek bir kiinin, ne de birka tesadfn eseri ol- mad, btn bir tarihin mal olmasdr. Trk-Fransz dostluu, kendi- sini douran bu tarihin zaman zaman ihanetine ramen her koptuu yerde bir kat daha balanmas da gsterir ki, arkasnda o ihmali caiz ol- mayan muayyeniyetlerin alt realitelerden biridir. te bahsettiim yaknlklar bu realitenin iindedir. Bizim halkmz da Fransz milleti gi- bi saduyunun, akln ve aydnlk terkiplerin peindedir. Biz de klasik denen anlay ekline ve terbiyeye bal yaadk ve onun uruna birok eyi ihmal ettik. Fransz kltryle her cidd temasta kendimizi biraz daha bulmamz bu yaknlk yzndendir. Tanzimat'n tercihte o kadar serbest olduu balang devirlerinde bu kltr kendimize rnek al- mz beyhude deildir. br kltrlerle yakndan temaslarmz bizi p- hesiz ok zenginletirir. nk bir cemiyet hibir zaman tek izgi de- ildir. Tezatlarn kendi geniliklerini bulmas da orkestra iin bir ka- zantr. Fakat konertoyu asl adn veren alet yapar. te bizde asl no- tu, bahsettiim klsik zevk ve terbiyeye olan iten ak verir. Bununla beraber hibir dostluk, hibir yaknlk tek bana kalamaz, her ocak devaml ekilde beslenmee muhtatr. Kald ki yaadmz devirde birka mnevverin kar taraftaki birka mnevveri tanm ol- mas ile iktifa edemeyiz. Kitlelerin birbirine yaklamas ve birbirini ta- nmas lzmdr. Her trl kt ihtimale gebe olan asrmzda tek selmet aresi, medeniyetin istikbalini salayacak tek are burada grlmyor mu? Ve hakikaten kltrler arasnda asl feyizli mnasebet de resm ta- rihin gznden kaan bu cinsten alverilerin neticesi deil midir? Garp'la ark'n arasndaki kltr mnasebetini ilk katedrallerin Fransz topranda filizlenmee balad alarda vcude gelen "Chanson des Gestes"Ierde arayan Bergeaud (tezin asl ad Le Mirage Oriental dans le Cycle de Charlemagne'dr), belki de bunu ok iyi bildii iin bu dost- luk ocann stne eilmi ve onu tam bir Fransz iisi gibi akla bes- lemee almtr. stedii kadar muvaffak olamad kitap ve film, ge- ni ve karlkl sergiler tertibi gibi meselelerin kendisini ne kadar zd- n yakndan bildiim iin bunu sylyorum. Fakat tam bir Fransz ol- duu kadar iyi bir arkl olan dostum, iyi niyetin de byk bir ey, bel- ki muvaffakiyetten daha byk bir ey olduuna inanrd. Bergeaud, kltr ilerinde ancak mterek almann netice ve- rebileceine kani idi. Trk ocuklarnn Franszca renmeleri iin bir- BR DOSTU UURLARKEN ka dostu ile beraber hazrlad mektep kitaplar serisi bu beraber a- lmann gzel misalidir. Bergeaud'daki bu i birlii arzusunun en iyi misali Trk-Fransz Kltr Cemiyeti'nin domasndaki gayretidir. Derhal syleyeyim, dos- tumuz bu i iin memleketimizde hem ok hazr bir zemin, hem de iki taraftan hu ie inanm yardmclar buldu. O, herhangi bir imkn ka- racak bir adam deildi, elindekiler iin hi de kskan olmad gibi... Gerekten de resm vazifesinin verdii hibir imkn etrafndan esirgemedi. Vazifelerinin dnda Trk resmi iin yaptklarn burada hatrlatmaktan kendimi alamayacam. Konsoloshanenin byk salonu onun zamannda hemen hemen Trk resmine tahsis edilmi gibiydi. Ka- panmasna herkesin o kadar zld Maya Galerisi'nden ve yeni a- lan ehir Galerisi'nden evvel, halkmz gen Trk ressamlarn bu sa- londa tand. Bergeaud iin bu salonda bir sergi hazrlanmas ve alma- s daima mhim ve sevindirici bir iti. Fakat yorucu taraflar da vard. Bazan mracaatn okluundan mkl vaziyette kald olur, ufak te- fek karklklar kard. Fakat o, bu zntlere memnuniyetle katlanr- d. Bergeaud, bu salonun dorudan doruya bizim tarafmzdan idare edilmesini isterdi. Hi olmazsa bana birka defa bu ii zerime almam iin srar etmiti. Yazk ki ilerim oktu, kendisine yardm edemedim. Bergeaud resimden anlard ve yeni kanatlanan Trk resmini sevi- yordu. Ressamlarmzn ve heykeltralarmzn hemen hepsini tanrd. Brosunda ve evinde sevdii ressamlarmzn resimleri en gzel yer- lerde aslyd. Dairesinde Bedreddin Tuncel ile beraber son defa ken- disini ziyaret ettiimiz zaman bo duvarlara baktktan sonra bize: "An- cak resimlerimi topladktan sonra buradan gideceime inandm" der- ken yznde beliren ifadeyi hi unutamayacam. Dorusu u ki, ben de ancak bu sz dinlediim anda bu gidiin onun iin mnsn anla- dm. Birdenbire boalm, etajerlerdeki kitaplar ortaya ylm oda gzmde deiti. Bu sevmesini bilen adam, bu dostu, bu stanbul'da domam stanbul'iuyu her zaman arayacam. TUrk Yurdu, Ekim 1955, nr. 249 TRK DL VE TRK EDEBYATI (Mlakatlar) AHMET HAMD TANPINAR'LA KONUTUM Sizinle iire dair konumak isterdim. Ama konumaya bir sohbet enisi vermek, bu dank sorular iinde g, hatt, mmkn deil tyisi mi siz konuun -sizi iire dair konuurken dinlemek bir zevk, hat- t bir ihtiyatr- ben de bir yandan yazaym. iirin toplumdaki yerine ksa da olsa, iaret eder misiniz? Suallerinizin ekli, beni olduka mkl vaziyete soktu. phesiz ki gne ait hakikatleri ben de sizinle beraber kabul ediyorum. Fakat ya- admz devirde, yni bu zalim topiler devrinde insan ileri ok ka- rt. Biz, bir nevi gz ylmaz riyazet adamlar zamannda yayoruz. Gayretlerini insan hayatna evirmi olan bu mistikler yava yava her eye kendi iyi niyetlerinin tasarruftann getiriyorlar. Ben elimden geldi- i kadar bu tasarruftan kurtularak konuacam. Yni iiri iir, hayat hayat, insan mudil bir mahlk olarak, cemiyeti yekpare bir ey deil, stste ve tezat halinde ve hatt lezzetleri bu tezatlarda bir donne ek- linde alarak. phesiz ki gzel, insan ruhundaki saltanatm zaman za- man baka eyler uruna feda ediyor, tik plndan gerilere doru, hatt mahcup olarak kayor. Bazan de onu grmemekte srar ediyor. Trk iirini ve iir meselelerini dnya iirinden, yahut dnya san'at meselelerinden ayrmaa taraftar deilim. Ve mutlaka da mua- srlarmla taban tabana zt olmaa almayacam. Fakat iir gibi. g- zellik gibi, bizim iin kapital bir meselede vazh olmaa da almak isterim. Suallerini deil de, nk bu ekilde sual beni g vaziyetler- de brakr, umumiyetle iir zerinde konumay kabul ediyorum. AHMET HAMD TANPINARLA KONUTUM Yeni Trk iirinin dnya iiri katndaki yeri nedir? Bir kyaslama yapabilir misiniz? stn ve eksik taraflar var m? Modern Trk iiri, Yahya Kemal'le balar. Yani sokak ve ev ko- numasn nazm diline getiren ilk adammzla. Trklk cereyannn med ve cezirlerinden kurtulan, Serveti Ffunun nazeninliinden iiri s- yran odur. Bizde bu adamn rol, Fransz lisannn dnya lsn g- znnde tutarak Valery 1 ninkine ok benzer. Yni iiri bir takm hura- felerden temizlemee alm ve muvaffak da olmutur. Ben iiri bu iki adamn zaviyesinden tandm. Hayat ve deerler karsndaki du- rular birbirinden ok ayr olmakla beraber, birbirine biraz da benzer- ler. Yalnz bir tefekkr an'anesine sahip olan Valery, tabiatiyle bsb- tn baka bir eserin sahibi oldu. Yahya Kemal, hem tesiri itibariyle, hem de eseri itibariyle iirde kald, yalnz iirde ve Trk iirinde kald. Binenaleyh oradan itibaren bugnk iirimize bakmak isterim. Cemiyette iirin yerini ancak gzellik vahasn insanlara temin et- mekte buluyorum. Hatt daha ileri gider, derim ki, iir ve umumiyetle sanat gzeli vermek haysiyeti ve kudretiyle beerdir, yahut yle olma- z lzm gelir. Ve gene iirin bir takm kaidelere, ahs ve gayriahs, yni sosyal bir takm nizamlara tbi olmak artiyle elde edilebilen bir ey olduuna kaniim. Bu suretle bir mebde' koyduktan sonra, ayrlk zaviyelerimizi lebiliriz. Bence, iir bir form meselesidir. Bu form Yahya Kemal'de, Va- lery'de, daha evvel Racine'de, Baki Efendi'de olduu gibi kaidelerle veya Cahit Stk'da, Orhan Veli'de olduu gibi tamamiyle ahs kaide- lerle elde edilebilir. Ben hissi mizata yaratlm adamm. Yani oyunun btn kaidelerine riayet houma gider. Bu, brnden zevk almam, hayran olmam menetmez. Belki sadece llerimizi biraz fazla sb- jektif yapar, herkesin mal olan kstaslarn dnda bir takm ferd ks- taslar hkim klar. Garip deil midir, btn iddialarnda son derece sosyal olan Nzm san'atta ok ferti olmak isteyen herhangi bir ba- ka irin yannda bu yzden daha ferti kalr. nk kulak terbiyesi i- tima bir terbiyedir. Kald ki eski retorik kaidesi dediimiz ve hatt be- nim muasrlarmla konuurken taraftar olmaktan mahcup olduum eyler, yni u vezin ve kafiye ve onlarn etrafnda ferd olarak kendi kendimize kurduumuz icaplar, dncenin tesadflerini zorlamakta byk yardmcdrlar. Onlarn yardmclndan vazgemekle san'at, zihn mahiyetinden biraz da mahrum ederiz. Tercihlerimin nereye git- tiini anlyorsunuz. Nzm'n Trk iirindeki mevkii Yahya Ke- mal'den sonra en dikkate deer dil makinesini kuranlardan biri olmas itibariyle phesiz hi de ihmal edilmeyecek bir eydir. Fakat benim i- irden anladm bir taraf daha vardr: Kanatl sz. Acaba bu harikula- de dil ve bu muazzam alma yaadmz atmosferde kendi babna yaayacak bir form hediye etti mi? Ben daima Nzm'a hayran oldum. Fakat Haim'in: "Yar yoldan ziyade yerden uzak, yar yoldan ziyade mha yakn" tecrbesi gibi... Yani bu eseri tayin edemedim. Hatt tasnif edemedim. Onu kendi nev'inde ok gzel bir ey olarak grdm. Bu hal btn dnya iirin- de var. Yeni bir romantizm hazrlanyor. Modern Fransz iirini elim- den geldii kadar takibediyorum. Fakat tercihlerim yenilere deil. Yanl anlamayn, ben de asrmn ok harikulade bir devir olduunu biliyorum. Fakat asr hastal yle bir ey ki herkes kendi kabiliyetle- rine gre bunu tayin eder. "Kabiliyetleri" kelimesini belki yanl sy- ledim. Mizacna, zaaflarna, kuvvetlerine, temayllerine, temennileri- ne gre. Bugn iir bir kriz geiriyor. Yalnz bu krizin bizdeki ekli, bi- zim iin belki en faydal ekildir. Biz bu hastala tutulmakla -tutulma- yabilirdik de- belki tekilerden fazla kazandk. Bugnk gen Trk a- irlerinde iki byk hususiyet var: Kanatl szden uzaklamalarna mu- kabil iir dilini zenginletiriyorlar. Bunlardan biri halk diline daha ge- ni bir surette temaslar, deta iir dilini bu kaynakla yeniletirmeleri- dir. phesiz bunda da ben kendilerinden ayrlyorum, hem de ok ay- rlyorum. nk benim iin iir dili plastik bir eydir. iirden bahse- dilirken mzikalite dediimiz ey, haddizatnda bilhassa gz ve kulaa ait btn unsurlarn form endiesinde kullanlmas, plastik bir madde gibi yorulmas, konuma lisanndan ayrlmasdr. Fakat bunu bir tara- fa brakrsak bugnk gen irlerimizin lgat ve ifade zenginliine hayran olmamak kabil deildir. Ta Yunus Emre'den balayan bu ikili- i aa yukar onlar ortadan kaldryorlar. Benim neslimden de buna alanlar yok deildir. Bilhassa Kutsi, ok saf bir iir dilini bu uurda deitirdi. Niin yapmasn? Cahit Stk'ya olan sevgim, bunu yaparken AHMET HAMD TANHNARLA KONUTUM daima sylediim kanatl sz unutmamasdr. Cahit Stk'nn byk taraf budur. Kutsi'den bahsetmedim, nk onun hakkndaki fikirleri- mi hepiniz bilirsiniz. Belki bu hareketlerin ounu bir bakma gre o ortaya atmtr. Cahit'in "Otuz Be Ya" kitab iin maalesef bir ey yazamadm. Orhan Veli'nin, Oktay'n kitaplar iin yazamadm gibi. ok zlediim bu frsat ne vakit bulacam bilmiyorum. Fakat Ca- hit'te daima iirin halisine tesadf edildiini syleyeyim. Orhan'da da dil byle. Hemen hemen bu iin banda geliyor. Hepsinin virtozitesi- ne hayranm. Cahit'in "Sabah Duas" phesiz ki Trkenin srrn iyiden iyiye yoklamt bir adamn eseridir. Gryorsunuz ki bugnk iirden bahsederken bir yn teredd- dm ve hayranlklarm var. Teredddm var, nk bu bahiste inand- m eyler var. Hayranlklarm var, nk bu inanlarma ramen beni saran, bana kendilerini kabul ettiren eserler var. Garip deil midir, po- lemii dorudan doruya mevzu alan eserler mstesna, bugn iirde, hemen hemen dnya iin -phesiz kemden ve imknlarmla tand- m kadar iin sylyorum- musiknin yerini, yardmc nizam olarak resim alyor. Bu suretle halk ifadesinin, trklerin, hlsa Dickens'in bir cmlesini kasdederek ondan bahsederken byk bir mnekkidin dedii gibi sokan anahtarnn yanbanda bu resim unsuru giriyor. Ve onun nizam, raccourcie'si, hatt bazan de tecridi. Bedri Rahmi bu iki birleme eklini -genel tereddtlerimi muhafaza etmek artiyle- en gzel verenlerden biridir. nc vasf olarak, nihayet hayat akn syleyebiliriz. Acaba dnya bir hastahane mi oldu ki bu kadar geni bir hayat ak var? Fakat seviyorum o zleyii, o yaratma ve canlandr- ma safiyetini seviyorum. Bylece mterek vasflarn syledikten sonra biz airlerimizin kendi husus dnyalarna girebiliriz. Fakat bu kk konuma, bu g ii stne alamaz. Bir iki ismi unuttum. Bunlardan biri Muhip'tir. Do- rusunu isterseniz unutmadm, sadece sakladm. nk Muhip Ca- hit'ten daha fazla iki telkkinin arasnda bocalyor. Muhip'in de iir ki- tab kt zaman Trkenin imknlarndan birini greceiz. Daha genleri teker teker saymak isterdim. Cahit Klebi'nin: Ben bu iiri yazdm all talimde, Bulunduum ehir stanbul'du. Ar ar kar yayordu... Ve atmn yelesi bulut renginde. kt 9 asna baylyorum. Necati Cumal'nn Orhan Veli'ye ok yakn, fa- kat daha baka, daha alfabe resimli ihtiyar safiyetleri hi de unutula- cak eyler deil. Belki iir budur. O halde benim inandm eye "daha baka bir isim bulmal. Fakat niin isim zerinde duruyorsunuz, diye- ceksiniz. nk fikirlerimin mesuliyetini idrk etmem lzm gelen bir yataym. Bugn yle sivrilmi, dnyaca n kazanm ir tanyor musu- nuz? Bizde var m? Maalesef, yalnz Franszlar tanyorum ve onlardan hakkiyle sev- diim iki insan var. Birisi ld: Valery. Zannediyorum ki, kendisinin ta- biriyle, "dnce medeniyeti seviyesinin bundan ykseini insanlk kolay kolay idrk etmeyecektir. Yeter ki insanlk yeni bir muhasebe devrine girsin, yani kymetlerimiz st ste kymetli eya ile dolmu bir tavan aras haline gelsin ve bir zek, yeni batan onu temizlemek, def- terini tutmak, ayrmak iini -dnyann en g iini- zerine alm olsun. Sonra Gide. Bugn btn kudretiyle yaayan adam. Yeni Trk iirinde pek ok yabanc tesir buluyorlar. Hakllar m? Mesel Divan iirimize Arab'n ve Acem'in yapt tesiri bugnk i- irimize Fransz yapabiliyor mu? Divan iirinde Arab'n tesiri azdr. Nedense ona kar kapal kal- mz. slm medeniyeti iindeyken tabiatiyle bizden evvel teekkl et- mi ananelerin tesiri altnda kalacaktk. Nitekim Arap medeniyetine gi- rince de bu tesir oradan geldi. mid edelim ki yakn zamanda bir ta- rafl tesirden deil, mtekabil al veriten bahsederiz. Hlsa olarak ve hibir isim sylemediimi, sadece hatrladm unutmamanz artiyle unu syleyeyim ki, bugn ok lezzetli, ok ka- rk, gelecek zaman iin ok vaatli bir iir buhran var. Bizden sonra- ki neslin Cahit, Muhip gibi irleri Orhan, Oktay, Melih gibi byk ve dikkate deer tecrbe yapanlar mstesna, Bedri Rahmi gibi bir san*atn nizamm bir baka san'ata geirenleri istisna etsek bile, bu buhran kymetinden kaybetmez. Kim bilir, bu belki de yarnn byk romantizminin maer enkonsiyann hazrlayan bir almadr. Bug- nn eserlerine gelince, onlarn tam br safiyette olmamas, bizi onlar sevmekten menetmez. Bir ok tanrlar, kark hviyetlerine ramen, gene tanrdrlar ve ibadet edilirlerdi. Fakat vuzuh geldii zaman, yani Orhan "Altnda'n roman olarak yazd zaman daha mesut olaca- m. Fakat bu benim temennimdir. Hi bir zaman bunu ve buna ben- zerlerini temenni ediim, her ne ekilde olursa olsun, tesadfn, yahut dostlarn gayretinin bana bahettii lezzetlerle mesut olmama mni de- ildir. Konuan: ahap Stk Varlk 1 ubat 1947, nr. 139, s. 4-5 AHMET HAMD TANPINAR DlYOR K. 1 - Kyn kltrmz, iktisadiyatmz ve i siyasetimiz bakmn- dan ehemmiyeti nedir? 2 - Ky sizce eitim yoluyla m, yoksa baka bir yolla m kalkn- drlabilir? 3 - Ky Enstitleri hakknda ne dnyorsunuz? 4 -Aydnlar ve niversiteliler kye ne ekilde yararl olabilirler? Trkiye'nin nfusunun en aa 13-14 milyonu kyldr. Kasaba- larmzn mhim bir ksmnn da iktisad sistemleri ziraat, hayvanclk veya bostanclk zerine kurulmutur. Hatta ky mefhumunu, bir nfus nisbetinden kartp da bir hayat standard ve zihniyet ve yaama ekli olarak kabul edersek, ehir tandklarmzn ou da bu kategoriye girer. Hakikatte byk ky denebilecek ehirlerimiz ve maalesef yava yava kyleen ehirlerimiz vardr. Binaenaleyh ky meselesi Trkiye'nin en ehemmiyetli meselesidir. Bu demek deildir ki, ky hayatmzn nzm olmaldr, btn hayatmz, sistemimiz ky'mefhumu etrafnda toplan- maldr. Yalnz en byk meselemiz kydr, demek istiyorum. Fakat unutmayalm ki ky kelimesi deta mcerret bir kelimedir, yani bir cins kymz yoktur. Belki daha henz tesbit edemediimiz ekilde, trl tipte kylerimiz vardr. Bu husustaki almalarn bize tam bir fikir vermesine intizaren bu tipleri grupta birletirebiliriz: I - ktisad vaziyeti dzgn olan, tam bir istihsal yapan, hayat standard yksek, almayan uzuvlar az, darya, vilyetlere renber, ii, isiz adam kartmayan ky. (Bunlar Garb Anadolu, Ege ve Mar- mara mntkas, Trakya'da mesel Lleburgaz etrafndaki, Anado- lu'nun muhtelif yerlerinde byk merkezlerde yakn yol ura ve is- tihsal kabiliyeti kuvvetti olan kylerdir). II - stihsal imknlar geni olan, fakat u veya bu sebeple iletil- memi olan yerlerdeki topluluklardr. III - Coraf vaziyetleri kendilerine bir nevi kader olan insanlarn yaadklar yerler. Bunlar hem yollardan uzaktrlar, hem bal oldukla- r merkezler kendi seviyelerinde olduklar iin inkiaf etmezler. Yani toprak ksr, insan grgsz ve ufuksuzdur. Binaenaleyh "ky" diye bir tek kelime ile hlsa edilecek bir me- selemiz yoktur. Snf ve cinslerine gre ayr ayr dnlecek, are ara- nlacak kylerimiz vardr. Kltrmz bakmndan ky meselesi bizi kendi dvalarmza gtrecek olan byk yollardan biridir. nk, realitemizin, yani memleketimizin i yznn bete drdn ky yapar; bu itibarla k- yn bize verecei, retecei eyler namtenahidir. Fakat ky ve kltr meselesi mevzubahis olunca bir de ondan ala- camz eyler vardr. Yanl tefsirler ve liyakatsiz yollardan geldii iin uzun zaman folklorumuza kar yabanc kaldk. Fakat ehirli, oyun havalarnn enberinden kp da halk trksne kavutuu zaman ha- kik bir zenginlie kavumu gibi oldu. Evet kyden reneceimiz eyler sonsuzdur. Tam mnasiyle bir zenginliktir. Bu da kltr bak- mndan kyle mnasebetlerimizin ikinci cephesini yapar. stanbul ve Ankara konservatuar almalar, folklorun tesbiti iinde hapsolma- mak artyla, bize kendimizi baka noktalardan tantacaktr. Bunu dile doru daha geniletebiliriz. ehrin ve ehirlinin muasr hayat ekilleri- nin sahibi olduunu unutmamak artyla, yani yaadmz medeniyet ehir medeniyetidir, iktisad meseleler bakmndan ky ayn ekilde ehemmiyetlidir. nk kendi insanmz yetitirmek, muasr insanlar seviyesine karmak, ihtiyalarn oaltmak, bir fikir seviyesine eri- tirmek, hlsa hakik ekilde onlara yaadklarn anlatmak gibi insan vazifemizi bir tarafa braksak, yani meseleyi bu tarafndan almasak da- hi, ky iktisadiyat bizim iin en mhim dvadr. nk, cemiyetimiz ok korkun bir istihsal buhran iindedir. Btn skntlarmz az istih- salden, az insan altrmaktan ve alanlarn da gerei gibi ve gerei vastalarla almamalarndan ileri gelmektedir. Muasr enerji U ekil- de temin edilir: Kmr, benzin, elektrik. Hakik istihsal, ancak insan gayretiyle bunlarn ibirliinden do- ar. Btn skntlarmz, mitsizliklerimiz istihsal azlndan meyda- na gelmektedir. Bu buhran maddi hayattan manev hayata doru dev admlaryla yrmektedir. Binaenaleyh tam bir iktisad kalknma, yani millet olarak mevcudiyetimiz, hatt kendimiz tarafndan tabi rl- mesi, ancak mevzu'unu iyi kavrayan bir bilgi ile yaplan ok geni bir istihsal hareketi ile kabildir. Aksi takdirde ehir hayatmz, tefekkr- mz sun' bir kabuk vaziyetinde kalr. Ky sevmek, bu hususta ko- numak platonik bir avunmadr. Bilmek, meseleyi kavramak ve plnla ie girimek lzmdr. te, sualinizin nc ksm burada ehemmiyet kazanr. Evet. i siyasetimizin ky meselesinde almas lzm gelen byk istikametler vardr. Yukarda yaptm ve beni okuyucularmla beraber iyi niyetim kadar cehaletime de hayran eden -nk bu bir ihtisas meselesidir- kabataslak tasnif bize fikrimizi izah etmek imknn verir, yani ona da- yanarak konumamz geniletebiliriz. Birinci kategorideki kyler te- esss etmi kylerdir. kinci kategoridekiier u veya bu mcadelelerle slah edilebilecek topluluklardr. Onlarn vaziyetlerini, mesel yol yap- mak suretiyle, dier inkiaflarla dzeltebiliriz. Fakat nc kategori, bizi er ge bir nfus politikasna gtrecektir. Baz kyler var ki bozuk bir havagaz borusu gibi mtemadiyen nfus karmaktadr. Renber- likten leblebi satclna, hatt dilencilie kadar... Senenin muayyen aylarnda kuzeyden gneye en kt artlar altnda yzbinlerce insan akn balar. Kylerinde ne yediklerini bilmediimiz gibi, bu insanla- rn gittikleri yerlerde ne yediklerini, nerde yattklarn, ailelerine ne yardm ettiklerini de bilmeyiz. Hakikatte kendileriyle hi megul ol- madmz iin bunlar hakknda hi bir bilgimiz yoktur. Halbuki bu i- ler en teferruatl istatistikleri ve mukabil areleri ile aramzda seneler- den beri mnakaa edilmeliydi. Yine bildiime, yani tesadfi okuyularma ve ahs mahedele- rime dayanarak syleyeyim ki, biz 43 bin kyle yaayamayz. Nasl 63 vilyet oksa ve idar tekiltmz yenibatan ele alnmaya muhtasa, bu 43 bin ky de oktur. Vatanmzn baz yerlerinde ziraat imknszla geinmektedir. Baz yerlerde hayvanclk insana ve hayvana eziyettir. Yahut bir gelenein ipinde sallanmaktadr. Binaenaleyh i politikamz batan aaya istihsale evrilmeli. inde bulunduumuz iktisad k- mazdan kurtulma arelerini aramalyz. Memleketimiz ok deiik is- tihsal imkanlar olan bir memlekettir. Eer enerji meselesini, tabi! imknlarmz nisbetinde, halleder- sek, vatandalarmz az zamanda nisb bir refaha kavutururuz. Bizim kabahatimiz, insanca, tabiat yapnca, geleneke yol ura- olup olmamasn dnmeden btn memlekete ayn gzle bakmak, adet msavi addetmektir. Halbuki vatanmz ve insanmz ve imkn- larmz ok deiiktir ve bu seviye deiiklii bize tedbir ve alma sistemi deiikliini katiyetle emretmektedir. Hlsa edecek olursak, ky dvas bir istihsal davasdr ve planl alma meselesidir. Bu da demokratik bir bilgiye ve almaya dayanr. Mnevverlerimiz gibi devletimizin de esas hedefi bu olmaldr. 2 - Eitim yolu ile hibir ey elde edemeyiz. Meer ki, terbiye ve tahsil memleket realitesine dayansn. Yani evvel memleketi bilelim, onun ihtiya ve imknlarna gre mntkalara ayralm, bu ihtiyalar karlayacak insan yetitirmeyi hedef tutalm. Zaten mill eitimden de bunu anlarm. Yoksa ocuumuzu yedi yandan yirmi bir yana ka- dar zamannda bir nevi retim baremine balamay deil. Bizim orta okullarmz, liselerimiz baz sergilerde bouna ileyen makinalara benzer. Yani mcerrette alrlar. ocuk 7 yanda ilkoku- la balar, 2 T de yahut 25'de faydasz ciddiye almak kabiliyetine gre niversiteyi bitirir. Daha 1870'den evvel Bismarck lise mezunu prole- terlerinden bahsediyordu. Biz imdi onun bu alaynn ikinci safhasn- da, yani devlet memuriyetinin dnda itima fonksiyonu olmayan i- siz kalabal karsndayz. Bu vaka, nne geemezsek, yarn Trki- ye'yi kknden sarsacaktr. Bu o kadar gzle grlr bir hakikattir ki sylemekle hibir keramette bulunmuyorum. Biz adm adm takip ede- ceimiz bir alma, kalknma, hlsa istihsal program yapmaya mec- buruz. Bu plann hazrlanmas mill hayatmzn en byk zaferi ola- caktr. Bu plan bize insan niin ve nasl yetitireceimizi retecek, yani ancak o zaman mcerret retimden mill eitime geeceiz. phesiz mnevver kendiliinden de, herhangi bir hakikate oldu- u gibi, kye gidebilir. Fakat, artlarmz (ki ok ardr), bize, eer va- kit ve enerji kaybetmek istemiyorsak bu iin devlet eliyle yaplmasn emreder. O zaman, enerji israfndan kurtuluruz ve muhta olduumuz istihsal mekteplerine kavuuruz. Kaliteyi grrsek, tek hocay yol ac olarak kabul edersek, her ey, her dva halledilebilir. Aksi takdirde telfisi imknszn hcumu altnda alrz. 3 - Ky enstitlerinin en byk kusuru memleket bilgisine daya- nan planl bir almaya yardmc olarak kurulmam olmasdr. Mem- leketi yekpare zannettike hatadan kurtulamayacamz unutmayalm. htiyalarmza ve halkn seviyesine gre, mntka mntka deien bir retim program, okul program yine ayn ekilde istihsali hedef alan liseler, ortaokullar, enstitler, ky enstitleri, tte memleketin bizden istedii... 4 - Aydnmz bir ok eyler yapabilir. Fakat mcerrette ikamet etmemek artyla. Biz her eyimizi kendimize gre ayarlamak mecbu- riyetindeyiz. Pltonik sevgilerden, rnei darda ve bnyemize ya- banc akslmellerden vazgemek artyla... Yirmi senedir kyn peindeyiz. Edebiyatmz ky salatas ile do- lu. Fakat ne hazindir ki, elimizde bize yol gsterecek, realitenin kap- m aacak, zerinde mnakaa edilebilecek yirmi kitap gsteremeyiz. Kimimiz simsiyah bir bedbinlikte mahpusuz, kimimiz hl 18 inci as- rn o yapmack ky arksn sylyoruz. Hakikatte ise, bize alma- nn heyecan lzmdr. Ancak o heyecan Trkiye'yi zihnimizin malt yapabilir. Aydn ne zaman kye faydal olur? Bilmek artyla, mill dvala- rn hastas olduu zaman... Hepimizi ok mesut eden mnferit vak'alar ve misaller zerinde durmadan size dndm hlsa edeyim. Bir vatan olmak ok me- sut bir mazhariyettir. Fakat onun mesuliyetlerine ykselmek artyla. nk, insan mesuliyettir. Ycel. Austos 1950, nr. 8 AHMET HAMD TANPNAR'LA BR KONUMA Bugnk realist iir cereyan, acaba saf iir nazariyesiyle tatbika- tnn bir reaksiyonu mudur? Bugnn btn sari'atlarnda olduu gibi iirde de bir anlamaz- lk vardr. nsan ruhunun her tarafyla devam etmesi lzm gelen ky- metleriyle -ki itikadmca gzel bunlarn banda gelir- hayatn iddia et- tii baz haklar arasnda devam edegelen bir mcadeleyi yayoruz. i- ir , herkesin mal olan dille yaplr bir san'at olduu iin bu mcadele onda daha geni oluyor. Hatt btn savletler bu i kaleye yneltiliyor. Fakat buhrann sebebi tek deildir. Kitleye hitap etmek, kitlenin haya- tn onun diliyle anlatmak iddialar da vardr. Onun iin bir nevi realist dil, eski ifade modalarna akslmel olan bir sertlik, hatt kltre kar- istihfaf da iin iine girmitir. Hakikaten halk bunu istiyor mu? Ne gezer! Kitle kendi anlad mnda daima idealisttir. San'atta ok defa hayalndan kaar. Fransa'da Delly'nin romanlar halk iddiasn ta- yan btn eserleri bastrd. Baz memleketlerde ise, halk edebiyat can- l bir an'ane olarak devam ediyor. Mesel bizde k Veysel kratnda bir ir, a, tok her ne ise, aramzda yayor. Onun iirlerini okuyun. Hayat nasl idealize ettii grlr. Bu saydmz sebeplere asrmzn vasflar olan byk fikir cere- yanlarn, felsefi grlerini, nihayet devrimizi o kadar byk yapan hadiseleri ve deiiklikleri de ilve edebiliriz. Bergson'un zaman te- lkkisinden, Freud'un insan hayatna getirdii husus aydnlklardan sonra iir ve roman elbette eski eklinde devam edemez, hatta ayn di- li kullanamazd. Elbette atomdan silah yapld bir devirde akn okundan bahsedilemezdi. Bu hayal, ancak 1910'a kadar devam edebi- lirdi. Dorusunu isterseniz o zaman da l idi. Biz, fikirde ve hayat-* mzda bir mutation devri yayoruz. nsanlk gmlek deitiriyor. El- bette san'at deiecektir. Grlyor ki, bu deiikliin msbet, menf veya ferd bir yn sebebi vardr. Tepkiler de byledir. Hakikaten san'atn inkiafn temin edenler vardr; ona zararl olanlar vardr. Ben- ce bugnn asl bykl, hususilii, insan meselelerini yeniden ele aldr. Deerler zerindeki bu yeni batan durma, bu huzursuzluk, asl moderni yapar. Yoksa birbirini takip eden ve nihayetinde insam kltr ilgaya kadar giden inkrlar deil! Devrimiz btn deerler gibi iir ve tekniini de yeni batan ele almtr. Dilin i-insanla olan alka ve mnasebetleri, iirin hakik ma- hiyeti, bu son onbe senelik dnya edebiyatnn belli bal mevzuludur. Avrupa, kltrn yani kendisini mdafaa etmesini biliyor; onun iin bu buhran zannedildii kadar cidd deildir. Fakat ortaya atlan yenilik iddialarna da bsbtn sath bir ey gibi bakmamahyz. nk -hatt bizde bile ve hi olmazsa- dil deiiyor, imajlar deiiyor, hatta hava deiiyor. Yalnz bu deiiklik, bir hadde kadardr; nk iir husus bir lemdir, ryadr, hayaldir; nefhadr, musikdir, iimizdeki darlk ve- ya genilik hissidir, evk veya angoisse'tr. Ve her eyden evvel, bun- lar bize veren msra dediimiz ey, o esrarl mahsuldr; onun gzelli- idir. Bizde kendi lemini kurabilmesidir. Esrarl diyorum. nk en karteziyen zek bile, iir almalarnda ok husus bir dikkatin ve hat- t husus bir melekenin bizde peydahlandn, bize yardma geldiini, adet bu alma esnasnda ikiletiimizi kabule mecbur olur. iirin teknii dediimiz ey, -bu teknik kelimesinin yerine ister- seniz, nizam diyerek, kelimenin getirecei vuzuhsuzluktan kurtulalm- i-insana bu kuvveti temin eder. iirin nesirden ok ayr bir sahas var- dr. Buraya hayat, bilinmeyen realitenin stnde bir hviyete brne- rek girer. Baudelaire buna surnaturel diyordu. Yeniler surree diyorlar. Byle bir ayrla ihtiya vardr. nk hayatn en tabii vastas olan kelimeyi deitirerek ie balar. Bu san'at, her eyden evvel bir ikame (substitution) san'atdr. Malzemesinde bu kadar deitirici bir san'at- tan realite ile tam bir uygunluk istemek kabil deildir. iirde yeni bir aratrma ve deneme devri gelmi midir? AHMET HAMD TANPINARLA BR KONUMA iir kendisine yeni bir aratrma yapacak m? Elbette yapyor. L- gatini deitiriyor. Dilde yeni terkipler aryor. Ve bu aratrma insan- dan insana deiiyor. Aruz iin bugn ne dnyorsunuz? Nasl oluyor da Yahya Ke- mal'in aruz iirleri hl bu kadar beenildii halde artk aruzla yazan kmyor? Yahya Kemal'in halkmz ve mnevverimiz tarafndan o kadar se- vilmesinin sebebi, san 1 atta ve dncesinde hlis olmasdr. O gidile- cek yolu, yaplacak eyi en gen yanda bulmu ve bir daha brakma- mtr. Btn edebiyatmzda stnde mnakaa edilemeyecek tek in- san odur. Aruz kullanmasna gelince, sadece btn bir devrin modas- na kar gelen bu srar bile byk bir kuvvettir. Aruz onun elinde mil- l bir vezin olmutur. Bu vesile ile syleyeyim ki iirimizin belli bal meselesi bu ve- zin meselesidir. Trk vezni ne olacaktr? Genlerimiz vezinle alkala- rn kesmi gibidir ve hi olmazsa istidatllar... Halbuki Avrupa iiri vezni hi brakmad. Sazsz bir millet olmaz. Bence iirin kendi asl kymetlerine dnmesi devri gelmitir. Bizde de byle olacaktr. Fakat daha evvel iinde bulunduumuz kltr buhranndan kmamz lzm- dr. nk biz, bugn san'atta -halvete girer gibi- rplak giriyoruz. Sade kltrsz deil, kltre dargnz. Harclem fikirlerin san'at iin kfi geldiini sanyoruz. nsan, san 9 ata ne ile gelirse onu bulur. Romann bugn edebi nebilerimiz iinde en zayf oluu nedendir? Kendimizi o kadar az okuyoruz ki byle bir hkm vermeye hak- kmz olup olmadn sorabiliriz. Tenkidin olmamas edebiyatmzn en byk mahrumiyetidir. Doru: Hikye ve romanmz henz zayftr. Bir kere az romancmz var. Sonra Trk romancs kendisini okutmak iin etrafa ok tavizat veriyor. slptan, orijinalden saknmaya mecbur kalyor. Garp dilleri bilen mnevverler yetitirdik, fakat camia olarak bir kltr seviyesi yapamadk. Ya sadece Garp'da kalyoruz, yahut ip- tidai bir zevkin adam oluyoruz. Gazeteden baka neir vastamz yok. Alt, yedi sene evvel skk gnlerde askerdeki genlere kitap gnde- rildii iin roman fazla satlyordu. Bugn durdu. Ktphane ve kitap zevki daha teekkl etmedi. nc olarak hayatmza ciddiyetle bal deiliz. Onu btn hastalklaryla benimsemiyoruz. Birtakm muvazaalarla yayoruz. Ni- hayet hrriyet terbiyesinden, onun insan iindeki kuvvetinden mahru- muz. Yanl anlalmasn, hrriyeti kastetmiyorum. O gelir, gider, tek- rar gelir. Fakat terbiyesi yle deildir. O insann hakiki kuvvetidir. Ha- yata gzlerimizi o aar. nsan ruhunun en byk imkan nesilden nes- le gelen bu terbiyedir. San'atn alelade bir hner olmaktan kmas, bir insiyak gibi ruha eklenmi olmas lzm gelen bu terbiye sayesi dir. Bu yzden hayat karsnda serbest deiliz. Kimbilir belki de bu ite egzersizimiz yok. Hlsa henz okuduklarmzn tortusu ile terkip yapmaya alyoruz. Hrriyet ve insan fikirlerinin gelimesinde edebiyatn rol olmu mudur? Hrriyet fikri hak fikrine ve insan fikrine baldr. Yani medeni- yetlerin balangcnda ok paradoksal ekillerde bile olsa, insana ha- yatta verilmi olan yere baldr. Bu ok defa bir imtiyaz eklinde olur. Fakat sonra mcadelelerle sahasn geniletir. Cemiyetle beraber dei- ir, byr. Elbette edebiyatn da bu ite byk hissesi olmutur. San'at hrriyete, hrriyet san'ata muhtatr. Dediim gibi btn mesele insa- na hayatta vereceimiz yerdedir. Edebiyatn mill ve milletleraras deerleri hakknda ne dn- yorsunuz? Bir edebiyat mill olduu nisbette milletleraras deere sahibolur. Mill, yani hlis. Fakat bunun aksi de dorudur. Ancak milletleraras deeri olan bir edebiyat mill vasfna lyk olabilir, diyebiliriz. Hlsa- s, insan bulan her alma muvaffaktr. Edebiyatmzn milletleraras bir deer kazanmas iin sizce ne lzmdr? Muharrirlerimizin, irlerimizin hayatla ve dnya ile daha ok ge- ni kaynamas, sonra zaman, belki hereyden evvel zaman... Unutma- yalm ki edebiyatmz henz seksen yllktr. Konuan: Yldrm Keskin Varlk. I Amhk 195% ft, 4 . AHMET HAMDt TANP NAR ANLATI YOR Aziz Yaar Nabi; Anketine istediin gibi cevap verebilecek miyim? Bakalarndan bahsetmek suretiyle kendimizden bahsetmee o kadar almz ki... stersen bunu, bakalarnda kendimizi aramak, diye kabul et. Fakat dorusunu istersen, ben bu mektubumu, kendimden bahsetmekten zi- yade, baz meselelerin zerinde durmak iin yazyorum. Hayatmn hangi devrinde edebiyat olmaya karar verdim? Bunu pek syleyemeyeceim. Hatt byle bir karar verdiimi de pek hatr- lamyorum. Daha iyisi yle dnelim: Gnn birinde kendimi edebi- yattan baka bir ie yaramaz buldum. Ama, o gnn tarihini benden is- teme. Hususi istidatlara inananlardan deilim. Hatt insann biraz da artlarnn esiri veya mahsul olduuna kaniim. Benim artlarm beni edebiyata gtrd. Herhalde, babamn Anadolu memuriyetleri dolaysiyle bir yerde fazla oturmamamz, o zamanlarn uzun sren yolculuktan, gittiimiz uzak imparatorluk memleketlerindeki deiik iklim ve yaama ekille- ri, n ayrllarn hzn, dnlerin saadeti, daha ocuk yalarda iken hayatma dikkat etmeme, hi olmazsa onu bir sergzet gibi grmeme sebep olmutur sanrm. Hibir zaman alkan bir talebe olmadm. Hatt buna frsat bile bulamadm. Hele orta tahsilim seferberlik yllarna tesadf ettii ve ben olduka uzak vilyetlerde bulunduum iin, adeta hocasz denecek mekteplerde okudum. Hulsa, kendi kendime derinletirebildiim ey- leri derinletirdim. urasn da syleyeyim ki, okuma zevkim ok genken balad. "Ksas Enbiya"y, "Cezmi"yi, "CelT'i ok kk yalarda okudum. 1914-1916 yllarnda Kerkk'te iken, hemen hemen baslm btn mverrihlerimizi okumu bulunuyordum. Kerkk'ten sonra gittiimiz Antalya'da daha talihli ktm. Orada kira ile kitap veren kk bir k- tphane buldum. Bir de Ahmet Bey isminde kitap merakls bir kom- umuz vard. 1918 sonbaharna kadar ServetiFnun klliyatn ve ter- cme romanlar hatmettim. Evet, o yllarda hakikaten ok okuyordum. Garip bir mtala idi bu. Ne esasl bir dncem, ne ahs bir kefim veya tercihim vard. Sadece bir rekor krar gibi okuyordum. Okuduum kitaplarn hi biri- sinin zerimde ak bir tesiri olmad, diyebilirim. Daha ziyade Fransz romanlarnda sk sk grlen o vilyetlilere benziyordum. Yani oku- mak ve hlya ile yayordum. Yalnz Antalya'da iken yeni edebiyat ta- kip mmknd. Hemen btn mecmualar, bilhassa "Yeni Mecmua"y okuyordum. Ziya Gkalp'in makaleleri zerinde geirdiim saatler... Bu byk limi behemehal anlamaa karar vermitim. Bu yzden, ne- redeyse yam unutacaktm. Bereket versin, edebiyat ar basyordu. "Yeni Mecmua"da Yahya Kemal'in gazellerini ezberliyordum. Mu- sul'da 1916'da bir tesadfle Him'in birka iirini, bilhassa "iir-i Kamer"leri okumu ve onun garip, akc, maddesiz hzn iime k- mt. Bu sefer ondan ayr bir iirle karlayordum. Antalya'da o za- manlar Avni Baman'la tantm. Bana Yahya Kemal'den, Halide Edip'ten ok bahsetti. O konumalarn lezzetini hl hatrlarm. Herkesin hayatnda kesif yaanm, bu yzden ahsiyetin uyan- masna yarayan, onu abuklatran bir devir vardr. Benim hayatmda 1916 Martndan Birinciterinine kadar olan devir ok mhimdir: Son- radan zerinde dnnce insan talihi ile ilk defa bu aylarda karla- tm anladm. Bu zamann mhim bir ksmn annemin birdenbire yol stnde hastaland ve ld Musul'da geirdik. Onunla beraber ev- cek hastalanmtk. Ben ksa faslalarla tekrarlanan bir hummaya tutul- mutum. Biraz iyileip sokaa her kmda, birka cenaze ile. sefale- tin her nev'i ile karlayordum. Arap memleketlerinde daha yank ve ok ezici olan ezan sesleri, salalar, lm dncesini deta iime hak- kediyordu. Her kmldanta hastalkla, alkla kemirilmi insan yzle- ri gryordum. Bir gn zmc kfesinin yannda, arnn dayanlmaz uultusu iinde bir adam gzmn nnde bir lhzada ld. Onu liyme liyme elbiseleri iinde yava yava olduumuz yere gelirken grmtm. Yz kirli saryd. Bir iskelet gibi uzam dileri ve hummadan by- m gzleri bu sapsan ehreyi deta bir kbus yapyordu. Eski bir eerden kesilmi bir deri parasna benziyen elini kfeye doru uzatt, dilenecek miydi? Dorudan doruya bir salkm zm m alacakt? Sonra birdenbire, sanki zmcnn, sinek ve arlan kovalamak iin sallad yelpazenin darbesiyle olduu yere devrildi. Herkes bana t. Ben okluum yerde, bu zayf ehrede kendi bana yaamakta devam eden ak gzlere bakyordum. yle sanyorum ki, sonuna ka- dar bu gzlere bakabilirdim. Bereket versin, bir bedevi yavaa eil- di,bu ak gzleri kapad. Fakat eli, kfeye ve insanlara uzanan eli h- l akt. Bana yle geliyor ki, bu adam, aradan geen otuz be seneye ramen insanlardan hl bir eyler istiyor. Bu lm, bir de daha evvel, Musul'a gelirken, yamurlu bir gnde Zab kenarnda grdm stmal ihtiyat zabitini hibir zaman unutamadm. Ad galiba Sabri'ydi. Benden drt ya byk olma- lyd. Fakat vcudunu bir yorgan gibi kavrayan kaputu iinde hibir yan haddini dolduramayacak kadar kk, yaan yamurla nere- deyse eriyecekmi grnyordu. Nelerden konutuk, bilmiyorum, bana mtemadiyen sual soruyor, fakat dinlemiyordu. Yalnz stan- bul'a dndmz syleyince yzn garip bir parlt yalad: ' s- tanbul... stanbul..." diye mrldand ve ilk yaklaan sala bindi. Dik- kat ettim: Her ey unutuluyor, insan ehresinin ztrab ve bir de g- zellik unutulmuyor. O aylarda imparatorluun ykl facias iindeydik. anakka- le'deki byk zaferi, mukadder saat bize ark ve Suriye ordularnn malubiyetiyle detmiti. Memleketin her tarafnda, benim yamda, benden daha ok kk ocuklar her gn buna benzer eyler gryor- lard. Yazk ki o zamanki dncelerimi pek hatrlamyorum, in facia tarafn acaba gryor muydum? yle geliyordu ki, sadece zaferi bek- liyordum. durmadan haritalar iziyor, kaybolmu yerlerden balayarak imparatorluu yeni batan kuruyordum. Bununla beraber sklmtm. lm, Arap memleketlerinde ok hain oluyor, insanda hibir mukavemet hissi brakmyor. ocukluu- mun belki en garip htras, bu seyahatin sonudur. Terinievvele doru Antalya'ya gelirken denizi ilk grdmz yerde, ailece her zaman yaptmz gibi, arabadan inmitik. Ben sevincimi gstermek iin ha- vaya bir el rvolver sktm. Annemin lmn bir trl unutamayan ve yllarca bize yannda glmeyi meneden babam, beni tokatlad. Hakk da vard. Ben gerekten, bu yolculukta grdklerimin, duyduklarmn hepsini, hatt annemin lmn bile unutmak istiyordum. Akdeniz ik- limini, denizi grmtm. Yeni bir hayat balyordu. Fakat olan ol- mutu. Arap salalar ve korkun dnce iime yerlemiti. Antalya'ya gidiimizi de unutamam. Beyaz kire sval Anadolu evlerinin duvarlarnda, camlarnda akam klar vard. Bu k arasn- da arabamzn sarsnts bir zafer mjdesi gibi idi. Her taraf adeta g- ne kokuyordu. Sonradan bu yolculuk zerinde ok dndm. Yni Akdeniz'e inmenin mnas zerinde... 1918 Austosunda, babam, tahsilimi tamamlamak iin beni stan- bul'a yollad. Bu harbin son anlaryd ve istanbul hakikaten korkun- tu. Drt senelik harp, ehri iinden ve dndan beraberce kemirmiti. Her ey eskimi, klm, deimi, fakirlemiti. Byk, ok byk, bizim fert hudutlarmz geen bir ey lm gibiydi. Daha ilk gn bunu hissettim. Burada, Antalya'da olduu gibi, yak nl an m arasnda avunmak imknszd. Resm azlarn vdettii ve benim btn mr- hiklik devrince hlyasn kurduum zafer bile bundan bizi kurtaramaz- d. imdeki rahatszln adn koymu muydum? Bunu bilmiyorum; fakat hakikaten rahatszdm. Bir mddet bir nevi yetimlik hissi iinde yaadm. Hibir milletin mnevveri, bizim kadar itima olamaz. Eer fer- de ait baz tabii haklarn bile peinden komamsak bu, daim bir teh- like iinde yaamamzdan gelir. Trk milleti, iki yz sene muhasara edilmi bir kale nizamiyle yaad. Muhasara iddetlendike fert kendi- sini cemiyete balad. Bu hal, bizim neslimizde bsbtn kuvvetli oldu. ocukluumun hangi devresine baksam, etrafmda ve kendi iimde bu vatan endiesi- ni grdm. te mtarekenin eiinde bu endie beni bsbtn kapla- mt. Leyl bir mektebe yerlemeyi bekleyerek evvel Rami taraflarn- daki bir akrabamn evinde oturdum. Sonra daha i ve fakir bir semtte, Kasmpaa'da teyzemde kaldm. Her gn ayr ehresiyle inkraz gr- yordum. Yam ve dncem, imparatorluun son anlarn yaadm- z anlayacak bir kvama gelmiti. Fakat elbette ki, arkadan bizi bekle- yen akbeti, mtareke ve izmir igallerini dnemezdim. Bsbtn perian ve sahipsiz bir insanlk olarak ortada kalacamz elbette akl- mza gelmezdi. Formasyonum bu yllar ve bu hdiselerle oldu. Fakat ben yine edebiyatta kalaym. zerimde ilk byk tesiri Yahya Kemal yapt. Edebiyat Fakltesine yazldm zaman, ilknce tarihe, sonra da felsefeye devam etmek istemitim. Fakat Yahya Ke- mal'in edebiyatta hoca olduunu iitince oraya girdim. Yahya Ke- mal'in derslerini dinledike, iimdeki kark dnya, nizamn buldu. Yava yava hislerin dnyasndan fikirlerin dnyasna girdim. Yukar- da da anlattm gibi, bsbtn bo deildim. Ayrca yaratmaa heves- liydim. Fakat ie nereden balayacam bilmiyordum. Yahya Ke- mal'in bana ilk rettii ey, galiba kendime mhlet vermek oldu. O zamanki hayatmzdan, niversitedeki derslerden, Yahya Kemal'in husus sohbetlerinden, stanbul matbuatnda mill cepheyi nasl tuttu- undan, fikir sahasndaki mcadelelerinden birok defalar bahsettim. urasn da syleyeyim ki, cemiyet fikriyle saf estetii atba yrtme- si, hatt birbirinin tamamlaycs yapmas onun en byk tarafdr. Fa- kat asl byk ii, bir cevher gibi dili, devrinin dilini bulmasdr. Hakikatte Yahya Kemal, edebiyatmzn bir asr, yni Tanzimat'- tan beri bekledii adamd. Reit Paa'dan sonra herhangi bir devirde gelebilir ve geldii anda fikirler sarahat kazanrd. nk Yahya Ke- mal her eyden evvel vuzuh ve sarahattir. Byk kltr, kaytsz art- sz Avrupal olmas, yni realiteden hareket etmesi ona edebiyatmzda hi kimseye nasip olmayan bir ii yapmay nasip etti. Bizi kendi mese- lelerimize ve imknlarmza ve hakik vaziyetimize gtrd. Zevki YAADIIM GIB! kurdu ve mazi ile en geni hesaplamay yapt, Lzumsuz topyalar- dan, fakirliin ta kendisi olan yalanc zenginliklerden bizi o kurtard. Bir bakma Yahya Kemal, mitolojinin o ifrit ldrc kahramanlarna benzer. Bugnn genleri onu sadece eserine ve onu besleyen byk damarlara kapanm gryorlar ve bandan beri byle olduunu san- yorlar. Devrimiz, eserden baka eyler istiyor ve aire sadece air ol- masn affetmiyor. Etrafndaki akslmelin byk bir ksm buradan geliyor. "Derghsn kmas, o zamanki hayatmn en mhim hdiselerin- den biri oldu. Bu mecmua millt mcadele devrinin bence en ehemmi- yetli vesikasdr. Orada hakikaten yeni bir edebiyatn ve dilin temeli kuruldu. Bu edebiyatn ve dilin bugn deimi olmas bir ey ifade et- mez. Eski ufuksuz edebiyatmzda iir dili ve iir anlay daima dei- ti. Mesele gelecee imkn hazrlamaktr. Genlerin "Dergh"ta byk bir hissesi olmad. Biz orada sadece kanat rpyorduk. Asl bizden b- ykler, Yakup, Him, Mustafa Sekip ve bilhassa Yahya Kemal, mec- muann havasn yapyorlar ve kalacak eserleri veriyorlard. "Der- ght a Falih Rfk Bey'in ve Abdlhak inasi'nin de birka eseri k- t. Fakat birincisinin itiraki hibir zaman "Yeni Mecnua"nn son ns- halar gibi olmad. Abdlhak inasi de asl eserlerini sonradan verdi. "Derghsn kroniklerinin mhim bir ksmn yine Yahya Kemal hazr- lad. Ben bu mecmuaya hi eser yazmadm. lk hamleyi daima yenme- e alktm. Kendimi hazrlksz bulur, vazgeerdim. Bence nesir, i- irden gtr. nk her an elimizde olan bir eydir. Aldanabiliriz. "Dergh" kmadan evvel bir toplant tertip etmitik. Bu toplant- da Yakub'u, Falih'i tandm. Necmettin Halil'le, Mustafa Nihat'la, Ha- lil Vedat'la, Hasan li Ycel'le faklteden arkadatk. Fevzi Ltfi ba- ndan itibaren "Dergh"tayd. O zaman Ticaret mektebine devam eden Hsn zzet Paa'nn olu Ali Mmtaz (Bir Gemi Yelken At a- iri), Hasan Rasim, Yahya Kemal'le, Him Me ok yakn dost olan H- seyin Avni, daha ilk nshalarda bizimle beraberdiler. Nuruliah Ata, s- vire'den dnd zaman kafileye katld. Biraz sonra da Halkal Zi- raat'i bitiren Ahmet Kutsi bize geldi. Ali Mmtaz ve Kutsi, ilk edebi- yat dostlarmdr. Kutsi ile birbirimizi hi kaybetmedik. O zaman ne dnyorduk? Galiba kendimize bir iir dili arama- a ve yapmaa urayorduk. "Dergh"ta birka manzume nerettim. Bunlar neretmemi ol- may imdi ok isterdim. Hatt o zaman da iimde bir hat ilediim hissi vard. Fakat bir kere kendime kar zayf davranmtm. Admn tannmasn istiyordum. Ondan sonra devam ettim ve hemen hemen her msveddemi nerettim. Herkes beni fildii bir kulede yayorum, zanneder. Heyhat; gryorsunuz ki, camdan bir evde oturmuum. Ha- yatnm en mhim hdiseleri birbiri ardnca kendi airlerimi bulmam olmutur, diyebilirim. Evet, kendimi vaktinde bulamadm iin, bakalarn keifle meguldm. Yahya Kemal'den sonra ilk byk kefim Baudelaire ol- du. Bu byk airi daima sevdim. Hatt diyebilirim ki, sade iir iin deil, hayat iin bir hoca telkki ettiim devirler oldu. niversiteden karken verdiim dersi ona ayrmtm. Beni musikye, garp musik- sinden bahsediyorum, o gtrd. Resmi onun tesiriyle tatmaa bala- dm. Fakat asl byk ufku iir estetiimde at. Luxe, calme et volup- te, benim iin zihn dstur oldu. Sonra srasiyle, Verlaine, Mallarmee geldiler. Anatole France, belki bu yolumu geciktirenlerden biridir. Bu- na mukabil Goethe, Hoffmann, Dostoievsky ve bu nden sonra oku- duum Poe, benim iin ok hayrl oldular. urasn da syleyeyim ki, bende air ve hikayeci daima beraber ve hatt birbirini nakzeder gibi yrd. Bandan itibaren ikiye blnm yaadm. Nesrim, hayatma ne kadar aksa, iirim de o kadar tecride gider. Bittabi iki sanat olan- larn oundaki karma ve karlama bende de vardr. 