Está en la página 1de 464

Dergh Yaynlan : 22

ada Trk dncesi dizisi : 3


Yaadm Gibinin yayn haklar Dergh yaynlarna aittir.
Bu kitap her nne gelen yere link olarak yollanamaz.
coderbie
Ahmet Hamdi Tanpnar
Hazrlayan: Prof Dr. Biro Emil
YAADIIM GB
DERGH YAYINLARI
Peykhane cad. G. Cami sok. Nu: 57/1
34490 emberlita /stanbul
(0-212)516 12 62-516 00 47 Fax: 516 19
B I R I N C I BASKI
KNC BASKI
N C BASKI
1970
EKM 1996
ARALIK 2000
ISBN: 975- 7462- 94- 2
Yaultm Gn A Ajans tesislerinde hazrlam ve baslm.
Gven Cil lev Mi de ciltlenmitir.
SUNU
Yakn gemiimizin fikir hareketleri asndan en yo-
un alma ve arpmalara sahne olduu devir, Osmanl
Devleti'nin i ve d basklarla paraland XX. asrn ilk
yirmibe ylna tekabl eder. Devletimizin inan, deer ve
messeseleri Tanzimatla beraber sarslmaya balarken ay-
dnlarmz bu inan, deer ve messeseler yerine oun-
lukla d kaynakl yeni dayanak noktalan aramaya koyu-
lurlar. Bu aratrma ve taklit dneminin akabinde ortaya
kan grler, asrn banda eitli siyas grup ve yayn
organlar ile tartmaya, memleketin kaderine hakim ol-
maya alrlar. ada Trk dncesini bu alma ve fi-
kirlerin rnlerinden balatarak gnmze kadar getiriyo-
ruz.
Bu dnem Trk dncesi geleneksel dnya gr-
mz ve deerler sistemimizin izlerini tarken, Bat'nn bi-
zim iin yeni olan fikir ve deerleri de dnce dnyam-
za alanr. XX. arn ilk eyreinde meydana kan yeni
Trk devletinin idar, itima, hukuk ve kltrel yapsn-
da grlen zellikler de bu hkm dorulayacaktr. Ancak
geen yarm asrn iinde oluan resm ideolojinin belirle-
dii dnce izgisinin dnda gelien, bu ideolojinin ak
brakt bask boluklarnda darya szmaya atan, ye-
SUNU
ni ve yerli olmaya ynelik baz grlerin de memleketi-
miz ve meselelerimiz zerinde etkileri grlmtr.
Ahmet Hamdi Tanpnar'n eitli gazete ve dergilerde
yaymlanm yazlarndan derlenen Yaadm Gibi yaza-
rn, air, hikayeci - romanc ve edebiyat tarihisi olarak
mill kltrmzle ilgili zl fikirlerini yanstmaktadr.
D E R G H Y A Y N L A R
iindekiler
Tanpnar'n denemeleri hakknda birka sz / 11
kinci baskya nsz / 13
/ insan ve Cemiyet
insan ve cemiyet / 21
ark ve garp arasnda grlen esasl farklar / 24
Kltr ve sanat yollarnda gsterdiimiz devamszlk / 28
Medeniyet deitirmesi ve i insan / 34
Asl kaynak / 40
Hayat karsnda mnevver / 44
Bir bayram hazrl / 48
Gmen davas / 51
Kitap korkusu / 57
Bitmeyen raklk / 62
Amatr yokluu / 64
Ylbanda dnceler / 66
Mussolini'ye dair / 71
Sava ve bar hakknda dnceler / 77
Kelimeler arasnda elli yl / 81
Mucizeli bir mr / 87
Kahraman ve lm / 93
Atatrk/96
Atatrk'ten alnacak byk ders / 107
Anayasa'nn Trke'lemesi / 114
I N D E K I L E R
// nsan ve tesi
nsan ve tesi / 119
Gzel ile sevgi arasnda / 123
Aka dair / 129
Ak ve lm / 134
III ehir
stanbul/Istanbul * un mevsimleri ve san'atlarmz / 1
Karanlklarn tad / 158
Lodosa, sise ve lfere dair / 163
Yaklaan byk yldnn-I / 171
Yaklaan byk yldnm-H / 175
stanbul'un fethi ve mtareke genleri / 179
Trk stanbul / 184
stanbul'un imar / 190
ibrahim Paa saray meselesi / 195
ehir/ 203
Kenar semtlerde bir gezinti / 210
Bursa/Bursa' nn daveti / 215
Bursa yangn / 220
Mara/M arallarn bayram / 226
IV Paris Tesadfleri
Bir uak yolculuundan notlar / 235
Paris'te ilk gnler / 243
Dolu bir gn / 249
Notre-Dame'de babo dnceler / 255
Paris tesadfleri-I / 261
II/Mehurlarn evi / 265
III/ Tablolar nnde iken / 269
IV/ Tiyatrolar ve kahveler / 273
Bir dostu uurlarken / 278
V Trk Dili ve Trk Edebiyat {Mlakatlar)
Ahmet Hamdi Tan pnar'la konutum / 283
Ahmet Hamdi Tan pnar diyor ki / 291
Ahmet Hamdi Tanpnar'la bir konuma / 296
Ahmet Hamd Tanpnar anlatyor / 300
Ahmet Hamdi Tanpnar diyor ki / 311
Ahmet Hamdi Tanpnar anlatyor / 315
Ahmet Hamdi Tanpnar / 324
Profesrlerimiz konuuyor: Tanzimat edebiyat profesr air Ah
/ 331
Edebiyatmzda duraklama m var? / 335
Ahmet Hamdi Tanpnar anlatyor / 338
Kerkk hatralar / 341
Antalyal gen kza mektup / 348
VI Musiki
Musiki hlyalar / 357
istanbul konservatuvar ve musikmiz / 361
ismail Dede / 366
Musikye dair / 375
Yahya Kemal ve Trk musiksi / 377
VII Plastik Sanatlar
Anavatan topraklarndaki Trk eserlerinin ortaya konmas
Trk vatandann hakk olmaldr / 385
Kendi kendimize doru / 388
Resim ve heykel mzesi / 392
Sanatkr da hatrlayalm / 396
Gzel Sanatlar Akademisi sergisi / 399
Genlerin sergisi ve sanat meselelerimiz / 402
Bir resim sergisinde / 412
Bedri Rahmi'nin bir sergisi / 419
Eren Eybolu'nun sanat / 422
Eren Eybolu'nun sergisi / 427
Cemal Tollu ve resimde yap / 434
iki mhim sergi / 440
Nuri iyem'in son sergisi / 446
ocuk ve resim / 450
ocuk dnyas / 455
Fotoraf ve resme dair / 460
Freya'nn seramik sergisi / 465
TANPINAR'IN DENEMELER HAKKINDA
BRKA SZ
190Tde istanbul'da doan Tanpnar, ocukluk yllarn kad olan
babasyle beraber, henz Osmanl imparatorluu'nun iinde bulunan
Kerkk ve Musul'da, Karadeniz ve Akdeniz kysndaki ehirlerde, do-
u, orta ve bat Anadolu ehirlerinde geirmitir. Onun d leme kar-
son derece hassas olan ruhu bu ehirlerden pek ok intiba hafzasn-
da saklar. Mtareke yllarnda niversitede Yahya Kemal'in talebesi
olan Tanpnar, ondan batl bir gzle Trk tarih ve san'atna bakmas-
n renir. Daha sonra o, asl metinlerinden Bat'nm byk ir. ro-
manc ve fikir adamlarn okur. Tanpnar'n sevdii en mhim kelime-
lerden biri "dikkat"dir. O, dehay bu kelime ile izah eder. Derin bir ta-
biat ve gzellik duygusu, zengin bir muhayyile, geni bir kltr ve
duygu ve dncelerini san'atkrne bir ekilde ifade etme gc... -
te Tanpnar' Cumhuriyet devrinin en kudretli yazarlarndan biri hali-
ne getiren bu mstesna kabiliyetlerin terkibidir. Onun iirlerinde, hika-
yelerinde, romanlarnda ve denemelerinde bu mstesna kabiliyetlerin
parltl akislerini bulursunuz. Hi tereddt etmeden syleyebilirim ki,
Tanpnar, Trk edebiyatnn, bugne kadar yetitirdii en zengin kl-
trl yazandr.
Eserlerinin zor anlalmas, kafasnda ve ruhunda yl olan duy-
gu, hayl ve dnce hazinesini kendisine has, kompleks bir terkip ha-
linde ortaya koymak istemesinden ileri gelir. O, gergin bir dikkatle, bir
ka kere okunmas gereken yazarlardandr. Hi bir cmlesi bo olma-
d iin eserleri zerinde kafa yoranlar harcadklar emein mkfat-
n grrler.
Tanpnar, Trk edebiyatnn en byk denemecilerinden biridir.
Kendi nevinde yegne olan Be ehir adl kitab, Trk edebiyatnda
benzeri olmayan XIX. Asr Trk Edebiyat Tarihi onun zengin kltr-
nn, orijinal grlerinin en kuvvetli ahitleridir. Tanpnar, bunlarn d-
nda, ayn derecede deerli makaleler de yazmtr. Zeynep Kerman,
Edebiyat zerine Makaleler adl kitapta, Tanpnar'm edebiyata dair
yazlarn toplamt.
Dergi ve gazetelerde dank olarak duran bu yazlar bir kere
okunduktan sonra unutulmulard. Kimse onlar bir arada toplu olarak
grmemiti, yazarn kendisi bile. imdi okuma zevki olan herkes,
Trke'nin bu gzel yazlarn okuma saadetine kavuacak. Bundan
dolay bu ie emek verenlere teekkr borluyuz.
Bir araya gelen bu yazlar, Tanpnar n alka ve dnce sahasn,
ana fikirlerini daha ak bir ekilde gsteriyorlar. Bunlardan anlyoruz
ki, Tanpnar, tabiata olduu kadar tarihe, memleket meselelerine oldu-
u kadar san'at meselelerine kar ruhu alabildiine ak bir fikir ada-
mdr. Onu okurken insan bir ideolojinin dar snrlan iinde boulmaz,
tabiatn, tarihin, san'atn, gerek ve haylin geni ufuklarnda nefes
alr. Kafalara zorla emberler geirmek isteyenlere kar en tesirli va-
sta, ite bu neviden denemelerdir
Tanpnar, milliyeti bir fikir adamdr. Fakat onun milliyetilii,
bir "doktrin milliyetilii" deil, mill varl her cephesiyle yaamak
isteyen ve dnyaya kapal olmayan "kltr milliyetiliindir. Son yl-
larda gelimeye balayan geni ve zengin muhteval "kltr milliyeti-
lii" akmnda Tanpnar'n bu denemeleri ve dier eserleri mhim bir
yer tutacaktr.
M E H M E T K A P L A N
KNCt BASKIYA NSZ
Bir sanatkrn en yksek seviyede estetik zevki, tlhlatrtlmt
dikkati ("Ben ki dikkati ilhlatrmmdr....", "...Daha byl bir ke-
lime bilmiyorum..") ve derin sezgisi Bir ilim adamnn ok geni
bilgi birikimi, kltr muhtevas San'atn ve ilmin hafif bir tlle rt-
t fikir adamlnn sanatkrane sezgi ve dikkatle insan, cemiyet,
kltr ve medeniyet meseleleri zerindeki tehis, tahlil ve teklifleri...
Nihayet btn bunlarn imajl, iice hayaller, armlar, sembol, isti-
are, tebih ve mecazlarla rlm, Trke'nin iyi yontulmu nadide
mcevherler gibi kendi gzellikleri iinde parldayan, gz ve zihin ka-
matran harikulade slbu... Hlsa estet bir sanatkr, ilim ve fikir
adam... phesiz Ahmet Hamdi Tanpnar'dan bahsediyorum. Bunun-
la beraber hereye gzellik zaviyesinden bakan ve bakt hereyde g-
zellik ve iiriyet bulan Ahmet Hamdi Tanpnar'n -belki de byle oldu-
u iin- en az hakk verilmi yn fikir tarafdr. Onun iir, roman ve
hikyelerinde bile salam fikirler para para esere yediri Imit ir ve s-
tad Valery'nin benzetmesiyle "meyvann iindeki gizli gda" gibi ok
defa farknda olmadan okuyucuyu besler. Eserlerinin kuvveti ve kal-
cl biraz da buradan gelir. Hatt iyi nfuz edilmek artyla edebi
eserlerinin arka plnnda dahi -bilhassa iirlerinin- duyudan duygu ve
hayale ve sonra fikre doru ykselen zihn ve edeb bir yaratma meka-
nizmas vardr. Tanpnar'da estetik yaratn da, dil, ilim ve edebiyat
zenginliinin de sebebi ve temeli budur. Objektif bir bak ve davran
tarznn hakim olmas gereken ilim eserlerinde bile ilim adam Tanp-
nar ile sanatkr ve fikir adam Tanpnar yar halindedirler. Birincilik
ise daima mnhaldr. Tanpnar'i okumann ve anlamann bir gl
de buradadr.
kinci glk onun ilim, fikir ve san'atn eitli sahalarna kar
duyduu derin alkadr. Kendisini srekli okumaya ve dnmeye sev-
keden bu alkadan sonunda Yeni Trk edebiyatnn en kltrl ilim ve
fikir adam, en kompleks ahsiyete sahip sanatkr ve Trkiye'nin y-
zelli yllk Batllama sancsndan beklenen terki, ark-Garb sentezi-
ni gerekletiren Trk aydn tipi domutur. Trk, Dou ve Bat ede-
biyatlarndan eser, fikir ve ahs olarak durmadan yapt zikirler, b-
tn trleriyle ark ve Garb san
9
atlar: Edebiyat, musiki, resim, mima-
r, heykeltralk, sonra estetik, mitoloji, psikoloji, felsefe ve bilhassa
tarih -("Cevdet Paa'y tekmil ve tekrar tekrar okumayan Yeni Trk
edebiyats olamaz/')- onun nesir eserlerini bir petek gibi mtemadi-
yen ren kltr arlan halinde zihnimizde uuldar ve hep birden ayni
anda hcum ederler. Bu kadar geni ve derin bir kltr muhtevasn zi-
hin yorgunluu, hatt zihn bir ztrap hissetmeden okuyup kavramak
elbette ki kolay deildir.
Hakikat u ki, okuyucuda bu derecede idrak zorluu yaratan ba-
ka bir san'at, ilim ve fikir adammz yoktur. Tanpnar'm eserlerini tek-
rar tekrar okumann ve her defasnda cmle cmle zerinde dnme-
nin zarureti bundandr. Bu zarurete katlananlar, bir zaman sonra kltr,
ilim ve san'at meselelerinde yollarnn nasl ksaldn, hangi keifler-
le zenginletiklerini ve nasl ikinci bir kltr ahsiyetine brndkleri-
ni, kltrde dahi yksek bir zevk ve hassasiyetin ne demek olduunu
ve nihayet Trke'nin eriebildii en son gzellik ve mkemmellik
hadlerini anlayacaklar ve Tanpnar'n her eserini baucu kitab yapa-
caklardr. Benim, ahsen krk yllk Tanpnar seyahatimin sonunda var-
dm menzil bu olmutur.
Tanpnar'n btn eserleri bu zenginlii gsterir. Fakat asl dene-
meleridir ki, eitli sahalar kapsad iin "Btn Tanpnar bu dene-
melerindedir." demek hi de mbala deildir. Prof Dr. Zeynep Ker-
man, edebiyata dair olanlarn Edebiyat zerine Makaleler adyla ya-
ynlamtr. Edebiyatn dnda kalanlar, ilk basks 1970 ylnda yap-
lan Yaadm Gibi ad altnda toplanmt. 25 yl aradan sonra kitabn
ikinci basks bugn ilvelerle kyor. (Sadece bu eyrek yzyllk ara,
Trkiye'deki kltr seviyesinin nasl deniz seviyesine doru alald-
n gstermeye kfidir.) Prof. Kerman Edebiyat zerine Makaleler'in
nc basksna Yaadm Gibi
9
m V. Blm* n tekil eden ' Trk
Edebiyat" Blm'nden 7 makaleyi eklemitir. Bu itibarla Yaadm
G/W nin yeni basksnda bu makaleler karlmtr. Onlarn yerine her
iki kitapta da yer almayan Tanpnar'n mlakatlar, dile dair fc yaz,
bir mektup ve bir hatra yazs eklenmitin Ayrca, I. baskda eksik ka-
lan baz fikir yazlar ile resimle ilgili olan yeni makaleler bu baskya
konmutur.
Yaadm Gibi bir btn olarak Tanpnar'n insan, cemiyet ve
san'at meseleleri karsndaki tavrn zetleyen iki anafikir etrafnda
toplanmtr: "Devam fikri" ve "Ama-Transandans" fikri... Cemiyet,
daha dorusu "milliyet mefhumunun mucizesi ve yapc sim" olarak
grd "devam fikri"ni Tanpnar, btn cemiyet, kltr ve san'at me-
selelerine uygular. Tarih, millet, cemiyet, kltr, an'at, herey ebedi-
lik boyunca uzanan bir devam zinciridir. Bu zincirde kopmalar yoktur.
Eskiler'de, eski medeniyetimizde bu vard. Onun iin Eskiler'in eser-
leri "yarat ucubeleri" deildir. Tanzimat'tan sonra ise cemiyetimizde,
insanmzda, kltr ve edebiyatmzda ite bunu kaybettik. Kaybettii-
miz iin de hl devam eden bir "ikilik" ve onun sonucu olan bir
44
i-
insan buhran" domutur. Trk aydn bu ikiliin psikozuna yakalan-
mtr. ark ve Garp arasnda srekli bocalaylar, devaml araylar,
yeni modalar ve modeller peinde komalar, herey i yeni batan yap-
ma ve kurma kompleksi hayatmzn her sahasna ve her anma hl h-
kimdir. Nihayet "Yenilik getiren her byk sanatkrda Eski*ye bakan
bir taraf vardr. Maziyi inkr ettiimiz an san'at kendiliinden durur."
Kltr ve san'at yollarndaki gecikmemizin, bir medeniyet ve i-insan
buhrann hl atlatamay smzn sebebi budur. Yani "Tarihlik-Histo-
ricite" duygusunu kaybetmi olmamzdr. Heine*nin durmadan dallet-
ten hidyete, hidyetten dallete gidip gelen teoloji limi, bizim 150
yllk kltr ve medeniyet deitirme maceramzn bir nevi sembol-
dr. Tarih alm merhalelerdir ve nereden geldiimizi bilmeden nere-
ye gideceimizi bilemeyiz. Bu fikri, teki eserleri gibi denemelerine
de para para datm olan Tanpnar, hemen syleyeyim ki, bizi ve
Avrupa'y en iyi tanyan, en modern birka ahsiyetimizden biridir.
"Ama-Transandans" fikri de byledir. Bu fikir denemelerinde
cemiyet ve fert plnnda ele alnm ve bazan yan mistik ve metafizik,
bazan yan estetik ve beeri bir "murakabe hli" gibi ilenmitir. Pas-
cal'n insan iin yapt "Dnen saz" tarifi, insann kader ve cemiyet
karsndaki kudret ve zaaflarnn ifadesidir. Cemiyet insan aan bir
varlktr. nsanolu ferdiyetini ancak cemiyet iinde idrak eder. nsan
kendi dna karak kendini amadka, cemiyete, oradan milliyete
ykselmedike tamlk ve mkemmelliini kuramaz. Bir eksiklikler ve
za'aflar btn olarak kalr, lm ve fanilik korkusu, ancak cemiyet
denen byk varln bir paras olduumuzu hissedersek ortadan kal-
kar. O kadar ki "Cemiyet fikri ie kannca kader trajedisi azalr." Bi-
naenaleyh tasavvuftaki "kll" ve "cz", "vahdet" ve "kesret" vakala-
r cemiyet ve fert iin de geerlidir ve bir milletin Sreklilik uuru de-
mek olarak milliyet ile ferdiyet arasndaki mnasebeti de izah eder:
"Ebediyet boyunca yaayacak olan fertler, hatt nesiller deil, cemi-
yettir. Kaderin ve zamann karsnda ancak cemiyet ve onun tarihi
varl olan milliyet durur. Frtnaya kar yaprak deil, kkn topra-
n derinliklerine salm olan nar dayanr..."
Bu fikir bir duyguya dnnce, Tanpnar'n iinde deta gizli
katm bir mistiin varl hissedilir. Ferdin kendi iinde kendini ama
duygusudur bu. deta mistiklerin murakebe anlarna benzeyen bir
"hl"dir ki, Tanpnar'n ifadesiyle bir "ruh mirac"dr. Ebediyet itiya-
k iinde Vahdet'e erimek ihtiyacdr. Bununla beraber din! olmaktan
ziyade bir eit psikolojik ve estetik mistisizm... Ruh transandans...
San'atn, bilhassa iir ve musikinin ve akn asl rol buradadr: "...
muhakkak ki her veli, her aziz Allah'la karlat, onunla olduu za-
man, u anda benim yaptm gibi, yakc ziyaretin sonunda sadece bir
kl yn olmak istiyordu. Onun iin musik san'attan ziyade dine
benzer." te Yaadm Gibi bu iki ana fikrin bazan hakim duygu ve
dnce, bazan duygu, dnce ve hayal motifleri halinde para para
ortaya konduu edebiyat-d fikir ve san'at denemeleri kitabdr.
Aziz Hocam Prof. Dr. Mehmet Kaplan kitabn 1. basksna yazd-
t 'Tanpnar'n denemeleri hakknda bir ka sz"de, A. H. Tanpnar'n
milliyetiliini "kltr milliyetilii" olarak vasflandrn tr. Bu h-
km "kltr" kavramn ok geni mnda anlamak artyla dorudur.
Yaadm Gib? deki deneme yazlan bunu aka gsterir. Ancak ben
bu hkm ve "kltr milliyetilii" kavramn biraz baka ekilde an-
layarak ve daha dar sahalara ayrarak diyeceim ki, benim neslim mis-
tik milliyetilii Nurettin Topu'dan, itim milliyetiliini Mmtaz Tur-
han'dan ve Erol Gngr'den rendi. Yine rendi ki, san'at ve onat
karm fikir milliyetiliinin en byk temsilcisi Ahmet Hamdi Tan-
pnar'dr. Trkiye'de kltr milliyetiliinin kurucusu Mehmet Kap-
lanadr.
Yaadm Gibi'nin bu basks dolay isiyle Prof. Dr. Zeynep Ker-
man'a, Prof. Dr. nci Enginttn'e, Asistanm Murat Ko'a, bata Ezel
Erverdi dostum olmak zere Dergh Yaynlar mensuplarna teekkr
ediyorum. Bana bu vesileyle kitab yeniden dikkatle okuttular. Son
cmleyi bitirdiim zaman Yahya Kemal'in "Trk stanbul" hakknda
syledikleri hatrma geldi. Bu cmleyi Tanpnar ve eserleri iin biraz
deitirerek tekrarlamaktan kendimi alamadm:
"Farz- muhal olarak, yeni Trk edebiyatnn gzellik nmna
baka bir eseri olmasayd yalnz Tanpnar ve onun eserleri bu edebiya-
tn nasl yaratc bir kudrette olduunu isbat etmeye kifayet ederdi."
P ROF . DR. B I R O L E MI L
NSAN VE CEMYET
NSAN VE CEMYET
Diyalektik, insan tarife alt. Mehur tysz ve iki ayakl hay-
van safsatasndan siyas, mantk! veya sadece teessr mahlk dstur-
larna kadar bir yn tarif, "insan bir tezatlar mecmuasdr", "insan bir
henktir" tarznda epeyce mphem, hatt bazan karanlkta yaplm bir
el iareti gibi mnsz izahlar hepimizin hatnndadr. Pascal'm insan
hakknda verdii "dnen saz" tarifi, iirin diliyle sylendii iin bu
cinsten tecritlerin en gzeli, belki en manalsdr. nsanolunun, en
kudretli ve gerekten yaratc olduu taralyla en zayf noktasn, kader
karsndaki aczini birletirir. Bylelikle nc bir unsuru, teessr u-
urunu da ine alr. Ruhumuzla, idrkimizle ne kadar byz ve gene
bu yzden -kaderi yenemediimiz iin- ne kadar biareyiz! te Pas-
cal' in demek istedii ey. Belki, hatt muhakkak, ebediliin gznde
byleyiz. Btn bu kinat bizim idrkimizde yaar. nsan dncesi
zaman ve meknn yaratcsdr. Btn tanrlar ondan doar. Her ey
onunla balar ve galiba onunla biter. Bir n bitmez tkenmez bir lke
yapan ihsaslarn cenneti, btn teessr hayat, san'atlar, iler... Btn
bunlara ramen kinatn yannda neyiz? Bizim, nabzmz dinleyerek
bulduumuz, uurunu beraberinde getirdiimiz, ltmz, bitii-
miz, her ekilde tasarrufa altmz, her trl icat, ihtira, ihtiras, ve-
him, vesvese, iir ve sanat, her eyi iine attmz halde bir trl dol-
duramadmz zamann karsnda ne kadar kz!
Bir gn, mrmzn her trl nzasiyle doldurmaya altmz
bu ukur birden kprdanr. Ebediliin hesaplarn yapan insanolunu,
birdenbire genileyen kk bir an yutar, her ey silinir.
I N S A N V E C E M I Y E T
Kinat dnda ebed bir dnce, gerek ve sonsuz zamann ken-
disi olan bir dnce tasavvur edin ki bizi seyretsin. En ksa mrl
hayvana bile onun bakndaki hayret duygusuyla bakamayz. Bizi en
byk taraflarmzla da ne kadar gln bulur!
Muhakkak ki Pascal'n tarifi bu cins dncelerin en gzelidir.
Bununla beraber, o da bir tecrittir; nk talihiyle karlatrd insa-
n fert olarak alyor, fertte tasavvur ettii byklkle kaderindeki za-
valllktan bir tezat yapyor.
Halbuki fert olarak alnan insan tam deildir ve herhangi bir b-
yklk fikriyle beraber yrmez. nsiyaklarmzn emrinde bulundu-
umuz zaman fert oluruz. Uzv ahengi bozulan insan fert haline girer.
Bir an dii aryan bir Aristo, yahut naslsa bir gece a kalm olan bir
Leonard veya Efltun aklma geliyor. de bir kaderin penesinde-
dir. Fakat ztraplarnda hi de byklk fikri yoktur. Bu acy duyuta
herhangi bir insandan farkszdrlar.
Cemiyet fikri ie karnca kader trajedisi azalr. nk cemiyet
iin fertte olduu gibi lm yoktur. Orada sreklilik vardr. Zincir ebe-
dilik boyunca uzanp gider. Para para olsa bile bir sonraki, kendin-
den nce geleni tamamlar. Cemiyet hayat, topluluk iin olduu gibi
fert iin de lm dncesini yener. nk kurduu deerler zincirim-
de lmn de bir yeri vardr. Fert iin bir biti, bir son olan lm, ok
defa cemiyette bir balangtr. Hakik fert iin lm hiliktir. Hiliin
vasf olamaz. Kahramanca veya ona benzer herhangi bir vasf olan
lm, artk hilik olmaktan kar ve yeni bir ekle brnm bir varlk
olur. Bu yeni varlk fikri, ahsa ait olandan cemiyete doru ykseldik-
e, dorudan doruya alkal ahslarn -dost, ana, baba, karde, sev-
gili, evlt- htrasndan cemiyetin htrasna gittike salamlasn Yani
fert, ferd hayatndan ayrldka cemiyet onu devam ettirir. Bu ayrl,
ahsiyete ait hususliklerin inkr deil, aksine, bu hususliklerin deer
kazanmasdr. Tarihin mnland yer, bu htralarla topluluk uurunu
devam ettirmesidir. Tarih, sanat eserleri, gelenekler, hepsi cemiyetin
sreklilik uurudur.
Hayvanlar ok defa her eye ksm gibi lrler. nsanolu ved
eder, vasiyet eder, yle olmasn, byle olmasn ister. Ksacas, ayr-
lyormu gibi lr. Cemiyet hayati ona kendi lm tecrbesini sde ka-
bul ettirmemi, bu lm hayatn baka bir ekilde devam haline ge-
tirmitir. Fert halinde, yni cemiyet uurundan ayrldka insanolu sa-
dece bir zaaflar btndr. Cemiyet hayatna girdike, onu benimse-
dike bu zaaflardan kurtulur
Sanat, lmden sonraki hayattr. Her sanat adam, devrinin kala-
bal iinden kendisini seecek, dehsn anlayacak zaman dnr.
"T hare kadar" sz, aktan aa o gn iin yazlm grnen k
kasidelerde bile en ok geen tbirlerdendir. Hare kadar, yani ebedi-
lik boyunca. Ebedlik boyunca yaayacak olan fertler, hatt nesiller de-
il, cemiyettir. Kaderin ve zamann karsnda ancak cemiyet ve onun
tarihi varl olan milliyet durur. Frtnaya kar yaprak deil, kkn
topran derinliklerine salm olan nar dayanr.
Bu inan, her kaderin stndedir.
IM lk. 16 Mart 1944, nr. 60
ARK LE GARP ARASINDA GRLEN
ESASLI FARKLAR
ark*la Garp arasnda ilk bakta gze arpan ayrlklar birka
ana fikre indirmek ve onlardan hareket ederek mtala etmek daima
mmkndr. tikadmca bunlarn banda u iki zihniyetin eya ve
madde karsndaki davranlar gelir. Sylemee hacet yok ki, burada
bu kelimeleri en geni mnlarnda, yani hem madde ve eya, hem fi-
kir ve hayal, zihn ve itimi hayatn btn verileri, hlsa dnen ze-
k ve ileyen el karsnda nesne (objet) mnsna alyoruz.
ark, maddeyi olduu gibi yahut ilk rastlayta ona verdii dei-
iklikle kabul eder. Telkin ettii ilk hususiyetlerle yetinir.
Bu ilk karlamada baz mkemmelliklere kadar varr. Hatt eri-
ilmez bir hal ald da olur. Fakat arabuk teesss eden bir gelenek-
te bu mkemmellik durur, kalplar.
jGarp ise onu daima elinde evirir evirir, zihninin karsnda tutar,
onda birtakm baka hususiyetler ve mkemmelleme imknlar arar,
onun hakknda en etrafl bilgiye sahip olmaa alr ve bu gayretler
sayesinde sonunda bu maddeyi baka bir ey denecek hle getirir.
Denebilir ki, ark eyaya ancak umum eklinde tasarruf eder.
Hatt bazen onu tabiattan sanki dn alr. Garp ise bnye mahiyetini
anlamak ve btn imknlarn yoklamak suretiyle onu tam benimser.
Elmas iilii bu ayrln en iyi mislidir. ark, hi olmazsa Ce-
nub Afrika madenlerinin kefine kadar kymetli talarn vatan idi.
Hl bykl, parlakl, gzellii ile hayalimizde bir masal gibi tu-
tuan mcevherlerin ou ark'tan gelmitir. Fakat elmas iiliinin
stn ekli Garb'n maldr. yi yontulmu elmas ve prlantann bizde
ismi Felemenk'dir. Bu memlekette asrlarca sren bir dikkatin mahsu-
l olan iilik sayesinde, nohut byklnde bir tan zerindeki bir
yn k oca ile krd aydnlk bir ehryin gibi etrafa yaylr. H-
l bile bu k miktarn halkmz Garptaki ad ile tanr. Faeta kelime-
si bir buuk asrdr ehirli aznda rastladmz ecnebi kelimelerden-
dir. Bir prlanta ne kadar kk satha (faetaya) yaylrsa, o kadar mak-
buldr.
Elmas iilii aslnda ark'm mal olan bir iiliktir. Fakat ark
memleketlerinde olduu ekilde kalmad. Hususi bir dikkat, speklas-
yona kadar giden bir bilgi onu deitirdi. Bu dikkat speklatiftir, n-
k n krlp dalma kabiliyeti zerinde mahedelerin, bilginin
neticesidir.
Garp'ta iirde, musikde, dilde, gzel san'atlarn her dalnda, fikir
ve cemiyet ilerinde daima bu dikkate ve bu bilgili tasarrufa ahit olu-
ruz.
ark muhayyilesi eski masallarn o tesadf} mcevher bulucular-
na benzer. Zmrt Anka kuunun kendisim tad ssz da tepelerin-
de toplayabildiini toplar ve o kadarla kalr.
irine gre u veya bu kudrette bir duygu, bir yn sosyal etki-
nin ve mutlak bir intellect inkrnn eseri olan bir cokunluk, ok sa-
lam kaidelere dayand iin daima usta bir iilik, eyann arasnda ilk
bakta yakalanan uygunluklar ve benzerlikler, oyunlar, bir eit "rne-
ine gre"nin tesine gemeyen bu almaya kifayet ederdi.
Bu o kadar yledir ki, ark'ta muhayyile yoktur demek pek de
yersiz bir iddia olmaz.
Filhakika muhayyile, bir his veya fikri yahut bir imaj nesiller bo-
yunca tekrara dmeden btn imknlar ile yoklamak, mahiyetini de-
itirene kadar onunla derinden uramak, bu surette dili herhangi bir
kalplamaya imkn vermeden zenginletirmek ise, buna ark irinin
uzun tarihinde pek az rastlanr.
Bu bakmdan Garpllarn ark muhayyilesini vmeleri, bu eser-
lerde kendi dillerindekilerden ok baka bir eye, eyann tabi hlinde
A R K L E G A R P A R A S N D A G R L E N E S A S L F A R K L A R
kendisine veya hususiyetlerine yahut da tekrarn dourduu uygarlk
inceliklerine rastlamalarndan doan bir eit aldantr, denebilir.
ark hikyecilii ile Garp hikyecilii arasndaki ayrlkta bu hal
iyi grlr. ark hikyesi daima balangc olan masalda, onun balca
artlan olan gayn muayyen zamanda ve mphem meknda macerasn
anlatr, kan temin eder veya hikmet dersini verir. plak braklm
bir in veya Hint kelimesi yahut uzak bir ehir ad mekn olarak ona
kifayet eder. Hi bir meselesi yoktur. Hayata o kadar yakn olan "Afa-
Aome'Me, o kadar tatl "Binbir Gecemde bile kaba bir karakter ayrln-
dan daha ziyade latifede kalan bir mizah ve hicivden ileriye gitmez.
Kaderin kendisine terkettii insan talihinin zerinde hi durmadan a-
rtc ile dolu rgsn yapar. Garp'ta ise hikye ve romanlar, daha
evvel destanda sanatkrlarn dikkatinin nnde tuttuu ey, daima in-
san ve hayatn kendisidir. ark hikyesi bu dikkatin ok berisinde ken-
di ka lemini kurmakla kalr. Onun iin balangcnda ok zengin te-
malarn olduu gibi harcar, sonunda ise sadece kendini tekrar eder.
ahslarn kendilerini aan hi bir zemini yoktur. Teferruata girmeyi
bilmedii iin esasly daima kaybeder.
Andre Mairaux'nun resimden bahsederken syledii "arkta tab-
lo vardr, fakat meclis tiyatrodaki mns ile yoktur" sz, ark resmi
kadar ark hikyesinin de srrn zer. Meclis, bir veya birka kii ta-
rafndan yaanan psikolojik hava ve zamandr.
Musik de aa yukar byledir. phesiz klsik musikimiz halk -
havalar ile beraber dnyann en zengin denebilecek name hazinele-
ridir. Bu musikye ben balym. Fakat eksiklerini de inkr edemem.
Namenin tesinde yine deiik ekli ile name yahut da bir na-
meden brne geiler vardr. Bilmem sylemee hacet var m? Na-
me musiknin iptida maddesidir. Onun ilenmesi, deimesi, yepyeni
tertiplere girmesi lzmdr.
Garp musiksini bugnk ekline getiren iki esasl saz, tpk pu-
sula ve sfr gibi, Mslman medeniyetinin icat ettii veya deitirdi-
i letlerdir. Fakat eski minyatrlerde resimlerini grdmz Arap
kemann bugn Oistrakh'm elindeki sade kabiliyetine eritiren ey,
Garplnn hayatna girmi eyaya tasarruf kudretidir. Bugnk keman,
tpk insan vcudu gibi mukadder olgunlamann izgisini tketmi,
artk ilve ve tarh, hi bir ameliyeyi kabul etmesine inr\kn ve lzum
olmayan bir tamamlktr. Yine ark'm mal olan kanun ile klavsen ve
piyano arasndaki fark ise, hemen hemen bir cins ve mahiyet deitir-
mesine kadar gider. Ben, matbaa hri, piyanodan ve kemandan daha
mkemmel bir insan icad bulunmayacana inananlardanm; meer ki
orkestra dediimiz o muhteem terkip ola.
uras var ki, keman ve kanunu icat ettii zaman Mlnv me-
deniyeti bugn anladmz mnda Garp medeniyetinin yz idi. Ka-
dm Yunan ile Ltin'in miras ve tecrbelerine sahip olan bu medeniye-
ti, Aristo'yu renmek iin btn Avrupa Endls medreselerine akn
ediyordu.
Eski Yunan' ran'dan, hatt tarihinin o kadar bal grnd
Msr'dan, Roma'y saysz bir zaman masalnda alkalanan sabrl ve
sanatkr in'den, yava yava bir mevsim gibi kendisini bulan Ortaa-
ile, Rnesans' ile Garp medeniyetini bir yn hamlesinde hzn al-
d Mslman medeniyetinden ayran fark, ite bu dikkat, onun mah-
sul olan ahs tecrbe ve bu tecrbelerin birbirine eklenmesinden do-
an bilgidir.
Deli Petro'nun hayran olan bir ir bu hkmdarn lmne a-
lad mehur mersiyede "Sen aramza ahs tecrbe denen eyi getir-
din" diye onu ver.
Dante ise daha evvel bu ahs tecrbenin san'attaki yerini "Bir e-
yi resmetmek iin evvel o eyin kendisi olmak gerekir" diyerek anlatr.
Garp'la ark'n arasndaki fark, ite bu yapt ii ahsen yaamak,
onun vastas ile realitenin iine iyiden iyiye yerleme keyfiyetidir.
Btn bunlara biraz da hayattaki istikrar imkn verir. Bu istikrar.
Garp medeniyetine tarihinin ve o tarihi mmkn klan corafyasnn
bir hediyesidir. Fakat bu bir baka yaznn mevzuudur.
Cumhuriyet. 6 Eyll I960, nr. 12965
KLTR VE SANAT YOLLARINDA
GSTERDMZ DEVAMSIZLIK
Birka gnden beri kafamda u sualler dolayor: "Bu yl, Enc-
men-i Dni'in alnn yznc yldnm! Bu messese devam et-
seydi fikir hayatmz acaba nasl olurdu?" Ve tabiatyla arkasndan
ikinci bir sual geliyor: "Niin devam etmedi?"
Cevdet, "Tezkir-i Cevdef'de bu ilk Trk Akademisinin, Reid
Paa'nn nutkuyla, dualarla, mutad debdebe ve merasimle, Abdlme-
cid'in huzurunda nasl aldn o tatl slubuyla uzun uzun anlatr. O
gn, Fuat Paa ile kendisi, - o zaman daha efendiydiler- bir mddet ev-
vel Bursa'da hazrladklar "Kavaid-i Osmanye"yi padiaha takdim
ederler. 'Takvim-i Vekayi"nin de yazd gibi, bu encmenin asl vazi-
fesi, alacak olan Darlfnun'a lzm olan ders kitaplarn hazrla-
makt. Encmen bir taraftan bu i iin hazrlanrken, bir taraftan da bir
"bn-i Haldun tercmesiyle, Hammer'in "Osmanl Tarihi"ni brakt
yerden tamamlayacak bir tarihin yazlmasna karar verir. Cevdet Paa
Tarihi u halde bu encmenin kararyla oluyor. Mamaafih niversite
Ktphanesi yazmalar arasnda encmen nmna yaplm baz terc-
meler de vardr.
Encmen-i Dni'in azalar devrin modasna uyularak seilmiti.
Hemen hemen vezirlerin ou, ileride gelen ulema, ikinci derecede ge-
len ricalin, bilhassa Tanzimat'la beraber kurulan meclisler azasnn o-
u encmenin asl zas idi. Bizzat Cevdet Paa ile baz yeni yetien-
ler, ezcmle Ahmed Vefik Efendi onlarn arasndayd. Haric z ara-
smda ise baz azlk mnevverler -ezcmle Hac Sahak- ile Hammer,
Bianchi ve Redhouse gibi ecnebiler bulunuyordu.
Reid Paa encmene o zamanlar aras ak olan Fethi Ahmed Pa-
a* y almamt. Bu hdise aralarndaki dmanl artrm ve ikisinin
de biraz sonra azline sebep olmutur.
Cevdet Paa, encmenin evvel gayesine aykr olan bu kadro ile
kuruluunu tenkid ettikten sonra, mteakb devirlerde sadaret dei-
meleri ve paalar arasndaki rekabetler yznden mhim bir t grme-
diini, nihayet on bir sene sonra li Paa tarafndan "tasarruf bahane-
siyle" lvedildiini syler.
Bu ilk akademinin lavndan sonra daima ortada bir Trk akade-
misinin kurulmas fikri dnecek, fakat bir trl karar verilemeyecektir.
Bu yokluu, memlekette ilim hayatnn hl gerektii gibi kurulama-
mas, gzel sanatlarn ve edebiyatn bir trl gerektii gibi devletten
yardm grememesi, sanat ve fikir meselelerinde efkr- ummiye ile
devlet arasnda mutavasst vazifesini grecek cihazn bulunmamas,
tenkidin kurulmama, hzlandrc mkfatlarn ve vastalarn eksikli-
i ve nihayet dil meselesindeki bugnk cezir ve medli anari ile d-
yoruz.
Cevdet Paa'nin Encmen-i Dni'in lav iin kulland "tasar-
ruf bahanesi" tbiri ok dikkate deer. nk Tanzimat'n ilk byk
malbiyeti olan bu ilga hareketini, kltr sahasnda ona benzer bir y-
n hadise takip edecek ve hemen hepsi iin gsterilen sebepler, bir
ka yl sonra, tpk Cevdet Paa'da olduu gibi bahane addedilecektir.
Darlfnun meselesi Encmen-i Dni'le beraber ortaya atlm-
t. Abdlmecid devrinde uzun zaman hlyas kuruldu. Abdlziz dev-
rinde ald, kapand. Hamd devrinde yle byle tecrbe edildi ve an-
cak 1908'den sonra mill hayata lzumu kabul edilebildi.
Mecid devri tiyatroya, operaya heves etmiti. Garb musiksinin
memleketimize giri tarihi daha eskidir. 1827-28 yllarnda stanbul'da
bulunan ve ok gzel bir seyahatname yazan Mac Farlane, birgn s-
tanbul sokaklarnda dolarken, uzakta bir sko havasm iiterek oldu-
u yerde arp kaldn, nihayet bunun bir askeri bando tarafndan
alndn syler. Abdlmecid devrinde ise garpl musik ehirli haya-
K L T R V E S A N A T Y O L L A R N D A G S T E R D I I MI Z D E V A M S Z L K
tna karmtr. Hkmdar bu iki sanat da sever. Hatt saraynn kar-
sna bir tiyatro binas dahi yaptrr. Fakat kasd olmas ihtimali de bu-
lunan bir yangndan sonra saray bu hevesini uzun zaman aa vura-
maz. Tiyatro, sarayn gizli elenceleri arasnda kalr.
Bu yzden memleketimizde ilk tiyatro hareketleri babo bir e-
hirli zevki veya elencesi eklinde uzun zaman devam eder. En uyank
ruhlu vezirlerimizden biri olan li Paa bile bu sanat himayesinin
kendisine getirecei erefi lemez. Bilindii gibi Abdlazz'in son
yllarnda, resmi makamlardan daha msait cevaplar alan, hatt sarih
himayeler gren bir tiyatro hareketi balarsa da, Namk Kemal'in etra-
fndaki phe, "Vatan yahut Silistre"yi karlayan tezahrat yznden,
bu geni kmldan olduu yerde durur. Abdlhamd Han'n vehmi
Abdlazz'in iini tamamlar.
1908'e kadar tiyatro, Trk muharrirleri iin memnu meyva olur.
1908 den sonra da devlet bu sanat hakknda sarih bir vaziyet alamaz.
Ancak 1914'de Trk tiyatrosu ksa bir mddet iin ciddiyetle ele al-
nr. Fakat tiyatro caziptir. Meden hayatn bir tarafdr. Devletin yapa-
madn halk yapar. En umulmadk zamanda, mtareke yllarnda sah-
neye Trk kadn kar. Hlsa ne 1914'te gelen ve memlekette ancak
birka ay kalan Antoine'n harb dolaysyla gidii, ne hadiselerin bir-
birini takip etmesi, atlan tohumlarn gelimesine mni olamaz.
1923'den sonraki yllarda ise tiyatro, musik ile beraber devlet progra-
mna asl bir madde gibi girer.
Bu yakn alkaya ramen tiyatro hareketi kfi derecede beslenmi
deildir. Ankara'daki Kk Tiyatro bir trl alamaz, vadedilen
Opera binas daima gecikir. Bir an evvel baar gstermek arzusu ses
sanatkrlarm ok evvelden sahneye karr. Dardan kfi derecede
mtehasss getirilmez. Gen sanatkrlarn memleket dnda gerei gi-
bi gezmeleri ok gtr. Hlsa yaplanlar daima yarmdr.
stanbul'da br tiyatro ve opera binas yaplmaya balanr. Bitecek
diye sevinirken bu binann etrafnda pazarlk baladn, inaatn bt-
e mlahazalaryla durdurulduunu iitiyoruz. Halbuki bu yirmi yedi
yl iinde, byk ehirlerimizin bir ounda tiyatro binalar yaplm
olmalyd.
Halkmzn bu sanata stanbul'da gsterdii ilgi alacak derece-
dedir. Btn bir medeniyetin teknik imknlarn en mstesna istidad-
larla birletiren, bir ok sanatlarn sentezini veren en muhteem film-
ler bile ayn sinemada drt haftadan fazla devam etmezken, istan-
bul sahnelerinde bir piyes aylarca tutuluyor. Belediyenin iki sahnesi
yannda ehir, bir yn halk sahnelerini de geindiriyor.
Byle iken, garpl musik davamzn da bal bulunduu Opera
binas nasl bir zihniyetle yarm kalyor? Gelecek nesiller bu gecikme-
nin sebeplerini de korkarm "bahane" kelimesiyle kaydedeceklerdir.
Garb'taki teknik ve an'anesiyle gzel sanatlar memleketimizde,
Abdlhamd devrinde, mze mdr ve kurucusu Hamdi Bey'in him-
metiyle balar. lk Trk resim ekol de o senelerde eserlerini verir. O
zamandan beri hamlesi gittike artan bu alma, Cumhuriyet devrin-
de en yksek himayeyi grr. Fakat bu sefer de aksaylar hemen ar-
kadan yetiir. Avrupa'dan getirilen mtehasss hoca ile sanki btn
sanat an'anelerini, yaadmz zamann sanat hareketlerini, btn Av-
rupa mzelerini memlekete getirmiiz gibi, mektebi bitiren talebenin
Avrupa'ya gnderilmesi birdenbire durur.
Sanat almalarmzn en mhim merkezi olan stanbul'da, bir
trl bir resim ve heykel galerisi yaplamaz. Hl ressamlmz ve
heykeltralmz, Fransz konsoloshanesinin daim misafiridir. Kendi
memleketimizde, kendi sanatkrlarmz yabanc bir binada eser tehir
etmee mecburdurlar. Sanatkrlarmzn dar memleketlere gitmesi
ise alamyacak glklerle dolu bir itir. Darda doru drst eser-
lerimizi tehir edemeyiz. Para meselesi vardr. Dar memleketlerden
sergi getirtmek ise hi aklmza gelmez.
Bugn birok Alman mzeleri binaszlk yznden gezgin vazi-
yettedirler. Her davete kouyorlar. Her memleket bunu frsat bilerek bu
sanat eserlerinin halk tarafndan grlmesini temin ediyor. Milletlera-
ras kltr mnasebetlerinin azam hadde vard bu yllarda, biz bu
mnasebetlerin dndayz. Halbuki bu sergilerin getirecei sanat ve
gzellik terbiyesine bilhassa biz muhtacz. Onlar bu sanat festival teriy-
le sadece bir tecesss tatmin ediyor, altklar bir hazz tekrarlyor ve
geniletiyorlar. Biz ise asl binay kuracaz.
Tanzimat'tan beri her sene dardan on tablo satn alsaydk, im-
di bin yz tabloluk, kk, fakat memleket zevkini besleyecek bir mo-
dern sanat galerimiz bulunurdu. Bunu Cumhuriyet devrinde yapsaydk
bu mze iki yz elli- yz tabloluk bir mze olurdu. Hi olmazsa mo-
dern sanatn yryn takib edebilirdik. Halbuki bu yirmi yedi sene-
de dardan aldmz btn eserler, Selhaddin Refik'in Paris'den ge-
tirip de Akademi' nin Dolmabahe mzesine satn ald be, alt kk
tablo ve gravrden ibaret. Bilir misiniz ki bu da bir ey. nk orada
isteyen bir Bonnard', velev ki ikinci derecede bir eserle olsun, seyre-
debiliyor. Onu seyrederken duyulan haz, kaybettiimiz frsatn byk-
ln gsterir.
Hakikat u ki, Gzel Sanatlar Akademisi kurduk, mtehasss ge-
tirdik. Konservatuar kurduk, Devlet Tiyatrosu atk; fakat bir gzel sa-
natlar politikasn kuramadk. Bari bundan sonra bu ii yapalm.
Mill Eitim Bakanl'mn adnn Mill Eitim ve Gzel Sanatlar
Bakanl olmas ve lvedilen umum mdrln Mill Eitim Ms-
tearl eklinde tekrar kurulmas ve maiyetine yerli, ecnebi, bir ks-
m muhabir zdan mrekkeb bir gzel sanatlar talim ve terbiye enc-
meni verilmesi ne kadar temenni edilecek bir eydir.
Tanzimat, hatt kinci Mahmud devri yenilii tercme ile ie ba-
lar. Fakat bir trl tercme ii uzun zaman halledilemez. Gnn birin-
de devlet tercme iine sahip kt. lerinde ok byk ve mhimleri
de bulunan bir ka yz eser dilimize evrildi. Fakat birdenbire durdu.
Hem de dil bakmndan iin kvamn az ok bulduumuz bir zaman-
da. Ve yazk ki tam balangcnda durdu. Daha ne Goethe, ne Balzac,
ne Stendhal, ne Dostoievsky, ne Toisto, ne Dickens, ne on sekizinci
asr ngiliz romannn aheserleri, ne Moliere, ne Racine Trke'de
tam olarak okunamaz. Filozoflarn bir ou, bir ok itimaiyatlar,
ana ilim kitaplar, klasik mhiyette tarih ve sanat tarihi kitaplar ise ol-
duu gibi duruyor.
Orta mnevver behemehal bir ecneb dili renmeye mecbur de-
ildir. Ama kendi dilinde, onu dnya fikir hayatn takipten mahrum
edemeyiz. Cemiyeti tutan, byk sanatkrn, limin yetimesine hiz-
met eden, hayata rengini veren bu kalabalk zmreyi yeter derecede
beslemezsek binay ayakta tutamayz. Genlerimizin bir ok eksiklii
umumi kltr seviyesinin dklnden geliyor. Kald ki hakikaten
yetiecek olanlar iin dahi tercme eser zaruridir. Konya'da, Erzu-
rum'da, Erzincan'da yetien bir orta mektep talebesinin ecnebi dili -
renmesini istemek imknszdr tik mtalaalar, ahsiyetin irsiyet ka-
dar ehemmiyetli temelidir.
li Paa'y Encmen-i Dni'i sessiz sedasz kapatmaya s
f
:e-
den sebep ne idi? Niin Reid Paa gibi Auguste Comte'un dostu ola-
cak kadar entellektel bir adamn eliyle alan Tanzimat olduu yerde
bocalad? Osmanl Darlfnunu neden 1908'e kadar bir trl kurula-
mad? Niin o kadar hzla, evkle balayan hareketler hep yanda kal-
d? Ve neden onlarn yarda kalmas iin Cevdet Paa'nin tabiriyle "ba-
hane" aradk?
Btn bu tereddtler, ilgalar, yeniden balamalar, elindeki iin or-
tasnda vazgemeler, sonra vazgeilenin arkasndan duyulan znt ve
pimanlklar kltr ve sanat meselelerine hayattaki yerini bir trl ve-
rememekten, onlarn lzumunu ve istikllini kabul etmemi olmaktan
ileri geliyor.
Kald ki bu makalemizde biz sadece muayyen bir sahadakileri
saydk. Halbuki btn hayatmzda, sanayi'imizde, iktisad teebbsle-
rimizde, cemiyetteki her kmldanta bu hal, bu devamszlk mahe-
de edilir.
Onlar hep bir araya topladmz zaman, tatbikata ait yanllarn,
acele kararlarn payn ayrsak bile, bir medeniyet, bir kltr ve i in-
san buhrannn karsnda bulunduumuzu, hatt bu buhrann hayat-
mzda bir nevi ritim bile kurduunu grrz. O kadar ki, cemiyet me-
selelerini tetkike alm dikkatli bir gz, on sene sonra, nelerden vaz-
geeceimizi imdiden kestirebilir.
Fakat bu, bir baka makalenin mevzuudur.
Cumhuriyet. 25 Ocak 1951. nr. 4310
MEDENYET DETRMES VE NSAN
Bundan bir ka hafta evvel, gene bu stunlarda kan bir yazm-
da, Tanzimat'tan beri fikir ve sanat sahalarnda balayp da tam bir d-
zene koyamadmz, hatt vazgetiimiz baz ilerden bahsetmi, so-
nunda bunlarn rastgele, sathtan toplanm misaller olduunu, haki-
katte bu devamszln btn hayatmzda hkm srdn ve altn-
da da bir zihniyet ve i insan buhrannn altn sylemitim.
Bizi sadece yaptmz ilerden deil, onlarn hz aldklar pren-
siplerden de phe ettiren, mhim ve hayat meselelerimiz yerine bir
aka denebilecek kadar hafif eylerle uratran, yahut bu mhim ve
hayat meselelerin mahiyetini deitirip bir aka haline getiren bu buh-
rann sebebi, bir medeniyetten brne gememizin getirdii ikiliktir.
Bu ikilik, evvel umum hayatta balam, sonra cemiyetimizi
zihniyet itibariyle ikiye ayrm, nihayet ameliyesini derinletirerek ve
deitirerek ferd olarak da iimize yerlemitir.
yiye, aydnla, kendimizi ve etrafmz tam ve muasr bir anla-
ya doru itmesi lzm gelen few hareketin byle bir netice vermesi ilk
bakta yadrganacak bir eydir. Fakat ne yapalm ki inkr ettike bizi
rahatsz edecek bir realitedir.
Zaman iinde teekkl eden bu realitede, Tanzimat'n ie prog-
ramsz balamasnn, bilgi noksannn, sarih hedef yokluunun, hlsa
el yordamyla yrmenin, biraz daha evvel balayan, fakat 1850 ylla-
rndan sonra gittike kzgn bir ekil alan iktisad kn, bu kn
millerinden biri olan siyas hdiselerin byk hisseleri vardr. Sebep-
lerin ve neticelerin birbiriyle durmadan yer deitirdii, birbirinin eh-
resini taknd bu devirden ileride bahsedeceim.
Saydm bu sebepler olmasayd, burada medeniyet deitirmesi
hastal adn vereceim -cesaret etseydim, psikozu derdim- vaka,
belki hi teekkl etmez, yahut bu kadar keskin olmaz, yani sadece
ilerlemenin safhalarna gre mahiyetleri deien bir Yeni ile Eski'nin
mcadelesi eklinde kalr ve bu mcadelenin dourduu umum ha; a-
t rahatsz etmeyen muvazaal terkiblerle -hatt psikolojik bir zengin-
lik eklinde- devam eder, giderdi.
Fakat i tam aksine oldu. Bugn umum hayatmzda herhangi
kkten bir ameliyeyi yapabilmek iin lzm gelen artlardan deta
mahrum gibiyiz. Bizi deitirecek eylere kar ne bir mukavemet gs-
terebiliyoruz, ne de ona tamamiyle teslim olabiliyoruz. Sanki varlk ve
tarih cevherimizi kaybetmiiz; bir kymet buhram iindeyiz. Hi birisi
byk mnsnda kendimize ilve etmeden her eyi kabul ediyor; ve
her kabul ettiimizi zihnimizin bir kesinde deta kilit altnda sakl-
yoruz.
Bir medeniyet bir btndr. Messeseleri ve kymet hkmleriy-
le beraber inkiaf eder. Onlar lzumsuz bulmaz, phe de etmez. Na-
sl elimiz, ayamz, kulamz bulunduunu dnmeden bu uzuvlar-
la yaarsak onlarla yle yaarz. Hakik taazzuv da budur.
Umum hayat deitike, medeniyet de messeseleriyle ve ky-
met hkmleriyle deiir. Bazan bunlarn bir ksmn tasfiye eder. Fa-
kat btn bu deiiklikler insanla beraber olur. Kk, byk buhran-
lar, anlaamamazlklar, huzursuzluklar, sray devirlerinde ihtilller,
teknik terakkiler, keif veya tabi? inkiaflar bu tasfiyeleri yapar.
Garp'ta ortaa insan, rnesans insan, makine sanayi'i devrinin ina-
n, bugnn insan medeniyetiyle, messeseleriyle beraber teekkl et-
mi e'n ve tarih vakalardr.
Biz de eski medeniyetimiz iinde byle idik. Seluklular devrin-
de Anadolu kaplarn zorlayan insanlar, yeni vatan benimseyen ilk
kurucu nesiller, Osmanl ftihleri, btn siyas dzensizliklerine ra-
men bize Itri'nin dehasn ve Nail'nin dilini veren, zevkimizin o tam
inkiaf ve istikrar devri onyedinci astr sonunun insan elbette birbirle-
rinden ok farklydlar.
Fakat ayn zamanda birbirlerinin devamdrlar da. Vni Efendi'de
Zembilli Ali Efendi, Zembilli Ali Efendi'de ilk stanbul Kads Hzr
Bey, Bursal ismail Hakk'da Aziz Mahmud HUda, Hda'de ftde,
ftde'de Hac Bayram, onda Yunus Emre, Yunus
9
ta Mevln ayn
ocan ateiyle devam ediyordu.
Btn bu insanlar ne kendilerinden, ne de bir evvelkilerden p-
he ediyorlar, hayat, dnceyi, kendilerini idare eden deerleri kuds
bir emanet gibi kabul ediyorlar, aralarnda nesil farklarn tabi bulu-
yorlard. Onlar paralanm bir zaman yaamyorlard. Hl ile mazi zi-
hinlerinde birbirine balyd. Birbirlerini zaman iinde tamamladklar
in, gelecek zamanlar da, kendi dnce ve hayatlarnn muayyen ol-
mayana den bir aksi gibi tasavvur ediyorlard.
O kadar ki onsekizinci asrda yaayan Kul Hasan Dede, onbein-
ci asrda yaam olan Erefolu ile, sanki ayn ehirde ve ayn tekke-
de imiler gibi kavga edebiliyorlar, duygu ve hayat gr itibariyle o
kadar baka trl olan Nedim, Fuzl
9
nin bir msra' yla kendi sansa-
litesini anlatyor, birbiri arkasndan gelen nesiller, Halla'n haksz ye-
re dklm kann dava ediyordu. Hlsa fikirler, imanlar byk bir
aile mirasnn torunlarda genilemesi gibi, aym kklerden dalbudak sa-
lyordu. Hayat, bir ve btn, insanyla beraber srp gidiyordu.
Byle olduu iin de bir yere konan ta, iki nesil sonra behe-
mehal bir bina oluyor, insan zamanna girmekle kazand ahsiyetini
etrafna kabul ettiriyordu.
te Tanzimat'tan sonraki senelerde kaybettiimiz ey bu devam
ve btnlk fikridir.
Bunu sylerken Tanzimat'tan beri hi bir ey yapmadk, hep yarm
kaldk, demek istemiyorum. Bilkis, byk zaman kayplaryla da olsa,
gene bir ok eyler yapld. Nesilden nesle cemiyetimizin i ve d man-
zaras deiti. Kadnmz hayata girdi. Cemiyetimiz Garp fikirlerine ve
sanatna alt, insanmz makineyi tand, devlet Avrupal tat.
Fakat bunlardan bir ksmnn, yeninin etrafndaki evkten ziyade
eskinin kmesinden ileri geldiini, olularnda hadiselerin hissesinin
bizim irademizden stn bulunduunu, hatt asl irade ve uurumuza
bal olanlarnn belki de ihmal edildiini inkr edemeyiz. Bir neslin
baladn ok defa kendisinden sonra gelen nesil deil, belki bu nes-
lin maruz kald tarihi artlar tamamlad. Fakat en mhimi, bu yeni
kurulularn karsndaki i vaziyetimizin pheden ileriye gememi
olmasdr. Ne kadn meselesini, ne kanunlarmzdaki deiiklikleri, ne
de esasndan garbl kltr ve sanat baka trls olmayan, olmamas
icab eden hayat ekilleri halinde alamadk. Daima iimizden ikiye b-
lnm yaadk. Bir kelime ile yaptmzn ouna tam inanmadk.
nk bizim iin bir bakas, baka trls daima mevcuttu ve mev-
cuttur. te bizi garbldan, eski mslman dedelerimizden ayran ruh
hali budur. Bugn bile yeni, hayatmza o kadar girdii halde, gene bu
mnakaaya hazrz ve mnakaa ediyoruz da. Hele, yaptklarmz ne-
ticeleriyle beraber kabul etmek... Buna asla yanam deiliz.
yle ki, o kadar rasyonel yaadmz sandmz u yirmi yedi
senenin mnakaalarn dndke insann aklna ister istemez Hei-
ne'nin anlatt teoloji limi geliyor. Bu adamcaz mrn Allah'n
varln ispat iin bir kitap yazmaya hasretmi. Hakikaten de byk
bir lim olduu, skolastikten kalma o keskin mnazara silhna sahip
olduu iin, stste deliller, burhanlar toplar, onlar tanzim eder, dava-
sn ispat edermi. Fakat kitap bir trl yazlamazm.
nk sonuna yaklat zaman, kafas tam tersine almaya ba-
lar, yllarca byk bir evkle, metodla, srarla toplad deliller ve bur-
hanlar davasnn aleyhine dnermi. Namuslu bir adam olduu iin o
zaman kitabn yakar ve bu sefer Allah'n yokluunu ispat iin bir ba-
ka kitap yazmaya balarmif. Fakat onu tam bitirecei zaman da hida-
yet tekrar iinde konuur, inkrn sefil ve karanlk aletleri birdenbire
imann nuru ile parlarm. Heine'nin kendini grd devre kadar bu
hep byle devam etmi!
Bu hikyede bizim Tanzimat'tan beri yetitirdiimiz nesillerin
macerasn grmemek kabil mi? Belki de Heine'nin zalim zeks, bu.
zihn terazilemeyi, Almanya'nn bizimkine benzer bir ruh hali iin
uydurmutur.
Bu bakmdan yalnz edebiyat nesillerinin hayat karsnda dei-
en vaziyetlerini mtala etmek ne kadar faydal olur. Fakat niin sade
nesiller? Ferd olarak aldmz zaman da ayn vakay grrz. nk
neslin nesle akslmel yapmas, hele sanatta ok tabi bir eydir. Fakat
ferdin kendi iinde blnmesi hi de tabi! deildir.
Dorusu istenirse, Tanzimat'tan beri yetienlerin ounda hemen
her hareket, grltl ve sessiz bir istifa, bir nevi tvbekrlk, kendi
kendini inkrla sona erer. Yahut ahsiyet tam bir dargnlk iinde veya
ksr bir phede kendisini tketir. Fikret ile Cenab'n akbetleri! Bir
nevi terk-i saltanata benzeyen prensip fedakrlklar ise burada sayla-
mayacak kadar oktur.
Sanki Cevdet Paa'nn, Kn m muharebesi esnasndaki deiiklik-
lerden bahsederken yeni bir masraf kaps olan ve ikyet iin anlatt
iki sofra, alafranga ve alaturka sofralar genilemi, bym, hayatm-
z paralyor. stelik zamanla bu ruh hali dinamik olmaktan kyor,
statik bir ekil alyor. Sanki iimizde deimez hadler kurmu gibi.
Ameliye tek deildir. Evvel bu ritim, ferd olarak hayatmzda
mevcut. Yeninin taraftar ve mcadelecisiyiz, fakat eskiye balyz.
bu kadarla kalsa iyi. Fakat kalmyor, daha karyor. Hayatmzn baz
devirlerinde yeninin adam olarak eskinin tazyikini duyuyoruz; baz
devirlerinde eskinin adam olarak yeninin tazyiki altnda yayoruz. Bu
kutub deitirme bir ardan beri hayatmza hkim.
Bazan hadiseler, tarih artlar buna sebep oluyor. Bazan da psiko-
lojik sebeplerle buna dyoruz. Mesel kendimizi hlis bulmuyoruz,
kendi hayatmz yaamyoruz, kendi azmzla konumuyoruz vehmi-
ne kaplyoruz.
Buna, en ufak bir muvaffakiyetsizliin, umum hayattaki herhan-
gi bir aksayn karsnda ilk yenilik nesillerinin duyduu, duymu ol-
mas lzm gelen o nefse kar, yahut ok yksek bir varla kar i-
lenmi gizli ve zalim crm duygusunu da ilve etmelidir.
Cesaret edebilseydim, Tanzimat'tan beri bir nevi Oedipus komp-
leksi, yani bilmeyerek babasn ldrm adamn kompleksi iinde ya-
yoruz, derdim.
Muhakkak olan bir taraf varsa, eskinin, hemen yan bamzda, ha-
zan bir mazlum, bazan kaybedilmi bir cennet, ruh btnlmz
saklayan bir hazine gibi durmas, en ufak sarsntda serab parltlaryl
nmzde almas, bizi kendisine armas, bunu yapmad zaman-
larda da, hayatmzdan bizi phe ettirmesidir. Tereddt ve bir nevi
vicdan azab... (Bize akseden ehresiyle yanl yapma korkusu.)
Bunlar phesiz balang noktalardr. Ve her balang noktas
gibi yzlerce kla girerek hayatmza tesir ediyor, nesiller boyunca
bir trl insan ve cemiyetimizi gerektii gibi dzenlememize engel
oluyorlar. Bir neslin halledecei dvalar nesilden nesle havale eden,
en basit meseleleri bir trl atlanamayan eikler haline getiren, kendi
hareketlerimizin neticelerini bize o kadar yabanc klk altnda gste-
ren, hlsa bize z bir hayat yerine, srasna gre on, on be, yirmi yl,
bazan daha fazla sren tecrbe devreleri yaatan hep bu medeniyet de-
itirmesidir.
Bu, iinden kamayacamz bir fsid daire midir? Elbette ki ha-
yr. Fakat ondan kurtulma arelerini arayabilmek iin onun iimize ni-
in ve nasl yerletiini mtala etmemiz lzm gelecek.
Cumhuriyet, 2 Mart 1451, nr. 9546
ASIL KAYNAK
Bugnk Trk ruhunun, kendisini muasr olduu milletlerden
ayran bir hususlii, onu ok ferd bir talihin sahibi yapan bir trajedisi
var. Bu, iki byk lemin iimizde yapt mcadeledir. Bir yandan ta-
rih zaruretlerden kudret alan bir irade ile Garb'a gittik, br yandan ha-
kik cevheri ile bizde konumaya balad zaman sesine kulaklarmz
kapatmak imknsz olan bir mazinin sahibiyiz. Bu, hemen hemen yal-
nz bize nasip olan bir tecrbe, bir imtihandr ve kt'alarn ehresini de-
itiren byk gler, ayrlma ve yeniden kaynama devirleri bir yana
braklacak olursa, ona benzer bir maceray, bir milletin tek bana ya-
adn grmeyiz. Ne Byk Petro'nun himmetiyle hazrlanan Rus
uyannda, ne Alman rnesansnda, ne Fransz ihtillinde, ne hristi-
yanlk reformunda, ne ran'n mslmanlamasnda, hatta ne de ok de-
fa coraf ereve deitii iin bizim islmlamamzda bu cinsten, bir
mntehada yaplm tecrbe mahiyeti yoktur. Onlarn bir ksm ya mil-
letlerin teekklleri devrinde olmu, yahut da ayni mahrekin zerinde
bir yer deitirmeden ileriye gememiler, nihayet bazlar da mterek
itima messeselerin yardmn, hatt himayesini gren ilerleyiler ha-
linde kalmlardr. Bizde ise deime kat'idir ve bir zamanlar, milliyet
fikrinin esas olan "devam" tehdit edecek bir safha bile geirmiti, rf-
te, kltrde, messeselerde, gndelik hayatn her safhasnda grlen bu
karlama dne kadar bizim zaafmzd, bugn ise belli bal gUlkler
yenildii iin bir nevi zenginliimizi tekil ediyor, diyebiliriz.
1718 felketinden sonra, bu felketin getirdii bir nevi intibahla
baz mnevverlerimizde tek selmet aresi fikir halinde balayan garp-
lk, 1839'da devlet messeselerimizi ve baz hayat ekillerimizi de-
itirmekle kalmad, bizi deta kulamzdan tutarak eyhlislm duas
ve ecneb sefir alkyia Avrupa mektebine rakla verdi. Hareket,
kendisinden evvel esasl bir fikir hazrl bulunsayd, yahut 1718 ile
1839 arasndaki zaman kaybedilmemi olsayd, elbette baka trl olur-
du. Fakat yklm medrese, darmadan olmu iktisad hayat, kaplar-
n am gmrk ve muhafazas glemi hudutlar, daha derin dn-
meye vakit brakmyordu. Dier taraftan, kaybedilen zaman iinde
mevcut messeseler herhangi bir ay kabul etmeyecek bir tereddi ha-
line gelmilerdi. Kendi bnyelerinde hibir istihale veya sray im-
knlar kalmamt. ki ey yaplabilirdi: Ya eski tamamiyle yklarak
yerine yenisi kurulurdu, yahut da olduu gibi, kendi kendine tkenme-
si iin braklan eskinin yan banda yeninin devri balard. Biraz im-
knszlk ve biraz da herhangi bir tepki korkusu, Tanzimat' yapanlara
ikincisini tercih ettirdi ve birdenbire memleketin hayat bir mstemleke
ehrinin garip manzarasn ald. Hayatmz ikiye blnd. Bir taraftan
yeni, hayata dayanan zaruretleri karlayan ehresiyle grnyor, br
taraftan bunun tam zdd olan ey, yaayan eski, yani yaama kudretini
kaybetmi bir yn artk, kendi leminin stnde yzebilen birka da-
nk unsura yapm duruyordu. Tanzimat'tan 1923'e kadar olan dev-
reyi memlekette bu kl art eski ile yeninin mcadelesi doldurur. Bu
iki lemin hayatmzda bu tarzda karlamas, sade yeninin zaferini
gletirmekle kalmyordu; ayn zamanda yeni karsnda eskinin mu-
hakkak beenilmemesi lzm gelen bir ey olduunu yava yava bize
kabul ettiriyordu. Aramzda can ekiir halde yaayan artklara bakarak
maziyi ktlemek, onu kmsemek itiyad iimizde yol ald.
1923'de balayan tasfiye, eski ile yeni arasndaki bu denksiz m-
cadeleye son verir. imizde yaayan bu yar l hayat ekillerini, ye-
ni terkipte fonksiyonu kalmam baz messese artklarn hayatmz-
dan karnca birdenbire onu byk hakikatnda grmeye baladk.
Bugn her tarafta hakl bir mazi saygs balad. Artk aramzda, dede-
lerimizi muasr Fransz romann tanmadklar, Shakespeare'i veya
Tols'to'u bilmedikleri, Bergson veya Freud ile Lindenberg'tcn, Einste-
in ile Karuzo veya William Povel'den ayn yksek ihtisas uuruyla de-
rin derin konumadklar, bri oynamadklar ve kokteyl partilerinde
A S L K A Y N A K
kadnlarn boyunlarn ssleyen mcevherlere bakarak ert yakalar
zerinde nezaketle esnemedikleri iin itham edenlerimiz azdr. Bilkis
bunun yerine, onlar kendi devirlerinde, kendi hakikat ve imknlarn-
da mtaladan holanyoruz. Kendilerine mahsus bir hayat yaratm
olmalar ve onu samimlikle yaamalar, her trl zentiden uzak, asil-
lii yalnz kendi yarattktan eylerde bulmalar houmuza gidiyor. Gu-
rurlarna, zevklerine hayran oluyoruz. Sinan'a hrmet ediyoruz, eski
musik statlarmz anlamaya alyor ve anladka mkemmellikle-
rine ayoruz. Fuzl'yi, Bk'yi, Nedm'i, Galib'i, kendilerine lyk
olan yksekliklerde seyretmekten haz duyuyoruz, dank baz hayat
ekillerini, gelenekleri kaybolmaktan kurtaryoruz. Vaka bunlarn ba-
zsn henz pek acemice yapyoruz ve yaptklarmz, yapmamz lzm
gelenlerin yannda henz ok azdr. Baz trenlerde hemen her yl ay-
n eyleri tekrar etmekle kalyoruz; muskcerimizin henz elde tam
denecek bir plk koleksiyonu bile yoktur; tamamn bildiimiz ve de-
erini anladmz gn kltrmze birka medeniyeti birden kavra-
yan bir derinlik verecek ve bize Anadolu'nun muammasn zecek
olan masallarmz, oyunlarmz, kk hayat itiyadlanmz imdiki va-
ziyet ve artlara gre sonuncu gibi grnen saklayclar ile beraber
kaybolmak tehlikesindedir. Bununla beraber maziye kar bak tarz-
mzn deitii muhakkaktr. Artk kendimizi baka bir kta gryo-
ruz. Esaslarnda Garp'la lebilecek bir medeniyetten, bir insan ve-
ya hayat stnlnden geldiimizi anlyoruz, nmzde bilgi ve sev-
ginin yava yava at leme, yenileen zevkimizle, gzeli ve iyiyi
anlaytaki gr farkmzla eildike kudretimiz, nefsimize gveni-
miz artyor. Bu deiiklii beenmemek kabil deildir...
Fakat bu kadar yetiir mi? yle sanyorum ki, ne maziyi sevmek,
ne Garb' tanmak ve ona hayran olmak bizim iin kfi deildir. Mazi
nihayet gemi bir zamandr; bizde, ancak kendisine iimizden bir ey-
ler katarsak hakkyla yaayabilir. Biz ise "Bugn bile" deiliz; yarnz.
Her neslin asl vazifesi kendi tesinde gelecek iin olan hazrlarken
balar. Bizim iin asl yaplmas lzm gelen, memlekette yeni hayat
ekilleri yaratmaktr. Biz ark'a veya Garb'a ancak birbirinden ayr iki
kaynamz gibi bakabiliriz. Her ikisi de bizde ve geni bir ekilde var-
dr; yani realitelerimizin iindedirler. Fakat onlarn mevcudiyeti kendi
balarna bir deer olamaz ve sadece byle olmas bizi, kendi hayat-
mzda, kendimiz iin kendimize mahsus bir hayat, geni ve mull
bir terkibi yaratmaya davet eder. imizdeki kaynama ve karlama-
nn verimli olmas iin bu hayat, bu terkibi dourmas arttr. Bu da
asl nc kaynaa "memleketin realitesine varmakla kabildir.
Dedelerimizin byk meziyetlerini, hayatlarnn kendilerine has
ve gerek oluu yapyordu. Garp medeniyetinin byk meziyeti de bir
realitenin mahsul olmasnda ve inkiafn onunla beraber yapmadn-
dadr. Bizim iin asl olan miras, ne mazidedir, ne de Garptadr; n-
mzde zlmemi bir yumak gibi duran hayatmzdadr. Onu yakala-
dmz, onun meseleleri zerinde durduumuz, onlarla yorulduu-
muz, bu meseleleri fikir hayatmzn zaruri yol uraklar gibi deil, te-
meli olarak kabul ettiimiz zaman tarihin ve husus corafyamzn bi-
ze ykledii byk role erieceiz. O zaman "devamdn zinciri tekrar
iimizde balanacak ve biz muasr dnyada, birletirici ehremizle ve
bu ehreyi tekil eden hayat erevesi ile kendimize lyk yeri alaca-
z. Birbirini anlamayan iki lemin ortasnda, bir dm noktasnda
yaam olmann bize yklettii zahmetler, o zaman gerek ve n saf-
ta hayatn nimetleriyle denecektir.
lk, 16 Nisan 1943, nr. 38
HAYAT KARISINDA MNEVVER
"At kalbini girdaba, al engine, ruh al!"
Yahya Kemal
Bizde ilk yapc edebiyat nesli phesiz, Ziya Paa-Namk Kemal
neslidir. Cemiyet hayatnn Garpl mnsnda uurunu onlarn eserle-
rinde idrk ettik. Memlekette yol aan her yeni ve iyi eyin banda bu
iki arkada ve bilhassa Namk Kemal'i, onun dev gayretini grmemek
mmkn deildir. Bununla beraber, uurlu ve cidd bir tenkide her iki-
si de ne kadar az dayanabilecek bir haldedirler. San'at anlaylar, Garp
kltr ile olan mnasebetleri, hatta siyas kanaatleri, ok hakl olarak,
mnakaa edilebilecei gibi, li Paa'ya kar atklar mcadelenin,
istenirse, haksz ve zlim taraflar da bulunabilir. Memleket iindeki
byk tesirlerini bir yana brakrsak, onlar kendi zamanlarnn l-
syle dahi tam olarak yetimi kabul etmek gtr. Eserlerinde munta-
zam bir sistemin bulunduunu zannettiimiz yerlerde bile acemice r-
tlmeye allm byk boluklar gze arpar. Her mnakaadan
mutlaka muzaffer kmak isteyen Namk Kemal'in, karsndakini ce-
vap veremez hale getirmek iin sarf ettii gayret, bazan bu byk de-
irmenin ne kadar boa dndn iyice gsterir. "Renan MUdafan-
mesi", "Osmanl Tarihi"nin methali, "rfan Paa'ya Mektup" gibi, "Ta-
kip" ve 'Tahrip" gibi eserleri bir yn boluklarla doludur. Ziya Pa-
a'nin " H a r a b a t mukaddimesini yle bir okumak, bu fikir ada-
mnn daha evvel girimi olduu yenilik mcadelesine nasl bir tered-
dt hamulesiyle atldn anlamak iin yetiir. "iir ve na" makale-
siyle dilimiz ve edebiyatmz iin muasrlarna hayret imkn brakma-
yacak kadar ileri ve yeni ufuklar aan ir, eski iirin lemine dnn-
ce, deta kendi mazisini unutur. O yalnz Garp iirinin hayat ve insan
karsndaki duruunu yadrgamakla kalmaz, tiyatro gibi byk Garp
nevilerinin memlekete girmesini bile deta istemez. Belki de aruzla
anlatmaya altndan ok iptidaletirdii bir muhit ve terbiye naza-
riyesine dayanarak Garp'la mslman ark arasndaki fark zerinde
alamayacak bir engel gibi srar eder. Zaten ruh Ucalarnn zaman za-
man emrinde grnen Ziya Paa'da birbirini tutmayan fikirler epeyce
oktur.
iirde her ikisi de eskiyle alkalarn kesmemilerdir. Ziya Pa-
a'da eski iirin en bariz ve revata hata ve zaaflar devam eder gr-
nr. Namk Kemal ise, Nef' syleyiinin dna kt zamanlar, ok
defa ikinci derecede kalr. Her ikisi de aruzun nasl bir imknlar hazi-
nesi olduunu bile tam dnememiler, usta bir kemancnn elinde bu
yaydan kacak namelerin hangi hadlere ykselebileceini bir kere
olsun tecrbe etmemilerdir. Namk Kemal'in byk heyecanlarnda
daima biraz tiyatro, hatta en orta zevkten tiyatro bulmak mmkndr.
Tiyatrolarnn rgsn imdi hi de houmuza gitmeyen bir hitabetin
verdii gibi...
Evet, btn bunlar dorudur. Hatt bu cinsten dikkatleri oalt-
mak da kabildir. Bununla beraber, bu iki arkadaa Trk edebiyatnda
ei grlmemi bir ii yapabilmek nasip olmutur. Yakndan baklnca
bir yn zaaf hevengi gibi grnen bu iki muharrir devirlerini alt st
etmi, zihniyetleri deitirmi, hayata yeni ufuklar am ve birlikte gi-
ritikleri birka yllk bir mcadelenin sonunda cemiyetin manzaras
ve insan ruhu ister istemez eskiden baka bir ey olmutur. Onlar ko-
nutuka ihtiyar Asya'nn bizdeki yz deimi, asrlardan miras kal-
m itiyatlarn tozunu silken bir takm insanlar baz hakikatlerin gne-
ine domular ve kendilerini aydnlkta bulmaktan memnun, hr ha-
reketin tadn tatmlardr. Onlarn bu kuvveti nereden geliyordu? p-
hesiz ki Namk Kemal o mucizeli tesiri sadece tumturakl ifadesiyle,
heyecanyla yapmad. Onun yolunu yalnz "Hrriyet Kasidesi" ile (asl
ad da bu deildir) atn zannetmek iire ve sanata tanrlarn ayrd-
H A Y A T K A R S N D A M N E V V E R
tesir ve nfuz sahasn lzumundan fazla geniletmek olur. Ziya Pa-
a'da ise bu cinsten heyecanlar zaten yoktur. O souk ve kendi lle-
ri iinde muvazeneli zek olarak kald mddete sevimli ve gzeldir;
yahut da insafsz ve kinci hiddetinde insan yakalar. O ok zlim "Za-
fernme"nin zehifM tebessmnden bir hareketi douracak hamle el-
bette beklenemez.
Hakikatte onlar cemiyet iinde yapc bir ruh haline getiren ey
bsbtn bakadr. Bu ilk Arupal neslimizin en byk kuvveti, cemi-
yet meseleleri zerinde durmay bilmelerinden, umum bir ekilde ol-
sa bile, onlan benimsemi olmalarndan ileri gelir. Onlar mcerret fik-
ri alp onun etrafnda bir takm acele terkipler, limce tefsirler yapm-
yorlard. Belki cemiyet realitelerine bakarak fikre doru gidiyorlard.
Namk Kemal'de dardan olduu gibi alnm fikir hemen yok gibidir;
belki btn teklifleri kuvvetli bir grn ve az ok kuvvetli bir mem-
leket bilgisinin tabi neticeleri, o yollardan geilince varlmas tabi
olan zaruretler gibi grnr.
Merutiyet fikri bile byledir; yakn tarihimizin zerindeki m-
hadelerinden doar. Filhakika devlet makinesini yeni batan kuran ve
hkmdar yeminle kanuna riayet kayd altna alan Glhane Hatt, bu
kanunun kayna noktasnda mphem kalyordu. Dier taraftan, bozul-
mu olan devlet muvazenesi, imparatorluu bir byk rtbeli memur-
lar brosu haline getirmiti. Namk Kemal Merutiyet fikrini Garp'tan
almyor, bu boluklar kendisinden karyordu. Fakat bu iki arkada
nelere dikkat etmezler! Aar, nfus, ttn ve ipek rejisi, borlar, ky-
lnn vaziyeti, umum alma zevki, kadn terbiyesi, maarifte bala-
yan ikilik, ksacas cemiyet hayatnn her meselesinde bu iki arkada
sras gelince rakamla salamlatrmasn bildikleri bir gr ve bilgi
sahibidirler. Hayatn karsnda mnevvere den vazife duygusuyla
hareket ederler.
Hayat, phesiz, btn cemiyetindir. Fakat mesuliyetleri yalnz
mnevverindir. Ykn kaderin ve tesadfn ayrd paya gre hep
beraber tarz. Fakat tarih karsnda hesabn mnevver verir. Namk
Kemal ve Ziya Paa nesli ite bu mesuliyet duygusunun uurunu ilk
defa bize getirmilerdir. Vaka hi bir zaman, uratklar meseleleri
bugnk mansyla derinletirmeye muvaffak olamamlardr, fakat
onlar hayata hkim byk sualleriyle daima beraber yaamlar ve hat-
ta, daha iyisi, ahs olgunluklarn o meseleler iinde idrak etmilerdir.
Otuz yandaki Namk Kemal'i devrin bir mihrak yapan srr bu ocak-
ta parlayan atete aramaldr. Kendilerinden sonra gelen nesillerin b-
yk eksii, onlarn tecrbesini nefislerinde srdrememeleri, bu yz-
den sadece "nakledici bir alma"nn adam olmalardr. Onun iin bi-
kirleri daima darda kalm ve ok defa hayatn hz onlar geride b-
rakmtr.
Geni hayat nmzdeki bin bal bir muamma gibi duruyor.
Onu zdke kendimizi bulacaz; hakik ahsiyete, hr san'ata ka-
vuacaz. Aa gnete serpilir, fakat topran derinliklerindeki kk
ile beslenir. nsanolu kendi ferdiyetini bile ancak iinde yaad ce-
miyetle idrak eder.
Ulus, 25 Haziran 1943. nr. 7865
BR BAYRAM HAZIRLII
Bu hafta Trk milleti Halkevleri'nin kuruluunun onikinci yld-
nmn kutlayacak. Milletimiz bu mesut hadiseye ne kadar sevinse,
bu yzden ne kadar cosa yeridir. nk Halkevleri Trk inklbnn
tarihinde mhim bir dnn balangcdr. Trk inklb, hamlesini bu
Evler vastasiyle asl byk hedefe, halka evirir. Halkevleri, byk is-
tikrarn temeli, gerek kuruluun hayrl ve feyizli ocadr.
Halkevleri Trk milletinin snf, zmre, tahsil art, meslek ayrl-
, servet ve refah derecesi gzetmeden bir ruh klesi halinde birle-
tii yerdir; mill vicdann, mill uurun kaynama yeridir.
Yurt ve millet ak, yaama hazz, san'at ve fikir hamlesi, hr e-
lence, hepsi onun etrafnda toplanacaktr. Halkevleri mill hayat her
safhasnda kucaklayp ileriye, mesut olulara doru yrten merkezler
olmak iin almtr.
Millet fikrinin esas olan sreklilii yeni batan bu Evler vasta-
siyle kuracaz. Yeni ve muasr Trk milleti yakn ve uzak gemiiyle
bu Evler'de baracak, dardan kopma ve ayrlma duygusunu veren
manzara bu messeselerde gerek ehresini alacak ve milletimiz, ken-
di yaratt irfann, zevkin ortasndan, olduu gibi grnecektir.
nklp Trkiye, Halkevleri ve onun mill hayata getirdii birlik
fikriyle kendisinin olan yeni hayat ekillerini yaratacaktr. Milletimiz
daima topluluk fikriyle yaamtr. Halkevleri bu kurtarc fikri uur-
1 atrmak, derinletirmek, onu hayatn her safhasnda esasl bir yapc
haline getirmek iin almtr.
Daha bugnden, inklbn byk umdeleri Halkevleri vastasyla
geni halk tabakas arasna hayatn tabii ekilde yapc bir unsuru ola-
rak girmi bulunuyor. Hemen her yerde Evler'imizin iyiye, gzele,
doruya ve mill olan eylere -ki bizce iyi, gzel ve dorunun ta ken-
disidir- geni ve tesantt admlarla yrdn gryoruz. Ev-
lerimiz en ok gvendiimiz kuvvet olan sevginin tam ocadr ve
mill hayatta biz her eyi bu sevgiden bekliyoruz.
Halkevleri kadar ad ite mahiyeti bir olan messese yoktur; o, hal-
kn evidir. Milletimiz bu ocakta kendi meselelerini btn plaklkla-
ryla gryor, dertlerimiz zerinde konuuyor, onlar adet ferde ve
meslee ait mesullklerin stne kan bir imanla benimsiyor. Daha
imdiden Halkevleri'ndeki her hangi bir konumada dikkatli bir dinle-
yici iin mill hayatn en canl makta'n bulmamak mmkn deildir.
Trk yaamay ve Trk kalmay, Trk olarak mesut olmay bir l-
k bilenler, Halkevleri'nin tabi uzuvlardrlar.
Genlerimiz, Halkevleri'nde elenirken, dinlenirken, ktphane-
lerinde okurken, spor yaparken veya bedi yaratma ihtiyacn tatmin
ederken ufaktan ufaa yaplan btn bu ilerle, byk bir eyin, bir l-
knn yava yava gerekletiini duymamak kabil midir?
Trk milleti gereki, kendini ve etrafn grmesini bilen, hakika-
ti en korkun manzaralarnda bile karlamaktan ylmayan bir millettir.
Halkevleri, millet sevgisini bu realite duygusuna dayandrmak isteyen
bir inklbn bu millete hediyesidir. Onun kapsndan yalan girmez. O,
gemiine, hline, geleceine uurla bakan bir milletin btn hayatn
para para, her gn biraz daha canllkla tad bir yerdir ve yle
olacaktr.
Halkevleri'nin imdiye kadar olan almalar arasnda bize ken-
dimizi retmeleri bata saylmaldr. Halk hayatna daima ak olan
bu messeseler sayesinde gizli deerlerimizi, asrlar boyunca bizim
ne'emizi, topluluk duygumuzu besleyen zenginlikleri her gn biraz
daha reniyoruz. Aydn nesiller her gn biraz daha halk hayatna gi-
riyor ve yanl retim sistemlerinin, yabanc gayretiliinin araya
gerdii perdeler kalkyor. Dnleriyle, dernekleriyle, oyunlaryle, l-
tif eleriyle, trkleri, iirleri, hikayeleriyle halk hayat byk, renkli bir
BR B A Y R A M HAZIRLII
mozayk gibi nmze her gn biraz daha seriliyor. Mazi hakkndaki
yanl hkmlerimiz teker teker ifls ediyor ve biz hayatmza baka
gzle bakyoruz.
t e yandan aydnlarmzn, olgun fikir ve ilim adamlarmzn tec-
rbeleri yava yava, fakat emin bir ekilde halkmza geiyor. Ksaca-
s, imdiye kadar iki ayr lem gibi yaayanlar birleiyor.
Henz tahsil andaki genle bir iki nesil byk ilim adamn,
usta ile ra, tahsildarla kyly, mhendisle amelesini atsnn al-
tnda toplayan Halkevleri, mill birliin tabi bideleridir.
Yarnn mesut, hr, her admda hayat fetheden Trkiye'si bu Ev-
ler'in scaklnda bugnden byyor. Onun iindir ki milletimiz Hal-
kevleri 'ni seviyor ve onun kurulu gnn, gerek; bir bayram gibi kut-
lamaa her tarafta birden hazrlanyor.
Biz bu sevnite, Trk vatannn ve Trk irfannn en byk geli-
melere ykl mesut geleceini gryor ve onu yle selmlyoruz.
lk, 16 ubat 1944, nr. 58.
GMEN DVASI
Tunanm evleri, alack evler,
iinde oturur paalar, beyler,
rtn perdeleri grmesin eller...
Bir Rumeli trksnden
Birka aydr, mill bir faciay, hatta mill bir felketi sessiz ve se-
dasz yayoruz. Yarm milyondan fazla Trk, dedelerinin Osmanl fet-
hinden ok evvel doduktan, enlettikleri topraklardan yabani otlar gi-
bi sklyorlar, mal ve mlkleri ellerinden alnarak kap dar edili-
yorlar.
Hicret, milletimizin talihinin iki asrdan beri en ac taraf oldu. Ar-
kada braklan yurda alamak, ona alaya alaya yeni topraa sarlmak,
sapannn at izde doduu evi ve babasnn gmld yeri hatrla-
yarak yaamak... ite byk katliamlarn dnda asl serene ami m z!
Rumeli, kesilerek ve insan kovularak baka milletlerin vatan oldu.
Ka nesil var ki kzlarmz baba evlerinde gelin olmann sevinci-
ni kaybettiler, erkeklerimiz ayn tarlada, ayn pazarda stste ala-
maz oldular. ehirlerimiz ehrelerini, hayatmz birliini kaybetti. Tr-
klerimiz ve ivelerimiz birbirine kart.
Bu zoraki hicretin nasl bir meramla hazrlandn sylemee l-
zum var m? Bunu benden evvel ve ok selhiyetli, resm azlar sy-
lediler. Bulgar hkmetinin bu karar ile sadece yarm milyon insan, -
imdilik yars- yerinden yurdundan edilmiyor, sade nesillerin stste
al mas yl a y l an bi r s ervet , - e n a a bir mi l yar ! - o k veri ml i tar-
lalar, bal ar, bah e l e r v e bt n bi r tari hi n hakk e l de n al nm yor, ayr -
ca d a , on bi r y l d r s i ke n bir s ef erberl i kl e harap bt e mi z , s t nden bu
a r y l l ar n bi r si l i ndi r gi bi ge t i i hal k m z n ref ah da bir kat daha y -
k l mak i st eni yor. Kas t s a de c e Rume l i Tr kl ne de i l , bt n Trki -
ye' yedi r.
Bu sat rl ar Bul garl ara kar mi l l e t i mi z e ki n a l amak i i n y a z m -
yor um, t yi v e f aydal pol i t i kan n hi s l eri mi zi d ar da b rakan pol i t i ka
ol duuna i nananl ardan m. Kal d ki tari hi n kr ds nn bi r yerde ar-
t k durmas i cap edi yor.
Hay r, be n bi r ki n a l e v l e me k i i n y a z m y o r um. Yal n z bi z e kar
ok de i i k, o k t ehl i kel i bi r s i l h n kul l an l d n t ekrarl amak i s t i yo-
r um/ Hudut l ar m z dan i eri ye bo mba b rakmad l ar. Yar m mi l y o n kar-
de i mi z i , b a n m z a derhal ba s ma m z l z m gel enl eri b rakt l ar.
Bi z e kar si l h ol arak t ari hi mi zi n ve ke ndi mi z i n bir paras n e -
vi rdi l er. uras da var ki bu ci ns t en bi r hadi s eyi her gn bekl eyebi l i rdi k.
Hat t a buna her ci het l e haz rl kl ol mal yd k. Yani b y l e bir i ht i mal i kar-
l ayacak, her taraf e v v e l de n d nl m , s e ne de n s e ne y e eksi kl eri ta-
maml anm b r yerl e t i rme e l de bul unmal yd . Tari hi mi zi n i st i snas de-
nebi l ecek kadar uz un bir s ul h devres i nden bunu be kl e me k hakk m zd .
Fakat bi z real i t eni n pl ak i kl i mi ne, Bal kan i tti fak gi bi t opyal ar n
ampanya s arho l uunu t erci h etti k. Ke ndi mi z i kand rmaya al t -
m z bir muvaz aa s arho l uunda et raf m zdaki d manl unuttuk!
Gazet el erde g me n havadi s l eri ni her o kuy u umda ka trl z t
d nceni n tesiri al t nda kal yorum. B r taraftan 1911 i l e 1923 aras n n
t ecrbesi i i mde ye ni de n canl and i i n t ari hi mi zi daha i yi anl yorum.
Art k dedel eri mi zi hatal ar i i n t enki t e t me kt e n vaz ge t i m. Etrafl ar n-
daki bu hi bir anl a ma kabul e t me y e n d manl k i i nde gst erdi kl eri
ces aret e, ya ama kudret l eri ne hayran ol uyor um.
Di e r taraftan me ml e ke t t e ki hareket si zl i k beni a rt yor. Vak a
hkme t i mi z , bir y n f erde ait t e ebbs , g me nl e r i i n bir o k e y-
l er yap yor. Fakat efkr- umum y e de he nz byl e mi l l bir hdi s eni n
uyand rmas l z m ge l e n byk humma yok! "Bi ze ne ol du byl e ? Bi z
YAADIIM GB
hi byle deildik!" diyorum. Yoksa gelenlerin kim olduunu bilmiyor
muyuz? Yahut sadece arkalarnda gizlenen dmanl m gryoruz?
Hatt Bulgaristan'n kendisinin bile, daha krk yl evvel, vatann
hi olmazsa resmi salnmelerdeki ehresinin bir paras olduunu
unuttuk mu?
Gelenler, mor sabahl Balkan memleketlerinden her eylerini, hat-
ta yarna ait m idlerin i bile brakp gelenler ise, tarihimizin belki eti z
taraflarndan geliyorlar. Onlarn balar etrafnda Trk tarihinin yars
kanl bir gne gibi alkanyor.
u satrlar yazarken ne kadar yer ismi ve insan ad hafzama h-
cum ediyor. Eski tarihlerimizin hangisini isterseniz, be sahife ka-
rtrn, daima bir Lofa, bir ltip, bir Filibe, bir Rusuk, bir Vidin, bir
Zitovi, bir Silistre, bir Plevne ayanna, o yerlerde toplanm levend
endaml, evliya isimli kahramanlara tesadf edersiniz.
Byk bozgunlar, bugn hazrlayan felketler balad zaman
bu isimler tarihimizde bsbtn baka bir mn alrlar. Her on be, yir-
mi ylda bir tekrarlanan insan kudreti dnda arpmalarn, talihte im-
knsz didimelerin hikyelerini okursunuz. O zaman stanbul'un bi-
zim elimizde hangi gayretlerle kaldn, bugn hudutlarmza, yarn
belki kaldrmlarmza ylacak bu insanlarn dedelerinin nasl adm
adm bu yurdu mdafaa ettiklerini anlarsnz.
Hayr, onlarn geldii topraklarda en ufak bir tepe yoktur ki Trk
tarihinde bir ka defa husus! bir macerann erefini kazanm olmasn!
Btn o serhat kaleleri, palangalar dp de dman ordular, kuyu-
sundan km ejderhalar gibi anavatana doru kvrld zaman o ky-
ler, o kk kasabalar, o tepeler imanla karsna dikilirdi. ehirler, ka-
zalar, kyler yklr, yanar, sonra tekrar yaplrd. Rumeli'nin yn ko-
naklan stste ylan muhacir kafileleriyle dolard.
Evet, Trk tarihinin hemen her safhasnda, bugn gmen adyla
adlandrdmz ve talihleri karsnda hl tereddt ettiimiz insanla-
rn dedelerine rastlarz. En son tarafyla alyorum: Onlar Alemdar
Mustafa Paa'nin, Rusuk yarannn, Midhad Paa'nin, Ahmed Vefik
Paa'nn ve daha bir oklarnn tarih karsnda hemehrileridir.
Her Trk'n hayalinde, kanlan iinde yzen bir ehid vardr.
Bu, Rumeli Trkldr. Bu gelenler ite onlarn ocuktandr.
Brakalm tarihi! Hakikate dnelim! imdi, bugn bu saatte, misa^
frhnelerde, abuktan tedarik edilmi imknlar iinde, yann olmadan
yaayan kardelerimiz var. Erkekler ne ise, fakat kadnlar, gen kzlar,
ocuklar var. Dn alnnn teriyle kazand ekmei kendi sofrasnda,
yarma ait hayaller iinde yiyen insanlar bugn gzlerimize bakyor.
Hasta ban muhta olduu yumuak yastk, scak oda, glmseyen
yz, yannn emniyeti bu erkekler, bu kadnlar, bu ocuklar iin yok!
Bunu kfi derecede dnyor muyuz?
Bu mesele kt gnden beri Naci'nin msra' durmadan alevden
bir krba gibi omuzumda saklyor:
Misafirim vatann bir- harbezrnda
Gelenlerin ve geleceklerin ou ifti! kzle olsun, makine ile
olsun, toprakla, sert, san, esmer buday habbeleriyle ne zaman tekrar
babaa gelecekler? Ne zaman i onlar arkada kalan hayatlanna ka-
vuturacak? Ev, tarla, ahr, kmes, ev tezgh, btn bunlar ancak bi-
zim yardmmzla kurulabilir.
Yazk ki hl iin bykln anlamama benziyoruz. Hl ga-
zetelerde kk kprdanlardan baka bir ey yok. Hl milletimiz bu
insanlar iin seferber olmu deildir. Herkese soruyorum: Bize ne ol-
du? Gnler geiyor, bu alkan, sade ruhlu ve btn imanl insanlarn
talihi hl aramzda gnn tek mhim meselesi olmamtr. Yanm mil-
yon... Bir ksm geldi, bir ksm gelecek... Ve bir an evvel gelmeyenler,
korkanm ki, hi gelemeyecekler.
Byle olduu halde evlerde hl diki makineleri onlar iin al-
myor, hanmlarmz lks manifatura ve yalanc ss dkknlarnn
nnden daha ayrlmad, onlar iin Amerikan bezi ve basma aramyor-
lar. Yer yer iane listeleri almad. Genlik nedense bu ii stne hl
almad. Teebbs eden de yok! Sanki halkmza b ite her trl feda-
krl yapmamz icap ettiini sylemekten ekiniyoruz.
Yanl anlalmasn! Ben gmenlerin yardmla geindirilmesini
teklif etmiyorum. Ben onlara ve bize bu dmanl yapan komu dev-
letin iktisad hayatnn ve refahnn byk bir tarafn vcuda getiren
ok alkan, uyank bir unsurun aramza geldiine kaniim. Onlarn bir
an evvei almaya msait artlarla yerletirilmelerini, istihsale atlma-
larn, bu memleketin ekonomisine girmelerini istiyorum. Fakat arada-
ki faslada ve bu yerleme iin halkmzn en geni ekilde yardmna
ihtiya vardr.
Bunu sylerken orta snfmzn, memur halkmzn, bir ksm ka-
saba ve ky ahalisinin byk mahrumiyetler iinde yaadn unu u-
yorum. Fakat refah ve sknt da nisbdir.
Bir vatan olmak, hr ve mstakil yaamak, tarihine sahip yaa-
mak, bir takm mkellefiyetlerle kabit olan nimetlerdir. Bazan bu kl-
fetler tahammln de stne kabilir. O kadar tecrbe geirmi, kara
gnn her nev'ini denemi halkmz bunu ok iyi bilir. Biz sadece ima-
nyla ve ruhunun cmertliiyle yaam bir milletiz, yle olduu hal-
de niin mnevverlerimiz ve hatta hkmetimiz en sarih ekilde halk-
mza mracaat etmiyorlar? Her eyden mahrum edilenle elimizde ola-
n paylamak zamanndayz.
Yaama iradesi bu kadar byk olan ve btn varlnn devletin
varlyla kabil olduunu ok iyi bilen bir milletin cmertliine mra-
caattan utanyor muyuz? Byle ise Trk milleti bizi affetmez. Bu d-
ncenin bir an kafamzdan gemesini affetmez.
oumuzda gmen meseleleri karsnda rahat karlm bir in-
san hali var. Sanki asrmzn insanna rahat hakikaten nasibmi gibi d-
nyoruz. Rahat, ferd saadet, kaygsz ba, bunlar on dokuzuncu as-
rn ksa ryalaryd. Dorusunu isterseniz bizlere hi nasip olmayan
ryalar... tnsan talihinin azd bu devirde bunu akla getirmek bile g-
lntr. Bu devirde olsa olsa vazifesini yapmaktan gelen i ferahl,
huzur vardr. nk devrimiz, vazife ve mesuliyet duygusu devridir.
Milletimiz bu iki duyguyu ok iyi tanr. Bunu her vesile ile grdk.
Tekrar ediyorum, alkal resm makamlar bir taraftan vazifelerini
yapadursunlar. Biz, millete bu i etrafnda seferber olmalyz. Trki-
ye'nin Bulgaristan'a verecei en gzel cevap, yurdun verimli, insan
emeine muhta yerlerinde, ok ksa zamanda, birer kasaba ve ehir
olmas temennisiyle, yeni gmen kylerinin, ark Anadolu, Orta
GMEN DAVASI
Anadolu Filibe ve Lofa'lannn, Varna ve Vidinerinin kurulmasdr.
Bylece tarihimizin kaybettiimiz anahtarlanna yeniden ve vatan iin-
de sahip oluyoruz.
Bunun iin mnevverlerimizin bu ii tek dava olarak ele almalar
lzmdr. Unutmayalm, kendi bamza halledebileceimiz tek mesele
de budur.
Gmenlerin gelecek mevsimde, yurtta yetitirecekleri ilk bu-
day baann talihe kar en byk zaferimiz olacana inanyorum.
Onu imdiden yzme gzme srmek istiyorum.
Unutmayalm ki fevkalde hdiseler, fevkalde tedbirler ister.
Hem kendimizden, hem yeni gelen kardelerimizden mesulz.
Cumhuriyet, 18 Ocak 1951, nr. 9503
f
KTAP KORKUSU
1923 yllarnda Erzurum Lisesi'nde hoca idim. Mektebimizde
Franszca ders veren Abdlhakim Bey adnda Msrl br hoca vard.
ok abuk dost olmutuk. Franszcay, ngilizceyi iyi biliyor, biraz
yal, fazla tecvidli olmasna ramen Trkeyi de mkemmel ekilde
konuuyordu. Fransz gramerini iki ayda retmek iin husus bir me-
tod bile icad etmiti. Bu cinsten icad sahiplerinin ou gibi, o da garip
bir adamd. Sene sonunda imtihanlarda ocuklarn hakikaten Fransz
gramerini ok iyi bildiklerini grdk. Yalnz bir ey eksikti. Franszca
bilmiyorlard. Tek bana metodun kfi olmadn ve her icadn icat
saylamyacan ilk nce o imtihanda rendim.
Hakim Bey, ilk cihan harbinden evvel, Msr'da balayan milli-
yeti talebe hareketlerine itirak ettii iin memleketini terketmeye
mecbur kalm ve Trkiye'ye gelmiti. Harp esnasnda hkmet bir
mddet kendisinden phelenmi, hatt zmir civarnda bir yerde hapis
bile edilmiti. Sonra serbest braklm, daha sonra da i vermilerdi.
Hapishane hayatn anlatmaktan ok holanyordu. nsanlara ve eya-
ya, muayyen ve dar zaviyelerden olsa bile, bakmasn bilenlerdendi.
Olduka kuvvetli bir musik hafzas vard. Hapishane trklerimizin
ounu renmiti. Fakat ok husus bir musik zevkiyle yetitii iin,
Arab lhni, syledii trklerin enisini hemen bozar, bsbtn ba-
ka bir ey yapard. Hakim Bey'in bu husus musik enisi Arapaya
tercme edilen Garp operalarnda da kendini ayniyle gsterdi. Ro-
meo'nun (Baa) Juliet'in (Hamm) olabileceini onun tegannilerinde,
bir evde oturduumuz zamanlar rendim. Hlsa hoa giden taraf
ok. vefal bir arkadat.
KITAP K O R K U S U
Yalnz bir kt huyu vard. Kitab sevmez ve okumazd. Gramer
kitaplarndan baka kitab yoktu. Halbuki o yllar benim okuma hz-
mn artt yllard. Konforsuz hayatmz, -her eyimiz ya karyolalar-
mzn altnda, ya balarmzn stndeki raflarda idi- yalnzlk beni ki-
taba atmt. Mektepten kar kmaz yatama uzanr, yeni tandm
Dostoievsky ile, Erzurum'a kadar cebimde getirdiim Baudelaire'i, s-
tanbul'dan bin glkle getirttiim kitaplar okurdum. Fakat asl oku-
duum bu ikisi idi. Fransz irinin Darlfnun
1
da iken cazibesine ka-
plmtm. Dostoievsky
9
yi ise yeni yeni tadyordum. Muazzam bir ey-
di bu. Her an dnyam deiiyordu. nsan ztrabiyla temasn scakl
her sahifede sanki kabuumu atlatacak ekilde beni geniletiyordu.
Dncem adet bir ka gece iinde boy atan o mucizeli nebatlara ben-
ziyordu.
Cildden cilde atladka ufkum bakalayor, insanla ve hakikat-
lerine kavutuumu sanyordum.
Hakim Bey'le bir evde oturduumuz iin gnlerimiz beraber ge-
iyor gibiydi. Beni hakikaten seviyordu. Bir eski zaman lalas gibi et-
rafmda dolayor, bin trl beceriksizliimi dostluunun yardmyla
dzeltiyor, hayatm kolaylatryordu. Fakat adamcaz tam bir ztrap
iindeydi. Beni brakp yalnzca sokaa kmaya raz olmad iin,
ben okurken bir avu ii kadar odamzda, kendisine yeniden yoklana-
cak kilometrelerce mesafeler icad ediyordu. Yorulduu zaman yata-
na uzanr, renilecek lisnn kendisine hi bir suretle muhta olmayan
gramer rnetodlarn dnr, yahut da yukarda bahsettiim operalar-
n sylerdi. Fakat vaktini ne ile geirirse geirsin bir eli daima bana
doru, elimdeki kitab alp atmak iin uzanm dururdu. Aylarca bu
tehdidin altnda yaadm. Hl bile zerimde izi vardr.
Hakim Bey'in syledii opera paralan, bilmem nedense, bana
onun Shakespeare'i ok sevdii fikrini vermiti. Hem gnln almak,
hem de belki okumaya tekrar balar da rahat ederim midiyle stan-
bul'dan kendisine hediye etmek zere bir ingilizce Shakespeare getirt-
meyi dndm. Aylarca bekledikten sonra nihayet kitap geldi. Byk
srprizi yapmak iin akam zor ettim. Eve dndmz zaman evve-
l kendi okuyacam kitab kardm. Sonra da ona Shakespeare'i
Y A A D M B
uzattm. Hafzas yerinde, anlataca hatray, btn teferruatyla anla-
tabilen insanlardan olmadma u anda ok mteessirim. nk Ha-
kim Bey'le o anda aramzda geen sahne hakikaten tmsaisizi.
Dostum kitab,-ncil kadna, bir tek ciltte baslm nshalardan-
d- bir mddet ne yapacan bilmeden elinde evirdi, evirdi. Sonra y-
zme bakarak hakikaten sevimli bir hayretle "Bunu ne yapacam? "
diye sordu. Gzlerinde btn bir ocuk masumiyeti vard. "Ben kitap
okumam, diyordu. Hele ecnebi dilinde hi okumam. Bana Kur an ye-
ter. Zaten hafzm. Sonra hafzamda "Muallkat" var. Kelm- Kibar'm
en faydallarn, hadislerin en sahihlerini biliyorum. Ben bu kitab ne
yapaym? "
Birdenbire karmdaki adam benim iin hakik bir uurum olmu-
tu. Hl bile, Hakim Bey'i korkun bir boluk gibi dndm, gr-
dm olur. Kitab sevmeyen ve korkan adam... Tecesssn ldr-
m ksan...
O gnden sonra kitap meselesi daima aramzda bir mnakaa
mevzu*u oldu.Hakim Bey'i kitaba altrmak iin deil, sadece kitap
dmanlnn sinini renmek iin. Her defasnda, u cevab aldm
."Kitap, bir hakikat iin okunur. Hakikat ise Allah*n hakikatidir ve
kendi kitabndadr. Onun dnda insan benliinin yalan ve karanl
vardr. Bu karanlk eit eit ekillere girer ve aslnda bizden kt
halde, her an bizi yeniden aldatr; dallete drr. Kendi yalanmla bi-
le bile neden uraaym?..."
Bazen bu mdafaa baka ekiller de alrd: "Arap dili ve edebiya-
t kfi derecede zengindir. Garp medeniyeti son sz sylyor. Yapc
kitap orada bulunmaz."
Hakim Bey'in fikirlerini bir trl deitiremedi m. ona hatt hibir
ezel hakikatin, insan hakikatle yanyana gelmekten zarar duymayaca-
n dahi anlatamadm. O zihnini, hayatna istikamet veren muayyen bir
sistemden ayr hisle yormak istemiyordu. Bununla beraber mutaassp
bir Mslman, hatt namaznda, orucunda bir adam bile deildi.
Hakim Bey, kitap dman idi. Dnceyi insan iin lzumsuz,
hatta zararl bulurdu. Kafasnn bozulmamasn istiyordu. Genliinde
K I T A P K O R K U S U
okuduu eyleri de bir cemiyetin kefaleti ve vesayeti altnda okumas,
renmesi lzm olduu iin okumutu.
O, ortalama Mslman ark'n, dinlenmek iin aramza gelip bi-
zi metheden, methede ede anlatan frenklerin hayran olduklar ark'n
bir nmnesiydi. Byle olduu iin de huzur iinde, geni kahkahala-
rn savurarak, operalarn, hapishane trklerini syleyerek, gramer
metodlan icad ederek yayordu. mr bulutsuz bir gkte, bir ebedlik
vehmini peinden srkleyerek seyrini yapan bir gne gibi lekesiz ve
arzasz geiyordu.
Hakim Bey*i ilk tandm kitap dman olduu iin daima hatr-
larm, tik tandm ve en az kzdm... nk kitab toptan reddedi-
yordu. Ve reddederken de muayyen bir teklifi vard. Baka bir cins in-
sann peinde idi. Hatt belki de bu insann, nesli kurumu bir hayvan
gibi gnn birinde leceine de inanyordu. Zaten meselesi olduka
karkt. Kitap dmanl, onda, biraz da Garp istilsna kar duydu-
u dargnlkt. mrnn tek macerasndan bu ksknlkle kmt.
Garp sanatna, Garp tefekkrne boykot yapyor, bir deve kuu gibi
kendi zihniyetinin ksr kumlarna bam gmyordu. Bunu yaparken
her muhitte yalnz kalacan biliyor ve sylyordu.
Bununla beraber Hakim Bey hlisti, btnd, nk pazarlk yap-
myordu. Kitab ve hatt insan toptan reddediyordu.
Ondan sonra tandm kitap dmanlarnn hemen hi biri hlis
deildiler. Hem insan kabul ediyorlar, hem de dncesine bir had
ekmek istiyorlard. nsan korumaya haklar olmayan noktalarda ko-
rumaya alyorlar, yani ilerinde ve dlarnda kltyorlard.
Bir gn Ankara Palas'ta, benden yal ve ok zeki tannm bir
mnevverimizle konuuyordum. Elimde bir Kafka vard. Kitab ald,
elinde evirip evirdikten sonra yzn buruturdu. Benim gibi zeki bir
gencin -zekm bilmem ama, o zaman hakikaten bana gen denebilir-
di - byle mlevves eyleri, bu cinsten dejenere muharrirleri okumas-
n hi doru bulmadn, fakat kabahatin bizde olmadn, asl kaba-
hatin bu gibi kitaplar memlekete serbeste sokan hkmette olduunu
syledi. Hayretimden donup kalmtm. Bir lhzada 1923 inklbndan
seksen sene evveline, Abdlmecid Han'n kitaba ve gazeteye sansr
koyduu devre dnvermitik. Kendisine dncemi syleyince masa-
sn bana brakp gitti. Hayatta vnebileceim tek zaferim belki bu-
dur, yani kitaptan korkan, dnceye had ekmek isteyen bu adam ya-
nmdan kartmam dr.
Kitaptan niin korkarlar? Bunu bir trl anlayamadm. Kitaptan
korkmak, insan dncesinden korkmak, insan kabul etmemektir. Ki-
taptan korkan adam, insan mesuliyet hissinden mahrum ediyor de-
mektir. "Brak, senin yerine ben dnyorum!" demekle, "Falan kita-
b okuma!" demek arasnda hibir fark yoktur, insanolu her eyden
evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerinin mesuliyetidir. Ondan
mahrum edilen insan, kendiliinden bir paavra haline der.
phesiz insan korumamz lzm gelen vaziyetler vardr. Fakat
bu vaziyeder daha ziyade ferdin kendi dndaki vaziyetleridir. Bir in-
san kendi iinde, dncesinin mahremiyetinde korumaya hakkmz
yoktur.
Ortaa'dan bugne kadar gelen zaman iinde insanln belki en
byk kazanc bu basit hakikati kendisine maletmesidir.
Cumhuriyet. 31 Temmuz 1951, ur. 9697
BTMEYEN IRAKLIK
Gzel bir akamd. Oturduumuz plaj kahvesinde, gen dostum
bana yeni yazd hikyeyi okudu. Bu olduka iyi tanzim edilmi bir
ak hikayesiydi. inde itinal tahliller, gndelik hayat dikkatleri, se-
me peyzajlar vard. Gzel ve seyyal bir slp, iyi biilmi bir elbise gi-
bi mevzuun btn hususiyetlerini ok yakndan kavryor, icap ettirdii
deiiklikleri alyor ve sona kadar hi aksamadan gidiyordu. stelik
Nietzsche'den Freud
r
a kadar bir ka felsefe sistemini, romantizmden
srrealizme kadar bir yn sanat nazariyesini bu sahifelerde bulmak
mmknd. Hlsa zengin ve muvaffakiyetli bir nesci vard. Ve mu-
harriri, her cins sanatkr gibi, btn bu muvaffakiyetlerin farknda idi.
Bununla beraber kk bir kusuru vard. Btn bu vak'a, bu insanlar,
bu slp zenginlii, bu dikkatler, adet havas boaltlm bir lemde
geiyordu. Topraa ve bir cins hayata, bir insan topluluunun mukad-
deratna bal olan eserlerdeki o scaklktan, kavrayclktan mahrum-
du. Kendisine bunu anlatmak istedim:
- Hikyeniz ok gzel dedim, hakikaten gzel. Fakat samim ol-
maklm isterseniz, bir noksan olduunu syleyeyim. ok mahall
hususiyetler tamasna ramen bizim deil. Vak'a Anadolu'da gei-
yor. Bahsettiiniz peyzajlar tesadfen yakndan bildiim peyzajlardr,
sizi dinlerken onlar teker teker tandm oldu. Bununla beraber onlar-
la karlatm zamanki scakl duymadm. Bu ainalk deta zihn
kald. nsanlar da yle." Ve fikrimi iyice anlatamamaktan mahcup bir
halde sustum.
lk nce kzar gibi oldu. Bir an srf tenkit etmek, heyecann sout-
YAADIIM GlBl
mak iin bunlar sylediimi sanacak diye korktum. Halbuki byle ol-
mad, ilk aknl geer gemez elindeki ktlar masaya brakarak:
- Doru, dedi, hakknz var. Eksiklii ben de biliyorum. Onu her
eserimde gryorum ve bu beni kendimden nefret edecek kadar meyus
ediyor. Fakat ondan bir trl kurtulamyorum. Bu memleketin mal
olan bir sanatkr olmak iin hibir tecrbem eksik deil. ocukluu-
mu Anadolu'da geirdim. Orta snfl bir memur ocuuydum. Ana ta-
rafmda ifti olarak kalm birok akrabam vard, toprakla hi alkam
kesilmedi. Memleketi kar kar gezdim. Yerli hayat, en mansz ta-
raflarn bile sevecek kadar tanr ve bilirim. Zaman olur ki, btn bir
hayat, bakir ve cokun gelir, iimde tkanr. Issz yollar, tozlu yayllar,
kire sval kasaba otelleri, ember sakall eraf, yamal donlu renber-
ler, velhasl madd ve manev sefalet ve mahrumiyetine hibir efkatin
eilmedii kadn, erkek, ocuk, bir yn halk gndelik hayatlar, hl-
yalar, ztraplan, kk ve geici saadetleri ile fikir ve yaz hayatna
domak iin beni boacak kadar sktrrlar. Fakat kalemi elime ald-
m zaman btn bunlar kaybederim. Bir mrn toplad btn bu
kalabalk birdenbire silinir, yerime nereden geldiini bilmediim kuk-
lalar geer. Ocak banda sca scana dinlenen vak'alar mahiyetini
deitirir, husus renk ve havalan dalr. Bu grdnz yazda oldu-
u gibi acayip ve tatsz bir kla girer ve ben sarfettiim mesaiden
mahcup, yaz masamdan kalkarm.
Ben bunun sebeplerini ok dndm; ve neslimizin byk bir z-
trabn zannederim ki buldum: Kim olursak olalm, nasl yetiirsek ye-
tielim, hayat tecrbemizin mahiyeti ve genilii ne olursa olsun, bi-
zim azmzdan hl okuduumuz frenk kitaplar konumaktadr. Tp-
k bizden evvelkiler gibi...
Olu, 27 Austos 1939, ur. 35
AMATR YOKLUU
- San'at meselelerinde sizi memleketimiz hesabna en ziyade se-
vindiren ve zen ey nedir?
Bana bu suali soran gen adama hayretle baktm. Sakin, gler-
yzl bir ocuktu. Koltuunun altnda birka kitap, beni grnce yo-
lundan dnm, konumak istediini sylemiti.
- Dostum, dedim, bu sual nerden, nasl aklnza geldi? Belki sa-
dece u nnz harcyorsunuz. Belki de hakikaten merak ettiiniz bir
meseledir bu. Ben ikincisine karar veriyorum. Sizinle cidd olarak ko-
nuacam. Sualinizin ilk ksmnn cevab, siz kendinizsiniz. Yani bu
soruyu sormanzdr. Bir dakikadr size bakyorum. Hi de bir istisnaya
benzemiyorsunuz. Demek ki meseleyi byle alanlar var. te bu beni u
anda sevindirdi. imdi ikinci ksma geiyorum. San'at hayatmzn be-
ni en zen taraf amatr yokluu. Bilen ve anlayan amatrn yokluu.
Ressammz, heykeltramz, irimiz, romanc ve musikiinasmz, az
ok hepsi var. Kimi at ba yryorlar, kimi biraz ilerde, kimi biraz ge-
ride. Eserleri de az ok satlyor, takdir ediliyor. Fert almazsa devlet
alyor. Hlsa iyi kt bir san'at piyasamz var. Fakat etraflarnda ha-
kik amatrn, anlayarak seven adamn yapaca hava yok. Bu, sade
bugnn eserleri iin byle deil, eski san'atlarmz, dardaki san'at
hareketleri iin de byle. Semeden beeniyor, dnmeden seiyor,
yahut hayran oluyoruz. Daha dorusu hakik hayranl duymadan ke-
limeleri lklarla harcyoruz. San'at eserini elimize alp evirip evir-
mesini bilmiyoruz. Ona kendimizi veremiyoruz. Durmadan en olma-
yacak eyleri birbirine kartryoruz. Geen gn bir iir defteri gr-
YAADIIM GI B I
dm. Gen br adam, sevdiini sand eserleri dikkatle, zene bezene
toplam, yazm, iinde kimler yoktu? Yahya Kemal, Him, iirimi-
zin belki en iyi irleri vard. Ne yazk ki defterin yedide altsn bu -
irlerle hi mnasebeti olmayan biare, sakat manzumeler, kk aptal
hicivler, hani o caz musikisi gftelerine benzeyen glncn tesi par-
alar dolduruyordu. Belli ki Yahya Kemal, Him ve br irlerimi-
zin eserleri bu bostana tesadfen dmlerdi. Bir an bu adamn zev-
kini tasavvur etmek, bu zevke gre kendisine bir hviyet vermek, -u
muhayyelemde in etmek istedim. nsan ehresinde mmkn her ak-
sakln, her ahenk bozukluunun yapt bir eit yz bal bir mah-
lk gzmn nne geldi. Evet bu zevk hi de btn br ey deildi.
Ve tabiatyla bir bilgiye, bir uura, hatt tabiat tarafndan tanzim edil-
mi bir i duyuya dayanmas imknszd. En iyiden en ktye doru
bir maden kuyusuna inilir gibi iniliyordu. Bu ttratszlk, bu kendisini
btnyle vermeden bir takm eyleri sever grnme, bu seip ayrma
yokluu en acnacak eydir. Zenci, her bulduunu houna gitmek ar-
tyla boynuna, koluna takar. Saksaan yuvasnda parlak, renkli, gz-
ne ne rastlamsa buluruz. Fakat kendi setiimiz iirlerle yaptmz
bir iir mecmuasnda... Garb'da yaayan iirden Ortaa iirine, yaa-
yan romandan on altnc asr romanna, in, Japon eserlerine, antik
madalyadan Avustralya vahilerinin san'atna kadar her san'at dalnn,
her fikir hareketinin, her san'atkrn, hatta her byk gazetecinin yz-
lerce bilen, anlayan, mrn ona vakf eden amatr vardr. Bunlar ne
niversite hocalar gibi derinlemi limlerdir, ne de hretli mnek-
kitlerdir. Bu bilgileri ile hi bir ey kazanmazlar. Hatt ilerinde baz-
lar bu uurda ifls ederek hayatlarn zenginletirirler. ok defa ni-
versite hocas, byk mnekkit onlardan istifade eder. Kimi, Hu-
go'nun otuz bin msra' ezberinde olduu iin farkna varlmas en im-
knsz hatay dzeltir. Kimi adn ancak ansiklopedide greceiniz bir
ir iin en geni bibliyograf malmatn verir, kimi Corot'ya veya
Rubens'e atfedilen bir eser hakknda en selhiyetli mnakaay aar.
te en byk eksiimiz bu bilgi, bu kendini verme, bu tanma,
ayrma, seme ve bu artlar iinde sevme yokluudur.
istanbul Radyosu iin hazrlanm hr konuma
YILBAINDA DNCELER
Masamn zerinde kitap vard. Oday aydnlatnca gzlerim ilk
nce onlara takld. Birdenbire aydnlanan kat camn stnde, hemen
hemen onun kadar sert, kendilerinden emin, adeta zamana meydan
okur gibi duruyorlard. Bunlardan biri, Giono'nun bu harp iin yazd-
"Hayatn Zaferi" adl kitabyd. Etrafnda yllardr uzayp giden
lm raksndan bkm, peygamberce bir eda ile insanlar hayata, sev-
giye aran bir kitap... Onun yannda, Fransz iri Aragon'un "El-
sa'nn Gzleri" adl hicret ve vatan acs iirleri duruyordu. nc ki-
tap, Hlderlin'in "Empodekles"i idi.
Sabahleyin, evden kmadan nce, onlar kartrm, tembel bir
hatrlamann zevkine uyarak yer yer, para para okumutum. imdi
de belki biten yl ile yeni balayan birbirine ayn zevklerle balamak
iin gene onlar okumak istiyordum. Kendi kendime: "te bir yl daha
bitti, dedim; bir yenisi balyor. Genler bir ya daha bydler. Yal-
lar biraz daha kocadlar. Hayat nehri, geni yatanda bir daha kabar-
d. Byk, lmsz zaman ejderi kendi stne bir daha dnd, gene
kendisinden doabilmek iin altn kuyruunu srmaya balad. Mev-
simlerin mucizesine, aydnln deien cilvesine yeni batan bir daha
ahit olacaz. Tabiat ana yeniletike biz de yenileeceiz. Ey ebed
dn, sen ne kadar gzelsin! Nizamn, ahengin ta kendisidir. nsano-
lu, ruhunda bu ahenk hkm srd iin, talihindeki acln, yoksul-
luun ramna byktr..."
Bu dncelerle masann zerindeki kitaplar bana bir i dnyas-
nn yldzlar gibi grnd. Onlar bizim gerek ebedliimizdi. Fert
olarak insanolu zaman selinde kaybolmaya mahkmdu; fakat zeks
bu ebedilikte nurlu bir yldz gibi parlayacakt.
Kitaplara bir daha baktm: Bana bu ylbanda okunacak eyler
gibi grnmedi. ster istemez eski ylbalanm dndm. Hayatn
ahenk iinde olduu mesut alarda, insanolu tabiattaki tekrarlana
bir sembol olarak ald bu "zaman noktasndan gemie, gelecee
daima ok baka, ok scak bir gzle bakar, llerini hznle hatrlar,
kaybolmu umutlarn, hayllerin yand ocakta yenilerinin filizi.. ,Ji-
ini grr, yaama sevgisi tazelenirdi. Onun iindir ki her medeniyet-
te, hangi itibar zaman lsne dayanrsa dayansn, ylba bayramla-
rn en bydr; tabiattaki yenilemenin sembol olan yeniden diril-
me masallarnn aa yukan her dinin en canl taraf olduu gibi.
Fakat bu dnceler beni oyalamyordu; eski yllar, o sakin ylba-
laryla oktan gemiti, nmdeki kitaplara bir daha baktm: Sabah-
leyin Aragon'u okumutum. Malp Fransa'nn ky, kasaba, ato, ne-
hir, rmak adlarn bir bir anarken "boazndan aa bir yldz yutmu
gibi iinin parltyla dolduu"nu syleyen bu irin ztrabna hi de
yabanc deildim.
nsan kalbi, bakalarnn duygularna ancak kendi tecrbeleri nis-
betinde aktr. Bizim nesil, milli felket nedir, iyi bilir. Mektepten da-
ha ok onun dizinde yetitik. Onun iin Aragon'u anlamtm.
demi, Bergama, izmir, Aydn, Mara, Bursa, Bilecik en gen
yllarmda benim grtlam ayn parltyla yakmt. Daha nceleri o-
cukluumda ise kalbim skb'n, Dedeaa'n, Manastrdn, Sela-
nik'in, grmediim, bilmediim btn bir corafyann her an d irildik-
leri bir maher gibiydi... Evet, biz Trkler, Fransz milletini, onun ac-
larn anlayabiliriz. Onun iin Aragon'u okurken iliklerime kadar r-
permitim. Aragon'dan sonra Hlderlin'i kartrmtm. Amansz ka-
dere: "Bana tanrlarnki kadar ahenkli bir saat bahedin; sonra istedii-
nizi yapn!" diye yalvaran bu irin btn eseri, ruh btnlmz
salayacak ahenk hasretiyle doludur. Gen denebilecek bir yata bir-
denbire kararan bu zek, insanolunu tanrlar gibi grmek istiyordu.
Belki de bu kadar ykseklerde utuu iin kanatlar krld. mrnn
sonuna kadar bir marangozun evinde, kendi kendisinin mezar imi gi-
di
YILBAINDA DNCELER
bi, sessiz, heyecansz, isteksiz, tellen kopmu bir saz hayatyla yaad.
Kendisini grmeye gelenlerin nnde dalgn dalgn duruyor, insanlara
reklerden sonra ilk defa bir kesini at mes'ut, ahenkli Olimpos
ryasna dalyordu.
Bu ylba gecesinde ayr milletlerin, ayr alarn bu iki iri, va-
tannda ifasz bir gurbette imi gibi len Hlderlin ile gurbette sular-
nn, bahelerinin, meydan ve kasabalarnn adlarn kendine trk yap-
t vatanna kavuan Aragon garip bir ekilde birlemiler, beni bir ta-
km dncelere aryorlard. Onlarn tuttuktan k altnda, yaad-
mz devrin sefaletleri gzlerimin nnde bir daha canland. Hlder-
lin'in insanlar iin mesut bir dnya ve ahenk diledii yllarda insanlk
ne kadar kendi kendinin m i! Hi olmazsa zeksndan yardm umuyor-
du. Halbuki bugn bu zeknn kendisi lmn emrine girmi, drt ya-
n ykyor... lm onu benimsemi; gzel dnyamzn zerinde onun
eliyle saltanatn sryor; teker teker deil, binleri, onbinleri birden
yutuyor... Sade yirmi, otuz yl iinde doanlar deil, bir a iinde ku-
rulmu iyi, gzel ne varsa hepsini birden alyor, teknesinde gen insan
gvdeleriyle yok olmu ehirlerin ykntlar, devrilmi, paralanm
bideleri, kanl lokmasn youruyordu...
Bununla beraber, hibir devirde insanlk bu kadar byk olma-
mtr. nsan zeks tabiat unsurlarn bugn olduu kadar kendine bo-
yun edirmemitir. insan ruhu kaderle bu kadar gz gze, di die kal-
mamtr. Bugnn insan kadn, erkek, en bynden en kne
kadar "kahraman" kelimesinin mnsn unutturacak kadar kahraman-
dr. Sade bu son yllarn tecrbesi, onun saadete ne kadar lyk olduu-
nu gsterir. Halbuki radyo banda geireceimiz on dakikalk ksa bir
zaman, insanolunun, hakki olan bu saadetten ne kadar uzakta olduu-
nu bize gsteriyor.
Bu harbin en korkun taraf snr, kta ayrlklarna ramen bir i
harbine benzemesi, onun kadar ihtirasla zmreleri karlatrmasdr.
Onsekizinci, hatta ondokuzuncu yzyl bann satran oynar gibi
hesapl, en ufak tehlike karsnda geriye dnmeye hazr, o yar manev-
ra, yan geit resmi, dura dinlene yaplan muharebelerinden, snr boy-
larnda arpann evine dnd zaman hereyi yerli yerinde buldu-
u, gnlerin dizisini koptuu yerden hemen orackta birbirine ckledi
o kanl kahramanlk oyunlarndan ne kadar uzaz! Milletleraras mu-
vazene meselesinin en kesin zaferleri neticesiz brakt devirler ner-
de? Bugnn politikasn, o zamanlarda olduu gibi mcerret bir s-
tnlk davas deil, arkasnda endstri gelimelerinin etrefil mesele-
leriyle i ve d leme ait bir yn telkki ve tezat, arpan halk kitle-
leri yapyor. Onun iin bu harp ykc oldu.
Nazi devi, Versailles'dan ziyade kontrolsz, hatta uursuz bir en-
dstri gelimesinin ocuudur. Bu gelime onu tayabilecek deerde,
teknik gcn bu kadar tehlikeli ve kanl bir silh haline sokmayacak
bir ahlkla beraber yrseydi, Avrupa bugnk gibi yklmaz, on
asrn stste yaratt bir yn eser, kurulmu bir hayat, ksacas ne-
sillerin gz ya, midi, emei olan bir medeniyet bu kadar hrpalan-
mazd.
Ne gariptir ki milletlere zorla kabul ettirilecek bir nizam fikri
doduu gnn ertesinde Avrupa, lm pahasna kurtarlmas gereken
bir lke oldu. Bu da gsteriyor ki bir medeniyet, birka ana fikir, bir-
ka deer hkmnden baka birey deildir. Avrupa milletlerin, fertle-
rin hrlk fikri zerine kurulmutu. Bunu tanmayan herhangi bir
prensip, bu medeniyete kar sadece cinayet ileyebilirdi. Yeni nizam
ie bylesi bir cinayetle balad.
Her ey gsteriyor ki bu harp bitmek zeredir. Hak urunda d-
en silhlar her gn yeni bir zafer kazanyor. ki yl nce en iyimser-
ler iin bile uzak bir hayl olan sulhe gittike yaklayoruz. Hi birey
insanl bunun kadar sevindiremez.
Eski zamanlarn insanlar, tabiatn yenilemesindeki mucizeyi
lm tanrsnn yeralt saraylarna kard Persephone'un yeniden
aydnla dnyle sembolletirirlerdi. Yaadmz bu yllarda insan-
lk baka bir Persephone'un geriye gelmesini bekliyor. Bu, bize muh-
ta olduumuz sknu getirecek olan ruh hengidir. O yeniden gelip
iimizde saltanatn kurduu zaman bu ar yllar sadece korkun bir
rya olacak ve insanlk iyiliin, tecrbe edilmi byk deerlerin g-
neine yeniden kavuacaktr. Eldeki imknlarla insanln mesut olma-
mas ne hazindir...
YILBAINDA DNCELER
Trkiye imdiye kadar bu kan ve ate deryasndan uzak kald.
Mukadderatmz ok isabetli bir ileri grle elinde tutan Byk
efin siyaseti bizi bu fetten kayrd. Bu, bir yandan mill birliimize
sahip olmamzn, bir yandan da milletlerin hrriyet ve istikllinden
baka bir lk tanmamaklmzn mkfatdr. Bu sayede bakalar
iin ykc olan yllar bizim iin imkn nisbetinde yapc hamlelerle
geti. Niin sylemeyelim? Bakalarnn kaybettii bu ahenk, bizim
gndelik ekmeimizdir. Biz onu, hereyi kaybettiimiz bir devirde gi-
ritiimiz stikll Sava'nda bulduk.
Fakat umum bir fetten saknm olmak, bizi hodbince sevindir-
mez. Tarihimizin son iki asrlk maceralar, yeryznde yuvasz bir in-
san, istil altnda bir vatan bulunduka bizi mesut olmaktan meneder.
Kald ki bugnn insanl ancak btn halinde mesut olabilir.
1945 ylnn, btn milletlere bu saadeti getirecek bir sulhun ka-
psn amasn dileyelim.
lk, 1 Ocak 1945, nr. 79
MUSSOLNTYE DAR
Mussolini dt. Senelerden beri insanln talihi ile oynayan
adam, imdi bir yn benzerinin elinde, patlam bir balon gibi byk-
ln, hatlarn ve kaderini kusuyor. Yirmi be, otuz seneden beri
daima ilk safta geen ad, hatt unutuldu bile. Gazeteler ve gnn
adamlar ondan gemi bir ey gibi bahsediyorlar. Yirmi seneden beri-
dir hadiselerin sahnesinde oynayan adam imdi perdenin br tarafn-
da kald.
Yayor mu, yaamyor mu onu bile bilmiyouz. Ajanslar kh onun
filan hapisanede mahpus olduunu, kh ldrldn yazdlar. Hatt
son zamanlarda batrlan bir denizaltnn iinde boulduu havadisi bi-
le kt. Eer doru ise dnyaya el koymak iin en ok gvendii ma-
kinelerden birisi kendisine tuzak oldu demektir.
Mussolini insana hi bir byklk hissi vermeden bizi insan tali-
hi zerinde dnmee gtren adamlardandr. O kadar hususi artlar
iinde ve o kadar garip bir ekilde yaad ki, bilinmeyen hi bir taraf
kalmad denebilir.
Onun dmesiyle gzmzn nnde muazzam bir talih tamam-
land. Srtna geirdii arslan postu syrlnca bu insan birka trl eh-
resiyle ve arkasnda ileyen zt zembereklerle karmza kt. Onun ha-
yatna bakanlar, onda evvel fena paylalm bir dnyann dourduu
akslmellerden birini greceklerdir. Sonra 19 uncu asrn ortasndan
beri hayata hkim olan fikirlerden birinin, mteadd imperialiste telk-
kilerin sakat domu ocuu olan son asrdaki talyan inkiafnn da bu
ucubenin milletine ve dnyaya musallat olmasnda hissesi vardr.
italya dier birok Avrupa memleketleriyle beraber adet kimye-
v mstahazarlarla imanlatlan insanlar gibi sun binbir tedbirle art-
maa baladndan beri bu adamn dramatik hayat hazrlanyordu.
Mussolini'den daha ok evvel, Trablus'a ilk italyan taarruzu balad
gn italya bugnk akbetinin yoluna girmi demekti. Erge bu by-
me hrs onu ykacakt. Bu mukadderdi. Bunun deiebilmesi iin ta-
rihten asl alnacak dersi alan insanlar lzmd. Tarih italya'y, para-
lanm corafyalarnda tklm kalm, zayf, iktisad hayat kendisini
idare etmekten ciz milletler arasna sokmutu. Onlarn tesandne
girmesi lzmd. Bir an Mussolini'nin bunu yapaca zannedildi. Ha-
beistan'a Milletler Cemiyeti'nde sadlk eden bir Mussolini byk
otariler iin hakik bir tehlike idi. ktisad hayatnda sadan soldan
tehdit edilen Avrupa, uzun mddet ona bakt. Fakat hayr, Mussolini bu
ii becerecek adam deildi. O tarihi kelime kelime renmiti. Dei-
en eyi bilmiyordu.
*
Modern diktatrlerin byk vasf hdiselerin peinde gitmeleri-
dir. Mussolini de yle yapt. En kolay taraf, herkesin gittii yolu ter-
cih etti. Bir Avrupa birliinin, bir Akdeniz federasyonunun salam bir
uzvu olacak bir talya'y kuraca yerde eski Roma'y diriltmek istedi.
Cezair'in harmanisi, Venedik'in tac onu gnn hakikatlerinden br
tarafa ekti. Realiteyi bir opera dekoruna feda etti. Muztarip milletlere
el uzataca yerde onlar bir sansar gibi boma tercih etti.
Bir insan sansar olabilirdi. Fakat dnya tavuk kmesi olmaa ra-
z olamazd. Mussolini kk bir hesap meselesinde aldand.
Fakat o, her eyde aldand. Evvel dnyay hesab ederken aldan-
d, sonra kendi ahsnda, kuvvetlerini hesapta aldand. yi baklrsa
onun hayat kadar tamamlanmam hayat pek azdr. Bir halk adam
olarak ie balad. Fakat bir zmre adam olarak i bana geti. tal-
ya'ya hizmet etmek istedi. Fakat millet adam olmak yle dursun, sa-
dece bir "jondottiere" olarak Alman ordusunda cretli askerlikle tali-
mini tamamlad. Bytmek istedii talya'y ikiye ayrd.
Bununla beraber rnekleri daima bykt. Sezar, Ribenzi, Napo-
teon... Fakat Sezar', Sezar Borgia olarak taklit etti. Napoleon'a gelin-
ce ancak nc Bonaparte'a eriebildi. Sadece darbei hkmet yapt
ve hkim olmann tehlikeli oyunundaki zevki tadabildi. Fakat bu hki-
miyeti hakik eref ve an fikriyle hi bir zaman bir araya getiremedi.
Napoleon ve Mussolini.. Bu iki italyan uzun zaman zihinlerde be-
raberce yaadlar. Kaderlerinde mterek bir nokta bulduumuz iin
deil, belki daha ziyade aralarndaki fark dol ay isiyle. Mussolini haya-
tnn bir devresinde Saint-Helene mahpusunu ok taklit etti. Fakat ona
hi yetiemedi. Hatt dmesi bile ona kendisini yaklatramaz. Napo-
leon daima birinci olarak kald. Yaad devirde dmanlarna bile
kendisini bir kahraman olarak kabul ettirmiti. Kendisiyle Waterioo'da
denler bile bir kaderi yerine getirmenin ztrabiyle kendilerini b-
yk gryorlard, lmnden sonra talihi yarm asr fikri ve edebiya-
t besledi. Mussolini bir gn olsun, dost ve dmanna kahraman fikri-
ni vermi deildir. Btn elenkleri pazardan alma idi. Daima ikinci
safta, sadece kk hesaplarnn arasnda kald. Birisi iradesini zaru-
retlerin yerine geirmiti, br zaruretleri daima kabul etti. O daha
ziyade bir "condottiere" olarak domutu. Her eyi kk ve menfaat-
i hesaplar zerine idi. Bu hesaplar onu daima tereddde, tvizata g-
tryordu. talya'ya hkim olduu zamanlar kratlk messesesini ol-
duu gibi kabul etmesini dnmek kfidir. Kendisi iin o kadar fel-
ketli olan bu harbe girii bile kk bir hesap ii idi. Fransz cephesi
mukavemet etseydi Mussolini harbe girmeyecekti. O zaman bugnk
sukutu, harbin sonunda bir ved merasiminden ibaret kalacakt. Harbin
balamasndan bir sene sonra yan yklm Fransa'ya sallad haner,
ganimeti paylamakta geciktiini zanneden bir ete reisinin tama'm
andrr. Sadece bu dikkat onun mahiyetindeki tezatlar gsterir. Kahra-
man aksiyonu kendi uzviyetinde itici bir kuvvet gibi hazr bulan adam-
dr. Mussolini bundan ok uzakt. O hareketin deil, szn adamyd.

Sz ok defa bykl ldrr. nk insan st ste ve ok ko-
lay zaferler kazanmaa altrr. Mussolini kendi zmresini her gn bir
yalan ve mitle, sznn sihri ve diyalektiinin kuvvetiyle avuturken
bugnk sukutunu kendisi hazrlyordu. Fakat sz korkun bir silhtr.
O insan yava yava soyar, plak brakr. Yunan harbinde Mussolini
byle oldu. Kendisine daima kk ve mecalsiz dman seen bu
adam gnn birinde, dnya karsnda "cierlerini skeceim" tehdi-
dini azndan kard zaman srtndaki Sezar harmanisi kendiliin-
den syrld ve rplak kald. Hayr, onun hayatnda anl hibir ey
yoktur; kanl eyler vardr. Habeistan zaferi sadece Roma'dan uzaa
nakledilmi bir sirk oyununa benzer. Arnavutluk ii ise sadece bir
"vaz'- sahne" oldu. Yanyana dizilince bu kk memleketin sahilleri-
ni hemen hemen bir tahta perde gibi rtebilecek 150 gemi ile hazrla-
nan bu oyun hakikatte bir iktidar komedisi idi. ki nakliye gemisi ile
bir frkann yapabilecei bir ii bu kadar muazzam bir kuvvete emanet
etmek ancak memleket iinde ve kendi zmresini tatmin iin giriilmi
bir nmayiti. Mussolini bunu yapmakta haklyd; nk etrafndakiler
kudret oyununa almt. Siyas hayatna bir mrit gibi balayan bu
hakikaten entellektel adamn mrnn yirmi senesi krsde ve sah-
nede kitle dediimiz korkun devi ldrtmakla geti.
Milletle kitlenin arasnda byk bir fark vardr. Millet hayatn
muvazenesidir. Kitle ise bu muvazenenin bozuluundan kar. Millet
adam bu muvazenenin dehsn kendinde duyandr. Kitle adam kud-
retini zmreden alr ve onun sayesinde hkmeder. Birisi yapcdr,
br yapsa bile sonunda kendi eliyle gene ykar. Atatrk millet ada-
myd. Mcadelesini hrriyet fikri iin onun etrafnda yapt. Hakik ef
milletten doar. Zmreden gelmez. Atatrk milletten gelmiti.
Mussolini'yi bu son uzletinde grmei ok isterdim. Yirmi sene
insanln kymet hkmleri stnde oynayan bu adam tam yalnzken
grmek epeyce retici olacakt. st ste taknd maskeler dtkten
sonra, en altta kalan isiz aktrn can sknts bana onun ahsiyetinin
en z tarafn verecek gibi geliyor.
Kendisini bildi bileli mitingte, konferansta, merasim alaynda veh-
minin, kudretinin, kininin, cinnetinin kudurttuu bir kalabalk karsn-
da yaayan bu adam, senelerden beri btn izgilerini deitiren, buut-
larn sonsuzlua doru uzatan, szne, el iaretine, bakna mucizeli
derinlikler veren bu sihirli aynadan, gnn her saatinde kendisine yz-
binlerin tuttuu bu aynadan mahrum kalyor. Hakikaten hazin bir talih!
Mussolini bu "vaz'- sahne''yi benimsemi adamd. Siyaset onda
bir hitabet ve sahne meselesiydi. Baklarn ve jestlerini, glmseyii-
ni, szlerini hep bu bnyeden gelen kabiliyet idare ediyordu. Terbiye-
li kaplan, tek masa ve tek statl geni alma odas, balkondan hut-
be, imek iin kaldrd barda avucunun iinde kran, skmak iin
kaldrd yumruu bir iek koparyormu gibi narin bitiren jestler,
hepsi orta derecede bir ak hava oyunu, ok defa kaba komie kaan
bir tiyatro idi.
Halbuki sahne ve hitabet kadar siyasete zt ey yoktur. nk her
ikisi de insan "exalte" eder, ldrtr. Halktan hatibe ve hatipten artis-
te gelen karlkl tesirler insan ok defa kendi sznn sarhou ve ko-
nuan azn bir nevi lakrd deirmeni yapar. Mussolini senelerce ko-
nutu, syledi, tehdit etti. Bu heyecan isteyen kalabala tohum halin-
de serptii mphem mitleri, gene oradan dalar kadar bym top-
lad. Ve bir gn hdiselerin karsnda kendisini kendi szleriyle ba-
lanm buldu.
lh ve hkmran akln hkim olaca yerde yirmi sene sadece
bir hassasiyet hkm srd. Uzlette pimesi lzm gelen bir yemek
drt yol aznda hazrland.
O, btn bir millet yerine bir snf ve zmre ile i grmek istedi-
i iin daima hesaplarnn dna kmaa mecbur kald. Zmre adam
hakik ef olamaz. Bu zmre adam oluu Mussolini'yi kymet hkm-
leri zerinde oynamaa gtrmtr. "talyan milleti benden ekmek is-
tiyor, hrriyet istemiyor" sz onundur. Hakikaten italyan milleti
Mussolini'den bu kendi kendine treyen velinimetten hi br ey iste-
miyordu. Fakat bir ey isteseydi behemehal hrriyeti isterdi. nk
milletler hrriyete ktr ve insanln asl eref kaps hrriyettir.
talyan milleti Mussolini'den evvel az ok ekmeini kazanyordu
ve ona hrriyeti katk yapt iin memnundu. Modern diktatrn ha-
ts hrriyetle ekmein birbirine zt eyler olduunu dnmesindedir.
Mussolini'yi italya'da seyredenlerden deilim. Ona yapt byk i-
lerin karsnda hayran olmak frsatn bulmadm. Fakat onun iin oku-
duum birka kitap bile onun byk yapc taraflarn kabul etmekli-
im iin kfidir. Entellektel taraf ise kendisini daima hatrlatacaktr.
M U S S O L I N P Y E D A I R
Fakat yazk ki bu alma, sakat bir kaynaa dayanyordu. O, hrriyet-
siz millet hayat olabileceine kani idi. Onun iindir ki asrlar iinde
merhale merhale, ehir ehir teekkl etmi talya'ya kendi elinden
km bir ey manzarasn vermee alt. Hayata zeksnn eklini
vermek, hadiselere kendi iradesini cebretmek istedi. Hr olmayan bir
insanlkta iten gelen bir byklk duygusunun bulunacan tasavvur
etmek onun felketi oldu. talyan milletini tarihiyle heyecanlandrma-
a alan bu adam, gariptir ki, tarihin en byk kazanc olan bir fikri,
hr insan dncesini inkra kalkt. nk Mussolini bir akslmeldi.
Milletlerin hayat ise msbet bir irade eklinde tecelli etmesi lzm ge-
len bir eydir. Akslmel bizi ok defa hayatn asl istikametinin zdd
olan yollara gtrr.
Bundan yirmi sene evvel Mussolini hr, alkan, sanatkr, haki-
katen demokrat bir milletin bana gemiti. Mussolini hayat fethe
alm bu milletin z evltlarn Rus steplerinde, Afrika llerinde,
Balkan dalarnda harcad. phesiz bu gen adamlarn vatanlar iin
lmek gibi bir tesellileri vard. Fakat bu kanl oyun lzumsuzdu; onu
da biliyorlard. Gariptir ki Mussolini'nin sukutu talya'da tahmin edil-
diinden bsbtn baka bir netice dourdu. Bugn onun yznden
harap olmu talya'y, aa yukar mill birliini temin etmi gryo-
ruz. Bu zmre adamnn soktuu ac imtihandan mevcudu kurtarabil-
mek arzusu, senelerdir iki dman gibi ayr ayr kararghlarda yaa-
yanlar birletiriyor. Bu kt kumarbaz "Hi"le "Hep"in stnde oyna-
mt. Onlar ise imdi hi olmazsa Hi'ten bir evvelki merhaleyi kur-
tarmaa alyorlar. nk Hi ile Hep'in arasndaki mesafe zanne-
dildiinden uzundur.
Ulus, 2! Austos 1943, nr. 7922
SAVA VE BARI HAKKINDA DNCELER
Avrupa sava bitti. Demirden, ateten sava ifriti kendi eseri olan
lm tarlasnn bir yanna nihayet yld. Savan bitmesi hemen bar-
n gelmesi deildir. Zaten yeni diplomasi "mtareke", "teslim" gibi
kelimelerle birini tekinden ayryor. Savan bitmesi sadece humma-
nn bitmesidir. nsanlk, alt yl sren kanl bir didimeden kurtuluyor,
o kadar....
Bu sava her eyi o kadar altst etti, o kadar mesele ortaya att ki.
hepsini birden karlayacak, her eye dzen verecek bir bara hemen
erimek gtr. Yeni bir bar her eyi yeniden kurmak zorundadr. Sa-
va yalnz yapy ykmad; zerinde bu yapnn ykseldii temeli de
paralad. Salam, gvenilir bir bar kurmak, yeni ve salam bir yn
deer hkmnn domasna baldr. Hi kimse eskinin geri gelmesi-
ni bekleyemez. Fakat onun bar kurmaya alanlarn ayaklarna her
admda taklmas korkusu daima vardr.
Sava insanla vazife duygusunun, korunma sevkitabisinin em-
rettii birok fedakrlklar yaptrd. yi bir bar da birok fedakrlk-
lar isteyecektir. Hatta bunlar ok daha g olacaktr. nk tekiler gi-
bi kendiliinden, kolaylkla kabul edilebilecek, yahut bizi hemen hare-
kete geirecek cinsten deildirler. nsanln iyiliine doru atlacak
her admn, hakl veya haksz, bir takm tepkilerle, alkanlklarla, hod-
binliklerle, hatta yaadn sandmz bir takm artk deerlerle kar-
lamas ihtimali vardr. Onun iindir ki yeni bara girerken milletlerin,
btn insanln tam bir vicdan hesaplamas yapmas, mesut olmas
iin gereken, gerekmiyen eyleri birbirinden iyice ayrmas lzmdr.
Sava silhn zaferiyle bitti. Bar akln, temiz duygunun zaferiy-
le kazmlabilir. tyi bir ban yapmak iin bu zaferi insanln kendi nef-
sine kar kazanmas ilk arttr. Demokrasiler gibi yerlemi, gelimi
rejimlerle diktatrlkler arasndaki fark uradadr: Birinciler zaman
faktrn en tabi i arkada olarak kabul ederler. Zaman iinde ku-
rulduundan, zaman iinde devam etmek kendilerine yeter. Gelecek
nesillerin i ve sorum payn ayrrlar. Diktatrlkler ise, her.eyin ken-
di mrlerinde olup bitmesini isterler. Demokrasiler sreklilii gste-
rirler. Hviyetleri uzun bir mazi iinde, onun dersleriyle gelimitir.
Napoleon: "Keke kendi kendimin torunu olsaydm." der. Bu sz, ba-
lanan bir ii srdrmekle kendi baladn kendisinin bitirmesi arasn-
daki dndrc fark gsteren bir itiraftr. Napoleon'un anas Fran-
sz ihtilli, babas da tesadft. kbali parlaynca ikisini de inkr etti,
tek bana kald.
Almanya Roma olmak istiyordu; kendisini Kartaca yapt. Alman-
ya kendisini bir sava makinesi bildii ve yle hazrlad iin Kartaca
oldu. Bu muharebe, hazrlanm sava makinelerinin iflsdr. (Ameri-
ka, Almanya'nn bin trl gayretle hazrlad, o kadar gvendii su-
bay kadrosunu iki ylda hazrlad. Bu harbin dikkat edilecek bir nokta-
s da budur.) Almanya, bu gnk akbetini her sabah ikin pazulanna
baka baka, yumruklarn bolukta deneye deneye hazrlad. Bunu yap-
mak iin ne kadar ok eyi inkr etti! kinci Dnya Sava balamadan
nceki yllarn edebiyatna baknz: Zamanm anlamam aydnn ne
demek olduunu grrsnz.
Corafya bir kaderdir. Bu demektir ki bunun gereklerini kabul et-
mek, ona ayak uydurmak artyle onunla iyi kt uzlalabilir. Fakat bu
artlar bsbtn unutanlar iin perianlk mukadderdir Almanya yle
bir corafyada yayordu ki bu millette uyanacak herhangi bir saldr-
ganlk arzusu ister istemez karsna Avrupa milletlerini karacakt.
Almanya iin yaplacak ey, onlar bir arza gibi deil, ihmali doru ol-
mayan bir realite gibi tanmakt.
1939'da Avrupa'da, Almanya ile italya'dan baka, yirmiye yakn
millet vard. Bunlarn bir ksm tedenberi mevcuttular. Bir ksm is-
tiklllerini yzyllarca sren mcadelelerle almlard. Hepsi de kendi
varlklarnn uuruna sahiptiler.
Bugnk Avrupa, Roma'mn paralanmasndan domutur. Onun
iin ikinci bir Roma doamaz. Nazi tecrbesi Avrupa'ya sayg fikrini
baltalamtr. Avrupa'ya saygnn ilk art milliyetlere, vatanlara sayg-
dr. Nazilik, her eyden nce Avrupa'nn bu realitesini grmedii iin
mahvolmutur. Bu akbete uramak iin kendi kendilerine ne kadar
yanl telkinler yaptlar, ne kadar yanl hesaplar kurdular! ngiltere,
Polonya iin harbe girmez, dediler. Halbuki girdi, bir yldan fazla da
harbin btn ykn belinde tad. Sovyet Rusya bir tahta perdedir,
dediler; arkasnda akbetleri yatyormu. Amerika iin de byle oldu.
Onun harbe girmeyeceine, girse bile bu ii beceremeyecei ne, hatt
Amerika milleti diye gerek bir birlik bulunmadna inanmlard.
Birleik Devletler'in kk bir mide bozukluuna benzeyen i rahat-
szlklarn ldrc hastalklar sanyorlard. Halbuki Amerika sadece
savaa katlmakla kalmad, savan kazanlmasnn balca mili oldu.
Dnya istihsalinin yansna yakn bir ksmn, insanln bugne kadar
yaratt eylerin en mucizelisi olan bir endstri kudretini bu yangnn
sndrlmeine hasretti. Onun Japon saldrndan ok nce balayan
yerinde mdahalesi, harbin ilk karanlk yllarnda insanln yarnn
aydnlatan ilk mit idi. Doru, Amerika harp istemiyordu. 1914-
18 savanda ksa mdahalesiyle zaferi salayan Amerika, zafer mey-
vasini toplamadan ekilip gitmiti. Geen savata zafer hakk isteme-
mek, bu savatan sonuna kadar ekinmek demek deildi. Amerika sa-
vamasn da renmiti. htiyar Avrupa, kendi kadar eski huyunu ona
da geirdi. Bereket versin ki yaps salamdr, gentir; lgn cokun-
luklarla, telkinlerle bozulacak gibi deildir.
Valery, bir yazsnda, "Medeniyetlerin insanlar gibi lml oldu-
unu artk rendik." der. Medeniyet aac hibir zaman bu savata ol-
duu kadar kknden sallanmad. at ile temelin birbirine karma-
sndan korkulan gnler geirdik. Bu tecrbenin bir daha tekrarlanma-
mas lzmdr. Bunu yarnn bar yapacaktr. Bu ar yk zerine
alanlar, urunda dUtttkleri adalet fikrinden bir an bile sapmak hak-
kna mlik deildirler.
Bence bu seferki barn ilk maddesi, yeryznde muharebe ya-
saktr, cmlesi olmal. Ancak byle bir maddeyi koyabilecek, onun
muhafazas imknlarn dnecek bir bara "bar" ad verilebilir. n-
sanlar birbirleriyle dima anlaabilirler, yeter ki silhn, karde kannn
bir dvay ortadan kaldrma aresi olmadn anlasnlar. Bu anlal-
mazsa, gelecek savalarn felketleri fertlerin ok tesine geer...
lk, 16 Mays 1945, nr. 88
KELMELER ARASINDA ELL YIL
Akik rengi donukluu yznden insan daha ziyade hayata bala-
yan bir k sabahnn klan iinde gazetemi atm.
Milyonlarca insann bu anda veya biraz evvel, bir dakika sonra
benim gibi bir gazete arasndan dnya ile temasa gireceini dne d-
ne balklara bakyorum. nsanlk yz elli seneden beri hdiselerin
iinde uyanyor.
Evvel en masum grnenleri, bu yzden istikbal iin en tehli-
keli olanlarn okuyorum. Milletleraras konferanslar, sulh teebbs-
leri, imzalanan ve imzalanacak paktlar, Marshall Pln'nn gieleri
nnde sra bekleyen devletlerin bykleri bir yn mhim mesele-
yi durmadan konuuyorlar. Bu demektir ki bir sivilceyi azdrr gibi
hepsini azdryorlar. Fakat konumasalar meseleler ortadan kalkacak
m?
Onlar bitince i havadislere geiyorum. Burada da, yanm saat ev-
vel grdm ryalar hatrlatan, o kslm enelerin ve dilerin veh-
mi ve kbusu, bir yn konuma var, Nihayet sra, btn fenal ol-
duu yerde ve anda kalan o kk ve biare vak'alara geliyor. Cina-
yetler, intiharlar, kazalar... Eskiden, onlar okurken iim trl trl
duygularla dolup boalrd. Halbuki imdi yalnz kendi hayatlarn is-
raf edenleri affetmeyi rendim.
Berikiler, muhteem kelimelerin, byk ve parlak ideallerin,
topyalarn peinde gidenler, dnce srmelerini btn dnyaya bir-
den detiyorlar.
Bu dnce zerine ben gtren ey. belki de 1950 ylnn ban-
da olmamzdr. Asrmzn yarsndayz. zerimde birdenbire bu elli se-
nenin arlm km buluyorum. Yknden ziyade, iinden kl-
maz "absurdite"siyle ezen bir arlk!
Birdenbire bu elli senenin tarihini, bizim gibi onu gn gn yaa-
madan ve onun tarafndan deitirilmeden, sadece uzak ahadetlerle ya-
zacak bir tarihiyi dndm. Acaba devrimizi ifade iin bizim kullan-
dmz kelimeler arasndan hangisini seer? diye kendi kendime sor-
dum ve derhal cevap verdim: Bu phesiz buhran kelimesi olacaktr.
Vaka zamanmzda moda olan baka kelimeler de yok deil. Hu-
zursuzluk bunlardan biridir. Asrmza ait btn ruh halleri onunla ifa-
de edilir. Absrde (abes, mantk d) vasf, asrmzn kendi iin buldu-
u belli bal vasftr. phesiz onun da zamanmzda mhim bir his-
sesi olacak. Bunlarn yanbanda da dn hayat kuran, ileten, insan
ruhunu deitiren, bize bir yn hayat standard hazrlayan teknik ke-
limesini de elbette unutamayz. ok vazh lemleri anlatmasna ra-
men, o, basit tabiat hdiselerinin sembol olmu eski tanr isimleri gi-
bi, bizi birdenbire mehuln eiine brakverir. Bu kelimeyi btn -
mul ile dndmz zaman ok kark bir makinenin karsnda
imi gibi arrz. Hudutlandrdmz zaman ok basit eylerin dn-
yasna ineriz.
Nihayet atom kelimesi var. O belki de bizi yeni bir an eiine
gtrecek. Demir devrinden sonra onun devrine gireceiz. Artk tahli-
linin peinde komayacaz; onunla, ona dayanarak ie balyoruz.
Fakat bunlarn hi birisi buhran kelimesi kadar devrimizi benim-
semi deildir. O, zamanmzn deta tek izah, yahut mihveri olmutur.
Tababetin insanla bu son ve hemen hemen sihirli hediyesi, bir-
denbire bnye veya ruha ait arzalarn tesine gemi, hayatn her saf-
hasn benimsemitir. Zihniyet buhran, iktisat buhran, kltr buhran,
deerler buhran, aile buhran... gibi tabirler, sahalar daraldka ber-
rakl artan kark ve had realiteleri, hayatmz farknda olmadan ta-
dmz dnlmesi imknsz ve ba dndrc mntehalar her gn
bize yeniden gstermektedir.
Bu acayip kelimenin altnda btn hayatmz bize tehlikeli
bir cambazlk gibi grnyor. ki minare arasnda gerilmi iplerde y-
ryen o eski zaman hnerbazlar gibi, artk muvazeneyi eyann veya
hayatn kendisinde, yani bulunmas tabii olan yerlerde deil, uzviyeti-
mizin ve ruhumuzun ok an intibaklarnda aryoruz.
Belli ki insanlk, otuz dokuzla krk derece arasnda, ok husus bir
iklimde, bir Shakespeare veya tbsen dramnn o husus ve gergin hava-
snda yayor.
Tbba ait bir kelimenin hayatmzda kazand bu ehemmiyet,
devrimizin artlarnn ne kadar deiik olduunu gsterir. nk buh-
ran kelimesinde sadece bir tabiat-d hal deil, ayn zamanda ok u-
urlu bir mahede mns da kendiliinden vardr. O, bir vaziyetin ta-
rifi olduu kadar, bir tehisin de ifadesidir. Filhakika devrimizin byk
mtefekkirlerinin hemen hepsi insanl onun adesesinden mtla et-
tiler. Bu da gsterir ki tehis, her zaman tedavi deildir.
Bununla beraber yirminci asr ie bu kelime ile balamt.
Kaytszca, hatt mesut ekilde dinsiz, muvazaalara ok riayetkar,
son derece iyimser, ilmin her ilerleyiinin insanlara yalnz saadet geti-
receine inanan, havagaz lmbalarnn yumuak nda her an biraz
daha tatmin edilmi bir insanlk hayli ile avunan, buhar makinelerinin
grltsnde nabznn sabrszln sayan asrmzn ba, daha ok ba-
ka kelimelere inanrd. O medeniyet ve terakki devriydi. O kadar ok
srayla dolu on dokuzuncu asrdan kendisine miras kalan bu iki keti-
me, ona hayatn bir emniyet bidesi gibi gsteriyordu. nsan byk ve
kuvvetlidir. Tabiata stndr. Tanrlara lyk bir hayat temin edecektir,
1850'den sonraki devirde, medeniyet ve terakki kelimelerinin git-
tike artan bu sihir ve fsununu bizim edebiyatmzda da takib etmek
mmkndr. inasi Efendi, Ziya Paa, Namk Kemal, Sadullah Paa,
onlardan evvel veya onlarla beraber Reid Paa, Abdlziz Han, -me-
hur nutuk ve fermannda- li Paa, hatt Cevdet Paa hep medeniye-
te ve amaz terakkiye inanmlard.
"Halk'un ments", bu imann en yksek noktasdr. Orada biz
Fikret'i yirminci asrn bann btn masal iinde buluruz!...
Zaten ok eh ekilde hiss? olan taraf braklrsa Tevfik Fikret'in
eseri batan aa budur, insana Swinburne ile beraber "Rabb- mm-
kint" diyen ir, mill felketlerimizin btn sebeplerini kendimizde
arayanlardand. Mphem ekilde mcadele, yahut daha vazh ekilde
ikyet ettii ark zihniyetinin (fanda, insanolunun deimez ve
yksek kymetler dnyasna inanyor bizi ona davet ediyordu. Arada-
ki krk sene, insanolunun bu deerleri bazen birdenbire nasl kaybet-
tiini, elinde o kadar gvendii bir yn stn saadet imknyla nasl
hadiselerin girdabnda arp kaldn bize gsterdi.
Fikret bu imannda yalnz deildi. nsan talihine ve dnya ileri-
ne sathtan bakanlarn hemen hepsi onunla beraberdi. Bunda haklan da
vard. Yirminci asrn ba, dnyay hakik bir cennet yapacaa benzi-
yordu. lim, her va'dini tutmutu. Hayat byk bir emniyet iindeydi
ve daha ziyade kurulmu bir saate benziyordu. Her geen an bir sonra-
kini tayin ediyor hissini veriyordu. imdi uzaktan baklnca daha ziya-
de bir salon elencesine benzeyen bir yn kefin balangcnda idik.
Hi kimse o kadar merakla takib edilen bu keiflerin biraz sonra haya-
t kknden sarsacan tahmin edemezdi.
Vaka felketler ve kaynamalar gene vard. Asya a ve plakt.
Fakat o medeniyet asrnda bu kadar geri kalm insanlarn haklar ze-
rinde dnmek zahmetine kim katlanrd? Sanayi pazara muhtat;
dnlen yalnz buydu.
in, byk bir ihtill devrine girmiti. Fakat hi kimse bu ihtil-
lin krk sene sonra ve o kadar iddetle Hindicini*nin kaplarna ok ye-
ni ve hain bir nizamn tehdidini dayayacan sanmyordu. Herkes bu
ihtilli, imdi ne kadar mphem bir ey olduunu ancak anladmz o
terakki mefhumunun urunda bir hamle addediyor, cebredilen haklar
sakl kalmak artyla, alklyordu.
Balkanlar ate iinde idi. Fakat bu yangn krkleyen politikac-
lar, bunu, sadece mirasna konmak istedikleri Osmanl imparatorlu-
umu tasfiye etmek iin yapyorlar ve asl garibi, bu tasfiyeden istik-
ballerini tehlikeye koymadan faydalanabileceklerini sanyorlard. Bal-
kan kelimesi o zamanlarda bile diplomasi dilinde arkas gelmeyen ka-
rklklarn mukabili idi. Fakat henz ne v'inin biricii olduu iin bu
kkten itikaklar yaplmamt. Hele gnn birinde, Ttma'nn stnde-
ki memleketlerin altna benzer bir manzara alacan, Avrupa* m n ve
muasr medeniyetin mucizesi saylan Berlin'in bir harabeye evrilece-
ini, btn ark Avrupa'nn Rus igali altnda Avrupa'y tehdit edece-
ini kimse dnemezdi.
Almanya yan feodal, su katlmaz ekilde militarist idaresiyle, git-
tike byyen sanayi'iyle, kendi i ilerini grltszce halletmedeki
dirayetiyle istikbale emniyetin ta kendisi sanlyordu. Ylba takvim-
lerinin yarsn, Hugo'nun "Les Burgraves"Iarndan kma benzeyen,
galiba yirmi bir hkmdarnn resmi kaplyordu. Avusturya hemen he-
men kendi yanda denebilecek ihtiyar imparatorun etrafnda, ok eski
bir meenin etrafna toplanm bir orman gibi orta Avrupa'ya kk sal-
m duruyordu.
Kk mstemleke isyanlarnn dnda, ordulann daha ziyade
geit resimleri iin kullanld, donanmalarn kara hinterland zengin
baz limanlar nnde baz ark devletlerine ticar ltimatomlar kabul
ettirmeye ve mekk kapitlasyon haklarn korumaya yarad, en e-
tin siyas mcadelelerin ay sonra okuyucuyu bktran bir kalem ya-
nsnda bittii, pasaportun ark devletlerine ait o karanlk istibdat ma-
kinesinin bir formalitesi addedildii, parann her tarafta metre cinsin-
den deimeyen bir kymet olduu, fikrin ve san'atn bizde bile itibar
sahibi olduu mesut devir...
Kendisini o kadar iddetle iln eden sosyalizmin bile mcadelesi
akta, hemen hemen eski diplomasinin nezaket uslleri iinde oluyor-
du. Binaenaleyh birgn gelip de, insanln yarsnn ihtill mhendis-
lerinin ellerine deceini ve onlarn hayatmz zerinde tpk fizyolo-
ji laboratuvarlannda yapld gibi bir yn "vivisection" yapacaklan-
n akla getiremezdik. Vaka halk hatipleri, meczub peygamberler gene
vard. Fakat devletlerin bana gemelerine kimse ihtimal vermezdi.
Halk henz aklselime sahipti ve hayatn severek yayordu.
htill, anari, huzursuzluk, tpk hibir millette bulunmayan raks
ve balesi, Asya'nn halk namelerini toplam musikisi ve o alevden
roman gibi Rus milletine ait bir hususiyet, Asya bir ss, bir nevi rka
mahsus hastalk addediliyordu. Unutulmamal ki bu milletten Avrupa
dillerine geen kelimeler henz havyar ve semaver kelimeleriydi. Ka-
dnlarda bile krkn modas doru drst balamamt. Cermen ve
Slav filoloji iaboratuvariarnda, Ltin kaynandan gelen kelimelerle
yaplan ve dinleyen kula bir rpda uuran ve keskin harekeli, azn
btn girinti ve kntlarn kullanmaa mecbur eden mrekkep keli-
meler henz icad edilmemiti. Byk Fransz ihtillinden alk oldu-
umuz "Commune" kelimesine gelince, o hl M. Thiers'in dayad
duvarn dibinde ve kanlar iindeydi.
Arasra isvire veya Paris'te bir anarist tabancas veya bombas
patlyor, yahut Madrit'te yaplan bir suikastn aktrleri, haberinden ev-
vel Fransz hududunu geiyorlar, ehidi hayatna, iinde yzd re-
fah ve emniyeti bir kat daha lezzetle hatrlatan bir rperme, mesud in-
sanlarn o kadar muhta olduu o zararsz korku bir ka gn iin ha-
kim oluyor, sa, sol gazeteler birbirine ate prkryor, sonra dank
haberler stunlarnda unutulacak uzun muhakemelerle bir avukat bel-
gatinde mahiyetini deitiriyordu.
Btn insanln bir bataklkta yava yava boulur gibi evvelden
hazrlanm ereveler iinde yaad, dnd ve ld rahat se-
neler... Sizden ne kadar uzaz!
Maurice B aires'in elinde emsiyesi, derine kk salm olan ara-
mak iin ispanya'y, italya'y ve Yunanistan' dolat, Loti'nin v-
re ruhuna Fransz bahriyesi hesabna egzotik tatminler arad, Octave
Mirbeau'nun "anarchico socialiste" hiddetinin bugn bize bir ampan-
ya iesinin aln hatrlatan bir iddetle kprd, Anatole Fran-
ce' in bedbinliinin tatl bir istihza ve phe iinde sadece dili ve da-
ma yoran bir lezzet haline geldii, Maeterlinck'in galiba yalnz keli-
melerden hz alan bir mavera endiesi hayatn ar basan madde tara-
fn karlamaya alt bu asr ba senelerinin, 1914'n cehennemi-
ne ve ondan sonra gelecek, altst, sade mesele ve sade buhran devirle-
re yol aacan kim umard? Hele Avrupa, bunu hi dnemezdi.
Cumhuriyet, 4 Ocak 1950, nr. 9124
MUCZEL BR MR
I
Atatrk'n hayat muvaffakyetsizlii tatmam hayatlardandr.
Btn mrnce saysz basanlarnn birinden brne tpk mahrekin-
de yryen bir yldz gibi geerek yaad. Yaradln srlar da bir ne-
vi talih olduuna gre mesut bir yldz altnda domu olanlardand.
radesi, zeks, emsalsiz realite duygusu, bir insanda birlemi olduu
pek nadir grlen meziyetlerdendir. Bu istisnai hasletlere askerlikten
gelen baz itiyattan, kumandanlk tecrbesinin kazanlarn da ilve et-
melidir. Hatta daha dorusu, onu iyi anlayabilmek iin asker yetitii-
ni ve kumandan olarak yaadn, ahs haslet ve meziyetlerinin bu
meslein nizamnda yorulduunu, sevk ve idarede gelitiini ilk n-
ce dnmelidir.
Atatrk insanlar iinde birinci olmak iin doanlardand; mrn
idare eden mesut tesadfler bu kabiliyetin en sk ve mesuliyetti bir ni-
zamda gelimesini temin ettiler. Filhakika o tarihin kaydettii en b-
yk kumandanlardandr. Ve daima siyasette, inklpta, d politikada,
hatt harsa ait dncelerinde byk kumandan olarak grnd. Bu
dehnn zaman kullanma seldi bile bunu gsterir. Trk inklbnn y-
ryndeki abukluk, elindeki kuvvetleri beyhude yere yormadan ne-
ticeyi almak isteyen bir kumandann iradesini ilk bakta gsterir. Bizi
U admda en koyu orta-adan muasr dnyaya ulatrd.
Her eyde ve daima birinci safta bir tbiyeci idi. Vurulacak nok-
tay derhal kestirir, saknlacak noktay bulur ve hayat karsnda da-
ima mteharrik kalrd. yi tbiyeci durandan holanmaz; bilir ki ksa
bir zaman iin olsa bile topraa ivilenip kalmak, kuvveti akamete g-
trr Atatrk kk, byk daima bir hedefin peinde yaamtr. Em-
ri altndaki elii bir an paslatmad.
Bu dehda askerliin terbiyesinden gelen birok ey vardr. sl-
buna varncaya kadar asker ve tbiyecidir. Kk, kati, sinirli cmle-
lerden sonra o ar, yer yer kendi stne katlanp alan inkiaflar ve
nihayet hedefine varm olmann verdii rahatlk iinde biti; dalm
kuvvetlerin toplanmasna benzeyen bir iki hareket. Bu ritim, her
muharebenin, her taarruzun ritmidir. nklp nutuklarnda, daha evvel-
kilerde bunu grmek daima mmkndr. Daha ziyade Mill Mcade-
lenin tarihi olan "Byk Nutuk"unda ise, baka ekilde olmakla bera-
ber, bu gene vardr.
Arkada canllm, kollektif mesiye verdii kymeti de ayn ter-
biye ile izah kabildir. Kurduu emir ve itaat mekanizmasndan sonra
askerliin en byk vasf arkadalk duygusudur. Atatrk btn haya-
tnca sadk arkada kald. Bir vesile ile syledii "sofrada birleecek-
siniz" sz zerinde dnlmesi lzm gelen bir szdr. Onun eriti-
i ve yaad ykseklikte pek az insan onun kadar etrafyla an ve e-
ref paylamaa raz olurdu.
Arkadalk ve itimat hissi... Mill Mcadele
5
nin kazanlmasnda
en byk millerden biri de, onun belli bal vasflarndan biri olan bu
iki asl duygudur. Biz tarihimizin yeni devrine Atatrk-lsmet nn kar-
deliinden girdik. Yeni ordunun ve cephelerin tanziminde gen ku-
mandann tekliflerini her ne pahasna olursa olsun kabul ve tatbik etme-
si zenginliklerinden biri olan bu itimat duygusunu beyhude yere harca-
madn gsterir. Milli Mcadele'nin ilk byk zaferi bu ibirliidir.
Atatrk kadar insanlarla mnasebetin yolunu ve srrm bilen pek
azdr. Fert ve kitle ok defa onun usta ellerinde yorulan plastik bir
madde gibiydi. Yaratln bol bol kendisine bahettii ahs cazibe ve
nfuz, mrnn byk tecrbesi olan kumandanlklarda gelimiti. O
Goethe'nin "devs" dedii byk adamlardand. Garip bir mknatsi-
yet hassasiyle insanlar kendisine ekerdi. Bu ekici kuvvetin tesiri al-
tnda kalmak iin mevki'ini, yapt ileri dnmee lzum yoktu.
Kendisiyle temas yetiirdi. Bu tesirin ilk merhalesi etrafa telkin ettii
itimat duygusuydu.
Biz stikll Sava'n, daima vatana sokulmu bir dmanla m-
cadele safhasnda grmee altk. Vatan ne halde idi? Bunu pek az d-
nyoruz. Asl g olan i ileri idi. irazesi kopmu bir cemiyete,
maruz bulunduu birok ayrc fikirlere, dolu dizgin yol alan bir yn
ferd menfaat ve ihtirasa ramen btnln vermek, menfi msbet
bir yn dank temayl tek bir hamle halinde toplamak... te Ata-
trk'n ilk yapt ey. Sadece ordunun yeni batan tanzimi iin l-
tii gayret, bu mcadelenin onun ahs meziyetlerine neler borlu ol-
duunu gsterir. Fakat asl hisse btn millete telkin ettii itimat his-
sinindin
Bu millet, onun adn ne kadar korkun gnlerde tekrar iitti. Ka-
ra toprak, talihsizliimiz iinde hepimize son snak gibi grnyor-
du. Muhteris bir insanlk uzaktan milletimize, elindeki esirlik zincirini
akrdatarak bakyordu. Meum demirciler, her yanda bu zincirin hal-
kalarn dvyorlard. lm yedi bal bir ylan gibi aramzda dola-
yor, zehirli nefesini beiklerinde uyuyan ocuklardan llerin mezar-
lar stndeki yabani otlara kadar her yaayan varla flyor, her ye-
ermi eyi solduruyordu.
Birdenbire onun gr ve cmert sesini iittik. O Anadolu dalarna
yaslanr yaslanmaz vatann hl hr keleri olduunu anladk. Yaa-
ma irademiz canland. Kendimizi hayatn ve lmn efendisi bildik.
Ardarda zaferler sraland. Yank ehirlerin yz gld. Harap toprak
yaama mjdesiyle rperdi. Kurumu sandklar asrlk narda hayatn
filizleri at.
Birdenbire iradesinde btn bir milletin yaama hakk grleyen
bu kahraman kimdi, nereden, hangi yollardan, hangi tecrbelerden gel-
miti?
ocukluunu ve ilk genliini, Abdlhamid devrinde idrak etmi-
ti. Sonra Merutiyet, Trablusgarp muharebesi, Balkan facialar geldi.
Bu iki devrenin felketlerini ilk Cihan harbi, anakkale, Filistin ve Irak
cephelerinde almalar tamamlad. stste bulunduu kumandanlk
mevkilerinden memleketin hayatn ve artlan n ok iyi gryordu.
Trk milletinin hayat ak, vatan sevgisi, feragat ve fedakrlk hissi, ya-
ratc kabiliyetleriyle btn bu imknlar cevherini akm brakan sakat
bir idare sistemi, her admda ayaa taklan bir yn eskinin engeli onun
kafasnda daima kar karya geliyordu. Sonra Mtareke devri, Trk
tarihinin en zalim saatleri geldi. Cmert yaratl onu i bana ard.
Onun daha Anadolu'ya getii zaman btn bir program sahibi
olduuna, yaplmas lzm gelen eyleri iyiden iyiye bildiine inanma-
mak gln olur. Nitekim ie onunla balad. Sade vatan mdafaasn
tanzim etmekle kalmad. Bu mdafaann dayanabilecei mill hk-
meti de tekil etti. Trk inklb mill savala balar. kisini birbirinden
ayrmak kabil deildir.
Yapclk Trk'n ba meziyetidir. Atatrk bu meziyete imknsz
grlecek kadar sahipti. Bu velt deh sadece bize hr bir vatan temin
etmekle kalmad. Hayatmzda en geni ayklamay yapt. Kazand
zaferin beyhude harcanmamas iin Trk milletinin hayatndaki engel-
leri kaldrd. Vatann mnevi simasn yeni batan kurdu. Mesut talihi
bu ileri baarabilmek iin ona nn'nn ahsnda en kudretli yardm-
cy vermiti. Bizde en cmert mnasiyle i arkadal bu iki zeknn
birbirini tamamlaylariyle balar. Yapt iler dnlrse onun ha-
yatn bir mucize gibi tanmamak kabil deildir.
e nerelerden balad ve dehsnn hamlesiyle bizi hangi tepeler-
den aarak bugne getirdi? Asl bykl btn bunlar yaparken da-
ima millete olan inanc etrafna telkin etmee muvaffak olmasyd.
Halkmz kendisinden olan bu adam, dehs dehsna ayna tutan ba-
buu sonuna kadar benimsedi. lmnn uyandrd akis onun btn
millet tarafndan nasl sevildiini gsterir.
III
Cenazesinin nakledilecei gn stanbul'daydm. Fndkl'da k-
k bir evin st katndan grdm eyi btn mrmce unutamam!
Cadde, saa sola kvrlan, giden gelen, kapanan alan kalabala ra-
men sessizdi. Fndkl'ya gelirken kk sokaklarn, bir nehri besleyen
dereler gibi bu caddeye doru aktn grmtm. Her cinsten insan
vard; ve hepsinin yz ayn ztrapla kslmt. Hepsi alyordu; fakat
garip, insan birden yakalayan bir sessizlik iinde. Bu sessizlik yeni
deildi. Byk ehir, hastasnn ba ucunda beklemee balad gn-
den beri ona almt, istanbul ve arkasnda btn memleket, hi bir
resmi iaret olmadan, byk ve ihtimamh bir hasta odasna dnmt.
Herkes talihin konuacan bildii iin susuyordu. Sonra birdenbire
ac haber yayld ve halk Anafartalar'n ve Dumluptnar'n kahrama-
nndan kalan eyin nnde eilmek iin gnlerce Dolmabahe'ye ko-
tu. Kader sert parmayla herkesin alnna dokunmutu. Onun iin her-
kes mahzundu. | ;
imdi bu sessiz ve muztarip kitle, adn ilk duyduu gnden eri,
kendisinde hayatn efendisini tand bu ly son defa selmlamaa
gelmiti. Kendilerine btn vatan gibi bu ehri, onun hayatn, cmert
istikbalini yeni batan balayan, tpk birka sene evvel an ve h-
reti iinde nasl karlamlarsa, ylece ebediyet yolunda uurlayacak-
lard.
Btn ehir orada, sessiz ve mahzun, bu caddenin iki yannda
bekliyordu. nk tabiatn byk hdiselerinden biri olmu, lm b-
tn bir millete hi tab ederek konumutu. Nasl tabiat mevsim deiti-
rirse, kahraman da ylece yer deitirecekti. lmn siyah atl araba-
s, gnein ocuunu iimizden alp gtrecekti.
istanbul iki defa cihan saltanatn tanm olan byk mazisinde
lmn her eidine almt. Banda yedi kralhn tacn tayan,
kreyi ayaklarnn altnda bir merdiven basama eklinde gren h-
kmdarlar, kutsiyeti ve duas dnyaya destek sanlan din adamlar, yet-
mi gaza art ihtiyar nar endaml, vakur ve cengver vezirler, kimi
hretlerini, kimi servet ve debdebelerini, kimi bask ile odalarn ve
stnde her an Allah'a kavutuktan seccadelerini brakarak ekilip git-
milerdi. Yirmi asrlk stanbul byk mabetlerinde, zengin Ayasof-
ya'da veya aydnlk Sleymaniye'de, onlara muhteem ayinler terti-
betmi, ar, ezgin ilhilerle, ruhan tekbir ve lehlilerle, sramz geldik-
e hepimizin teker teker arkasnda kaybolacamz siyah duvara kadar
gtrmt. Fakat bu llerin hi birisi bugn bu halkn nnden ge-
ecek lye benzemiyordu. Bu ehrin halk ilk defa olarak eski kitap-
larn anlatt gibi bir kahramann lmne ahit olmuyordu.
Hayatn sembollere kymet verdii mucizeli devirlerde Mustafa
Kemal gibiler baka trl lrlerdi. Gnlerce yem yemeyen muharebe
atlan ahrlarnda ac gz yalan dkerek einirler, kartallar gnein ok-
lanyla zehirlenmi gibi utuklar yksekliklerden yere cansz derler,
bahelerde gl ve meyva aalan, yol kenarlarnda taflan ve imirler
kurur, sular ters yzne akar, byk, korkun rzgrlar drt bir taraf
kaplar ve nihayet bir altn ve yldz kasrgasnda kahraman geldii di-
yara, tanrlarn mesut lkesine fnilerin hayran baklar nnde gider-
di.. #
O byle lmedi. ehrin iinde, hepimize komu bir odada, bir y-
n il ve doktor arasnda, sanki byklnnn kefaretini bu dnya-
da demesi behemehal lzm imi gibi bir yn ztrap iinde ld.
Birdenbire uzakta bir lk koptu. Bendini ykm byk sulara
benzeyen bir ztrap tat. Cenaze yola kmt; stanbul sevdii lye
alyordu.
Sevilen adam... Zafer aacnn meyvas zannedildiinden ok
boldur. Az olan ey sevgi bahesinin gldr. Az olan ey vatan ve
millet hudutlarn bile aarak btn dnyaya taan sevgidir. mparator-
luklar kuran, en usta kimyagerler gibi dank insan unsurlarm deh-
larnn potalarnda eritip millet dediimiz hayatiyet klesini yapan ni-
ce bykler gemitir ki yaadklar devirde sevilmek yle dursun,
asrlardan sonra yaptklar ie hayran olan tarihiler bile, adlarn anar-
ken bu hayranlklarna en ufak bir sevgi duygusunu bir trl kartra-
mazlar. Onlar an ve evketleri iinde yaldzla mumyalanm gibi ya-
ayp lenlerdir. Atatrk sevgi meleinin doar domaz alnndan pt-
adamd. Onun iindir ki daha hayatta iken tarihle destan onu payla-
amyorlard. Hakikat budur ki, O, gzmzn nnde ve phenin
esas olduu bir asrda bir efsane kahraman olmutu.
O zaman dndm, imdi de dnyorum. Bu kadar byk bir
insan emanet ettikten sonra lm bir boluk, srr zlmez bir ka-
ranlk tasavvur etmenin imkn var mdr? O'nu ve talihini iine alm
bildikten sonra bizim iin byk mehul aydnlanm olmaz m?
Bana yle geliyor ki akla her taraf smsk kapal bir siyah kulede, o
zek bir gne manzumesi gibi ebediyet boyunca parlayacak.
Ulus, 10 Son terin / Kasm 1943, nr. 8000
KAHRAMAN VE LM
lm her zaman iin derin manal bir hdisedir. Canl varlklarn
zerine birdenbire kapandn grdmz bu siyah kap, belki de in-
san dncesinin hakik ufkudur. u yzden ki, btn hayretlerimiz ve
korkularmz onun stnde toplanr; btn gayretlerimiz onu yenmee
ynelir.
Hayat mucizesinin hakik kilidi odur. nsanolu gerek ferd haya-
tnda, gerek topluluk halinde onu yenmee alrken hayat fetheder.
Bu siyah melein kollan arasndan kurtulmak, zaman kanununun s-
tne kmak isterken yaratnz.
lm dncesi, Hayyam'n rubailerindeki destici gibi bizi usta
ellerinde yourur, ekillendirir. Ak, zafer, san'at, felsefe, her trl icat
hep bu siyah abanozdan kapnn eiinde ten altn borulardr.
Fakat lm yenmenin en ksa yolu onu cemiyet hayatnda yen-
mektir. Kahraman, bu zalim hasatnn kolunu btn bir cemiyet iin
buran, onun trpannn istikametini deitirendir. Onun iin kahrama-
nn lm ayrca manaldr.
Ebed devam cemiyette vardr. Fert hayatnn yerine, topluluk ha-
yatn koyduumuz an, lm bizim iin hi bir hoyrat taraf kalmam
bir tecrbe olur. "Ben bu narda, milyonlarca yapran arasnda bir
yapram. Mesele benim devamm deil, bu narn devamdr O de-
vam ettike ben devam etmi olacam. Sonsuz zaman iinde onun ve-
karl gvdesinin ykseldiini bilmek benim iin yetiir. Milyonlarca
ku her akam onda toplanacak her sabah afakla oradan geni me-
kn fethe uacak. Mevsimler deiecek, devirler geecek; fakat o da-
ima kendisi kalacak. Ba muzaffer aydnlkta yzecek; kk kark
atariyle topran derinliklerini yoklayacak. Frtna, yldrm, her ey
onu deneyecek; fakat o daima zamann ve meknn hkimi kalacak..."
Bunu diyen ruh lm bir hamlede yenmi olan ruhtur. Zaman denizi
istedii kadar kabarsn ve alkalansn, bu kadar ykseklikte uan bir
hamleyi girdabna alp srkleyemez.
Atatrk ite bu topluluk fikrinin adamyd. Onu bugn tand-
mz ve sevdiimiz ahsiyetinde, bu topluluk fikri yaratt. Sonuna kadar
bu fikir hayatn idare etti. mrnn mucizesini, hayatna hkim olan
bu hamlede aramaldr.
Trk milleti mukadderatnn en kt dnemecinde kendi barn-
dan, yaamak iradesini temsil edecek bu kahraman bir zafer naras gi-
bi gr ve kudretli kartt. Trk milletine Sevr muahedesinin zincirini
dvenler, "Buyurun, diyorlard; ok yaadnz, ok ztrap ektiniz,
lm bir kaderdir, buyurun, ln...."
Bu teklifi yapanlarn ona namuskr bir mezar ta dikmek niyet-
leri bile yoktu. Asrlk Avrupa, kendi mazisi kadar uzun bir anlaama-
mazln besledii, bytt bir kin iinde ona sadece bir ukur ha-
zrlamt. Onu bu ukurda grmekle mesut olacam sanyordu.
Trk milletinin yaama iradesini temsil eden kahraman: "Hayr
ben bu ukura giremem, dedi. Fert olarak lmden korktuum iin de-
il; millet olarak yaama tercih ettiim, bunu bir hak tandm
iin..." Onun azndan bu irade konutuu gnde, kurumu sanlan ih-
tiyar aa yeerdi. Sekiz felket senesinin yorgunluunu alnlardan
midin serin rzgr sildi. Hayat geni ve gr pnarlarn bizim iin
tekrar at. Sarp Anadolu dalarndan, san steplerden ykselen bir vel-
vele Akdeniz kylarna kadar indi. lm, bu toprakta kendisine i kal-
madn anlad.
Hi bir ey gelecek nesillerin hayatn ve almasn kefaleti alt-
na alan bir zafer kadar byk olamaz. Her kl darbesi, her yara, her
lm, her dolu dizgin akn gelecek baharlarn mjdecisidir. Bu sefer de
yle oldu. Anadolu tarihinin bu dnm macerasnda ihtiyar toprak, ge-
lecek nesillerin hayatiyle sarsld. Ey dnn altn kulesinden ebediyet
boyunca uacak yarnn kulan!.. Sizin ak ve san*at namelerinizi bi-
ze inn'nde, Sakarya'da, Dumlupnarda grleyen toplar mjdeledi-
ler. Sizin vakur ve beyaz gndzlerinizin domas iin bu gecenin by-
le velveleli bir sabahta bitmesi lzmd.
Atatrk ld... Hayr ebed deh iin lm yoktur. Cemiyet haya-
t glge taraf olmayan yekpare bir aydnlktr. Kendi mukadderatn bu
kadar kudretli bir ekilde milletinin mukadderatna balayan insanlar
lmez. lmedi. Btn cenk meydanlarnda kendisine yol arkadal
yapanlar gibi milletinin geleceinde oalmak iin gitti, len onlarn
fani varldr. Topraktan gelen her ey topraa gider. Devam eden ce-
miyet hayatnn gne kadar aydnlk mucizesidir; dn bugne, bug-
n yarna balaya balaya zamann ve nesillerin zerinden aarak uza-
nan sreklilik zinciridir; her eyin ve her talihin zerinde kalmas l-
zm gelen, o her an sesini iimizde iittiimiz yaama iradesidir.
Kurtulu sava lmn yan banda en soldurucu nefesiyle ko-
nutuu etin bir devirdi. Atatrk ve onunla beraber olanlar, onun em-
rinde alanlar, onun emrinde zafer iin lenler bu kaderi yktklar
gn lm evvel hayatlarnda, sonra da mensup olduklar topluluun
hayatnda yenmitiler. Yaama iradesinin ldrd dman bir daha
dirilmez.
lk. 16 II. Temrin / Kasm 1943. nr. 52, s. 2
ATATRK
Atatrk gibi mill varln her alannda yaratc eserler brakan,
dehsnn mcizesiyle btn mill hayat yourup dirilten bir insandan
bahsetmek daima g bir eydir. nk Atatrk'ten bahsetmek, fnile-
rin diliyle bir mucizeler zincirini anlatmak demektir. Mucize, mucize
ile anlatlr. Onun iindir ki kahramanlarn gerek yzleri ancak sanat-
ta grlr.
Hi bir hayat onunki gibi zengin ve dolu olmamtr. Hi bir eser,
alt yd nce aramzdan ekilip gitmesine aladmz byk insannki
kadar artc, ilk bakta kavranmas daima g, bununla beraber son
derecede aydnlk olmamt.
Atatrk, byk ve mull mnasiyle kahramandr. Bu kelimenin
mnsnda gerek bir vuzuhu, elle tutulacak, gzle grlecek, zaman
iinde bir yldz mahreki gibi nurlu izi takip edilebilecek bir misalin
getirebilecei vuzuhu isteyenler onun hayatna bakmaldrlar.
Kahraman nedir? Eski trajedi, kahraman kaderle peneleen
adam diye vasflandrr. Atatrk bu mcadeleyi kendi nefsi iin deil,
bir milletin hayat iin yapm ve ondan muzaffer olarak kmtr.
Onun iin Trk milletinin mill kahramandr. Bugn kendi yurdumuz-
da hr ve mstakil, yaama haklarmza sahip, toplu ve nefsimize kar-
sagyyla, gvenle dolu yayorsak bu, onun milletimizin talihine kar-
kazand zafer sayesindedir.
Bununla beraber bu kadar byk bir ii ne basit unsurlarla yapar!
Onun hayatna bakarken bir daha gryoruz ki, deh dediimiz ey, ya-
ratln bir ucubesi deil, sadece fnilere ndir bahettii bir kudrettir.
Gerekten Atatrk'n hayat, vazife duygusunun, memleket ve
millet sevgisinin, imann ve iradenin beraberce rdkleri bir kumaa
benzer Onu harekete getiren bu byk zembereklere hadiseleri sez-
mek ve anlatmaktaki kudretini, byk realite duygusunu, tasarlama ve
yapmadaki o imknsz denebilecek isabetini, bir de, gerek mnasiyle
ef domu olanlara mahsus ahs cazibeyi ilve edersek, bize bugn
ve onun nimetlerini hazrlayan, Trk milletine gelecek nesillerin ser-
beste almas ve kendi imknlarn gerekletirmek iin hr ve ms-
takil bir yurda sahip olmann emniyetini baheden bir hayatn byk
vasflarn hlsa etmi oluruz.
Kahraman kelimesinin mnasn duyabilmek iin onun hayatn
grmek ve zerinde dnmek yeter, dedim. imdi bu hayatn bir nok-
tasna iaret etmek isterim: Bu deh, etrafndaki olaylarla beraber, ade-
t baz panzehirler, insanla teselli, mit ve ifa veren baz byk,
kurtarc fikirler gibi, onlarn cevherinden domutur, diyebilirim.
Tannm bir tarihi: "Dnya, gmlek deitirecei zamanlarda
hadiseler mukadder bir mahiyet alr" der. ite Atatrk, bu yolundan
amaz kader mahiyetli hadiseleri, daha zengin bir iradeyle, adet bir
milletin yaama iradesinin tek bir ahsta toplandna inandran bir
kudretle gn gnne, saati saatine karlayan, onlarla beraber lle-
ri byyen, genileyen, kudreti artan insand.
Denebilir ki Atatrk'n dehs, milletine gerekten hizmet edebi-
lecek bir aa geldikten sonra, mill hayat tehdit eden tehlikeler nis-
betinde bym, gelimitir. Hayatna baktmz zaman, bu hayatn
bize nceden izilmi bir yol gibi muntazam, sade ve son derecede ta-
bi grnmesinin srr buradadr. Asl olan yaamak olduuna gre bir
hastaln, bir fetin, bir kazann karlanmas kadar tabi ne olabilir?
Fakat bir an kendimizi teredddn, phenin ifritine terkederek
kendi kendimize soralm: "Mukadder grnen bir akbetin bu kadar
zamannda, bu kadar isabetli bir ekilde karlanmas kadar insan a-
rtabilecek ne vardr?"
Ben, Atatrk'n hayatndan bugn iin ve yarn iin alnabilecek
en byk dersin, ters tarafndan sorulmu sualde olduuna inanyorum.
Gerekten Mustafa Kemal'in dehs, daima gnnn meseleleriyle on-
lann iinde, onlarn havasnda yaad. Onu her hangi byk bir ku-
mandan, byk ve baarl bir politika adamndan daha stn, ok s-
tn, ok yaratc yapan ey, bir tek adamn zeksn bir milletin haya-
tnda bu kadar mull bir merhale haline getiren cemiyet meseleleri
zerinde kendi kendisini byle teksif etmi olmas, btn varln on-
larn emrine vermesi, ahsiyetini onlarda idrk etmesidir.
Bir milletin yaama iradesini en lzm olduu bir anda kendi nef-
sinde yaratc bir kudret halinde hazr bulabilmek ve bir ocaktan, mer-
kezi bir yldzdan dalan aydnlk gibi onu tam zamannda etrafa da-
tabilmek iin ilkin o milletin iinden yetimek, sonra da btn m-
rnce onu yaamak tabi arttr. Bizzat kendisi: "Bizim yolumuzu izen,
iinde yaadmz yurdun, barndan ktmz Trk Milletinin ve bir
de milletler tarihinin binbir facia ve ztrap kaydeden yapraklarndan
kardmz neticeleridir " derken bunu sylemi oluyor.
Vatannn, milletinin, insanln ztrabn ahs bir tecrbe ve ta-
lih gibi yaad iindir ki Mustafa Kemal bir kahramandr. Bu tecr-
beyi ahs dehasyla bir kurtulu kaps yapt iin de esizdir.
Ancak birbirine e tepeler birbirini anlarlar. nk ayn yldrm-
larla konuurlar. Vefal silh arkada smet nn, onun maneviyetine
"Esiz kahraman Atatrk" diye hitabediyordu. Biz de onun ardndan
yle hitap edelim:
"Esiz kahraman Atatrk! Sen efendi bir milletin aclariyle bes-
lendin. Hicretler, yangnlar, lm tehlikesi, yklm ocaklar, istikbal
emniyetini kaybetmi nesiller senin dehn aclariyle bytt. Onun
iindir ki adn bu milletin gklerinde bir yldz gibi parlak ve engin
akislerle dodu. Onun iin admlarn nereye dnd ise, yaratl ve ta-
lih oraya feyzini cmerte dkt. Onun iindir ki her dvetine btn
millet, btn vatan ve tarih cevap verdi. Sen, etrafndaki toplulua bir
tanrya bakar gibi bakmtn; onun iin iraden snrsz, imannn yara-
tcl sonsuzdu. Onun iin zafer melekleri, topuunun izinden ayrl-
madlar ve sen, malbiyetin zehirini btn mrnce tatmadn..."
Mustafa Kemal'in z babas Trk tarihi, anas da Trk milletidir.
Bununla beraber 1880 ylnda, Selanik'te, eski bir memur olan ve ke-
reste ticaretiyle geinen Ali Rza Efendi ile Zbeyde Hanmn sulbn-
den dnyaya geldi. Bu dou, beraberinde art getiriyordu: Halk
iinden yetimiti, refah vastalar kt bir zmreye mensuptu, ztrab,
yoksulluu gen yanda tatmt. stikbali ve emniyeti yabanc, ihti-
rasl unsurlarn azgnl ile her an tehdit altnda bulunan, etrafndaki
tehlikenin uuruna halka mahsus hassaslkla sahip Rumeli Trkl
iinde byd. Belki de zeksnn hadiseler karsndaki o daimi uya-
nkl bu sonuncu arttan geliyor. Mustafa Kemal'in ocukluk, ilk
genlik yllan, Balkan komitaclarnn drt bir yan yangna, kana bo-
yadklar yllarda geer.
Selanik'te, emsi Efendi Mektebi'nde okudu. Srasiyle Selanik
Asker Rtiyesinde, Manastr dadisinde Habiye'ye hazrlk tahsilini
yapt. 1904'de Erknharp yzbas olarak tahsil hayatm bitirdi ve
basanlarna mkfat olarak, diplomasn alr almaz tevkif edildi. Bir-
ka aylk mevkufluktan sonra am'a gnderildi.
Atatrk'n genlik yllan, ikinci Abdlhamit saltanatnn sonuna
doru btn memleketi bir stma gibi kavrayan o ruh gerginlii iinde
geer. Milleti vehmiyle deta bir mumya halinde sarp sarmalayan ve
koskoca mparatorluk lkesini bir hasta odas gibi sessiz sedasz yapan
ikinci Abdlhamit zamannn son nesilleri, hkmdar makamnda sa-
dece bir "gasp" gryorlar ve mill hayat bu kadar sefil bir ekilde
rten bir idareye kar en hakl bir asabiyeti tayorlard.
Mustafa Kemal, bu ruh haletinde devriyle beraberdi. Nesil arka-
dalarndan fark, yaratlnn imtiyazlar olan ahs kudretiydi. 1904
ylnda, mesleine ak, yepyeni niformas srtnda, yznde sebebini
daha bilmedii mevkuftuk gnlerinden kalma hafif bir sarlk, admla-
rn derin bir istikbal kaygs iinde atan, iindeki ztrap, mit, yaa-
mak hrs, aydnln bir arks gibi her an comaya hazr bu gen ada-
ma dikkat edin: O, nesillerin ryasn kendi nabznn henginde duyan
adamdr. Bann stnde alkalanan havada hr ve mesut bir vatann
istikbali kanat am gibidir.
Daha 1906'dan itibaren gen Mustafa Kemal'i nesline rehberlik
eder gryoruz. O sene am'da, Vatan ve Hrriyet Cemiyeti'ni kurar-
lar. Fikirlerini yaymak iin gizlice Selanik'e gider. Tehlikeden gzn
saknmamakla beraber, sevimli ve azim taan hviyetiyle etrafna ken-
disini kabul ettirmesini bildii iin bu gizli yolculuun kibetleriyle
karlamak yle dursun, 1907'de kendisini Kolaas rtbesiyle Ma-
kedonya'da nc Kolordu emrine tayin ettirmee muvaffak olur.
Atatrk, btn mrnce, iradesini etrafna kabul ettirecektir, insanlar-
la yzyze geldii zaman daima onun istedii olacaktr.
Gen Atatrk, Makedonya'da kald yllar iinde, sonradan her
girecei yerde olduu gibi, nc Ordu'nun ruhu olur. Btn rtbe-
ler, kdemler, tecrbeler admlarn baarl hayatnn henz eiinde
deneyen bu gen adamn alkanl, anlay, derhal etrafn tesir al-
tna alan otoritesi ve daima hakl tenkidi karsnda silinir, ikinci Me-
rutiyete takaddm eden ordu hareketlerinde, fikir al-veriinde o en
n safta grnyor. Biraz sonra 31 Mart irtica' olduu zaman, gen
Merutiyet'in haklarn korumak iin istanbul'a gelen Hareket Ordu-
su'nun Erknharbiye Reisi gene kendisidir. Ve bu orduya derhal be-
nimsenen Hareket Ordusu adn o vermitir. Fakat istanbul'da kalmaz.
Biraz sonra ktasna dner.
Mustafa Kemal'de mhim olan bir hususiyet de budur. O, en a-
resiz kald zamanlarda bile iktidar mevki'i ile pazarla girmemi,
hi bir suretle beenmedii fikirlere tavizler vermemi, mspet hare-
ket halinde olmad zaman ak ve daima hakl bir itiraz halinde ya-
amtr.
Bu sefer de yle oldu. Ktay, mspet ii, kendisine fikirlerini tat-
bik edecek bir alma sahas vermeyeceklerini bildii politikaya ter-
cih etti. Selanik'te, zabit talimgahnda, kumandan sfatiyle meslekda-
larn yetitirmeye alt. Gene Kolaas rtbesiyle srf enerjisini yp-
ratmak iin tayin ettikleri alay kumandanln da, btn etrafna ken-
di ahsiyetini kabul ettirmek artiyle, baaryla yapt.
Nihayet onu kskananlar, tahrik bahanesiyle, stanbul'a naklini te-
min ettiler. Bu nakilden Trablusgarp harbine kadar, Mustafa Kemal
ad, kapal dost ve arkada evrelerinin tand bir addr.
191 l'de Bingazi'dedir. Tobruk'ta, daha sonra Derne'de yapt
muharebelerde, en son merhalesi 30 Austos 1922'de kazanaca B-
yk Zafer olan baarl muharebeler zinciri balar. O yl binba rtbe-
sini alr. 1912'de, Balkan harbinin lm kasrgas iinde vatana dner.
Ne rtbesi, ne de zaman, bu harbin felketlerini nleyebilecek imkn-
lar ona veremezdi. Gen ya onu, kendisine gsterilen ii yapmaa
mecbur ediyordu. Akdeniz Boaz Mrettep Kuvvetleri Harekt ube-
si Mdr oldu. Bu suretle Edirne'yi istirdat eden Bolayr Kolordusu-
nun Erknharbiye Reisliini yapt.
Mustafa Kemal'in vatan ilerindeki tecrbesi, sezii, bu iki muha-
rebe ile ve 1908'den 1913'e kadar geen zaman dolduran hdiselerle
Devlet mekanizmasnn fena ilediini aka grecek kadar olgunla-
mt. Gelecek yllarn Anafartalar Kahraman, Umumi Harbin ilk ay-
lan na, bu harbe takaddm eden gergin senenin hadiseleri gibi, arkada-
Fethi Beyin sefir olduu Sofya'da ataemiliter sfatiyle ahit oldu.
Birbiri ardnca yapt srarlar neticesinde, nihayet orduda faal bir
vazife ald. Kta hayat onun cenneti idi. Her gn biraz daha mkem-
melletirdii kck dnyasna yeniden kavutu.
Her gittii yerde idaresine ald ktann manzaras birka hafta
iinde deiiveriyordu. Emrine verilen ve teekkln bilgili av u lan
iinde yapan Ondokuzuncu Frka ite 25 Nisan 1915'ten sonra ve ken-
di iradesiyle, mparatorluun asrlk payitahtn tehdit eden Arburnu
muharebelerine itirak etti. 19 Mays 1915'de Miralay oldu. Onun ha-
yatnda daha mucizeli Ur 19 Mays greceiz. Tpk ayn yln 6 ve 7
Austosu ile 19 Austosunun, 1922 senesi austosunu mjdelemesi gi-
bi... Umumi Harb'in kemekei, aclan iinde, Trk milletinin yzn
gldren, ancak bu tarihlerde Anafartalar'da, Conkbayn'nda, Kocate-
pe'de kazanlan zaferlerdir. Sonunda o kadar stn vastalarla hazr-
lanm bir seferi mttefiklere yanda braktran bu zaferlerin bir netice-
si, payitahtn istildan kurtulmas idi. Fakat bundan byk bir neticesi
daha vard: Daha sonra gelecek felket yllarnda milletimizin bana
geecek olan byk asker, meslek tecrbesini bu muharebelerde ta-
mamlam oluyordu.
1916 ylnn 7 ve 8 Austos gnleri, Mirliva Mustafa Kemal Pa-
a'mn ark cephesindeki baarlarn kaydeder. Bitlis'in, Mu'un istir-
dadna muvaffak olan gen kumandan, 1917'de Hicaz Kuvve-i Seferi-
yesi Kumandanlna tayin edilir ve am'da Enver, Cemal Paalarla
yapt bir mlakatta, bu harpten nispeten zararsz kabilmek iin ce-
nup cephesinde alnmas gereken tedbirleri onlara anlatr. Fakat Hi-
caz'n tahliyesine ve btn kuvvetlerin geriye alnarak Suriye'de tam
bir mdafaa cephesi kurulmasna onlar ikna edemedii iin bu vazife-
den ayrlr. Bu tarihten itibaren Bakumandanlk vekleti ile tam bir
mcadele halindedir.
Dier taraftan, memleket iindeki Alman basksna kar en ate-
li itiraz ondan gelir. Veliaht Vahdettin ile yapt ksa Almanya seyaha-
ti mttefik memleketlerde de ilerin ne kadar fena gittiini gsterir.
Btn hayatnca sahip olduu realite duygusu, ona daima hakik vazi-
yeti gsteriyordu. Yldrm ordular grubundaki Yedinci ordunun, son-
ra da btn grubun ve Suriye cephesinin kumandasn ald.
Mukadderat yabanc memleket cephelerinde halledilecek olan ve
umum manzarasnda btn dnyay saran bir muharebede ve bizim ta-
rafmzdan daha balangcnda o kadar byk hatalarla ve bir yn
idaresizlikle tabi yolundan karlan bir harpte tek bana bir Mustafa
Kemal ne yapabilirdi?
Yapabileceini yapt. Yani kendisinden baka pek az insann ya-
pabilecei eyleri... Elindeki kuvveti datmadan, hareket kabiliyetini
kaybetmeden harbin zaruretlerini kabul etti. stn kuvvetler karsn-
da ordusunu ezdirmedi, memleket ocuklarnn kann elinden geldii
kadar esirgeyerek Haleb'in stne muntazam bir ekilde ekildi. Zaten
30 ilkterinde Mondros mtarekesi imzalanmt.
imdi, stn kuvvet karsnda, malp den ordunun vazifesini
sonuna kadar erefle yapm bu gen generali stanbul'dadr. Gittii her
yerde, ili'deki evende, gvendii arkadalariyle vaziyeti aka ko-
nuarak, saa sola ahvalin vahimliini azaltacak, gelecek gnleri sala-
yacak tedbirler tavsiye ederek hdiselerin gidiini dikkatle takip etmek-
tedir. Hi bir ey, 1919 ylnn 19 Maysna kadar bu isiz generalin s-
tanbul'daki hayat kadar alka verici olamaz. Btn stikll Sava ve
ondan sonraki baarlar, bu gnlerin iinde hazrlanma benzer. Her
gn Harbiye Nezareti'ne gidip geliinde, resm makamlarla temasnda
kafasndan geen dnceleri tam bir ekilde grmeyi ne kadar isterdik.
Sokaklarn stn bir deh ite dt dman askerlerinin dol-
durduu, geni bir ufka bakan her penceresinden ateini Anafartalar'da
hie sayd dritnot toplarnn tehdidini grd bu ehirde, o, phe-
siz, kafeste bir arslan gibi sklyor ve ztrap ekiyordu. stelik, her
dinledii adam, her grd ey ona kullanmasn bilen bir insann
elinde o kadar byk eylerin baarlmasna yarayacak olan birok im-
knlarn, ihanete kadar giden bir acemilik ve anlayszlk, yahut iha-
netin t kendisi olan bir gayretsizlik yznden boa gittiini g .'fi-
yordu. Btn bir devlet, birtakm mphem kelimelere ve kksz mit-
lere sarlm, mttefiklerin atfetini bekliyor, daha dorusu, koskoca bir
milleti bir yn kk ve ahs menfaatler urunda rastgelen ihtirasa
teslim ediyordu. Bata Saray olmak zere son tahtasna kadar rm
olan mparatorluk gemisi, ihanetin denizinde pupa yelken gidiyordu.
Buna karlk, btn vatan, tehlikeli bir istikbal korkusu iinde idi.
Mterakenin ac gnleri... Bizim nesil, vatan ztrabn, umumi fe-
lket denen eyin ne olduunu o yllarda rendi. Btn bir millet, l-
lerine alamasn unutmutu. Drt yanda talih demircileri, ftih bir
millete bukalar, esirlik zincirleri dvyordu. ocuklar boynu bkk
douyor, ihtiyarlar kefen diye erefsizlie sarlmaktan korkuyorlard.
Kk menfaatler, hasis endieler urunda kendini satan vicdanlar, b-
tn bir tarihi pazara karyorlar, birtakm kirli azlar, adalet nmna,
asl milletimize en irkin isnatlarda bulunuyorlard. stanbul sularnda
dman zrhllar, istanbul sokaklarnda yabanc ordularn askerleri
vard. Evet, btn bunlar vard. Fakat yannda baka eyler de vard:
ili'deki evinde Mustafa Kemal Paa, Sleyman iye'deki kk ahap
evinde smet Bey, Fevzi Paa vard. Cevat Paa, birbiri ardnca geldi-
i vazifelerde lme kadar arpmaya yeminli bir dmdar frkas gibi
kendisinden vatan nmna onlarn her istediini yapyordu. Malp or-
dunun gen, yal bir ok zabiti, urada burada i bana arlacakla-
r zaman sabrszlkla bekliyorlard. Anadolu'nun budaysz ambarla-
rndan mit ve iman tayor, cephe art neferler, naslsa kurtuldukla-
r devin azna, inandklar ve sevdikleri kymetler urunda, yeniden
atlmay istiyorlar, gen kadnlar, hr bir vatanda erkeine alamay
esirlik zinciri altndaki sevgiye tercih ediyorlard.
stanbul'da, Anadolu ehirlerinde, kk kasabalarda, gizliden
gizliye bir stma, hrriyet ve istikll uruna yeniden silha sarlmann
stmas dolayordu. Fakat bu tek tek yanan iman ocaklarn birletir-
mek, fevri asabiyetlere istikamet ve nizam vermek lzmd. Bunu an-
cak o yapabilirdi. Bunu kendisi de biliyor ve bu oca tututurmann
imknlarn aryordu. Kafasnda her gn bir yn fikir yoruluyor,
bunlar, gvendii silh arkadalariyle konuuyordu. Nihayet bu fikir-
ler vazh eklini ald. Anadolu'ya gemek, orada bir mukavemetin te-
melini kurmak lzmd. Trk milletinin yaama hakkn yeni batan
fethetmesi iin do mesi zaruri idi.
Fakat Anadolu'ya nasl geecekti? Burada talih kendisine yardm
etti. Nihayet hkmet, faaliyeti yava yava etrafta hissedilen gen ku-
mandan, fikirleri miskin teslimiyetinde kendisini rahatsz eden bu
imanl adam Anadolu'ya, bir tarafa gndermee karar verir.
kna etme kabiliyetiyle, biraz da tesadflerin yardmiyle, o haki-
ki mnsnda bir uzaklatrma olan bu memuriyeti, nc Ordu
Umum Mfettilii ad altnda, geni selhiyeti drt vilyete ve iki
mstakil mutasarrfla mil bir kuvvet haline getirdi.
Nihayet 14 Mays 1919'da stanbul'dan ayrld. 19 Mays'ta Sam-
sun'da Anadolu'ya, hr vatan toprana adm att. Bu sonuncu tarih,
gerekten mhimdir. nk onunla yeni bir takvime gireriz. Trk yl
yeni bir mnya brnr. 19 Mays' 23 Nisan, Birinci nn Zaferinin
tarihi olan 10 ikinciknun/cak, kinci nn Zaferinin 1 Nisan, Sa-
karya'nn 15 Eyll ve nihayet 30 Austos ve 29 ilkterin/Ekim takip
ederler. Bunlann yanbanda, Mondros'a cevap olan Mudanya, Sevr'i
bir paavra haline getiren Lozan ve nihayet hepsinin stnde vatan
gklerini bir elmas paras gibi aydnlkla dolduran Kurtulu gnei
vardr.
19 Mays'la Mustafa Kemal Paa da deiir; artk o, sadece bir
devletin kumandan deildir; bundan daha fazla bir eydir: Gnn bek-
ledii adam, vatan sularnn alarken doacan mjdeledii insan,
halkn iinden domu adam, gelecek zamana ahsiyetinin damgasn
vuracak ve yetiecek nesillerin gerek atas olacak adamdr. Hlsa,
artk beklenilenv e tam zamannda kurtarc ve kahramandr... Yapt
i de sadece bir muharebe deildir; o, bundan sonra bir milletin talihiy-
le hahaadr Kendi bulduu tabirle, bir vatann maks talihini yenme-
si lzmdr...
O, Anadolu'ya adm atar atmaz, bu talih birdenbire deiir. Bura-
da stikll Harbi'nin btn tarihini anlatacak deilim; fakat zaferin ne
kadar etin imtihanlardan sonra bize gldn hatrlamamz lzmdr.
Memleketin drt buca yangn iindeydi. Cephelerdeki savalardan
baka her an ierdeki galeyan tutmak, ihanetin yer yer tututurduunu
sndrmek lzmd. Onu ve arkadalarn bu etin yllarn iinde nasl
ve ne gzle grdk? stnde onlarn yrdklerini bildiimiz iin va-
tan corafyas bize yldz parlts iinde boulmu grnrd. Adlar-
n anmak, grtlamza sarlmak iin kapda bekleyen mitsizliin se-
sini ksmaya kfi geliyordu.
istikll Sava, bir muharebe olmas sfatiyle, btn dier muha-
rebelere benzer. Fakat onlardan bir noktada ayrlr: nk behemehal
kazanlmas lzm gelen bir muharebe idi. Bu oyun, uurum kenarnda
ya lm, ya kurtulu diyerek oynanyordu. Onun iindir ki, zamann
ak iinde yle bir arza, geici bir hal deildi. Ya bir balang, ya-
hut kati ve mitsiz bir son olabilirdi... Kazanld. Gelecek hayatn ba-
langc oldu. Vatan yeniden kuruldu.
Bundan sonra Trk milletinin gelecek zaman iinde varaca her
basan, onun hesabna kaydedilecektir. Mill hayatn her sahasnda,
bundan byle, bu memleketin ocuklarna nasip olacak her eser, bu e-
tin yllarn iinde den ordularn ehit ve gazilerine, subay ve ko-
mutanlarna ithaf edilecektir.
Bu demektir ki, her eser, her basan, esiz kabarmana, grmeden,
adlann bilmeden yaama haklan iin kaderle savat vatan evltla-
rnn gelecek zamann kulelerinden altn afak kmeleri gibi uacak
olan milyonlarca kuun kran olacaktr.
nk onlar, onun ve arkadalarnn grdkleri zafer ryasndan
doacaklardr. Fakat Atatrk, sade stikll Harbi*ni kazanmakla kal-
mad; o kadar glkle ve imknsz anlar iinde gerekleen istikll
lksnden sonra yeni ve itima mcadele geldi. Srtndan Gazi M-
ir Kemal niformasn kard gnden itibaren Trk milleti yeni bir
Mustafa Kemal ile, nklp Mustafa Kemal ile karlat.
Anafartalar'dan Dumlupnar'a kadar birbirini bir yldz kervan
gibi takip eden zaferlerden sonra mill hayatn her sahasndaki inklp-
lar balad.
Halk iinde, memleket ileri iinde, bin trl tecrbe ile geen bir
mr, imdi bu tecrbenin meyvalann verecek, yurda yeni bir hayatn
kaplarn aacak, dman sngsnden ve esirlik zincirinden kurtard-
milleti yar l inanlarn, bir ayak bandan baka bir ey olmayan
eskimi kymetlerin istibdadndan da kurtaracaktr...
lk ii, kurtarlan vatann gelecek zaman iindeki emniyetini ku-
racak olan Cumhuriyet rejimi, bu inklplarn banda gelir. Sonra bir-
biri ardnca geni dnya ile aramzdaki duvarlar kalkar, yava yava
Trk milleti muasr hayatn iinde kendini idrk eder oldu.
Bugnn Trkiyesi, erefli insanlarn yurdu, en son ferdine kadar
yaama azmine sahip iman kalesi Trkiye, ite birbirini tamamlayan
bu ift almann mahsldr.
Nihayet 1938'de, bu mucizeli insann fni hayat sona erdi. Onun
iin ld demek biraz g, hatt mnsz bir eydir. Btn hayatnda
toplulua bu kadar inanm olan bir ruh, elbette ki o topluluun mane-
v hviyetinde ebediyyen yaayacaktr.
Ne mutlu o milletlere ki, Atatrk gibi evltlar yetitirir. Ne mutlu
o insanlara ki, hayat levhasndan adlarn silmeye lm yetmez, htra-
lar gnllerde sevginin solmak bilmeyen aac gibi yaar...
Szlerimi, bu aziz ve daima yaayacak lye, Trk milletinin iyi
talihinin aynas olan bu byk dehya btn hayatnda en temiz, en ve-
fal bir ekilde arkadalk eden ve lmnden sonra onun eserini ayn
inan ve halk sevgisi ile devam ettiren Mill efin byk hitabn tek-
rarla bitireceim:
"Esiz kahraman Atatrk, vatan sana minnettardr!..."
lk, 16 11. Terin / Kasm 1944, s. 8-16
ATATRK'TEN ALINACAK BYK DERS
Bir vaziyeti olduu gibi grmek, btn ihtimallerini tartmak, s-
ralamak, en lzumluyu, acele cevap verilmesi gerekeni ayrmak, can
alacak kilit noktay bulmak ve oraya btn kuvvetleriyle yklenmek...
te byk mnsnda hareket adamnn belli bal vasf.
Her an uyank olacaksn ve bu ameliyeyi her an iin yeniden ya-
pacaksn. Mustafa Kemal'in hayat zerine birazck eilen her insann
onda ilk grd ey budur. O'nun zeks daima hareket halindedir.
Sanki daima matematik terkipler iinde, onlar tanzim ederek ve ce-
vaplandrarak yaad. Daha Anafartalar'da, biz onu ksa bir vaziyet
mtalasndan sonra kararm vermi, elindeki kuvvetleri setii nokta-
ya tereddtsz boaltr grrz.
Modern harp tarihi tek bir kumandann omuzuna yklenmi bu
cinsten bir karar ve icra mesuliyetini pek az kaydeder. Byle almaldr,
yalnz byle olabilir ve hareket bittii anda eski payitaht kurtulmu,
arlk Rusya'snn akbeti belirmi, dnya gmlek deitirmeye hazr-
lanmtr.
Pek az kumandan kendi tarihine bu kadar parlak ve kati neticeli
bir zaferin kapsndan girer. Fakat biz onu daha evvel Balkan Harbine
takaddm eden byk manevrada da ayn sarih vaziyet mtalasnda
grrz.
Atatrk'n raklk devri yoktur. O, daima karsna geer ge-
mez kavrad vaziyetin tek adam olmutur. Hakikatte vaziyet fikriy-
le, onun dehasyla domu olanlardand.
ATATRK'TEN ALINACAK BYK DERS
Anafartalar tek bir muharebe idi. Gen Mustafa Kemal orada k-
k bir tepeden, muayyen bir sahada, muayyen bir vaziyeti grm ve
cevaplandrmt. Anadolu savanda ufuk bsbtn deiir ve geni-
ler. Vaziyet btn bir dnya siyaseti, Birinci Cihan Harbi sonu denen
o buhranl devir, onun bizdeki ilk yz o me'um Mondros Mtareke-
si ile igal edilen, paralanan vatan olur.
Koca mparatorluk km, ordu dalmtr. Burada da ayn va-
ziyet dehas ile ie girer. Evvel hakk vazifenin ne olduunu grr.
Eninde sonunda asl erefi ve kudreti, hayat pahasna olsa da verilen
emri icra etmekte toplanan bir meslekte, Atatrk tek basma hareket et-
menin icap ettiini anlar ve kararn verir. Burada phesiz bu asil eh-
renin br tarafm, deerler tarafn grrz. mparatorluk batmtr.
Fakat hr ve mstakil yaamaya lyk bir millet vardr. Kendisini o
milletin emrine verecektir.
1918'de malup mparatorluun geni kumanda kadrosu iinde
yalnz onun ehresinin ortaya kmas, btn bir milletin onun etrafn-
da toplanmas hibir ekilde tesadf deildir. Eer stikll Sava 'nda
tesadfn veya talihin bir yardm varsa, phesiz ki, bu Mustafa Ke-
mal'in Mustafa Kemal olarak, o ruh ve imanla, o irade ve vaziyet de-
hasyla aramzda domu olmasdr. Atatrk her yeni ie, biraz evvel
brakm gibi giren adamlardandr. Asl yaplaca adeta igrs ile
seer. Mill Mcadele'de dikkat israf denilen eyi bulamazsnz.
Dumlupnar zaferi tam zamannda yaplan bir hasada benzer. Bize o
kadar uzun grnen o yllardaki skneti, rahatl phesiz burada
kaybolan hibir frsat ve zamann bulunmadn bilmesindedir. Bu
onun belki de birka arkadayla paylat srrdr.
Fert ve cemiyet meselesi Atatrk'ten sonra aramzda ok mna-
kaa edildi. O bize cemiyetin yolunu gstermek istedii, onu tek kay-
nak bilmemizi istedii iin hep terazinin o kefesine ar bastk, re-
tici Atatrk, btn ile silh arkadal yapt milletinin arasnda
kaybolmak istiyor ve kendisine uzatlan btn bu elenkleri ona gn-
deriyordu. Hakikatte, Mill Mcadele'de her eyden evvel o vardr. 26
Austosta btn gcyle ayaa kalkan ve etrafn hurdaha eden
Dev'in belkemii ve dnen kafas odur ve setii birka arkadadr.
erefli tepkilere her zaman rastlanr. Bir istil, daima maruz kalan
mlletin iinde bir yn karlayc hareket dourur. Bunlar, tabir caiz
ise, erefli olduu kadar ackl hlyalardr. Mesele ne lmek, ne de im-
knsz denemektir. Mesele o vaziyetin iinden kabilmek, onun art-
larn yaratmaktr. Mustafa Kemal, sanki bu i iin, tarihinin iinden
Zeus'un kafasndan mcehhez ve msellh frlayan Athena-Pallas gibi
kar.
i ne kadar iyi biliyordu. Anadolu'ya geer gemez bu i$u ancak
bir teekklle olabileceini anlad ve Byk Millet Meclisi Hkmeti-
ni, o meru ve mill hayata tasarruf hakk olan cihaz kurdu. Filhakika
muharebe dahi ancak teesss etmi bir hukuk devleti ile olabilirdi. Ve
hemen arkasndan orduyu kurdu. Mill Mcadele'nin ilk zaferlerinden
biri muntazam ordunun katksz olarak kurulmas kararnn Byk
Millet Meclisi'nden kt gn idrak edildi. Bu ite smet nn'nn
hemen hemen onun kadar pay vardr ve zaten onun Anadolu'ya gei-
i de Mustafa Kemal'in kazand bu ilk zaferlerden biridir
Atatrk ve nn, ne kadar necip duygulara dayanrsa dayansn
"ihtiyar"nin "keyf" ile kap bir komu olduunu gayet iyi biliyorlar-
d. Onu hesaplarndan tarh etmilerdi. Atatrk'n byk meziyetlerin-
den biri de arkada semesini bitmesidir. Bir kere setii ve deerlen-
dirdii adam kolay kolay brakmaz ve daima tutard. Btn hayatnda
hkim olan l fikri bu deerlendirme iinde hkimdi. Herkesin onun
nazarnda ayr bir yeri vard. nn daha ilk gnden itibaren en gven-
dii arkadadr. Yeni kurulan devletin iindeki gizli mcadelelerin o-
u bu tercihin etrafnda uyanan kskanlk hissi ile balar. Sonra adam-
lar bu sarih dnce ve nizam adamn bir trl ekemezler. Kald ki.
nn her eyden evvel bir otorite idi. Pek az dostluk bu kadar samim
ve karlkl anlaya dayanr.
Atatrk'n daha bandan itibaren smet Paa'nn politika adam
olmasn istedii tahmin edilebilir. Byk sezi adam, hudutsuz kuv-
vetler adam, onda kendi byk ve mull grn realizasyonun te-
ferruatna nakledecek adam gryordu. Mudanya mtarekesi ve Lo-
zan sulhu bu gveni hakl kard.
smet Paa vazgemek denen kelimeyi lgatinden silmi adamd.
Ric'at onun iin sadece bir tabiye stlah veya usul idi Nitekim yeni
kurulan Cumhuriyet bu sarih ve baarl dncede en salam i kale-
sini buldu. kinci Cihan Harbi'nde bu kale bir kaptan kprs oldu.
Atatrk Mill Mcadele yllarnda sade byk asker ve byk
devlet adam deildir. O her eyden evvel belki de sr bir ruh, bir iman
ve kalb adam idi. Tarihimizde hi kimse byk halefi hari, O
9
nun ka-
dar iyi ve gzel konumad. Trk demokrasisi her hareketini halkm-
za en geni ekilde izah eden ve onun tasvibinden geiren Atatrk'le
balar. Her gittii yeri Agora yapmasn biliyordu. Yazk ki, hatip Mus-
tafa Kemal'i, sohbet adam Mustafa Kemal'i birka yakn dostunun
hatralar hari, pek az tanyor ve biliyoruz. Trkiye, onun i banda
olduu gnler batan aa bir can kula olmutu. Yine ne yazk ki, s-
met nn hari, hitabet bizde hl miting konumasnda kalmtr. Bu
cinsten byk adamlarn hangi taraflarnn rnek alnabileceini bir
rensek, ne iyi olur!
Konutuka mill hayatta vuzuh keskinleir, her ey kendi yerini
alr. Ksa ve keskin forml, ilzam edici sz, duygu haline gelmi fikir,
fikir saibetinde duygu ve realite grleri ile onun nutuklar ve soh-
beti btn bir mektepti. Burada bir mukayese yapmak zaruridir. Muha-
rebe meydannda hi armayan Napoleon hemen her meclisten ma-
lp kard. Darltmadan az at pek az vki idi. Mustafa Kemal ise
sz ile karsndakini kendine balard.
Btn bunlara sihirli varln, ahsiyetinde kendiliinden mevcut
otoriteyi de ilve etmek lzmdr. Onda kudret denilen ey bir mkna-
ts gibiydi.
Atatrk' birka defa glerken grdm. Bunlardan birisi bir tarih
kongresinde, kendi azndan kapt szlerle kendisini ven bir iyini-
yet sahibini dinlerkendi. Eski Trk Oca'nda alk kat localardan biri-
sinde idim. Tekerlemeler balar balamaz hep ona bakmaya balam-
tm. Hayatmda bu kadar iten, bu kadar etiket ve protokol d bir
ne'e grmedim. Fakat bu rahat ne'ede bile yine kendisi idi. O gn
az dolusu glen Mustafa Kemal, misafir bulunduu limann enlik-
lerine karan byk bir zrhlya benziyordu. iekler, elenkler, kl
bayraklar, trkler ve muazzam elikten varlk, tarih hviyetiyle Mus-
tafa Kemal, herkes gibi olmasn istedii bu anda bile bu kadar otori-
teli olan bu adamn ciddi dnce anlarn, varsa eer hiddet ve gazap
anlarn tahayyl ettim. Kim bilir bu sonuncusunu nasl gizlerdi?
Yahya Kemal'den dinlediim birka anekdot Mustafa Kemal'in
miza kudretini bana retti. Yazk ki, bu kadar mhim eyler, grd-
n tesbit etmeye bir trl alnamayan muasrlarnn ihmali yznden
kaybolacak.
Bu sezi adam, her tarafndan dinamizm taan bu etin varlk,
kaynay halinde zek, alacak bir muvazene ve l fikriyle do-
mutu. Bu yzden rneklerinin hibirine benzemedi. Setii yolu bir
an deitirmedii iin hepsini geti. Nasl muzaffer ordularn izdii
hedeften bir adm ileriye tarmadysa, ihtiraslarn da ynelttii yol-
dan bir lhza evirmedi. Hibir cidd ifrata dmedi. Btn Mslman
ark onun hilfet krssne oturacan bekliyordu. Mslman ark
tarihini bize reten Garb ise kovduu hanedann yerine geeceini sa-
nyordu. Hepsi Mustafa Kemal iin kabildi. O kurduu Yeni Trkiye
Cumhuriyeti*nin bir numaral vatanda olmakla kald, Atatrk oldu.
Aksiyonu hemen hemen ayn yllarda balayan Mussolini gibi b-
lc bir fikir hareketinin ba da olabilirdi. Bu kaynayan zek iin bir
doktrin bulmaktan kolay ne vard? Bunu da yapmad. Salam, tehlike-
siz, her trl ayrc hareketten uzak bir devlet eklini, bir hukuk dev-
letini kurmakla yetindi. yi bir cerrah gibi mill hayatn tehisini yapa-
rak inklplarn vcuda getirdi.
Mustafa Kemal inklplar yukarda bahsettiimiz vaziyet fikrin-
de en iyi izahn bulur. Vaziyet fikri, realite fikridir ve Batl insann en
byk silh ve en byk kuvveti, ekonomisidir. Trkiye'nin ihtiya-
larn nefsinde yaam gibi biliyordu. Kendisinden yz sene evvel
hangi artlar altnda ve sfrdan balayarak yrdmzn farknda
idi. Garb medeniyetinin na ve insan haklarna byk bir evkle
komu, fakat mazi balarn gerei gibi koparamadmz iin durma-
dan bir pervane gibi yolun fenerlerine arpmtk. Mustafa Kemal s-
tste inklplaryla bu cansz ve yol kesici balar kopard.
Hibir ifti tarlasn bu kadar dikkatle ayklamaya almamtr.
Btn kuvvetiyle memlekette hkm sren ikilie ve onlar besleyen
ATATRK'TEN ALINACAK BYK DERS
messeselere yklendi. Devrinde o kadar tenkid edilen, hl bile sath
bir i gibi grenler bulunan kyafet inklb hakikatte bizi bir lhzada
pheli bir vaziyetten ada bir vaziyete getirmitir. Hakikatte Mus-
tafa Kemal inklplar bir teredddn, bir eikte duraklamann sona er-
mesi y di.
Evet, kyafet ekildir ve ruh ancak eklin ve maddenin iinde ken-
disini idrak eder. yi amma, kyafetimiz btn hayatmz, dncemi-
zi biz farknda olmadan idare eder. Liklik zarur idi. Muasr insan ola-
bilmemiz iin bu emberden kmamz lzmd. Hukuk ve kanunlar
meselesi de byle idi. Eski hukuk, Mslman medeniyetinin evresin-
den ktmz gn rf olmutu, rf, byk mansyla medeniyet ve
kltre kar gelirse terk edilir. nsan deien mahlktur. nk tecr-
belerini birbirine nakleden, biribirinde derinletiren mahlktur. Ata-
trk'n yapt veya balad hibir ey yoktur ki, bizi zlediimiz
btnle gtrmesin.
Btn bunlar yaparken bir lhza bile takatimizin stnde, fikr
hazrlmzn stnde hayallere kaplmad ve tehlikeli bir maceraya
girmedi. Mnevvere halk gsterdi; memleketin yolunu ve meseleleri-
ni at. Kitleye yolunu iaret etti ve oraya doru beraber yrd. Her
haliyle "Bugn belki itiyatlarnzda rahatsz olursunuz, fakat yarn o-
cuklarnz mesut olur." der gibiydi.
Gzlerini hayata yumduu zaman modern Trkiye batllama ha-
reketini baarm, medeniyet deimemizin ikinci merhalesi olan sana-
yileme devrinin kapsna gelmiti. Yazk ki, kinci Cihan Harbi ham-
leyi bu noktada durdurdu. Hayat sabrszdr. Dnce daima btn is-
ter. Ancak hakik aksiyon adamdr ki olduu yerde dnmekten ve kuv-
vetlerini beyhude yere israftan baka bir ey olmayan bu sabrszl,
iyiniyet honutsuzluunu ileri sraya koyarak mspet bir kuvvet hali-
ne getirir. Bu abada bize Atatrk trl meziyetleriyie daima en iyi r-
nek olacaktr. Hayatnn her merhalesi, ahsiyetini yapan her izgi gi-
bi bizim iin sonsuz bir tecrbe, nesilden nesile kudreti artacak bir
derstir. Onun realite duygusu, vazife hissi, mill dvalarda maceradan
saknmas, ferd hayatndan ihtiras bir kalemde tarh etmesi, daima bir
kuvvetler ve imknlar muhasebesinde yaamasn salayan muvazene
ve l fikri, her eyden evvel bir hukuk devleti adam olmas, ekip
adam olmas bu hayata onu taklit etmek iin deil, -nk bu imkn-
szdr- gerektii gibi eildike bize yardm eder, bizi iyiye doru gt-
rttr.
Demokrat Parti idaresi bu derse ve byk tecrbeye gzlerini ka-
pad iin on senemizi ve bu kadar imkn yakt, kl etti. kinci Cum-
huriyet'in yeni Trkiye'sinin kurucusunun yolunda hi tereddtsz y-
ryeceine eminiz ve bununla mesuduz.