1926'ya doru ve bilhassa 1927'de byke bir kriz geirdim. Modern iir beni ken- dine ekiyordu. Arkadalarmn ou darda idiler; ben Konya'da yal- nzdm. Garip bir tereddt iinde yayordum. iirin hakik mahiyeti ile insann kendisi ve istekleri bende arpyordu. Paul Valery'nin bi- rinci u Varietes"si o esnada elime geti. Valery beni bu tereddtten kur- tard. urasn da syleyeyim ki, niversitede iken Yahya Kemal'in syledikleriyle Valery'nin ve sonradan okuduum Bremond'un fikirle- ri arasnda byk fark yoktu. Yalnz Fransz airi daha zengin bir mi- rasa dayanarak konuuyordu. O kadar az nazariyeci olan Yahya Ke~ maTin meseleleri ne kadar basitletirmi, ekirdeine indirmi olduu- nu bir daha hayretle grdm. Valery'yi daima okudum. O ve Gide, bir de Prouste en sevdiim muharrirlerdir. Fakat hayatmda asl alma devresi, Garp musiksini tanmaa baladm zaman ald. Gazi Ter- biye Enstitsnde iki sene birka yz pln iinde yaadm. Sonra bi- zim musikiinaslar tandm. Her eserimin banda, -en kk iirimin bile-, Garp'tan vey biz- den bir musiki eseri vardr. Ve belki de beni ahsiyetimin asl idrkine, ancak eritiimiz zaman varln rendiimiz noktalara gtren mu- sikdir. Kompozisyon iin rneim de musik olmutur. Sarih olmak iin urasn da syleyeyim ki, on dokuzuncu asra kadar edebiyat, kendi terkibini daha ziyade plstik sanatlarla yapm- tr. On dokuzuncu asrn ortasndan sonra, bilhassa Baudelaire'le, bir- denbire musikinin saltanat balar. Sade iirde ve ondan ok ayn bir saha olan edebiyatta deil, re- sim ve heykelde dahi bu tesir vardr. Bu asr sanatlarnn, iyi ve bozu- cu, geirdikleri her maceradan az ok musik mes'uldr. Biz Trkler, burada da btn hayatmz gibi paralanm yayo- ruz. Ka trl musikmiz var? Hayatmza ka trl zevk hkim? Ce- miyetimizin bence en byk meselesi, medeniyet ve kltr deitirme- sidir. Bunu bir gn Ihlamur kkn tek bama gezerken, deta tenim- de duydum. Bu deiikliin, yahut ikiliin en zalim ekilde kendini hissettirdii nokta da musik zevkimizdir. nk musik bir milletin zamana tasarruf eklidir. Yukarda birok air ad syledim. Eer borlarmn hepsini sy- leyecek olsam, bu liste daha kabanr. Hi bir suretle eriemeyeceim eylerin peinde komaktan mteessir deilim. oktan beri asl gaye- nin kendimizi bulmak veya vcuda getirmek olduuna inanyorum. Bu adamlar beni kendi hakikatlerime veya asl yalanlanma gtrdler, nk, belki de hakik ahsiyet yoktur ve bizim benlik dediimiz ey, ilk, yahut en byk ibda ve ihtiramz, bir kelime ile, masalmzdr. Aziz Yaar Nabi! Gryorsun ki, hayatm gecikmelerle doludur. Buna bir yn dnce cezir ve meddini de ilve ediniz. 1932'ye ka- dar ok cezri bir garp idim. ark' tamamiyle reddediyordum. 1932'den sonra kendime gre tefsir ettiim bir ark'ta yaadm. Asl yaama iklimimizin bylesi bir terkip olacana inanyorum. "Be e- hir" ve "Huzur 5 ' bu terkibin aratrmalardr. Yazacam br eserlerin de ekirdei budur. G Ve yava yazarm. Yazarken ok deitiririm. almaya ba- laynca araya herhangi bir ey girmezse, sonuna kadar ayn hzla de- vam ederim. Fakat aralk verince tekrar balamaklm iin aylar ister. ok defa devaml almam iin eserin beni brakmayacak kadar iler- lemi olmas ve kapda matbaacnn adamnn beklemesi lzm gelir. Hayatmda en mesut olduum anlar sekizden bire kadar yaz masas- nn banda kalabildiim anlardr. Mevzular m abuk ve daha ziyade konuurken bulurum. Fakat gelitirirken zorluk ekerim. Yaptm pln da kolay kolay takip ede- mem. ok defa bir epizodu yazdktan sonra btnn plnn yaparm. Yazarken ok dnrm. En byk glk, eseri gndelik hayatmn tesirlerinden muhafazadr. Nesirde her ey birbirine karabilir. Cmle cmle yazarm. Beyaza geirirken bazan bir sayfa, be on sayfa olur. Kafam bsbtn bo iken, srf yazmak iin masa bana hi otur- madm. Kendimi ksr devirlerimde yazmaa zorladm oldu; daima kafamda birka eser projesi bulunduu iin bunlardan birine baladm. Byle baladm btn eserleri bitirmek nasip olursa, epeyce cilt - kar. Hayatmda en ok zldm ey, jurnal tutmamamdr. Genlere verecek tek nasihatim, bir jurnal tutmalardr, insan her eyi kendin- den, hayatndan karr. Jurnal tutan adam, kendini gznn nnden ayrmyor, demektir. Bundan byk ekonomi olamaz. Burada iir ve sanat anlaymdan da bahsetmek isterdim. Fakat uzayacan gryorum. Bence gzel, bir hasrettir: Objesini kendisi yaratan bir hasret. Onun iin iirle ryann arasnda daima bir yakn- lk buldum. Bugnk edebiyatmzn byk bir hazrlk devresi olduuna ina- nyorum. Yava yava ve para para yeni bir dil, yeni bir duyu hazr- lanyor. yle ki, iirin balyle dolacak petekler sralanm bekliyor. Genler iki byk maden buldular: Halkn dili ve halkn kendisini... Fakat iiri, sanatn kendisini ok ihmal ediyorlar. Bir ksm sanat iin sadece hiddet ve istihzann, yahut mphem veya cezri inanlarn, sev- gilerin veya inkrlarn kfi olduuna inanyorlar. ou da kendi hayat- larnda mahpus kalyor. Bilmiyorum, az kudretle, kk dikkatle, ne dereceye kadar byk bir edebiyat yaplr? iirde, hikyede, romanda, daha geni mevzi ereveleri krm, insann talihini daha byk mer- halelerinde arayan eserleri bir mddet daha bekleyeceiz. uras da var ki, hemen hemen bir asrdr, edebiyatmz darya ok bal. Sula- rn bizde durulabilmesi iin oralarda vuzuhun domas lzm. Danya ok balyz, dedim. Bir kusurumuz da bu olsa gerek. Hemen hemen kendimizi hi okumuyoruz. Hatta en yaknlar bile. Bu- gnk edebiyatn bir tarafn, hem ok mkemmelini iyi bir Leica ma- kinesi de verebilir. nsan kaderi sadece enstantane ekmekle verilmez. Sanat hatt enstantanenin tam zdddr. Sinema bile fotoraf deildir. nk terkiptir. Nitekim muvaffak olanlarnda bunu gryoruz. Sait Faik hi fotoraf ekmiyor. Sait Faik'te insan yakalamann sun var, hem de en dsslal klar iinde... Onun kadar hasretle, azapla ken- di benzerini arayan pek az muharrir tandm. Sanki ok mhim bir e- yi, yar benliini kaybetmi... Daha genler iinde lhan Tarus, Orhan Kemal, Tark Bura var. "Yeni stanbullun msabakasndaki "Dost" hikyesini okudunuz mu, bilmiyorum? Orada Homiros'a lyk bir cmle vard: Kasap dkknn- da kzn yreinden yava yava damlayan kan. Edebiyatmzn gelimesi bir zaman ve anlay meselesidir. B- yk okur yazar kitle yerli muharriri okumuyor. Bu demektir ki, kendi- mizi beenmiyoruz ve sevmiyoruz. Maalesef realitelerimizden en ha- zini budur. Dier taraftan, henz modern ev teekkl etmedi. Ktpha- ne yok. Bazlar edebiyatmzdaki yoksulluu tercme fazlalna yo- ruyor. Ben bu fikirde deilim. Kfi derecede tercme yapmadmza kaniim. Kald ki byle de olsa, yine ikyet etmem. Bir ecnebi dil bil- meyen byk kitlenin benim yazlarm okusunlar diye Goethe'den, Tolstoi"dan. Gide'den mahrum kalmasn nasl isterim? uras da var ki, kitaplmz ok zayf. Kitabevlerimiz daha krl bulduklar iin mektep kitab basmakla megul. Onun dndaki- ne devlet bile alkadar deil. Nitekim baka artlar altnda daha ucuz olarak temin edilen kd edebiyattan esirgiyor. "Faydal kitap..." kaydn koymu. Hi olmazsa bana byle sylediler. Faydal kitap... yi ama, bunu kim tyin edecek? Bir kitabn maceras o kadar deie- bilir ki... Fakat asl derdi unutmayalm. Hatt bizde bile her edeb inkiaf kitapya bal olmutur. Siz olmasaydnz, bugnk yeni edebiyat te- ekkl edemezdi. Ahmet hsan olmasa Serveti Fnun muharrirleri, Ebzziya olmasa Namk Kemal yarm kalrd. Dier taraftan azz. Be alt bin okuyucu ile bir edebiyat kurul- maz. Darya kapal bir dilde yazyoruz. Dnya ile mnasebetlerimiz ok dar. Hlsa btn hayatmz gibi edebiyatmz da ok fakir ve hi tanzim edilmemi bir ekonominin ztraplarn ekiyor. Sylemee hacet yok ki, edebiyat dvamz artk sadece okur ya- zar halkmzn elindedir. Hayatn sahibi kitledir. O tutarsa her ey var- dr. Devlet ancak baz eyleri, o da isterse ve karar verirse, kolaylat- rr. unu da syleyeyim ki devletin bir edebiyat tam benimsemesi hi bir yerde grlmemitir ve fayda da vermemitir. Mnevverlerimiz, edebiyatmza hi olmazsa Aziz ve Hamd devirlerindeki bakla, o sevgiyle dnerlerse edebiyatmz deiir. Fakat bunun iin kendimizi bugnknden baka trl sevmemiz lzmdr. Aziz kardeim! te dncelerim... Son olarak gzeli daima sev- diimi, onu insan kaderinin tek iyi taraf olarak grdm syleye- yim. Gzlerinden perim. Varlk, I Andk 1951, ur. 377, s. 5-7 AHMET HAMD TANPINAR DlYOR K ok ykt ve ruh hallerinin mnakaas ile dolu olan Huzur ile son devrin en kuvvetli romanm veren, iirimizin byk imzalarndan birisi Ahmet Hamdi Tanpnar... Batanbaa estetik grlerle ilenen Be ehir 9 \ kim unutabilir? "Eik" ayarnda bir iire yllardr kulakla- rmz hasret deil mi? u anda onun konutuklarn dinlemek ve bakalarna duyurmak benim iin zevkli ve mstesna bir talih eseri. Yllardr derslerini dinle- diim bu byk adamn uyarc ve istikamet verici fikirlerinden her za- man zevk duydum. Bugnk iirimizin, nesrimizin, ksaca edebiyatmzn gidii hak- kndaki fikrinizi bir konuma halinde tesbit etmek istiyorum. Siz esa- snda krsnzden talebelerinize yllardr fikrini syleyen bir insans- nz. Fakat, bir derginin okuyucularnn da fikirlerinizden faydalanma- larn dndm. Bir hocadan ziyade bir sanatkr hviyetiyle konumaa balad. Sz kendisine brakyorum: Bence bugn edebiyatmz byk bir deime devri geiriyor. Her devrin bir gn gnne yaanan ehresi vardr, bir de gelecek za- mana geecek ehresi. Acaba 30 sene sonra bizim bugnk edebiyat- mzda, btn o ok sevdiim genlerimizin -ki baz eserlerine ben de hakikaten ok balym- yaptklarnn hepsini birden etrafnda toplaya- cak, izah edecek mesele veya vasf nedir? Ben yle zannediyorum ki biz bugn yalnz dil'le megulz, onun havasnda yayoruz, onu yap* maa alyoruz. Genler byk ve zengin bir damar buldular, her cins halkn azndaki dil ve halk hayat... iirde, hikyede hkim olan bu, bu ak ve onun sarholuu. ok defa ltfedip gnderdikleri kitap- larn okurken, asl bahsettikleri eyin yan banda bu feyizli sarho- luu, dil sevgisini buluyorum. Belli ki bir dil hazrlanyor. Belki bir malzeme ylr gibi hazrlanyor, yni i lemleri, sylemek istedikle- ri eyler ne olursa olsun daha ziyade gayretleri dil zerinde toplanyor. Behet Necatigil'in R. M. Rilke'den tercme ettii "Malte La- urids Brigge'nin Notlar"m okudunuz mu? Bu artc eseri Trkede bu kadar sadakatla verebilmenin ne demek olduunu, nasl bir kazan olduunu dndke aryorum. Hakikatte ne iir, ne de hikye ya- plyor, evvel dil yaplyor. Fakat bu malzeme ynn eritecek ve ha- kiki san'at eseri yapacak frnlar ne zaman kurulacak, bunu bilmem. Yalnz, dediim gibi, ben bugn yaplan iden ok memnunum. Dikkat edilecek dier bir nokta, halk hayatnn ve gndelik haya- tn bir iklim gibi genlere almasdr. Bu da bir yn dokman eser vcuda getiriyor. Bunlarn iinde ok muvaffak olanlar da var. Fakat, bence asl mhimi, mtereken yaplan i, yni bugnn dilidir. Hik- ye bugnn tab' imknlaryla ve madd artlaryla daha iyi uyuabili- yor. Yeni yetienlerin ou hikyeye gidiyor. Edebiyatmzda bence en byk eksik, meselelerin ya birdenbire ok kolay hal tarzlarna balanmas, yahut da hi konmamasdr. Bu kymetler buhran devrinde cemiyet endielerinin insan endiesini silip ortadan kaldrmas zerinde dnlecek bir meseledir. Sistemle b- yk edebiyat olmaz, hummas yaanan fikirle edebiyat olur. Meselesi- ni halletmi adam ya mcadele eder veya rahat eder. Belki roman ya- zlamamasnn bir sebebi de budur. nsan ok darlatrdk, hedefler ok belli. Hayat biroklarmzn kafasnda zenginliini kaybetmi gibi. Bunlar bizi fazla ematik yapyor. Baz gen hikayecilerimizde ve a- irlerimizde bunun aksine tesadf ettike ok seviniyorum. Amma ne de olsa yine asl dikkatimiz bu noktada toplanmyor. Bugnk iirimizin bence en byk meselesi, genlerin vezni bsbtn brakm grnmeleridir. iir bir milletin z maldr, hangi ekilde olursa olsun dilin ieidir ve herkesin mal olan bir l ister. Fransz ve ingiliz iiri ok yenileti, ok deiti. Fakat vezni ve klsik msra' bsbtn brakmad. Biz evvel aruzu braktk, sonra heceye srt evirdik, vezinsiz mi kalacaz? Bu otuz sene sonra da sorulacak bir sualdir. Acaba asl byk yenilii klasik eklin iinde aramak gn gelmeyecek mi? Bana yle geliyor ki genlerimizin vezimiz ve kafi- yesiz iire gitmeleri ok defa, yenilik ihtiyacndan deil, kolaylk ihti- yacndan ileri geliyor. Biraz oyunun artlarn kabul ederek de insan yeni olabilir. Tenkide gelince, tenkit yapamyoruz. Mnekkidimiz yok deil, fakat ufkumuz dar. Hemen hemen fikrin kendisi ile megul deiliz. San'at tpk eskilerde olduu gibi, zanaat halinde. Btn dikkatimiz di- le ve sath yahut ilk bakta kavranan bir realiteye evrilmi. Sonra unutmamal ki daha edebiyatmz (80) senelik bir edebiyat. Felsefeye alamadk, iyi veya kt demekle tenkit olmaz. Tenkit daha geni ev- reler ister. Bence mnekkit belki asl yaratcdr. Dikkat edin, btn byk mnekkitler ufuk hazrlamlardr. Fakat ne diye bunlar sylyoruz? Tenkit, hikye, iir ve san'at gnn itiraf edilen veya edilmeyen meseleleri etrafnda dnen eyler- dir, yle grnyor ki bizim meselemiz, hatt tek meselemiz dildir. Bunu da kmsemeyelim. Jacobi "Metafizik, Metalojik, yni meta- lengistiktir" der. Belki biz insan da dilde bulacaz. Tenkidimiz, b- tn dnce hareketlerimiz, hep onun etrafnda dnmyor mu? Mna- kaalarmz o deil mi? Ve bir millet kendi dilini 30-40 sene iinde ya- parsa az ey midir? Bunlar sylerken genlerin bsbtn br meseleleri ihmal ettik- lerini sylemi olmuyorum. Hatt bir ksmnda ok sk ve sarih bir ay- dnlkta kendisini grme ihtiyac olduunu hissediyorum. Gze batan bir ksm yoksul 1 uklarmz da belki buradan geliyor. Tabii ok iyi yeti- enler iin sylyorum. Nanuskr olmak iin unu da itiraf edeyim ki, kendimizi dardan -yine istisnalar hari- ok az besliyoruz. Ya da- rya ve mazinin bir tarafna bsbtn kapalyz, yahut da setiimiz r- neklerde kalyoruz. Fikir bahislerinde aileden olamyoruz. Filozoflar henz bizim iin yalnz bunu i edinenlerde bir renme mevzuudur, yaanan bir ey deil." Yeni almalarnzdan bahseder misimiz? Proje yapmaktan bktm. Artk bitmemi hi bir eserimden bah- setmemeye karar verdim. Bugnlerde yeni hikyelerimi bir cilt halin- de belki toplarm. Kendimden memnun olduum bir gne tesadf et- seydi size bir ka kitap ismi verirdim. Frsat bulursam iirlerimi de bir kitapta toplamak istiyorum. Sizi hayli yordum, ok teekkr ederim, bir resminizi ltfeder mi- siniz? yi resim kartamamaktan bilhassa memnun olmadn syleye- rek verdii resme de teekkr ederek ayrldm. Suat zer Hisar, I Mays 1953, nr. 37, s. 10-11 AHMET HAMD TANPINAR ANLATIYOR Siz bir konumanzda iirin tarifi gtr, demitiniz* Bilmiyorum, belki sylemiimdir. Her halde iirin bir yn tarifi yaplabileceinden ok bahsettim. Fakat, bu kadar incelie gitmeye l- zum var m? Onu Moiidre'in felsefe hocasnn yapt gibi nesirden ayrmak kfidir zannederim. Belki, ufak bir izgi daha ilve edebiliriz: Nesirde sylenmesi imkn olmayan, yahut sylenmesi iin nesrin ra- hatlna muhta olmayan eylerin san*at da diyebiliriz. Herhalde, be- nim iin evvel bu tarafndan ayrlr, iyi bir iir nesirde daima eksik, az tatmin edici ve hatt lzumsuz ve bozulmu eklini arar grnr, Homeros'da kendi vcudunu arayan Ahileus gibi... Bu, dilin iinde in- san btnyle aramaktr. Dilin lk, ekil (getalt) ve name oluu... Bunlar nesre tek balarna nakledin, ortaya tahamml edilmeyecek bir ey kar. nk nesir, dncenin ta kendisidir. iir ise kendi eklinin peindedir. O, dolaysiyle konuur. phesiz bunun aksi olan eserler de vardr. Hem de ok byklerinden. Fakat onlar da eninde sonunda, sa- dece dilin imknlarndan gelen gzellii veren o saf taraflarna, yani be on msra'a iner. Asl hava onlarn etrafnda teekkl eder. Halk bunlar seer. Eski destanlar byle ayklad. Yani iir hi bir ey sylemez mi? Syler, elbette syler. Hem daha ok syler. Fakat bizi kendi ii- mizde konuturarak... Btn ekiller gibi varlklariyle konuur. Bu tarif biraz dnk iire ait deil mi? Byle saf bir iir anlay... Tabii, ben iirin kendisinden bahsediyorum. Bugnn veya tak- vimdeki herhangi bir tarihin anlayndan bahsetmiyorum. Ona bakar- sanz her devrin iir anlay var. Seyid Vehb zamannda iir nkte, ci- nasl sz, mazmun, yahut aruzun uvalna alelacele tklm sz san- lrd. Ama, iir diye insanln tand, setii, ayrd ve unutmad bir ey de var dnyada... O, duruyor, geliiyor, daima kendi ei olan so- yunu yaratyor. Ve bu iirin de her dile gre kaideleri ve hususiyetleri var. Mevcut olmas iin onlar aryor ve istiyor. iir dilin ieidir. u halde, siz kafiyeye, vezne, hatt ekle bir zaruret gibi bakyor- sunuz. Onlar oyunun artlandr. Yani iin iinde ve essnda mevcut ey- ler. Hi oyun oynayan ocuklar seyretmediniz mi? Nasl kaidelere ri- ayet iin kyamet koparrlar. "Kardeim olmad..." diye birbirlerini yerler. Aksi takdirde kendilerini veremezler ie de onun iin. nk oyun oynadklarn bilirler. Onun ciddiyetine inanmak, o zahmete kat- lanmak iin gizli mukaveleye riayet ederler. San'at da oyun gibi iti- ma bir mukaveledir. Ama kendiniz bu artlardan ktnz oldu. Tanpnar gld; ben modern adamm da onun iin! Sonra ciddi- leti; aksi kabil mi? Btn zahiri hrriyetler gibi o da beni kendine e- kecekti tabii. Fakat dorusunu ister misiniz? Daima, hatt kompozis- yon esnasnda bile iimde bir phe kald. Hayr, fazla keyf, fazla ba- na tbi bu i... Halbuki iir sosyaldir. Gelenee baldr. ir asrlk e- killerin ve kaidelerin iinde kendini daha emniyette hisseder. Daha ahs olur. Dnn bir kere! Bir veznin etrafnda balayan o ilk ms- ra, onun iinizde kmldan. O veznin, yani sesin birden size ait bir ritm oluu, onu benimseyerek emrine girmeniz. Kafiyelerin tuttuu kta, onlarn uyandrd dikkatle adm adm yrynz... Birden dilin iine dersiniz. Her kelimeyi ayr ayr bulmak, ayrmak, birbi- riyle kaynatrmak lzm. Yava yava kt'alar veya byk ritm cm- leleri balar. Temler birbirleriyle karlar, geliir. Nihayet son msra, byk, geni btn tecrbeyi iine alan, yahut tamamlayan, yahut o zann veren o son iaret veya lk. Bu balama, bu yry, bu biti- te iirin, yani insann, yahut dilin -zaten bu noktada aralarnda fark yoktur,- srr teekkl eder. Dnya yeniden kurulur. Evet her iirde dnya yeni batan kurulur. Musiknin bir baka ei. Bunu yalnz iirin ahengini, ritmini dnerek sylemiyorum. iirdeki konumann ekli musikye benzedii iin sylyorum. iir bir ikameler san'atdr. O da musik gibi kendi maddesini kendi artlaryla yaratr Bugnk telkkinin, bu musikiye benzer, (mim ayn olan eyleri, hatt basit ahenk endiesini bile reddettii syleniyor Halbuki tamamiyle onun peinde... Btn sanatlar musikini i pe- inde. Ve hatta bu yzden tabiatlarn inkra kadar gidiyorlar. Fakat bu- gn bizi bu kadar megul etmeli mi?.. Yanl syledim tabii... Demek istediim u: Bizim bugn dediimiz ey sadece bir estetik iddias de- il ki.. Bir devir, bir cemiyet gibidir, onun bir yn taraflar vardr. Ben nazm ekillerini ykarak muasr olmaya alan yzlerce ir bilirim ki, eskinin eskisidir. Vasf gibi aka ile, zarafetle iir yazarlar. Kelime stnde oynarlar. Biz bugn baka yerde, yani kendisinde ararsak da- ha iyi otur. iimizde demek istedim, insann huzursuzluunda. Bunun- la iirin behemehal bir ekil meselesi olmas icab ettiini de sylemi- yorum. Kendi inandm sylyorum. Zaten cins irler yava yava bu ekli kendiliinden bulmaya balyorlar. Ona ister istemez gidiyor- lar. Onu yaratyorlar. nsann iinde, dediniz, bu sz biraz aklar msnz? Bugnk insann huzursuzluunu kastediyorum. O, kendisini evinde hissetmemekten gelen yadrgama, o ifade ihtiyac, yaptklarn- dan phe... Hlsa ivilerin yerinden oynam olmasn kasteddim. Asl bugn veren ey bu huzursuzluk, tatminsizlik deil mi? Kelime- lere hatt dile inanmamak, her an kklere doru gitmek, her an kendi- sini evirip evirmek, skmek, tekrar takmak... Hatt artk takamyoruz da.. Dank unsurlarmzn karsnda rpnp duruyoruz, yahut onla- r orada brakp kayoruz. Sizin hikyenizdeki Abdullah efendi gibi Hani kendi zerrelerim toplar. Evet, kendi zerrelerini toplar.. Ama Abdullah efendi I935*de ya- zld. Bugn yazlsayd onu da yapmazd. Belki de bu ekilleri ykma- ya bu kadar srarla almamzda bunun da tesiri var. Sonra devrimizin mnevverinde balayan o garip hastalk. Behemehal kendisinin dna kmak, kalabala katmak, beklenmezi bulmak ihtiyac... Hakikatte bugnn entellekteli ok g bir i yklendi. Kendisini lzumundan fazla sorumlu addediyor. Durmadan itham ediyor, durmadan brakyor. Hani masallardaki gibi: Ormann etrafna bir ip sarp tamaya alan kahramanlar gibi btn hayat yklenmeye alyor. Beni srail'in sa'dan evvelki devrine benzedik. Her kede bir saat evvel giydii pa- avralarnn iinde dvnen bir peygamber var. phe peygamberi, iman peygamberi, vazgeme peygamberi... Hristiyanlktan, hatt slv mistiinden gemi, Hristiyanlktan gelen bir nefs itham. Ben hasta- ym, binaenaleyh varm. Halbuki Descartes, yani Avrupa, dnyo- rum, binaenaleyh varm, diyordu. Ve ad konmam eylerin peinde deildi. Byle bir eye rastlad m ltince lgatini aar, bir ad bulurdu. Bir ad ki, tarifin ta kendisi olurdu. Bakn, demin benden iirin tarifini sordunuz. iirin, san'atn tarifi kendi adlanndadtr. Kelimeler kklerine indike eyay ve insan verirler. Evet, Avrupa diyordum. Avrupa zaruretlere isyan etmez, onlar tandka yeneceine inanrd. Avrupa... O, hi ark deildir. Bittabi bunun bir ksm da taklid. Bir hastal btn araziyle tak- lit. Farknda olarak veya olmayarak. Netice ne oluyor? Ya insan tek haneli bir rakama iniyor, yahut dalyor. Ama, neticenin byle olma- s vakann varlndan bizi phe ettiremez, deil mi? Ne de hazzn- dan. nk bir ksmn kendimiz icad etsek bile karn, elle tutulma- zn, inkrn, kendini dnlmez yollarda, kark rzgrlarn elinde hr- palanr grmenin, nev' inin yegnesi tecrbelerin adam hissetmenin de bir hazz vardr. Asrmz ki, dndan baknca byk fikirlere, inanla- ra inince o kadar sosyal grnr, bu meselede btn tarih boyunca g- rlmemi kadar ferdiyetidir. Ne yazk ki, san'at sosyaldir ve sosyete akldr, nizamdr, devam zinciridir. Bunlar sylerken insan, yalnz huzur iinde, sabit kymetlerle i grr, demiyorum. O cinsten bir huzur lmn ta kendisidir. Hatt da- ha beterdir. nsan deimezse rr. nsanlk deiir. Nesilden nesle daima deiir. Fakat meseleleri msbet almak artiyle. Bu Dionysos ile Apollon'un karlamasdr. Toprak elbet besler, fakat yalnz kk bes- Ie\ tohumu rtr, o kadar. zm ve buday ise gnein altnda olur. tte onun iin san'atta ekilciyim, yani kendimle mcadeledeyim. "Huzur" romann yazdnz ne kadar belli. Mesele, eski masallar iyi okumakta. Titan ve ifrit her zaman var- dr. nsann iinde her lhza uyanr. Hakikatte onlar bizim zenginlikle- rimizdir de. Fakat kayt altna almak artiyle... O zaman hr olarak kar- sna geeceimiz malzeme olurlar. Biz bugn onlara yardm ecnvo- ruz. Edebiyattan kaalm derken daha kt bir edebiyat yapyoruz. Ama hep byle deil tabii... in iinde tesadfn fazla girmesine ra- men yine de gzel eserler kyor. nk insanolu elindeki ie kendi- sini geirmesini biliyor. Balarken inkr edilen dikkat kendiliinden iin ortasnda uyanyor. Sizce dehnn miyar nedir? Dikkat... nsan dikkatidir. Dikkati nisbetinde byktr, kuvvetli- dir. nk dikkat bize, eyann ve kendimizin kaplarn aar. Rilke ne gzel syler. Aa iiri mi yazacaksn, der. Aylarca aaca bak, nizam- n iine naklet. O sende, kulaklarnda ve gzlerinde kurulsun, der. Ha- yr, bu son ksm orada sylemez. O son sonelerdedir. Ne ir ama... Tercmeden okuduum halde -Almanca bilmem- hayranm. Bakn bu- rada da bu meseleye dnebiliriz. Hi de asimin gzelliine erimeyen tercmelerle bir ir nasl sevilir? Dncesi iin mi? Elbette ki, hayr! Seviyorum, seviyoruz, nk Rilke, cins ir olarak dncesini, ken- disinin olan bir tekniin emrine vermek suretiyle o kadar deitirmi ki!.. Anlyor musunuz, ekil, ruhu ve muhtevay yle benimsemi ki, kendisi dald halde yine de bir ey kalm. Yani ekil, ruhu yarat- m. Canm yle deil mi!.. Biz eklimizle mevcut deil miyiz? ekli- mizle yani vcudumuzla... Btn kabiliyetlerimiz vcudumuzdan gel- mez mi? Demin zm ve budaydan bahsettiniz? Zeytin ve inciri de koyabilirdim. nk Akdenizliyim. Biz Akde- niz insanyz. Trk kltr Akdenizlidir. Eski medeniyetimizin moda- larna mukavemeti, onlarla mcadelesi de buradan gelir. Biz esersizlik- ten ikyet ederiz. Nasl eser olsun ki, bu modalar bugn taklide ra- men benimsememi, gizliden gizliye ona isyan etmi. Ve sonunda ii akaya ve tam oyuna gtrm. Evet, Akdenizliyiz, Yahya Keml'i bi- raz da bunun iin severim. Bu hakikati bulduu iin. amus'den ok evvel. Duydumsa da zevk almadm slv kederinden! dedii ve ondan evvel, ok genken "amlar Altnda Musahabeleri" yazd iin. "Nedim'e Tahmis i "nde de bunu ayrr. Akdeniz size bir ok eyler duyuruyor ve dndryor galiba. Adalar Denizinde bir dolan, anlarsnz. Ben 1920'de Antalya'ya denizden gittim. Hem 10 gn srd bu yolculuk. Vapurla gittik ama, bir yn i kt. Bekledik, yava yrdk. O zaman ok cahildim. Fa- kat kr deildim tabi, grdm. O gne altndaki vuzuhu grdm. Ne hacet, stanbul, btn sahillerimiz byle. Ve her adann ta uzaklardan k, btn kenarlariyle byy, o artc nisbetler ve renkler... nsan ister istemez, her eyi kendi zihninden ve elinden km gibi ka- bul ediyordu. Her ey insand, insana dnyordu. Herey, herey san- ki akld. Ve tabii, plak ve gzel vcuttu. Herey insana, sen ve yal- nz sen varsn, diyordu. Yalnz senin dncenin ve vcudunun nizam var, diyordu. Bazan realitenin dnda veya stnde gibisiniz. Anlalyor, benimle adamakll kavga etmek istiyorsunuz. Bil- kis... Yani hem evet, hem hayr. Yalnz beni realite prensiplere gtrr. Yavrum, ben biraz eski adamm, yani takvimin adam deilim. Ben ko- medinin komedi olduuna, iirin iir, hikyenin hikye olduuna, nev'ilerin aralannda bir silsile bulunduuna inanrm. iir benim iin bir i-lem nizamdr. Yapabilir miyim, ne dereceye kadar yaparm, o ayr bir mesele. Tabi bu demek deil ki, trajedi Racine gibi yazlr. Hayr, bu g- ln olur. Trajedi bugn belki de yazlmaz. Yazlrsa az ok Giraudo- ux gibi yazlr, veya Gide gibi yazlr. Yani kaidelerine, artlarna riayet etmek artiyle, fakat yeniden yazlr. Daha dorusu hi kimse gibi ya- zlmaz. Yalnz insan tali'inin bykln vermek iin yazlr. Onun art budur. Avrupa'dan bahsederken ark deildir, dediniz Halbuki siz ark' sevdiinizi pek inkr edemezsiniz* Elbette severim. Evvel tarihimle balym, sonra ondan ayrld- m tek meselem olduu iin severim. Bazen bir zenginlii, bazen al- tm bir hastal sever gibi severim. Yalnz bir noktay unutmayalm. Bu sevgi bizim iin bir nevi evvel yaanm hayattan kalma sevgidir. Yani artk Avrupal olduum iin severim. Yani tefsir ederek severim. Bunda da bir fevkaldelik yok. Her nesil mazinin tefsirini yapar. Sev- mek, daima hususi bir bak tarzdr. Yahya Kemal'de mazi hasreti var, diyorlar Sleyman Nazif'ten gelme bir sz. Bir de Ziya Gkalp'ten. Fakat tabi yanl, Bilkis yarnn hasreti var. "Deniz Trks"n okumad- nz m? Biz o zamana kadar milletinin mazisini bilen edebiyatya rastlamadk da onun iin. Avrupa'da byk sanatkrlar az ok bir kl- tr erdisidirler. Bizde... Bugnn en modern adamn an, adm ba- nda tarihten size bahseder. Hatt sol tannanlar bile. nk tarih, ah- siyetin ta kendisidir. Aragon'u okuyun. Fransa tarihinden kar ms- nz, grn. Malraux'yu grdnz. Asrn en byk san'at tarihini yaz- d. Dedim ya, tarih, ahsiyetin kendisi, hi olmazsa, kaynadr. Onsuz insan teekkl edemez, yle bir yalnzla der ki konumak bile im- kanszlar. Onun iin nesiller ve fertler daima mazi ile meguldrler. Daima tarihin karsnda vaziyetlerini tayin ederler. Sabahaddin Ey- bolu'nun "Yeni Ufuklar"da bu bahse dair gzel bir yazs kt. Ba- ka trl nasl olur canm? Ben tek bama yaayabilir miyim? Ben bir oluun paras, yarn ortaya geecek son halkasym. Zinciri tanmaz- sam olur mu? Yahya Kemal'deki tarih de bu. Yalnz o ayrca tarihidir de. Ve galiba en iyi tarihimiz. Fakat hereyden evvel realisttir. lk byk realistimiz bence odur. Yani iimizde hayata aldanmadan bakan tek adam. Onun iin topya kurmaz. Aldanan insan korkun bir eydir. nk etrafn aldatr, ykar. Mazi dasslas ve Yahya Kemal... Bu bir dost akasdr. Biraz da gelenekte mevcut olmayan bir eye, rya ada- m ve derbeder sanlan irin aznda hakik bilgiye rastgelmekten do- an bir aka. Ha, u var. O kendi hislerini ve aktalitelerimizi zaman zaman maziye nakletti. Ama, bunun iin mazide yayor, demek, iyi ama bu, "Les Ffetes Galantes" yazd iin Verlaine'i asrnda yaama- makla itham etmek olur. Halbuki Verlaine, devrinin ve bugnn btn bir tarafdr... Yahya Kemal iirimizde bir devam zinciri kurulmasn istedi. Bu da tabi hakk idi. Hatt tarih rol idi. Bugnk genler bu- nu baka ekilde folklora giderek yapmak istiyorlar. Genleri seviyor musunuz? Tabi... Hem ok. Cesaretlerine, srarlarna baylyorum. Onlarla konuurken onlarn yandaki zamanm hatrlyorum. cabnda stn- de oturduum kahve sandalyelerini silh gibi kullandm zamanlan. Kahveciler bundan epeyce ikyetiydiler. Ama ben ahmakla kzar- dm, yani kapalla. Galiba gabvet denen ey beni daima ldrtt. Gabi adam ne kolay hakszlk yapar! O, btn insanla hakaret gibi bir eydir. Bir de hi bir zaman san'atn stnde bir ey grmezdim. Onun baka eylerin emrinde olmasn istemezdim. Hatt hayatmn bile san'ata fazla girmesini istemezdim. Hl da yleyimdir. ir her eyini iirde ve san*atta bulmal. Giderse san'attan onlara gitmeli Mu- zalar Tanr kzlardr, esarete gelmezler. Deiirler. Allahsmarladk bi- le demeden giderler. Haberiniz dahi olmaz gittiklerinden. Bektai de- desini yakmlar, bir de bakmlar ki, atein iinde yalnz tac ile hr- kas kalm. Onun gibi bir ey. Elinizde sadece iyiniyetleriniz kalr. Ama insan me s 'uldr demitiniz Hatt sk sk sylersiniz* nsan hereyden evvel mes'uliyet duygusudur. Evet. Ama bu mni deil ki. nsan, insan talibinden mes'uldr. Fakat ir, iirinden de mes'uldr. Zaten iyi ir bunu kendiliinden halleder. Sembollerini, dnyasn yle kurar ki iirinde, btnl ile kendiliinden oraya geer. Baudelaire, Rilke, Valery, Verlaine, Yahya Kemal yle deil miydiler?.. San 'at eserinde, san 'at kaygusundan baka bir endieye yer veril- meli mi? San 'atn esas fonksiyonu sizce ne olmaldr? San'at eserinde, san 9 at kaygusundan baka bir endie olmamal- dr. Ama bu, meselesiz olmak demek deildir. nsan, kendi meseleleri- dir. Ben herhangi bir dvann aka mdfaasn yapan eserden ho- lanmam. nsan btn ite alan ve arasndan meseleleri veren eseri ter- cih ederim. Nasl alrsnz? iirde msra msra... Zannederim ki. bu en iyi ekildir, fakat nes- ri bozuyor. Yani cmle cmle yazyorum. Binenaleyh bazan terkibin btnl kayboluyor. Daima develope ederek (gelitirerek) alrm. Cmle ok defa sahife, sahile forma olur. ok tashih yaparm. Kkn- den deitiririm. Daha ister misiniz? Altm kalem, altm kt, masamn oturduum kesi, yalnzlk, hlsa bir yn i t iy ad lan m ve tiryakiliklerim vardr. Kendime kar daha hr olarak almay ister- dim. Konuan; Mustafa Baydar Varlk, I Austos . 955. nr. 421, s. 6-7 A H M E T H A M D T A N P I N A R Dil devriminden yana msnz? Tr k e dei i yor, her ya ayan e y gi bi de i i yor v e de i me s i l - z m. Bu de i me ni n, nes i l l eri n gerekt i i gi bi e s e r ve r me s i ni v e bi rbi ri - ni c e vapl and r abi l me s i ni g l e t i r e c e k e ki l de ol mas na el bet t e taraf- tar de i l i m. Tr k e d e i me e mecburdur, nk f e l s e f e l gat i he nz t e ekkl et memi t i r. Bu l gat ancak Tr k e kkl eri nden t e ekkl eder- s e bir Trk d nc e s i ol abi l i r. Bi r f i l oz of "met af i zi k, met a- l engi s t i k- tir" der ki , dnyan n e n dor u s zl eri nden biridir. Hl s a ben, uurl u bir di l de i i mi ne taraftar m. iirde yem anlam sizce nedir? Be n gz e l i n me v c ut ol duuna, var ol duuna, di l i n ryas ol duu- na i nananl ardan m. O di l i n mut l ak ryas d r. An c a k g z e l ol an beni m i i n yeni di r. Yeni ni n s onu yokt ur. Bug nn yeni si yar n n korkun e- ki l de es ki s i ol abi l i r. Fakat gz e l bi zi ni sb ol s a bi l e, bir de v a m eden eyl er f i kri ne gtrr. Bak yeni di r, Ne d i m yeni di r, Rons ard hl yeni - dir. Sof okl e s ' i n ye ni ol duu gi bi . Me s e l e di l i bul makt r. Ama , btn bu yeni l i kl eri , itiraf et mel i ki , devri n di l i yl e bir i t en anl a ma dourur. Ne di m, 18. asr n di l i ni bul du, onun i i n yeni di r v e onu bul duu yerde yeni di r. Yal n z bul mak nedi r? Pi c as s o' nun kendi si i i n ne derece do- ru ol duunu bi l me di i m bir s z vardr: "Ben aramam, bulurum. '* der. Bi z , bugn ok ar yoruz. Herkes mut l ak eki l de yeni ol mak, btn un- suri ari yl e yeni ol mak ni yet i nde. Sonra be nl i i mi z l e o k vnyoruz. Mut l aka ke ndi mi z i n d nda bir i nsan arar gi bi yi z. En beendiiniz iiriniz hangisidir? iirlerim ndir dostlarm gibidir. Hepsini ok severim. Aksi ol- sayd yazmazdm. iirlerinizi nerelerde yaynlyorsunuz? Rastgele... Nesiller deiti, artk topluluk halinde deiliz. Benim iin bir mecmuann veya gazetenin sahibini sevmem bu ite bana ye- ter geliyor. Tabi ben de biroklar gibi, bir mecmuann sahibi, yani b- tn dzeni kendim vereceim bir dnyann sahibi olmay isterdi: Fa- kat olmad. Mes'uliyetinden ekindim ve belki daha ziyade, byle bir dergiyi kurmak iin zaruri olan o tam uygunluu etrafmda bulama- dm. Sonra biliyorsunuz hocaym. Azz ve tabiatiyle yalnz kalyoruz. Fikir ve san'atmz, hatt btn modern Trkiye yava yava oalan birlerden km bir teekkldr, en sk dzenli grnen mecmua bile tezatlar topluyor, bu itibarla yapamadm. Eskileri ve yenileri nasl anlatrsnz? Bu 40 senenin iinde edebiyatmz ok deiti. nsanla kurduu ilgiler bsbtn baka oldu, yani daha ok derinleti. Bu demektir ki, edebiyat gerek yolunu buldu. Servetifnun, phesiz byk i yapt ve bize Fikret gibi bir ahsiyet verdi. Romanda Halit Ziya gibi usta bir teknikiyi verdi, ama ne kuvvetli usta. Fakat Servetifnun ok ekil- ciydi ve ayrca dilden gafildi, yani dardan grdn tatbik ediyor- du. Edebiyatsa hereyden evvel dildir. Bugn edebiyatmz, Yahya Kemal'den beri demek istiyorum, ok deiti. Denebilir ki, artk dar- dan gelen rnek deil, dilin kendi varl, san'atkn yaratyor. Sonra kendi hayatmz grmee baladk. Servetifnun, bir idealizasyondu, bugnk san'at kendi insanmzn peinde, kendi hakikatlerimizin peinde, hi olmazsa dilin peinde. Dil daima mhimdir. Daima bir takm en esasl gerekleri gizler. Bugn edebiyatmz bir noktada top- lamak kabil deildir. Zaten btn dnyada byle bir dalma var. Btn bunlarla darnn hibir tesiri olmadn sylemek is- temiyorum. Bilkis bu tesir devam ediyor. iirde bamza bir Prevert modas kt, gen irlerimizi, hi olmazsa bir ksmn, deta akaya gtrd. Romanlar ve hikayeciler daha mes'ut. Zaten bir edebiyatn bsbtn kendisine kapanmas imknsz ve tehlikeli denecek kadar kurutucudur. Bu itibarla ben aksinden, kfi derecede dnyaya al- mamamzdan ikyet edebilirim. nk tek tesirler oluyor, tek tesir bizi zaruri yollar semee gtrr. Dn hikye ve romanda Tche'khov ve Gorki tesiri vard. Bugn hikye ve romanda Steinbeck ve Amerikan roman ok seviliyor, baz muharrirlerimiz toprak dvalarn- da ve kyl meselelerinde Amerikan romannn byk tarafyle ve rportaj mahiyetiyle bir uygunluk buldular ama dil ve hayat tec- rbemiz bu tesiri karlyor, onu az ok tadil ediyor. Eksik olan tarafmz henz Trk mektebinin, yine Yahya Kemal'i ayryorum, k- mam olmasdr. Bir eye memnunum: ok genler kendilerinden bir evvelkilerini olsa bile iyi okuyorlar. Bu demektir ki, bir gelenek kurulacak. Resimde, heykelde, iirde, romanda hlsa btn san* atlar- da yerli gelenek kadar mhim ey azdr. Ann tutmas iin evvel aacn bulunmas arttr. Eski iirimiz bu sayede teekkl etti. Dehnn herkes bir tarifini yapar, bana da bir iki tarifini yapmak nasip oldu. Bir tanesi de, galiba en dorusu, doutan gelen imknlar bir tarafa, bir id- dihar, ylma meselesidir. Nesillerin almalarnn getirdiklerinin bir mihrak zekda kendisini buluudur. Sonra, hakikaten devirler vardr. Birdenbire artlar o kadar yerinde olur ki, bakarsnz ki nesil batan aa sade zafer kesilir. Gnlk olaylar sizi yazmaa iten bir sebep tekil ediyor mu? Tabi... Ama eer elimde baka bir i varsa tabiatiyle mukavemet ediyorum. O zaman dardan gelen bu tesir hakikaten kuvvetliyse, ben- de gizli kalyor, deiiyor ve nihayet geici polemiin tesinde san'atn kendisi, esas dnce haline geliyor. Esasen bunu kendime bir metot yaptm. Her zaman bulabilmek iin bugnn stne kmaktan baka are var m? Yaanan gn, deitirici ve sihirbazdr. Peinden koma- nn ve yakalamann imkn yoktur. O ok dalgal bir denize benzer. n- san alkantya maruz kalr ve ancak kk tedbirler alr. Sathta hibir ey yaplamaz. Mercan adalar derinliklerde teekkl ederek darya karlar. Her eserin kendisine gre ve zannettiimizden ok zaruri ve biyolojidekine ok yakn artlar vardr. Eskilerin irtict dedikleri ey- le san'at olsayd, slm edebiyatlarndan byk san* at olmazd. Ka yldr hocasnz? Fakltedeki dersleriniz daha ok al- manza mni oluyor mu? Evvel syleyim ki hocal severim. Otuz sene oldu... Hocalk tabiatiyle san'atm deitirdi. Heyecanm, yenilie ballm, birok hususiyetlerim, iirim iin demiyorum, fakat br eserlerimde ol- duumdan baka trl bir insan yapabilirdi. Fakat hocaln genler ve cemiyet karsndaki mesuliyetleri, ki asl hocalk budur, beni daha l- l olmaa gtrd. Sonunda iimdeki iki adam kavga ede ede anla- tlar. imdi almam biraz daha iyi idare edebiliyorum. Kimbilir, bel- ki de bu daha iyi oldu. Dardan gelen bir takm ok cazibeli evi re hocalk sayesinde mukavemeti rendim. unu da syliyeyim ki Avrupa'da bile bugn XIX. asrn o hr, yalnz san'atiyle babaa kalabilen mes'ut muharriri kalmad, hi ol- mazsa genler arasnda. Hele ikinci harbden sonraki hayat artlar mnevveri devlet kapsna, gazeteye, hi olmazsa Unesco gibi teek- kllere gtrmee balad. Bir nokta daha, bizim Eskiler'in ou, yni irlerden bahsediyorum, kad ve kadasker, eyhlislm olmazlarsa mderris kalrlard. Bu itibarla geleneimiz var bu ite. Kald ki niversite hocal bir cemiyetin bir insana verebilecei en erefli itir. Yenilerden kimleri beeniyorsunuz ? Hemen hepsini. iirde, mthi bir dil aratrmas ve hiciv kudreti balad, destanyi arama balad. Yine birok insan bana danlacak, benim anladm iir bsbtn baka bir ey. Yeni iirin karsnda ben, slm tarihinin, cennetten ziyade Medine'nin hurmalklarn dnen o gazve ehidine benzerim. Benim iin anladm mnada iirin kendisi hereyden stndr. nk o, Avrupa medeniyetinin kaybedilmemesi gereken bir var noktasdr. Mutlak mnda bir ebediyetin imknsz- ln artk renmemize ramen, insann m ke m mel i ye 11 e n de bkabileceini bilmemize ramen -hi deimemi grnen medeniyetlerin zamanla olduklar yerde ne kadar deimi olduklarn biliyoruz- ben bu var noktasnda kalma taraftarym. Bu yaplan beenmemek deildir. Kald ki yava yava ekil ve iirin kendisi de bizim nesilden sonrakileri ekmee balad. Yalnz yeni iirde ve nesil- de halk dili bizi zaman zaman fazla ekiyor. Bu o kadar dikenli bir mesele ki, bazan dnrm: "Dede Korkut Hikyeleri" iki asr evvel moda olsayd, phesiz Trk edebiyat deiirdi. Fakat imdi bir nev'i dert oldu. Herkes Korkut Ata gibi konumaa alyor. Korkun ey bu... 14. asrn diliyle konumak, beyaz beyaz, burcu burcu, kvl kvl, prl prl... Ne oluyoruz Allah akna... yle salam, yerinde, yazann okur yazar bir insan olduundan bizi beyhude yere phe ettirmeyecek bir dille konuup yaz yazmayacak myz? Gnn dili, ite imdi asl meseleye geldik. Bir devir, bir yn cezir ve med iindedir. Fakat hayata istikamet veren bir byk taraf da vardr, muharrir asl onu bulmaldr. Yirminci asrn nkleer medeniyetinin balangcndayz. Bilgi, kinat geniletiyor. Her tarafta grlmemi bir Zek hamlesi akyor. Halk kendimize ekecek yerde, durmadan onun seviyesine inmee almak "Ben mutlaka senin ol- duun gibi kalman istiyorum" demek deil midir? Buna inanyor mu? O ciddyi istiyor. Okur yazarn, okur yazar kalmasndan holanyor. Hatt onun dilini taklit ediyor.. ok budalalarsa alay ettii gibi. Halk hereydir, fakat hereyden evvel de saduyudur. Halktan asl muhta olduumuz eyleri alalm. Halk sade folklor, hatt bu cins unsurlar deildir. Bunlar halk dilinin l tarafdr. Bu kaynaktan zenginlemek istersek, onun asl yaayan tarafn bulmak gerekir. Sevdiim gen irlerin bu taraf az ok var. Halka ok zengin bir altn madenine gider gibi gitmeli. Fakat dnyann en zengin altn madeninde bile ehir kuramazsnz. Geen gn Battal Gazi'yi okuyan kapcmla konuuyor- dum. "Niye roman okumuyorsun?" dedim. "Roman yalan" dedi, "Bu tarih". Benim hikye yazdm biliyordu. "Sizi gryorum, masanzn banda bireyler yazyorsunuz" diye cevap verdi. "Ama benden baka trl olanlar var" dedim. "Yine de kafasndan uydurmuyor mu?" dedi. Gryorsunuz, halk hikye ve roman kknden reddediyor. O halde bizim halklk iddialarmz da kendi aramzda birey. Ne zaman halk bizi okur? Bize benzedii gn, makineye alt