Uf a, 21 Kasm I960
ANAYASANIN TRKELEMES
Trkiye Byk Millet Meclisi, ylba tatilinden sonra, Anayasa-
nn trkelemi eklini kabul etmekle ie balad. Bylelikle daha n-
ceden hazrlanm bir taslak zerinde aylarca sren ok dikkatli bir
aratrma ve inceleme sona ermi oluyordu.
Anayasann trkeletirilmi olmasna millete ne kadar sevinsek
yeridir. nk bununla, Atatrk'ten beri sregelen dil devrimi nemli
konaklarndan birine kavumu oluyor. Bir kanunun, yazld zama-
nn diliyle kalm olmas, bir bakma, nemini, hayattaki yerini boza-
cak bir ey deildir, ama Anayasa'mn ruhu eklinde deil, onun att
temel zerinde ykselen kuruluta, yani rejimi millet hayatmzn biri-
cik art yapmasndadr. Fakat dil devriminin kesin ifadesi olmak bak-
mndan bu trkeletirme belki de son yllarn zerinde en ok durul-
mas gereken olgusudur. nk hayatn emrinde yrmesi gereken bir
ilerleyii adet kefillii altna almaktadr.
uras meydandadr ki bundan byle her yolda, her alanda geriye
dnmek yle dursun, eskinin unsurlarn bile saklayamayz. 1923 g-
nei bir zenmeden deil, bir ykln nlenmesi iin duyulan ihtiya-
tan dodu. Onun iindir ki rejim devrimi millet hayatnn her alannda
ak, yeni deerler etrafnda toplanm, keskin kabartmal baka ink-
lplarla birlikte yrd. Kald ki dilde temizlik, 1923'ten ok nceleri
duyulmu bir ihtiyat.
Bu memleketin trl seviyelerde aydnlar olabilir. Elbette ki if-
ti ubuuyla uraan alkan kylmzle bulunduu yeri gerekten
dolduran bir Profesrn, byk bir san'at adamnn, bir irin veya bir
romancnn ulatklar kltr derecesi Mr deildir. Fakat bunlarn iki
trl dili olamaz. Bizim Osmanl cemiyetinde ise iki, hatt trl dil
vard: Okumu yazmn dili ayr, ehirli halkn dili ayr, memleketin
asl yapsn meydana getiren kylnn, kasabalnn kelime daarc
bsbtn ayryd. Trkenin geirdii byk gelime ve deime ko-
naklarn anlatacak, osmanhcay da mantksz, irkin bulacak deiliz.
Kendi devrinde ok iyi kurulmu bir dzene dayanan o cemiyette bu
dil mermer, yontulmu ta, somaki, yaldz, mozayik, birbirine karan
ve ssn kulland malzemenin zelliinden, parltsndan alan o
zengin mimarlk eserleri gibi bazan henkleri, bazan da tezatlariyle et-
rafna tesir yapan, ok arkl bir dildi. Dorusu istenirse btn gayesi,
rnek olarak alnan ran iirini gemek olan eski iirimizin kendi ken-
disi iin kurduu bir dildi...
Anayasa'nm bugnk ekli, Trkenin inasi'denberi -cemiyet
hareketlerinde her zaman grlen o kk ilerlemelere, gerilemelere
gz yummak artiyle- geirdii gelimenin en tabi sonucudur. Nesille-
rin ayr anlaylariyle de olsa, Trke yz yldan beri gittike sadelei-
yor. lkin bu sadelik bir slp anlay olarak grnd. Dil arnmadan
cne yaznn kendisi arnd. Lzumsuz ibareler, ssl cmleler, aykr
tarzlar karld. Sonra ehirli halkn kulland kelimeler Arapann,
Farsann yerine gemeye balad. Fakat ehirli halk da o zaman geni
halk topluluunun, kylnn diliyle konumuyordu. Bugn yaayan bir
yazarn da yazlarnda grdmz zaman aracamz bir yn ter-
kip, bundan otuz hatt yirmi yl nce, halk dilinde tabi bir ifade kalb
gibi yayordu. Zamanla nesiller deitike, yazarn hayatta rneini
arad Trke de deiti. phesiz bunlar byk eylerdi, fakat tek
ynlyd; elde bulunanlarn iinden seilmekten teye gemiyordu.
lim dilimiz, hl 1830-1880 yllar arasnda tespit edilen ekilde gidi-
yor, Tanzimat'tan sonra balayan geni fikir hayatnda ihtiya grlen
flozof terimleri de ayn r izliyordu. Bu terimler eski medeniyeti-
mizin "beynelmilel"i olan Arapadan alnmlar, onun kaidelerine gre
yaplmlard. Biz, daha bu terimler alnrken, hayatmzda, anlay-
mzda, ilim grmzde bu medeniyetle balarmz kesmi bulunu-
yorduk. Onlar tutan ey, okullarda retilen Arapa ile Farsa idi. Fa-
kat gen nesillerin yzleri daima birbirinden farkl bir ekilde Bat'ya
bakt iin bu diller gittike daha az reniliyor, ilim dilimizde yaat-
maya altmz terimler bize yabanc kalyordu. Birinci dnya har-
binde, Tanzimat'tan beri yetien aydn nesillerin byk bir ksmn kay-
betmemizin, 1914 ile 1922 yllar arasnda, memleketimizin birok e-
hirlerinde retim hayatn ok aksatm olduunu da unutmamaldr.
Cumhuriyet rejiminde Trke, mill hayatn her byk dvas gi-
bi, gnn meselesi oldu. Atatrk'e borlu olduumuz yeni harflerin,
Trkenin sadelemesinde, geni halk topluluklarnn okuyup yazma-
snda ne kadar nemli rol oynadn da iaret etmek isteriz.
Anayasa' nn trkeletirme ekli ok dikkate deer. Diyebiliriz ki
dil inklbmzn asl dzenini Anayasa'nn trkeletirilmesinde takip
edilen metod verir. Bundan nceki dil hamlelerinde Osmanlca kelime
ve tabirlerin Trke karlklar aranyordu. Bylelikle Osmanlca d-
nr, Trke syler oluyorduk. Anayasa'da ruhunu bulan yepyeni an-
lay gerek dil hareketinin zn verir. Tanzimat nesli ve "Tekilt-
Esasiye" terkibini sadece krmak ve "Esas Tekilt" demekle trke-
ledrdiini sanrd. Sonradan "Temel Kurulu Kanunu" ile tam terc-
me edildi. Bugnn anlay ise tercme deil, karlk arad iin, an-
lam trkeletirmek istedii iin sadece "Anayasa" dedi.
Anayasa* nh yeni yazlnda gze arpan bir baar da dokuz
yzyllk maceramzdan elde kalanlarn en gzeli olan z azmz
bozmamamz, yzyllar iinde eriilmi bir gelimenin az zellikle-
rine, ne olursa olsun Trk kknden karlk arama yoluna gidilmemi
olmasdr. Bizim Trkemiz bu toprakta gelien Trkedir. Yirmi yl
iinde artc bir hzla geirdii btn deiikliine ramen, onu ta
Yunus Emre'den, Mercimek Ahmed'den bugnn aydnna kadar tek
bir izgide birletirebiliriz. te bu yzden Anayasa'y dil devriminin
en nemli konakyeri sayyoruz. Gelecek nesiller, Atatrk ve nn
devrimlerinde gzel Trkeye verilen emekleri bir tek cmlede topla-
yacaklardr: Tekilt- Esasiye'den Anayasa'ya... ^
lk. 16 Ocak 1945, c. 7, nr. 80, s, 1
ANAYASANIN TRKELEMES
kat gen nesillerin yzleri daima birbirinden farkl bir ekilde Bat'ya
bakt iin bu diller gittike daha az reniliyor, ilim dilimizde yaat-
maya altmz terimler bize yabanc kalyordu. Birinci dnya har-
binde, Tanzimat'tan beri yetien aydn nesillerin byk bir ksmn kay-
betmemizin, 1914 ile 1922 yllan arasnda, memleketimizin birok e-
hirlerinde retim hayatm ok aksatm olduunu da unutmamaldr.
Cumhuriyet rejiminde Trke, mill hayatn her byk dvas gi-
bi, gnn meselesi oldu. Atatrk'e borlu olduumuz yeni harflerin,
Trkenin sadelemesinde, geni halk topluluklarnn okuyup yazma-
snda ne kadar nemli rol oynadn da iaret etmek isteriz.
Anayasa'nn trkeletirme ekli ok dikkate deer. Diyebiliriz ki
dil inklbmzn asl dzenini Anayasa'mn trkeletirilmesinde takip
edilen metod verir. Bundan nceki dil hamlelerinde Osmanlca kelime
ve tabirlerin Trke karlklar aranyordu. Bylelikle Osmanlca d-
nr, Trke syler oluyorduk. Anayasa'da ruhunu bulan yepyeni an-
lay gerek dil hareketinin zn verir. Tanzimat nesli ve "Tekilt-
Esasiye" terkibini sadece krmak ve "Esas Tekilt" demekle trke-
ietirdini sanrd. Sonradan "Temel Kurulu Kanunu" ile tam terc-
me edildi. Bugnn anlay ise tercme deil, karlk arad iin, an-
lam trkeletirmek istedii iin sadece "Anayasa" dedi.
Anayasa'nn yeni yazlnda gze arpan bir baar da dokuz
yzyllk maceramzdan elde kalanlarn en gzeli olan z azmz
bozmamamz, yzyllar iinde eriilmi bir gelimenin az zellikle-
rine, ne olursa olsun Trk kknden karlk arama yoluna gidilmemi
olmasdr. Bizim Trkemiz bu toprakta gelien Trkedir. Yirmi yl
iinde artc bir hzla geirdii btn deiikliine ramen, onu ta
Yunus Emre'den, Mercimek Ahmed'den bugnn aydnna kadar tek
bir izgide birletirebiliriz. te bu yzden Anayasa'y dil devriminin
en nemli konakyeri sayyoruz. Gelecek nesiller, Atatrk ve nn
devrimlerinde gzel Trkeye verilen emekleri bir tek cmlede topla-
yacaklardr: Tekilta Esasiye'den Anayasa'ya... | |
lk. 16 Ocak 1945, c. 7, nr. 80, . 1
NSAN VE TES
NSAN VE TES
Bir iki ddk sesi, sonra bir ifritin nefes alna benzer bir solu-
ma... Ve tren durdu. Havasn sert aydnl ile kran sert lmbalar ile,
saa sola kouan yolcularnn tel ile, yksek, alak bir yn insan
l ve eyann skneti ile bu uykusuz ve sarsntl gecenin ocuu
istasyon, yattm yerden bana her eyin silindii, kaybolduu hissini
veren bir l sknetinden fkrd. Biz mi ona doru gelmitik, o mu
bizi birden yakalamt? Muhakkak olan bir ey varsa, o da, btn bil-
diim hazrlklarna ramen, bu tesadfn beni birden yakaiamasyd.
Bu ak kurun cephesini yamurun, gnein soldurduu bina, perde-
siz penceresinden san masasn, kaln defterini, kaba baskln grd-
m bu oda, uraya buraya denk denk sralanm eya, bir yere mel-
mi hasta ve ihtiyar kadn ve yanbanda aknln ona da alama-
ya alan beceriksiz bir kzla, kasketli bir mektep talebesi, biraz te-
de parmakln arkasnda yedek atyla subayn bekleyen bir asker, ge-
lip giden, trene binen, inen, el skan, pen, alayan insanlar, ksaca-
s ayrln, zntnn ve sabrszln dourduu btn bu kalabalk,
belki kendilerini bir uykusuzluun verdii ar mahmurluk arasndan
grdm iin, belki de btn gece srdn bildiim yamurdan
sonra onlarla birdenbire karlatm iin bana bir vehim kadar haya-
l ve glge grndler.
Onlarn hi biri dierine benzemiyordu. Fakat hemen hepsinin
yznde beraberce paylatklar bir ey, bir hal vard. Gece, znt ve
bir yn boluk bu yzleri yakalam, deitirmi, yaadklar n ken-
dileri iin mihaniki bir dikkatler ve hareketler haline getirmiti. Hepsi
NSAN VE TES
i
de bu nn ok ilerisinde, yahut ok gerisinde yayor gibiydiler, iki
bavulu ve bir sr paketleri ile u tek katl arabaya atlayp giden yol-
cu, biraz sonra ar uykusuna kendisinin de bir rya paras gibi kar-
aca kk kasabann sokaklarnda ka trl vehimle rperecekti.
Bir yann dnecei cami, odasnda yataca han, kulana gelecek
eme sesi, hepsi onun iin kendisinin de ilerine kart byk bir
ryann paralar deil miydi? Eyasn yerletirdikten sonra kocas ile
yanbandaki pencereden konuan bu gen kadnn solgun yzn
byle deitiren, elbette ki, sadece ayrln hzn deildi. Yarma, bi-
linmeze, mpheme doru, grnmeyen bir a uzanr gibi, iinden
ok mhim bir eyin kayp gittii ne kadar belliydi. Yanndaki erkee
adeta dnden veya yarndan glyordu.
stasyonun yan tarafndaki kk evde bir pencere ald. Gen
bir kadn, ierdeki aydnln genie bir izgiyle kavrad omuzlan,
ok sal ba, ereveyi yukarda tutan ve beyaz gecelikten frlam
plak ve dolgun koluyla, serin geceye doru uzand. Bu beyaz gm-
lekle plak kolun, bu hafife yana eilmi zengin ban etrafa datt-
mahremiyeti acaba benden baka tadanlar oldu mu? Bu kadn, bu
souk gecede, sessiz heykel duruu ile hangi uzaklardan ve kimbilir ki-
mi aryordu? San aydnln bir yaldz tufanna boduu bu odann
mahrum olduu ey neydi? te yandan bir horoz tyor, daha ileride
plak bir meydanda, tek bir lmba, tek bir yolcunun ba stnde, can
skntsndan hemen atlayacakm gibi sallanyor.
Yer slakt. Bir ucu horoz seslerinin geldii karanlklara gmlen
aalarn yakn dallarnda yapraklarn ularna biriken yamur damla-
lar yapma elmaslar gibi parlyordu. En yakndaki dallarn yapraklan,
bedenlerini okayan, bazs altlarndan gelen aydnlkta, daha taze, da-
ha effaf ekilde yeil ve bazan da buulu grnyorlard.
Birdenbire srtnda ok ihtiya bir kadn tayan bir adam gr-
dm. Erkein yzn, gnlerce kesilmemi sakal ve yorgunluk iten
kemirmiti. Denebilir ki bu bir yz deil, el kadar bir glge parasy-
d. Kyafeti ok periand. Yknn altnda eilmi, bare ve harap,
topal bacan srye srye nc mevki vagonlarna doru gittiler.
htiyar kadnn kyafeti daha baka trlyd. Yanndakilerden ok te-
miz ve ssl giyinmiti. Bir eit hotoza benzeyen mor balnn al-
tnda beyaz sa demetleriyle kulaklarndaki kpeler, boynundaki ss-
ler ve ikide bir dnp arkaya bakan fersiz ku gzleri ile bu yz daha
ok korkun bir eydi. Biteviye bir eyler yiyor, biteviye glerek ba-
caklarn kendisini tayan adamn iki tarafna arparak sallyordu. Ar-
kalarndan ellerinde bohalar ile iki kadn geliyordu. Birisi iman ve
orta yal idi, brnn dk ve dar omuzlarnda gen bir kz hali var-
d. Bizim vagonun nnden geerken yal kadn mrldand: "Bu hi
iyi olur mu artk? Babamn budalal..." Kz cevap verdi: "Nesi var,
nesi yoksa srtna takt..." Ve drd birden gzden kayboldular.
Tan stnde oturan ihtiyar kadn, belli ki yolcusunu uurlamak
iin yerinden kalkp vagonun nne gidememiti. Kasketli ocuk ora-
dan kendisi ile konumaya alyordu. O, belki de anlamadan etrafna
bakmyordu. Hangi zaman gsteriyordu? Masum muydu? Birey mi
bekliyordu? Biz gittikten sonra, vagonun nndeki kardei ile konuan
gen kz, onu zorla yerinden kaldracak, bin zahmetle evine gtrecek-
ti. Bu gecenin azabndan sonra bu kz tekrar bu kadn ve evini sevebi-
lecek miydi? Onunla babaa giden kardeinin neesinden mahrum
olarak geecek hayat kimbilir ne dayanlmaz bir ey olacakt? Mte-
ri bulmaktan midini kesmi bir hamal, istasyonun duvar dibinde ya-
mur dememi bir tarafa kvrlp yatt. Belki de ryasnda, tam bana
den yatakl vagondaki yolcularn refahn tadacakt.
Tam pencerenin yannda duran gen adam: "Aldrma canm, di-
yordu; ben artk yalnzla altm. Sen kendine dikkat et, imtihanlara
hazrlan, zaten birka ay kald surda." Ve sinirli ayaklan slak kald-
rmda saa sola giderek u bir ka ay ezmeye alyordu. Gen kadn
ne cevap verdi, duyamadm. Yalnz sesi gecenin iinde san bir mekik
gibi dolat, mit ve zntden bir eyler rd, sonra uzakta bir horoz
tt, bir at kinedi, deminki geni soluma arkasndan atrtl bir sar-
snt... stasyonun aydnlk cephesi ikiye blnerek telgraf telleri ile
beraber devrildi, klar snd, aalar karanlk yzlerini evirdiler,
meydandaki lmba, altndaki su birikintisinde paraland.
Onlar kendi gecelerine kapandlar, biz sarsntdan ve ykltan
atomlar olan bir zamana girdik.
NSAN VE TES
Memura sordum, "Yedi dakika" cevabn verdi. Bu kk kasaba-
nn nnde yedi dakika kalmz. Bu ksa zaman iinde gzlerimin
nnden ka insan yz, ka insan talihi gemiti? Rastgele bir ka
sayfasn kartrdmz bir kitap gibi, kendisini ifaya en elverili, en
mdafaasz bir nnda bir insan kalabalnn yedi dakikasna misafir
olmutum. O geceden beri, bu insanlar bende adeta bir hastalk gibi de-
vam ettiler.
O kadar garip ekilde sslenmi, olunun srtnda bilmediim bir
eyi kemire kemire giden o ihtiyar kadn, yznden hiddeti ve hayat-
nn bkknl akan gelini, clz ve hastalkl kz, tersine dnm bir
mantkla anasn srtnda bir gnahn kefareti gibi tayan o yorgun er-
kek, odasnn penceresinden souk ve yamurlu k gecesine kendisi-
ni bir a teslim eder gibi brakan gen kadn, hepsi bende yazlma-
m bir romann paralan gibi yayorlar ve beni, kendilerini tamamla-
yacak olan havaya, bir ka elektrik nn gerdii perde arkasnda,
kpek ve horoz seslerinin ancak bulandrabilecei uykusunu yle
byle sezdiim o kk kasabaya aryorlar.
Orada bir ka gn onlarn hakik havas iinde yaamay ne kadar
isterdim. nsanlar ile konumak, kahvelerinde oturmak, balarn ve
bahelerini gezmek, sr kokusu ile akamn birbirine kant tozlu
yollarnda yrmek, kk dkknlarndaki eyay seyretmek, kadn-
larnn arklarn, emelerinin sesini, ihtiyarlannn ikyetini, genle-
rinin mit ve can skntlarn dinlemek ne gzel olacakt... Bunlar gi-
bi mahkemelerindeki dvalarn, kire sval evlerinin avlularn doldu-
ran dedikodularn da renmek isterdim.
Bu insanlar bir uykusuzluk gecesinde sadece bir glge gibi gr-
mtm; imdi bu glgeler beni yava yava, daha telere, daha derin-
lere aryor. Balarnn etrafndaki aydnlk deiiyor, muammalar-
n zmeye altka bir yn etrefil meseleyle karlayorum. Bu
meseleleri bulduka elimde insan gc denilen ey kleleiyor, m-
cerret ve mphem kavramlar halini alyor. Ortaya insan yapan kade-
rin asl mekanizmas kyor ve ben anlyorum ki, insandan tede bir
ey, onu zaaf ve kudretleri ile, talih ve talihsizlikleri ile yaratan ve ida-
re eden ok kuvvetli bir ey vardr.
Ulus, 9 Temmuz 1943, nr. 1879
GZEL LE SEVG ARASINDA
- Suut Yetkin *e -
Gzel - Nerdeyiz Sevgi, hangi fezada ve hangi yldzda?
Sevgi - Sonsuzluun bittii yerde, oluun sadece tasavvura ge-
tii ksr ve veld dnyada, hibir imkn tanmad iin imknn biz-
zat cevheri olan yldzda...
Gzel - Gz yalarmzn annesi olan kreden ok mu uzaktayz?
yle sanyorum ki buraya gelinceye kadar epeyce zaman geti...
Sevgi - Hem uzak, hem yakn... Ona yollarn en ksas hasretle
yaknz, halbuki aramzda mesafelerin en genii olan mitsizlik var.
Bulunduumuz dnyada uzaklk ve yaknlk yoktur, lmek ve yaa-
mak olmad gibi...
Gzel - Neler sylyorsun Sevgi, korkuyorum.
Sevgi - Heyhat yavrum, burada korku da yoktur, biz sadece va-
rz, sknun okyanusunda ebed varln talihini paylayoruz!...
Gzel - Ne hazin talih!... Var olmak ve hibir deimede bu var-
l denememek... Orada iken bana ebedlii bsbtn baka trl an-
latmlard?
Sevgi - Oradakiler bir vcudun sahibidirler ve ebediyeti de onun
arkasndan grrler; gnein dnyasnda maddenin, ihsaslarmzn bu
mesut vehminin nizam hkimdir, onun iin zaman henz aydnln
memesinden emen bahtiyarlar, maddenin hallerini ruhun deimez
halleri sanrlar ve lmnden sonra da onun sreceine inanrlar, hal-
buki imdi biz hadlerin plak dnyasndayz.
Gzel - Bununla beraber eskiden olduumuzun aynyz...
Sevgi - Hayr Gzel, ondan bsbtn bakayz. Asl yaratc olan
ekildir, o zaman bir vcudumuz vard demek, sadece gemi bir nime-
ti anmak deildir, belki bu vcut muayyeniyetleri ve muayyeniyetsiz-
likleriyle ruhumuzun yapcs idi demektir, biz o vcudun zaruretleri,
icaplar, nefret ve sevgileri, hasret ve gurbetleriyle, yalan ve dorula-
ryla, kabul ve inkrlanyla vardk, imdi ise bu yaratc tezat andan
kurtulmu bir benliimiz mi var ki kendi kendini ikrar iin akc hvi-
yetine beyhude yere bir kap aryor ve bulamadndan..
Gzel Bulamadndan...
Sevgi - Sadece bir had, akln ancak kabul edebilecei bir zaruret
olarak kalyor.
Gzel - Beni affet Sevgi, burada o kadar yeniyim ve btn bun-
lar bana o kadar yabanc eyler ki hibir ey anlamyorum.
Sevgi - yi ve emsalsiz Gzel, henz scak olan fan hatralarn
arasnda, elbette hendesedeki noktay hatrlarsn?..
Gzel - Bir dakika... Ta ki benliimi kuran kark yumaktan onu
ekebileyim... Evet iki izginin birbirini kestii yere nokta derler, fa-
kat kendi bana nokta yoktur...
Sevgi - Tek bana izgi olmad gibi... Bununla beraber ekille-
rin dnyasnda izgi de, nokta da vard, akln bir imkn dnce zin-
cirimizin bir zarureti olarak vard; onlar bulmak iin yaptmz d-
n. Eyadan hallerini szyorduk ve bu suretle...
Gzel - Ve nokta... ve zaviye ... ah anlyorum, imdi biz hende-
sedeki noktaya benzedik...
Sevgi - Heyhat ki yle; sebeplerin ve neticelerin aknda hem se-
bep, hem netice olmay kaybettik, madde ebed oluunda bir vasfn
mekn mnhanisinin dna frlatt, kemiyet keyfiyetlerinden birini im-
knn serhaddinde dondurdu ve biz sadece bir mn olduk.
Gzel - Evet, kalb krlm, cmlesi dalm bir mn... Bunun-
la beraber ne gzel bir mahfazamz vard.
Sevgi - Vcudumuzdan bahsediyorsun. Hareketlerimizin bu mu-
ti annesine hasret ekmek iin nmzde btn bir ebediyet var. ster
misin gzel gnlerimizi hatrlayarak bu acy en keskin kaynandan
ielim? Sen gelmeden evvel ben hep o yaz sabah yaptmz gezintiyi
dnyordum...
Gzel - Senden sonra o gn kirpiklerimin altnda ve btn uzvi-
yetimde tekrar tekrar o kadar ok yaadm ki, hl en kk teferrua-
tna kadar dncemin nnde...
Sevgi - Zavall gzel, ebediyetin diline ne abuk altn, artk
kendini bulmuyorsun!
Gzel - Yola ktmz zaman ortalk kaprakanhkt ve bu karan-
lkta mevcudiyetlerini tahmin ettiimiz eylerin arasndan, elele, ikiz
hayaller gibi getik. Gn domadan evvel tepeye yetimek iin kou-
yorduk. Bununla beraber orada epeyce bekledik. Sen vakit geirmek
iin bir oyun bulmutun. Eyay kendimiz iin yaratacaz diyordun ve
orada ayakta, nmzde ta kesilmi karanla kar teker teker zihnin-
de yaayan manzaray sayyordun: Evler, aalar, yollar, deniz, ky...
Ve her kelime, karanln yanksz kuyusuna dtke birdenbire m-
nsnn rengini ve aydnln alarak canlanyordu. Seni karanlkta gr-
myordum, yalnz sesini iitiyor ve ellerinin byl davetini seziyor-
dum... Biz byle yalnzlmzda yaradln srrn taklit ederken bir-
denbire ufuk paraland. Nerden geldii bilinmeyen gm atrtlar
iinde, aydnln ats kuruldu.
Sevgi - Ve sen ebed kardein a dodun, gzlerin, iinde sa-
bahn topland iki berrak tas oldu ve yzn kk ve yumuak bir ne-
zir gibi gnee uzand.
Gzel - Sade yzm deil... Btn varlm, btn ruhumla ona
uzanmtm... Bir kk ve beyaz ku gibi aydnla, hayatn ve l-
mn kamatrc ocana umay ne kadar istemitim... Fni ve mesut
dnya! Bu bulank uzlette ona ne kadar hasret ekiyorum. Fnilerin
ebediyet dedikleri bu devaml susuzluun banda daha imdiden ha-
yaller birbirini kovalyor, her yokluk bir sr nimeti hatrlatyor. Hi-
bir eyi unutamyorum, ruh dediimiz ve ancak bir dnceye dizildi-
i zaman tamamlaan bu renksiz duman muttasl alyor ve muttasl
mevcut olmayan sayyor. Her ey,'her ey burada bir yara gibi... Her
eyi zlyorum, hatta glgemi bile!..
Sevgi - nsanlarn glgesi hasret ekilecek bir eydir; ben ka de-
fa bu ayaklarmn dibine sertlen ve beni kh gemicilerin doldurmak
iin yuvarlaya yuvarlaya pnar bana gtrdkleri bo bir fya ve
kh sarho bir tekneye benzeten, bu gnein kendi mucizeli eliyle bi-
tii karikatrmde hayatn deimez srlarndan birini bulacam san-
dm ve her defasnda korkarak ekildim. O bize her defasnda hakika-
ti ekilde, insan vcudunda aramay retmek isteyen bir tanr gibidir
ve bununla da kalmyor, belki bir fninin ihtiraslar iin en makul hu-
dudu gsteriyordu; glgem bana diyordu ki, lmden sonra yaamay
istemek, kendini g bir imtihana sokmaktr, btn hizmetlerini urun-
da sarfettiin ruhun, seni geni tabiattan ayrdka ztraplannn anne-
si olacaktr. Ksaca, o bana diyordu ki yaamay ve ondan sonra da da-
lmay bil! Fakat yazk ki lmn ksr emesinden imeyenler baz
eyleri anlamyor. Bir muvazenenin mimarsi bozulduktan ve toprak
kendisiyle beraber gelenleri geriye aldktan sonra bunu anladm. Ey bir
zamanlar her zerremde dolaan sar ve esrarl kudretler!.. Zamann
korkun ak sizin eteinizde yumuuyordu ve yllarca beyhude yere
o kadar peinden kotuum ruhum, siz ekilir ekilmez bo bir duvar
oldu. Ve imdi biz hasretin ve arzunun glgesiyle onun renksiz bolu-
unu doldurmaya alyoruz.
Gzel - Beni bu bulank lkede nasl bulabildin?
Sevgi - Ben seni bulmadm, biz birbirimizi bulduk. Ayn noktada
toplanan dncelerimiz bizi birbirimizin karsna kard. Tasavvu-
run biricik kanun ve biricik hareket olduu bu yeni lemimizde, dn-
cenin bu kudretine amamal. Onun sayesinde kendimizi koruduk ve
onun kudretiyle birletik.
Gzel - Bu nasl oldu, anlat Sevgi?
Sevgi ~ Onu anlatmak iin ta bandan, o korkun andan bala-
mal. Aydnla gzlerimi yumar yummaz bende her trl ihsas uyu-
mutu. Donuk bir kesafet ortasnda, -belki de ilk yaratl zamanlar-
nn ayn olan- adeta kozmik bir srat iinde kayp gidiyordum. phe-
siz ki bir an -belki de bu uzv bir reaksiyondu- kendimi toplamaya,
yuvarlandm uurumda bir yere taklp kalmaya altm, fakat hey-
hat, dncem hatt senin hayalinde bile kendisini toparlayacak kud-
reti bulamad. lk kaybettiim nosyon renk oldu, yahut btn renkler
acaip bir inci donukluunda eridi ve renklerle beraber ekiller kabart-
malarn kaybetti, sonra yava yava sesler silindi ve ben o zaman "Za-
man"! duydum. Onun korkun, muttarit akn duydum. Teker teker,
ar ar bilinmez, grnmez eyleri sayarak akyordu ve bu ne mut-
lak, ne yekpare bir akt ve bu ak her eyi, her eyi rtyordu. Ne et-
rafmdakilerin ztrab, ne evi dolduran lklar, ne mrldanan dualar
bu akn altndan syrlamyordu. Bu renksiz, ekilsiz, bulank bir per-
de idi ve dnya ile, o kadar sevdiim ve artk hatrlayamadm eyler-
le, upuzun yatan vcudumla, hatt kendimle aramda gerilmiti. Ara s-
ra baz ihsaslar, beni bu perdenin br tarafna aryordu: Uzatlan
bir bacam, dzeltilen bir elim, yumulan gzlerim, velhasl orada, ya-
tan stnde upuzun ve sahipsiz braktm vcudumun stnde yap-
lan her deiiklik, beni bu perdenin br tarafna aryor, sonra ara-
ya yine o korkun, muttarit ak giriyordu. Bu dnler ne idi? Fizik
bir acnn yapt akslmeller miydi? Maddenin son davetleri, yoksa
ruhun son hatrlaylar myd? Bilmiyorum, fakat gittike zayflyor,
gittike snyorlard, ktnden ayrlm bir uzuv parasnn ihtil-
larna ne kadar benziyorlard ve onlar gibi birdenbire sustular. Ve son-
ra ben, birdenbire yine grmeye baladm. Her eyi gryordum; fakat
bu gr deminki bulank karanlktan daha korkuntu. Gryordum,
fakat hi birey anlamyordum; aradaki btn balar krlmt, anla-
madan, tanmadan, benimle, birbirleriyle olan mnasebetlerini kavra-
madan gryordum. Bu basit, dmdz, arkasnda hibir muhakeme-
nin, hibir tedanin alrmad bir bakt; eyann uzak ve sabit bak-
... Daha iyisi, bir takm sabit ve mutlak mevcudiyetleri kendi ken-
dimde idrakti. nk yava yava, btn bu grdm sandm ey-
lerin dmda deil, bende olduklarn ve beni tekil ettiklerini hissedi-
yordum. te o zaman ldm anladm. imde bilmecelerin en et-
refili zlm, vazh, yekpare, esrarengiz bir yumak olmutum ve her
ey bu yumakta idi ve hibir deiiksiz bu yumakta donmu duruyor-
du; fakat btndm, tamdm ve bir tamln ucunda donmutum. Bu ne
kadar srd bilmiyorum; fakat yava yava tekrar "Zaman"la karla-
m ve "Zaman" bende tekrar almaya balad. Fakat bu korkun rak-
kas imdi dmda deil, iimde idi ve ba dndrc sratiyle beni, bu
donmu btn datmaya alyordu. Ve bu srat, bende her eyi ve
kalan en son eyi, bilgiyi datyordu. Gittike geniliyordum, btn
"Mekn"a datyordum ve geniledike kendimi unutuyordum. Esr
kadar geni, sonsuz ve idraksizdim ve yaylmamn ortasndan mbhem
bir hisle seziyordum ki btn kozmos akyordu. Kmldanmak, toplan-
mak, kendimi kuran eyleri, bilgi paralarn toplamak istiyordum, fa-
kat imknszd, nk korkun pervanesiyle "Zaman" iimde dnyor
ve durmadan, durmadan beni datyordu, ite o zaman sen geldin, bir-
denbire btn meknda dncemin ve bilgimin zerrelerini arlyor
duydum. Sen gelmitin ve souk vcuduma kapanarak beni aryor-
dun. Adm hkrklarn bldke ben toplanyor, uyuukluumdan
kurtuluyor, bilgiye, kendi kendimi idrake kavuuyor, tekrar zamann
dnda kuruluyordum ve yava yava her ey, bende isimlerini alyor,
hatra konuuyor, hafza alyordu. Ebed ve ezel ak bysn yap-
m, zamann kanununu krmt... Nihayet sen bir an iin ba ucumda
grebildiim elbisenle tasavvurlarn en gzeliydin ve gz yalarn be-
ni kurtarmak iin kaderle peneleiyordu. Bu hayl stnde sen gele-
ne kadar btn bir ebediyeti yaadm.
Gzel - Yazk saadetimiz tam deil... Yan yanayz, fakat birbiri-
mize hasretiz, vcudumuzdan mahrum olduka birbirimizden yine
uzak kalacaz.
Sevgi - Kim bilir, belki de bir gn hatrlaya hatrlaya kendimizi
yaratacaz. Arzu hayatn biricik srrdr ve biz, imknlarn hazinesini
aan tlsml anahtara henz sahibiz. kiz hasretlerine reklenmi d-
ncelerimiz hatralarn ve arzularn nabznda zaman saya saya belki
bir gn "ak"n ve "lm"h fan elbisesini de giyinirler.
/z, I Nisan 1935, nr. 10
AKA DAR
I
ok ferd vakalara inmeden, bUtn bir taklit hissinin, heves ve
oyunun, uzv rpermenin ve bugnk cemiyet hayatnn byk farika-
larndan biri olan can skntsnn aka balang verdiini syleyebili-
riz. Gzel sanatlarn, bilhassa musik, iir ve edebiyat (bugnk hayat-
ta sinema da dahil)'n ruhlara getirdii sermest ve heyecan ile ona m-
sait bir zemin hazrladklar da muhakkaktr Yeni alarn ilk ak hik-
yesi mterek br mtlann verdii his itirakiyle balar. Filhakika
frenklerin yldrm darbesi dedikleri ngehn akn haricinde, mterek
bir psikolojik milin tesiri altnda balayan ilk ak Dante'nin cehenne-
minde gzel ve talihsiz Francesca de Rimini "nin azndan dinleriz.
Francesca bedbaht k ile beraber kendisini srkleyip gtren kzgn
alevlerin arasnda, ire ksaca, kocasnn kardeiyle bir ak hikyesi
okurken nasl sevitiklerini ve ikisinin birden onun tarafndan nasl l-
drldklerini anlatrken beeriyet yeni bir tahasss devrine girer, ak
yeni bir gzle grlm olur. Be on msra'a san bu kk sergzet,
modern romann balangcdr. Gnahkr gzel kadn, hikyesini anla-
trken gzyalarnn arasndan, eski saadetlerinin yine kendilerine bir
yldz gibi uzaktan gld hissedilir ve ilk defa olarak ak, edebiyatta,
kendi bana ve peinden hi ayrlmayan ilk gnahn azabna ramen,
bir saadet kayna otur. Ortaa edebiyat, akta, sadece nefsi terbiye
iin derun bir nizam grmekte musirdi. Kadim Yunanl ise onda, uh
ve heveskr olduu kadar kin gdc olan Afrodit'in insanlara musal-
lat ettii bir feti, bir nevi eameti bulur ve muvazeneli, hazperver ha-
A$KA DAR
yatm bozmamas iin dua, nezir, kurban, hibir eyi esirgemezdi. Dan-
te nin manzumesiyle ak, edebiyatn, e'niyetten kazand en byk
sahalardan birini idrak eder. Ondan sonra, beraberce paylalan asl his
ve heyecanlarn aka mebde vermesi keyfiyeti, btn modern hikye ve
tiyatronun belli bal bir mevzuu olarak kalmaz, bu heyecanlara ve on-
larn dern hayatmzda yapt tesirlere kar akslmeller dahi uyan-
drr. Flaubert'e gre Emma Bo vary'nin sukutunu dint lhiler, tablolar,
hissi romanlar daha ok evvelinden hazrlar. Tolstoi' musiknin ruhlara
getirdii sermestnin me'um neticelerinden "Kreuzersonat"nda ik-
yet eder. Daha bir yn emsaliyle oaltlmas kabil olan bu ahadetler,
ak psikolojisinin bizde uyanmasnda gzel sanatlarn tesirini ve hatt
zemin hazrlamak suretiyle ona takaddm ettiklerini aka gsteriyor.
Bununla beraber nihayet btn bunlar, iinde uzv teheyylerin de b-
yk hissesi bulunan bir balangc dourmaktan ileriye gitmezler. Ken-
disine mahsus lezzetleri de bulunduu aikr olan bu hareket noktas,
inkiaf iin zaruri olan artlan bulursa hakik hviyetini alr Aksi tak-
dirde ya unutmann girdabnda, yahut da etin bir teennc iinde kay-
bolur gider. Byk mnsnda akla bu slklardan tevakki edenler, on-
larn tesinde devam edenlerdir. Ancak bu sonunculanndadr ki, muay-
yen benliimizin altnda btn bir irsiyet lemi, btn bir rk ve ller
bizde seviirler, kendi ryalarm, saadet itiyaklarn tatmin ederler.
Nietzsche'nin "Sensualite'nin kpei" adn verdii yrtc, fakat
haddizatnda ltif ifrit, uur hayatmzn eiinde mtemadiyen ekil
deitiren o cazip Sfenks'i duyduktan sonra ruhumuzu kaplayan atale-
te galebe alabilen ak, byk imtihann vermi olan asl aktr.
Hergn saysz hava ve hevesin uzv bir tatminde kelebekler gibi
kanatlarnn yanarak kt grlr, fakat bu tecrbeden geebilen pek
nadir bir ka tanesi kendi kllerinden tekrar domak srrna mazhar olur.
Bunlar sadece zahir ve sath art ve unsurlarn birletirdii mev-
cutlar deil, bu artlarn stnde, kanununu elde etmek mmkn olma-
yan, ekilsiz ve tahkiki imknsz bir muayyeniyetin zebunu olarak se-
venlerdir. Onlar, lsz zaman iinde kendilerine takaddm eden bin-
lerce unsurun iledii ve itirak ettii zengin hviyetleriyle severler.
Byk mnsnda intihap da budur. Eskilerin "derisi derisine uymam"
diye kastettikleri mutabakatszhk ise bu deriden gelen ban yokluu-
dur. Bu tarzda karabetleri tayin eden millerin banda, irsiyet phesiz
ki en byk rol oynar. Arkasnda byle bir intihabn sim bulunan ihti-
raslar iin uzv tesahubun kymeti, sadce bir imtihan tecrbesinden iba-
rettir, denebilir.
Binaenaleyh her ak ne ekilde balarsa balasn, onu devam etti-
ren ey, ruha btn kvrmlarn ve hususiyetlerini veren i bnyedir.
Tek bir spermde nakledilen bir yn hususiyet arasnda, ak kabiliyeti-
miz ve mukadderimiz de vardr.
II
Ak psikolojisinin en dikkate deer taraflarndan biri de mevzuu-
nu tanmadan balamasdr; onun iin her ak, devam boyunca bir y-
n lezzetli keifler silsilesi oltr. Glerken, konuurken, hiddet veya h-
znde bu kck insan vcudu daima bizim iin yenidir ve her kml-
dannda, kinatla her temasnda yepyeni hayranlk imkn ve vesilele-
ri verir. Bugn onun ellerinin istisna gzelliini daha yeni fark ederiz,
yarn boynunun mustarip melek inhinasn imdiye kadar grmediimi-
ze aarz, bir baka zaman kk bir yolcu arabasnn ayaklarmzn
ucuna den aynadan ssnde, yalnz bir ucundan grdmz dudak
ve enesinde, btn bir san'at eseri gzelliini ve uzakln bularak
kendimizi krlkle itham ederiz. Bir baka vakit, gzlerinin rengi ve al-
nnn biimi, bak tarz bizi imknsz ve sim mehul hazlar iinde b-
rakr. Hlsa, bir yldz kasrgasnda ve byl bir terkip halinde tan-
dmz ve sevdiimiz mahlku, yava yava ok artc bir corafya
gibi kefederiz. Kadn ruhunun methedilmekten holanmas ve en de-
vaml aklarda bile buna kymet vermesi ve yokluundan ikyet etme-
si bu kk dikkatlerde akn mhim bir tezahrn sezmesinden gelir.
Bu dikkat ve hayranlk sadece mkemmel ve gzel olan teferruatta du-
yulmaz, ahenksiz olan taraflar dahi ayn suretle taziz edilir. Hatt Mar-
cel Proust
9
un dedii gibi bazen sevdiimiz vcutta bizi en ok balayan
noktalar, belki de bu mkemmeliyetten uzak olan eylerdir Bu zaaf
noktalandr ki mukabili olan efkat ve merhamet duygularyla peresti
hislerimizi takviye ederler.
IH
Her ak peinde bir ezeliyet fikrini tar. Byk ak irlerinin o-
u, sevgili ile ta ezelden bir tanma devresini terennm etmilerdir,
Yahya Kemal'in "Telki" adl manzumesi bu nev'in yeni sikimizde en
gzel nmunesidir. Vaka Yahya Kemal bir Trk iridir, iirimizin
an'anesinde tasavvuf! ilham vardr ve "Bezm-i ezel" mefhumu oradan
gelmitir denebilir; o takdirde mesel Goethe ve Schiller gibi bu an'ane
ile hi alkas olmayan irleri ne yapmal? Bence bu hl, akn bizati-
hi kendisinde vardr, her k bir "reminiscence" vehmi iinde yaar; bu
belki zamana bu'dunda tasarruf etmek imkn olan ve kendi haletle-
rini ona nakletmekten holanan insan kafasnn bir oyunudur stikbal
iin projeler kurduumuz gibi mazi iin de vehimler icat etmi olabili-
riz. Ben, daha ziyade yukarda sylediim gibi ak tecrbesinin, lm
tecrbesi ve onunla sk skya rabtal baz ryalar gibi, bize cedlerin
miras olduuna ve bu ezeliyet fikrinin de oradan geldiine kaniim.
Hatt daha ileriye giderek, en tecrbesiz k bile, kendi macerasnn
daha eiindeyken ilk cedlerin cennetteki telkilerinden kendisine ka-
dar olan btn bir tecrbeyi, emsalsiz hazlar, ac hayl sukutlan ve z-
lim ayriklaryla bizzat tatm gibi kendi nefsinde hazr bulur, diyece-
im. Uzviyetimizin en karanlk tarafnda, ok gizli bir yerde teninin ka-
dnndan ayrlm olmann azab mevcut ve messirdir. Onun iindir ki
her k, Verlaine gibi "aziz mahluk, senin en ufak kmldannla btn
mitsizliklerim yeni basan canlanr" diye dnr ve yine btn bunlar
dolaysyladr ki her k zaman zaman sevgilisine aa yukar yle
demek ister: "Benim iin her zaman yenisin ve yenilemenin srrna sa-
hipsin; bununla beraber seni tekil eden zerre ve unsurlarn hi birine
yabanc deilim! yle ki seni ta ezelden beri tandm, gzelliini ya-
pan mucizeli eylerin itiyakn, farkna varmadan saysz bir zaman
iinde ektiimi sanyorum. Onlar btn tekevvn boyunca benim ksa
lezzetlerim ve uzun hasretlerim olmulard. imdi onlarn hepsini sen-
de, senin tlsml terkibinde teker teker bulduka aryorum. Bana gel-
meden evvel neredeydin? Btn bu mkemmel eyler, bu emsalsiz g-
zellikler ve mukavemet edilmez cazibeler para para hangi yldzlarda
dinleniyordu? nk sende onlarn hepsinden ve esrarengiz hasiyetle-
rinden bir eyler var, dalgn ve etrafna yabanc anlarnda onlara doru
uzaklatn, onlarn hlyasna brndntt o kadar ok "sezdim ki..
Syle, seni ilk aramaya baladm andan bugne kadar eyann tenev-
vrnde geirdiin tecrbeleri anlat? Hangi zengin ve esrarl madenler-
de, hangi ndir hassal ve acaip parltl talarda uyudun? Hangi muat-
tar, gz alc ve kvrak nebatlarda bydn ve hangi evik hayvan v-
cutlarnda, hareketlerinin o keskin ve zlim melekesini, vcudunun teh-
likeli rehavetini elde ettin? Sesinin inhinalarn hangi dereler verdi?
Gz yalarnn scakln topladn akamlar nasl akamlard
0
Ka
yaayan ve uurlu vcutta henz tamamlanmam hviyetinin cazibe ve
kudretlerini deneye deneye yetitin? Teninin afif hicabn bulmak iin
ka gl bahesi, ka ire ilham verdi ve ka bahar nefesinin rayihasn
vcude getirmek iin ifls etti? Mevsimlerin, aydnln, muzlim ve sr-
rna eriilmez kanunlarn hava ve hevesten yaratt gzel ocuk, bana
bunlar anlat! Sen tabiat kadar sonsuz, mtenevvi ve tezadlarla dolusun,
halbuki grnte saf bir dnce kadar muayyen ve bir damla suda
nlayan gne damlas kadar berraksn! Seni bulmak iin ok bekle-
dim! Milyonlarca milyarlarca terkibin iinde gittike zenginleen, mu-
di Ueen, asilleen bir arzu ile seni kinatn drt kesinden ardm.
Onun iindir ki imdi seni, benden evvel, ben olan binlerce, on binler-
ce glgenin gz ve kulayla dinliyor, seyrediyorum ve senin her kml-
dannda, her kk deimende bunlardan bir tanesi douyor. Kendi-
mi tabaka tabaka kesif bir uykudan uyanyor, bin trl halde yaanm
bulank ve sonsuz bir zamann iinde belirsiz yzlerinle perde perde
canlanyor sanyorum. Hesapsz bir tekrar arama, bulma anlarn hatr-
lyorum; bu yzdendir ki karnda dalgn ve bareyim, bu yzdendir ki
her visal, seni tekrar kaybetmek korkusuyla beni zehirliyor, hoyrat ve
zlim oluyorum ve sana, benim olmaktan baka bir hrriyet tanmyo-
rum. Seni kaybetmek korkusu, asrlar boyunca, oluun emberinde se-
ni tekrar, yenibatan para para aramak azabnn korkusu... te bun-
lardr ki bana seninle tam, yekpare ve imknsz bir lmde birlemeyi
istetiyorlar... Sen unsurlarn veren eylere dalmak, ben nizamn ve
gayesini sende bulduum bir vahdette ebediyet boyunca toplu kalmak
istiyorum; onun iin efkatim mahbesindir!"
Tasviri Efluir. I Mart 1 9 4 1 , nr. 408- 282
AK VE LM
Sevdiim bir muharrir "Ak, lmn glmseyen yzdr" der
Bu mes'ut cmleyi her hatrladka, onu kendim sylememi olduuma
mteessir olurum. nk, bu iki mefhumdan birini, tekini hatrlama-
dan hibir zaman dnmedim; hatt onlar benim iin e domu mef-
humlar deil, birbirini tamamlayc yegne hakikatlerdir. nsan zeks-
nn bu ikiz kanad, hayat aynasnda daima yanyana trpnrlar. Bye,
btne, kemale ancak onlara eritiimiz, bu tecrbeleri nefsimize mal
ettiimiz zaman vsl oluruz. iirin, san'atn tebessm ancak bu iki
mntehann arasnda doar, Hakik hayat, Hayyam'm iirlerindeki de-
tiler gibi lmn elinde yorulur, akn ateinde pier ve tam kvamn
bulduu zaman yine lm onu ebediyetin kucana atar. Eer san'at ve
hayatn gayesi, zaman yenmekse, biz bu tecrbeyi ancak bu sanatkrn
elinde ve bu ocakta yaparz. Ak, ruhun ebediyete doru yapt geni
hamlede kendi kendisini ikrar, zaman yenmek iin insan iradesinin
muhta olduu teksif kudretine ve iradeye erimesidir; lm bu merha-
lede bir kemalin, bir tamamiyette bekisi olur. Birincisinden yorulunca
brne, ikincisinden korkunca birincisine snanlar, bu ikiz tecrbe-
nin verebilecei mazhariyetlerin eiinde kalm olanlardr; fakat her
ikisini birden kendimizde topladmz gn, kinat karsnda hakiki va-
ziyetimizi alm oluruz; yni Yahya Kemal'in dedii gibi bir ilh oluruz.
Ak bize mnferit ve dank dnyay bir btn halinde verir; ze-
ky ihsaslarn yalanc cennetinden ve dar mfredatndan, akln gln
ve skk hesaplarndan kurtararak bir ebediyetin aynas yapt iin-
dir ki, biz onun vastasyla arz olan her eyi yeneriz.
Dank kinat unsurlar, eski zaman portrelerinin o sihirli pey-
zajlar gibi, ancak seilmi bir ehrenin etrafnda toplandklar, bu
salarn gecesinde veya altn afanda, bu gzlerin tlsml zmrt
bysnde ve dudaklarn dargn kvrm veya in gl stnde
dolaan parlt ile aydnlandklar zaman hakik mn ve nizamn bu*
tur, oluun fantezisinden syrlr, bizde yeni bir ekilde teekkl eder.
Nasl d lemin domas iin gnein yaratc temas lazmsa, bu le-
min kendimize, sath bir temasn dna kan bir zenginlikle ilve
edilmesi, bizimle kaynamas, bizim olmas iin de bu derum aydnl-
a ihtiyacmz vardr. Onun sayesindedir ki, byk hakikatleri kavra-
rz, mevsimler bize gler, eyada uyuyan gurbetzede ve skit ruh bi-
zimle konuur, zaman srrn aar ve derin bir anlamada btn uzak-
lklar silinir; btnn terkibi kendiliinden kurulur. Bu ilveyi yapt-
mz zaman, biz, alelade fni tahinin stne karz, mukadderatn
sofrasnda zarmz oynar ve ellerimize yaratcln nefhas sinmi
olur. O zaman insanolu, biricik vasf yaratclk olan zek hayatna
hakik mansyla doar, tesi bulunmayan ak, mteakip tecrbeler-
de glgesini eyann ve maddenin tenevvrne emanet ettiimiz, ya-
hut ateini hdiselerin veya tarihin akna geirdiimiz ilk ve en b-
yk, yegne ibda'imizdir.
Nasl severiz? Filozoflar ve fizyoloji limleri bu muammay hal-
letmeye istedikleri kadar alsnlar; bizim iin esas olan, hilkatin bu
mevhibesini, bu byk ve cmert kudreti kanmzda tamamzdr.
htimal ki o alelade bir tesadfn derinlemesi, etrafa kk, budak
salmasdr; ihtimal ki ocuklarn zpzp oyununa benzeyen dier tesa-
dflerden ok baka trldr. Ve arkasnda irsiyetin, cinsin, bin trl
bilinmez, etrefil muayyenleri sakldr ve biz dinlerken rperdiimiz
bir seste veya dalgn bir hayranlkla temaasna koyulduumuz bir
ehrede tanmadmz btn bir cedler silsilesinin, asrlarca sren bir
irsiyet istifasnn gzellik, hasret ve ryasn tatmin ederiz. Bunun gi-
bi o, phesiz tabiatta mevcut hayat ve yenileme iradesinin gizli bir
tuza da olabilir. Fakat herhangi ekilde de olsa biz, istikrar, btn bu
olan ve olurken deien ve ademin girdabna doru giden akc selden
bir an darya frlamamz imknn, zaman denen sarho devi salarn-
dan yakalayp kendimize muti klmamz frsatn hep onda buluruz;
ferdiyetimizi onunla idrak eder, imknlarn onunla yoklarz.
Gnlerin amurunu bir elmas yn haline koyan, tenin cifesini
ilh bi afan aydnlnda ykayan, ademin meyvas olan ruhu, bir
ezeliyet arab haline getiren odur.
O, ruhun muayyen i yet kazanmas iin biricik nizamdr. Ve bizi
mrmzde bir defa ve bir tek insan iin ziyaret eder ve bir defa kod-
landktan sonra unutulmayan bir gl gibi btn bir mr lezzet hatra-
siy la doldurur. Veyl o n karanlara!..
Onlar, arzunun cehenneminde, ifasz bir boluun krbac altn-
da btn mrlerince srneceklerdir. Hayat onlar iin mnsz bir se-
yahat, lm sadece bir yokluk korkusudur.
Don Juan'n btn eksiklii buradadr. Hayat ve ihsaslarn kade-
hini birbiri ardnca boaltan ve daha birini bitirmeden brne saldran
bu kahramann marur susuzluunu, belki de bir keyfiyet yokluunun
bir kemiyetle hibir zaman telfi edilmeyeceini anladm iin ola-
cak, hi kskanmadm. O, btn mrnce, her boaltt kadehin dibin-
de ayn gl rengi ifritin alayc gzleriyle karlamaya mahkmdu. Ha-
kikaten, btn kadnlar, btn ikileri ve btn lezzetleri bir mr bo-
yunca ve birbiri ardnca tatmaktan ne kar? "Bu olsa olsa, bir orma-
nn btn aalarn teker teker tanmaya benzer." Bize bu sayn il-
ve edecei hibir ey yoktur.
Byle bir seyahat hibir susuzluu teskin etmez, sadece hilkatin
en cibill fetini, korkun ifrit can skntsn her admda karmza -
karm olur, her admda bir mcevher diye koup elimize aldmz pa-
rltnn, omuzlarmzn stnde esen bu siyah rzgrla bir yn toprak
haline geldiini grrz ve bu ac tecrbe ile ademin kapsndan gee-
riz. lmeyiz, can sknts bizi yutar.
phesiz ki ihsaslar ve mukadder akbetin yanbamzda her an
bulunuu, bizi zamandan istifadeye davet eder. Fakat bu davete bu
tarzda icabet, bizzat zaman muti klaca yerde, onun mahkmu olma-
mz demektir.
Bir kere bunu anladk m, o zaman hakik varlmza ereriz.
Varsn sonunda bizzat yarattmz bu eser bizi inkr etsin. Yolun
yansnda brakm olsa bile o yine bizimdir -tpk bizim, onun olduu-
muz gibi-; zerinde ekil verici elimizin izi, gzlerinde bizden ald
hayat ateinin alevi vardr. Onu, kinatn geni tenevv' iinde en k-
k eczasndan tanrz. Bunu bildii iin, seven insan, akln kendisine
verdii ksr nasihatlere gler. e'niyetin ucalarn, hatt zaruretleri
sath bulur.
stedikleri kadar peresti ettii mahlkun kendisi gibi ayn tesa-
dflerin mahsul olduunu sylesinler, ypratc ihtiyarlktan, korkun
lmden bahsetsinler, tenin ve arzunun alan iinde bu ruhun ve eh-
renin alaca korkun manzaray hatrlatsnlar! Btn bunlara gler;
nk o, kadim efsanenin bilmecesini zmtr. Btn bu hakikatle-
rin yannda ve hepsinin stnde Havva'nn, dem'in yaratc ryasn-
dan bir altn meyva gibi frladn bilir.
Hi ihtiyar kadnlarn, mrlerinde bir kere sevmi olmann guru-
ruyla gzlerinin nasl parladna dikkat ettiniz mi? Btn bir harab
iinde glen bu yldzlarn acaip n bir defa iin olsun yaayanlar,
ztraplannn tesellisini bulurlar; ve o zaman kendi iimizdeki atein,
ruha bir kere getikten sonra ebediyet boyunca orada snmeyeceini
anlarlar.
Benim iin en byk sanatkrlar, kendi mtevaz ve isimsiz
mrlerinde akn cennetini yaratmak suretiyle lm iradelerine mu-
ti edenlerdir. Biz her alan bahar glnde onlarn ruhunu koklar, her
afakta onlarn ryasnn yeniletiini seyrederiz.
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar...
Yahya Kemal'in hakk var. mrn byk ve dadaal gecesini
bir akn yldzl uykusu yapanlar, bir ebediyet bahesi olan bir lm-
de uyanrlar.
Tasviri Efkr. 16 Iknciknun / Ocak 1941, nr. 4594-238
Ill
EHR
STANBUL
STANBUL'UN MEVSMLER VE SANATLARIMIZ
Fatih, istanbul'u bir nisan sabah muhasara etti ve bir mays saba-
h ehre girdi. Bu demektir ki, fetih ordusu ehri kuatrken bizim olan
Boaz vadilerinde, amlca eteklerinde, Rami, Davutpaa krlarnda
erik ve badem aalan iek amt. Ota tepede, Fatih'in adrnn
etraf, phesiz bir ipek hal gibi bahar imenleri ve kr iekleriyle d-
eli idi ve Fatih beyaz atnn stnde bir burtan brne koarken Ha-
li sularnda, Marmara'da, tpk bizim gibi stanbul baharnn deien
renklerini gryordu. Yine bu demektir ki, fetih ordusunun ilk top ses-
leri arasnda kumrularn ak daveti iitiliyor, son hcum tekbrlerine
blbl sesleri dem tutuyordu.
Aradan o kadar yl getikten sonra yazd, biz o kadar asr sonra
okuduumuz halde bu muhasarann tarihi Hoca Sdddin Efendi'de
hl gizli bir bahar stmas ile tutuur. 'Tc't-tevrih" sahibi ok ku-
ru bir ehnameci idi. Fatih devrinin yan evliya, yan gaza eri yazarlar-
na hi benzemezdi. Medresede rendii Arap ve Acem lgatini, iyi
dvlmemi yaldz ve hi eritilmemi renkler gibi, daha dorusu bir
mozayiin hazr renk paralan gibi kullanyordu. Onun sahifeleri, bu-
gn Topkap Mzesi
4
nde grdmz, devrinin mcevher kakmal
ciltleri gibi bir yn sert parlt ile doludur. Bununla beraber bu fetih-
te her eyin, -mevsim, yeni kurulan imparatorluk ve bizzat Fatih- bir
bahar maceras olduuna dikkat etmiti. Fatih'i Kaysire-i slm'n bi-
rincisi sfat ile selmlarken deta ona, arasndan ehre geip girdii
baharn gllerinden bir elenk uzatr gibidir.
Acaba irlerimizin stanbul'da bahardan baka mevsimleri pek
grmemeleri, yalnz gln kahkahasnda ve blbln feryadnda dur-
malarnn sebebi bu mudur? Vaka iirimizin baharlarnn, stanbul fet-
hinden ok evvel, baka diyarlarn bahelerinde, belki daha ziyade al-
ak kemerli, kaln tonozlu, kap kenarlar batan baa yaz ve i duvar-
lar ini kapl medrese odalarnda hazrlandn, alak sedirlerde diz
kp alan hattatlarn dizlerinde ekil kazandn biliyoruz ve biz
bu ehrin mevsimlerini fetihten en aa yz sene evvel Orhan ordula-
rnn Maltepe srtlarnda dt gnlerden beri tanyorduk. Tarihi-
mizin en manal taraflarndan biri de bandan itibaren stanbul'un et-
rafnda, avn arayan bir ahin gibi gittike daralan halkalarla dnme-
sidir. Bu itibarla hakiki mnsnda bir "ilk defa grme ve tatma vak-
as" elbette yoktur. Bununla beraber stanbul baharlarnn kanmza ait
bir macera olduunu, Bk'nin, Nail'nin, Nedim'in divanlarnn en l-
tif taraflar ile, bu irleri daha domadan evvel, teekkl hlinde olan
rkn kan ve ate iinde yaad bir tecrbe gibi hazrlandn dn-
mek benim houma gidiyor. Filhakika bahar, eski san'at eserlerimizin
iinde her eserin zenginliini yapan, onu ahsn hudutlarndan teye
taran bir vaka olarak mevcuttur.
inide o gler, seccadede dualarmza o yol aar, yazda o filizle-
nir, minyatrde onun tereddd, rkek sevinci ve etraf dolduran ay-
dnl vardr.
Nail ok tannm bir msralnda:
Varaklarn gl-i ter dkt Nail cya
diye baharn geliine sevinir. Btn k surlarnn iine kapanm yaa-
yan eski ehirli hayatnda bu cins msralar phesiz kapal bir odada
birdenbire k alm bir avize gibi tesir yaparlard. Fakat bugnk s-
tanbulluyu ancak syleniiyle tatmin edebilir. Artk bahar zevkini eh-
re en yakn krda, Kthane deresi etrafnda tatmyoruz ve bahar ara-
mak, yakalamak iin btn ehir halk yola dklmyoruz.
Yz senedir hayatmza bir yn deiiklik girdi. Denizi ve Bo-
az' yeni bir iklim gibi kefettik. Hangi gl bahesini yama edersek
edelim Boaz sularna hibir ey ilve edemeyiz. Meer ki, aydnln
oyunu, mavi genilii kendiliinden deitirmesin, batan ve doan g-
neler bu sulan altn ve erguvan bir mozayik haline getirmesin...
Fakat acaba Nail bu msranda hakikaten stanbul baharndan m
bahsediyor? Byle yaprak yaprak dalan stanbul sabah ve akamla-
nnn gl olamaz m?
Bildiimiz bir ey varsa, stanbul ok husus bir iklimi olan bir i-
deniz ehridir. Su, munis bir ayna gibi hayatmzn her tarafn ! uza-
nr ve iklim ok defa takvimden ayn yrr. ster istemez btn san'at-
lanmzda elbette onun bir tesiri olacaktr fej
Ben stanbul bahannn yan hasta, havada, suda gizli rpermeler,
tereddtlerle dolu balangcm severim. Vapur dumanlarna kadar her
eyin hafif bir leylk rengine brnd gnler... stanbul'da baharn
ilk mjdecisi bu renktir. Sanki btn sazlar uyurken -nk her musi-
k bize kendisine ait bir sessizlikle gelir ve onun nilfer beyazl ara-
sndan konuur- o yalnz bana ince solosu ile hayat kurmaya balar.
Onu grr grmez daha kabuklan son yamurlardan slak aalarda
tomurcuklann atn, sabah sislerinde dallarn baka trl uzand-
n tahayyl ederiz. Akamlarn rutubetinde klar ok ykl bir derin-
likten geliyormu gibi szgnleir ve turuncular.
ehirli bu gnlerde birdenbire btn k kapanp kald dnyann
bir tarafndan atladn hisseder. Gemi yazlarn hatrasndan kalma
bir yaama hasreti ile ehir iimizde byr; itiyadiarmza uzak semt-
ler, oralarda hayatmzdan baka bir hayat yaayacakmz gibi hafza-
mzda canlanr ve eski arklarla birleirler. Akamlan vapur klan bi-
zim iin baka trl parlar. Hlsa etrafmzdaki her ey bir davet olur.
Sonra birgn asl baharla, halkn dilindeki baharla karlarsnz.
Yolunuzun stndeki bodur erik aac bir gecenin iinde Pompei
fresklerinin o mehur Flora's gibi iek aar, by ve saltanat olur. Er-
tesi gn bir trbenin parmakl zerinden bir erguvan dal/sanki
gzlerinizin nnde, ar bir lm uykusundan uyanm gibi glmser,
gerinir. Bir hamle daha, kapnzn stndeki salkm aac ieklenir,
btn duvar ve avlu bir diyonizo yini gibi mor bir k iinde kalr.
Ve stanbul bahan vadiden vadiye, tepeden tepeye akisleriyle oalr.
stanbul taraflarnda mevsimler gndelik ekmek gibidir; bahar da
yle, hemen her keden bir keif, bir ilham gibi karnza kar, d-
ncenizi benimser, tpk musallat bir fikir gibi onu kovalar. Kk
kahvelerin ardanda, hazre parmaklklarnn arkasnda, eski konak
bahelerinde, bazan mavi bir hatmi veya bir Acem llesi yapra rengi
ve incelii, bazan byk elmas parlts ile hep o vardr. Her ekilde bu,
mavinin zaferidir. Deniz ve gk her aralktan size onu uzatr.
Eskiler bahar ya tabiatta, yahut tecrid hlinde, tek bir manzara-
snda severlerdi. Ve daha ziyade gl ve llede tanrlard, br iekle-
ri bir motif gibi i ie hayallerde, tpk kuma ve inilerde olduu gi-
bi, bahar halsn dokumak iin kutlanrlard. Fakat gl ve lle kendi-
leri olarak mevcuttular. nk biri en cmert plastik, br eriilemez
slptur. em-i blbl icad eden sanatkr, evine davet ettii diktat-
re afak vaktinde bir tek yldz ieinin parltsn gsterebilmek iin
bahesindeki btn iekleri yolan Japon estetinin z kardeidir.
Mtareke yllarnda Topkap Saray'ndaki son lle bahesini gr-
dm. lk dedeleri en aa Nedim ile muasr olan mor, krmz, pembe,
beyaz, sar birka lle, mendil kadar kk bir yere skm, snbl
havada kendi yalnzlklarndan muztarip titreiyorlard. Bu yalnzlkla-
rnda Baudelaire'in ihtiyar kadnlarn andran i szs bir halleri var-
d. Filhakika bir zevkin son ahitleri* ile bir mrn gzellik ve saadet
ryasndan arta kalanlar arasnda daima bir benzerlik vardr.
Bugn stanbul'da belki eskisinden ok lle yetitiriliyor. Fakat
her trl dikkatten, ahs almadan uzak olarak. nk llenin zevk-
teki yeri kayboldu. O artk hibir eyin sembol deildir. Ne ir onun
renginde sevgilisinin yanann rengini hatrlyor, ne nakka iniye,
mermere, yahut parmakln iyi dvlm madenden dantelsna onun
birlik iaretini, bir "lmeiif'in bkl ile Allah'tan gayr her mevcu-
dun varln ortadan kaldran sessiz belgatini geirmeye alyor; ne
de yaz ustas, eski lm'larn kavsinden onun effaf fanusunu tututuru-
yor. Lle imdi zevk dediimiz terkibin dnda, arkasndan tanrs e-
kilmi herhangi bir ekil gibi sadece bir iek olarak mevcuttur. Doru-
sunu isterseniz ben bile eski ve braklm eylerden gelen hlyay o ka-
dar sevmeme ramen, oktan beri rzgrda bir ipek mendil gibi buru-
an bir gelincik tarlasn artk lle bahelerine tercih ediyorum.
uras var ki, slp daima kltre ve medeniyete aittir Lle bir
slb motifi idi. Drt asrbk rakibi gl ile aralarndaki fark budur. Gl
motif deildir, yaayan hayattr. Lle zevkinde irlerimizle dnyay
pek az birletirebilirim. Halbuki glde Ronsard'dan Rilke'ye kadar bir
yn ir Nedim'le beraber yrrler.
stanbul'da bahar, denee sarlm bir dizi kirazla biter. Yaad-
mz kltr ve medeniyet buhranlarnda artk btn yaratcln! hal-
kn gndelik hayatndan alan ehrin kuytu sokaklarnda grnr g-
rnmez, surlarda uurtmalarn uuu birden arlar, yourtu sesleri
bile geciken akamlarn tesinde deta kendi balarna bir saat olun
nk stanbul'da, garip bir ekilde, bir yourtu sesinin hafzamzla,
hatralarmzla daima alverii vardr. Hatt Beyolu'nun o merdiven-
li kilise kaplarnda yar boulmu, eski Ceneviz sokaklarnda bile bu
ses, Bingl'le Trakya'y birletiren bir gurbetle akseder. Sonra birden-
bire yaz byk, zlim parlts ile tutuur.
stanbul yaz daha ziyade deniz, parlayan gne, prdayan, sz-
len sular, takalarn ve ektirilerin her trl renk oyunu, byk voliler-
de siyah alar iinde her perdeden gm rengiyle parlayan balk y-
nlardr. Yaz stanbul'un asl rengi olan kl rengini siler, yerine her
eyi yutan bir aydnl, onun berrak uultusunu geirir.
Onsekizinci asrdan kalma estampalarda, stanbul sokaklarn
seyretmekten holanr msnz? Cadde iki boyunca bir meyva ii gibi
deli, yaldz ve yazyla ve parmaklkla ssldr. ehirde bir san'at
eserinin iinde imi gibi yrrsnz. Asl mhim olan Osmanl zevki-
nin onbeinci asrdan sonra iniyi binalarn d tarafnda hi kullanma-
mas, onu binann iine ait bir ss telkki etmesi ve d iarda sadece ta-
n zerinde almasdr.
stanbul mimarsi ehrin gndelik hayatna tala ve parmaklkla
itirak eder. yi yontulmu tatan dz duvar, parmaklkl, yaldzl kita-
be, parmakln arasnda derinleen bolukta mezar ta ve aa, hep-
sinin stnde bazan bir aacn mevsim manzaras... ite Trk pittore-
ki... Sls veya talik yaz bu terkibin yakn dikkate alm kesidir.
Onyedinci asrn byk buluu, aslnda pencere olan parmakl
baz yerlerde hemen hemen cephenin btn haline getirmesidir. Onun
sayesinde trbelerin, mezarlklarn, sebillerin bir ou deta abstre
heykeltranin ve barok resmin bir yn tesirini ehir hayatna sokar.
Parmaklk, bu devrinden sonra mstakil bir san'at gibi inkiaf edecek
ehri, d manzarasnda yer yer, yava yava zaptedecektir.
Bu deime nasl oldu? Hangi ruh haletini karlar? phesiz ki,
din hisler burada byk rol oynadlar. Yol stnde mezar, fatiha arzu-
su, halk iirimizde de vardr. Fakat bu mezarlarn bir ou, belki de bu-
nun tam aksine olarak hayata perdenin br tarafndan katlmak arzu-
suyla da yaplm olabilirler... Muhakkak olan bir taraf varsa, yava ya-
va parmakln tpk yaz gibi, fakat yazdan baka bir yolda, bir asr
iinde sylemeden konuan bir san'at haline girmesidir.
Sebil btn sathlar gibi kitap, daha dorusu kitap sahifesidir. s-
lm Ortaa btn devam boyunca mimarnin dnda -hatt musikde
bile- kitap ve yapranda kald. Onu feyizli bir mevsim gibi iledi, k-
zartt, renge gark etti. stedi ki, sahife btn gayretlerinin, hnerlerinin,
hlyalannn ve hatta varsa mahedelerinin tek meyvas olsun. Ve eline
geen her dzle az ok kitaptan gelen bu tecrbeyi geirmee alt.
Bu tarz terbiye edilmi bir zevk iin dz ve cill her mermer sat-
h elbette ki bir kitap sahifesi olacakt, onu yaz ile, nakla, oyma ile
ssleyecekti.
Bu gelenek stanbul'da zamanla deiti. Evvel minyatrn, tez-
hibin, kitap cildinin yaldz, sonra renkli ta ie kart. Bylece mev-
simler d bir mevsim olan bu sanatlarda, sanki stanbul son baharlar
kzarm yapraklar, altn kumsallar vehmiyle emelerimize, sebilleri-
mize girdi ve oradan hemen hemen ayn zevkle, fakat etrafn da derin-
den yoklayarak byk mimarnin iine kadar uzand.
Mimari iin, kurunu, stanbul'un ile en gzel uyuan rt
olarak kefetmi bir zevkin, yaldz tala birletirmeyi dnmesi, ha-
kikaten zerinde durulacak bir eydir. inide bunu galiba yalnz iki
defa, onbeinci asrda Muradiye, Yeilcami ve stanbul'da inili
Kk'te denemitik. Fakat belki de yaldz ini ile beraber piirmek ka-
bil olmad iin onaltnc asrdan sonra bir daha bu tecrbeye dnl-
medi ve ininin yerine yaldz, yava yava, iinde gne erimi su
manzarasn mermere nakletti.
Onyedinci asrdan itibaren Trk sanatlarnda aikr bir ekilde
hissedilen resim ve heykel tesirlerine doru gidiin neticelerinden biri
bu olsa gerektir. Bylece bir taraftan kk bidelerde dz izgiler ye-
rine glge ve k oyunlarna ok msait kavisli ekiller aranrken, di-
er taraftan da rengin oyunu girmi oluyordu. Zevkin bu deime nok-
tasnda yaz zevkimizin geirdii istihale dikkata deer. Klsik asrlar-
da tek bana olduu zaman bile, mimar zevklerini ve nizamn ta-
yan yaz, bu devirde hemen hemen yol deitirir. Sls'n, Celi nn ve
Nesih'in monmantal frizlerine deta name karr. Dier taraftan da
Ta'lik, yava yava bu yaz ile umm hayatta yarmaya balar. u-
ras da var ki, bu devirlerde yetien yaz stadlarnn byk bir ksm
ayn zamanda muskinas idiler. Ritmi sabit bir konumada deil, mu-
sikye mahsus gelimelerde aryorlard. Kazasker Mustafa zzet Efen-
di gibi bazlarnda ise bu iki sanat birbirinin aynasdr. Bu sonuncusu-
nun baz yazlarnda ehnaz Beste yaznn erevesini deta krar ve
kt veya tan sathn bir tanbur ksesi yapar.
Yesr'de ve bilhassa olunda yine ayn hli grrz. Koca Mus-
tafapaa cami'i avlusundaki Yesrzde yazlarna dikkat ettiniz mi?
Yldrm arpm bir servi gvdesinin etrafnda, bir ka velnin hatra-
sn, Abdlmecid devrinin alafranga modalar ve gizli pimanlklar
arasndan, hibir sanatmzda o zamanlar grlmeyen bir ililikle ku-
caklayan bu kaside ile her karlatka, yaz ile sylenen eylerin ya-
nbanda ve daha ok derinde, bir trl yakalayamadm, fakat kuv-
vetle hissettiim baka bir eyin tesiri altnda kaldm.
Hakikat u ki, daha onyedinci asr sonlarna doru mill hayatta
asl yaratclk mimarden musikye gemiti. kinci Mahmud ve Abdl-
mecid devirlerinde ise bu sanat tek bana zevkimizi idare ediyordu.
Sanatlar arasnda bir hiyerari mevcut olduunu iddia edenler
phesiz hakldrlar. Fakat bu hiyerarinin yanbanda devirlerin kur-
duu ikinci ve gizli bir kymetler zinciri vardr ki, bazan mmar gibi
dorudan doruya idare edici bir sanat bile, hi farknda olmadan, hat-
ta kk sanatlardan birinin emrine verir. Sultanahmet emesinde,
devrinin mmaryi kitap sanatnn emrine verdii gibi. Ne kadar ssl
ve zarif, hacim ve nisbet itibariyle tasarrufa ne kadar elverili olursa
olsun kendinden evelki hibir eme ve sebilde bu hal yoktur. Fakat yi-
ne ayn emede, gz, bilhassa yaznn zerinde durursa o zaman mu-
hayyele musikye dner. nk Itr'yi idrak etmi olan bu devirde b-
yk sanatmz musikdir. nc Ahmed'in annesinin skdar'da
yaptrd camide bu musik stnl daha barizdir ve mimaryi o
idare eder. Hatice Emetullah Sultan'm bu cami'in yanndaki trbesin-
de ise bu zevk bir nevi his bozuluuna kadar gider, lm kendisini du-
yurmakla kalmaz, ly deta tehir eder.
Bu yer deitirmenin byk neticelerinden biri de Ta'lik'in zafe-
ridir. Sls'n, Cel'nin monmantal vakarndan, Nesih'in dikkatli
tahta oyuculuundan ve sadeliinden ok baka trl olan Ta'lik, baz-
l ve hatt mbalal kavisleri, rehavetli uzanlar, kendi zerine e-
kilileri ile, ok telkinkr sktlarn, ritmik uyanlarn, hatt esneyi-
lerin sanatdr. tekiler mimar eserlerimizde daima bir kabartma eda-
s ile konuurlard. Hatta o kadar ssl grnen ve bnyesiyle monog-
rama doru giden Dvn de Talik' ten ayrdr. Dvn yaz daima bir
svari akndr, rzgrda uan tular, bayraklar ve hcum, yry ha-
vas... Halbuki T'lik, bize henz uyanm canl ve gzel bir mahlk
edas ile. hatta bir peyzaj vehmiyle gelir. Dvn her an yeni ekil tek-
lif eder, halbuki T'lik, eklin daldr.
Acaba sz sanatlarnn kendi oyunlarnda nadiren konutuklar
veya konumadklar bu devirde, yaz sanat st ste yapt deiiklik-
lerle neyi aryordu? Bana yle geliyor ki, bu deiikliklerde gelenein
kapatt ifade yollarnn byk hissesi vardr. Bu deime ve tercih-
lerde de stanbul peyzajnn gizli tesirlerini bulabiliriz, zannederim.
stanbul Mzesi'nde, kinci Abdlhamid'in yirmi beinci hkm-
darlk yln tebrik iin saraya gnderilmi hediyeler arasnda, som altn
bir sahife zerine yakut ve mcevherle yazlm bir tebrik arzas var-
dr. Hibir inkraz bu kadar parlak ekilde kendini anlatmaz. Sanki ya-
z sanat zamanla mnada, kuvvette, ifade ve fonksiyonda kaybettii
eylerin hepsini, zerafette, kulland maddenin kymetinde kazanmaya
alr. Yahut sadece ss olabilmek iin onlarn hepsini inkr eder. y-
le ki, Yakut'tan Yesrzde'ye ve kendisinden sonra gelenler dahil, s-
z mcevher yapanlarn hepsi, bu kk mcevher parasnda ve onun
birbirleriyle atan kk ve keskin parltlarnda mumyalanm gibi-
dirler. Bununla beraber kendi hviyetinden byle dar kmann, sade
bir ss olarak kalmann verdii garip bir marazlik bu sanat eserini bs-
btn baka manada canl yapar. Bu mektubu grp de btn inkraz
devirleri sanatlarm hatrlamamak kabil deildir. Ondan sonra birok
yaz stadlann ve aheserlerini grdm. Fakat hepsi benimle bu m-
cevher mektubun ektii "temmet" iaretinin altndan konutular
Mstakimzde, her harfin yanbanda o harfin meleinin bekle-
diini syler. Hatt Evliya elebi'yi imrendirecek bir saflkla zlfl
eliflerin yan banda
4
'baya sal ve sakall" bir melein durduunu
iddia eder. te bu elmas Ve altn mektupta kaybolan ey budur. Bu
mektuptan sonra yaz sanat epeyce istihale geirdi. Hatt eski yaz ha-
yattan ekilince bir nevi mdafaa hissi ile byk bidev ekillere tek-
rar dnmeye alt. Fakat yanbanda bekleyen melek, byk mana-
snda kltr ve medeniyet bulunmad iin sadece asl bir hendesede
kald.
stanbul bir deniz ehridir. Onun saatleri ve mevsimleri n
oyunu, ne'esi, akisleri ve ilham ile her lhza yeniden deiir. Onun
iin stanbul peyzaj byk manasnda bir deime masal ile bir sanat
tecridi arasnda gider gelir. Sanki hafzann baz nizamlar ve msik
bu ehrin dehsn vcuda getirir. Suyun aynas, ya her eyi alr, ken-
dinde toplar, oaltr, kendisini yaratan aydnla byk bir iek gibi
frlatr, altn bir yosun yapar, bilinmez zaman sahillerine tar. Bu s-
tanbul'un zaferidir. Yahut birdenbire kapanr, toklar.
Kurundan bir kap gibi eyay reddeder. O zaman her ey bare,
mnsz bir artktr. Odanzn duvarlar, kendi elleriniz, her ey size ya-
banc ve sizden kopmu ve size silh gibi evrilmitin Kl rengi bir
gk altnda, kl renkli bir yn eyay saymann, clz imenlerin, ku-
ru dallarn arasnda, lm bir Velasquez prensesinin elbiseleri gibi s-
lak ve kl rengi bir ipek ynm kucaklamann, onlarn rutubetini el-
lerinizde ve yznzde hissetmenin hzn... Can skntsnn acaib, g-
crtl bir keman yay gibi iinizde almaya balad k gnlerinde,
eer ehir ve i sizi bir tarafnzdan yakalayp kendisine ekmezse bir
mahzen rutubeti ve kf iinde boulabilirsiniz. Sanki Ofhelia'nn ce-
sedi irkin bir ey olmutur ve ok yakn bir yerde, yahut her yerde bir-
den rmektedir.
nk suyun olduu her yerde, muhakkak ieklerini, yarm kal-
m trksn, salarnn dank ryasn bir ebediyete gtren bir
Ofhelia vardr. Bu suyun ve aydnln lm ryasdr. Bunun iin bir
Shakespeare
9
i beklemeye lzum yoktur. Shakespeare olsa olsa bu r-
yay bize zmtr. Aydnlkla kabaran her suda bu masal mevcuttur.
Nitekim her ky ehrinde -nehir veya deniz- dima suyun gtrd
bir gzel vardr. Eski stanbul trksn hatrlatmak lzm m?
Gveyi sarayda sarm dzeltir
Gelin gelecek diye yollar gzetir
Gelinin salarn dalga dzeltir...
Bylece salar dalgalarla dzeltilen, kendi zamanmz ve ryala-
rmzdr. Biz onun iekli bir dal gibi suda akna o kadar allmzdr
ki, k gnlerinin kapal havas, bize onu iade ettii zaman, kendiliin-
den en koyu bir i lem dramna deriz; yahut da boluun ta kendi-
sine...
Tanzimat'tan evvel stanbul'da gece diye bir ey tanmayz. B-
tn Dvan edebi yat'n aratrn, baz mi'rciyelerin, mistik murakabe
ve evkin i aydnl dnda -ve onlar da ne kadar az!- sadece karan-
lk, daha dorusu mphem bir ka vasfnda gecenin yokluu vardr.
Meer ki akl talarna benzeyen bir ka yldzla Batlamyus sistemi
iyi dzeltilmi bir peruka gibi ellerimizde kalmasn! Halbuki stanbul
gecesi karanlk deildir. Hali, Boaz sular, akntlar, Marmara, mp-
hem de olsa birka parlty yuvarlaya yuvarlaya, kendi karanlklarn,
zerlerine elmas tozu flenmi gibi cilalamaya muvaffak olurlar. Zaten
bakmasn bilen gz iin karanlk, karanlk deildir. O n cevheri-
dir. ir, beyhude yere:
Neler grd bu eb bdr olanlar!
diye haykrn yor! Fakat biz burada byk hakikatlerin gneinden de-
il, ehrin gecesinden bahsediyoruz. Eski stanbul akamdan sonra,
kafeslerden ve perdelerden szabilen mum aydnlklariyle bir mddet
yakamozlu bir deniz gibi olduu yerde rperir, yats namaznn kandil-
leri sner snmez son fener izlerinde -bir ka trbenin nezir ha-
ri- kendi stne kapanrd. Yalnz ramazanlar ve kandillerle baz en-
likler, zaferler, sultan doumlar koyu mavilie mahyalarn ktan as-
malarn gererlerdi. Bunun dnda, sadece stanbul mehtabnn ehri
zaman zaman giydiren aydnl vard. Gerard de Nerval. Tanzimat'tan
yl sonra, fakat onun getirdii yenilikler hayatmz daha deitir-
meden evvel, stanbul ramazanlarn grenlerden biridir. Hatt ehir
gecesinin d manzarasnda fazla srar etmemekle beraber, "ark Seya-
hati"nin stanbul'a ait ksmna "Ramazan geceleri" adn verir. Fakat
halk hayatndan, sokaklar dolduran ne'eden, karagzden ve bir nevi
halk tiyatrosundan -ok aradm halde bir trl izini bulamadm: y-
le tahmin ediyorum ki herhangi bir orta oyunudur ve mevzuunu da
ayak st kendisi uydurmutur- bahsettii halde ne Hali'ten, ne de
Boazii'nden bahseder.
phesiz Hali kylar, Boaz ve skdar baka idi. Buralarda
denizle, tabiatla, geceyle baka trl temas ediliyordu. Hatt denebilir
ki, eski Istanbu'da biri surlarn iinde, br Boaz kylerinde, hemen
hemen ayn insanlarn yaad iki ayr hayat tarz vard.
Sanatlarmzda bu ikinci hayatn, tabiatla yakn al veriin hi te-
siri olmad m? Bana kalrsa bunun dorudan doruya ifadesini deil-
se bile, aksini eski msikmizde aramak gerekir. Hibir sanat msik
kadar dolaysyla konumaz. Msikde, her ey, hatta maddesine varn-
caya kadar kendi tekniinden doar. Bu yzden daima sylenilmesi
imkn olmayan, alelade ifadeye smayan syler.
Bence Boazii gecelerinin tesirini ItTden sonraki msikmizde
aramaldr. Filhakika Lle Devri'nden smail Dede'ye kadar olan m-
sik eserlerimizin br ksmnda, baz nameler, hatta yer yer eserin b-
tn, bir dnce veya azabla birden uyan, yarm kalm rya ile kes-
kin leen hasret, insan aan bir yalnzlk vehmiyle canldr. Eyyb Be-
kir Aa'nn "Mahr Beste"sini, gftenin yan apkn ve hemen hemen
hibir ey sylemeyen oyunundan syrn, elinizde bir nevi "nocturne"
kalr. Dede Efendi'nin baz "Acemaran"lar ve "Ferahfezalar daima
bana geceden bahsettiler. Daima karanlk iinde, perdenin br tarafn-
da konuan bir halleri var.
s
"Nhft"de bu karanlk su duygusu bilhassa hkimdir. "Hsey-
ni ni n mersiye hengiyle, "Nev"nn deta platonisyen aray bu ma-
kam kendiliinden bir gemi zaman araycs yapar. "NUhft" ne an-
latrsa anlatsn, bir daha dnmeyecek olann peindedir. Onun iin da-
ima bir gece yars szlanna benzer. Eyyb Bekir Aa'nn, Hafz
Post'un "Nhft"lerinin eski msikmizin kendisine ayrd hadleri o
kadar amasnn sebebi bu olsa gerektir. Her ikisinin "Nhff'n es-
ki Drlelhan plklarndan dinleyiniz, karnzda bir Euripide korosu
dnyor sanrsnz.
Bu trajedi hissidir ki -daima aslde kalmasna ramen- "N-
hft"n eski msikmizde o kadar az kullanlmasna sebep olmutur.
Bunlar phesiz ispat, hatt bugn iin biraz da tahkiki imknsz
tekliflerdir. Belki ben ahsma ait bir empresyonu kaide yapmak hata-
sna dyorum. Fakat bir ehrin tabiat ile -ve bu tabiatn en ar ba-
san unsurlaryla- tarihi ile, cemiyet stats ile yaratt sanat eserlerin-
de mevcut olacana inanyorum; ve onsekizinci asr msikmizde ta-
biat haddinin ar bastna, onun arasndan, ona brnerek i insann
konutuuna kaniim.
smail Dede'nin msiksinde peyzaj, bir tiyatronun dekoru gibi
eserle beraber yrr, ona deta aksettii zemin vazifesini grr. Fakat
bu zemini bulabilmek iin eserin ilk tekliflerini, btn kolay tefsirleri
reddetmek, muhayyelemizi serbest brakmak lzmdr. Unutmayalm
ki, bizim bugn o kadar derinlikler bulduumuz Garp eserlerinin ou
da byledir. Hangimiz bir Mozart menuetini, sadece bir menuet olarak
alyoruz?
uras da var ki eski msikmiz ameliyesini insan sesi zerinde ya-
pyordu. nsan sesi hibir zaman boa ilemez. Oyunla balasa bile, ale-
tin kendisi ii ciddletirir. Sesimiz bizi sandmzdan fazla idare eder.
ehrin gecesini bize dorudan doruya aan, Tanzimat'la bala-
yan Avrupal hayattr. In gelii, ferd hrriyet, ahs emniyet, al-
ma ve elence artlarnn deimesi, vapur seferleri bizi yava yava
gecenin iklimine soktu.
Halid Ziya, ehrin gecesiyle ilk temas eden muharririmiz oldu.
"Mi ve Siyah"n Ahmed Cemil'i nerde ise Tepe ba 'ndan ehrin k-
lann grecektir. Ne yazk ki, yeni rendiimiz alafranga msik ve
yldzlar vardr. Bu yzden Ahmed Cemil o kadar yaknnda kmlda-
nan byk ve esrarengiz mevcudu, Halic'in tesindeki kader tarlasn
gremez. Bu karmada Edebiyat- Cedde'nin btn maceras, yani
hayat karsnda st ste bir yn istinkf vardr.
ehrin gece manzaras bizi bir kere daha stanbul peyzajnn sr-
rna, yani denize, suya ve a gtrr. Modern okuyucu btn bunla*
ra "k oyunu" diye itiraz edebilir. Ne yapalm ki, bu k oyunu istan-
bul'un kendisinde vardr. Kald ki insanolu atei ve aydnl kefet-
tiinden itibaren mevcuttur. Suyun her bulunduu yerde insan ruhu is-
ter istemez ifade sembollerini n oyununda arar.
Yahya Kemal'in bykl bunu hemen ilk andan itibaren duy-
masnda, her halinde denizi iirin mihrak noktas yapmasndadr. O
hem k ile ve su ile dalp akmasn, hem de suda toplanmasn, kl-
elenmesini bildi. Su, onun iirinde hem zamann kendisi, hem de onu
saklayan hafzadr.
Belki hl o besteler alnr
Gemiler gemiyen bir ummanda
yahut:
Grm ve geirmi denizin kalbine sindi.
gibi msralarn yanbanda asl estetiini arad o gzel kt*a gelir:
Krfezdeki dalgn suya bir bak, greceksin:
Gemi gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtb... ri gller... Ve senin en gzel aksin...
Velhsl o r'y duruyor yerli yerinde!
Fakat bu deniz iirlerinin iinde en muhteemi phesiz ki "uyan-
masn" redifli gazeldir. Orada biz aydnln ifte ryasn en geni tel-
kinler iinde duyarz. Shelley bir msranda "Kinat akc bir ihtiam-
dr" der. Hakiki stanbullunun -ki kltrmz hakiki stanbulludur-
gayruurunda daima bu akc ihtiam ryas vardr. Yahya Kemal bu
kapy bize byk bir uurla at.
Bu sonbahar sabahnn donuk inci rengini nasl anlatabilirim? O
narin, sade yldz kp dolu bir kadeh, sanatn aynasnda grlm
saf bir kadn srt, plak bir omuz gibi sanki btn madde ykn ata-
rak hafiflemi parltsnda, benden o kadar uzak, yalnz kendi szl-
m aydnlnda -kimbilir hangi imbiklerden?- geldii iin zihne o
kadar yabanc ki, arada bizi, birbirimize kaynatran bir takm eyler,
kapmn nndeki salkm aacnn son yapraklar ve beraberinde ta-
d mor sabahlarn hatras, avluda tulumbann durmadan gcrdayan
yaral hayvan sesi, daima beraberinde gezdirdii ocuu gn evvel
ld iin srtndaki kfede mtevazi sonbahar ieklerinin tebess-
mn imdi bir yetim gibi tek bana dolatran gen ingene kadn ol-
masa onu deta fark etmeyeceim. Fakat o mevcut ve btn ehre tek
bana hkim. Penceremin stndeki yapraklarn buruuk seteninden
olduum yere kadar uzanan imendifer ddklerine kadar her eyde
onun saltanat var. Tabiat o iliyor, deitiriyor, hayalletiriyor.
Oturduum yerden onun ehrin baka semtlerinde, Boaz tepele-
rinde, korularda, eski mezarlklarda macerasn dnyorum. Madem
ki beni bir kere yakalad, artk onun emrindeyim! imdi engelky
srtlarnda, Anadoluhisan'nda, Kalam'ta hep o narin, yldz kp
kadehini dolatnyor, yahut baktan mknats dolu kl rengi bir hay-
van gibi hareketli, canl, her grd eye hcum ediyor. Elbette Kp-
lce mezarlnn hemen biraz ilerisindeki karaaa bu sabah saatinde
bsbtn baka bir eydir. amlca srtlarndan deniz son sisler arasn-
dan yava yava kendisi olmaya balamtr. Biraz bekleyelim, ta ki
gne, o ihtiyar kuyumcu tamamiyle ie koyulsun. O zaman sararm
yapraklarn dantels, imenlerin yeili stnde daha rahat grnr.
Sleymaniye bir iek yn olur, Sultan Selim nerde ise uacakm
gibi olduu yerde kanatlanr.
Acaba eskiler aynalar, srlarn oyarak, yazyla, nakla ssle-
mek, n tek maddesinde bir rya varyasyonunu aramak sanatn bu
sonbahar gnlerinin aydnlndan m aldlar? Dn akam Boazi-
i'nde gkyz, muhteem ss kendi cevherinden byk bir billura
benziyordu. Her ey, n ok ak maviden balayan bir oyunu idi ve
bu oyun o kadar saf ve belirsiz ekilde deiik, yle her tecrbenin s-
tnde imknszd ki, btn Boaz manzaras silinmi, gkyz deta
tek bana kalmt. kide bir yandaki rhtm yoklayan ve bir kpk
alayannda dklen lodos dalgalar bile gn bu imknsz ve effaf
in ksesini taklid ediyorlar gibi idi ve lodos birdenbire denizden k-
m, ok byk, mavi bir horoz gibi her taraf kaplam, durmadan uy-
kulu sesiyle etraf dolduruyordu. Onun bu kahkahalarndan rken yz-
lerce mart Kandilli burnunun etrafnda tell ve trajik uular ile
bsbtn ayn bir plnda dalgalarn oyununu tekrarlyordu. Sonra gk
birdenbire deiti. Billur kse batan gnein erguvan rengi ota oldu.
Sanki bulutlar bir an bilinmeyen bir dnin yinini benimsediler ve
onunla deitiler.
ster istemez "stanbul tabiatnda resmi reddeden bir taraf var" di-
ye dndm. Hakikaten bu tek renk varyasyonlar ile ne yaplabilir?
Bu, gece gibi, tek bana deniz gibi her tecrbeyi daha banda ifls et-
tirebilir, insan ok tatl bir bayala, baygn tekrarlara drebilirdi.
Nitekim seksen seneyi bulan Avrupal resim tecrbemiz hep istan-
bul'un bysnn etrafnda dnyor, imdi onu atlye oyunlarnda
reddetmeye alyor, biraz sonra ona her fantazisi kabul edilen bir
sevgili gibi rm oluyoruz. Bana kalrsa bu gzelliklerin altnda ezilme-
mek iin tekrar sembole, yahut sadece insana, gnlk hayata dnmek-
ten baka are yoktur. nsan ehresinin gzellii urada ki, tabiat st
ste birka bakta tketmek bazan kabildir. Fakat bir insan yz, ar-
kasnda tli' ve artlar dediimiz o etrefil makine ile sonsuzlua ka-
dar gidebilir. Bizim eskiler tabiata gz yummulard; fakat bir dn-
cenin altnda olmasa bile, insan hi ihmal etmediler.
Ahmed Him'in lmnden birka hafta evvel syledii bir son-
bahar beyti vardr:
Bir ku dnr bu bahelerde
Altn ty sonbahara uygun
Bu kuu geen gn Kozyataf nda sararm narlar, ba ktkle-
ri, kuru yapraklar arasnda, ba boynunda, yahut hemen uacakm gi-
bi mcevher kanatlarn silkerken grdm. Kahvenin kk, bre ha-
vuzunda glgelerimiz bir an beraber yzd ve dakikalarca ayn eyle-
re, akik, sar yakuttan ikindi semasna, uzak ve glgeli denize baktk.
Him'de mevsimleri ve saatleri anlamann sim vard. Fikri g-
ln ve tabiatna yabanc bulur, hayatn deta kasten darlatrmaktan
holanrd. O gzleriyle, galiba biraz da derisiyle yaard. O kadar bir
by iinde gibi ve eya ile sarma dolat ki, kendini tabiatla insann
acaib bir terkibi zannedip etmediinden hl pheliyim. Dorusunu is-
terseniz biraz da byle idi. Him, mitolojinin Centaure'lanna benzer-
di. lk iirlerinde bu ikilik kompleksi bir yn imajla kendisini anlatr.
"Bam" iirinde ise aktan aa itiraf eder. Fakat asl dm, "Aks-
i S ada" iirinde bulursunuz. Bu manzumede insan sesinin altnda bir
Centaure'un nal seslerini ve insan alayna benzer iniltisini duyma-
mak kabil midir? Hatt Him, bu kompleksi yznden kendi sesini bi-
le deitirmi, iinde akama ve geceye, yldzlara, mevsimlere, tabi i-
tihalara ait bir yn hayret, hzn, sevin bulunan yan lk bir ho-
murtu haline getirmiti. iir dili de az ok byle idi. Bize bir eyler sy-
lemekten ziyade, hi konumayanlarla hemhal olmak iin bulunmu bir
vastaya benzerdi. Hayatnda da az ok bu vard. Ak iinden klmaz
derecede g, ztrapl bir mesele yapmt. Sanki nesli mnkariz olmu,
kendisinden baka erkei gibi diisi de artk kalmam bir mahlk gibi,
Nisan gecesinin karsnda duyduu yalnzl hatrlayn!
Kozyata'nn yzlerce ayna krlm, yzlerce ipek kervan ya-
ma edilmi gibi renkle dolu, sade parlt ve kamama sonbaharnda H-
im, bana akanda vehmettii kan ve gzlerinin suda parlayan yldz
hzn ile geldi.
ocukluundan beri tandm, benden bir ka ya gen bir dos-
tum vardr. Btn mr boyunca en riyaz ekilde tek bir dncenin
adam olmaya alt. Bunun iin hayata kst, istidatlarn inkr etti.
nsan yalnz sefalet ve ihtiyalarnda grmek iin elinden gelen her
eyi yapt. Fakat stanbul onun yakasn brakmad. Bu modern trik-i
dnyy sihirbaz ehir en ateli bir rakkase gibi durmadan kovalad.
Dncesinin her hain dnemecinde karsna kp soyundu ve mev-
simlerin raksn yapt. Kh Yenicmi'i ay nda eritti, kh Sleyma-
niye'nin kubbe ve kemerlerinden aydnln en srkleyici orkestras-
n kurdu. Bu oyun gzlerimin nnde senelerce devam etti.
Sonunda dncesinin ciddiyetiyle beni o kadar rkten dostum
tam manasiyle munis bir estet oldu. Onyedinci asrda Anadoluhisa-
n'ndaki yallarnda Talik mekeden, dizlerine parmaklarn vura vura
semailer besteleyen, divanhanelerinin aynal tavanlarna dalarak ora-
daki gne oyunlarna benzeyen kafiyelerle iir syleyen kazasker ve
eyhlislmlara benzedi. imdi hayatta artk gzellikten baka bir ey
aramyor, belki de baka bir eye inanmyor. Gnlerini stanbul yolla-
rnda veya krlarnda, istanbul saatlerini kovalamakla geiriyor. K
geceleri sokaklarn sessizliinde Chopin piyanolar veya Schumann
kemanlarn yakalyor, Hali akamlarnda Bonnard veya Turner renk-
leriyle sarho oluyor, skdar srtlarnda ve manav dkknlar h Ce-
zanne hacimlerini, byk ve ssz bahelerde Corot'nun gizli riyaziye-
sini kefediyor, Bykdere ve Tarabya gecelerinde Dufy'nin o ince ve
i ie izgilerini, siyah kehribar cill karanlklarn buluyor. Hlsa s-
tanbul'un drt mevsiminde insanln en geni talihini tadyor.
Bu sonbahar banda bir gn onunla Beykoz ayrna gittik. Kas-
rn bahesinde kuru manolya yapraklarnn stnde bir org allyrm
gibi srarla ve lezzetle yrrken onu seyrettim. Yahya Kemal'in "ink-
rz- bahran" diye anlatt sonbahar mucizesini bizzat kendisi yara-
tyormu gibi mesuttu. Sanki mevsimin dehas olmutu. nce yz, bir
Pan gibi sivri ve aydnlk, manzaraya ve ufka uzanm, ne bahedeki
glge-k oyunlarn, ne imenin taze yeilini, ne aalarn tepelerin-
deki yumuak kard. Servet-i Fnn irlerinin tek bir bakta
insan mr iin btn bir ikyet cehennemi karacaklar kenar tala-
r krk, bakmsz Tanzimat havuzlarna durmadan eildi, rm
yapraklarn ve yosunlarn kederinde byk Venediklilerin ahane ye-
illerini, kahverenklerini arad.
Dostum, yz seneden beri girdiimiz lemde kefettiimiz duy-
gular ve bilgileri stanbul'a nakletmi, onu her an muhtevas ve tekni-
i deien bir kitap gibi okuyor, bir mze gibi seyrediyor, bir konser
gibi dinliyordu. Ve ben onu dinlerken kendi kendime hep ayn eyi tek-
rarlyordum: "stanbul ite budur. Nereye bakarsak bakalm, hangi
ufuklara hasret ekersek ekelim, biz stanbul'da ve stanbul'la gre-
ceiz. Btn tarih boyunca bu hep byle oldu. Son be yz yln hik-
yesi, bir ehrin terbiyesi ve tebcilinden baka nedir? iirden, sanattan,
muaeretten dine kadar her eyde stanbul'un pay vardr. O bizim ha-
kik ruh mmanmzdr."
Istanbul, i 953. s. 59-79
KARANLIKLARIN TADI
Medeniyetin aydnlk ve esrarsz gecesini, byk lmbalarn,
renkli reklmlarn, lks avizelerin gecesini yine ayn medeniyet elimiz-
den ald. Geenlerde bir akam, sokaa kar kmaz birdenbire tabia-
tn yaratt gibi geceyi, iptida ve karanlk ehresiyle asl geceyi bul-
dum ve anladm ki geici bir zaman iin olsa dahi hayatmza srrn ve
vehmin, perdelen smsk indirilmi scak mahremiyetlerin saatleri tek-
rar girmitir. Bu avdetle sesler bile deimi, eriilmesi imknsz gr-
len uzak hudutlarn ve maceralarn mehule uyank bekileri olmutur
Aydnl, vuzuhu herkes gibi severim; hayat yapan phesiz ki onlar-
dr. Fakat hakik ryas olan her eyde karanln bir hissesi vardr. Gl-
gesini aydnlkta bile yansra gezdiren insanolunun yan tarafn ka-
ranlk, esrarengiz gayriuur yapan asl hazine, bizi kinat dediimiz b-
yk manzumeye ithal eden balann mecmuas kark ve mufassal ben-
liimiz onda sakldr. Bunun iindir ki bilhassa sanat, karanlktan ken-
dini kurtaramam, hatta ndir olarak elde ettii glgesiz aydnlklar bi-
le bizzat vuzuhun iddetiyle hi olmazsa gzlerimizi kamatrmtr.
phesiz ki hayat bir rpda ilga eden tam ve mutlak karanlktan
bahsetmiyorum. O ademdir, o ademin bizzat kendisidir, imknlarn be-
ii veya mevcut olanlarn mezardr. Benim bahsettiim karanlk, mu-
hitimizi birdenbire sanki kesif su tabakalan arasndan szan aydnlkla
yekparelii bulanm bir deniz altna eviren pheli bir karanlk, hat-
t daha iyisi, deta dardan idare edilen bir karanlktr.
Kadky'den istanbul'a dnmek iin yaptmz ksa vapur yolcu-
luu esnasnda bunu ok gzel grdm, iskeleden seyrettiim deniz,
tandm ve bildiim deniz deildi. Sularnda krlan binlerce n
cins ve revnak iinde renkten ve parltdan seraplarn sanki ebediye-
te srkleyen aydnlk evreli "grm ve geirmi stanbul" denizi or-
tada yoktu. nsana, dindar ve kederli bekretler gibi, kendilerini bir uz-
lette tketmeye mahkm etmi hissini veren koyu mor ve yeil birka
fener , ona bir hudut izebilmek iin beyhude abalyorlar, nere-
den geldii bilinmeyen belirsiz parltlar, kesif karanln ancak daha .
durgun ve mcell yapabiliyorlard. Fakat stnde adeta elmas tpzj f-
lemiler gibi dalan bu parlty, kendisini bir masal sultannn aynas
yapan bu acayip cilay nereden bulmutu?
O, bu haliyle bir tabiat paras olmaktan km, esrarengiz ba-
larla her paras birbirine bal, en dank unsurlar bile birbirine ce-
vap veren, byk karanlklarndan mteekkil sktlar, fikrin serhat-
lerini tesbit eden aydnlk noktalan ve kesif vardeninde zhayat birer
hiyeroglif gibi alkalanan nadir yldz akisleriyle deta bir iir, kulak-
la deil, gzle zevkine varlan ve gzelliine ancak eski bir tlsm gibi
buruuk ve asl ceyln derisinden sahife zerinde gzle eriilen, hi ya-
zlmam kadar gzel ve mstesna bir iir olmutu.
Kalabala ramen hi kimse konumuyordu. Gece, belli ki bin
bir kollu bir ahtapot gibi hepimize sarlm, kendisine bendetmi, mut-
lak bir duruu muhafaza etmekten ibaret olan ksa ve kat' nizamm
herkese kabul ettirmiti.
Bu skt, perdeleri indirilmi ve lmbalar karartlm vapurda da
bylece devam etti; mcerret ruhlar olmutuk ve zaman denizinde ter-
kettiimiz hayatn hatralar ile mahzun ve onlarla batanbaa dolu ol-
duumuz halde bir mntehaya doru gidiyorduk.
Buna benzer geceleri, yakn peyzajn belirsiz karaltlanyla mah-
pus bu deniz parasnn bysn andran gzellikte baka geceleri,
ocukluumun bir ka senesini geirdiim Irak'ta grmtm.
Herkes bilir ki oralarda gece oldu mu, bilhasa yaz gecelerinde, in-
sanlar, -gne altndaki hayatlar ve bu hayatn saadet ve ztraplar,
imkn ve nasipsizlikleri ne olursa olsun- yldzlarn sofrasna oturur-
lar, orada birleirler, onlarn arksn dinlerler ve onlarn parltsn
ierek, ayn gecenin baka bir devam olan uykularna szarlar,
Fakat o geceler bsbtn baka bir ey, kozmik bir rya, metafi-
zik bir endiedir ki stste ylan ve deta yklan esrarl aydnlklar
iinde iradenin ve e' niyet hissinin ilgasyla zaferlerini yaparlar. Elmas
ve her trl mcevher parltsn, uzak ve kadir birer ulhiyet yapan bu
acayip hendeseli yldz salkmlarnn, btn o tlsml ejderhalarn, mu-
rassa akreplerin, mehul ve byk bir lnn zaman ve mekn tarafn-
dan paylalan hazinesinden dalm gibi her biri kendi dasslal uz-
letinde parlayan bu altn kelepelerin, bukalarn kesif karanlk deni-
zinde alkalanarak yzdklerini, acayip nanslarla bu karanl perde
perde bulandrdklarn, byk, dev kr iekler gibi onu yaprak yap-
rak dattklarn grdkten sonra, baz itikatlarn baz memleketler
iin deta iklime ait bir mahsul olduunu insan ne kadar kolay anlar.
Belli ki kadm Elcezireliler acaip ve hudutsuz tanrlarn gklerinin tar-
lasnda feyizli bir mahsul gibi ve bir yaz gecesinde bimiler.
Hatta bizim iklimde bile byk ehirlerin gecesi artk bizi bu me-
tafizik endieye gtrmyor; biz onun karanlkla uyuturulmu hayat-
n yine etrafmzda, barndrd insan fertlerinin talihiyle beraber ke-
sif bir sessizlik iinde mumyalanm olarak, deta kendi kendisinin
glgesi olmu gibi gryoruz. Bugnk ehir, eddad bnyesi ve ka-
deriyle kendi bana olarak mevcut olan bir muayyeniyettir; ve her tr-
l metafiziin dnda kendine has bir ryann sahibidir.
Mimar eserleri, yerli hayat unsurlar, unutulmu an'aneler ve l-
ler ona mstakil bir surette sahiptirler. Baudelaire, bir iirinde, sevdii
kadnn gecelerini benimsemek iin kendi lmn beklediini syler.
Baz isimler ve beyitler de yaam olduklar ehrin gece saatlerine y-
lece hkimdirler. ahsa ait sokak ve semt isimlerinin muhayyelemizde
hakik hviyetini almas iin gece saatlerini beklemek lzmdr. Gn-
dzleyn bizim iin sadece Vefa olan semt, geceleyin eyh Vefa Efendi
olur. Fakat bugnk ehrin gecesi, tepesine aslm keskin sokak fener-
leri altnda her hlyay ezdii gibi, bu hayaletleri de siliyordu.
Her fener direinde, sabaha kadar, iinde doduum ehrin hl-
yalarndan birinin asldn, slak bir bez gibi rzgrda sallandn ve
sarardn bu karanlk gecelerde rendim. imdi onlar bu ikenceden
muvakkat olsa bile kurtuldular ve stanbul iinde kendi varlklarn te-
kil eden ryay serbeste gezdiriyorlar.
Artk btn istanbul velilerine sokak balarnda, tenha meydan-
larda rastgelmek mmkndn Fakat karanlkla beraber neler dirilme-
di? Bu gecelerden brinde, simsiyah perdelerinden tek bir altn izgi-
nin ok nazl bir ninni ile beraber szd bir pencere nnde, birden-
bire eski kyafetli bekisiyle, ramazan davuluyla, eski klhanbeyleri ve
gedikli sarho 1 any la, ellerinde clz kl mum fenerleri maniler oku-
yan satclaryla, yangn seslerinin ve ac vapur ddklerinin esi fs-
tanbul geceleri stnde zaman zaman yapt hileli mimariyle ve bil-
hassa hepsinin stnde, hayvan insiyakn derinliinden geldii iin
hepsine hkim olan ve bizde belki hilkatten beri gizli ve en cibill bir
miras gibi devam eden o iptida ve ok zengin korkuyu, evin hakik ve-
lisi olan lm korkusunu uyandran kpek ulumalaryla eski mahalle
hayatn, bin trl mnsz ve zavall eyin birbiriyle birleerek yapt-
o iirli terkibi canlanm buldum.
Bununla beraber yaadmz mstesna geceler bize daha mucize-
li bir hayreti saklyor. Yaknda ay nn ehrin manzarasna, tek ba-
na, rakipsiz hkim olduunu greceiz. O zaman souk ve hlyal
mehtabn altnda, semt semt, bide bide, koy koy bu peyzajn, imkn-
sz bir Wagner operasnn hareket ve msiksini bekleyen bo bir dekor
gibi aldn ve bizzat bu hareket ve msiknin yokluu sayesinde te-
sirlerini bir sonsuzlua doru genilettiini greceiz. Ksacas ehas,
zaman ile ll bir aydnln cilvelerinden ibaret olan srr bir oyunu
seyredeceiz.
Kimbilir belki de, lmn srrna sahip olduu sylenen sihirbaz
ay, bu yeralt gnei, bir mucize ile gemi zamann derinliinden bir
takm glgeleri ekecek ve gnele yontulmu kk mcevher muay-
yeniyetlerinde ideal bir tanbur ksesi gibi aksisadann uyuklad Be-
bek, Kanlca, Bykdere koylar tekrar unutulmu saz sesleriyle dola-
caktr.
Niin olmasn? Madem ki ir:
Velhsl o rya duruyor yerli yerinde
diyor, biz de ryalarmzn kaybolmadna inanabiliriz. Her yalanda
bir hakikat paras vardr, derler. Arkasnda insan muhayyelesinin ve-
KARANLIKLARIM TADI
ld mekanizmas alan iirin yalan ise daima, hakikatin kendisi ol-
masa bile, mutlak ve bir ebediyet iin mahfuz ehresi olmutur.
Yumuak ve munis gece, byk ve engin karanlk, seni ne kadar
methetsem azdr. Sen tehlikenin ve vehmin annesi olduun kadar, te-
sellinin, hlyann ve iirin de cmert kaynasn. Senin her eyi silen,
izgileri ilga eden ve ekilleri yumuatan eteklerin hayatmza yayln-
ca ne mucizeler, neler olmaz ki... Sen byk ve mukadderata hkim el-
lerinle aydnln mealesini zamann huduttanna arparak sndrn-
ce, her imknsz rya tahakkuk eder, ller dirilir, eya bir vahdete mal
olur ve insanlar hakik hviyetlerini bularak kendi kendileri olurlar.
Sen, nmze atn hazinelerle hayatmzn nasipsizliklerini te-
lfi eder, hasretlerini dindirir, hnlarn alr ve yumuak sknunla ya-
ralarn sararsn. "Sefil, debdebeli saraylarn kurmak iin lzm olan
altn senden dn alr", plak, senin mahremiyetinin yldzl kuma-
yla giyinir, k, sevgilisinin sade kollarn ve gerdann ssleyecek
emsalsiz mcevherleri sende bulur, ir, hlyalarnn sultanna, kan-
nn beyaz ve temiz ieine senin tun kapl kanatlarndan geerek
kavuur, nasipsiz mrnn mahrum olduu scak mahremiyeti senin
haha kokulu, mcell abanoz gsne yaslanarak sayklar.
Gece, gece, hlyalarmzn byk ve ebed mimar! Sen ebediye-
tin sonsuz yz, lmn munis kardeisin; onun iindir ki ruhuna sa-
hip her insan, kendisini ancak seninle ve sende tamamlanm bulur.
Gn Gazetesi, 7 Haziran 1941
LODOSA, SSE VE LFERE DAR
Geen hafta stanbul ikliminin hazrlad bir masal yaadm. e-
hirli hayatn o kadar gletiren sis, lodosun bir aydan beri yapt ii
bsbtn baka planlara tad ve bize ndir rastladmz akamlar, sa-
bahlar, ikindiler hediye etti. Hatta birinci gn, gece Ue gndzden ba-
ka zaman blm tanmayan yirmidrt saatler geirdik.
Lodos stanbul'un hem afeti, hem de lezzetidir. Her mevsimde
emsalsiz bir kuyumcu, yahut ok kskan veya bell bir k gibi or-
taya kar. Bir aydr stanbullunun hayat altn, gm, her cins ky-
metli ta, firuze ve zmrd, mineyi hi esirgemeyen, israf edercesi-
ne kullanan bu eski ustann atlyesinde bir Hrrem Sultan'm mcev-
herleri gibi dvlyor ve ileniyor. Bu eski ve marifetli k, daha bir
ka hafta evvel o kadar hrpalad, yerden yere ald, deta drt bir
tarafa datt sevgilisini durmadan sslyor, gzelletiriyor. stanbul
bu sevginin ve okamann altnda mesut, hatta biraz baygn, glyor,
geriniyor, bir kat daha gzelleiyor, bazan silkinip mevsimlerin ve sa-
atlerin raksn yapyor, bazan da, geen hafta olduu gibi, ar ssleri-
nin ve baklarnn parltsn bir eit can skntsnda, uyku mahmur-
luunda ksyor ve klletiriyor.
Sisi daima ok sevdim. Bir baka yazmda da sylediim gibi onu
zihnin baz hallerine ve san'atn kendisine benzetirim. Gerein em-
berinden, tabiatn kendi fantezisiyle bu kurtulu, grdm ve bildi-
im eylerin drt bir yanmda byle deimesi, szlmesi, arlklar-
na kadar renk, izgi, her eyden kurtulmas ve kendi hayaletleri olma-
s muhayyelemi daima gcklar, bana acaib ihtiraslar alar. Sanki ba-
ka bir dnyada ve baka nizamlar iinde yayormuum gibime gelir.
Daha dorusu, yahut onun baz hal ve artlarda benzeri olan ryann
nizamna girdiimi sanrm. Ayrca da srf benim olan bir roman dolu
dizgin yaarm. Etrafmz alan bakalk vehminin dourduu yalnzlk
duygusu, artk kendi kendisinin glgesi olan bir yn ey arasnda,
kendisini tek dnce olarak bulmann verdii acaib bir cokunluk, bi-
zi, hi farknda olmadan talihimizi amz zannna gtrr. Ruh iin o
kadar lzumlu olan o deitirici hlya, bize dmzdan doru gelir ve
dikkatimizin tarzn ve slbunu deitirir.
Galiba san
9
atn da eninde sonunda yapt ey budur. stanbul ha-
zan san'at lzumsuz klacak derecede deimesini biliyor. Daima id-
dia etmiimdir: Bizim, hi olmazsa imdilik asl byk mevsim mze-
miz, bu durmadan deien, n ksp aan stanbul'dur. Baz man-
zaralarnda bu mze, bir eit Wagner operasna* baz film dhilerinin
tasavvur ettikleri o fantastik balelere kadar gider.
Bu cuma gn sis yznden Sleymaniye cami'inin avlusunda,
empresyonist resmin bize bundan altm, yetmi sene evvel hazrlad-
lezzetlerin dnyasnda idim. imdi artk Sinan'la beraber Yahya Ke-
mal'i de bize hatrlatan byk cami -Yahya Kemal'in btn zamanla-
rmz stne eilmi efkati, bende, ocukluumda bu cami'in mihra-
bndaki o byk mumlarn kasnak veya top avize kandillerinin yapt
ii yapyor ve Sleymaniye benim iin bu kla aydnlanyor- ykl
aydnlkta erimi izgileri ile hayran olduumuz muayyenlii, mutla-
kn bulmu, nisbetlerini kaybetmi gibiydi. Onu sanki ilk tasavvur
gnlerinde Sinan'n zihninde birdenbire beliren ve belkemiinden ay-
dnl bir stma mesi gibi geen ilk hayalinde, o maddesiz terkibin-
de seyrediyordum.
Semtinin dar, yokulu, inili sokaklarnda ve caddede insanlar
birbirine oktan unutulmu hatralar gibi rastlyorlard. Sanki her ey
ok derin bir uzaklktan, hareketi gletiren bir maddeyi yararak ve
biraz da ona gml geliyordu. Yllar boyunca zaman albmlerinde
sararm fotoraflar birdenbire canlanmlar ve hafzamz kendileri-
ne behemehal bir ad ve hayat hikyesi bulmaya zorluyorlar gibi bir
eydi bu.
Bu uzaklk, bu zaman iinden size doru gelme fikri -hayat bu
kadar yavalatan ey, ancak ylm zamann kendisi olabilirdi- sizi is-
ter istemez en kalabalk caddede bile, hududunu lykyla tayin etmek
g olan bir ameliyenin tek ileyicisi yapyordu. Topuklarmn tam
ucunda, beni inemeden durmak lfunda bulunan, belki de be sene
sonrann modeli o aerodinamik otomobilde ve bu otomobilin volann-
da beni ineyerek bana i amaktan kurtulmu olmann verdii saa-
detle aknlma glen gen ve gzel kadnda bile, benim, o anda
uzaklnda, gmld bilinmezde arayp bulduum bir ey vard. (Bu
mnasebetle erkek ofrlerin inemedikleri dalgnlara fena halde kz-
dklarn ve kadnlarn bu ii daha rahat aldklarn hatrlatmak isterim.)
Kk bir mahalle dkknndan, sapsar bir lmbann altnda si-
gara alan bir ihtiyar, bir sis dalgas yava yava, tabaka tabaka gz-
mn nnde saryordu. Preciosi'nin ve dier son asr stanbul ressam-
larnn manzaralarna sindirdikleri debdebeye hak verdiren beli ve
zengin havada, bu bre adamn byle mumyalandn grmek haki-
katen zc bir eydi. Biraz sonra caddeden geen cankurtaran, emi-
nim ki bu ihtiyar gtrmt.
Kk bir kz ocuu, belki de sisin hemen o noktada biraz daha
koyulaarak kendi kendine yaratt bir mahlk, szgn bir hayalet, bir
baka bakkal dkknnn kapsnda, pirin ve fasulyeleri Karun'un ha-
zinesine ait eyler yapan elektrik nn ve dardan gelen sokak fe-
nerinin ift hcumu arasnda birdenbire eriyiverdi. O kadar ki aramak
beyhude idi. Olduu yerde sadece byk, hayretle alm gzleri kal-
1
mt.
Siste sade grnenler deil, seslenenler bile deiir. O gn Ba-
krclar iinde, her stanbul'lunun az ok alk olduu eki seslerin-
de bunu bir daha denedim. nce ve krmz bakr hevhalarn dven bu
iiler, bana daima stanbul akamlarn ve sabahlarn gzmn
nnde hazrlayan mitolojik mahlklar gibi grnmtr. Fakat bu se-
fer almalarnn ritmi deimiti. Sanki ocukken gittiim hamam-
larda mahsustan yere drdm ve sonra buulu havada ve bo
kubbe altnda uultusuna bir sarn gibi eildiim taslarn aksini din-
liyordum.
Acaba eski Yunanllar, kendi ahretlerini, o renksiz ve mahzun gl-
gelerin gemi gnlerini hatrlayarak dolatktan gnesiz lemi byle.
sisli gnlerde mi buldular? Odysse'de Ulysse bu ahrete iner ve orada,
eski muharebe arkadalarn gnee hasret eker bulur. Siste herkes bir
para Ulysse'e benzer.
O gece ikide bir uyanp baktm pencerede saat ikiye doru s-
kdar tamamiyle kaybolmutu. Uyku sersemlii iinde skdar'dan
mahrum bir istanbul beni hayli zd. Bu aynada kendi hayalini, yolda
glgesini grmemek gibi bir eydi. Daha bir gece evvel hafif rzgr al-
tnda binlerce ktan bana gz krpyordu. Biraz sonra uzaklara atlm
bir dizi fener nda onu tekrar, onu veya ok uzak hatrasn tekrar
buldum. Baka trl bir karanin ortasnda, tek bana, sanki zaman
denizinde yzyordu. Kyya ve cadde klarna ok yakn geen bir
taka biraz sonra bu zaman denizini, bir lhza iin olsa bile, eski bildi-
imiz deniz yapt.
Sabah bsbtn baka oldu. Gne, Turner'in son tablolannda ol-
duu gibi dodu. Yan domad. Onun yerine kat kat perdelerimin ara-
sndan byk ve donuk bir sanlk, dumanl bolukta hi bir kenarsz ve
izgisiz asld. Sanki yaratln ilk sabahlanndan birini seyrediyor-
dum. Belki de byle yaratlan ey nizamsz bolukta alev salarn to-
parlamaya alan gnein kendisiydi. Yahut tam aksiydi. Gne l-
mt ve sis ddkleri onun lmne alyorlard. Bereket versin ki
bir taraftan kk bir krmzlk kanad.
Sisli havalarda vapur ve sis ddklerinin seslerine dikkat ettiniz
mi? Nasl birbirlerini ararlar, birbirlerine sarlrlar. Benim iin stan-
bul'un en z seslerinden biri de bu sis ddkleridir. Vaktiyle onlar din-
lerken, hep Ailen Poe'nun lmn sonsuzluunda birbirlerini arayp
bulan ve bulduktan sonra babaa gemi hayatlarna alayan Una ile
Monos'unu hatrlardm. Daha sonra bu hayalin yerini Yahya Kemal'in,
"Siste Syleni" in in o gzel aray ald:
Kandilli, Gksu, Kanlca, Istinye nerdeler?
Bittabi bsbtn deil. Amerikan irinin mahzun ve metafizik
hasretinden bende kalan eylerle bu msran izdii stanbul manzara-
s birletiler. Yaanm olan daima yaanmtr.
Cumartesi gn, Boaz pek sisli deildi. Anadoluhisarf nda hafif
bir pusun arasndan her ey bir pastel szgnl ile geliyordu. Dalla-
rn yeiline, evlerin kiremitlerine kadar ak mavi. Sonra her ey bir-
denbire koyu lcivert oldu. Evvel Setst'nde misafir olduum dost
evinin balkonunda, sonra iskelede btn Boaz, mcerred ve usta iz-
gisinde ok bilinen eyleri tekrarlad halde, bize, belki de bu ici verd
lakenin zerinde onlar benek benek datt, her birini gnlk eyle-
rin semasnda ayr yldzlarm gibi kendi yalnzlndan konuturdu-
u iin o kadar hayal ve harikulade grnen o sedef ii Japon parava-
nalarna benziyordu. Burada, srtn stnde, tek bir pencere sedefli bir
yaprak gibi karanla dyor, beride deniz kenarnda, btn bir evin
cephesi, beraberinde tad mahremiyet havasyla suda, iki sandal
glgesinin arasnda sessiz alkanyordu.
Tek hareket kar kydaki otomobil farlan nda idi. Onlarn denize
doru her frlaynda btn ky sanki bize arpmak istiyormu gibi
stmze doru geliyordu. O zaman lciverd lake Japon paravanas
kendiliinden yava yava bir yelpaze hayaline doru deiiyordu. Va-
purda ise, hakikaten, Boaz alp kapanan bir ipek parasnn byl
tesadfleri oldu. istanbul gecelerinin. Boaz gecelerinin gzellii, su-
yun ve n btn bir iir, metafizik olduu sonsuz ve deiik mace-
ra... mknsz bir Mallarme ile Eflatun'un el ele verip kurduklar aca-
ip ve emsalsiz dnya...
Btn bunlar yazarken iimde bir ses bana durmadan "k oyun-
lar!" diyor ve onun zaman iindeki aksi "el'b-i nriye" diye tekrarl-
yor. Evet byle olduk. Otuz seneden beri, gzele kar gergedan deri-
sine benzeyen bir zrh geirdik iimize. Modern edebiyat k oyunla-
rn, muhayyelenin her gzel teklifi gibi durmadan reddediyor. Bazla-
rmz, biraz daha insafllarmz, ufak tefek kaamaklarla, modern anla-
yn gmrnden bir iki gzellii yle bir karyorlar. Bir ksm ise
edebiyat arna koymamak, masa banda mutlaka inkr etmek zere
ondan mahrem hayatlarnda lezzet alyorlar. Byk bir ksmmz da,
hakikaten modern Saint-Antoine'Iar, stanbul mevsimlerinin altn ky-
snda kendilerine gelen eylere, gerekten eytan bir iva imi gibi
gzlerini kapyorlar. nsan ztrab varken, diyorlar ve hayata, gzelli-
e ksm olmann verdii asil bir tatminde somurtuyorlar. Fotoraf
pozlarmn asaleti...
Fakat insan ztrabn asl tadanlar, tabiatn gzelliine, Boaz'n
k oyunlarna hi gzlerini yummuyorlar. Bu yaz, ge vakit beni Ka-
bata'a karan kayk, bir sualimi yanl anlad iin beni deta pay-
lad: "Beyim, bu gzellikte uyku dnlr m... Allah beni Boaz'dan
ayrmasn..." Ona, "Ama ksryorsun..." dedim. Hakikaten korkun
ekilde ksryordu, fakat sevgilisinden ayrlmaya raz deildi.
Belki de biraz eski adamm; stanbul'un gzelliklerine kendimi
daima teslim ettim. Ne diye tabiat, yaadm ehrin tabiatn inkr
edeyim? Niin stanbul gecelerinin bize hazrlad gzellikleri redde-
deyim? Boaz gecelerinin sudaki oyunlarn baka nerede bulabilirim?
Hangi msik, hangi san*at eseri bana bunun eini verebilir? Her silin-
dir dnnde bir kere deien, yepyeni bir terkip olarak karnza -
kan bu sedeften, siyah elmastan dnya... Asrmza gelecek asrda ku-
lak verenler, belki de tek bir lk iiteceklerdir: "Gzel ld. yi ni-
yetimizle gzeli ldrdk, vah bize... Gzelle beraber insan ldr-
dk!" Modern trajedinin imdi bize o kadar eitli gelen korosunun ge-
lecek zamanlara kalacak asl feryad, korkarm, bu olacaktr.
Pazar gn ehir sis iindeydi. Hayatmz ddk seslerine gemi,
ba stmzde dolayordu sanki. Artk ne ky, ne deniz vard. Kad-
ky'e gemek iin evde Paris'ten yeni dnen Bedrettin Tuncel'le orta-
ln biraz almasn bekliyorduk. Birdenbire denizin bulunduu, bu-
lunmas lzm gelen yerde bir k kaynamas oldu. Yzlerce lmba
birden dalgalarn hevesine gre inip kyor, deta din bir raks yap-
yordu. Sanki eski raan elencelerinden birindeydik ve yzlerce be-
yaz lle, iinden aydnlanm, nmzden geiyordu. Lfer av... Bir
hafta evvel Sarayburnu nnde bir neblz gibi karncalanmasn gr-
dm ve kendi kendime altn seline karamadm iin zldm
lfer av... Biz araba vapurundayken Sarayburnu'na doru giden ka-
yklar hakikaten saylamayacak kadar oktu. Vapurun neresinden bak-
sak onlarn bize doru kme kme geldiklerini ve limana doru uzak-
latklarn gryorduk. Deniz, biraz uzaklatka sararan bu kla es-
ki irlerin anlatt bahar emenlerine dnmt. Havada balk zga-
rasnn kokusu, etrafmzda bizi selmlayarak, bizimle aadan yuka-
rya doru kadeh kaldrarak, yahut havann gzelliinden bahsederek
akp giden deniz ehri istanbul'un irleri balklar ve balk amatrle-
ri... Lferin stanbul iin btn bir mevsim olduunu herkes gibi ben
de bilirdim. "Huzur"da lfer avndan bahsetmitim. Fakat bu kadar
muhteem, deta bayram eklini hi grmemitim. Bilgim, bulundu-
um Boaz kylerinde, Kabata'ta grdklerimden ibaretti. imdi bu
anda olduu gibi. Penceremden bir ka yz metre ilerde yirmi otuz ka-
dar lfer kay, hafif pusun sarartt ve suda aksini bytt kla-
r ile byk yelkeni ile, kanatlarn yar am masal kular, byk
masal kelebekleri gibi arkalarnda skdar klan -ok kr sk-
dar yerinde- inip kyorlar.
Pazar gn grdm ey bsbtn bakayd. Hakikaten biz is-
tanbul'u ok az tanyoruz. Hemen hemen edebiyatn hi yapmamz.
Meer istanbul'lunun takviminde bizim her yl, haberimiz olmayan bir
lfer ehryini, lfer bayram varm. Tpk eski Venedik dukalarnn
btn bir debdebe ve saltanat iinde, her yl, Adriyatik'le evlenmeleri-
ne benzeyen, hem de srasna gre haftalarca sren, sadece halkmzn
kendi ikliminin emrine uyarak bulduu, oluk ocuk yaad bir bay-
ram!..
Gece sis bsbtn artt. On bire doru indiim Kadky iskelesi-
nin bir adm ilerisi karanln almaz bir duvan olmutu. Yalnz bir
noktada, Haydarpaa garnn ok uzaklara atlm klar, sudaki akis-
leriye beraber, bu duvarn zerinde uzak, ok hayal ve zengin bir
"Binbirgece", bir ehrzd dekorunu aksettiriyordu. Manzara o kadar
deiik idi ki, oluk ocuk btn bir iskele kalabal gecikmeden i-
kyeti aklna bile getirmeden bu masal doya doya seyretmeye al-
yordu. Bir ara stanbul'dan kalkm bir vapurun haberi geldi. Fakat
ben gene skdar' merak etmeye balamtm, iimde belki son lfer
kayklarnn dnn grrm midi vard. Nitekim skdar'dan
dndm. Araba vapuru, yalnz kendi nn dt yerde suyu bulu-
yor ve yol alyordu. Makinenin sesi, biraz da pervanenin her dnn-
de bir ka birden doup paralanan, kpkten ve elmastan kanlar et-
rafa srayan bu deniz kzlarnn feryadyd. Fakat banz bu klarn
dt yerden biraz yukarya kaldrnca boluk, siyah ve kat, byk
bir yarasa kanad gibi deta alnnz kanatyordu. Bir ka lfer kay
bu boluktan ok dolu baklar gibi bize doru geldiler ve arkamzda
braktmz karanlkta sararp kayboldular.
Vapurdan karken ehire baktm. skelenin tesi, Kabata, Ci-
hangir, Ayazpaa, tandm yokulardan ve setlerden gelen tek tk
klar ve onlarn arasndaki byk, karanlk ktleleri ile hakikaten bir
sema haritas olmutu.
Bu son hayalle yatama girdim. Byk ve muhteem bir san*at
eserini henz bitirmi gibiydim. stanbul'un operasn yaadm bili-
yordum. Belki de, ryamda, kahramanlar o kadar tandmz btn
halkmz, msiksi hatralarmz olan bu gzel roman ve msik cm-
bnden tekrar bir eylere rastlarm midiyle kendimi sis ddkleri-
nin ac ve daima dsslal, daima iimizden bir eyler aran lk-
larna braktm.
Cumhuriyet, 27 Aralk 1958, nr. 12365
YAKLAAN BYK YILDNM
I
istanbul fethinin beyznc yldnmne yedi sene kald. nsan
mr iin dahi dnlse, ksa bir zaman. O kadar yakn ki yarn gele-
cek ve bizi hibir ey yapmadan, gaflet iinde avlayacak diye korkma-
mak imknsz.
nk stanbul fethinin beyznc yldnm sadece tarihte ol-
mu bir ii kutlamak deildir. O i, beyz yl nce olup bitti, dnyann
o zamanki artlan iine girdi; hatt en ufak neticeleri bile tarih oldu; ya-
ni bugnn artlann hazrlad. Zaten stanbul'da yaamak, stanbul'u
bizim bilmek, bu fetih gnn kutlamaktr. Dn akam benim yaptm
gibi bir Boaz kynden Sleymaniye'nin, Fatih'in minarelerini pfrl
pnl yanar gren ve bu gzelliin beyz seneden beri bizim olduunu
dnen her istanbul'lu, fethi kendisi iin bir kere daha kutlam deil
midir? Bunu her gn ve her zaman, hepimiz yayoruz. Bulgurlu k-
ynden veya Libade'den yoku yukar bir sabah vakti kan yolcu, din-
ledii blbl sesinde stanbul fethini kutiamaz da ne yapar? Yaamak,
etrafmzdaki eylerin uuruna erdike bir dua olur. istanbul'da yaayan
herkes, az ok bir gzellik iinde yaadn ve bu gzelliin bu toprak-
ta ve bizim elimizle aldm, bizim ruh bahemiz olduunu bilir.
Biz stanbul'u, baka vrisleri de bulunduu iddia edilen bir me-
deniyetten aldk ve orada, bu topraklar iin, hatt dnya iin yeni olan
bir zevk ve kltr terkibi yaptk.
imdi bir taraftan bizden eskisine olan saygmz, dier taraftan
da bu kltr ve zevkin btnln, stnln dnya karsnda
gstermemiz lzmdr.
Bizans, yaad devirlerde bykt; Roma'nn asl vrisi diye
geiniyordu. mparatorluk Trkiyesi de onun kadar byk oldu. Dn-
ya muvazenesinin bir yn yeni kazanlarla bozulduu devirde bu k-
ta imparatorluu ahlk temellerin salamlyla gerekten artcdr.
Ne benlik dvalar, ne kafa ve kaynak ayrlklar, bu ahlkn ale-
vinde erimedi. Fethedilmi bir topra asrlarca, o kadar kark unsu-
ra mterek vatan yapan bu ahlk temeli olduu gibi gsterebilmek en
byk kazanlarmzdan biri olacaktr. nk o zaman sadece ftuhat-
bir millet olmadmz, bir kltr ve medeniyet yarattmz en ge-
ni mnda gstermi olacaz.
Dorusu istenirse Mslman ark, hibir zaman, hibir yerde biz-
de olduu kadar gzel, zevkli ve ll olmad. Yunan nisbetiyle Ro-
ma azamet ve evketini deta pr rnesans bir zarafetle hibir mimar
bizimki kadar doyurmad. Mistik felsefe ve din pek az yerde, hayat
rtmeden onunla bu kadar yakndan birlemitir. Msikmizin ruh
cnb, eskilerin tabiriyle evki de ayn eydir. Ta, duvar, yaldzl
yaz, name ve iirin btn hayatn mal olduu ok ndir ve zl me-
deniyetlerden birinin sahibiyiz.
te stanbul'un beyznc yldnmn kutlamak iin hazrla-
nrken bu iki temel dnceyi daima gz nnde bulundurmak lzmdr.
nc bir nokta da stanbul fethinin Malazgirt'ten balayan bir
hamleyi tamamlad hakikatidir. nk vatan, stanbul'u fetihle b-
tnln kazanr. Tpk milletimizin tarih vazifesine onu fetihle ka-
vutuu gibi.
stanbul'da geen her saat, Sabahaddin Eybolu'ndan dinledi-
im eski ilhinin gftesine benzer;
Glden kurulmu bir pazar
Gl alrlar, gl satarlar... gldr gl.
nk stanbul'da her saat bir sanat eseri gibi gzeldir. Hayr, bu
yldnmnn mns daha baka trldr. O semboliktir. Bizden zi-
yade darya hi tab edeceiz. Vaka onu lykile tes'id ettiimiz zaman
biz de hayata kar kendimizi daha kuvvetli bulacaz, nk kendimi-
zi daha yakndan, daha iyi tanyacaz. Fakat bunu dnyaya kendimi-
zi gsterirken yapm olacaz.
istanbul gibi tlsml bir aynada ve bu kadar hazr ve sanatkr bir
fon zerinde bu beyz yl aksettirebilirsek ne mutlu bize!..
Evet, istanbul fethinin bu beyznc yldnmne sadece hit za-
ferin, bir hcum saatinin tes'idi gibi bakarsak hata ederiz,
Hibir yerden vatann kuruluu dediimiz ey, istanbul tepelerin-
den olduu kadar aklkla grlmez. Ancak Sleymaniye'nin avlu-
sundan bakld zaman, vatan orkestrasn tekil eden sazlarn, tpk
tersine bir Haydn senfonisi gibi teker teker canland grlebilir, ilk
nce Erzurum, Bingl dalannn yldzlarnn ndan rahlesini ya-
kar. Sonra Kayseri, srtndan Sezar mantosunu atarak, Erciyes'in yeil
eteklerinden toplanm bir name ile ona katlr. Sonra Konya ve An-
kara, kendi bozkrlarnn ortasndan bir oban atei gibi hasretle dolu
gelirler. Sonra gittike artan bu name dalgas, Ege ehirlerinin sarn
uultularyla zenginleir. Nihayet Bursa, rahman neyini flen arkasn-
dan Edirne'nin be asr nlayacak zafer borusu ter; skp ve Manas-
tr'n, Rumeli ehirlerinin byk ve heybetli ksleri dlmeye balar.
Tun ve demirden, en sonunda istanbul bir birinci keman gibi gelir ve
yerine oturduu zaman vatan orkestras, tarihlerde grdmz ve ka-
nmzda tandmz gibi kurulmutur. Artk btn nameler onun si-
hirli iareti altnda toplanacaktr, ona yoldalk edecektir; herey en g-
zel ve taze tarafyla ona gidecektir.
ite istanbul'un beinci yzyln kutlamaya hazrlananlarn ze-
rinde duracaklar eyler bunlardr.
Bu eyi birden gsterebilirsek, bu beyz yln insanlk kar-
snda erefli bir hesabn vermi olur, tarihe ve hakikate ayn derecede
ihanet olan iftiralarn stne karz. Bence bu neticeye varmak iin
hazrlayabileceimiz en gzel bide, istanbul'un kendisi olmaldr. B-
yk imar hareketlerinden bahsetmiyorum. Bir ehir kendi iktisad kud-
reti kadar mmur olur. istanbul gelitike gzelieecektir. Elde olan
gerektii gibi vermek imdilik yetiir.
Bizden evvelki devirden ve bizim olan her ey, btn bideler,
mazi eserleri, byk bidelerden balayarak, eme, imaret, medrese,
mezarlk, hepsi, herey dzeltilmeli, uzaktan grlenler en gz alc
ekillerini almal, ancak yakndan tadlabiiecek olanlar meydana ka-
rlmal, etraflar temizlenmeli, srprizlerinin tam olmalar iin lzm
gelen eyler tamamlanmal, tamir ve restorasyon, hepsi yaplmaldr.
O gn btn emeler akmal, btn beton kubbeler kurun kaf-
tanlarn giyinmi, gnee glmeli, her eser ilk yapld veya son de-
fa tamir edildii ehresiyle grnmelidir.
Bizans suru, Roma veya Osmanl kemeri, vezir veya odalk haya-
t hepsi tertemiz glmeli ve btn yollar onlara doru gitmelidir.
Bu binalarn ufkunu kapayan ve zevkimize uymayan, ehrin man-
zarasn zedeleyen yaplar ortadan kaldrlmaldr, istanbul, skdar,
Boaz, kendi hususiyetlerine gre tanzim edilmelidir.
Bir baka makalemde, yklmas stanbul'un gzellii iin lzm
olan binalar teker teker sayacam. Fakat imdiden syleyeyim ki Bo-
azii'ni zevkimiz namna bize kaybettiren ttn ve Tekel depolar, k-
k inaat atlyeleri, o kmr depolan, cemiyetin bnyesi dnlrse,
hibir suretle haketmediimiz bir zevk iflsnn eserleridir. Ne Boaz ve
ne Hali, bu tarzda ticaret ve sanayi kolayl iin feda edilecek yerler
deildir. Hele mezbaha, Hali gibi kapal yerde hibir suretle kalamaz.
kinci Mahmud'un, devletin selmeti iin kzkardelerinin yallarn
Feshane fabrikalar yapmakla iyi niyetlerini gstermek istemesiyle bala-
yan bu bid'ati ortadan kaldrmalyz. Yarnn ban dnyasnda istanbul'u
bir zevk cenneti yapmak istiyorsak ilk adm budur. Heyhat, bu sene Bey-
lerbeyi'nin en gzel yerinde yeni bir kk inaat atlyesi kurulduunu
grdm. skdar'n gze en arpan kysnda mavna yapan bir mze a-
lmas, btn gn vapurla geenlerin gz nnde devam ediyor.
Ttn deposu yaplmak iin Hseyin Avni Paa yals, kimseye
sorulmadan on be gnde yklyor. Parann hayata tasarrufu vardr. Fa-
kat ehre ancak devlet ve belediye, o da ok uyank ve uurlu, zevkli
olmak saryla tasarruf edebilir. Hseyin Avni Paa yalsn bir daha
yapmak imknszdr* fakat ttn deposu her yerde ve her gn yapla-
bilir. Bizim vazifemiz ykmak deil, onarmak olmaldr.
ehir meselesinden sonra fikir ve kltr sahalarndaki mesai ge-
lir. Fakat bu ikinci bir yaznn konusudur
Cumhuriyet, 20 Austos 1946, ur. 7907
YAKLAAN BYK YILDNM ^
II
istanbul'un beyznc yldnmn hakkyla kutlayabilmek
iin btn bir fikir ve sanat almasna ihtiyacmz vardr. Geen ma-
kalemde de sylediim gibi, bu yldnmn sadece fetih asr iinde
grmemelidir, yle yaparsak hdiseyi kltr, bir iki bide ile be on
kitap ve birka yan resm nutukta kalrz. O yazmda da sylediim gi-
bi bu beyznc yldnm, Trk istanbul'un muhtelif ehrelerini
vermeli ve bu suretle yarattmz medeniyetin en gzel, en salam ta-
raftaryla bizi dnyaya bir daha tantmaldr. Byle bir teebbste her
alandaki tarih almalarn byk hissesi olacaktr.
phesiz bu almalarn en byk ksm, fetih tarihi ve Fatih
devri zerinde olacaktr. Byk ordunun istanbul'u muhasaras, fetih
gnlerinin hdiseleri, son hcum, Akemseddin'in duas elbette ki b-
tn bir destandr ve teganni edilmelidir. Bunun yanbanda Fatih'in
hviyetini meydana karacak etdler yaplmal, istanbul'u iskna sar-
fedilen gayretler, ilk tesis edilen mahalleler, ounu semt ve mahalle
adlaryla tandmz Trk stanbul'un ilk byk hemehrilerinin hayat
ve eserleri, hayrat ve klliyeleri lykyla tantlmaldr. Fatih'ten Ah-
met Paa'ya, Mercimek Ahmed
9
den Sinan Paa'ya kadar btn irler
ve nairler yeni batan tab' edilmelidir. Nitekim Fatih Divan, Edebi-
yat Fakltesince ve Tarih Kurumunca hazrlanmaktadr. Bunlar gibi
Yavuz Sultan'dan balayarak btn fetih ordusu etrafndaki menkbe-
ler toplanmal, halk itikadna gemi gelenekler tesbit edilmeli, niha-
yet fetih ordusu ehitlerinin uradaki, buradaki mezarlar, bir daha her-
hangi bir imar fikrine feda edilmeyecek ekilde ve milletimize kanlan
pahasna yaptktan hizmete lyk bir surette tamir edilmeli, hlsa bu
otuz sene, ilk bakta gze arpacak gibi meydana karlmaldr. Bu
almann mhim bir ksm da ehrin kendisine ait olmaldr.
Fatih, stanbul'u ald zaman, stanbul, muhteem mzili surlar-
nn evreledii ve henz ayakta duran bidelerinin urada burada de-
ta bir nirengi ta gibi ykseldii geni ve nfusa fakir bir harabe idi.
Bizans, 1204'teki Ltin istils ve yamasndan sonra bir trl
ayaa kalkamam, kemirici bir nebat gibi her tarafna sarlan ve btn
usaresini emen Ltin istismar, Balkanlardaki kavmi hareketler, onlar
karlamak iin tedbir alrken Adalar Denizi'nde, imdiki Yunanistan
havalisinde yer yer verdii tvizat onu klttke kltm, nihayet
donanmasn Hali'te bile tutmak hakkndan mahrum, surlarnn dn-
daki hkimiyet iddias sadece szden ibaret, kk baclkla ve mazi
miras bir iki sanatla geinir mahall bir teekkl haline gelmiti.
ark'tan bir yangn kvlcm gibi Rumeli'ye atlan Trk ftuhat, ha-
kikatte bu iktisad istilya ve kavimler anarisine kar bu topraklarn
kurtuluunu getiren bir hareketti. ark Roma imparatorlarnn tacn
ve ark Kilisesi'nin gurur ve ihtiamn gittike ar bir yk gibi ta-
yan ehir iin ise sonuna doru tek mid aresi olmutu.
Trk zaferiyle kadim ehir birdenbire belini dorultur. Geni hin-
terlandna kaplarn aar. Muazzam bir imparatorluun iktisad hareke-
ti, btn kara ve deniz yollarndan bir altn kasrgas gibi ona akmaya
balar. Birdenbire herey deiir. Eski aa yeerir; asrlk surlarn iin-
de yeni bir hayat fkrr. Son ustalarn, son gramercileri ve belgatci-
leriyle beraber Venedik'e ve talyan ehirlerine fetihten ok evvel kar-
m olan ehir, birdenbire yeni bir teolojinin, yeni bir mistiin, yeni bir
estetiin douunu grr. Yeni yaplm medreselerde baka meseleler
mnakaa edilir, surlarn stnde baka arklar arlr. Fetih ordusu-
nun ganimet beiklerinde zafer eiengi annelerden doan ocuklar, b-
ydkleri zaman medreselerde okurlar, bu sarklan renirler, kk
tekkelerde kervan ayayla Anadolu'dan, o zaman stanbul'a nazaran
ok Trk olan Rumeli ehirlerinden, Dastan'dan, Horasan'dan gelmi
Mevlevlerden feragatin, teslimiyetin, imann byk tecrbesini re-
nirler. Suyu ekilmi deirmene benzeyen pazarlarda btn Asya, en
renkli, en gz alc, zarif ve ahenkli mallarn satmaa balar.
Fatih ld zaman, stanbul her akam, banda kandil yanan e-
hit trbeleriyle, evliyalartyla, tekkeleriyie, medreseieriyle, camileriyle,
kk ve tahta mescidlerinin minarelerinden bugnn be vaktinde
ykselen ezan seslerinin etrafnda toplanm mahalleleriyle tam bir
Trk ehriydi.
Sonra Bayezid devri ve Hay reddi n gelir. Bize mahsus olan bu ha-
yatn alnlm yapar. Alnlk, mabedin kendi deildir. Fakat ondan ilk
grnen eydir. Ve hususiyle mimaryi idare eder. stanbul'da kinci
Bayezid devrinde ok kesif, Buhara, Takent, Tebriz kadar bizim, mil-
l bir hayat vard. Hayreddin'le balayan mimar bu hayatn gzellikle
ilk byk tebcili oldu. stanbul birdenbire bu mimar sayesinde Yakn-
ark'n Edirne, Bursa gibi ehirleri arasna girdi.
Ftih devri, tbir caizse, istanbul'a tanma ve yerleme devrimiz-
dir. ikinci Bayezid devri Trk mimarsinin ve ehirciliinin, din ve ta-
savvuf? hareketlerin bu yerlemeyi tamamlad zamandr. Onun iin
bu devrin de aynca tetkiki lzmdr.
nc etd merhalesi olarak Sinan'la balayan devir gelir. Ka-
nun ve halefleri zamanndaki stanbul ve Boazii, btn tesisleri ve
bideleriyle ortaya konmaldr. Sinan' tanmak, yaratc devrinde im-
paratorluu bilmektir. Kanun devrindeki stanbul onaltnc asr Avru-
pa'snn en nizaml, topluluk hayatnn artlarna en uygun ehridir.
Bunu meydana karmamz lzmdr.
Nihayet istanbul'daki Trk medeniyetinin asl kvamn bulduu
asra, mimarlkta Birinci Ahmed cmi'iyle balayan ve skdar'daki
Vlide-i Cedid cami'inin muhteem akam namesiyle kapanan o sa-
de slp, zevk ve duygu, onyedinci asra, bize iirde Nef'den sonra
Neat ve Nail'yi veren, msikde Itr'nin eserini hediye eden byk
ve verimli asra geliriz.
Boazii bu devirde bir yaama slbu olmaya balamtr. Btn
onyedinci asr boyunca Trk zevki olgunluk an yaar. Fakat bilhas-
sa sonuna doru istanbul bu zevkin tam kvamn bulur.
Bu asrn stanbul'unu da muhtelif sanatlar tarihinin, monografile-
rin meydana karmas lzmdr. Bylece Fatih, Bayezid devirleri, Si-
nan zaman, onyedinci asr, onsekizinci asr. nc Selim zamannn
ksa rnesans ve onun kanl bir zeyli olan kinci Mahmud zaman,
Tanzimat'n modalar tetkik edilmeli, stanbul'un bu be asr iindeki
trl ehreleri meydana kmaldr.
Ayrca vakfiyeler neredilmeli, zerinde terkibi aratrmalar ya-
plmal, hiret endiesiyle dnyann dedelerimizin ruhunda nasl bir-
letii gsterilmelidir.
Her ehre hviyetini katan byk ehirliler vardr. stanbul'un b-
yk hemehrileri de tesbit edilmeli, hayatlar, eserleri aratrlmal, Se-
lim Aa ktphanesi, emsi Paa klliyesi gibi byk mimar eserleri
iin monografiler hazrlamaldr.
Bizim bir eye saplanmak gibi fena bir huyumuz vardr. Eskiden
dnya fni, hiret baki derdik. imdi baka eyler rendik; dnya yu-
varlaktr, Sinan byk mimardr, Barbaros denizcidir. yi amma drt
yz sene deniz muharebesi yaparz, en aa yz byk mimarmz var-
dr, onlar? stanbul'un beyznc yldnmn kutlarken bu saplan-
lara nihayet vermeli, tarihimizi bir btn olarak almay renmelidir.
ehrin byk hemehrilerinden bahsettim. Sras gelmiken son za-
manda moda olan acayip bir fetiizmden de bahsedeyim. imdi, elimize
geen mezar talarn mzelere tayor, mezar ya yol yapyor, yahut iz-
siz brakyoruz. Yoksa eski Msrllar gibi ruhun, adla beraber mezar ta-
nda yaadna m inanyoruz? Bu mezar meselesi de ayrca halledil-
meli, cedlerin talan kendi kemikleri zerinde ve kemikleri de gml-
dkleri yerde rahata kalabilmesi iin ne yaplmak lazmsa yaplmal.
Fakat bununla da kalamayz. Topkap saraynda veya baka bir
yerde tam bir yaz kolleksiyonu behemehal almaldr. Ve aynca bir
yaz, tezhib, ciltilik, minyatrclk tarihimiz hazrlanmaldr. Nihayet
en mhimmine, en byne geliyorum. Bizde belki de mimar kadar
ehemmiyetli bir sanat olan ve mill dehay zannettiimizden ok fazla
aksettiren alaturka msiknin tam bir diskoteini yapmamz lzmdr.
Trk stanbul'un beyznc yldnmnde, dnya, be asr Boaz
sularna akseden bu msikyi btn eb'ad ve kudretiyle tanmak frsa-
tn ve imknn bulmaldr.
Cumhuriyet, 28 Austos 1946, nr. 7915
STANBUL'UN FETH VE MTAREKE GENLER
Sait savletinle vur ki alsn bu srlar
Fecr- hcum iindeki Tekbr akna
Yahya Kemal
Mill mcadelenin, ana vatandan ayr dm stanbul iin ok
ac geen seneleriydi. Drlfnun'da edebiyat tahsil ediyordum. Yah-
ya Kemal Garp edebiyat tarihi dersini veriyordu. Daha ilk anlardan iti-
baren bu dersin, teki derslerimize benzemediini grmtk. Fransz
edebiyatnn vakalar ve meseleleri bu derslerde mcerred bir bilgi gi-
bi retilmiyordu; hocamz bize onlar, deta mill ve gndelik hdise-
lerin arasndan tantyordu. Bylece Alfred ve Vigny'nin stoizmi, Hu-
go'nun muhteem zaman viz ion u bizim iin kitaplardan renilmesi
daima mmkn olan bir yn bilgi olmaktan kyor, iinde kendimi-
zi ve dnyamz bulduumuz, gnn sorgularna cevap verdiimiz bir
nevi hads keif haline giriyordu. Anadolu'daki mcadele bu derslerin
toplant noktasyd. Btn Trk tarihi ve Trk cemiyeti etin muam-
malar y la burada birleiyordu. Bu suretle, Garb san'at ve fikir lemi-
nin kahramanlarn, izmir kylarndan balayarak Orta Anadolu snr-
larna kadar uzanan korkun ve mbarek yangnn alevleriyle aydn-
lanm, deta takdis edilmi gryorduk. Hlsa, gzel ile iyi, imanla
zevk gen kafalarmzda yan yana yryorlard.
Bilmem ok alkan veya anlayl mydk? Her halde iiri ve
edebiyat ok seviyorduk. Gzel, byk eylere hayrandk. stelik ta-
bi zamanlarda en ge renilen eyi, hdiseler bize ok erken ret-
misti; daha o yalarda fikrin ak gibi ihtirasla yaanmas gerektiine
inanyorduk. Btn memleket gibi mitle ztrabn beraberce hkm
srdkleri dolgun, yaadmz ann tecrbesiyle zengin bir hayatmz
vard.
Yahya Kemal'in dersleri bizim iin mill inancn cmert bir kay-
nayd. Bu derslerin havasnda Anadolu dalarna yaslanm dven
vatan mdafileri, ilk fetihlerin kahramanlaryla beraber yryorlard.
Her vesile ile Mustafa Kemal ve smet adlar ufkumuzdan efsanevi pa-
rltlarla, mstakbel inkiaflarn byk fecirleri gibi geiyorlard. O za-
man iimizde erimi altn renginde bir ey kleleniyor, yangm gz-
mzde tten vatanda kendimizi bir btn halinde gryorduk.
Bir mddet sonra hocamzla dost olduk. Her yerde ve her zaman-
da malm olan kadrosuyla snf yava yava kaybolmaya balad ve
yerini, onun cazibesini tatm her ubeden bir genlik ald. Nurullah
Ata, Rfk Mell, Ali Mmtaz, Yunus Kzm, Necmeddin Halil, Mus-
tafa Nihad, Hseyin Avni, Osman Zek, Halil Vedad, Hasan Rasim,
Ahmet Muhtar, Sami ve nihayet daha o zamanlar bile arkadalarn te-
tebbu
9
una ve hafzasna hayran eden Mkrimin Halil, velhasl bugn
isim veya eserleri fikir ve san'at hayatmzn hakik ufkunu tekil
edenlerin ou, hayatlarnn ekil ve imknlar msaade ettike onun
etrafnda bulunmaktan lezzet duyarlard.
Dersler daha ziyade bu kalabaln birleme saatleri olurdu. Zil
alar almaz hocamzla beraber bo odalardan birine ekilirdik, bazan
da stanbul iinde, onunla yapld zamanlar srprizleriyle deta haki-
k bir keif olan gezintilere kardk.
Ruhunun ateiyle bizim gen varlklarmz yourmaya alan bu
inanm adam sevmemek kabil deildi. Onu ilk nce sadece gzel bir-
ey tadar gibi dinledik. Sonra, irtical ve yksek bir maharet, kendini
tketmekten holanan bir heyecan sandmz eyin altnda gizlenen
ana fikri farkettik. Filhakika Yahya Kemal, bize bu sohbetlerde ve
derslerde, uzun tefekkrnn meyvas olan ok dinamik realite ile ge-
rek aktel, gerek tarih mnlarnda temas halinde bulunan bir milliyet
anlayn getiriyordu. Bu milliyetilik, hzn tarihten alyordu. Fakat
bu, kitaplarda olduu gibi satr ve kelime halinde kalm bir bilgi ek-
nde bir tarih deildi. Belki topraa bal, onunla beraber yorulan ve
inkiafn yapan ve byle olduu iin insan hakik buudlan ve kymet-
leri ile yakalamaya muvaffak olan bir tarihti.
Bu tarih anlay btn bir san'at ve edebiyat programyd ve
milliyet mefhumunun mucizesi ve yapc srr olan devam fikrini ken-
diliinden ihtiva ediyordu. Onu dinlerken btn Trk tarihi, kendimi-
zi anlamak iin srrn sorup renmeye mecbur olduumuz bir alem
gibi nmzde canlanyordu. Bizden evvel gelmi, mrlerinin mace-
rasyla, iman ve aklaryla bize bugnk benliimizi, bir aacn mey-
vasn hazrlar gibi hazrlam olan insanlar anlamak iin ne yapm-
tk? Etrafmzdaki bidelere, bu gzel ehre, Boazii kylerine ve is-
tanbul'un cra semtlerine, onlara dair soracamz ne kadar ok ey
vard; ve btn vatan byle deil miydi?
te bundan yirmi sene evvelin genleri, etrafna toplandklar, an-
cak on, onbe ya kendilerinden ilerde ustalarn, yumuak bakl ve
sabrl ii elli fikir atletini dinlerken byle dnyorlard.
Yahya Kemal, kendisi de sohbetlerinde olduu gibi iirlerinde de
ve o zaman Dergh mecmuasnda, leri'de, Tasvir'de sk sk kan ma-
kalelerinde hep bunu yapyordu. Mazi hatralarnn, tan, topran, ne-
sillerin hlyalarna ahid olmu ihtiyar aalarn, izbe semtlerde unu-
tulmu ehid mezarlarnn kendisiyle ve kendi iinde konumasn sa-
brla bekliyor ve kendisini onlarn sesiyle dolu bulduu zaman, bu za-
ferle mesud ve zengin, kucan dolduran ganimetleri hergn talebesi-
ne ve yazmakta olduu gazetelerin okuyucularna uzatyordu. Itr iin
syledii msralarda her eyden evvel, kendisini ve -niin tereddt
edelim?- usuln buluruz: "O deh yle toplam ki bizi /Yedi yz yl
sren hikyemizi/Dinlemi ihtiyar narlardan..."
Belki de geirmekte olduumuz heyecanl ani an n tesiriyle deta
tarih bir ada yayordu. Trk tarihinin bilhassa iki byk hadisesi
onu megul ediyordu: Malazgirt'le balayan Selukler'in Anadolu'yu
zapt, stanbul'un fethi. ok sevdii ve gzelliini zevk merhaleleriy-
le beraber teganni ettii ehri, Yahya Kemal, deta her sabah yeni ba-
tah fethediyordu. Hi yorulmadan semt semt stanbul'un drt bir tara-
fn dolayor, bu fethin hatralarn, kede bucakta o anlar kendisine
verecek havay aryordu. ok defa bu gezintilere bizi beraber gtrr-
d. Surlarn nnde, kemerlerinde hl o ilk giriten bir akis saklayan
kaplara bakarak, Trk tarihinin en gzel ve en byk iklimlerinden bi-
ri olan o "Mays gn"n, bize bu ehri ve onun emsalsiz gzellikleri-
ni hediye eden gn beraberce yaardk. Hakikatte istanbul'un fethi
onun iin bir sembol olmutu. Btn o makalelerle, derslerle ve soh-
betleriyle, Yahya Kemal, bize istanbul'u ilk defa hediye eden cedler
ordusunda byk kurtuluun mstakbel galiplerini, Dumlupnar'n,
Afyon'un, Akdeniz'e doru bir aydnlk seli halindeki kounun ehid
ve gazilerini selmlyordu.
Yahya Kemal'e kadar istanbul'un fethi zerinde bir ok tefsirler
yaplmt. Onu islmlar, dinin Peygamber azndan vlm bir ide-
ali eklinde gryorlar, mverrihler Ortaa' bitirip Rnesans' bala-
tan byk tarih vak'a addediyorlard. Bu fethin mill tarihteki mevki-
ini gstermek ise ancak ona nasib oldu. O istanbul'un fethini Rume-
li'ye ve Anadolu'ya sahip olan vatann tamamlanmas hadisesi addedi-
yordu. Bizans kadrosunda inkiaf mukadder olan Osmanl imparator-
luu, ancak bu fetihle kendisini bir btn addedebilirdi.
Veld kafasnda, her gn Trk tarih ve talihinin bu iki serhaddi
zerinde yeni bir eserin hayali douyordu. Birgn "Birden haykrd hr
Anadolu /Ya devlet baa, ya kuzgun lee!" beytiyle Anadolu'nun yapt-
byk hamleyi, halktan alnm bir irade lnda topluyor, bir ba-
ka sefer de bir sabah gezintisini, "O bahar sabah uyandm erken/Lle-
li semtinde afak skerken" diye anlatyordu. Bu gezintiyi Yahya Ke-
mal, 1922 senesi 29 Mays'inin sabahnda yapmt. O sabah erkenden
kalkm, surlara gitmi, Kerkeporta'y ve bilhassa fetihten bahseden b-
tn mverrihlerin "Byk Gedik" adn verdikleri Edirnekap ile Top-
kap arasndaki "Beinci Asker Kap"y gezmiti. Bu gedik, muhasara
esnasnda Fatih'in byk topunun hamleleriyle almt; Bizansllar
bunu mteaddit defalar rmler, Trk ordusu tekrar tekrar amt. Ni-
hayet 29 Mays sabah, gne henz domadan balayan hcumun son
dakikasnda, Ftih o zamanlar yalnz on bin genten ibaret olan yenie-
ri ortalarn o gedie yldrm gibi boaltt; orada Bizans mdafaasnn
kumandan olan Jstinyani yaraland ve hcum askeri bir anda Teodos
surlar denilen iki kat surun arasna girdiler ve mdafileri kltan geir-
meye baladlar. O aralk ehrin iinde rumca "ehir alnd! ehir aln-
d!" lklar koptu. Yahya Kemal Bizansl mverrih Ducas'dan oku-
duu bu vak'ay o mays sabah, tek bana dolat surlarda bir daha
yaamt; "stanbul'u Fetheden Yenieriye Gazel", bu gezinti ile Du-
cas'n anlatt hcum hikyesinin tesirlerini nakleder:
"Vur pene- Al'deki emr akna
Glbangi smn tutan pr akna
Ey leker- mfettih' 1-ebvb vur bugn
Feth- mbni zmin o tebr akna
Vur deyr-i kfrn stne rekz- hill in
Gelmi bu ehsvr- cihangr akna
Dsn elengi Rm'un eilsin ser- Firenk
Vur Trk' gnderen yed-i Takdr akna
Son savletinle vur ki alsn bu srlar
Fecr- hcum iindeki Tekbr akna"
Trk epik iirinin incisi olan bu gazel, tarih bir vak'ann etrafn-
da toplamaya muvaffak olduu telkin unsurlarnn shhati itibariyle de
bir mkemmeliyet nmunesidir. Yukarda anlattmz vak'a ile yeni-
eriler, hakikaten bu fetihte "leker-i mfettih' 1 -ebvb'', "kaplar
aan ordu" olmaktadrlar, stanbul'un fethi din bir tebirdir ve feth-i
mbindir; Trk hcumlar tekbir ile balard. Yenieriler Hac Bekta
Vel'nin manev himayesinde idiler ve nihayet Trk milletinin Orta As-
ya'nn sonsuz geniliklerinden kalkp ark Roma'nn hudutlarn
kt'ada benimsemesinde ve payitahtn ahin szlleriyle zorlama-
snda en yksek mansyla bir kader ehresi vardr. Hlsa, ses ve ha-
yal mkemmeliyetinin bir mucizesi olan bu manzumeyi, hakikatte b-
tn bir tarih realiteler rgs yapmaktadr.
stanbul'un fethinin beyznc yldnmne ait bahislerin gaze-
telerde sk sk yer ald bugnlerde, bu gazel, bana birdenbire, bu fet-
hin gen yalarma karm canl bir hatras gibi grnd. Zanneder-
sem iirin ve san'atn en byk srr da burada, alkadar olduu her e-
yi bizim iin ahs bir sergzet yapabilmesindedir.
Cumhuriyet. 28 Temmuz 1942, ur. 6447
TRK STANBUL
Tbir Yahya Kemal'indir ve her zaman olduu gibi geni manl-
dr. nk stanbul iin bize ait her eyi iinde toplar. Trk stanbul bi-
zim damgamz tayan, bizim hviyetimizi alm istanbul'dur. Bun-
dan hatta yz sene evvel byle bir tbire ihtiya yoktu. nk o za-
manlar stanbul'a, biraz bozulmu olsa bile tek bir zevk hkimdi; hal-
buki Tanzimat'tan beri bu zevk tek bana deildir. Onun iin ' Trk s-
tanbul" tbirinde ehrin btn maceras vardr. Bu yapc zevk nedir?
Hangi esas unsurlara, hangi byk izgilere dayanr? Bu kk maka-
lede bunun zerinde duracak deilim. Bizim nesil dahi onu saf eklin-
de gremedi. Birok hususiyetlerini hafzadan ziyade muhayyelede
aramaya mecburuz. Biz burada bu hviyetin nasl deitiini gster-
meye alacaz.
Her ehir deiir. Her ehrin mnevveri, halk klar bu dei-
meden zaman zaman ikyet ederler. Hayat gmlek deitirdike el-
bette ki en canl taraf olan ve insan hayatnn deta temaslaryla teek-
kl eden ehirler de deiecektir. Byk edebiyatlarn ounda bu de-
ime ve ikyetler belli bal temdir. Balzac'm romanlarnda deien
Paris iin yazlan sahifeler byk bir cilt yapar. Anatole France'ta, bir
arkeolog zevkiyle artk ortada bulunmayan eski binalar, kendi vasfla-
riyle gstermeye alan sahifeler dolusu ilenme ve zntler vardr.
Bugnn iirine ehir hayatn canl bir tema gibi geiren, hatta byk
ehir nevrozunu ilk defa bulan Baudelaire, en gzel iirlerinden birine
"Paris deiiyor" lyla balar. Hausmann'n Fransz bakentine
tam bir tasarrufla hereyi alt st ettii, deitirdii, gzelletirdii se-
nelere tesadf eden bu iirin mersiyemsi havas bizi artmamaldr.
T romantiklerden beri Paris ak aydnlar snfn sarmt. Hatt sanat
ve modalar bizzat Paris'in kendisinde tayordu. Hausmann'n dehas
btn bir anlay ve zevki rahatsz etmiti. Baudelaire, 'Paris deii-
yor" derken mesud ocukluunun mesud senelerinde, babasyla bera-
ber oturduu mahalle ve kona, ilk hret zamanlarnda baba miras-
n deta prense bir israfta sarfederken yaad Saint-Louis adasnda-
ki evini, mrnn en veld senelerinde ilhamn toplad kaldrmla-
r, eski meyhaneleri, gecelerinin ounu geirdii eski Hain, hlsa
gndelik hayatna sr, asalet zevki, tarih, iir, bin trl eyi birden so-
kan ve zaman zaman onu bir iki gibi sarho eden Paris'i kendine ben-
zeyen btn bir sanatkr ve amatr kafilesi namna mdafaa ediyordu.
Halbuki deime gzel ve yerinde idi. Eski Paris, ondokuzuncu asr or-
tasnda oynad role uygun bir kla giriyordu. Yeni teknik ve imkn-
lar ehirlerin hayatn deitirmiti. Nfus artm, snflarn birbirine
kar vaziyeti deimi, hfzsshha, emniyet telkkileri deimiti. Ha-
usmann da Paris'i Baudelaire kadar, Baudelaire'in duygu ve dnce
arkadalar kadar ve stelik bir ehirci ruhuyla seviyor, onu byk bir
gvercinlik kurar, bir avul hazrlar gibi gelecek nesillerin hayat iin
hazrlyordu.
Bu misali Londra iin, baka Avrupa ehirleri iin de oaltabili-
riz, istanbul byle deimedi. O olduu yerde zld. Hayatn icab-
laryla zevki yan yana yrtmek imknlarm aramaya frsat bulmadan
kh yeninin hcumuna urad, kh eskinin beklenmedik ykln gr-
d. Bu zln bir ka sebebi vardr; bunlardan biri ehrin kendi
bnyesinden gelir, istanbul'daki ahap bina tarz, asl sivil mimar
eserleri, hi olmazsa ev ve konaklar zamana kar ok mukavemetsiz-
diler. Hemen iki senede bir ehrin mhim bir ksmn silip spren
yangnlar, ehirde cami, hamam, medrese gibi ta eserlerin haricinde
eski eser brakmamt. Bu yzden istanbul'da muhafaza edilecek ey
-byk ve ta binalar hari- ehrin umum manzarasyla, tesadf veya
srpriz peyzaj diyeceimiz i kelerdi. Tanzimat vaka bunlara pek
dokunmad, fakat Beyolu'nun hi de zaruret olmadan bugnk ek-
linde douu, bu umum manzaray ok zarara soktu. Dier taraftan bu
mukavemetsizlik srekli veya sreksiz her nevi imar ve deitirme ha-
reketini ehir iinde tamamiyle serbest brakyordu.
Sonra Paris, Hausmann'n eline getii zaman gittike inkiaf
eden bir ehirdi. Ondokuzuncu asr ortas Fransa's, ngiltere'ye hak-
kyla rekabet edebilen zengin bir Fransa idi. Dnya servetinin yarsn
bankalarda topluyordu; Paris, Londra ile atba gidiyordu. Halbuki s-
tanbul byle deildi. Tanzimat'n, ehre Avrupa'dan rendii gzle
bakt zamanlarda mparatorluun iktisad hayat gittike kyordu.
Eski ifti imparatorluu ne artlarn yeniletiriyor, ne de hak-
kyla hudutlarn koruyabiliyordu. Camiadan her ayrlan para, iktisa-
den baka merkezlere balanyordu. Hemen bir asrdan beri Karadeniz
ticareti zerindeki mutlak hukukumuzu kaybetmitik. Vaka 1832,
1850 senelerinin istanbul'u, ticaret dnyasnda Londra'nn bir ei sa-
ylyor, stanbul'a her adm atan seyyah Boaz' seyrsefer klyla
Times
4
n azna benzetiyordu. Fakat bu geni faaliyeti hibir yerli te-
ebbs beslemedii, gmrkler ald, yerli sanayi durduu iin ne
mparatorlua, ne de ehre byk bir faydas olmuyordu. li Paa'nn
giritii yerli sanattan himaye ve tanzim teebbs, nne geilmez
bir yangn gibi drt taraf saran bir buhrann ge kalm bir tedbiri idi.
Gerekte devlet borla geiniyordu. phesiz Tanzimat ricali belediye
ve imar ilerinden biraz anlasalard, her ey altst olmadan, borla
harla olsa da, bize nisbeten tanzim edilmi bir stanbul brakrlar, bir-
ka cadde aarlar, ehrin baz semtlerini dzenlerlerdi. Fakat ehirci-
likten anlamyorlard, Rumeli imendifer yolunu Saray bahesinden
geirmeleri bunu gayet iyi gsterir, istanbul'un en gzel, en gze ar-
pan tarafn bylece feda etmilerdi.
Bununla beraber devir zarur olarak yapc idi. Hayatn icaplar
ve devlet messeseleri deitike stanbul yeni bina kazanyordu. Fa-
kat burada da Tanzimat'n talihsizlii ie karr. Ondokuzuncu asrn
byk bir zaaf vardr; mimarsiz asrdr. By, ehemmiyetliyi, hat-
ta ilerledike, topluluk fikrini ve icablarn bulur. Fakat husus bir s-
lb bulamaz; bu ancak yeni bir malzeme ve teknikle olabilecek eydi.
Onun iin asrn sonunda Eiffel kulesinde kendisini modern teknie
teslim edene kadar eski slplar arasnda, beceriksiz bir simyager gi-
bi onlar birbirine kartrr. Barok, rokoko, rnesans, greko-romen,
meydanlar Fransz klsii, Ruskin kanalyla ingiltere'ye ve oradan et-
rafa geerek Venedik, hatt Endls mimarsi, asrn sonuna doru son
Alman ampir slbu, hepsi birbirine karyordu. Gzmz Avru-
pa'da olduu iin tabiatyla biz de ister istemez bu yeni binalarda bir
eklektizme gidecektik. Vaka stanbul'da o devirde kendisine hs ok
gzel bir sivil mimar tarz vard. Fakat bu ahap mimarydi, onu taa
geirmek, son derecede kolay ilenen bu malzemenin telkinleri ta
gibi g ilenen bir malzemeye nakildi ki ilk admda lzumsuz kal-
yordu.
Yldzl saa, oymal pencere pervazn taa nakletmekle, tala
yaplan tezyinat al veya betona nakletmek arasnda fark yoktur By-
le bir ey yapabilmek iin ilk devirlerin safiyeti, hatta ina ve tezyinat
usllerinin din bir hviyet sahibi olmas lzmd. Tan salbeti ister is-
temez baka bir nizamda bir dzenleme, ss ve alma isteyecekti.
te Tanzimat stanbul'a devlet eliyle bu kark anlay getirdi.
Bunlarn iinde Aziz devrinin cephesi greko-romen taklidi karakolla-
ryla, Taksim'deki yklan klann Endls usl kule ve pencereleri,
Kuleli mektebinin Venedik saray tarz dikkat edilecek noktalardr.
Bylece i avluya veya baheye alan geni kemerli kap yerine,
iki tarafl, geni sahanlkl merasim merdivenini almakla, stunu i re-
vak yerine cephede kullanmakla bir zevkin hudutlarndan brne
gemi oluyorduk. Gerekte ise bu zevk deiiklii kinci Mahmud'un
ahlanm at stnde resmini yaptrd gn balar. nk eski mera-
simde ahlanm at yoktur, hatta hareket yoktur. Skn ve sknet var-
dr. Avludan divan ve sofaya geilir, orada sakin, vakur ba eilir. Sa-
ak plr, konuulurdu. Ferman, hutbe gibi minberden okunurdu.
imdi ise hkmet konann veya klann nnde toplanlacak, ieri-
den merasim elbiseleriyle devleti temsil eden ahs kacak, yksekten
kalabala hitap edecekti. Bu bastonun, merasim klcnn, ayakta kar-
lama ve kabuln binasyd.
Eski Zeyneb Hanm ve Fuad Paa konaklarn ehirliye o kadar
sevdiren ey, bu merasim merdiveninin yokluudur Zaten bu tarz bi-
nalar daha ziyade resm binalar oluyordu.
Fakat Tanzimat'n asl zevk hezimeti bunlar deildi. Bunlar ehir
iinde ve en gze arpacak yerlerde olsalar bile be on binadan ibaret-
tiler. Halbuki btn Boaz, yava yava Erenky taraflar ve amlca
tepeleri, skdar stleri sivil mimarmizin en gzel devirlerinden biri-
ni yayordu.
Asl tehlike stanbul'un drt asr kendi bnyesinde yabanc bir r-
g gibi tad Beyolu'nun birdenbire, Tanzimat'n verdii yeni im-
knlarla genilemesinde ve aaya, denize doru tamasndayd.
Lamartine'in 1832'de ssl, muhteem bahelerini methettii
srtlar Avrupal binalarla dolunca, stanbul ufku hi tanmad bir sert-
lik kazand. Eski saray bahelerinden balayp, engelky' dnerek
skdar'da tamamlanan o ltif ve hayal glgeler manzaras, bu kat-
lkla bir trl uyuamad. Asl garibi, Tanzimat'tan beri o kadar mem-
leketimizde zihniyet deiiklii olduu halde Beyolu'nun bu inkia-
fn hl nleme areleri aranmamasndadr.
ehrin asl besleyici faaliyetleri Beyolu'nun dnda olduu hal-
de hl asl byk himmetler oraya sarfolunmaktadr.
Bugn skdar tepelerini ayn tehlike beklemektedir. Harem is-
kelesinden balayarak Paa limanna giden kydan amlca'ya kadar
ykselecek --eski tbirle syleyelim- eddad binalarn, stanbul'u bir
kska iine alacan, mid ederiz ki, imdiden dnenler vardr.
Eer skdar'n ikinci bir Beyolu gibi aasz, ufuksuz, mill karak-
tersiz inkiafna birgn yol verilirse asl istanbul ve kendi zevkimiz
gerekten ezilir. Tophane'nin, Cihangir'in, Fndkl stlerinin aasz
bina kmeleri, ehir anlaymzn, ehir iindeki eski Dyn- Umu-
miye binas istisna edilirse, ilk byk malbiyetidir. Bu malbiyeti
geen harpten sonra Boazii'nin yklmas tamamlad. Krk odal,
drt be sof ah, haremli, selmlkt yalnn bahe ve korularyla, Rume-
li iftliklerinin, Arabistan'n, Msr'n kaybndan sonra devam imkn-
szd. stanbul'un yirmi sene iinde bir kk mstahsiller ehri olma-
s keyfiyeti erge Boazii'ni deitirecekti. Fakat yazk ki bu zl,
eski yalnn yerine yeni bina eklini bulmadan oldu.
imdi Boazii, Tarabya'nn lks rhtmyla Anadoluhisar ve
engelky arasndaki zevk farknda tereddt ediyor. Hibir asaleti ol-
mayan mnsz ve havasz bir lksle, kk imknlarn gelii gzel ta-
sarrufuyla ve kolay faydalarn telkiniyle eski istanbul'un bu mcade-
lesi nasl halledilecek?
Ben yle sanyorum ki, Trk stanbul'un kaybolmamas ancak
Boaz'a ve skdar'a verilecek ekille kabildir. Bunu bir baka yaz-
mzda mnakaa etmeye alacaz.
Cumhuriyet, 16 Eyll i946, nr. 7932
STANBUL'UN MARI
Eski stanbul'un -son bir buuk asrdan bahsediyorum- byk
bir zaaf vard. Son derecede fakir ve byle olduu iin her trl kay-
da kar istihfafkr ve grlmemi derecede teebbs sahibi bir snf,
ehrin ine gelen taraflarn tufeyli bir nebat gibi birdenbire sarar ve
yerleirdi. Medeniyetimiz, din, devlet otoritesi, ahlk bu inkraz devir-
lerinde fakire kar ok itaatli olduu iin bu istilnn nne kolay ko-
lay geilemezdi. En basit shhat koruma kaidelerinin unutulduu, b-
yk salgnlarda lenlerin yatak yorgannn tabi bir ekilde pazarlarda
satlp kullanld, bir karantina nizamnamesinin yaplp tatbik edile-
bilmesi iin 80 seneye yakn gizli bir mcadelenin lzm geldii bir
devirde bu biraz da zaruri idi. Onun iin hayatta fakirin saltanata ben-
zer bir imtiyaz vard. Bugn medreselerimizde, surlarn etrafnda ve
hatta bazan zerinde, Sleymaniye cmiinin altndaki dkknlarda bu
tasarrufun, ehir iin tehlikeli olmasa bile rahatsz edici bir cild hasta-
lnn son tahammrlerine benzer merkezleme noktalar hl vardr.
Beyolu tarafnda ise Kurtulu'u Kasmpaa ve Taksim'e balayan
vadi ve eteklerde hibir medeniyete balamak imkn olmayan fakir,
fakat byk ehirlerle pek uyumayan ekilde mstahsil bir yn
hemehrinin hibir medeniyete balamak imkn olmayan bir nizam-
szlar orta-an devam ettirdiklerini hepimiz biliyoruz. stanbul'un
yeni ehri en aa Hugo'nun Notre-Dame'da anlatt haerat yata
kadar eskidir. Bu kk bakiyyelere ramen fakir saltanat yava ya-
va stanbul'dan kalkmtr. imdi "rastgele"nin imtiyaz, garip tasar-
rufu balad.
urasn syleyelim ki, fakirlik kendiliinden muhasara altnda
bir eydir. Taklidi tabiat ddr. deta bnyev rahatszlklara benzer;
cemiyet hayatnda da kendi kendisini tasniften, srasna girmekten, ge-
riye, grlmeyen taraflara ekilmekten holanr. Bu kibarla ne kadar
tufeyli ve mteebbis olursa olsun, setii mntkalarn dna pek k-
maz. Meer ki bu noktalar alma kolaylktan vesaire dolays-iyle g-
znnde noktalar olmasn.
Halbuki bu yeni hastalk byle deildir. Rastgele, meder; ."yetin
emrindedir; onun vastalarn, imknlarn ve bazan en yenide, yeninin
yenisinde srar etmek artyla kullanr. Rastgelenin ardnda kendi mek-
teplerimiz, mnevver yetitirme messeselerimiz, aydnlarmz vardr.
O konforu sever, mizansenden holanr, paraldr, hatt bir bakma
zevk sahibidir; hesaplarn, menfaatlerini, keyfini iyi bilir. Balkonun,
taraann, iein, krmz rtl tentenin, yaz lesi rahavetiyle k
rpermesinin tadlarn karmak ister. Tpk sinemalarda ve renkli ma-
gazinlerde olduu gibi mrnn -kendisinden ziyade- bakalar iin
bir rprezantasyon olmasn, grlmeyi ve hayl olarak zihinde sakla-
nlmay ister.
Bilmem, son zamanlarda memleketimizi saran ve zevkimizi, ya-
ay eklimizi altst eden, stanbul'un baz semtlerine eski bir ehir-
den ziyade bir nevi mimar tecrbeler memleketi manzarasn veren
moda binalardan bahsettiimi anladnz m?
stanbul'un gerekten baka hibir yerde bulunmayan srpriz
peyzajlar, deta sokak ve ev haline gelmi ruh haleti denebilecek sa-
natkr ve asil keleri birbiri ardnca kaybolurken, beri tarafta bir zevk
buhranndan baka bir ey olmayan bu yenilik hevesi gittike artyor
Flaubert'in "Bouvard ve Pecuchet" adl bir roman vardr. Bu iki
bekr dost, gnn birinde ellerine geen mhimce bir serveti, retici
halk kitaplarndaki eylerin tatbiki urunda tketirler. iftlik alrlar. O
kitaplardaki gibi ziraat yapmaya balarlar. Ar retirler, mey vaclk ya-
parlar ve sonunda tam bir iflsla -tabi hiss bir macera da karr- tec-
rbeyi kaparlar.
stanbul yava yava Flaubert'in iyi niyet sahibi kahramanlarna
benzemeye balad. Dar memleketlerde kan magazinlerdeki btn
I S T ANB UL : U N I M A R I
mimar plnlar, ahs fantezilerle zenginleerek tatbik ediliyor. Yava
yava Singer diki makinesi, tablal amdan, sefertas, dii etajeri, o-
cuk oyunca klkl evler, in pagoduna veya Babil kulesine benze-
yen, daha iyisi hibir eye benzemeyen apartmanlar, bir arsann man-
tk d hendesesini veya hendesesizliini behemehal ve sonuna kadar
istismar iin her trl nisbet fikrinin dna km sekiz, dokuz dilli
acayip drt duvarllar, Beyolu'ndan Kadky ve Suadiye taraflarna,
oradan da Boazii'ne gemeye balad. | ^
Hl stanbul iin hi olmazsa orta halli servetlere mahsus bir ka
standart ev tipi tesbit edemememizden, hl inaatn ya paraszlm-
zn zaruretleri veya fantezimizin hafiflii tarafndan idare edilmesine
raz olduumuzdan, ehrin en gzel yerlerini, sahibi -kimin tasarrufun-
da olursa olsun- ehir ve cemiyet olan peyzaj lan stste kaybediyoruz.
Suadiye ve Anadolu kysn ne kadar abuk kaybettik ve acayip
mimar nasl ancak yeni rakslarn lgnca modasnda ei grlen bir
sr'atle ilerledi. Her taraf brd. Bir ksm halkmz imdi sayfiye
diye Allah'n scanda cam bir kavanozda oturup rahat rahat terliyor,
bir ksm ikametghn tekil eden balkon, taraa, veranda kalabal
karsnda kendi evinde "nehari" dmi pansiyon yaamann aresini
aryor. Fakat modern ilerledi, zaferlerini stste kaydetti. Nis, Honolo-
lu, svire da, imal talya, Hollanda hepsi geldi, Trk bahesini,
nasl betonarme!i toprakta saksya dizilmi sardunya iekleri ve k-
k fayanstan hayvan, noel baba heykelcikleri yendiyse, kapal pan-
curlan, vakur cephesini en zarif Venedik veya Viyana dantelsndan
daha zarif ekilde ssleyen o nisbet mucizesi, rahat, oturakl Trk kk
ve yalsn be asr bu toprakta da deneye deneye bulduumuz en g-
zel ev eklini ylece yendi.
Bugn bu moda yava yava Boaz' istilya hazrlanyor. imdi-
den baz semtlere kaybolmu gibi bakabiliyoruz. Nasl Fatih'ten Edir-
nekap'ya kadar btn caddenin iki tarafn ve arkasndaki yangn yer-
lerinde deta birer iarete benzeyen mnferid binalar, hlsa yeni ve
esefle syleyelim, salam yaplan eylerin ounu kaybetmi isek ya-
rn da eski Boaz' hatrlatan tektk yerleri, Anadolu kysn zevkimi-
zin cenneti yapan keleri ylece kaybetmeye hazrlanmalyz.
Meer ki iklimimize, ehrin kendisine, mimarmizin geleneine
uygun, eldeki eserlerle uyuabilecek, onlar tekzib etmeyecek bir veya
birka yap eklini tesbit edelim ve inaat dediimiz ey, resm, ahs
her eklinde tam bir kontrol altna girsin.
Boaz'n istanbul ehirciliinde ve mimarisindeki husus yeri d-
nlmezse, gerek ehir ve gerek zevkimiz bundan ok ey kaybede-
cektir. Boazii, msikmiz gibi, eski mimarlmz gibi bizi biz y^nan
ve biz olarak gsteren eylerden biridir.
Yazk ki resm ve yan resm kurullar bile bunu gznne almyor-
lar. ehrin en gzel taraflar amel hayatta, iyi kurulmu iktisad bir
makine iinde byk hibir kymeti olmayan baz kolaylklara ara-
buk feda ediliyor. Tekrar ilk makalelerdeki noktalara geldiim iin
mahcubum. Ortaky'den Bebek'e kadar olan kmr depolarndan bah-
sedeceim. Kmr phesiz candamarlanmzdan bilidir. Kmrn bu-
gnk hayattaki yerini hibir ey alamaz. Bununla beraber kmrn
yeri kmrlktr. Nasl gene bugnn hayatnda ayn derecede daha
mhim rol sahibi petrole hrmetimizi gstermek iin yatak odamzda,
komudun stne kolonya diye ie ie petrol dizemezsek, nasl evi-
mizde kmr salona, yemek odasna yp brakamazsak ehirde de
ayn eyi yapmalyz. Bugn Boazii'nin en gzel yerleri kmrlk-
tr. amar da ok lzumlu eydir. Fakat temizini dolapta, kirlisini a-
marlkta saklarz. Nakli kolaydr, abuk boalr, abuk doldurulur di-
ye kmrmz Boaz'a sermekte mn ne? Bu gaflette srar edenle-
re, karacieri veya barsaklar darda ileyen -farzedelim effaf- bir
adamn karsnda ne dneceklerini sorarm?
Bugn stanbul'un ok gzel br yerinde. Kurueme'de bir kmr
adas var. Corafyadaki adn bilmiyorum. Fakat bir iek adas olabi-
lirken, yaz sporlarnn gzel bir merkezi olabilirken kmr adal ya-
pyor. stelik -sanki bu talihsizliini kimse almasn diye -kmr y-
nlarnn kenarnda yle kke bir de nbeti kulbesi var. Tpk
raan Saray'nn enkazn, rhtmna ylm bir yn demir hrda-
vatla beraber bekleyen kulbenin bir minyatr. Hlsa, Boazii'nde
kmr deposu, Hali'te mezbaha kadar ar ve hazin eydir. Birisi eh-
rin shhatiyle, br shhat kadar lzumlu olan zevkiyle oynuyor.
I S T A N B U L * U N I M A R I
Hayr, Trk istanbul'u kurtarmak lzm. Bu belki biraz masrafl
ve klfetli olur. Fakat salam bir programla arabuk yaplabilir. Tek-
rar edeyim, byk imar hareketlerinden bahsetmiyorum. O bsbtn
ayr bir eydir. Devlet programna stanbul'un kendisini deil, hinter-
landn mstakil bir mesele gibi alana, istihsal art ve ekillerini dei-
tirene kadar stanbul'un iman sadece bir satran tahtasnn karelerini
izmekle kalacaktr. Fakat stanbul'u kendi z ekirdei etrafnda,
onunla uygun bir kla sokmak meselesinden ve imknlarndan bah-
sediyorum.
stanbul bu ehreyi tekrar kazand zaman, bizim zahmetlerimi-
zi bir ka misli ile bize abuka deyebilir. nk bizim milliyetimi-
ze ve zevkimize sahip bir stanbul derhal kendine mahsus bir hayat ya-
ratacak ve etraf kendisine doru ekecektir. Elverir ki o melez levan-
ten zevkini ve onun taklitkr ruhunu, bir de eski alardan kalma en
kt miras olan kaytszl, bu gzeller gzeli ehrin ilerinde kkn-
den brakmaya alalm.
Cumhuriyet, 23 Eyll 1946, nr. 7939
BRAHM PAA SARAYI MESELES
Son zamanlarda Topkap Saray mzesi mdr Sayn Tahsin
z' n bir yazsyla (Tanin Gazetesi, 7 Ekim 1947) stanbul'un bu bit-
mek bilmeyen davas tekrar tazelendi. Matbuatmzn, ilim adamlar-
mzn, hatt yaad ehri seven her vatandan zerinde durduu da-
va udur
istanbul'un imar ilerini zerine alanlar ve baz idarecilerimiz,
Sultanahmet cami'inin karsna den ve teden beri brahim Paa sa-
ray diye tannan, 16., hatta baz unsurlaryla galiba 15. asrdan kalma
bir mimari btnnn yklarak yerine yeni Adliye Saray'nn yaplma-
sn istediler. Tahsin z' n gzel makalesinde anlatt gibi, istan-
bul'un en eski Trk eserlerinden biri olan bu binann banda kopan bu
frtnann iki safhas vardr. Birinci safhada hapishane binas denilen
ksm, gene ayn btne dahil baz eserlerle ykld.
Bugn Fuat Paa trbesinin alt yanndaki sokaktan Divanyolu is-
tikametine yryenler, bu yklan ksmn arsasn ve bilhassa Mimar
Hayreddin yaps olmas ihtimali ok fazla olan bir salon bakiyesini
grrler. Bu ksmn ykma ameliyesi biter bitmez bir nevi tereddt ba-
lad.
ikinci safhas, bu ilk ameliyenin esirgedii iki mhim binann ya-
ni asl brahim Paa saraynn 17. ve 18. asr bandaki minyatrleri-
mizden bize beyaz cephesiyle o kadar in glen bina ile, yanban-
daki binann da yklarak istanbul'daki btn adliye tekiltn, baro-
suyla, alkadar messeseleriyle, ariviyle byke bir binann burada
yaplmas arzusuyla balar.
Yukarda sylediim yoldan yryenler yklmas istenilen bu
mhim binann arka tarafn grrler. Ufak bir himmetle tanzim edile*
cek mahiyette olan bu bina iki dl', kubbeleri, bacalanyla istanbul'un
sayl denecek kadar az olan gzel eserlerindendir. On taraftan ise ta-
pu binasnn arkasnda kalan cephesinin ancak kk bir ksmn gre-
bilirler.
Asl Adalet Saray
9
nn yarglarmzn kalbi ve halkmzn byk
vicdan olduuna inanmakla beraber bu byk ehirde adaletimizin en
gzel ve en asil binalardan bitine sahip olmas, hatt bu binann milli-
yetimizi tarih iinde bir kat daha gzel yapan bu vasfa lyk, onu d-
ardan hakkyla temsil edecek kadar mkemmel bir bide olmas he-
men herkesin arzusudur. Bilhassa stanbul gibi dank bir ehirde
Adalet Saray'nn i merkezlerine yakn, nakil vastalar itibariyle gi-
dip gelmesi kolay bir yerde yaplmas da gene ayn suretle temenni
olunan bir eydir.
Fakat bu artlarn mutlaka Sultanahmet cami
9
inin karsnda bu-
lunduu kolay kolay iddia edilemez. Hele bu yeni binann yaplmas
iin an'anesi t Kanuni devrine kan bir binann, o kadar tarih hatra-
snn ortadan kaldrlmasna raz olmak imknszdr.
Sultanahmet fetihten beri mill tarihimize mal olmu bir yerdir.
Tesadf bu meydan o tarzda donatmtr ki, Msr stunu, Bizans bi-
desi, Trk cami
9
i ve sivil mimari eseriyle kendiliinden, evvel bu top-
ran maceralarm ve sonra da mimar zevkimizin din ve sivil iki eh-
resini verir.
Bizim burada yapacamz, daha iyisini yapamazsak, bu binay
ufak bir tamirle olduu gibi muhafazadr. Asl ehircilik budur.
brahim Paa saraynn bir ka trl ehemmiyeti vardr. Evvel
16. asrdan olmasdr. Bu itibarla Sultanahmet cami'i ondan sonradr.
kinci olarak sivil mimar eserlerimizdendir. Herkes bilir ki, yurdu-
muzda din eserlerin byk bir ounluu muhafaza edilmitir. Fakat
sivil mimar eserler, saraylar, kkler, konaklar yangn ve isyanlarla
harab olmutur, yle ki koca stanbul'da, Topkap Saray hesaba katl-
mazsa, han, kk, yal olarak on, onbe eser ancak bulunabilir. brahim
Paa saray tarih srasyla bu husus mimarnin en evvel yaplandr. Bu
cihetle esiz bir vesikadr. Sonra, artc derecede gzeldir, asildir.
Biraz himmetle kr kr parlayan Ur bide olur. Ona dokunulmamak
icabeder, hatt icab ederdi. Yani hapishane binas dahi yklmamal,
mmknse tamir edilmeliydi. Hatt tamiri ve nlerinin alarak Sulta-
nahmet'in karsnda bu byk btn, zevkimizin, getiimiz merha-
lelerin insanla dorudan doruya konuan ahitleri olarak kalmalyd.
Fakat olan oldu. Sayn Tahsin z'n dedii gibi, bu mazi eseri tehlike-
li bir ameliyat geirdi.
Kalan ksm binann en mamur tarafdr ve dediim gibi ok g-
zel eserdir. Onaltnc asr Trkiye'sinin btn sihrine sahiptir. O kadar
zaferlere ahid olmu, o kadar ordularn ahin dizileri gibi serhadlere
szldn, zengin ganimetlerle dndn grm, muhteem d-
nlerde elenmi, kanl isyanlarda canl bir mahlk gibi yaralanm,
hlsa bulunduu yerden drt asrlk tarihin iyi kt maceralarnn ak-
tn grm bir bina. Byle bir binay ortadan kaldrmak, btn bu
hatralarn zerinden snger geirmekten baka bir ey midir?
Bir ehirde hatralar ve tarih yalnz kitaplarda yaarsa, o ehir
kendi zamanlarn kaybetmi demektir. nk asl canl hatralar, za-
manla kutslik kazanm, tlsmn usta eli dokunduu iin canlanm,
ruh sahibi olmu maddenin tad hatralardr.
Ben stanbul imar ilerinin mesuliyetini tayan bir adam olsam,
deil ibrahim Paa saray gibi ayakta duran bir binay ykmak, ecdad
elinden km kk bir ta parasn yerinden oynatmak iin yz de-
fa dnr ve galiba yzncsnde gene yerinde brakrdm.
nk bu ehri gzelletireyim derken fakirletirmekten, hayat
soysuzlatrmaktan ekinirim. Bu ehir en byk zenginliini mazisin-
den alr. Onu, nesiller nnde yaattka zengindir.
Baka memleketlerde 50, 60 sene evvele ait bir kahve, adn de-
itirirse veya yklrsa sanat ve edebiyat lemi yerinden oynar, ahsa
ait ve o kadar kan dklerek elde edilmi tasarruf haklan bile mnaka-
a edilir, "Burada Verlaine her akam aperatifini alr, dostlaryla konu-
urdu..." diye on senede bir, bu binann artk yok olmasna aklanan
kitaplar kar. Bizse stanbul'u durup dururken canl bir tarihinden
mahrum etmeye kalkyoruz.
Kald ki bina gerekten gzeldir. Arkadan grnen iki dl', kub-
beleri ve bacalanyla batan aa tarihtir. Trk rnesansnn ne aydn-
lk bir rya olduunu, imdiki haliyle, daraacnda Mansur'u hatrla-
tan bu iki zaviyeli cepheden seyretmeli.
Bunlar o cinsten eserlerdendir ki, ancak saknlmaz kader mahi-
yetinde darbelerle yokluuna katlanlr ve byle olunca da frtna ge-
er gemez ilk frsatta plnlardan, hatralardan, yazl ahadetlerden is-
tifade edilerek yerine konulur. Fakat kendi elimizle ykmak... Asla! Bu
mill vicdana kar bir gnah olur.
Yarabbim, u stanbul'da, hi Trk iri, Trk romancs, Trk
ressam, Trk tarihisi, Trk mimar yetitirmeyecek miyiz? Bunu is-
temiyor muyuz? Dardan gelen ve bizi her an kendimizden koparma-
ya alan o kadar kudretli cereyanlarn, gzmzn nne dikilen s-
rkleyici aheserlerin karsnda, i adamna, bizim ryamz doya do-
ya seyredebilecei bir ke brakmaya neden raz olmuyoruz?
Bilmiyor muyuz ki bir medeniyet, her eyden evvel derin mazi-
den gelen bir kltr ylmas, bir kltr toplanmasdr. Bu ylmann
banda ehir ve mimar eserleri gelir. nk nesilleri asl terbiye eden
onlardr. Her mimarlk eseri bulunduu ehrin hayatn bir ev tanrs gi-
bi farkna vardrmadan idare eder. Onlarn kalabal ruhumuzda yle
bir konser yapar ki, mrmzde bir kere olsun onu dinlemek frsatn
bulursak, bir daha kaybetmemek artyla kendimizi bulmu oluruz.
Sonra ne uysal tanrlardr onlar! Her dediinizi yaparlar, her eit
hayata intibak ederler, ite brahim Paa Saray'nn elde kalan ksm...
O kadar debdebeli, velveleli istihalelerden sonra gzellik ve asalet iti-
bariyle kendisiyle hi llemeyecek o hantal tapu binasnn arkasna
gemi, ambar vazifesini sessiz sedasz gryor. Ne diye yklr, ben
anlamam.
Her mimar eseri mill hayatn bir koruyucusudur. Bu koruyucu
tanrlar kaybede ede cemiyet bir gn devam fikrini kaybeder. Biz asr-
lardr, dman bir lemin ortasnda, yangn ve ate iinde milliyetimi-
ze kurtarc bir tlsm gibi sarlm olarak yaadk. O duygu sayesinde
varz. Ne zaman ki milliyetimizi braktk, o anda bamza felketler
yad. 1-918'den sonraki stanbul'u hatrlayn. Her mimar eseri bizim
iin neydi? Kim o zaman bir ta yerinden kmldatmaya raz olurdu?
Eserlerimize o zaman nasl sarlmtk? Haklydk. nk biliyorduk
ki, milliyet dediimiz, bir dil, mill hayata intikal etmi ekilleriyle bir
din ve ahlk, bata mimar olmak zere bir yn sanat eseri ve tarih
hatrasdr.
Milliyetimizi yapan eylerle oynamaya kalkmayalm. nk
mefhumlar zedelenmeye gelmez.
Sayn Tahsin z'n ve bu saray etrafndaki mnakaaya onunla
beraber atlanlarn haklar vardr. (Muharrir, bahsettiim makalede
rahmetli Yunus Nadi ile olu Nadir Nadi'nin ve Hseyin Cahid Yal-
n'in bu mevzu etrafnda neriyat yaptklarn ehemmiyetle syler.)
brahim Paa Saray yklmamaldr. O, Trk tarihinin bir abidesidir.
Trk eliyle yklamaz. Hibir eski binay kendi elimizle ykamayz.
nk onlarn hepsi bize, mrmzn bir devama bal olduu-
nu, zaman boyunca uzanan bir zincirin bir halkas olduumuzu hatr-
latr. Bu zincir, o mucizeli devam duygusuyla mill hayatn kendisidir,
"ite u bina, benden drt yz bu kadar sene evvel yapld. Bir Trk us-
tas tarafndan yapld. Bana kadar geldi. Benden sonra da devam ede-
cek. Ben ona bakarken, benden evvelki nesillerle bideiyorum. Sanki
onlar bende yayorlar ve ben onlar gibi geniliyor, byyorum ve
dorusu da budur. Bu binay cedlerim benimle seyrediyorlar ve ben de,
benden sonra gelenlerle onu seyredeceim. O halde zaman insanolu
iin sanld kadar dman deildir. Hereyin stnde insanolu de-
vam edebiliyor." Niin bu kurtarc hutbeyi iimizde susturmal?
*
Sonra yeni bir bina yaptrmak iin eski ve gzel binay ykmakla
kazancmz ne olacak? Arsa m? stanbul haritasna bir gz atn. Bo
yerden ok ne var? brahim Paa hamamn ve Karagz Mehmed Efen-
di camii gibi tam onyedinci asr bandan kalma bir aheseri feda ede-
rek atmz bulvarn iki yan bo duruyor. Pekl Adalet Saray'mz
buraya yaplr ve trl kazanc birden yaparz. Yeni ve gzel bir bi-
na yaparz, ibrahim Paa Saray olduu yerde kalr. Sonra nnde a-
lan geni tabiat manzarasyla zdlk yapan bo bir yer, hem de en ilek
bir cadde de kapanr. Ve hatt, ehrimiz de sklet merkezini tekrar ka-
zanr. nk stanbul
9
un asl sklet merkezi, asl ehir, Fatih-Aksaray -
Bayezid aras olmaldr.
Evet, brahim Paa Saray*m ykmakla tek bina kazanrz. Adalet
Saray
9
m baka yerde yapmakla bina kazancmz iki misli olur. Kald
ki yeni yaplacak binay Sultanahmet'in ezici rekabetinden kurtarmak
gibi bir kazancmz olur. zah edelim:
Sultanahmet camiinin karsnda yapacamz her bina zayf d-
er. nk cami, dnyann sayl mimar bidelerindendir. Bizim eski
mimarmizle lebilecek mimar slbu azdr. nk cins mimar-
dir. Hem tesalbleri ok derin, hem de uzuvlamas ok mantkdir.
Sultanahmet, byklkle zarifi o derecede birletirmitir ki onun ya-
nnda ne ahs olmak, ne de onu taklid etmek kabildir.
Taklid etmek kabil deildir. nk ondaki ktlelerle oynay, o
beyaz uu, o amud frlama ancak tek bir salonu, tek bir toplan yeri-
ni gznnde tutarak elde edilmi bir neticedir. Adalet Saray gibi pra-
tik gayesi ok ayr olan bir binada bu hamleyi koyamayz. uradan, bu-
radan dn alnarak ilve edilecek mahall renk de byk bir yardm
yapmaz. Senelerdir eskinin peindeyiz, fakat o bizden srrn gizliyor.
nk yoktur, sadece byk bir slbun, btn bir taazzuvun karsn-
dayz. Bu taazzuvu imentodan yaplacak bir bina imdilik veremez.
Orjinal olmak gtr. nk yeni malzeme ile ve onun icaplarn
dinleyerek yaplacak bu bina, btn hrriyetlerini kulland takdirde,
mehur Alman emesi'nin ok byk mikyasta ve baka cinsten bir
ei olur. Yani hatalann en by olan, zevk hatas olur. Yeni bir mil-
let zevk hatas yapabilir; fakat bizim gibi o kadar byk miraslara sa-
hip, hem yurt, hem millet bakmndan tecrbesi emsalsiz bir topluluk
byle bir hatay yapmamaldr.
Vaka Sultanahmet camii, bu aheser, bu hatay daima tashih ede-
cektir. nk karsna dikilecek her binay yer, ezer; madem ki tepe-
sinden bakacaktr, madem ki gnein orkestrasna sahiptir ve drt asr-
dr bu mehteri alar, onun karsna dikeceimiz binadan hayr yoktur.
Yaptmzn sene sonra aleyhinde bulunuruz. Gemite iyice
tecrbesi vardr.
Yeni mimarnin kudretine ve faziletlerine inananlardanm. Bug-
ne ait her ey benim iin bir davadr; nk yaadm zaman severim.
Bugnk mimarye gelince, ayr malzeme ve ayr imknlarla ortaya
kt iin oradaki ihtillin ok esasl olduuna kani'im. Aynca mi-
marlarmzn almalarn da yakndan bilirim. Elbette gnn brinde
bize ait bir slp doacaktr.
Fakat bu tecrbeyi tarihin mal olan bir meydanda yapmayalm.
Her kadn mcevheri sever, fakat kendi kulan kestirip yerine t
tan bir kulak veya benzeri kymetli bir ss takmasn isteyecek kadn
yoktur. Sultanahmet meydan ufak bir dzeltilme ile esiz bir btn ha-
line gelebilecek bir zevk taazzuvudur. Oraya, kendi bnyesine dahil ol-
mayan eyleri sokmayalm. Bu taazzuvu cami idare eder. Maestro odur.
Bir yanda Ayasofya ve nc Ahmed emesi, daha sonra Fatih
zamannn nefis hamam, asl Sultanahmet camii, bir set aasnda ca-
mi'nin klliyesi, bu kadar esiz eseri toplayan bir meydana yakacak
ey btn bu mazi eserlerine meydan okuyacak bir bina deil, o byk
ananelerden gelmi bir kvlcm olan brahim Paa Saray ve onun ya-
nndaki eski binadr. Bunlar meydana karlsn ve buras artk brakl-
sn. Biz sadece gelip geerken onu dinleyelim.
Hele milletleraras bir msabaka ile Sultanahmet camiinin kar-
snda baka bir milletten bir mimarn eserinin dikilmesi bsbtn aca-
yib olur. Bu meydan, mill tarihin yorulduu teknelerden biridir. Mil-
letleraras msabaka yeri deildir. Zaten o msabakay biz be asr ev-
vel kazandk.
Yeni binann behemahal bu tarafta yaplmas lazmsa, Firuzaa
camiine -tekrar edelim, Sinan yaps bir mcevherdir- nefes alacak
saha brakmak artyla, daha yukarda cephesi Divanyolu'na alan ve
enine olarak Fuad Paa trbesine kadar uzanan bir binann yaplmas
en dorusudur. Bu yeni Adalet Saray, yukarda Mimar Hay reddinin
olmas ihtimalini sylediimiz salonu muhafaza eder ve bir bahe ile
de meydana iner. Bittabi mimarlarmz uzaktan olsa bile, Sultanahmet
camiine bakacak cepheyi, tek iddias onun kurduu ahengi bozmaya-
cak ekilde rahat ve yumuak bir slbla yaparlar. brahim Paa Sara-
y'nn n de temizlenirse meydan kazanm oluruz.
Bu dvada garpl ilim ve sanat anlay da bizimle beraberdin B-
yk eserleriyle bize Anadolu'nun din ve sivil mimarsini o kadar iyi
tantan M. Gabriel'den bahsettiimi okuyucularm elbette anlamlar-
dr. Tahsin z, makalesinde M. Gabriel
9
in son toplantdaki mdafaas-
n anlatyor. Zaten baka taraflardan da bunu dinlemitim.
Emin olabiliriz ki M. Gabriel'e, bu fikirleri sadece bizim iin ok
faydal ve erefli olan Trk dostluu syletmiyor. O tam garpl fikir ve
sanat adam olarak konuuyor. Biliyor ki, Sultanahmet meydan bu-
gnk ehresiyle artk unun bunun tasarruf edecei bir yer deildir;
bizim olarak btn dnyann maldr ve 16. asr Trkiye'sinden kalma
bir eserin durup dururken yklmas lzumsuz bir fedakrlktr.
Bu insaf, M. Gabriel gibi Fransz zek ve irfannn hakik prens-
lerinden biri olan insandan beklemek zaten hakkmzd. Hakik Garp
dn budur: Gzeli, iyiyi ve asli nerede bulursa sevmek.
ehrin be yznc fetih yln kutlamaya alrken onun en g-
zel kelerinden birini bozmamz aklmzdan karmalyz. Yerine ko-
yamayacamz her ey, bizim iin sonuna kadar kymetlidir ve mu-
kaddestir. En byk iar ve kudret kayna milliyet duygusu olan h-
kmetimizin bu meseleyi kat'i ekilde halledeceini ve brahim Paa
Saray'nn yaama hakkn koruyacan byk bir imanla mid ediyo-
ruz. Ykmak, yapmak iin olsa dahi daima zararldr ve hakik yapc-
lk ilve etmektir.
Cumhuriyet, 6 Kasm 1947, nr. 8341
EHR
Geen gn, ok sevdiim ve fikirlerini daima ekici bulduum bir
dostum, bana: "Sence sanat meselelerinde en g dvamz hangisi-
dir?" diye bir sual sordu, tik nce gafil avlanarak dncenin tembel-
lii iinde: "Vazge!" diye cevap verdim. "Btn dvalar gtr, yle
olmasayd, o kadar ihtimali beraberinde tayan "dva" kelimesiyle
onlardan bahsetmezdik. Zaten br meselelerden ayrp stnde dur-
mamz bile bunu gsterir." Dostum beni az ok tanyanlardandr. Tale-
belerimin, ar ara kendi aralarnda kullandklar o sevimli tbirle, bo*
verdiimi anlad. Gerekten de yle idi.
Sabahleyin erkenden evime gelmi, beni Yldz bahesine gtr-
mt. Masmavi, k mevsimi hakknda btn bildiklerimizi inkr
eden tatl bir gn altnda dolayorduk. Kararm gmten ok ha-
yl! parmaklklara benzeyen yapraksz aalar, onlarn skt araln-
dan ar viyolonsel sesleri gibi konuan yemyeil serviler ve amlar ve
nihayet gzmz her takldka bizi bilmediimiz iklimlere aran l-
civert ve yaldzl deniz, beni birdenbire alabildiine vre yapmt.
Fakat, arkadam yle insan rahat brakan cinsten deildi. Belki de iki
eyle birden ve ayn kuvvetle megul olmasn bilen yaratllardand.
ster istemez dncesinin izinde yrmeye mecbur oldum. "Bel-
ki, dedim, haklsn! Balangta hakikaten isteksizdim. Fakat bsbtn
de yanl bir ey sylemedim. Madem ki beni mecbur ediyorsun, daha
ileriye gideceim ve diyeceim ki, hayatmzda kark, iinden kl-
maz hale gelmemi hibir mesele yoktur. Bugnn gei devrinde her
ey bize biraz da tehditkr bir muamma ehresiyle geliyor. Tarihimizin
acayip bir devrindeyiz; Bir buuk asrdr sren bir medeniyet deitir-
menin neticesi olarak hayatmza hkim olan ikilik, her eyi gletir-
di. Kalbimizle dncemiz, iyi niyetlerimizle i tiy adi armz hep birbi-
riyle arpyor. Sonra dikkat edin ki, bu hadlerin kendileri de sabit de-
ildir. Bende iyi niyet olan, brnde itiyad, brnde hissi bir mese-
le olan, bir bakasnda akln tek icab. Belki de, gelecek nesiller iin
bugn yaayanlarn en ayrc vasf, bu devaml atma olacak. Senin
neslin, benim neslim, bizden sonra gelenlerin nesli iin "Onlar, haki-
katen g bir devirde, btn meselelerin azd, etreflletii, gr-
lerin ikizletii, zletii bir zamanda yaadlar." diyecekler ve biz-
i m srf bunun iin merak edecekler ve sevecekler."
Tabiyem aikrd. Dostumu dncesinden ayrmak ve bu sakin,
sadece aydnln velvelesiyle dolu saati rahata tadabilmek iin bir
kelime tufanna tutmak istiyordum. Devam ettim:
"Kald ki, hayat hibir zaman meselesiz ve dvsz olmamtr.
Zanneder misin ki, Socrate'n veya MedicisMerin devrinde, Endls ve-
ya Badat saraylarnda. Selim ve Kanun! devirleri aydnlarnn toplan-
d Edirnekap kklerinde hayat meselesizdi? O zamanlarn adamlar
iire, mimarye, resim veya heykeltraye, musikye olmu bitmi ey-
ler gibi bakyorlard. nsanolu, daima bir meseleler kndr. Yaamak
her an kendimize sorduumuz bir yn suale cevap vermekten baka ne
olabilir? Biz sormasak bile onlar kendiliklerinden bize gelirler. Fakat
bugn, artlar bsbtn deitii iin iler daha bir kart, daha gle-
ti." Gzlerim, bahenin son iekleri arasnda kimbilir benim fark et-
mediim hangi kokunun vadine kaplm gidip gelen, bir balerin gibi
st ste kavisler izen bir arda, szm bitirmi gibi yaptm.
Gerekten de bu gzel sabahta ne diye bunlan dnmeliydi? Va-
kitsiz bir bahar drt taraftan hcum ederken, deniz byle yaldz iinde,
gkyz bu kadar mahmurken, meselelerin duvar nnde terlemenin
mnas var myd?
Fakat dostum bu fikirde deildi. Kendisine doru yaklaan ary
eliyle kovalad ve bana: "Meseleye gel, sorduuma cevap ver!" diye
srar etti, "Gzel sanatlarmz iinde en g dva hangisidir?" ster is-
temez ary, gnei, kular ve denizi braktm.
- iir, dedim, elbette ki iir...
Dostum bam sallad:
- Hayr, dedi. iir artk umunu mesele olmaktan kt. Altm se-
nedir btn dnyada iir, irler iin yazlyor. Bir de, imdi eletirme-
ci adn vererek, sanatn ve yapt ii biraz daha kavranmaz hale ge-
tirdiimiz mnekkitler iin. irler onlarn elinden veya iyi niyetinden
kurtulur kurtulmaz, dorudan doruya niversitelere geiyorlar; fakl-
te almalar ve doktora tezleri oluyorlar. Bundan iki taraf da menaun.
Bir taraf, btn bir anlalmamazlk talihi iinde kendisini anlayan bir-
ka mstesna ruh bulduu iin... brleri de teden beri imrendikleri
kozmografya limlerine benzediklerini dnerek. Hemen hepsi her
gn yeni bir yldz gibi yan banda oturan ve yaayan kefediyor.
- O halde mimar?...
- O da baka trl kmazda. Hem uzun zaman bizim iin mese-
le olamaz. Biz ehir mefhumunu kaybettik. imizde fkaraln niza-
m kuruldu. Bilir misin ki, paraszlk tek bana mhim bir mesele de-
ildir! Fakat fakrn nizam bir yere yerleip de hayat idare etmeye ba-
lad m, iin tesi yoktur. Biz oktan beri ehir fikrini kaybettik. Bu ni-
zamn emrinde yayoruz. Yahut da ondan kayoruz. Ve durmadan bu
yzden, bu gzelim ehri harcyoruz. Bu artlar iinde mimari stne
nasl konuursun? Bak u stanbul'daki hayatmza! bidelerimiz bir
baka gurbette, biz baka gurbetteyiz. ehrin yans bo. br yans
gecekondularn, kk imalthanelerin emrinde. Biraz imkn olanlar
da, hergn ya budayacak bir koru buluyorlar, yahut da istedikleri kr-
da adr kurar gibi mahalle ve semt kuruyorlar. Bugn Levent, yarn
bilmem neresi.
Dostuma resimden ve heykelden bahsedebilirdim. Fakat bu sefer
de Nuri tyem'le Zht Mridolu'nu harcamaktan korktum. Bir yn
sevdiim eser, inandm zek kurban olacakt. Hibir fikri, ne de kim-
seyi mdafaa edecek halde deildim. Sz ona brakmak en iyisiydi.
- Peki, dedim, yle ise ltfet, sen syle...
Bana dorudan doruya cevap vermedi; brakt yerden dn-
cesine devam etti:
Hi Sleymaniye'nin altndaki vakf dkknlara dikkat ettin
mi? O mcevher gibi eserlerin perianlk manzarasna. Biz ehir fikri-
ni kaybettik. Onu harap kamyonlarn enkazna, acayip kaptkatlara,
cengelde av arayan yrtclar gibi dolaan, yahut bekleyen dolmulara,
her cinsten ve her tarihten tat parklarna, pasl soba borularna, insa-
n diken diken eden satc seslerine braktk. Hi sen baka bir memle-
kette byke bir yolda sekiz, on bo taksinin ayr ayr istikametlerde
manevra yaptm, nakil vastalarnn sirk kaps rtkanlar gibi
mteri ardn grdn m?"
"Yedi metre uzunluunda bir sokakta, be dakika iinde, sekiz
"modern terlik" satcsnn, on be sebze satcsnn beraberce bar-
dklarn iittin mi? Nerde eski istanbul? Harapt, fakir ve biareydi.
Fakat kendine gre bir hayat ve slbu vard. Her meslek bir ocakt.
Her mal satcs, husus bir makamla maln satard. ehir, bir terbiye-
nin ve zevkin etrafnda teekkl eden mterek bir hayattr. Mimar bu
hayatn asl byk slbunu yapar. Vaka dn olduu gibi, artk orkest-
ra efi vazifesini grmez ama yine de varln hissettirir. Ona doru
yrdke hayat o memlekete mahsus bir renk kazanr."
"Bruges, Gand, Venedik gibi mimar ehri olan yerlerden bahset-
miyorum. Onlar modern hayatn ve kendilerini btnyle verdikleri
makine medeniyetinin ortasnda bir Ortaa ryas gibi btn bir ruha-
niyeti muhafaza ediyorlar. stanbul, hi olmazsa din bidelerinin ok-
luuyla, bir tarafndan bu ehirlere benzer. Fakat tam onlar gibi olma-
s iin ok geni ve byktr. ehirlerimiz iinde Bursa daha ziyade bu
ie msaittir. O Bursa ki, ovasn yava yava anlalmaz bir ehircilik
gafleti dut yapran kemiren bir ipekbcei srs gibi yiyip bitiriyor.
Yaknda Bursa ovasn ormanlarmz gibi hazin bir masal olarak hatr-
layacaz. Bununla beraber eskiden kalma bir slbu muhafaza edebi-
lirdi. Nitekim gen mimarlarmzn hepsi bu endie iinde rpnyor-
lar. Fakat, dedim ya, paraszln iimizde kurduu o korkun nizam
buna engel oluyor. Sonra, itiraf etmeli ki, baka bir ey daha var. Bir
ey ki, bizi ayor. Dnya yeni bir mimar slbu peinde. Yeni malze-
me, yeni hayat utlar hemen her memlekette az-ok bir buhran yarat-
t. Bilmiyorum, hangi muharrirdi, Avrupa medeniyetinin bir Iskenderi-
ye devrini, yani, her cinsten slb, estetik nazariye, inan ve felsefenin
birbirine kart ve istikllini kazanm an bir fertiliin bu yzden
hayata hkim olduu devirlerden birini yaadn sylemiti. Hani o
eski Roma*da kendisine bir frna benzeyen mezar yaptran zengin f-
nncnn hikyesi. imdi biz o devire kendi artlarmzla girdik. Yani
daha keskin ve daha aresiz olarak. nk baka memleketler bu cins-
ten salgnlara kar kendilerini korumasn ok iyi biliyorlar. Hayatlar
hereye ramen trl yollardan gelen bir murakabenin altndac Siz
stanbul'dan baka bir ehirde ehzade Camii cinsinden bir binann
karsna bugnk Belediye Saray'nn kolay kolay yaplabileceini ta-
savvur edebilir misiniz? Sultanahmet meydan gibi drt medeniyetin
nabznn birden att, tan drt ayr dilden o kadar stn ekilde ko-
nutuu bir meydann bugnk eklinde kalabilecei aklmza gelir
miydi? ehzadeba'nda bir yanda Sinan, bir yanda Bozdoan Keme-
ri'nin ihtiam ve sonra o acayip ser kubbesiyle belediye binas... Bun-
lar yetimiyormu gibi, minaresinden baka bir mnas olmayan Bur-
mal Mescid'in yeniden inas. Haydi Eskiler hayr sahiplerinin iyi ni-
yetlerine kar gelememiler. Dnyann en gzel katedrallerinden biri
olan Seville Katedrali'ni behemehal yaayanlardan rahmet isteyen bir
yn dindarn gayreti yle kaplam ki, Endls dehasyla spanyol
gururunun birbiriyle sarmadola olduu o canm mimaryi gremez-
sin bile... Bereket versin, namaz saf halinde klnr. Bu sayede camile-
rimizin iini rahata grmek, paras olann tasallutundan kurtarmak
mmkn olmu. Bu det girmemi bize...*'
- Ne o, sen restorasyona taraftar deil misin? diye sordum. Her
millet yapyor. Fransz, Alman katedrallerinin ou hemen hemen ba-
tan yaplm gibidir. lerinde iki cihan harbi yznden iki defa yap-
lanlar bile var.
Arkadam, sanat ve ehir meseleleriyle bizim kadar alkadar ar-
y bir daha kovarak cevap verdi:
Elbette taraftarm. Ama hakikaten deen esere. Mesel esiz
bir eser olan Sultan Han gibi... Anadolu'da bir yn harap aheser var
ki, her trl zahmete deer. Byk eserler elbette restore edilmeli. Ve
hibir surette kaybedilmemesine allmal. Fakat Burmal Mescid gi-
bi toptan yklm, ikinci dereceden bir eser, ehzade Cami'inin gzel-
lii iin olsun feda edilebilir. Ben ehzadebaf hym. Semtin her ta-
na ayn ayn balym. Fakat behemahal eski halde olmasn isteyemem.
Zaten asl enteresan taraf, o minaredir. imenle evirirdik, olur biter-
di. Haydi Burmal Mescid'den vazgetik, ya o hibir eye benzemeyen
cami'in tam karsndaki Hokadem Kalfa Mescidi?
"Bak dostum, Valery'nin bir cmlesi vardr ki, btn hayatta bir
dstur olabilir. Bu byk ir, her sabah dncelerini yazd defter-
lerden birinde, gen bir mesiekdana soruyor: "Her eyden evvel ba-
na syleyin, mukavemetiniz nedir? Nelere kar koyuyorsunuz?" Ben-
ce ileriye hamle kadar, ki hayatn btn yaratc sun oradadr, bu mu-
kavemetin de bir yeri vardr. nk hakikatin muzaffer olmas gerei-
ni ancak onun sayesinde buluruz. Gittike artan teklifleri, o mukave-
met sralar ve seer. Biz bu mukavemet fikrini kaybettik. nk mu-
kavemet demek yeniye kar srtm evirip oturmak demek deildir.
ili cami'inde yaptmz gibi. Mukavemet, her an uyank olmak de-
mektir. n siperdeki nbeti bl gibi. Bizim mukavemetimiz yok.
Demin fkaral itham ettim. Servete kar da yok. Ne eskiye, ne ye-
niye, hibir eye mukavemet edemiyoruz."
izdii hazin tablo karsnda ikimiz de akn sustuk. Sonra bir-
denbire tekrar balad:
Bilir misin ki, biz ehrin sahibi deiliz. Sadece iinde oturuyo-
ruz. Devletin veya belediyenin bir misafiri gibi. Ve bandan beri bu
byle. Eer aksi olsayd, iki milyon nfusu olan ve Trkiye'nin serve-
tinin, i gcnn aa yukar sekizde biri toplanm olan bir ehir, bir
opera binasnn yaplmas iin on be sene sknetle, rahatla bekler
miydi? Hakikat bu ki, yapc olarak ehrin hayatna itirak etmiyoruz."
Arkadam sualini unutmu gibiydi.
- yi ama, sen en g dvamzdan bahsedecektin. Ve mimariyi de
bu uurda reddetmitin. imdi ise bsbtn unuttun.
Hayr, dedi, unutmadm. Msik dvamzdan bahsedecektim.
Fakat daldm. Ama fena olmad. Dncelerime bir zemin buldum.
Bence en mhim dvamz msik meselemizdir."
Ahmet Hamdi T a n p ma r m st anbul Ra dyos u i i n haz r l ad bu konuma vefat
zer i ne r a dyoda yay nl anmam t r .
Aziz dinleyicilerim, yazk ki bana verilen vakit doldu. Arkadam
da, ben de o gn isizdik. Kular, imenler, kuru yapraklar ve son i-
ekler arasnda konutuklarmzn hepsini onbe dakikaya sdrmam
imknsz. sterseniz bu sohbetin gerisini gelecek aya brakalm. Hepi-
nizi sevgi ve sayg ile selmlarm^).
M/M, 16 ubat 1962, nr. 56*
KENAR SEMTLERDE BR GEZNT
Bundan iki yl nce bir mays sabahyd. stanbul'un Kocamus-
tafapaa ile surlar arasndaki o geni ve fakir semtinde tek bama do-
layordum. Byle gezintileri dima Yahya Kemal ile yapardm. Tan-
yanlar bilir ki Yahya Kemal ile beraber olmak, onu dinlemek bir lez-
zettir. Fakat onunla stanbul iinde dolamak bu kelimenin hudutlar-
n aan byl bir ey olur. nk bu byk airin mucizeli tarafla-
rndan biri de bu ehrin dehasn duymu olmasdr. Adn stanbul'a
balam hibir sanat adam, onun kadar stanbul'u tarihi ve talihiyle
benimsememitir. Denebilir ki o, bu ehri ve onun zamanlarn ahs
bir macera gibi yaamtr. Bu gezintilerde byk bir canlandrma
kuvvetinin derinletirdii, deta bir ruh haleti ekline soktuu salam
ve geni bir tarih bilgisi size her an baka bir devrin zevk ve hayat uf-
kunu aar. Nesiller, maceralar ve hatt insanlar, mrlerinin tad ve
acl ile nnzden geer. Fetihler, bozgunlar, ihtilller, adm ba-
nda rastlanan sokak, mezar, eme, cami adlarnn arasndan, bir b-
yde olduu gibi, umulmadk bir abuklukla maher kalabalklar ak-
trlar ve bir ka husus izginin, bir iki fkrann rengini ve mnasn
verdii bu kalabaln ortasnda, bu canlandrmaya vesle olan isim
(eme, cami, mezar veya sokan bize hatrlatt adamn ismi), ha-
yatnn en karakter verici hususiyetleriyie, mahremliklerinden henz
ktnz bir insan gibi, size hayatn rten binbir srrn arasndan g-
rnr. Hlsa, canl bir tarihin iine katlm olursunuz. Zaman kerva-
n sizin iin yolunu deitirir ve gerisin geriye, tesadflere gre men-
zil menzil sizi tar.
O gn bu sohbetten mahrumdum. Kendi kendime ve kendi l-
lerim iinde kalmtm. Ba bo, tozlu yollarda yryordum. Dn-
celerimi, grdm eylerden ok, sabahleyin okuduum gazeteler,
dinlediim havadisler idare ediyordu. Cihan harbi ykc bir kasrga gi-
bi devam ediyordu. Cepheler, onlarn bizdeki yz olan tahminlerle
beraber, mukavva kkler gibi yklyordu. Sefalet, alk, hepsi bu ka-
srgann arkasndan garbe doru akyordu. Ve btn bunlar beni insa-
nolunun talihi zerinde dnmeye gtryordu. stersek bu dnya-
nn ne kadar gzel ve mesut olabileceini dnyor ve bunlarn arka-
sndan etrafma bakyor, bu harap semtlerin macerasn bir sembol gi-
bi gryordum. Bir ehrin sadece bir semtine bu yz verebilmek iin
ne kadar zaman ve ne kadar vak'a, hdise lzmd! Ka fetih, ka boz-
gun, ka hicretle bu insanlar buralara gelmiler, hangi ykllar ve ya-
pllardan sonra bu gr alabilmilerdi? Bu semtin meyva veya in-
san yz gibi byle olgunlaabilmesi iin ka lmn, ka dnsz
veda'in, ka gurbetin ve ne kadar gzya ve midin tecrbesinden
gemesi lzmd... Bamn stnde, insan her an bir sonsuzluk duy-
gusu ile ezen lekesiz ve ok mavi, rahmnlii bize ok uzak bir gk-
yz vard. Ve etrafmda, her admda, bahar dediimiz mucizenin, iki-
de bir rastladm yangn yerleri ve harap eserler arasnda daha art-
c olan fkr, tabiatn insanolu ile alkaszln gsteren genlii,
neesi vard. Anlar, yaban otlar arasnda vzldyordu. Erik ve badem
aalar iek amt. Ykk duvarlardan byk ve yeil aalar asma
baheleri gibi sarkyordu. Ve ben, onlarn arasndan, stanbul'u ihtiyar
bir ana yz gibi seyrediyordum.
stanbul'un bu izbe mahallelerinde dolamak kadar retici ey
pek azdr. nk btn bakmszl ve harapl iinde size stste
btn tarihi verir. Eski imparatorluk, Tanzimat, i hayatiyle, yni en
kuvvetli tarafndan bu semtlere girmi olan son devir sarma dola, be-
raber yaarlar. Taksim'de, Talimhane'de satc sesi bile sizin iin yeni-
dir. Buralarda ise, hakik mnsnda yeni olan bile tam mansyla ya-
am grnr. urada, geceleri tkrtsn iitecek olursam rperece-
im muhakkak olan servilerine kim bilir ka asrn duas ve rahmnlik
mdi sinmi geni ve serin bir ziyaretgh avlusunda, o kadar zaman-
dan beri lmle kar karya kalm olmasndan deta habersiz bir va-
laf evinin penceresinden, banz kaldrp bakacak olsanz, tpk yz
yl evvelki byk annesi gibi rkerek beyaz perdenin altna saklanacak
bir gen kzn sesi, size en son Amerikan filminin arksn dinletir, be-
ride, narnn byk glgesindeki rahatlk, insan bir iklim deitirmi
gibi baka bir zamana hazrlayan kk kahvede (phesiz IV Meh-
med devrinde veya yenieri vak'as gnnde gene vard) gen bir o-
fr, yasland mabet duvaryla hi barmayan teknik bir dille maki-
neden bahseder. Biraz tede, naslsa ayakta kalm byk ve ahap bir
Hamd devri konandan btn bir harem cvlts gelir; fakat iyi bak-
tnz zaman bu cvltnn, mkemmelliinden deilse bile modernli-
inden hi phe edemeyeceiniz bir orap fabrikasndan, bir dokuma
tezghndan, hlsa fakir ehirli kadnn hayatn yeni bir istikamette
tanzim eden, ailenin ve evin artlarn deitiren bir almadan geldi-
ini anlarsnz. Sonra, ahap evleri, kk asma veya salkm ardakl
emesi, gnee serilmi amar, ocuu, kedisi, kpeiyle, mescidi
ve mezarlyla, ykkl imknsz bir Roma gibi gze arpan medre-
sesi ile mahalle, hepimizin ocukluumuzdan beri tandmz, saatle-
rini satc sesleriyle, sa solu dolduran grltsyle gzmz kapal
olarak tayin edebileceimiz mahalle, bugn kk tasvirlerini Ahmed
Rasim'in herhangi bir sayfasnda okuduumuz zaman bu satrlarn al-
tndaki tenkit fikrinin farkna bile varmadan garib bir hasretle zld-
mz Trk stanbul'un eski mahallesi... Beride, bir vezir debdebesi-
nin son izlerini tayan bir yangn yeri, kenarn otlar sarm kuyu bi-
lezikleri, alevin dilinden kurtulmu duvarlar ve bacalar ve bu ta y-
nlar arasndan, gen bir yan kaytszl ile zamana glen, iek
am erik ve badem aalar ve tede, ldkleri fetih gnnden beri
adn verdikleri soka bir nbeti blk sadkl ile bekleyen, koyu
yeile boyanm kabirleriyle olduklarndan ok kk grnen ehit
mezarlar, smsk rlm penceresinin altnda stste birikmi mum
erinlerinin isli bir oluk gibi ukurlat ve aaya, temele doru per-
kinletii evliya trbesi... Ve btn bunlarn stnde beyaz, iy, insa-
nolunun zamanna kar kaytsz, kendi hametinin iinden muzaffer
glen bahar gnei ve onun arasndan geldii iin insana daha kat g-
rnen, fakat penceresinde imtihana hazrlanan tbbiyeliyi bsbtn
baka ufuklara davet eden dans msiksi... Velhasl stste yaanm
bir zaman iinde, birok defalar kurulmu, bozulmu, erevesi kl-
m, fakat daima kendi kendisi kalm ve her defasnda bir evvelkinin
bir yn artn, mahiyet ve deerine bakmadan terkibinin iine alm
btn bir hayat... Dardan baklnca byk hi bir eye dayanmaz g-
rnen, ztrap ve sefaleti ilk bakta gze arpan bir yn talihin be on
mazi parasna tutunmas gibi gelen, fakat iine inilince mns dei-
en, yaama iradesinin btn bir destann veren bir hayat...
Bu destan o gn bana kk bir tesadf retti. Birdenbire irili
ufakl bir yn kz ocuu ile yolumun kesildiini grdm. Bulunduk-
lar yere, kyafetleri ne olursa olsun, derhal bir bayram enlii veren o
maskara kalabalklardan biri... Alaca renkte bir yn elbise, toza bat-
m yz ve bacaklar, bir yn krtma ve yapmack, naz ve huysuzluk...
Fakat bu seferkiler daha intizamlydlar, hareketleri ve sesleriyle ileri-
de geliecek kadnlklarnn btn ivesi bir gne kr gibi kulaa
batyordu: "Arabistan budaylar - Severler sevgileri, - Rumeli dilber*
leri!... - Kz sem almaya geldim../'
nsana ister istemez bu bahar gnnde birdenbire sanki hayatn
sarfederek sslenmi kk badem aalarnn maraz enliini hatr-
latan bu ark ve oyun beni bylemiti. Birdenbire byk bir hakika-
te uyanm gibi oldum.
Kimdi bu ocuklar? Hangi hicretin, hangi korkun felketin art-
idiler? Hangi kan ve lm kasrgas onlar yerinden skp bu surla-
rn dibine frlatmt? Bu suali oktan unutmutum. Zihnim t ocuk-
luumdan beri tandm bu ocuk oyununa, onun garib, hznl tr-
ksne dalmt. Ka nesil onunla elenerek, bu kk kzlarn yapt-
gibi, bu trky syleyerek bymt... Ve daha ka kz nesli, ka-
dnln henz tohum halindeki ivesini, ocukluun fantazisiyle kar-
trarak byle kr ta knta, birbirini ite ekie onu syleyecek, onunla
elenecek, onunla byyecek ve bir gn, olgun yan terbiyesi iinden,
onu tekrar duyduu zaman kendisini bir an ocukluun cennetinde bu-
lacakt?
Varsn artk Arabistan budaylar baka ambarlar doldursun, Ru-
meli bizim iin sadece bir hatra olsun; kaps geceleri bilek kalnln-
da srglerle iten kapanan kale yapl hanlarda oturan eski bezirgn-
lar ortadan kaybolmu olsun; varsn zamann ritmi, yaamak zaruretiy-
le bizi deitirsin... Ne kar! Madem ki bayat devam etmesini biliyor.
Bu ocuk oyunu bundan yzelli, ikiyz yl nce yine muhakkak
vard. Mesel demin kk bakiyesini seyrettiim Hekimolu Ali Pa-
a konann byk sofalarnda, mermer deli harem talklarnda ol-
duu gibi, onun yanbandaki mescidin avlusunda da kk kzlar yi-
ne byle birbirini tutarak, itie kaka, glerek ve birbirlerini payla-
yarak oynuyorlard. imdi benim artlarn dnemeyeceim bir ha-
yatn iinde yz yl sonra yine oynanacakt. Her ey deiecek, fakat o
kalacakt ve o olduu gibi kald iin biz de, bir yn deiiklik s-
tnden, yine eskisi olarak kalacaktk. te bu sreklilik, hayatn muci-
zesini yapacak, bu cvltl ocuk sesleri arasndan nesiller birbirine el
uzatacakt... Bu ocuk sesleri, hayattaki srekliliin en taze srryd...
Ulus, 6 Austos 1943
BURSA
BURSA'NIN DAVET
Niin Bursa'y bu kadar seviyoruz? Bu sevgi hayatn dnda bir
oyun mudur? Kendimize bir gzellik dini, gemi zaman kokulu bir
lem, inilerden, su seslerinden, kemer ve oymalardan, eski kumalar-
dan ve gemi modalardan, isim ve hatralardan bir dnya yaratp onun
iinde, o yapma cennette bir takm zihn uyuturucular veya coturu-
cularla yaadmz zamandan uzakta sarho olmak m istiyoruz?