gn, renber amele olduu ve kitaba kendiliinden kt zaman... tyi ama biz irlerden bahsediyorduk. Peki irlerimizden bahsedelim. Beni en ok sevindirenler 20-25 ya arasnda olanlarn iirleridir. ki ey birden oluyor zannederim. Bir tarafta yeniden doacak klsik bir zevkin ileyecei bir romantik dal- galanma var havada. br tarafta, daha kvamn bulmam, fakat elik kadar keskin ve zeki dille oynayan bir hiciv... Ah bu hiciv bir romana dklse.. Ama byle de gzel... Geen gn Kutsi le birbuuk saat biz- den gen bir airi okuduk. Ne cmb! Haksz. Durmadan Yahya Kemal'e atyor. Yahya Kemal'e atlr m? O bize dilimizin kapsn at. Yani kendimizi verdi. Daha byk bir ey yapt. Tarihmizle bar- trd. Ama daha byk de birey yapt ki, bunu Trk tarihinde ilk defa gryoruz. Eer bugnk nesil zevkli ise, bir takm gln eylere hakl olarak tahammlszse, onun getirdii l sayesinde old? O modern Trk edebiyatmzn Nil'i gibidir. Tabi bir neslin, kendinden evvelkiler karsndaki vaziyetini anlarm. Ama Avrupal san'at ahlk haksz i yapmaz; red eder, isyan eder, fakat yerini verir.. Bugnk romanda Orhan Kemal'i, Yaar Kemal'i beenmemek kabil mi? Orhan imdilik bizden sonraki neslin en usta romancs grnyor. Yaar Kemal o kadar mkemmel yapt rportajlardan yava yava romana kyor. Bunlar mevzularn bilen ve kaderlerini yazdklar insanlar ok iyi tanyan muharrirler. Edebiyatmzn coraf- yas deiti. imdi Adana, zmir, Ankara hlsa memleket kendi eh- resiyle edebiyatmza giriyor. Beni sevdiini fazla gstermi olmasna, yani teekkr borlu olmama ramen, Hanerliolu' ndan da bahset- mek isterim. "Ali," bu senenin hikye kitaplar iindeki belki en orijinali. Tek bir ahsiyetin tpk Diderot'nun, Rameau'nun yeeni gibi, hep ayni kalmak artiyle deimesi ve onun etrafnda ehrin ve hayatmzn ayn ayn perspektiflerle almas az bulu deil. Haldun Taner'in "Ayak" hikyesi muazzam i. ok yeni bir kitaptan daha bah- setmek isterim. O da Halikarnas Balks'nn "telerin ocuu..." Ne muazzam ve zengin kitap... Denin ve bir mntkay nasl biliyor. ekil- siz unsurun deta dehas olmu. Hi romanc deil, romanla iir arasn- da... Gzellii de burada. Sanki bir deniz tanrs gibi, srsklam, sade mavilik ve su sesi bir slbu var. insanlar, dalgalarn arasndan saf kayalar gibi kyor. Okurken drt tarafm yosun kokusu ald. ok dikkate deer ve vaatli bir edebiyatmz var. Her gn hayatmzn bir tarafn buluyor. Ufak tefek lszlklerine ramen hi olmazsa hamakate ve iyi niyetsizlie kar kurduklar manev zabta da caba... Fakat, romanda da, hikyede de ekil ve muhayyele henz gerektii gibi deil, bunu da sylemeliyiz. Genlerimiz, bir eserin zerinde, onun mkemmel ekilde douunu temin edecek kadar kalmak imknndan mahrumlar. Okuyucumuz az, byk kitleler- den vazgeelim, fakat edeb eserin karsna hi iddiasz geen orta snf okuyucu kalabalndan mahrumuz. Neler hazrlyorsunuz ? Evvel "Saatleri Ayarlama Enstits" romanm kartmak is- tiyorum. Biliyorsunuz, bu roman. "Yeni Istanbul"da tefrika edilmiti. Fakat iki senedir edebiyat tarihinin ikinci basks ile megulm. Bir trl vakit bulamyorum. Bu roman ktktan sonra, "Mahur Beste"yi neredeceim. Elimde bir cilt yapacak kadar hikye var. Siz de biliyor- sunuz, vakti hemen hemen hi olmayan adamm. Yalnz tatillerim benim. Hele bitmemi iirlerime hi dokunamyorum. Kafamda vicdan azab gibi dolayorlar. "Be ehirdin ikinci basksn da yapmak is- tiyorum. Artk anladm ki, benim herhangi bir kitab ikinci defa bastr- mam, onu yeniden yazmak gibi birey... Herhalde imdi, yalnz "Edebiyat Tarihi*'yle daha dorusu onun Eski iirden bahseden mukad- dimesiyle megulm. alma tarzm nlecek gibi bir ey deil. Her sayfay bazan be defa yazyorum. Yazdm tpk heykel gibi iin- den byyor. Yalnz okuyucu olmay ne kadar isterdim? Edebiyatn zevkini onlar karyorlar. Konuan: Sel ma Yazolu 20. Asr, 9 ubat 1956, nr. 182, s. 9-15 Prof esrl eri mi z konuuyor: TANZ MAT EDEB YATI PROFES R A R AHMET HAMD | lk, Orta, Lise, niversite tahsilinizi nerelerde yaptnz? Avru- pa 'da neler ile megul oldunuz? Sizi bu meslee sevkeden miller nelerdin Hocalarnzn, oku- duunuz kitaplarn, ahsi meraknzn bundaki rol ve pay nedir? En ok megul olduunuz davalar ve mevzular hangileridir? Bunlara dair eserler nerettiniz mi? Tahsilimi Trkiye'de yaptm. Darya ok ge gittim. Yksek tahsilim mtareke yllarna tesadf etti. O zaman memlekette byk bir mcadele mistii vard. Felketler mill uuru uyandrmt. Tahsil, terbiye, yaama ekli ve zihniyet itibariyle birbirinden o kadar farkl nesilleri ve insanlar bu mistik youruyordu. Hepimiz kendi iimizde, kendimize ykselmenin sarholuunu tadyorduk. Asl benliimi bu hava yapt. Benim iin san'atta, ilimde her eyden evvel dikkat esastr. Daha byl kelime bilmem. Yahya Kemal, Fuat Kprl hocamzd. Y. Ke- mal'den tarih zevkini ve bir muharriri tekmil okumak disiplinini al- dm. O zaman ok gen olan Prof. Kprl'den de ok ey rendim. Fransz mnekkidi Albert Thibaudet zerimde ok byk tesir yapt. Bu enteresan adam imdi unutulmu gibidir. Halbuki devrimizin en uyank zeklarndan biri idi. imdi bile hibir cidd metd kitab veya tenkit eseri yoktur ki ona dayanmasn yahut cevap vermesin. Yaknda tekrar moda olaca- na eminim. Zaten hakknda eser kmaya balad. Thibaudefnin geni tedaileri ve "nesiller nazariyesi' 9 bana ok uygun gelmitir. niversite genliinde grdnz en byk eksiklikler ve ku- surlar nelerdir? Bunlarn ne ekilde dzeleceini dnyorsunuz? Bugnk niversite genleri iin neler temenni ederim." desek da- ha iyi olur. Her eyden evvel tam aydn olarak yetimelerini, tam aydn ahlkn ve disiplinini, dikkatini ve alakasn tamalarn temenni ede- rim. Siz bizlerden daha iyi artlarda yetiiyorsunuz. Bizim nesil gibi muharebenin art deilsiniz. Daha ok kalabalksnz. Yakn muhitleri- niz daha aydnlk. Orta tahsil messeseleri daha fazla imknl. Vaka he- nz ciddiyetle ele alnmam bir lise meselesi var. Baz dvalarn halli l- zm. Bunlarn banda "ecnebi dil" mes'elesi gelir. Bizim gibi kk ekonomi ile yaayan milletlerde -Hayatmzn her ynnde inkr edile- mez bir istihsal buhran var- btn bir medeniyetin gittike artan ktp- hanesini gn gnne tercme kabil deildir. Mnevver birka ecnebi dilini bilmee muhtatr. Darj leme ancak bu suretle tam alabiliriz. Bizden zihniyet ve halk psikolojisi itibariyle ok geri olan baz ark memleketlerinde orta retim messeselerinin bir ecnebi dilini cidd ola- rak retmeleri yznden neredeyse kskanmamz icap ettiren bir geli- meleri var. Bugn bu ecneb dili yznden memlekette bir tahsil aristok- rasisi teekkl etmitir, denebilir. Ecneb mekteplerde okuyamayan genlerimiz, srf bu yzden brlerinden aka ayrlyorlar. Bu ayrl en hazin mahkmiyettir. Doutan gelen sakatlklar, tabiatn zulmleri hari, insanolunun maruz kalabilecei en zlim talih yetime artlarnn deiikliidir. Her sene binlerce gen orta mektepte bir ecneb dili re- nemedii iin kendini eksik gryor. Perian oluyor. Bu iin behemahl tanzimi lzm. kinci mesele ok kapal yetimemizdir. Para skntlar iindeyiz filn ama baz zaruretleri de unutmamamz gerekir. Genleri- miz kfi derecede dar memleketlere kamyorlar. Herhangi tahsil m- essesesine bir iki ecneb getirdik mi veya bir iki mtehasss yetitirdik mi herey i tamamlam ve kendimize yeteriz zannediyoruz. Halbuki hi bir memleket kendi artlar ile byk mnsnda aydn yetitiremez. Nihayet nc byk mesele getir. Genlerimiz ihtirassz, hatta heyecansz; genlik bir takm meselelere almak, onlar hararetle ya- amaktr. Bolukta ne san'at eseri, ne de fikir olur. En dmzda gr- nen bilgi bile iimizde yaayan bir azap eklinde olmaldr. Mektep bi- tirmek iin mektep bitirilmez. Her gen enginde bir gemi gibi her an kendi kendisine (ben neyim) -(niin buradaym)- (Ne yapmak istiyo- rum) sualini sormaldr. Bunu yapmayan gen hibir zaman gen ola- mayacak bir ihtiyardr. Yani l olarak yaamay kendiliinde kabul etmi demektir. (4-5) lk tahsil mes'elesi phesiz ok mhimdir, ferde ait bir hak- tr ve ayn zamanda bir rejim meselesidir. Fakat muayyen bir derece- den sonra yaylma artlar deiir. Memleketin i hayatyla onun geli- mesinin uyandraca ihtiyalarla, hatta refah ile kaytlanr. Biz daha bu devreye gelmedik. Yani bu ite devletin yapaca bir ok hamle var- dr. Bununla beraber bu bahsettiim i hayatna bal olan taraf ile bu- gn dahi kar karyayz. tik tahsil bilhassa ky meselesidir. Bizde ky bir ok yerlerde 100 evden 10 eve kadar iner ve galiba da adedi 43.000'den fazladr. Hayat artlar da, seviyesi de ok deiiktir. Bura- da bittabi i hayat, alma ekli, topluluk davalar ile retim mese- lesinin iine kendiliinden girer, yani bahsettiimiz kalknmann ken- disine balanr. Ayrca unu da syleyeyim ki, Avrupa ve Amerika'da ilk tahsil muayyen bir i seviyesinden domutur. Makine ile megul olmayan, nisb bir refaha ermeyen insan okumay yazmay rense bi- le unutur. Okuma da btn hayat gibi bir gaye iindir. Balzac "hayat- mz masallar kemiriyor" demiti. lk tahsil bu ekilde dayanaksz al- nrsa demokratik iyi niyetlerin bu cinsten bir masal olur. Yoksa yanl anlamayn, ben tatbik eklinden bahsediyorum. Halkmz okutmaya almak vicdan borcumuzdur. Biz yz seneden beri srp giden boca- lamalar sadece d buhranlara yormamalyz. Hakikatte bir medeniye- te iten ve dtan intibak mecburiyetindeyiz. hayatnn tanzimi, refa- hn artmas ilim ve mtehasssla olur. nsanl 150 enedir ilim idare ediyor. O hem hayat hergn deitiriyor, hem de bu deiikliin geti- recei krizlere kar evvelinden tedbir dnyor. Tanzimat el yorda- myla Garb'a doru bir yryt. Sonra iyi niyetlerin cilalad ekle- me bilginin devri balad. Hl onun iindeyiz. Her sahada geni bir mtehasss kadrosuna muhtacz. Fakat yanl anlamayn. Bu yalnz yksek tahsil dvas deildir. Evvel lise davasdr. niversite lise s- nflarnda balar. Lise bir medeniyetin muhassalasdr. Bir lise kadrosu mill hayatta en mhim rol oynayan en mhim ekiptir. niversite rencilerinden ou yatacak, yiyecek, kitap bak- mndan ok byk bir sknt iinde bulunuyor Bu mesele Avrupa mem- leketlerinde nasl hallediliyor? Bizde neler yapmaldr? Genlerimizin hayat artlarnn deimesi iin elimizden gelen her eyi yapmalyz. imdilik yurtlar ve her cins halkn, mezun talebe- nin ok ucuz yemek yiyebilecei kantinler aklmza gelenlerdir. En zi- yade dikkatimizi eken niversite genlerinin kendisine mahsus bir ha- yat olmamasdr. Bence genlerin elenecekleri, toplanacaklar bir kahve bir laboratuar kadar mhimdir. Halbuki niversite ehri daima talebesinin hayatyla grnr. Hl bir niversite mahallesi kurulama- mtr. Hibir memlekette niversite hocas ile talebesi birbirinden bu kadar ayr yaamaz. Hi bir yerde aalk tenkit, kk menfaat ni- versiteyi bu kadar haince bir srarla takip etmez. Bizde btn drbn- ler gencin hayatna evrilmitir. niversite her eyden evvel hrriyet- tir. Talebenin madd hayatnn tanzimi yalnz devlete kalmamaldr. Zenginlerimiz bunu en mhim bir mesele gibi almaldr. Baz deerleri tam lzm olduklar zamanda kaybetmi bulunuyo- ruz. Zenginlerimiz istese 10 ylda bir niversite mahallesi kendiliin- den teekkl eder. ok temenni ederim ki, memleketin gelecei olan ocuklarmzn yetime artlar etrafndaki gafletimiz sona erer ve ser- vet sahihleri memleketin bu can meseleleriyle yakndan megul olur. Amerikan irfan ktphanesiyle, mzeleriyle (hem ne mzeler!) ni- versiteleriyle aa yukar i adamlarnn memlekete hediyesidir. n- sanlarn ebediyet diye peinde kotuklar ey nedir? Kendinden yz, iki yz sene sonra hatrlanmak deil mi? nsan hafzasnda ebediyeti bulur. Tahsil messeselerine yardm bunu temin etmenin en gzel ek- lidir. Mill hayatn srr devamdadr. te bu cins yardmlar bu devamn uuru ve ahlkdr. Konuan: Neriman M. ztrkmen Yeni stanbul Gazetesi, 30 Mart 1956, nr. 22SS EDEB YATI MI ZDA D U R A KL A MA MI VAR? 1 - Edebiyatmzda bir duraklama olduu syleniyor, ne dersiniz? 2 - Varsa sebepleri nelerdir? 3 - Genel midir? Yani, hikyeyi, iiri, roman kapsar m, yoksa bunlardan birine mi zgdr? 1 , 2 - Buna duraklama m diyeceiz, burasm bilmiyorum? Daha iyisi devam edegelen bir anlamazlk var. Bir kere iirde btn dnya hemen hemen bizim vaziyetimizde. iiri fazla yeniletirmek istediler. Srrealizm, arkasndan gelen cereyanlar, son devirde poplizm, eklin tamamen atl, kelimeden phe etmek, imaj fazla airane bulmak ve ondan kurtulmaya almak, yahut kelimeyi plak ve btn arl ile alarak sylenecek her eyi onda aramak... Hlsa bu en eski sanat ba- tan aa deitirmek arzusu, iiri sadece anlayanlara, irin kk mu- hitine, hatt ayn nesilden irlere ve edebiyatlara ait bir ey yapt. Eskiden irler iyi veya kt birbirine benzeyen insanlard. ey- hlislm Yahya Efendi, Nef, Bak nesil ve mizala birbirinden ayrlr- d. Batda da byle idi. Baudelaire Banville'e hayrand. Mallarme, Francois Coppee her trl estetiin dnda anlaabilirdi. imdi byle bir ey yok. Bu dzen kalmad. iir, atmosferin mal olmaktan kt. Msra havaya yaylmyor ve havay zaptetmek iin sylenmiyor. Ben* lik davas iin yazlyor. Mutlaka orijinal olmak iddias ilham idare ediyor. Dardan bahsedersek, tenkit de bunu kabul ediyor, hatt kolay- latryor. Eskiden mnekkid ahmak grnmek pahasna da olsa umu- EDEBYATIMIZDA DURAKLAMA MI VAR? m olan eyleri mdafaa eder, eseri kovalard. imdi mnekkid en kes* tirme yoldan eserin nne kmak, onu istikbal etmeyi istiyor. Zaten artk tenkit yapmyorlar. Bir eit mphem felsefeyi tercih ediyorlar. Sanatta i, filozof! ile ve dialektikle halledilmee baland m sonu yoktur. Binaenaleyh iir durdu. Modern dnyada namtenahi ir var; fakat herkese kabul edilmi isim ok az. Bizde ise ie ikinci bir etki daha girdi: Dil hereyin stne kt. Hakl veya haksz sylenecek ola- nn yerini, syleme tarzna ait endieler ald. Orhan Veli'den beri bir eit yrenlik, iirin byk slup ii olduunu bize unutturdu. Hlsa biraz da iyi niyetlerimize bu sanat feda ettik. Asl hazin olan, ok dik- kate deer istidatlarn bile paral kalmasdr. Sanki sekiz asrlk mani yetimezmi gibi Japon'larn msralk iirine bile heves ettik.Bu i- lerden rahmetli dostum Nurullah Ata'n epeyce bir sorumluluk pay olsa gerektir. Bittabi bunlar sylerken, hi sevdiim, eserlerini been- diim genler yoktur demek istemiyorum. Elbette var. Fakat eserleri gelip size arpmyor. Siz btn niyetinizle peinden koarsanz ve elli trl art bulur ortaya atarsanz, bir yn eyi, esasl eyi inkr eder- seniz farkna varyorsunuz. Halbuki bir msra tek bana btn bir ci- han olmas lzm gelen eydir. iir, yanlz ir iin deildir. iir herkes iindir, herkes sevmeli, etrafnda kavga etmeli... u beenmediimiz eski iir var ya, hani yermek iin o kadar ad taktmz iir... Cemiyet hayatn nasl tek bana dolduruyordu. Tiyatrodan gazeteye kadar her- eyin vazifesini gryordu. Hiddet, kin, sosyal dva, ak, isyan her ey msra yapmaktan baka bir ey bilmeyen ve hi de bizim gibi kark estetik dvalar peinde komayan o basit insanlarn sanatnda btn hayatn emrine verilmiti. 3 - Roman ve hikyede daha baka trlyz. Edebiyatlarmzn zaaf bu sanatlarda daha kuvvetle grlyor. Burada evvela romanc iin ok lzm olan o geni kltrn yokluundan bahsetmek icabeder. Kk hretleri, para makinalarn bir tarafa brakalm, fakat gerek romanc, darda, lem-mul bir kltr olan adamdr. Balzac, Tols- toi, Proust, Flaubert, Joyce, Roger Martin du Gard... Bunlar hem a- hslarna mahsus alma tarzlar, hem de geni kltrleri ve dnya g- rleri olan adamlard. u veya bu dvann emrine girip, onun arasn- dan dnyaya bakmakla kalmyorlar, dnyay bir grn etrafnda ya- ratyorlard. iir de zaten byledir. Fakat iir rtl sanattr, eksiini, fazla gstermez. te biz bu kltrden mahrumuz. Sonra hr deiliz. Ne kendimize, ne etrafmza kar. Eser zerin* de rahata bizi terbiye edebilecek ekilde uzun uzun alma imknn- dan da mahrumuz. Bununla beraber muayyen hudutlar iine skm olsa bile, u on sene iinde Trk hikyecilii ok ilerledi. Daha evvel- kilerden bahsetmeyeyim. Cumhuriyet'te son tefrika edilen -"Ylanla- rn c"- ahslara tasarruf itibariyle, onlar itin yaratmas ile benim ok houma gitti. phesiz mevzu itibariyle biraz dar ve sadece basit bir realizmde kalyor. Zaten kye fazla gittik; ky daima dardr, husu- s dnyadr. Fakat tam okuyamadm bu roman gene de ben ok sev- dim. Biraz daha genilememiz lzm. Biraz daha dary iyi tanma- mz, yolumuzu iyi bilmemiz lzm. Herhalde hikye sanatnda byk bir gelime var. Klsiklerin ocuk yata okunmas meyvalann veriyor. Bir eye dikkat ettim: ngiliz edebiyat belki kolej yolu ile bugnk edebiyat- mza ok geni ekilde tesir ediyor. iirde ve bilhassa romanda Joy- ce'un izlerini grdm sanyorum. Fakat tekniiyle beraber domu eser daha az. nk iir de, roman da, hikye de ancak tekniiyle be- raber doan eserde mevcuttur. Sanatta, hatta nc derecede kalanlar bile, u veya bu ekilde, u veya bu yoldan esasl bir yenilii bulan eserlerdir. Hlsa romanda epeyce yol aldk. imdi byk romanc bekliyoruz. Mill hayata salam teklifler getirecek, bizi hayatmzn kk manzaralarnda ve dar erevelerinde deil, byk gereklerin- de de tantacak romancy bekliyoruz. Balzac, Dickens, Tolstoi bunu yaptlar. Gerei u: Edebiyatmzn bugnk manzaras, merkezi bilinme- yen bir vilyet manzarasdr. Bundan kurtulmaya bakmal. Yelken. Ekim 1958. nr. 21 AHMET HAMDI TANPI NAR ANLATI YOR air ve romancsnz, ikisini bir arada, birlikte gtrdnze g- re, iirle romann nerede birletiklerini syleyebilir misiniz? Pek birletiklerini sanmyorum. nk mahiyet ve nizamlaryla ay- rlrlar. iir mahhasn peinde deildir. nk kendisidir. iir, ekildir. Resme, heykele veya deminki tarifime, mahhas tarifime hi uymaya- cak ekilde musikye benzer, yani mcerretlii musikninkine benzer. Bir his, bir dnce, bir intiba birdenbire sizde kendi nizamn iln eder ve dil zerindeki tecrbelerinizle birleir. Bal bana bir "objet" olur. Dilin iei, denizin kp, tek bir dal, hlsa ilk bakta evresiyle il- gisini kuramayacanz bir ey. Halbuki roman hayatn kendisinin pein- dedir. iir kendisi iin, roman hayat ve insan iindir diyebiliriz. Geri o da, roman da kendi zerinde toparlanr ama, hayatn dzenleri iinde. Belirli bir insann, cemiyetin evresinde. iir "Ben"in peindedir. Ama o "Ben," ben deilim artk, benim bir halimdir. O da etrafn verir ama, "Ben"im vastamla ve bende olarak. nk gerekten bitmi bir iirde "Ben" de yoktur, o iirin kendisi vardr, yani iir herhangi bir "objet" gi- bi, iyi yontulmu bir elmas diyeyim. iir, hlsa zamanszdr. Fakat in- san her zaman, zaman ve mekansz yaayamaz. Zaman olan eyler bizi sk sk yakalar. Benim roman ve hikyeciliim belki de iir iin gerekli bir zamanszl temine yarar. Hislerimden, dncelerimden, hatrala- rmdan ksaca hayatn bana verdii eylerden o sayede kurtulurum. By- lece iirimde serbest kalrm. Daha byk ir olsaydm, sadece z ola- rak yaayabilseydim belki buna ihtiya olmazd. Nitekim Byron, Shel- ley yahut Valery gibi byk irler ikilie ihtiya grmemilerdir. Onlar iirin dnda baka Ur eyle lgilenmemiler, yazmamlar mdr demek istiyorsunuz? Hayr. Nitekim onlar da tiyatro, hikye, bale gibi nevileri iirleri- ne almlardr. Denebilir ki romancyla ir bende ayn evde oturan ve birbirlerini az ok rahatsz eden, bazan da yardm eden. birbirleriyle geinmeye mecbur iki karde gibidir. iirin bir ksm aydnlarca yaknma konusu olan anhklan de, geleneinin kurallar dna km olmadn syleyebilir misiniz? Zamanmzda sanatlar, belki de insan, mahiyet deitiriyor. Yahut hi olmazsa byle bir iddia var. Belki de iir ve dier sanatlar yeniden kendilerine gre bir mkemmellik elde etmek iin bir hz alma devri geiriyor. Herhalde bugn, imdi, gelenekle hatta dilin mkemmellik imknlaryla alkamz yok gibidir. iir zarur i deildir. Behemehal her devrin iiri olmaz. Hatta diyebilirim ki, zaman zaman esen rzgr- dr. Eskilerde iir tesadfen rastlanan eydi. iir benim iin Baudelai- re' le ve onun miras lanyla dolmu bir eydir. Peki, kuanzn roman ile gnmz kuann roman arasnda yenilik ve benzerlikler buluyor musunuz? Her insan byk bir ksmyla teekkl devrinin mahsuldr. Bir roman yazyor olsanz, birisi size romannzn ana dncesi- nin ne olduunu sorsa, buna rahata cevap verir miydiniz? Tabi, fakat bu soru beni dndrrse, bu ilk ana dnceye, ikinci bir dnce, biraz daha dnrsem nc, drdnc, beinci hatt ncekilere zt ana dnceler de bulurum. Tpk hayata bakt- mz gibi. Bence romanda yakalanan insan ve slp nemlidir. Onlar deimez. Yoksa her byk ksm iin bir ana dnce bulunabilir, d- ncesizlikler de, romanna gre. Romanda kanlmas, ya da dikkat edilmesi gerekli bir iki nokta- y syler misiniz?. Hibir sanatta, hatta iirde bile en nemli unsur yoku kinatyla gelir. Yani ekli, slubuyla... Hele roman bsb dir. O, btndr. AHMET HAMDI TANPINAR ANLATIYOR air ve romancsnz kisini bir arada, birlikle gtrdnze g- re, iirle romann nerede birletiklerini syleyebilir misiniz? Pek birletiklerini sanmyorum. nk mahiyet ve nizamlaryla ay- rlrlar. iir mahhasn peinde deildir. nk kendisidir. iir, ekildir. Resme, heykele veya deminki tarifime, mahhas tarifime hi uymaya- cak ekilde musikye benzer, yani mcerretlii muskninkine benzer. Bir his, bir dnce, bir intiba birdenbire sizde kendi nizamn iln eder ve dil zerindeki tecrbelerinizle birleir. Bal bana bir "objet" olur. Dilin iei, denizin kp, tek bir dal, hlsa ilk bakta evresiyle il- gisini kuramayacanz bir ey. Halbuki roman hayatn kendisinin pein- dedir. iir kendisi iin, roman hayat ve insan iindir diyebiliriz. Geri o da, roman da kendi zerinde toparlanr ama, hayatn dzenleri iinde. Belirli bir insann, cemiyetin evresinde. iir "Ben"in peindedir. Ama o "Ben " ben deilim artk, benim bir halimdir. O da etrafn verir ama, "Ben"im vastamla ve bende olarak. nk gerekten bitmi bir iirde "Ben" de yoktur, o iirin kendisi vardr, yani iir herhangi bir "objet" gi- bi, iyi yontulmu bir elmas diyeyim. iir, hlsa zamanszdr. Fakat in- san her zaman, zaman ve mekansz yaayamaz. Zaman olan eyler bizi sk sk yakalar. Benim roman ve hikyeciliim belki de iir iin gerekli bir zamanszl temine yarar. Hislerimden, dncelerimden, hatrala- rmdan ksaca hayatn bana verdii eylerden o sayede kurtulurum. By- lece iirimde serbest kalrm. Daha byk ir olsaydm, sadece z ola- rak yaayabilseydim belki buna ihtiya olmazd. Nitekim Byron, Shel- ley yahut Valery gibi byk irler ikilie ihtiya grmemilerdir. Onlar iirin dnda baka bir eyle ilgilenmemiler* yazmamlar mdr demek istiyorsunuz? Hayr. Nitekim onlar da tiyatro, hikye, bale gibi nevileri iirleri- ne almlardr. Denebilir ki romancyla ir bende ayn evde oturan ve birbirlerini az ok rahatsz eden, bazan da yardm eden, birbirleriyle geinmeye mecbur iki karde gibidir. iirin bir ksm aydnlarca yaknma konusu olan arlklar it- de, geleneinin kurallar dna km olmadn syleyebilir misiniz? Zamanmzda sanatlar, belki de insan, mahiyet deitiriyor. Yahut hi olmazsa byle bir iddia var. Belki de iir ve dier sanatlar yeniden kendilerine gre bir mkemmellik elde etmek iin bir hz alma devri geiriyor. Herhalde bugn, imdi, gelenekle hatta dilin mkemmellik imknlaryla alkamz yok gibidir. iir zaruri i deildir. Behemehal her devrin iiri olmaz. Hatta diyebilirim ki, zaman zaman esen rzgr- dr. Eskilerde iir tesadfen rastlanan eydi. iir benim iin Baudelai- re'le ve onun miraslaryla dolmu bir eydir. Peki, kuanzn roman ile gnmz kuann roman arasnda yenilik ve benzerlikler buluyor musunuz? Her insan byk bir ksmyla teekkl devrinin mahsuldr. Bir roman yazyor olsanz, birisi size romannzn ana dncesi- nin ne olduunu sorsa, buna rahata cevap verir miydiniz? Tabi, fakat bu soru beni dndrrse, bu ilk ana dnceye, ikinci bir dnce, biraz daha dnrsem nc, drdnc, beinci hatt ncekilere zt ana dnceler de bulurum. Tpk hayata bakt- mz gibi. Bence romanda yakalanan insan ve slp nemlidir. Onlar deimez. Yoksa her byk ksm iin bir ana dnce bulunabilir, d- ncesizlikler de, romanna gre. Romanda kanlmas, ya da dikkat edilmesi gerekli bir iki nokta- y syler misiniz?. Hibir sanatta, hatta iirde bile en nemli unsur yoktur. Bir eser kinatyla gelir. Yani ekli, slubuyla,.. Hele roman bsbtn byle- dir. O, btndr. Yaptmz ksa konuma sonunda sizin romancdan ok ir oldu- unuzu, romandan ok iiri sevdiinizi hissettim, yanktm m? Bir yerde iir, roman, musik hepsi birlein Elbette eserin iyi ve- ya kts olabilir. Yukarda da syledim, terbiyem iir terbiyesidir. Onun evresinden darya bakmak isterim. Herey nce beni oraya gtrr. Roman kompoze (birleik) bir sanat saymak daha doru olur. Hi olmazsa Balzac'tan beri gelen romanda. iir, resim, musik, hey- kel tpk sinemada kabul ettiimiz gibi, fakat bsbtn baka ekilde. ngiliz roman, hatt Dostoievsky'nin roman kompozisyonu bana dai- ma byk konertolar hatrlatr. Peyzaja o kadar az yer verdii halde, ok yakalayc resim sahneleri bulabiliriz. "Crm ve Cezamda cinayet sahnesinde olduu gibi. Bittabi bu her eserde vardr. Her eser baka sa- natlarn tesirlerini, kendi teknik ve slbunu, hatt malzemesinin im- knlarn tercme eder. "Yeditepe" yaynlar arasnda bir iir kitabnzn kacan duy- duk. iiri bunca yl braktktan sonra bu gereksinmeyi neden duydunuz? Ben hi iiri brakmadm. Az yazmam iir almalanmdan uzak olduum anlamna gelmez. Kitabm imdiye kadar kartmamamn bsbtn baka sebepleri vardr. Bende esas olan iirdir, oradan etrafa genilerim. Varlk, 15 Ekim I960, nr. 536 KERKK HTIRALARI Kerkk'e 1914 yl temmuzunun banda. Birinci cihan harbinden hemen bir iki gn evvel gitmitik. Bu yzden bu ehirle o muharebenin htralar bende birleir. Gemi gnlerimiz gerekten sararm takvim yapraklarna benzer mi? Burasn bilmiyorum. Fakat, Kerkk htrala- rm ok defa bir yn tek stunlu resmi teblilerin arasndan ekip - karrm. Memleket felketini, "muhtelif cephelerde sknet var" cm- lesi altnda rtmee alan tek stun zerine dizilmi bu ajans haberle- ri bazen bir yn karakol arpmalarnn sonunda bir ehrin dt- n haber verirdi. Basra'nn, Badat'n, Erzurum'un dn byle - renmitik. Bu ajans teblilerini kar yakadaki (asl Kerkk) matbaadan al- maa bazen ben giderdim. Oturduumuz sayfiye yeri Korya ile asl Kerkk' birletiren Edhem aynn kuru yata zerindeki kprde, bamda ak renk bir emsiye, havadis peinde deta kotuumu hatr- lyorum. ehre ait htralarm ok silik ve dank. Yalnz oturduumuz evleri, yeni yaplan mektebi hatrlyorum. Evlerin de Korya tarafn- da idi. Birinci ev, bu sayfiye yerinin ucunda deta bir berhane idi. Bu evde bizden evvel mutasarrf Avnullah Kzimi Bey oturmutu. air Halide Nusret Hanm'n babas olan bu zat, Kerkk'te ok iyi bir htra brakmt. Onun hakknda sylenenleri imdi hatrladka, eski imparatorluun devamn salayan, o tuttuunu koparr, akr pene memurlardan biri olduunu dnyorum. ehre ve havaliye sknet getiren, devlet otoritesini koruyan bu cins memurlara eskiden halkmz bir nevi keramet, hi deilse bir dindarlk, riyazet izafe ederdi. Avnul- lah Kzim iin de byle olmutu. Mektep arkadalarnn ou, onun geceleri soyunmadan bir post zerinde yorulana kadar ibadet ve dua et- tiini ve orackta kvrlp uyuduunu, sonra atna binip ekya takibine ktn anlatrlard. Bu evin selmlk tarafnda on, on iki yer odas (hepsi yan ykk), st katta da bir ayvanla bir divanhane (salon) ve iki byk odas vard. Bu odalardan sol taraftakilerden harem tarafna i ie iki oda ile gei- lirdi. Bunlarn haremaast, hizmetilerin, emektarlarn odalar olduu- nu ve bir tanesinin kahvecibana ait olduunu bize anlatmlard. Ha- rem ksm daha derli topluydu ve ikisi birden asl bina ile bir ' T ' ek- lindeydi. Bu evin kk renkli tahta ubuklardan yaplm tavanlar ve bilhassa harem ksmnn ayvannda (binann bnyesine dahil balkon) yine tahta stunlarn byle renkli ssleri vard. Bilhassa bu stun ssle- ri ok zd halde renklerle benim houma giderdi. Yllardan sonra, rah- metli mimar Taut'un hemen hemen bu renklerle ssledii yanan Akade- mi binasnn tavanna bakarken, o gen yata duyduum eyleri duy- dum. Anlalan, terkiplerin kendilerine gre bir standard olacak. Evin selmlk ve harem bahelerinden btn Korya'y sulayan drt kk dereden biri geerdi ve bizim ev hemen bata olduu iin bu suyu en temiz halinde kullanrdk. Selmlk bahesinin byk karadut aacn da ok iyi hatrlyorum. Bu aacn iki kiinin zor kucaklayabi- lecei kadar kaln gvdesi erha erha idi ve aa, cmert usaresini bu yarklardan yle aktmt ki, gvdesi ve dibi deta kanl grnrd. Bu usareleri kan zanneden bykannem bu aacn, yaralar lmn tesin- de bile silinmeyip kanayan bir ehit evliya olduuna inanmt. Daha girdiimiz ikinci gn dut aacnn altnda mum yakmaya balad. Ga- riptir ki, bykannemin evliyas ile gndzleri hepimiz alay ederken akam olup da mum yanar yanmaz iimize bir eit korku derdi. Bu, masalla dekorun o acaip mnasebeti idi. Bu ev muhayyelemde bykannemin evidir. Onun korkular, ve- himleri, unutkanlklar, memleket hasreti ve Yunus ilhileri ile doludur. Bu sevimli kadn, evliyasn hi unutmamakla beraber, selml bir tr- l bizim evden addetmez, komu ev sanr ve ara sra oraya misafirlie gitmemizi isterdi. Bu yzden bir oyun bile icat etmitik. Kzkardeim biraz kyafet deitirerek kk kardeimle selmla daha evvelden gi- der, annemle beraber bykannem de arkasndan komu hanm ziyaret ederlerdi. Hemen hemen kendi bytt torunuyla, bykannem bir yabanc gibi konuur, Giresun'u, Tirebolu'yu, bizim istanbul'daki ha- yatmz, babamn hayran olduu tabiatlarn anlatr, kendi muhayyele- sinin mal evliyann kerametlerini naklederdi. Bylece cansknts ve yalnzlk bizi bir eit komedinin eiine getirmiti. nk hakikaten yalnzdk. Etrafta hemen hemen konuacamz hi bir komu ykt ve stelik, gelir gelmez kad sfatyla mutasarrf vekillii zerine yklan babam, yava yava hzlanan seferberliin dourduu bir yn mesele yznden ge vakte kadar hkmet dairesinde kalrd. Babamn baz geceler ge vakit, nde kocaman bir fener, arkada iki zaptiye eri geliini de unutmam. Kapnn olduka derin kemeri iin- de krlan fenerin aydnln, fener taycsnn beyaz abal immeli Hint prensi kyafeti, babamn sark cppesi, zaptiyelerin uyku ile por- sumu yzleri bu dn benim iin gnlk eylerin stne karrd. Sonralar Rembrandt' tanynca onun "Gece devriyesini sevmee, o- cukluumun beni ok evvelden hazrladn anladm. Filhakika bu manzarada byk tablonun ok iptida ve fakir bir tasla, daha doru- su btn fakirliine ramen bende onu kabule zemin olacak bir taraf vard. Fakat ben o zamanlar Rembrandt', daha dorusu resmi bilmedi- im iin, muhayyelem daha ziyade okuduklarmla ilerdi. Garip bir te- sadfle, stanbul'dan gelirken kitaplarmz arasna iki cilt "Binbir Ge- ce" karmt ve Badat'tan da iki adm tede bir eydik. Byle, eve alayla gelen babamn gece iindeki maceras, bana bu hikyelerden bi- rini yayorum hissini verirdi. Burada uamz Seyyit Abdullah' da hatrlamak isterim. Seyyit- lii son ald kadndan geliyordu. Bir gz yoktu. Sivri, seyrek, kirli, krl, tuhaf bir sakal, gayet kark, kat kat yal elbiseleri, her biri ba- ka tarikatn veya asrlk korkunun iareti olan acaip, hatt biraz da yer- sizlii ile korkun ssleri, tlsmlar, muskalar, iittiimize gre U ka- rs, sekiz on ocuu, biri seyis olan iki ua ve bir de son derce zayf, sska bir at vard. Bu sonuncusunu biz ok ge, hemen hemen evi ve Abdullah' brakacamz gnlerde rendik. Bir ikindi vakti evden kmtm. Sokamzn hemen banda ok biare bir adamn, elinde kendinden daha biare bir atn dizginini beklediini grdm. Adam ba- na "Abdullah Bey"i sordu. Bir iki szden sonra bizim uak Abdullah'n seyisi olduunu ve efendisini beklediini rendim. Meer Abdullah, at bulunmayan babamn fakirliine kar hrmetsizlik olur korkusuyla eve yakn bir yerde atndan iner, yaya gelirmi. Bunu renmemiz hi de Abdullah'n lehinde bir ey olmad. Belki Abdullah'n bizdeki tabi- atst ehresini deitirdi. Filhakika bu acaip adam, kendisine bir ey smarland m bir lhza ortadan kaybolur, sonra sessizce gelir, selml- n sofasna, tan stne yatar uyur, biraz sonra uyannca da istenilen eyi getirir, teslim ederdi. Ve biz, bu yzden, tabi pek inanmamakla be- raber bu istenilen eyleri, onun ryasnda temin ettiini zannederdik. Hlsa, Abdullah'n at Abdullah'n masaln ykt. O gnden sonra at, selmln bahesindeki ykk ahrlardan birinde veya aalarn altnda uyuklad. Seyisi ile Abdullah yanyana yine sofada uyudular, fakat Ab- dullah'n sun ve bu srrn kendisine verdii ehemmiyet kayboldu. Seyyit Abdullah'n Trkesi de bir acaipti. Kerkk'te kullanlan Trke, Azeri Trkesi olmakla beraber, ufak tefek baz telffuz ve i- ve hususiyetleri ve krk elli kelimenin dnda byk bir ayrlk gster- mezdi. Kald ki, ar halk bu kelimelerin bizdeki karlklarn da ok iyi bilirlerdi. te darda bize hi bir glk karmayan bu kelimeler, Abdullah'n bir yn yanllk yapmasna sebep olurdu. Bir gn krek yerine kocaman bir demirci kr satn alp gelir, sorunca ve istedii- miz krei anlatnca (zne ate kevgiri diyerler) cevab ile bizi paylar, ertesi gn kap arkasnda durmadan ten ekirgeye (ecinni) diyerek bykannemi yeni bir tela sokard. Filhakika Abdullah'n husus l- gati yznden, o gnden sonra evimizin btn kap arkalarnn birka defa erbetlendii bile oldu. kinci ev, arya hatt hkmet konana biraz daha yakn, ayrca k iin daha msaitti. Bunun da selmlk avlusu bir kla meydan ka- dar geniti. Fakat, duvarlar salam ve yksekti. Harem ksm ise orta- daki aal, havuzlu bahesiyle etrafa kapal, iinden aydnlk ark eviydi. Her iki tarafa da haberimiz olmadan girmek imknszd. Bu bahenin havuzunun bandaki byk nar aacnn, mevsimine gre bu aacn iek ve meyvalannn sudaki aksini hi bir zaman unutamadm. Musul'da ve Halep'de daha muhteem ark evleri grdm. Bilhassa dnte bir gece Halep'de ziyarete gittiimiz evin avlusu fulya ve sar- mak kokulan, su sesleri, kaln koyu yaprakl ss aalar ile btn manasyla debdebeli ve muattar, hlsa benim iin o gece bata Elham- ra'nn ta kendisi olan ark't. Buna ramen muhayyelemdeki asl ark bahesini bu ikinci evin bahesi verir. Farknda olmadan birok hikye- lerime bu havuz ve nar aac girmitir. Yeil, uzun kuyruklu, daha ziya- de papaana benzeyen bir eit karga bu aacn daim ve grltl mi- safirleri idi. Onlardan baka bir yn da seremiz vard. Hayatm/ en byk cinayetini st ste bu evde yaptm. Harem ksmnda oturduu- muz odann karsndaki kk oday buday anban yapmtk. Bu oda- nn kapsn yan ak bankn ieriye giren sereleri yakalardm. Bu, ba- bamn farkna varp nne getii gne kadar srd. Babam sereleri ok severdi ve her sabah onlara eliyle, yem datmak en byk zevkiy- di. Ondan bende kalan hayaller iinde stanbul'daki evimizin bahesin- de bu rkek kularn hemen hemen avucundan yem yemeleridir. Za- manla bu sere sevgisi bende de balad. imdi evin karsndaki bah- ede yabani gl dallar arasnda onlarn gidip geliini gzetliyorum. Yamur sesleri arasndan onlarn cvltsn dinlerken kulamda asma baheler kuruluyor. Gazetelerde yeni in'in ziraati himaye iin serele- ri ldrdn okuyunca iim rperdi. Halbuki istatistie inanrm. Bu evde Glbuy Hanm yanmza girdi. Delimen, hatt yar iste- rik, hosohbet bir kadnd. Onun da bir gz krd. Glbuy, bir roman olan insanlardand ve bunu bize sk sk anlatrd. ok zengin bir ailenin kzyd. Gzel bir delikanl ile nianlanmt. Fakat daha niann gece- sinde ryasna giren bir ylan, ona k olduunu, kendi mal telkki et- tiini sylemi ve evlenmesini men'etmiti. Sonra sonra onu ryalarn- da ok gzel bir delikanl olarak grmee balam. Bu acaip k her defasnda maceralann kimseye sylememesini de tenbih edermi. Ni- kh zaman gelince Glbuy bu srr ev halkna amaa mecbur kalm. Bir sabah yatann altnda -nk ylan her sabah onun yastnn al- tndan szlr gidermi- yakalamlar ve ldrmler. Hemen arkasn- dan babas, biraz sonra nianls lm, bir kardeini vurmular ve Gl- buy'un da sar'alan balam ve gzlerinden biri kr olmu. Btn scak memleketlerde olduu gibi, ylann Kerkk'te de bir muhayyele salta- nat vard. Gariptir ki bu saltanata, asl mitoslarn uydurulduu devirler- de bu kadar kuvvetle rastlanmaz. Hi olmazsa byk sistemler ondan bahsetmez. Ylan daima ikinci veya nc derecede kaln Msr'n di- n sembolizminde onun hi bir yeri yoktur. Gnein timsali atmaca, ke- di, inek, akal, tilki bu mitolojide n safta gelir. Mezapotamya dinleri ise arslan ve boann etrafnda toplanm gibidirler. Yalnz Etilerde bir nevi Anne-Tanr olan byk bir ylana rastlarz. ok muhtemeldir ki, yava yava itima sistemin ve istihsal hayatnn remzi olmaya bala- yan resm mitolojiler ylan ilk devirlerde ehl ilhlar arasna sokmu ol- sunlar. Filhakika bizde birok yerlerde olduu gibi ylan Kerkk'te evin sahibi ve bir nevi tabu addedilirdi. ' Abdullah Efendi y nin Ryalar'ndaki "Evin Sahibi" adl hikyem bu Glbuy'un macerasnn senelerden sonra uyandr. uras da var ki, Kerkk'de nc evimizde biz de bir ylan ldrdk. O sene iinde annem Musul'da tifsten ld. 1937 yaznda idi. Bir akam heykeltra Mari ile kar sahilden k- k Bebek'e sandalla geiyorduk. Daha biz denizde iken balayan ya- mur rhtma ktmz zaman tam bir sanak olmutu. Mari ile oradaki Ylanl Yah'nn saa altna sndk. Birdenbire uzunca bir ylann nmden akp gittiini grdm. Bunlar bu hikyenin hemen aklma ge- len bendeki balanglardr. Dnsem phesiz htralarm arasnda ona balanabilecek birok eyler bulabilirim. Gerei u ki, bir eser biz- de mrmz boyunca mevcuttur. Tpk hareketlerimiz gibi icraatnn te- sadfleri ona muayyeniyetini verir. Niin Glbuy'un htrasn olduu gibi yazamyorum? Fakat byle yapsaydm, folklora derdim. Ve her eserimde istediim eyi, o sembol kymetini kaybederdim. Onun iin hi- kyenin kahraman ve muhitini deitirdim. Vak'a Musul'da gemesine ramen, ev Kerkk'teki bu ikinci evdir. htiyar babann kznn oyuncak- lar stne kapanp alad oda, benim sereleri avladm odadr. Bu evde emseddin Sami'nin lugatyla epeyce peneletiimi ha- trlarm. Franszcay skmee burada hazrlandm, diyebilirim. Ker- kk'te okuma devrine girmitim. Fakat kitap bulamyordum. Bu kitap yokluu, bu erginlik alarmn hakiki azabdr. Yerli dostlarm, bilhas- sa Krdarlar'dan Necip Bey ile Saffet Bey, bana akrabalar Ltf Bey'in kitaplarn getirirlerdi. Bu kitaplarn arasnda rahmetli Cell Nuri'nin ikide bir donanma reeteleri veren ve iki sahifelik bir iyi niyetle birka senede ingiltere ve Amerika seviyesine ykselten o mehur kitaptan da vard. O zamanlar bu kitaplar hangi duygu ile okurdum, bilmem. Fakat 1922*de Cell Nuri ile ilk karlatm gn, birdenbire beni yakalayan o lgn glme ihtiyac, zannederim ki kitaplar ile bana verdii cans- kntsnn tabi tepkisi idi. uras var ki aradaki yedi senede ben ok de- imitim. Yine bu yllarda 1913'te kan "Nevsl-i milir elime geti. Him'i, Yakup'u bu kitapta tandm. Ve Sleyman Nazif'in bir yaz- snda Yahya Kemal'in adn ilk defa grdm. Bir de Ahmet Ra.sim'in eski stanbul mahallesinin gecesini anlatan bir yazsn hatrlyorum. s- tanbul'dan o kadar uzakta bu yaz bana o yata hayatmn zerine dn- mei retti. ocukluumun hangi ana baksam bu kitap yokluunun verdii bolua, o acaip, ldrtc canskntsna rastlarm. Bugnn genleri o zamanki benden ne kadar mesut! Acaba saadetlerini bitiyorlar m? Ve acaba Kerkk'te, Erbil'de. Altnkpr'de. Suriye, Elcezire hudutlar- mzdan balayarak kervan yoluyla her konak menzilinde rastlayaca- mz Trk birliklerinin ocuklarna benim ektiim o canskntsndan kurtulmalarn temin etmek arelerini dnyor muyuz? nc ev, byk, Nefcizde konaklarna yakn bir evdi. Oraya ta- nmakla ehre biraz daha girmitik. Bu evin geni bahesinde bir yn portakal ve limon aac, bir de byk bir zeytin aac vard ve iinden olduka geni bir su geerdi. Klasik zevki hi bir kolayl kabule im- kn vermeyen Yahya Kemal'e bir gn portakal aacndan bahsedecek oldum. O bana "Dnyada belki binlerce aa vardr, takat aslnda aa drt tanedir: nar, kestane, ceviz gibi. Yine binlerce iek vardr. Ama yine drt-be iek vardr. Portakal aacnn altnda oturamazsn, glgesi yoktur. Dibinde gezemezsin, amurdur. Zaten boyu msait de- ildir" cevabn verdi. Bir bakma hakk var. Klasik iirin dndaki ey- ler, hususi notlar, mevsimler veya zevki kknden deitiren iklimden gelen eylerdir. Bununla beraber ben yine Kerkk'te ve Antalya'da o- cukluumun bir devresini portakal aalarnn komuluunda geirdim. Twipmar'm iir Dnyas ANTALYALI GEN KIZA MEKTUP Mektubunuza vaktinde cevap veremedim. Maalesef ktibim yok. Halbuki air, muharrir ve niversite hocas olarak iim epeyce fazla. Edebiyat gerekten seviyor musunuz? Eserimle temasnz var m? Buralarn bilmiyorum. Mektubunuzda beni okuduunuzu gste- ren hi br emareye rastlamadm. Yalnz, lise talebesisiniz ve Antal- ya'dasnz. Yani, 1916-1918 yllar arasnda benim yaadm hayat yayorsunuz. te size bunun iin yazyorum. Bulunduunuz memle- ketin, belki de orada dodunuz, hayatmda mhim bir yeri vardr. Si- zin sahillerinizde, o denize bakarak, o lodos dalgalarn seyrederek, be- nim genliimde imdikinden ok az verimli olan meyva bahelerinde dolarken yava yava bir hlya adam oldum. Hayatm herhangi bir antolojide bulabilirsiniz. 1901'de dodum. Babam kad idi; bu yzden ocukluum daha ziyade, Anadolu'da tayin olunduu yerlerde geti. stanbul'da iki memuriyet aras kalyorduk. Ergani-madeni'nde yanda iken bir gn kendime rastladm. ok karl bir gnd. Ben scak ve buulu bir camdan karla rtl bir bay- ra bakyordum. Sonra birdenbire kar tekrar yamaa balad. Bir eit ok lezzetli hayranlk iinde kalmm. Bu n her karl gnde hatrlar ve ya beklerim. Ergani'den sonra Sinop'a gittik (1908-1910). Ora- da denizle dost oldum. ocukluumun en byk zevki, bir berzahta kurulu ehrin iki yanndaki deniz kysnda oynamakt. Tophane tara- fnda (asl ticaret liman) bir yerde Deliba diye bir ustann gemi ima- lthanesi vard. Ben yedi sekiz yalarmda bu geminin gnll iileri iindeydim. Fakat asl, arka taraftaki byk kumlukta dalgalarn geli- ini seyretmekten holanrdm. Buraya Yaz derlerdi galiba ve kumla ra gmltl iki kale harabesi vard ki, Sinop kalesinden ziyade muhay yelemi gcklard. Sonradan burann ile ve Kilyos'a benzediini rendim. Hi bir ey, byk bir kumluk sahilde dalgalarn birbiri ardn ca saflar halinde gelii kadar gzel olamaz. Siirt'te uzak dalara akam saatlerinde ken yalnzl ve yldz- l geceleri tandm. Yazlar ok scak olan bu memlekette damlarda ya- tardk. Yldzl gece beni bylerdi sanki. Sonsuzluk dalga dalga vcu- dumu ve ruhumu doldururdu. Bir Smer rahibi gibi muhayyelem hep yldzlarla meguld. Srrn iinde yzyordum. Buna akam saatlerin- de uzak dalarn ald o korkun yalnzl, o ezici morluu ilve edin. Kerkk'te yine damda yatardk. (1914-1916). Yine gece ve yldz- lar... imdi kaybettiimiz bu ehre on yamda iken gelmitik. evde oturduk; nn de geni baheleri vard. Antalya'ya 1916 sonbaharnda geldim. Epeyce bymtm. Tek bama geceleri deniz kysnda veya kayalklarda (Hastahaneba- 'nda) gezmek hakkm vard. Karanlk epeyce inip de kayalarn gl- gesi beni korkutana kadar orada kalrdm. Denizin iki manzaras beni ldrtrd. Biri bu kayalklarn sahile bakan bir yerinde sabah ve akam saatlerinde durgun denizin kla ve dipteki ta ve yosunlarla ald manzaradr. Bu kayalarda beni mesut eden eylerden biri de yine sakin saatlerde kovuklara suyun dolup boalmasyd. Bir de le saatlerinde gne vuran suyun elmas bir havuz gibi genilemesi. Bunlar benim muhayyelem iin byk mnlar olan eylerdi. Bu ancak bylenme kelimesiyle anlatlabilecek bir haldir. Fakat galiba bu da yetmez; hakikat u ki, zerimde bir trl zemediim bir sr, gelecek zamana ait bir ders tesiri yapyorlard. 