Byle bir pheyi tayanlar elbette yanlrlar. Ne Bursa, ne de es-
ki zevkimiz ve san'atianmz bizim iin bu cinsten bir afyon hokkas
deildir. Bursa'ya zamanmzn grltsnden uzaklamak, bir hamam
kubbesi nlaynda kendimizi kaybetmek iin gitmiyoruz. Eskiyi zor-
la san'atkrca bir rya temini iin sevenlerden deiliz.
Zaten iir ve san'at, hibir zaman bu cinsten bir oymal lhid uy-
kusu, yahut fildii kule ryas olmamtr. Onun ryas daima en ve-
rimli ve devaml hareket, daima yaratc ve kurtarc hamledir. nk
asl hareket dta deil, ruhtadr. Darda seyrettiimiz, bizi abuk,
beklenmedik gelimeleriyle, kudretiyle o kadar artan, hatta zaman
zaman byklne hayran eden ey, ya bu ierdeki itiin bir aksi, i
halinde tercmesidir, yahut da onun yokluu, o ifasz mh fakirlii y-
znden kk realiteler tarafndan zaptedilmenin, onlara kapanmann,
onlar zerinde kk ve miskin hlyalar kurmann kendisidir.
San'atta ka yoktur. Gayesine adeta dikine kanatlanma vardr.
Goethe, "Bidayet'te hareket idi" derken bu iten gelen hamleyi syler.
Biyolojiden cemiyete ve ferde kadar btn hamleler ierdendir.
zembereklerle kmldanarak hayat kurar ve fethederiz.
Bursa, ite bu hareketin ta kendisi, byk ryay aksettiren ere-
velerden biridir. Onu ruhunun miracna ermekte olan bir millet, birden-
bire kendisinde bulduu hakikatlerin ifadesi olarak vcuda getirmitir.
Kurulduklar tepelerden kimi yelkenleri zaman rzgnyla imi
bir gemi gibi yol almaya hazrlanan, kimi zengin bir ie ekilite uur-
duu habercilerin selmeti iin bir duaya benzeyen camiler, o sarih e-
kil, aydnlk dnce ve tam uzuvlama mucizeleri, her adm banda
bizi saran feyizli bahar stmas, o yan din masal tarih, emeler ve sel-
sebili onlardan cokun akan ecdat isimleri, hlsa teker teker saymak-
tan yorulduumuz, yalnz Bursa kelimesinde hlsa ettiimiz sade tl-
sm dnya bizim byk realitelerimizden biridir. Onda en saf eklinde
kendimizi grdmz iin Bursa'y seviyoruz. Kurulu devrinin b-
tn iiri, fsunu Bursa'dadr. Bu fsunu, stnde ykseldii topra
kavramasn bilen ve o kadar asrdan sonra ilk gnlerin tazeliiyle bi-
zi saran mimar yapar. Btn hayat orkestrasn bir san'atn tek bana
idare ettii bir ehir grmek isteyenler -hi olmazsa vatanmzda-
Bursa'y grmelidirler. Evliya elebi, Bursa'ya "ruhaniyetli bir ehir-
dir" derken, bu gerei anlatyor. Bu mimar, kadm taunlarn yetiti-
i bir topra yeni bir dnya gr, yeni bir hakikat adna bir asra ya-
kn bir zamanda zapt eder.
Gelenek, Osman Bey'in "Gml" adl Bizans'tan kalma bir ya-
pya gmldn sylyor. Ne olduu pek de bilinmeyen bu binaya
verilen isim Trk muhayyelesinin Bursa'da ilk almasdr. "Gm-
l" adyla, keskiden ve ekiten evvel Trke Bursa'y bizim nmm-
za fetheder. O, fetih ordusunun Bursa'y sard tepelerden ehre ilk
bakdr. En ateli visal kadar feyizli bak... nk bu baktan bir
medeniyet doar.
Dorusu bu ki, ne Orhan, ne de Hdavendigr devirlerinin mi-
marlk eserleri yoktur. Halbuki isteseler yaparlard. Btn Anadolu'da,
ran, Suriye, Irak ve Msr'la beraber ok kuvvetli, kt'adan kt'aya,
hatta bazan ehirden ehire az ok deien -mesel rgp ve Divrik
gibi- bir Trk mimarsi vard. Fakat onlar yeni vatann kendine mah-
sus bir mimarsi olmasn istediler.
Filhakika bu onnc asr sonunda Anadolu bir vatan paras ol-
maktan kar; bir vatan olur. Malazgird'i istanbul fethi tamamlar. Fa-
kat Bursa, yolun yarsndan daha kuvvetli bir eydir. Onunla fethedil-
mi bir toprak anavatan olur.
Orta-Asya'da getiimiz yollarda ve dvtmz yerlerde b-
raktmz mimar eserleriyle Bursa ve znik'te balayan mimarnin
birbiriyle bir yn mnasebeti vardr.
Fakat Yldrm'la, Muradiye'yi ve Yeil'i yepyeni bir nisbet fikri,
aydnl yeni kabul ekli onlardan ayrr. Bu, artk Akdeniz'i, Marma-
ra'y gren, onun dehasn benimseyen bir milletin mimarsidir. Bu,
gnein dilini bilen bir konumadr.
Bu ayrl ve yeniden balay her sahada var. Bata dil olmak
zere bu devirde her ey yenidir, istanbul Trkesi dediimiz ey s-
tanbul'un fethinden evvel balar. Bursa, tarihimizin bir dnm yerin-
de, Anadolu fethinden sonra unsurlarn btnne sahip olan ilk istikrar
devrimizde, Yldrm zamannda hviyetini bulur.
O vakitten beri ova, aydnln billur kadehi kald iin, Hda-
vendigr, Yldrm, Yeil ve Muradiye, bu dnce ve vekarl k ara-
sndan yapldklar gnn imanyia bize grndkleri iin hep o byk
an dilini iimizde konuurlar.
Malazgirt'le stanbul fethi arasndaki zaman iinde Trk i dn-
yasnn byk merkezi vardr: Konya, Bursa, Ankara. Byk mn-
snda ilk hareket Konya'da Mevln ile balar. Fakat Seluk impara-
torluunun sonu ile bu rol bitmi gibidir. Seluk saray etrafndaki ce-
miyet dalp da daha sert, gklere daha yakn yeni insanlarn dnyas
balaynca Mevlevlik sadece bir zevk ve iir kayna gibi kalr. Bu
ocak btn tarih boyunca hayat besler; fakat dorudan doruya tesiri
grlmez.
Bursa ise fethinden biraz sonra manev merkez olur. Btn irat-
lar oradan gelir. Zaten an'aneye gre Horasan erleri onu fethetmitir.
Eski mverrihlerde bu serhat ehrinin fethini anlatan satrlar gerekten
dikkate lyktr. O zamana kadar sadece zht ve takva, sade kahraman-
lk mihverleri zerinde dnen mill tarih birdenbire yaratc bir hava ile
dolar, birdenbire i leme kaplarn aar.
Seluk tarihi bir destan havas ile balar ve devam eder. Sert, y-
rmeye ve dmeye hevesli, mesafeye susam insanlar birdenbire
bendini kran sular gibi taarlar. Anadolu Seluklularnn tarihi ve eh-
namenin hat seferlerini karlayan ksm, Osmanoullar'nn grn-
mesi bir airet hdisesi ve rfdr. Fakat Bursa
9
nn fethi bir din masa-
l olur. Birdenbire halk muhayyelesi coar: Geyikli Baba, Karaca Ah-
met ve bir yn evliya ad ortaya kar. Bu bir kltr karmas mdr?
ok iyi ve derin bir nadas gibi alttan gelen bir uyanma mdr? Muhak-
kak olan bir ey varsa, o devirde milliyetimiz, Tann'sn kendisinde ta-
yan gen milletlerin yaratc heyecan iinde idi, Timur istilsnn ge-
tirdii otorite karklndan sonra bir nevi ifti ve esnaf hareketi ya-
pan Hac Bayram'la Ankara'nn devri alr. Bylece Hac Bekta'tan,
Horasan erenlerinden sonra ikinci gbek teekkl eder. Fakat devlet
tekrar birliini kurunca Hac Bayram mridlerinin en ateli oca yine
Bursa olur.
Onbe ve onaltnc yzyllar boyunca Bursa, hatta stanbul'un
karsnda bile bir manev saltanattr. Ancak ftde' nin mridi Aziz
Mahmud Hda'nin stanbul'a geliiyle ikilik ortadan kalkar.
Bu kurulu a velilerini burada beyhude yere hatrlamyorum.
Onlar yaptklar ii biliyorlard. Onlarn murakabe ve dualar yalnz
cennetin kapsn, lmden tedeki hayat zorlamyordu. Byle olsa bi-
le onu yaparken yeni bir hayatn, yeni bir insann zerinde idiler. Bu i
lem mimarlarnn bir bakma en sonuncusu olan Hac Bayram bir il-
hsinde:
Ngehan ol ra vardm/ol r yaplr grdm
Ben dahi bile yapldm/ta u toprak arasnda
diye haykrr. Bu gzel beyitte bir milletin kendi imanndan yeni ba-
tan douunun btn srr vardr. Yunus Emre:
Taptuun tapusunda/kul olduk kapusunda
Yunus miskin i idik/pitik elhamdlillah
beytiyle ayn eyi tekrarlar. Bu iki manzume ve benzerlerinin mns
udur: Zaman iinde bizim bugnk halkas olduumuz bir devam zin-
ciri dvlyordu.
ite Yldrm devrinde balayan, elebi ve Murad zamanlarnda
kvamn bulan Bursa mimarsi bu i nizamn, insan hedef alan, onu
iten yourup ekil veren bu cokunluun mahsuldr.
Daha ziyade bir opera-komik kahramanna benzeyen Evliya e-
lebi'ye Bursa'dan bahsederken birdenbire slbunu deitirte > sep-
tik, komik izgiyi derhal bulan, ok defa elenmek iin elendiren
adama birdenbire "hlsa ruhaniyetli bir ehirdir" dedirten ey, ite bu
arlasrn tesinden bizi kendisine eken billrlam ruh kasrgasdr.
Evliya elebi'den daha septik olan, fakat zlim istihzas ve realizmi
ok defa onun safderunluundaki zenginlie eriemeyen Keeci zade
Fuad Paa'nn mehur yangn dolaysyla "Osmanl tarihinin dibacesi
yand!" l da ayn hakikati ifade eder. Bursa, milliyetimizin en g-
zel kaynadr.
Tarihimizin zaruretleri bizi bir zaman iin bu gzelliklerden ayr-
d. Bu ayrl onlar unuttuumuz iin deil, cansz bir tekrar yznden
onlar kendimizde devam ettirmek imknn kaybettiimiz iindi. im-
di baka trl kuvvetler ve baka trl bir anlayla onlara dnmek is-
tiyoruz.
Neyiz? Nereye gidiyoruz? ite hergn iimizde kilitlenen sual.
Yollarnda dolarken, camilerini gezerken, emelerinin sesini
dinler ve aalarnn hrtsnda dncemi uyutururken bu suallerin
cevaplarn, velev mphem bir rperme eklinde olsa bile, kendimde
duyduum iin Bursa'y seviyorum. O iimizdeki aydnln aynasdr.
Bu aynaya ve benzerlerine baktka san'atmz ferd bir hner ve-
ya kk bir hlya olmaktan kurtulacak, hayatn mucizesi olan deva-
m kendimizde bulacaz. Mimarmiz, resmimiz, msikmiz, roman-
mz ve iirimiz bizim olacak.
Bursa, imdiye kadar saklad el dememi mazi ryasyla ii-
mizde konuan en geni davettir.
Bursa, 4 Hazinin 1
4
MH. s. 5-7
BURSA YANGINI
Bursa yangn, baz gazetelerimizin bir milyara yakn tahmin etti-
i madd ziyanyla, Ulucami etrafndaki tarihi eserlerde yapt tahri-
batla hakikaten mill bir felket addedilebilecek hdiselerdendir. Bu-
nunla beraber son zamanlarda o kadar dikkatle tamir edilen kapalar-
da kmas ve etrafa oradan yaylmas bir tarafa braklrsa hi de
beklenmiyecek cinsten deildi. Bizim gzel Bursa, yeil Bursa diye
sevdiimiz ve hakl olarak vndmz ehrin asl hayatnn ve ser-
vetinin topland bu arlar o kadar iice, stste, bir kav gibi tutu-
maya hazr binalardan mteekkildi ki bu akbet her an beklenebilirdi.
Bundan br ka sene evvel resm bir vazife dolaysyla bir ka arkada-
la beraber Ulucami'in tamir ileri ve kapaharnn son vaziyeti hak-
knda bir fikir edinmek iin Bursa'ya iki defa gitmitim. Her ikisinde
de bu arlarda heyet halinde ve tek bama saatlerce dolatm. Der-
hal syleyeyim ki tamir ilerinin verdii byk honutlua ramen iki-
sinden de iimde bir korku ile ayrldm. Bana her ey, btn bir mill
servet tek bir kvlcmn tesadfne braklm gibi grnmt. So-
nuncusunda nnde oturduumuz, ay, kahve itiimiz bir ayakkabc
dkknnda bu korkumu syledim. Dkkn sahibinin beni hi de fazla
tell bulmadn imdi ok iyi hatrlyorum. O da benim gibi d-
nyor, korkuyordu. Bir kelime ile, sadece alkanlnn verdii sk-
netle benden ayrlyordu.
Memleketimizde 12 yl oturup bize hayran giden ressam Leopold
Levy bir gn bana unu sylemiti: "Siz ferd olarak, cemiyet olarak sa-
ysz meziyetleri bulunan bir milletsiniz. inizde biraz yaayp da sizi
sevmemek imknszdr. Yalnz bir acayip huyunuz var. Daima bir ey
bekliyormu gibi yayorsunuz. Bir ey ki size her eyi toptan dzelt-
mek, deitirmek imknn verecek ve o olana kadar siz biraz da haya-
tnzn dnda yayorsunuz, ite tek anlamadm tarafnz budur. Ha-
yat yaanmak iindir, beklemek iin deil."
O gn ihtiyar ayakkabc ile konuurken, gen ressamlarmzda
btn bir Bursa mektebi yaratan eski hanlar, Koza ham*n, Pirin ha-
n'n, ou iler acs haraplklar iinde bir yn atlyeyi, ticarethane-
yi barndran br hanlar, kimi eker, kimi kuma imalthanesi olarak
kullanlan o emsalsiz eski hamamlar dolarken, daha ziyade bir sine-
ma stdyosunda yangn sahnesi iin hazrlanma benzeyen evkaf bi-
nasnn kark merdivenlerinden inip karken hep garbl dostumun bu
dikkatini hatrlyordum. Btn bu hayatn topland bu azna kadar
dolu arnn derbederliine kimbilir hangi byk frsat, onsekizinci
asrdan beri resm hayatta o kadar srarla kullanlan tabiriyle hangi
"mnasib vakti" bekleyerek raz oluyorduk? Bu bekleyiin arkasnda
kimbilir ne kadar zengin ve muhteem projeler vard?
ark ya allma gml yaar, yahut hayale kaar. Daha doru-
su allm ile ryada yaar. Gerek bizi biraz skt m, derhal hayat-
mz kirpiklerimizin arkasndan hi eksik olmayan ok deiik ve me-
sud bir be on sene sonrasna, yani uzak ve mphem bir zamana nak-
lederiz. Bunu yapar yapmaz da bugnn basks zerimizden kalkar,
ku gibi hafifleriz, iimizde daima aralk duran bu firar kaps yzn-
den tecrbe denen eyin hayatmzda bir trl sarih bir yeri olmam-
tr. Son Bursa yangn cinsinden felketlerin hakik sebebi realiteye sa-
rahatle bakmamamzdr.
Fakat neden bunlar imdi yazyorum? Ben ki Bursa'y o kadar
severim, san'atmn ve i hayatmn btn bir tarafn bu ehre borlu-
yum. Btn bu dncelerden ve korkulardan kimseye bahsettim mi?
Tek bir satr yazdm m? Ac ama, hakikat u ki, bizde sorumluluk vic-
dan azabnn ocuudur. Onunla beraber doar ve onun keskin alevin-
de kavrulup yanar.
Hakikatte Bursa ars ve hatta btn Bursa ehri ok evvelden
bir mesele olarak ele alnmalyd. 1271 zelzelesi ve yangnndan sonra
asl manasiyle Bursa yoktu. Bursa'nn byk felketi bundan bir asr
evveldir. Bugnk Bursa (ehrin kendisinden bahsediyorum) kaybol-
mu Saray ii" ne ramen gene de bu ehri memleketimizin esiz yapan
tarih hatralarn ve tabiatnn eseridir. Bursa tpk alaturka msiknin
taksimleri gibi irtical domu bir ehirdir. uras var ki saz kullanan
elin hnersizliini makamn gzellii telfi ediyordu. Bursa
9
nn gzel-
lii tabiatn ve tarihin bir ibirliidir.
Cevdet Paa, Profesr Cavid Baysun'un nerettii ve bizim sabr-
szlkla ikinci cildini beklediimiz "Tezakir"inde, bu zelzele ve yang-
nn nasl bir fet olduunu yalnz kendisinde grebildiimiz bir dikkat-
le anlatr. Bugnk Bursa'y Tanzimat'tan sonraki devrin bir eseri ya-
pan bu fet 1271 yl cemaziyelevvelinin birinde leden sonra balar.
Berrak hava birden kararr. Frtna, yamur etraf alr. kindiden biraz
sonra da zelzelenin kyameti kopar. Sultan Osman, Sultan Orhan Tr-
beleri (Cevdet Paa'nn tabiriyle) takmyla, Yldrm ve kinci Murad
camilerinin yanz minareleri, Ulucami'in yedi kubbesi ile minareleri
yklr, kprler harab olur. Geceye doru kalenin Yahudi mahallesi s-
tndeki taraf ker ve byk bir yangna sebep olur. Fakat Bursa'nn
maceras bununla da bitmez. Bir mddet adr altnda kalan halk ufak
tefek sarsntlara ramen yava yava evlerine dndkten ve tabi ha-
yat az ok baladktan sonra, Receb'in on yedisinde akam st (ala-
turka saat birde) evvel ehrin stnde bir khercile bulutu peyda olur,
arkasndan da tam iki dakika sren asl byk zelzele gelir. Cevdet Pa-
a bu zelzelede Bursa'y yle anlatr: "Memleket gya bir iddetli fr-
tnada iki byk dalga arasnda kalan gemi gibi sallanr ve binalar bir
iki arn ileri gidip gelir olmu" der. "Artk herkes ne yapacan ar-
m. Ana evldn, evlt anasn kaybedip sersem ve sergerdan yollara
dmler, krgir binalar harab olmular ve ar denilen Demirkap
ise btn btn yklm." Bu muazzam zelzelenin arkasndan derhal
koldan ehir iine ilerleyen Bursa yangn balar.
Cevdet Paa, Keecizde Fuad Paa'nn - o zaman daha efendi-
bu vesile ile syledii sz de kaydediyor: "Osmanl tarihinin dbce-
si zayi oldu." Daima zeki ve daima en iyi forml bulan Fuad Paa'nn
bu sznde hem Bursa'nn, hem de o zaman urad felketin en iyi
tarifi vardr. Mstahsil ve alkan Bursa bu felketin ykntsndan a-
buk kurtulur. Abdlaziz ve Abdlhamid devirlerinin Bursa's halkn
hayat ve istihsal itibariyle byk bir refah iindedir Fakat tarih eser-
lerin perianl Cumhuriyet devrine kadar srer. O devirlerde yaplan
ufak tefek tamirler de ehircilikten ve tarih zevkinden mahrum bir an-
layn sakat mahsulleri olmaktan ileri gitmez. Bugn eski Gm-
l'nn yerinde bulunan Osman Gazi ve Orhan Gazi trbelerinin dev-
rin karakol binalarndan farksz slbsuzluu bu tarih anlayszlnn
en ak misalidir.
Muradiye'nin alt tarafnda Fatih ve ikinci Bayezid devrinin b-
yk iri Ahmed Paa'nn hl bile harab bir trbecii vardr. Bu tr-
benin kapsnda - sol tarafta, pervaz tanda -Merutiyet'ten ok evvel
Bursa'ya kaplcalar iin giden eyh Safvet Efendi'nin - Muallim Na-
ci'nin aziz dostu - ok gzel bir t'lik ile yazlm bir beytini okumu-
tum. Yazk ki ezberimde deil ve u anda notlarm arasnda da bir tr-
l bulamadm. Hi ir olmad halde iirin asaletine, hatt kerameti-
ne inanan eyh Safvet Efendi bu beytinde Ahmet Paa'ya, "Hasta v-
cudum iin senin ruhani yetinden yardm istemeye gelmitim; fakat tr-
beni kendi vcudumdan daha harab buldum" der. Son yirmi, yirmi be
senenin cidd almalarna kadar Bursa'da sanat eserlerimizin variye-
tini bu beytin isyan kadar iyi hlsa eden cmle yoktur zannederim.
Cumhuriyet devri, Bursa iin ok ey yapt, vlmeye lyk ikti-
sadi teebbslerin bir ou Bursa'dadr. Fakat tarihin ve bugnn ihti-
yalarnn yanbanda, hemen hemen onlarla denkleen ovann gzel-
liine ve temaylne nedense lyk olduu ehemmiyeti veremedi. Hal-
buki Bursa biraz da bu ovann gzelliidir. Onun sayesinde saatler
Bursa'da bir renk cmb olur. ehir, Evliya elebi'nin kendisine
verdii "ruhaniyetli" sfatn onun iimizde yerletirdii sknetle ka-
zanr. Yazk ki yeni tesislerin ou iin, belki de kolayl yznden,
ovay setik, ba bo braklan yerlemeler, acele isknlar, kk te-
ebbsler hep ovaya doru geniledi, akt.
Son Bursa seyahatlerimden birinde beni dikkatle dinlemek, hatt
baz fikirlerime itirak etmek ltfunda bulunan Bursa valisine ehrin
ovaya doru yaylan bu ksmnn Yldrm Cami'i taraflarna kaydrl-
mas imkn olup olmadm sormutum. Hl da byle bir kaymann
hem ova, hem de mimarlk tarihimizin ok mhim eserlerinden biri
olan ve istanbul devrine kadar verdii rnek az ok devam eden bu g-
zel cami'i ehrin bir ucunda tek bana kendi talihini ve tarihini bekle-
mekten kurtaracana kaniim. Bursa'y gnn meselesi yapan bu hazin
hadise vesilesiyle de olsa bunu hatrlatmaktan kendimi alamadm. Ye-
ni tesislerin bir ounun o tarafa nakli, ileri biraz kolaylatrr zanne-
derim.
Daha kaybmzn ne olduunu bilmiyoruz. imdiye kadar ancak,
gerekten zengin olan bu arda uradmz madd ziyanla binlerce
vatandan, devletin ve cemiyetin yardmna muhta kaldn ren-
dim. Bursa'da teden beri iktisad hayatn merkezi olan bu yangn sa-
has sivil mimarmizin en gzel, en dikkate deer eserleri olan hanla-
rn topland yerdi. Bu hanlar ne oldu? Yalnz Ulucami'in ve Koza ha-
n'nn kurtulduunu rendik. Ulucami'in kurtuluu ehrin bu tarafn,
tarih merkezinin etrafnda yeniden kurma imknn bize salayacaktr.
Bu cami'in duvarlarnda sadece ondokuzuncu asrdan kalma byk ya-
zlarn harab olmay dahi bizim iin bir saadettir. br hanlarn ve
hamamlarn hepsinin zayi olmam olmasn ve bu asil binalardaki tah-
ribatn pahal veya ucuz bir tamirle telfi edilebilecek dereceyi ama-
m olmasn temenni edelim.
Evliya elebi'nin Bursa arsna ait olan ksmn okuyanlar, bu
cami'in etrafnda, bu hanlarda nasl neeli ve cvl cvl bir hayatn
kaynatn grrler.
Bursa bu ne'eyi geirdii btn ac tecrbelere ramen kaybet-
medi. Hi bir 23 Nisan gnn Bursa'da geirdiniz mi? Eer geirmi-
seniz Bursalnn ocuklaryla beraber nasl bayram yaptn grm-*
sun zdr. Ben kendi hesabma, iki sene evvel ehrin ortasnda rastla-
dm ou eski zaman elbiseleri giymi, bir ksm da yeni modalarla
sslenmi kk kz ocuklar kafilesini hibir zaman unutamayaca-
m. O gnk gezintilerimde Su ba'nda, Yeil'de, Emirsultan'da, her
gittiim yerde bu kafilenin dank paralarna rastladm. nce, kvam-
sz sesleriyle syledikleri trkleri dinledim, bu kadar iyi sslenmi
ocuklarn ok fakir mahallelerde uzun eteklerini belki de amurda s-
rtiye srye ivit boyal fakir evlere daldn grdm ve daha mhi-
mi, ihtiyar Bursallarn kendi gelecekleri olan bu yavrucuklar seyre-
derken gzlerinde parlayan grdm. Hibir Andersen masal bu
kadar gzel olamazd. Bursa o gn ocuk cennetiydi. Temenni ederim
ki bu gzel ehrin, urad ziyan yznden bu ne'eyi kaybetmesine
cemiyetimiz msaade etmez.
Bugnn Trkiye'sine bu felketle yeni bir vazife daha dvor.
Bursa'y yeniden kuracaz. Aman yanlmayalm ve stnde bu mu-
him ameliyeyi yapacamz eyin Bursa ehri, yani btn bir tarih ol-
duunu unutmayalm. Yukarda Bursa iin biraz da ovasnn gzellii-
dir, demitim. imdi bu manzaray asl canlandran, bu ovay bizim
iin o kadar manal yapan ruhun, Bursa
9
nn tarihi ve sanat eserleri ol-
duunu sylemem icab ediyor. Tarih insandr. Tabiat insanla birleince
gzeldir. Bursa cinsinden ehirler daima tarih ehreleriyie ve ona s-
dk kaldklar nisbette mevcutturlar. Bu tarih bizden sonra da devam
edeceine gre onu yalanlayacak, onunla atacak hamlelerden sakn-
malyz.
Bursa'ya benzeyen Floransa, Ravena gibi talyan ehirlerinin,
Granada, Sevilla gibi spanyol, Buges, Gand gibi Belika ehirlerinin
gzelliklerini, bu gnle tarihin kucak kucaa yaamas vcuda getirir.
Bu sadece tarih eserlere hrmetle, onlar, velev ki ykk bir duvar, ya-
hut bir ta paras olsun, ehemmiyetle muhafaza etmekle olmaz. Mu-
hafaza bu ite ilk arttr. Aynca bu tarihin dikte ettii dersi iyice dinle-
mek lzmdr. Bursa peyzajnn rahata tahamml edecei mimarnin
slbunu, ehrin alaca manzaray ancak o zaman gerektii gibi tayin
edebiliriz. Zamann yaratt byk ve canl terkibler daima byk
dikkatler ister. Bursa'ya, Bursallara ve btn milletimize gemi ol-
sun, diyelim.
Cumhuriyet, 29 Aus t os i 9 5 8 . nr. 12245
MARA
MARALILARIN BAYRAMI
Her yl, ubatn onikisinde, Marallarn ve Mara'n bayram var-
dr. ehir kendi kurtulu gnn kutlamak iin elinden gelen btn
gayreti yapar. Nasl ki bugn hazrlamak iin de yirmi alt yl nce
elinden gelen, hatta gelmeyen, hayatn mantnda insan gcnn s-
tnde olmas gereken eyleri yapmt.
Vaka udur: O zamana kadar memleketin i ehirlerinden biri sa-
ylan, ziraatnda ve zanaatnda yaayan bu temiz, bu refahl Anadolu
ehri, birdenbire memleket haritas zerinde bir ya lekesi gibi by-
yen igal kuvvetlerinin kendi snrlar iine de girdiini, yava yava
memleketi ihanete hazr baka kuvvetler namna benimsediini grr
ve ne pahasna olursa olsun mcadeleye karar verir. Pek az ey bu k-
k ehrin, btn bir vatan parasnn stne ken talihi yenmek iin
tek bana ortaya atlmas kadar gzeldir. Zaten Mill Mcadele' nin b-
ykl de burada, her ehrin, her kasabann, hatta her kyn, her in-
san gibi, tek bana kendine den ii yapmaktan ekinmemesindedir.
O gnden itibaren ehrin iinde semtten semte, evden eve kanl,
etin mcadeleler olur. Halk yedisinden yetmiine kadar sokaa dk-
lr. O zamana kadar gndelik hayatn emberine koulmu, herkes gi-
bi yaayan, iinde, gcnde, keder veya elencesinde bir yn insan,
geni arazi sahibi hanedan, bey, kk esnaf, ifti, bakkal, memur, ri-
yaziye hocas, mahalle imam, hlsa inklptan nce bir Anadolu eh-
rinin zengin, fakir her snftan halk, drt sene yedi cepheyi dolap
yurduna yeni dnen nefer, dul kadn, yapraksz kalm bir nar gibi
tek bana yaayan ehit babas, hepsi birleirler. Sanki zerlerinden
bir tanrlk frtnas esmi gibi, sanki tlsml bir atein arasndan gee-
rek yepyeni ve lme yabanc bir hviyet kazanmlar gibi ortaya at-
lrlar. Kahramanlk o yllarda milletimizin srtna talih tarafndan giy-
dirilmi bir gmlekti. Mara'ta ise bu gmlek deri olur, uzviyete geer.
mparatorluk tarihinin hemen her seferinde ad geen Mara bey-
lerini ve onlarn pei sra o kadar kanl muharebelerde lenleri arta-
cak bir macera balar. ehirlerini kurtardktan sonra ehrin dna -
karlar, komu ve karde memleketlere yardma giderler. O karanlk
gnlerde Mara' bir kl yn yapan yangnlar, btn cenup vilyet-
lerimiz iin nuran alevler saan bir kurtulu mealesi olur ve Mara,
Urfa, Ayntap milletimizin en mitsiz gnlerinde ona alm zafer ka-
plar olurlar. Mara bu kahramanlk gnlerini unutmamtr. Bunda
hakldr. Bir ehir, talihin bu kadar stnde yaadktan sonra, elbette
onu zaman zaman hatrlayacaktr.
Mara'n kurtulu bayram gerekten grlecek eydir. Bu resm
hibir taraf olmayan bir ehir gndr. nsan Mara'ta bu bayram sey-
rederken kendisini kadm alarda, tanrlarn insanolu ile beraber bir
sofrada oturduklar, yeyip itikleri gnlerin canl hatras iinde sanr.
Btn ehir ok evvelden bugne iyice hazrlanr. Mara'n kanl
sava gnlerinde etelere yiyecek, giyecek hazrlayan, silhlarn ya-
layan, ocuklarnn ellerine Kafkas', Krm', belki Girit'i grm t-
fekler, kllar, baklar teslim eden, ilerinde zifafn zevkini, annelik
gururunu tattklar, hanm olarak yaadklar, misafir arladklar ev-
lerini kendi eliyle ateleyen Maral kadnlar yahut onlarn kzlar, to-
runlar, bugn yaplan iin byklne lyk bir ekilde kutlamak
iin sabahl akaml alrlar, ehrin gururu olan delikanllarn giyece-
i yerli elbiseleri hazrlarlar.
Ben 1943 ubatnda ilk defa bu bayrama ahit olduum zaman a-
rmtm. Btn ehir altstt. Takvimin dnda bir zaman yayordu.
Daha bayramdan gn evvel btn ehir ayakta idi. Herkes es-
ki zaman modas elbiseler giyinmiti. Davullar almyor, oyunlar oy-
nanyordu. Alain, gzel sanatlara dair sohbetlerinden birinde, modern
erkek kyafetinin fakirliinden, resme geimeyiinden ikyet eder. Ma-
ra'n inili yokulu yollarnda, kk meydanlarnda bu alaca renkli
kyafetleri gren bir insann bu ikyete hak vermesi gt. Hemen her
vcut, Pisanello'nun desenlerinden km gibi zarif ve edalyd. San-
ki ark'm byk ressamlar, Behzat'lar, Levn elebiler dirilmiler,
dnle bugnn elele verdii bu bayram kendi minyatrlerine gre
onarmlard.
Srmalar iinde ve rengrenk bir yn kuma her ehreye, her ha-
rekete zerinde ok durulmu, dnlm, aranp taranm eylerin
lezzetini veriyordu. ou 1920 senesinin genleri, bir ksm da o sene-
lerde lenlerin torun ve ocuklar olan bu kalabalk, takm takm ol-
mular, ehrin meydanlarnda eski oyunlar oynuyorlard. lk silh
patlatanlardan yetmi yanda bir ihtiyar, bu kafilelerin birinde, elinde-
ki davulla imknsz grnecek bir eviklikle oynuyor, onun kocaman
davuluyla yapt perendeleri, ayn kafilede onbir, oniki yanda iki o-
cuk bak oyunuyla tamamlyordu.
Sonra ferd hnerler bitince halka kuruluyor, vcut figrlerinin
yannda mimie de ayn derecede yer veren ok ritmik ve garip suret-
te ar bal horonlar, barlar oynanyordu. Belki Yavuz, Msr seferine
giderken bu oyunlar seyretti, belki Berkiyaruk'un ordular Mool eli-
ne dm Anadolu'nun, Konya ve Karaman beylerinin imdadna ko-
tuklar zaman bu oyunlar burada gene oynanyordu. Bu horonlarn bir
vasf da erkek arasnda ve gizli kadn gzleri altnda yapldnn uu-
runu hi kaybetmemesi idi. yle ki Parti, Belediye nnde veya yeni
hastanenin henz atlan temelleri yannda yaplrken bile, gze grn-
meyen bir art gibi kafes arkasndan seyreden bir kadn kalabaln
beraberinde tayora benziyordu. Bu dikkat, bu itina baka trl ola-
mazd, Davulcu bu oyunlarn canlandrcs idi. Zaten kyafet ve hovar-
dalk, hatt eviklik itibariyle en stnlerinden oluyordu.
Kafilenin birisi meydandan ekilince yerine br geliyordu. Ba-
zan iki kafile birbiriyle ayn yolda karlayorlar, o zaman birbirlerinin
erefine karlkl oyunlar balyor, gizli bir stnlk arzusunun hz ver-
dii bir evk kafileleri saryor, davullar daha hzl alyor, zurnann se-
sini, bu gurur daha cmbl yapyor, ocuklar bak oyunlarna ancak
baz cins hayvanlarda grlen o yapmack eviklii sokuyorlard. Be-
nim en fazla houma giden bu ocuklard. Bana eski masallardan bir
ey gibi gelen klahlarnn ve ince ipek sarklarnn altnda daha sz-
gn, daha hayal grnen kck yzleriyle, sevimli ecinni boylariy-
le, kirpiklerini krpmadan, tek bir yanl yapmadan saatlerce ayn hare-
ketleri ayn eviklikle tekrarlyorlard. nsan onlar seyrederken "Bir
Yaz Gecesi Ryasndan, kr ieklerinin kokusu ay ile karm
bir sayfa okur gibi oluyordu. ou ilk ve orta okul rencisiydi. Dik-
kat etsek, belki de ilerinde bir gn nce bizi stma ve pamukuluV hak-
kndaki bilgileriyle artanlar bulurduk. Bu kafilelerin bazlarna on,
on iki yalarndaki birka kz ocuu da karmt. Eski elbiseler erkek
ocuu gizliyor ve kltyor, buna karlk kadnlarda boyu ve enda-
m adeta bytyor, yapmacktan bir olgunluk veriyordu. Fakat bunlar
bir kz ocuundan ziyade birer masal tavusu idiler. Onlara bakarken,
sadece gzmzn emrinde olan muhayyelemizle btn sefaletlerini
unuttuumuz eski alan seyrediyorduk. Asl Kerem'e, Zhre Tahir'e
bu kyafetlere benzer kyafetlerle, bu edalar iinde grnmt. Byle-
ce iki gn hayretten hayrete derek Mara sokaklarnda dolatk.
nc sabah asl bayram gnyd. Biz davul sesleriyle uyanp
sokaa knca ehri bir daha deimi bulduk. Geri gene eski bayram
manzaras devam ediyordu, fakat bu sefer daha arbal bir hava iin-
de idik. Btn ehirde, bir ey bekleyen hal vard. Nihayet biz Beledi-
ye meydanna henz gelmitik ki grlt koptu. En ssl, en renkli k-
yafetler iinde gen, ihtiyar, yzlerce erkek koa koa Kale'ye doru
hcum ediyorlard. 12 ubat sabahnn bir eini yayorduk. Kale'den
yabanc bayrak indirilecek, bizim bayramz aslacakt. Bir taklit ve-
ya hatrlama olduunu bilmemize ramen rperme iinde idik. nk
iki gnlk sevin ve bayram, geceleri k sazlarndan dinlediimiz
yerinde yazlm destanlar, ok ksa istirahat vakitlerinde grt-
mz eski gazilerin, o "Ma'reke" de kol, bacak, karde, kadn, ocuk,
ev, servet kaybetmilerin hikyeleri bizi iimizden bir saat gibi kur-
mutu. Onun iin Ahr dalarn rten kara ramen stmzde billur
gibi nlayan bir k altnda -Bu ak hava ve aydnlk Marallar'n
bayramna tabiatn katlmasdr- ve Belediye meydanna bir an fi ek-
lini veren set set evlerin damlarna, pencerelerine, yolun iki yanna y-
lm halkn mhim bekleyilerde insana btn bir istikbal seziiyle
yklenen sessizlii iinde, birdenbire bu hcum naralarn duyar duy-
maz sarslmamak elde deildi.
M ara Kurtulu Bayram, bana topluluun kudretini bir daha -
retti. Hibir tiyatro bu kadar muntazam ve gzel hazrlanamazd. Za-
ten bu, tiyatrodan ok stn bir eydi. Din ile san
9
atn birbirine kar-
t alardaki Mysteres'lere, gerek gayesi bir elenceden ziyade bir
nevi mterek ibadet olan ortaa oyunlarna benziyordu. Burada mil-
liyet ve vatan denilen tanrlar kutlanyor, onlarn ykseklikleri en gr
sesle iln ediliyordu.
Hibir rejisr olmayan, hi kimsenin rol ve vazifesi kimse tara-
fndan retilmeyen, sadece geriye dnm bir zaman gibi bundan -s-
rasyla- onbe, yirmi, yirmibe sene nce yaanan bu bayramn btn
ruhu, bu fecir vakti Kale'ye yaplan hcumdu. Ve Mara, kendisini bir-
denbire insanolu seviyesinin stne karan ve ykk ehri tanrlat-
ran bu saati her yl bir kere yayordu. Ondan sonra geit resmi bala-
d. Ve biz olduumuz yerden bu kalknmaya hz veren ehrin belkemi-
i ary, Evliya elebi'den bir sayfa okur gibi bir daha grdk.
Mara, Mill Mcadele'den sonra eski iktisad stnln kay-
betmitir. imdi artk eskisi gibi mhim bir zanaat ehri deildin Da-
baklk istisna edilirse hemen hemen ziraatyla geiniyor. Fakat ehri
tarih boyunca o kadar zengin ve mesut eden ar, hibir sanatn, hi-
bir hner ve temiz i stnln kaybetmeden yayor. Byk bir sa-
rayn kk llere indirilmi bir rnei gibi. Fakat insan eli, insan
dikkati ve sanat yle eyler ki, keyfiyet stnl durduka hibir ey
klm olmuyor. Bu ipek ve ten kadar yumuak deri Mara'ta gene
Maral ustalarn sabryla dvlyor, ayaa bir eldiven gibi yapan ve
bir kuma gibi ykanan bu gl eftali yemeniler ve ayakkablar gene
yaplyor. O kuyumculuk sanat hl devam ediyor ve Mara bilezikle-
ri, yzkleri, gerdan ssleri ne Suriye, ne de baka komu yerlerinkin-
den aa.
Hl saralar, srmal ve kadifeli eerleri bir iiri tamamlamaya
alr gibi inceden inceye iliyorlar. Gebe, hatta ehirli kadnlarn
bana o kadar yakan o tepelikler, balklar yine bu arlarda tpk
yz yl nceki itina ile ve kadn ssnn hayattaki byk, asil rolnn
uuruyl, gzellii sslemenin hayata en gzel kasideyi sylemek oldu-
unu bilen ustalar tarafndan yaplyor. Bakr ileniyor ve M ara h us-
talarn sabryla yaplan taslarda, gmlerde btn bir ekil ve nisbet
anlay kendiliinden imanla konuuyor. Alaca, kk el tezghlarn^
da dokunuyor; yn soflar rlyor. O halde Mara ars, vaktiyle bu
ehri ark'n incilerinden biri yapan vasflarn kaybetmemi demektin
Geri eskisi gibi Fas'a, Yemen'e kadar ayakkab ihra etmiyor; kendi
derisi yetmedii iin ta in'den ithalt yapmyor. Fakat hner ve bilgi
duruyor. Artk Arabistan llerine kadar cins atlan bir mcevhere ben-
zeyen Mara eerleri sslemedii iin saralar azalm.
Fakat merakl seyirci, her ne pahasna olursa olsun, ecdat miras
sanatlarn devam ettirmekten holanan ustalarn dkknna girince,
bir eski zaman hazinesinden bir ke alm gibi bu eerlerin parlt-
syla karlayor.
Kk, her halinden bir esnaf topluluunu idare iin yapld an-
lalan, fakat ok temiz sluplu ve bir yzk ta edal bir cami' in -ev-
kafn kulaklar nlasn, hl tamir ettiremiyor- etrafnda bu ar, bu-
gnk haliyle dahi. Anadolu ehirlerinin dnk manzarasn insanda
yaatabiliyor. Anadolu ehirleri esnafn idare ettii ve yaatt toplu-
luklard.
Fakat Mara arsnn baka bir hususlii de vardr. nsan bu
arda kendisini "lyada"nn dnyasnda sanyor. Hangi dkkna gi-
derseniz gidin, bir kahramanla veya onun ocuu yahut torunuyla kar-
layorsunuz. Yirmibe yl nceki destann canl bir tarafn dinliyor-
sunuz. Kahramanlk, -tpk Erzurum'da olduu gibi, tpk ilk silh
patlatan ve sonuna kadar dadan inmeyen garp vilyetlerinde olduu
gibi- o kadar herkesin mal ki, en olmayacak hikyeleri dinlerken bile
insana karsndakinin vnd duygusu gelmiyor. Zaten onlara g-
re, kahraman kendileri deil ki; kahramanl yapan ehir. Her eyi
onun iin istiyorlar, btn medihler ona dnyor. Zaten "llyada"y
onun iin hatrladm. Nasl Homere'in destannda hi kimse, muhata-
bnn bir tanr ocuu olmasna armazsa, burada da hi kimse mu-
hatabnn ruh kudretine armyor Fakat Mara arsn bu kahra*
manlk artk tatmin etmiyor. Bu kadar insanst i grm olmak bu
alkan insanlara realiteyi unutturmuyor. Mara btn vatanla beraber
yeni bir hayatn kapsnda beklediini biliyor. Pek az yerde, Mara ka-
dar almann ve iin zevkini, hasretini duydum. Hemen herkes yeni
ve programl bir i hayatnn hasreti iinde. Ortahalli anneler, on, oni-
ki yama gelmi ocuklarn henz bir sanata vermemekten muztarip-
tiler. Erkeklerin ou kendilerini muasr hayatn seviyesine karacak,
bu hayata katlm olmann gururunu verecek bir alma ekli zl-
yorlard. Orta halli bir sara, gzln dzelterek bana: "Bir kaptan
br kaba aktaryoruz; i dediin biri on yapmal" derken modern is-
tihsalin srrn ayor sanmtm.
Mara arsnda ve btn ehirde hemen herkes ehrin etrafnn
iktisad corafyasn biliyor, imknlarn sayyor, yaplmas behemehal
lzm yollar rastgeldii yerde iziyor, selhiyetle yeni demiryollarnn
geecei yeri mnakaa ediyor. Kurutulmas lzm gelen bataklklarn
dnmn, en elverili ziraat eklini, ba ve bahelii, civar havalide-
ki madenlerin vasflarn siz Marallar'dan sorun. Daha ilk grte bu
ehirde misyoner aydna ve sze hi ihtiya olmadn anladm. Haki-
kat udur: Mill Mcadele'nin ateinden yeni bir Anadolu dodu. Onu
hak ettii talihe kavuturmak boynumuzun borcudur
tttf. 1 Muit IU46, nr. 107
PARS TESADFLER
BR UAK YOLCULUUNDAN NOTLAR
Uak yolculuunun paradoksa benzeyen bir taraf var. Sr'at, ha-
reket fikrini, rahatlk ve zaman ksal yolculuu ortadan kaldryor.
Sanki hem Zenon'un oku, hem de onun arkasnda hareketten phe
eden dncenin kendisiyim. Nerde ise Valery'nn o ok gzel iirin-
de (Dentz Mezarl) olduu gibi "Sada beni douruyor ve ok ldr-
yor." diyeceim. Vaka bir yn ey olmaktadr ve bunlarn olduunu
biliyorum; hatta gryorum. Toprak altmzdan kayd. Hepimiz birden
Lufthansa'nn karnnda -Tevrat'taki Yunus balnn bir baka eidi-
bolua asldk. Ve btn bunlar o kadar abuk oluyor ki gnlk haya-
tmn olduu gibi devam ettiini dnebilirim. Birka saat sonra,'
elimde son sktm ellerin scakl Mnih'e ineceim.
Fakat sr'atin yahut onu douran veya ondan doan sarsntnn
tesiri altnda bir takm deiikliklerin de olduu muhakkak. Bildiim
mnsnda zamandan km gibiyim. Sanki bir eit yar bolukta, her
trl devam fikri hi olmazsa ikinci plnda kalm, anlarn sadece bir-
birini kovalamasndan ibaret baka trl bir zaman yayorum. Bu an-
larn herbiri ayr dnce ve ehreler ile ve aralarnda benim olmayan,
yahut ancak byk dikkatlerle kendime mal edebileceim faslalarla
geliyor. Benliim bir yn kesintiden ibaret. Hakikat u ki, biraz iter-
de, camn tesinde mesafeyi alimisema renkleriyle datan pervane
biraz da benim iimde iliyor ve galiba daha evvel beni datyor.
ktmz ilk yksekliklerden baklnca toprak, kbist ressamlarn
iddiasna hak verdiriyor. Araya giren mesafe btn fazlalktan att, eri-
likleri dzeltti; eyada dz keliden veya stvaneden, toprak yznde
muntazam kavisten baka birey kalmad. Hatta dz tarla izgileri bile
kavistendiler. En hazini, ilk nce insann silinmesi. Ykseklik biraz da-
ha artnca kabartmalar da ortadan kalkyor, o zaman dokunma duyumu-
zu yahut ondan gelen eyleri kaybediyoruz. imdi Lufthansa* nn pene-
lerinde sadece ortasndan ekip srkledii renkten ve izgiden bir ku-
ma var. Sanki kbizmle abstre resmin arasndaki faslada yayoruz.
Etrafma bakyorum, hemen herkes, acayip bir dikkat ve dalgnl-
a beraberce mahkm gibi. Bir taraftan oturduu yere kemerle kendi-
sini balad andan itibaren bir paras oduu uan nizamna uyma-
ya, onun atllarn kendi uzviyetinde benimsemeye, bir taraftan da is-
ter istemez kendinde hazrlanan bu madde nizamnda bsbtn kay-
bolmamaya alyor. Ve btn bunlar yaplan iin, okunan gazetenin,
fslt konumann arasndan oluyor. nsan farknda bile olmadan, "Bu
kadarck mukavemet belki maddede bile vardr." diye dnebilir.
phesiz pilotu ayrmak lzm, i, onu bu madde nizamna gir-
mekten ve ona mukavemetten men ediyor. Makine ancak kendisine h-
kim olan kabul ediyor. Daha evvelki seyahatlerimden birinde, Ro-
ma'ya kadar beraber geldiimiz bir pilot, "idare etmediim andan iti-
baren ben de sizin gibiyim" demiti. "Ya idare ettiiniz zaman?"
" - O zaman i deiir. O zaman makine ile birleiyorum, nabzla-
rmz birbirimizin oluyor, fakat ok baka plnda. Mcadele etmem l-
zm olan bir yn eyle kar karya kalyorum." Ezel! at ve binicisi
hikyesi.
Gerekte bir uakta asl yaayan varlk pilottur. Dier yolculuk-
larda hemen herkeste az ok bulunan iradeyi uakta yalnz o muhafa-
za eder. O dnr, o tereddt eder, karar verir, hatt gerek mnsn-
da o korkar. nk korkunun mekanizmasn ileten psikolojik vazi-
yetlere bile yalnz o sahip. Mesel otomobil yolculuunda, topran
yaknl, arabay durdurma, kapy ap atlama filn gibi birok ihti-
mal size ofrn aksiyonunu yarda brakmay dndrebilir. Kapy
aar ve atlarm, gerisi bahtma... Ve bu ihtimaller evin delisini azdrr,
korkunun kendisini dourur. Yine bir otomobil yolcusu, birok hareket
taklidiyle adeta makinenin hareketine itirak eder. Byk sr'atlerde
hemen hepimiz arabay taklit ederiz. Onunla beraber saa ve sola ei-
liriz, onunla beraber tehlikeyi karlayacak tavrlar alrz. Uak yolcu-
luunda ne bu imknlar ve onlarn bizde hazrlad ihtiyarlik, ne de
bu uzviyetimizle harekete itirak vardr. Tehlike ise ok defa bizim hi
tanmadmz, bilmediimiz cinsten oluyor. Hayr, uak yolcusu sade-
ce uan bir parasdr. Ve onunla beraber pilotun emrindedir.
Ev sahibi kzlar, biri ince, sarn, uzun boylu, siyah gzl bir Ve-
lasquez, br baz zenginliklerini iyi gizlemi, grbz bir Renoir sa-
a sola gidip geliyorlar. Ruh bir ihtiyac tatmin ettiklerinden emin, si-
ze sokuluyorlar, stnze yar anne ve biraz sevgili tavrlaryla eilip
konuuyor ve glyorlar. Vaka btn bu hareketlerde hafif bir sinema
yok deil. Kadn niforma giyince az ok sinema yahut mektep piyesi
oluyor. rendikleri eyi tatbikte fazla srar ve gayret gstermelerin-
den mi, yoksa araya kadnln girmesi mi? Teker teker karlanca
bunu pek farketmiyorsunuz. Fakat ayn ayr yaradllarda ayn hare-
ketlerin ve hallerin tekrarn grnce ister istemez i aksyor. Hakikat
u ki, modern hayat, kursa fazla yer verdi. Hayatmzn yansndan faz-
lasn onun seri halinde iml ve istihsalleri dolduruyor.
Ne olursa olsun ben kendi hesabma bu iten memnunum. Velas-
quez'im her suale cevap verirken o kadar ltif bir ekilde stme ei-
liyor, salan ve cinsini seemediim kokusu yle yzme geiyor ki...
Yemeklerimiz gelmeye balad. Hepsi kk bir tepsinin iine en
kesin bir hesapla sktrlm. Vaka motoru bildikten, hatt radyonu-
zu -ne hacet saatinizi- bir kere olsun gznzn nnde atrp tamir
ettirdikten sonra bu hesaba hayret etmeye hakknz yok. Bununla bera-
ber bu kk tepsinin kl stnde duran muvazenesine hafif bir tehdi-
din kart da inkr edilemez. nk makine, intizam burada ferd
sahaya geiriyor. Ya daha ileri giderse! Mesel birgn, bu gzel dn-
yamzda, herkesin tpk bu uakta olduu gibi muayyen bir koltukta
oturduunu dnn. Hatt bu gzel kzlar gibi ancak muayyen eyler
renebilir, muayyen ekilde glmeye, dnmeye, konumaya mec-
bur olabiliriz. Ufkumuz yalnz bize cebredilenden ibaret kalabilir,
Dorusunu isterseniz, bugnk teknie btn hayranlma ramen
onun bize va'dedilmi bir cennetle eskisinden ok baka trl bir Or-
taa'dan hangisini hazrladna henz karar veremedim. Daha do-
rusu makinenin istedii kadar -yani ona hkim olacak, onun cebrettik-
lerinin stne kacak kadar- akll olup olamayacamz bilmiyorum.
Balkanlar'n stnde olduka kaln bir sis tabakasna dtk.
Toprakla son bamza, aada bizimle beraber yer deitiren glge-
mize kadar etrafmzda her ey silindi. imdi renksiz ve ekilsiz bir be-
yazln mahpuslaryz.
Sis, ameliyesini aydnln zerinde yapt iin olsa gerek biraz
da zihnin hallerine benzer. Onun iin daima muhayyeleyi gcklar. G-
r plnlarmz altst eder, eyay deitirir, aralarna acayip mesafe-
ler koyar, onlar tabi halde tanmadklar bir yalnzlkta karmza -
karr. Hlsa, san'atn bysn, yahut nizamn gnlk hayatmzda
kurar. Onunla karlanca ister istemez bir eit yaratmaya mahkm
oluruz. Hangi stanbul'lu sisli mevsim sabahlarnda veya geceleri ya-
tanda o ac ddk seslerini dinlerken az ok ir deildir?
Fakat alt bin metre ykseklikte sis stanbul sabahlarnn ve gece-
lerinin sisi olmuyor. Etrafmzda hibir ey bulunmad iin hibir e-
yi uzaklatrmyor, silmiyor, deitirmiyor. Sadece karanlktan ok
baka ekilde aydnln inkr oluyor. Hatt uan ok sk kollektif
hayat ferd herhangi bir ihsas derinletirmeye imkn vermedii iin
bunu bile fark etmiyorsunuz. Ona sadece geici bir arza gibi maruz
kalyorsunuz.
Bu yolculuktan yirmi gn evvel Trabzon'da, Kadir Kaya yayla-
snda, aa yukar 2500 metrelik bir ykseklikte -dnyann en arzal
yollarndan biri- byle bir sis tabakas birka dakika iin yolumuzu
kapamt. ki yanmzdaki aml tepeler birdenbire ince tllere brn-
d. Sonra bu tller kalnlat. Her eyi rtt. Her an grmediimiz uu-
rumlara devrilmek tehlikesi iinde kaldk. Uak yolculuunda bu teh-
like ve korku yok.
Belgrad'a yakn bir yerde sis dald ve biz beyaz bulutlarn kurdu-
u gne ve sessizlik imparatorluuna girdik. Sanki topran yerini g-
n ilk katlarndan biri ald. Birdenbire firuze bir gn altnda beyaz ve
mavimtrak kuleler, akik rengi dalar, karl vadiler, kuu boynu dereler
peyda oldu. Hlsa ondrdnc asr ressamlarnn -daha iyisi Giot-
to'nun- adeta hendes ve yan tecrid peyzajlarna benzeyen bir lemdi bu.
Burada sis tabakasnda olduu gibi zihin hareketsiz kalmyor. Be-
yazln telkin ettii sessizlik fikrini kracak bir yn ey yaratmakla
megulm. Hatrma durmadan Dante'nin Araf' geliyor. stiyorum ki
bu kulelerden birinden beyazlar giyinmi bir kafile ksn ve ilhiler
syleyerek yrsn. u kar dadan plak ayakl bir kadn, elinde bir
zambak, onlar karlasn. Fakat ne kadar beyaz var ve rzgrsz yk-
seklikte nasl sadece gnei kabullenerek, onun halleriyle deierek ol-
duu gibi duruyorlar? in garibi, dnyann en mukavemetsiz maddesi
olduunu bildiimiz halde gzn bu beyazl hakiki bir deme gibi
almas. phesiz bu his karl manzaralara alkanlmzdan geliyor.
Bulut tarlasndan sonra uak turistik vazifesini birdenbire hatrla-
m gibi topraa yaklat. Altmzdaki iyi srlm araziyi, ky ve ka-
sabalar, ormanlar adeta teker teker sayarak yol alyor. Eski Osmanl
macerasnn byk sahnelerinden biri stndeyiz. Birka defa Tuna'y
atladk. Ama bu ykseklikte Tuna bizim Tuna deil, kurun renkli ve
kurun kadar ar akan herhangi bir su. Hatt akmyor bile. Altmzda
kvranan eridin bir nehir olduunu bildiimiz iin ve biraz da rengin-
den biz byle sanyoruz. Tezkireci k elebi'nin nc Mehmed'e
verdii bir kasidede padiaha kulluunu arzetmek iin zincirlerini sal-
layarak -nk Macaristan'dan tesinde bre esirdi- geldiini syle-
dii Tuna'y kendi parltsyla ancak eski tarihlerimizde, halk iirinde
ve musiksinde, yahut Evliya elebi'de bulabiliriz.
Altmzdaki arazi biraz daha yumuad, tepeler meylini azaltt ve
biz biraz daha aadan umaya baladk. Ormanlarn, av ve elence
kklerinin parklaryla Viyana ovasnn zerindeyiz. Lufthansa hemen
hepsinin etrafnda bir kavis iziyor. Bu kavislerin birinde asl Viya-
na'y, daha dorusu onun geni carton-pierre maketini yakalad. im-
di bir yumak gibi onu zyor. Ben uaktan ehirlerin gndz manza-
rasn sevmiyorum. ehirler, klarn insan varln haber verdii ge-
celerde gzel oluyor. Btn bu atolar, saraylar, parklar, semtler ve b-
yk caddeler tepeden baklmak iin yaplmad ki.
ngilizce'yi, "Alis'in Harikalar Memleketi'nde rendiini sana-
bileceiniz gzel bir kz, sansn bir rya prensesi bizi Viyana'da kala-
cak yolculann ii bitene kadar turnikenin nnde tuttu. Koyu duman
rengi niformas, yan kasketi, standart tebessm ve hareketleriyle p-
hesiz o da azck sinema idi. Fakat hava liman dediimiz bu ok mua-
sr icadda sinema duruyor, asl yolculuk balyor. Evet, uak yolculuu-
nun paradokslarndan biri de bu. Limanlarda yolcu, seyahatlerde bolu-
a aslm babo dikkatler ve dnceler makinesi oluyorsunuz.
Krk sene evvel biri kp, bu grm ve geirmi Viyana ovas-
nn, Yeilky'n, Orly ve Cory don* un gnde binlerce yolcunun inip
kalkaca, durmadan mendillerin sallanaca, her trl dilin ve hasre-
tin konuaca hakik bir liman olacan sylese idi kim inanrd? Fa-
kat bugn btn dnyada hava liman diye birey var. Hem kendi hu-
susiyetleriyle ve tabir caizse, kendi psikoloj isiyle.
Bu hususiyetlerinden en gze arpan, dnyann her bucana gi-
decek yolcularn ayn saatte hava limannda toplanabilmesidir. Hava
liman, hakik kozmopolisdir. kide bir oparlr dilde konuuyor ve
aramzda New York, Tokyo, Paris, Berlin, Hamburg, stanbul ve Nis
yolcularn ayryor. Kaplarndan birinin nnde bir kaynama oluyor
ve kap, uzak ve yakn bu ehirlerden birisine bir masal kaps gibi a-
lyor. Hibir gidi ve ayrl bu kadar sessiz olamaz. br garlarn ve-
ya limanlarn hibirinde yolcular bu kadar yalnz deildirler. Uak yol-
culuunu bandan itibaren bir tecride benzeten, ona br dnyadan
bahseden baz fantastik piyeslerin havasn sezdiren de bu olsa gerek.
imdi bu satrlar yazarken, biraz evvel bulut tarlasnn stnden
geerken Dante'nin Araf'n hatrlamamn sebebini dnyorum.
Macera daha evvel stanbul'da, Yeilky'de balamam m idi? Gm-
rk muayenemiz biter bitmez istanbul'la alkam benimle beraber yola
kan arkadalarmdan ibaret kalmam myd?
Uak stmze smsk kapanan kaplaryla bunu azok devam
ettirmiti. Yolda uranlan hava limanlan ise bu tecrit ameliyesini tek-
rar ederek adeta tazeliyor. Hakikaten Viyana'da myz, yoksa dnyann
herhangi bir yarinde mi? Etrafmzda alkalanan Almanca bile bu her-
hangi bir yerdelii gideremiyor. Yalnz itiim kahvenin lezzeti beni
biraz buna inandryor.
Hava limanlarnn bir hususlii de her eyin ok abuk olup bit-
mesine almaktan gelen sabrszlk. Uak yolculuunda her ey o ka-
dar abuk oluyor ve herey evvelden yle hazrlanm ki, eski yolcu-
luklardaki psikolojik zembereklerin ilemesine imkn vermiyor. Belki
de ii tam tersine dndryor. "Ah bir kere daha ..."mn yerini "aman
bir an evvel" alyor.
Asrn ba imendifer yolculuklarnn, ks trenlerin, yatakl va-
gonlarn, birdenbire varlan grltl ve aydnlk garlarn, asrn ortas
uan, onun sessiz geli ve gidilerinin, hava limanlarnn oldu. Fakat
birincisi gibi onun iiri ve edebiyat daha yaplmad. Uak yolculuu-
nun ne Valery Larbaud'su, ne de Blaise Cendrars', ne Apollinaire'i ve
Paul Morand' kt. Acaba sr'atin fazlal, bahsettiim yalnzlk ve
acele yznden insanlarn azl ve muayyen hadlerde kal m buna
imkn vermiyor? Yoksa uan pilottan gayrisini silmesi mi? Filhaki-
ka tek uak iri Saint-Exupry, bize yalnz pilottan, onun yalnzln-
dan, iradesinden ve bir de onu yetitiren mekanizmadan, sk terbiye-
den bahsetti. uras var ki, pilot asnn yaratt birka byk tipten bi-
ridir. Tren yolculuunun makinisti, onun yannda yalnz Simenon ro-
manlarnn atmosferini yapan bir hayat malubudur. Vaka iki harb
arasnda, hkmdarlarna varlncaya kadar, bu ie heves edenler oldu.
Fakat bu heves sanki herkesin arasna karmak, herkese benzemek
iindi. D'Anunzto ile eski Bulgar kral Boris
1
in maceralar bana devri-
mizin karakterini veren bir eit sembol gibi grnd. Byk italyan
iri havalarda atein takdisini ararken. Kral Boris de kark makine-
ler arasnda herkes olmaya alyor, yani krallndan istifa ediyordu.
Bununla beraber hava yolculuunun kendisine mahsus duyulan
ve duygulan ile insann iine kadar geen boluu, hava limanlarnn
kendilerine mahsus scakl ve hzn, bir tecride ok benzeyen aca-
yip yalnzl var. Bolua byle dal, btn altmz eylerle ara-
mza giren bu fasla, bir sar'a gibi vcudumuzu kaplayan bu sarsnt,
onun arasndan etrafmza ve kendimize bakmz, gece uularnn o
deiik manzaralar, Saint-Exupery'nin oban pilotun birinden br-
ne ziyarete gittii srlere benzettii aydnlk ehirler, ay ve yl-
dz panltlaryla byle dnyasz karlama elbette gelecein irlerine
yeni duygularn yolunu aacaktr. Elbette bk gn, gece iinde kendi
klaryla baka bir yldz gibi dolamaktaki acayiplii ve harikulade-
lii birisi bize anlatacaktr. nk biz sun ve artcy kaybettike
buluruz ve bulduka kendimizi de buluruz. artc iimizdedir. Ma-
sal, gnlk ekmeimiz olduu kadar benliimizin tabi ifrazdr.
Kahvemi itike kendime geliyorum. Descartes'm bir uak yolcu-
luu yapm olmasn ne kadar isterdim. "Dnyorum, binaenaleyh
varm." sz bu yolculuun en iyi tarifi olabilir. Yazk ki insan hayatla
ve eya ile alkasn kesince dnce de kendi stne rekleniyor.
Bizi Viyana'dan Mnih'e gtrecek uaa orann saatyla altda
bindik. Geni ufuk ve Viyana ovas akama hazrlanm, gnein ren-
gi deimiti. Bal rengi bir k uan altnda duran koyu krmzya
boyanm bir arabann stnde, camdan bir ey gibi adeta sesli, krl-
yordu. Bu k, onun gzmze batan krklar, uzaktaki aalarn du-
manl yeillii, havay dolduran makine ve yakt korkusu, insanlarn
sessiz gidip gelii, hlsa herey tekrar gnlk hayatn dnda olduu-
muzu hatrlatyordu.
Tekrar ehrin zerinde kavisler iziyor, tekrar din kitaplarnda oku-
duumuz o gkten inme cezalardan birine uram gibi insansz cadde-
leri, apartman bloklarn, meydan ve spor yerlerini, elence ve av kk-
lerini, harplerin, felketlerin, kuvvetle yaanm aklarn, san'at tesadf-
lerinin insan hatrasna mal ettii yerleri teker teker sayyoruz. Sonra
uak birdenbire yolunu eviriyor, behemehal yakalamak istiyormu gibi
akama doru yol alyor. O, bizim kastmzdan habersiz, her lhza ba-
ka bir mesafede, baka saatlerde rastladmz oyununa devam ediyor.
imdi ifte kartalyla bir Habsbourg armas, biraz sonra tularn, bayrak-
larn savrulduu bir cenk meydan, yanan bir ehir oluyordu. Sr'atimiz
yznden bitmeyen bir akamd bu. Bir aldanma masalna benzeyen a-
l, uan azgn boas stne atldka derinlere gidiyor, durmadan ze-
min ve ekil deitiriyordu. Nihayet aydnln emesi ksld ve siyah
bir bulutun arkasndan kanl bir gz bize uzun uzun bakt. Son bir rpe-
rile o da kayboldu ve yerinde krk bir Mozart kemanm andran o es-
mer bulut paras kald. Ve biz kendi klarmz, kendi yorgunluumuz,
menzile yaklatmz iin yava yava iimizde canlanan kendi mesel-
elerimizle, yumuak ve yldzl orta Avrupa gecesine daldk.
Varlk, I Ocak 1958, nr. 469
PARS'TE LK GNLER
Her cinsten, her milletten, her yatan bir insan kalabal, gece en
ge vakte kadar dolup boalan kahveler, dansingler, tiyatrolar, en unu-
tulmu semtlerden nehrin iki yakasna doru akan ve orada sahaflarn
kasalarnda biriken kitaplar, resimler, rprodksiyonlar, antikac dk-
knlarnn, galerilerin, sergilerin bitmez tkenmez bolluu, Pigalle'in,
Monmartre'n, Clichy'nin ehri hi durmadan ve daima bir Dufy kom-
pozisyonunun hafiflii ile renkli kadn amarlar gibi geceye frlatan
klan, garlarn her nefeste nlerindeki meydan lan, kahvelerin tente-
leri ve apartmanlarn atlariyle beraber yutan, sonra lhzada korkun
bir sallantda yerlerine iade eden dev azlan, binlerce azda sakzla-
nan Franszca, zenci k, imalli sevgili, nnzde bir takunya gibi t-
kr tkr yryen Japon kz, yanbanzda dikilen ve bir metre tepeniz*
den size yolunu soran skoyal rahip, adm banda beyaz perde cid-
diyetiyle pen iftler ve kahvelerin mahremiyetinde pek inanmadan
on lan taklit eden yallar, san'at eserlerini lzumsuz klan vitrinler, b-
yk bahelerin gkyzn mavi bir kuma gibi kesip bien hendesesi,
kk meydanlarn eski gravr sknetleri, fskiyelerin yalanc elmas
alayanlar, Louvre'dan Etoile'e doru Bonnard renkleriyle kabaran
akam ve birdenbire bulunduunuz caddeyi sarn tebessmnn etra-
fnda toplayan gen kadn ve onun insaniyet namna sizinle dostlua
hazrlanan at yapl kpei... te ilk gnlerin Paris'i.
Henz hi birini kendi zamannza katmak frsatn bulamad-
nz, araya eya ve insanlara hem kendileri, hem de sizden bir para ol-
mak imknn veren o derun faslay koyamadnz iin hepsi bera-
ber ve i iedir; hepsi birbirinden doar ve birbirinde kaybolur. Hu-
go'nun evinin nnde akasya. Arc de Triomphe'un boluundan fr-
lar, Belford arslan Delacroix'nn atlyesinin nndeki kk mey-
danda mbalal yelesini kabartr. Sainte-Chapelle bir yangn feneri
gibi Eiffel'in tepesine aslr ve Notre-Dame ile Louvre birbirine yap-
k yrrler. Yalnz Seine nehri kendisidir. Her aralktan bulank ve
uslu sularn can skntsn tekrarlar. Elinizdeki rehber istedii kadar
bulvarlar, caddeleri, sokaklar baladklar, bittikleri sokak cadde ve
bulvarlarla size anlatmaya alsn, hibir eyi birbirinden ayrmak,
skmek kabil deildir. Bu acaip ve srekli bayramda, bu st ste ve
cmert ziyafette birdenbire hibir ey dnemez ve hatrlamaz olur-
sunuz. Sanki ok hafif ve sihirli bir iki ile sarho olmusunuz. Etra-
fnzda bir yn gizli varlk vardr. Girdiiniz kahvelerde, anlattklar
hasret bir bak gibi tene yapan Fransz trklerinin aclna benze-
yen bir aclkla iinize yerleen, onlar gibi size hi yaamadnz bir
mazinin hasretini alayan, keskin kokulu Gauloise dumanlarnn dol-
durduu havada hakikaten grmekte olduunuz ehrelerden bsbtn
baka ehreler yzer, ok in baklar sizi takip eder, fakat hibiri-
ni tutamazsnz. nk isimler de eya gibi birbirine taklm gelirler.
nk ehir hi unutmad mazisini de yaad an gibi size toptan
verir; bu yzden hibir hayal tam ve btn deildir; hibir dnceyi
sonuna gtrmek imkn yoktur. En iyisi, her eyi brakmak, yeni
domu bir insan gibi bu selde srklenmektir. Bir an bu zenginlikten
syrlmak ve sadece kendiniz olmak iin olduunuz yerde gzlerinizi
kaparsnz. Fakat kabil mi?
Hemen gene o an kulanzda baka ve ikinci bir Paris, kendi iin-
den byyen sular gibi alayan, deien, yrtlan, kk kyamet
uultularyla ken, gizli maceralarda kaybolan, sonra i ie ve renkli
kavislerde, lgnca cesur kprlerde, bir anlk stun ve mabetlerde ye-
niden kurulan seslerin Paris'i balar.
Garip deil midir ki asl Paris, sizde sonradan bu ehirden kalacak
byk hayal, bu ilk gnlerde sizi iten ie rahatsz eden, size dnmek,
kendiniz olmak, hereyi olduu gibi tanmak imknn vermeyen bu ka-
rklktadr. Vaka ondan kurtulduunuz zaman bir nevi berrakla
erersiniz, hayatnz daha ok rahatlar, fakat ehirler ehri de artk mu-
hayyelenizin bir cmb, sinir cmlenizin mal olmaktan kar.
Bir gn ufak bir hadise, bir yolun ortasnda ayaklarnzn birden
szlay, srekli bir yamur, hlsa ok basit ve tabii birey, bu karma-
kark btnl birden krar, o kadar hazla sahip olduunuz Paris,
birdenbire talan kararm yar baka edal ondokuzuncu asr binalar-
nn arkasna ekilir ve siz ortada yapayalnz, sadece bulunduunuz
yerle ve karnzdaki insanla babaa kalrsnz.
Bu seyahatinizin en tehlikeli ndr. Dn imknlarnzn iiniz-
den doru, en yksek, en kandnc sesi ile konumaya balad an.
Gnler birdenbire ksrlasn Sert bir akl yaralar gibi etrafa bakarsnz.
Bu muydu, dersiniz, Paris bu muydu?
mknsz bir can skntsyla bulvarlann bir lhzada birbirine ben-
zeyiveren kahvelerine bakarsnz, vitrinlerin gzellii arabuk zd-
nz bir renk bilmecesi olur. Meydanlar resmi nutuklann tatsz bel-
gati ile sizi kartr. Sanki ehir btn gzelliklerini sizden gizler, ne
kadar irkin ve biimsiz taraf varsa nnze yayar. Klsik devir ve
Napoleon zaman hatralan admlarnz artk brakmaz. Hakikaten
sevdiiniz, sevebileceiniz eylerse filmlerde allan, kitaplarda oku-
nan, disklerde dinlenen, hlsa bildiiniz eylerdir. Kendi kendinize
"matbaa ve sinema seyahati ldrm!" diye herkesin mal bir hikmet
savurursunuz. Ve bu phede ypranm bir hava gaz borusu gibi her
eyi karmaya balarsnz. Louvre*un galerilerinde askeri bir kt'ay
merasim icab tefti eden misafir devlet adamnn o takma mevcudiye-
tiyle, hibir ey grmeden, fakat hepsini nezaketle, dikkatle selmlaya-
rak dolarsnz. Kk mukayese egzersizlerinde, muhakeme abala-
ylarnda, kat inkrlarda kendinizi bulmaya alrsnz. Bu dassla-
nn sizi yavatan yavaa yoklad zamandr. Birgn yolunuzun stn-
deki lleleri sizin gibi gurbette bulacaksnz, ertesi gn Nedim'in ve
Yahya Kemal'in olduu kadar Ronsard'n ve Mallarme'nin de mal ol-
duunu bildiiniz gln gurbetzedeliine acyacaksnz. Getiiniz so-
kakta birdenbire iittiiniz bir horoz sesi sizi bir lhzada en fazla ken-
dinizin olan bir stanbul sabahna tar. Boaz denizi iinizde bin ayna
birden knlm gibi drt yannz parltya boar. Halbuki o dakika mi-
denizde birka saat evvel yediiniz muhteem salal bir Fransz horo-
zu tatl ve buruk bir tkanklkta size hazmn btn gevekliklerini tat-
trmaktadr. Zaten itiiniz sigarann paketi bu hayvann yalnz bizim
olmadn gnn her saatinde size hatrlatabilir. Bir aceledir sizi yaka-
lar; bir rapor hazrlayacakmsnz gibi her eyi arabuk grmeye a-
lrsnz. Ve hep bir ka gn evvelki hle, o acaip bayrama, grlme-
mi hayat ziyafetine, o zihn cmbe hasret ekersiniz. Kendi kendi-
nize "yazk, bu kadar abuk mu kaybedecektim. u Paris bu kadarek
myd?" dersiniz. Neden sonra anlarsnz ki o gnlerde hi de Paris'de
deildiniz, hatta hibir yerde deildiniz. Sadece, yadrgama, itiyatla-
rndan kopma denen acaip, kapal bir yalnzlk memleketindeydiniz.
Bu ikinci safhaya, dostum doktor Laroza ile Chartres ile Illiers'ye
kadar yaptm bir gezinti son verdi. Dndm gecenin sabahnda ya-
tamda tam Parisli olarak uyandm. Admlarm kahvaltm yapacam
kahveyi kendiliinden buldular, reklerimi getiren garson, benim iin
hemen hemen eski bir dosttu. kide bir yanbamda duruyor, iki eli
masamda bireyler anlatyordu. Beni braknca yanbamdaki masada
durmadan Franszca alan Alman kz ile konumaya gidiyor. Sansn,
gler yzl, gri gzl, henz uzviyeti ile mtareke halinde bir ocuk.
Bulvar, kahvelerin tenteleriyle bir Van Gogh tablosu cnbnde ala-
bildiine uzanyor. Ellerinde bo tuvaller, gazetelere sarl bitmi tab-
lolar, bir yn gen kz ve delikanl birbirleriyle konuarak, glerek,
kucaklaarak geiyorlar. Vaka Montparnasse artk yirmi sene evvelin
Montparnasse' deil. Resim o zamanlarda olduu gibi hayata her gn
yeni bir hastalk alamyor. Fakat Paris gene resmin bir numaral pa-
yitaht. Model olduklarn geldiim gece rendiim iki gen kz ar-
kamdaki genleri grr grmez yollarndan dndler. Tekrar pme
fasl ve bir yn konuma. Ne oturmaya raz oluyorlar, ne de gitmeye.
stim zerinde yolcu boaltan bir vapur gibi acele acele havadislerini
veriyorlar. Sk sk Zadkine'in, Pignon'un, Hartung'un adlar geiyor.
Zadkine'i, birka gn evvel karki kahvede tanmtm. Yan gzle ko-
nutuumuz yere sanki mhim bir eymi gibi bakyorum. Koyu bir
gne lekesi masay, hasr iskemleleri adeta eritmeye, bir palet haline
getirmeye alyor. Zadkine, o gn bende byk bir sanatkrdan ziya-
de, bir sanat mtekaidi, zeki bir i adam tesirini uyandrmt. Halbu-
ki bir tesadfle grdm iki tablosu ok houma gitmiti. Fakat, o
imdi daha ziyade heykeli ile mehur. Pignon'u daha tanyamadm tek
resmini biliyorum. Bir gemi iskeleti gibi bir eydi. zerimde yapmak-
tan fazla bozmakla elde edilen tesirlerin peinde hissini brakmt.
Hartung'u da tanmyorum, fakat biliyorum ki o byk ressam.
kinci Dnya Harbi'nden sonraki devrin belki en artc adam. Pa-
ris'e geldiimin ikinci gn ressam Selim'le beraber gittiimiz bir ga-
leride grisi ve siyah bol bir tablosunu grmtm. Non-fgratifin bu
kadar derinden konuan eseriyle ilk defa o gn karlamtm. Deniz
ortasnda bir gemi yangn gibi bir eydi. Byle de deil, bir deniz fe-
lketi bekler gibi bir ey... Herhalde deniz, ay ve insan kaderi hi-
bir ekilsiz bu izgi ve leke ynnda, hibir reel unsuru iine almayan
bu maddesiz ryada birbirleriyle sarma dolatlar. Biraz tedeki ma-
sada tek bana oturan ngiliz, olduu yerden btn bulvar zaptetmek
istiyormu gibi ayaklarn uzatt ve iki kolu ile gerindi. Sonra gzleri-
ni kapatt; dudaklarndaki belirsiz tebessm, gzlerinin etrafndaki o
memnun krklk olmasa uyuyor diyeceim. Hayr uyumuyor, sadece
btn uzviyetiyle seviniyor. inde btn sene yalnz bu kahvede bu
n dnd, onu hazrlad ne kadar belli. Ben de onu taklit ediyo-
rum. Ayaklarm uzatabildiim kadar uzatyorum ve gzlerimi kapyo-
rum ve "Paristeyim!" diye dnyorum. Bu kaynama, ok derin bir
sevince benzeyen bu ak, gnlk eylere sinmi bu san'at lezzeti, bu
i ie devran Paris'tir. Hereyde bir uurtma hafiflii, sevildiini bilen
kadnlarn neesine benzer bir ey var ve bu benim de iime yava ya-
va yerleiyor. Olduum yerde iimden gelen bir scak dalgas ile s-
nyorum. "Paristeyim!.."
Birdenbire gen bir adam, arasam idarehanesini ve matbaasn on-
be gnde bulamyacam bir gazeteyi burnuma dayyor; arkasndan ra-
hibe klkl bir kadn bir katolik gazetesini uzatyor, onun arkasndan bir
bror: (Bugnn sefaletlerinden nasl kurtulabiliriz!), altnda, byk
harflerle "sa aramzdadr, mit kesmiyelim!.." Gen, esmer, orta boy-
lu bir adam bana acele acele selm verip geiyor. Neden sonra hatrl-
yorum; batan aa yeniyi tutan o kk sanat gazetelerinden birinde
resim mnekkitlii yapan, arasra sergi hazrlayan bir Irak'l. "Fransz-
ca's benimkinden daha berbatt. Acaba nasl yazyor?" Fazla dnm-
yorum, btn suallerin cevab kendiliinden hazr: Paris'teyim!
Yava yava yerimden kalkyorum, skldm iin deil. Belli bir
yere de gitmek istemiyorum. Hibir programm yok. Sadece kendime
yeni ve baka tesadfler yaratmak istiyorum. nk Paris'teyim.
Cumhuriyet, 16 Mart 1954, nr. 10643
DOLU BR GN
(Hatra defterinden)
27 ubat 1954 - Doktor La/nn telefonu. im yoksa bu sabah be-
raberce Ch'ye gidebileceiz. La., nbirde beni Saint-Germaine'den
alacak. Otelden "Aux Deux Magots"ya kadar Paris'in k sabah bir
masal gibiydi. Dn akamki tipi, arkasndan gelen sulu yamur... hep-
si dinmiti. Yerler cam gibi buz. Fakat herkeste souun krbalad,
yan puslu havada yine cam gibi parlayan gnein iyice tuttuu bir ne-
e var. Eya, yol, dkknlarn nndeki kk sergiler, insanlarn y-
z bu sevinle aydnlk. Gne her eye hafif sarmtrak, effaf bir e-
it plstik maddeden yaldzl bir klf geirmi gibi. Kahvenin nnde-
ki kknde gazeteci kadn, bir sere gibi tyor. Hikyesini bana da
anlatt: Dn akam eve giderken mthi bir dme kazas geirmi,
hem olduu yerden bir iki metre kayarak. Fakat bacandaki syrkla
kurtulmu. Gne at, eyay byle kruasan gibi kzartt iin, ba-
ka zaman olsa ikyet edecei bu hdiseye glyor. O kadar konuma-
ya azimli ki gazetelerimi elinden zorla alyorum. Hakk da var. Ayn
nee benim iimde de alkalanyor. Bireyler yapmak istiyorum. Hat-
ta, daha iyisi, bireyler olacana inanyorum. Halbuki, olabilecek tek
ey, iki gn sonra stanbul'a dnm.
Kahveye girer girmez kn masal bitiyor. Tanca dar ve souk.
ster istemez dar ile alkam kesiliyor. Keke La.'ya daryla daha
geni mnasebeti olan bir yerde bulumamz rica etseydim. Bana ba-
z Brueghel tablolarn hatrlatan, le renkli ve yaama dolu bulvara
bir kere daha bakyorum. Kahvede beni B. yakalyor. B.'i geen seya-
hatimde tandm. Ve baz dostlara yazdm mektuplarda ondan bahset-
tim. Aslen Macar; fakat Avusturya'da, Almanya'da ve sonra da Rus-
ya'da genliini geirmi. Birinci Cihan Harbi'nde isvire'ye kam.
1920'den sonra hep Paris'te... Dada'dan balayarak btn san'at cere-
yanlarna girmi. Picasso, Klee, Matisse ve dier devir ressamlar iin
olduka hret kazanan kitaplar var. Fakat hangi dille yazm? Belki
de asllar Macarca veya Almancadr. Bu kitaplarn hibirini okumam
olduuma o zaman epeyce zlmtm. L.L., bizi tantrd gn ve
sonra babaa kaldmz zaman: "iyi adamdr ve resimden ok iyi an-
lar" demiti. Hrn, mitsiz, hasta bir ku gibi kabark ve dargn bir
hali vard. Bana, eski dostlarndan kapal cmlelerle ikyet etmiti.
1954 yaznn sonuna doru Coca-Cola hadisesi yznden L.L. ile de
dan dilar. Fransa'da yava yava, hi olmazsa baz muhitlerde bala-
yan Amerikan aleyhtarl, bilhassa Rosenberg'lerin davasndan sonra
epeyce alevlenmiti. O gnlerde Coca-Cola Amerikan ikisi addedildi
ve aleyhinde bulunmaya baladlar. B., aziz dostumuzun kahvede bu
zararsz ikiyi smarlamasna itiraz etmi ve olduka ar eyler syle-
mi. Fransa'y satyorsunuz, filn gibi... L.L. de sessizce mnasebetini
kesmi. Bana: "Kendisine onlardan Franszlk dersi almaya ihtiyac ol-
madm, Picasso, Klee yahut bakas iin ilk yaz yazanlar arasnda
bulunsa bile buna hakk olmadn sylemedim. htiyar ve yalnz bir
adam fazla krarm diye korktum. Fakat imdi dndke kzyo-
rum" diye dert yanmt. L.L.'yi kzdran ey, kendisine Franszlk der-
si veren eski tandnn stelik Moskova hayran olmasyd. "Ben ca-
nm isterse Coca-Cola ierim. Fakat Amerika'ya hayran deilim" di-
yordu. "Kskan adam... Picasso iin ilk yaz yazanlardanm diye onun
hretine ortak olacan sanyor..." Bu dargnlktan sonra B.'ye rastla-
mamtm. Beni grnce tand ve masama geldi. Geen seneden daha
yorgun, daha bedbindi. Yalnzlndan bahsetti. Hayatnn kkszl-
nden ikyet etti. "ocuklarm Fransa'da doup bydler. Onlarn
ocuklar yine bu topran insanlar. Fakat ben deilim. Hayatmda, d-
ndan baklrsa muvaffak oldum: Evim var. ocuklarm iyi okudular.
Karmdan memnunum. Fakat yetmi yandaym ve yerimi yine yadr-
gyorum." Baz milletler dassla ile douyorlar. Macarlar da anlalan
yle. Onu dinlerken yine geen sene metroda rastladm Polonyal ih-
tiyar kadn hatrladm. Fakat beni asl dndren ey, bana btn
bunlar syleyen adamla, L.L.'nin arasnda geen hadise oldu. Fakat,
L.L. iin can skacak eyler sylemesi ihtimalini dnerek meseleyi
amadm. Pekl bana: "Kendisi hakknda yaz yazmadm iin" ya-
hut da: "Resimlerini beenmediim iin" danldm syleyebilirdi. Bu
nesilde -yetmiini geenler- aclk o kadar tabi bir ey ki... Bir ara,
politikann kendisini teselli edip etmediini soracak oldum. "Ben hi
politika yapmadm" dedi. "Sadece hayatm yaadm. Hayatn gen-
liimde beni ihtille gtr verdi... te o kadar." San'ata da artk pek
inanmyordu. Bir iki cmle iinde, san'atn, yalnz yapanlarn ii oldu-
unu bana anlatt. Hlsa ya ve gurbet onda, bizi asl yaatan zenhe-
rekleri krm, ortada sadece bir yn art, bu hasta ku bakn, bu
ifasz yalnzlk hissini brakmt. Bu, o kadar tahamml edilmez bir-
eydi ki, La.'nn geliini bir eit kurtulu addettim. Otomobile bindi-
im zaman yan hastaydm. Bu eit korku ile kark yklma hissini
geen sene Paris'in mehur mezarlklarndan birini gezerken duymu,
aradm mezar bulmadan kamtm. Yalnzl, ihtiyarl, herey-
den bkmay zaman zaman o kadar iyi anlyorum ki, bu iimde yaa-
yan bir tehdit gibi...
Ch., tepede, Butte'de oturuyor. Kn tenhalatrd, deitirdii
bir Paris'in iinden geiyoruz. Talebe mahallelerinden uzaklatka
ehrin canll, gzellii kayboluyor gibi. Belki yle deildir de, ben
bu sabah tesadfnn ruh halinden kurtulamadm iin yle gryo-
rum. Bununla beraber baz semtlerin gndz manzaras hi bir zaman
houma gitmedi. Pigaile'den tepeye doru kyoruz. Fakat arabay da-
ha ileriye gtrmek, eve kadar kmak imknsz. Karl havada semtin
dzeni bana adeta deimi grnd. Sanki Ergani madeninde olduu
gibi evlerin damlar zerinde yryor ve gerekten de tepenin nzala-
n yznden bacalar arasndan geiyoruz. Gideceimiz yer, Chateau
des Brouillards'n biraz ilerisinde. Eer ierde bir pencere kenarna
oturursam belki de onu greceim. Chateau des Brouillards, bu asr
bann san'at hayatna girmi evlerinden biridir. Ka defa, geceleri bu
evin nnden geerken imdi usta diye tandmz devir genliinin
velveleli neesini duyuyorum vehmine kapldm ve pencerelerinde Ut-
rillo'nun alkolle deimi, etleri sarkm, bulank gzl ehresini bir
hayli aradm. Resim ve hemen arkasndan gelen edebiyat -roman ve
hatra kitaplar- semte yle bir damga basm ki mesafeyi, perspektifi,
hereyi birbirine kartran bu k sabahnda bile bu havadan kmaya
imkn yok. Halbuki biraz evvel hemen hemen ayn devrin deilse bi-
le, ayn insanlarn arasna katlm bir biare neredeyse beni mrnn
veya bir nnn acsyla zehirleyecekti. Gh. Valery'nin College de
France'daki talebeleri nden m i . Hatta teksir makinesiyle baz konfe-
ranslarn bile basm. Mmknse bu nshalar aramaya gidiyorum.
Baz el yazlan, kendi bast lks edisyonlara ait tashih provalar, hat-
t stadn iki deseni varm. nk Ch. iirden matbaacla, sinema
ve hatta tiyatrodan mzikhole kadar bir yn meselede kendini dene-
mi. Son yirmi, otuz senenin btn hretlerini tanm bir adam. Bir
zamanlar bast lks eserleri dostum bana methetmiti. Fakat o, beni
bu eve daha ziyade Paris san'at leminde ok sk tesadf edilen bir
adam tanmam iin gtryor. Daha kapya yaklamadan fazla bir ey
mit etmememi sk sk tenbihliyor.
Kapy orta yal bir hizmeti at ve fazla ses karmamamza
adeta dikkat ederek bizi ikinci kattaki apartmana gtrd. Alelacele sa-
lona soktu. Bu dikkat ve ihtimam arkadamn gznden kamam
olacak, bana glmseyerek bakt. Hakikaten de biraz sonra yine ok
ihtiyatl bir baka kadn sesinin darda bir eyler sylediini, sonra
merdivenden inen ayak seslerini duyduk. Salon daha ziyade bir garso-
niyer hissini veriyor. Eya, oturandan ziyade kadn misafirlerin hou-
na gidecek ekilde denmi. Biraz sonra ev sahibimiz geliyor. Uzun
boylu, sarn bir adam. Yksek sesle, geni jestlerle konuuyor. La'nn
lise arkada. Bir zaman iir dahi yazm. Benim Trk olduumu iitin-
ce yz glyor. Yunanistan'a -Yunan hkmetinin davetlisi olarak-
yapt seyahati anlatyor. Dnerken istanbul'a ve zmir'e de uram.
Bizde uzun mddet kalma frsatn bulamam. Bunlar gzlerimin ii-
ne bakarak sylyor. Onu nedense, kinci Cihan Harbi'ne kadar hre-
tini devam ettiren Alman sinema artisti Theo Lingen'e benzetiyorum.
Fakat onunki gibi sfiyne bir komiin adam olmad da ok aikr.
Daha ziyade sanat sevgisinin zerinde srar ediyor. Bizi ieride al-
ma odasna gtryor. Viski, Amerikan sigaralar. Paul Valery'den,
lmnden birka yl evvel stanbul'a gelmi olan tbi Daragnes'den,
Copeau'dan konuuyoruz. Son ikisini istanbul'da tandm, fakat o
kadar ok sevdiim halde Valery'yi tanmadm sylyorum ve safi-
yetle harb yllarnda kendisine biraz ttn ve sigara gndermek aklma
gelmediine imdi ne kadar zldm sylyorum. Kederimi: "ok
iyi olurdu, hepimiz ierdik" diye hafiften alyor. Tekrar viski teklifi.
Yolda gelirken asabm dzelsin diye La. ile itiimiz konyaklar yzn-
den reddediyoruz. O zaman hazinelerini ortaya yyor. Kendi bast
kitaplar. Daragnds'in bastklar. Baka lks basklar... Albm dolusu
elyazlar... ilerinde Valery'nin kendisine yazlm iki mektubu, bir-
ka deseni ve yine kendi bast bir kitap zerinde bir iki tashih var. Bu
arada, mehur konferanslara ait notlar da ortaya geliyor. Fakat daha zi-
yade Daragnes'den bahsediyor. Sz o tarzda getiriyor ki, asrn en b-
yk estetinin yakn i arkada oluyor. Yazk ki kendisi lezzetle dinle-
nilen, fakat sylediklerinin ancak yarsna inanlan insanlardan. Bu-
nunla beraber onu yakndan tand ve ok insan tand aikr.
Sonra birdenbire sz deitiriyor. Bir dakika iinde, adeta bir
hokkabaz abukluuyla hazineyi topluyor. Bir yelpaze ancak bu kadar
abuk kapanabilirdi. Vaka, hepsi yine bu kk odann iinde, kana-
penin, sandalyelerin, etajerin, geridonun zerinde. Fakat onlar topal-
laynda yle bir: "Oyun bitti" diyen hli var ki, bir daha dokunmaya
cesaret edemiyorum. Valery'nin konferanslarn istemek ise aklmdan
bile gemiyor. Zaten kendisi de edebiyat ve kitab bsbtn unutmu.
imdi bize Ternes'de amak istedii tiyatroyu anlatyor. Binay tut-
mu, dzenlemeye, sslemeye balam. Yalnz para ilerinden baka
bir yn glk var. Ne mimara, ne tezyinatlara lf anlatamadn-
dan ikyet ediyor. Hepsinin adn birer birer syleyerek aleyhlerinde
bulunuyor. Sonra birdenbire lf kesiyor. Elimize bir prospekts, bir
eser veya artist listesi sktryor, yahut oynayaca piyeslerden biri-
nin metni zerinde yapt deiiklikleri kitabn veya msveddenin
sayfas stnde gsteriyor. Bir ara stanbul'a davet edilirse memnuni-
yetle geleceinden bahsetti ve kendisine bir tiyatro mdrl sel ahi-
yetini veren vesikalarn gsterdi. Sonra bilmem nasl oldu, kendimizi
kapnn nnde bulduk.
Yolun kenarn kvrl irken doktor La., ok tatl bir kahkaha att.
Bana: "Sabahnz beyhude geirmediinizi itiraf edin" dedi. Ben de
hakikaten memnundum, Paris'in imknlar iinde yetimi ve o imkn-
lar arasnda azam! iyi niyet, zevk ve bir eit stn dikkatle yaayan
bir adam tanmtm. Basn ileri, resim, iir, tiyatro ve mzik-hol,
hepsi onun teebbslerini bekleyen bakir madenler gibiydi. Sevdikle-
rine hizmetten holanan, dehy, yahut kabiliyeti iki tarafn lehine is-
tismar etmeye alan bir adam... "Niin dedim, beenmiyorsunuz? Bu
cins adamlara belki de zannettiinizden fazlasn borlusunuz." O, s-
zm: "Biraz daha sebatllarna..." diye tamamlad. Sonra birdenbire
beni vaadettii gibi Celine'le tantrafnayacan, Paris'te olmadn
syledi ve btn yemek boyunca ok iyi tand, sevdii, yldz sn-
m romancdan bahsettik.
Esi, Ocak 1957, nr. 13
NOTRE-DAME'DA BAIBO DNCELER
Org harikulade, koro ise Avrupa'nn sayl kilise korolarndan bi-
ri idi. Eski katedral sanki muazzam bir deniz kabuu olmu, kendi un-
surunun diliyle en yksek perdeden konuuyordu. Filhakika hi bir an-
lama bu kadar derin olamazd.
Etrafmzdaki ta yn kh bir ses alayan oluyor, stmze
rahmet saanaklanyla boanyor, kh sihirli aynalar gibi onu sonsuzlu-
a doru hepimizle beraber oaltyordu. Kadn, erkek hncahn bir
kalabalk, ou Paskalya tatilinin Paris'e ektii sveliler, ngilizler,
Hollandal ve Almanlar, gene ounun elinde nota, kemlilerini musik-
ye teslim etmilerdi, nmde biraz tede oturan esmer bir talyan km
daha ilk cmleden itibaren kendi iine ekildi. Yz olduu yerde
vecdle dolan billur bir kse oldu. Samda, akam evvel operada ay-
n locada Strauss'un "Elektra"sn, bir orman yangnna benzeyen o
acaip eseri beraberce seyrettiimiz bir inli talebe oturuyor. Musik
daha imdiden onda da ameliyesini yapm; yz rknn maskesini sil-
mi, yerine adeta hasta bir beyazlk geirmiti. Biraz evvel tam nm-
de serelerin ne'esiyle cvldayan iki ihtiyar ngiliz kadn birdenbire
kk bir skt ve dikkat iaretleri oldular; benim iin sade omuzlar
ile dinliyorlar. Ben naslsa evvelden tasarladm gibi sol taraftaki b-
yk renkli cam glnden gelen klar alabileceim bir yere oturdu-
um iin memnunum. Mimarnin, musiknin ve aydnln zl av-
ym; fakat hi paralanmadan. nk u anda hepsi birbirini tamaml-
yor. Hepsinin tek bir hedefi var: Benliimizi deitirmek.
Geldiim gnden beri bu katedral ile onun komusu olan, o zarif
Sainte-Chapelle'den bir trl ayrlamyorum. Gnde bir defa olsun iki-
sinden birine unyorum. Sainte-Chapelle pek az tesadf edilir cinsten
bir ark, bir Kandehar zmrd, bir Kemir yakutu veya Yemen akiki
kadar ark. Kemiksiz denilebilecek mimarsinde afak klarndan
rlm bir adra benziyor. Fransz tarihinin hemen te ikisinin, bil-
hassa Byk htill'in en nde sahnelerinden biri olan koca adalet sa-
raynn bir kesinde yapld Saint Louis devrinden beri binbir gece
sultanlarnn yz gibi parlyor.
Pek az ey bu Ortaa camclk sn'at kadar artc ve gzeldir.
Mcerreti seven ark, Allah' yazda ararken, Garp ncil'in bir sresin-
den hareket ederek kendisinde aram, onun kamamasnda yara-
dln mucizesini tekrarlam. Pek az san'atta bu kadar rya lezzeti ve
nizam vardr. In en ufak temasnda her ey kknden sarslr ve
gz iin bir musikdir balar. Belki ark'n hazine dolusu mcevherle-
ri ile yapt eyi hristiyanlk dnyas bu renkli camlarla yapm; tesir
o kadar srkleyici oluyor ki buradaki camlarn Notre-Dame'daki hey-
kel ve kabartmalarn byk bir ksm gibi, hemen yarsnn sonradan,
ondokuzuncu asrdaki byk tamirde yapldn bile insan bir mddet
sonra hatrlamyor.
Fakat Sainte-Chapelle kck k kafesiyle byk katedralin
yannda ne olsa bir ss, bir oyun, effaf bir ekmece gibi kalyor. Za-
ten Bizans'tan gnderilen mukaddes bir hatrann konmas iin yapl-
m. Notre-Dame yle deil. O hakiki manasnda taa nakledilmi ne-
siller ryas. ou geceler onun etrafnda dolamak, onun iman gemi-
sinin ay nda yzdn, yahut karanlkta bir kadife parlatlr gibi
hafif aydnlanm cephesi, gece ile daha hayalleen ats, saaklarn-
daki ifritler ve heykel kabartmalarnn Kitab- Mukaddes maheriyle
olduu yerde bir denizalt orman gibi klelendiini grmek iin d-
n yolumu deitiriyorum.
Onun karsnda, biraz da, eski halife saraylarnda Hristiyan bil-
ginleriyle gnlerce sren din ve kelm mnakaalar yapan eski mils-
tumanlara benzeyen bir halim var. Akas Yeil, Sleymaniye ve Sul-
tanahmet namna onda baz kusurlar bulmak istiyorum. Fakat dorusu
u ki mimar unsurdan gayrisinin bolluundan, n azlndan baka
bir ey de bulamyorum. i ok dolu. Mimar hacm kayboluyor. Biz
mimar hacmi olduu gibi muhafazay iyi bilmiiz. Nesillerin dindar-
l Garp mabedlerinin iini fazla kaplam.
stanbul ve Boazii mimarsini -galiba bu sonuncusu bugn pek
az kald- tanyan ve seven bir insan, Paris'te kolay kolay malp ol-
maz. Zaten Paris'te gzel olan, falan yahut filn ey deildir; sokan,
hakik Franszlar kadar dnyann drt kesinden kalkm gelmi olan
insanlarn yaratt hayatn kendisidir. Hlsa ehrin umumi havasdr.
Mimar olarak Ondrdnc ve Onbeinci Louis devirlerinden kalan
eylerin ou, o zamann hakik san'at olan tiyatroyu, daha dorusu
onun belagat tarafn fazla benimsemiler. sterseniz buna Gne-Kra-
l'n saray terifat da diyebilirsiniz. Halbuki tiyatro, yalnz tiyatroda,
terifat ise devrinde yani yaanrken gzeldir. Ondokuzuncu asr ise,
imdi yani modern mimarden sonra daha iyi anlyoruz, aa yukar
dnyann her tarafnda mimarsizdir; fakat Fransz orta-andan kalan
eylerin hemen hepsi gzel, zarif ve muhteem.
Bu tepenizde alabildiine ykseklere frlatlm kemerler, galeri-
ler, bu iice ryalarmz gibi birbirinden doan hendese, pilpayelerin
kaln ktlelerini bir hava fiei dalyormu gibi k cmb yapan
ve stnze yle dklen bu narin ve muntazam izgi demetleri, bu
imknsz dalma ve toplanmalar en cr'etli, en salam mimar nizam-
larndan biridir. Buna dallar birbirine verilmi byk sonbahar asma-
lar gibi ve ayn renk ve meyva cmertliiyle uzanan cepheleri, onla-
rn daima yumuak ve dante iiliini de ilve ediniz.
Hristiyan Garp, bilhassa gotik mimar ile kendisini ikrar eder. B-
tn san'atlar onun etrafnda ve onun nizam ile yorulur. Bu musik
dorudan doruya onun maldr.
Katedrali ilk gezdiim gn, hep Victor Hugo'yu, onun o korkun
romann hatrlamtm. Geni aln, daima maddesinin tesinde birey-
ler yaratmaya alan baklaryla bu kemerlerin, kulelerin arasnda
dolatn, bir duvara kaznm Yunanca "zaruret" kelimesinin kar-
snda ilk defa rperiini dnmtm. Btn kitap korkun bir kbus
gibi bu kelimenin etrafnda dner. Notre-Dame ve br katedraller, bu-
gnk nesillere yle bir kbus fikri alar m? Filhakika biz artk Fran-
sz romantiklerinin anlad ekilde bir ortaa telkkisinden ok uza-
z. Her devir, tarihi kendiline gre yaratr. Fransz ihtilline o kadar
yakn olan Hugo engizisyonsuz, daraasz, emetsiz bir ortaa ta-
savvur edemezdi. yi niyetiyle daha ziyade bir akaya benzeyen ve da-
nk bilgileriyle bir hrdavat dkknn andran "Paris" adl yazsn-
da da, Hugo, bu ehrin tarihini hep bu korkun mihverlerin etrafnda
grr. Ben kendi hesabma, bu devri -Veri ai ne'in ten hazlanna fazla
dkn ve yorgun bulduu zamandan tpk alkants ok bir denizde
yol alr gibi inili kl msralarla kat- "muazzam ve ince ruhlu
ortaa" diye tasavvur etmekten holanyorum. Hi bir tarif bu sone-
nin son msra' kadar bu binay veremez:
"Senin tatan kanatlarn zerinde ey lgn katedral!"
Hakikatten lgn ve muazzam...
Orgun sesi birdenbire uzanyor, scak altn alayannda byk
gln krmzs ve morlarn, visal stmas sarlarn, cennet mjdesi
mavilerini eritiyor. Btn katedral sarsnt iinde. nmdeki ihtiyar
kadnlar birbirlerine biraz daha sokuluyorlar ve balar ellerindeki no-
taya biraz daha gmlyor. Yarabbim, ne kadar kldler! Sonra iki-
si birden yerlerinden frlyorlar, koronun bir sabah yldz gibi doan
beyaz ve rkek hasreti iinde yukarya, byk binann bilmediim bir
tarafna doru uuyorlar. Zaten hepimiz yava yava kaybolacaz, va-
hi ud bu tecrbeden bsbtn baka mahlklar gibi kacaz.
"Byk ormanlar, siz beni katedraller gibi rktrsnz."
Acaba Baudelaire'in bu msra'nda anlatt, hi benim u anda
duyduum ey mi? Bir asr var ki Fransz iir ve edebiyat bu katedra-
lin ve elerinin etrafnda dner. Halbuki asl hkim olmas lzm gelen,
yani btn hayat az ok idare ettii devirde, Villon mstesna, ondan
bir ey veren yok gibidir. Fakat Villon btn orta-adr. Edebiyata hi
tenezzl etmeyen ndir irlerden biri. Azap ve pimanlk teninde bir
cehennem gibi kaynyor. Bu kadar asrn arasndan htras bu katedral-
de hl canl.
Baudelaire, bilhassa Una un konanda oturduu o parlak gen-
lik zamanlarnda bu katedrale elbette sk sk gelirdi. Siteyi ve civarn,
konan bulunduu Saint Louis adasn biraz da onun hatras ile sevi-
yorum. Bir akam st bu caddede dolarken, o insan alatacak ka-
dar gzel iirinde talihlerine acd kk ihtiyar kadnlardan birine
rastladm. Fakir ve mecalsiz, hafif sarho, fakat elinden geldii kadar
temiz giyinmi, hatt siyah elbiseleri, kk krmz earb, boyas bo-
zulmu salaryla bir nevi Renoir koketlii iinde, yava yava geldi,
elindeki yiyecek zembilini rhtmn korkuluuna koydu ve uzun uzun
bu konan bo pencerelerine bakt. Bir ara zannederim ki kendi ken-
dine bir eyler de mrldand. Sonra zembilini ald, tekrar yava yava
geldii yoldan geri dnd. Kimdi bu kadn? Acaba hakikaten bu eski
evin nnde benim sandm gibi mrnn bugnk sefaletini ve yal-
nzln, kendisi daha domadan ok evvel o kadar shhatle duymu
olan adamn hatras m onu ekmiti? Yoksa sadece yolunu ard
iin oraya gelmi ve yanbanda bir lhza dinlenmi dalgn bir yolcu
mu idi? Belki de iri hi tanmyordu ve bu sokakta kendine ait bir ha-
tray aryordu. Ne olursa olsun bir daha, o kadn, onun glge admla-
rn hatrlamadan Baudelaire'i dnemeyeceim.
htiyar kadnlar eski yerlerine tekrar dndler. Bu sefer Romen
profilli gen kz olduu yerden daha byk, mrnn tecrbesini aan
bir duyguyla ba dimdik etrafna bakyor. Msik insana o kadar sarih
surette hcum ediyor ki adeta karlk ihtiyacn uyandryor. Dorusu
da bu! Hepimiz zlim bir melein eline dm gibi hrpalanyoruz!
Pek az ir, yaad ehre Baudelaire kadar tasarruf etmitir. Se-
ine nehri hl onun anlatt gibi akyor, can sknts zaman zaman in-
san onun duyduu gibi yokluyor ve muzlim ufuklara ekiyor. Sabah-
lar Paris onun msralarnda olduu gibi uyanyor, ie gidiyor, baz ak-
amlar karanlk mahalle aralarna ondan kalan bir trajedi duygusuyle
siniyor. Muhakkak ki keskin dikkati ile ehri yakalam ve ona kendi
azabndan bir eyler geirmi. uras da var ki, Paris'in ve insan art-
larnn ok derinden deitii bir zamanda gelmiti ve nefsine kar hi
bir muvazaay kabul etmeyecek kadar zalimdi. Baudelaire'in ld
gnlerde, bizim Tanzimatlar, inasi, Namk Kemal, Ziya Paa Pa-
ris'te idiler. Fakat hibiri ondan bahsetmez. Zaten Tanzimat neden bah-
seder ki? Onlar Avrupa'y balan skldka uranlan attar dkkn gi-
bi bir ey sanyorlar, alacaklarn aldktan sonra abucak kapy kapa-
tyorlard. Ne kar, hl arada fazla deien bir ey yoktur, hl
Garp'tan bahsetmeyi kendimize ihanet sayyoruz. Halbuki o devirde
Avrupa'dan bahseden bir tek kitap, btn o stnkr terkib ve acele
adaptasyonlardan ne kadar fazla yolumuzu ksaltrd.
Org, lgn ve muhteem devam ediyor, altn uurumlar birbiri pe-
inden geniliyor, sonra koronun beyaz ve yrtk yelkeni, da gibi dal-
galarn birinden brne geiyor; u anda her ey batabilir, yahut ken-
di iinde tkenebilir. Son bir darbe daha! Byk kurtulu... Fakat he-
nz hi kimse yerinden kmldamyor, bu kadar etin ameliyeden son-
ra kendimiz olmak, bir harekete karar vermek epeyce g. lk nce ya-
nmdaki inli talebe kalkyor, arkasndan iki gen papaz ellerindeki
notalar koltuklarnn altna iyice sktrarak n tarafa, koroya doru
gidiyor. Katedralde alk yok, fakat tandklar birbirlerini tebrik edebi-
lirler. htiyar kadnlar sere tlerine hemen balamak zereler. Her-
kes kendi boyunu pounu buldu artk. karken kapnn nnde duru-
yorum, son bir defa sanki yarn Paris'ten ayrlacakmm gibi ocuklu
Meryem heykeline bakyorum. Clz Nisan gneinin altnda tebess-
m ve yumuak bak daha derin ve canl grnyor. Fakat nedense
by bozulmu, iim altst, bu her dili konuan kalabalkta birdenbire
iime bir yabanclk hissi kyor. Kulaklarm Trkeyi zlyor. Bu
phesiz musiknin tesiri olacak. Halbuki ben, olur olmaz arlarn
arasnda onu lykyla dinlemediimi zannediyordum. Yava yava bu
kark duygular arasnda kar sahile geiyorum, ismi ile yle byle
bir roman birdenbire mehur eden "Balk Tutan Kedi" sokann biraz
tesinde kk bir kahvenin taraasna oturuyorum. Onalt, onyedi
yalarnda bir kz, ieceim eyi getiriyor. Sarn, tam Paris burunlu
bir ocuk; hi de gzel deil, yalnz konuurken garip ekilde tebes-
sm ediyor. O zaman imknsz ekilde Notre-Dame'n ocuklu Mer-
yem'ine benziyor. Bu tebessm byle alt asrn arasndan ve canl bir
ehrede grnce, isimsiz san'atkr daha iyi anlyorum ve bu sanatn
toprakla ve bu insanlarla mnasebetini daha iyi duyuyorum.
Cumhuriyet, 31 Mar t 1954, nr. 10658
PARS TESADFLER
I
Montparnasse garnn duvarna dayanarak armonikasn alan kr
delikanlnn yz bir melek kadar gzeldi; ayrca smsk kapanm si-
yah kirpiklerinin altnda, syledii arkya gre her lhza mn ve ifa-
de deitiriyor, bazan bir bak gibi sertleiyor, bazan imknsz dene-
bilecek bir merhamette yumuuyor, biraz sonra iten gelen bir gemi
zaman aydnlnda siliniyordu. Hakikaten gzel olan sesinden, haki-
katen Paris olan armonikasndan fazla bu ehre beni sarmt. Bu ana-
dan doma kr, btn mrnce musiksi ile yaamt. Yzn, daha
dorusu tebessmn sesinin idare ettii ne kadar belli idi.
Tecrbe benim iin yeni deildi. k Veysel'i dinlerken de ayn
eyleri dnmtm. Nasl o, kra Anadolu'yu smsk kapal kirpikle-
rinin altnda kendi i aydnl ile yaratyorsa, bu delikanl da doduu
Paris'i, onun ok santimantal, zlim aklarn, kolay vuslatlarm ve ayr-
lk azaplarn ylece kendi bana yaratyordu. Ve phesiz bu yzden
uzun parmakl gzel ellerinin armonikas zerine kapannda sevilen bir
kadn okar gibi bir hal vard. Bu kr arkcnn etrafnda her akam, ay-
n sessizlik ve dikkat halkas toplanrd. Her snftan halk ayakta, daki-
kalarca, ihtiyar kadnlar ar yiyecek paketlerini yere, ayaklarnn ucuna
brakarak, izinli neferler tahta antalarn bir ellerinden br ellerine ge-
irerek onu dinlerlerdi. Asl garibi para verecekleri zaman hi de ekin-
gen olmayan Parislilerin ellerinde tuttuklar paray ona verirken geir-
dikleri tereddtt. Bu tereddt sayesinde "kk yardm" mahiyet dei-
tirir, daha ziyade byk bir sanatkra yaplan bir cemile halini alrd.
Haklar da vard. O her eyin stnde Paris'ti, Paris'in trajik sesiydi.
Athenee tiyatrosunun biraz ilerisindeki bir sokakta yamurdan s-
ndmz kk barda Edith Piaff'n sesi birdenbire Paris'in imzas
oldu.
Montparnasse'n arka sokaklarnda kk bir bistrodaydk. Eski
talebelerim olan iki ressam dostum beni buraya 'Talihiniz varsa gelir,
bir ka ark syler" diye getirmilerdi. Bylece dinlemeyi umduu-
muz adam, huyunun acayiblii, fazla iki dknl, keyfine gre
yaamak arzusu yznden byk kahvelerde diki tutturamam veya
hi girememi bir arkcyd. Biz gittiimiz zaman kendisini barn ke-
narna yapm, arkada ile konuuyor bulduk. Uzun boylu, geni
gvdeli, esmer, krklk bir adamd. ok gzel bir ba, insana tesir eden
baklar vard. Arkada orta boyu, zayf yz, boynuna kadar ilikli ve
kukuleteli, geni ii gmleiyle bir Roma konslne, bir "francisca-
in" rahibine, herhangi bir katedral tempannda grlebilecek bir mele-
e benzetilebilirdi. Garib, hibir hecenin zerine basmadan, kelimele-
ri sabun kp flyormu gibi havaya brakan yumuak bir konu-
mas vard. Durmadan iiyor ve her yudumda biraz daha maddesinden
syrlyor, sanki admlar yerden kesiliyordu.
Bardaki kadn, arkadalarna fsldad: "Bu akam kat'iyen..."
Cenublu... ispanya hatralarn anlatyor. Filhakika Franco'nun med-
hiyle meguld. "Beraber dvtk, diyordu. Ne adam, grmeliydiniz.
Tam Fransa'nn muhta olduu insan! Kendisine ocuk arabalar iin
icad ettiim arkal gsterdiim zaman ard kald. Bana hep, yazk,
ok yazk... Benimkiler bydler, diyordu."
Bistronun sahibi, gedikli mterisini konuturmay biliyordu, "ica-
dnz niye piyasaya kartmyorsunuz?" diye sordu. Adam yzn bu-
ruturarak cevap verdi: "ocuumu karm alp katktan sonra..." Ve
ellerini, her eyin bittiini anlatmak ister gibi ileriye doru frlatt.
Bizim Trk olduumuza ok sevinmiti. "Elbette sizin memleke-
tinizde byle eyler olmaz," dedi. Ve nndeki sigara paketini bize do-
ru uzatarak zerindeki deseni gsterdi. "Bu benimdir. Ben yaptm. Fa
kat parasn alamadm... aldlar. Tabii anlyorsunuz ki ben ayn za
manda ressamm." Omuzlarn silkti. "Duvar boyacl ile geiniyo
rum. Svacl kmsemeyin, msyU. O, ressam domu olanlara Al-
lah'n en byk ltfudur. Onun sayesinde dehamz feda etmeden yaa-
rz." Ressam arkadalarm bu sze hi itiraz edemezdiler. Paris'te tutu-
nabilmek iin bu asil san'atn yardmn onlar da epeyce grmtler.
Kendisinden ark istediimiz zaman hi nazlanmad. Sadece >
sinin ksklndan bahsetti; gndr kapcsyla kavga ediyordu.
ark balaynca her ey deiti. lk ark, kars ocuunu bera-
ber alp kaan bir erkein azndand. Bir ka kt'ada btn bir aile ge-
imsizlii arasnda giden ocuun tebessm, evde kalm oyuncakla-
r, onun anlayl baklarndan yoksul kalm hayat ve nihayet geim-
siz kadna kar duyulan hasret insann iine saplanyordu. Bistro'nun
sahibi ilk frsatta bize anlatt: "Bu arky yeni yapt, on gndr onun-
la megul. Hayatna mal etmek istiyor..." kinci ark bsbtn ba-
kayd. Bu, duvar kelimesinin 1871'den beri kazand ift mn ile
kendi hayatn sembolletiriyordu. Kt'alar "adam duvarn dibine da-
yadlar, kadn duvarn dibine dayadlar, iri duvarn dibine dayadlar"
diye bitiyordu. Son kt'ada ressam, ekmek parasn kazanmak iin bo-
yayaca duvarn nnde kendisine benzeyen btn hayat malublar-
n hatrlyordu. nc istenen ark apknca bir ark olacakt. Fakat
adam bunu sylememekte srar etti. Bizi sesiyle, san'atyla tad
noktadan dnmemizi istemiyordu.
Montparnasse mezarlnn karsndaki gece ile bsbtn sszla-
an sokaklardan birinde, tabldot gibi muayyen yemekler veren kk
bir lokantada stste akam yemek yedik. Bu lokanta her akam ye-
dide alyor, dokuzda mteri almay kesiyordu. Gelenlerin ou ge-
dikli mterilerdi. Son derecede nazik, alabildiine gayri ahs lokanta-
c kadnn istibdad altnda yayorlard. eriye girer girmez evvel se-
lmlyorlar, onunla bir ka kelime konuuyorlar ve galiba yerlerine
getikleri zaman da onun msaadesi nisbetinde birbirleriyle sohbet
ediyorlard. in garibi, onlar da lokanta sahibi gibi yabanc mterile-
ri yadrgyorlar, fazla grltlerinden rahatsz oluyorlard. Daha ilk ak-
am bu lokantann Julien Green'in "Leviathan*'ndaki lokantann tam
ei olduunu anladm. Tek bir kadn, varl ve yaama iradesiyle iki
saat iinde bir iki defa deien bu insan kalabaln zamanla ahsiyet-
lerinden syrlm, muayyen bir snf btesinin ok sk ve dar nizam-
na tkmt. Franszlar iki o kadar mhim olan yemek yeme burada bir
eit ceza gibi tatbik edilen fizyolojik bir vaka idi. Son gidiimde bu
kadnn yzndeki izgilerin biraz deitiini, adeta mesud glmse-
diine grdm. Fakir bir kaldrm fahiesine ilerin nasl gittiini soru-
yordu. Hatt bu ii yapmak iin yerinden kalkm, onun bulunduu
masaya kadar gitmiti.
Rotonde'un altndaki kk lokantada bir akam grdm sah-
neyi hi bir zaman unutamam. Btn masalar bombotu. Herkes dipte,
baucunda kocaman bir kurt kpeinin bir byk anne efkatiyle bek-
ledii bir ocuk arabasnn etrafnda toplanmlar, hep bir azdan g-
lyorlar, konuuyorlar, arabasnda kral gibi kurulmu, kahkahalarla
glen, ellerini rpan ocuun erefine iiyorlar, onunla akalayorlar-
d. Asl garibi, ocua sarf edilen efkatten kpein ve hemen onun ya-
nbandaki ihtiyar kedinin de hissesini almasyd. Hi bir cmle ve il-
tifat yoktu ki onlar iin bir benzeri behemehal sylenmesin. Bu nee-
ye mutfak da itirak etmiti. Ardna kadar ak kapsnn nnde, yan
plak kadn, en gencinin elinde czrdayan bir omlet tavas, hayran
ve tebessmle, alnlarndaki teri silmeyi unutacak kadar kendilerini
kaybetmiler, ierdekilerle konuuyorlard. Tavay tutan kadnn dizle-
rinin stne kadar plak bacaklar, ok temiz esmer profili, arabann
bandaki annenin dolgun gs az rastlanacak ekilde talyand. Ve
btn lokanta garib surette eski sa'nn douu tablolaryla Muril-
lo'nun "Meleklerin Mutfa" arasnda sallanyordu. Ahengi bozma-
mak iin geriye dnmek istedim, fakat brakmadlar, bana da arabann
banda bir yer hazrladlar, hatt kasada can sklan bykbaba dam-
lal ayaklarn srye srye elinde arab kadehi, yerinden inerek gel-
di, karma oturdu ve bana krk senedir grmedii talya'dan bahsetti.
Cumhuriyet, 13 Ni s an 1958, nr. 12112
II
MEHURLARIN EVLER
Fontainebleau'da Valvins'i bulmak pek g olmad. Vaka Fran-
szlar da yol tarif ederken bizimkilerden pek farkl deiller. "Dosdo-
ru gidiniz,", "stasyonun yanndan sola sapnz", diye verdikleri sa-
lklar, hepsi yanlt. Fakat yer yaknd. Kkn nnden ve ar;, n
ayrlr ayrlmaz ancak bir iki dakikalk bir yol ve bir dneme; hemen
arkasndan Mallarme'nin karsyla, kzyla, kk atl arabasnda ze-
rinden o kadar ok getii kpr yahut onun yerine yaplan karnza
k veriyor. Asl glk evi bulmada oldu. Kime sorduksa "Mallarme
mi?... Bilmiyorum" diyor ve tenis raketini sallayarak, yahut oltasn
koltuunun altna biraz daha sk yerletirerek acele acele yoluna de-
vam ediyordu. Nihayet babas Mallarme'yi ok seven gen bir liseli bi-
zi evin nne kadar gtrd. Meer nehir boyunca giden caddenin
zerinde ve bizim arabamz braktmz yerden yirmi, otuz adm te-
de imi. Belli ki nehir kysndaki sandal ve motrler ve kardan b-
tn saltanatyla inen orman dikkatimizi elmiti. Vaktiyle Mallar-
me'nin kk yelkenlisi phesiz bu kyda, bu sandallarn yanban-
da bir yerde balyd.
Ev kk ve dar cepheli. Zihnimizdeki -niin hayatmdaki demi-
yorum sanki?- ehresiyle ir Mallarme'den ziyade devrin maarif na-
zrlarna imdi okurken insann gzne ya getiren o mtevaz istida-
lar yazan orta mektep hocasna yakacak gibi, kapsnn stnde tun
bir kabartma ve bir de levha. Fakat kk bahedeki aalar rtyor.
Geen harpte bir bombadan ok zedelenmi olduu iin cephe hemen
hemen yeniden ve betonla yaplm. Yazk ki yeni sahipleri -veya ki-
raclar- bizi ieriye almad. Sansn bir kz -Amerikal veya ingiliz
btn ricalarmza kar ban sallad, sonra da kk bahenin kap-
sn arkamzdan kapad.
Halbuki bu kapdan girmeyi, alt, notlarn saklad kk
oday grmei ne kadar isterdim. Mallarme bu kk evde gen Va-
lery'ye "Bir Zar At... "nn matbaadan yeni gelen provalarn gster-
mi ve bask iin dndklerini anlatm. Bunlar senelerdir o kadar
beraberlerinde olduum, adeta hayatm boyunca yaadm eyler ki...
Mallarme. bu evde bir eyll sabah (1898). beklenmedik bir anda,
hem de doktoruyla konuurken boazndaki bir spazm yznden bir-
denbire lr. Kz Genevieve, Valery'ye telgrafla haber verir: Babam
ld. Valery de etrafa ve tandklarna telgraf eker. Bu iki irin birbi-
rine ball bu asr bann en gzel masallarndan biridir. Cenaze g-
n, imdi parmaklndan baktmz bu bahede Heredia, Henri de
Regnier ve birka dost ve Valery toplanmlard. O zaman Valery bu
hretlerin yannda ok genti ve edebiyat hemen hemen brakm gi-
biydi. Fakat ahsiyetiyle kendisini kabul ettirmiti. Byk bir saltana-
tn gurbette yaayan tek vrisi gibiydi.
Bir kedi, sade sevilme ihtiyac ve sokulganlk, kapnn pervazna
srtnerek nazl ve srarl miyavlyor. Onu seyrederken, kendisine da-
ir hafzamn toparlad bilgilerden ok baka ve canl ekilde bu evin
asl sahibiyle karlatm sanyorum. Mallarme kedileri severdi. Tek
bana bu evde kald bir mevsim, kzna yazd mektuplarda, kedi-
sinin apknlklarn deta mhim havadisler gibi anlatr. Huet'ye ver-
dii o mehur mlakatta kedisinden uzun uzadya bahseder.
Evin duvarna dayanarak ehre, kar kyda suya sarkan aala-
ra, uzakta sonsuz uzanan ormana bakyoruz. Bunlar irin her gn
hayatna karan manzaralard. Bu rya prensi tabiata balyd. "B-
yk bir parkm da olsa kapnn nndeki srada oturmay tercih ede-
rim." (Hafzadan). Bu hissi ne kadar iyi anlyorum. phesiz lm
nnda i ve d leme o kadar gzel bakmasn bilen gzlerinde son
sarslan ey bu manzara idi. Valery, M. Teste'ine senelerden sonra
ilve ettii paralardan birinde "Biraz sonra bir gr tarz sona ere-
cek!" derken, belki de ustasnn bu ni lmnden duyduu ztrabn
tesindeki eyi, asl dramn uyandrd dnceyi, yani asl ztrabn
kendisini anlatyordu. nk Mallarme her eyden evvel bir gr
tarzyd.
Bir ara arkadalara irin Samoran'daki mezarna kadar gitmei
teklif etmei dnyordum. Fakat bizi buraya getiren Rkneddin'in
henz araba kullanmaa hakk olmadn ve bu yzden ektii korku-
yu hatrlyor ve vazgeiyorum. Baka ey yapamayacamz iin bir-
ka fotoraf ekiyoruz.
Dnte kprden tek bama, yayan gemei dndm. Bir ak-
am Mallarme bu kprnn stnden btn ev halkyla -kars, kz-
geerken aada sudan yeni karlm bir gencin ba ucunda tella-
nan bir kalabalk grr. Bu, ustasn evde bulamad iin nehirde yz-
mee kalkan ve suya kaplan Valery imi. "Deniz Mezarl" jfiri yz-
meyi severdi ve iyi yzerdi. Deniz ve su onun iin her eydi. Fakat bu
kazann daha manal bir taraf var. Valery, Valery olmasa idi, bir ok-
lar gibi Mallarme'nin eiinde boulabilirdi.
Kprden yayan gemedim. nk hatnma Valery'nin nakletti-
i Sir Fraser'le Henri Poincare'nin konumas geldi. "Charles d'Orle-
ans' bu kprde ldrdler." Byk riyaziyeci cevap verir: "Ehemmi-
yet vermeyin, bir daha ldremezler." Valery psikolojik arzalar dedi-
i eyleri ve benzerlerini bakalarnda bazan lzumundan fazla nle-
yen adamd.
Halbuki kendi hayatnda santimantale gidecek kadar duyguluydu.
Fakat her eyde olduu gibi burada da husus bir ekonomisi vard. Ve
phesiz byle olduu iin duygu hamulesini ve cihazn o kadar kuv-
vetle muhafaza edebildi.
Valery genliinde Quartier Latin'de, Luxembourg'da oturduum
otelin biraz ilerisindeki Gay-Lussac sokanda 12 numarada iki defa
oturur. Birincisi annesiyle ve belki de kardeiyle beraber o ksa Paris
geliinde 1891'de, ikincisi 1907'de. Bu sokaa alan L'Abbe de L'epe
sokanda 5 numaral evde ve 1914 muharebesinden evvel Rilke otur-
mu. iri eserlerinden tanyan o gzel ve esrarengiz kadn, Bonnaven-
turs adyla hayatna geen kadn bu evde onu ziyaret etmi.
Otelimin hemen yanbandaki otelde de bir zaman Verlaine kalm.
Belki de lmnden bir evvelki oturduu yer buras. "M* Teste" muhar-
riri ok gzel bir yazda geceleri ge vakit ona tesadflerini anlatr.
Hugo'nun ocukluunu geirdii Feuillantines de buralarda bir
yerde. Ara sra Saint-Jacques sokandaki Pension Scola'ya Selim'i,
Avni'yi ve Abidin'i (Paris'i fethe hazrlanan mkemmel ressam)
grmee giderken yaknndan geiyorum. Dostlarmn oturduu bu
pansiyonun da bir yn hikyesi var. Geen asrn ve bu asr bann
birok irleri burada verilen konserlere gelirlerdi.
Baz gnler dostlarmla beraberken yandaki binadan taan etd
seslerini dinliyorum ve ilk genliimin bysn yapan bir yn ba
bu seslere eilmi tasavvur ediyorum.
Fakat btn bunlar bana, ne odamn kt n, ne de karyola-
mn bozuk somyasn unutturabiliyorlar.
Paris Jules Cesar'dan balayarak btn bir medeniyetin hatrasy-
la yle sk sk dolu ki, ister istemez zihnimizde bir eid htralar
"iiflation
,,
u oluyor.
*
Dn otelimin bana temin ettii bsbtn baka cinsten bir eski za-
man konutuunu rendim. Paris'te uzun mddet yaayan ve ehri iyi
bilen bir dost, onunla yan bandaki otelin (Verlaine'in kald otel)
yerinde bulunan byk konakta, vaktiyle Yirmisekiz Mehmed ele-
binin misafir olduunu syledi. imdi uykusuz gecelerimde binay
btn etrafla beraber sarsan tren ve kamyon grltlerine benim iin
bu sefaret heyetiyle stanbul'dan gelen atlarn kinemeleri karyor.
Kimbilir, Yirmisekiz elebi, benim imdi yattm odann yerinde bu-
lunan bir odada yatyordu ve yan bandaki odada kendisini o kadar
rahatsz eden ziyareti kalabalnn karsnda yemeklerini yiyordu.
Paris-iindeki uzun ve yava yava bir takm hakikatlere uyanan dola-
malarnda etrafndakilerden glkle saklad hayret ve mitsizlikle-
rini yaknlarna ve bilhassa olu Mehmed Said Galip Paa'ya gene bu
odalardan birinde anlatyordu. Tarihimizde hi bir ey, bu baba ile ou*
lun Avrupa ile ahs temaslar kadar faydal ve mhim olmad. lk Trk
matbaas bu sayede ald. Onlar gittikleri yerlerden bir ey getirmesi-
ni bilen insanlard.
Fakat Yirmisekiz elebi'nin htralarna yaknlk bile odamn a-
lmaya imkn vermeyen kszl ile denecek ey deil.
Ctrnhmiyet. 20 Nisan 195, nr. 12119
III
TABLOLAR NNDE KEN
Paris'te her ey sokakta Sorbonne'un arasnda hallediliyor. Colle-
ge de France, Sorbonne'un dorudan doruya sokaa alan kaps.
Aradaki messeseler bir nevi vasta, katalizr gibi bir ey olmaktan ile-
riye gitmiyor.
ster istemez yaptm mukayeselerde beni en ok zen ey, otuz
krk senedir sokan yava yava hayatmzdan ekilmesi. Sokak, bize
imdi yalnz sefaletini ve ihtiya listelerini gnderiyor. Halbuki sokak,
kendi medeniyetinin ve harsnn iinde olmak artyla daima icaddr.
Zaten ehzadeba tiyatrolar, Karagz ve ortaoyunu bir tarafa b-
raklrsa, sokak ve ehir hayatmza ne zaman girmitir?
Paris soka, daha Madame de Pompadour* la On beine i Lou-
is'nin yatana girer. Asl garibi, bu gzdenin, mesel Marie-Antoinet-
te'den ok daha mkemmel kralie olmasdr.
#
Fon mzii, Cafe de Paris'te yamur, imek ve gk grltleri.
Ben gzlerim camda sinemalarn bizi altrd ekilde byk ve kor-
kun bir vak'ann, ana hdisenin olmasn bekliyorum.
Seine sokandaki kk galeriye girer girmez sa tarafta asl re-
simleri tandm ve geldiim gnden beri dost olduum dkknc kad-
na "Bunlar Fikret Muall, deil mi?" diye sordum. htiyar kadn
"Evet... diye cevap verdi, demek tanyorsunuz?" ve devam etti: "Aca-
ip ressam... Daha dorusu acaip insan. Biraz kendisini idare edebilse,
eserlerini saa sola yok pahasna satp piyasasn krmasa... Bilir misi-
niz ki Paris'in bir tarafn yakalad." Sonra bir sr syler gibi bana eil*
di. "Paris kendisini sevenleri mkfatlandrmasn bilir. Bilhassa mi m
de. Hele biraz samim ve ahs olursa. Hemehrinizde ite bu var..,"
Resimlere bir daha baktm. "yi ama, dedim, bu resimlerde asl
konuan ey stanbul... Kadn glerek cevap verdi: "Unutmaynz ki,
Paris gzel bir kadn gibidir. Her dilde iln- ak edilebilir."
Odeon'da Pirandello'nun "Alt Kii Muharririni Anyor"unda gen
kz roln oynayan Maria Casares aslen spanyol'du. Buna ramen Pa-
ris'liydi. Paris onu iliklerine kadar srmt. Sesi, jest,.hiddet, mitsiz-
lik, kendisini aray, herey onda byk ehirdi. dn ahsiyeti arasn-
da saatlerce Bastille'i, On drt Temmuz'u, Pantin'i veya Villette'i yaa-
d. ok zengin bir mevsim gibi benliinin etrafnda dald, durdu.
Bununla beraber ara sra Paris'in altndan spanyol kan scak ve
anarist Fransz'dan ok baka trl Ltin, icabnda baka trl baya-
ve mitsiz, ani feveranlarda kendisini bulmaa, hatt kendi kann
seyre alk, imekleniyordu. Ve bu ksa imeklenmeler bizi stne
dtkleri zemin kadar mesut ediyordu.
Millet denen eyi kabile olmaktan kurtaran ve asl zenginliini
veren ey biraz da bu karmalar deil mi?
O gece Odeon'dan ktktan sonra hep Michelet'in szn dn-
dm: Paris denen byk pota.
Her millet balangta bir politika -yani zaman iinde birbirinin
hareketini devam ettiren bir ka kii, o devirlerde zarur olarak birka
hkmdar- ve bir ehirdir. Fransa Paris'ten byd, tpk ngiltere'nin
Londra'dan byd gibi. Bizim tarhimizde bu politika -Orhan Gazi
ve ocuklar- tek bana kalr. Bunun eksikliini daima grdk.Filha-
kika stanbul'un rol daha ziyade tedf oldu. Madrit'te bu daha iyi
grlyor.Madrit her ey olup bittikten sonra bir gzde gibi, yahut
kinci Philippe'in kendi icad olan o brokrat mutlakiyet cihaznn
mahfazas gibi geldi.

Gece yars,Vavin'den geerken, sert rzgrda Rodin'in Balzac'
Paris gecesini,bulvarlarn sszlna varncaya kadar her eyi manto-
sunun altna toplam, bir yere gtryor gibiydi. (Gnlerce nnden
getiim bu eseri, bu bir saniyelik "zan" veya vehim sayesinde baka
trl yaadm. O bana heykeltran asl dncesini kefettiim hissi-
ni verdi.) Hesaba bylece girmi olmam sayesinde Rodin'i iki mze-
sinde geirdiim zamanlardan fazla tandm.
(Fakat bunun zdd da, san*at eserlerinin bize dardan olduu ka-
dar, kendi iimizden geldii de dnlebilir.Grmek, tatmak o kadar
kark eyler ki...
Baz eserleri kabule bizi btn hayatmzn hazrlamadn nasl
iddia edebiliriz? Btn hayatmz veya onunla beraber bizde teekkl
eden bir ey.)
#
Louvre'da, baz byk psikolojik vaziyetler gibi yklm ve k-
m fikrinin tam ifadesi ancak "Ben" ile kabil.Rembrandt'n ihtiyarlk
devrinde yapt (1660) kendi portresinde bu ok iyi grlyor. Res-
sam, ayakta valesinin karsnda, ikin ve deta kan ana gzler-
le, dudaklarnn btn aclyla, yapt esere -belki de hi bir yere-
bakyor. Gnler var ki bu baklardan ayrlamyorum. Bana yle geli-
yor ki, Rembrandt, talihinden veya kendisinden, hlsa bir eyden kor-
kuyor. Bu karanlklar iri, her rastladn kendi zengin gecesine g-
trp orada deitiren adam, sanki karanlktan daha tehlikeli bir eyin
kendisini beklediini biliyor.
yi ama san'atnn tam kemal noktasnda, btn srlara sahip iken
bu korku niin?
Yava yava bu portrede resim dediimiz san'at geen bir ey ol-
duunu anlyorum. O bana Dostoievskyvri psikolojik romann ba-
langc gibi geliyor.
Rembrandt'n bu portresinin karsnda Baudelaire'i, Balzac',
grmek isterdim. Hakikaten Balzac bu eserle karlamad m? "Gori-
ot Baba''ya o kadar yakn ki...
Baudelaire'e gelince, iirlerini o kadar keskin ve azaph yapan ne-
fis hesaplamalarn Rembrant'n baklarnda muhakkak tanrd. n-
k bu tablonun korkusunda ihtiyarlktan baka bir ey, kendisini su-
landrma var. Korku ve sulandrma ... Asl garibi, bu baklarn o ka-
dar iyi birletikleri ehreyi her lhza yeniden datr gibi olmalar.
Rembrant kendi kendisinden kamyor. "Ben" kelimesini o kadar
fazla kullanan romantiklerden fark da bu olsa gerek.
u var ki romantizm daima gen kald. Cazibesi ve bilhassa ma-
zereti bu.
Hayret edilecek ey! Bu kadar grltye, inkra ramen Jaconde
hl yerinde ve hl gzel. "Kayalklarda Meryem", hl resim denen
ey benim diye haykryor. Fakat hakikaten byle mi? Yoksa ayakta
olan Leonard'n kendisi mi?
Jaconde'un aksayan taraf, bugnn insanna o kadar yabanc
olan rahat kibarl...
*
Botticelli'nin iki freski. Vaktiyle Floransa denen bir zarafet oca
vard. San'at, bir eyin her eyin yerine gemesi veya btn hayat
onun etrafnda kurmas. Bu fresklerde her ey, btn hayat ve devir de-
nen byk lem var. Fakat sade zarafet olarak.
Fakat neden Botticelli ayak parmaklarnda bu kadar srar ediyor?
Bu kadar zarif ve mzikal eserde bu kadar teferruatl olmaya ne lzum
var sanki? Korkarm baz byk eserler de insanlar gibi fazla dp
kalkmaya gelmiyor.
Resimde byk eb'ad galiba yalnz baz Venedik' lilerde ekiliyor.
*
Dassla.
Cafe Mahieux'de:
Trke konumaa balaynca birinin Kula'l, brnn Mula'l
olduunu rendiim birka Rum. Biri brne sylyor:
-Papazn nasihatini sen de hatrlarsn Panayot, Trke bilmeyen
cennete giremez.
- O eski darbmeseldir. Bana anam da sylerdi.
'yi ama ben bilmiyordum."
*
Bu gece Concorde meydannda Ermeni olduklarn tahmin etti-
im iki ihtiyar erkek, Ktibim trksn sylyorlard. Kadnlardan
birisi bir ara bilmediim bir oyunu oynar gibi oldu.

Reims'e beraber gideceimiz otomobil sahibi arkadala buluaca-
mz saati beklemek iin girdiim Galliera mzesinde duvar tezyina-
t sergisi ve duvar kd koleksiyonu o kadar ayr ihtisas ii idiler ki,
can skntsndan boulmak zereydim.
Fakat birdenbire olan bir hadiseyle her ey, can sknts, yalnz*
lk, iimdeki boluk duygusu, hepsi deiti.
Belki drt be saniye bu olan eyi anlayamadm; daha dorusu iki
ayr ey birden oluyor sandm. Bir tarafta herhangi bir musiki bala-
mt ve onunla beraber mzeye ok iyi tandm, ok sevdiim ve bil-
meden beklediim birisi girmiti. Sonra ikisi birletiler, Mozart'n
"Kk bir gece musikisi", o harikalar harikas eser oldular.
(Paris Tesadfleri'nin bundan evvelki ksmnda mesuliyeti bana
ait,fakat izah benim iin de g bir yanl oldu. Rilke'yi 1914*te Pa-
ris'te ziyaret eden kadna byk irin verdii ad Benvenuta'dr. O za-
manlar Rilke Montpamasse'da Campagne Premiere sokanda oturu-
yordu. Bu kadn, hatralarn irin kendisine yazd mektuplarla be-
raber Maurice Betz'in Franszcaya evirdii "Rilke ve Benvenuta" ad-
l bir kitapta neretmitir.)
Cumhuriyet. 26 Nisan 1958, ar. 12123
IV
TYATROLAR VE KAHVELER
Seyahat denen yalnzlk mektebi. Hep ayni hzla ok uzaklara s-
rayan, geldikleri yere dnmek veyahut bsbtn kaybolmak iin bir
yn eyin bize gelmesi, bize arpmas, bir taraflarmz kanatmas,
actmas. Dn akam Champs-ly sees * de oturduum kahvede byk
bir ku srsn rktm bir adama benziyordum.Bana doru gelen
bir yn renkli ve tell uu, yzm, gzm syrp geen kanat-
lar. Ve sonra boluk...
Bazan bu kadar bile olmuyor. Her ey, btn hayat, l bir dalga
gibi ayaklarnzn ucunda krlyor. Ve siz, kirli bir suda bir yn akl-
ta, yosun paralan arasnda yanhzlmz seyrediyorsunuz.
Zihnin hazm konuma ile oluyor. Biz dncelerimizi bakalar-
nn dikkatinde, bakalarnn kaytszlnda veya hiddetinde, hatt zul-
mnde yaarz.
Son gnlerde kendi kendimle o kadar ok konutum ki pekl
kendimi iki ayn insan farz edebilirim. Bu yzden btn bir tarafma
dargnm. Sylediklerimi ya hi dinlemiyor, yahut durmadan bana ba
sallyor.
Bir eyi veya bir insan hakkyla tadabilmek, sevebilmek iin ken-
disiyle alkas olmayan ne kadar ok eye muhtacz.
Jean Villars ve arkadatan "Katedralde lm" (yahut cinayet)'
ok gzel oynadlar. Dekorsuz, her trl ssten mahrum, zarur birka
para eyadan , daha dorusu sembolden baka bir ey bulunmayan,
projektr klaryla oyunun merkez yeri tyin edilen geni sahnenin
plaklnda bile Eliot"un slbuna yakn, hatt dramn kendisinden
domu denebilecek bir tokluk vard. Fakat asl gzel olan, oyundaki
ekip fikriydi. O kadar stn istidadn bir arada bulunmasna ramen
trajedi tek bir izgide devam etti. Hi kimse kendisini brlerinden
fazla kaptrmad, parlamad, comad. Bu kadar slp-oyun pek az g-
rlen eydi. Bir sahne eserinden ziyade her lhza gzlerimin nnde
bir mimar kuruluyor gibiydi.
ktm zaman daha ziyade bu ustala nefsini fedaya benzeyen
ekonomiye hayrandm. Drt saate yakn bir zaman bu kadar ll e-
kilde bakas ve bakalaryla beraber olmak ve bilhassa katillere yap-
tktan ii mdafaa etmek imknn veren son sahnelerde bunu devam
ettirebilmek bana mucize gibi geldi.
Bu hayranln verdii heyecanla geceyi uzatmak istiyordum.
Girdiim kahve de seyrettiim oyun gibi gzeldi. Yar aydnlk mey-
dan, ou benim gibi hl oyunun havasnda, ondan kalma bir rper-
meyi muhafaza eden bir kalabalk, gecikmi saatin daha arzulu ve g-
zel yapt kadn baklar, mcevher ve plak omuz parltlar, yumu-
ak gller...
Birden yan basmdaki masada oturan ihtiyar Fransz torunlar ol-
mas icab eden gen kzlara dert yanmaa balad:
"Zavall Paris... Kim derdi ki bu kadar fakirleecek, ksz kala-
cak ve elenmesini unutacak! Siz bu meydan evvelce grmeliydiniz;
hi de byle mahzun deildi. Bu kahveler nasl kalabalkt! Hele bu bi-
imsiz, fukaraln ta kendisi riyaziye forml gibi tiyatro binas! Pi-
yesin biarelii, can skcl da caba! O nutuklar, btn o panayr il-
mhali, szm ona ahlk, pritanizmin armhna gerilmi katolik-
lik..." Kzlardan birisi itiraz edecek oldu: "Ama oyunu ok iyi oyna-
dlar, bykbaba!"
"Felket o ya! imdi canmz skan eylere elence diyoruz."
Ben olduum yerde Yahya Kemal'in msra'n hatrladm:
Eski Paris'te bir mr geti.
Mze... Louvre'da her gn bir aheser benim hatrm iin birka-
benzerini ldryor. En sona kalan da muhakkak ben ldreceim. Ve
bylece mutlak hrriyete, yani kaytszla kacam.
Bu ihtiyar kadnn satt ieklere karan gzel tebessmn
grmek, bu mor, yeil, krmz,sar akislerin doldurduu glgede onun
tatl bonjurunu iitmek, kendisini silerek size, ilerinize dair sorduu
gnl alc suallere cevab vermek... te haftada beni Paris'te me-
sut eden ey. Yazk ki bugn bu saati kendi elimle bozdum. Ona haya-
tna dair sualler sordum. Biri harbde ldrlen, br hapiste ryen
iki olunun macerasn, kznn bre talihini, kocasnn hoyratln
rendim.Hlsa bu gzel tebessm altm sene iinde hazrlayan
eylerin hepsini biliyorum imdi. Fakat piman dei 1 i m. Demeti m i sa-
rarken ihtiyar elleri bugn bana baka trl gzel grnd.
Beni bu psikoloji tecrbesine davet eden nl lim, ocuklarn
zevk itibariyle olgun ve seviyeli insandan farksz olduklarna gerekten
inanmt. "Siz de greceksiniz. ocuklarn asl sevdii artist sanlan
Malek'e bakmayacaklar bile. Sadece arlo'yu beenecekler ve alkla-
yacaklar/
9
Tecrbe bittabi tam aksi netice verdi. Sekiz ile onbir, oniki
yalarndaki kk seyirciler arlo'dan deta skldlar ve Malek'in bu-
dalalklarna lgnca gldler, onu alkladlar. Fakat ltufkr dostumun
iman hi sarslmamt. karken "ocuk muazzam lemdir. Hi Ma-
lek' beenir mi?" diyordu. ok kt bir duygu ama baz eylerin dn-
yann her tarafnda ayn olduunu grdm iin baya mesuttum.
Evvelki gn Saint-Germain'de elime bir reklm tututurdular. Pa-
ris'in ilk kahvesi olan Procope yeniden alm. Diderot'nun, btn ak-
siklopedistlerin oturduklar masalarda oturabilecekmiiz. Gece birka
dostla gittik, hissemize Voltaire'n masas dmt. Onun iimizdeki
baklar arasnda yemeimizi yedik ve kahvelerimizi itik. Regen-
ce'in tamir yznden hl kapal olmas ne fena! e balamken pe-
kl yarn da le yemeini Napoleon'un genliinde sk sk gittii bu
kahvede yerdim.
Galiba Voltaire'i, Diderot'yu, Napoleon'u hi dnmeden hatr-
lamak iin en iyi arelerden biri de budur. Bununla beraber bu eski
kahvenin, veya uzun zaman kapal kaldna gre, hi olmazsa adnn
ayakta durmasnda, tpk iki asr evvel olduu gibi, bir takm insanla-
rn oraya gene kahve olarak gidebilmesinde hayat zenginletiren ve
insan destekleyen bir ey var. Bizde olsayd evvel kahvelikten kar-
d, berber, muhallebici dkkn, bugnlerde banka ubesi yapar, daha
sonra da bir aresini bulur, belki de Voltaire'in ve arkadalarnn ht-
rasna sayg gstermek iin ykardk.
Deimekten o kadar korkan, zihniyetlerinde, modalarnda hi
deimiyen ark, eyay ve messeseleri yerinde brakmaa bir trl
raz olamaz. Unutulmas, kendi kesinde, kendi hayatn rahata ya-
amas gereken eyler bizi deta rahatsz ediyor.
Ah Namk Kemal, ne olurdu bize her eyden evvel bir "seviye
meselesi" olan hrriyet kelimesi yerine, o kadar k olduun mede-
niyetin "birikme" olduunu ve gerek ilerlemenin "mevcudu muhafa-
za etmek" gibi bir esas art bulunduunu retseydin!
Procope, 1684'de, Merzifonlu Mustafa Paa
9
nn o meum Viyana
seferinden bir sene sonra alm. Ve bir ka sene iinde (daha
1689'da) edebiyatlar kahvesi olmu. O kadar hret kazanm ki
yksek tabakadan hanmlar bile arabalarn kapsnda durdururlar ve
yeni moda olan bu kokulu ikiyi getirtirlermi. Filhakika bu devirde
saray daha ziyade knaknaya alkt. Dn sabah okuduum Geoges
de Vissant'n "Cafes et Cabarets"inde (1928) bu kahvenin btn bir ta-
rihi var. Procope, On be ine i ve Onaltnc Louis devirlerinde tiyatro
muharrirlerinin, artistlerin, edebiyatlarn, filozoflarn topland bel-
li bal yerlerden biriydi. Sonra Byk Ihtill'de baya bir merkez ha-
lini ald. XIX. asrda Musset ve romantikler de devam ediyor.
Yine Georges de Vissat'a gre ay da XVIII. asrda Fransa'da
yayan bu kahve imi.
Georges de Vissant oktan beri kapanan Vachette dolaysiyle iki
Trkten de bahsediyor. Gen Osmanllardan Sar Ahmed Bey-zade
Mehmed Bey (Mahmud Nedim Paa*nn kardeinin olu) ile Hoca
Tahsin Efendi. Bu muharririn sylediine gre Mehmed Bey ikiye ve
bilhassa konyaa ok dknm. 1870 muharebesinde Fransz ordu-
suna gnll yazlmasna Mouffetard sokandan btn bir gnll
bl toplayan Cahun isminde Mr gazeteci sebeb olmu.
Tahsin Efendi'nin adn Tashyn diye yazyor ve biraz sakal bir
dille de olsa materyalist olduunu kaydediyor.
Fakat her ikisinin hayal iin yazd eylerde epeyce yanl var.
Bilhassa Mehmed Bey'in 1870-71 muharebesinden sonra tekrar Pa-
ris'e geldii ve orada birka ihtillci Trk mecmuas kard kayd
tamamiyle aslsz olsa gerek. Belli ki muharrir Ebzziya'y yanl ha-
trlayan bir Trk'e sorarak bunlar yazm. Vachette'in daha sonralar
da birok Trk mterisi vard. Jn Trklerin ou ve kinci Meruti-
yet'te tahsile gnderilenler. Vachette, Moreas'n kt kahve idi. Yah-
ya Kemal bize yakndan tand bu byk ir dolaysyla sk sk bu
kahveden bahsetmiti.
Cumhuriyet, 7 Mays 1958, nr. 12134
BR DOSTU UURLARKEN
Istanbul'dan bu son gUnlerde ehrimize ve hayatmza ok al-
m, bizi ve peyzajmz ok sevmi bir dost ayrld. Fransz Kltr
Ataesi Camille Bergeaud, doduu yer, ald terbiye ve diplomatik
vazifesi ile ophesiz her eyden evvel bizim iin bir ecnebiydi. Fakat
Galatasaray'daki uzun hocal ile balayan aramzdaki yirmi alt yl-
lk hayat, aydn ve gen muhitlerdeki dostluklar, husus meziyetleri,
sevme ve etrafna kendisini sevdirme kabiliyeti onu tam bir stanbul'lu
yapmt. Sokakta, brosunda, davet edildii sofra veya ayda, kendi-
sini hi gstermeden, daima sz bakalarna brakarak idare ettii
toplantlarda, onu biz daha ziyade kendimizden zanneder ve yle hare-
ket ederdik. Galiba bunun iindir ki iki hafta evvel verilen veda ziya-
fetinde dostlar onun erefine kadehlerini kaldrrken, yeni bir vazife-
ye tayin edildii iin memleketimizden giden bir diplomattan ziyade,
gurbete giden aramzdan birini uurlar gibiydiler. Yeni vazifesinde
muvaffakiyet iin dilekleri, arabuk geri dnmesi iin yaptklarmz
deta rtt. Hakikaten bu veda toplants iki taraf iin de protokoln
hayli dnda, hatt stnde bir eydi.
Bergeaud ile ikinci Dnya Harbi'nin balangc sralarnda Gzel
Sanatlar Akademisi'ndeki bir toplantda tantk. Fakat hakikaten by-
le midir? Onunla dost olanlar iin bir filn gn veya ilk defa var m-
dr? Bergeaud tehlikeli silhlar olan bir adamd. Zeki olduu kadar se-
vimliydi ve kendisini sevdirmesini biliyordu. Daha iyisi, bu tarihlerde
bir gn, onun sevimli yzn, rahat tavrlarn, yar ksk, yahut glge-
li, insanda ok derinden geldii hissini brakan sesini iimde buluver-
dim, demetiydim. Eer o toplantnn sonunda birbirimizden kucaklaa-
rak ayrlmadksa, bu muhakkak ikinci karlamamzda olmutur.
Fransa iin o kadar ackl olan o muharebe yllarnda, Bcrgea-
ud'nun Union Franaise'de bir iki konferansn dinlemitim. Husus
sohbetlerinde o kadar iyi konuan dostum, bu konferanslarda bsbtn
baka bir ehre ile karma kmt. Bergeaud iyi hatiptir. Sz, bak-
lar ve tebessm gibi, daha ilk kmldannda kalbin yolunu bulur ve
ister istemez sizden cevap alr. Belki de Galatasaray'daki talebelerini
kendisine o kadar balayan ey de bu taraf, ok salam bir kltr ve
ar bal bir dnceyi ahsiyetinin tabi verileri haline getirmi olma-
syd. Zamanmzn en iyi Latin ve Yunan gramercilerinden biri olan
dostum, birok meziyetlerini, gzel bir msra veya cmledeki gramer
kaideleri gibi gizli mevcudiyetler haline getirmiti. Kendisi de biraz
byle deil miydi?
1953 ylnda Fransa'ya gideceim gnlerde kendisine veda iin
uradm zaman masasnn zerinde benim iin bir dzine tavsiye
mektubunu hazr buldum. Dostum, beni btn bir yayan Pantheonia
tantrmak istemiti. Halbuki on yl geen mnasebetlerimizde bu
mehur insanlardan hibirinin adn bir kere bile azndan iitmemi-
tim. Onun Fransa'daki dostlarn ancak kendisinin hazrlad ziyaret-
lerle Trkiye'ye geldikleri zaman renirdik: Bugn Cocteau, yarn
rahmetli Dragnese, bir baka gn Andre Rousseau...
Bu Ecole Normale Superieure mezununun -hem de en parlaklarn-
dan biri- karsna birdenbire ve btn bysyle ark kmasay-
d, phesiz o da, beni o kadar cmerte tantmak istedii bu adamlar-
dan biri olacakt. Fakat ark, Fransz ruhunun byk ivalarndan biri-
dir. Fransz san'atnn ve dncesinin bandan beri btn bir tarafn
yapar. Bu iten aka hangi dostluklar borlu olduumuzu burada sy-
lemee bilmem lzum var m? Bata Galiand bulunmak zere btn
seyyah ve diplomatlar kafilesini bir tarafa brakalm, Lamartine, Gauti-
er, Gerard de Nerval, daha yaknlarda istanbul ve Bursa peyzaj iin o
gzel manzumeleri yazan Henri de Regnier, byk dostumuz Loti, Cla-
ude Farrere ve nihayet byk, muhteem eseri bir ak tlsm gibi bun-
dan byle bidelerimizin nnde bekleyecek ve sahibinin esiz dost y-
BR DOSTU UURLARKEN
zn, diirst ahlkn, asil ve babacan hviyetini hatrlatacak olan hem-
ehrimiz Profesr Gabriel... Bu sonuncusunun bundan krk bu kadar yl
evvel memleketimize ilk geldii anlarda dahi ark'n o tehlikeli iskele-
si olan Levant'da hi beklemediini, stanbul'da hakik stanbul'u, Tr-
kiye'de hakik Trkiye'yi bulduunu sylemee lzum var m?
Burada bu kadar zengin bir gelenei ve mstesna eseri hatrlay-
mn sebebi, dostumun stanbul'a yalnz bir memuriyet tesadfyle
gelmi olmadn gstermi olmak iindir. Onu tarih boyunca bir zin-
cir bizim aramza ekti. Geldikten sonra da bu zincirin baka bir yn-
den bir halkas olmaa alt. Daha cole Normale sralarnda Fransz
Ortaa destanlarnda ark tesirlerini aramaa, onun tarihisi olmaa
karar vermiti. Nitekim ilk ark iskelesi, eski yazmalar tetkik iin ho-
cas Lanson'un kendisini gnderdii Venedik olmutu. Daha sonra onu
yine ayn i iin Pete'de grrz. Arada bir kadn terzihanesini ilet-
tii Paris yllan vardr. Bu kk teebbs, her hayatta rastlanan ve
ilk bakta artclna ramen ahsiyeti belki de btnln kaza-
naca o yan izgilerde zenginletiren tesadflerden biri sayalm ve
Bergeaud'daki o salam zevki beslediini tahmin edelim. uras var ki
kadn zarafeti, Fransz dehasnn btn bir tarafdr.
nc merhale stanbul oldu. Venedik kanallarndan, Tuna'dan
sonra Boazii ve amlca. Cihangir'den her akam Boaz sularna
bak ve stanbul'un kendisi.
Burada Bergeaud'nun ne Galatasaray'daki hocalndan, ne de
Kltr ataelii'nde grd ilerden bahsedeceim. Birincisini elbette
talebeleri bir gn bize anlatrlar. Fransz-Trk kltr mnasebetlerine
gelince, bu iin, yaplanla hibir zaman ve hibir kimsenin iktifa ede-
meyecei, her an daha fazlasn isteyecek olan ilerden olduunu derhal
syleyeyim. Fransa ile aramzdaki kltr mnasebetlerinin iki asn bu-
lan bir mazisi, mdafaa ve muhafaza edilecek bir yn hakk ve cemi-
yetimizdeki yeri dolaysyla her gn biraz daha artan ihtiyalar vardr.
Bu mnasebet, her iki millet arasndaki dostluun tabi neticesi olduu
kadar bir yn yaknln da neticesidir. Demek istediim ey, bu dost-
luun ve mnasebetin ne tek bir kiinin, ne de birka tesadfn eseri ol-
mad, btn bir tarihin mal olmasdr. Trk-Fransz dostluu, kendi-
sini douran bu tarihin zaman zaman ihanetine ramen her koptuu
yerde bir kat daha balanmas da gsterir ki, arkasnda o ihmali caiz ol-
mayan muayyeniyetlerin alt realitelerden biridir. te bahsettiim
yaknlklar bu realitenin iindedir. Bizim halkmz da Fransz milleti gi-
bi saduyunun, akln ve aydnlk terkiplerin peindedir. Biz de klasik
denen anlay ekline ve terbiyeye bal yaadk ve onun uruna birok
eyi ihmal ettik. Fransz kltryle her cidd temasta kendimizi biraz
daha bulmamz bu yaknlk yzndendir. Tanzimat'n tercihte o kadar
serbest olduu balang devirlerinde bu kltr kendimize rnek al-
mz beyhude deildir. br kltrlerle yakndan temaslarmz bizi p-
hesiz ok zenginletirir. nk bir cemiyet hibir zaman tek izgi de-
ildir. Tezatlarn kendi geniliklerini bulmas da orkestra iin bir ka-
zantr. Fakat konertoyu asl adn veren alet yapar. te bizde asl no-
tu, bahsettiim klsik zevk ve terbiyeye olan iten ak verir.
Bununla beraber hibir dostluk, hibir yaknlk tek bana kalamaz,
her ocak devaml ekilde beslenmee muhtatr. Kald ki yaadmz
devirde birka mnevverin kar taraftaki birka mnevveri tanm ol-
mas ile iktifa edemeyiz. Kitlelerin birbirine yaklamas ve birbirini ta-
nmas lzmdr. Her trl kt ihtimale gebe olan asrmzda tek selmet
aresi, medeniyetin istikbalini salayacak tek are burada grlmyor
mu? Ve hakikaten kltrler arasnda asl feyizli mnasebet de resm ta-
rihin gznden kaan bu cinsten alverilerin neticesi deil midir?
Garp'la ark'n arasndaki kltr mnasebetini ilk katedrallerin Fransz
topranda filizlenmee balad alarda vcude gelen "Chanson des
Gestes"Ierde arayan Bergeaud (tezin asl ad Le Mirage Oriental dans le
Cycle de Charlemagne'dr), belki de bunu ok iyi bildii iin bu dost-
luk ocann stne eilmi ve onu tam bir Fransz iisi gibi akla bes-
lemee almtr. stedii kadar muvaffak olamad kitap ve film, ge-
ni ve karlkl sergiler tertibi gibi meselelerin kendisini ne kadar zd-
n yakndan bildiim iin bunu sylyorum. Fakat tam bir Fransz ol-
duu kadar iyi bir arkl olan dostum, iyi niyetin de byk bir ey, bel-
ki muvaffakiyetten daha byk bir ey olduuna inanrd.
Bergeaud, kltr ilerinde ancak mterek almann netice ve-
rebileceine kani idi. Trk ocuklarnn Franszca renmeleri iin bir-
BR DOSTU UURLARKEN
ka dostu ile beraber hazrlad mektep kitaplar serisi bu beraber a-
lmann gzel misalidir.
Bergeaud'daki bu i birlii arzusunun en iyi misali Trk-Fransz
Kltr Cemiyeti'nin domasndaki gayretidir. Derhal syleyeyim, dos-
tumuz bu i iin memleketimizde hem ok hazr bir zemin, hem de iki
taraftan hu ie inanm yardmclar buldu. O, herhangi bir imkn ka-
racak bir adam deildi, elindekiler iin hi de kskan olmad gibi...
Gerekten de resm vazifesinin verdii hibir imkn etrafndan
esirgemedi. Vazifelerinin dnda Trk resmi iin yaptklarn burada
hatrlatmaktan kendimi alamayacam. Konsoloshanenin byk salonu
onun zamannda hemen hemen Trk resmine tahsis edilmi gibiydi. Ka-
panmasna herkesin o kadar zld Maya Galerisi'nden ve yeni a-
lan ehir Galerisi'nden evvel, halkmz gen Trk ressamlarn bu sa-
londa tand. Bergeaud iin bu salonda bir sergi hazrlanmas ve alma-
s daima mhim ve sevindirici bir iti. Fakat yorucu taraflar da vard.
Bazan mracaatn okluundan mkl vaziyette kald olur, ufak te-
fek karklklar kard. Fakat o, bu zntlere memnuniyetle katlanr-
d. Bergeaud, bu salonun dorudan doruya bizim tarafmzdan idare
edilmesini isterdi. Hi olmazsa bana birka defa bu ii zerime almam
iin srar etmiti. Yazk ki ilerim oktu, kendisine yardm edemedim.
Bergeaud resimden anlard ve yeni kanatlanan Trk resmini sevi-
yordu. Ressamlarmzn ve heykeltralarmzn hemen hepsini tanrd.
Brosunda ve evinde sevdii ressamlarmzn resimleri en gzel yer-
lerde aslyd. Dairesinde Bedreddin Tuncel ile beraber son defa ken-
disini ziyaret ettiimiz zaman bo duvarlara baktktan sonra bize: "An-
cak resimlerimi topladktan sonra buradan gideceime inandm" der-
ken yznde beliren ifadeyi hi unutamayacam. Dorusu u ki, ben
de ancak bu sz dinlediim anda bu gidiin onun iin mnsn anla-
dm. Birdenbire boalm, etajerlerdeki kitaplar ortaya ylm oda
gzmde deiti. Bu sevmesini bilen adam, bu dostu, bu stanbul'da
domam stanbul'iuyu her zaman arayacam.
TUrk Yurdu, Ekim 1955, nr. 249
TRK DL VE TRK EDEBYATI
(Mlakatlar)
AHMET HAMD TANPINAR'LA KONUTUM
Sizinle iire dair konumak isterdim. Ama konumaya bir sohbet
enisi vermek, bu dank sorular iinde g, hatt, mmkn deil
tyisi mi siz konuun -sizi iire dair konuurken dinlemek bir zevk, hat-
t bir ihtiyatr- ben de bir yandan yazaym.
iirin toplumdaki yerine ksa da olsa, iaret eder misiniz?
Suallerinizin ekli, beni olduka mkl vaziyete soktu. phesiz
ki gne ait hakikatleri ben de sizinle beraber kabul ediyorum. Fakat ya-
admz devirde, yni bu zalim topiler devrinde insan ileri ok ka-
rt. Biz, bir nevi gz ylmaz riyazet adamlar zamannda yayoruz.
Gayretlerini insan hayatna evirmi olan bu mistikler yava yava her
eye kendi iyi niyetlerinin tasarruftann getiriyorlar. Ben elimden geldi-
i kadar bu tasarruftan kurtularak konuacam. Yni iiri iir, hayat
hayat, insan mudil bir mahlk olarak, cemiyeti yekpare bir ey deil,
stste ve tezat halinde ve hatt lezzetleri bu tezatlarda bir donne ek-
linde alarak. phesiz ki gzel, insan ruhundaki saltanatm zaman za-
man baka eyler uruna feda ediyor, tik plndan gerilere doru, hatt
mahcup olarak kayor. Bazan de onu grmemekte srar ediyor.
Trk iirini ve iir meselelerini dnya iirinden, yahut dnya
san'at meselelerinden ayrmaa taraftar deilim. Ve mutlaka da mua-
srlarmla taban tabana zt olmaa almayacam. Fakat iir gibi. g-
zellik gibi, bizim iin kapital bir meselede vazh olmaa da almak
isterim. Suallerini deil de, nk bu ekilde sual beni g vaziyetler-
de brakr, umumiyetle iir zerinde konumay kabul ediyorum.
AHMET HAMD TANPINARLA KONUTUM
Yeni Trk iirinin dnya iiri katndaki yeri nedir? Bir kyaslama
yapabilir misiniz? stn ve eksik taraflar var m?
Modern Trk iiri, Yahya Kemal'le balar. Yani sokak ve ev ko-
numasn nazm diline getiren ilk adammzla. Trklk cereyannn
med ve cezirlerinden kurtulan, Serveti Ffunun nazeninliinden iiri s-
yran odur. Bizde bu adamn rol, Fransz lisannn dnya lsn g-
znnde tutarak Valery
1
ninkine ok benzer. Yni iiri bir takm hura-
felerden temizlemee alm ve muvaffak da olmutur. Ben iiri bu
iki adamn zaviyesinden tandm. Hayat ve deerler karsndaki du-
rular birbirinden ok ayr olmakla beraber, birbirine biraz da benzer-
ler. Yalnz bir tefekkr an'anesine sahip olan Valery, tabiatiyle bsb-
tn baka bir eserin sahibi oldu. Yahya Kemal, hem tesiri itibariyle,
hem de eseri itibariyle iirde kald, yalnz iirde ve Trk iirinde kald.
Binenaleyh oradan itibaren bugnk iirimize bakmak isterim.
Cemiyette iirin yerini ancak gzellik vahasn insanlara temin et-
mekte buluyorum. Hatt daha ileri gider, derim ki, iir ve umumiyetle
sanat gzeli vermek haysiyeti ve kudretiyle beerdir, yahut yle olma-
z lzm gelir. Ve gene iirin bir takm kaidelere, ahs ve gayriahs,
yni sosyal bir takm nizamlara tbi olmak artiyle elde edilebilen bir
ey olduuna kaniim. Bu suretle bir mebde' koyduktan sonra, ayrlk
zaviyelerimizi lebiliriz.
Bence, iir bir form meselesidir. Bu form Yahya Kemal'de, Va-
lery'de, daha evvel Racine'de, Baki Efendi'de olduu gibi kaidelerle
veya Cahit Stk'da, Orhan Veli'de olduu gibi tamamiyle ahs kaide-
lerle elde edilebilir. Ben hissi mizata yaratlm adamm. Yani oyunun
btn kaidelerine riayet houma gider. Bu, brnden zevk almam,
hayran olmam menetmez. Belki sadece llerimizi biraz fazla sb-
jektif yapar, herkesin mal olan kstaslarn dnda bir takm ferd ks-
taslar hkim klar. Garip deil midir, btn iddialarnda son derece
sosyal olan Nzm san'atta ok ferti olmak isteyen herhangi bir ba-
ka irin yannda bu yzden daha ferti kalr. nk kulak terbiyesi i-
tima bir terbiyedir. Kald ki eski retorik kaidesi dediimiz ve hatt be-
nim muasrlarmla konuurken taraftar olmaktan mahcup olduum
eyler, yni u vezin ve kafiye ve onlarn etrafnda ferd olarak kendi
kendimize kurduumuz icaplar, dncenin tesadflerini zorlamakta
byk yardmcdrlar. Onlarn yardmclndan vazgemekle san'at,
zihn mahiyetinden biraz da mahrum ederiz. Tercihlerimin nereye git-
tiini anlyorsunuz. Nzm'n Trk iirindeki mevkii Yahya Ke-
mal'den sonra en dikkate deer dil makinesini kuranlardan biri olmas
itibariyle phesiz hi de ihmal edilmeyecek bir eydir. Fakat benim i-
irden anladm bir taraf daha vardr: Kanatl sz. Acaba bu harikula-
de dil ve bu muazzam alma yaadmz atmosferde kendi babna
yaayacak bir form hediye etti mi? Ben daima Nzm'a hayran oldum.
Fakat Haim'in: "Yar yoldan ziyade yerden uzak, yar yoldan ziyade
mha yakn" tecrbesi gibi...
Yani bu eseri tayin edemedim. Hatt tasnif edemedim. Onu kendi
nev'inde ok gzel bir ey olarak grdm. Bu hal btn dnya iirin-
de var. Yeni bir romantizm hazrlanyor. Modern Fransz iirini elim-
den geldii kadar takibediyorum. Fakat tercihlerim yenilere deil.
Yanl anlamayn, ben de asrmn ok harikulade bir devir olduunu
biliyorum. Fakat asr hastal yle bir ey ki herkes kendi kabiliyetle-
rine gre bunu tayin eder. "Kabiliyetleri" kelimesini belki yanl sy-
ledim. Mizacna, zaaflarna, kuvvetlerine, temayllerine, temennileri-
ne gre. Bugn iir bir kriz geiriyor. Yalnz bu krizin bizdeki ekli, bi-
zim iin belki en faydal ekildir. Biz bu hastala tutulmakla -tutulma-
yabilirdik de- belki tekilerden fazla kazandk. Bugnk gen Trk a-
irlerinde iki byk hususiyet var: Kanatl szden uzaklamalarna mu-
kabil iir dilini zenginletiriyorlar. Bunlardan biri halk diline daha ge-
ni bir surette temaslar, deta iir dilini bu kaynakla yeniletirmeleri-
dir. phesiz bunda da ben kendilerinden ayrlyorum, hem de ok ay-
rlyorum. nk benim iin iir dili plastik bir eydir. iirden bahse-
dilirken mzikalite dediimiz ey, haddizatnda bilhassa gz ve kulaa
ait btn unsurlarn form endiesinde kullanlmas, plastik bir madde
gibi yorulmas, konuma lisanndan ayrlmasdr. Fakat bunu bir tara-
fa brakrsak bugnk gen irlerimizin lgat ve ifade zenginliine
hayran olmamak kabil deildir. Ta Yunus Emre'den balayan bu ikili-
i aa yukar onlar ortadan kaldryorlar. Benim neslimden de buna
alanlar yok deildir. Bilhassa Kutsi, ok saf bir iir dilini bu uurda
deitirdi. Niin yapmasn? Cahit Stk'ya olan sevgim, bunu yaparken
AHMET HAMD TANHNARLA KONUTUM
daima sylediim kanatl sz unutmamasdr. Cahit Stk'nn byk
taraf budur. Kutsi'den bahsetmedim, nk onun hakkndaki fikirleri-
mi hepiniz bilirsiniz. Belki bu hareketlerin ounu bir bakma gre o
ortaya atmtr. Cahit'in "Otuz Be Ya" kitab iin maalesef bir ey
yazamadm. Orhan Veli'nin, Oktay'n kitaplar iin yazamadm gibi.
ok zlediim bu frsat ne vakit bulacam bilmiyorum. Fakat Ca-
hit'te daima iirin halisine tesadf edildiini syleyeyim. Orhan'da da
dil byle. Hemen hemen bu iin banda geliyor. Hepsinin virtozitesi-
ne hayranm.
Cahit'in "Sabah Duas" phesiz ki Trkenin srrn iyiden iyiye
yoklamt bir adamn eseridir.
Gryorsunuz ki bugnk iirden bahsederken bir yn teredd-
dm ve hayranlklarm var. Teredddm var, nk bu bahiste inand-
m eyler var. Hayranlklarm var, nk bu inanlarma ramen beni
saran, bana kendilerini kabul ettiren eserler var. Garip deil midir, po-
lemii dorudan doruya mevzu alan eserler mstesna, bugn iirde,
hemen hemen dnya iin -phesiz kemden ve imknlarmla tand-
m kadar iin sylyorum- musiknin yerini, yardmc nizam olarak
resim alyor. Bu suretle halk ifadesinin, trklerin, hlsa Dickens'in
bir cmlesini kasdederek ondan bahsederken byk bir mnekkidin
dedii gibi sokan anahtarnn yanbanda bu resim unsuru giriyor.
Ve onun nizam, raccourcie'si, hatt bazan de tecridi. Bedri Rahmi bu
iki birleme eklini -genel tereddtlerimi muhafaza etmek artiyle- en
gzel verenlerden biridir. nc vasf olarak, nihayet hayat akn
syleyebiliriz. Acaba dnya bir hastahane mi oldu ki bu kadar geni
bir hayat ak var? Fakat seviyorum o zleyii, o yaratma ve canlandr-
ma safiyetini seviyorum.
Bylece mterek vasflarn syledikten sonra biz airlerimizin
kendi husus dnyalarna girebiliriz. Fakat bu kk konuma, bu g
ii stne alamaz. Bir iki ismi unuttum. Bunlardan biri Muhip'tir. Do-
rusunu isterseniz unutmadm, sadece sakladm. nk Muhip Ca-
hit'ten daha fazla iki telkkinin arasnda bocalyor. Muhip'in de iir ki-
tab kt zaman Trkenin imknlarndan birini greceiz. Daha
genleri teker teker saymak isterdim. Cahit Klebi'nin:
Ben bu iiri yazdm all talimde,
Bulunduum ehir stanbul'du.
Ar ar kar yayordu...
Ve atmn yelesi bulut renginde.
kt
9
asna baylyorum. Necati Cumal'nn Orhan Veli'ye ok yakn, fa-
kat daha baka, daha alfabe resimli ihtiyar safiyetleri hi de unutula-
cak eyler deil. Belki iir budur. O halde benim inandm eye "daha
baka bir isim bulmal. Fakat niin isim zerinde duruyorsunuz, diye-
ceksiniz. nk fikirlerimin mesuliyetini idrk etmem lzm gelen bir
yataym.
Bugn yle sivrilmi, dnyaca n kazanm ir tanyor musu-
nuz? Bizde var m?
Maalesef, yalnz Franszlar tanyorum ve onlardan hakkiyle sev-
diim iki insan var. Birisi ld: Valery. Zannediyorum ki, kendisinin ta-
biriyle, "dnce medeniyeti seviyesinin bundan ykseini insanlk
kolay kolay idrk etmeyecektir. Yeter ki insanlk yeni bir muhasebe
devrine girsin, yani kymetlerimiz st ste kymetli eya ile dolmu bir
tavan aras haline gelsin ve bir zek, yeni batan onu temizlemek, def-
terini tutmak, ayrmak iini -dnyann en g iini- zerine alm olsun.
Sonra Gide. Bugn btn kudretiyle yaayan adam.
Yeni Trk iirinde pek ok yabanc tesir buluyorlar. Hakllar m?
Mesel Divan iirimize Arab'n ve Acem'in yapt tesiri bugnk i-
irimize Fransz yapabiliyor mu?
Divan iirinde Arab'n tesiri azdr. Nedense ona kar kapal kal-
mz. slm medeniyeti iindeyken tabiatiyle bizden evvel teekkl et-
mi ananelerin tesiri altnda kalacaktk. Nitekim Arap medeniyetine gi-
rince de bu tesir oradan geldi. mid edelim ki yakn zamanda bir ta-
rafl tesirden deil, mtekabil al veriten bahsederiz.
Hlsa olarak ve hibir isim sylemediimi, sadece hatrladm
unutmamanz artiyle unu syleyeyim ki, bugn ok lezzetli, ok ka-
rk, gelecek zaman iin ok vaatli bir iir buhran var. Bizden sonra-
ki neslin Cahit, Muhip gibi irleri Orhan, Oktay, Melih gibi byk ve
dikkate deer tecrbe yapanlar mstesna, Bedri Rahmi gibi bir
san*atn nizamm bir baka san'ata geirenleri istisna etsek bile, bu
buhran kymetinden kaybetmez. Kim bilir, bu belki de yarnn byk
romantizminin maer enkonsiyann hazrlayan bir almadr. Bug-
nn eserlerine gelince, onlarn tam br safiyette olmamas, bizi onlar
sevmekten menetmez. Bir ok tanrlar, kark hviyetlerine ramen,
gene tanrdrlar ve ibadet edilirlerdi. Fakat vuzuh geldii zaman, yani
Orhan "Altnda'n roman olarak yazd zaman daha mesut olaca-
m. Fakat bu benim temennimdir. Hi bir zaman bunu ve buna ben-
zerlerini temenni ediim, her ne ekilde olursa olsun, tesadfn, yahut
dostlarn gayretinin bana bahettii lezzetlerle mesut olmama mni de-
ildir.
Konuan: ahap Stk
Varlk 1 ubat 1947, nr. 139, s. 4-5
AHMET HAMD TANPINAR DlYOR K.
1 - Kyn kltrmz, iktisadiyatmz ve i siyasetimiz bakmn-
dan ehemmiyeti nedir?
2 - Ky sizce eitim yoluyla m, yoksa baka bir yolla m kalkn-
drlabilir?
3 - Ky Enstitleri hakknda ne dnyorsunuz?
4 -Aydnlar ve niversiteliler kye ne ekilde yararl olabilirler?
Trkiye'nin nfusunun en aa 13-14 milyonu kyldr. Kasaba-
larmzn mhim bir ksmnn da iktisad sistemleri ziraat, hayvanclk
veya bostanclk zerine kurulmutur. Hatta ky mefhumunu, bir nfus
nisbetinden kartp da bir hayat standard ve zihniyet ve yaama ekli
olarak kabul edersek, ehir tandklarmzn ou da bu kategoriye girer.
Hakikatte byk ky denebilecek ehirlerimiz ve maalesef yava yava
kyleen ehirlerimiz vardr. Binaenaleyh ky meselesi Trkiye'nin en
ehemmiyetli meselesidir. Bu demek deildir ki, ky hayatmzn nzm
olmaldr, btn hayatmz, sistemimiz ky'mefhumu etrafnda toplan-
maldr. Yalnz en byk meselemiz kydr, demek istiyorum.
Fakat unutmayalm ki ky kelimesi deta mcerret bir kelimedir,
yani bir cins kymz yoktur. Belki daha henz tesbit edemediimiz
ekilde, trl tipte kylerimiz vardr. Bu husustaki almalarn bize
tam bir fikir vermesine intizaren bu tipleri grupta birletirebiliriz:
I - ktisad vaziyeti dzgn olan, tam bir istihsal yapan, hayat
standard yksek, almayan uzuvlar az, darya, vilyetlere renber,
ii, isiz adam kartmayan ky. (Bunlar Garb Anadolu, Ege ve Mar-
mara mntkas, Trakya'da mesel Lleburgaz etrafndaki, Anado-
lu'nun muhtelif yerlerinde byk merkezlerde yakn yol ura ve is-
tihsal kabiliyeti kuvvetti olan kylerdir).
II - stihsal imknlar geni olan, fakat u veya bu sebeple iletil-
memi olan yerlerdeki topluluklardr.
III - Coraf vaziyetleri kendilerine bir nevi kader olan insanlarn
yaadklar yerler. Bunlar hem yollardan uzaktrlar, hem bal oldukla-
r merkezler kendi seviyelerinde olduklar iin inkiaf etmezler. Yani
toprak ksr, insan grgsz ve ufuksuzdur.
Binaenaleyh "ky" diye bir tek kelime ile hlsa edilecek bir me-
selemiz yoktur. Snf ve cinslerine gre ayr ayr dnlecek, are ara-
nlacak kylerimiz vardr.
Kltrmz bakmndan ky meselesi bizi kendi dvalarmza
gtrecek olan byk yollardan biridir. nk, realitemizin, yani
memleketimizin i yznn bete drdn ky yapar; bu itibarla k-
yn bize verecei, retecei eyler namtenahidir.
Fakat ky ve kltr meselesi mevzubahis olunca bir de ondan ala-
camz eyler vardr. Yanl tefsirler ve liyakatsiz yollardan geldii
iin uzun zaman folklorumuza kar yabanc kaldk. Fakat ehirli, oyun
havalarnn enberinden kp da halk trksne kavutuu zaman ha-
kik bir zenginlie kavumu gibi oldu. Evet kyden reneceimiz
eyler sonsuzdur. Tam mnasiyle bir zenginliktir. Bu da kltr bak-
mndan kyle mnasebetlerimizin ikinci cephesini yapar. stanbul ve
Ankara konservatuar almalar, folklorun tesbiti iinde hapsolma-
mak artyla, bize kendimizi baka noktalardan tantacaktr. Bunu dile
doru daha geniletebiliriz. ehrin ve ehirlinin muasr hayat ekilleri-
nin sahibi olduunu unutmamak artyla, yani yaadmz medeniyet
ehir medeniyetidir, iktisad meseleler bakmndan ky ayn ekilde
ehemmiyetlidir. nk kendi insanmz yetitirmek, muasr insanlar
seviyesine karmak, ihtiyalarn oaltmak, bir fikir seviyesine eri-
tirmek, hlsa hakik ekilde onlara yaadklarn anlatmak gibi insan
vazifemizi bir tarafa braksak, yani meseleyi bu tarafndan almasak da-
hi, ky iktisadiyat bizim iin en mhim dvadr. nk, cemiyetimiz
ok korkun bir istihsal buhran iindedir. Btn skntlarmz az istih-
salden, az insan altrmaktan ve alanlarn da gerei gibi ve gerei
vastalarla almamalarndan ileri gelmektedir. Muasr enerji U ekil-
de temin edilir: Kmr, benzin, elektrik.
Hakik istihsal, ancak insan gayretiyle bunlarn ibirliinden do-
ar. Btn skntlarmz, mitsizliklerimiz istihsal azlndan meyda-
na gelmektedir. Bu buhran maddi hayattan manev hayata doru dev
admlaryla yrmektedir. Binaenaleyh tam bir iktisad kalknma, yani
millet olarak mevcudiyetimiz, hatt kendimiz tarafndan tabi rl-
mesi, ancak mevzu'unu iyi kavrayan bir bilgi ile yaplan ok geni bir
istihsal hareketi ile kabildir. Aksi takdirde ehir hayatmz, tefekkr-
mz sun' bir kabuk vaziyetinde kalr. Ky sevmek, bu hususta ko-
numak platonik bir avunmadr. Bilmek, meseleyi kavramak ve plnla
ie girimek lzmdr.
te, sualinizin nc ksm burada ehemmiyet kazanr. Evet. i
siyasetimizin ky meselesinde almas lzm gelen byk istikametler
vardr. Yukarda yaptm ve beni okuyucularmla beraber iyi niyetim
kadar cehaletime de hayran eden -nk bu bir ihtisas meselesidir-
kabataslak tasnif bize fikrimizi izah etmek imknn verir, yani ona da-
yanarak konumamz geniletebiliriz. Birinci kategorideki kyler te-
esss etmi kylerdir. kinci kategoridekiier u veya bu mcadelelerle
slah edilebilecek topluluklardr. Onlarn vaziyetlerini, mesel yol yap-
mak suretiyle, dier inkiaflarla dzeltebiliriz. Fakat nc kategori,
bizi er ge bir nfus politikasna gtrecektir. Baz kyler var ki bozuk
bir havagaz borusu gibi mtemadiyen nfus karmaktadr. Renber-
likten leblebi satclna, hatt dilencilie kadar... Senenin muayyen
aylarnda kuzeyden gneye en kt artlar altnda yzbinlerce insan
akn balar. Kylerinde ne yediklerini bilmediimiz gibi, bu insanla-
rn gittikleri yerlerde ne yediklerini, nerde yattklarn, ailelerine ne
yardm ettiklerini de bilmeyiz. Hakikatte kendileriyle hi megul ol-
madmz iin bunlar hakknda hi bir bilgimiz yoktur. Halbuki bu i-
ler en teferruatl istatistikleri ve mukabil areleri ile aramzda seneler-
den beri mnakaa edilmeliydi.
Yine bildiime, yani tesadfi okuyularma ve ahs mahedele-
rime dayanarak syleyeyim ki, biz 43 bin kyle yaayamayz. Nasl 63
vilyet oksa ve idar tekiltmz yenibatan ele alnmaya muhtasa,
bu 43 bin ky de oktur. Vatanmzn baz yerlerinde ziraat imknszla
geinmektedir. Baz yerlerde hayvanclk insana ve hayvana eziyettir.
Yahut bir gelenein ipinde sallanmaktadr. Binaenaleyh i politikamz
batan aaya istihsale evrilmeli. inde bulunduumuz iktisad k-
mazdan kurtulma arelerini aramalyz. Memleketimiz ok deiik is-
tihsal imkanlar olan bir memlekettir.
Eer enerji meselesini, tabi! imknlarmz nisbetinde, halleder-
sek, vatandalarmz az zamanda nisb bir refaha kavutururuz.
Bizim kabahatimiz, insanca, tabiat yapnca, geleneke yol ura-
olup olmamasn dnmeden btn memlekete ayn gzle bakmak,
adet msavi addetmektir. Halbuki vatanmz ve insanmz ve imkn-
larmz ok deiiktir ve bu seviye deiiklii bize tedbir ve alma
sistemi deiikliini katiyetle emretmektedir. Hlsa edecek olursak,
ky dvas bir istihsal davasdr ve planl alma meselesidir. Bu da
demokratik bir bilgiye ve almaya dayanr. Mnevverlerimiz gibi
devletimizin de esas hedefi bu olmaldr.
2 - Eitim yolu ile hibir ey elde edemeyiz. Meer ki, terbiye ve
tahsil memleket realitesine dayansn. Yani evvel memleketi bilelim,
onun ihtiya ve imknlarna gre mntkalara ayralm, bu ihtiyalar
karlayacak insan yetitirmeyi hedef tutalm. Zaten mill eitimden de
bunu anlarm. Yoksa ocuumuzu yedi yandan yirmi bir yana ka-
dar zamannda bir nevi retim baremine balamay deil.
Bizim orta okullarmz, liselerimiz baz sergilerde bouna ileyen
makinalara benzer. Yani mcerrette alrlar. ocuk 7 yanda ilkoku-
la balar, 2 T de yahut 25'de faydasz ciddiye almak kabiliyetine gre
niversiteyi bitirir. Daha 1870'den evvel Bismarck lise mezunu prole-
terlerinden bahsediyordu. Biz imdi onun bu alaynn ikinci safhasn-
da, yani devlet memuriyetinin dnda itima fonksiyonu olmayan i-
siz kalabal karsndayz. Bu vaka, nne geemezsek, yarn Trki-
ye'yi kknden sarsacaktr. Bu o kadar gzle grlr bir hakikattir ki
sylemekle hibir keramette bulunmuyorum. Biz adm adm takip ede-
ceimiz bir alma, kalknma, hlsa istihsal program yapmaya mec-
buruz. Bu plann hazrlanmas mill hayatmzn en byk zaferi ola-
caktr. Bu plan bize insan niin ve nasl yetitireceimizi retecek,
yani ancak o zaman mcerret retimden mill eitime geeceiz.
phesiz mnevver kendiliinden de, herhangi bir hakikate oldu-
u gibi, kye gidebilir. Fakat, artlarmz (ki ok ardr), bize, eer va-
kit ve enerji kaybetmek istemiyorsak bu iin devlet eliyle yaplmasn
emreder. O zaman, enerji israfndan kurtuluruz ve muhta olduumuz
istihsal mekteplerine kavuuruz.
Kaliteyi grrsek, tek hocay yol ac olarak kabul edersek, her
ey, her dva halledilebilir. Aksi takdirde telfisi imknszn hcumu
altnda alrz.
3 - Ky enstitlerinin en byk kusuru memleket bilgisine daya-
nan planl bir almaya yardmc olarak kurulmam olmasdr. Mem-
leketi yekpare zannettike hatadan kurtulamayacamz unutmayalm.
htiyalarmza ve halkn seviyesine gre, mntka mntka deien bir
retim program, okul program yine ayn ekilde istihsali hedef alan
liseler, ortaokullar, enstitler, ky enstitleri, tte memleketin bizden
istedii...
4 - Aydnmz bir ok eyler yapabilir. Fakat mcerrette ikamet
etmemek artyla. Biz her eyimizi kendimize gre ayarlamak mecbu-
riyetindeyiz. Pltonik sevgilerden, rnei darda ve bnyemize ya-
banc akslmellerden vazgemek artyla...
Yirmi senedir kyn peindeyiz. Edebiyatmz ky salatas ile do-
lu. Fakat ne hazindir ki, elimizde bize yol gsterecek, realitenin kap-
m aacak, zerinde mnakaa edilebilecek yirmi kitap gsteremeyiz.
Kimimiz simsiyah bir bedbinlikte mahpusuz, kimimiz hl 18 inci as-
rn o yapmack ky arksn sylyoruz. Hakikatte ise, bize alma-
nn heyecan lzmdr. Ancak o heyecan Trkiye'yi zihnimizin malt
yapabilir.
Aydn ne zaman kye faydal olur? Bilmek artyla, mill dvala-
rn hastas olduu zaman...
Hepimizi ok mesut eden mnferit vak'alar ve misaller zerinde
durmadan size dndm hlsa edeyim. Bir vatan olmak ok me-
sut bir mazhariyettir. Fakat onun mesuliyetlerine ykselmek artyla.
nk, insan mesuliyettir.
Ycel. Austos 1950, nr. 8
AHMET HAMD TANPNAR'LA BR KONUMA
Bugnk realist iir cereyan, acaba saf iir nazariyesiyle tatbika-
tnn bir reaksiyonu mudur?
Bugnn btn sari'atlarnda olduu gibi iirde de bir anlamaz-
lk vardr. nsan ruhunun her tarafyla devam etmesi lzm gelen ky-
metleriyle -ki itikadmca gzel bunlarn banda gelir- hayatn iddia et-
tii baz haklar arasnda devam edegelen bir mcadeleyi yayoruz. i-
ir , herkesin mal olan dille yaplr bir san'at olduu iin bu mcadele
onda daha geni oluyor. Hatt btn savletler bu i kaleye yneltiliyor.
Fakat buhrann sebebi tek deildir. Kitleye hitap etmek, kitlenin haya-
tn onun diliyle anlatmak iddialar da vardr. Onun iin bir nevi realist
dil, eski ifade modalarna akslmel olan bir sertlik, hatt kltre kar-
istihfaf da iin iine girmitir. Hakikaten halk bunu istiyor mu? Ne
gezer! Kitle kendi anlad mnda daima idealisttir. San'atta ok defa
hayalndan kaar. Fransa'da Delly'nin romanlar halk iddiasn ta-
yan btn eserleri bastrd. Baz memleketlerde ise, halk edebiyat can-
l bir an'ane olarak devam ediyor. Mesel bizde k Veysel kratnda
bir ir, a, tok her ne ise, aramzda yayor. Onun iirlerini okuyun.
Hayat nasl idealize ettii grlr.
Bu saydmz sebeplere asrmzn vasflar olan byk fikir cere-
yanlarn, felsefi grlerini, nihayet devrimizi o kadar byk yapan
hadiseleri ve deiiklikleri de ilve edebiliriz. Bergson'un zaman te-
lkkisinden, Freud'un insan hayatna getirdii husus aydnlklardan
sonra iir ve roman elbette eski eklinde devam edemez, hatta ayn di-
li kullanamazd. Elbette atomdan silah yapld bir devirde akn
okundan bahsedilemezdi. Bu hayal, ancak 1910'a kadar devam edebi-
lirdi. Dorusunu isterseniz o zaman da l idi. Biz, fikirde ve hayat-*
mzda bir mutation devri yayoruz. nsanlk gmlek deitiriyor. El-
bette san'at deiecektir. Grlyor ki, bu deiikliin msbet, menf
veya ferd bir yn sebebi vardr. Tepkiler de byledir. Hakikaten
san'atn inkiafn temin edenler vardr; ona zararl olanlar vardr. Ben-
ce bugnn asl bykl, hususilii, insan meselelerini yeniden ele
aldr. Deerler zerindeki bu yeni batan durma, bu huzursuzluk,
asl moderni yapar. Yoksa birbirini takip eden ve nihayetinde insam
kltr ilgaya kadar giden inkrlar deil!
Devrimiz btn deerler gibi iir ve tekniini de yeni batan ele
almtr. Dilin i-insanla olan alka ve mnasebetleri, iirin hakik ma-
hiyeti, bu son onbe senelik dnya edebiyatnn belli bal mevzuludur.
Avrupa, kltrn yani kendisini mdafaa etmesini biliyor; onun iin
bu buhran zannedildii kadar cidd deildir. Fakat ortaya atlan yenilik
iddialarna da bsbtn sath bir ey gibi bakmamahyz. nk -hatt
bizde bile ve hi olmazsa- dil deiiyor, imajlar deiiyor, hatta hava
deiiyor. Yalnz bu deiiklik, bir hadde kadardr; nk iir husus
bir lemdir, ryadr, hayaldir; nefhadr, musikdir, iimizdeki darlk ve-
ya genilik hissidir, evk veya angoisse'tr. Ve her eyden evvel, bun-
lar bize veren msra dediimiz ey, o esrarl mahsuldr; onun gzelli-
idir. Bizde kendi lemini kurabilmesidir. Esrarl diyorum. nk en
karteziyen zek bile, iir almalarnda ok husus bir dikkatin ve hat-
t husus bir melekenin bizde peydahlandn, bize yardma geldiini,
adet bu alma esnasnda ikiletiimizi kabule mecbur olur.
iirin teknii dediimiz ey, -bu teknik kelimesinin yerine ister-
seniz, nizam diyerek, kelimenin getirecei vuzuhsuzluktan kurtulalm-
i-insana bu kuvveti temin eder. iirin nesirden ok ayr bir sahas var-
dr. Buraya hayat, bilinmeyen realitenin stnde bir hviyete brne-
rek girer. Baudelaire buna surnaturel diyordu. Yeniler surree diyorlar.
Byle bir ayrla ihtiya vardr. nk hayatn en tabii vastas olan
kelimeyi deitirerek ie balar. Bu san'at, her eyden evvel bir ikame
(substitution) san'atdr. Malzemesinde bu kadar deitirici bir san'at-
tan realite ile tam bir uygunluk istemek kabil deildir.
iirde yeni bir aratrma ve deneme devri gelmi midir?
AHMET HAMD TANPINARLA BR KONUMA
iir kendisine yeni bir aratrma yapacak m? Elbette yapyor. L-
gatini deitiriyor. Dilde yeni terkipler aryor. Ve bu aratrma insan-
dan insana deiiyor.
Aruz iin bugn ne dnyorsunuz? Nasl oluyor da Yahya Ke-
mal'in aruz iirleri hl bu kadar beenildii halde artk aruzla yazan
kmyor?
Yahya Kemal'in halkmz ve mnevverimiz tarafndan o kadar se-
vilmesinin sebebi, san
1
atta ve dncesinde hlis olmasdr. O gidile-
cek yolu, yaplacak eyi en gen yanda bulmu ve bir daha brakma-
mtr. Btn edebiyatmzda stnde mnakaa edilemeyecek tek in-
san odur. Aruz kullanmasna gelince, sadece btn bir devrin modas-
na kar gelen bu srar bile byk bir kuvvettir. Aruz onun elinde mil-
l bir vezin olmutur.
Bu vesile ile syleyeyim ki iirimizin belli bal meselesi bu ve-
zin meselesidir. Trk vezni ne olacaktr? Genlerimiz vezinle alkala-
rn kesmi gibidir ve hi olmazsa istidatllar... Halbuki Avrupa iiri
vezni hi brakmad. Sazsz bir millet olmaz. Bence iirin kendi asl
kymetlerine dnmesi devri gelmitir. Bizde de byle olacaktr. Fakat
daha evvel iinde bulunduumuz kltr buhranndan kmamz lzm-
dr. nk biz, bugn san'atta -halvete girer gibi- rplak giriyoruz.
Sade kltrsz deil, kltre dargnz. Harclem fikirlerin san'at iin
kfi geldiini sanyoruz. nsan, san
9
ata ne ile gelirse onu bulur.
Romann bugn edebi nebilerimiz iinde en zayf oluu nedendir?
Kendimizi o kadar az okuyoruz ki byle bir hkm vermeye hak-
kmz olup olmadn sorabiliriz. Tenkidin olmamas edebiyatmzn
en byk mahrumiyetidir. Doru: Hikye ve romanmz henz zayftr.
Bir kere az romancmz var. Sonra Trk romancs kendisini okutmak
iin etrafa ok tavizat veriyor. slptan, orijinalden saknmaya mecbur
kalyor. Garp dilleri bilen mnevverler yetitirdik, fakat camia olarak
bir kltr seviyesi yapamadk. Ya sadece Garp'da kalyoruz, yahut ip-
tidai bir zevkin adam oluyoruz. Gazeteden baka neir vastamz yok.
Alt, yedi sene evvel skk gnlerde askerdeki genlere kitap gnde-
rildii iin roman fazla satlyordu. Bugn durdu. Ktphane ve kitap
zevki daha teekkl etmedi.
nc olarak hayatmza ciddiyetle bal deiliz. Onu btn
hastalklaryla benimsemiyoruz. Birtakm muvazaalarla yayoruz. Ni-
hayet hrriyet terbiyesinden, onun insan iindeki kuvvetinden mahru-
muz. Yanl anlalmasn, hrriyeti kastetmiyorum. O gelir, gider, tek-
rar gelir. Fakat terbiyesi yle deildir. O insann hakiki kuvvetidir. Ha-
yata gzlerimizi o aar. nsan ruhunun en byk imkan nesilden nes-
le gelen bu terbiyedir. San'atn alelade bir hner olmaktan kmas, bir
insiyak gibi ruha eklenmi olmas lzm gelen bu terbiye sayesi dir.
Bu yzden hayat karsnda serbest deiliz. Kimbilir belki de bu ite
egzersizimiz yok. Hlsa henz okuduklarmzn tortusu ile terkip
yapmaya alyoruz.
Hrriyet ve insan fikirlerinin gelimesinde edebiyatn rol olmu
mudur?
Hrriyet fikri hak fikrine ve insan fikrine baldr. Yani medeni-
yetlerin balangcnda ok paradoksal ekillerde bile olsa, insana ha-
yatta verilmi olan yere baldr. Bu ok defa bir imtiyaz eklinde olur.
Fakat sonra mcadelelerle sahasn geniletir. Cemiyetle beraber dei-
ir, byr. Elbette edebiyatn da bu ite byk hissesi olmutur. San'at
hrriyete, hrriyet san'ata muhtatr. Dediim gibi btn mesele insa-
na hayatta vereceimiz yerdedir.
Edebiyatn mill ve milletleraras deerleri hakknda ne dn-
yorsunuz?
Bir edebiyat mill olduu nisbette milletleraras deere sahibolur.
Mill, yani hlis. Fakat bunun aksi de dorudur. Ancak milletleraras
deeri olan bir edebiyat mill vasfna lyk olabilir, diyebiliriz. Hlsa-
s, insan bulan her alma muvaffaktr.
Edebiyatmzn milletleraras bir deer kazanmas iin sizce ne
lzmdr?
Muharrirlerimizin, irlerimizin hayatla ve dnya ile daha ok ge-
ni kaynamas, sonra zaman, belki hereyden evvel zaman... Unutma-
yalm ki edebiyatmz henz seksen yllktr.
Konuan: Yldrm Keskin
Varlk. I Amhk 195% ft, 4 .
AHMET HAMDt TANP NAR ANLATI YOR
Aziz Yaar Nabi;
Anketine istediin gibi cevap verebilecek miyim? Bakalarndan
bahsetmek suretiyle kendimizden bahsetmee o kadar almz ki...
stersen bunu, bakalarnda kendimizi aramak, diye kabul et. Fakat
dorusunu istersen, ben bu mektubumu, kendimden bahsetmekten zi-
yade, baz meselelerin zerinde durmak iin yazyorum.
Hayatmn hangi devrinde edebiyat olmaya karar verdim? Bunu
pek syleyemeyeceim. Hatt byle bir karar verdiimi de pek hatr-
lamyorum. Daha iyisi yle dnelim: Gnn birinde kendimi edebi-
yattan baka bir ie yaramaz buldum. Ama, o gnn tarihini benden is-
teme. Hususi istidatlara inananlardan deilim. Hatt insann biraz da
artlarnn esiri veya mahsul olduuna kaniim. Benim artlarm beni
edebiyata gtrd.
Herhalde, babamn Anadolu memuriyetleri dolaysiyle bir yerde
fazla oturmamamz, o zamanlarn uzun sren yolculuktan, gittiimiz
uzak imparatorluk memleketlerindeki deiik iklim ve yaama ekille-
ri, n ayrllarn hzn, dnlerin saadeti, daha ocuk yalarda iken
hayatma dikkat etmeme, hi olmazsa onu bir sergzet gibi grmeme
sebep olmutur sanrm.
Hibir zaman alkan bir talebe olmadm. Hatt buna frsat bile
bulamadm. Hele orta tahsilim seferberlik yllarna tesadf ettii ve
ben olduka uzak vilyetlerde bulunduum iin, adeta hocasz denecek
mekteplerde okudum. Hulsa, kendi kendime derinletirebildiim ey-
leri derinletirdim.
urasn da syleyeyim ki, okuma zevkim ok genken balad.
"Ksas Enbiya"y, "Cezmi"yi, "CelT'i ok kk yalarda okudum.
1914-1916 yllarnda Kerkk'te iken, hemen hemen baslm btn
mverrihlerimizi okumu bulunuyordum. Kerkk'ten sonra gittiimiz
Antalya'da daha talihli ktm. Orada kira ile kitap veren kk bir k-
tphane buldum. Bir de Ahmet Bey isminde kitap merakls bir kom-
umuz vard. 1918 sonbaharna kadar ServetiFnun klliyatn ve ter-
cme romanlar hatmettim.
Evet, o yllarda hakikaten ok okuyordum. Garip bir mtala idi
bu. Ne esasl bir dncem, ne ahs bir kefim veya tercihim vard.
Sadece bir rekor krar gibi okuyordum. Okuduum kitaplarn hi biri-
sinin zerimde ak bir tesiri olmad, diyebilirim. Daha ziyade Fransz
romanlarnda sk sk grlen o vilyetlilere benziyordum. Yani oku-
mak ve hlya ile yayordum. Yalnz Antalya'da iken yeni edebiyat ta-
kip mmknd. Hemen btn mecmualar, bilhassa "Yeni Mecmua"y
okuyordum. Ziya Gkalp'in makaleleri zerinde geirdiim saatler...
Bu byk limi behemehal anlamaa karar vermitim. Bu yzden, ne-
redeyse yam unutacaktm. Bereket versin, edebiyat ar basyordu.
"Yeni Mecmua"da Yahya Kemal'in gazellerini ezberliyordum. Mu-
sul'da 1916'da bir tesadfle Him'in birka iirini, bilhassa "iir-i
Kamer"leri okumu ve onun garip, akc, maddesiz hzn iime k-
mt. Bu sefer ondan ayr bir iirle karlayordum. Antalya'da o za-
manlar Avni Baman'la tantm. Bana Yahya Kemal'den, Halide
Edip'ten ok bahsetti. O konumalarn lezzetini hl hatrlarm.
Herkesin hayatnda kesif yaanm, bu yzden ahsiyetin uyan-
masna yarayan, onu abuklatran bir devir vardr. Benim hayatmda
1916 Martndan Birinciterinine kadar olan devir ok mhimdir: Son-
radan zerinde dnnce insan talihi ile ilk defa bu aylarda karla-
tm anladm. Bu zamann mhim bir ksmn annemin birdenbire yol
stnde hastaland ve ld Musul'da geirdik. Onunla beraber ev-
cek hastalanmtk. Ben ksa faslalarla tekrarlanan bir hummaya tutul-
mutum. Biraz iyileip sokaa her kmda, birka cenaze ile. sefale-
tin her nev'i ile karlayordum. Arap memleketlerinde daha yank ve
ok ezici olan ezan sesleri, salalar, lm dncesini deta iime hak-
kediyordu. Her kmldanta hastalkla, alkla kemirilmi insan yzle-
ri gryordum.
Bir gn zmc kfesinin yannda, arnn dayanlmaz uultusu
iinde bir adam gzmn nnde bir lhzada ld. Onu liyme liyme
elbiseleri iinde yava yava olduumuz yere gelirken grmtm.
Yz kirli saryd. Bir iskelet gibi uzam dileri ve hummadan by-
m gzleri bu sapsan ehreyi deta bir kbus yapyordu. Eski bir
eerden kesilmi bir deri parasna benziyen elini kfeye doru uzatt,
dilenecek miydi? Dorudan doruya bir salkm zm m alacakt?
Sonra birdenbire, sanki zmcnn, sinek ve arlan kovalamak iin
sallad yelpazenin darbesiyle olduu yere devrildi. Herkes bana
t. Ben okluum yerde, bu zayf ehrede kendi bana yaamakta
devam eden ak gzlere bakyordum. yle sanyorum ki, sonuna ka-
dar bu gzlere bakabilirdim. Bereket versin, bir bedevi yavaa eil-
di,bu ak gzleri kapad. Fakat eli, kfeye ve insanlara uzanan eli h-
l akt. Bana yle geliyor ki, bu adam, aradan geen otuz be seneye
ramen insanlardan hl bir eyler istiyor.
Bu lm, bir de daha evvel, Musul'a gelirken, yamurlu bir
gnde Zab kenarnda grdm stmal ihtiyat zabitini hibir zaman
unutamadm. Ad galiba Sabri'ydi. Benden drt ya byk olma-
lyd. Fakat vcudunu bir yorgan gibi kavrayan kaputu iinde hibir
yan haddini dolduramayacak kadar kk, yaan yamurla nere-
deyse eriyecekmi grnyordu. Nelerden konutuk, bilmiyorum,
bana mtemadiyen sual soruyor, fakat dinlemiyordu. Yalnz stan-
bul'a dndmz syleyince yzn garip bir parlt yalad: ' s-
tanbul... stanbul..." diye mrldand ve ilk yaklaan sala bindi. Dik-
kat ettim: Her ey unutuluyor, insan ehresinin ztrab ve bir de g-
zellik unutulmuyor.
O aylarda imparatorluun ykl facias iindeydik. anakka-
le'deki byk zaferi, mukadder saat bize ark ve Suriye ordularnn
malubiyetiyle detmiti. Memleketin her tarafnda, benim yamda,
benden daha ok kk ocuklar her gn buna benzer eyler gryor-
lard. Yazk ki o zamanki dncelerimi pek hatrlamyorum, in facia
tarafn acaba gryor muydum? yle geliyordu ki, sadece zaferi bek-
liyordum. durmadan haritalar iziyor, kaybolmu yerlerden balayarak
imparatorluu yeni batan kuruyordum.
Bununla beraber sklmtm. lm, Arap memleketlerinde ok
hain oluyor, insanda hibir mukavemet hissi brakmyor. ocukluu-
mun belki en garip htras, bu seyahatin sonudur. Terinievvele doru
Antalya'ya gelirken denizi ilk grdmz yerde, ailece her zaman
yaptmz gibi, arabadan inmitik. Ben sevincimi gstermek iin ha-
vaya bir el rvolver sktm. Annemin lmn bir trl unutamayan ve
yllarca bize yannda glmeyi meneden babam, beni tokatlad. Hakk
da vard. Ben gerekten, bu yolculukta grdklerimin, duyduklarmn
hepsini, hatt annemin lmn bile unutmak istiyordum. Akdeniz ik-
limini, denizi grmtm. Yeni bir hayat balyordu. Fakat olan ol-
mutu. Arap salalar ve korkun dnce iime yerlemiti.
Antalya'ya gidiimizi de unutamam. Beyaz kire sval Anadolu
evlerinin duvarlarnda, camlarnda akam klar vard. Bu k arasn-
da arabamzn sarsnts bir zafer mjdesi gibi idi. Her taraf adeta g-
ne kokuyordu. Sonradan bu yolculuk zerinde ok dndm. Yni
Akdeniz'e inmenin mnas zerinde...
1918 Austosunda, babam, tahsilimi tamamlamak iin beni stan-
bul'a yollad. Bu harbin son anlaryd ve istanbul hakikaten korkun-
tu. Drt senelik harp, ehri iinden ve dndan beraberce kemirmiti.
Her ey eskimi, klm, deimi, fakirlemiti. Byk, ok byk,
bizim fert hudutlarmz geen bir ey lm gibiydi. Daha ilk gn
bunu hissettim. Burada, Antalya'da olduu gibi, yak nl an m arasnda
avunmak imknszd. Resm azlarn vdettii ve benim btn mr-
hiklik devrince hlyasn kurduum zafer bile bundan bizi kurtaramaz-
d. imdeki rahatszln adn koymu muydum? Bunu bilmiyorum;
fakat hakikaten rahatszdm. Bir mddet bir nevi yetimlik hissi iinde
yaadm.
Hibir milletin mnevveri, bizim kadar itima olamaz. Eer fer-
de ait baz tabii haklarn bile peinden komamsak bu, daim bir teh-
like iinde yaamamzdan gelir. Trk milleti, iki yz sene muhasara
edilmi bir kale nizamiyle yaad. Muhasara iddetlendike fert kendi-
sini cemiyete balad.
Bu hal, bizim neslimizde bsbtn kuvvetli oldu. ocukluumun
hangi devresine baksam, etrafmda ve kendi iimde bu vatan endiesi-
ni grdm. te mtarekenin eiinde bu endie beni bsbtn kapla-
mt.
Leyl bir mektebe yerlemeyi bekleyerek evvel Rami taraflarn-
daki bir akrabamn evinde oturdum. Sonra daha i ve fakir bir semtte,
Kasmpaa'da teyzemde kaldm. Her gn ayr ehresiyle inkraz gr-
yordum. Yam ve dncem, imparatorluun son anlarn yaadm-
z anlayacak bir kvama gelmiti. Fakat elbette ki, arkadan bizi bekle-
yen akbeti, mtareke ve izmir igallerini dnemezdim. Bsbtn
perian ve sahipsiz bir insanlk olarak ortada kalacamz elbette akl-
mza gelmezdi. Formasyonum bu yllar ve bu hdiselerle oldu.
Fakat ben yine edebiyatta kalaym. zerimde ilk byk tesiri
Yahya Kemal yapt. Edebiyat Fakltesine yazldm zaman, ilknce
tarihe, sonra da felsefeye devam etmek istemitim. Fakat Yahya Ke-
mal'in edebiyatta hoca olduunu iitince oraya girdim. Yahya Ke-
mal'in derslerini dinledike, iimdeki kark dnya, nizamn buldu.
Yava yava hislerin dnyasndan fikirlerin dnyasna girdim. Yukar-
da da anlattm gibi, bsbtn bo deildim. Ayrca yaratmaa heves-
liydim. Fakat ie nereden balayacam bilmiyordum. Yahya Ke-
mal'in bana ilk rettii ey, galiba kendime mhlet vermek oldu. O
zamanki hayatmzdan, niversitedeki derslerden, Yahya Kemal'in
husus sohbetlerinden, stanbul matbuatnda mill cepheyi nasl tuttu-
undan, fikir sahasndaki mcadelelerinden birok defalar bahsettim.
urasn da syleyeyim ki, cemiyet fikriyle saf estetii atba yrtme-
si, hatt birbirinin tamamlaycs yapmas onun en byk tarafdr. Fa-
kat asl byk ii, bir cevher gibi dili, devrinin dilini bulmasdr.
Hakikatte Yahya Kemal, edebiyatmzn bir asr, yni Tanzimat'-
tan beri bekledii adamd. Reit Paa'dan sonra herhangi bir devirde
gelebilir ve geldii anda fikirler sarahat kazanrd. nk Yahya Ke-
mal her eyden evvel vuzuh ve sarahattir. Byk kltr, kaytsz art-
sz Avrupal olmas, yni realiteden hareket etmesi ona edebiyatmzda
hi kimseye nasip olmayan bir ii yapmay nasip etti. Bizi kendi mese-
lelerimize ve imknlarmza ve hakik vaziyetimize gtrd. Zevki
YAADIIM GIB!
kurdu ve mazi ile en geni hesaplamay yapt, Lzumsuz topyalar-
dan, fakirliin ta kendisi olan yalanc zenginliklerden bizi o kurtard.
Bir bakma Yahya Kemal, mitolojinin o ifrit ldrc kahramanlarna
benzer. Bugnn genleri onu sadece eserine ve onu besleyen byk
damarlara kapanm gryorlar ve bandan beri byle olduunu san-
yorlar. Devrimiz, eserden baka eyler istiyor ve aire sadece air ol-
masn affetmiyor. Etrafndaki akslmelin byk bir ksm buradan
geliyor.
"Derghsn kmas, o zamanki hayatmn en mhim hdiselerin-
den biri oldu. Bu mecmua millt mcadele devrinin bence en ehemmi-
yetli vesikasdr. Orada hakikaten yeni bir edebiyatn ve dilin temeli
kuruldu. Bu edebiyatn ve dilin bugn deimi olmas bir ey ifade et-
mez. Eski ufuksuz edebiyatmzda iir dili ve iir anlay daima dei-
ti. Mesele gelecee imkn hazrlamaktr. Genlerin "Dergh"ta byk
bir hissesi olmad. Biz orada sadece kanat rpyorduk. Asl bizden b-
ykler, Yakup, Him, Mustafa Sekip ve bilhassa Yahya Kemal, mec-
muann havasn yapyorlar ve kalacak eserleri veriyorlard. "Der-
ght a Falih Rfk Bey'in ve Abdlhak inasi'nin de birka eseri k-
t. Fakat birincisinin itiraki hibir zaman "Yeni Mecnua"nn son ns-
halar gibi olmad. Abdlhak inasi de asl eserlerini sonradan verdi.
"Derghsn kroniklerinin mhim bir ksmn yine Yahya Kemal hazr-
lad. Ben bu mecmuaya hi eser yazmadm. lk hamleyi daima yenme-
e alktm. Kendimi hazrlksz bulur, vazgeerdim. Bence nesir, i-
irden gtr. nk her an elimizde olan bir eydir. Aldanabiliriz.
"Dergh" kmadan evvel bir toplant tertip etmitik. Bu toplant-
da Yakub'u, Falih'i tandm. Necmettin Halil'le, Mustafa Nihat'la, Ha-
lil Vedat'la, Hasan li Ycel'le faklteden arkadatk. Fevzi Ltfi ba-
ndan itibaren "Dergh"tayd. O zaman Ticaret mektebine devam
eden Hsn zzet Paa'nn olu Ali Mmtaz (Bir Gemi Yelken At a-
iri), Hasan Rasim, Yahya Kemal'le, Him Me ok yakn dost olan H-
seyin Avni, daha ilk nshalarda bizimle beraberdiler. Nuruliah Ata, s-
vire'den dnd zaman kafileye katld. Biraz sonra da Halkal Zi-
raat'i bitiren Ahmet Kutsi bize geldi. Ali Mmtaz ve Kutsi, ilk edebi-
yat dostlarmdr. Kutsi ile birbirimizi hi kaybetmedik.
O zaman ne dnyorduk? Galiba kendimize bir iir dili arama-
a ve yapmaa urayorduk.
"Dergh"ta birka manzume nerettim. Bunlar neretmemi ol-
may imdi ok isterdim. Hatt o zaman da iimde bir hat ilediim
hissi vard. Fakat bir kere kendime kar zayf davranmtm. Admn
tannmasn istiyordum. Ondan sonra devam ettim ve hemen hemen
her msveddemi nerettim. Herkes beni fildii bir kulede yayorum,
zanneder. Heyhat; gryorsunuz ki, camdan bir evde oturmuum. Ha-
yatnm en mhim hdiseleri birbiri ardnca kendi airlerimi bulmam
olmutur, diyebilirim.
Evet, kendimi vaktinde bulamadm iin, bakalarn keifle
meguldm. Yahya Kemal'den sonra ilk byk kefim Baudelaire ol-
du. Bu byk airi daima sevdim. Hatt diyebilirim ki, sade iir iin
deil, hayat iin bir hoca telkki ettiim devirler oldu. niversiteden
karken verdiim dersi ona ayrmtm. Beni musikye, garp musik-
sinden bahsediyorum, o gtrd. Resmi onun tesiriyle tatmaa bala-
dm. Fakat asl byk ufku iir estetiimde at. Luxe, calme et volup-
te, benim iin zihn dstur oldu. Sonra srasiyle, Verlaine, Mallarmee
geldiler. Anatole France, belki bu yolumu geciktirenlerden biridir. Bu-
na mukabil Goethe, Hoffmann, Dostoievsky ve bu nden sonra oku-
duum Poe, benim iin ok hayrl oldular. urasn da syleyeyim ki,
bende air ve hikayeci daima beraber ve hatt birbirini nakzeder gibi
yrd. Bandan itibaren ikiye blnm yaadm. Nesrim, hayatma
ne kadar aksa, iirim de o kadar tecride gider. Bittabi iki sanat olan-
larn oundaki karma ve karlama bende de vardr. 1926'ya doru
ve bilhassa 1927'de byke bir kriz geirdim. Modern iir beni ken-
dine ekiyordu. Arkadalarmn ou darda idiler; ben Konya'da yal-
nzdm. Garip bir tereddt iinde yayordum. iirin hakik mahiyeti
ile insann kendisi ve istekleri bende arpyordu. Paul Valery'nin bi-
rinci
u
Varietes"si o esnada elime geti. Valery beni bu tereddtten kur-
tard. urasn da syleyeyim ki, niversitede iken Yahya Kemal'in
syledikleriyle Valery'nin ve sonradan okuduum Bremond'un fikirle-
ri arasnda byk fark yoktu. Yalnz Fransz airi daha zengin bir mi-
rasa dayanarak konuuyordu. O kadar az nazariyeci olan Yahya Ke~
maTin meseleleri ne kadar basitletirmi, ekirdeine indirmi olduu-
nu bir daha hayretle grdm. Valery'yi daima okudum. O ve Gide, bir
de Prouste en sevdiim muharrirlerdir. Fakat hayatmda asl alma
devresi, Garp musiksini tanmaa baladm zaman ald. Gazi Ter-
biye Enstitsnde iki sene birka yz pln iinde yaadm. Sonra bi-
zim musikiinaslar tandm.
Her eserimin banda, -en kk iirimin bile-, Garp'tan vey biz-
den bir musiki eseri vardr. Ve belki de beni ahsiyetimin asl idrkine,
ancak eritiimiz zaman varln rendiimiz noktalara gtren mu-
sikdir. Kompozisyon iin rneim de musik olmutur.
Sarih olmak iin urasn da syleyeyim ki, on dokuzuncu asra
kadar edebiyat, kendi terkibini daha ziyade plstik sanatlarla yapm-
tr. On dokuzuncu asrn ortasndan sonra, bilhassa Baudelaire'le, bir-
denbire musikinin saltanat balar.
Sade iirde ve ondan ok ayn bir saha olan edebiyatta deil, re-
sim ve heykelde dahi bu tesir vardr. Bu asr sanatlarnn, iyi ve bozu-
cu, geirdikleri her maceradan az ok musik mes'uldr.
Biz Trkler, burada da btn hayatmz gibi paralanm yayo-
ruz. Ka trl musikmiz var? Hayatmza ka trl zevk hkim? Ce-
miyetimizin bence en byk meselesi, medeniyet ve kltr deitirme-
sidir. Bunu bir gn Ihlamur kkn tek bama gezerken, deta tenim-
de duydum. Bu deiikliin, yahut ikiliin en zalim ekilde kendini
hissettirdii nokta da musik zevkimizdir. nk musik bir milletin
zamana tasarruf eklidir.
Yukarda birok air ad syledim. Eer borlarmn hepsini sy-
leyecek olsam, bu liste daha kabanr. Hi bir suretle eriemeyeceim
eylerin peinde komaktan mteessir deilim. oktan beri asl gaye-
nin kendimizi bulmak veya vcuda getirmek olduuna inanyorum. Bu
adamlar beni kendi hakikatlerime veya asl yalanlanma gtrdler,
nk, belki de hakik ahsiyet yoktur ve bizim benlik dediimiz ey,
ilk, yahut en byk ibda ve ihtiramz, bir kelime ile, masalmzdr.
Aziz Yaar Nabi! Gryorsun ki, hayatm gecikmelerle doludur.
Buna bir yn dnce cezir ve meddini de ilve ediniz. 1932'ye ka-
dar ok cezri bir garp idim. ark' tamamiyle reddediyordum.
1932'den sonra kendime gre tefsir ettiim bir ark'ta yaadm. Asl
yaama iklimimizin bylesi bir terkip olacana inanyorum. "Be e-
hir" ve "Huzur
5
' bu terkibin aratrmalardr. Yazacam br eserlerin
de ekirdei budur.
G Ve yava yazarm. Yazarken ok deitiririm. almaya ba-
laynca araya herhangi bir ey girmezse, sonuna kadar ayn hzla de-
vam ederim. Fakat aralk verince tekrar balamaklm iin aylar ister.
ok defa devaml almam iin eserin beni brakmayacak kadar iler-
lemi olmas ve kapda matbaacnn adamnn beklemesi lzm gelir.
Hayatmda en mesut olduum anlar sekizden bire kadar yaz masas-
nn banda kalabildiim anlardr.
Mevzular m abuk ve daha ziyade konuurken bulurum. Fakat
gelitirirken zorluk ekerim. Yaptm pln da kolay kolay takip ede-
mem. ok defa bir epizodu yazdktan sonra btnn plnn yaparm.
Yazarken ok dnrm. En byk glk, eseri gndelik hayatmn
tesirlerinden muhafazadr. Nesirde her ey birbirine karabilir. Cmle
cmle yazarm. Beyaza geirirken bazan bir sayfa, be on sayfa olur.
Kafam bsbtn bo iken, srf yazmak iin masa bana hi otur-
madm. Kendimi ksr devirlerimde yazmaa zorladm oldu; daima
kafamda birka eser projesi bulunduu iin bunlardan birine baladm.
Byle baladm btn eserleri bitirmek nasip olursa, epeyce cilt -
kar.
Hayatmda en ok zldm ey, jurnal tutmamamdr. Genlere
verecek tek nasihatim, bir jurnal tutmalardr, insan her eyi kendin-
den, hayatndan karr. Jurnal tutan adam, kendini gznn nnden
ayrmyor, demektir. Bundan byk ekonomi olamaz.
Burada iir ve sanat anlaymdan da bahsetmek isterdim. Fakat
uzayacan gryorum. Bence gzel, bir hasrettir: Objesini kendisi
yaratan bir hasret. Onun iin iirle ryann arasnda daima bir yakn-
lk buldum.
Bugnk edebiyatmzn byk bir hazrlk devresi olduuna ina-
nyorum. Yava yava ve para para yeni bir dil, yeni bir duyu hazr-
lanyor. yle ki, iirin balyle dolacak petekler sralanm bekliyor.
Genler iki byk maden buldular: Halkn dili ve halkn kendisini...
Fakat iiri, sanatn kendisini ok ihmal ediyorlar. Bir ksm sanat iin
sadece hiddet ve istihzann, yahut mphem veya cezri inanlarn, sev-
gilerin veya inkrlarn kfi olduuna inanyorlar. ou da kendi hayat-
larnda mahpus kalyor. Bilmiyorum, az kudretle, kk dikkatle, ne
dereceye kadar byk bir edebiyat yaplr? iirde, hikyede, romanda,
daha geni mevzi ereveleri krm, insann talihini daha byk mer-
halelerinde arayan eserleri bir mddet daha bekleyeceiz. uras da
var ki, hemen hemen bir asrdr, edebiyatmz darya ok bal. Sula-
rn bizde durulabilmesi iin oralarda vuzuhun domas lzm.
Danya ok balyz, dedim. Bir kusurumuz da bu olsa gerek.
Hemen hemen kendimizi hi okumuyoruz. Hatta en yaknlar bile. Bu-
gnk edebiyatn bir tarafn, hem ok mkemmelini iyi bir Leica ma-
kinesi de verebilir. nsan kaderi sadece enstantane ekmekle verilmez.
Sanat hatt enstantanenin tam zdddr. Sinema bile fotoraf deildir.
nk terkiptir. Nitekim muvaffak olanlarnda bunu gryoruz. Sait
Faik hi fotoraf ekmiyor. Sait Faik'te insan yakalamann sun var,
hem de en dsslal klar iinde... Onun kadar hasretle, azapla ken-
di benzerini arayan pek az muharrir tandm. Sanki ok mhim bir e-
yi, yar benliini kaybetmi...
Daha genler iinde lhan Tarus, Orhan Kemal, Tark Bura var.
"Yeni stanbullun msabakasndaki "Dost" hikyesini okudunuz mu,
bilmiyorum? Orada Homiros'a lyk bir cmle vard: Kasap dkknn-
da kzn yreinden yava yava damlayan kan.
Edebiyatmzn gelimesi bir zaman ve anlay meselesidir. B-
yk okur yazar kitle yerli muharriri okumuyor. Bu demektir ki, kendi-
mizi beenmiyoruz ve sevmiyoruz. Maalesef realitelerimizden en ha-
zini budur. Dier taraftan, henz modern ev teekkl etmedi. Ktpha-
ne yok. Bazlar edebiyatmzdaki yoksulluu tercme fazlalna yo-
ruyor. Ben bu fikirde deilim. Kfi derecede tercme yapmadmza
kaniim. Kald ki byle de olsa, yine ikyet etmem. Bir ecnebi dil bil-
meyen byk kitlenin benim yazlarm okusunlar diye Goethe'den,
Tolstoi"dan. Gide'den mahrum kalmasn nasl isterim?
uras da var ki, kitaplmz ok zayf. Kitabevlerimiz daha
krl bulduklar iin mektep kitab basmakla megul. Onun dndaki-
ne devlet bile alkadar deil. Nitekim baka artlar altnda daha ucuz
olarak temin edilen kd edebiyattan esirgiyor. "Faydal kitap..."
kaydn koymu. Hi olmazsa bana byle sylediler. Faydal kitap...
yi ama, bunu kim tyin edecek? Bir kitabn maceras o kadar deie-
bilir ki...
Fakat asl derdi unutmayalm. Hatt bizde bile her edeb inkiaf
kitapya bal olmutur. Siz olmasaydnz, bugnk yeni edebiyat te-
ekkl edemezdi. Ahmet hsan olmasa Serveti Fnun muharrirleri,
Ebzziya olmasa Namk Kemal yarm kalrd.
Dier taraftan azz. Be alt bin okuyucu ile bir edebiyat kurul-
maz. Darya kapal bir dilde yazyoruz. Dnya ile mnasebetlerimiz
ok dar. Hlsa btn hayatmz gibi edebiyatmz da ok fakir ve hi
tanzim edilmemi bir ekonominin ztraplarn ekiyor.
Sylemee hacet yok ki, edebiyat dvamz artk sadece okur ya-
zar halkmzn elindedir. Hayatn sahibi kitledir. O tutarsa her ey var-
dr. Devlet ancak baz eyleri, o da isterse ve karar verirse, kolaylat-
rr. unu da syleyeyim ki devletin bir edebiyat tam benimsemesi hi
bir yerde grlmemitir ve fayda da vermemitir. Mnevverlerimiz,
edebiyatmza hi olmazsa Aziz ve Hamd devirlerindeki bakla, o
sevgiyle dnerlerse edebiyatmz deiir. Fakat bunun iin kendimizi
bugnknden baka trl sevmemiz lzmdr.
Aziz kardeim! te dncelerim... Son olarak gzeli daima sev-
diimi, onu insan kaderinin tek iyi taraf olarak grdm syleye-
yim. Gzlerinden perim.
Varlk, I Andk 1951, ur. 377, s. 5-7
AHMET HAMD TANPINAR DlYOR K
ok ykt ve ruh hallerinin mnakaas ile dolu olan Huzur ile
son devrin en kuvvetli romanm veren, iirimizin byk imzalarndan
birisi Ahmet Hamdi Tanpnar... Batanbaa estetik grlerle ilenen
Be ehir
9
\ kim unutabilir? "Eik" ayarnda bir iire yllardr kulakla-
rmz hasret deil mi?
u anda onun konutuklarn dinlemek ve bakalarna duyurmak
benim iin zevkli ve mstesna bir talih eseri. Yllardr derslerini dinle-
diim bu byk adamn uyarc ve istikamet verici fikirlerinden her za-
man zevk duydum.
Bugnk iirimizin, nesrimizin, ksaca edebiyatmzn gidii hak-
kndaki fikrinizi bir konuma halinde tesbit etmek istiyorum. Siz esa-
snda krsnzden talebelerinize yllardr fikrini syleyen bir insans-
nz. Fakat, bir derginin okuyucularnn da fikirlerinizden faydalanma-
larn dndm.
Bir hocadan ziyade bir sanatkr hviyetiyle konumaa balad.
Sz kendisine brakyorum:
Bence bugn edebiyatmz byk bir deime devri geiriyor.
Her devrin bir gn gnne yaanan ehresi vardr, bir de gelecek za-
mana geecek ehresi. Acaba 30 sene sonra bizim bugnk edebiyat-
mzda, btn o ok sevdiim genlerimizin -ki baz eserlerine ben de
hakikaten ok balym- yaptklarnn hepsini birden etrafnda toplaya-
cak, izah edecek mesele veya vasf nedir? Ben yle zannediyorum ki
biz bugn yalnz dil'le megulz, onun havasnda yayoruz, onu yap*
maa alyoruz. Genler byk ve zengin bir damar buldular, her
cins halkn azndaki dil ve halk hayat... iirde, hikyede hkim olan
bu, bu ak ve onun sarholuu. ok defa ltfedip gnderdikleri kitap-
larn okurken, asl bahsettikleri eyin yan banda bu feyizli sarho-
luu, dil sevgisini buluyorum. Belli ki bir dil hazrlanyor. Belki bir
malzeme ylr gibi hazrlanyor, yni i lemleri, sylemek istedikle-
ri eyler ne olursa olsun daha ziyade gayretleri dil zerinde toplanyor.
Behet Necatigil'in R. M. Rilke'den tercme ettii "Malte La-
urids Brigge'nin Notlar"m okudunuz mu? Bu artc eseri Trkede
bu kadar sadakatla verebilmenin ne demek olduunu, nasl bir kazan
olduunu dndke aryorum. Hakikatte ne iir, ne de hikye ya-
plyor, evvel dil yaplyor. Fakat bu malzeme ynn eritecek ve ha-
kiki san'at eseri yapacak frnlar ne zaman kurulacak, bunu bilmem.
Yalnz, dediim gibi, ben bugn yaplan iden ok memnunum.
Dikkat edilecek dier bir nokta, halk hayatnn ve gndelik haya-
tn bir iklim gibi genlere almasdr. Bu da bir yn dokman eser
vcuda getiriyor. Bunlarn iinde ok muvaffak olanlar da var. Fakat,
bence asl mhimi, mtereken yaplan i, yni bugnn dilidir. Hik-
ye bugnn tab' imknlaryla ve madd artlaryla daha iyi uyuabili-
yor. Yeni yetienlerin ou hikyeye gidiyor.
Edebiyatmzda bence en byk eksik, meselelerin ya birdenbire
ok kolay hal tarzlarna balanmas, yahut da hi konmamasdr. Bu
kymetler buhran devrinde cemiyet endielerinin insan endiesini silip
ortadan kaldrmas zerinde dnlecek bir meseledir. Sistemle b-
yk edebiyat olmaz, hummas yaanan fikirle edebiyat olur. Meselesi-
ni halletmi adam ya mcadele eder veya rahat eder. Belki roman ya-
zlamamasnn bir sebebi de budur. nsan ok darlatrdk, hedefler
ok belli. Hayat biroklarmzn kafasnda zenginliini kaybetmi gibi.
Bunlar bizi fazla ematik yapyor. Baz gen hikayecilerimizde ve a-
irlerimizde bunun aksine tesadf ettike ok seviniyorum. Amma ne
de olsa yine asl dikkatimiz bu noktada toplanmyor.
Bugnk iirimizin bence en byk meselesi, genlerin vezni
bsbtn brakm grnmeleridir. iir bir milletin z maldr, hangi
ekilde olursa olsun dilin ieidir ve herkesin mal olan bir l ister.
Fransz ve ingiliz iiri ok yenileti, ok deiti. Fakat vezni ve klsik
msra' bsbtn brakmad. Biz evvel aruzu braktk, sonra heceye
srt evirdik, vezinsiz mi kalacaz? Bu otuz sene sonra da sorulacak
bir sualdir. Acaba asl byk yenilii klasik eklin iinde aramak gn
gelmeyecek mi? Bana yle geliyor ki genlerimizin vezimiz ve kafi-
yesiz iire gitmeleri ok defa, yenilik ihtiyacndan deil, kolaylk ihti-
yacndan ileri geliyor. Biraz oyunun artlarn kabul ederek de insan
yeni olabilir.
Tenkide gelince, tenkit yapamyoruz. Mnekkidimiz yok deil,
fakat ufkumuz dar. Hemen hemen fikrin kendisi ile megul deiliz.
San'at tpk eskilerde olduu gibi, zanaat halinde. Btn dikkatimiz di-
le ve sath yahut ilk bakta kavranan bir realiteye evrilmi. Sonra
unutmamal ki daha edebiyatmz (80) senelik bir edebiyat. Felsefeye
alamadk, iyi veya kt demekle tenkit olmaz. Tenkit daha geni ev-
reler ister. Bence mnekkit belki asl yaratcdr. Dikkat edin, btn
byk mnekkitler ufuk hazrlamlardr.
Fakat ne diye bunlar sylyoruz? Tenkit, hikye, iir ve san'at
gnn itiraf edilen veya edilmeyen meseleleri etrafnda dnen eyler-
dir, yle grnyor ki bizim meselemiz, hatt tek meselemiz dildir.
Bunu da kmsemeyelim. Jacobi "Metafizik, Metalojik, yni meta-
lengistiktir" der. Belki biz insan da dilde bulacaz. Tenkidimiz, b-
tn dnce hareketlerimiz, hep onun etrafnda dnmyor mu? Mna-
kaalarmz o deil mi? Ve bir millet kendi dilini 30-40 sene iinde ya-
parsa az ey midir?
Bunlar sylerken genlerin bsbtn br meseleleri ihmal ettik-
lerini sylemi olmuyorum. Hatt bir ksmnda ok sk ve sarih bir ay-
dnlkta kendisini grme ihtiyac olduunu hissediyorum. Gze batan
bir ksm yoksul 1 uklarmz da belki buradan geliyor. Tabii ok iyi yeti-
enler iin sylyorum. Nanuskr olmak iin unu da itiraf edeyim ki,
kendimizi dardan -yine istisnalar hari- ok az besliyoruz. Ya da-
rya ve mazinin bir tarafna bsbtn kapalyz, yahut da setiimiz r-
neklerde kalyoruz. Fikir bahislerinde aileden olamyoruz. Filozoflar
henz bizim iin yalnz bunu i edinenlerde bir renme mevzuudur,
yaanan bir ey deil."
Yeni almalarnzdan bahseder misimiz?
Proje yapmaktan bktm. Artk bitmemi hi bir eserimden bah-
setmemeye karar verdim. Bugnlerde yeni hikyelerimi bir cilt halin-
de belki toplarm. Kendimden memnun olduum bir gne tesadf et-
seydi size bir ka kitap ismi verirdim. Frsat bulursam iirlerimi de bir
kitapta toplamak istiyorum.
Sizi hayli yordum, ok teekkr ederim, bir resminizi ltfeder mi-
siniz?
yi resim kartamamaktan bilhassa memnun olmadn syleye-
rek verdii resme de teekkr ederek ayrldm.
Suat zer
Hisar, I Mays 1953, nr. 37, s. 10-11
AHMET HAMD TANPINAR ANLATIYOR
Siz bir konumanzda iirin tarifi gtr, demitiniz*
Bilmiyorum, belki sylemiimdir. Her halde iirin bir yn tarifi
yaplabileceinden ok bahsettim. Fakat, bu kadar incelie gitmeye l-
zum var m? Onu Moiidre'in felsefe hocasnn yapt gibi nesirden
ayrmak kfidir zannederim. Belki, ufak bir izgi daha ilve edebiliriz:
Nesirde sylenmesi imkn olmayan, yahut sylenmesi iin nesrin ra-
hatlna muhta olmayan eylerin san*at da diyebiliriz. Herhalde, be-
nim iin evvel bu tarafndan ayrlr, iyi bir iir nesirde daima eksik, az
tatmin edici ve hatt lzumsuz ve bozulmu eklini arar grnr,
Homeros'da kendi vcudunu arayan Ahileus gibi... Bu, dilin iinde in-
san btnyle aramaktr. Dilin lk, ekil (getalt) ve name oluu...
Bunlar nesre tek balarna nakledin, ortaya tahamml edilmeyecek bir
ey kar. nk nesir, dncenin ta kendisidir. iir ise kendi eklinin
peindedir. O, dolaysiyle konuur. phesiz bunun aksi olan eserler de
vardr. Hem de ok byklerinden. Fakat onlar da eninde sonunda, sa-
dece dilin imknlarndan gelen gzellii veren o saf taraflarna, yani
be on msra'a iner. Asl hava onlarn etrafnda teekkl eder. Halk
bunlar seer. Eski destanlar byle ayklad.
Yani iir hi bir ey sylemez mi?
Syler, elbette syler. Hem daha ok syler. Fakat bizi kendi ii-
mizde konuturarak... Btn ekiller gibi varlklariyle konuur.
Bu tarif biraz dnk iire ait deil mi? Byle saf bir iir anlay...