1921 ylnda tekrar Antalya'ya tatil iin dndm zaman bir gn yine Hastahane yolunda iki evin arasndan tekrar gnele birlemi, gnein saray ve havuzu olmu bu su ile karlatm. Manzara sadece muhteemdi. Fakat bu gzellik bana acaip bir lm dncesi arasn- dan geldi. Hi bir ey bu kadar insana yakn, buna ramen bu kadar ezici, ondan ayn olamazd. Bu, iire kendimi verdiim seneydi. Birok air okumutum. Yahya Kemal'i, Him'i tanyordum. Zannederim ki o gn kendi iirimin benim dmda rneim grdm. Bunu gereklen anladm m? Bir insan kendisini ancak hayatnn kk meselelerinden syrld, yahut da onlar zihn bir ekle soktuu zaman bulabilir. Ta- li'imiz iimizde ok gizli bir yerdedir. Fakat ona eriebilmemiz iin birok eylerden kurtulmamz lzmdr. Bu bende ok ge oldu. 1921 ylnda ise ben henz bu ada deildim. Dilin dnda hi bir eyin zerinde duramyordum. Ayn gnlerde yine, bulunduunuz memle- kette denizin bir baka manzarasyla karlatm. Gvericinlik denen deniz maarasn grdm. Bu maara suyun hcumuyla alp kapanan aydnlyla benim iin mhim bir ey oldu. Dediim gibi grdkleri- mi henz gerek bir keif haline getirecek seviyede deildim. Fakat es- tetiimin temeli olan rya fikri biraz da bu maaraya baldr. Huzur romannda Antalya'dan bahis vardr. Hastahaneba'ndaki kayalar. Gvercinlik ve deniz, Mmtaz'n i hayatnn deta rgsn yaparlar. Fakat dikkatli okumak, gizli balar bulmak lzmdr. stan- bul denizi ve Boazii geceleri yine bu senelerde gelir. Fakat asl ha- yaller dnyamn bir tarafn, ocukluumun yldzl geceleri ve insan yalnzlnn ve aczinin sembol dalar bir tarafa, deniz zerine anlat- tklarm tekil eder. Bunlar benim iirlerimin algebre tarafdr, diyebi- lirim. Yldzl gece ve denize, dan iimizde uyandrd yalnzlk duygusundan gittim. Deniz, insanla durmadan konuur. Bununla bera- ber yalnzlk duygusu benden gitmi deildir. Bittabi bu manzaralar bu ekilde grebilmem iin hayata stanbul gibi bir deniz ehrinde ba- lamam gerekirdi. iirde ve fikirde ilk ve galiba yzn grdm son hocam Yahya Kemal oldu. Him'i daha evvel okumu ve sevmitim. Bu iki air bana kendilerinden evvelkileri unutturdular. Yahya Ke- mal'in derslerinden -Faklte'de hocamd- ayrca eski iirin lezzetini tattm. Galib'i, Nedim'i, Bki'yi, Nail'yi ondan rendim ve sevdim. Yahya Kemal'in zerimdeki asl tesiri iillerindeki mkemmeli- yet fikri ile dil gzelliidir. Dilin kapsn bize o at. Bazlar bu tesi- ri baka trl gryorlar. Haki katta estetiimiz ayrdr. Aada anlata- cam. Yalnz millet ve tarih hakkndaki fikirlerimde bu byk adamn mutlak denecek tesiri vardr. Be ehir adl kitabm, onun at dn- ce yolundadr. Hatt ona ithaf edilmiti. ki defasnda da bu kitap bu* lunduum yerde baslmad ve ben bu ithaf koyamadm. Bende asl byk tesir Fransz iirinden ve bu iirin Baudelaire - Mallarme-Valery kolundan gelir. Fakat bu izgi de tam deildir. Ge- rard de Nerval diye ok mhim bir Fransz airini, Hoffman ve Edgar Allan Poe'yu, Fausf uyla Goethe'yi, Dede Efendt'yi, Mozart ve Beet- hoven'i, Bach', sevdiim Fransz, talyan ressamlarnn, baz modern- lerin payn da ayrmak lzmdr. Nihayet btn bunlara en sevdiim romanc olan Marcel Proust 9 u da ilve gerekir. Asl estetiim Valery'yi tandktan sonra teekkl etti. (1928- 1930 yllarnda). Bu estetii veya iir anlayn rya kelimesi ve uur- lu alma fikirleri etrafnda toplamak mmkndr. Yahut da musik ve rya. Valery'nin "Velev ki ryalarn yazmak isteyen adam bile azami ekilde uyank olmaldr" cmlesini "en uyank bir gayret ve alma ile dilde rya halini kurmak" eklinde deitirin, benim iir anlaym kar. Bu iir anlayn iirler'in birinci ve son manzumelerinde bula- bilirsiniz. "Ne iindeyim zamann" iiri, iir halini, kozmosla insann birle- mesini nakleder ki bir eit murakabe (iine dalma) ve rya halidir. Gryorsunuz ki, hakiki ryann tesadfleri ve tuhaflklar ile alkas yoktur. Zaten ryann kendisinden ziyade, benim iir anlaymda, ba- z ryalara iimizde refakat eden duygu mhimdir. Asl olan bu duy- gudur. Musiki burada ie girer. nk bu duygu, musikiinas olmamak artyla, musiki sevenlerde bu sanatn uyandrd hisse benzer. Bunu, yaadmzdan baka bir zamana gitmek diye tarif edebilirim. Baka trl ritmi olan ve meknla, eya ile iten kaynaan bir zaman. kinci iir "Boaz'da akam", iirin rgsn anlatr. Bu iirde re- alite olarak tek bir bulut vardr. Akamla bu bulut deiir, bir kavis olur ve lr, att lklar camlarda tutuur, fakat biraz sonra tekrar bir yl- dz olarak gelir, Boaz sularnda yzer. Bylece bir bulut, bir obje etra- fnda bir atmosferin kurulmas hikyesi. Burada da musiki ile bir benzer- lik vardr. Musik durmadan deiir. Deierek lem ini iimizde kurar. Bunlarn dnda iirin yaps, yahut bu neticeye bizi vardracak almann kendisi gelir. Bence iir bir ekil meselesidir. ekil her ey- den evvel dilin vezin ve kafiye ile yorulmadr. Vezin ve kafiye ve i- ire ait dier kaideler yava yava bizde ahs bir teknik haline gelirler. Ve dile bu sayede, evvel kendi sesimiz ve biraz da o yolla ve onunla beraber benliimiz, i hayatmz,tecr belerimiz girer. Sesten ok bah- settim, nk insan biraz da sesidir. Btn mesele dili bir sesin kendi- si, yahut kendi sesi yapmaktr. Buna muvaffak olursak msra dediimiz ey teekkl eder. Bazen, dar vezinlerde, msran kendisi deil, kt'a veya beyit bu vazifeyi grr. ok sevdiim Mallarme, msra "birok kelimelerden teekkl etmi, byk ve husus bir dalgalanma olan tek bir kelime" diye tarif ederdi. Valery ise airde kulan daima uyank bulunmasn tavsiye eder ki, baka yollardan ayn eydir. Bence iir meselelerinde en mhimi, hatt en gc airin kulayla tam bir ibir- lii yapmasdr. Kulanz, sizi, sizin dnzdan idare etmelidir, diye- bilirim. Ancak bu sayede msra name olur. iirle hiss dnyamzn arasna girerek bizi onlarn esiri olmaktan kurtarr ve eseri elimizin ii yapar. Dilin hamuruna gerektii gibi ekil vermemizi mmkn klar. iir yazyorsanz, bir heykel gibi dili ve i leminizi dardan grmee aln. iir ve sanat anlaymda Bergson'un zaman telkkisinin mhim bir yeri vardr. Pek az okumakla beraber, o da borlu olduum insan- lardandr. Fakat 1912 yllarnda Schopenhauer ve Nietzsche'yi ok okuduumu da hatrlataym. Rya meseleleri beni Freud'a ve psikana- listlere de gtrd. iir hakknda bu tarzda dnen, onu sonunda insandan ayran bir adamn, niin roman yazdn imdi bana sorabilirsiniz. O zaman size derim ki, iir, sylemekten ziyade bir susma iidir. te o sustuum eyleri hikye ve romanlarmda anlatrm. Onun iin mmkn olduu kadar kapal lemler olmasn istediim iirlerimin ana hatlarn roman ve hikyelerim verir. Mamafih roman anlaym da iir anlaymdan fazla ayrlmaz. Orada da rya kelimesi iin sylediim eyler, hatt r- yann nizam hkimdir. u farkla ki, iirde dolaysyla kendimin, hik- ye ve romanlarmda kendimle beraber mmkn olduu kadar hayatn ve insanlarn -benden bakalarnn-* peindeyim. Yahut bakalarna ait zamann peinde. "Abdullah Efendi'nin Ryalarf'nda, "Huzur"&& sa- natmn -eer zerinde duracak byle bir ey varsa- iki kolumun bir- letii yerler vardr. te sanatm hakkndaki fikirlerimi rendiniz. Ne kazandnz? Orasn bilmem. Kendime gelince... nsan o kadar mhim deildir. Ben de herkes gibiyim. Bu mektubu biraz da ocukluuma gndermi gibiyim. Bilmem li- seniz hl eski yerinde, yani Anbarif da m? Sizinle konuurken, sizi hep orada tasavvur ettim. Bana vaktiyle olduum gen adam hatrlatt- nz. Onun heyecan ve aknln yaadm. Size teekkr ederim. Ar- kadalarnza ve hocalarnza selm ve dostluklarm, basan dileklerimi syleyin. Alkanza minnetdarm. Mesut ve alkan olun aziz yavrum. Tanpmar 'm iir Dnyas VI MUS K MUSK HLYALARI Bu skt benim dikkatimdir. O iimde, etraf undaki her aksi kabu- le hazr bir vazoya benzer. Hangi matemin gz yalaryla, hangi im- knsz ba bozumunun lal arabyla dolacak, bunu ikimiz de bilmiyo- ruz. Kk seslerden, kslm klardan bir yn yosun, cill sathn- da lhzadan lhzaya parlyor, deiiyor, onu ocuk ellerinin kartrd- yakamozlu bir su yapyor. Yzlerce insan, benim gibi kendi dikkat- lerinin eiinde, kendi sessizliklerinin vazosu olmular, hep birden ya- ratmann ok cidd iini bekliyorlar. Biraz sonra bu sessizlik, her an, birden, bir eyi altn eiklerde bir nezir gibi boazlayacak. Kendi skt ve dikkatimizin ocanda her lhza stste kurban olacaz! Daha imdiden gergin kollaryla ok yksek bir yerde bir g- ne avcs doruldu ve ok beyaz bir ey gklerden yuvarland. Bu yu- varlanan ben miyim? Daha imdiden bir yn deimeye hazrlanyo- rum. Btn arzalar iimde, uzviyetimin atsnda oluyor. lk notlar -hangi yldzlardan gelirse gelsin!- bu skt ve dikkat vazosunda bir gl dal gibi ykselir. Fakat bu an semeye iyi alma- l! nk musik abuk byr. Orada adetler birbirini dourur. Nite- kim bir lhza evvelki gl fidan, imdi bir aatr. -Sade bu dikkat, or- kestra efini bizim iin sihirle dinin birletii bir yinin rahibi, vaktiy- le fnilere sr perdesinin bir kesini aan esrarengiz mahlklarn son ocuu yapabilir.- Dikkatimin ve sessizliimin aac, uzviyetimde dal dal byyen aa, ince, iyi dvlm madenlerden - bir akamdan koparlm kadar canl ve sade renk rperii yapraklarla, mucizeler mucizesi! Gzleri- MUSK HLYALARI mi nnde sanki billur bir havuzda, yzme ile raks arasnda bir yn harekette * deta plak, btn oyunlar meydanda ve onun iin izah imknsz, her an biraz daha byyor, geniliyor, ykseliyor, altn bo- umlar, mcevher engeller, balar, kl kadar ince kkler oalyor, rzgrda salar, durgun sularda su nergisten ve byk nilferler -ve ey Of el ya, senin cinnetin ve lmn ikiz takdisini beraber alm yzn!- hepsi beraber, her eyi kavryor, saryor, iine alyor; byk buhurdan- lar bir yn sr akamnn ve herkes iin mutlu dou sabahlarnn ar dumann etrafa yayyor. Yzlerimiz bu aata ve onun mphem afanda kk, ince, i- ten erimi, -tpk bir mabet loluunda ilk sabah klaryla cenkleen kandiller gibi soluk- bittii, yetitii dalda lme hazrlanan mey valar halinde! Fakat acaba yzlerimiz veya kendimize ait bir ey, herhangi bir ey var m? Bu altn kasrgada, zamann kendi cevherine bu imknsz ve mitsiz dnnde, bu bendini ykm muhteem felketler ala- yannda en az mevcut olan ey biziz! nk ruh bu anda brakld da banda rzgrlara yalvaran o masal kzna benzer. Her eyden o kadar uzak ve sade yalnzlyla mevcuttur. O kadar yalnz ve kendisi- dir ki her an yaratyor, her an bu yaratt eyde yayor ve lyor! Hi durmadan deien bir n- i dnyamzda st ste doan, batan g- neler, kendi hznda tkenen uucu yldzlar gibi szlen bir n- mahpusuyuz. Onun glne dalyor, oradn bir yn esrarl eyler ve i- tihalar topluyoruz: Kahramanlklar, zaferler, bizi bir tanr yapacak ka- dar byk malbiyetler, hicranlar, gurbetler, gz yalar, vicdan azap- lar; fakat en zalimi, itihamzdr; nk maddesiz bir maddeyi yaka- lamaa, sadece olu olan bir dnyay tutmaa abalyoruz. Yarn -burada zaman gece ve gndz ile ayrlmaz!- yarn, yani bu frtna dinip zaman kendi ehresini taknnca, ne kadar ok eyi at- maa mecbur kalacaz. mrmzn hadlerine inmek, alelade sularn akl olabilmek iin ne kadar dn varlktan, beyhude hazineden, mevcut olmayan zenginliklerden soyunacaz. Mucize geceler bizden btn yldz parltlarn skp alacak, tutulmaz hisler, uzaktan o kadar kamatrc ruh zenginlikleri, btn iksirler nmzde bo ieler ve kumasiz mankenler gibi kalacaklar! Kendimizi o kadar tketiyoruz, madde mntehalarna yakn bir yorgunlua o kadar yaklayoruz! Fakat ne kar, musiknin akam devam ediyor. Billurdan bir dnya bilinmez akislerle nlyor, glgeler canlanyor, karanlk geni gsn am btn hilkati besliyor! Bu skttur! Yaradltan evvel- ki yaratc kudretini kazanm; istersek bize mrmzn her saatini al- tn meyvalar halinde geri verecek! Fakat yle yapmyor; bizi bir yldz hamuru haline koyuyor, sonra silkiniyor; bir melek kanadyla toka: an- dmz iin tekrar kendimiz oluyoruz. Her ey birbirinden ayn, fakat yine birbirine bal, oraya, akamlarmzn akt o byk kzlla doru gidiyor. Ey lmn aac, hepimiz oraya srklendik! Piyano, siyah yldz azn am, btn srlarn ezberden bildii okyanuslarn diliyle konuuyor. Dalgalar birbirinin arkasndan stste yarattklar lemleri yokluyor; imdi altn klar iinde bir gemi batt! Siyah dalgalarn stnde, beyaz, plak, bakir zambak vcutlu kadn- lar, bir saniyelik imeklerin parltsnda -ah hi birini kurtaramamak aczi!- yalvaryor; bir tanesi bana elindeki iei frlatt. Ey zaman g- l, seni tandm! Maaramn nnden, baucu nda mavi gvercinlerin ve admlarnn peinde otlayan arzu ceylnlan, getiin gn hatrlyo- rum! Sana komay ne kadar isterdim! Fakat sen kendi beyaz uuru- munda, baklarnn sessiz gvercinleriyle beraber kayboldun, ben ise iimdeki deiikliin oyuncaym! Zaman, aldn geri verecek mi- sin? Yahut o geldii zaman ben onu tanyacak mym? Baka yldzlardan gelen klar kendi sahillerimi yiyor. Snd- m i lem maarasnda son kaya paras, stnde titreen son otla beraber sarslyor. Bin elmas uurumun birden avym! lm, demin kokladm iek misin? Yoksa bu hengmede bir an sarldm effaf aydnlk salkm m? Beni u anda be yz anne birden mi douruyor? Yoksa btn kinat bir billur zerresi gibi sert bir ekirdek halinde ben- de mi topland? Bir flt sesi koyu meneke ve fujerlerin arasndan fkrd. imdi maden ve nebat bir devrede kinat kadar geniiz! Btn kymetli ta- lar, garip cevherler, bir yn maden bel kemiimizde birbirini aryor- lar; bin vuslatn sahnesi ve aktrym. Kemanlar bakir ormanlarn be- iinde uyanan gen tanrlar gibi sabrszlanyor; bu afak yzl im- ekler onlarn henz kader tecrbesinden gememi gen hiddetleridir. Deiiklik, ey canl mimar! Kemerlerin, stunlarn, aydnlk cep- helerin bir lhzalk gururu, bulutlarla yaran narlarn iimde yld- rmlara olan ak ve sahilinde altn yelkenlerini am bekleyen gemi- ler, ve hepsini birden, ve yz derin ehreli uzlet bir tek aynada kendi- sini bir lhza seyretti diye beni kendimin glgesi yapan aydnlklar! Viyolonselin, davullarn garip sonbahar... Her eyin bir nefese bal olduu i dnyamzn yaral bir ku gibi avucumuzda rperdii an, byk orman yangnlarndan ancak kam ceylnlarn pnar bala- rnda dinlenii, bilinmez davetler... Ka uuruma birden asldk? Her an muzlim bir felketi bekliyoruz! lmden, ykltan daha derin, ok kat' bir ey! nk hi bir felket, uuru kadar byk deildir, fakat ben ona da razym ey musik! Sadece beni kendi kutbumda, o mutlak yalnzlkta brakma! Beni kendi gnlerime indirme, kartal penelerin- den dtm zaman artk kendim olmayaym: Ve muhakkak ki her veli, her aziz Allah'la karlat, onunla dolduu zaman, u anda be- nim yaptm gibi, yakc ziyaretin sonunda sadece bir kl yn ol- mak istiyordu. Onun iin musik san'attan ziyade dine benzer. adrvan. 10 Haziran 1949, nr. 11 STANBUL KONSERVATUARI VE MUSKMZ Gazeteler, stanbul konservatuarnn ok hayrl bir teebbsn haber verdiler: Konservatuar, tarih musikmizi unutulmu vaziyetinden kurtar- mak iin selhiyetdar sanatkrlardan bir heyet tekil etmi, hazrlkla- rn bitirince halk iin yerli konserler tertib edecekmi. oktan beri itiyakla beklediimiz bir hareket. Ayn messesenin, daha ok evvel, mahdut imknlarna ramen tarihi musikmizin ahe- serlerini plklara geirmeye gayret ettiim ve bu suretle onu mutlak bir kayptan kurtarmaya altn biliyor ve bu mnferit nshalar n bir an evvel oaltlp sata kartlmasn sabrszlkla temenni ediyorduk. Madd imknszlk ve biraz da son buhranlar yznden yavala- yan bu faaliyet, imdiye kadar mhim bir miktarda klsik ve halk mu- sik eserini zapt ve tesbit etmitir ki, iin bu kadar da cidden mhim- di. Yeni teebbs ise ayn hayrl faaliyeti daha geni ve lzumlu bir sa- haya nakletmesi itibariyle sevinilecek bir eydir. Trk musiksinin son zamanlardaki talii ok gariptir; bir bakma gre, bu musik cemiyetimiz iinde bu derecede geni bir yaylma dev- rini hi tatmamtr. Tanzimat'a gelinceye kadar daha ziyade husus va- stalarda inkiafn yapan bu musik, bilhassa Abdlaziz devrinden iti- baren kahvelere girerek yaylm, daha sonralar gramofon ve radyo vastasiyle halk arasnda mutlak bir inkiaf yapmtr. Bu suretle hitap ettii zmrenin genilemesi ile kazand rabete mukabil kendisini tu- tan zevk seviyesinin kark olmas ve dkl dolaysyla mahiye- tini ve asaletini gitgide kaybetmitir. Kendisiyle megul olacak, sanatkrn yetitirecek, zevk seviyesi- ni muayyen bir hadde tutacak bir messeseden ve himayeden mahrum olan her san'at iin bu akbet tabidir. imdi. stanbul bahelerini ve btn memleket peyzajn zaman zaman zevksiz ve seviyesiz bir nee veya deta mihaniki bir melal ile dolduran ve bir ka mevsim her zevk sahibini rahatsz ettikten sonra yerini kendinden daha korkuncuna terkedip kaybolan o tatsz, tutsuz moda aheserleri, onlar birbiri ardnca vcuda getiren ustalar, fazla rabet uruna dnyann en asl san'at ananelerinden birini en deer- siz bir seviyede devam ettiren muganni ve muganniyeleri, bestkrla- nyla bu san'at, ancak rzndaki iddete hayret edilebilecek bir inkra- z gstermektedir. Nadiren yetien baz muvaffak eserler bu umum manzara iinde kendilerini gsteremeden kayboluyor, stelik imkn verilse hakikaten bir yldz olacak saz ve ses istidattan da kendilerini feda edilmi gr- yorlar. Halbuki Trk musiksi byle bir akbete hi de lyk deildi. O, byk bir cemiyetin, ok shhatli bir hayat aknn ve derin, huzursuz, her an ebediyetin muammasn zmek iin sabrszlanan bir ruhun mahsulyd. Onu asrlar boyunca btn bir zevk, hayat bizden baka zaviyelerle gren, fakat her san'atn gayesi olan byk zirveleri hedef olarak semi, incelmi, emsalsiz bir mcevher gibi yontulmu, nadi- de bir zevk vcuda getirmiti. Buna ramen byle oldu ve bizi yapan, mazideki benliimizi vcude getiren byk isimler, byk eserler ya kayboldular, veyahut da zlmez birer bilmece haline geldiler. imdi onu kendi cevherinde grmek ve tanmak istiyenler deta arkeolojik zahmetlerle zerindeki tufeyl ynn kaldrmaya, zaman ve ihmal tozunu silmeye, yani, daha dorusu bu arzudan vazgemeye mahkmdur. Bu hazin vaziyet karsnda onunla alkadar olan baz n- dir mnevverlerin, bu aziz lnn etrafnda aldklar vaziyet ise cidden gariptir. Musikmizden bahsederken emsalsiz bir "skenderiye" devri- nin mnakaalar balyor. Kablettarihten biri.sine br trl raz olama- yan bir balang davas kopuyor, iddialar, vesikalar ortaya yayor. Fakat hakikatte eser ve ahsiyet, byk mehuln muhafaza ediyor. Alkas iinde bu kadar kaytsz olan bir sevginin ne hayr olabi- lir? Hakikatte eski musikmiz belki bizim en z olan san'atmzdr. TUrk ruhu hibir san 9 atta bu kadar serbest surette kendi kendisi olma- m, bu kadar derin ve yksek kemale mutlak bir hamle ile erimemi* tir. O ne byk ibda'dr; o ne zenginliktir! Bizim iin mehul bir lem. bir mddet sonra anahtarn kaybede- ceimiz pejmrde hatralar arasnda uyuyup duruyor. Onlar gne al- tna attmz zaman kendimizi bugnknden daha ok seveceimiz muhakkaktr. Bu evliya ruhlu ve evliya adl sanatkrlarn eserlerinde gurbetleriyle, mesafe dasslasyla, mehuln kapsnda byk rper- meleriyle btn manev simamz, hdiselerin efendisi olmu ruhumuz vardr. Dedelerimiz bu musik ile iftihar ederler, onu tamamiyle bize ait, mterek islm medeniyetine bizim ithaf ettiimiz bir san'at sayar- lard. Istanbul'a gelen bir ran sefirini, garp hudutlarnda urad malbiyetin hicabyla muztarip olan mparatorluk, an'anesine muva- fk bir gururla karlayabilmek iin ona mracaat etmiti. Bugn Me- ruta Bali adyla tandmz Amca Hseyin Paa yalsndaki musik zi- yafeti bir izmihlal devrinin tek tesellisidir. Hemen her devirde bu mu- siki, san'atlarmzn n safndayd. Ne eserlerimiz vard ve neleri kaybettik? Daha neleri kaybetmek zereyiz... Eski hayat tarzmzn kt itiyad ve an'aneleri, her eyi in- san hafzasna emanet etmekteki safdillii bizi bugn rlplak brak- t. Fakat zamanla bu kt itiyada, daha korkun birey, bu san'at hak- knda bizde treyen mnsz bir kabl hkm ilve edildi. Birdenbire musikmizi tanmadmz halde ithama kalktk; onu baya, bize ya- banc, zevksiz bulduk. Tabiatnn zdd olan eyleri ondan istedik ve mahiyetini yapan meziyetlere gz yumduk. Ve nihayet zevkimizin z kaynaklarndan birini tekil eden bir san'at ve ananeden bugnk ha- le, yani mutlak bir mitsizlie pek yakn olan bir merhalenin hududu- na geldik, dayandk. STANBUL K O N S E R V A T U A R V E MUSKMZ stanbul Konservatuarnn yeni kararn, bu san'attaki kemekein nne gemek iin atlm byk bir adm telkki ediyor ve seviniyo- ruz. Bu hayrl teebbse girdii iin stanbul Valisi ve Belediye Reisi Doktor Lfltfi Krlar'a ne kadar candan teekkr edilse azdr; mazimi- zin en canl tarafn bu kararn azmi kurtaracaktr. Fakat iletisini de da- ha selhiyetli makamlardan rica edebiliriz. Bugn Trk musiksi zev- kinin memlekette yaad bir hakikattir, fakat bu zevkin gnden gne mahiyetini deitirdii de bir baka hakikattir. Halkmz kt esere, iyisini bulamad iin gidiyor; son zaman- larda Ankara caddesine birdenbire gelen inkiaf da gsteriyor ki iyiye, gzele, cins olana kar bu memleket susuzdu; kk bizde olan ve se- masndaki yldzlan kendi kanmzn cevheriyle yarattmz musik- mizin iyi taraflann derhal benimsemek iin de ayn susuzluk mevcut- tur. Vaktiyle neredilmi olan eski musik aheserleri plklarnn bugn tek bir nshas bulunmayacak derecede ortadan kaybolmas bunu g- zelce gsterir. Binaenaleyh bu alka ve dikkatten tam zamannda isti- fade etmek ve umum zevki bugnk dalletten kurtarmak arelerini dnmeliyiz. Her san'atm cins taraf birbirine benzer; Fuzul'yi, Nef T yi hakikaten sevip anlayan bir muasr, ondan Avrupa iirine, Go- ethe'ye, Shakespeare'e ok kolay geebilir. Behzad' veya akirtlerini tanyan elbette ki bir Watteau'ya herhangi bir resim terbiyesinden mahrum insandan daha abuk ve zahmetsizce eriir. Dede Efendi ile beslenmi bir ruh iin ise Bach sadece bir kardetir. Halbuki pes-zinde piyasa arksndan bu kpr vazifesini hibir zaman bekleyemeyiz. Es- ki musikmiz bir medeniyetin zinde tarafnn mahsul, bugnk mah- sulleri ise iinden syrldmz bir lemin rm taraflarnn son fi- lizleridir. Birisi brnn yerini elbette ki tutamaz. Eer hakikaten cemiyetimizde bir musik deiiklii yapyorsak, muayyen bir zevk seviyesinde bulunan bir halk kitlesiyle bunu daha iyi ve daha kolay baarabiliriz. Ve nihayet bu fayday da bir tarafa braka- lm, bu san'at, mazimizden bir taraftr, onu tanmamz, tantmamz l- zmdr. Bu musiknin iyi tarafyla temas edip de ona hayran olmayan bir ecnebiyi bize gsterebilecek var radr? Bizi en iyi tarafmzdan temsil eden odur ve onu takdir edenler yalk, petemal gibi kk moddaki sakatlarmz iin kullandklar lgati derhal deitiriyorlar ve kendi sa- natkrlarndan bahsederken aldklar vaziyeti alyorlar; kk ve mem- nun bir hayret yerine Avrupal'nn gznde hayranln imeini, an- cak baz mimar eserlerimiz ve musikmiz karsnda gryoruz. Binaenaleyh istanbul Konservatuarnn verdii gzel rnei, da- ha selhiyetdar makamlarn dikkate almasn ve biraz daha zaman kay- bedilirce bsbtn kaybolmak tehlikesinde olan bu asl san*at hatrala- rn kurtarmak ve tantmak imknlarn aramasn beklemek elbette ki hakkmzdr. Tasviri Efkr, 17 Mart 1941. nr. 4652-2% SMAL DEDE eh-i lhta manzme-i ecrm gibi Lfz-t "Bi$nev* , le doan debdebe-i mnyz Yahya Kemal smail Dede Itr, Zaharya. Tab' Mustafa Efendi, Ebubekir Aa gibi her biri musikmizin ayr br devrini temsil eden byk musikisi* naslanmzn sonuncusudur. Belki bu saydklarmn aralarnda bizim henz tanmadmz, yahut tekml zincirinde yerini henz tayin ede- mediklerimiz vardr. Musik tarihimizin henz yazlmadn bata ha- trlatmak en dorusudur. Fakat byle de olsa Dede'nin vaziyeti dei- mez. O, Trk musiksinin son byk staddr. Hatta daha ileriye gide- rek diyebiliriz ki. bir inkraz, muhteem bir zafer yapan dehasdr. smail Dede, Osmanl mparatorluu 9 nun, bir inkrazla beraber yryen medeniyet ve kltr deitirme devrinin banda, neticeleri hayatmzda bugn dahi hissedilen vahim hdiselerin arasnda yetiti. nc Selim devrinin umum hayatta ok mtereddit olan garpl- n, kendi zevkimizde rokoko rnesansn. kinci Mahmud devrinin kanl ve elim hdiselerini ve 1826'dan sonraki mit ve azaplarn, Ab- dul meci t zamannn toptan yenileme ve deime kararlarn grd. Eseri, bu uzun ve buhranl devrin vesika mahiyetinden teye geebile- cek tek mahsuldr, demek belki de hatal olmaz. Filhakika, zamann- da ve hatta daha tesinde konuan tek ses, onun sesidir. 1777'de stanbul'da dodu. Vaktiyle memur olduu halde sonra vazgeip satn akl bir hamam iletmekle geinen Manastrl Sley- man Aa adnda bir zatn oludur. Eldeki vesikalar ilk musiki istidad- n Ahmermer taraflarnda amarclar Mektebi'ne devam ederken daha ok kk yata ilhler sylerken gsterdiini kaydediyor. Hat- ta bu yzden, olu da ayni mektebe devam eden Anadolu Kesedar Un- cu-zde Mehmed Efendi kendisiyle ilgilenmi ve musik dersi vermi- tir. Ayrca onu Muhasebe Kalemi'ne yazdrmt. Fakat, Dede'nin asl mektebi, yetitiricisi Yen i kap Mevlevihanesi olmutur. Burada smail Dede, sadece musikyi daha yksek, kkleri daha derinde bir gelenek- ten renmemi, ayrca ahsiyetinin z olacak bir nizam da almtr. Hatta, onun asl ahsiyeti, Mevlev potasnda, onun insana alad hasretle teekkl eder, demek daha doru olur. smail Dede, Yenikap Mevlevihanesi'nde devrin byk musik ustalarndan Ali Nutk Dede'yi ve onun kk kardei Abdibk De- de'yi tanmtr. Birincisi, lm tarihi olan 1804'e kadar derghn post- niini idi. Onun yerine geen Abdibk Dede de 1820'ye kadar bum- da kalmtr. Dede'nin neyi bu zattan rendii sylenir. Daha ziyade hanende olan ve sesi ile tannan musikiinasmzn saz kompozisyonlarnda, bilhassa yin perevlerinde ve terennmle- rindeki kudreti bu almalara balanabilir. Filhakika Dede, neyin sr- rna sahiptir. Ferah-fez perevinin k ve hasret yamuru baka trl elde edilemezdi. Fakat Ali Nutk Dede'nin tesiri daha mhim olsa ge- rektir. Rauf Yekta tarafndan bulunan ve kendi eliyle yazlm dergah yin defterindeki bir haiyede, smail Dede evktarb yininin her namesini Ali Nutk Dede'nin tarifi zere yazdn syler. Mns zerinde hi bir tereddde dmeye hakkmz olmayan bu vesika, ese-* rin mterek alma ile vcuda geldiini gsteriyor. Bu yin phesiz btn Dede deildir. Fakat Dede'nin byk eserlerine, Sab, Neva, Sa~ bbselik, Bestenigr yinlerine, halta Ferah-fez'nn mucizesine bir kap gibidir. evk tarb yini 1804'de okunmutur. smail Dede o zaman 27 yanda idi. br byk eserlerini ise daha ziyade 1823'den sonra bes- telemitir. Arada geen 19 sene iinde Dede'nin san'at ok gelimi, gen istidat, hakik deha olmutur. Buna ramen bu ilk eserin onlara bu kadar yakn vasflar gstermesi zerinde durulacak bir meseledir. Belki ismail Dede eseri zerinde sonradan baz deiiklikler yapmtr. ura- sn da syleyelim ki evk tarb yininin bestelendii devirde ismail Dede yalnz Yenikap Derghf ndaki musik ustalann tanmyordu. m- knlar itibariyle daha zengin ve kalabalk bir baka muhite girmiti. Daha 1798'de besteledii bir ark ile kendisini istanbul'a tantan gen musikiinas, yine bu arknn hretiyle Saray'a arlm, nc Se- lim kendisini pek beendii iin Saray hanendeleri ve musik heyeti arasna alnmt. Hatta bu yzden yllk mevlev ilesinin bir senesi bile affedilir. Dede, kendisi de byk bir musikiinas olan nc Se- lim devrinde olduu gibi ikinci Mahmud devrinde de Saray'da kald. Evvel mushib, sonra ser-mezzin oldu ve daima ok sevildi. Osmanl saray her zaman musikye ehemmiyet vermiti. Musik san'at an'anesinin iinde idi. Onu "lzime-yi saltanattan addederdi. Enderun'da istidatllar ok dikkatli bir musik tahsili grrlerdi. Fakat bu ehemmiyet Birinci Mahmud, nc Mustafa, nc Selim, ikin- ci Mahmud gibi bizzat musikiinas olan veyahut musikyi ok seven hkmdarlarn zamannda resm bir alkann ok stne kar. Bu say- dmz hkmdarlarn musikiinaslardan mrekkep husus bir mai- yetleri vard. Dede'nin, ikinci Mahmud devrinde Saray muhitinde na- sl sevildiini ve hatt kskanldn "Letaif-i Rivayt-i Enderun"un baz paralarnda grmek mmkndr. uras da var ki btn san'atla- rmzn yorulduu, yzmzn lykyle bilmediimiz bir leme, Garb'a evrildii bu devirde musik ayakta duran tek san'atmzd. Mevleviliin bu devirde Saray'da ve halk arasnda grd byk ra- bet de musikye olan bu balan besliyordu. Denebilir ki pek az yer- de bu devirde stanbul'da olduu kadar musik zevki hkim olmutur. Dede'nin ilk mehur bestesinin bir ark, yani din olmayan bir musik eseri ve bilhassa ehir halknn benimsedii cinsten bir eser olduunu unutmayalm. Saray'a giren Dede, mevlev zevkinin bu Saray'a hkimiyeti ne olursa olsun bir Saray adam olmutu. Dede, mrnn sonuna kadar bu iki vasf, Mevlev dervii ve Sa- ray adam vasflarn muhafaza edecektir. Fakat nc bir vasf ve hu- susiyeti de unutulmamaldr. O halka ak adamd. Ailesi Rumelili idi. Bu itibarla, Rumeli trklerini, serhat havalarn ocukluundan tan- yordu. Devrinin hdiseleri ise bu ocukluk hatralarnn yenilenmesine imkn vermiti. Onun yetitii yllarda Rumeli stanbul'a birka defa akmtr. Dede'nin san'atnda tesirin daima yeri vardr. Bunlara bir drdncsn, Garp tesirini de ilve etmelidir. Seyyah Macfariain da- ha 1828'de stanbul'da isko havalarn duyduunu hatralarnda nak- leder. Dede'nin bir ok eserlerinde Garp musksiyie bu ilk ter m akisleri vardr. Adnan Saygun, bir konferansnda, onun, baz eserlerin- de musikmizin mihverini hemen hemen deitirdiini syler. Musik- mizin en imknsz denebilecek eseri olan Ferah-fez yini'nde de az- ok bu hususiyet vardr. Dede'nin hayat ve eserini devreye ayrarak mtala etmek en dorusudur. lk hret yl olan 1798'den Sab yini'nin bestelendii tarih olan 1823'e kadar devam eden devir, Dede'nin daha ziyade hazr- lk devresi saylmaldr. Belki de dnya tecrbesi bu devirde daha ar basyordu. Belki Dede bu devrede daha ziyade Saray ve ehir iin bes- teler yapyordu. Byk tecesss, dikkati, alma ve benimseme kabili- yetleriyle onun musik an'anemizin ve ehrin iinde, her an biraz daha zenginleerek, biraz daha san'atnn srlarna sahip olarak yaadn tasavvur edebilirsiniz. Saray'daki hanendelii, dergh yinlerindeki vazifesi ona musikmizin btn srlarn zmek imknn veriyordu. Dede ayarndaki sanatkrlar iin acemilik devri yoktur. Fakat tek- niin tesinde kendilerini hakkyla idrk etme devri vardr. Yazk ki Dede'nin eserlerinin mukayeseli bir slb tahlili yaplm deildir. An- cak byle bir tahlil bize bu devrin mahsul olan eserleri retebilirdi. kinci devri 1823'den itibaren yazd yinlerle daha yakndan ta- kip etmek mmkndr. Bu devrin byk hususiyeti me vie v ilhamna daha sk dnte aranabilir. Hatta bu devirdeki lirik eserlerinde bile srrn kapsn zorlayan el hissedilir. Sab yini ile Neva yini arasn- daki 16 senede Dede'nin dehas zaferden zafere uar. st ste yenilik- ler icat eder, slbunu geniletir. Bugn bizim. Garp musik terbiye ve tecrbemiz arasnda dahi zevkimiz hi sarslmadan dinlediimiz ve muasr bir eser gibi kabul ettiimiz eserler bu devrin mahsul olsa ge- rektir. Bu devirde artk ehri fethe alan adam yoktur. hretinin en SMAL DEDE yksek noktasnda olan Dede, kendi hakikatlerinin peindedir. Ayrca btn teknie sahiptir. Bilmem burada Ferah-fez makamnn douu hakkndaki rivayeti anlatmaa lzum var mdr? akir Aa'nn yeni bir makam tecrbesini naslsa haber alan Dede, bir ka gn inde ve ra- kibinin tecrbesine btn dehsiyle yklenerek bu makam bulur. Ve hkmdarn huzurunda yaplan bir musik meclisinde, akir Aa'dan sz alarak buluunu arzeder. Merhum Rauf Yekta'da grdmz bu hikye, doru olmasa bile mhim bir hakikati, Dede'nin san'atnn sr- rna nasl kudretle sahip olduunu retir. Bu itibarla bence yine dorularn dorusudur. Hakikat udur ki, Dede, akir Aa'nn veya baka birisinin, yahut da bizzat vakalarn tereddt ettii noktadan ie balar. Filhakika Dede'nin san'atnda te- reddt yoktur. Onun kartal dorudan doruya gnee kanat aar. O, btn imknlar zorlamasn bilen, fakat cehdin azamsini sarfettii yerde bize rznn tebessmnden baka bir ey gstermeyen adamdr. kinci Mahmud Ferah-fez'y dinledikten sonra akir Aa'y teselli iin "Dede ile greilmez. O, musiknin canavardr!" demi. Dede'nin bu sze krlm olmas bizim iin o kadar mhim deildir. Asl mhim olan, szn altndaki mndr. Dede, teknie, muasrlarn artacak ekilde sahiptir. kinci Mahmud da musikiinastr. nc devir 1839'dan hacda Mina'da lm tarihine, 1845'e kadar olan devirdir. Bu devirde Dede daha ziyade varm olduu zir- veleri muhafaza eder grnr. Fakat yepyeni bir iddias da vardr. Es- ki musikmize Garp tecrbesini sokmaa alr. Knnev bu sakat id- diadan kan aheserdir. Fakat Dede'yi aldanm zannetmeyelim. Hac- ca gitmeden evvel syledii sz mehurdur. "Artk bu oyunun tad kal- mad". Bu, sade efendisini kendisine lyk grmeyen Saray adamnn sz deildir. Daha ziyade bir lemin tkendiini, bir zevkin, bir anla- yn, bir yaama tarznn sona erdiinin ilndr. kinci Mahmud devrinin musik zevkini idare eden, elence mo- dalarn o kadar zevkle ve cmerte tanzim eden, cemiyetteki snf zevklerini birletiren adam birdenbire alafrangalaan devri ve Saray' kendisine yabanc bulur. Filhakika Tanzimat sfrdan balamak mecbu- riyetinde idi. En yksek muhitler bile eskiyi, ancak ortalama ehresin- de kabul edebilirdi. kinci Mahmud devrinin tek saltanat olan De- de'nin, ya ile hi uymayan bu seferi ihtiyar ediinin sebepleri arasn- da bu zarur inkrn paym ayrmak gerekir. Musik duaya benzer. Dua, Allah', kendi rpnmzla iimizden bir ey gibi yaratr, retilen her ey, btn akideler, korkular, engeller, insann kendi stne katlan- d, varlndaki biareliin uuruna erdii, onu ezici kinatla kar karya grd bu yalnzlk nnda hepsi unutulur. Bu biarelik uu- runun, bu yalnzln arasndan Allah btn parlaklyle doar. Mu k de yledir. Kendi zerine dndke kendisini, hedefini, mevzuunu yaratr. Musiknin maddesi yoktur. Balangc vardr. Bu, haneremizin veya asabmzn -Valery'nin dedii gibi- bir gcklandr. Geri taraf, asl kuma kendiliinden ve kinatyla beraber doar. / R Maddesi olmad iin insan ele alarak ie balar, onu siler, dei- tirir, ona ayr zamanlar icat eder. Sonunda tpk dua gibi ortada benden baka bir ey olan bir "Ben" kalr. Ve bu benlik kinatn bir nevi eiti* dir. Tevrat'taki kelmn hakik mns musikde anlalr. Mesnevi'deki "Binev" de byle deil midir? Dinle! Sen, yeni batan btn bir dnya ile beraber douyorsun. Ve sesler birbirini kovaladka mucize tamam- lanr. Ferah-fez yini, daha balad anda biz baka bir hviyetiz. Var- lmz, bizden ok kuvvetli bir varla terk edilmitir. Tek bir andan, onun salmasyle bu yeni batan dou, bu adm adm teekkl, bu st ste uyanlar, her ey bitti sandmz anda yeniden her ey oluumuz, bizi sonunda, imknlarmzn dnda bir yere gtrr. Muhayyelenin bile sustuu bu anda, insan ruhu sonsuzluun bir alkan olur. Dede'nin asl leti iman sesiydi. Bu demektir ki musikmizin de- hasiyle domutu. Alaturka musik ksan sesinde ve namededir. Onun kudret ve imknlarm anlad nisbette vardr. Dede ameliyelerini ken- di sesi zerinde yapt. Heyecanlarmzn ta kendisi zerinde alt. Onu takip ederek, onun zerinde durarak, onu deitirerek, onun idde imknlarn dnerek insan ve kinat buldu. ln, her trl ko- numann stnde, i insann, asl varln tek ifadesi olduunu, onun balad yerde her eyin sustuunu biliyordu. nsan sesi onun elinde ok yumuak, her kalb alabilecek bir maddedir. Dede, insan sesine adeta istikllini vermitir. yinlerinde bile musikyi, her hangi hr met- ni makamla okumaktan kartmtr. Bu, kendinden evvelkilerin, Itr bata olmak zere Tab', Zaharya ve Ebubekir Aa da beraber, zaman zaman yaptklar bir tecrbe, yahut daha dorusu elde ettikleri bir ne- tice idi. Ebubekir Aa 1 nn Mahur bestesi, Mes'ut Cemil'in bize tant- t bu aheser, yine onun Nhft', gfteyi sanki bir safra imi gibi atarak ykselirler. ite Dede, besteyi iirin mahfazas olmaktan karan, szden gay- r bir eyi tamasn deneyen bu adamlarn tecrbelerinden ie bala- d. O, musiksini sesle ina etti. Onun saf billurunda insann zn tu- tuturdu. Dede'de teganni esastr. Ve ok defa lkla balar. Daha ilk cmlede, boluk, bu lkla dolmu gibidir. Onun iin, balanglar daima artcdr. Diyebiliriz ki daha ilk notlarda bizi kendi zaman- mzdan karr. Onun bize hazrlad bir zamana gireriz. Sonlar ise he- men daima bir yldz yamuru gibi biter. Dede okumaz, arr. Ve bu arma o kadar derindir ki ard her ey bir daha ayrlamayacanz ekilde yan banzda, hatta sizde- dir. nk bu ard ve bulduu ey kendi yalnzlmzda*. Bu Sa- ray adam, bu levend ve ak ruhlu ehirli, bu yumuak, daima rzann ve katlann sofrasnda boynu bkk oturan mevlev, bu titiz ve her sr- ra vkf usta, insan macerasn, insan varlnn tek artn duymutur. Btn Acemairan'lan, Mahur'lan, Sultniyegh'lar hatrlayn. Hemen hepsi kendi iinizde zaman zaman kaybolacanz ak kapla- ra benzerler. Her birinde ayr ayn yalnzlklarnz, ayr hasretleriniz, sonsuzluk boyunca peinden koacanz eyler vardr. Dede'yi bugn bizim iin o kadar derin deiiklikler arasndan bir nevi ada yapan ey de, onda hayatn bu trajik duygusunun mevlev tevekkl ile beraber yrmesidir. iman, mistik tecrbe, onda arkasn- da brakt eyleri tam unutturamaz, desek acaba hata m olur? Bu ikizlik, san'atnn bellibal sihridir. ite Ferah-fez makam bu ikizliin en burkucu ekilde duyuldu- u eserleri verir. Btn Dede bu makamdadr. Acemairn Yrk Se- ma'nin imknszn peindeki rpn, Mhur'un araylar, Sultan- yegh'n asl ilenileri hep burada toplanr. Tpk Neva, Sab, Sab- buselik, Bestenigr ve Hzzam yinlerinin byk itiyaklarnn toplan- d gibi. Ferah-feza Perevi'ni ve yini'ni dinledikten sonra hepsi bal bana bizim iin bir zevk, bir duyu ve kendimizi idrak merha- lesi olan bu eserlerin ona birer hazrlk olduunu kabul ederiz. Ve eer, ilerinde ondan sonra yaplanlar varsa, onlar bize bu burtan dalm yldzlar gibi gelir. Filhakika Ferah-fez yini sade smail Dede'nin eserinin ' i, btn musikmizin bir ucu imknszda kvranan yldz topluluudur. Ferah-fez, Dede'nin san'atnn teknik meselelerinin olduu kadar i meselelerinin de halledildii noktadr. Gariptir ki bu noktaya varlnca Dede'nin san'atna, bahsettiimiz ikilie ramen bir sknet gelir. De- de burada kinat muammasn zmtr, diyeceim. Daha Devrikebir perevinin ilk cmlesinden itibaren bir medeniyetin, bir zevkin btn muhassalas ve ideas olan Ferah-fez btn karmza kar. Bu ma- kamn bu iki eserdeki teslimleri, en artc yollardan kaybedilene ka- vumadr. Sanki Dede'nin san'at bir basbadelmevt srrnn emrinde- dir. O kadar olduklarndan ayr bir ehre ile gelirler. Mesafe fikriyle bu kadar kuvvetle oynayan eser yoktur, denebilir. Herey bize yle yakndr. Halbuki bu yaknlk btn uzaklklarn te- sinden gelen bir yaknlktr. Buna ramen eserde hi bir aclk yoktur. Acaba Dede, bu eserinin bir medeniyetin, bir kltrn son defa ve en gr sesiyle btn kudretleri, btn mazisi beraberinde olarak konu- masn m istemiti? nk bu eserin yalvarnda fert olarak sahip olabileceimizden ok fazla bir ey vardr. Orada sade Allah' bulma- yz. Allah'n karsna btn zenginliklerimizle ve cemaat olarak ka- rz. Bilhassa yin bu saydmz vasflaryla o kadar deiiktir ki, De- de'nin btn eserleri iinde, aramzda da yaasayd, bugn dahi "be- nimdir" diyeceine emin olduklarmzn hepsini izah eder. Fakat br eserlerin hi biriyle Ferah-fez'y izah edemeyiz. Hakszlk etmeye- lim, eer Ferah feza yini ortada olmasayd, biz Bestenigr ve Hz- zam yinleri iin belki ayni eyleri sylerdik. Bunlar dehnn bizim iin hazrlad ruh iklimleridir. Abdlkadir Merag Seghkn, Itr Ne- vkn, Ny Osman Dede Rast yini'ni yazmasalard insan ruhunun bu kadar muhteem imknlarndan haberimiz olabilir miydi? Bunlar SMAL DEDE bizi, ruhumuzu atlatacak kadar byten, zenginletiren, deitiren eserlerdir. Ve bu o kadar byledir ki ok defa bu tepeleri kendimiz iin nefes almas g buluruz ve unutmaya alrz. Daha Abdlmecit dev- rinde Dede'nin bu unutmay tattn, bizim ise cemaat olarak maale- sef buna daima raz olduumuzu bilmem tekrarlamaa lzum var m? Hakkmz da var. Bir Bach, bir Beethoven, bir Itr, bir Mozart, bir De- de daima beraber yaanmak iin ok g arkadalardr Her an ayni ykseklikte uulmaz. Her an tam insan olmak gtr. Her an gsm- zn iinde bir kartal besleyemeyiz. Dede'nin san'at en artc tesadflerin san'atdr. O, makam ge- ileri dediimiz eyi hemen hemen bir developman haline getirmitir. Yarabbi ne kolaylkla, ne incelikle geer, ameliyesini nasl siz farkn- da olmadan, fakat sizin iinizde yapar! Filhakika onun san'atnn srr daima bizim iimizden konumasndadr. Onun bize kabul ettirmeye- cei ey yoktur. Ferahfeza yini'nin ilk cmlelerine dikkat edin: Ma- kam daha ilk anda mrnzden bir para olur. Ve bir kere onu byle kabul ettikten sonra en tecrbesiz kulak bile uzaklamalarn ve yakn- lamalarn kalbi aznda takip etmee mecburdur. smail Dede'de din musik, lirik musik birbirinden ayrlmaz. Se- viyesini kendi bulduu insan ferdi ztraplanndan duaya, duadan fer- di hayatna -hatta elenceye- kymetlerinden hi bir ey azaltmadan tar. Kekelerinde, curcuna havalarnda, Rumeli trklerinde biz, alelade hasretlerden ve duygulardan birdenbire toplum hadlerine yk- seliriz. O daima asldir, daima hasretli ve zldr. Dede'nin byk hususiyetlerinden biri halk san'atna, halk az- na, halk hayatna daima ak olmasdr. "Mesnevi" kadar "Yunus Di- vanna bal olan ve ikisinden beraberce beslenen bu deha ayn za- manda Tuna boyu ve ehir trklerini de biliyor, tanyor ve onlarla e- leniyordu. u muhakkak ki halkmzn ve hayatmzn en asl aynala- rndan biri onun eseridir. Btn o curcuna havalarn, perian serhad- lerin gurbetini toplayan trkleri dinleyin. Halka bu yanama, Dede'yi her zaman iin muasr ve yeni gsterecektir. stanbul, Mart 1954, nr. 5 MUSKYE DAR Bu akam sizinle musikimiz zerinde konuacam. Yazk ki bu konumalarn banda size kendimi takdim etmedim. Hemen hepimiz tarafndan yanl anlalan bir alak gnlllk beni muaeret kaidele- rinin bu ilk ve ok zaruri maddesine riayet etmekten alkoydu. Bir gn belki dilerimi skar ve btn cesaretimi toplayarak bu ii yaparm. imdilik u kadarn syleyeyim ki ben hi de musikiinas deilim. Hatta eskilerin tabiriyle bu san'atn srrna in bir amatr bile olama- dm. Solfej denen o herkese ak kapsn am olanlara dahi iimde sonsuz bir hrmet vardr. Bu bilgisizliim evvelleri beni ok zerdi. imdi o kadar deil. Hatt bundan biraz da memnunum. Yarm bilmek- ten ise hi bilmemenin daima daha iyi olduunu rendim. Ayrca bu bilgisizlik sayesinde kendimi san'atlarn san*atna rahata teslim etti- imi fark ettim. ok sevdiim ve daima ustalarm arasnda saydm Fransz iri Charles Baudelaire bir iirinde "Musik ok defa beni bir deniz gibi alr ve solgun yldzma doru gtrr." der. Bu gzel iirin sonunda ise air, musik iin "mitsizliimin byk aynas!" ln atar. Musik karsnda benim vaziyetim de aa yukar budur veya buna yakndr. Onu dinlerken kendi meleime teslim olurmu gibi olu- rum; beni tad tehlikeli uurumlarda mrmn en gzel maceras- n yaarm. Hlsa onunla beslenirim. Belki bilgisizliimin imtiyaz, belki asabmn bir ihtiyac, hibir san'at, hatta ok sevdiim resim ve o kadar muhteem mimar bile beni btnyle cahili olduum bu sa- n'at kadar mes'ut etmediler, diyebilirim. Bilmem imdi, kendimin de komu evde oturduumu, yani ir olduumu sylemenin yeri midir? MUSKYE DAtR erden pten yuva yaptm kabilinden kendime kurduum estetikte en mhim unsur musikden gelir. Btn bu mazeretleri niin sralyorum? Belki de iimdeki phe- den ahsm hakknda karsndakini aldatm olmak korkusundan. Lt- fen beni bu ite bir otorite gibi almayn; sadece iinizden biri gibi ha- yatmz zerinde dndm kabul edin. Musik elbette ki musiki- inasn bahesidir; fakat hayatmz hepimizindir. Tanpmar' t n msveddeleri arasnda bulunmu bu konu ma metni ilk defa yay nl anmaktad r. YAHYA KEMAL VE TRK MUSKS Yahya Kemal'i Sevenler Dernei ve Yahya Kemal'in dostlar olan musikiinaslar bu