Tabii, ben iirin kendisinden bahsediyorum. Bugnn veya tak-
vimdeki herhangi bir tarihin anlayndan bahsetmiyorum. Ona bakar-
sanz her devrin iir anlay var. Seyid Vehb zamannda iir nkte, ci-
nasl sz, mazmun, yahut aruzun uvalna alelacele tklm sz san-
lrd. Ama, iir diye insanln tand, setii, ayrd ve unutmad
bir ey de var dnyada... O, duruyor, geliiyor, daima kendi ei olan so-
yunu yaratyor. Ve bu iirin de her dile gre kaideleri ve hususiyetleri
var. Mevcut olmas iin onlar aryor ve istiyor. iir dilin ieidir.
u halde, siz kafiyeye, vezne, hatt ekle bir zaruret gibi bakyor-
sunuz.
Onlar oyunun artlandr. Yani iin iinde ve essnda mevcut ey-
ler. Hi oyun oynayan ocuklar seyretmediniz mi? Nasl kaidelere ri-
ayet iin kyamet koparrlar. "Kardeim olmad..." diye birbirlerini
yerler. Aksi takdirde kendilerini veremezler ie de onun iin. nk
oyun oynadklarn bilirler. Onun ciddiyetine inanmak, o zahmete kat-
lanmak iin gizli mukaveleye riayet ederler. San'at da oyun gibi iti-
ma bir mukaveledir.
Ama kendiniz bu artlardan ktnz oldu.
Tanpnar gld; ben modern adamm da onun iin! Sonra ciddi-
leti; aksi kabil mi? Btn zahiri hrriyetler gibi o da beni kendine e-
kecekti tabii. Fakat dorusunu ister misiniz? Daima, hatt kompozis-
yon esnasnda bile iimde bir phe kald. Hayr, fazla keyf, fazla ba-
na tbi bu i... Halbuki iir sosyaldir. Gelenee baldr. ir asrlk e-
killerin ve kaidelerin iinde kendini daha emniyette hisseder. Daha
ahs olur. Dnn bir kere! Bir veznin etrafnda balayan o ilk ms-
ra, onun iinizde kmldan. O veznin, yani sesin birden size ait bir
ritm oluu, onu benimseyerek emrine girmeniz. Kafiyelerin tuttuu
kta, onlarn uyandrd dikkatle adm adm yrynz... Birden
dilin iine dersiniz. Her kelimeyi ayr ayr bulmak, ayrmak, birbi-
riyle kaynatrmak lzm. Yava yava kt'alar veya byk ritm cm-
leleri balar. Temler birbirleriyle karlar, geliir. Nihayet son msra,
byk, geni btn tecrbeyi iine alan, yahut tamamlayan, yahut o
zann veren o son iaret veya lk. Bu balama, bu yry, bu biti-
te iirin, yani insann, yahut dilin -zaten bu noktada aralarnda fark
yoktur,- srr teekkl eder. Dnya yeniden kurulur. Evet her iirde
dnya yeni batan kurulur. Musiknin bir baka ei. Bunu yalnz iirin
ahengini, ritmini dnerek sylemiyorum. iirdeki konumann ekli
musikye benzedii iin sylyorum. iir bir ikameler san'atdr. O da
musik gibi kendi maddesini kendi artlaryla yaratr
Bugnk telkkinin, bu musikiye benzer, (mim ayn olan eyleri,
hatt basit ahenk endiesini bile reddettii syleniyor
Halbuki tamamiyle onun peinde... Btn sanatlar musikini i pe-
inde. Ve hatta bu yzden tabiatlarn inkra kadar gidiyorlar. Fakat bu-
gn bizi bu kadar megul etmeli mi?.. Yanl syledim tabii... Demek
istediim u: Bizim bugn dediimiz ey sadece bir estetik iddias de-
il ki.. Bir devir, bir cemiyet gibidir, onun bir yn taraflar vardr. Ben
nazm ekillerini ykarak muasr olmaya alan yzlerce ir bilirim
ki, eskinin eskisidir. Vasf gibi aka ile, zarafetle iir yazarlar. Kelime
stnde oynarlar. Biz bugn baka yerde, yani kendisinde ararsak da-
ha iyi otur. iimizde demek istedim, insann huzursuzluunda. Bunun-
la iirin behemehal bir ekil meselesi olmas icab ettiini de sylemi-
yorum. Kendi inandm sylyorum. Zaten cins irler yava yava
bu ekli kendiliinden bulmaya balyorlar. Ona ister istemez gidiyor-
lar. Onu yaratyorlar.
nsann iinde, dediniz, bu sz biraz aklar msnz?
Bugnk insann huzursuzluunu kastediyorum. O, kendisini
evinde hissetmemekten gelen yadrgama, o ifade ihtiyac, yaptklarn-
dan phe... Hlsa ivilerin yerinden oynam olmasn kasteddim.
Asl bugn veren ey bu huzursuzluk, tatminsizlik deil mi? Kelime-
lere hatt dile inanmamak, her an kklere doru gitmek, her an kendi-
sini evirip evirmek, skmek, tekrar takmak... Hatt artk takamyoruz
da.. Dank unsurlarmzn karsnda rpnp duruyoruz, yahut onla-
r orada brakp kayoruz.
Sizin hikyenizdeki Abdullah efendi gibi Hani kendi zerrelerim
toplar.
Evet, kendi zerrelerini toplar.. Ama Abdullah efendi I935*de ya-
zld. Bugn yazlsayd onu da yapmazd. Belki de bu ekilleri ykma-
ya bu kadar srarla almamzda bunun da tesiri var. Sonra devrimizin
mnevverinde balayan o garip hastalk. Behemehal kendisinin dna
kmak, kalabala katmak, beklenmezi bulmak ihtiyac... Hakikatte
bugnn entellekteli ok g bir i yklendi. Kendisini lzumundan
fazla sorumlu addediyor. Durmadan itham ediyor, durmadan brakyor.
Hani masallardaki gibi: Ormann etrafna bir ip sarp tamaya alan
kahramanlar gibi btn hayat yklenmeye alyor. Beni srail'in
sa'dan evvelki devrine benzedik. Her kede bir saat evvel giydii pa-
avralarnn iinde dvnen bir peygamber var. phe peygamberi,
iman peygamberi, vazgeme peygamberi... Hristiyanlktan, hatt slv
mistiinden gemi, Hristiyanlktan gelen bir nefs itham. Ben hasta-
ym, binaenaleyh varm. Halbuki Descartes, yani Avrupa, dnyo-
rum, binaenaleyh varm, diyordu. Ve ad konmam eylerin peinde
deildi. Byle bir eye rastlad m ltince lgatini aar, bir ad bulurdu.
Bir ad ki, tarifin ta kendisi olurdu. Bakn, demin benden iirin tarifini
sordunuz. iirin, san'atn tarifi kendi adlanndadtr. Kelimeler kklerine
indike eyay ve insan verirler.
Evet, Avrupa diyordum. Avrupa zaruretlere isyan etmez, onlar
tandka yeneceine inanrd. Avrupa... O, hi ark deildir.
Bittabi bunun bir ksm da taklid. Bir hastal btn araziyle tak-
lit. Farknda olarak veya olmayarak. Netice ne oluyor? Ya insan tek
haneli bir rakama iniyor, yahut dalyor. Ama, neticenin byle olma-
s vakann varlndan bizi phe ettiremez, deil mi? Ne de hazzn-
dan. nk bir ksmn kendimiz icad etsek bile karn, elle tutulma-
zn, inkrn, kendini dnlmez yollarda, kark rzgrlarn elinde hr-
palanr grmenin, nev' inin yegnesi tecrbelerin adam hissetmenin de
bir hazz vardr. Asrmz ki, dndan baknca byk fikirlere, inanla-
ra inince o kadar sosyal grnr, bu meselede btn tarih boyunca g-
rlmemi kadar ferdiyetidir. Ne yazk ki, san'at sosyaldir ve sosyete
akldr, nizamdr, devam zinciridir.
Bunlar sylerken insan, yalnz huzur iinde, sabit kymetlerle i
grr, demiyorum. O cinsten bir huzur lmn ta kendisidir. Hatt da-
ha beterdir. nsan deimezse rr. nsanlk deiir. Nesilden nesle
daima deiir. Fakat meseleleri msbet almak artiyle. Bu Dionysos ile
Apollon'un karlamasdr. Toprak elbet besler, fakat yalnz kk bes-
Ie\ tohumu rtr, o kadar. zm ve buday ise gnein altnda olur.
tte onun iin san'atta ekilciyim, yani kendimle mcadeledeyim.
"Huzur" romann yazdnz ne kadar belli.
Mesele, eski masallar iyi okumakta. Titan ve ifrit her zaman var-
dr. nsann iinde her lhza uyanr. Hakikatte onlar bizim zenginlikle-
rimizdir de. Fakat kayt altna almak artiyle... O zaman hr olarak kar-
sna geeceimiz malzeme olurlar. Biz bugn onlara yardm ecnvo-
ruz. Edebiyattan kaalm derken daha kt bir edebiyat yapyoruz.
Ama hep byle deil tabii... in iinde tesadfn fazla girmesine ra-
men yine de gzel eserler kyor. nk insanolu elindeki ie kendi-
sini geirmesini biliyor. Balarken inkr edilen dikkat kendiliinden
iin ortasnda uyanyor.
Sizce dehnn miyar nedir?
Dikkat... nsan dikkatidir. Dikkati nisbetinde byktr, kuvvetli-
dir. nk dikkat bize, eyann ve kendimizin kaplarn aar. Rilke ne
gzel syler. Aa iiri mi yazacaksn, der. Aylarca aaca bak, nizam-
n iine naklet. O sende, kulaklarnda ve gzlerinde kurulsun, der. Ha-
yr, bu son ksm orada sylemez. O son sonelerdedir. Ne ir ama...
Tercmeden okuduum halde -Almanca bilmem- hayranm. Bakn bu-
rada da bu meseleye dnebiliriz. Hi de asimin gzelliine erimeyen
tercmelerle bir ir nasl sevilir? Dncesi iin mi? Elbette ki, hayr!
Seviyorum, seviyoruz, nk Rilke, cins ir olarak dncesini, ken-
disinin olan bir tekniin emrine vermek suretiyle o kadar deitirmi
ki!.. Anlyor musunuz, ekil, ruhu ve muhtevay yle benimsemi ki,
kendisi dald halde yine de bir ey kalm. Yani ekil, ruhu yarat-
m. Canm yle deil mi!.. Biz eklimizle mevcut deil miyiz? ekli-
mizle yani vcudumuzla... Btn kabiliyetlerimiz vcudumuzdan gel-
mez mi?
Demin zm ve budaydan bahsettiniz?
Zeytin ve inciri de koyabilirdim. nk Akdenizliyim. Biz Akde-
niz insanyz. Trk kltr Akdenizlidir. Eski medeniyetimizin moda-
larna mukavemeti, onlarla mcadelesi de buradan gelir. Biz esersizlik-
ten ikyet ederiz. Nasl eser olsun ki, bu modalar bugn taklide ra-
men benimsememi, gizliden gizliye ona isyan etmi. Ve sonunda ii
akaya ve tam oyuna gtrm. Evet, Akdenizliyiz, Yahya Keml'i bi-
raz da bunun iin severim. Bu hakikati bulduu iin. amus'den ok
evvel.
Duydumsa da zevk almadm slv kederinden!
dedii ve ondan evvel, ok genken "amlar Altnda Musahabeleri"
yazd iin. "Nedim'e Tahmis i "nde de bunu ayrr.
Akdeniz size bir ok eyler duyuruyor ve dndryor galiba.
Adalar Denizinde bir dolan, anlarsnz. Ben 1920'de Antalya'ya
denizden gittim. Hem 10 gn srd bu yolculuk. Vapurla gittik ama,
bir yn i kt. Bekledik, yava yrdk. O zaman ok cahildim. Fa-
kat kr deildim tabi, grdm. O gne altndaki vuzuhu grdm. Ne
hacet, stanbul, btn sahillerimiz byle. Ve her adann ta uzaklardan
k, btn kenarlariyle byy, o artc nisbetler ve renkler...
nsan ister istemez, her eyi kendi zihninden ve elinden km gibi ka-
bul ediyordu. Her ey insand, insana dnyordu. Herey, herey san-
ki akld. Ve tabii, plak ve gzel vcuttu. Herey insana, sen ve yal-
nz sen varsn, diyordu. Yalnz senin dncenin ve vcudunun nizam
var, diyordu.
Bazan realitenin dnda veya stnde gibisiniz.
Anlalyor, benimle adamakll kavga etmek istiyorsunuz. Bil-
kis... Yani hem evet, hem hayr. Yalnz beni realite prensiplere gtrr.
Yavrum, ben biraz eski adamm, yani takvimin adam deilim. Ben ko-
medinin komedi olduuna, iirin iir, hikyenin hikye olduuna,
nev'ilerin aralannda bir silsile bulunduuna inanrm. iir benim iin
bir i-lem nizamdr. Yapabilir miyim, ne dereceye kadar yaparm, o
ayr bir mesele.
Tabi bu demek deil ki, trajedi Racine gibi yazlr. Hayr, bu g-
ln olur. Trajedi bugn belki de yazlmaz. Yazlrsa az ok Giraudo-
ux gibi yazlr, veya Gide gibi yazlr. Yani kaidelerine, artlarna riayet
etmek artiyle, fakat yeniden yazlr. Daha dorusu hi kimse gibi ya-
zlmaz. Yalnz insan tali'inin bykln vermek iin yazlr. Onun
art budur.
Avrupa'dan bahsederken ark deildir, dediniz Halbuki siz
ark' sevdiinizi pek inkr edemezsiniz*
Elbette severim. Evvel tarihimle balym, sonra ondan ayrld-
m tek meselem olduu iin severim. Bazen bir zenginlii, bazen al-
tm bir hastal sever gibi severim. Yalnz bir noktay unutmayalm.
Bu sevgi bizim iin bir nevi evvel yaanm hayattan kalma sevgidir.
Yani artk Avrupal olduum iin severim. Yani tefsir ederek severim.
Bunda da bir fevkaldelik yok. Her nesil mazinin tefsirini yapar. Sev-
mek, daima hususi bir bak tarzdr.
Yahya Kemal'de mazi hasreti var, diyorlar
Sleyman Nazif'ten gelme bir sz. Bir de Ziya Gkalp'ten. Fakat
tabi yanl, Bilkis yarnn hasreti var. "Deniz Trks"n okumad-
nz m? Biz o zamana kadar milletinin mazisini bilen edebiyatya
rastlamadk da onun iin. Avrupa'da byk sanatkrlar az ok bir kl-
tr erdisidirler. Bizde... Bugnn en modern adamn an, adm ba-
nda tarihten size bahseder. Hatt sol tannanlar bile. nk tarih, ah-
siyetin ta kendisidir. Aragon'u okuyun. Fransa tarihinden kar ms-
nz, grn. Malraux'yu grdnz. Asrn en byk san'at tarihini yaz-
d. Dedim ya, tarih, ahsiyetin kendisi, hi olmazsa, kaynadr. Onsuz
insan teekkl edemez, yle bir yalnzla der ki konumak bile im-
kanszlar. Onun iin nesiller ve fertler daima mazi ile meguldrler.
Daima tarihin karsnda vaziyetlerini tayin ederler. Sabahaddin Ey-
bolu'nun "Yeni Ufuklar"da bu bahse dair gzel bir yazs kt. Ba-
ka trl nasl olur canm? Ben tek bama yaayabilir miyim? Ben bir
oluun paras, yarn ortaya geecek son halkasym. Zinciri tanmaz-
sam olur mu? Yahya Kemal'deki tarih de bu. Yalnz o ayrca tarihidir
de. Ve galiba en iyi tarihimiz. Fakat hereyden evvel realisttir. lk
byk realistimiz bence odur. Yani iimizde hayata aldanmadan bakan
tek adam. Onun iin topya kurmaz. Aldanan insan korkun bir eydir.
nk etrafn aldatr, ykar. Mazi dasslas ve Yahya Kemal... Bu bir
dost akasdr. Biraz da gelenekte mevcut olmayan bir eye, rya ada-
m ve derbeder sanlan irin aznda hakik bilgiye rastgelmekten do-
an bir aka. Ha, u var. O kendi hislerini ve aktalitelerimizi zaman
zaman maziye nakletti. Ama, bunun iin mazide yayor, demek, iyi
ama bu, "Les Ffetes Galantes" yazd iin Verlaine'i asrnda yaama-
makla itham etmek olur. Halbuki Verlaine, devrinin ve bugnn btn
bir tarafdr... Yahya Kemal iirimizde bir devam zinciri kurulmasn
istedi. Bu da tabi hakk idi. Hatt tarih rol idi. Bugnk genler bu-
nu baka ekilde folklora giderek yapmak istiyorlar.
Genleri seviyor musunuz?
Tabi... Hem ok. Cesaretlerine, srarlarna baylyorum. Onlarla
konuurken onlarn yandaki zamanm hatrlyorum. cabnda stn-
de oturduum kahve sandalyelerini silh gibi kullandm zamanlan.
Kahveciler bundan epeyce ikyetiydiler. Ama ben ahmakla kzar-
dm, yani kapalla. Galiba gabvet denen ey beni daima ldrtt.
Gabi adam ne kolay hakszlk yapar! O, btn insanla hakaret gibi
bir eydir. Bir de hi bir zaman san'atn stnde bir ey grmezdim.
Onun baka eylerin emrinde olmasn istemezdim. Hatt hayatmn
bile san'ata fazla girmesini istemezdim. Hl da yleyimdir. ir her
eyini iirde ve san*atta bulmal. Giderse san'attan onlara gitmeli Mu-
zalar Tanr kzlardr, esarete gelmezler. Deiirler. Allahsmarladk bi-
le demeden giderler. Haberiniz dahi olmaz gittiklerinden. Bektai de-
desini yakmlar, bir de bakmlar ki, atein iinde yalnz tac ile hr-
kas kalm. Onun gibi bir ey. Elinizde sadece iyiniyetleriniz kalr.
Ama insan me s 'uldr demitiniz Hatt sk sk sylersiniz*
nsan hereyden evvel mes'uliyet duygusudur. Evet. Ama bu mni
deil ki. nsan, insan talibinden mes'uldr. Fakat ir, iirinden de
mes'uldr. Zaten iyi ir bunu kendiliinden halleder. Sembollerini,
dnyasn yle kurar ki iirinde, btnl ile kendiliinden oraya geer.
Baudelaire, Rilke, Valery, Verlaine, Yahya Kemal yle deil miydiler?..
San 'at eserinde, san 'at kaygusundan baka bir endieye yer veril-
meli mi? San 'atn esas fonksiyonu sizce ne olmaldr?
San'at eserinde, san
9
at kaygusundan baka bir endie olmamal-
dr. Ama bu, meselesiz olmak demek deildir. nsan, kendi meseleleri-
dir. Ben herhangi bir dvann aka mdfaasn yapan eserden ho-
lanmam. nsan btn ite alan ve arasndan meseleleri veren eseri ter-
cih ederim.
Nasl alrsnz?
iirde msra msra... Zannederim ki. bu en iyi ekildir, fakat nes-
ri bozuyor. Yani cmle cmle yazyorum. Binenaleyh bazan terkibin
btnl kayboluyor. Daima develope ederek (gelitirerek) alrm.
Cmle ok defa sahife, sahile forma olur. ok tashih yaparm. Kkn-
den deitiririm. Daha ister misiniz? Altm kalem, altm kt,
masamn oturduum kesi, yalnzlk, hlsa bir yn i t iy ad lan m ve
tiryakiliklerim vardr. Kendime kar daha hr olarak almay ister-
dim.
Konuan; Mustafa Baydar
Varlk, I Austos . 955. nr. 421, s. 6-7
A H M E T H A M D T A N P I N A R
Dil devriminden yana msnz?
Tr k e dei i yor, her ya ayan e y gi bi de i i yor v e de i me s i l -
z m. Bu de i me ni n, nes i l l eri n gerekt i i gi bi e s e r ve r me s i ni v e bi rbi ri -
ni c e vapl and r abi l me s i ni g l e t i r e c e k e ki l de ol mas na el bet t e taraf-
tar de i l i m. Tr k e d e i me e mecburdur, nk f e l s e f e l gat i he nz
t e ekkl et memi t i r. Bu l gat ancak Tr k e kkl eri nden t e ekkl eder-
s e bir Trk d nc e s i ol abi l i r. Bi r f i l oz of "met af i zi k, met a- l engi s t i k-
tir" der ki , dnyan n e n dor u s zl eri nden biridir. Hl s a ben, uurl u
bir di l de i i mi ne taraftar m.
iirde yem anlam sizce nedir?
Be n gz e l i n me v c ut ol duuna, var ol duuna, di l i n ryas ol duu-
na i nananl ardan m. O di l i n mut l ak ryas d r. An c a k g z e l ol an beni m
i i n yeni di r. Yeni ni n s onu yokt ur. Bug nn yeni si yar n n korkun e-
ki l de es ki s i ol abi l i r. Fakat gz e l bi zi ni sb ol s a bi l e, bir de v a m eden
eyl er f i kri ne gtrr. Bak yeni di r, Ne d i m yeni di r, Rons ard hl yeni -
dir. Sof okl e s ' i n ye ni ol duu gi bi . Me s e l e di l i bul makt r. Ama , btn bu
yeni l i kl eri , itiraf et mel i ki , devri n di l i yl e bir i t en anl a ma dourur.
Ne di m, 18. asr n di l i ni bul du, onun i i n yeni di r v e onu bul duu yerde
yeni di r. Yal n z bul mak nedi r? Pi c as s o' nun kendi si i i n ne derece do-
ru ol duunu bi l me di i m bir s z vardr: "Ben aramam, bulurum. '* der.
Bi z , bugn ok ar yoruz. Herkes mut l ak eki l de yeni ol mak, btn un-
suri ari yl e yeni ol mak ni yet i nde. Sonra be nl i i mi z l e o k vnyoruz.
Mut l aka ke ndi mi z i n d nda bir i nsan arar gi bi yi z.
En beendiiniz iiriniz hangisidir?
iirlerim ndir dostlarm gibidir. Hepsini ok severim. Aksi ol-
sayd yazmazdm.
iirlerinizi nerelerde yaynlyorsunuz?
Rastgele... Nesiller deiti, artk topluluk halinde deiliz. Benim
iin bir mecmuann veya gazetenin sahibini sevmem bu ite bana ye-
ter geliyor. Tabi ben de biroklar gibi, bir mecmuann sahibi, yani b-
tn dzeni kendim vereceim bir dnyann sahibi olmay isterdi: Fa-
kat olmad. Mes'uliyetinden ekindim ve belki daha ziyade, byle bir
dergiyi kurmak iin zaruri olan o tam uygunluu etrafmda bulama-
dm. Sonra biliyorsunuz hocaym. Azz ve tabiatiyle yalnz kalyoruz.
Fikir ve san'atmz, hatt btn modern Trkiye yava yava oalan
birlerden km bir teekkldr, en sk dzenli grnen mecmua bile
tezatlar topluyor, bu itibarla yapamadm.
Eskileri ve yenileri nasl anlatrsnz?
Bu 40 senenin iinde edebiyatmz ok deiti. nsanla kurduu
ilgiler bsbtn baka oldu, yani daha ok derinleti. Bu demektir ki,
edebiyat gerek yolunu buldu. Servetifnun, phesiz byk i yapt
ve bize Fikret gibi bir ahsiyet verdi. Romanda Halit Ziya gibi usta bir
teknikiyi verdi, ama ne kuvvetli usta. Fakat Servetifnun ok ekil-
ciydi ve ayrca dilden gafildi, yani dardan grdn tatbik ediyor-
du. Edebiyatsa hereyden evvel dildir. Bugn edebiyatmz, Yahya
Kemal'den beri demek istiyorum, ok deiti. Denebilir ki, artk dar-
dan gelen rnek deil, dilin kendi varl, san'atkn yaratyor. Sonra
kendi hayatmz grmee baladk. Servetifnun, bir idealizasyondu,
bugnk san'at kendi insanmzn peinde, kendi hakikatlerimizin
peinde, hi olmazsa dilin peinde. Dil daima mhimdir. Daima bir
takm en esasl gerekleri gizler. Bugn edebiyatmz bir noktada top-
lamak kabil deildir. Zaten btn dnyada byle bir dalma var.
Btn bunlarla darnn hibir tesiri olmadn sylemek is-
temiyorum. Bilkis bu tesir devam ediyor. iirde bamza bir Prevert
modas kt, gen irlerimizi, hi olmazsa bir ksmn, deta akaya
gtrd. Romanlar ve hikayeciler daha mes'ut. Zaten bir edebiyatn
bsbtn kendisine kapanmas imknsz ve tehlikeli denecek kadar
kurutucudur. Bu itibarla ben aksinden, kfi derecede dnyaya al-
mamamzdan ikyet edebilirim. nk tek tesirler oluyor, tek tesir
bizi zaruri yollar semee gtrr. Dn hikye ve romanda Tche'khov
ve Gorki tesiri vard. Bugn hikye ve romanda Steinbeck ve
Amerikan roman ok seviliyor, baz muharrirlerimiz toprak dvalarn-
da ve kyl meselelerinde Amerikan romannn byk tarafyle ve
rportaj mahiyetiyle bir uygunluk buldular ama dil ve hayat tec-
rbemiz bu tesiri karlyor, onu az ok tadil ediyor. Eksik olan
tarafmz henz Trk mektebinin, yine Yahya Kemal'i ayryorum, k-
mam olmasdr. Bir eye memnunum: ok genler kendilerinden bir
evvelkilerini olsa bile iyi okuyorlar. Bu demektir ki, bir gelenek
kurulacak. Resimde, heykelde, iirde, romanda hlsa btn san* atlar-
da yerli gelenek kadar mhim ey azdr. Ann tutmas iin evvel
aacn bulunmas arttr. Eski iirimiz bu sayede teekkl etti. Dehnn
herkes bir tarifini yapar, bana da bir iki tarifini yapmak nasip oldu. Bir
tanesi de, galiba en dorusu, doutan gelen imknlar bir tarafa, bir id-
dihar, ylma meselesidir. Nesillerin almalarnn getirdiklerinin bir
mihrak zekda kendisini buluudur. Sonra, hakikaten devirler vardr.
Birdenbire artlar o kadar yerinde olur ki, bakarsnz ki nesil batan
aa sade zafer kesilir.
Gnlk olaylar sizi yazmaa iten bir sebep tekil ediyor mu?
Tabi... Ama eer elimde baka bir i varsa tabiatiyle mukavemet
ediyorum. O zaman dardan gelen bu tesir hakikaten kuvvetliyse, ben-
de gizli kalyor, deiiyor ve nihayet geici polemiin tesinde san'atn
kendisi, esas dnce haline geliyor. Esasen bunu kendime bir metot
yaptm. Her zaman bulabilmek iin bugnn stne kmaktan baka
are var m? Yaanan gn, deitirici ve sihirbazdr. Peinden koma-
nn ve yakalamann imkn yoktur. O ok dalgal bir denize benzer. n-
san alkantya maruz kalr ve ancak kk tedbirler alr. Sathta hibir
ey yaplamaz. Mercan adalar derinliklerde teekkl ederek darya
karlar. Her eserin kendisine gre ve zannettiimizden ok zaruri ve
biyolojidekine ok yakn artlar vardr. Eskilerin irtict dedikleri ey-
le san'at olsayd, slm edebiyatlarndan byk san* at olmazd.
Ka yldr hocasnz? Fakltedeki dersleriniz daha ok al-
manza mni oluyor mu?
Evvel syleyim ki hocal severim. Otuz sene oldu... Hocalk
tabiatiyle san'atm deitirdi. Heyecanm, yenilie ballm, birok
hususiyetlerim, iirim iin demiyorum, fakat br eserlerimde ol-
duumdan baka trl bir insan yapabilirdi. Fakat hocaln genler ve
cemiyet karsndaki mesuliyetleri, ki asl hocalk budur, beni daha l-
l olmaa gtrd. Sonunda iimdeki iki adam kavga ede ede anla-
tlar. imdi almam biraz daha iyi idare edebiliyorum. Kimbilir, bel-
ki de bu daha iyi oldu. Dardan gelen bir takm ok cazibeli evi re
hocalk sayesinde mukavemeti rendim.
unu da syliyeyim ki Avrupa'da bile bugn XIX. asrn o hr,
yalnz san'atiyle babaa kalabilen mes'ut muharriri kalmad, hi ol-
mazsa genler arasnda. Hele ikinci harbden sonraki hayat artlar
mnevveri devlet kapsna, gazeteye, hi olmazsa Unesco gibi teek-
kllere gtrmee balad. Bir nokta daha, bizim Eskiler'in ou, yni
irlerden bahsediyorum, kad ve kadasker, eyhlislm olmazlarsa
mderris kalrlard. Bu itibarla geleneimiz var bu ite. Kald ki
niversite hocal bir cemiyetin bir insana verebilecei en erefli itir.
Yenilerden kimleri beeniyorsunuz ?
Hemen hepsini. iirde, mthi bir dil aratrmas ve hiciv kudreti
balad, destanyi arama balad. Yine birok insan bana danlacak,
benim anladm iir bsbtn baka bir ey. Yeni iirin karsnda ben,
slm tarihinin, cennetten ziyade Medine'nin hurmalklarn dnen o
gazve ehidine benzerim. Benim iin anladm mnada iirin kendisi
hereyden stndr. nk o, Avrupa medeniyetinin kaybedilmemesi
gereken bir var noktasdr. Mutlak mnda bir ebediyetin imknsz-
ln artk renmemize ramen, insann m ke m mel i ye 11 e n de
bkabileceini bilmemize ramen -hi deimemi grnen
medeniyetlerin zamanla olduklar yerde ne kadar deimi olduklarn
biliyoruz- ben bu var noktasnda kalma taraftarym. Bu yaplan
beenmemek deildir. Kald ki yava yava ekil ve iirin kendisi de
bizim nesilden sonrakileri ekmee balad. Yalnz yeni iirde ve nesil-
de halk dili bizi zaman zaman fazla ekiyor. Bu o kadar dikenli bir
mesele ki, bazan dnrm: "Dede Korkut Hikyeleri" iki asr evvel
moda olsayd, phesiz Trk edebiyat deiirdi. Fakat imdi bir nev'i
dert oldu. Herkes Korkut Ata gibi konumaa alyor. Korkun ey
bu... 14. asrn diliyle konumak, beyaz beyaz, burcu burcu, kvl kvl,
prl prl... Ne oluyoruz Allah akna... yle salam, yerinde, yazann
okur yazar bir insan olduundan bizi beyhude yere phe ettirmeyecek
bir dille konuup yaz yazmayacak myz?
Gnn dili, ite imdi asl meseleye geldik. Bir devir, bir yn
cezir ve med iindedir. Fakat hayata istikamet veren bir byk taraf da
vardr, muharrir asl onu bulmaldr. Yirminci asrn nkleer
medeniyetinin balangcndayz. Bilgi, kinat geniletiyor. Her tarafta
grlmemi bir Zek hamlesi akyor. Halk kendimize ekecek yerde,
durmadan onun seviyesine inmee almak "Ben mutlaka senin ol-
duun gibi kalman istiyorum" demek deil midir? Buna inanyor mu?
O ciddyi istiyor. Okur yazarn, okur yazar kalmasndan holanyor.
Hatt onun dilini taklit ediyor.. ok budalalarsa alay ettii gibi. Halk
hereydir, fakat hereyden evvel de saduyudur. Halktan asl muhta
olduumuz eyleri alalm. Halk sade folklor, hatt bu cins unsurlar
deildir. Bunlar halk dilinin l tarafdr. Bu kaynaktan zenginlemek
istersek, onun asl yaayan tarafn bulmak gerekir. Sevdiim gen
irlerin bu taraf az ok var. Halka ok zengin bir altn madenine gider
gibi gitmeli. Fakat dnyann en zengin altn madeninde bile ehir
kuramazsnz. Geen gn Battal Gazi'yi okuyan kapcmla konuuyor-
dum. "Niye roman okumuyorsun?" dedim. "Roman yalan" dedi, "Bu
tarih". Benim hikye yazdm biliyordu. "Sizi gryorum, masanzn
banda bireyler yazyorsunuz" diye cevap verdi. "Ama benden baka
trl olanlar var" dedim. "Yine de kafasndan uydurmuyor mu?" dedi.
Gryorsunuz, halk hikye ve roman kknden reddediyor. O halde
bizim halklk iddialarmz da kendi aramzda birey. Ne zaman halk
bizi okur? Bize benzedii gn, makineye alt gn, renber amele
olduu ve kitaba kendiliinden kt zaman...
tyi ama biz irlerden bahsediyorduk.
Peki irlerimizden bahsedelim. Beni en ok sevindirenler 20-25
ya arasnda olanlarn iirleridir. ki ey birden oluyor zannederim. Bir
tarafta yeniden doacak klsik bir zevkin ileyecei bir romantik dal-
galanma var havada. br tarafta, daha kvamn bulmam, fakat elik
kadar keskin ve zeki dille oynayan bir hiciv... Ah bu hiciv bir romana
dklse.. Ama byle de gzel... Geen gn Kutsi le birbuuk saat biz-
den gen bir airi okuduk. Ne cmb! Haksz. Durmadan Yahya
Kemal'e atyor. Yahya Kemal'e atlr m? O bize dilimizin kapsn
at. Yani kendimizi verdi. Daha byk bir ey yapt. Tarihmizle bar-
trd. Ama daha byk de birey yapt ki, bunu Trk tarihinde ilk defa
gryoruz. Eer bugnk nesil zevkli ise, bir takm gln eylere
hakl olarak tahammlszse, onun getirdii l sayesinde old? O
modern Trk edebiyatmzn Nil'i gibidir. Tabi bir neslin, kendinden
evvelkiler karsndaki vaziyetini anlarm. Ama Avrupal san'at ahlk
haksz i yapmaz; red eder, isyan eder, fakat yerini verir..
Bugnk romanda Orhan Kemal'i, Yaar Kemal'i beenmemek
kabil mi? Orhan imdilik bizden sonraki neslin en usta romancs
grnyor. Yaar Kemal o kadar mkemmel yapt rportajlardan
yava yava romana kyor. Bunlar mevzularn bilen ve kaderlerini
yazdklar insanlar ok iyi tanyan muharrirler. Edebiyatmzn coraf-
yas deiti. imdi Adana, zmir, Ankara hlsa memleket kendi eh-
resiyle edebiyatmza giriyor. Beni sevdiini fazla gstermi olmasna,
yani teekkr borlu olmama ramen, Hanerliolu' ndan da bahset-
mek isterim. "Ali," bu senenin hikye kitaplar iindeki belki en
orijinali. Tek bir ahsiyetin tpk Diderot'nun, Rameau'nun yeeni
gibi, hep ayni kalmak artiyle deimesi ve onun etrafnda ehrin ve
hayatmzn ayn ayn perspektiflerle almas az bulu deil. Haldun
Taner'in "Ayak" hikyesi muazzam i. ok yeni bir kitaptan daha bah-
setmek isterim. O da Halikarnas Balks'nn "telerin ocuu..." Ne
muazzam ve zengin kitap... Denin ve bir mntkay nasl biliyor. ekil-
siz unsurun deta dehas olmu. Hi romanc deil, romanla iir arasn-
da... Gzellii de burada. Sanki bir deniz tanrs gibi, srsklam, sade
mavilik ve su sesi bir slbu var. insanlar, dalgalarn arasndan saf
kayalar gibi kyor. Okurken drt tarafm yosun kokusu ald.
ok dikkate deer ve vaatli bir edebiyatmz var. Her gn
hayatmzn bir tarafn buluyor. Ufak tefek lszlklerine ramen
hi olmazsa hamakate ve iyi niyetsizlie kar kurduklar manev
zabta da caba... Fakat, romanda da, hikyede de ekil ve muhayyele
henz gerektii gibi deil, bunu da sylemeliyiz. Genlerimiz, bir
eserin zerinde, onun mkemmel ekilde douunu temin edecek
kadar kalmak imknndan mahrumlar. Okuyucumuz az, byk kitleler-
den vazgeelim, fakat edeb eserin karsna hi iddiasz geen orta
snf okuyucu kalabalndan mahrumuz.
Neler hazrlyorsunuz ?
Evvel "Saatleri Ayarlama Enstits" romanm kartmak is-
tiyorum. Biliyorsunuz, bu roman. "Yeni Istanbul"da tefrika edilmiti.
Fakat iki senedir edebiyat tarihinin ikinci basks ile megulm. Bir
trl vakit bulamyorum. Bu roman ktktan sonra, "Mahur Beste"yi
neredeceim. Elimde bir cilt yapacak kadar hikye var. Siz de biliyor-
sunuz, vakti hemen hemen hi olmayan adamm. Yalnz tatillerim
benim. Hele bitmemi iirlerime hi dokunamyorum. Kafamda vicdan
azab gibi dolayorlar. "Be ehirdin ikinci basksn da yapmak is-
tiyorum. Artk anladm ki, benim herhangi bir kitab ikinci defa bastr-
mam, onu yeniden yazmak gibi birey... Herhalde imdi, yalnz
"Edebiyat Tarihi*'yle daha dorusu onun Eski iirden bahseden mukad-
dimesiyle megulm. alma tarzm nlecek gibi bir ey deil.
Her sayfay bazan be defa yazyorum. Yazdm tpk heykel gibi iin-
den byyor. Yalnz okuyucu olmay ne kadar isterdim? Edebiyatn
zevkini onlar karyorlar.
Konuan: Sel ma Yazolu
20. Asr, 9 ubat 1956, nr. 182, s. 9-15
Prof esrl eri mi z konuuyor:
TANZ MAT EDEB YATI PROFES R
A R AHMET HAMD |
lk, Orta, Lise, niversite tahsilinizi nerelerde yaptnz? Avru-
pa 'da neler ile megul oldunuz?
Sizi bu meslee sevkeden miller nelerdin Hocalarnzn, oku-
duunuz kitaplarn, ahsi meraknzn bundaki rol ve pay nedir?
En ok megul olduunuz davalar ve mevzular hangileridir?
Bunlara dair eserler nerettiniz mi?
Tahsilimi Trkiye'de yaptm. Darya ok ge gittim. Yksek
tahsilim mtareke yllarna tesadf etti. O zaman memlekette byk
bir mcadele mistii vard. Felketler mill uuru uyandrmt. Tahsil,
terbiye, yaama ekli ve zihniyet itibariyle birbirinden o kadar farkl
nesilleri ve insanlar bu mistik youruyordu. Hepimiz kendi iimizde,
kendimize ykselmenin sarholuunu tadyorduk. Asl benliimi bu
hava yapt.
Benim iin san'atta, ilimde her eyden evvel dikkat esastr. Daha
byl kelime bilmem. Yahya Kemal, Fuat Kprl hocamzd. Y. Ke-
mal'den tarih zevkini ve bir muharriri tekmil okumak disiplinini al-
dm. O zaman ok gen olan Prof. Kprl'den de ok ey rendim.
Fransz mnekkidi Albert Thibaudet zerimde ok byk tesir yapt.
Bu enteresan adam imdi unutulmu gibidir. Halbuki devrimizin en
uyank zeklarndan biri idi.
imdi bile hibir cidd metd kitab veya tenkit eseri yoktur ki
ona dayanmasn yahut cevap vermesin. Yaknda tekrar moda olaca-
na eminim. Zaten hakknda eser kmaya balad.
Thibaudefnin geni tedaileri ve "nesiller nazariyesi'
9
bana ok
uygun gelmitir.
niversite genliinde grdnz en byk eksiklikler ve ku-
surlar nelerdir? Bunlarn ne ekilde dzeleceini dnyorsunuz?
Bugnk niversite genleri iin neler temenni ederim." desek da-
ha iyi olur. Her eyden evvel tam aydn olarak yetimelerini, tam aydn
ahlkn ve disiplinini, dikkatini ve alakasn tamalarn temenni ede-
rim. Siz bizlerden daha iyi artlarda yetiiyorsunuz. Bizim nesil gibi
muharebenin art deilsiniz. Daha ok kalabalksnz. Yakn muhitleri-
niz daha aydnlk. Orta tahsil messeseleri daha fazla imknl. Vaka he-
nz ciddiyetle ele alnmam bir lise meselesi var. Baz dvalarn halli l-
zm. Bunlarn banda "ecnebi dil" mes'elesi gelir. Bizim gibi kk
ekonomi ile yaayan milletlerde -Hayatmzn her ynnde inkr edile-
mez bir istihsal buhran var- btn bir medeniyetin gittike artan ktp-
hanesini gn gnne tercme kabil deildir. Mnevver birka ecnebi
dilini bilmee muhtatr. Darj leme ancak bu suretle tam alabiliriz.
Bizden zihniyet ve halk psikolojisi itibariyle ok geri olan baz ark
memleketlerinde orta retim messeselerinin bir ecnebi dilini cidd ola-
rak retmeleri yznden neredeyse kskanmamz icap ettiren bir geli-
meleri var. Bugn bu ecneb dili yznden memlekette bir tahsil aristok-
rasisi teekkl etmitir, denebilir. Ecneb mekteplerde okuyamayan
genlerimiz, srf bu yzden brlerinden aka ayrlyorlar. Bu ayrl
en hazin mahkmiyettir. Doutan gelen sakatlklar, tabiatn zulmleri
hari, insanolunun maruz kalabilecei en zlim talih yetime artlarnn
deiikliidir. Her sene binlerce gen orta mektepte bir ecneb dili re-
nemedii iin kendini eksik gryor. Perian oluyor. Bu iin behemahl
tanzimi lzm. kinci mesele ok kapal yetimemizdir. Para skntlar
iindeyiz filn ama baz zaruretleri de unutmamamz gerekir. Genleri-
miz kfi derecede dar memleketlere kamyorlar. Herhangi tahsil m-
essesesine bir iki ecneb getirdik mi veya bir iki mtehasss yetitirdik
mi herey i tamamlam ve kendimize yeteriz zannediyoruz. Halbuki hi
bir memleket kendi artlar ile byk mnsnda aydn yetitiremez.
Nihayet nc byk mesele getir. Genlerimiz ihtirassz, hatta
heyecansz; genlik bir takm meselelere almak, onlar hararetle ya-
amaktr. Bolukta ne san'at eseri, ne de fikir olur. En dmzda gr-
nen bilgi bile iimizde yaayan bir azap eklinde olmaldr. Mektep bi-
tirmek iin mektep bitirilmez. Her gen enginde bir gemi gibi her an
kendi kendisine (ben neyim) -(niin buradaym)- (Ne yapmak istiyo-
rum) sualini sormaldr. Bunu yapmayan gen hibir zaman gen ola-
mayacak bir ihtiyardr. Yani l olarak yaamay kendiliinde kabul
etmi demektir.
(4-5) lk tahsil mes'elesi phesiz ok mhimdir, ferde ait bir hak-
tr ve ayn zamanda bir rejim meselesidir. Fakat muayyen bir derece-
den sonra yaylma artlar deiir. Memleketin i hayatyla onun geli-
mesinin uyandraca ihtiyalarla, hatta refah ile kaytlanr. Biz daha
bu devreye gelmedik. Yani bu ite devletin yapaca bir ok hamle var-
dr. Bununla beraber bu bahsettiim i hayatna bal olan taraf ile bu-
gn dahi kar karyayz. tik tahsil bilhassa ky meselesidir. Bizde
ky bir ok yerlerde 100 evden 10 eve kadar iner ve galiba da adedi
43.000'den fazladr. Hayat artlar da, seviyesi de ok deiiktir. Bura-
da bittabi i hayat, alma ekli, topluluk davalar ile retim mese-
lesinin iine kendiliinden girer, yani bahsettiimiz kalknmann ken-
disine balanr. Ayrca unu da syleyeyim ki, Avrupa ve Amerika'da
ilk tahsil muayyen bir i seviyesinden domutur. Makine ile megul
olmayan, nisb bir refaha ermeyen insan okumay yazmay rense bi-
le unutur. Okuma da btn hayat gibi bir gaye iindir. Balzac "hayat-
mz masallar kemiriyor" demiti. lk tahsil bu ekilde dayanaksz al-
nrsa demokratik iyi niyetlerin bu cinsten bir masal olur. Yoksa yanl
anlamayn, ben tatbik eklinden bahsediyorum. Halkmz okutmaya
almak vicdan borcumuzdur. Biz yz seneden beri srp giden boca-
lamalar sadece d buhranlara yormamalyz. Hakikatte bir medeniye-
te iten ve dtan intibak mecburiyetindeyiz. hayatnn tanzimi, refa-
hn artmas ilim ve mtehasssla olur. nsanl 150 enedir ilim idare
ediyor. O hem hayat hergn deitiriyor, hem de bu deiikliin geti-
recei krizlere kar evvelinden tedbir dnyor. Tanzimat el yorda-
myla Garb'a doru bir yryt. Sonra iyi niyetlerin cilalad ekle-
me bilginin devri balad. Hl onun iindeyiz. Her sahada geni bir
mtehasss kadrosuna muhtacz. Fakat yanl anlamayn. Bu yalnz
yksek tahsil dvas deildir. Evvel lise davasdr. niversite lise s-
nflarnda balar. Lise bir medeniyetin muhassalasdr. Bir lise kadrosu
mill hayatta en mhim rol oynayan en mhim ekiptir.
niversite rencilerinden ou yatacak, yiyecek, kitap bak-
mndan ok byk bir sknt iinde bulunuyor Bu mesele Avrupa mem-
leketlerinde nasl hallediliyor? Bizde neler yapmaldr?
Genlerimizin hayat artlarnn deimesi iin elimizden gelen
her eyi yapmalyz. imdilik yurtlar ve her cins halkn, mezun talebe-
nin ok ucuz yemek yiyebilecei kantinler aklmza gelenlerdir. En zi-
yade dikkatimizi eken niversite genlerinin kendisine mahsus bir ha-
yat olmamasdr. Bence genlerin elenecekleri, toplanacaklar bir
kahve bir laboratuar kadar mhimdir. Halbuki niversite ehri daima
talebesinin hayatyla grnr. Hl bir niversite mahallesi kurulama-
mtr. Hibir memlekette niversite hocas ile talebesi birbirinden bu
kadar ayr yaamaz. Hi bir yerde aalk tenkit, kk menfaat ni-
versiteyi bu kadar haince bir srarla takip etmez. Bizde btn drbn-
ler gencin hayatna evrilmitir. niversite her eyden evvel hrriyet-
tir. Talebenin madd hayatnn tanzimi yalnz devlete kalmamaldr.
Zenginlerimiz bunu en mhim bir mesele gibi almaldr.
Baz deerleri tam lzm olduklar zamanda kaybetmi bulunuyo-
ruz. Zenginlerimiz istese 10 ylda bir niversite mahallesi kendiliin-
den teekkl eder. ok temenni ederim ki, memleketin gelecei olan
ocuklarmzn yetime artlar etrafndaki gafletimiz sona erer ve ser-
vet sahihleri memleketin bu can meseleleriyle yakndan megul olur.
Amerikan irfan ktphanesiyle, mzeleriyle (hem ne mzeler!) ni-
versiteleriyle aa yukar i adamlarnn memlekete hediyesidir. n-
sanlarn ebediyet diye peinde kotuklar ey nedir? Kendinden yz,
iki yz sene sonra hatrlanmak deil mi? nsan hafzasnda ebediyeti
bulur. Tahsil messeselerine yardm bunu temin etmenin en gzel ek-
lidir. Mill hayatn srr devamdadr. te bu cins yardmlar bu devamn
uuru ve ahlkdr.
Konuan: Neriman M. ztrkmen
Yeni stanbul Gazetesi, 30 Mart 1956, nr. 22SS
EDEB YATI MI ZDA D U R A KL A MA MI VAR?
1 - Edebiyatmzda bir duraklama olduu syleniyor, ne dersiniz?
2 - Varsa sebepleri nelerdir?
3 - Genel midir? Yani, hikyeyi, iiri, roman kapsar m, yoksa
bunlardan birine mi zgdr?
1 , 2 - Buna duraklama m diyeceiz, burasm bilmiyorum? Daha
iyisi devam edegelen bir anlamazlk var. Bir kere iirde btn dnya
hemen hemen bizim vaziyetimizde. iiri fazla yeniletirmek istediler.
Srrealizm, arkasndan gelen cereyanlar, son devirde poplizm, eklin
tamamen atl, kelimeden phe etmek, imaj fazla airane bulmak ve
ondan kurtulmaya almak, yahut kelimeyi plak ve btn arl ile
alarak sylenecek her eyi onda aramak... Hlsa bu en eski sanat ba-
tan aa deitirmek arzusu, iiri sadece anlayanlara, irin kk mu-
hitine, hatt ayn nesilden irlere ve edebiyatlara ait bir ey yapt.
Eskiden irler iyi veya kt birbirine benzeyen insanlard. ey-
hlislm Yahya Efendi, Nef, Bak nesil ve mizala birbirinden ayrlr-
d. Batda da byle idi. Baudelaire Banville'e hayrand. Mallarme,
Francois Coppee her trl estetiin dnda anlaabilirdi. imdi byle
bir ey yok. Bu dzen kalmad. iir, atmosferin mal olmaktan kt.
Msra havaya yaylmyor ve havay zaptetmek iin sylenmiyor. Ben*
lik davas iin yazlyor. Mutlaka orijinal olmak iddias ilham idare
ediyor.
Dardan bahsedersek, tenkit de bunu kabul ediyor, hatt kolay-
latryor. Eskiden mnekkid ahmak grnmek pahasna da olsa umu-
EDEBYATIMIZDA DURAKLAMA MI VAR?
m olan eyleri mdafaa eder, eseri kovalard. imdi mnekkid en kes*
tirme yoldan eserin nne kmak, onu istikbal etmeyi istiyor. Zaten
artk tenkit yapmyorlar. Bir eit mphem felsefeyi tercih ediyorlar.
Sanatta i, filozof! ile ve dialektikle halledilmee baland m sonu
yoktur. Binaenaleyh iir durdu. Modern dnyada namtenahi ir var;
fakat herkese kabul edilmi isim ok az. Bizde ise ie ikinci bir etki
daha girdi: Dil hereyin stne kt. Hakl veya haksz sylenecek ola-
nn yerini, syleme tarzna ait endieler ald. Orhan Veli'den beri bir
eit yrenlik, iirin byk slup ii olduunu bize unutturdu. Hlsa
biraz da iyi niyetlerimize bu sanat feda ettik. Asl hazin olan, ok dik-
kate deer istidatlarn bile paral kalmasdr. Sanki sekiz asrlk mani
yetimezmi gibi Japon'larn msralk iirine bile heves ettik.Bu i-
lerden rahmetli dostum Nurullah Ata'n epeyce bir sorumluluk pay
olsa gerektir. Bittabi bunlar sylerken, hi sevdiim, eserlerini been-
diim genler yoktur demek istemiyorum. Elbette var. Fakat eserleri
gelip size arpmyor. Siz btn niyetinizle peinden koarsanz ve elli
trl art bulur ortaya atarsanz, bir yn eyi, esasl eyi inkr eder-
seniz farkna varyorsunuz. Halbuki bir msra tek bana btn bir ci-
han olmas lzm gelen eydir. iir, yanlz ir iin deildir. iir herkes
iindir, herkes sevmeli, etrafnda kavga etmeli... u beenmediimiz
eski iir var ya, hani yermek iin o kadar ad taktmz iir... Cemiyet
hayatn nasl tek bana dolduruyordu. Tiyatrodan gazeteye kadar her-
eyin vazifesini gryordu. Hiddet, kin, sosyal dva, ak, isyan her ey
msra yapmaktan baka bir ey bilmeyen ve hi de bizim gibi kark
estetik dvalar peinde komayan o basit insanlarn sanatnda btn
hayatn emrine verilmiti.
3 - Roman ve hikyede daha baka trlyz. Edebiyatlarmzn
zaaf bu sanatlarda daha kuvvetle grlyor. Burada evvela romanc
iin ok lzm olan o geni kltrn yokluundan bahsetmek icabeder.
Kk hretleri, para makinalarn bir tarafa brakalm, fakat gerek
romanc, darda, lem-mul bir kltr olan adamdr. Balzac, Tols-
toi, Proust, Flaubert, Joyce, Roger Martin du Gard... Bunlar hem a-
hslarna mahsus alma tarzlar, hem de geni kltrleri ve dnya g-
rleri olan adamlard. u veya bu dvann emrine girip, onun arasn-
dan dnyaya bakmakla kalmyorlar, dnyay bir grn etrafnda ya-
ratyorlard. iir de zaten byledir. Fakat iir rtl sanattr, eksiini,
fazla gstermez. te biz bu kltrden mahrumuz.
Sonra hr deiliz. Ne kendimize, ne etrafmza kar. Eser zerin*
de rahata bizi terbiye edebilecek ekilde uzun uzun alma imknn-
dan da mahrumuz. Bununla beraber muayyen hudutlar iine skm
olsa bile, u on sene iinde Trk hikyecilii ok ilerledi. Daha evvel-
kilerden bahsetmeyeyim. Cumhuriyet'te son tefrika edilen -"Ylanla-
rn c"- ahslara tasarruf itibariyle, onlar itin yaratmas ile benim
ok houma gitti. phesiz mevzu itibariyle biraz dar ve sadece basit
bir realizmde kalyor. Zaten kye fazla gittik; ky daima dardr, husu-
s dnyadr. Fakat tam okuyamadm bu roman gene de ben ok sev-
dim. Biraz daha genilememiz lzm. Biraz daha dary iyi tanma-
mz, yolumuzu iyi bilmemiz lzm.
Herhalde hikye sanatnda byk bir gelime var.
Klsiklerin ocuk yata okunmas meyvalann veriyor. Bir eye
dikkat ettim: ngiliz edebiyat belki kolej yolu ile bugnk edebiyat-
mza ok geni ekilde tesir ediyor. iirde ve bilhassa romanda Joy-
ce'un izlerini grdm sanyorum. Fakat tekniiyle beraber domu
eser daha az. nk iir de, roman da, hikye de ancak tekniiyle be-
raber doan eserde mevcuttur. Sanatta, hatta nc derecede kalanlar
bile, u veya bu ekilde, u veya bu yoldan esasl bir yenilii bulan
eserlerdir. Hlsa romanda epeyce yol aldk. imdi byk romanc
bekliyoruz. Mill hayata salam teklifler getirecek, bizi hayatmzn
kk manzaralarnda ve dar erevelerinde deil, byk gereklerin-
de de tantacak romancy bekliyoruz. Balzac, Dickens, Tolstoi bunu
yaptlar.
Gerei u: Edebiyatmzn bugnk manzaras, merkezi bilinme-
yen bir vilyet manzarasdr. Bundan kurtulmaya bakmal.
Yelken. Ekim 1958. nr. 21
AHMET HAMDI TANPI NAR ANLATI YOR
air ve romancsnz, ikisini bir arada, birlikte gtrdnze g-
re, iirle romann nerede birletiklerini syleyebilir misiniz?
Pek birletiklerini sanmyorum. nk mahiyet ve nizamlaryla ay-
rlrlar. iir mahhasn peinde deildir. nk kendisidir. iir, ekildir.
Resme, heykele veya deminki tarifime, mahhas tarifime hi uymaya-
cak ekilde musikye benzer, yani mcerretlii musikninkine benzer.
Bir his, bir dnce, bir intiba birdenbire sizde kendi nizamn iln eder
ve dil zerindeki tecrbelerinizle birleir. Bal bana bir "objet" olur.
Dilin iei, denizin kp, tek bir dal, hlsa ilk bakta evresiyle il-
gisini kuramayacanz bir ey. Halbuki roman hayatn kendisinin pein-
dedir. iir kendisi iin, roman hayat ve insan iindir diyebiliriz. Geri o
da, roman da kendi zerinde toparlanr ama, hayatn dzenleri iinde.
Belirli bir insann, cemiyetin evresinde. iir "Ben"in peindedir. Ama o
"Ben," ben deilim artk, benim bir halimdir. O da etrafn verir ama,
"Ben"im vastamla ve bende olarak. nk gerekten bitmi bir iirde
"Ben" de yoktur, o iirin kendisi vardr, yani iir herhangi bir "objet" gi-
bi, iyi yontulmu bir elmas diyeyim. iir, hlsa zamanszdr. Fakat in-
san her zaman, zaman ve mekansz yaayamaz. Zaman olan eyler bizi
sk sk yakalar. Benim roman ve hikyeciliim belki de iir iin gerekli
bir zamanszl temine yarar. Hislerimden, dncelerimden, hatrala-
rmdan ksaca hayatn bana verdii eylerden o sayede kurtulurum. By-
lece iirimde serbest kalrm. Daha byk ir olsaydm, sadece z ola-
rak yaayabilseydim belki buna ihtiya olmazd. Nitekim Byron, Shel-
ley yahut Valery gibi byk irler ikilie ihtiya grmemilerdir.
Onlar iirin dnda baka Ur eyle lgilenmemiler, yazmamlar
mdr demek istiyorsunuz?
Hayr. Nitekim onlar da tiyatro, hikye, bale gibi nevileri iirleri-
ne almlardr. Denebilir ki romancyla ir bende ayn evde oturan ve
birbirlerini az ok rahatsz eden, bazan da yardm eden. birbirleriyle
geinmeye mecbur iki karde gibidir.
iirin bir ksm aydnlarca yaknma konusu olan anhklan
de, geleneinin kurallar dna km olmadn syleyebilir misiniz?
Zamanmzda sanatlar, belki de insan, mahiyet deitiriyor. Yahut
hi olmazsa byle bir iddia var. Belki de iir ve dier sanatlar yeniden
kendilerine gre bir mkemmellik elde etmek iin bir hz alma devri
geiriyor. Herhalde bugn, imdi, gelenekle hatta dilin mkemmellik
imknlaryla alkamz yok gibidir. iir zarur i deildir. Behemehal
her devrin iiri olmaz. Hatta diyebilirim ki, zaman zaman esen rzgr-
dr. Eskilerde iir tesadfen rastlanan eydi. iir benim iin Baudelai-
re' le ve onun miras lanyla dolmu bir eydir.
Peki, kuanzn roman ile gnmz kuann roman arasnda
yenilik ve benzerlikler buluyor musunuz?
Her insan byk bir ksmyla teekkl devrinin mahsuldr.
Bir roman yazyor olsanz, birisi size romannzn ana dncesi-
nin ne olduunu sorsa, buna rahata cevap verir miydiniz?
Tabi, fakat bu soru beni dndrrse, bu ilk ana dnceye,
ikinci bir dnce, biraz daha dnrsem nc, drdnc, beinci
hatt ncekilere zt ana dnceler de bulurum. Tpk hayata bakt-
mz gibi. Bence romanda yakalanan insan ve slp nemlidir. Onlar
deimez. Yoksa her byk ksm iin bir ana dnce bulunabilir, d-
ncesizlikler de, romanna gre.
Romanda kanlmas, ya da dikkat edilmesi gerekli bir iki nokta-
y syler misiniz?.
Hibir sanatta, hatta iirde bile en nemli unsur yoku
kinatyla gelir. Yani ekli, slubuyla... Hele roman bsb
dir. O, btndr.
AHMET HAMDI TANPINAR ANLATIYOR
air ve romancsnz kisini bir arada, birlikle gtrdnze g-
re, iirle romann nerede birletiklerini syleyebilir misiniz?
Pek birletiklerini sanmyorum. nk mahiyet ve nizamlaryla ay-
rlrlar. iir mahhasn peinde deildir. nk kendisidir. iir, ekildir.
Resme, heykele veya deminki tarifime, mahhas tarifime hi uymaya-
cak ekilde musikye benzer, yani mcerretlii muskninkine benzer.
Bir his, bir dnce, bir intiba birdenbire sizde kendi nizamn iln eder
ve dil zerindeki tecrbelerinizle birleir. Bal bana bir "objet" olur.
Dilin iei, denizin kp, tek bir dal, hlsa ilk bakta evresiyle il-
gisini kuramayacanz bir ey. Halbuki roman hayatn kendisinin pein-
dedir. iir kendisi iin, roman hayat ve insan iindir diyebiliriz. Geri o
da, roman da kendi zerinde toparlanr ama, hayatn dzenleri iinde.
Belirli bir insann, cemiyetin evresinde. iir "Ben"in peindedir. Ama o
"Ben " ben deilim artk, benim bir halimdir. O da etrafn verir ama,
"Ben"im vastamla ve bende olarak. nk gerekten bitmi bir iirde
"Ben" de yoktur, o iirin kendisi vardr, yani iir herhangi bir "objet" gi-
bi, iyi yontulmu bir elmas diyeyim. iir, hlsa zamanszdr. Fakat in-
san her zaman, zaman ve mekansz yaayamaz. Zaman olan eyler bizi
sk sk yakalar. Benim roman ve hikyeciliim belki de iir iin gerekli
bir zamanszl temine yarar. Hislerimden, dncelerimden, hatrala-
rmdan ksaca hayatn bana verdii eylerden o sayede kurtulurum. By-
lece iirimde serbest kalrm. Daha byk ir olsaydm, sadece z ola-
rak yaayabilseydim belki buna ihtiya olmazd. Nitekim Byron, Shel-
ley yahut Valery gibi byk irler ikilie ihtiya grmemilerdir.
Onlar iirin dnda baka bir eyle ilgilenmemiler* yazmamlar
mdr demek istiyorsunuz?
Hayr. Nitekim onlar da tiyatro, hikye, bale gibi nevileri iirleri-
ne almlardr. Denebilir ki romancyla ir bende ayn evde oturan ve
birbirlerini az ok rahatsz eden, bazan da yardm eden, birbirleriyle
geinmeye mecbur iki karde gibidir.
iirin bir ksm aydnlarca yaknma konusu olan arlklar it-
de, geleneinin kurallar dna km olmadn syleyebilir misiniz?
Zamanmzda sanatlar, belki de insan, mahiyet deitiriyor. Yahut
hi olmazsa byle bir iddia var. Belki de iir ve dier sanatlar yeniden
kendilerine gre bir mkemmellik elde etmek iin bir hz alma devri
geiriyor. Herhalde bugn, imdi, gelenekle hatta dilin mkemmellik
imknlaryla alkamz yok gibidir. iir zaruri i deildir. Behemehal
her devrin iiri olmaz. Hatta diyebilirim ki, zaman zaman esen rzgr-
dr. Eskilerde iir tesadfen rastlanan eydi. iir benim iin Baudelai-
re'le ve onun miraslaryla dolmu bir eydir.
Peki, kuanzn roman ile gnmz kuann roman arasnda
yenilik ve benzerlikler buluyor musunuz?
Her insan byk bir ksmyla teekkl devrinin mahsuldr.
Bir roman yazyor olsanz, birisi size romannzn ana dncesi-
nin ne olduunu sorsa, buna rahata cevap verir miydiniz?
Tabi, fakat bu soru beni dndrrse, bu ilk ana dnceye,
ikinci bir dnce, biraz daha dnrsem nc, drdnc, beinci
hatt ncekilere zt ana dnceler de bulurum. Tpk hayata bakt-
mz gibi. Bence romanda yakalanan insan ve slp nemlidir. Onlar
deimez. Yoksa her byk ksm iin bir ana dnce bulunabilir, d-
ncesizlikler de, romanna gre.
Romanda kanlmas, ya da dikkat edilmesi gerekli bir iki nokta-
y syler misiniz?.
Hibir sanatta, hatta iirde bile en nemli unsur yoktur. Bir eser
kinatyla gelir. Yani ekli, slubuyla,.. Hele roman bsbtn byle-
dir. O, btndr.
Yaptmz ksa konuma sonunda sizin romancdan ok ir oldu-
unuzu, romandan ok iiri sevdiinizi hissettim, yanktm m?
Bir yerde iir, roman, musik hepsi birlein Elbette eserin iyi ve-
ya kts olabilir. Yukarda da syledim, terbiyem iir terbiyesidir.
Onun evresinden darya bakmak isterim. Herey nce beni oraya
gtrr. Roman kompoze (birleik) bir sanat saymak daha doru olur.
Hi olmazsa Balzac'tan beri gelen romanda. iir, resim, musik, hey-
kel tpk sinemada kabul ettiimiz gibi, fakat bsbtn baka ekilde.
ngiliz roman, hatt Dostoievsky'nin roman kompozisyonu bana dai-
ma byk konertolar hatrlatr. Peyzaja o kadar az yer verdii halde,
ok yakalayc resim sahneleri bulabiliriz. "Crm ve Cezamda cinayet
sahnesinde olduu gibi. Bittabi bu her eserde vardr. Her eser baka sa-
natlarn tesirlerini, kendi teknik ve slbunu, hatt malzemesinin im-
knlarn tercme eder.
"Yeditepe" yaynlar arasnda bir iir kitabnzn kacan duy-
duk. iiri bunca yl braktktan sonra bu gereksinmeyi neden duydunuz?
Ben hi iiri brakmadm. Az yazmam iir almalanmdan uzak
olduum anlamna gelmez. Kitabm imdiye kadar kartmamamn
bsbtn baka sebepleri vardr. Bende esas olan iirdir, oradan etrafa
genilerim.
Varlk, 15 Ekim I960, nr. 536
KERKK HTIRALARI
Kerkk'e 1914 yl temmuzunun banda. Birinci cihan harbinden
hemen bir iki gn evvel gitmitik. Bu yzden bu ehirle o muharebenin
htralar bende birleir. Gemi gnlerimiz gerekten sararm takvim
yapraklarna benzer mi? Burasn bilmiyorum. Fakat, Kerkk htrala-
rm ok defa bir yn tek stunlu resmi teblilerin arasndan ekip -
karrm. Memleket felketini, "muhtelif cephelerde sknet var" cm-
lesi altnda rtmee alan tek stun zerine dizilmi bu ajans haberle-
ri bazen bir yn karakol arpmalarnn sonunda bir ehrin dt-
n haber verirdi. Basra'nn, Badat'n, Erzurum'un dn byle -
renmitik.
Bu ajans teblilerini kar yakadaki (asl Kerkk) matbaadan al-
maa bazen ben giderdim. Oturduumuz sayfiye yeri Korya ile asl
Kerkk' birletiren Edhem aynn kuru yata zerindeki kprde,
bamda ak renk bir emsiye, havadis peinde deta kotuumu hatr-
lyorum. ehre ait htralarm ok silik ve dank. Yalnz oturduumuz
evleri, yeni yaplan mektebi hatrlyorum. Evlerin de Korya tarafn-
da idi. Birinci ev, bu sayfiye yerinin ucunda deta bir berhane idi.
Bu evde bizden evvel mutasarrf Avnullah Kzimi Bey oturmutu.
air Halide Nusret Hanm'n babas olan bu zat, Kerkk'te ok iyi bir
htra brakmt. Onun hakknda sylenenleri imdi hatrladka, eski
imparatorluun devamn salayan, o tuttuunu koparr, akr pene
memurlardan biri olduunu dnyorum. ehre ve havaliye sknet
getiren, devlet otoritesini koruyan bu cins memurlara eskiden halkmz
bir nevi keramet, hi deilse bir dindarlk, riyazet izafe ederdi. Avnul-
lah Kzim iin de byle olmutu. Mektep arkadalarnn ou, onun
geceleri soyunmadan bir post zerinde yorulana kadar ibadet ve dua et-
tiini ve orackta kvrlp uyuduunu, sonra atna binip ekya takibine
ktn anlatrlard.
Bu evin selmlk tarafnda on, on iki yer odas (hepsi yan ykk),
st katta da bir ayvanla bir divanhane (salon) ve iki byk odas vard.
Bu odalardan sol taraftakilerden harem tarafna i ie iki oda ile gei-
lirdi. Bunlarn haremaast, hizmetilerin, emektarlarn odalar olduu-
nu ve bir tanesinin kahvecibana ait olduunu bize anlatmlard. Ha-
rem ksm daha derli topluydu ve ikisi birden asl bina ile bir ' T ' ek-
lindeydi. Bu evin kk renkli tahta ubuklardan yaplm tavanlar ve
bilhassa harem ksmnn ayvannda (binann bnyesine dahil balkon)
yine tahta stunlarn byle renkli ssleri vard. Bilhassa bu stun ssle-
ri ok zd halde renklerle benim houma giderdi. Yllardan sonra, rah-
metli mimar Taut'un hemen hemen bu renklerle ssledii yanan Akade-
mi binasnn tavanna bakarken, o gen yata duyduum eyleri duy-
dum. Anlalan, terkiplerin kendilerine gre bir standard olacak.
Evin selmlk ve harem bahelerinden btn Korya'y sulayan
drt kk dereden biri geerdi ve bizim ev hemen bata olduu iin bu
suyu en temiz halinde kullanrdk. Selmlk bahesinin byk karadut
aacn da ok iyi hatrlyorum. Bu aacn iki kiinin zor kucaklayabi-
lecei kadar kaln gvdesi erha erha idi ve aa, cmert usaresini bu
yarklardan yle aktmt ki, gvdesi ve dibi deta kanl grnrd. Bu
usareleri kan zanneden bykannem bu aacn, yaralar lmn tesin-
de bile silinmeyip kanayan bir ehit evliya olduuna inanmt. Daha
girdiimiz ikinci gn dut aacnn altnda mum yakmaya balad. Ga-
riptir ki, bykannemin evliyas ile gndzleri hepimiz alay ederken
akam olup da mum yanar yanmaz iimize bir eit korku derdi. Bu,
masalla dekorun o acaip mnasebeti idi.
Bu ev muhayyelemde bykannemin evidir. Onun korkular, ve-
himleri, unutkanlklar, memleket hasreti ve Yunus ilhileri ile doludur.
Bu sevimli kadn, evliyasn hi unutmamakla beraber, selml bir tr-
l bizim evden addetmez, komu ev sanr ve ara sra oraya misafirlie
gitmemizi isterdi. Bu yzden bir oyun bile icat etmitik. Kzkardeim
biraz kyafet deitirerek kk kardeimle selmla daha evvelden gi-
der, annemle beraber bykannem de arkasndan komu hanm ziyaret
ederlerdi. Hemen hemen kendi bytt torunuyla, bykannem bir
yabanc gibi konuur, Giresun'u, Tirebolu'yu, bizim istanbul'daki ha-
yatmz, babamn hayran olduu tabiatlarn anlatr, kendi muhayyele-
sinin mal evliyann kerametlerini naklederdi. Bylece cansknts ve
yalnzlk bizi bir eit komedinin eiine getirmiti. nk hakikaten
yalnzdk. Etrafta hemen hemen konuacamz hi bir komu ykt ve
stelik, gelir gelmez kad sfatyla mutasarrf vekillii zerine yklan
babam, yava yava hzlanan seferberliin dourduu bir yn mesele
yznden ge vakte kadar hkmet dairesinde kalrd.
Babamn baz geceler ge vakit, nde kocaman bir fener, arkada
iki zaptiye eri geliini de unutmam. Kapnn olduka derin kemeri iin-
de krlan fenerin aydnln, fener taycsnn beyaz abal immeli
Hint prensi kyafeti, babamn sark cppesi, zaptiyelerin uyku ile por-
sumu yzleri bu dn benim iin gnlk eylerin stne karrd.
Sonralar Rembrandt' tanynca onun "Gece devriyesini sevmee, o-
cukluumun beni ok evvelden hazrladn anladm. Filhakika bu
manzarada byk tablonun ok iptida ve fakir bir tasla, daha doru-
su btn fakirliine ramen bende onu kabule zemin olacak bir taraf
vard. Fakat ben o zamanlar Rembrandt', daha dorusu resmi bilmedi-
im iin, muhayyelem daha ziyade okuduklarmla ilerdi. Garip bir te-
sadfle, stanbul'dan gelirken kitaplarmz arasna iki cilt "Binbir Ge-
ce" karmt ve Badat'tan da iki adm tede bir eydik. Byle, eve
alayla gelen babamn gece iindeki maceras, bana bu hikyelerden bi-
rini yayorum hissini verirdi.
Burada uamz Seyyit Abdullah' da hatrlamak isterim. Seyyit-
lii son ald kadndan geliyordu. Bir gz yoktu. Sivri, seyrek, kirli,
krl, tuhaf bir sakal, gayet kark, kat kat yal elbiseleri, her biri ba-
ka tarikatn veya asrlk korkunun iareti olan acaip, hatt biraz da yer-
sizlii ile korkun ssleri, tlsmlar, muskalar, iittiimize gre U ka-
rs, sekiz on ocuu, biri seyis olan iki ua ve bir de son derce zayf,
sska bir at vard. Bu sonuncusunu biz ok ge, hemen hemen evi ve
Abdullah' brakacamz gnlerde rendik. Bir ikindi vakti evden
kmtm. Sokamzn hemen banda ok biare bir adamn, elinde
kendinden daha biare bir atn dizginini beklediini grdm. Adam ba-
na "Abdullah Bey"i sordu. Bir iki szden sonra bizim uak Abdullah'n
seyisi olduunu ve efendisini beklediini rendim. Meer Abdullah,
at bulunmayan babamn fakirliine kar hrmetsizlik olur korkusuyla
eve yakn bir yerde atndan iner, yaya gelirmi. Bunu renmemiz hi
de Abdullah'n lehinde bir ey olmad. Belki Abdullah'n bizdeki tabi-
atst ehresini deitirdi. Filhakika bu acaip adam, kendisine bir ey
smarland m bir lhza ortadan kaybolur, sonra sessizce gelir, selml-
n sofasna, tan stne yatar uyur, biraz sonra uyannca da istenilen
eyi getirir, teslim ederdi. Ve biz, bu yzden, tabi pek inanmamakla be-
raber bu istenilen eyleri, onun ryasnda temin ettiini zannederdik.
Hlsa, Abdullah'n at Abdullah'n masaln ykt. O gnden sonra at,
selmln bahesindeki ykk ahrlardan birinde veya aalarn altnda
uyuklad. Seyisi ile Abdullah yanyana yine sofada uyudular, fakat Ab-
dullah'n sun ve bu srrn kendisine verdii ehemmiyet kayboldu.
Seyyit Abdullah'n Trkesi de bir acaipti. Kerkk'te kullanlan
Trke, Azeri Trkesi olmakla beraber, ufak tefek baz telffuz ve i-
ve hususiyetleri ve krk elli kelimenin dnda byk bir ayrlk gster-
mezdi. Kald ki, ar halk bu kelimelerin bizdeki karlklarn da ok
iyi bilirlerdi. te darda bize hi bir glk karmayan bu kelimeler,
Abdullah'n bir yn yanllk yapmasna sebep olurdu. Bir gn krek
yerine kocaman bir demirci kr satn alp gelir, sorunca ve istedii-
miz krei anlatnca (zne ate kevgiri diyerler) cevab ile bizi paylar,
ertesi gn kap arkasnda durmadan ten ekirgeye (ecinni) diyerek
bykannemi yeni bir tela sokard. Filhakika Abdullah'n husus l-
gati yznden, o gnden sonra evimizin btn kap arkalarnn birka
defa erbetlendii bile oldu.
kinci ev, arya hatt hkmet konana biraz daha yakn, ayrca
k iin daha msaitti. Bunun da selmlk avlusu bir kla meydan ka-
dar geniti. Fakat, duvarlar salam ve yksekti. Harem ksm ise orta-
daki aal, havuzlu bahesiyle etrafa kapal, iinden aydnlk ark
eviydi. Her iki tarafa da haberimiz olmadan girmek imknszd. Bu
bahenin havuzunun bandaki byk nar aacnn, mevsimine gre bu
aacn iek ve meyvalannn sudaki aksini hi bir zaman unutamadm.
Musul'da ve Halep'de daha muhteem ark evleri grdm. Bilhassa
dnte bir gece Halep'de ziyarete gittiimiz evin avlusu fulya ve sar-
mak kokulan, su sesleri, kaln koyu yaprakl ss aalar ile btn
manasyla debdebeli ve muattar, hlsa benim iin o gece bata Elham-
ra'nn ta kendisi olan ark't. Buna ramen muhayyelemdeki asl ark
bahesini bu ikinci evin bahesi verir. Farknda olmadan birok hikye-
lerime bu havuz ve nar aac girmitir. Yeil, uzun kuyruklu, daha ziya-
de papaana benzeyen bir eit karga bu aacn daim ve grltl mi-
safirleri idi. Onlardan baka bir yn da seremiz vard. Hayatm/ en
byk cinayetini st ste bu evde yaptm. Harem ksmnda oturduu-
muz odann karsndaki kk oday buday anban yapmtk. Bu oda-
nn kapsn yan ak bankn ieriye giren sereleri yakalardm. Bu, ba-
bamn farkna varp nne getii gne kadar srd. Babam sereleri
ok severdi ve her sabah onlara eliyle, yem datmak en byk zevkiy-
di. Ondan bende kalan hayaller iinde stanbul'daki evimizin bahesin-
de bu rkek kularn hemen hemen avucundan yem yemeleridir. Za-
manla bu sere sevgisi bende de balad. imdi evin karsndaki bah-
ede yabani gl dallar arasnda onlarn gidip geliini gzetliyorum.
Yamur sesleri arasndan onlarn cvltsn dinlerken kulamda asma
baheler kuruluyor. Gazetelerde yeni in'in ziraati himaye iin serele-
ri ldrdn okuyunca iim rperdi. Halbuki istatistie inanrm.
Bu evde Glbuy Hanm yanmza girdi. Delimen, hatt yar iste-
rik, hosohbet bir kadnd. Onun da bir gz krd. Glbuy, bir roman
olan insanlardand ve bunu bize sk sk anlatrd. ok zengin bir ailenin
kzyd. Gzel bir delikanl ile nianlanmt. Fakat daha niann gece-
sinde ryasna giren bir ylan, ona k olduunu, kendi mal telkki et-
tiini sylemi ve evlenmesini men'etmiti. Sonra sonra onu ryalarn-
da ok gzel bir delikanl olarak grmee balam. Bu acaip k her
defasnda maceralann kimseye sylememesini de tenbih edermi. Ni-
kh zaman gelince Glbuy bu srr ev halkna amaa mecbur kalm.
Bir sabah yatann altnda -nk ylan her sabah onun yastnn al-
tndan szlr gidermi- yakalamlar ve ldrmler. Hemen arkasn-
dan babas, biraz sonra nianls lm, bir kardeini vurmular ve Gl-
buy'un da sar'alan balam ve gzlerinden biri kr olmu. Btn scak
memleketlerde olduu gibi, ylann Kerkk'te de bir muhayyele salta-
nat vard. Gariptir ki bu saltanata, asl mitoslarn uydurulduu devirler-
de bu kadar kuvvetle rastlanmaz. Hi olmazsa byk sistemler ondan
bahsetmez. Ylan daima ikinci veya nc derecede kaln Msr'n di-
n sembolizminde onun hi bir yeri yoktur. Gnein timsali atmaca, ke-
di, inek, akal, tilki bu mitolojide n safta gelir. Mezapotamya dinleri
ise arslan ve boann etrafnda toplanm gibidirler. Yalnz Etilerde bir
nevi Anne-Tanr olan byk bir ylana rastlarz. ok muhtemeldir ki,
yava yava itima sistemin ve istihsal hayatnn remzi olmaya bala-
yan resm mitolojiler ylan ilk devirlerde ehl ilhlar arasna sokmu ol-
sunlar. Filhakika bizde birok yerlerde olduu gibi ylan Kerkk'te evin
sahibi ve bir nevi tabu addedilirdi. '
Abdullah Efendi
y
nin Ryalar'ndaki "Evin Sahibi" adl hikyem
bu Glbuy'un macerasnn senelerden sonra uyandr. uras da var ki,
Kerkk'de nc evimizde biz de bir ylan ldrdk. O sene iinde
annem Musul'da tifsten ld.
1937 yaznda idi. Bir akam heykeltra Mari ile kar sahilden k-
k Bebek'e sandalla geiyorduk. Daha biz denizde iken balayan ya-
mur rhtma ktmz zaman tam bir sanak olmutu. Mari ile oradaki
Ylanl Yah'nn saa altna sndk. Birdenbire uzunca bir ylann
nmden akp gittiini grdm. Bunlar bu hikyenin hemen aklma ge-
len bendeki balanglardr. Dnsem phesiz htralarm arasnda
ona balanabilecek birok eyler bulabilirim. Gerei u ki, bir eser biz-
de mrmz boyunca mevcuttur. Tpk hareketlerimiz gibi icraatnn te-
sadfleri ona muayyeniyetini verir. Niin Glbuy'un htrasn olduu
gibi yazamyorum? Fakat byle yapsaydm, folklora derdim. Ve her
eserimde istediim eyi, o sembol kymetini kaybederdim. Onun iin hi-
kyenin kahraman ve muhitini deitirdim. Vak'a Musul'da gemesine
ramen, ev Kerkk'teki bu ikinci evdir. htiyar babann kznn oyuncak-
lar stne kapanp alad oda, benim sereleri avladm odadr.
Bu evde emseddin Sami'nin lugatyla epeyce peneletiimi ha-
trlarm. Franszcay skmee burada hazrlandm, diyebilirim. Ker-
kk'te okuma devrine girmitim. Fakat kitap bulamyordum. Bu kitap
yokluu, bu erginlik alarmn hakiki azabdr. Yerli dostlarm, bilhas-
sa Krdarlar'dan Necip Bey ile Saffet Bey, bana akrabalar Ltf Bey'in
kitaplarn getirirlerdi. Bu kitaplarn arasnda rahmetli Cell Nuri'nin
ikide bir donanma reeteleri veren ve iki sahifelik bir iyi niyetle birka
senede ingiltere ve Amerika seviyesine ykselten o mehur kitaptan da
vard. O zamanlar bu kitaplar hangi duygu ile okurdum, bilmem. Fakat
1922*de Cell Nuri ile ilk karlatm gn, birdenbire beni yakalayan
o lgn glme ihtiyac, zannederim ki kitaplar ile bana verdii cans-
kntsnn tabi tepkisi idi. uras var ki aradaki yedi senede ben ok de-
imitim. Yine bu yllarda 1913'te kan "Nevsl-i milir elime geti.
Him'i, Yakup'u bu kitapta tandm. Ve Sleyman Nazif'in bir yaz-
snda Yahya Kemal'in adn ilk defa grdm. Bir de Ahmet Ra.sim'in
eski stanbul mahallesinin gecesini anlatan bir yazsn hatrlyorum. s-
tanbul'dan o kadar uzakta bu yaz bana o yata hayatmn zerine dn-
mei retti.
ocukluumun hangi ana baksam bu kitap yokluunun verdii
bolua, o acaip, ldrtc canskntsna rastlarm. Bugnn genleri o
zamanki benden ne kadar mesut! Acaba saadetlerini bitiyorlar m? Ve
acaba Kerkk'te, Erbil'de. Altnkpr'de. Suriye, Elcezire hudutlar-
mzdan balayarak kervan yoluyla her konak menzilinde rastlayaca-
mz Trk birliklerinin ocuklarna benim ektiim o canskntsndan
kurtulmalarn temin etmek arelerini dnyor muyuz?
nc ev, byk, Nefcizde konaklarna yakn bir evdi. Oraya ta-
nmakla ehre biraz daha girmitik. Bu evin geni bahesinde bir yn
portakal ve limon aac, bir de byk bir zeytin aac vard ve iinden
olduka geni bir su geerdi. Klasik zevki hi bir kolayl kabule im-
kn vermeyen Yahya Kemal'e bir gn portakal aacndan bahsedecek
oldum. O bana "Dnyada belki binlerce aa vardr, takat aslnda aa
drt tanedir: nar, kestane, ceviz gibi. Yine binlerce iek vardr.
Ama yine drt-be iek vardr. Portakal aacnn altnda oturamazsn,
glgesi yoktur. Dibinde gezemezsin, amurdur. Zaten boyu msait de-
ildir" cevabn verdi. Bir bakma hakk var. Klasik iirin dndaki ey-
ler, hususi notlar, mevsimler veya zevki kknden deitiren iklimden
gelen eylerdir. Bununla beraber ben yine Kerkk'te ve Antalya'da o-
cukluumun bir devresini portakal aalarnn komuluunda geirdim.
Twipmar'm iir Dnyas
ANTALYALI GEN KIZA MEKTUP
Mektubunuza vaktinde cevap veremedim. Maalesef ktibim yok.
Halbuki air, muharrir ve niversite hocas olarak iim epeyce fazla.
Edebiyat gerekten seviyor musunuz? Eserimle temasnz var
m? Buralarn bilmiyorum. Mektubunuzda beni okuduunuzu gste-
ren hi br emareye rastlamadm. Yalnz, lise talebesisiniz ve Antal-
ya'dasnz. Yani, 1916-1918 yllar arasnda benim yaadm hayat
yayorsunuz. te size bunun iin yazyorum. Bulunduunuz memle-
ketin, belki de orada dodunuz, hayatmda mhim bir yeri vardr. Si-
zin sahillerinizde, o denize bakarak, o lodos dalgalarn seyrederek, be-
nim genliimde imdikinden ok az verimli olan meyva bahelerinde
dolarken yava yava bir hlya adam oldum.
Hayatm herhangi bir antolojide bulabilirsiniz. 1901'de dodum.
Babam kad idi; bu yzden ocukluum daha ziyade, Anadolu'da tayin
olunduu yerlerde geti. stanbul'da iki memuriyet aras kalyorduk.
Ergani-madeni'nde yanda iken bir gn kendime rastladm. ok
karl bir gnd. Ben scak ve buulu bir camdan karla rtl bir bay-
ra bakyordum. Sonra birdenbire kar tekrar yamaa balad. Bir eit
ok lezzetli hayranlk iinde kalmm. Bu n her karl gnde hatrlar
ve ya beklerim. Ergani'den sonra Sinop'a gittik (1908-1910). Ora-
da denizle dost oldum. ocukluumun en byk zevki, bir berzahta
kurulu ehrin iki yanndaki deniz kysnda oynamakt. Tophane tara-
fnda (asl ticaret liman) bir yerde Deliba diye bir ustann gemi ima-
lthanesi vard. Ben yedi sekiz yalarmda bu geminin gnll iileri
iindeydim. Fakat asl, arka taraftaki byk kumlukta dalgalarn geli-
ini seyretmekten holanrdm. Buraya Yaz derlerdi galiba ve kumla
ra gmltl iki kale harabesi vard ki, Sinop kalesinden ziyade muhay
yelemi gcklard. Sonradan burann ile ve Kilyos'a benzediini
rendim. Hi bir ey, byk bir kumluk sahilde dalgalarn birbiri ardn
ca saflar halinde gelii kadar gzel olamaz.
Siirt'te uzak dalara akam saatlerinde ken yalnzl ve yldz-
l geceleri tandm. Yazlar ok scak olan bu memlekette damlarda ya-
tardk. Yldzl gece beni bylerdi sanki. Sonsuzluk dalga dalga vcu-
dumu ve ruhumu doldururdu. Bir Smer rahibi gibi muhayyelem hep
yldzlarla meguld. Srrn iinde yzyordum. Buna akam saatlerin-
de uzak dalarn ald o korkun yalnzl, o ezici morluu ilve edin.
Kerkk'te yine damda yatardk. (1914-1916). Yine gece ve yldz-
lar... imdi kaybettiimiz bu ehre on yamda iken gelmitik.
evde oturduk; nn de geni baheleri vard.
Antalya'ya 1916 sonbaharnda geldim. Epeyce bymtm. Tek
bama geceleri deniz kysnda veya kayalklarda (Hastahaneba-
'nda) gezmek hakkm vard. Karanlk epeyce inip de kayalarn gl-
gesi beni korkutana kadar orada kalrdm. Denizin iki manzaras beni
ldrtrd. Biri bu kayalklarn sahile bakan bir yerinde sabah ve akam
saatlerinde durgun denizin kla ve dipteki ta ve yosunlarla ald
manzaradr. Bu kayalarda beni mesut eden eylerden biri de yine sakin
saatlerde kovuklara suyun dolup boalmasyd. Bir de le saatlerinde
gne vuran suyun elmas bir havuz gibi genilemesi. Bunlar benim
muhayyelem iin byk mnlar olan eylerdi.
Bu ancak bylenme kelimesiyle anlatlabilecek bir haldir. Fakat
galiba bu da yetmez; hakikat u ki, zerimde bir trl zemediim bir
sr, gelecek zamana ait bir ders tesiri yapyorlard.
1921 ylnda tekrar Antalya'ya tatil iin dndm zaman bir gn
yine Hastahane yolunda iki evin arasndan tekrar gnele birlemi,
gnein saray ve havuzu olmu bu su ile karlatm. Manzara sadece
muhteemdi. Fakat bu gzellik bana acaip bir lm dncesi arasn-
dan geldi. Hi bir ey bu kadar insana yakn, buna ramen bu kadar
ezici, ondan ayn olamazd. Bu, iire kendimi verdiim seneydi. Birok
air okumutum. Yahya Kemal'i, Him'i tanyordum. Zannederim ki
o gn kendi iirimin benim dmda rneim grdm. Bunu gereklen
anladm m? Bir insan kendisini ancak hayatnn kk meselelerinden
syrld, yahut da onlar zihn bir ekle soktuu zaman bulabilir. Ta-
li'imiz iimizde ok gizli bir yerdedir. Fakat ona eriebilmemiz iin
birok eylerden kurtulmamz lzmdr. Bu bende ok ge oldu. 1921
ylnda ise ben henz bu ada deildim. Dilin dnda hi bir eyin
zerinde duramyordum. Ayn gnlerde yine, bulunduunuz memle-
kette denizin bir baka manzarasyla karlatm. Gvericinlik denen
deniz maarasn grdm. Bu maara suyun hcumuyla alp kapanan
aydnlyla benim iin mhim bir ey oldu. Dediim gibi grdkleri-
mi henz gerek bir keif haline getirecek seviyede deildim. Fakat es-
tetiimin temeli olan rya fikri biraz da bu maaraya baldr.
Huzur romannda Antalya'dan bahis vardr. Hastahaneba'ndaki
kayalar. Gvercinlik ve deniz, Mmtaz'n i hayatnn deta rgsn
yaparlar. Fakat dikkatli okumak, gizli balar bulmak lzmdr. stan-
bul denizi ve Boazii geceleri yine bu senelerde gelir. Fakat asl ha-
yaller dnyamn bir tarafn, ocukluumun yldzl geceleri ve insan
yalnzlnn ve aczinin sembol dalar bir tarafa, deniz zerine anlat-
tklarm tekil eder. Bunlar benim iirlerimin algebre tarafdr, diyebi-
lirim. Yldzl gece ve denize, dan iimizde uyandrd yalnzlk
duygusundan gittim. Deniz, insanla durmadan konuur. Bununla bera-
ber yalnzlk duygusu benden gitmi deildir. Bittabi bu manzaralar
bu ekilde grebilmem iin hayata stanbul gibi bir deniz ehrinde ba-
lamam gerekirdi. iirde ve fikirde ilk ve galiba yzn grdm son
hocam Yahya Kemal oldu. Him'i daha evvel okumu ve sevmitim.
Bu iki air bana kendilerinden evvelkileri unutturdular. Yahya Ke-
mal'in derslerinden -Faklte'de hocamd- ayrca eski iirin lezzetini
tattm. Galib'i, Nedim'i, Bki'yi, Nail'yi ondan rendim ve sevdim.
Yahya Kemal'in zerimdeki asl tesiri iillerindeki mkemmeli-
yet fikri ile dil gzelliidir. Dilin kapsn bize o at. Bazlar bu tesi-
ri baka trl gryorlar. Haki katta estetiimiz ayrdr. Aada anlata-
cam. Yalnz millet ve tarih hakkndaki fikirlerimde bu byk adamn
mutlak denecek tesiri vardr. Be ehir adl kitabm, onun at dn-
ce yolundadr. Hatt ona ithaf edilmiti. ki defasnda da bu kitap bu*
lunduum yerde baslmad ve ben bu ithaf koyamadm.
Bende asl byk tesir Fransz iirinden ve bu iirin Baudelaire -
Mallarme-Valery kolundan gelir. Fakat bu izgi de tam deildir. Ge-
rard de Nerval diye ok mhim bir Fransz airini, Hoffman ve Edgar
Allan Poe'yu, Fausf uyla Goethe'yi, Dede Efendt'yi, Mozart ve Beet-
hoven'i, Bach', sevdiim Fransz, talyan ressamlarnn, baz modern-
lerin payn da ayrmak lzmdr. Nihayet btn bunlara en sevdiim
romanc olan Marcel Proust
9
u da ilve gerekir.
Asl estetiim Valery'yi tandktan sonra teekkl etti. (1928-
1930 yllarnda). Bu estetii veya iir anlayn rya kelimesi ve uur-
lu alma fikirleri etrafnda toplamak mmkndr. Yahut da musik ve
rya. Valery'nin "Velev ki ryalarn yazmak isteyen adam bile azami
ekilde uyank olmaldr" cmlesini "en uyank bir gayret ve alma
ile dilde rya halini kurmak" eklinde deitirin, benim iir anlaym
kar.
Bu iir anlayn iirler'in birinci ve son manzumelerinde bula-
bilirsiniz.
"Ne iindeyim zamann" iiri, iir halini, kozmosla insann birle-
mesini nakleder ki bir eit murakabe (iine dalma) ve rya halidir.
Gryorsunuz ki, hakiki ryann tesadfleri ve tuhaflklar ile alkas
yoktur. Zaten ryann kendisinden ziyade, benim iir anlaymda, ba-
z ryalara iimizde refakat eden duygu mhimdir. Asl olan bu duy-
gudur. Musiki burada ie girer. nk bu duygu, musikiinas olmamak
artyla, musiki sevenlerde bu sanatn uyandrd hisse benzer. Bunu,
yaadmzdan baka bir zamana gitmek diye tarif edebilirim. Baka
trl ritmi olan ve meknla, eya ile iten kaynaan bir zaman.
kinci iir "Boaz'da akam", iirin rgsn anlatr. Bu iirde re-
alite olarak tek bir bulut vardr. Akamla bu bulut deiir, bir kavis olur
ve lr, att lklar camlarda tutuur, fakat biraz sonra tekrar bir yl-
dz olarak gelir, Boaz sularnda yzer. Bylece bir bulut, bir obje etra-
fnda bir atmosferin kurulmas hikyesi. Burada da musiki ile bir benzer-
lik vardr. Musik durmadan deiir. Deierek lem ini iimizde kurar.
Bunlarn dnda iirin yaps, yahut bu neticeye bizi vardracak
almann kendisi gelir. Bence iir bir ekil meselesidir. ekil her ey-
den evvel dilin vezin ve kafiye ile yorulmadr. Vezin ve kafiye ve i-
ire ait dier kaideler yava yava bizde ahs bir teknik haline gelirler.
Ve dile bu sayede, evvel kendi sesimiz ve biraz da o yolla ve onunla
beraber benliimiz, i hayatmz,tecr belerimiz girer. Sesten ok bah-
settim, nk insan biraz da sesidir. Btn mesele dili bir sesin kendi-
si, yahut kendi sesi yapmaktr. Buna muvaffak olursak msra dediimiz
ey teekkl eder. Bazen, dar vezinlerde, msran kendisi deil, kt'a
veya beyit bu vazifeyi grr. ok sevdiim Mallarme, msra "birok
kelimelerden teekkl etmi, byk ve husus bir dalgalanma olan tek
bir kelime" diye tarif ederdi. Valery ise airde kulan daima uyank
bulunmasn tavsiye eder ki, baka yollardan ayn eydir. Bence iir
meselelerinde en mhimi, hatt en gc airin kulayla tam bir ibir-
lii yapmasdr. Kulanz, sizi, sizin dnzdan idare etmelidir, diye-
bilirim. Ancak bu sayede msra name olur. iirle hiss dnyamzn
arasna girerek bizi onlarn esiri olmaktan kurtarr ve eseri elimizin ii
yapar. Dilin hamuruna gerektii gibi ekil vermemizi mmkn klar.
iir yazyorsanz, bir heykel gibi dili ve i leminizi dardan grmee
aln.
iir ve sanat anlaymda Bergson'un zaman telkkisinin mhim
bir yeri vardr. Pek az okumakla beraber, o da borlu olduum insan-
lardandr. Fakat 1912 yllarnda Schopenhauer ve Nietzsche'yi ok
okuduumu da hatrlataym. Rya meseleleri beni Freud'a ve psikana-
listlere de gtrd.
iir hakknda bu tarzda dnen, onu sonunda insandan ayran bir
adamn, niin roman yazdn imdi bana sorabilirsiniz. O zaman size
derim ki, iir, sylemekten ziyade bir susma iidir. te o sustuum
eyleri hikye ve romanlarmda anlatrm. Onun iin mmkn olduu
kadar kapal lemler olmasn istediim iirlerimin ana hatlarn roman
ve hikyelerim verir. Mamafih roman anlaym da iir anlaymdan
fazla ayrlmaz. Orada da rya kelimesi iin sylediim eyler, hatt r-
yann nizam hkimdir. u farkla ki, iirde dolaysyla kendimin, hik-
ye ve romanlarmda kendimle beraber mmkn olduu kadar hayatn
ve insanlarn -benden bakalarnn-* peindeyim. Yahut bakalarna ait
zamann peinde. "Abdullah Efendi'nin Ryalarf'nda, "Huzur"&& sa-
natmn -eer zerinde duracak byle bir ey varsa- iki kolumun bir-
letii yerler vardr.
te sanatm hakkndaki fikirlerimi rendiniz. Ne kazandnz?
Orasn bilmem.
Kendime gelince... nsan o kadar mhim deildir. Ben de herkes
gibiyim.
Bu mektubu biraz da ocukluuma gndermi gibiyim. Bilmem li-
seniz hl eski yerinde, yani Anbarif da m? Sizinle konuurken, sizi
hep orada tasavvur ettim. Bana vaktiyle olduum gen adam hatrlatt-
nz. Onun heyecan ve aknln yaadm. Size teekkr ederim. Ar-
kadalarnza ve hocalarnza selm ve dostluklarm, basan dileklerimi
syleyin. Alkanza minnetdarm. Mesut ve alkan olun aziz yavrum.
Tanpmar 'm iir Dnyas
VI
MUS K
MUSK HLYALARI
Bu skt benim dikkatimdir. O iimde, etraf undaki her aksi kabu-
le hazr bir vazoya benzer. Hangi matemin gz yalaryla, hangi im-
knsz ba bozumunun lal arabyla dolacak, bunu ikimiz de bilmiyo-
ruz. Kk seslerden, kslm klardan bir yn yosun, cill sathn-
da lhzadan lhzaya parlyor, deiiyor, onu ocuk ellerinin kartrd-
yakamozlu bir su yapyor. Yzlerce insan, benim gibi kendi dikkat-
lerinin eiinde, kendi sessizliklerinin vazosu olmular, hep birden ya-
ratmann ok cidd iini bekliyorlar. Biraz sonra bu sessizlik, her an,
birden, bir eyi altn eiklerde bir nezir gibi boazlayacak.
Kendi skt ve dikkatimizin ocanda her lhza stste kurban
olacaz! Daha imdiden gergin kollaryla ok yksek bir yerde bir g-
ne avcs doruldu ve ok beyaz bir ey gklerden yuvarland. Bu yu-
varlanan ben miyim? Daha imdiden bir yn deimeye hazrlanyo-
rum. Btn arzalar iimde, uzviyetimin atsnda oluyor.
lk notlar -hangi yldzlardan gelirse gelsin!- bu skt ve dikkat
vazosunda bir gl dal gibi ykselir. Fakat bu an semeye iyi alma-
l! nk musik abuk byr. Orada adetler birbirini dourur. Nite-
kim bir lhza evvelki gl fidan, imdi bir aatr. -Sade bu dikkat, or-
kestra efini bizim iin sihirle dinin birletii bir yinin rahibi, vaktiy-
le fnilere sr perdesinin bir kesini aan esrarengiz mahlklarn son
ocuu yapabilir.-
Dikkatimin ve sessizliimin aac, uzviyetimde dal dal byyen
aa, ince, iyi dvlm madenlerden - bir akamdan koparlm kadar
canl ve sade renk rperii yapraklarla, mucizeler mucizesi! Gzleri-
MUSK HLYALARI
mi nnde sanki billur bir havuzda, yzme ile raks arasnda bir yn
harekette * deta plak, btn oyunlar meydanda ve onun iin izah
imknsz, her an biraz daha byyor, geniliyor, ykseliyor, altn bo-
umlar, mcevher engeller, balar, kl kadar ince kkler oalyor,
rzgrda salar, durgun sularda su nergisten ve byk nilferler -ve ey
Of el ya, senin cinnetin ve lmn ikiz takdisini beraber alm yzn!-
hepsi beraber, her eyi kavryor, saryor, iine alyor; byk buhurdan-
lar bir yn sr akamnn ve herkes iin mutlu dou sabahlarnn ar
dumann etrafa yayyor.
Yzlerimiz bu aata ve onun mphem afanda kk, ince, i-
ten erimi, -tpk bir mabet loluunda ilk sabah klaryla cenkleen
kandiller gibi soluk- bittii, yetitii dalda lme hazrlanan mey valar
halinde!
Fakat acaba yzlerimiz veya kendimize ait bir ey, herhangi bir
ey var m? Bu altn kasrgada, zamann kendi cevherine bu imknsz
ve mitsiz dnnde, bu bendini ykm muhteem felketler ala-
yannda en az mevcut olan ey biziz! nk ruh bu anda brakld
da banda rzgrlara yalvaran o masal kzna benzer. Her eyden o
kadar uzak ve sade yalnzlyla mevcuttur. O kadar yalnz ve kendisi-
dir ki her an yaratyor, her an bu yaratt eyde yayor ve lyor! Hi
durmadan deien bir n- i dnyamzda st ste doan, batan g-
neler, kendi hznda tkenen uucu yldzlar gibi szlen bir n-
mahpusuyuz. Onun glne dalyor, oradn bir yn esrarl eyler ve i-
tihalar topluyoruz: Kahramanlklar, zaferler, bizi bir tanr yapacak ka-
dar byk malbiyetler, hicranlar, gurbetler, gz yalar, vicdan azap-
lar; fakat en zalimi, itihamzdr; nk maddesiz bir maddeyi yaka-
lamaa, sadece olu olan bir dnyay tutmaa abalyoruz.
Yarn -burada zaman gece ve gndz ile ayrlmaz!- yarn, yani
bu frtna dinip zaman kendi ehresini taknnca, ne kadar ok eyi at-
maa mecbur kalacaz. mrmzn hadlerine inmek, alelade sularn
akl olabilmek iin ne kadar dn varlktan, beyhude hazineden,
mevcut olmayan zenginliklerden soyunacaz. Mucize geceler bizden
btn yldz parltlarn skp alacak, tutulmaz hisler, uzaktan o kadar
kamatrc ruh zenginlikleri, btn iksirler nmzde bo ieler ve
kumasiz mankenler gibi kalacaklar! Kendimizi o kadar tketiyoruz,
madde mntehalarna yakn bir yorgunlua o kadar yaklayoruz!
Fakat ne kar, musiknin akam devam ediyor. Billurdan bir
dnya bilinmez akislerle nlyor, glgeler canlanyor, karanlk geni
gsn am btn hilkati besliyor! Bu skttur! Yaradltan evvel-
ki yaratc kudretini kazanm; istersek bize mrmzn her saatini al-
tn meyvalar halinde geri verecek! Fakat yle yapmyor; bizi bir yldz
hamuru haline koyuyor, sonra silkiniyor; bir melek kanadyla toka: an-
dmz iin tekrar kendimiz oluyoruz. Her ey birbirinden ayn, fakat
yine birbirine bal, oraya, akamlarmzn akt o byk kzlla
doru gidiyor. Ey lmn aac, hepimiz oraya srklendik!
Piyano, siyah yldz azn am, btn srlarn ezberden bildii
okyanuslarn diliyle konuuyor. Dalgalar birbirinin arkasndan stste
yarattklar lemleri yokluyor; imdi altn klar iinde bir gemi batt!
Siyah dalgalarn stnde, beyaz, plak, bakir zambak vcutlu kadn-
lar, bir saniyelik imeklerin parltsnda -ah hi birini kurtaramamak
aczi!- yalvaryor; bir tanesi bana elindeki iei frlatt. Ey zaman g-
l, seni tandm! Maaramn nnden, baucu nda mavi gvercinlerin
ve admlarnn peinde otlayan arzu ceylnlan, getiin gn hatrlyo-
rum! Sana komay ne kadar isterdim! Fakat sen kendi beyaz uuru-
munda, baklarnn sessiz gvercinleriyle beraber kayboldun, ben ise
iimdeki deiikliin oyuncaym! Zaman, aldn geri verecek mi-
sin? Yahut o geldii zaman ben onu tanyacak mym?
Baka yldzlardan gelen klar kendi sahillerimi yiyor. Snd-
m i lem maarasnda son kaya paras, stnde titreen son otla
beraber sarslyor. Bin elmas uurumun birden avym! lm, demin
kokladm iek misin? Yoksa bu hengmede bir an sarldm effaf
aydnlk salkm m? Beni u anda be yz anne birden mi douruyor?
Yoksa btn kinat bir billur zerresi gibi sert bir ekirdek halinde ben-
de mi topland?
Bir flt sesi koyu meneke ve fujerlerin arasndan fkrd. imdi
maden ve nebat bir devrede kinat kadar geniiz! Btn kymetli ta-
lar, garip cevherler, bir yn maden bel kemiimizde birbirini aryor-
lar; bin vuslatn sahnesi ve aktrym. Kemanlar bakir ormanlarn be-
iinde uyanan gen tanrlar gibi sabrszlanyor; bu afak yzl im-
ekler onlarn henz kader tecrbesinden gememi gen hiddetleridir.
Deiiklik, ey canl mimar! Kemerlerin, stunlarn, aydnlk cep-
helerin bir lhzalk gururu, bulutlarla yaran narlarn iimde yld-
rmlara olan ak ve sahilinde altn yelkenlerini am bekleyen gemi-
ler, ve hepsini birden, ve yz derin ehreli uzlet bir tek aynada kendi-
sini bir lhza seyretti diye beni kendimin glgesi yapan aydnlklar!
Viyolonselin, davullarn garip sonbahar... Her eyin bir nefese
bal olduu i dnyamzn yaral bir ku gibi avucumuzda rperdii
an, byk orman yangnlarndan ancak kam ceylnlarn pnar bala-
rnda dinlenii, bilinmez davetler... Ka uuruma birden asldk? Her
an muzlim bir felketi bekliyoruz! lmden, ykltan daha derin, ok
kat' bir ey! nk hi bir felket, uuru kadar byk deildir, fakat
ben ona da razym ey musik! Sadece beni kendi kutbumda, o mutlak
yalnzlkta brakma! Beni kendi gnlerime indirme, kartal penelerin-
den dtm zaman artk kendim olmayaym: Ve muhakkak ki her
veli, her aziz Allah'la karlat, onunla dolduu zaman, u anda be-
nim yaptm gibi, yakc ziyaretin sonunda sadece bir kl yn ol-
mak istiyordu.
Onun iin musik san'attan ziyade dine benzer.
adrvan. 10 Haziran 1949, nr. 11
STANBUL KONSERVATUARI VE MUSKMZ
Gazeteler, stanbul konservatuarnn ok hayrl bir teebbsn
haber verdiler:
Konservatuar, tarih musikmizi unutulmu vaziyetinden kurtar-
mak iin selhiyetdar sanatkrlardan bir heyet tekil etmi, hazrlkla-
rn bitirince halk iin yerli konserler tertib edecekmi.
oktan beri itiyakla beklediimiz bir hareket. Ayn messesenin,
daha ok evvel, mahdut imknlarna ramen tarihi musikmizin ahe-
serlerini plklara geirmeye gayret ettiim ve bu suretle onu mutlak bir
kayptan kurtarmaya altn biliyor ve bu mnferit nshalar n bir an
evvel oaltlp sata kartlmasn sabrszlkla temenni ediyorduk.
Madd imknszlk ve biraz da son buhranlar yznden yavala-
yan bu faaliyet, imdiye kadar mhim bir miktarda klsik ve halk mu-
sik eserini zapt ve tesbit etmitir ki, iin bu kadar da cidden mhim-
di. Yeni teebbs ise ayn hayrl faaliyeti daha geni ve lzumlu bir sa-
haya nakletmesi itibariyle sevinilecek bir eydir.
Trk musiksinin son zamanlardaki talii ok gariptir; bir bakma
gre, bu musik cemiyetimiz iinde bu derecede geni bir yaylma dev-
rini hi tatmamtr. Tanzimat'a gelinceye kadar daha ziyade husus va-
stalarda inkiafn yapan bu musik, bilhassa Abdlaziz devrinden iti-
baren kahvelere girerek yaylm, daha sonralar gramofon ve radyo
vastasiyle halk arasnda mutlak bir inkiaf yapmtr. Bu suretle hitap
ettii zmrenin genilemesi ile kazand rabete mukabil kendisini tu-
tan zevk seviyesinin kark olmas ve dkl dolaysyla mahiye-
tini ve asaletini gitgide kaybetmitir.
Kendisiyle megul olacak, sanatkrn yetitirecek, zevk seviyesi-
ni muayyen bir hadde tutacak bir messeseden ve himayeden mahrum
olan her san'at iin bu akbet tabidir.
imdi. stanbul bahelerini ve btn memleket peyzajn zaman
zaman zevksiz ve seviyesiz bir nee veya deta mihaniki bir melal ile
dolduran ve bir ka mevsim her zevk sahibini rahatsz ettikten sonra
yerini kendinden daha korkuncuna terkedip kaybolan o tatsz, tutsuz
moda aheserleri, onlar birbiri ardnca vcuda getiren ustalar, fazla
rabet uruna dnyann en asl san'at ananelerinden birini en deer-
siz bir seviyede devam ettiren muganni ve muganniyeleri, bestkrla-
nyla bu san'at, ancak rzndaki iddete hayret edilebilecek bir inkra-
z gstermektedir.
Nadiren yetien baz muvaffak eserler bu umum manzara iinde
kendilerini gsteremeden kayboluyor, stelik imkn verilse hakikaten
bir yldz olacak saz ve ses istidattan da kendilerini feda edilmi gr-
yorlar.
Halbuki Trk musiksi byle bir akbete hi de lyk deildi. O,
byk bir cemiyetin, ok shhatli bir hayat aknn ve derin, huzursuz,
her an ebediyetin muammasn zmek iin sabrszlanan bir ruhun
mahsulyd. Onu asrlar boyunca btn bir zevk, hayat bizden baka
zaviyelerle gren, fakat her san'atn gayesi olan byk zirveleri hedef
olarak semi, incelmi, emsalsiz bir mcevher gibi yontulmu, nadi-
de bir zevk vcuda getirmiti. Buna ramen byle oldu ve bizi yapan,
mazideki benliimizi vcude getiren byk isimler, byk eserler ya
kayboldular, veyahut da zlmez birer bilmece haline geldiler.
imdi onu kendi cevherinde grmek ve tanmak istiyenler deta
arkeolojik zahmetlerle zerindeki tufeyl ynn kaldrmaya, zaman
ve ihmal tozunu silmeye, yani, daha dorusu bu arzudan vazgemeye
mahkmdur. Bu hazin vaziyet karsnda onunla alkadar olan baz n-
dir mnevverlerin, bu aziz lnn etrafnda aldklar vaziyet ise cidden
gariptir. Musikmizden bahsederken emsalsiz bir "skenderiye" devri-
nin mnakaalar balyor. Kablettarihten biri.sine br trl raz olama-
yan bir balang davas kopuyor, iddialar, vesikalar ortaya yayor.
Fakat hakikatte eser ve ahsiyet, byk mehuln muhafaza ediyor.
Alkas iinde bu kadar kaytsz olan bir sevginin ne hayr olabi-
lir? Hakikatte eski musikmiz belki bizim en z olan san'atmzdr.
TUrk ruhu hibir san
9
atta bu kadar serbest surette kendi kendisi olma-
m, bu kadar derin ve yksek kemale mutlak bir hamle ile erimemi*
tir. O ne byk ibda'dr; o ne zenginliktir!
Bizim iin mehul bir lem. bir mddet sonra anahtarn kaybede-
ceimiz pejmrde hatralar arasnda uyuyup duruyor. Onlar gne al-
tna attmz zaman kendimizi bugnknden daha ok seveceimiz
muhakkaktr. Bu evliya ruhlu ve evliya adl sanatkrlarn eserlerinde
gurbetleriyle, mesafe dasslasyla, mehuln kapsnda byk rper-
meleriyle btn manev simamz, hdiselerin efendisi olmu ruhumuz
vardr. Dedelerimiz bu musik ile iftihar ederler, onu tamamiyle bize
ait, mterek islm medeniyetine bizim ithaf ettiimiz bir san'at sayar-
lard. Istanbul'a gelen bir ran sefirini, garp hudutlarnda urad
malbiyetin hicabyla muztarip olan mparatorluk, an'anesine muva-
fk bir gururla karlayabilmek iin ona mracaat etmiti. Bugn Me-
ruta Bali adyla tandmz Amca Hseyin Paa yalsndaki musik zi-
yafeti bir izmihlal devrinin tek tesellisidir. Hemen her devirde bu mu-
siki, san'atlarmzn n safndayd.
Ne eserlerimiz vard ve neleri kaybettik? Daha neleri kaybetmek
zereyiz... Eski hayat tarzmzn kt itiyad ve an'aneleri, her eyi in-
san hafzasna emanet etmekteki safdillii bizi bugn rlplak brak-
t. Fakat zamanla bu kt itiyada, daha korkun birey, bu san'at hak-
knda bizde treyen mnsz bir kabl hkm ilve edildi. Birdenbire
musikmizi tanmadmz halde ithama kalktk; onu baya, bize ya-
banc, zevksiz bulduk. Tabiatnn zdd olan eyleri ondan istedik ve
mahiyetini yapan meziyetlere gz yumduk. Ve nihayet zevkimizin z
kaynaklarndan birini tekil eden bir san'at ve ananeden bugnk ha-
le, yani mutlak bir mitsizlie pek yakn olan bir merhalenin hududu-
na geldik, dayandk.
STANBUL K O N S E R V A T U A R V E MUSKMZ
stanbul Konservatuarnn yeni kararn, bu san'attaki kemekein
nne gemek iin atlm byk bir adm telkki ediyor ve seviniyo-
ruz. Bu hayrl teebbse girdii iin stanbul Valisi ve Belediye Reisi
Doktor Lfltfi Krlar'a ne kadar candan teekkr edilse azdr; mazimi-
zin en canl tarafn bu kararn azmi kurtaracaktr. Fakat iletisini de da-
ha selhiyetli makamlardan rica edebiliriz. Bugn Trk musiksi zev-
kinin memlekette yaad bir hakikattir, fakat bu zevkin gnden gne
mahiyetini deitirdii de bir baka hakikattir.
Halkmz kt esere, iyisini bulamad iin gidiyor; son zaman-
larda Ankara caddesine birdenbire gelen inkiaf da gsteriyor ki iyiye,
gzele, cins olana kar bu memleket susuzdu; kk bizde olan ve se-
masndaki yldzlan kendi kanmzn cevheriyle yarattmz musik-
mizin iyi taraflann derhal benimsemek iin de ayn susuzluk mevcut-
tur. Vaktiyle neredilmi olan eski musik aheserleri plklarnn bugn
tek bir nshas bulunmayacak derecede ortadan kaybolmas bunu g-
zelce gsterir. Binaenaleyh bu alka ve dikkatten tam zamannda isti-
fade etmek ve umum zevki bugnk dalletten kurtarmak arelerini
dnmeliyiz. Her san'atm cins taraf birbirine benzer; Fuzul'yi,
Nef T yi hakikaten sevip anlayan bir muasr, ondan Avrupa iirine, Go-
ethe'ye, Shakespeare'e ok kolay geebilir. Behzad' veya akirtlerini
tanyan elbette ki bir Watteau'ya herhangi bir resim terbiyesinden
mahrum insandan daha abuk ve zahmetsizce eriir. Dede Efendi ile
beslenmi bir ruh iin ise Bach sadece bir kardetir. Halbuki pes-zinde
piyasa arksndan bu kpr vazifesini hibir zaman bekleyemeyiz. Es-
ki musikmiz bir medeniyetin zinde tarafnn mahsul, bugnk mah-
sulleri ise iinden syrldmz bir lemin rm taraflarnn son fi-
lizleridir. Birisi brnn yerini elbette ki tutamaz.
Eer hakikaten cemiyetimizde bir musik deiiklii yapyorsak,
muayyen bir zevk seviyesinde bulunan bir halk kitlesiyle bunu daha iyi
ve daha kolay baarabiliriz. Ve nihayet bu fayday da bir tarafa braka-
lm, bu san'at, mazimizden bir taraftr, onu tanmamz, tantmamz l-
zmdr. Bu musiknin iyi tarafyla temas edip de ona hayran olmayan bir
ecnebiyi bize gsterebilecek var radr? Bizi en iyi tarafmzdan temsil
eden odur ve onu takdir edenler yalk, petemal gibi kk moddaki
sakatlarmz iin kullandklar lgati derhal deitiriyorlar ve kendi sa-
natkrlarndan bahsederken aldklar vaziyeti alyorlar; kk ve mem-
nun bir hayret yerine Avrupal'nn gznde hayranln imeini, an-
cak baz mimar eserlerimiz ve musikmiz karsnda gryoruz.
Binaenaleyh istanbul Konservatuarnn verdii gzel rnei, da-
ha selhiyetdar makamlarn dikkate almasn ve biraz daha zaman kay-
bedilirce bsbtn kaybolmak tehlikesinde olan bu asl san*at hatrala-
rn kurtarmak ve tantmak imknlarn aramasn beklemek elbette ki
hakkmzdr.
Tasviri Efkr, 17 Mart 1941. nr. 4652-2%
SMAL DEDE
eh-i lhta manzme-i ecrm gibi
Lfz-t "Bi$nev*
,
le doan debdebe-i mnyz
Yahya Kemal
smail Dede Itr, Zaharya. Tab' Mustafa Efendi, Ebubekir Aa
gibi her biri musikmizin ayr br devrini temsil eden byk musikisi*
naslanmzn sonuncusudur. Belki bu saydklarmn aralarnda bizim
henz tanmadmz, yahut tekml zincirinde yerini henz tayin ede-
mediklerimiz vardr. Musik tarihimizin henz yazlmadn bata ha-
trlatmak en dorusudur. Fakat byle de olsa Dede'nin vaziyeti dei-
mez. O, Trk musiksinin son byk staddr. Hatta daha ileriye gide-
rek diyebiliriz ki. bir inkraz, muhteem bir zafer yapan dehasdr.
smail Dede, Osmanl mparatorluu
9
nun, bir inkrazla beraber
yryen medeniyet ve kltr deitirme devrinin banda, neticeleri
hayatmzda bugn dahi hissedilen vahim hdiselerin arasnda yetiti.
nc Selim devrinin umum hayatta ok mtereddit olan garpl-
n, kendi zevkimizde rokoko rnesansn. kinci Mahmud devrinin
kanl ve elim hdiselerini ve 1826'dan sonraki mit ve azaplarn, Ab-
dul meci t zamannn toptan yenileme ve deime kararlarn grd.
Eseri, bu uzun ve buhranl devrin vesika mahiyetinden teye geebile-
cek tek mahsuldr, demek belki de hatal olmaz. Filhakika, zamann-
da ve hatta daha tesinde konuan tek ses, onun sesidir.