gnn konserine benim sesimin de karmasn iste- diler. Kimbilir, belki de gzellik dediimiz eyin ancak baz kk ahenksizliklerin getirecei deiiklikler sayesinde daha iyi, daha kendi- si olarak, yani deerlerinin btnyle tadlabileceini dndler. Tezat dediimiz ey, sanatn ve iirin bandan beri sk sk kapsn ald bir aredir. Byle de olsa ahsen o kadar ey borlu olduum insan ve eser zerinde bana yeniden dnmek, onu topluluunuzun gz nnde di- yemiyeceim, fakat bu topluluu dnerek yeniden grmek frsatn vermi oldular. Kendilerine elbette mteekkirim. Eer iin imdi anlatacam glkleri olmasayd bu kran his- sim daha da byk olurdu. ltifatn bykl ne olursa olsun, Ne va- kar' ve onun burcu etrafnda domu eserleri dinledikten sonra konu- mann gln hatrlatmak istiyorum. Musiknin beraberce tadlan cokunluundan sonra, hayat bir kere bu deitirici menurdan szl- m ve sadece iimizde bir ey olmak iin btn cevherinden syrlm grdkten sonra yeniden sz san'atnn iklimine dnmek gerekten teh- likeli bir spordur. Baz eserler pelerinden behemehal bir sktun, ie dalmann gelmesini isterler. Itr'nin Nevkr' bu cinsten eserlerdendir. O, at dnyay yine kendisi kapatmak ister. Bizim bugn ark dediimiz ve trl ekilde tefsir ettiimiz co- kun ve ztrabl lem, stste hasretlerin ve burada tahlil etmemize im- kn olmayan inkrlarn kurduu acayip ve artc dnya, bundan iki yz bu kadar sene evvel stanbul'da yaayan bir adamn, Bulur-zde Itr Efendi'nin, Hafz'm bir beyti etrafnda ve tpk geceleyin bir yldz na taklarak yaplan bir yolculuk gibi kimbilir hangi uzak ada ve hangi esrarl artlar altnda bulunmu bir ses kombinezonunun arkasn- dan yryerek vcuda getirdii bu byk eserdedir. Biraz evvel onun yldzl gecesinde, musik cmlelerinin dikkatinizin sessiz ve effaf ka- ranlnda stste kurduu hasret burlarnn arasnda idiniz. Trk musiksi byk eser etrafnda gelimesini yapar. Abdlka- dir-i Merg'nin artk hi dinleyemediimiz Seghkr', Itr'nin Nev- kr' (isterseniz buna Mevlna iin yazd Na' t' da ilve edersiniz; ya- hut birinden birini tercih edersiniz) ve Dede Efendi'nin Ferah-fez yi- ni. Bu eser yumuak izgiler medeniyetinin sade ayn ehresini vermezler, btn bir tarihi de verirler. Her eyi bulmu gibi grnen bi- rincisinde garib bir tokluk ve arkaizm sadece bir zenginlii gsterir. Belki namenin al bulunmutur. Itr'de eyann yerli yerinde oturdu- u kurulmu ve kendisini de idrk etmi lemle karlarsnz. Klsik bir san'attan beklenen her eyle beraber. ncsnde, bir inkraz dev- rinin btn acs, batan bir gnein son klarna benzeyen Nevkr, bu eserin arasnda bir merkez gibidir. O, imdi Onyedinci asr dediimiz ve yetmi senesini kaplayan anari ve kapsn kapayan ac malbiyetle on alt sene sren bir har- bin facialar arasnda asl mnsn kaybettiimiz bir devirde, sanatlar- mzn tam kararn bulduu, imdi hakl ekilde yadrgadmz bir es- tetiin ve dnya grnn arasnda dehamzn btnyle konutuu bir zamanda Yeni Cami'in ve Nail ile Neat'nin divanlarnn stn kardei olarak dodu. Niin Nevkr'dan bahsediyorum? Onu size benden iyi anlatacak- lar var. nk bu konuma bana teklif edildii anda gzlerimin nnde birdenbire bu eserle ilk karlatm gnn hatras canland. Ve bir fk- risabit gibi bir daha benden ayrlmad. Zaman hakikaten kendi kanunlar olan mstakil bir cihazdr ki, ba- zan behemehal yeniden yaanmak ister gibi yakamza sarlr ve bizi kendi lemine arr. Yahya Kemal iin syliyeceim bir yn eyi, anlatacam bir y- n htray bu tek nn bir tarafa itmesi, zamann kendisinde deilse bi- le, bizzat hafzamzda esrarl bir eyin mevcut olduunu vehmettirebilir. Senesini, ne de gnn syleyemeyeceim. Herhalde spanya d- nnden sonra idi. Birgn eski Lbon'da oturuyorduk. Yahya Kemal birdenbire anlatmakta olduu Paris hatralarndan silkinerek "Haydi kalk! Konservatuara gidelim" dedi. Arka sokaklardan geerek, o zaman konservatuarn bulunduu Tepebaf na ktk. Yahya Kemal'le talebesi olduum zamandan itibaren birok gezintilerimiz olmutu. Surlarda, Boaz'm Anadolu kysnda, stanbul iinde bazan ikimiz, bazan birka dostla beraber sk sk gezerdik. Bir gn ihtiyarlarn o kadar dasslal bir kta bize gsterdii Kanlca'dan engelky'e kadar yrdm- z bilirim. Fakat hibir zaman onu bu kadar acele eder grmemitim. Yol onun iin her kvrmnda bir dncenin bekledii bir eit sohbet vesilesiydi. Durur, sznn gerisini sanki yznzde aryormu gibi si- ze bakar ve sizden bsbtn baka eyleri hatrlard. Ka defa Bo- az'daki bo yangn yeri arsalarn nnde durmu, nc Mustafa, Birinci Abdlhamit ve nc Selim devrinin tarihini beraberce yaa- mtk. Geceleri ktmz kahve veya lokantadan, kald otel veya kulbe de gidiimiz byle olurdu. Fakat bu seferki baka trl idi. Kon- servatuara deta nefes nefese gittik. Mdr Ziya Bey'in odasna da he- men hemen ayn tella ktk. Bu iyi adam bizi kendisine has safiyet ve dostlukla karlad. Kahve ikram etti. Yahya Kemal kahvesini bitirir bitirmez "Ziya Bey biz Nevkr' dinlemee geldik, dedi. Belki senin iin vardr; Selhattin Bey'i bize ar." Niin eski eserlerin muhafazasna memur olanlarda daima zaman d bir hal vardr? Bu realite inkrn, bu insanlarn yzne bu eserler- den szan gemi zamann kendisi mi sindirir? Selhattin Bey acaba bu- gn bende yaayan ehresiyle, o solmu minyatr edas ve glge yr- y ile mi geni mdrlk odasna girdi? Yoksa aada, karanlk, da- ha ziyade byk bir vapur anbanna benzeyen ariv salonunda, eski gra- mofonun nnde Itr'nin heseriyle karlatm anda m bu ehre bende teekkl etti? Bu suallere benden cevap istemeyin. Muhakkak olan bir ey varsa o gnden sonra o kadar kahrm eken bu aziz dostu ben daima insanla melek arasnda, daima ok uzaklardan gelen bir ha- tra gibi, hlsa biraz da zihne ait bir ey olarak grdm ve sonunda ha- kik hviyetini bana dinlettii eserlerle kartrdm. uras var ki eski- den kalma o asl terbiyesi buna bol bol imkn veriyordu. Eser alnd mddete Yahya Kemal genie bir koltukta, sol eli her zaman olduu gibi kaln bastonuna dayanm ve btn vcuduyla ok byk bir aacn nnde akan suya eilmi gibi musikye ve onu bize acayip cssesinden gnderen gramofona eilmi, sessiz sadasz dinledi. Arasra cgaras bitince dikkatinin kendisine bitii bu duru deiiyor, sonra dncelerimizin devaml arkada vazifesine balar balamaz eski vaziyetini alyordu. "Eser bitince bir daha al Selhattin Bey!" dedi. Ve tekrar ayn dikkatle dinledi. Oday Itr'nin musiksi ve onun dikkati beraberce doldurmu gibiydi. O zamana kadar eski musi- kmizden epeyce ey dinlemitim. Dede'yi olduka tanyordum. Itr'yi ise inklplardan evvel Konya'da bulunduum senelerde yaplan son mevlev yininde Mevln iin olan Na't'ndan tanmtm. Bu eserle- rin delaletiyle eski musiknin bizim olan kapal cennetine girmi sayla- bilirdim. Fakat Nevkr bsbtn baka bir eydi. Eser iimde bir yaz lesinde denize yerleen gne gibi yerleti. Yahya Kemal'e ait bir ha- trada kendimden bahsettiim iin mahcubum. Bu gn ve bu saatin ona ait olduunu bilmiyor deilim. uras var ki, ne kadar yaknmz olursa olsun, bir bakasnn iinden geenler bize daima mehul kalrlar. Bir yastkta uyuyanlar bile birbirlerinin ryalarn bilmezler. Musiknin bi- zi tad lemde duyduklarmn hepsini burada nakledecek deilim. Sadece en belli bal hayli, durgun yaz lesini bir kyas zemini olur diye syledim. Kendi iinde musiknin bys Yahya Kemal'e hangi haylleri sunmutu, bunu bilemem. Yalnz bildiim bir ey varsa, zihnin byle anlarda bo durmad, durmadan bize, i hayatmzla sk sk bal bir takm eyleri teklif ettiidir. Yahya Kemal musikiinas deildi. Musik- yi seven, meloman denecek kadar ona bal insand. Binaenaleyh sade- ce iin tekniini beenmekle kalamazd. Zihn hrriyetini muhafaza ediyordu, demek istiyorum. Belki gznn nnde Itr'deki nar, dal dal ve yaprak yaprak bymt. Belki de gemiler gemeyen ummann selinde btn odayla beraber akmt. Bildiim bir ey varsa, musiknin kartal bizi yakalam, her birimizi kendi i lemimize tayordu. kinci altan sonra Yahya Kemal'in zevkini ok iyi bilen Selhat- tin Bey, Kmrc Hafz'la Sadullah Aa*y isteyip istemediini sordu. Yahya Kemal bu ltufkr teklifi teekkrle reddetti. ktk, bir mddet bir ey konumadan Tepeba'na kadar yrdk. Orada birbirimizden ayrldk. Yazk ki btn teferruatn o kadar iyi hatrladm bugnn ta- rihini iyi bilmiyorum. "Itr" manzumesinin yazlmasndan evvel miydi? Yoksa kompozisyonun devam ettii sralarda myd? Belki de, bir ok sanatkrlarda sk sk rastland gibi, Yahya Kemal bu gzel iiri syle- dii anlarn hasreti iinde tekrar Ne vakar'a dnmt. Yahya Kemal'le o sene ve 1943'e kadar birok defa beraberce konservatuara gittik. Arivdeki birok eserleri lezzetle dinledik. Fakat o gn olduu gibi dikkati tarafndan yutulmu olduunu grmedim. Garibdir ki Yahya Kemal'in birok iirlerinin temini, gerek 1913 ylnda, gerek Mtareke yllarnda yazd makalelerde bulmak mm- kndr. "arklar"a "Deniz"e, "Ak Deniz'e bu yazlarda her byk sanatkrda olduu gibi tam eklini bulmam dnceler ve duygular halinde rastlarz. Fakat Itr'ye, "Nevkr" yahut "Na't"a ait hibir ize rastlanmaz. Bunun iin "Yol Dncesine kadar beklemek lzmdr. Kendi lmnn etrafnda btn vatan ve tarihi, hlsa bize benzer k- inat olarak anlatt eyleri toplad bu iirin sonundadr ki, "Zaman zaman da Nevkr' dosun Itr'nin" msra* ilhamnn yeni bir unsuru olarak karmza kar. "Kocamustapaa" ve "Sleyma- niye'de Bayram Sabah" gibi toplayc iirlerin devri alr. Yahya Kemal'deki bu dnn sebebi zerinde elbette bizden son- ra bu esere dnecek olanlar uzun uzun duracaklar ve trl hal areleri teklif edeceklerdir. Biz sadece "Yol Dncesinden sonra bir kere da- ha deitiini syleyelim. Fakat bu deimeyi hibir suretle bugn'e kar bir akslamel gibi almamaldr. Yahya Kemal bize yeninin kapsn aan insanlardan biridir. Bunu Servet-i Fnuncular gibi mutlak bir inkrn arasndan yapmamas belki de en byk mazhariyetidir. O kendi tabiriyle, beyaz ve plak Trke- ye, eski iirimizin sesiyle girdi. Eserinde gazellerin ve rubailerin ald mhim yer "Deniz Trks"n ve "Ak Deniz"i unutturamaz. Bizim nesil gzel Trkeyi ondan rendi. Ve kendi de bunu en byk ii ola- rak grrd. "Kendi Gk Kubbemiz"i daima br iirlerinden ayr ola- rak dnmesi ve yle yaynlanmasn istemesi de bunu ok iyi gste- rir. Hatt diyebilirim ki bu noktada Yahya Kemal biraz yanlmtr bite. nk eski dille olan iirlerini yenilerinden bsbtn ayr ve mstakil tasavvur ederken ayn derin ihtiyala hareket ettiini unutmu oluyor- du. Hakikatte o, cemiyetimizin iki ayr zamann birletirmi adamd ve dikkatli bir gz, yeni Trke msra', Hmit'ten sonra gelen edeb ge- limeden deil, Eskiler'den syrp kardn kolaylkla grr, zanne- derim. Bugn Yahya Kemal'in eseri her byk irin lmnden sonra olduu gibi olduka sarp bir mnakaann mevzu'udur. San'at mesele- lerinde bedahatlerin bile ayrld, trl dnya grlerinin emrinde tr- l estetiklerin sanki birbirlerini yeyip tketmek ister gibi ortaya kt ve yol ald bir devirde mrn sadece gzele ve mkemmeliyete vak- fetmi bir irin eseri elbette mnakaa mevzu'u olacaktr. Realitelerin ar bast devirlerde gzelin kendisi daima ikinci plnda kalr veya hi olmazsa byle olmasn isteyen mektepler ve zmreler meydana kar. "tlyada"da en az rast geldiimiz ehre, bu uzun muharebenin sebebi olan "ilh Helena"nn ehresidir. Zafer nara- lar ve hcum lklar iinde onun eski dnyay altst eden tebessm gze grnmez bile. Bir medeniyet deimesi macerasn btn buhranlanyla yaad- mz bir devirde gzel dediimiz eyin ikinci plnda kalmas kadar tabi bir hdise olamaz. Hayat birbiri peinden kurulan terkiplerle devam eder. Gzel, ite bu terkiplerin mucizesidir. Onun hakkn ancak ndir murakabe anlarnda kendileri olmak imknn bulanlar verebilirler. ti- raf edeyim ki ben bu cinstenim. Yahya Kemal'in genliinde o kadar bahsettii Thophile Gautier gibi "Heykel iin site lzmdr" diyemeye- ceim. inde yaadmz dnya buna msait deildir. Fakat siteyi, heykel ve tarih beraberce tamamlar, hakik site haline getirir, diyece- im. Yahya Kemal bunu bulmu adamd. Muhterem topluluunuzu byle dnenlerin kalabal olarak selmlarm. "Yahya Kemal konseri" dolaysiyle stanbul radyosunda yaynlanm bir konuma. PLASTIK SANATLAR ANAVATAN TOPRAKLARINDAK TRK ESERLERNN ORTAYA KONMASI TRK VATANDAININ HAKKI OLMALIDIR Bizim Uzel san'atlar akmz evlenmemi bir adamn ocuk ye- titirmek hususundaki arzu ve itiyakna ok benzer. Bir taraftan haki- katen memlekette byk sanatkrlar yetimesini, bunlarn eserlerini anlayacak, beenecek, mnakaa edecek bir zevkin inkiaf etmesini is- teriz, dier taraftan da btn bunlarn hakikat olabilmesi iin lzm ge- len ilk ve basit tedbirlerden daima uzakta kalrz. Mesel hepimiz bili- riz ki, san'at zevkinin kurulmas, genilemesi iin gzn terbiyesi en mhim arttr, mzelerin bu hususta byk rol vardr. San'at eserle- riyle sk sk temas etmek, hele bizim gibi memleketlerde, ancak onlar* la mmkndr. Bilhassa yeni yetienler iin bu ok mhimdir. Bizde epeyce mze mevcuttur. Fakat vatandan onlar sk sk ve kolayca gezebilmesi mmkn deildir, nk pahaldr. Topkap Sara- ynn her iki ksmn ancak bir liraya gezmek mmkndr. Eski Eser- ler Mzesi iin verilecek para buna ilve edilirse 1,5 liraya yaklar ve- ya geer. Bu bilhassa orta snf halknn kolay kolay verebilecei bir para deildir. Drt kiilik bir aile bir pazar gn mzeleri gezmek is- terse alt lira verecekler demektir. Tramvay masraf, filnla yedi sekiz liralk bir masraf, yani adeta bir nevi muazzam sefahat.. Zannetmem ki bu erait iinde deme aile babas oluk ocuuna bu zevki teklif etmek cesaretini kendinde bul- sun. ANAVATAN TOPRAKLARI NDAK TRK ESERLERNN ORTAYA KONMASI Aile iin byle olduu gibi bu fiyat fert iin de ar ve pahaldr. imdilik bur orta mektep veya lise talebesinin bo bir zamann bir m- zede geirebilmesi imkan pek yok demektir. Mzelerimizin haftann hi olmazsa bir veya iki gnnde kapla- rn halka bedava olarak amak suretiyle bu mahzuru nlemesi lzm- dr. Avrupa mzelerinin hemen hepsinin halk gnleri vardr. San'at eseri, insan kafasnn en gzel ve en zorlu tarafdr. Onun- la sk sk alverite bulunmay refahn imtiyazlar arasndan kartmak lzmdr. Haydi parasz adamn baz madd hazlardan mahrumiyetini anlayalm, fakat devlet mal olan bir mzeyi gezememesi cidden hazin olur. Orta yerde nihayet asl manasiyle bir istihlk da yoktur. Bakp ge- ilecek bir san'at korumann en birinci art ona memleket topranda yetiebilmesi iin lzm gelen btn frsat ve imknlar vermektir. nk san'at, ak havada herkesin gz nnde ve nesillerin ak bo- yunca yaplmas lzm gelen bir tecrbedir. Hibir zaman ve hibir memlekette serada bytlm nadir ve yabanc bir meyva gibi gnn birinde olgunluunu bir srpriz halinde ortaya atan bir san'at grlme- mitir. Buna mukabil kalfann kaba fakat hsnniyetli teknii be batn sonra pekl bir ahesere ermitir. Biz neden imdiye kadar sanatkrlarmzn vatan topranda bu tecrbeyi serbeste yapmalarna pek taraftar olmadk? Memlekette bu sahada alan byk frsatlar daima bir ecnebiye peke ektik. Bu c- merte jestlerin bize neye mal olduunu grdk ve hl da grmekte- yiz. En aziz ve en byk hatralarn bir ecnebi eliyle tesbit edilmi ol- masnn acln, bari onlarn gzel ve mkemmel eserler olmas tel- fi etseydi yine bir teselli olurdu; halbuki yaptrlan eserlerin ou iin yle byle muvaffak bir san'at eseri demek bile gtr. ok mnakaa edilmi olan bu bahsi tazelememe sebep, son za- manlarda yaplmas takarrr eden inklp bidesi etrafndaki grlt- dr. Bu bideye 300 bin lira tahsis edildi. Yetimezse belediyece bu mebln yan m milyona karlaca da syleniyor. Gazetelerimizde bidenin dikilecei yer hakknda anketler, mlakatlar kyor. Herkes beendii, mnasip grd semti tavsiye ediyor. Fakat hi kimse bu bideyi yapacak san'atkrdan bahsetmiyor. Kendi heykeltralmzn inkiaf iin pek mhim olan bir frsa- t yine bir ecnebi san 9 at tccarna kaptrmamzdan korkuyorum. Kafa- mzda san'at ve ilim meselelerinde ecneb kelimesinin kurmu olduu o muazzam kapitlasyon dnlecek olursa bu korkunun ne kadar hakl olduu anlalr. Halbuki bir san'at sahibi olabilmemiz iin X i r k san'atkrnn eserini velev zayf olsa bile ecneb eserine tercih etme- miz lzmdr. Daha iyisini ancak bu suretle elde edebiliriz. Byk ecneb ustalarnn yanna raklar gnderelim, genlerimiz sabrla atlyelerinde alsnlar, hatta getirelim burada, memlekette san'atlarnn srrn bize retsinler. Fakat anavatan topranda Trk tarihinin nlecek hatralarnn tesbiti erefini Trk sanatkrlarna brakalm. Aksi takdirde heykeltralmz sonuna kadar duvar dibine dikilmi bir aa gibi bodur, clz, elimsiz kalr. Toprak ne kadar kuv- vetli, tohum ne kadar cmert olursa olsun bymesi iin k ve hava- ya da ihtiya vardr. Temenni ederiz ki bu ii zerine alanlar, bu bide imknn bir ec- nebiye kaptrmak suretiyle Trk san'atnn byk bir ansn kendi i- lerindeki "sentiment d'inferiority'ye kurban etmezler. Atksz. 29 1. Te$rin 1936, s. 193. KEND KENDMZE DORU Geen sene nerettii "Akehir Trbe ve Mezarlar" adl eseriyle bize Anadolu'da Trk tarihinin aa yukar en orijinal vesikalarn ta- ntan Rfk Mell Meri, bu sene de birinci fasikl Gzel Sanatlar Akademisi neriyat arasnda kan "Trk Tezyn Sanatlar" adl ese- riyle faydal almaya daha geni bir sahada devam ediyor. Bu almaya ne kadar teekkr edilse yeridir. nk Trk tezy- n san'atlan mill tarihimizin hemen hemen hi uralmam bir saha- sdr. Yaz san'at hakknda stat smail Hakk Baltacolu'nun eski "lahiyat" mecmualarnda kan ok orijinal ve bu san'at ok derinden gren byk etd ve Profesr Fuad Kprl'nn "kdam"da neredil- mi birka makalesi istisna edilecek olursa, bu geni mevzu zerinde trkede yazlm pek az ey bulunur. Bir kelime ile mevzu tamamen bakirdir. Asrlardan beri hayata hkim olan ve kk alkn periler gibi gnlerin yeknesaklna kendi dinlendirici gzelliklerini ve ehl tebes- smlerini getiren bir yn an'ane ve slp bunlarn birbirleriyle m- nasebetleri, hrile olan alkalar, devirden devire geirdikleri tek- mller, yetitirdikleri ustalar... Yani hattatlk, inicilik, resim, tezhip, kumalk, halclk, kitap iilii, kakmaclk, maden san'atlar gibi mimar ve iirden maada btn san'atlarmzn tarihi... ite Rfk MelFn kendisini cmerte vakfettii byk ve zorlu i. Bu mull ereveye vesika yokluundan, bu kadar geni zaman iinde gayet tabi olarak tesadf edilen boluklardan gelen mklleri de ilve edersek, bu etinliin derecesi hakknda bir fikir sahibi oluruz. Bununla beraber, bu zorluk ne kadar byk olursa olsun, onu iimiz- den birisinin yenmee almas lzmd. Buna sadece ilim yapmak iin deil, kendi kendimizi renmemiz iin mecburduk. nk btn o eski zaman eserleri, o rahleler, kitaplar, minyatrler, hallar, kuma- lar ruhumuzun hakik peyzajlar, dnk varlmzn mtevaz fakat emsalsiz zenginlikleriydi. Dn, Trk gnnn btn saatlerine kendi renkli ne'elerini ve felsefelerini katan ve bugnn ou mze salon- larnda, artk ilemeyen saatlerin ketum ehresiyle zaman ve talihin deiiklikleri zerinde dnr gibi grnen bu eserlerde rkmzn ta- rihi gizli bir nabz gibi arpar. nk Trk ustalar onlarn her motifini kendi san'atlarnda ndir bir rya gibi tesbit etmeden evvel, Trk kavmi onlar yllarca, hatt belki asrlarca yaad. Bu hal, renginin ve naksnn zengin oyununda, btn orta Asya baharlarnn feyzini tar. Yedi asr evvel ilenen u tahtadan oyulmu kap, mr ypratc sabrnda Trk ruhunun korkun bir istil ve inhi- zam karsnda gndelik ilere kapanmakta ne kadar byk bir teselli bulduunu gsterir ve bir medeniyetin mtecaviz zaman karsnda alabilecei yksek ve gururlu duruu anlatr. u tezhibin iinde yakut bir rya gibi kendi stne kvrlan izgi, narin helezonunu ilk nce Bursa'nn ve Ktahya'nn inilerinde tecr- be etti. Sonra Trk musik ustalarnn pencereleri d hayata kapanm odalarda, kendi ilerine gmlerek fledikleri neyde mutlak ve yekpa- re bir mevsim olmak iin alt ve bu merhalelerde pitikten sonra zen- gin an'anesiyle bu yazma kitap sahi fesini sslemee geldi. Onun iin bu tezhbe bakarken bir mimar seyreder, bir musik dinler ve bir mev- simi hisseder gibi gzn, kulan ve tenin bazlarn beraberce duyarz. Trk ruhu zaman ve meknn ift bahesinde btn bu eserleri vcuda getirdi. Onlara kendi kannn tecrbesini alad. Kk bir da- l, bir iei, bir harfin kvrmn, alelade bir izgi veya mnhniyi, g- ln krmzsn ve servinin neftisini, emsalsiz sabr ve gzellik akyle ruhun ve hayatn srlarn ve hikmetlerini alabilecek geni ve yksek birer sembol yapt ve onlarla bir misafirlik telkki ettii geici hayat- n ssledi. KEND KENDMZE DORU Yazk ki, son zamanlarda biz, btn bu gzelliklerin anahtarlarn kaybetmi bulunuyoruz. Kendimizden olan her eye gsterdiimiz ka- ytszlkla balayan, deta mutlak denebilecek bir cehalet bizi bu gzel an'anelere yabanc yapt. Rfk Mell'n teebbs bu itibarla ok m- himdir. Ve kitap tamamland gn, zenginliklerimizin bilgisine ok mhim bir adm atm olacaz. "Tiirk Tezyn Sanatlari'mn birinci fasikl bir mukaddime ile eski yaznn mene'i hakknda ok vazh ve gzel bir etd ihtiva eder. Mukaddime, Trk ve slm san'atlan hakknda umum bir grtr ve bilhassa slm'da tasvirin memnu oluu meselesini btn vuzuhuyle anlatr. slm yazsnn mene'ini ve asrlar iinde tekmln anlatan ksma gelince, burada bu yaznn bedi istiklline kadar geirdii saf- halar hakknda ok ehemmiyetli malmat vardr. Bilhassa eski harfle- rin sembolik kymetleri zerinde muharrir bol bol durmutur. Rfk Mell, bu almasnda bugne kadar tannmayan menba- lardan istifade etmitir. Binenaleyh kitabn bibliyografyas gayet zen- gin olduu gibi aynca yeni bulunan birtakm vesikalardan da istifade edilebileceini muharrirden reniyoruz. Kitap, heyet-i umumiyesiyle yedi fasikl olacaktr. in ehemmi- yetini anlatmak iin bu fasikllerin muhteviyatn kitaptan aynen al- yorum: "Kitabn ikinci cz' yaz nev' ilerini, bunlarn ayr ayr kaide- lerini, farikalarn ve bu farikalarn mene ve esaslarn; nc, dr- dnc, beinci cz'ler nak, resim, tasvir, tezhip, cilt, hk, zernin, gendekr, altn vurma, ta yontma, halclk... gibi san 9 atlara ait malu- mat; altnc cz, bu sanatlarn levzmtn ve teknik hususiyetlerini ihtiva edecektir/' Yedinci cz'de bugn Gzel Sanatlar Akademisi'nin Trk Tezyi- ni Sanatlar ksmnda hocalk eden zevatn, yani bu san'atlarn en son ustalarnn tercme-i hl ve eserlerinden bahsedilecektir. Grlyor ki, Rfk MelFn, Gzel Sanatlar Akademisi mdrnn teklifi zerine balad i, btn bir milli san'atlar klliytdr. Derhal syleyelim ki, gen lim, bu ii baarabilmek iin lzm gelen btn meziyetleri h- izdir. Ayrca da Topkap Saray vesikalarndan ve koleksiyonlarndan istifade etmenin kolaylna mliktir. Ve bu imkn sayesinde "Enderun sanatkrlar" isminde ok mhim bir esere de balamtr ki, birincisi- ni itmam edecektir. "Trk Tezyini San*atlan" kitab bittii takdirde, sadece Gzel Sa- natlar Akademisi'nin bu ube talebesi son derece muhta olduklar bir el kitabna nail olmayacaklar, ayn zamanda eski Trk san 1 atlar hak- knda ilk defa olarak bu mevzu'un btn erevelerini dolduran ve meselelerini vuzuhla ortaya atan bir kitap kazanm olacaz. Rfk Mell'e muvaffakiyetler dilerim. Cumhuriyet nr. 4940. 15 ubat 1938 RES M V E HEYKEL MZES ehirlerimizi antlarla sslemek hususunda attmz ilk adm is- tisna edilecek olursa, bizde u son zamanlardaki sanat hdiselerinin en mhimi, phesiz, yeni Trk Resim ve Heykel Mzesi'nin almas ol- mutur. Cumhuriyet hkmeti bu mzeyi kurmakla hereyden evvel, adeta hak ettii ebediyetten mahrum edilmi, urada burada perian s- rnen ve gnn birinde kaybolmaa mahkm olan sanat eserlerimize bir snak bulmu oldu. imdiye kadar bir mzemiz olmad iin resim tarihimiz telfi edilemeyecek zararlara uramtr. Yeni Trk resminin balamas bir asrlk hdisedir. Bu kadar yakn ve ksa bir zaman iinde yazk ki bir- ok eserler ve hatta isimler bile kaybolmutur. Hamdi Bey ve eker Ahmed Paa neslinden evvelki nesil, yani asl bu ie balayanlar hak- knda hemen hi birey bilmiyoruz. Bugn yeni mzemizin salonlarn- da grdmz ve ruh safiyetini, yaphlarndaki titizlik ve sabr o ka- dar sevdiimiz birok tablolarn sahihleri mehul olduu gibi, mesel yukarda zikrettiim Ahmed Paa gibi cidden veld bir sanatkrmzn da elimizde maalesef pek az eseri mevcuddur. Eserlerini bizden ziyade tesadfn muhafaza ettii dier ressam- larmz hakkndaki bilgi ve sevgimiz ise hakikaten acnacak bir halde- dir. Halbuki bir tablo da, herhangi bir mimar eseri, yahud bir iir kita- b gibi bir cemiyetin dolaysyla kendi kendini ikrar ettii, kurduu yksek kymetten yaamak kudretlerini ald kaynaklardandr. Vaka gen resmimiz henz gelecek zaman iindeki benliimizin ekil alma- sna yardm edecek mahiyette deildir, fakat ruhumuzun bir merhalesi olduu da muhakkaktr. te yeni mze sayesinde biz bu merhale ile her an karlamak imknn elde etmi bulunuyoruz. Ayrca bu mze ile resim sanat, memleketimizde imdiye kadar olduu gibi amatrlere mahsus bir i, zevki sadece ehillerine mahsus yksek cinsten bir imtiyaz olmaktan - kyor, geni halk tabakasyla temas imknn buluyor. Resmin memle- kette kklemesi diyebileceimiz bu temastan pek hakl olarak bir ok eyler bekleyebiliriz. Bunlarn banda yeni yetien nesilde gz terbi- yesinin ve zevkinin inkiaf gelir. Biz ve bizden evvelki nesil, sergilerin son senelere mahsus olan ndir frsatlar bir tarafa braklrsa, ekseriyet itibariyle resim zevkini kartpostallardan veyahut mektep kitaplarna gemi tarih tablolarn k- t kopyalarndan aldk. Rengi ilga eden, ekilleri hemen daima yayvan bir mrekkep lekesi haline koyan ve innn btn plstiini kaldrp yerinde sadece mevzu dediimiz iskeleti brakan bu hazin glgeler va- stasyla bu sanatn asl mahiyeti hakknda fikir sahibi olmaa altk. Bugn yetien nesil ise bir mzede hakik resimle karlaacaktr. Bununla beraber urasn da syleyelim ki bugnk Resim ve heykel mzemiz, memleketimizde bu sanatlarn zevk ve terbiyesini kurmak iin hi de kfi deildir. Hi bir sanat, kendi kendisine yetmez, bilhassa bizim gibi bu sanatlarn ananesine asrlarca sren bir fasladan sonra tekrar katlan cemiyetler iin ecneb sanatlarla ok yakndan ve ok devaml bir ekilde, yani kendi memleketimizde temas etmek l- zumu vardr. Binaenaleyh mzemizi ecneb sanatlara ait galerilerle de donat- mak mecburiyetindeyiz. tiraf edelim, bu epeyce gtr. Bununla be- raber imdiye kadar kaybedilmi frsatlara acmakla vakit geirmeden ve muntazam bir programla ie balanlacak olursa pek az zamanda kopya ve orijinallerden mrekkeb kk, fakat her halde hi yoktan ok iyi ve fedakrlmz nisbetinde kymetdar bir koleksiyona sahib olabiliriz. Yaplacak ey, herkesin aklna gelecek kadar basittir: Evvel, Av- rupa'nn byk sanat ehirlerinde hemen daima alan sergilere, byk koleksiyon satlarna itirak etmek suretiyle hkmet tarafndan bu- gnn ve yakn mazinin bir ok kymetli eserlerini satn almak mm- REStM VE HEYKEL MZES kndr. Fakat buna derhal balamamz lzm gelir. nk bugn yaa- yan ecnebi ressamlarn eserleri daima ufak tefek fedakrlklarla teda- rik edilebilir, fakat daha geriye doru gittike bu imkn azalr ve da- ha gerileri iin hi olmazsa bizim mal kuvvetlerimize gre imknsz- lk halini alr. Zaten zaman getike bu cinsten sanat eserleri yava ya- va mzelere ve resm messeselere, yahut da ok zengin aile koleksi- yonlarna mal olduklar iin piyasaya bir daha avdet etmezler. Mesel bundan 60 sene evvel pekl bir Monet'yi, bir Corot'yu, hatta bir De- lacroix'y azok kolaylkla tedarik edebilirdik. Keza bundan 30 sene evvel de bir Cezanne' en msait artlarla bulmamz mmknd. O za- man byle bir eye teebbs etmediimiz iin bugn mzelerimiz iin bu ressamlardan veya muasrlarndan eser bulabilmekliimiz ancak fevkalde bir tesadf meselesidir. Ayni suretle bu gn Paris resim pi- yasasnda tedarik edebileceimiz bir Gauguin'i, bir Van Gogh'u bun- dan mesel 30 sene sonra o piyasada bulmak imkn azalacaktr. Me- sel Derain gibi, Utrillo gibi bugn yaayan sanatkrlarn eserleri iin de ayni mlhaza vriddir. Bunu bilen komu Balkan memleketleri el- lerinden geldii kadar bu satlara itirak ediyorlar. Belgrad, Atina ve Bkre mzelerinde bugnn bir ok sanatkrlarm bulmak mmkn olduunu, bu mzeleri ziyaret eden ressam arkadalar sylyorlar. Komularmzn yaptklarn biz niin yapmayalm? Zaten bu tarzda bir galeri tesisine erge mecbur olduumuza gre buna bir an evvel balamak, daha zengin olmasn temin etmektir. Bizim halkmzda resim zevki yoktur ki kendisi ecnebi ressamla- rnn eserlerini tedarik etsin ve bu suretle memleketimize bu ressamlar girsin. O halde birok eyler gibi bunu da hkmetten beklemek lzm gelecektir. Bir kere bu suretle resim al baladktan sonra byk ve fevkalde tesadflerle de kk koleksiyonumuzu zenginletirmek da- ima kabildir. Satlara ve sergilere itirak ederek temin edemeyeceimizi kop- ya ettirmeliyiz. Bu suretle sadece orijinaline mlik olamayacamz bir sanat eserinin bir nshasn elde etmi olmakla kalmayz, ayni zaman- da bir ressammzn yetimesine de yardm etmi oluruz. Her eser bir derstir. Binaenaleyh sanatkrlarmza aheser kopya ettirmek iin ht- yar edilecek fedakrlkla, hem onlar daha iyi yetitirmi olmak ve hem de kendi mzemizi tamamlamak gibi iki trl istifademiz olacaktr. Zaten bizde sanatkrlarn en byk mahrumiyeti sk sk ecneb sanat- laryla temas edememeleridir. Doduu memleketten darya kmas bu kadar g olan bir sanatkr nesli pek az grlmtn Ayni tarzda mulaj vastasyla kopya, Garp heykeli iin de kabil- dir. Amerikallar btn Rodin mzesini aynyla al kalplarla memle- ketlerine nakletmilerdir. Bu tarzda bir alma 20-30 sene iinde mey vasini verir ve Tr- kiye'de Trkiye sanatlar hakknda bir fikir verebilecek bir resim ve heykel mzesinin temelleri atlm olur. urasn da unutmamaldr ki resim zevkini memlekete yaymak iin tek bir mze kifayet etmez. imdiden Ankara'da ve Anadolu'nun byk merkezlerinde ressamlarmzn eserlerinden kk mzecikler yapmak suretiyle halkmzn ve bilhassa yeni yetimekte olanlarn bu sanatla en geni surette mnasebetini temin etmemiz lzmdr. Bir zamanlar rengin neesini en mkemmel surette tatm bir mil- let olduumuz halde bugn maalesef bunu unutmu grnyoruz. Ya- kn mazinin ihml ve ztrablarndan gelen bu kayb iyi tasarlanm bir iki hamle ile telfi etmek daima mmkndr. Cumhuriyet, 4 ubat 1938, nr. 4932 SANATKRI DA HATIRLAYALIM Bizde sanat hayatnn garip bir cilvesi vardr. Sanat ve sanatkr- dan, ok defa yokluunu sylemek, kendimizi bildiimiz veya bilmedi- imiz, sadece hatrladmz veya iittiimiz baka diyarlar namna k- tlemek iin sz aarz. Denebilir ki tenkid bizde sanat bir rpda ilga gibi kendisine en az yakan, hatt bizzat kendisine hayat hakk bile vermeyen bir vazifenin peindedir. Bunun dnda sanat zerinde ko- numa ok defa sanatkrn ve sanatn hudutlarn aan bir lf yn olur. Bu hazin itiyadmz bu sefer Barbaros bidesinde daha iyi gr- dm. Barbaros bidesi istanbul'da, ok kadir bilici insanlar tarafndan Trk tarihinin byk hatrasn taziz iin yaplm bir eserdir. kinci imparatorluk devrinin payitaht, Cumhuriyet Trkiyesinin byk ve ta- rih ehri, gzel stanbul'u bir mazi hatrasiyle ssleyen bu eserle, Trk milleti denizcilik tarihinin erefi olan byk Amiralin hatrasn kutla- makta ne kadar hakl ise, istanbul ehrinin, yatt yere onun bir bide- sini dikmekte o kadar hakk vardr. Bilhassa denizlerimizi tekrar ken- dimize atmz bir devirde bu hatrlama kadar mesut bir ey olamaz. Fakat bir ey unuttuk. Barbaros bidesi, oraya kendi kendisine gelmemitir. Onu sadece resm makamlar yapm deildir. Oraya diki- len o figr, tabiatn yaratt insanlar da deildir. Ne Barbaros, ne de onun hayatn yapan lm dirim destannda yan banda cenk eden, ayaklarnn ucunda can veren adsz leventler ebed uykularn brakp oraya kendi kendilerini rekzetmi deildirler. Bu figr, bu he- yeti umumiyeyi oraya sanatkr dikmitir. sene da yn gibi a- murla uraan, tabiatta mahpus ekli, insan kafasnn o gzel ocuu- nu sert maddede arayp bulan, kafasnda nisbet fikriyle tarih e'niye- ti, byklk hissini birletiren, bunu o topraa, sonra da tunca geiren sanatkr... u halde Barbaros bidesi bir sanat eseridir. bidenin alaca gUnler, stanbul'da bulunamadm. Anadolu iinde zaruri bir yolculuk yapyordum. stasyonlarda, otel ve kahvelerde, dost evlerindeki tesa- dflere gre, bu bidenin alacandan ve alndan bahseden gaze- teleri ancak okuyabildim. Bizzat Mill efin bideyi am olmas H- disenin ne kadar mesut olduunu gsterir. Bu demektir ki Trk sanat yeni bir talih ve tarihe giriyor. Milli ef bu ltfuyle yeni balayan bu sanat, mill varln en z ocuktan arasna koymu oldu. Bu a, Trk heykeltralnn Trk tarihi namna takdisi idi. Bu gazetelerin hemen hepsinde Barbaros ant ve Barbaros'un h- tras canl bir ey gibi yayordu. Bu tamamiyle haklyd. ehir byk hemehrisini bu vesile ile kutluyordu. Bu sanat eserini bize hediye eden sanatkrlardan bahseden bir sa- tr beyhude yere aradm. Hayr. Bir ksm, zm skp rasn aldk- tan sonra posasn atan adam gibi Barbaros bidesini almlar, sanatk- r bir tarafa brakmlard. Byk bir ksm ise, sadece al merasimi- nin peinde idiler. Ve nihayet Barbaros'a ait htralarn tekrar vard. Halbuki hakikatte Barbaros bidesi stanbul Belediyesinin bir imar ve- ya terfih pln kadar, Trk denizcilik tarihi kadar Trk sanat tarihini de alkadar eden bir meseledir. bidenin kendisinden bahsedilmesi, teferruatyla figrlerin veril- mesi, hakknda fikirler yrtlmesi ve nihayet sanatkrlarndan bahse- dilmesi lzmd. Herkes eline geen Trke kitabn muhteviyatyle ngiliz ansiklo- pedisinin Barbaros maddesini bir yere toplaynca byk Amiral hak- knda baz fikirler sahibi olabilir. Gazetelerin bu mhim sanat hdise- sini ehil kalemlere bir sanat hdisesi gibi yazdrmas lzm gelirdi Hatt bununla da kalmamal, bu antn etrafnda kendi sanat meselele- rimizin mnakaas yaplmalyd. Barbaros ant senelerce zevkimize birey ilve etmeyen ecnebilere meydanlarmz teslim ettikten sonra nihayet doru yolu bulan bir zihniyetin mahsuldr. Ondaki nisbet Re- ims veya Frankfurt katedrallerinin, Floransa ve Milano aheserlerinin nisbet deil, Bursa ve stanbul'u ssliyen eserlerin, Sinan'n, Hayret- tin'in nisbetidir. yi ve kt, bizim havamzdan gelir, mazimizin, tari- himizin iinden kar . . Niin bu vesile ile Trk heykelciliinin mukadderatndan, varsa -ki vardr- mazisinden, imdiden ok feyizli grnen istikbalinden, di- er sanatlarmzdan ve nihayet Cumhuriyet devrinde yeniden hz alan sanat inkiafnn Trk ehirciliine yapaca yardmdan ve artk gzel- lik mukadderatn kendi elimize almamz lzm gelen ehirlerimizden bahsedilmesin? Baka bir memlekette olsa sayfalar dolusu yazlar yazlmas mu- hakkak olan bu bahisler bir tarafta kalsn, sanatkrlarnn ad bile ge- miyordu. Matbuat tarafndan sanat byle mi tevik edilir? Bir sanatkr ne bekler? Senelerce amurun ar gibi srd, yakt elin, bir insan ban mengene gibi skan fikrin, azapl tereddtn mkfat, herhalde eserinden bahsedilirken adnn unutulmas deildir. Okuyucularma bu kk hizmeti ben yapacam. Trk stanbul'da, Trk tarihinin bu b- yk hatrasn tunca nakleden heykeltra Zht Mridolu ile Hadi'nin cmert istidadandr. Seyredenlerin alnn bir Okyanus rzgrnn serinliiyle dolduran bu tun zafer ryasn, Barbaros'un iinden yetitii rkn z ocuklar vermitir. Yarnn bu alaca sabahta, titreye titreye antas koltuunda ilk mektebe giden Beiktal ocuklar arasnda, birisi, gelip geerken sey- rettii bu heykele bakarak sanat aknn kendisini srdn hisseder ve kendisini heykele veya resme verirse, sanatkr kaderini alevden bir gmlek gibi srtna giyerse Trk tarihinin seyrine bir zincir daha ilve edilecek, bir gelenek daha kurulacak, bir tohum daha yeermi olacak- tr. Onun iindir ki bu bide ve yurdun her tarafnda az ok grlen, fa- kat yapanlarnn adlan gerei gibi tekrarlanmayan kardeleri, bugnn zerinde en ehemmiyetle durulacak mill hdiselerinden biridir. Unutmayalm ki sanat sevgi ve alka ile geliir. Ulus, 13 Nisan 1944, nr. 8152 GZEL S ANATLAR AKADEM S SERG S Birinci makalemde sergisin dier ksmlarnda mevcut hava ile ark san'atlar ksmnn birbirinden ayrldndan bahsetmitim. ark tezyini san'atlar ksmnda maziden kalan bir ustaln tekrar yeerme- e doru olan hareketini gryoruz. Buradaki her ey, btnln kaybetmi olmakla beraber henz hassasiyeti iimizde yaayan bir me- deniyet ve zevkin, elinden geldii kadar bugne intibaka alan mah- sulleridir. Kendi mahdut sahasnda kalmak artyla, bu san'atlardan phe- siz ki ok eyler beklenebilir; fakat ne de olsa ok incelmi bir zevk ol- maktan ileriye geemezler. Dier ubelerde ise i bsbtn bakadr. Bu ubelerde bugnk hayat ve dn tarznn emrettii bir san'atn yolunda yryen genlerin eserleri vardr. Bunlar yarnn mimarlar, ressam ve heykeltralar, tezyinatlar olan genlerdir ve bugnk mesalerinde, bir cemiyetin kendisini ifade etmek, hayatn tesbit et- mek iin alyorlar. Mimari-ubesi her sene biraz daha kuvvetleen almasna devam ediyor. Bu ubedeki genlerin eserlerini seyrederken bu san'atn memle- ketimizde ilerlemesi yznden hayatmza gelecek yenilikleri dn- memek kabil deildir. Ev ve ehir insanolunun en belli bal terbiye- cileridir. Bu itibarla hakik bir mimar, btn bir cemiyetin hayatm tanzim eder, denebilir. Tanzimat'tan beri yaplan kksz yeniliklerin, sakat tec- rbelerin bozduu Trk ehirciliinin btn mitleri de bu ubededir. Bu ubenin almasnda en ok sevinilecek taraflardan biri de onun maziyi anlamak ve renmek hususunda sarfettii gayretin b- ykldr. Mimar ubesi sivil ve din mimarmizin aheserlerini imdiye kadar grlmemi bir ciddiyetle tetkik ediyor. Btn dnyann mal olan bir slba kendi ahsiyetimizin damgasn vurmak iin en kestirme yol olan bu mesanin tam mey valarn verecei zamanlar ya- kndr. Mimar ubesinin bu seneki konkur mevzu*u "inklp mzesi"dir. Ayrca her mimar manzedinin otel, opera, bro ve apartman, tiyatro gi- bi cemiyet hayatyla sk surette alkadar mevzu'larda birer vazife pro- jesi vardr. Bu eserleri seyrederken bizde resmin tali'i zerinde dnmemek kabil deildir. phesiz ki memleketimiz, bilhassa san'at gibi sahalarda sa'yi hemen derhal refah ile mkfatlandran lkelerden deildir. Bununla beraber dier san'atlarda alanlara hi olmazsa ilerisi iin mit veren baz imknlar vardr. Bir mimar san'atyla hayat arasndaki sk mnasebetten emin olarak daima bekleyebilir. Keza bir afii veya seramiki memleketin iktisad faaliyetlerinde kendisini lzumlu klan alma imknlar bu- labilir. Fakat resim gibi madd hayatta mbrem hi bir rol olmayan ve btn mitlerini sadece vatandan san'at terbiyesinde ve zevkinde bu- lan bir san'atn yaratclar iin bu mesele bsbtn baka bir ekle gi- rer. Filhakika bizde resim, devletten ve yan resm messeselerden baka bir mterisi olmayan bir san'at halindedir; zevklerini sanatk- rn seviyesine ykseltmeye alaca yerde belki ok defa onu sanat- kra cebre alan birka amatrn mevcudiyeti bu iddiay tekzip et- mez; onun iindir ki devletin zaten yapmakta olduu himaye eklini daha geniletmesi ve mesel Rusya'da olduu gibi bir nevi sistem ha- line getirmesi ok lzumlu bir itir. Ayrca resim terbiyesinin memlekette kklemesi iin lzm gelen zarur artlardan da mahrumuz. Bizde henz bir resim mzesi mevcut olmad gibi ressamlarm- zn eserlerini tehir edecekleri bir galeri de mevcut deildir. Byle bir galerinin yaplmas ok g bir ey olmasa gerek. Resim mzesine ge- lince, bir taraftan ressamlarmza ve onlar yetimezse ecneb kopyac ressamlara klasik eserleri kopya ettirmek ve dier taraftan da hemen her byk Avrupa ehrinde ikide bir yaplan koleksiyon satlarna ve senelik sergilere mteri sfatiyle itirak ederek kk fakat ok fayda- l bir mze kurmak imkn bizim iin daima mevcuttur. Bu mzeler ve galerilerledir ki vatandan resim zevki teekkl eder ve binnetice olarak da resim san*at bizde mterisi sadece devlet olan bir met halinden kurtularak yava yava cemiyetin canl surette duyduu bir ihtiya haline girer. Daha iyiye ve mkemmele doru olan bu tahmin ve mitlerden sonra Akademi resim talebesi iinde ok ayan- dikkat istidattann bu- lunduunu syleyelim. Bu iki salonda heykel ubesinin eserleri de mevcuttur. allf nn "Atatrk" portresi bu ksmn hocalara ait tek ese- ridir ve ok gzeldir. Ayrca Bedri Rahmi'nin Avrupa konkurunu kaza- nan bir tablosunu da grmek mmkndr. Tezynat ubesi bu sene geen seneden daha zengindir. Gayesi ferdi hayata temil etmek olan bu ubenin muhtelif ksmlarn gezer- ken, onun hayat ihtiyalarn her sene biraz daha kuvvetle karlamaa altn gryoruz. Akcksriz, nr., 1936 GENLERN SERGS VE SANAT MESELELERMZ I Malherbe'in, merhum Rahip Bremond'dan beri ok tannan bir msra' vardr: "Meyvalar, ieklerin (de) va'dini geecek", der. Gali- ba gzel sanatlarmz yava yava byle bir feyiz devrine giriyor. Bu sene Ankara'daki yedinci devlet sergisi gerekten artc idi. Sadece ok gzel eserlerle zengin deildi. stidatlar, anlaylar da bir- birinden ok ayn idi. Asl zenginlik olan bu mahiyet ve teknik deiik- lii, bu arama zevki, paletine ve haric leme bu ahs tasarruf -bir y- n ikinci, nc derecede esere ramen- sergiye bekleyilerimizin bir mkfat manzaras veriyordu. Yazk ki tenkidin yokluu yznden bu basandan byk kitle habersiz kald. Tenkidin yokluu, aydnlarmzn resmimizin seviye- sine henz erimemesi, yani sanatn hayatmzda henz hakk olan yeri almam olmas demektir. Hl san'ata, himayesi baz resm ma- kamlara den bir marifet ubesi diye bakyoruz. Onunla hayatmz ve zihn faaliyetimiz arasndaki byk ve yaratc mnasebeti ihmal devrindeyiz. Yedinci devlet sergisinden aldmz zevki husus sergiler tamam- lad. stste Oygar galerisinde Zeki Kocamemi'nin, Zeki Faik tzer'in, Cemal Tollu'nun sergileri ald. imdi de genler ayn galeride resim- lerim tehir ediyorlar. Gen Trk resmi yorulmadan, bkmadan kendi varln gsteriyor. tiraf edelim ki halkmz da bu almay iyi kt besliyor. Gen ressamlarmz... Yani yalan yirmi bele otuz sularnda olan- lar. Okuyucu armasn. Tpk Shakespeare'in piyesinde olduu gibi zaman kanatlann bir daha am. Bundan on sene evvelin genleri im- di bugnn ustalandr. Artk Zeki Faik'ten, Cemal'den, Ereften, Nu- rullah'tan bu gnn genleri diye bahsedilemez. Eserlerinin tazelik hak- k tamamiyle sakl kalmak artyla onlara artk gen denemez. imdi bu kelimenin bys baka balann etrafnda masal havasn ryor. Hakikat u k yeni bir neslin karsndayz. eker Ahmed Paa devrinden beri drdnc sanat neslini idrak ediyoruz. Nesillerin byle mevsimler gibi birbirini kovalamas beni zmyor, varsn benim nes- lime artk gen denmesin. Elverir ki hayatn mucizesini devam ettiren- lerin, ettirecek olanlarn arkamzdan geldiini bilelim. Mesele ebedi eran snmemesi, daima tutumasdr. Ressamlarmz bu itibarla mesutturlar; nk daha dn, phe ve teredddn sisleri iinde sakl olan yeni bir kafile onlarn yolunda y- rmee balamtr. Yapt iin devam ettiini bilmenin saadeti, mil- let hayatnn en gzel tarafdr. Bugnn genleri, Gzel Sanatlar Akademisi'ne bundan sekiz on sene evvel girip orada sanatlarn renenlerdir. Unutulan teamller, nizamnameler, bir trl altna son izgisini izemediimiz imknsz- lklar ve nihayet imknszln bu bahiste ta kendisi olan alt muhare- be yl, bu genleri danya kmaktan menetmitir. Onun iin bu ser- gide eserlerini grdnz insanlar, sadece kendi artlanmzla yetien sanatkrlanmizdr. Memleket iinde ve kendi kazanlarmzla yetiti- ler. Bizim detlerimiz onlar dourdu. Byk Avrupa resmini sadece kopyelerinden grdler, btn sanat semasn, le nda bir sema haritas ezberler gibi olduklar yerde sayarak yetitiler. Fakat, yanlz bir defa iin kalmak art ve dileiyle tecrbe hi de fena olmad. Memleketimizde yetien bu genlerin karsnda bunu an- lyoruz. Resmimiz hangi merhalededir, bunu bildik. Vaka Garp'la, yani byk mzelerle, asrn z sahibi olan ustalar- la ve onlarn etrafnda, onlarn havasyla genilemi, nizamn bulmu sanat hayat ile temasn yokluunu bu genlerde duymamak kabil de- ildir. Her eyden vazgeelim; hepsinde uzletin basks var. Nasl de- mel i, deta bir ihtibas iindeler. Byk Garp sanatkrlarm yakndan grmemi olmalarnn verdii bir nevi rkeklik fralarn deta tutu- yor gibi. O kadar ki kendilerini tam vermekten ekiniyorlar. Bugn Nuri adyla tandmz yaradl mucizesini, iki defa De- raine ile konuturun, ay Matisse ve Bonnard'la kalsn, Louvre ve Uffici mzesini gezsin, doya doya Cezanne', Rembrandt' grsn, 15 inci asr talya's dediimiz o mcevher yamuruna alt ay tutulsun, sel halinde aydnlk iliklerine kadar ilesin, elbette ki Nuri' nin peyzajlar, o skt musiksi, bize bu temaslardan bir fecr-i imal gibi zengin, a- rtc ve sadece tabiatst infilk halinde dnecektir. Bu hepsi iin Ferruh, Fethi, Fuat, Mmtaz iin de byledir Bunu bir sz gelii olarak yazmyorum. Sz isteyerek buraya ge- tirdim. Resmimizin en mhim meselesini aklamak istiyorum. Bu genlere aabeylerinin hayatlarna kansan frsat vermei dnmemiz lzm. Adm banda karlanna kan imknszla ramen onlar Avru- pa'da alabil m ilerdi. Ne kadar? 1928 veya 1930 senesinde stan- bul'dan Paris'e gnderilen bir sanat talebesi sene sonra mukavele icab anlyordu; halbuki bu senede bu genler, ancak gidecekleri yolu seebilirler ve birka adm atabilirlerdi. Sanat yolu, turistik otomo- bil caddesi gibi her trl iaretiyle, beyaz izgi ve renkli fenerleriyle ilk hamlede seilmesi mmkn bir yol deildir. stidat sahibi, her frsatta artmaya alr; annesini maaza vitrinleri nne eke eke dolat- ran ocua benzer. Fakat ne olsa, yine gittiler; ve gittikleri iin biz ka- zandk! Byk ve kaliteli resmi tandk. Yldz kervanna kartk. Bundan on be sene evvel resmimizde bir Byk Saim vard. Sa- im hl vardr. Fakat ne yazk ki onun iin beslenen mitler, henz domam bir ocuun evvelden konulmu ad gibi duruyorlar. nk gidemedi. Genlerin sergisini gezerken bu artc istidatlarn byk resimle karlaacaktan zaman kazanacaklar eyleri dnmemek kabil deil. Hayr, gzel sanatlara tam imkn vermek istiyorsak, genlerimize ve btn sanatkrlarmza Garb'n kaplarn amalyz. Eitim Bakan- l gndersin, parti gndersin, Dileri Bakanl gndersin, husus sergiler alsn, burslar konulsun. Fakat genlerimiz gitsin. Milletlera- rast sanat ailesinin iine katlsnlar. Bnnun iin elden geleni ve gelme- yeni yapmalyz. Krk, elli sanatkrmz yetitirmek iin senede yap- lacak azam bir milyon lira masraf israf deildir. Belki ekonominin en bydr. Diimizden trnamzdan arttrmaa mecbur olsak bile bunu yapmaa mecburuz. Tpk Ankara ve istanbul'da balamak ze- re byk vilyet merkezlerinde birer sanat galerisi amaa mecbur ol- duumuz gibi. Tpk her sene devaml ekilde i gren heyetler vasta- syla byk merkezlerden sanat eserleri almaa ve bylece byk bir resim ve heykel mzesinin temelini atmaa mecbur olduumuz gibi. Avrupa'da iyi kt bir sanat tarihini takip edecek derecede mzesi ol- mayan mhim ehirler, sanrm ki yalnz stanbul'la Ankara'dr. Hal- buki stanbul mzesi kadm dnya sanatnn en mhim hazinesidir. Ni- in tek kanatl kalmal? Tanzimat bu ii yapmad. Bunun iin yz sene geciktik. Tpk konservatuarda olduu gibi. Sonra ne oldu? Amaa mecbur olduk. htiya unutmakla, ihmal- le ortadan kaybolmaz ki! Ve atmzdan birka sene sonra anladk ki opera denen ey bir mucize deildir. Yirmi sene sonra, belki daha ev- vel duaya sahnelerinde alklanacaz. Sanat iin, fikir hayat iin geirilen her tereddt ac bir kayptr, nk her geen zaman bir misli daha geri kalmakla deriz. Bazan dnrm: Bizde rahat ve mreffeh ekilde seyahat imk- n bulanlarn ka bylesi bir imkna hakikaten muhtatr? Romatizma- l ihtiyarlar ve nevrastenik kadnlarmz iin kfi derecede lcalarmz var; iini bilen terzi, berber, manikr dkknlarmz var. araplarmz hi de fena deil; hatt elencesi kt olmakla beraber plajlarmz Cte d'Azure'den aa deil. Fakat Rembrandt' mz yok, Rubens'imiz yok, Leonard, Titien yok, Correge yok, Pietro Delia Francesca yalnz tal- ya'da grlebilir, Eyck ve Degas'lan seyretmenin, Delacroix'nin ve Ingres'in dersini almann yegne aresi, Paris'te onlarn eserlerini gr- mektir. Hepsini ne diye sayalm? Byk resim ve heykel dardadr. Ve biz bu sanatlar yeni reniyoruz. Bu, hayal kurmaa hi de msait ol- mayan bir hakikattin Hem de en riyazi cinsinden. Hayal, tek mtehas- ssla dnya sanatn memleketimize getirdiimize inanmaktr. imdi bu satrlar yazarken hayatmda en ok zldm saatler- den birini hatrlyorum: Bundan drt be sene evvel, Beyolu'nda k- k bk kahvede iki talebemle beraber oturmutuk. Genler bana o gn- lerde alm olan gen Fransz ressamlarnn sergisinden bahsediyor- lar, mzesiz resim yapmann gln yana yakla anlatyorlard. eriye tandm ve oktan beri grmediim bir ahbabm geldi. Onu Ankara'daki hocalm senelerinde tanrdm. Her gece birka dostuyla stanbul pastahanesine, sinema dn urar ve Fransz sefarethanesi- nin ba as ile, Fransz mutfana ve Msy Pierre Beoit'n roman- larna dair enterasan konumalar yapard. Koltuunun altnda ise dai- ma, hemen iki haftada bir, cildini deitirmei unutmad Proust ta- rd. Masamza oturdu. Yanmdaki uzun sal, zayf, elbisesi boya le- keleriyle kirli delikanllara yle bir glmsedikten sonra Avrupa'dan yeni dndn, ok gzel eyler getirdiini syledi. BirZurbaran, iki Greco elde etmi, hatt bir de kk Goya's varm. Gelirken Paris'ten de bir Modigliani ile kk bir Matisse alm, bir ka da deersiz Friesz'i varm. "Acaip eyler moner, bir tanesini bir kadna hediye ettim: epate oldu... Galiba yarn buluacaz..." O konuurken ben, btn gnn Akademi'nin ktphanesinde, bin trl bask hatalar iindeki alelade kopyelerden sanatn etin sr- rn zmee alan, bir Detain'i, bir Bonnard' yakndan grmek iin mrnn yansn vermee hazr olduklarn yakndan bildiim talebe- lerimin yzne bakmamak iin bam muttasl yere eiyordum. Brug- he, Bruttelle, Escurial, Fransz as ve Velasquez spanyas, Friesz ile elde edilen kadn ve garsoniyer demee yarayan sanat eyas... Hayr, asl seyahat imknlann sanatkarlarmza, bizi kendimize ve dnyaya tantacak olanlara vermeliyiz. nk asl yaatacak olan sanattr. nsanolunun garip bir hasleti vardr. Ala raz olur; fakat ah- siyetinin ve talihinin yarda kalmasna raz olmaz. Yetiebileceini bi- len bir sanatkr yetimezse zdrap eker, kendisini ve etrafn zehirler. Sanat heyecan tersine evrilmeye grsn. phesiz ki sanatkrlarmz fakir bir milletin ocuu olduklarn, bulunduumuz yapc devirde bir yn imknszlk iinde rpnd- mz, iki asrlk bir mazi seyyi'esinin hesabm dediimizi, hlsa an- cak yirmi senenin iinde hayatmza dUzen vermee altmz, bu- na ramen sanatn her vakit n plnda dnldn biliyorlar. Fakat kendi kudretlerini de biliyorlar; bu memleketin ekonomisi- ne henz almam bir liman gibi, ilenilmeyen bir maden gibi dahil olduklarn da biliyorlar. lerinde btn bir kudret alyor. Bu kudret ya darya kacak, ya kendilerini olduu yerde boacaktr. Halbuki zengin olmadmz hepimiz biliyoruz. Fransa ykld zaman, vatan urunda alanlar, sanatkrlarm, irlerini, romanclarn, musikiinaslarn hatrladlar. Hemen hepsi Courbet'yi, Corot'yi, Chardin'i, Verlaine'i, Racine*i yetitirmi bir millet olduklarn sylyorlar ve bunu dndke zeknn lm ye- neceine inanyorlar. Gide ile Andre Maurois, Supervielle ve Valery Larbaud ile Aragon burada birleiyorlard. Hemen her mecmuada, her gazetede Fransz dilinden, Fransz sa- natndan bahsedildi. Hakikat de bu idi; Fransa'nn cesedi ineniyor- du. Hakik Fransa insanln hafzasnda idi. Ona hi kimse dokuna- mazd. O usuz bucaksz bir zamanda devam etmi bir rd. italya'da da ayn ey olmad m? Hl bu millete sanat ve sanat- krlar iin hrmet edilmiyor mu? ispanya Velasquez'in ve Cervan- tes'in memleketi olduu iin mevcuttur. Biz ac mtareke senelerinde mazideki eserlerimize nasl sarl- mtk! Trk mimarisine behemehal tahakkuk edecek bir istikbal mj- decisi gibi bakyorduk. Hakl idik; nk onlar yaadmzn delilleri idi. istikbalimizin kefilleri idi. Hakikatte mimarisiyle, musksiyle, i- iri ile yaayan bir millet olduumuz iin klcmz o kadar keskin oldu. Bunlar genlerimize yetimek frsatn behemehal vermemiz l- zm geldiini hatrlatmak iin sylyorum. imdiye kadar devlet ve parti gzel sanatlar iin en lzumlu ey- leri yapt. Fakat imdi resmimize ve heykeltralmza, btn gzel sanatlarmza baka bir gzle bakmamz devri geldi. Artk bu sanatlar, ne olacan bilmediimiz birer mit halinden ktlar. imdi en kesin tedbirleri almak artyla onlar birka sene iinde milletleraras seviyeye karmak ana geldik. Ve elbette ki Cumhuri- yet hkmeti bunu yapacaktr. Hakikat u ki aramzda byk adamlar var; ve arkalarndan onlar kadar kuvvetli ve byk olanlar geliyor. Dn sergilerine gittiim genler, be sene Avrupa'da kalrlarsa ol* (hklarndan ok baka olurlar. Bir Zht Mridolu, bir Zeki Faik zer, bir Eref senelik bir dar hayatnda, baka hi bir are ile ya- pamayacamz ekilde bizi dnyaya tantrlar. Hatta daha byn yaparlar. Bize bizi aarlar. Yanl fikirler bizi elmesin; bir cemaate ru- hunu veren sanatkrdr, sanatkr ilve eder, sanatkr tamamlar, sanat- kr yaratr. Byk realite, fikir ve sanattr. Tolsto'dur, Racine'dir, Dostoevsky'dir, Dickens'dir, Yahya Ke- mal'dir, Fuzul'dir, Shakespeare'dir. artc Yunan dnyas yirmi is- min birbiri arkasndan sralanmas ile domu bir dnyadr. Bizim b- yk realiteler sandmz eyler zaman iinde byk ryalarn birbiri- ne eklenmesidir. Gerisi sadece edebiyattr. Sanatkrlarmza her trl eyi yapmaktan ekinmemek zaman geldi. Bir hakikat varsa o da udur: Dnyann en istidatl milletlerinden biriyiz. Dn grdm resim sergisi, bu istidadn ok gzel bir ifadesi- dir. Devlet, bu istidattan yetitirmek iin ok ey yapt. Bu da ikinci ha- kikattir. Bugn memleketin her seviyesinden ve her toprandan yetien gen, iindeki ilhi kvlcm bize tantmak imknna sahiptir. imdi bu imknlarn varabilecekleri bu'utlara varmasn temin lzmdr. Bu kadar heyecanl konumamn sebebi, bu genlerin yetimele- rini yakndan bildiim iindir. Onlar talebemdir. Beni tanmayanlar "Hamdi, talebelerini ve dostlarn methediyor" diyecekler. Varsn de- sinler. Ben de derim ki "Ne yapaym? Benim, istidatl insanlarla dost olmak gibi bir mazhariyetim vardr. Hocam Yahya Kemal'di. Bu maz- hariyet Zeki'yi, Mmtaz', Selim'i* Sadi'yi, Fuad' bana ocuk dene- cek yalarda tanmak ve onlara hizmet etmee almak frsatn verdi. Byle olduu iin istidatlarn inkr m edeyim? Haklarn m yiye- yim? Gzelliinden bahsedilince utanan gen kz gibi arkadalarmn istidadndan mahcup mu olaym?" Avni'nin resimleri gerek bir mkemmeliyet iinde. Fras im- diden usta bir fradr. Semesini biliyor. Tabiata kendisine mahsus bir bak var diyeceim geliyor. Biraz avna atlan ku gibi bakyor, sev- mekten ziyade tasarruf etmek istiyor. Fakat bakyor ve gryor. Fakat eyann vasflarm silmiyor. Ona hrmet ediyor. "Okuyan kadncn en basit kontrastlarla elde edilmi gzellii gibi, kk "Karacaahmet" peyzajnn demir leblebi tecridi hep bu kudretin ifadesi. Arada daha hazl, daha eyann gzelliine kendisini brakm olduu eserler de var. Erefe ok yaklat karl peyzaj, bir sokak, iki ev ve bir ka yolcu ile birdenbire fethediverdii stanbul soka gibi. ki numaral peyzajda masmavi bir gk, insan bir obsesiyon gibi yakalyor. Ferruh'un daha az usta, fakat daha ok masall bir sanat var. "M- sr bayram", bizde yerli hayat iin sylenmi en gzel iirlerden biri- dir. Yazk ki tablonun eb'ad bu kadar geni bir hayat sahnesini iine almakta glk ekiyor. Plnlar karyor, fakat sanatn gndelik hayat ne kadar deitiriyor! Ferruh, bir gfte bezemekte daha bol ve cmert olacaktr. nk renk anlayyla domu. Karanfilli ve pipoiu natrmortu daha salam, kurulu gzel. Eya sathtan konumuyor. Bizimle birlemek isteyen bir dili var. Paleti kendisine yeni ufuk- lar aradn gsteriyor; ben de onun gibi dnyorum; M. Degas'dan renecek ok ey var. Fakat siyah beyazlarnda hepsinden ayn. Bir masal syler gibi baz eyler anlatyor. Fethi'nin beyaz siyahlan daha usta. Daha hikayeci. Belli ki insan kaderiyle ilgili bir ruhu var. Hele yanyana, konumadan, birbirini gr- meden oturmu adam ayn ciltte ayn hikye gibi. Hepsi kendi iinde, kendi talihinde mahpus. Baka baka zamanlan sayyorlar. "Gece yolculan" da yle. Fakat asl gzel ve byk eserleri, bu hikyelerden, oya ii peyzaj litografile- rinden kt zaman, resim yapt zaman kendi llerini alyor. Fet- hi'de iyi renk anlay, eyay cendere iine sokmayan bir desen var. Sonra durmasn, dnmesini biliyor. Belki ileride byk portrecileri- mizden olacak. nk insana dandan bakmyor. Talihiyle anlatyor. "Balo" tablosu iin byk bir ey denemez. Fakat atmosfer sahibi oldu- u muhakkak. Hlsa daha imdiden her yanndan kuvvet fkryor. Fuat 1 zer, natrmortlarnda ok salam bir tekniin peinde yr- yor. Mevzuunu gletirmesini deta seviyor gibi. Bu benim houma gidiyor. Ar ara dekoratife kayor; fakat bu paletinden geliyor. Ak renkleri seviyor; valr aray baka trl. Onun iin isterse ok zarif olabilir; tabi kalitelerinden hi kaybetmemek artyla. "Balksn bilhassa bunun iin sevdim. Bir gn onu ok geni ufuklarda greceiz. Turgut Belge arkadalarndan daha durgun. Fakat byk resmin peinde. lks ile arasnda bir parmak kadar bir yer, syrlacak bir k- k perde var. Peyzajlar henz frna girmemi seramik ileri gibi bu hamleyi bekliyor. Onda eskiden "isabet" dediimiz ey var. Sonra ken- disine has diyebileceim bir vekan, skneti var ki en gzel, en hlis madenlerdendir. Mmtaz, ii ve ii hayatn teganni etmek istiyor. Sanatkrdan daha ok alan anlayacak var mdr? En aristokrat yetieni, en m- cerret dneni dahi iin ve alann kardeidir. Galiba Albert Thiba- udet, Mallarme'nin fotoraflerinden bahsederken, bu irler irini, mcerret hlyalar prensini en iyi ananesinde Fransz zenaatkrna ben- zetir. Titiz ii, sanatkrn en saf modelidir. Mmtaz'n bunu bir saha olarak almas houma gidiyor. Yalnz daha neeli olsun derim. "Saatler ve ler", bandan beri sanatn en gzel mevzuudur. Fakat i evk ve nee verir; bu neeyi Mmtaz'n bi- ze bir gn bir srmal elbise gibi giydireceine eminim. br eserlerin- de azla kanaat ettii iin daha olgun grnyor. Herhalde o da g ola- n seviyor. Genlerin en kuvvetlisini, en tatl lokmay sona saklayan ocuk- lar gibi sona sakladm. Byk natrmortu, yanyana konmu iki kahval- t masas ve zerindekiler, daha imdiden resmimizde bu gen adamn nasl bir mevsim olduunu gsteriyor. Bu kk tabloda ne kadar ara- trma, ne sakin emekler var! Fakat ne kadar rahat konuuyor! Eya na- sl bir emniyet havas iinde insan hayatna girmi olmaktan mesuttur ve bu emniyet seyirciyi nasl zaptediyor! Hatrma, bir ngiliz roman- YAADIIM GtBt m bitiren masa stndeki kk esterfld ba geldi. Bu bir yaama trks. Ancak bylesi eserlerde eyann hayatmza girdikten sonra iyilik seven bir peri ehresini takndn anlarz. plak duvar ve fakir eya... Fakat yaratc ruh hepsini henz kanatlanm bir zmrdanka haline sokuyor. Nuri'nin resmi, rehbersiz, pusulasz, kendi kendine ne seyahatler yapm, ne limanlar bulmu, Braque'i kendi kendisine kefetmi, der- sini alm. Byk kadn portresi daha baka ekilde gzel. Fakat hep sini saymal m? Zaten ne diye genlerden byle teker teker bahsettim? Bu bir hakszlk deil mi? Okuyucuya fenalk ettim gibi geliyor. Daha iyisi gidin grn. Bu ocuklarmzn zaferidir ve bizim yaama hccet- lerimizden biridir. Bu memleketin ne parlak, ne velt, ne yaratc istidatlara gebe ol- duunu, bu sergi yarm saatte insana retebilir. Tasvir. 27 Ma r t 1946, m*. 358 BR RESM SERGSNDE Eyboullan'nn byk bir meziyetleri var: Atmosfer yaratmas- n biliyorlar. Bu demektir ki tablolarnda insan, eya, manzara tek ba- larna grnmezler, kendi etraflaryla, husus havalanyla d grn- leri insann iinde devam ettiren ve bizi muayyen bir objede bazan ok uzaklara, derinlere tayan bir nevi srla bu esere girerler. Bu gen ada- mn ad -byk bir istidad olan ve kocasn baz taraflarda tamamlayan, yani eksiklerini verdii mukayese imkniyle iyice meydana karan eiyle beraber- aramzda duyulduundan beri kinatmzn biraz daha genilediini, hi olmazsa bize en yakn eylerin baka bir mn ka- zandn kim inkr edebilir? Onlarn fras sayesinde eyann grn- meyen taraflar bizim iin aydnland; dmzda yaayan birok eyler iimize kayd; benliimize yapt. Bir aa, aa olarak gzel, byk, din veya clz olabilir. San'ata da bu vasflardan biri veya bir ou ile girer. Hatt sanatkr da- ha ileriye gider. Ona izaf bir ruh verir, bir sembol yapar. aydnln- da onu olduundan ok daha geni aksettirir; fani varln deimez bir hakikat yapar. Fakat bazan aa, gene aa kalmakla beraber, aa- lktan kar. Bir fikir de olmaz. Sadece bizim olan bir ruh haleti, yaa- dmz bir zaman olur. O vakit san* atn teknik, hner gibi merhalele- rini atlam oluruz. Daha derine ineriz. Resim de az ok resim olmak- tan kar. Musik, iir, masal gibi bir ey, bir nevi by olur. Bedri Ey- bolu'nda bu hal var. O mevzu* unu ldrerek tablolarna geirmiyor. ten gdlen bir mkemmelliin peinde onu deitirip yksek bir leme de nakletmiyor. Bir nevi zihn, yahud ruh "vivisection" yapyor. Tablolarna ko- nu olarak ald eyleri acayib bir tahlilde kendisiyle birletiriyor. Or- taya masa-insan, aa-insan, manzara-insan kyor. Portre yapama- masnn sebebi de bu olsa gerek. Dikkat ettim, tuvaline den her in- san ehresi ressamn kendisine benziyor. izgilerle deil. Btn ben- zeme kanunlarnn dnda kalm garib bir halle. Bedri'nin gzyle gryor. Bedri'nin burnuyla kokluyorlar sanki. Onun iindir ki resimlerini seyrederken kendi kendisini iinden an- latt bir masala kaptrm bir ocuun karsndaym vehmini duyarm. Bunu Eren iin syleyemem. nk o daha ressam. Muhayyelesi parmaklarna daha ok bal. Sonra onda ekiller leminin bilgisi, yan- l syledim, sevgisi yar. Mevzu'unun karsna geince, "da!, bende birleirsin" demiyor. "Seni byle bulmaktan memnunum, byle kal" diyor. Onun iindir ki Eren daha mkemmel, daha salam grnyor. Mimar yapamad zaman dahi hi olmazsa salam, rahat bir mobilye hissini veriyor. Bedri'de ise tam aksine. Adeta ocuk gibi. Karsnda- ki elmay, grnen tarafndan resmederken, acaba arkas, grmediim taraf nasl diye merak ediyor ve bunu merak eder etmez elma hakkn- da btn bildiklerini unutuyor. Adeta aryor. Ortaya renk, grn, bir yn eksik, yanl elma kyor. Tek bir motifin deimesinden do- an bir yn musik cmlesi gibi bir ey. Eren belli ki kocasndan rahat alyor. Fras ve paleti emrine tbi. Tabiat karsnda hi sastmyor. Realiteyi yakndan kavryor. Bunda kadn olmann hissesi de var. Romanclarda dikkat ettim. Kadn romanclar yaratltan realist oluyorlar; bir fikirle kendilerini kurarak deil. nk realiteye katlanabiliyorlar. Belki de kendilerini hayat kar- snda zaptedebildikleri, muayyen erevelerde hapsedebildikleri iin meden kadn ve hatt kendine hkim olmak terbiyesi bir insiyak hali- ne geldii iin. Bu yzdendir ki Eren daha "bitmi eser" hissini veri- yor. Ve gene bu yzdendir ki bize daha eksik grnyor. nk o res- min kemaline doru gitmee alyor. Varlan noktalan bildiimiz iin "daha var..." diyoruz. Fakat tabloyu ne kadar salam kuruyor. I ne kadar iyi idare ediyor! Belki de souk tonlara olan muhabbeti -bu imdilik bizde bir modadr- onu fazla renk israfndan alkoyuyor. Her ey lzm olduu kadar. Tablolarnda mizacn deil, san 9 atn gryoruz. Boaz peyzajlarnda, hapsettii gl kokusunu ancak taran, etra- fndaki havaya yle bir yaldz bulants getirmekle kalan o billur mah- fazlarn hali var. Bir ey sakladklarn adeta gstermeyecek kadar ken- di kendileriyle, kendileri iin mevcud. Bilhassa benim pek sevdiim "Beylerbeyi camiT'de byle. Bu tablonun ahengine armamak kabil deildir. Ferah, geni ve salam. Bu sanatkrdan bahsederken izgisini vmeden geilmez. Zaten onun san'at izgiye dayanan bir san'attr. Bu sergideki "Eski zaman elbisesi giymi kadn" portresi ise bu izgi kudretinin sadece zarafet olduu eserdir, insana Anadolu'yu grm bir Pisanello hissini veren bu resmi evvelden tanrm. Eren'i bir gl fidanna gtren almalar, desenleri, eskizleri, hepsini grdm. Hangi oyunlarla bu ehrzd'a eritiini biliyorum. Eren de tabiate ok tasarruf ediyor. Resim her eyden evvel zekya ait bir itir. Dnn ressamlar darda grdklerini atlyeye tarlard. Bugnkler atlyede bulduklarn gne altna tayorlar. Arada dei- en pek az ey vardr. Siyah ve erguvan renklerin iinde bir tavus gi- bi szlen bu gzel kadn, kendisini bu mkemmeliyete gtren, bir ehre, bir eda ve bir yn kuma bu kadar gzel bir musik yapan, on- dan adeta sknet halinde bir raks karan btn o tecrbeleri tablo ile karlar karlamaz unutuyoruz. unu da syleyeyim ki Eren baka eserlerinde hi de sadece zarif olmak niyetinde deildir. Daha ziyade kudretli, boum boum, yum- ruk gibi kapal ekillerin peindedir. Onun iin peyzajlar, etdleri, de- senleri arasnda bu eseri bir menuet gibi hafif duruyor. Eren'in kuvvetli olduu noktalar, Bedri'nin zayf olduu noktalar- dr. O frasna kan s kadar hkim deil. Tabiatle karlama onu ar- tyor. Renk ve k zerine bir i gibi dyor. Hatt iyi grmesine m- ni oluyor. Daima sallanan bir billur vze gibi her ey onda ihtizaz ha- linde. ok defa yaptm bozuyor. Eren'in ll paletini, inasn on- da arayamayz. Garib bir bolluk iinde, bir mevsim bolluu iinde etra- f renge bouyor. Eyay uykusunda yakalayamyor. Kendi iinin grl- ts ile uyandryor. Parmaklarnda yaldzl bir ey var, her dokunduu- na onu geiriyor, bir masal, bir rya yapyor. Sonra ok ey biliyor ve hepsini birden hatrlyor. En ayr tecrbeleri birbirine kartryor: Uzun ve maraz bir irsiyeti tek bir hareketindeki tezadlarda meydana karan o girift, acayib ve ykl mizalar gibi bir yn olpalk iinde. Fakat bu olpalk, bu acemilik, belki onun en gzel tarafdr. Bu tablolarda ka medeniyet birbiriyle sarma dola olmu va- yor! ok sevdii halk san'atlar ile Bedri burada birleir. Nasl bug- nn masal, dnn en atk kal bilgileri ise, nasl bugn basit bir ha- l ve kilim ss gibi grdmz bir motifte stste birka medeniyet ve bir yn itikad toplanmsa, onun bu henz tomurcuklanm, sert ve kapal bahar hali de ylece kendinden evvel yaplm bir yn tecr- benin terkibidir. Bazan birbirine kansan bu teknikler aynlr, tek bana kalrlar. Burada geni fresk izgileriyle yaplm bir resim bulursunuz, tedeki karakalem aa gvdesi size kvnm kvrm bir oya sabrn, daha yan- banda i ve tezad halinde bir yn renk, eski halk san'atlarn verir. Hal deseni, yastk ileri, her nevi halk motifi, Japon lakelerinin o ne- fis ve prltl, yaprak yaprak tecridi, primitif resim, rnesans kompo- zisyonu, Cezanne tahlili, hepsi vardr. Fakat hepsinin stnde, eski bir simyagerin eline geen her eyi altn haline eviren, eyann nizamm altst eden potas gibi Bedri'nin mizac, bir sensualiteyi, madde ile sar- ma dola bir panteizm haline koyan ruhu, en allm eylere bir i- mal fecrine bakar gibi hayran olan hayat itihas vardr. Resim mi? Daha ziyade bir by, fakat resim tekniini kullanan bir by. Bir san'at olmak iin belki ok ahs. Anlatt eyler bazan sadece kendisinin lgatiyle konuuyor. Fakat gzel ve srkleyici. Bu eserde tesadfn de mhim bir hissesi var. nk Bedri l- zumsuzu, yanl, doutan eksii, tabiat d olan atmay bilmez. Ak- sine olarak zerinde durur. Kendisinden bir eyler dourmasn bekler. Gnn birinde bu srar mkfatn verir. Mrekkep lekesini andran bir renk paras, bize yldzlardan haber getiren bir uurtma olur, tahta ile izilmi krmz ve kaln bir elif, dallan mercan ve yakut ykl bir aa haline girer. Fakat bu onun fantezi tarafdr. San 9 atnn asl srr grdn ya- amasnda, renkli ve canl hereyi sevmesindedir. Bazan byk resme kanad aar. O zaman hayal bir lem balar. orum seyahatinin mahsul- leri olan tablolar gibi. Bu eskizlerdeki insanlar bizimle muasr mdr? Byle bir topluluk bugn var mdr? Bu davul, zurnalar, bu abalarnn iinde vakur ve heybetli melmi erkekler, bu sadece srma giyinmi kadnlar, arkalarndaki talih kadar ykl gkyz, bunlar bir ncil'den, bir Tevrat'tan m, yoksa bir peri masalndan m geldiler? Muhakkak ki o her grdn deitiriyor. imdilik sadece bir eskizini grdmz "Hamam zl" de byle. Vaka kk ls iinde ve acele yapl- masnda henz scak suyun hazl tembelliini, duvarlara bile geen o yumuatc rpermeyi, bu baygn ve uultulu mahremiyette biraz evvel kesilip de slak imen stne ylm zambaklara benzeyen vcudlarn gzelliini vermekten ok uzaktr. Fakat bu halinde dahi muhayyilenin konusunu iyiden iyiye benimsedii muhakkak. Belli ki Bedri buu ile ykl havada bakr tasn slak mermere arpn iinde duymu. Bu es- kize bakarken hatrma hep Yahya Kemal'in yarm kald iin insana kadm bir kabartma hissini veren o gzel genlik iirini, muasr iirin Pompei hamamlarnda grd ryann aksi olan msralar, Trkenin ltin sarahatyle kaynat inkraz manzumesi geldi. Bugnk imknlarla bir ressamn tek bana bitiremeyecei bu esere mesud bir sipariin bitmek imknn vermesini ne kadar isterdim! Btn bunlar onun san'atnda bir nizamn bulunduunu gsteriyor. Garib bir nizam. Bu perhizkr adamda, talkatini ve mantn sarho- luk zamanlarnda bulan baz ruhlarn hususiyeti var. Denebilir ki, niza- m, d lemle ilk temasta kendinden gemek, etrafndaki renk ve k- ta son atomuna kadar eriyip kaybolmaktr. Yukarda Bedri'den bahsederken hayat itihasndan ve sevgisin- den bahsetmitim. Bu ressamn devriyle birletii byk noktalardan biridir. zerinde durulmaa deer. Bence bu mterek vasf iki mhim sebebe dayanr: Bunlardan birisi bugnn san'atnn halka, halk hayatna, halk kaynaklarna gittike daha fazla almasdr. Nerede ve hangi artlar iinde olursa olsun, halkn hayat daima ne'elidir. Elenceli taraf bu- lur. Hayatn ykn srtnda tad iin kendisini dinlendirmeyi de bilir. Sonra beraber, kitle halinde yaar. San'at da byledir. Onun iin kendisine gitmek zahmetini gsteren sanatkrlar ok defa neesiyle yakalar. Muzlim spanyol dehs bile sokaa knca bir enlik manzaras alr. Onun iin gndelik hayat ressamlarnda daima eyay ve hayat terennm eden bir taraf vardr. Kald ki bugnn sa- natkr sade halkn hayatna bakmakla kalmyor. Halk san'atlar da ona tesir ediyor. Halk bir mekteb gibi deilse bile bir kaynak gibi alyor- lar. Bedri bunlardan biridir. Baz resimlerindeki mizah izgisi, bu re- simlerin bir ok hususiyetleri, ton zdlklar, baz cesaretler baz irtica- l izgiler gibi biraz da bu taraftan gelir. uras muhakkaktr ki Bedri stanbul'u ve stanbul'un hayatn seviyor. Karpuz kavun sergileri, balklar, bayram yerleri, kk mes- cid duvarlarna yaslanm iskemlelerinde akam bekleyen ihtiyarlar onu eker. Alaca renklerin kaynat her kalabalk yere baylr ve by- lesi yerlere sadece bir mahid, tablosunu tamamlamak iin malzeme, ilham arayan bir sanatkr gibi gitmez, iindeki ocuk tarafyle koar, mahalle ocuunun elindeki uurtma ve balonla beraber o da havala- nr; Karacaolan syleyerek, Yunus'tan msra hatrlayarak yapt re- simlerinde kendisini bu kadar derinden terkettii bu ne'eyi duyduu gibi vermeyi sever. kinci sebep daha mhim ve daha umumdir. inde yaadmz zaman insan hayatn gerekten tesadfe ba- l bir ey haline koymutur. Hibir devirde lm bu kadar gnn katk- sz ekmei olmamtr. Sade muharebe senelerinden bahsetmiyorum. Frtna kopmadan evvel de bu ruh haleti, gelecein korkusu insanlkta vard. Bu yzden hemen her memlekette sanat, ok tabii bir tepki ile yaamann lezzetlerini vyordu. Garibdir, XIX'uncu asrda lm is- tisna ve ferd klkla aramzda gezinirdi. Herkes kendisine gre lr- d ve lmnn ekline gre kahraman olurdu. imdi insanlk kitle ha- linde tyor! lm ona husus bir ehre vermiyor. O asrmzn seri imaltndandr. Milyonlar giydiren byk bir terzi gibi herkesi ayn kla sokuyor. Trajedinin bu kadar ucuzlad bir zamanda san'atn , lm fikrine kamasna lzum yok. Tam tersine olarak herey bizi gelecein hlyasn yapmaya davet ediyor. Bulutlar gzeldir, gne bir nimettir, mevsimler daima deiik- tir, onlar ayr ayn lezzetleri olan meyvalar gibi tatmamz lzmdr, he- le u kbus gesin.. Nasl yzen insan nefes almak iin ban suyun d- nda tutarsa, insanlk da boulmamak iin bir tarafm bugnn hadi- seleri dnda bulundurmaa alyor. Hlyada nefes alyor. Dostoievsky, ondan daha evvel Hoffmann, sar 9 a nbetlerinden evvel ve sonra yaanan ksa, tkz, eyann srrn bize bir hamlede aan ve ruh bir visal gibi insan bir lhzada kinatla birletiren anlar- dan bahsederler. Btn insanlk aa yukar byle bir deprasyon an- n yayor. Dorudan doruya bu tehlikenin iinde olmayanlarda bile bu duygu hkm sryor. Onun iin san'at bir nevi nekahet rpermesiyle dolu. Uzun bir ka- panmadan sonra eyaya ve aydnla kavumann verdii ba dndrc sevin bugnn san'atnn bir taraf, belki en gze arpan stmasdr. Bedri'de bu hal bilhassa gze arpar. Zaten mesud bir tesadfle bunu anlatmtr da. ki teknii birden kullanan sanatkrlar ok defa bunlardan birinde asl san'atlarnn srrn zerler. yi bir air olan Bedri'nin iirleri de resmini izah eder. Btn iirlerini okuyun. Hepsinde bu yaama hasretini, kendini ay- dnln selinde, onun tarafndan srklenir grnmenin sarholuunu, beyaz aydnlkta ykanmann ne'esini grrsnz. Nuh'un ocuklar karaya ilk ayak bastklar zaman muhakkak gene bu iirler bize retir ki Bedri byk fikirlerin, derin terkiblerin peinde deildir. O zengin bir mizac tpk zevkli bir mirasyedi gibi harcamakla beguldr. Eyann ve insanlarn arasnda iindeki masal dnyasn data data dolayor. Her srnd eyi bir yldz aksiyle parldatan bu ba bo ge- zintinin devamndan baka ne isteyebiliriz? Cumhuriyet, 7 ubat 1945, nr. 7352 BEDR RAHM'NN RESM SERGS Bedri Rahmi son gnlerde, ou bu yazn mahsul olan tablo, de- sen, sulu boya ve etdlerden mrekkep bir sergi at. Bize ok sevdi- imiz san* atiyi a tekrar karlamak, paletine, zengin fantazisine, eya ile konuma edasna, hlsa her an olu halinde bir dnya gibi kayna- yan ruhunun cmblerine bir daha hayran olmak frsatn verdii iin aziz ressama ne kadar teekkr etsek azdr. Fakat ben Bedri'ye bu sefer bir baka taraftan da minnet duyuyo- rum; bu sergisindeki eserlerin ou Bursa'da yaplm olanlardr. Onun san'atnn bysn ilk gazalar diyan Bursa idare ediyor. Bu suretle sergi bir resim sergisi olmaktan deta kyor; tpk Ebu Ali Sina hik- yelerinde olduu gibi iki bycnn birbirleriyle karlamasndan do- an bir nevi kozmik hayretler dnyas oluyor. Bursa kendi cevherini ressamdan karmak iin btn tarihini, kaplcalarn, gen kz edal ovasn unutuyor, bir manav dkkn, bir nalbandn kskac nnde kv- rlm bir kz, bir cami kubbesi, hlsa bin trl ey oluyor, kalptan kalba giriyor, mndan mnya deiiyor. Fakat Bedri aldanmyor, bu trl trl deiikliklerde onu takip edebilmek iin o da deiiyor, san'at kh sadece kvrak bir desen, kh bir asma yeili, kh duru bir gk mavisi oluyor. Burada bir ky dnnn saf musiksini taklit edi- yor, tede ak havaya bir scak halvet buusu koyuyor, hlsa eya ve tabiata, "ne yaparsan yap, seninle baracam" diyor. Onu btn dei- ikliklerinde yakalyor, kh teferruat unutuyor, hi bir eyi saymadan btn veriyor, kh bir nak ileyen gen kz dikkatiyle en ince hesap- larn zerinde duruyor ve biz dizisi kopmu inci ve mercanlardan ibaret BEDR RAHM*NN RESM SERGlSt acayip bir dnya gryoruz; kendi gz yetmedii zaman olunun g- zyle bakyor ve bu ocuk gzn kendisine ilve edebildii iin eya- nn bysn, srrn, ekillerin ve rneklerin arkasndakini buluyor, bulmasa bile -hatt iyisi budur- uyduruyor. Neticeyi sorar msnz? Bur- sa bizim iin eski Arap hikayecilerinin yazmasn unuttuu veya fsu- nunu tanmad bir "Binbirgece" oluyor. Bu, Bedri" nin mazhariyetidir. Eya ve kinat insanlarla kendi kabiliyetlerine, yaratllarna, hatt bu yaratln srlarna gre konuur. nk hayat ve kinat bitmez tken- mez ve ok sk bir orman gibi birbirine girift bir konumadr; Bursa'l ismail Hakk -Celvet mutasavvuf, byk lim ve zaman zaman da cins ir- ge vakit yatt zaman ar uykularndan sabah namazna bahe- sindeki horozun "ismail efendi, hu..." diye kendisini uyandrdn an- lattktan sonra, "hayvanat ve eya konuur, fakat onu her kulak iitmez" der. Sanatkr bu fsltlar, bu mahrem konumay duyan insandr. Bed- ri ise zaman zaman bu mahremin ekirdeine eriir. Niin sylemeyelim? Bedri eyay kendi dndaki aydnlkta sey- retmeye katlananlardan deildir. Beyninin iinde bir gne paralan- m gibi, o her eyi kendi aydnlndan grr. Bu itibarla ocua ben- zer. Ve ocua benzedii iin de dokunduu eylere bir sr ve masal enisi verir. Bunu sylerken Bedri'nin san'atnn gayri uur bir san'at olduunu sylyorum, sanlmasn; masal uyduran ocuk kadar uurlu kim vardr? Aksine Bedri'nin san'at ok uurlu bir san'attr. Fakat ru- hu, ihtiraslar baka trldr. O, eyay sadece ekil olarak grmyor; bizim aa, su, meyve, ta, kubbe, hamal kfesi, kadn ve erkek elbi- sesi diye dndan grdmz eyada bir konser, bir yn cvlt, kay- naan zerrelerin ebed ve ezel raksn gryor ve onu ressam olarak vermek istiyor, imkn, sanatna zararl olabilirdi; eer Bedri hlyala- rndan silkinmesini bilmese idi... Fakat zaman zaman silkiniyor, ken- disini souk suyun altna atp uyanyor. O zaman kemalini bulmu formlar, yani btn bir plstik, biraz evvel brakt rya leminin renk ve izgilerine, yani ok muammal bir hasrete brnm olarak kar- mza kyor. Bedri'nin tablolarnn mevzu'una dikkat ettiniz mi? istisnayi bulmaa hi bir gayreti yoktur. Nev'in yegnesini aramaz. Hatt m- cerret eyadan holanmaz bile. O hayatn sarhoudur. Kalabal sever, halk hayatnn peindedir. Gndelii muhayyelesiyle giydirir. Demin "Binbirgece"den bahsettim. Bu itibarla benzeyi tamamdr. Bedri o ka- dar kalabal, okluu sever ki, tek bana ald konularda bile, me- sel "Nue"lerde bir tek kadn grmezsiniz; bir orkestrasyon grrs- nz. Btn o deformasyonlann, o birbirini yalanc karmaa alan ok lezzetli tabiat d oyunlarn srr odur. Bedri'nin bu sergisinde p- lak bir kadn etd seyirciye adeta "ey beni tek bir ey sanan, koluma, bacama, bama ve gvdeme ayr ahsiyetler gibi bakmadka beni anlayamayacaksn" der gibidir. Bu etde bakarken insan uzuvlarnn, hakik sahibi olan "nefsi natka"ya ayn ayr serzeniler edeceini sy- leyen eski mistikleri hatrlamamak kabil deildir. Bununla beraber Bedri'nin son resimlerinde form endiesi daha fazla grnyor. Daha sk, daha ustaca ve dikkatli alyor. Bu al- ma gr eklini bozmuyor; aksine daha derinletiriyor, onu daha yk- sek plna naklediyor. Son Bursa resimlerinden Bedri'nin paletinin bu bir senede ne ka- dar kazandn gryoruz. Artk o renkli ressam deildir, bilkis renk- i ressama doru gidiyor. Bir bahar kahkahasndan cidd ve hakik m- nsnda cmert ve kandrc bir yaza deiiyor. Bedri bugnk resmimizin en gzel manzaralarndan biridir. Onu ihmal etmek bir tarafmz noksan tanmaktr. Yarn ise gururlarmz- dan biri olacaktr. Hakikat udur: Gen Trk resmi gittike kuvvetleniyor. Onu sev- mek ve tanmak iin yabanclarn iaretini beklemeyelim, mahcup olu- ruz. lk, 1 ubat 1946, nr. 105 EREN EYBOLU'NUN SANATI Dn bir sihirbazn dkknnda iki saat geirdim. Lezzetlerle do- lu, bir kavsikuzehta seyahat eder, bir afakta yaar gibi, kla, renkle sarho iki saat. yle ki btn zihin meleklerim gzlerimin emrine ve- rilmiti, onlarla dnyor, duyuyor ve besleniyordum. Renk denen eyi ve aydnl pek az zaman bu kadar tek bana varlklar gibi gr- mtm. Sanki dnyann bir kesi yeni batan ve sadece z olarak, bir yldz kasrgasnda, kozmik ualarn birbirine karmasndan, birbirini ezip yutmasndan douyordu. in daha gzeli, bylece yeni batan do- an yer Bursa gibi sayl gzel ehirlerimizden biriydi. O Bursa ki bun- dan otuz, otuz iki sene evvel tek bana bize kar hal seferine km gen ve muhteris Andre Gide'in inadn bir lhzada yumuatm, ona bugn btn dnyada kazand byk muharrir rolne lyk sayfalar ilham etmiti. Vatanmzn birok kelerinde milliyetimiz byk rz- grlar gibi eser. Fakat Bursa'da bir havuzda gece klarnn kurduu o masal mimarileri gibi daima rperi halinde, daima taze olarak vardr. nk Bursa'nn kendisi bir sanat eserine ok benzer. O, zamanlarn kaybetmemitir. Bu yzden onunla biraz fazla hemhal olmak, onu bi- raz sevmek ve anlamaa almakla insan btn bir mucizeyi kendisi- ne maleder. itiraf edeyim ki Eren Eybolu'nun sanatn Bursa'dan baka bir vesile ile seyretmek benim iin daha rahat olurdu. Eren Eybolu, g- zele eriebilmek iin bunu darda aramaa mecbur olacak fakir mu- hayyellerden deildir. Hatt o zaman resimle daha fazla babaa ka- lr, bu teknii, onun cinslerini daha iyi tadar, cesaretlerine, o lezzetli te- reddtlerine, glkleri yenme ve kolaylklardan saknma tarzlarna, bir ocuk glmsemesi gibi taze bulularna, her san'at eserini iten yapan kaynamalara, gizli alkalara, Eren'de o kadar sevilen tezadla- ra, hlsa on be sendik evolsyonunu ok yakndan tandmz bu sanatknn ustalk ve safiyetlerine daha serbeste hayran olurduk. Hal- buki Bursa'da ehir ressamla yar ediyor: "Ben yeter derecede gze- lim, senin aynana ihtiyacm yok, brak kendim konuaym" diyor. Ve tabiatiyle muhayyelemiz iki hutbeyi birden dinliyor. Fakat ne ! Sanatkr b kadar g bir ii stne aldktan sonra... Ve nihayet san'atn gzellii vmesi, ona nede sylemesi en tabii hakkdr. Kim Petrarque'i Laure iin sonneler yazmaktan menedebilir? Eren Bur- sa'nn tecrbesini yaamak istemi. Bursa'ya, stanbul'a gz yumduk- tan sonra insan ne diye ressam olsun? Kald ki sanatkr objet'sini ok iyi tanyor, onunla adet birlemi, onu adet teninde yaam. Bazan uysal bir yelkenli gibi ona kendini teslim ediyor. Bakalm nerelere ka- dar gideceiz diyor; o zaman yolculuk ahs bir macera oluyor, yeil- de boulma tehlikesini geiriyor. Sedba'nda sesini kaybeder gibi olu- yor. Fakat birdenbire ipleri kslyor, dizginleri ekiyor; her byk sa- natkr gibi onda da mcadeleden muzaffer kmann srr var. Bazan - btn durulmu sevgilerde bu vardr- bugnde dnn aryor, "Bu bi- nay imdi sadece beyaz bir cephe olarak gryorum; halbuki birka gn evvel nnden geerken, bana batan baa bir aydnlk alkants gibi gelmiti; adet bir gne paras stme devrilecek ve beni ezip srkleyecek sanyordum..." diye dnyor ve o ilk karlamann in- tiba'n bulmaa alyor, eski eserlerin zaman, kendi yaanm za- man oluyor. Bazan da koruyucu meleiyle cenkleen bir eski zaman velisi gibi onunla didimekten bkyor, "haydi, diyor, sen konu, iste- diini syle..." yi biliyor ki syleyecei ey kendi boaznda dm- lenen eydir. te o zaman Yeil'in, Sedba'nn, Koza Han'nn masal bal- yor: "Evvel mavi vard. Bu gkyzyd; ok byk bir iek yapra- gibi kenarlarna doru gittike alan bulut beyazna yaklaan bir mavi... .Sonra gece ile ptler, aacn yeili dodu; fakat bu haar bir ocuktu, daldan dala sramaktan holanyordu ve her sraynda biraz daha deiiyordu. Byle atlaya atlaya giderken krmzya rastla- d..." Yahut "bahar bir gn yolculua kmt. Yolda hastaland, bir ha- na yatrdlar. Yz gz ayvalar gibi sarard. Handa arabaclar, semer- ciler, kk, kadife tyl, dalgn bakl eekler, insanlara ezelden dost kzler, tell tavuklar vard, hepsi birden yatann bana geldi- ler...", "Gnein yedi ocuu vard, gece onlar birbiri ardnca dour- mutu; byk Tanr onlar teker teker kucana ald, gzlerine bakarak adlarn syledi: Seninki Efltun, seninki Lcivert olsun, seninki Ma- vi, seninki Yeil, seninki San, seninki Krmz olsun" demi. Ah bu masal enisi ve onun her gnk eyaya giydirdii tlsml elbise, can skntlarmza bitii sihirli slp!.. Eren bunu renklerle yapyor. Onun byk bir renki olduu muhakkak; renkle dnyor, hlya kuruyor, renkle mestoluyor. Bu istedii zaman hcmi vermesine, resmi plstik bir dnya yapmasna, retilmesi kolaylkla kabil gz al- datc oyunlarla derinlikler bulmasna, hlsa iki bu'udda bu'udun vehmini yaratmasna hi de mni olmuyor. Bu sergide deta antik de- necek bir salbetle yaplm -kendi- ba onun modelini ne kadar gzel anladn gsterir. (Bu ban fantastik bir taraf var. Hemen ayn hiza- daki aalarla beraber, onlarla bir anda yerden bitmi gibi duruyor. Bylece nispet fikrini kr aratrmasna mitolojik bir eni veriyor). Yuvarlak masasna eilmi byk kadn portresi de bu cinsten. Hatt daha terkibi bir eser. istedii zaman Eren ok zarif ve canl oluyor. Bilmem bu tabloyu nasl anlatmal? nsan vcudu tek bana aln- d zaman form endiesi ilk plna geiyor. Esasen ressammz da bs- btn mcerret resmin taraftan deildir. Onun iin tablonun esasn kuran mavi ve turuncu arpmas bilakis kadn vcudunu ok tabii bir cokunlukla meydana kartyor. Kadnn "torse"unu hapseden krmz bluz ve etekliin ak mavisi bu renk tezadna ancak yardm ediyor. Yi- ne bu snftan "Mavili ocuk" tek bir rengin ve kymetin orkestrasyo- nudur. Peyzajlarda daha ziyade dz renkler hkim. Hacimler renk leke- lerinin tekil ettii ktleler iinde eriyor. Yirminci asnn btn tecrbe- lerine sahip, o kadar irsiyetle ykl bir ressamn Bursa gibi ldrtc bir peyzajda kendisini deneyiini, hatt kaybediini anlatmak hakika- ten g. Baz manzaralar da ok dikkate deer bir minyatr vuzuhu ite eyay sayyor. Basit izgiler ve dz renklerle Koza han, Pirin han, Pekmez han, Arabaclar han -ah bu isimler ve etrafnda dnen hayat !- canlanveriyor. Bunlarn iinde karpuz sergisi gibi bazlar Evliya e- lebi'den bir sayfa gibi bugn'de dn' devam ettiriyor. Tatar mahalle- sinden Emir Sultan'n grn de byle. Bazs canl hayata daha kendisini brakm. Renk gzle beraber kulaa da hitab edecek... Peyzajlarda bu vuzuh ve teker teker sayma yerine ok kanatl o ir kaynama var. "Karamustafa yolu" bizi byk resme, geni mesafeye yine ayn renk kanatndan fakat ok planl olarak gtryor. "Arabac- lar istasyonu"nda ise peyzaj bsbtn havalanyor. Tek bir narn et- rafnda teekkl eden bu souk renkler bir kede kran beyaz cepheli eski konak ve ilk planda kvl kvl canlanan scak toplu hayatla bu tab- lo bizim en gzel resimlerimiz arasndadr. Bu dolgunluk, bu sknet, zamana ve aydnla kendisini terkedi, tabiatn deiik ehreleri ara- snda onlara istihale ede ede kendisini idrak edi ne kadar vlse azdr. "Altparmak kahvesi", "Yeil camii" ve yukarda bahsettiim "Setba" -doktor tabelasn ve polis noktasn aynen kopya eden yaz- larna ramen; nk bugnk resmin bir hususiyeti de halk sanatlar- na yaklamaktr ve bu cinsten teferruat say halk sanatlarnda daima vardr- umaa hazr bir dinamizmle kendi stlerine toplanm hissini veriyorlar. Ne kadar hesapl bir resim bu: Ve en saf riyaziye nasl he- yecan, duygu ve hayranlk oluyor. urasn da syleyelim ki Eren sa- dece renk ressam deildir. O konstrksiyonun ressamdr. Tablolarn deta biyolojik mnda ina eder. Onun iin bu dina- mizm, bu ihtizar halinde saf bekleyiin iinde bir yn denkleme, kymet arpmalar, normlarn kendi kendilerini ikrarlar vardr. Baz- larnda btn bir atmosferi veriyor. "Kadrga meydan", "Bursa'da Al- t parmak kahvesi" ve o artc "Sihirci dkkan" bu cinsten, ressa- mn yerine romanc, daha iyisi "Binbir gece" tarznda bir hikayecinin getii eserlerdir. Nihayet baz tablolarnda tecrbe bsbtn kuvvetleniyor. k- k "Balk natrmortu" -yine kymet aratrmalar- bize ayr tecr- beyi veriyor. Son olarak ressamn hayvan resimlerini, kuvvetli bir re- alizmie en zarif stiiizasyonun birbirine getii etdleri, desenleri nev'in en gzel mahsulleriyle llecek eserler arasnda sayalm. Bun- lardan asl salonda tehir edilen kzn etrafndaki ulak oyunlu atmos- fer unutulmayacak eylerdendir. Eren Eybolu'nun sergisini grdm ve bilhassa Bursa 9 y ba- ka bir havada onunla ve tekrar onun gzyle tattm iin mesudum. Ulus, 16 Kasm 1946, nr. 9099 EREN EYBOLU' NUN SERGlSt Eren EyUbolu'nun son sergisi tam zamannda ald. nk bize ok sevdiimiz sanatkr mhim bir deimenin ortasnda, bir yn dnceye yol aan kararlarn ve onlar hemen nnda karlayan te- reddtlerin arasnda veriyor. Bilmem sylemee lzum var m? Eren, resmi yaanacak tek ik- lim addeden nadir sanatkrlardandr. Ondan bahsederken ressam keli- mesinden baka hi bir kelime aklma gelmez. Resim, onun teneffs ettii hava, lezzet ve saadeti, beraberinde saplanm bir bak gibi gez- dirdii azab, dnya ile tek temas noktas ve vastasdr. Onu resimden bahsederken dinlemek hakik bir lezzettir. Ufak bir tereddtten sonra tam kelimesini bularak verdii ndir hkmler, ie mal olmu, hayat benimsemi meselelerin yzde okunan gerginlii bir ka dakika iinde sizi sade kvlcm, sade parlt ve derin dikkatten ibaret bir dnyada b- rakr. Her mnasiyle ahsi bir tecrbeyi yaarsnz. Sergisi de byle. Yalnz u farkla ki burada karlalan tecrbe, muayyen bir zamann mal deil; belki btn bir mrn. San'atnn bu* gnk merhalesini verdii kadar, geriye doru olduka derin bir bak- da mmkn klyor. Filhakika biz orada, sanatkrn 1948'de, eski ki- lim ve yazma naklarnn oyunundan mcerred, yahud ekilsiz san'atn macerasna nasl aldn grdmz 'gibi, bu saknlmaz yoluculuktan evvel san'atn fethettii lkeleri, Bursa ve stanbul pey- zajlarnn devrini de, -ikisinin arasnda o kadar tatl tezadla ykl za- manla beraber- gryoruz. Bu yeni yol Eren'i nereye gtrecektir? Bunu imdiden tayin gtr. Fakat ona bir ok kazanlar temin edeceini, bu tecrbeden sonra ressam daha szlm, daha iten zengin, tekniiyle dar le- min telkkilerini daha salim bir ekilde tanzim etmi greceimizi tah- min edebiliriz. imdilik bize den, sanatkrdaki ufuk susuzluuna kretmektir. Biz bu susuzluk sayesinde onunla epeyce yolculuk ettik. Eren Eybolu eritii merhalelerde adnn kurup kalanlardan deildir. Hazr kalplarda donup kalmak, hakl olarak onu rktr. Bu hal, bugnk sanatkrlarn ounda, hatt hemen hepsinde var. Hemen hepsi, asnmz gibi, insanmz gibi, deiik, daima istim zerinde, rahat oday, yldzlarn kervan seline ve yolun telna tercih ediyor. Fakat hi bir zaman ayrlk bu drt seneninki kadar sert ve sar- sc olmamt. Bu szmle Eren'in son almalarnda isti'dadna kar- gittiini iddia ettiim sanlmasn. Onun san'atn iki zaviyeden gr- mek daima mmknd. Bir taraftan insan deta darda brakan, ya- hut ona alt hissini veren bir nevi organik, hatt abidev nizamla, belki de teknikle ve mafevk ile uraa uraa kehdiliinden doan, ol- duka sert bir iir. Eren'i, klasiklemi kadn telkkisinin istedii o yu- muak hislerde bir kere bile yakalamak kabil deildir. Fakat bir da rzgr gibi bu sert iir daima onda vard. te bu sefer terazinin birinci gz galebe alm grnyor. Eren fra ve paletini -epeyce deiik notlar ve yeniliklerle- daha ziyade in- ve salbete vermi gibi. Bununla beraber tekilerden, isteyerek veya istemeyerek ihmal edilenlerden ie balayacam. Salonun dibinde -sergi mutad zere Fransz konsoloshanesinin misafrseverliiyle almtr. Kendi topra- mzda Trk resmine bir at temin edene kadar bu hal devam edecek- tir -yani girerken tam karma gelen duvarda, yanbanda asl Matis- se'in beyazl kadnyla o, riyazi tebessmle deta denkleen bir (nar dibi) tablosu vardr. Btn enlii iinde ykselen bir aacn -Eren'le Bedri 9 nin bize tantt aalardan biri- etrafna ressam bir yn atly, ihtiyarlan, hlsa unsurlannm ounu kendisiyle tandmz btn bir halk hayatn toplam. Bir kfe ile, iki, atn krmzsnn ve bir ka si- yah ve yeilin krd bu mavi senfoni, bence salonun sade en gzel eserlerinden biri olarak kalmaz. Ayn zamanda Eren'in san'atnn ne kadar deiik usullerle altn da gsterir. Baka tarzda olsayd ma- visi bizi skacak kadar olan bu tablonun btn bys, arka plann top- tan yokluundan geliyor. Ressam, tablonun dibinde ancak seebildii- miz bir iki karalty biraz harimletirseydi (nar dibi) btn fsununu kaybeder, mavi masaln yerini olduka itibari bir halk hayat sahnesi alrd. Halbuki bu kk tecridie btn o lem adeta bolukta yzyor. Sanki gemii ve gelecei olmayan bir hal cmb... Bu isteyerek unutma tabloyu ancak bir ka kesik cmlesi.yerine bir musik, butun bir iir yapyor. ster istemez kendimize soruyoruz: Resim mi? By m? Dorusunu isterseniz her ikisi birden. Hatt resmin bu tablo iin yeni bir tarifini de yapabilirsiniz. San'at bydr, diyebiliriz. Evet san'at bydr, yahut ryadr. Hi olmazsa bu mavi masal- da byle... Sergide bu cinsten, yahut biraz baka tecrbelerle elde edilmi bir yan muvaffakiyet var. Bunlardan bir tanesi, okuyucularmn belki daha eskiden tandktan (Deve dikenleri) tablosudur. Eski camclk san'atnn usulleri ile ( ) sanatnn usullerini tablo resmine malederek tesbit edilen bu rya -baka kelime bulamadm- insanla ne- bat lemin, sadece sathta -tpk bir su oyunu gibi- bu kaynamas, bir- biri iinden, her unsuru hazr ve tamamlanm tabloda, tpk hakik bir pencere imi gibi her an n yeni bir cilvesini bekliyor ve onunla do- uyor hissini brakmalar artacak eserlerdendir. Bu metafizik masal, bu insan ve nebat lem birliini Eren deve- dikenlerinin arasndan grdmz iki kadnn ehresini sadece bir beyzi ile iaret etmekle elde ediyor Bu bo fakat boluunda o kadar iir ykl ehreler birdenbire bize btn bir panteizmin kaplarn a- yor. Eer bu kadna bir burunla bir az ve iki gz ilve etseydi, bo erevelerin telkininden iimize dolan btn zenginlikler kaybolurdu. Fakat izgisiz iki ehre ve gklerle karan ayaklarla i deiiyor. Ar- tk Hayyam'n testi olan gzelleri yannda Eren'in devedikeni olmu kadnlar var. Yahut bilmediiniz saatlerde canl varln kademesi birbirine karyor. Marcel Proust'taki Albertine'in uyku halleri gibi varlk kat kat perdelerini bize ayor. Modern resim rnesanstan gelen derinlik, hacim fikirlerini bir ta- rafa brakt gndenberi byde ifade kazanyor Tecrid, beklenmedik yaklatrmalar, arasra eski teknikten kalma unsurlarn mdahalesi tab- loyu daha derinden duyulan eylerin dnyasna gtryor. Burada yeille sarnn garib ekilde karlat "Beylerbeyi kah- vesinden bahsetmek isterim. Bu tablo "nardibf'nin srasnda ve muazzam bir Picasso kopyasnn yanbandadr. Fakat komusundan hi rahatsz olmuyor. Muasr resmin efendisinin ve sihirbaznn kahve- rengi harmonisinin yannda o da kendi "arythmique"i ile husus dn- yasn kurabiliyor. ok ritmik krmzs o kadar houma giden (Krlanglar) tablo- sunu, ltif bir Japon ryas gibi o ok lezzetli (Sepet tepsi) natrmor- tunu, olduka eski bir devrin mal olan drt Bursa manzarasn, (Kara- bataki balk dkkn) ile byk salonda (Balk dkkn) tablosu- nu -krmz tablolarn o kadar deiik hislerle insan avlad tablodan bahsediyorum- kapdan girilince sada dipteki (Kalam) manzarasn yazk ki alelacele geeceim. Onlarla beraber insan sadece omuzlarnn ifadesinde iin btn uzviyete kabul ettirdii durula yakalamakla iktifa eden "Balklar", "Dalyan rcleri", Eren'in san'atnn nerelere tecesssn sevkettii- ni gsteren eserlerdir. "Saatli yazma" ile, "Midyal yazma", "Devedikenleri"nin devrin- dendir ve br saydklarmla biraz sonra bahsedeceklerim arasnda bir intikal merhalesi yaparlar. Eren, pekl bu tekniklerden birinde kalabilir, onu derinletirir, onun etrafnda eserini verirdi. Bursa peyzajlarnn, Beylerbeyi kahve- sinin, stanbul bayramlarnn, Rumelihisar balklarnn, Anadolu ka- dn kyafetlerinin ressam olmak, Koza Han'n merdivenlerinden bizi o kadar srra karmak kfi deil miydi? Hi olmazsa bizler, seyirciler iin... Eyay ve insanlar braktmz yerde bulmak hepimizin houna gider. Burada seyirci veya okuyucu, sa'nat amatrnn o gizli, uur-d- ihaneti vardr. Kolayca unutmamz, unutmaa benzer ekilde hatr- lamamz, bize ait Mr eymi gibi seyredip zevk almamz iin en iyi a- re de budur. ekilleri ezberledikten, dnyamza mal ettikten sonra sa'natkr istisnasn kaybeder. Sen bu deil misin? hikyesi... Onun iindir ki Andre Gide, daha ok genken, arand yerde bu- lunmamaya karar vermiti. Eren, Gide'in bu iddiasn biliyor muydu? Bildiim ey, onun bu cinsten bir istikrar bir nevi kabuklanma, lme hazrlanma telkki etmesidir. Eren'in deimesi mukadderdi, deiecekti. O kendisini, ne tek- niinin kazanlarna, ne de dar lemin telkinine kapatamazd. Kendi atelyelerinde at son sergisinde yeni bir dnm nokta- sn/da olduu hissediliyordu. Sanki bir iskelede bekler gibi, Gaugin'in krmzlarndan ve eski kilise camlarnn arkasndan dnyaya hznle bakyordu. O sergide grdmz bolluk bir sonbahar bolluuydu. Bu sefer tempoyu kilim ve yazma naklan verdi. u halde bilgin mcerred sanata, ekilsiz sanata acyacakt. Nitekim yle oldu. Son Paris seyahatinden iki sene evvel deiti. Yani kendi iinde, kendi tek- niinin unsurlar arasnda yeni bir kymetle cedveli kurdu. Bu yeni devreyi en iyi anlatacak eser "istanbul Kubbe ve atla- rndr. Seyircilerin bu tabloyu sergide bir kere grdkten sonra foto- rafndan da seyretmelerini, hatta fotoraf a tutarak tersinden sey- retmelerini tavsiye ederim. Souk renklerin ve hendes ekillerin sert- liini, siyah ve beyazn tecridi ile yendikten sonra, ressamn yapmak istediini daha iyi anlayacaklar ve o zaman tabloyu daha donuk bula- caklardr. urasn da syleyeyim ki Eren'i bu kadar byk ihtirasta hi gr- memitim. stanbul gecelerini alk olduumuz iirinden, o yumuak- lktan soymak, onu sadece mimar bir inada ve terkibde toplamaa a- lmak, hi bir beer duyguyu kartrmamak, yalnz birbiriyle arp- an kavislerin ve akul izgilerin hendes ormannda grmek zanne- dildiinden mhim bir itir. Burada ressam, sadece hayalidir ve bu ha- yal, ressamdan ziyade mimann veya heykeltran hayaldir. Bu tecrid, bir lemden brne bu kadar sarahatle gei vlecek, hi olmazsa alacak bir teebbstr. alacak diyorum, nk ressam ortadan deta ekilmi, bu tatan terkibi yapsn diye tablonun bir kesindeki ay sanki serbest brakmtr. Hakikatte bu tablo iin donmu ay , yahud Eren Eybolu'nun (Maher gn) diyebiliriz. nk insandan boaltlm bir dnya bu. Her ey insan hatrlatyor ve insan yok. Bel- ki souk renklerin tesiri. urasn syleyeyim ki, kubbe ve atlarn bir adm ilerisi, hakik uurum olabilirdi. Resmin bu kadar aka aleyhinde olan bir resimde byle bir tehlike daima mmknd, fakat Eren, sadece kendi nizamn- dan doan bir tabloda, izah imknsz olan eylere biraz fazla yer ver- mekten gelen bir sarsntyla kurtuluyor. Bu itibarla ve bu kadar byk bir hayalin peinde kotuu iin tebrik edilmelidir. "Atl karnca" hemen hemen onun kadar byk bir teebbs. Fa- kat fazla huzursuz, Bu belki de kymetlerin yer deitirmesinden geli- yor. Bu tabloda canl olan her ey otomata benziyor ve canszlar canl. Bunun sebebi, tablodaki hznda durdurulmu srat vehmi olsa gerek. Btn o sarlarn, yeillerin, siyahlarn ap doldurduu ukurlar, hare- ket noktasna isyan eden kavisler, bir trl eklini bulamayan eya hep- si zerimize ykleniyor. Bilhassa o garib sarsnt hissi... Buna mukabil krmz ve sar mstesna, o kadar uyutuu (Sirk) tablosu daha rahat. Bu son eserler arasnda "Paris atlar"nn vuzuhunu ve rahatn ok sevdim. Burada teknik kendini bulmu. Bu tabloda ok renkli (Kahverengi kompozisyon) ondan da rahat. Fakat, nasl diyeyim, ii- miz de... Bununla beraber serginin en gzel, en usta eserlerinden biri. Sirk atlarnn bidev duruunu, eski armalarda ancak grd- mz o munis ejderha huunetini, o desen stnln de vmek iste- rim. Eren, kenar izgilerinin siyahm bu tablonun altna doru geni bir leke yapmakla mhim bir tesir elde ediyor. "Kr sal kadn" fazla ykl. Fakat gzel, Dz renk, daha sara- hat, hatt hafiflik istiyor. Fakat Eren'in gr, o trajik bak, -muhak- kak ki trajik bir taraf var- bu hafiflie her zaman izin vermiyor. Serginin zerimde yapt tesirlerden biri de bu oldu: Eren, ica- bnda muhit zenginlii dediimiz eyden feragat edebiliyor. Daha de- senlerini grnce, insan icabnda onun ne kadar kanaatkar olabilecei- ni hissediyor. Bilmem bunun byk bir mazhariyet olduunu syleme- e lzum var m? Bu sergide Eren'i ok etin bir yolculuun banda grdm. Onun karlat zorluklardan ve onlara hcum eklinden mesudum. Ken- disine glk kartmayan sanatkr bu ada lyk deildir. Fakat sevin- diim bir nokta daha, hem ok mhim bir nokta daha var. Btn tek- nie ait iddialarna, zihn temayllerine ramen ressammzda kesif ve frtnal bir i hayatm grmemek kabil deil. Eseri, bunu tan- zim ettii anlarda byk sanata eriiyor. (Sergide, biri Picasso'dan, biri Matisse'den, biri Braque'dan olmak zere gzel kopya var. Bunlar- dan ilk saydm ikisi sade gzel deil, deta muhteem... Dar dn- ya resminde o kadar fakir olan Dolmabahe resim galerisine bunlar maletsek fena m olur? Asllarndan mahrum olduumuz eserleri bu kadar titiz bir almadan seyredebilmek bana hakik bir frsat gibi grnyor.) Eren'i bu sergiden dolay tebrik etmeyeceim. Asl tebrik edilecek biziz. Cumhuriyet, 18 Nisan 1951, nr. 9595, s. 5-7 CEMAL TOLLU VE RESMDE YAPI Oygar Galerisi, yaptn bilmek artyla tek bir insann neler ba- arabileceini bir daha gsterdi. Dost ve misafir sever havasnda sene- nin nc resim sergisi ald. Resm otoriteler Trk sanatnn geni halk kitlesiyle temasn temin edebilmek iin are araya dursunlar, bu kk dekorasyon atlyesinde Zeki Kocamemi ile Zeki Faik zer'den sonra Cemal Tollu da resimlerini tehir ediyor. Bunun bir ressam iin ne kadar ehemmiyetli bir imkn okluunu Cemal 9 in bana syledii u szler anlatr: "Resimlerimin bir ksmn olsun bir arada toplanm grmek bana hem kuvvet, hem de sanatm zerinde yeni batan dn- mek frsatn verdi." Cemal Tollu'nun sergisiyle ondan evvelkiler, bize de resmimizin imkn ve kuvvetleri zerinde dnmek frsatm verdii iin smail Oygar'a teekkr ederiz. Bu mnasebetle stanbul'da bir resim galeri- sinin almas zamannn geldiini sylemek doru olur. Bu sadece res- mimizin gelimesine yaramayacak, halkn terbiyesine de hizmet ede- cektir. urasn da syleyelim ki bugn stanbul'da, hi de ihmal edile- meyecek yeknda bir tablo ve resim ticareti vardr. Grgszle, pa- ral sanatlarn hl simsar delletine tbi snopluuna dayanlarak yap- lan bu ticaret, istanbul'da be, on antikac dkknn birden beslemek- tedir. Altnda tad imzann doruluundan her zaman phe edilebi- lecek bir yn eser, o szm ona spanyol, Hollanda ekollerinden gel- me resimler, ou nerede ve hangi tarihte yapld belli olmayan Ve- nedikliler, XVII. ve XVIII. asr Fransz ressamlar, en pahals yz li- raya alnabilecek bir seyahat albmnden karlan ve tutturabildiine satlan eski stanbul peyzajlar, hlsa mahiyeti epeyce mehul bir y- n eser her gn piyasaya srlyor. Ayrca, hi bir sanat deeri tama- yan, tpk byk kundurac ve terzi dkknlarna dardan met yetiti- ren kalfalar gibi, fakat onlardan kyas kabul etmeyecek kadar az deer- li insanlar tarafndan yaplan bir yn seri mamult, lks ereveler iinde gm amdanlar, aynalar, billur vazolar, ksacas bir yn lks eya arasnda -tpk bir zaman vapurlarda, kucaklarda tanarak satlan o mehul adam bstleri gibi, fakat daha ustaca, ok mizansenli bir vada- gndelik hayatna sanatn lksn nasl geireceini bilmeyen ve sanat ls olmad iin vitrine, dkkn adna, hrete, snop ah- baba tutulan bir yn insan her gn aldanyor. Gerek olan udur ki, bu paralar hakikatte z ressamlarmzn kesesinden alnm imknlardr. Trkiye'yi bir gn dnyaya yeni bir k altnda tantacak mstakbel a- heserlerin douunu geciktiren bir yn teebbs gzlerimizin nnde alyor. Halka daima ak olan bir galeri, bu ticareti belki derhal ve tam nleyemese bile, yarya indirecei muhakkaktr. unu da ilve edeyim ki ben stanbul'da ecneb ressamlarn eserlerinin satlmasna itiraz etmiyorum; hepimiz bir Derain'in, bir Bonnard'n, eski yeni b- tn Avrupa resminin memleketimizde satlmas imknn isteriz. Selhattin Refik'in Fransa'dan getirdii be on para resim btn sanat severleri sevindirmiti. Zaten bu cins resim memleketimize gir- dike ressamlarmzn deeri artacaktr. Biz, halkn zevkine yaplan ihanetin aleyhindeyiz. Bu ihanet nlendii gn -bunun da ilk aresi s- tanbul'da devletin aaca daim galeridir- Trk sanat az zamanda onu imdiye kadar ayakta tutan devlet veya resm messese yardmlarndan mstani kalacaktr. O zaman, bugnk iek amay hazrlayan ve ressam ayakta tutan bu yardmlarn yerine resmin gelime yollan iin sarfedilecek byk Avrupa mkfatlar ihdas edilecek, mzeler ala- caktr. Ayrca ok kuvvetli olduumuz bir sanat, halkn arasna yava yava yaylacak, estetik terbiye hayata yapc bir mil gibi girecektir. Cemal Toll'nun resmi iin ilk hatra gelen vasf "shhat" kelime- sidir. Onun sanat, Drer'in "Tarih" tablosundaki o grbz, adaleleri bklm bklm, adeta pehlivan yapl, fakat gene gzel ve ekici, bil- hassa shhat ve kuvvetiyle gzel ve ekici gen kadna benzer. Bil- mem, okuyucularm, ayaklarnn altnda bir kre, elinde belki de me- sut srprizlerini saklad gzel bir kuyumculuk eseri, btn uzviyeti- ni -hi dalmamak, hi bir yere akmamak artiyle- tesadfn rzg- rna brakm grnen ve byle olmakla beraber her halinden kendi ka- derine sahip olduu okunan, hi bir tecrbenin yalandrmad bu g- zel mahlku hatrlarlar m? Ressam sanatnn dier vasflarn, baz tablolarm byk bir renk kibarlyla o kadar lezzetli yapan ekingen- liini, eyay kendi zerine bir yumruk gibi kapatan ve her resmine bir bide enisi veren o ok vlmeye lyk kompozisyon kudretini, hep bu shhat ve salamlk duygusuna borludur. Sanattaki shhat, biyolo- jidekinin ayndr. Unsurlar ahenk iinde ileyen her terkip shhatlidir. Fakat shhat bir nn realitesidir. Salamlk ise ona bir "duree", bazan da onun d manzaras olur. Sanatta salamlk, bizde devam fikrini uyandrr. Cemal'de bunlarn her ikisi de vardr. Onun tablolarnda ni ilhamlarn, geici hayranlklarn, cokun- luklarn yeri yoktur. CemaPde btn ruh haletleri arabuk resme dair teknik meseleler eklini alr, "Perspective", "Volume" endiesi olur, renk uygunluu veya kontrast olur ve bu ehresiyle ressamda yaar. Bylesi bir sanatta konunun rol, ruh hayat, teesr ve heyecanlarmz gibi, sadece esere bir vesile tekil eder. Bu sonunculann tesiri bulunsa bile, ya "tasavvurca balang olmakla kalr, yahut da teknik davalara o kadar istihale eder ki fark edilmez. Yalnz u farkla ki, onun sanat by, azametliyi sever. Bizde abidemsi resme en ok yaklaan res- sam odur. slp, bu tablolarn ounda, merasimde ok titiz bir sara- yn terifats gibi bizi karlar. Bence Cemal Tollu'nun tekniinde en hkim taraf, konstrksiyondur. nsan vcudu, peyzaj, natr-mort, ev ii hayat -zaman zaman gndelik hayattan paralar resmetmekten de holanr- hepsi onda zihn, hatt riyaz bir konstrksiyondur. Cemal, tabiat ina etmekten holanr. Bu eserlerin karsnda bizi saran yekparelik, bir anda domu eyler vehmi de buradan gelse gerektir. Vehim diyorum, nk bu tab- lolar, salam ve ilk safta konuan kompozisyonlariyle, form ve plstik endieleriyle, ok usta uygunluklarn peinde koan renkleriyle ve biz- zat bu palette souk tonlara o kadar ok yer veren seiciyle gerekten hesapl, gidecei yeri ok nceden ve ok iyi bilen eserlerdir. Bu o ka- dar byledir ki, Cemal'in ahs mtalHa yrtmeden bir tablosunu gs- termesi deta imknszdr. Onun "yle bir ey yapmak istiyordum, fa- kat buras olmad", yahut "u tarzda bir renk tesiri elde etmek istedim, fakat yapamadm" gibi cmlelerle balayan ikyetlerini btn arka- dalar sk sk dinlemilerdir. Bunlar muhtemel bir tenkidi nlemek iin nceden alnm tedbirlerden ziyade kendi iindeki mcadelenin ifadesidir. Bu cins kendi kendisini tenkitlerde tabiata erimek arzusu Cemal'de hissedilmez. Mesel Zeki Faik de kendisini tenkit eder; fa- kat hayran olduu tabiat karsnda. "Denizin yle gzel mavisi vard ki... bir trl bulamadm." te iki mstesna yaratl arasndaki fark. Biri tabiata ktr; onun cmbn, tpk bir dervi cezbesiyle yaar; bu cezbe btn zihn almay deta rter. teki ise, riyazet ve takva ile Hakk' bulmaya alan snn bir eriat adamna benzer. urasn da syleyelim ki, bu irad sanat, kendi kendisine sdk kalmas yznden ok tabi eylere mahsus bir hava ile karmza kar. Gittii yolda ilk olmamas, arkasnda ok sevdii bir takm byk ressamlar bulunmas Cemal iin bir nakse deildir. Burada da Cemal arkadalarndan ayrlr. Ustasn ok abuk semitir. Cezanne o kadar byktr ki onu anlayarak peinde yrmek dahi bir nevi olgunluk ve byklktr. Cemal Tollu Cezanne'i iyi anlayanlardandr. Fakat onda, modern balanlarn yanbanda, baz uzak hayranlklar da vardr. Souk renklere olan dknl, tabloyu planlatrma tarz, form en- diesi -Paris'te Gimon'un yannda heykele almtr- onu Rne- sans'n altn kaplarndan biri olan ve resimde olgunluun ta kendisi diyebileceimiz Mantegna'y ok sevenler arasna sokar. Mantegna, perhiz ve imsakin saltanatdr. Ayn zamanda resimde plstik deerleri ilk bulan adamdr. Bu sergideki byk Manisa peyzajlar bu sevgiyi if- a ederler. urasn da hemen ilve edelim ki, bu ne bir tesir, ne de tak- littir; tek bana bir saltanat da deildir. Devrimizin sanatkrlar o ka- dar ok ey biliyorlar, o kadar ok tecrbeyle zengindirler ki tek bir te- sir altnda kal malan imkn yoktur. Sonra Garp'taki yatlarndan ba- ka bir gzle bakmamaya almamz lzm gelen gen ressamlarmzn hassa shhat ve kuvvetiyle gzel ve ekici gen kadna benzer. Bil- mem, okuyucularm, ayaklarnn altnda bir kre, elinde belki de me- sut srprizlerini saklad gzel bir kuyumculuk eseri, btn uzviyeti- ni -hi dalmamak, hi bir yere akmamak artiyle- tesadfn rzg- rna brakm grnen ve byle olmakla beraber her halinden kendi ka- derine sahip olduu okunan, hi bir tecrbenin yalandrmad bu g- zel mahlku hatrlarlar m? Ressam sanatnn dier vasflarn, baz tablolarn byk bir renk kibarlyla o kadar lezzetli yapan ekingen- liini, eyay kendi zerine bir yumruk gibi kapatan ve her resmine bir bide enisi veren o ok vlmeye lyk kompozisyon kudretini, hep bu shhat ve salamlk duygusuna borludur. Sanattaki shhat, biyolo- jidekinin ayndr. Unsurlar ahenk iinde ileyen her terkip shhatlidir. Fakat shhat bir nn realitesidir. Salamlk ise ona bir "duree", bazan da onun d manzaras olur. Sanatta salamlk, bizde devam fikrini uyandrr. Cemal'de bunlarn her ikisi de vardr. Onun tablolarnda ni ilhamlarn, geici hayranlklarn, cokun- luklarn yeri yoktur. CemaTde btn ruh haletleri arabuk resme dair teknik meseleler eklini alr, "Perspective", "Volume" endiesi olur, renk uygunluu veya kontrast olur ve bu ehresiyle ressamda yaar. Bylesi bir sanatta konunun rol, ruh hayat, teesr ve heyecanlarmz gibi, sadece esere bir vesile tekil eder. Bu sonuncularn tesiri bulunsa bile, ya "tasavvufa balang olmakla kalr, yahut da teknik davalara o kadar istihale eder ki fark edilmez. Yalnz u farkla ki, onun sanat by, azametliyi sever. Bizde abidemsi resme en ok yaklaan res- sam odur. slp, bu tablolarn ounda, merasimde ok titiz bir sara- yn terifats gibi bizi karlar. Bence Cemal Tollu'nun tekniinde en hkim taraf, konstrksiyondur. nsan vcudu, peyzaj, natr-mort, ev ii hayat -zaman zaman gndelik hayattan paralar resmetmekten de holanr- hepsi onda zihn, hatt riyaz bir konstrksiyondur. Cemal, tabiat ina etmekten holanr. Bu eserlerin karsnda bizi saran yekparelik, bir anda domu eyler vehmi de buradan gelse gerektir. Vehim diyorum, nk bu tab- lolar, salam ve ilk safta konuan kompozisyonlariyle, form ve plstik endieleriyle, ok usta uygunluklarn peinde koan renkleriyle ve biz- zat bu palette souk tonlara o kadar ok yer veren seiciyle gerekten hesapl, gidecei yeri ok nceden ve ok iyi bilen eserlerdir. Bu o ka- dar byledir ki, Cemal'in ahsi mtala yrtmeden bir tablosunu gs- termesi deta imknszdr. Onun "yle bir ey yapmak istiyordum, fa- kat buras olmad", yahut "u tarzda Mr renk tesiri elde etmek istedim, fakat yapamadm" gibi cmlelerle balayan ikyetlerini btn arka- dalar sk sk dinlemilerdir. Bunlar muhtemel bir tenkidi nlemek iin nceden alnm tedbirlerden ziyade kendi iindeki mcadelenin ifadesidir. Bu cins kendi kendisini tenkitlerde tabiata erimek arzusu Cemal'de hissedilmez. Mesel Zeki Faik de kendisini tenkit eder; fa- kat hayran olduu tabiat karsnda. "Denizin yle gzel mavisi vard ki... bir trl bulamadm." te iki mstesna yaratl arasndaki fark. Biri tabiata ktr; onun cmbn, tpk bir dervi cezbesiyle yaar; bu cezbe btn zihn almay deta rter. teki ise, riyazet ve takva ile Hakk' bulmaya alan snn bir eriat adamna benzer. urasn da syleyelim ki, bu irad sanat, kendi kendisine sdk kalmas yznden ok tabi eylere mahsus bir hava ile karmza kar. Gittii yolda ilk olmamas, arkasnda ok sevdii bir takm byk ressamlar bulunmas Cemal iin bir nakse deildir. Burada da Cemal arkadalarndan ayrlr. Ustasn ok abuk semitir. Cezanne o kadar byktr ki onu anlayarak peinde yrmek dahi bir nevi olgunluk ve byklktr. Cemal Tollu Cezanne'i iyi anlayanlardandr. Fakat onda, modern balanlarn yanbanda, baz uzak hayranlklar da vardr. Souk renklere olan dknl, tabloyu plnlatrma tarz, form en- diesi -Paris'te Gimon'un yannda heykele almtr- onu Rne- sans'n altn kaplarndan biri olan ve resimde olgunluun ta kendisi diyebileceimiz Mantegna'y ok sevenler arasna sokar. Mantegna, perhiz ve imsakin saltanatdr. Ayn zamanda resimde plastik deerleri ilk bulan adamdr. Bu sergideki byk Manisa peyzajlar bu sevgiyi if- a ederler. urasn da hemen ilve edelim ki, bu ne bir tesir, ne de tak- littir; tek bana bir saltanat da deildir. Devrimizin sanatkrlar o ka- dar ok ey biliyorlar, o kadar ok tecrbeyle zengindirler ki tek bir te- sir altnda kalmalar imkn yoktur. Sonra Garp'taki yatlarndan ba- ka bir gzle bakmamaya almamz lazm gelen gen ressamlarmzn ou, ayn zamanda Akademi'de retmendirler. Onun iin bilgileri is- ter istemez gittike geniliyor. Bu itibarla bu sevgi, bir miza yaknl- nn ifadesidir, yahut da benzeyiler yznden biz onu vehmediyoruz. Devlet Resim Sergisi' nde nasl olup da satlmadna hayret ettiim bu gzel eser, son yllarn verimlerinin en baanllarndandr. Cemal Tol- lu, II. Murad'n ehrini ok gzel duymu. Belki de arad eski deb- debeyi, bu hkmdara, iinde geirilecek skn ve inziva saatlerini bir hkmdarlk tahtndan daha tatl, daha gzel yapan baheleri, sarayla- r bulamad iin bu ihtiam peyzaja nakletmi. Cephelerinden ald Hatuniye ve Muradiye'nin arkasnda set set ok uslu bir anlamayla kendi renk bahelerini ykseltmi. Manisa tablolar, Bursa manzarala- ryla beraber bu serginin en gzel ksm oluyor. Fakat Bursa'da tabiat biraz mbalaa ile gren bir eser. Belki de ressam, gzne ve tabiata fazla mdahale etmi. Herkes kendi fizyolojisinin sanatn yapar. h- retimizi, hatt baz hastalklarmza, noksanlarmza borlu olmad- mz kim iddia edebilir? Fakat bu tabloda, Cemal, daha ziyade bir id- diaya girimi gibidir. "Ben tabiatn feyzini veceim" demi. Bu boz- kr ocuunun, tabiatn iirine aktan aa kapld birka eserden biri de budur. Meer ki Bursa hapishane yolundaki ulfeli aa olma- sn. Tek bir narn doldurduu bu kk tablo lyk olduu kadar ta- nnd m? Burasn bilmiyorum. Fakat ben vekarl ykseliine, kendi kendisi olmakla iktifa eden ll salbetine hayranm. Gene bu sergi- deki iek natrmortu da bu cinstendir. Cemal'in en haval eserlerin- den biri, phesiz ki bu natrmorttur. Bursa'daki Koza Han, CemaFin en gzel kompozisyonlarndan birinin "esquisse"idir. Paletinin, bize sihrini tam vermese bile, ina et- mek, semek ve dzenlemek kudretim verir. Burada srf ressam anlat- mak iin bir kyaslama yapmak isterim; Koza Han gndelik hayattan bir paradr. Cemal, srf Bursa'ya ait olan bu sahnenin elbette lezzeti- ni duymutur. Fakat duyduu ile kalmyor; grdn daha yksek bir leme nakletmek istiyor. Onun iin tablosu ne bir dokmandr, ne bir rportajdr. CemaFin yerinde, Koza Ham'nda Bedri Rahmi olsayd, bu tablo "esquiase"i btn Mr cmb, cvlt ve lezzet olurdu. nk Bedri Rahmi, nn lezzetine kendisini kaptran adamdr. Bazan uurt- YAADIIM GlBt ma uurur gibi resim yapar; Cemal ise yle deil. Gene Cemal 9 in ye- rinde Eref ren bulunsayd, Koza Han ampanya kp bir ey olurdu. Eref, Nedim'e benzer: Nanslarla senfonisini kurar. O, deta eyann madde ksmn atp sadece baz vasflaryla, renk ve kokusuy- la iktifa eden bir tecrittir. Halbuki Cemal, btn bir sadakatle her gr- dn alr; hem de rengiyle, hacmiyle, "contour"u ile. Fakat onlar ok salam bir maddeye hkk eder gibi tablosuna koyuyor. Ne kendi ihsaslarnn, ne de tabiatn emrinde olmad iin mevzuuna sor na kadar, yani onu dncesinin bitii ereve iine sokana kadar tasar- ruf ediyor. Bu da gsteriyor ki Cemal, byk resmin peindedir. Eya- y, kanununu kendi bnyesinde duyduu bir nizamn hkmne vermek istiyor; g i... Fakat onun sabrn, sanat akn yakndan bilenler iin hi de imknsz grnmez. Zaten bu kk sergi de gsteriyor ki, res- sammzla istedii ey arasndaki mesafe pek azdr. Erge Cemal Tol- lu bu son adm atacaktr. Fakat bu onda bir ihtill olmayacaktr, bu belki postaya verilen bir mektubun sahibini bulmas, sabahleyin yola kan adamn akamleyin menzile varmas gibi bir ey olacaktr. Ser- giyi gezerken hep bu salam yry grdm. Aziz ressam ve dosta bana yaatt haz ve dnce anlar iin teekkr ederim. lk. 16 ubat 1946. nr. 106 K MHM SERG Bu son gnlerde Maya galerisinde, birbiri ardnca iki mhim ser- gi ald. Bilmem artk Ferruh Baaa ile Nuri yem'in bugnk Trk resminin en lezzetli ve en etin kelerinden biri olduklarn syleme- e lzum var m? Aradaki ahsiyet ve miza farklarna ramen bu iki arkada bir ok noktalarda birbirlerine benzerler. kisinde de problem, resmin hududlan ve hatlar iinde kalr. kisi de resmi, ahsiyetin tek ikrar vastas olarak tanrlar. (Bilmem, buraya nc bir ahs gibi, Maya galerisinin bugn- k resme verdii imkn da katmak lzm m? Bu teebbs iki senedir resmi hemen hemen gndelik hayatmzn mal etti. imdi gen Trk resminin bir de iten anlayan resim tccarna ihtiyac vardr, diyerek bahsin bu tarafn kapayalm.) Ferruh, gittike derinleen bir tecritte eyay datmaktan, gr- nleri bozmaktan holanyor. nsan ehresi, ehir manzaras, eya, on- da, st ste, sanki ok derinlerde bir ey aranyormu gibi durmadan kabuk kryor, gmlek deitiriyor. Yahut da, baz peyzajlarnda yapt- gibi, bir ka izginin kaligrafisine giriyor, bir by, bir eski muska hazrlanr gibi, kaln, sert, bol telkinli izgiler birbirlerini kucaklyor, birbirinin arasndan dolayor. Hakikatte onun sanat, d lemden ancak baz telkinler kabul eden ve gerisini ok defa reddeden bir sanattr. Diyebiliriz ki resminin sade- ce fras ile paleti arasnda saf bir konuma olmasna alyor. Fer- ruh'un mcerret sanat, non-figratifi sevmesine hi de hayret etmem. Her halde bu seferki sergisindeki tablolarn ou bu noktada toplanyorlard, iimizde bir sembol gibi yerleen o gzel, beyaz g- vercini, nizam btn bir bulu olan balklan, kck eb'adnda tek bana bir saltanat gibi parlayan manolyas, bazlar ise yontulmu m- cevherlere benzeyen ve onlarn esrarl aydnlklanyla bize glen abs- treleri, bir eski yaz levhas gibi i ie sktuyla konuan stanbul pey- zaj hep grnn verdiklerini bozan, deitiren, yahut onun dnda esrarl tahlillerin mahsul dnyalarm kuran eserlerdi. Ferruh'un ihti- ras byktr. O, sanatn bu sanatn belki de inkr ettii hadlere :r- mek, sadece bir teknik, bir renk fantezisini yapmak istiyor. Bu asil ar- zuyu beenmemek kabil deildir. Ancak bu cins, hi bir tvizat kabul etmeyen bir sanatn daima az ok tenkide maruz kalacan da unutma- mak icab eder. Ferruh'un teknii tam kemalini bulana, reddettii d lemin yanbanda "baka bir lem" sahibi olana kadar onun sanatn- da hcuma, redde ak bir taraf bulunacaktr. urasn da syleyelim ki bizler bu cinsten sanata ok eskidenbe- ri alkz. Yaz sanatmz, eski dnyamzn belki en fazla, fakat gizli dille konuan sanatyd. uras da mhimdir ki Ferruh, mesel Bed- ri'nin kilimi, Nuri'nin eski minyatr ve parmakl, hatt gazel eni- sini -bunu aada greceiz- Bizans ikonunu almalarna mukabil ma- ziden kendisine en yakn olarak yaz sanatn bulmu, onun nizamn ve tecridini boyaya nakle almtr. Ne garibtir ki biz yz seneden beri kavunun dilimini, karpuzun ekirdeini, zmn effaflk vehmini verebilmek iin eski sanat an'anelerimizi terkettik. imdi o an'anelerin nizam Garb*tan bize ge- liyorlar. O kadar etin ameliyelerle braktmz eyleri tekrar, fakat ok baka bir anlayla kendimize maletmee alyoruz. Ferruh'ia Nuri bu dnte nde gidenlerdendir. Non-fgratif bizim dnya g- rlerimizden biridir, diyorlar. Eminim ki Ferruh, birgn sanatnn tam srrn elde edecek ve bir alimisema sakini gibi gzlerimizin nnde sadece saf renklerin kon- serini nlatacaktr. Evet, bir gn onunla beraber "Ne grn, ne rea- lite vardr. Sadece renkler vardr. Yaasn renkler..." diye barabiliriz. Nuri yem'in tecrbeleri daha ihtiyatl ve daha salam. O. resmin bir "d lem" meselesi olduunu unutmuyor. Modern resmin en son ve mfrit dvalarn bile bu realitenin iinden gryor. Ve byle gr- d iin de eserlerini bize derhal kabul ettiren bir muvazeneyi elden brakmyor. O da Ferruh gibi durmadan deiiyor. Fakat etrafndaki eyleri kendisiyle beraber deitirerek. Nuri yem'de inkr yok. Belki srar ve ameliye var. Diyebilirim ki Ferruh musikinin nizamn kabul etmi. Hatt mu- sikiinas doabilirdi de. O, resmi bir "ikametler sanat yapmak istiyor. Nuri ise, en mzikal tablosunda da -biraz sonra bahsedeceim "Ba- har"!, yahud akamlarndan herhangi biri- sadece ressam kalyor. E- yann, grnlerin telkinini kabul ediyor, hatt onlar kendi hakikat- lerini kendilerine konuturtmaa zorluyor. Aydnla, karanla, hatta derinlik ve hacme istedii zaman tablosunda yer veriyor. Hatta tablo- nun kendisi buna karar veriyor gibi. En basit, helkesin mal iire kuca- n ayor. Dmekten korkmuyor. Ve korkmad iin de en tehlikeli yollarda, muzaffer yryor. Ferruh'un, byk "Ba bozumu" panosunda, Dionisos, Apollon'u kovmu gibiydi. Bu ok aydnlk eserde hemen hi bir k yoktu. E- ya kendi aydnlyla gelimilerdi. Mallarme'nin iirinde olduu gibi bu tabloya zm salkmnn arasndan baktk. Halbuki Nuri'nin byk gece peyzajnda, karanln ortasnda yldzlar paralanyor, b- yk ate rengi lekeler gizleniyor, renkler kaynayor, yeil, koyu lci- vert, sar ile kavga ediyor. Hi bir ey aralarndaki fark bu iki tablo ka- dar izah edemez. Sylemee hacet yok ki, Nuri, bugnk zenginliine bir yn kudreti, olgunluu bozarak geldi. Hatta ressamlarmzn iinde onu en gen yata birdenbire parlatan byk "visionnaire" kabiliyetini bir za- manlar feda eder gibi grnd. imdi tekrar, fakat ok baka yollardan ve daha derin ekilde tekrar o deitirici gr ve onun srrn elde ediyor. Bir slb nasl doar, hangi inkrla ve geri dnlerle olgunluu- nu bulur? Sanatta 4 'yapmak''la "grme" dediimiz eyin arasndaki mnasebet nedir? Bu sualleri burada mnakaa edemeyiz. Yalnz ura- sn syleyeyim ki Nuri'nin bize btn eski almalarn iine alan b- yk bir sergi vermesi zaman artk gelmitir. Resmimizin bu ustasn yeniden ve getii btn yollarla bir daha grmek zaman gelmitir. Nuri'nin bu sergide en ayandikkat eseri phesiz ki "Bahar" tab- losudur. Bize iki kardeiyle beraber gelen bu peyzajda Nuri'nin sana- tnn yeni bir gmlek deitirdii muhakkaktr. Nuri yem. eski irle- rimizin divanlarn ne zaman, nerede ezberledi? Burasn bilmiyorum. Fakat onlarn azyla, hatta onlarn dzeniyle konumaa balad muhakkak. Bu tablo, bana, bu sergiyi gelecek almalarna ekleyecek bir halka gibi grnd ve bu halka ayn zamanda bugnk resmimizi, dn- k iirimize ve minyatrlerimize de balyor. Acaba, baka sanatkrla- rmzn da son bir ka yl iindeki eserlerini seyrederken duyduum ey, o kendi iimizden yenileme, bugnn havasna eski benliimiz- den bir zle dou vehmi hakikat mi oluyor? Belki de Nuri eski di van lan mz pek az okumutur. Belki hi sev- memitir. Bu bahar tablosunda, ayn tekniin mahsul "Denizli" pey- zajnda onu, eski iirin nizamna belki sadece iklim gtrmtr. By- le ise, topran, havann dili iimizde baka ekilde konuuyor demek- tir. O halde resim yapmay rendik. Asl mhim olan, Nuri iyem'in bu eski gelenekleri -gene de min- yatre karyor- bugnn resmine az ok yabanc, binaenaleyh mu- hayyeleyi artan ve sran hususiyetleriyle ikinci bir fenomen gibi sa- natna nakletmi olmas, onlar adeta eserle beraber yeniden icad etme- sidir. (Sergi hl devam ettii iin okuyucularm bunu bizzat mahe- de edebilirler). Nuri'nin sanatnn srlarndan biri de, hatta o tesadfbuluIara kadar almalarn kendisine bir idefiks yapmasnda, onlara, problemi tketene kadar hcum etmesinde olduuna gre bu, yeni nizam ve ter- tibin -bu son kelimeyi bilerek kullandm - onun sanatnda bir devir olacana eminim. nk Nuri dnceyi bulmakla hi bir zaman ik- tifa etmemitir. Bu aydnlk nizamn eserlerinden sonra sergide Nuri'nin Ak- am'lan ve Gece'leri gelir. Sergideki drt akam tablosu -hatta bunla- IKI MHIM SERGI nn non-figratif almalarn ehrin ortasna nakleden tablo ile be,~ bize ok ufak deiikliklerle gndelik hayatmzda tandmz eyler ve daima tattmz duyular arasndan, modern sanatn belki en etre- fil dvalarndan birine ahs bir hal ekli getiriyor. Parmaklklar, kuru dallar arasndan grnen batan gneler, uraya buraya taklm son k paralar, hazzyla beraber geldii iin Nuri'de daima cazibeli olan o krmzlar, mphem ekilde sezilen glge -deniz paralar artk bi- zim saatlerimize mal olmu eserlerdir, diyebilirim. Hayr, Nuri'nin sanat bolukta almyor. Belki iirin btnn istiyor. Akamn ve gecenin maceras bu sergide, bu saydm tablolar- la bitmez. Nuri ok salam yaplh "Balkon"uyla, penceresiyle, de- min bahsettiim byk tablosuyla gece problemine daha dorudan doruya girer. Bizce bu almalarn en gzel eseri, krmznn iinden, siyahn o gzel kn veren plak kadn resmidir. Nasl geen seneki sergideki o ok hafif haval atelye ile iktifa etmemi, onun meselelerinden "Bal- kon" tablosunu yapmsa, ressam, bu sefer de Balkon'uyla iktifa etme- mi, bu tablonun kendinde kalan akislerinden bu model resmini kar- mtr. -Nuri'nin eseri, deiik enileri birbiriyle kenetli bir kitaba benzer;- bu bir ekirdek kadar sert ve yalnz resme emanet edilmi san- salite, kadn vcudunun esmer madenden bu iek fkr, Nuri'nin, her eit zevki tatmin edebilecek eserlerindendir. Elverir ki resme, re- sim diye bakalm; yalnz bir nazariyenin tatbik eklini aramayalm. Ressam bu sergide hemen hemen btn tekniklerini deniyor. Nef- sine kar hr olduu iin etrafna kar da hr. Kendisinden evvelkile- rin hepsine bir miras gibi bakyor. Ve rahata kullanyor. Zaten ald ey, brnn vermek iin alt ey; yani deri veya z. Elbette ki gri rengini, Velasquez yaasa idi, Nuri'ye kendiliinden hediye ederdi. Burada btn o gzel portreleri, "Sculptural" figrleri sayacak deilim. Fakat bir heykel kadar smsk gri kadn figrn, yeil meh- tap aydnln bir billur gibi kesen kadn profilini, eski fresk ve ikon- larn gemi zaman havas iinden kark bir duygu ile bize gelen, ye- ilin, sarnn, esmer renklerin deta yaprak yaprak oyunlarn karmz- da tamamlayan dier kadn ehrelerini vmeden de geemem. -Port- relerinden bahsetmiyorum, nk daima birinci snf portrecidir- Garip ey! Nuri'de eyann kendisi olarak grnmesine raz olu- yoruz. Hatt bu houmuza gidiyor. Filhakika "Byk balkl natrmor- ttu, dier kk natrmortlarn hi yadrgamadan sevdim. Fakat bu- gnn resmi, onlar oktan fotorafa brakmt. Asrmzn bir uzviye- ti ile bu muvaffak mcadele beni deta sevindirdi. Ara sra dvmeyi kabul etmemiz lzm geliyor demektir. Nuri yem, insan tecrbesini, alelade ihsaslara varncaya kauar, resim tecrbesi yapmasn biliyor. Onda itiyadiarmza en yabanc tek- nikler bile bize tatl bir tebessmle, sanki ok evvelden hazrlanm bir anlama havas iinde geliyorlar. Buna mukabil gndelik eyler de bu sanatn sihrinde mahiyet deitiriyorlar. Bir hususiyeti de, sanatn unsurlarna tabi bir fonksiyon aramas- dr. Mesel siyah bir paleti resim sanatnn hususiyeti olarak seviyor. O halde tabiatyla geceye gidecektir. Hlsa, Nuri'yi birok bakmlardan vmek mmkndr. Fakat ben, bu son sergisinde, onu stanbul 4 un son iri diye selmlayacam. oktan beri bu kadar z damarlar zerinde konuan olmamt. Cumhuriyet, i 3 Kasm 1952, nr. 10160 NUR 1 YEKTN SON SERGS Bu senesin ilk resim sergisini Nuri yem at. ehir Galerisi'nin byk salonunu bir sonbahar gibi tek bana dolduran bu sergide btn Nuri'yi bulmak mmkn. Birka teknikte, hep kendi ve daima deiik, o kadar usta, zevkli ki beenmemek imknsz. phesiz Nuri yem de, bugnn ressamlarnn hemen hepsi gibi, zerimizdeki tesirlerini, bizi az ok gafil avlayarak yapyor. Fakat bu- nu o kadar dikkatle, hesaplar ve bulular zerinde yle srarla yap- yor, her bulduuna yeni batan o kadar sk sk dnyor, onlan yle ge- niletiyor, deitiriyor, tasfiye ediyor ki, yeninin hoyrat, tpk Shakes- peare komedisinin sonunda birdenbire mnisleen o vahi gen kz ahsiyetinden, yani yeniliinden demek istiyorum, hi bir ey kaybet- meden bize adeta alk yzlerle geliyor ve gnlerimize katlyor. Bunu sylemekle -varsa eer, ki muhakkak vardr ve olmas da- ha gzeldir- Nuri'nin muarzlarna bir silh verdiimi zannetmiyorum. Belki istidadna inandm ressamn byk meziyetlerinden birini an- latmaa alyorum. Nuri, kendisini bir ucube gibi grmemizi istemi- yor. Meydan okuyular resme, zevke ve seyirciye kar deil, ok e- tin tarafndan ald resmin problemlerine kar. Ne ideoloji, ne de m- cerret dnce onda gzn o byk zevk pnarn kurutmam. Belki de btn bunlara asl ahsiyeti mani. Onda ideolog veya filozof, tecrit- i dnce adam ressam ldrmyor. Hatta daha ilerisini iddia edeceim: Nuri, tabiata bal, yaradl- ndan teolog domu mnkirlerin inkr yoluyla da olsa Allah peinde komalar gibi, bir yn mcerret hesabn arasndan daima ona gidi- yor. Bazan da uzun zaman ihanet ettii bir sevgiliye kavuur gibi ona atlyor, onda kayboluyor Nerede ise "Ey gerek ve cmert yaratc..." diye nnde diz kp yalvaracak. Bu sonbahar byle olmad m? Bir ka gezintiden toplad intihalarn mahsul olan yirmiden fazla tasla- n bana gsterdii zaman tabiat anlayna hakikaten ardm. lk bakta biraz kolay grnen, yeilden ve sandan baka bir rengi doru drst konuturmayan, buna ramen son derece renkli bu hafif, deta bir sabun kp stne henz uyanm bir ocuk ryalarn flemi hissini verecek kadar hafif taslaklardan birini bu sergide seyirci carlo halinde grebilir. Bu satrlar yazarken bu tablolardan biri de benim karmda. Bam kaldrdka iki baevinin arasndaki insansz bir yol- da, slak ve yar sisli havada nerden geldiini bilmediim bir n iinde kayboluveriyorum. Herkesin yaad eylere bu kadar zevkle ve inandnla dn, bugnn iddialar arasnda bu "tenezzl", Nu- ri'nin kuvvetlerinden biridir. Bu tabiat sevgisini Nuri'nin plaklarnda da grmek mmkn. uras var ki ak her zaman sadakat deildir. Hele sanatta hi bir za- man olmad. Nasl olabilir ki grnlerin dnyas, eninde sonunda bir bak zaviyesinin hikyesidir. Modern resim ise bu zaviyeyi de ortadan kaldrd. imdi ok defa iimizden ve dncemizin aydnlndan g- ryoruz. Nuri, henz tamamiyle tecride gtrmee vakit bulamad stanbul manzaralarn nasl bazan datarak, bazan sadece cevher ha- line getirerek veya "bir ryann glgesi" yaparak veriyorsa, kadn eh- resini, kadn vcudunu da yle deitirerek veriyor. Fraya ve boyaya alelade bir taklidin tesinde bir fonksiyon arayan bir devrin ocuu iin bundan tabi ne olabilir? Fakat ressamdaki ikilik burada da zaman zaman ie karyor. Harici lem birdenbire ar basyor, mesut putpe- restlik veya fetiizm, deitirici ameliyeyi yan yolda brakyor. Bu ser- gideki plaklann ounda bu cinsten bir yar yolda kalm hali var. Vaka onlarda biz Havva'nn kzn gene olduu gibi grmyoruz. Ki- minde iten gelen bir rperme vcut aacn deta kknden sarsyor, kiminin vcudunun yars baka bir yldz aydnlna brnm. Bir bakasn, dip duvardaki atlyedeki kadn ressam bir yn izgi ve hendes ekilde byk bir elmas gibi yontmu, faetalara ayrm. y- le ki bir an arkasnda kendi iradesiyle toplanyor, yahut renkli bir ca- mn iinden bize bakyor. Fakat ne ifade?.. Ban kendi stne inat ve hrn toplann, btn vcudun o yar alayc mzikhol ciddilii- ni, ancak baz ekirdeklerde rastlanabilen nisbet gzelliini, btn tab- lodan dalan sansaliteyi nasl vmeli? Belli ki Nuri, zaman zaman bir uurum kenarnda dolamaktan holanyor. nk bu plaklarn biraz tesi hakikaten tenakuzlarn uurumudur. Fakat Nuri'nin realiz- mi onu bu uuruma dmekten abuk kurtarr. Ressammz tanyanlar onun kadn resimlerini bilirler. O da Ing- res gibi, tbir mazur grlrse, btn bir harem sahibi olan ressamlar- dandr. Ve gene byk ressam gibi frasnn altnda doan kadnlar bir yn deiiklie mruz brakr. Fakat onun bu vcutlara getirdii dei- iklikler bsbtn ayrdr. Bu kadnlarn tek bana olanlarnda ok de- fa kendi ihtiltan arasnda yakalanm bir bcek hali vardr. Nuri'nin deiik renklerle giydirdii, realitelerinden uzaklatrd acayip, g- zel, phesiz gene arzu edilir, fakat arzunun yanbanda bize baka hisler de, acaip bir acma, hatta bir eit katlama, talihlerini tabi gr- me hissini telkin eden bcekler. Denebilir ki bu resimlerde Nuri, Be- yolu'nun i sokaklarnn etnolojisini verir. Bu kaln dudaklar, sans- alitenin ve dargnln iten kemirdii bu yzleri, ehrede tek bana yaayan bu byk gzleri, bu ince bacaklar, bu nisbetsiz gsleri hangimiz tanmaz? Biz tanmasak bile bu sergideki ehir gecesinin o birbirine yaslanm susan apartmanlarnn mor hzn ve can sknts onlar tanrlar. nk onlar bu apartmanlarn ksz odalarnda ve dip-* lerindeki amurlu sokaklarnda doup yaarlar. Ne sattklar bilinme- yen fakir dkknlardan al veri ederler. Acayip, ekzotik isimlerinin vadettii eylerin hi birini vermeyen barlarda gecelerini geirirler. Nuri'nin tiyatro amatr olup olmadn bilmiyorum. Fakat bu gece manzaras bana hi seyretmediim ve seyretmei hakikaten iste- diim bir dramn dekoru gibi geldi. Ve onun nda, Nuri'nin bize bir ka sergide, (.... ) bir yn dram veya ak masal dekoru verdi- ini hatrladm. Kimbilir belki bir gn sahnemiz bu expressionis- me'den istifadeyi dnr. Bunlardan sonra abstre resimlere, bize bir yn duygu telkin eden, da- ha dorusu bizi bir yn yola birden alan bir ruh haline getirip brakan Monogramme'lara, kendilerini balatan ve tesadflerden domu muayye- niyetlere, byk mnsnda renk oyunlarna geebiliriz. nk hepsi ayn ayr gzel olan ve baka baka problemler halleden naturmorte'lann ve ev ilerinin zerinde durmayacam. Abstre almalarm mplem bir uural- t felsefesine balamad iin Nuri'ye ne kadar minnettarm. O, abstreyi, asrmzn birdenbire bulunduu mutlak bir ifade ekli gibi deil, sanatn, yahut tekniin kendi kendisine yerinebildii ve byle olduu iin oyunla kart, yksek manasnda oyunun kendisi olduu kemal noktas gibi al- yor. Hakikatte abstre sanat, fotorafn bizi tkd kmazdan atmz dar bir tnel deildir. O daima vard. Ve daima bir kemal noktas idi. Kald a bizzat sergi, bize bir yn tabloda abstraction' lann (tecritlerin) getii yol- lan btn merhaleleriyle veriyor. Bu kk tablolann bir ksm Nuri'nin sa- natnn z iekleridir. Nuri lyem'in sergisinde duyduklanm elimden geldii kadar an- latmaa altm. imdi bu serginin Nuri'nin hudutlarn aan bir tara- fndan da bahsetmeliyim. Filhakika serginin zenginliini yapan teknik ve tarz deiiklii insana ister istemez bugnk resim, hatta bugnk insann btnszln, daln ve deerler buhranndan ve ok bil- giden gelen o acayip, zalim, her an kendisini yeni batan aramak ve bulmak ihtiyacn ve onun verdii huzursuzluu dndryor. Hi bir devirde sanatkr, zamanmzda olduu kadar kinat tek bana yarat- mak iddiasyla -eski tabiriyle benimle, bende ve benim iin diyerek- ortaya kmad ve hi bir devirde bu kadar desteksiz kalmad. Nuri, bu huzursuzluun dnyas iinde rahata yerlemeye, bizim iin vazgeemeyeceimiz lezzetler yapmaya alyor ve ok defa da muvaffak oluyor. Bunu yaparken ikiye blnmekten de kendini alamyor. Btn sergide bu ikilii, behemehal bireyler sylemek isteyen insanla, asl syleyeceini, kk yalnz kendisinde sembollerle, bir eit ok gzel kaplar, ereveler hazrlamakla anlatmaa alyor. O kadar ki tablo- lann bir ounda br yansn btn bir olu boyunca arayan Efl- tun'un ilk insann hatrlatan bir ey var. Hatta ileriye gidip diyeceim ki, o da, btn hlis ressamlar gibi insanlarla mterek ve kendinden evvel teekkl etmi bir dille konuamamaktan muztarip. Belki de be- nim lezzet dediim ey, bu ikilii aramann acl ve burukluudur. Cumhuriyet. 16 Ocak 1957, nr. 11665 OCUK VE RESM Hasanolan Ky Enstits talebelerinin -ressam Cemal Bingl'n talebeleri; bunu bilhassa kaydetmek isterim, nk arkasnda bir de Yoz- gat tecrbesi vardr.- sergisini vaktinde gremediim iin ok mteessi- rim. Bir hazz bu kadar geciktirmi olmaz, okuyucularmla daha evvel paylar, bende uyandrd meseleler zerinde daha evvel konuurdum. Yazk ki ge kaldm. Bu satrlar okunduu zaman sergi kapanm olacaktr. Buna ramen ortaya att meseleler her zaman iin canl meselelerdir. Daha evvel urasn syleyeyim ki, sergiyi adeta bir hayranlk ve hayret stmas iinde gezdim. Nasl hayran olmayaym? Bu sergide bir ka hususi istidadn muvaffakiyeti deil, btn bir mektebin -yani bir yn tesadfn- birdenbire ressam olduunu grdm. Bir snfta, herhangi bir eye olduu gibi resme husus istidad olan bir ka ocuk bulunabilir. Fakat bir mektebin bir ka snf birden ressam olsun, bu ndir grlen hallerdendir. Sergiyi gezerken ilk d- ncem "Acaba arnn bal yap gibi, ocuk da resim mi yapar?" sua- li oldu. Filhakika karmdaki eserlerin hemen hepsi benimle muayyen bir olgunluun seviyesinden konuuyorlard. Hemen hepsi gzeldi. Ve ancak daha fazla gzel, daha olgun, yahut husus ekilde deiik bir ka eser bu seviyeyi kryordu. Bu szleri okuyup da beni ocuk res- minin hararetli bir taraftan, sanatta ypranmam kabiliyetlere, tabiat mucizelerine, hele lzumundan fazla muayyen bir yatan nce gelecek olanlanna inanan bir adam zannetmeyin. Bsbtn inanmazdm Hasan Kaptan olmasayd. Tam aksine olarak sanat, hatta ahsen icad edilmi birtakm glkleri yenmekle tarif edenlerin arandaym Benim iin sanat, malzemesinin imkn ve hususiyetlerinden btn hayata doru genileyen bir yn problemin zlme noktasdr. Bir sanat eseri an- cak zerimizde bu tesiri yapt takdirde ve yapabildii derecede be- nim iin bu isme lyktr. Hlsa dier sanatlarda olduu gibi, resmin de olgun insann, ahsen yaanm tecrbelerin mahsul olduuna ina- nanlardanm. Hele sanat ilerinde ruh bekreti, samimiyet, saflk fi- ln gibi kelimeleri mrm boyunca aklm almad. Zaten sergide, zerine bu kelimelerle yklenebileceimiz, yalnz onlarla izah edeceimiz eser de pek yoktu. Yahut da bu eserlerde, bir ocuk sergisinin hususiyetlerini ifade etmesi gereken bu kelimeler m- nlarn deitiriyorlard. Filhakika her ocuk kendi tablosunda ya kadar yeni, fakat o ok eski medeniyetlerde grdmz cinste adeta bilgi an'anelerle ykl karmza kyordu. Daha nc eserde armtm. Bu baka bir eydi. Belki haki- ki sanat deildi. Belki sadece hocalarnn metodu ile, ocuk dediimiz mahlka iman ile erilmi bir nokta idi. Ve phesiz ki arkalarnda sa- natkr dediimiz istisna! ferd deil, ocukluk dediimiz efsanev var- lk bekliyordu. Ne olursa olsun, Cemal Bingl'n talebelerinin sergi- sinde bir limisemda hi bir kozmorafn ryasna giremeyecek bir zuhal akamnda dolar gibi dolatm. Sanki bir rya kervan gelmi, oraya konmutu. Herkes kendisine konu olarak verilen bir kelimeyi al- m, ondan btn bir masal uydurmutu. Gerekten de bu uurtma szll resimler kendi kendine syle- nen bir masala benziyorlard ve asl garibi, ounun tam bir masal gi- bi hakikatin ok ustaca deitirilmesiyle elde edilmi olmalar idi. urasn derhal syliyeyim ki Cemal Bingl'n talebeleri ocuk- luun havasn hi kaybetmemekle beraber onu istismar etmiyorlar; onlar ocukluklarnn iinde bu ocukluu unutabiliyorlar. Bilmem b- ykler ocua onlarnki kadar tarafsz bakabilirler mi? Sergi bir renk tufan idi. Kilimin, halnn, o kadar ilemecilik ve nak sakatlarnn an'anesini tanyan bir memleketin bilhassa kyl OCUK VE RESM ocuklarnda bu pek de alacak bir ey deildir. Asl alacak ey, bu renk duygusunun tam bir konstrksiyon fikriyle beraber yrmesidir. Hi bir ey bilmedikleri iin hepsi yalarnn verdii byk bir cesaret- le icad ediyorlar. Sanki her tablo, resim sanatnn bir yn problemini hallediyor. Mesel el kadar bir ktta B. Nurhan tepeden kubak grnm bir yemek sofrasyla, yandan grlen tarla iilerini yanya- na koymu; kubbe ss resmin empresyonist peyzajla byle yanyana duruu, bu adeta atlak, sanki ikiz gren bir baktan gelen garib hal, bu kk esere son derecede fantastik bir ed veriyor. Osman etin, yapt enteriyrde ssl ky odasnn duvarlarn kaldrm, bylece baheyi odaya doldurmu. Darnn ieriye doru bu hcumu, grn- mezin mevcudun stnden atlayp grnenin yannda bylece yer al- mas, bu on , on drt yandaki ressamn eserine ayni fantastik hava- y veriyor. Her ikisi de tam yerinde kullandklar yaldz rengiyle tablo- larn kark bir ruh haline buruyorlar. Serginin en artc eserlerinden biri, smet Takale'nin "Kore Harbindir. Dndklerini aynyla koyabilmek, hikyesini hi bir nok- tay unutmadan anlatabilmek iin ne hilelere bavuruyor, ne etin me- seleleri asnyla beraber halletmiyor! Asryla beraber dedim, nk Ce- maFin talebelerinin cesareti, bir noktada tamamiyle yalarnn mal ise, br taraftan da asrmzn resim anlay ile beraber yryor. o- cuk tpk devrimizin byk stadlar gibi Msr'n, Asur'un bir ok oyunlarn kendiliinden buluyor. Bu fantastik zevkini, bu muasr gr, hayat karsnda bu rahat ve elenceli duruu, Yusuf Peker'in -inallah isminde yanlmyorum- kayak manzarasnda da lezzetle ve kuvvetle gryoruz. Hemen hemen insana Bosch'un tablolarn hatrlatan bu siyah-beyaz oyunu batan aa nee ve hafiflik. Sleyman Yldz'n karl peyzaj, Hidayet z- kan'n peyzaj da baka baka yollardan ayn tesire varyorlar. Yazk ki burada btn o kayak resimlerini, k manzaralarn, ky dnlerini, pehlivan grelerini, hamur aan kadnlar, kimi Cha- gall'den Bonnard'a kadar modern resmin her safhasn kurcalayan, ki- mi minyatrn an'anesini bir kat daha acemiletirmek suretiyle yeni- letiren resimlerin hepsini sayamayacam. Bir kelime ile, bu sergide Anadolu, ocuklarnn azndan -fakat hemen hemen dnyann diliy le~ konuuyordu. Cemal Bingl'n ok muvaffakiyetli bir hoca olduu muhak- kak. .. ocua resmin srrnn kendi fantazisini yaamak olduunu - retiyor. Ona ahsiyetinin kapsn aarak dnyay bulduruyor. Ben iin- den bu kadar akla bahseden baka insana pek rastlamadm. ocua nasl inanm? Elinden gelse resmi sadece onlara brakacak. Zaten "onlarn ne yapacaklarn dne dne ben resmi brakm gibiyim" diyor. Belli ki talebesinin yeni balad her resim bitene kadar o res- mi dnyor. Cemal'in ocua iman var demitim. Bu dorudur. o- cuk asrmzn bir kefidir. Yaptktan yksek sanat eseri olur mu, olmaz m, burasn bilmem. Fakat nmzde ocuk denen yeni ve mhim bir hdise var. Filhakika dne kadar biz ocua sadece byn k, eksii, yetitirilmesi lzm geleni diye bakardk. Bu gn ise ocuu ve ocuk- luu kendi bana bir mesele ve lem gibi almaa baladk. Hatt baz psikoloji sistemleri daha ileriye giderek byk insan ocukta ve o- cukluunda arad ve buldu da. Psikanalist sistem, ahsiyetin teekk- lnde ocukluk devrinin ve arzalarnn n plna alnmasndan baka nedir? ocuk zamanmzda elbisesiyle, elencesiyle, hrriyetiyle, psi- kolojisiyle, hatta almasiyle byk adamdan ayr bir lemdir. Dne kadar iki tarafl ve son derecede yersiz bir iyi niyetin ksaltt bu dev- re -bilhassa i hayat tahsille geciken ehir muhitlerinde- ok uzun s- ren ergenlik mevsimiyle adeta byd, geniledi. ocuk bu imknn ve hrriyetin imdi zevkini kanyor, keyfini sryor, sanat tecrbele- riyle, iyi ellere geerse ne kadar zengin bir dnyaya sahih olduunu gsteriyor. Bsbtn aldanmamak iin u noktay da iaret etmeliyim: Mo- dern sanatn ok zihn yollardan, byk hesaplar ve etin didimelerle vard primitif ve deiik gr, ocuun kendisinde ve esastan mev- cuttur. Yunan'dan ayrldka bir tarafmzla ocua varyoruz. Bu iti- barla bir Chagall'in, bir Dal i* nin veya Klee'nin o kadar glkle elde ettiklerini Cemal Bingl'n talebeleri sadece kendileri olmakla elde OCUK VB RESM ediyorlar. Denebilir ki bu yol iki batan yrnmtr. Ve Cemal Bin- grn -dier muvaffakiyetli arkadalar gibi- mazhariyeti de bunu bitmesidir. O sade iyi bir hoca deil, asrn en esasl vasflarndan bi- rinde tanyan bir filozoftur, diyebiliriz. Kendisini ve talebelerini, bu sevimli sanatkrlar tebrik ederken bir mektebi birden ressam yapmann srrn bir gn bize reteceini mid etmek isterim Cumhuriyet. 6 Austos 1952, nr. 10064 OCUK DNYASI Benim bu seneki ylba sevincim, hi tanmadm ocuklardan geldi. ki hafta kadar bir zaman onlarn bizimkinden ok ayr ve baka ekilde ciddi dnyalarna misafir oldum. Doan Karde'in tertip ettii yaz ve resim yarmasndan bahsediyorum. Yaz jrisinde ben de var- dm. Bu itibarla yazlar bir ka defa dinledim. Resimleri de, kendi ii- mizi yaparken sk sk grdm. Hakikaten elendirici ve dndrc iki hafta oldu. Daha evvel syleyeyim ki, ocuk resminin behemehal byk re- simle eit olacana inananlardan deilim. Ne de ocuk yazsnn, bu* hlar ve icatlarla dolu olduu hayaline kaplanlardanm. Bulu, icat, yaratma, gzellik bunlar daha ilerki ya merhalelerinin, terbiye ve kl- trn getirecei eylerdir. Sanat zannedildiinden ok cidd bir itir. Bir msra btn bir k- inattr. Onu bilerek yapan, hele o msrada elde ettiklerini ikinci ve n- csnde o kadar deiik ve birincisine uygun ekilde devam ettirebilen adam, daima insanlarn en by ve mucizelisidir. Resim, musik, mi- mar, heykel iin de bu byledir. nsan tecrbesi sanatkrda eklini bu- lur. Sanatn balad yerde her ey susar ve hrmetle el kavuturur. Sputnik, sinemaskop, yahut yarn icat edilecek yeni bir lm maki nasi beni bir defadan fazla hayrete dremez. Bu an geti mi, oturduum iskemle ve yaz yazdm kalem gibi hayatm iin tabi eyler olurlar. Mozart', Bach', ilk maara resimlerinden birini yapan adn bil- mediim ressam, Nedim ve Yahya Kemal'i ise daima hayretle dinler ve severim. Racine ve Brughel benim iin eserlerini ezberden bilsem dahi artc kalrlar. Yeil Cami'inin iinde ve dnda karanlkta sa- yamayacam pek az ey vardr. Fakat Bursa nda her karlatm zaman hayret l atarm. Bu ite bir hakszlk olduuna inanmyor deilim. Ama iler byle oluyor, ne yapalm! tekiler hep birbirini unutturarak mevcutturlar. Halbuki sanat daima kalyor. Hayr, sanat tecrbesi ne cahil adamdan, ne de ocuktan beklenebilir. Bununla be- raber baz ocuklarda, baz melekelerin erken gelitiini ve insanlarn alma yollarn ksaltacak kadar dehal ve her eyi kendilerinde hazr bularak doduklarn da biliyoruz. Zaten Mozart misali varken bunun aksini kimse iddia edemez. Doan Karde'lerin msabakasna girenlerin iinde bu cinsten is- tisnalar galiba yoktu. Hepsi yalarnn ocuuydular. Bizi hi biri m- kl vaziyette brakmad. Hepsi yalarnn kendilerini getirdii basa- maktan etrafa bakyorlard. Bu ilerde sanatkr veya her hangi bir ite birinci snf insan olamayacaklarm gstermez. Rahmetli Orhan Veli, on yalarnda iken benim talebemdi. Sadece alabildiine zeki ve se- vimli insand. Ancak onbeinde baka snfta karlanca onu ir bul- dum. Evet, bu ocuklarn yalarna ve dnyalarna rahata yerlemi olmaktan baka meziyetleri yoktu. Fakat ne mkemmel yerleme ve nasl sahip olma! Byk eyler grmyorlard. Husus bulular yoktu. Yalnz o an- da yaptklar iten ve biraz da hayatlarndan mesuttular. Haftalarca s- ren hastaln anlatan bu kk kz, sadece iyilemesiyle mesuttu. Tre- nini karan, ters yola giden, indikten sonra ikincisine yanlrm korku- suyla binemeyen ve evdekilere hikyesini anlatt zaman onlarn ken- di haline glmesine o kadar komik ekilde hiddetlenen bu yumurcak, babasnn bulunduu alayda veya taburda her sene yaplan toplanty kesik, ksa cmlelerle anlattktan sonra satrlk bir cmlede bir uak- savar topunun btn manevra kabiliyetini tarif eden br, kendisine el lmbal, hrszl bir dehet ryas uyduran br yat, hepsi dnyalar- na smsk sarlm insancklard. Hi biri bize harikulade eyler vermi- yorlard. Fakat harikuladenin baklarnda olduunu hissetmemek kabil deildi. ocuk, eyay sayarken adeta yaratyor. Ben bunu bu yazlarda grdm. Hayr, bu olgun yan sanat deil, kendi kendine masal syle- yenlerin tabi hali idi. Vaka ilerinde okuduu hikyelerden yahut son zamanlarda grdmz denizalt limlerinden geldiini tahmin edebi- leceimiz bir rya yazs vard ki, adeta baz esrarl hikyelerde olduu gibi bizi mutlak mehuln karsnda brakmak istiyormu gibi birden- bire bitiiyle bir sanat eserine ok yaknd. Tasavvur edin, ryay gren, sular altnda bir gemi iskeletine giriyor, byk bir konsolu ayor, birin- ci gzde byk bir servet buluyor, almak istiyor, yere dryor, ikinci gzde gm yemek takmlar gryor, yalnz bir kak alabiliyor, ncsnde houna gitmeyen eyler gryor, drdncsn anca dehetten uyanyor. Bu beklenmeyen bitiiyle ocuk iin tabi bir ey olan masal uydurma, bu kk yazda btn bir kompozisyon oluyor. Vecih Bey yolunda bir sefalet hikyesi de bu cinse girebilir. Nihayet bi- rincilii kazanan Bilgi'nin hikyesi, gne iin bulduu "Deniz gzl" imajyla, eteklerine doldurulmu yldzlarla sanat hevesini gsteren ya- zyd. Bunlarn dnda hemen hepsi hep gndelik hayattan bahseden veya rya uydurmaa alan -belki de grlm ryalar anlatan -ya- zlard. (Yukarda bahsettiim gemi hikyesi, ok ustaca sonuna ra- men, belki bu sonuyla beraber psikanalitik tahlile gayet msait bir r- yayd. Ve pekl oniki yanda bir ocuk bunu grebilir). Mevzularn ounu ryalar tekil ediyordu. Bir ksm da yolculuk ve doum gn hikyeleriydi. Hemen hepsinin Trkesi ok temizdi. Hepsi realiteyle deilse bile, eya ile temas halinde idiler. Belki bir ek- siklikleri vard. Hayatlarn fazla idealize ediyorlar veya kayorlard. ehrin hayatna, sokaa kapalydlar. ocuk zeksnn yahut mektepli terbiyesinin tecridi mi? Yoksa grme noksanl m? Bunu bilmiyo- rum. Fakat cmlelerin yapl, sadelii, rahat ve btnnden taan ruh hamleleriyle beni ok arttlar. Bu ocuklar bu hale getiren a- lkan hocalar, onlar etraflarna daha derin ekilde bakmaya altrma- nn belki de bir aresini bulurlar. Yahya Kemal'in bir ok defalar naklettiim bir sz vardr: "Res- mimiz ve nesrimiz olsa, baka bir millet olurduk." Bu ocuk yazlar ve resimleri, bana gemi bnyemizin bu iki eksiinin tamamland devirde yaadmz mjdeledi. Bittabi resimler daha havalydlar. Ve byk resme daha yaknd- lar, yahut bu vehmi veriyorlard. Bayram yerleri, peyzajlar, deniz man- zaralar, kayk yarlar byk bir israf halinde etraf renge bouyordu. ocuklar burada son derece cidd idiler. Kendilerine gre eyay dzen- liyorlar, renk meselelerini hallediyorlar, hatta bilmedikleri izgi prob- lemlerine dyorlard. Fakat asl hoa giden taraf, btn dikkatlerine ramen bu iten aldklar hazzn aikr ekilde grnmesiydi. ki eseri ok sevdim. Kadn berberi ile karakalem bir deniz manzaras. Birincisi- ne Zhd Mridolu dikkatimi ekti. Acayip, karikatre doru giden bir neesi ve mizah vard. Bu iman kadn, onun mor elbisesi, onun ba- nn stnde bekleyen adam, yanbanda br kadn, btn o ok kaba ekilde hazrlanm terkip henz ifade eklini bulmam yaman bir dik- kati gsteriyordu. Deniz ve kayklar desenini ise dzeni bakmndan ilk grdm gn beenmitim. Biz ocuun behemehal ocuk resmi yap- masn istiyoruz. Belki haklyz. Yanlz bir noktay fazla unutuyoruz gi- bi geliyor. ocukluk byk yalara hazrlktr. Bu deserfde benim hou- ma giden ey, ocuun kendi yan mutlak ekilde gemi olmasayd. Bu tertip baka trl bulunamazd. ocuu kendisi olmasnda elbette ra- hat brakmal. Fakat yann stne kmas imknlarn da daima ver- meli, hatt biraz da zorlamal. Vaka bunlar ok mnakaa edilmi me- selelerdir. Fakat mutlaka halledilmi olduklarna emin deilim. Hatta ben, ocua, eskiden yapld gibi muntazam desen retilmesine ta- raftarm. Valery, desenin eyay grmemize, tanmamza yardm ettii- ni, hatta tek are olduunu syler. Elle gzn bu mterek dikkatidir ki bize hayatn asl kapsn aar. Renk, hele ocukta, uydurmadr, desen ise eya ile, kinatla temastr. On, oniki yalarndaki ocuklara, bir za- man Garb'da Virgile'i, bizde eyh Sd ve Hafz' okutup anlattklarm biraz fazla unuttuk sanyorum. ocukluk almas gereken merhaledir. Sakn bu ite biz bykler kendi zevkimizi fazla dnm olmayalm? Resimlerde beni dndren eylerden biri de, ocuun yazdan fazla hayata ak olmas, kendini fantezisine daha rahata brakmas oldu. Resimler mevzu itibariyle daha zengindi. Gz daha abuk uyan- yor mu diyelim? Hi olmazsa daha btn kavryor veya icat ediyor. Yazdaki sralama zorluklar burada belki kendisini daha az gsteriyor. Aradaki bu fark kaydettikten sonra bu yarmann neticesi olarak bende kalan son dnceyi syleyeyim: ocuklarmzn bu eserleriyle bugn milletleraras seviyedeyiz. Vaka dar memleketlere ait pek az yaz msabakas grdm. Fakat resim msabakalarnn ounu biliyo- rum. Bizim insan damlalarnn eserleri hi de onlarnkinden aa de- ildi. Gerek yazlaryla megul olurken, gerek resimleri seyrederken, asl yarmann yapld gn serbest olmadma ve bu kkleri i banda grmediime hakikaten zldm. Kim bilir ne byk bir dik- katle kalemlerini eme eme, ceplerinde mendillerini araya araya al- yorlard. Btn bu gayret ve tel arasnda gzlerinin ifadesini yakala- may ne kadar isterdim... Doan Karde 9 in bu yarmasnn ocuklarmzda gzel yaz ve resim zevkini arttracana eminim. Bu itibarla ok mhim grdm bu teebbsn devam etmesini temenni ederim. Daha rahat alma imknn vermek ekilleri de aranabilir. tiraf etmeli ki ocuklarn iki saat iinde hem mevzu bulmas, hem de almas olduka gt. Bel- ki de benim yukarda dokunduum kk eksikler bu yzdendi. By- le de olsa, bu iki saatlik almann mahsulleri sayesinde ocukluk de- diimiz o yar masal leme bir kere daha girdim. Cumhuriyet, 4 Ocak 1958, nr. 12013 FOTORAF VE RESME DAlR Fotoraf Msr tanrs R'nn alnndaki nc gze benzetirim. Bu nc gz, yalnz ok uzaklarda, hatt grnmezde kmldanan grmekle kalmaz, ayrca da gerektii zaman yerinden frlayarak R'nn dmanlarna saldrr ve onlar yenermi. Geen asrn iinde insan hayatna giren fotoraf, daha icadndan birka sene sonra getirdii imknlar ve kolaylklarla bizi artt. Bilgi ve retimin ihml edilmez yardmcs oldu. Sinemann icad ve ilim- de kullanlmas bu yardm n safa getirdi. Daha imdiden biyoloji, ge- limesine o kadar yardm eden, kendisine yeni imknlar salayan ve yeni ihtiraslar alayan, yaplmas ok g ve masrafl tecrbeleri bir defa iin tespit edilmesi sayesinde herkese aan bu yardmcya hemen her frsatta ve en selhiyetli azlardan teekkr ediyor. Fizik, kimya, tp, corafya, itimai bilgiler anketini en umulmaz yerlere kadar gt- ren bu icada gn getike bir kat daha borlanyorlar. Dokmanter fil- min, bu her grdn sadakatle kaydeden, gerei bozmadan nisbet- lerle oynayan ilve gz ve hafzann sokulmad yer yok. Sonsuz b- ykle sonsuz k hayatmza deta ekledi. Onunla yldzlarn ve en kk zerrelerin arasnda seyahatimiz kabil. Nasl bir masal ve trajedi iinde yaadmz bize asl gsteren phesiz ki odur. 1954 ylnda filmoloji kongresinde,bize Penguen kular zerine dokmanter bir filim gstermilerdi. Herkes gibi ben de bu hayvann siyah ve cidd elbisesiyle uzaktan insana benzediini bilirdim. Hatt Anatole France'n fantezisi, bu benzeyiten "Penguenler Adas" adl aheseri karmt. Fakat bu biare hayvanlarn nasl yaadklarn, bu benzeyiin onlara ne etin zahmetlere mal olduunu ancak bu filimde grdm. imdi bu filmi ac ile komiin, yasaklarla yaama iradesinin artc bir destan gibi hatrlyorum. Walt Disney'den ve onun "Yaayan l" nden de bahsedebilir- dim. Fakat burada, dzeni fazla hkim olan bu eseri ne dereceye kadar saf dokmanter addedebileceimiz! bilmiyorum. Filim, itima anket ve rportajda gazeteyi hemen hemer retL Bugn aziz dnyamzn btn olan bitenlerini, rahat bir koltuktan, ka- dife gibi yumuak bir karanln iinde gn gnne takip etmek, ii- rin btn ile tezatlarn mengenesi arasnda ne kadar abes bir lemde yaadmz, speklatifin dnda insan aklnn bareliini olduu gi- bi grmek ve onlara garip bir ekilde almak mmkn. Bize pek az gelen byk aktalite filimleri ndir seyehatlerimde en byk zevkimdir diyebilirim. Vaka sonu biraz tuhaf oluyor, bir, bir buuk saat sonra bu maherden acayip ve ok defa birbirini bozan i- kilerle azna kadar dolu bir kap gibi kyorsunuz. maj, belki bize en salam bilgiyi veriyor. Fakat ok defa da birbirini yok ediyor. Anla- lan gz hafzasnn kendisine mahsus bir ekonomisi var. Buna biraz da filmin kendi muvazenesi yardm ediyor. Filhakika bu cins filimlerde i biraz deiiyor. Fotorafn tecess- s ilimde olduu gibi tek bana kalmyor. Arkasnda sistemler, kom- binezonlar alyor. Onlar seiyor, ayklyor, srar, tefsir ve izah edi- yorlar. Ve bilhassa bahsettiim muvazeneyi kuruyorlar. yle ki, sonun- da nasl tahamml edeceinizi, grrken kendi kendinize sorduunuz eyleri biraz sonra unutuyorsunuz ve filim bitince biraz da yorgunlu- unuzdan gelen tatl bir bedbinlik iinde birdenbire ktnz sokaktan kendi leminize dnyorsunuz. Gerei u ki, bu yardmc melein kendi imknlarndan ve husu- siyetlerinden gelen baz kusurlar var. Realite ile fazla oynuyor ve ayr sanat imknlarn ve kendi estetiini br sanatlara fazla tatbik ediyor. Hi kimse fotorafn sanat bilgisine getirdii yardm inkr edemez. Bu gn bu sayede dnya aheserleri ktphanemizde ve duvarlarmzda. Bununla beraber bir yn mahzuru da beraber getirdi. Evvel re- sim ve heykeli kitapta seyre altk. Teferruat zerinde rahata ve ok yakndan durma terbiyesi, orijinaller karsndaki tavrmz deitirdi. Hatt biraz unutturdu bile. Hi olmazsa o. byk srprizi ortadan kal* drd. imdi artk kimse Sixtime'in tavann veya duvarlarn seyreder- ken bir asr evvelki l atmyor. Belki daha ziyade grdklerine benzeyip benzemediini iinden mnakaa ediyor. O birden artan s- caklk, o kaynama yok. Hatt fotoraf, imknlariyle zevkimizi az ok deitirdii iin sanat terbiyesi tam olmayanlarda orijinal eserler kar- snda bir eit hayal sukutu bile yaratyor. Filhakika fotoraf ok defa eseri bozuyor. Ufak bir zaviye dei- iklii, yandan bir gr, baz teferruatn zerinde lzumundan fazla srar etmeye imkn veren bir yaknlk, kardan, hatt muayyen bir mesafeden seyretmeniz iin yaplm bir eseri size bsbtn baka bir eser halinde veriyor. phesiz fotoraf burada kendi imknlarnn iindedir. Fakat bu imknlar eserin sahibinin niyetleri iinde deildir. Onun iddialarna yabancdr. Her sanat eserinin etrafnda teekkl et- tii cevherin kendisi olan -ahsiyetimiz gibi bir ey- dzen ve nis- pet, bu yzden kayboluyor, muvazene bozuluyor. Tek ve salam ko- numann yerini sadet harici telkinler alyor. Myron, "Disk atan"n kardan grlmek iin yapmtr. Fotoraf onu aadan ald an- dan itibaren bu muvazene aheseri birdenbire bir deniz ve su oyunu hline girer. Kendi stnde toplanm dinamizmin yerini hareketin kendisi alr. Vaka fotoraf bunlar yaparken baz gzellikler elde etmiyor de- il. Hatt Malrant'n, sanatn ve sinema estetiinin byk srrn bul- duu bir eit bylemeye de erdii oluyor. Fakat bu by artk sahi- binin deildir. Hakikatte biz Seopas'nn, Donattello'nun yerine sanat- nn ehli, kat sahibi, uraya buraya trmanmay bildii kadar siyah oda- nn srrna da sahip fotoraf ile karlayoruz. Bu, musikdeki o ikin- ci elden arrangement (onarma) lara da benzemez. nk musikde Bach'n bulduunu nihayet Liszt veya Schumann, yni bir baka mu- sikiinas, ayn tekniin iinden yetimi bir insan tamamlar. Onlarda hi olmazsa sanat ve hayranlk ayn cinstendir. Burada ise ayn tekni- in insan ie giriyor. Filhakika bir fotoraf byk bir sanat amat- r olabilir Fakat fotoraf sfatyla ressam ve heykeira olamaz. Resimde tehlike daha azdr. Fakat orada da teferruatn tecridi var. Joconde'un yz beyaz perdeyi veya kitap sayfasn -hatt bazan bir ksmm da keserek, yani sayfadan tamamasn temin ederek - tek ba- na kaplaynca, phesiz ki, bu tecritle ben Leonard'in resmettii ka- dn daha iyi tanrm. Fakat buna mukabil btn ve tablo fonunu, K m^ i vetini, o kayalk manzaray, gk ve mavi suyu, srrn az gibi bir ta- rafta duran maaray, hlsa bu ban stne dt btn o Floran- sa peyzajn, tablonun asl kendisi olan mzikaliteyi, onun unsurlarn kaybederim. Halbuki bunlar Leonard'in -bugn baz fenomenolojist mnek- kidlerin hakl olarak iddia ettikleri gibi- ocukluunun htralar, hatt ruh hayatnn sembolleridir. Biz bir ehreyi, bir inam belki ok defa rastladmz anda grrz. Fakat bazan da btn mrmzn arasn- dan grrz. Ve asl o zaman grm oluruz. Kald ki Leonard cinsin- den bir adam btn bu kalabal bir ehrenin etrafnda ancak kurucu unsurlar olarak toplar. O halde ehrenin tecridiyle Leonard n bys gidiyor, yerine fotorafn bir imkn, onun hazrlad bir by geliyor. Burada kendime ait bir htray nakletmek isterim. Yangndan ev- vel Gzel Sanatlar Akademisi'nde I. Dnya Harbi esnasnda naslsa getirtmeyi akl ettiimiz, tabi byklkte ve asln hi de aratmyacak kadar baarl -sadece ressamn kendi eli dememiti- bir Velasquez kopyas vard: "Breda'nn Teslimi." Geni bir gk altnda ve az ok plak bir manzarada bir yn valye, at ve gn boluunu delen mzraklar... Eski sultan yalsnn birinci kat sofasnn denize doru olan kntsnda, Goya'nn yine kendisi kadar gzel kopya edilmi s- panya kral ailesinin o acaip ekilde itinal, teferruatiyie ve realizmiyle insan bir birsam gibi yakalayan resmiyle kar karya aslyd. Fakat her nedense, iki tablonun ikisi de tabi bak hizasndan biraz aa aslmlard. Evimizin eyas gibi bir ey olduu iin mnasebetlerimiz gnlk mnasebetler eklinde idi. Her ikisini de bakmadan grrdm. Bu yzden dokuz sene rahatsz oldum. nk nlerinden geerken da- ima tablolarn alt ksmnn teferruatn grmee mahkmdum. Bazan mcerret bir resim, bazan peyzaj tecrbesi oluyorlard. Hele Velasqu- ez deta Corot'tayordu. phesiz byle de gzeldiler. Fakat bu, iki ressamn ikisine de ihanetti. Onun iin sonuna doru det etmitim, ge- riye dner, blmeye girer, her iki tabloyu btnyle seyrettikten sonra yoluma devam ederdim. Benim istemiyerek yaptm, fotoraf her gn ve her vesile ile yapyor. Yukarda bahsettiim filmoloji kongresinde filim ve sinema este- tii ksmn idare eden sanat tarihisi Francastel'in sanat fotoraf ve fimlerinde byk endielerinden biri de bu kt kullanlan teferruat zevkinde toplanyordu. Hakk da vard.Van Eyck'n mehur brahim ile smail hikyesi triptiindeki klavsen alan melein mantosunu tek bana byltrseniz elinizde sdece muhteem bir kuma kalr. Sinema bu husus dzen ve imknlar yznden az ok btn g- zel sanatlarda olduu gibi edebiyat ve sz sanatlaryla da karlar. Temsil bakmndan, bilhassa sesli filimden sonra tiyatronun, hikye kudreti ile romann, grnleri konuturan realizmi ve keskin belaga- t ile hitabetin -burada sinema, Cesar*n bakla delik deik vcudunu Capitole'e tayan ve eski, yeni btn yaralarn halka gsteren Sha- kespearean Oktavius'una benzer- telkinle iirin, eitli oyunlariyle masaln ve fantastiin ister istemez karsna kmtr. Tpk fotora- fn bir asrdan beri resim ve heykelle karlat gibi. Ve nasl fotoraf bu iki sanat (resim ve heykeli) deimee, hat- t balang noktalarndan aynp kendi tabiatlar dna kmaa, yahut yeni imknlar aramaa zorluyorsa, yarm asrdan beri sz sanatlarn da ylece iinden fethe alyor. Bu sanatlara getirdii deiiklikler- den sarfnazar, onlar bir eit mdafaa vaziyetine soktuu aikrdr. uras var ki, o, zihn hayatmzn, phesiz dilden daha kuvvetli yahut hi olmazsa onun kadar zengin bir esas unsuruna, imaja dayanyor. l, 1 Nisan 1957, nr. 2 FREYA'NIN SERAMK SERGSl Seramik atein ocuudur. Orada ekmek gibi pier, meyve ve mevsimler gibi olgunlar. Fakat bu, tbir caizse, macerann sonudur. Daha evvelinde iyi yorulmu balk, insan elinin her dikkatini ve d- ncesini kabule evvelden hazr, canszlar leminde btn bir yarat masal douracak kadar maddemize yakn bu uysal madde vardr. Ta- biatta, yahud herhangi bir atlyede kendisine verilecek ekli bekleyen bir amur yn grp de bir an iin olsun avucunun ii ve parmakla- rnn ucu yaratma ihtiyaciyle tutumayan kim vardr? Bu biraz da a- kn dvetine benzer. Seramik her eyden evvel bir yn okamadan doar. mlekiye eski insanlar hangi gzle baktlar? Bunu bilmiyoruz. Maara devirlerinde ate, belki de elinin hneri topluluun hayatna o kadar kolaylk getiren seramikinin elinde idi. Belki de bycnn kendisi ve yardmcs idi. iler ve tanrlar teekkl edip de seramik al- ak gnll bir zanaat olunca tabi bu bak deiti. Seramikinin pres- tiji, yapt eserlerin hususiyetlerinden gelen bir istiare oldu. anak mlek, dayankszl ile bize eyada insan talihini gsteriyordu. Bu dayankszlk, imlin abukluu ve seri halinde oluu ona ve eserleri- ne bir eit ibret gzyle bakmamza sebep oldu. Bu noktada seramik, heykelden kendinde mevcut zaaf fikriyle ayrlr. Heykel daima salam maddeyi arar ve biraz da bu maddenin kendisiyle bizim talihimizden ayrlr. Zaten insan veya baka canllarn ekillerini daha yksek pln- lara geirmee alr. Heykel tanrnn kendisi olmak iindi. Ve bu sa- natta tanrlatrma daima biraz devam etmitir. Ben o kanaatteyim ki, mer Hayyam, heykel yaplan bir medeni- yetle yetimi olsayd, gene insan talihinin ac yzn mleki tezg- hnda bulacakt. Gecelerini sonsuz mekn arzalarn seyretmekle gei- ren bu felekiyat ir, knk veya salam testi ve srahilerde insan ta- lihinin en iyi remzini buluyordu. Eskiler seramii daima sevdiler. Eski medeniyetimiz hal gibi se- ramiin de cennetiydi. Koyu ve yaldzl lciverd, step bahar sars ile Seluk inisi, altn siyah veya lcivertle birletiren, mavi ve yeile b- tn bir mistisizmi emanet eden on beinci asr Osmanl inisi, kiremit krmzsnn, mavinin ve beyazn zaferi on altnc asr inisi mimarmi- zin belli bal ss, hatt btn bina kendisine emanet edildiine gre byk -ve biraz da eknomik- yardmcs idi. ininin yan banda eski Yunan ve Roma'nn kk heykelciklerinin -Bergama mzesinde ne gzelleri vardr!- mcerrette kardei olan ve tek bir iei, nevi idea- snda gstermek iin yaplma benzeyen emiblbllerden, ince ha- murla Bektai fincanlarna varncaya kadar bir yn eya, dedelerimi- zin gnlk hayatna en ufak dikkatte btn bir rya lezzeti katyorlard. Hakikat u ki, ister byk mimarnin emrinde olan znik gibi res- m atlyelerde alsn, ister anakkale'de ve yurdun her kesindeki husus sanat ocaklarnda, halk sanatlarnn k devirlerinde bile ya- ratcl kaybetmi gelenekleriyle eser versin, seramiki eski Trk za- naatnn en haysiyetli ehrelerinden biridir. Topkap sarayndaki ini koleksiyonlarn ve bunlar arasnda bil- hassa husus atlye mahsllerini dikkatle seyredenler bu sanata eskile- rin verdii ehemmiyeti derhal grrler. British Museum'da zerinde Ashab- Kehf in adlar yazl, Keeci-zde Fuad Paa konandan gel- me byk bir ini ocak vardr. Bu oca seyrederken seramiin imkn- lar zerinde uzun uzun dnmtm. ster sadece Fuad Paa'nn fan- tezisinden domu -Ocak ve ark'n uyku kahramanlar olan Ashab- Kehf in byle birbirlerine balanmas Abdlziz Han'n septik, alay- c, fakat alabildiine uyank vezirine ok yakr- ister daha evvelden yaplm olsun, bu nadir eser, ngiliz mzesinde medeniyetimizin ha- kik bir temsilcisi gibi idi ve sadece varlyla bize ait bir zaman hi durmadan iln ediyordu. Gemi zamandaki bu zenginlii ve ehemmiyeti, seramii, tpk musikimiz gibi, bizim iin ok tehlikeli klmt. Freya'da en been- diim taraf, bu tehlikeyi ilk sergisinden sonra derhal sezmesi, eskinin allm modalarndan faydalanmaa kalkmamas, onu kendi lemin- de rahat brakarak yeni ifade vastalar aramasdr. Baz eyler unuttuumuz nisbette iimizde yeniden doarlar. Es- kiyi kovalamak bir takm enkazn taklidinde kalmakt. O gnee do- ru deil, gnein peinden giderek, bulabildii derecede tabii, anr| | bulanlardandr. Ayrca da bu ok eski sanatn, gndelik ihtiyalarmz byk sanayi'in tatmin ettii bir devirde, fonksiyonunun deieceini iyi anlamt. Daha ilk tecrbelerinden itibaren seramii baka iklimle- re tamaa alt. Bu sayede seramik eserleri ilk iaretimizde pitik- leri atein arasndan hizmetimize koan uysal cariyeler olmaktan kur- tuldu. Bu ate kzlar imdi byk resmin ve heykelin gururuyla bize geliyorlar. Tabak gibi, fincan gibi hususi bir i grenler bile bizimle bir sevgili nazyla, edasyla konuuyorlar. Ka defa atlyesinde bu sevimli kadn ve iyi dostu azndan hi snmeyen sigaras, elleri amur iinde alr veya kendi i ryasn, dalgn, bu sigara dumanlarnda kovalar seyrederken heykelle kuyum- culuu birletiren eski rnesans ustalarn hatrladm. Byleleri bizde de vardr. inicilie veya tahta oyucu luuna merak eden ve kendi yaz- dklarn, kendi tezhiblerini bu tekniklere kendi elleriyle geiren hattat- lar ve minyatrcler demek istiyorum. Ben ikisini, rahmetli smail Hakk Bey'i, aziz dostum Necmettin Efendi'yi ahsen tandm. kisi de baka tekniklerde sanatlarn denemei retiyorlard. Bu yzdendir ki Freya'nn baz eserlerini seyrederken onun bu ie bir ka yl evvel ve gzmzn nnde baladn, ilk sergisini k- sa hayatnda o kadar i gren ve kapanmasna o kadar zldmz Maya galerisinde atn unutur, ikinci olduuna kendi kendime karar verdiim bu sanattan evvelki eserlerini aran m. Hakikat u ki Fre- ya'nn seramiklerinin seyircileri, bu sanatkra, muhayyelelerinde dai- ma bir ressam ve heykeltra mazisi -Mavi Ku biblolarnn gzellii- yaratmaa ister istemez mecbur oluyorlar. Kz Teknik retim sergi salonunda at bu son sergiyi dolar- ken ilk duyulacak ey, zannediyorum ki budur. Freya inilerine sade- ce bir kabartma vermekle, seramii mozaykla, emayla, mermer ve tahta ile birletirmekle, yahut ifade kuvvetiyle ski derhal yakalayan o ku figrlerini yapmakla kalmyor, baz levhalarnda dorudan doru- ya resme ait uslleri bile kullanyor. Baz ressamlarn sadece sa- thta kayan ve satha den madde olmaktan kurtarmak ve eyaya sin- dirmek iin bulduktan areyi artk herkes bilir. ki fra darbesi veya dokunma arasnda muhakkak kk bir ukur vardr ve k size yuva- dan, eyann kendisinde varm, onun zerrelerinden dalan bir eymi gibi gelir. Freya st ste geni izgiler veya entiklerle bu usul tp- k bir ressam gibi seramiklerinde kullanyor. Zaten byk devri hare- ketleriyle, dier karlamalaryla, tek deer ve renkler zerinde srar- laryla, objesini kendi yaratma ihtirasndan gelen btn fikrisabitleri, imknlar ve lezzetleriyle modern resmin btn oyunlarn, "abstrai- f nin ayklanm iir ykn ve gaynuur alkanmasn onda bulabilir- siniz. u artla ki seramiin kendi maddesinin getirdii deiiklikler arasndan. Freya bu iki teknik arasndaki vaziyetini bildii iin pano- larn adlandrmaktan bile ekinmez. Evet, bu sergideki eserlerinin o- unun stnde "Boazii", "Seluk", "interference" (karm) gibi ad- lar greceksiniz ve armak yle dursun, bir vaziyeti tesbit ettii iin memnun olacaksnz. nk onda seramik biraz da seramie kardr. Bu sergide bir ka benzeriyle beraber en ok sevdiim eserlerden biri olan karma veya karm panosu, bu, iki bal demeyeceim, iki ruhlu domu eserlerdendir. Bu panoda, yukarda bahsettiim izgiler arasnda bir filigran gibi ilk bakta ancak hissedilen, fakat n bu- lur bulmaz serpilmi mercan ryalarn bir yn rengin arasndan bize gnderen ve btn panoyu iten aydnlatan kk krmzlar, bu renk ve hareket cnbnn ortasnda klelenmi byk krmz leke, bir tekniin hududunu gerekten zorlam, hatt biraz da tesinden konu- an eserlerdendir. Sadece k ve renk oyunlar haline gelmi "Mek- siko ylan" da, Lawrance'in bir romannn adn veren eski 'Tanr Ka- natl Ylan" olacak sanrm, bu teknikle yaplmtr. Belli ki bu sera- miki atee ve aleve neler borlu olduunu biliyor. Ate krmzs, tu- runcu, kiremit ve mercan krmzlar bu inilerin ve seramik eserlerin bir ounda ya hapsolduklan noktadan btn panoyu aydnlatyor, ya- hut da alev alev, bir masal horozunun kuyruu gibi iyi taranm, ou yanda kesildii iin muhayyelemizi bir afak rengine boan mnhati* lerle szlyor. Madem ki krmzdan bahsettim, Freya'nn sanianndan da bah- setmeliyim. Bir ka panoda bu g renk -san ok gzel fakat huysuz, hatt kskan kadnlara benzer- tek bir lekeden btn bir cokunluk yaratyor, bazan da btn panoyu, ok sevdiim masann birinde om duu gibi, btn terkibi dolduruyor. Beyazlar da byle. Kk bir pa- nonun bir kesinde, bulak beyaz leke, tek balarna bir eit iti- raf pimanl ve midi yaratyorlar. "Boazii gecesi" panosu, deta tek renkli, sade mavi ve lciver- din gamlariyle oynuyor. Ve yalnz dipteki krmzdan aydnlanyor. Bu panoda Freya seramikiden fazla ressam grnyor. Fakat aldanma- yalm, bu resim btn muvaffakiyetini seramie nakledilmenin getir- dii deiiklikten alyor. Ona bakp da sanat tecrbelerinin bir teknik- ten brne geerken kazand eyi, o ift grten, st stelikten ge- len acaib byy fark etmemek imknsz. Resimde sadece karanlk de- nip geileceine emin olduum bu pano kadar Boaz gecesini bize ve- ren, bizi karanl ve ile sert bir rzgr gibi sran eser az grdm. Kendisinin de mimar olduu ve yaptrd kklerdeki inilerin desenlerini bizzat izdii sylenen Aleddin Keykubat'n ruhunu ad edecek kadar gzel olan "Seluk inisi" bsbtn baka bir teknikle yaplm. Alt tarafn dolduran lciverdin stnde birdenbire yeil bir ke alp geniliyor. Bu basit renk karlamas Freya'ya bir sl- bun zn yakalamak imknn vermi. u var ki hendes nisbetini kr- d Seluk kabartmasndan faydalanm. Bizim malmz olan btn bir ark, ilk bakta ahenksizlik hissini veren bir ka ritm knndan ok tabi bir netice gibi douyor. Yazk ki byye kadar giden acaip tecridlerin, ekspresyonist tara- f stn bir realizmin (Vatoz Balklan), bir yn bilginin, bir yn us- ta terkibin, byk bir renk sevgisi, hatt cokunluu ve sarholuunun bizi o kadar artt bu serginin btn zenginliini burada sayamaya- cam. Bizi durmadan Hitit'e, eski Osmanl'ya, Seluk*a, Aztek ve Maya'ya, Bizans'a ve Primitif sanatlara, halk sanatlarna tayan bir sanatkr tek bir misalde takip etmek imknsz. O, hep kendisi kalmak zere, yahut kendisini bulmak iin -belki de bizi aryor,- durmadan ik- lim deitiriyor. En iyisi, bilhassa sevdiim eserleri ksaca iaret edeyim. Girerken sa tarafta orta vitrindeki kulu tabaklar, kar taraftaki iki yazmal ta- bak, -btn halk sanatmz ve zevkimiz- son Meksika seyahatinin il- ham olan fetii- ben, yanm aala ininin bu ok gzel birleme- lerine serviler adn koydum. - hemen hepsi bir mcevhere benzeyen fincanlar, kahveci tepsileri, emayeden ve br maddelerden yaplm kadn ssleri, primitif gne panosu en sevdiim eserler oldu. Her sergi gibi bu sergide de zayf, daha dorusu cesaretiyle dikka- ti ancak eken veya bu cesaret yznden kaybeden bir ka eser var. Fa- kat beyaz mermer paralarnn ortasndan o sadece slp oyunu kula- r uurtan, iki narh bahenin o sade fakat masal dolu terkiplerini bulan bir sanatkra, bir ka tecrbenin henz yarda kalm olmas arabuk affediliyor. Zaten onlar br gzellikler arasnda fark bile etmiyoruz. Bugnk manzarasnda Freya, Trk sanatnn btn bir kesini dolduran byk ve feyizli bir mevsime benziyor. Bunu eserlerini teker teker grdm zaman hissetmitim. Fakat imdi atlyenin dnda ve hep bir arada grdm zaman daha iyi anladm. Freya'nn sergisi, yakn tanyanlar iin dahi bir hayret vesilesi oldu. Aziz dostumu teb- rik ederim. Cumluriyet, 14 Kasm 1958, nr. 12322 Dergh Yaynlar A H M E T H A M D TANPINAR Btn Eserleri Edebiyat zerine Makaleler Be ehir Yahya Kemal (inceleme)
Bjfn iirleri Huzur (roman) Saatleri ayarlama Enstits (roman) Mahur Beste (roman) Sahnenin Dndakiler (roman) Hikyeler Tanpnar'n Mektuplar Yaadm Gibi