1777'de stanbul'da dodu. Vaktiyle memur olduu halde sonra
vazgeip satn akl bir hamam iletmekle geinen Manastrl Sley-
man Aa adnda bir zatn oludur. Eldeki vesikalar ilk musiki istidad-
n Ahmermer taraflarnda amarclar Mektebi'ne devam ederken
daha ok kk yata ilhler sylerken gsterdiini kaydediyor. Hat-
ta bu yzden, olu da ayni mektebe devam eden Anadolu Kesedar Un-
cu-zde Mehmed Efendi kendisiyle ilgilenmi ve musik dersi vermi-
tir. Ayrca onu Muhasebe Kalemi'ne yazdrmt. Fakat, Dede'nin asl
mektebi, yetitiricisi Yen i kap Mevlevihanesi olmutur. Burada smail
Dede, sadece musikyi daha yksek, kkleri daha derinde bir gelenek-
ten renmemi, ayrca ahsiyetinin z olacak bir nizam da almtr.
Hatta, onun asl ahsiyeti, Mevlev potasnda, onun insana alad
hasretle teekkl eder, demek daha doru olur.
smail Dede, Yenikap Mevlevihanesi'nde devrin byk musik
ustalarndan Ali Nutk Dede'yi ve onun kk kardei Abdibk De-
de'yi tanmtr. Birincisi, lm tarihi olan 1804'e kadar derghn post-
niini idi. Onun yerine geen Abdibk Dede de 1820'ye kadar bum-
da kalmtr. Dede'nin neyi bu zattan rendii sylenir.
Daha ziyade hanende olan ve sesi ile tannan musikiinasmzn
saz kompozisyonlarnda, bilhassa yin perevlerinde ve terennmle-
rindeki kudreti bu almalara balanabilir. Filhakika Dede, neyin sr-
rna sahiptir. Ferah-fez perevinin k ve hasret yamuru baka trl
elde edilemezdi. Fakat Ali Nutk Dede'nin tesiri daha mhim olsa ge-
rektir. Rauf Yekta tarafndan bulunan ve kendi eliyle yazlm dergah
yin defterindeki bir haiyede, smail Dede evktarb yininin her
namesini Ali Nutk Dede'nin tarifi zere yazdn syler. Mns
zerinde hi bir tereddde dmeye hakkmz olmayan bu vesika, ese-*
rin mterek alma ile vcuda geldiini gsteriyor. Bu yin phesiz
btn Dede deildir. Fakat Dede'nin byk eserlerine, Sab, Neva, Sa~
bbselik, Bestenigr yinlerine, halta Ferah-fez'nn mucizesine bir
kap gibidir.
evk tarb yini 1804'de okunmutur. smail Dede o zaman 27
yanda idi. br byk eserlerini ise daha ziyade 1823'den sonra bes-
telemitir. Arada geen 19 sene iinde Dede'nin san'at ok gelimi,
gen istidat, hakik deha olmutur. Buna ramen bu ilk eserin onlara bu
kadar yakn vasflar gstermesi zerinde durulacak bir meseledir. Belki
ismail Dede eseri zerinde sonradan baz deiiklikler yapmtr. ura-
sn da syleyelim ki evk tarb yininin bestelendii devirde ismail
Dede yalnz Yenikap Derghf ndaki musik ustalann tanmyordu. m-
knlar itibariyle daha zengin ve kalabalk bir baka muhite girmiti.
Daha 1798'de besteledii bir ark ile kendisini istanbul'a tantan gen
musikiinas, yine bu arknn hretiyle Saray'a arlm, nc Se-
lim kendisini pek beendii iin Saray hanendeleri ve musik heyeti
arasna alnmt. Hatta bu yzden yllk mevlev ilesinin bir senesi
bile affedilir. Dede, kendisi de byk bir musikiinas olan nc Se-
lim devrinde olduu gibi ikinci Mahmud devrinde de Saray'da kald.
Evvel mushib, sonra ser-mezzin oldu ve daima ok sevildi.
Osmanl saray her zaman musikye ehemmiyet vermiti. Musik
san'at an'anesinin iinde idi. Onu "lzime-yi saltanattan addederdi.
Enderun'da istidatllar ok dikkatli bir musik tahsili grrlerdi. Fakat
bu ehemmiyet Birinci Mahmud, nc Mustafa, nc Selim, ikin-
ci Mahmud gibi bizzat musikiinas olan veyahut musikyi ok seven
hkmdarlarn zamannda resm bir alkann ok stne kar. Bu say-
dmz hkmdarlarn musikiinaslardan mrekkep husus bir mai-
yetleri vard. Dede'nin, ikinci Mahmud devrinde Saray muhitinde na-
sl sevildiini ve hatt kskanldn "Letaif-i Rivayt-i Enderun"un
baz paralarnda grmek mmkndr. uras da var ki btn san'atla-
rmzn yorulduu, yzmzn lykyle bilmediimiz bir leme,
Garb'a evrildii bu devirde musik ayakta duran tek san'atmzd.
Mevleviliin bu devirde Saray'da ve halk arasnda grd byk ra-
bet de musikye olan bu balan besliyordu. Denebilir ki pek az yer-
de bu devirde stanbul'da olduu kadar musik zevki hkim olmutur.
Dede'nin ilk mehur bestesinin bir ark, yani din olmayan bir musik
eseri ve bilhassa ehir halknn benimsedii cinsten bir eser olduunu
unutmayalm.
Saray'a giren Dede, mevlev zevkinin bu Saray'a hkimiyeti ne
olursa olsun bir Saray adam olmutu.
Dede, mrnn sonuna kadar bu iki vasf, Mevlev dervii ve Sa-
ray adam vasflarn muhafaza edecektir. Fakat nc bir vasf ve hu-
susiyeti de unutulmamaldr. O halka ak adamd. Ailesi Rumelili idi.
Bu itibarla, Rumeli trklerini, serhat havalarn ocukluundan tan-
yordu. Devrinin hdiseleri ise bu ocukluk hatralarnn yenilenmesine
imkn vermiti. Onun yetitii yllarda Rumeli stanbul'a birka defa
akmtr. Dede'nin san'atnda tesirin daima yeri vardr. Bunlara bir
drdncsn, Garp tesirini de ilve etmelidir. Seyyah Macfariain da-
ha 1828'de stanbul'da isko havalarn duyduunu hatralarnda nak-
leder. Dede'nin bir ok eserlerinde Garp musksiyie bu ilk ter m
akisleri vardr. Adnan Saygun, bir konferansnda, onun, baz eserlerin-
de musikmizin mihverini hemen hemen deitirdiini syler. Musik-
mizin en imknsz denebilecek eseri olan Ferah-fez yini'nde de az-
ok bu hususiyet vardr.
Dede'nin hayat ve eserini devreye ayrarak mtala etmek en
dorusudur. lk hret yl olan 1798'den Sab yini'nin bestelendii
tarih olan 1823'e kadar devam eden devir, Dede'nin daha ziyade hazr-
lk devresi saylmaldr. Belki de dnya tecrbesi bu devirde daha ar
basyordu. Belki Dede bu devrede daha ziyade Saray ve ehir iin bes-
teler yapyordu. Byk tecesss, dikkati, alma ve benimseme kabili-
yetleriyle onun musik an'anemizin ve ehrin iinde, her an biraz daha
zenginleerek, biraz daha san'atnn srlarna sahip olarak yaadn
tasavvur edebilirsiniz. Saray'daki hanendelii, dergh yinlerindeki
vazifesi ona musikmizin btn srlarn zmek imknn veriyordu.
Dede ayarndaki sanatkrlar iin acemilik devri yoktur. Fakat tek-
niin tesinde kendilerini hakkyla idrk etme devri vardr. Yazk ki
Dede'nin eserlerinin mukayeseli bir slb tahlili yaplm deildir. An-
cak byle bir tahlil bize bu devrin mahsul olan eserleri retebilirdi.
kinci devri 1823'den itibaren yazd yinlerle daha yakndan ta-
kip etmek mmkndr. Bu devrin byk hususiyeti me vie v ilhamna
daha sk dnte aranabilir. Hatta bu devirdeki lirik eserlerinde bile
srrn kapsn zorlayan el hissedilir. Sab yini ile Neva yini arasn-
daki 16 senede Dede'nin dehas zaferden zafere uar. st ste yenilik-
ler icat eder, slbunu geniletir. Bugn bizim. Garp musik terbiye ve
tecrbemiz arasnda dahi zevkimiz hi sarslmadan dinlediimiz ve
muasr bir eser gibi kabul ettiimiz eserler bu devrin mahsul olsa ge-
rektir. Bu devirde artk ehri fethe alan adam yoktur. hretinin en
SMAL DEDE
yksek noktasnda olan Dede, kendi hakikatlerinin peindedir. Ayrca
btn teknie sahiptir. Bilmem burada Ferah-fez makamnn douu
hakkndaki rivayeti anlatmaa lzum var mdr? akir Aa'nn yeni bir
makam tecrbesini naslsa haber alan Dede, bir ka gn inde ve ra-
kibinin tecrbesine btn dehsiyle yklenerek bu makam bulur. Ve
hkmdarn huzurunda yaplan bir musik meclisinde, akir Aa'dan
sz alarak buluunu arzeder. Merhum Rauf Yekta'da grdmz bu
hikye, doru olmasa bile mhim bir hakikati, Dede'nin san'atnn sr-
rna nasl kudretle sahip olduunu retir.
Bu itibarla bence yine dorularn dorusudur. Hakikat udur ki,
Dede, akir Aa'nn veya baka birisinin, yahut da bizzat vakalarn
tereddt ettii noktadan ie balar. Filhakika Dede'nin san'atnda te-
reddt yoktur. Onun kartal dorudan doruya gnee kanat aar. O,
btn imknlar zorlamasn bilen, fakat cehdin azamsini sarfettii
yerde bize rznn tebessmnden baka bir ey gstermeyen adamdr.
kinci Mahmud Ferah-fez'y dinledikten sonra akir Aa'y teselli
iin "Dede ile greilmez. O, musiknin canavardr!" demi. Dede'nin
bu sze krlm olmas bizim iin o kadar mhim deildir. Asl mhim
olan, szn altndaki mndr. Dede, teknie, muasrlarn artacak
ekilde sahiptir. kinci Mahmud da musikiinastr.
nc devir 1839'dan hacda Mina'da lm tarihine, 1845'e
kadar olan devirdir. Bu devirde Dede daha ziyade varm olduu zir-
veleri muhafaza eder grnr. Fakat yepyeni bir iddias da vardr. Es-
ki musikmize Garp tecrbesini sokmaa alr. Knnev bu sakat id-
diadan kan aheserdir. Fakat Dede'yi aldanm zannetmeyelim. Hac-
ca gitmeden evvel syledii sz mehurdur. "Artk bu oyunun tad kal-
mad". Bu, sade efendisini kendisine lyk grmeyen Saray adamnn
sz deildir. Daha ziyade bir lemin tkendiini, bir zevkin, bir anla-
yn, bir yaama tarznn sona erdiinin ilndr.
kinci Mahmud devrinin musik zevkini idare eden, elence mo-
dalarn o kadar zevkle ve cmerte tanzim eden, cemiyetteki snf
zevklerini birletiren adam birdenbire alafrangalaan devri ve Saray'
kendisine yabanc bulur. Filhakika Tanzimat sfrdan balamak mecbu-
riyetinde idi. En yksek muhitler bile eskiyi, ancak ortalama ehresin-
de kabul edebilirdi. kinci Mahmud devrinin tek saltanat olan De-
de'nin, ya ile hi uymayan bu seferi ihtiyar ediinin sebepleri arasn-
da bu zarur inkrn paym ayrmak gerekir. Musik duaya benzer. Dua,
Allah', kendi rpnmzla iimizden bir ey gibi yaratr, retilen
her ey, btn akideler, korkular, engeller, insann kendi stne katlan-
d, varlndaki biareliin uuruna erdii, onu ezici kinatla kar
karya grd bu yalnzlk nnda hepsi unutulur. Bu biarelik uu-
runun, bu yalnzln arasndan Allah btn parlaklyle doar. Mu
k de yledir. Kendi zerine dndke kendisini, hedefini, mevzuunu
yaratr. Musiknin maddesi yoktur. Balangc vardr. Bu, haneremizin
veya asabmzn -Valery'nin dedii gibi- bir gcklandr. Geri taraf,
asl kuma kendiliinden ve kinatyla beraber doar.
/ R
Maddesi olmad iin insan ele alarak ie balar, onu siler, dei-
tirir, ona ayr zamanlar icat eder. Sonunda tpk dua gibi ortada benden
baka bir ey olan bir "Ben" kalr. Ve bu benlik kinatn bir nevi eiti*
dir. Tevrat'taki kelmn hakik mns musikde anlalr. Mesnevi'deki
"Binev" de byle deil midir? Dinle! Sen, yeni batan btn bir dnya
ile beraber douyorsun. Ve sesler birbirini kovaladka mucize tamam-
lanr. Ferah-fez yini, daha balad anda biz baka bir hviyetiz. Var-
lmz, bizden ok kuvvetli bir varla terk edilmitir. Tek bir andan,
onun salmasyle bu yeni batan dou, bu adm adm teekkl, bu st
ste uyanlar, her ey bitti sandmz anda yeniden her ey oluumuz,
bizi sonunda, imknlarmzn dnda bir yere gtrr. Muhayyelenin
bile sustuu bu anda, insan ruhu sonsuzluun bir alkan olur.
Dede'nin asl leti iman sesiydi. Bu demektir ki musikmizin de-
hasiyle domutu. Alaturka musik ksan sesinde ve namededir. Onun
kudret ve imknlarm anlad nisbette vardr. Dede ameliyelerini ken-
di sesi zerinde yapt. Heyecanlarmzn ta kendisi zerinde alt.
Onu takip ederek, onun zerinde durarak, onu deitirerek, onun idde
imknlarn dnerek insan ve kinat buldu. ln, her trl ko-
numann stnde, i insann, asl varln tek ifadesi olduunu, onun
balad yerde her eyin sustuunu biliyordu. nsan sesi onun elinde
ok yumuak, her kalb alabilecek bir maddedir. Dede, insan sesine
adeta istikllini vermitir. yinlerinde bile musikyi, her hangi hr met-
ni makamla okumaktan kartmtr. Bu, kendinden evvelkilerin, Itr
bata olmak zere Tab', Zaharya ve Ebubekir Aa da beraber, zaman
zaman yaptklar bir tecrbe, yahut daha dorusu elde ettikleri bir ne-
tice idi. Ebubekir Aa
1
nn Mahur bestesi, Mes'ut Cemil'in bize tant-
t bu aheser, yine onun Nhft', gfteyi sanki bir safra imi gibi
atarak ykselirler.
ite Dede, besteyi iirin mahfazas olmaktan karan, szden gay-
r bir eyi tamasn deneyen bu adamlarn tecrbelerinden ie bala-
d. O, musiksini sesle ina etti. Onun saf billurunda insann zn tu-
tuturdu. Dede'de teganni esastr. Ve ok defa lkla balar. Daha ilk
cmlede, boluk, bu lkla dolmu gibidir. Onun iin, balanglar
daima artcdr. Diyebiliriz ki daha ilk notlarda bizi kendi zaman-
mzdan karr. Onun bize hazrlad bir zamana gireriz. Sonlar ise he-
men daima bir yldz yamuru gibi biter.
Dede okumaz, arr. Ve bu arma o kadar derindir ki ard
her ey bir daha ayrlamayacanz ekilde yan banzda, hatta sizde-
dir. nk bu ard ve bulduu ey kendi yalnzlmzda*. Bu Sa-
ray adam, bu levend ve ak ruhlu ehirli, bu yumuak, daima rzann
ve katlann sofrasnda boynu bkk oturan mevlev, bu titiz ve her sr-
ra vkf usta, insan macerasn, insan varlnn tek artn duymutur.
Btn Acemairan'lan, Mahur'lan, Sultniyegh'lar hatrlayn.
Hemen hepsi kendi iinizde zaman zaman kaybolacanz ak kapla-
ra benzerler. Her birinde ayr ayn yalnzlklarnz, ayr hasretleriniz,
sonsuzluk boyunca peinden koacanz eyler vardr.
Dede'yi bugn bizim iin o kadar derin deiiklikler arasndan bir
nevi ada yapan ey de, onda hayatn bu trajik duygusunun mevlev
tevekkl ile beraber yrmesidir. iman, mistik tecrbe, onda arkasn-
da brakt eyleri tam unutturamaz, desek acaba hata m olur? Bu
ikizlik, san'atnn bellibal sihridir.
ite Ferah-fez makam bu ikizliin en burkucu ekilde duyuldu-
u eserleri verir. Btn Dede bu makamdadr. Acemairn Yrk Se-
ma'nin imknszn peindeki rpn, Mhur'un araylar, Sultan-
yegh'n asl ilenileri hep burada toplanr. Tpk Neva, Sab, Sab-
buselik, Bestenigr ve Hzzam yinlerinin byk itiyaklarnn toplan-
d gibi. Ferah-feza Perevi'ni ve yini'ni dinledikten sonra hepsi
bal bana bizim iin bir zevk, bir duyu ve kendimizi idrak merha-
lesi olan bu eserlerin ona birer hazrlk olduunu kabul ederiz. Ve eer,
ilerinde ondan sonra yaplanlar varsa, onlar bize bu burtan dalm
yldzlar gibi gelir.
Filhakika Ferah-fez yini sade smail Dede'nin eserinin ' i,
btn musikmizin bir ucu imknszda kvranan yldz topluluudur.
Ferah-fez, Dede'nin san'atnn teknik meselelerinin olduu kadar i
meselelerinin de halledildii noktadr. Gariptir ki bu noktaya varlnca
Dede'nin san'atna, bahsettiimiz ikilie ramen bir sknet gelir. De-
de burada kinat muammasn zmtr, diyeceim. Daha Devrikebir
perevinin ilk cmlesinden itibaren bir medeniyetin, bir zevkin btn
muhassalas ve ideas olan Ferah-fez btn karmza kar. Bu ma-
kamn bu iki eserdeki teslimleri, en artc yollardan kaybedilene ka-
vumadr. Sanki Dede'nin san'at bir basbadelmevt srrnn emrinde-
dir. O kadar olduklarndan ayr bir ehre ile gelirler.
Mesafe fikriyle bu kadar kuvvetle oynayan eser yoktur, denebilir.
Herey bize yle yakndr. Halbuki bu yaknlk btn uzaklklarn te-
sinden gelen bir yaknlktr. Buna ramen eserde hi bir aclk yoktur.
Acaba Dede, bu eserinin bir medeniyetin, bir kltrn son defa ve en
gr sesiyle btn kudretleri, btn mazisi beraberinde olarak konu-
masn m istemiti? nk bu eserin yalvarnda fert olarak sahip
olabileceimizden ok fazla bir ey vardr. Orada sade Allah' bulma-
yz. Allah'n karsna btn zenginliklerimizle ve cemaat olarak ka-
rz. Bilhassa yin bu saydmz vasflaryla o kadar deiiktir ki, De-
de'nin btn eserleri iinde, aramzda da yaasayd, bugn dahi "be-
nimdir" diyeceine emin olduklarmzn hepsini izah eder. Fakat br
eserlerin hi biriyle Ferah-fez'y izah edemeyiz. Hakszlk etmeye-
lim, eer Ferah feza yini ortada olmasayd, biz Bestenigr ve Hz-
zam yinleri iin belki ayni eyleri sylerdik. Bunlar dehnn bizim
iin hazrlad ruh iklimleridir. Abdlkadir Merag Seghkn, Itr Ne-
vkn, Ny Osman Dede Rast yini'ni yazmasalard insan ruhunun
bu kadar muhteem imknlarndan haberimiz olabilir miydi? Bunlar
SMAL DEDE
bizi, ruhumuzu atlatacak kadar byten, zenginletiren, deitiren
eserlerdir. Ve bu o kadar byledir ki ok defa bu tepeleri kendimiz iin
nefes almas g buluruz ve unutmaya alrz. Daha Abdlmecit dev-
rinde Dede'nin bu unutmay tattn, bizim ise cemaat olarak maale-
sef buna daima raz olduumuzu bilmem tekrarlamaa lzum var m?
Hakkmz da var. Bir Bach, bir Beethoven, bir Itr, bir Mozart, bir De-
de daima beraber yaanmak iin ok g arkadalardr Her an ayni
ykseklikte uulmaz. Her an tam insan olmak gtr. Her an gsm-
zn iinde bir kartal besleyemeyiz.
Dede'nin san'at en artc tesadflerin san'atdr. O, makam ge-
ileri dediimiz eyi hemen hemen bir developman haline getirmitir.
Yarabbi ne kolaylkla, ne incelikle geer, ameliyesini nasl siz farkn-
da olmadan, fakat sizin iinizde yapar! Filhakika onun san'atnn srr
daima bizim iimizden konumasndadr. Onun bize kabul ettirmeye-
cei ey yoktur. Ferahfeza yini'nin ilk cmlelerine dikkat edin: Ma-
kam daha ilk anda mrnzden bir para olur. Ve bir kere onu byle
kabul ettikten sonra en tecrbesiz kulak bile uzaklamalarn ve yakn-
lamalarn kalbi aznda takip etmee mecburdur.
smail Dede'de din musik, lirik musik birbirinden ayrlmaz. Se-
viyesini kendi bulduu insan ferdi ztraplanndan duaya, duadan fer-
di hayatna -hatta elenceye- kymetlerinden hi bir ey azaltmadan
tar. Kekelerinde, curcuna havalarnda, Rumeli trklerinde biz,
alelade hasretlerden ve duygulardan birdenbire toplum hadlerine yk-
seliriz. O daima asldir, daima hasretli ve zldr.
Dede'nin byk hususiyetlerinden biri halk san'atna, halk az-
na, halk hayatna daima ak olmasdr. "Mesnevi" kadar "Yunus Di-
vanna bal olan ve ikisinden beraberce beslenen bu deha ayn za-
manda Tuna boyu ve ehir trklerini de biliyor, tanyor ve onlarla e-
leniyordu. u muhakkak ki halkmzn ve hayatmzn en asl aynala-
rndan biri onun eseridir. Btn o curcuna havalarn, perian serhad-
lerin gurbetini toplayan trkleri dinleyin. Halka bu yanama, Dede'yi
her zaman iin muasr ve yeni gsterecektir.
stanbul, Mart 1954, nr. 5
MUSKYE DAR
Bu akam sizinle musikimiz zerinde konuacam. Yazk ki bu
konumalarn banda size kendimi takdim etmedim. Hemen hepimiz
tarafndan yanl anlalan bir alak gnlllk beni muaeret kaidele-
rinin bu ilk ve ok zaruri maddesine riayet etmekten alkoydu. Bir gn
belki dilerimi skar ve btn cesaretimi toplayarak bu ii yaparm.
imdilik u kadarn syleyeyim ki ben hi de musikiinas deilim.
Hatta eskilerin tabiriyle bu san'atn srrna in bir amatr bile olama-
dm. Solfej denen o herkese ak kapsn am olanlara dahi iimde
sonsuz bir hrmet vardr. Bu bilgisizliim evvelleri beni ok zerdi.
imdi o kadar deil. Hatt bundan biraz da memnunum. Yarm bilmek-
ten ise hi bilmemenin daima daha iyi olduunu rendim. Ayrca bu
bilgisizlik sayesinde kendimi san'atlarn san*atna rahata teslim etti-
imi fark ettim. ok sevdiim ve daima ustalarm arasnda saydm
Fransz iri Charles Baudelaire bir iirinde "Musik ok defa beni bir
deniz gibi alr ve solgun yldzma doru gtrr." der. Bu gzel iirin
sonunda ise air, musik iin "mitsizliimin byk aynas!" ln
atar. Musik karsnda benim vaziyetim de aa yukar budur veya
buna yakndr. Onu dinlerken kendi meleime teslim olurmu gibi olu-
rum; beni tad tehlikeli uurumlarda mrmn en gzel maceras-
n yaarm. Hlsa onunla beslenirim. Belki bilgisizliimin imtiyaz,
belki asabmn bir ihtiyac, hibir san'at, hatta ok sevdiim resim ve
o kadar muhteem mimar bile beni btnyle cahili olduum bu sa-
n'at kadar mes'ut etmediler, diyebilirim. Bilmem imdi, kendimin de
komu evde oturduumu, yani ir olduumu sylemenin yeri midir?
MUSKYE DAtR
erden pten yuva yaptm kabilinden kendime kurduum estetikte en
mhim unsur musikden gelir.
Btn bu mazeretleri niin sralyorum? Belki de iimdeki phe-
den ahsm hakknda karsndakini aldatm olmak korkusundan. Lt-
fen beni bu ite bir otorite gibi almayn; sadece iinizden biri gibi ha-
yatmz zerinde dndm kabul edin. Musik elbette ki musiki-
inasn bahesidir; fakat hayatmz hepimizindir.
Tanpmar' t n msveddeleri arasnda bulunmu
bu konu ma metni ilk defa yay nl anmaktad r.
YAHYA KEMAL VE TRK MUSKS
Yahya Kemal'i Sevenler Dernei ve Yahya Kemal'in dostlar olan
musikiinaslar bu gnn konserine benim sesimin de karmasn iste-
diler. Kimbilir, belki de gzellik dediimiz eyin ancak baz kk
ahenksizliklerin getirecei deiiklikler sayesinde daha iyi, daha kendi-
si olarak, yani deerlerinin btnyle tadlabileceini dndler. Tezat
dediimiz ey, sanatn ve iirin bandan beri sk sk kapsn ald bir
aredir. Byle de olsa ahsen o kadar ey borlu olduum insan ve eser
zerinde bana yeniden dnmek, onu topluluunuzun gz nnde di-
yemiyeceim, fakat bu topluluu dnerek yeniden grmek frsatn
vermi oldular. Kendilerine elbette mteekkirim.
Eer iin imdi anlatacam glkleri olmasayd bu kran his-
sim daha da byk olurdu. ltifatn bykl ne olursa olsun, Ne va-
kar' ve onun burcu etrafnda domu eserleri dinledikten sonra konu-
mann gln hatrlatmak istiyorum. Musiknin beraberce tadlan
cokunluundan sonra, hayat bir kere bu deitirici menurdan szl-
m ve sadece iimizde bir ey olmak iin btn cevherinden syrlm
grdkten sonra yeniden sz san'atnn iklimine dnmek gerekten teh-
likeli bir spordur. Baz eserler pelerinden behemehal bir sktun, ie
dalmann gelmesini isterler. Itr'nin Nevkr' bu cinsten eserlerdendir.
O, at dnyay yine kendisi kapatmak ister.
Bizim bugn ark dediimiz ve trl ekilde tefsir ettiimiz co-
kun ve ztrabl lem, stste hasretlerin ve burada tahlil etmemize im-
kn olmayan inkrlarn kurduu acayip ve artc dnya, bundan iki
yz bu kadar sene evvel stanbul'da yaayan bir adamn, Bulur-zde
Itr Efendi'nin, Hafz'm bir beyti etrafnda ve tpk geceleyin bir yldz
na taklarak yaplan bir yolculuk gibi kimbilir hangi uzak ada ve
hangi esrarl artlar altnda bulunmu bir ses kombinezonunun arkasn-
dan yryerek vcuda getirdii bu byk eserdedir. Biraz evvel onun
yldzl gecesinde, musik cmlelerinin dikkatinizin sessiz ve effaf ka-
ranlnda stste kurduu hasret burlarnn arasnda idiniz.
Trk musiksi byk eser etrafnda gelimesini yapar. Abdlka-
dir-i Merg'nin artk hi dinleyemediimiz Seghkr', Itr'nin Nev-
kr' (isterseniz buna Mevlna iin yazd Na' t' da ilve edersiniz; ya-
hut birinden birini tercih edersiniz) ve Dede Efendi'nin Ferah-fez yi-
ni. Bu eser yumuak izgiler medeniyetinin sade ayn ehresini
vermezler, btn bir tarihi de verirler. Her eyi bulmu gibi grnen bi-
rincisinde garib bir tokluk ve arkaizm sadece bir zenginlii gsterir.
Belki namenin al bulunmutur. Itr'de eyann yerli yerinde oturdu-
u kurulmu ve kendisini de idrk etmi lemle karlarsnz. Klsik
bir san'attan beklenen her eyle beraber. ncsnde, bir inkraz dev-
rinin btn acs, batan bir gnein son klarna benzeyen Nevkr, bu
eserin arasnda bir merkez gibidir.
O, imdi Onyedinci asr dediimiz ve yetmi senesini kaplayan
anari ve kapsn kapayan ac malbiyetle on alt sene sren bir har-
bin facialar arasnda asl mnsn kaybettiimiz bir devirde, sanatlar-
mzn tam kararn bulduu, imdi hakl ekilde yadrgadmz bir es-
tetiin ve dnya grnn arasnda dehamzn btnyle konutuu
bir zamanda Yeni Cami'in ve Nail ile Neat'nin divanlarnn stn
kardei olarak dodu.
Niin Nevkr'dan bahsediyorum? Onu size benden iyi anlatacak-
lar var.
nk bu konuma bana teklif edildii anda gzlerimin nnde
birdenbire bu eserle ilk karlatm gnn hatras canland. Ve bir fk-
risabit gibi bir daha benden ayrlmad.
Zaman hakikaten kendi kanunlar olan mstakil bir cihazdr ki, ba-
zan behemehal yeniden yaanmak ister gibi yakamza sarlr ve bizi
kendi lemine arr.
Yahya Kemal iin syliyeceim bir yn eyi, anlatacam bir y-
n htray bu tek nn bir tarafa itmesi, zamann kendisinde deilse bi-
le, bizzat hafzamzda esrarl bir eyin mevcut olduunu vehmettirebilir.
Senesini, ne de gnn syleyemeyeceim. Herhalde spanya d-
nnden sonra idi. Birgn eski Lbon'da oturuyorduk. Yahya Kemal
birdenbire anlatmakta olduu Paris hatralarndan silkinerek "Haydi
kalk! Konservatuara gidelim" dedi. Arka sokaklardan geerek, o zaman
konservatuarn bulunduu Tepebaf na ktk. Yahya Kemal'le talebesi
olduum zamandan itibaren birok gezintilerimiz olmutu. Surlarda,
Boaz'm Anadolu kysnda, stanbul iinde bazan ikimiz, bazan birka
dostla beraber sk sk gezerdik. Bir gn ihtiyarlarn o kadar dasslal
bir kta bize gsterdii Kanlca'dan engelky'e kadar yrdm-
z bilirim. Fakat hibir zaman onu bu kadar acele eder grmemitim.
Yol onun iin her kvrmnda bir dncenin bekledii bir eit sohbet
vesilesiydi. Durur, sznn gerisini sanki yznzde aryormu gibi si-
ze bakar ve sizden bsbtn baka eyleri hatrlard. Ka defa Bo-
az'daki bo yangn yeri arsalarn nnde durmu, nc Mustafa,
Birinci Abdlhamit ve nc Selim devrinin tarihini beraberce yaa-
mtk. Geceleri ktmz kahve veya lokantadan, kald otel veya
kulbe de gidiimiz byle olurdu. Fakat bu seferki baka trl idi. Kon-
servatuara deta nefes nefese gittik. Mdr Ziya Bey'in odasna da he-
men hemen ayn tella ktk. Bu iyi adam bizi kendisine has safiyet
ve dostlukla karlad. Kahve ikram etti. Yahya Kemal kahvesini bitirir
bitirmez "Ziya Bey biz Nevkr' dinlemee geldik, dedi. Belki senin
iin vardr; Selhattin Bey'i bize ar."
Niin eski eserlerin muhafazasna memur olanlarda daima zaman
d bir hal vardr? Bu realite inkrn, bu insanlarn yzne bu eserler-
den szan gemi zamann kendisi mi sindirir? Selhattin Bey acaba bu-
gn bende yaayan ehresiyle, o solmu minyatr edas ve glge yr-
y ile mi geni mdrlk odasna girdi? Yoksa aada, karanlk, da-
ha ziyade byk bir vapur anbanna benzeyen ariv salonunda, eski gra-
mofonun nnde Itr'nin heseriyle karlatm anda m bu ehre
bende teekkl etti? Bu suallere benden cevap istemeyin. Muhakkak
olan bir ey varsa o gnden sonra o kadar kahrm eken bu aziz dostu
ben daima insanla melek arasnda, daima ok uzaklardan gelen bir ha-
tra gibi, hlsa biraz da zihne ait bir ey olarak grdm ve sonunda ha-
kik hviyetini bana dinlettii eserlerle kartrdm. uras var ki eski-
den kalma o asl terbiyesi buna bol bol imkn veriyordu.
Eser alnd mddete Yahya Kemal genie bir koltukta, sol eli
her zaman olduu gibi kaln bastonuna dayanm ve btn vcuduyla
ok byk bir aacn nnde akan suya eilmi gibi musikye ve onu
bize acayip cssesinden gnderen gramofona eilmi, sessiz sadasz
dinledi. Arasra cgaras bitince dikkatinin kendisine bitii bu duru
deiiyor, sonra dncelerimizin devaml arkada vazifesine balar
balamaz eski vaziyetini alyordu. "Eser bitince bir daha al Selhattin
Bey!" dedi. Ve tekrar ayn dikkatle dinledi. Oday Itr'nin musiksi ve
onun dikkati beraberce doldurmu gibiydi. O zamana kadar eski musi-
kmizden epeyce ey dinlemitim. Dede'yi olduka tanyordum. Itr'yi
ise inklplardan evvel Konya'da bulunduum senelerde yaplan son
mevlev yininde Mevln iin olan Na't'ndan tanmtm. Bu eserle-
rin delaletiyle eski musiknin bizim olan kapal cennetine girmi sayla-
bilirdim. Fakat Nevkr bsbtn baka bir eydi. Eser iimde bir yaz
lesinde denize yerleen gne gibi yerleti. Yahya Kemal'e ait bir ha-
trada kendimden bahsettiim iin mahcubum. Bu gn ve bu saatin ona
ait olduunu bilmiyor deilim. uras var ki, ne kadar yaknmz olursa
olsun, bir bakasnn iinden geenler bize daima mehul kalrlar. Bir
yastkta uyuyanlar bile birbirlerinin ryalarn bilmezler. Musiknin bi-
zi tad lemde duyduklarmn hepsini burada nakledecek deilim.
Sadece en belli bal hayli, durgun yaz lesini bir kyas zemini olur
diye syledim.
Kendi iinde musiknin bys Yahya Kemal'e hangi haylleri
sunmutu, bunu bilemem. Yalnz bildiim bir ey varsa, zihnin byle
anlarda bo durmad, durmadan bize, i hayatmzla sk sk bal bir
takm eyleri teklif ettiidir. Yahya Kemal musikiinas deildi. Musik-
yi seven, meloman denecek kadar ona bal insand. Binaenaleyh sade-
ce iin tekniini beenmekle kalamazd. Zihn hrriyetini muhafaza
ediyordu, demek istiyorum. Belki gznn nnde Itr'deki nar, dal
dal ve yaprak yaprak bymt. Belki de gemiler gemeyen ummann
selinde btn odayla beraber akmt. Bildiim bir ey varsa, musiknin
kartal bizi yakalam, her birimizi kendi i lemimize tayordu.
kinci altan sonra Yahya Kemal'in zevkini ok iyi bilen Selhat-
tin Bey, Kmrc Hafz'la Sadullah Aa*y isteyip istemediini sordu.
Yahya Kemal bu ltufkr teklifi teekkrle reddetti. ktk, bir mddet
bir ey konumadan Tepeba'na kadar yrdk. Orada birbirimizden
ayrldk. Yazk ki btn teferruatn o kadar iyi hatrladm bugnn ta-
rihini iyi bilmiyorum. "Itr" manzumesinin yazlmasndan evvel miydi?
Yoksa kompozisyonun devam ettii sralarda myd? Belki de, bir ok
sanatkrlarda sk sk rastland gibi, Yahya Kemal bu gzel iiri syle-
dii anlarn hasreti iinde tekrar Ne vakar'a dnmt.
Yahya Kemal'le o sene ve 1943'e kadar birok defa beraberce
konservatuara gittik. Arivdeki birok eserleri lezzetle dinledik. Fakat o
gn olduu gibi dikkati tarafndan yutulmu olduunu grmedim.
Garibdir ki Yahya Kemal'in birok iirlerinin temini, gerek 1913
ylnda, gerek Mtareke yllarnda yazd makalelerde bulmak mm-
kndr. "arklar"a "Deniz"e, "Ak Deniz'e bu yazlarda her byk
sanatkrda olduu gibi tam eklini bulmam dnceler ve duygular
halinde rastlarz. Fakat Itr'ye, "Nevkr" yahut "Na't"a ait hibir ize
rastlanmaz. Bunun iin "Yol Dncesine kadar beklemek lzmdr.
Kendi lmnn etrafnda btn vatan ve tarihi, hlsa bize benzer k-
inat olarak anlatt eyleri toplad bu iirin sonundadr ki,
"Zaman zaman da Nevkr' dosun Itr'nin" msra* ilhamnn
yeni bir unsuru olarak karmza kar. "Kocamustapaa" ve "Sleyma-
niye'de Bayram Sabah" gibi toplayc iirlerin devri alr.
Yahya Kemal'deki bu dnn sebebi zerinde elbette bizden son-
ra bu esere dnecek olanlar uzun uzun duracaklar ve trl hal areleri
teklif edeceklerdir. Biz sadece "Yol Dncesinden sonra bir kere da-
ha deitiini syleyelim. Fakat bu deimeyi hibir suretle bugn'e
kar bir akslamel gibi almamaldr.
Yahya Kemal bize yeninin kapsn aan insanlardan biridir. Bunu
Servet-i Fnuncular gibi mutlak bir inkrn arasndan yapmamas belki
de en byk mazhariyetidir. O kendi tabiriyle, beyaz ve plak Trke-
ye, eski iirimizin sesiyle girdi. Eserinde gazellerin ve rubailerin ald
mhim yer "Deniz Trks"n ve "Ak Deniz"i unutturamaz. Bizim
nesil gzel Trkeyi ondan rendi. Ve kendi de bunu en byk ii ola-
rak grrd. "Kendi Gk Kubbemiz"i daima br iirlerinden ayr ola-
rak dnmesi ve yle yaynlanmasn istemesi de bunu ok iyi gste-
rir. Hatt diyebilirim ki bu noktada Yahya Kemal biraz yanlmtr bite.
nk eski dille olan iirlerini yenilerinden bsbtn ayr ve mstakil
tasavvur ederken ayn derin ihtiyala hareket ettiini unutmu oluyor-
du. Hakikatte o, cemiyetimizin iki ayr zamann birletirmi adamd ve
dikkatli bir gz, yeni Trke msra', Hmit'ten sonra gelen edeb ge-
limeden deil, Eskiler'den syrp kardn kolaylkla grr, zanne-
derim.
Bugn Yahya Kemal'in eseri her byk irin lmnden sonra
olduu gibi olduka sarp bir mnakaann mevzu'udur. San'at mesele-
lerinde bedahatlerin bile ayrld, trl dnya grlerinin emrinde tr-
l estetiklerin sanki birbirlerini yeyip tketmek ister gibi ortaya kt
ve yol ald bir devirde mrn sadece gzele ve mkemmeliyete vak-
fetmi bir irin eseri elbette mnakaa mevzu'u olacaktr.
Realitelerin ar bast devirlerde gzelin kendisi daima ikinci
plnda kalr veya hi olmazsa byle olmasn isteyen mektepler ve
zmreler meydana kar. "tlyada"da en az rast geldiimiz ehre, bu
uzun muharebenin sebebi olan "ilh Helena"nn ehresidir. Zafer nara-
lar ve hcum lklar iinde onun eski dnyay altst eden tebessm
gze grnmez bile.
Bir medeniyet deimesi macerasn btn buhranlanyla yaad-
mz bir devirde gzel dediimiz eyin ikinci plnda kalmas kadar tabi
bir hdise olamaz. Hayat birbiri peinden kurulan terkiplerle devam
eder. Gzel, ite bu terkiplerin mucizesidir. Onun hakkn ancak ndir
murakabe anlarnda kendileri olmak imknn bulanlar verebilirler. ti-
raf edeyim ki ben bu cinstenim. Yahya Kemal'in genliinde o kadar
bahsettii Thophile Gautier gibi "Heykel iin site lzmdr" diyemeye-
ceim. inde yaadmz dnya buna msait deildir. Fakat siteyi,
heykel ve tarih beraberce tamamlar, hakik site haline getirir, diyece-
im. Yahya Kemal bunu bulmu adamd. Muhterem topluluunuzu
byle dnenlerin kalabal olarak selmlarm.
"Yahya Kemal konseri" dolaysiyle
stanbul radyosunda yaynlanm bir konuma.
PLASTIK SANATLAR
ANAVATAN TOPRAKLARINDAK TRK
ESERLERNN ORTAYA KONMASI
TRK VATANDAININ HAKKI OLMALIDIR
Bizim Uzel san'atlar akmz evlenmemi bir adamn ocuk ye-
titirmek hususundaki arzu ve itiyakna ok benzer. Bir taraftan haki-
katen memlekette byk sanatkrlar yetimesini, bunlarn eserlerini
anlayacak, beenecek, mnakaa edecek bir zevkin inkiaf etmesini is-
teriz, dier taraftan da btn bunlarn hakikat olabilmesi iin lzm ge-
len ilk ve basit tedbirlerden daima uzakta kalrz. Mesel hepimiz bili-
riz ki, san'at zevkinin kurulmas, genilemesi iin gzn terbiyesi en
mhim arttr, mzelerin bu hususta byk rol vardr. San'at eserle-
riyle sk sk temas etmek, hele bizim gibi memleketlerde, ancak onlar*
la mmkndr. Bilhassa yeni yetienler iin bu ok mhimdir.
Bizde epeyce mze mevcuttur. Fakat vatandan onlar sk sk ve
kolayca gezebilmesi mmkn deildir, nk pahaldr. Topkap Sara-
ynn her iki ksmn ancak bir liraya gezmek mmkndr. Eski Eser-
ler Mzesi iin verilecek para buna ilve edilirse 1,5 liraya yaklar ve-
ya geer. Bu bilhassa orta snf halknn kolay kolay verebilecei bir
para deildir. Drt kiilik bir aile bir pazar gn mzeleri gezmek is-
terse alt lira verecekler demektir.
Tramvay masraf, filnla yedi sekiz liralk bir masraf, yani adeta
bir nevi muazzam sefahat.. Zannetmem ki bu erait iinde deme aile
babas oluk ocuuna bu zevki teklif etmek cesaretini kendinde bul-
sun.
ANAVATAN TOPRAKLARI NDAK TRK ESERLERNN ORTAYA KONMASI
Aile iin byle olduu gibi bu fiyat fert iin de ar ve pahaldr.
imdilik bur orta mektep veya lise talebesinin bo bir zamann bir m-
zede geirebilmesi imkan pek yok demektir.
Mzelerimizin haftann hi olmazsa bir veya iki gnnde kapla-
rn halka bedava olarak amak suretiyle bu mahzuru nlemesi lzm-
dr. Avrupa mzelerinin hemen hepsinin halk gnleri vardr.
San'at eseri, insan kafasnn en gzel ve en zorlu tarafdr. Onun-
la sk sk alverite bulunmay refahn imtiyazlar arasndan kartmak
lzmdr. Haydi parasz adamn baz madd hazlardan mahrumiyetini
anlayalm, fakat devlet mal olan bir mzeyi gezememesi cidden hazin
olur. Orta yerde nihayet asl manasiyle bir istihlk da yoktur. Bakp ge-
ilecek bir san'at korumann en birinci art ona memleket topranda
yetiebilmesi iin lzm gelen btn frsat ve imknlar vermektir.
nk san'at, ak havada herkesin gz nnde ve nesillerin ak bo-
yunca yaplmas lzm gelen bir tecrbedir. Hibir zaman ve hibir
memlekette serada bytlm nadir ve yabanc bir meyva gibi gnn
birinde olgunluunu bir srpriz halinde ortaya atan bir san'at grlme-
mitir. Buna mukabil kalfann kaba fakat hsnniyetli teknii be
batn sonra pekl bir ahesere ermitir.
Biz neden imdiye kadar sanatkrlarmzn vatan topranda bu
tecrbeyi serbeste yapmalarna pek taraftar olmadk? Memlekette bu
sahada alan byk frsatlar daima bir ecnebiye peke ektik. Bu c-
merte jestlerin bize neye mal olduunu grdk ve hl da grmekte-
yiz.
En aziz ve en byk hatralarn bir ecnebi eliyle tesbit edilmi ol-
masnn acln, bari onlarn gzel ve mkemmel eserler olmas tel-
fi etseydi yine bir teselli olurdu; halbuki yaptrlan eserlerin ou iin
yle byle muvaffak bir san'at eseri demek bile gtr.
ok mnakaa edilmi olan bu bahsi tazelememe sebep, son za-
manlarda yaplmas takarrr eden inklp bidesi etrafndaki grlt-
dr. Bu bideye 300 bin lira tahsis edildi. Yetimezse belediyece bu
mebln yan m milyona karlaca da syleniyor. Gazetelerimizde
bidenin dikilecei yer hakknda anketler, mlakatlar kyor. Herkes
beendii, mnasip grd semti tavsiye ediyor. Fakat hi kimse bu
bideyi yapacak san'atkrdan bahsetmiyor.
Kendi heykeltralmzn inkiaf iin pek mhim olan bir frsa-
t yine bir ecnebi san
9
at tccarna kaptrmamzdan korkuyorum. Kafa-
mzda san'at ve ilim meselelerinde ecneb kelimesinin kurmu olduu
o muazzam kapitlasyon dnlecek olursa bu korkunun ne kadar
hakl olduu anlalr. Halbuki bir san'at sahibi olabilmemiz iin
X
i r k
san'atkrnn eserini velev zayf olsa bile ecneb eserine tercih etme-
miz lzmdr. Daha iyisini ancak bu suretle elde edebiliriz.
Byk ecneb ustalarnn yanna raklar gnderelim, genlerimiz
sabrla atlyelerinde alsnlar, hatta getirelim burada, memlekette
san'atlarnn srrn bize retsinler. Fakat anavatan topranda Trk
tarihinin nlecek hatralarnn tesbiti erefini Trk sanatkrlarna
brakalm. Aksi takdirde heykeltralmz sonuna kadar duvar dibine
dikilmi bir aa gibi bodur, clz, elimsiz kalr. Toprak ne kadar kuv-
vetli, tohum ne kadar cmert olursa olsun bymesi iin k ve hava-
ya da ihtiya vardr.
Temenni ederiz ki bu ii zerine alanlar, bu bide imknn bir ec-
nebiye kaptrmak suretiyle Trk san'atnn byk bir ansn kendi i-
lerindeki "sentiment d'inferiority'ye kurban etmezler.
Atksz. 29 1. Te$rin 1936, s. 193.
KEND KENDMZE DORU
Geen sene nerettii "Akehir Trbe ve Mezarlar" adl eseriyle
bize Anadolu'da Trk tarihinin aa yukar en orijinal vesikalarn ta-
ntan Rfk Mell Meri, bu sene de birinci fasikl Gzel Sanatlar
Akademisi neriyat arasnda kan "Trk Tezyn Sanatlar" adl ese-
riyle faydal almaya daha geni bir sahada devam ediyor.
Bu almaya ne kadar teekkr edilse yeridir. nk Trk tezy-
n san'atlan mill tarihimizin hemen hemen hi uralmam bir saha-
sdr. Yaz san'at hakknda stat smail Hakk Baltacolu'nun eski
"lahiyat" mecmualarnda kan ok orijinal ve bu san'at ok derinden
gren byk etd ve Profesr Fuad Kprl'nn "kdam"da neredil-
mi birka makalesi istisna edilecek olursa, bu geni mevzu zerinde
trkede yazlm pek az ey bulunur. Bir kelime ile mevzu tamamen
bakirdir.
Asrlardan beri hayata hkim olan ve kk alkn periler gibi
gnlerin yeknesaklna kendi dinlendirici gzelliklerini ve ehl tebes-
smlerini getiren bir yn an'ane ve slp bunlarn birbirleriyle m-
nasebetleri, hrile olan alkalar, devirden devire geirdikleri tek-
mller, yetitirdikleri ustalar... Yani hattatlk, inicilik, resim, tezhip,
kumalk, halclk, kitap iilii, kakmaclk, maden san'atlar gibi
mimar ve iirden maada btn san'atlarmzn tarihi...
ite Rfk MelFn kendisini cmerte vakfettii byk ve zorlu
i. Bu mull ereveye vesika yokluundan, bu kadar geni zaman
iinde gayet tabi olarak tesadf edilen boluklardan gelen mklleri
de ilve edersek, bu etinliin derecesi hakknda bir fikir sahibi oluruz.
Bununla beraber, bu zorluk ne kadar byk olursa olsun, onu iimiz-
den birisinin yenmee almas lzmd. Buna sadece ilim yapmak
iin deil, kendi kendimizi renmemiz iin mecburduk. nk btn
o eski zaman eserleri, o rahleler, kitaplar, minyatrler, hallar, kuma-
lar ruhumuzun hakik peyzajlar, dnk varlmzn mtevaz fakat
emsalsiz zenginlikleriydi. Dn, Trk gnnn btn saatlerine kendi
renkli ne'elerini ve felsefelerini katan ve bugnn ou mze salon-
larnda, artk ilemeyen saatlerin ketum ehresiyle zaman ve talihin
deiiklikleri zerinde dnr gibi grnen bu eserlerde rkmzn ta-
rihi gizli bir nabz gibi arpar.
nk Trk ustalar onlarn her motifini kendi san'atlarnda ndir
bir rya gibi tesbit etmeden evvel, Trk kavmi onlar yllarca, hatt
belki asrlarca yaad.
Bu hal, renginin ve naksnn zengin oyununda, btn orta Asya
baharlarnn feyzini tar. Yedi asr evvel ilenen u tahtadan oyulmu
kap, mr ypratc sabrnda Trk ruhunun korkun bir istil ve inhi-
zam karsnda gndelik ilere kapanmakta ne kadar byk bir teselli
bulduunu gsterir ve bir medeniyetin mtecaviz zaman karsnda
alabilecei yksek ve gururlu duruu anlatr.
u tezhibin iinde yakut bir rya gibi kendi stne kvrlan izgi,
narin helezonunu ilk nce Bursa'nn ve Ktahya'nn inilerinde tecr-
be etti. Sonra Trk musik ustalarnn pencereleri d hayata kapanm
odalarda, kendi ilerine gmlerek fledikleri neyde mutlak ve yekpa-
re bir mevsim olmak iin alt ve bu merhalelerde pitikten sonra zen-
gin an'anesiyle bu yazma kitap sahi fesini sslemee geldi. Onun iin
bu tezhbe bakarken bir mimar seyreder, bir musik dinler ve bir mev-
simi hisseder gibi gzn, kulan ve tenin bazlarn beraberce duyarz.
Trk ruhu zaman ve meknn ift bahesinde btn bu eserleri
vcuda getirdi. Onlara kendi kannn tecrbesini alad. Kk bir da-
l, bir iei, bir harfin kvrmn, alelade bir izgi veya mnhniyi, g-
ln krmzsn ve servinin neftisini, emsalsiz sabr ve gzellik akyle
ruhun ve hayatn srlarn ve hikmetlerini alabilecek geni ve yksek
birer sembol yapt ve onlarla bir misafirlik telkki ettii geici hayat-
n ssledi.
KEND KENDMZE DORU
Yazk ki, son zamanlarda biz, btn bu gzelliklerin anahtarlarn
kaybetmi bulunuyoruz. Kendimizden olan her eye gsterdiimiz ka-
ytszlkla balayan, deta mutlak denebilecek bir cehalet bizi bu gzel
an'anelere yabanc yapt. Rfk Mell'n teebbs bu itibarla ok m-
himdir. Ve kitap tamamland gn, zenginliklerimizin bilgisine ok
mhim bir adm atm olacaz.
"Tiirk Tezyn Sanatlari'mn birinci fasikl bir mukaddime ile
eski yaznn mene'i hakknda ok vazh ve gzel bir etd ihtiva eder.
Mukaddime, Trk ve slm san'atlan hakknda umum bir grtr ve
bilhassa slm'da tasvirin memnu oluu meselesini btn vuzuhuyle
anlatr. slm yazsnn mene'ini ve asrlar iinde tekmln anlatan
ksma gelince, burada bu yaznn bedi istiklline kadar geirdii saf-
halar hakknda ok ehemmiyetli malmat vardr. Bilhassa eski harfle-
rin sembolik kymetleri zerinde muharrir bol bol durmutur.
Rfk Mell, bu almasnda bugne kadar tannmayan menba-
lardan istifade etmitir. Binenaleyh kitabn bibliyografyas gayet zen-
gin olduu gibi aynca yeni bulunan birtakm vesikalardan da istifade
edilebileceini muharrirden reniyoruz.
Kitap, heyet-i umumiyesiyle yedi fasikl olacaktr. in ehemmi-
yetini anlatmak iin bu fasikllerin muhteviyatn kitaptan aynen al-
yorum: "Kitabn ikinci cz' yaz nev' ilerini, bunlarn ayr ayr kaide-
lerini, farikalarn ve bu farikalarn mene ve esaslarn; nc, dr-
dnc, beinci cz'ler nak, resim, tasvir, tezhip, cilt, hk, zernin,
gendekr, altn vurma, ta yontma, halclk... gibi san
9
atlara ait malu-
mat; altnc cz, bu sanatlarn levzmtn ve teknik hususiyetlerini
ihtiva edecektir/'
Yedinci cz'de bugn Gzel Sanatlar Akademisi'nin Trk Tezyi-
ni Sanatlar ksmnda hocalk eden zevatn, yani bu san'atlarn en son
ustalarnn tercme-i hl ve eserlerinden bahsedilecektir. Grlyor ki,
Rfk MelFn, Gzel Sanatlar Akademisi mdrnn teklifi zerine
balad i, btn bir milli san'atlar klliytdr. Derhal syleyelim ki,
gen lim, bu ii baarabilmek iin lzm gelen btn meziyetleri h-
izdir. Ayrca da Topkap Saray vesikalarndan ve koleksiyonlarndan
istifade etmenin kolaylna mliktir. Ve bu imkn sayesinde "Enderun
sanatkrlar" isminde ok mhim bir esere de balamtr ki, birincisi-
ni itmam edecektir.
"Trk Tezyini San*atlan" kitab bittii takdirde, sadece Gzel Sa-
natlar Akademisi'nin bu ube talebesi son derece muhta olduklar bir
el kitabna nail olmayacaklar, ayn zamanda eski Trk san
1
atlar hak-
knda ilk defa olarak bu mevzu'un btn erevelerini dolduran ve
meselelerini vuzuhla ortaya atan bir kitap kazanm olacaz. Rfk
Mell'e muvaffakiyetler dilerim.
Cumhuriyet nr. 4940. 15 ubat 1938
RES M V E HEYKEL MZES
ehirlerimizi antlarla sslemek hususunda attmz ilk adm is-
tisna edilecek olursa, bizde u son zamanlardaki sanat hdiselerinin en
mhimi, phesiz, yeni Trk Resim ve Heykel Mzesi'nin almas ol-
mutur. Cumhuriyet hkmeti bu mzeyi kurmakla hereyden evvel,
adeta hak ettii ebediyetten mahrum edilmi, urada burada perian s-
rnen ve gnn birinde kaybolmaa mahkm olan sanat eserlerimize
bir snak bulmu oldu.
imdiye kadar bir mzemiz olmad iin resim tarihimiz telfi
edilemeyecek zararlara uramtr. Yeni Trk resminin balamas bir
asrlk hdisedir. Bu kadar yakn ve ksa bir zaman iinde yazk ki bir-
ok eserler ve hatta isimler bile kaybolmutur. Hamdi Bey ve eker
Ahmed Paa neslinden evvelki nesil, yani asl bu ie balayanlar hak-
knda hemen hi birey bilmiyoruz. Bugn yeni mzemizin salonlarn-
da grdmz ve ruh safiyetini, yaphlarndaki titizlik ve sabr o ka-
dar sevdiimiz birok tablolarn sahihleri mehul olduu gibi, mesel
yukarda zikrettiim Ahmed Paa gibi cidden veld bir sanatkrmzn
da elimizde maalesef pek az eseri mevcuddur.
Eserlerini bizden ziyade tesadfn muhafaza ettii dier ressam-
larmz hakkndaki bilgi ve sevgimiz ise hakikaten acnacak bir halde-
dir. Halbuki bir tablo da, herhangi bir mimar eseri, yahud bir iir kita-
b gibi bir cemiyetin dolaysyla kendi kendini ikrar ettii, kurduu
yksek kymetten yaamak kudretlerini ald kaynaklardandr. Vaka
gen resmimiz henz gelecek zaman iindeki benliimizin ekil alma-
sna yardm edecek mahiyette deildir, fakat ruhumuzun bir merhalesi
olduu da muhakkaktr.
te yeni mze sayesinde biz bu merhale ile her an karlamak
imknn elde etmi bulunuyoruz. Ayrca bu mze ile resim sanat,
memleketimizde imdiye kadar olduu gibi amatrlere mahsus bir i,
zevki sadece ehillerine mahsus yksek cinsten bir imtiyaz olmaktan -
kyor, geni halk tabakasyla temas imknn buluyor. Resmin memle-
kette kklemesi diyebileceimiz bu temastan pek hakl olarak bir ok
eyler bekleyebiliriz. Bunlarn banda yeni yetien nesilde gz terbi-
yesinin ve zevkinin inkiaf gelir.
Biz ve bizden evvelki nesil, sergilerin son senelere mahsus olan
ndir frsatlar bir tarafa braklrsa, ekseriyet itibariyle resim zevkini
kartpostallardan veyahut mektep kitaplarna gemi tarih tablolarn k-
t kopyalarndan aldk. Rengi ilga eden, ekilleri hemen daima yayvan
bir mrekkep lekesi haline koyan ve innn btn plstiini kaldrp
yerinde sadece mevzu dediimiz iskeleti brakan bu hazin glgeler va-
stasyla bu sanatn asl mahiyeti hakknda fikir sahibi olmaa altk.
Bugn yetien nesil ise bir mzede hakik resimle karlaacaktr.
Bununla beraber urasn da syleyelim ki bugnk Resim ve
heykel mzemiz, memleketimizde bu sanatlarn zevk ve terbiyesini
kurmak iin hi de kfi deildir. Hi bir sanat, kendi kendisine yetmez,
bilhassa bizim gibi bu sanatlarn ananesine asrlarca sren bir fasladan
sonra tekrar katlan cemiyetler iin ecneb sanatlarla ok yakndan ve
ok devaml bir ekilde, yani kendi memleketimizde temas etmek l-
zumu vardr.
Binaenaleyh mzemizi ecneb sanatlara ait galerilerle de donat-
mak mecburiyetindeyiz. tiraf edelim, bu epeyce gtr. Bununla be-
raber imdiye kadar kaybedilmi frsatlara acmakla vakit geirmeden
ve muntazam bir programla ie balanlacak olursa pek az zamanda
kopya ve orijinallerden mrekkeb kk, fakat her halde hi yoktan
ok iyi ve fedakrlmz nisbetinde kymetdar bir koleksiyona sahib
olabiliriz.
Yaplacak ey, herkesin aklna gelecek kadar basittir: Evvel, Av-
rupa'nn byk sanat ehirlerinde hemen daima alan sergilere, byk
koleksiyon satlarna itirak etmek suretiyle hkmet tarafndan bu-
gnn ve yakn mazinin bir ok kymetli eserlerini satn almak mm-
REStM VE HEYKEL MZES
kndr. Fakat buna derhal balamamz lzm gelir. nk bugn yaa-
yan ecnebi ressamlarn eserleri daima ufak tefek fedakrlklarla teda-
rik edilebilir, fakat daha geriye doru gittike bu imkn azalr ve da-
ha gerileri iin hi olmazsa bizim mal kuvvetlerimize gre imknsz-
lk halini alr. Zaten zaman getike bu cinsten sanat eserleri yava ya-
va mzelere ve resm messeselere, yahut da ok zengin aile koleksi-
yonlarna mal olduklar iin piyasaya bir daha avdet etmezler. Mesel
bundan 60 sene evvel pekl bir Monet'yi, bir Corot'yu, hatta bir De-
lacroix'y azok kolaylkla tedarik edebilirdik. Keza bundan 30 sene
evvel de bir Cezanne' en msait artlarla bulmamz mmknd. O za-
man byle bir eye teebbs etmediimiz iin bugn mzelerimiz iin
bu ressamlardan veya muasrlarndan eser bulabilmekliimiz ancak
fevkalde bir tesadf meselesidir. Ayni suretle bu gn Paris resim pi-
yasasnda tedarik edebileceimiz bir Gauguin'i, bir Van Gogh'u bun-
dan mesel 30 sene sonra o piyasada bulmak imkn azalacaktr. Me-
sel Derain gibi, Utrillo gibi bugn yaayan sanatkrlarn eserleri iin
de ayni mlhaza vriddir. Bunu bilen komu Balkan memleketleri el-
lerinden geldii kadar bu satlara itirak ediyorlar. Belgrad, Atina ve
Bkre mzelerinde bugnn bir ok sanatkrlarm bulmak mmkn
olduunu, bu mzeleri ziyaret eden ressam arkadalar sylyorlar.
Komularmzn yaptklarn biz niin yapmayalm? Zaten bu
tarzda bir galeri tesisine erge mecbur olduumuza gre buna bir an
evvel balamak, daha zengin olmasn temin etmektir.
Bizim halkmzda resim zevki yoktur ki kendisi ecnebi ressamla-
rnn eserlerini tedarik etsin ve bu suretle memleketimize bu ressamlar
girsin. O halde birok eyler gibi bunu da hkmetten beklemek lzm
gelecektir. Bir kere bu suretle resim al baladktan sonra byk ve
fevkalde tesadflerle de kk koleksiyonumuzu zenginletirmek da-
ima kabildir.
Satlara ve sergilere itirak ederek temin edemeyeceimizi kop-
ya ettirmeliyiz. Bu suretle sadece orijinaline mlik olamayacamz bir
sanat eserinin bir nshasn elde etmi olmakla kalmayz, ayni zaman-
da bir ressammzn yetimesine de yardm etmi oluruz. Her eser bir
derstir. Binaenaleyh sanatkrlarmza aheser kopya ettirmek iin ht-
yar edilecek fedakrlkla, hem onlar daha iyi yetitirmi olmak ve hem
de kendi mzemizi tamamlamak gibi iki trl istifademiz olacaktr.
Zaten bizde sanatkrlarn en byk mahrumiyeti sk sk ecneb sanat-
laryla temas edememeleridir. Doduu memleketten darya kmas
bu kadar g olan bir sanatkr nesli pek az grlmtn
Ayni tarzda mulaj vastasyla kopya, Garp heykeli iin de kabil-
dir. Amerikallar btn Rodin mzesini aynyla al kalplarla memle-
ketlerine nakletmilerdir.
Bu tarzda bir alma 20-30 sene iinde mey vasini verir ve Tr-
kiye'de Trkiye sanatlar hakknda bir fikir verebilecek bir resim ve
heykel mzesinin temelleri atlm olur.
urasn da unutmamaldr ki resim zevkini memlekete yaymak
iin tek bir mze kifayet etmez. imdiden Ankara'da ve Anadolu'nun
byk merkezlerinde ressamlarmzn eserlerinden kk mzecikler
yapmak suretiyle halkmzn ve bilhassa yeni yetimekte olanlarn bu
sanatla en geni surette mnasebetini temin etmemiz lzmdr.
Bir zamanlar rengin neesini en mkemmel surette tatm bir mil-
let olduumuz halde bugn maalesef bunu unutmu grnyoruz. Ya-
kn mazinin ihml ve ztrablarndan gelen bu kayb iyi tasarlanm bir
iki hamle ile telfi etmek daima mmkndr.
Cumhuriyet, 4 ubat 1938, nr. 4932
SANATKRI DA HATIRLAYALIM
Bizde sanat hayatnn garip bir cilvesi vardr. Sanat ve sanatkr-
dan, ok defa yokluunu sylemek, kendimizi bildiimiz veya bilmedi-
imiz, sadece hatrladmz veya iittiimiz baka diyarlar namna k-
tlemek iin sz aarz. Denebilir ki tenkid bizde sanat bir rpda ilga
gibi kendisine en az yakan, hatt bizzat kendisine hayat hakk bile
vermeyen bir vazifenin peindedir. Bunun dnda sanat zerinde ko-
numa ok defa sanatkrn ve sanatn hudutlarn aan bir lf yn olur.
Bu hazin itiyadmz bu sefer Barbaros bidesinde daha iyi gr-
dm. Barbaros bidesi istanbul'da, ok kadir bilici insanlar tarafndan
Trk tarihinin byk hatrasn taziz iin yaplm bir eserdir. kinci
imparatorluk devrinin payitaht, Cumhuriyet Trkiyesinin byk ve ta-
rih ehri, gzel stanbul'u bir mazi hatrasiyle ssleyen bu eserle, Trk
milleti denizcilik tarihinin erefi olan byk Amiralin hatrasn kutla-
makta ne kadar hakl ise, istanbul ehrinin, yatt yere onun bir bide-
sini dikmekte o kadar hakk vardr. Bilhassa denizlerimizi tekrar ken-
dimize atmz bir devirde bu hatrlama kadar mesut bir ey olamaz.
Fakat bir ey unuttuk. Barbaros bidesi, oraya kendi kendisine
gelmemitir. Onu sadece resm makamlar yapm deildir. Oraya diki-
len o figr, tabiatn yaratt insanlar da deildir. Ne Barbaros, ne de
onun hayatn yapan lm dirim destannda yan banda cenk eden,
ayaklarnn ucunda can veren adsz leventler ebed uykularn brakp
oraya kendi kendilerini rekzetmi deildirler. Bu figr, bu he-
yeti umumiyeyi oraya sanatkr dikmitir. sene da yn gibi a-
murla uraan, tabiatta mahpus ekli, insan kafasnn o gzel ocuu-
nu sert maddede arayp bulan, kafasnda nisbet fikriyle tarih e'niye-
ti, byklk hissini birletiren, bunu o topraa, sonra da tunca geiren
sanatkr...
u halde Barbaros bidesi bir sanat eseridir. bidenin alaca
gUnler, stanbul'da bulunamadm. Anadolu iinde zaruri bir yolculuk
yapyordum. stasyonlarda, otel ve kahvelerde, dost evlerindeki tesa-
dflere gre, bu bidenin alacandan ve alndan bahseden gaze-
teleri ancak okuyabildim. Bizzat Mill efin bideyi am olmas H-
disenin ne kadar mesut olduunu gsterir. Bu demektir ki Trk sanat
yeni bir talih ve tarihe giriyor. Milli ef bu ltfuyle yeni balayan bu
sanat, mill varln en z ocuktan arasna koymu oldu. Bu a,
Trk heykeltralnn Trk tarihi namna takdisi idi.
Bu gazetelerin hemen hepsinde Barbaros ant ve Barbaros'un h-
tras canl bir ey gibi yayordu. Bu tamamiyle haklyd. ehir byk
hemehrisini bu vesile ile kutluyordu.
Bu sanat eserini bize hediye eden sanatkrlardan bahseden bir sa-
tr beyhude yere aradm. Hayr. Bir ksm, zm skp rasn aldk-
tan sonra posasn atan adam gibi Barbaros bidesini almlar, sanatk-
r bir tarafa brakmlard. Byk bir ksm ise, sadece al merasimi-
nin peinde idiler. Ve nihayet Barbaros'a ait htralarn tekrar vard.
Halbuki hakikatte Barbaros bidesi stanbul Belediyesinin bir imar ve-
ya terfih pln kadar, Trk denizcilik tarihi kadar Trk sanat tarihini de
alkadar eden bir meseledir.
bidenin kendisinden bahsedilmesi, teferruatyla figrlerin veril-
mesi, hakknda fikirler yrtlmesi ve nihayet sanatkrlarndan bahse-
dilmesi lzmd.
Herkes eline geen Trke kitabn muhteviyatyle ngiliz ansiklo-
pedisinin Barbaros maddesini bir yere toplaynca byk Amiral hak-
knda baz fikirler sahibi olabilir. Gazetelerin bu mhim sanat hdise-
sini ehil kalemlere bir sanat hdisesi gibi yazdrmas lzm gelirdi
Hatt bununla da kalmamal, bu antn etrafnda kendi sanat meselele-
rimizin mnakaas yaplmalyd. Barbaros ant senelerce zevkimize
birey ilve etmeyen ecnebilere meydanlarmz teslim ettikten sonra
nihayet doru yolu bulan bir zihniyetin mahsuldr. Ondaki nisbet Re-
ims veya Frankfurt katedrallerinin, Floransa ve Milano aheserlerinin
nisbet deil, Bursa ve stanbul'u ssliyen eserlerin, Sinan'n, Hayret-
tin'in nisbetidir. yi ve kt, bizim havamzdan gelir, mazimizin, tari-
himizin iinden kar . .
Niin bu vesile ile Trk heykelciliinin mukadderatndan, varsa
-ki vardr- mazisinden, imdiden ok feyizli grnen istikbalinden, di-
er sanatlarmzdan ve nihayet Cumhuriyet devrinde yeniden hz alan
sanat inkiafnn Trk ehirciliine yapaca yardmdan ve artk gzel-
lik mukadderatn kendi elimize almamz lzm gelen ehirlerimizden
bahsedilmesin?
Baka bir memlekette olsa sayfalar dolusu yazlar yazlmas mu-
hakkak olan bu bahisler bir tarafta kalsn, sanatkrlarnn ad bile ge-
miyordu. Matbuat tarafndan sanat byle mi tevik edilir? Bir sanatkr
ne bekler? Senelerce amurun ar gibi srd, yakt elin, bir insan
ban mengene gibi skan fikrin, azapl tereddtn mkfat, herhalde
eserinden bahsedilirken adnn unutulmas deildir. Okuyucularma bu
kk hizmeti ben yapacam. Trk stanbul'da, Trk tarihinin bu b-
yk hatrasn tunca nakleden heykeltra Zht Mridolu ile Hadi'nin
cmert istidadandr.
Seyredenlerin alnn bir Okyanus rzgrnn serinliiyle dolduran
bu tun zafer ryasn, Barbaros'un iinden yetitii rkn z ocuklar
vermitir. Yarnn bu alaca sabahta, titreye titreye antas koltuunda ilk
mektebe giden Beiktal ocuklar arasnda, birisi, gelip geerken sey-
rettii bu heykele bakarak sanat aknn kendisini srdn hisseder ve
kendisini heykele veya resme verirse, sanatkr kaderini alevden bir
gmlek gibi srtna giyerse Trk tarihinin seyrine bir zincir daha ilve
edilecek, bir gelenek daha kurulacak, bir tohum daha yeermi olacak-
tr. Onun iindir ki bu bide ve yurdun her tarafnda az ok grlen, fa-
kat yapanlarnn adlan gerei gibi tekrarlanmayan kardeleri, bugnn
zerinde en ehemmiyetle durulacak mill hdiselerinden biridir.
Unutmayalm ki sanat sevgi ve alka ile geliir.
Ulus, 13 Nisan 1944, nr. 8152
GZEL S ANATLAR AKADEM S SERG S
Birinci makalemde sergisin dier ksmlarnda mevcut hava ile
ark san'atlar ksmnn birbirinden ayrldndan bahsetmitim. ark
tezyini san'atlar ksmnda maziden kalan bir ustaln tekrar yeerme-
e doru olan hareketini gryoruz. Buradaki her ey, btnln
kaybetmi olmakla beraber henz hassasiyeti iimizde yaayan bir me-
deniyet ve zevkin, elinden geldii kadar bugne intibaka alan mah-
sulleridir.
Kendi mahdut sahasnda kalmak artyla, bu san'atlardan phe-
siz ki ok eyler beklenebilir; fakat ne de olsa ok incelmi bir zevk ol-
maktan ileriye geemezler. Dier ubelerde ise i bsbtn bakadr.
Bu ubelerde bugnk hayat ve dn tarznn emrettii bir san'atn
yolunda yryen genlerin eserleri vardr. Bunlar yarnn mimarlar,
ressam ve heykeltralar, tezyinatlar olan genlerdir ve bugnk
mesalerinde, bir cemiyetin kendisini ifade etmek, hayatn tesbit et-
mek iin alyorlar. Mimari-ubesi her sene biraz daha kuvvetleen
almasna devam ediyor.
Bu ubedeki genlerin eserlerini seyrederken bu san'atn memle-
ketimizde ilerlemesi yznden hayatmza gelecek yenilikleri dn-
memek kabil deildir. Ev ve ehir insanolunun en belli bal terbiye-
cileridir.
Bu itibarla hakik bir mimar, btn bir cemiyetin hayatm tanzim
eder, denebilir. Tanzimat'tan beri yaplan kksz yeniliklerin, sakat tec-
rbelerin bozduu Trk ehirciliinin btn mitleri de bu ubededir.
Bu ubenin almasnda en ok sevinilecek taraflardan biri de
onun maziyi anlamak ve renmek hususunda sarfettii gayretin b-
ykldr. Mimar ubesi sivil ve din mimarmizin aheserlerini
imdiye kadar grlmemi bir ciddiyetle tetkik ediyor. Btn dnyann
mal olan bir slba kendi ahsiyetimizin damgasn vurmak iin en
kestirme yol olan bu mesanin tam mey valarn verecei zamanlar ya-
kndr.
Mimar ubesinin bu seneki konkur mevzu*u "inklp mzesi"dir.
Ayrca her mimar manzedinin otel, opera, bro ve apartman, tiyatro gi-
bi cemiyet hayatyla sk surette alkadar mevzu'larda birer vazife pro-
jesi vardr.
Bu eserleri seyrederken bizde resmin tali'i zerinde dnmemek
kabil deildir.
phesiz ki memleketimiz, bilhassa san'at gibi sahalarda sa'yi
hemen derhal refah ile mkfatlandran lkelerden deildir. Bununla
beraber dier san'atlarda alanlara hi olmazsa ilerisi iin mit veren
baz imknlar vardr.
Bir mimar san'atyla hayat arasndaki sk mnasebetten emin
olarak daima bekleyebilir. Keza bir afii veya seramiki memleketin
iktisad faaliyetlerinde kendisini lzumlu klan alma imknlar bu-
labilir. Fakat resim gibi madd hayatta mbrem hi bir rol olmayan ve
btn mitlerini sadece vatandan san'at terbiyesinde ve zevkinde bu-
lan bir san'atn yaratclar iin bu mesele bsbtn baka bir ekle gi-
rer.
Filhakika bizde resim, devletten ve yan resm messeselerden
baka bir mterisi olmayan bir san'at halindedir; zevklerini sanatk-
rn seviyesine ykseltmeye alaca yerde belki ok defa onu sanat-
kra cebre alan birka amatrn mevcudiyeti bu iddiay tekzip et-
mez; onun iindir ki devletin zaten yapmakta olduu himaye eklini
daha geniletmesi ve mesel Rusya'da olduu gibi bir nevi sistem ha-
line getirmesi ok lzumlu bir itir.
Ayrca resim terbiyesinin memlekette kklemesi iin lzm gelen
zarur artlardan da mahrumuz.
Bizde henz bir resim mzesi mevcut olmad gibi ressamlarm-
zn eserlerini tehir edecekleri bir galeri de mevcut deildir. Byle bir
galerinin yaplmas ok g bir ey olmasa gerek. Resim mzesine ge-
lince, bir taraftan ressamlarmza ve onlar yetimezse ecneb kopyac
ressamlara klasik eserleri kopya ettirmek ve dier taraftan da hemen
her byk Avrupa ehrinde ikide bir yaplan koleksiyon satlarna ve
senelik sergilere mteri sfatiyle itirak ederek kk fakat ok fayda-
l bir mze kurmak imkn bizim iin daima mevcuttur.
Bu mzeler ve galerilerledir ki vatandan resim zevki teekkl
eder ve binnetice olarak da resim san*at bizde mterisi sadece devlet
olan bir met halinden kurtularak yava yava cemiyetin canl surette
duyduu bir ihtiya haline girer.
Daha iyiye ve mkemmele doru olan bu tahmin ve mitlerden
sonra Akademi resim talebesi iinde ok ayan- dikkat istidattann bu-
lunduunu syleyelim. Bu iki salonda heykel ubesinin eserleri de
mevcuttur. allf nn "Atatrk" portresi bu ksmn hocalara ait tek ese-
ridir ve ok gzeldir. Ayrca Bedri Rahmi'nin Avrupa konkurunu kaza-
nan bir tablosunu da grmek mmkndr.
Tezynat ubesi bu sene geen seneden daha zengindir. Gayesi
ferdi hayata temil etmek olan bu ubenin muhtelif ksmlarn gezer-
ken, onun hayat ihtiyalarn her sene biraz daha kuvvetle karlamaa
altn gryoruz.
Akcksriz, nr., 1936
GENLERN SERGS VE SANAT MESELELERMZ
I
Malherbe'in, merhum Rahip Bremond'dan beri ok tannan bir
msra' vardr: "Meyvalar, ieklerin (de) va'dini geecek", der. Gali-
ba gzel sanatlarmz yava yava byle bir feyiz devrine giriyor.
Bu sene Ankara'daki yedinci devlet sergisi gerekten artc idi.
Sadece ok gzel eserlerle zengin deildi. stidatlar, anlaylar da bir-
birinden ok ayn idi. Asl zenginlik olan bu mahiyet ve teknik deiik-
lii, bu arama zevki, paletine ve haric leme bu ahs tasarruf -bir y-
n ikinci, nc derecede esere ramen- sergiye bekleyilerimizin
bir mkfat manzaras veriyordu.
Yazk ki tenkidin yokluu yznden bu basandan byk kitle
habersiz kald. Tenkidin yokluu, aydnlarmzn resmimizin seviye-
sine henz erimemesi, yani sanatn hayatmzda henz hakk olan
yeri almam olmas demektir. Hl san'ata, himayesi baz resm ma-
kamlara den bir marifet ubesi diye bakyoruz. Onunla hayatmz
ve zihn faaliyetimiz arasndaki byk ve yaratc mnasebeti ihmal
devrindeyiz.
Yedinci devlet sergisinden aldmz zevki husus sergiler tamam-
lad. stste Oygar galerisinde Zeki Kocamemi'nin, Zeki Faik tzer'in,
Cemal Tollu'nun sergileri ald. imdi de genler ayn galeride resim-
lerim tehir ediyorlar. Gen Trk resmi yorulmadan, bkmadan kendi
varln gsteriyor. tiraf edelim ki halkmz da bu almay iyi kt
besliyor.
Gen ressamlarmz... Yani yalan yirmi bele otuz sularnda olan-
lar. Okuyucu armasn. Tpk Shakespeare'in piyesinde olduu gibi
zaman kanatlann bir daha am. Bundan on sene evvelin genleri im-
di bugnn ustalandr. Artk Zeki Faik'ten, Cemal'den, Ereften, Nu-
rullah'tan bu gnn genleri diye bahsedilemez. Eserlerinin tazelik hak-
k tamamiyle sakl kalmak artyla onlara artk gen denemez. imdi bu
kelimenin bys baka balann etrafnda masal havasn ryor.
Hakikat u k yeni bir neslin karsndayz. eker Ahmed Paa
devrinden beri drdnc sanat neslini idrak ediyoruz. Nesillerin byle
mevsimler gibi birbirini kovalamas beni zmyor, varsn benim nes-
lime artk gen denmesin. Elverir ki hayatn mucizesini devam ettiren-
lerin, ettirecek olanlarn arkamzdan geldiini bilelim. Mesele ebedi
eran snmemesi, daima tutumasdr.
Ressamlarmz bu itibarla mesutturlar; nk daha dn, phe ve
teredddn sisleri iinde sakl olan yeni bir kafile onlarn yolunda y-
rmee balamtr. Yapt iin devam ettiini bilmenin saadeti, mil-
let hayatnn en gzel tarafdr.
Bugnn genleri, Gzel Sanatlar Akademisi'ne bundan sekiz on
sene evvel girip orada sanatlarn renenlerdir. Unutulan teamller,
nizamnameler, bir trl altna son izgisini izemediimiz imknsz-
lklar ve nihayet imknszln bu bahiste ta kendisi olan alt muhare-
be yl, bu genleri danya kmaktan menetmitir. Onun iin bu ser-
gide eserlerini grdnz insanlar, sadece kendi artlanmzla yetien
sanatkrlanmizdr. Memleket iinde ve kendi kazanlarmzla yetiti-
ler. Bizim detlerimiz onlar dourdu. Byk Avrupa resmini sadece
kopyelerinden grdler, btn sanat semasn, le nda bir sema
haritas ezberler gibi olduklar yerde sayarak yetitiler.
Fakat, yanlz bir defa iin kalmak art ve dileiyle tecrbe hi de
fena olmad. Memleketimizde yetien bu genlerin karsnda bunu an-
lyoruz. Resmimiz hangi merhalededir, bunu bildik.
Vaka Garp'la, yani byk mzelerle, asrn z sahibi olan ustalar-
la ve onlarn etrafnda, onlarn havasyla genilemi, nizamn bulmu
sanat hayat ile temasn yokluunu bu genlerde duymamak kabil de-
ildir. Her eyden vazgeelim; hepsinde uzletin basks var. Nasl de-
mel i, deta bir ihtibas iindeler. Byk Garp sanatkrlarm yakndan
grmemi olmalarnn verdii bir nevi rkeklik fralarn deta tutu-
yor gibi. O kadar ki kendilerini tam vermekten ekiniyorlar.
Bugn Nuri adyla tandmz yaradl mucizesini, iki defa De-
raine ile konuturun, ay Matisse ve Bonnard'la kalsn, Louvre ve
Uffici mzesini gezsin, doya doya Cezanne', Rembrandt' grsn, 15
inci asr talya's dediimiz o mcevher yamuruna alt ay tutulsun, sel
halinde aydnlk iliklerine kadar ilesin, elbette ki Nuri' nin peyzajlar,
o skt musiksi, bize bu temaslardan bir fecr-i imal gibi zengin, a-
rtc ve sadece tabiatst infilk halinde dnecektir. Bu hepsi iin
Ferruh, Fethi, Fuat, Mmtaz iin de byledir
Bunu bir sz gelii olarak yazmyorum. Sz isteyerek buraya ge-
tirdim. Resmimizin en mhim meselesini aklamak istiyorum. Bu
genlere aabeylerinin hayatlarna kansan frsat vermei dnmemiz
lzm. Adm banda karlanna kan imknszla ramen onlar Avru-
pa'da alabil m ilerdi. Ne kadar? 1928 veya 1930 senesinde stan-
bul'dan Paris'e gnderilen bir sanat talebesi sene sonra mukavele
icab anlyordu; halbuki bu senede bu genler, ancak gidecekleri
yolu seebilirler ve birka adm atabilirlerdi. Sanat yolu, turistik otomo-
bil caddesi gibi her trl iaretiyle, beyaz izgi ve renkli fenerleriyle ilk
hamlede seilmesi mmkn bir yol deildir. stidat sahibi, her frsatta
artmaya alr; annesini maaza vitrinleri nne eke eke dolat-
ran ocua benzer. Fakat ne olsa, yine gittiler; ve gittikleri iin biz ka-
zandk! Byk ve kaliteli resmi tandk. Yldz kervanna kartk.
Bundan on be sene evvel resmimizde bir Byk Saim vard. Sa-
im hl vardr. Fakat ne yazk ki onun iin beslenen mitler, henz
domam bir ocuun evvelden konulmu ad gibi duruyorlar. nk
gidemedi.
Genlerin sergisini gezerken bu artc istidatlarn byk resimle
karlaacaktan zaman kazanacaklar eyleri dnmemek kabil deil.
Hayr, gzel sanatlara tam imkn vermek istiyorsak, genlerimize
ve btn sanatkrlarmza Garb'n kaplarn amalyz. Eitim Bakan-
l gndersin, parti gndersin, Dileri Bakanl gndersin, husus
sergiler alsn, burslar konulsun. Fakat genlerimiz gitsin. Milletlera-
rast sanat ailesinin iine katlsnlar. Bnnun iin elden geleni ve gelme-
yeni yapmalyz. Krk, elli sanatkrmz yetitirmek iin senede yap-
lacak azam bir milyon lira masraf israf deildir. Belki ekonominin en
bydr. Diimizden trnamzdan arttrmaa mecbur olsak bile
bunu yapmaa mecburuz. Tpk Ankara ve istanbul'da balamak ze-
re byk vilyet merkezlerinde birer sanat galerisi amaa mecbur ol-
duumuz gibi. Tpk her sene devaml ekilde i gren heyetler vasta-
syla byk merkezlerden sanat eserleri almaa ve bylece byk bir
resim ve heykel mzesinin temelini atmaa mecbur olduumuz gibi.
Avrupa'da iyi kt bir sanat tarihini takip edecek derecede mzesi ol-
mayan mhim ehirler, sanrm ki yalnz stanbul'la Ankara'dr. Hal-
buki stanbul mzesi kadm dnya sanatnn en mhim hazinesidir. Ni-
in tek kanatl kalmal?
Tanzimat bu ii yapmad. Bunun iin yz sene geciktik. Tpk
konservatuarda olduu gibi.
Sonra ne oldu? Amaa mecbur olduk. htiya unutmakla, ihmal-
le ortadan kaybolmaz ki! Ve atmzdan birka sene sonra anladk ki
opera denen ey bir mucize deildir. Yirmi sene sonra, belki daha ev-
vel duaya sahnelerinde alklanacaz.
Sanat iin, fikir hayat iin geirilen her tereddt ac bir kayptr,
nk her geen zaman bir misli daha geri kalmakla deriz.
Bazan dnrm: Bizde rahat ve mreffeh ekilde seyahat imk-
n bulanlarn ka bylesi bir imkna hakikaten muhtatr? Romatizma-
l ihtiyarlar ve nevrastenik kadnlarmz iin kfi derecede lcalarmz
var; iini bilen terzi, berber, manikr dkknlarmz var. araplarmz
hi de fena deil; hatt elencesi kt olmakla beraber plajlarmz Cte
d'Azure'den aa deil. Fakat Rembrandt' mz yok, Rubens'imiz yok,
Leonard, Titien yok, Correge yok, Pietro Delia Francesca yalnz tal-
ya'da grlebilir, Eyck ve Degas'lan seyretmenin, Delacroix'nin ve
Ingres'in dersini almann yegne aresi, Paris'te onlarn eserlerini gr-
mektir. Hepsini ne diye sayalm? Byk resim ve heykel dardadr. Ve
biz bu sanatlar yeni reniyoruz. Bu, hayal kurmaa hi de msait ol-
mayan bir hakikattin Hem de en riyazi cinsinden. Hayal, tek mtehas-
ssla dnya sanatn memleketimize getirdiimize inanmaktr.
imdi bu satrlar yazarken hayatmda en ok zldm saatler-
den birini hatrlyorum: Bundan drt be sene evvel, Beyolu'nda k-
k bk kahvede iki talebemle beraber oturmutuk. Genler bana o gn-
lerde alm olan gen Fransz ressamlarnn sergisinden bahsediyor-
lar, mzesiz resim yapmann gln yana yakla anlatyorlard.
eriye tandm ve oktan beri grmediim bir ahbabm geldi. Onu
Ankara'daki hocalm senelerinde tanrdm. Her gece birka dostuyla
stanbul pastahanesine, sinema dn urar ve Fransz sefarethanesi-
nin ba as ile, Fransz mutfana ve Msy Pierre Beoit'n roman-
larna dair enterasan konumalar yapard. Koltuunun altnda ise dai-
ma, hemen iki haftada bir, cildini deitirmei unutmad Proust ta-
rd. Masamza oturdu. Yanmdaki uzun sal, zayf, elbisesi boya le-
keleriyle kirli delikanllara yle bir glmsedikten sonra Avrupa'dan
yeni dndn, ok gzel eyler getirdiini syledi. BirZurbaran, iki
Greco elde etmi, hatt bir de kk Goya's varm.
Gelirken Paris'ten de bir Modigliani ile kk bir Matisse alm,
bir ka da deersiz Friesz'i varm. "Acaip eyler moner, bir tanesini
bir kadna hediye ettim: epate oldu... Galiba yarn buluacaz..."
O konuurken ben, btn gnn Akademi'nin ktphanesinde,
bin trl bask hatalar iindeki alelade kopyelerden sanatn etin sr-
rn zmee alan, bir Detain'i, bir Bonnard' yakndan grmek iin
mrnn yansn vermee hazr olduklarn yakndan bildiim talebe-
lerimin yzne bakmamak iin bam muttasl yere eiyordum. Brug-
he, Bruttelle, Escurial, Fransz as ve Velasquez spanyas, Friesz ile
elde edilen kadn ve garsoniyer demee yarayan sanat eyas...
Hayr, asl seyahat imknlann sanatkarlarmza, bizi kendimize
ve dnyaya tantacak olanlara vermeliyiz. nk asl yaatacak olan
sanattr.
nsanolunun garip bir hasleti vardr. Ala raz olur; fakat ah-
siyetinin ve talihinin yarda kalmasna raz olmaz. Yetiebileceini bi-
len bir sanatkr yetimezse zdrap eker, kendisini ve etrafn zehirler.
Sanat heyecan tersine evrilmeye grsn.
phesiz ki sanatkrlarmz fakir bir milletin ocuu olduklarn,
bulunduumuz yapc devirde bir yn imknszlk iinde rpnd-
mz, iki asrlk bir mazi seyyi'esinin hesabm dediimizi, hlsa an-
cak yirmi senenin iinde hayatmza dUzen vermee altmz, bu-
na ramen sanatn her vakit n plnda dnldn biliyorlar.
Fakat kendi kudretlerini de biliyorlar; bu memleketin ekonomisi-
ne henz almam bir liman gibi, ilenilmeyen bir maden gibi dahil
olduklarn da biliyorlar. lerinde btn bir kudret alyor. Bu kudret
ya darya kacak, ya kendilerini olduu yerde boacaktr. Halbuki
zengin olmadmz hepimiz biliyoruz.
Fransa ykld zaman, vatan urunda alanlar, sanatkrlarm,
irlerini, romanclarn, musikiinaslarn hatrladlar. Hemen hepsi
Courbet'yi, Corot'yi, Chardin'i, Verlaine'i, Racine*i yetitirmi bir
millet olduklarn sylyorlar ve bunu dndke zeknn lm ye-
neceine inanyorlar. Gide ile Andre Maurois, Supervielle ve Valery
Larbaud ile Aragon burada birleiyorlard.
Hemen her mecmuada, her gazetede Fransz dilinden, Fransz sa-
natndan bahsedildi. Hakikat de bu idi; Fransa'nn cesedi ineniyor-
du. Hakik Fransa insanln hafzasnda idi. Ona hi kimse dokuna-
mazd. O usuz bucaksz bir zamanda devam etmi bir rd.
italya'da da ayn ey olmad m? Hl bu millete sanat ve sanat-
krlar iin hrmet edilmiyor mu? ispanya Velasquez'in ve Cervan-
tes'in memleketi olduu iin mevcuttur.
Biz ac mtareke senelerinde mazideki eserlerimize nasl sarl-
mtk! Trk mimarisine behemehal tahakkuk edecek bir istikbal mj-
decisi gibi bakyorduk. Hakl idik; nk onlar yaadmzn delilleri
idi. istikbalimizin kefilleri idi. Hakikatte mimarisiyle, musksiyle, i-
iri ile yaayan bir millet olduumuz iin klcmz o kadar keskin oldu.
Bunlar genlerimize yetimek frsatn behemehal vermemiz l-
zm geldiini hatrlatmak iin sylyorum.
imdiye kadar devlet ve parti gzel sanatlar iin en lzumlu ey-
leri yapt. Fakat imdi resmimize ve heykeltralmza, btn gzel
sanatlarmza baka bir gzle bakmamz devri geldi. Artk bu sanatlar,
ne olacan bilmediimiz birer mit halinden ktlar.
imdi en kesin tedbirleri almak artyla onlar birka sene iinde
milletleraras seviyeye karmak ana geldik. Ve elbette ki Cumhuri-
yet hkmeti bunu yapacaktr.
Hakikat u ki aramzda byk adamlar var; ve arkalarndan onlar
kadar kuvvetli ve byk olanlar geliyor.
Dn sergilerine gittiim genler, be sene Avrupa'da kalrlarsa ol*
(hklarndan ok baka olurlar. Bir Zht Mridolu, bir Zeki Faik
zer, bir Eref senelik bir dar hayatnda, baka hi bir are ile ya-
pamayacamz ekilde bizi dnyaya tantrlar. Hatta daha byn
yaparlar. Bize bizi aarlar. Yanl fikirler bizi elmesin; bir cemaate ru-
hunu veren sanatkrdr, sanatkr ilve eder, sanatkr tamamlar, sanat-
kr yaratr. Byk realite, fikir ve sanattr.
Tolsto'dur, Racine'dir, Dostoevsky'dir, Dickens'dir, Yahya Ke-
mal'dir, Fuzul'dir, Shakespeare'dir. artc Yunan dnyas yirmi is-
min birbiri arkasndan sralanmas ile domu bir dnyadr. Bizim b-
yk realiteler sandmz eyler zaman iinde byk ryalarn birbiri-
ne eklenmesidir. Gerisi sadece edebiyattr.
Sanatkrlarmza her trl eyi yapmaktan ekinmemek zaman
geldi. Bir hakikat varsa o da udur: Dnyann en istidatl milletlerinden
biriyiz. Dn grdm resim sergisi, bu istidadn ok gzel bir ifadesi-
dir. Devlet, bu istidattan yetitirmek iin ok ey yapt. Bu da ikinci ha-
kikattir. Bugn memleketin her seviyesinden ve her toprandan yetien
gen, iindeki ilhi kvlcm bize tantmak imknna sahiptir. imdi bu
imknlarn varabilecekleri bu'utlara varmasn temin lzmdr.
Bu kadar heyecanl konumamn sebebi, bu genlerin yetimele-
rini yakndan bildiim iindir. Onlar talebemdir. Beni tanmayanlar
"Hamdi, talebelerini ve dostlarn methediyor" diyecekler. Varsn de-
sinler. Ben de derim ki "Ne yapaym? Benim, istidatl insanlarla dost
olmak gibi bir mazhariyetim vardr. Hocam Yahya Kemal'di. Bu maz-
hariyet Zeki'yi, Mmtaz', Selim'i* Sadi'yi, Fuad' bana ocuk dene-
cek yalarda tanmak ve onlara hizmet etmee almak frsatn verdi.
Byle olduu iin istidatlarn inkr m edeyim? Haklarn m yiye-
yim? Gzelliinden bahsedilince utanan gen kz gibi arkadalarmn
istidadndan mahcup mu olaym?"
Avni'nin resimleri gerek bir mkemmeliyet iinde. Fras im-
diden usta bir fradr. Semesini biliyor. Tabiata kendisine mahsus bir
bak var diyeceim geliyor. Biraz avna atlan ku gibi bakyor, sev-
mekten ziyade tasarruf etmek istiyor. Fakat bakyor ve gryor. Fakat
eyann vasflarm silmiyor. Ona hrmet ediyor. "Okuyan kadncn en
basit kontrastlarla elde edilmi gzellii gibi, kk "Karacaahmet"
peyzajnn demir leblebi tecridi hep bu kudretin ifadesi. Arada daha
hazl, daha eyann gzelliine kendisini brakm olduu eserler de
var. Erefe ok yaklat karl peyzaj, bir sokak, iki ev ve bir ka
yolcu ile birdenbire fethediverdii stanbul soka gibi. ki numaral
peyzajda masmavi bir gk, insan bir obsesiyon gibi yakalyor.
Ferruh'un daha az usta, fakat daha ok masall bir sanat var. "M-
sr bayram", bizde yerli hayat iin sylenmi en gzel iirlerden biri-
dir. Yazk ki tablonun eb'ad bu kadar geni bir hayat sahnesini iine
almakta glk ekiyor. Plnlar karyor, fakat sanatn gndelik
hayat ne kadar deitiriyor! Ferruh, bir gfte bezemekte daha bol ve
cmert olacaktr. nk renk anlayyla domu. Karanfilli ve pipoiu
natrmortu daha salam, kurulu gzel. Eya sathtan konumuyor.
Bizimle birlemek isteyen bir dili var. Paleti kendisine yeni ufuk-
lar aradn gsteriyor; ben de onun gibi dnyorum; M. Degas'dan
renecek ok ey var. Fakat siyah beyazlarnda hepsinden ayn. Bir
masal syler gibi baz eyler anlatyor.
Fethi'nin beyaz siyahlan daha usta. Daha hikayeci. Belli ki insan
kaderiyle ilgili bir ruhu var. Hele yanyana, konumadan, birbirini gr-
meden oturmu adam ayn ciltte ayn hikye gibi. Hepsi kendi
iinde, kendi talihinde mahpus.
Baka baka zamanlan sayyorlar. "Gece yolculan" da yle. Fakat
asl gzel ve byk eserleri, bu hikyelerden, oya ii peyzaj litografile-
rinden kt zaman, resim yapt zaman kendi llerini alyor. Fet-
hi'de iyi renk anlay, eyay cendere iine sokmayan bir desen var.
Sonra durmasn, dnmesini biliyor. Belki ileride byk portrecileri-
mizden olacak. nk insana dandan bakmyor. Talihiyle anlatyor.
"Balo" tablosu iin byk bir ey denemez. Fakat atmosfer sahibi oldu-
u muhakkak. Hlsa daha imdiden her yanndan kuvvet fkryor.
Fuat 1 zer, natrmortlarnda ok salam bir tekniin peinde yr-
yor. Mevzuunu gletirmesini deta seviyor gibi. Bu benim houma
gidiyor. Ar ara dekoratife kayor; fakat bu paletinden geliyor. Ak
renkleri seviyor; valr aray baka trl. Onun iin isterse ok zarif
olabilir; tabi kalitelerinden hi kaybetmemek artyla. "Balksn
bilhassa bunun iin sevdim. Bir gn onu ok geni ufuklarda greceiz.
Turgut Belge arkadalarndan daha durgun. Fakat byk resmin
peinde. lks ile arasnda bir parmak kadar bir yer, syrlacak bir k-
k perde var. Peyzajlar henz frna girmemi seramik ileri gibi bu
hamleyi bekliyor. Onda eskiden "isabet" dediimiz ey var. Sonra ken-
disine has diyebileceim bir vekan, skneti var ki en gzel, en hlis
madenlerdendir.
Mmtaz, ii ve ii hayatn teganni etmek istiyor. Sanatkrdan
daha ok alan anlayacak var mdr? En aristokrat yetieni, en m-
cerret dneni dahi iin ve alann kardeidir. Galiba Albert Thiba-
udet, Mallarme'nin fotoraflerinden bahsederken, bu irler irini,
mcerret hlyalar prensini en iyi ananesinde Fransz zenaatkrna ben-
zetir. Titiz ii, sanatkrn en saf modelidir.
Mmtaz'n bunu bir saha olarak almas houma gidiyor. Yalnz
daha neeli olsun derim. "Saatler ve ler", bandan beri sanatn en
gzel mevzuudur. Fakat i evk ve nee verir; bu neeyi Mmtaz'n bi-
ze bir gn bir srmal elbise gibi giydireceine eminim. br eserlerin-
de azla kanaat ettii iin daha olgun grnyor. Herhalde o da g ola-
n seviyor.
Genlerin en kuvvetlisini, en tatl lokmay sona saklayan ocuk-
lar gibi sona sakladm. Byk natrmortu, yanyana konmu iki kahval-
t masas ve zerindekiler, daha imdiden resmimizde bu gen adamn
nasl bir mevsim olduunu gsteriyor. Bu kk tabloda ne kadar ara-
trma, ne sakin emekler var! Fakat ne kadar rahat konuuyor! Eya na-
sl bir emniyet havas iinde insan hayatna girmi olmaktan mesuttur
ve bu emniyet seyirciyi nasl zaptediyor! Hatrma, bir ngiliz roman-
YAADIIM GtBt
m bitiren masa stndeki kk esterfld ba geldi. Bu bir yaama
trks. Ancak bylesi eserlerde eyann hayatmza girdikten sonra
iyilik seven bir peri ehresini takndn anlarz. plak duvar ve fakir
eya... Fakat yaratc ruh hepsini henz kanatlanm bir zmrdanka
haline sokuyor.
Nuri'nin resmi, rehbersiz, pusulasz, kendi kendine ne seyahatler
yapm, ne limanlar bulmu, Braque'i kendi kendisine kefetmi, der-
sini alm. Byk kadn portresi daha baka ekilde gzel. Fakat hep
sini saymal m? Zaten ne diye genlerden byle teker teker bahsettim?
Bu bir hakszlk deil mi? Okuyucuya fenalk ettim gibi geliyor. Daha
iyisi gidin grn. Bu ocuklarmzn zaferidir ve bizim yaama hccet-
lerimizden biridir.
Bu memleketin ne parlak, ne velt, ne yaratc istidatlara gebe ol-
duunu, bu sergi yarm saatte insana retebilir.
Tasvir. 27 Ma r t 1946, m*. 358
BR RESM SERGSNDE
Eyboullan'nn byk bir meziyetleri var: Atmosfer yaratmas-
n biliyorlar. Bu demektir ki tablolarnda insan, eya, manzara tek ba-
larna grnmezler, kendi etraflaryla, husus havalanyla d grn-
leri insann iinde devam ettiren ve bizi muayyen bir objede bazan ok
uzaklara, derinlere tayan bir nevi srla bu esere girerler. Bu gen ada-
mn ad -byk bir istidad olan ve kocasn baz taraflarda tamamlayan,
yani eksiklerini verdii mukayese imkniyle iyice meydana karan
eiyle beraber- aramzda duyulduundan beri kinatmzn biraz daha
genilediini, hi olmazsa bize en yakn eylerin baka bir mn ka-
zandn kim inkr edebilir? Onlarn fras sayesinde eyann grn-
meyen taraflar bizim iin aydnland; dmzda yaayan birok eyler
iimize kayd; benliimize yapt.
Bir aa, aa olarak gzel, byk, din veya clz olabilir.
San'ata da bu vasflardan biri veya bir ou ile girer. Hatt sanatkr da-
ha ileriye gider. Ona izaf bir ruh verir, bir sembol yapar. aydnln-
da onu olduundan ok daha geni aksettirir; fani varln deimez
bir hakikat yapar. Fakat bazan aa, gene aa kalmakla beraber, aa-
lktan kar. Bir fikir de olmaz. Sadece bizim olan bir ruh haleti, yaa-
dmz bir zaman olur. O vakit san* atn teknik, hner gibi merhalele-
rini atlam oluruz. Daha derine ineriz. Resim de az ok resim olmak-
tan kar. Musik, iir, masal gibi bir ey, bir nevi by olur. Bedri Ey-
bolu'nda bu hal var.
O mevzu* unu ldrerek tablolarna geirmiyor. ten gdlen bir
mkemmelliin peinde onu deitirip yksek bir leme de nakletmiyor.
Bir nevi zihn, yahud ruh "vivisection" yapyor. Tablolarna ko-
nu olarak ald eyleri acayib bir tahlilde kendisiyle birletiriyor. Or-
taya masa-insan, aa-insan, manzara-insan kyor. Portre yapama-
masnn sebebi de bu olsa gerek. Dikkat ettim, tuvaline den her in-
san ehresi ressamn kendisine benziyor. izgilerle deil. Btn ben-
zeme kanunlarnn dnda kalm garib bir halle. Bedri'nin gzyle
gryor. Bedri'nin burnuyla kokluyorlar sanki.
Onun iindir ki resimlerini seyrederken kendi kendisini iinden an-
latt bir masala kaptrm bir ocuun karsndaym vehmini duyarm.
Bunu Eren iin syleyemem. nk o daha ressam. Muhayyelesi
parmaklarna daha ok bal. Sonra onda ekiller leminin bilgisi, yan-
l syledim, sevgisi yar. Mevzu'unun karsna geince, "da!, bende
birleirsin" demiyor. "Seni byle bulmaktan memnunum, byle kal"
diyor. Onun iindir ki Eren daha mkemmel, daha salam grnyor.
Mimar yapamad zaman dahi hi olmazsa salam, rahat bir mobilye
hissini veriyor. Bedri'de ise tam aksine. Adeta ocuk gibi. Karsnda-
ki elmay, grnen tarafndan resmederken, acaba arkas, grmediim
taraf nasl diye merak ediyor ve bunu merak eder etmez elma hakkn-
da btn bildiklerini unutuyor. Adeta aryor. Ortaya renk, grn,
bir yn eksik, yanl elma kyor. Tek bir motifin deimesinden do-
an bir yn musik cmlesi gibi bir ey.
Eren belli ki kocasndan rahat alyor. Fras ve paleti emrine
tbi. Tabiat karsnda hi sastmyor. Realiteyi yakndan kavryor.
Bunda kadn olmann hissesi de var. Romanclarda dikkat ettim. Kadn
romanclar yaratltan realist oluyorlar; bir fikirle kendilerini kurarak
deil. nk realiteye katlanabiliyorlar. Belki de kendilerini hayat kar-
snda zaptedebildikleri, muayyen erevelerde hapsedebildikleri iin
meden kadn ve hatt kendine hkim olmak terbiyesi bir insiyak hali-
ne geldii iin. Bu yzdendir ki Eren daha "bitmi eser" hissini veri-
yor. Ve gene bu yzdendir ki bize daha eksik grnyor. nk o res-
min kemaline doru gitmee alyor. Varlan noktalan bildiimiz iin
"daha var..." diyoruz.
Fakat tabloyu ne kadar salam kuruyor. I ne kadar iyi idare
ediyor! Belki de souk tonlara olan muhabbeti -bu imdilik bizde bir
modadr- onu fazla renk israfndan alkoyuyor. Her ey lzm olduu
kadar. Tablolarnda mizacn deil, san
9
atn gryoruz.
Boaz peyzajlarnda, hapsettii gl kokusunu ancak taran, etra-
fndaki havaya yle bir yaldz bulants getirmekle kalan o billur mah-
fazlarn hali var. Bir ey sakladklarn adeta gstermeyecek kadar ken-
di kendileriyle, kendileri iin mevcud. Bilhassa benim pek sevdiim
"Beylerbeyi camiT'de byle. Bu tablonun ahengine armamak kabil
deildir. Ferah, geni ve salam.
Bu sanatkrdan bahsederken izgisini vmeden geilmez. Zaten
onun san'at izgiye dayanan bir san'attr. Bu sergideki "Eski zaman
elbisesi giymi kadn" portresi ise bu izgi kudretinin sadece zarafet
olduu eserdir, insana Anadolu'yu grm bir Pisanello hissini veren
bu resmi evvelden tanrm.
Eren'i bir gl fidanna gtren almalar, desenleri, eskizleri,
hepsini grdm. Hangi oyunlarla bu ehrzd'a eritiini biliyorum.
Eren de tabiate ok tasarruf ediyor. Resim her eyden evvel zekya ait
bir itir. Dnn ressamlar darda grdklerini atlyeye tarlard.
Bugnkler atlyede bulduklarn gne altna tayorlar. Arada dei-
en pek az ey vardr. Siyah ve erguvan renklerin iinde bir tavus gi-
bi szlen bu gzel kadn, kendisini bu mkemmeliyete gtren, bir
ehre, bir eda ve bir yn kuma bu kadar gzel bir musik yapan, on-
dan adeta sknet halinde bir raks karan btn o tecrbeleri tablo ile
karlar karlamaz unutuyoruz.
unu da syleyeyim ki Eren baka eserlerinde hi de sadece zarif
olmak niyetinde deildir. Daha ziyade kudretli, boum boum, yum-
ruk gibi kapal ekillerin peindedir. Onun iin peyzajlar, etdleri, de-
senleri arasnda bu eseri bir menuet gibi hafif duruyor.
Eren'in kuvvetli olduu noktalar, Bedri'nin zayf olduu noktalar-
dr. O frasna kan s kadar hkim deil. Tabiatle karlama onu ar-
tyor. Renk ve k zerine bir i gibi dyor. Hatt iyi grmesine m-
ni oluyor. Daima sallanan bir billur vze gibi her ey onda ihtizaz ha-
linde. ok defa yaptm bozuyor. Eren'in ll paletini, inasn on-
da arayamayz. Garib bir bolluk iinde, bir mevsim bolluu iinde etra-
f renge bouyor. Eyay uykusunda yakalayamyor. Kendi iinin grl-
ts ile uyandryor. Parmaklarnda yaldzl bir ey var, her dokunduu-
na onu geiriyor, bir masal, bir rya yapyor. Sonra ok ey biliyor ve
hepsini birden hatrlyor. En ayr tecrbeleri birbirine kartryor: Uzun
ve maraz bir irsiyeti tek bir hareketindeki tezadlarda meydana karan
o girift, acayib ve ykl mizalar gibi bir yn olpalk iinde. Fakat
bu olpalk, bu acemilik, belki onun en gzel tarafdr.
Bu tablolarda ka medeniyet birbiriyle sarma dola olmu va-
yor! ok sevdii halk san'atlar ile Bedri burada birleir. Nasl bug-
nn masal, dnn en atk kal bilgileri ise, nasl bugn basit bir ha-
l ve kilim ss gibi grdmz bir motifte stste birka medeniyet
ve bir yn itikad toplanmsa, onun bu henz tomurcuklanm, sert ve
kapal bahar hali de ylece kendinden evvel yaplm bir yn tecr-
benin terkibidir.
Bazan birbirine kansan bu teknikler aynlr, tek bana kalrlar.
Burada geni fresk izgileriyle yaplm bir resim bulursunuz, tedeki
karakalem aa gvdesi size kvnm kvrm bir oya sabrn, daha yan-
banda i ve tezad halinde bir yn renk, eski halk san'atlarn verir.
Hal deseni, yastk ileri, her nevi halk motifi, Japon lakelerinin o ne-
fis ve prltl, yaprak yaprak tecridi, primitif resim, rnesans kompo-
zisyonu, Cezanne tahlili, hepsi vardr. Fakat hepsinin stnde, eski bir
simyagerin eline geen her eyi altn haline eviren, eyann nizamm
altst eden potas gibi Bedri'nin mizac, bir sensualiteyi, madde ile sar-
ma dola bir panteizm haline koyan ruhu, en allm eylere bir i-
mal fecrine bakar gibi hayran olan hayat itihas vardr.
Resim mi? Daha ziyade bir by, fakat resim tekniini kullanan
bir by. Bir san'at olmak iin belki ok ahs. Anlatt eyler bazan
sadece kendisinin lgatiyle konuuyor. Fakat gzel ve srkleyici.
Bu eserde tesadfn de mhim bir hissesi var. nk Bedri l-
zumsuzu, yanl, doutan eksii, tabiat d olan atmay bilmez. Ak-
sine olarak zerinde durur. Kendisinden bir eyler dourmasn bekler.
Gnn birinde bu srar mkfatn verir. Mrekkep lekesini andran bir
renk paras, bize yldzlardan haber getiren bir uurtma olur, tahta ile
izilmi krmz ve kaln bir elif, dallan mercan ve yakut ykl bir aa
haline girer.
Fakat bu onun fantezi tarafdr. San
9
atnn asl srr grdn ya-
amasnda, renkli ve canl hereyi sevmesindedir. Bazan byk resme
kanad aar. O zaman hayal bir lem balar. orum seyahatinin mahsul-
leri olan tablolar gibi. Bu eskizlerdeki insanlar bizimle muasr mdr?
Byle bir topluluk bugn var mdr? Bu davul, zurnalar, bu abalarnn
iinde vakur ve heybetli melmi erkekler, bu sadece srma giyinmi
kadnlar, arkalarndaki talih kadar ykl gkyz, bunlar bir ncil'den,
bir Tevrat'tan m, yoksa bir peri masalndan m geldiler? Muhakkak ki
o her grdn deitiriyor. imdilik sadece bir eskizini grdmz
"Hamam zl" de byle. Vaka kk ls iinde ve acele yapl-
masnda henz scak suyun hazl tembelliini, duvarlara bile geen o
yumuatc rpermeyi, bu baygn ve uultulu mahremiyette biraz evvel
kesilip de slak imen stne ylm zambaklara benzeyen vcudlarn
gzelliini vermekten ok uzaktr. Fakat bu halinde dahi muhayyilenin
konusunu iyiden iyiye benimsedii muhakkak. Belli ki Bedri buu ile
ykl havada bakr tasn slak mermere arpn iinde duymu. Bu es-
kize bakarken hatrma hep Yahya Kemal'in yarm kald iin insana
kadm bir kabartma hissini veren o gzel genlik iirini, muasr iirin
Pompei hamamlarnda grd ryann aksi olan msralar, Trkenin
ltin sarahatyle kaynat inkraz manzumesi geldi.
Bugnk imknlarla bir ressamn tek bana bitiremeyecei bu
esere mesud bir sipariin bitmek imknn vermesini ne kadar isterdim!
Btn bunlar onun san'atnda bir nizamn bulunduunu gsteriyor.
Garib bir nizam. Bu perhizkr adamda, talkatini ve mantn sarho-
luk zamanlarnda bulan baz ruhlarn hususiyeti var. Denebilir ki, niza-
m, d lemle ilk temasta kendinden gemek, etrafndaki renk ve k-
ta son atomuna kadar eriyip kaybolmaktr.
Yukarda Bedri'den bahsederken hayat itihasndan ve sevgisin-
den bahsetmitim. Bu ressamn devriyle birletii byk noktalardan
biridir. zerinde durulmaa deer.
Bence bu mterek vasf iki mhim sebebe dayanr:
Bunlardan birisi bugnn san'atnn halka, halk hayatna, halk
kaynaklarna gittike daha fazla almasdr. Nerede ve hangi artlar
iinde olursa olsun, halkn hayat daima ne'elidir. Elenceli taraf bu-
lur. Hayatn ykn srtnda tad iin kendisini dinlendirmeyi de
bilir. Sonra beraber, kitle halinde yaar. San'at da byledir.
Onun iin kendisine gitmek zahmetini gsteren sanatkrlar ok
defa neesiyle yakalar. Muzlim spanyol dehs bile sokaa knca bir
enlik manzaras alr. Onun iin gndelik hayat ressamlarnda daima
eyay ve hayat terennm eden bir taraf vardr. Kald ki bugnn sa-
natkr sade halkn hayatna bakmakla kalmyor. Halk san'atlar da ona
tesir ediyor. Halk bir mekteb gibi deilse bile bir kaynak gibi alyor-
lar. Bedri bunlardan biridir. Baz resimlerindeki mizah izgisi, bu re-
simlerin bir ok hususiyetleri, ton zdlklar, baz cesaretler baz irtica-
l izgiler gibi biraz da bu taraftan gelir.
uras muhakkaktr ki Bedri stanbul'u ve stanbul'un hayatn
seviyor. Karpuz kavun sergileri, balklar, bayram yerleri, kk mes-
cid duvarlarna yaslanm iskemlelerinde akam bekleyen ihtiyarlar
onu eker. Alaca renklerin kaynat her kalabalk yere baylr ve by-
lesi yerlere sadece bir mahid, tablosunu tamamlamak iin malzeme,
ilham arayan bir sanatkr gibi gitmez, iindeki ocuk tarafyle koar,
mahalle ocuunun elindeki uurtma ve balonla beraber o da havala-
nr; Karacaolan syleyerek, Yunus'tan msra hatrlayarak yapt re-
simlerinde kendisini bu kadar derinden terkettii bu ne'eyi duyduu
gibi vermeyi sever.
kinci sebep daha mhim ve daha umumdir.
inde yaadmz zaman insan hayatn gerekten tesadfe ba-
l bir ey haline koymutur. Hibir devirde lm bu kadar gnn katk-
sz ekmei olmamtr. Sade muharebe senelerinden bahsetmiyorum.
Frtna kopmadan evvel de bu ruh haleti, gelecein korkusu insanlkta
vard. Bu yzden hemen her memlekette sanat, ok tabii bir tepki ile
yaamann lezzetlerini vyordu. Garibdir, XIX'uncu asrda lm is-
tisna ve ferd klkla aramzda gezinirdi. Herkes kendisine gre lr-
d ve lmnn ekline gre kahraman olurdu. imdi insanlk kitle ha-
linde tyor! lm ona husus bir ehre vermiyor. O asrmzn seri
imaltndandr. Milyonlar giydiren byk bir terzi gibi herkesi ayn
kla sokuyor. Trajedinin bu kadar ucuzlad bir zamanda san'atn ,
lm fikrine kamasna lzum yok.
Tam tersine olarak herey bizi gelecein hlyasn yapmaya davet
ediyor. Bulutlar gzeldir, gne bir nimettir, mevsimler daima deiik-
tir, onlar ayr ayn lezzetleri olan meyvalar gibi tatmamz lzmdr, he-
le u kbus gesin.. Nasl yzen insan nefes almak iin ban suyun d-
nda tutarsa, insanlk da boulmamak iin bir tarafm bugnn hadi-
seleri dnda bulundurmaa alyor. Hlyada nefes alyor.
Dostoievsky, ondan daha evvel Hoffmann, sar
9
a nbetlerinden
evvel ve sonra yaanan ksa, tkz, eyann srrn bize bir hamlede
aan ve ruh bir visal gibi insan bir lhzada kinatla birletiren anlar-
dan bahsederler. Btn insanlk aa yukar byle bir deprasyon an-
n yayor. Dorudan doruya bu tehlikenin iinde olmayanlarda bile
bu duygu hkm sryor.
Onun iin san'at bir nevi nekahet rpermesiyle dolu. Uzun bir ka-
panmadan sonra eyaya ve aydnla kavumann verdii ba dndrc
sevin bugnn san'atnn bir taraf, belki en gze arpan stmasdr.
Bedri'de bu hal bilhassa gze arpar. Zaten mesud bir tesadfle
bunu anlatmtr da.
ki teknii birden kullanan sanatkrlar ok defa bunlardan birinde
asl san'atlarnn srrn zerler. yi bir air olan Bedri'nin iirleri de
resmini izah eder.
Btn iirlerini okuyun. Hepsinde bu yaama hasretini, kendini ay-
dnln selinde, onun tarafndan srklenir grnmenin sarholuunu,
beyaz aydnlkta ykanmann ne'esini grrsnz. Nuh'un ocuklar
karaya ilk ayak bastklar zaman muhakkak gene bu iirler bize retir
ki Bedri byk fikirlerin, derin terkiblerin peinde deildir. O zengin bir
mizac tpk zevkli bir mirasyedi gibi harcamakla beguldr. Eyann ve
insanlarn arasnda iindeki masal dnyasn data data dolayor.
Her srnd eyi bir yldz aksiyle parldatan bu ba bo ge-
zintinin devamndan baka ne isteyebiliriz?
Cumhuriyet, 7 ubat 1945, nr. 7352
BEDR RAHM'NN RESM SERGS
Bedri Rahmi son gnlerde, ou bu yazn mahsul olan tablo, de-
sen, sulu boya ve etdlerden mrekkep bir sergi at. Bize ok sevdi-
imiz san* atiyi a tekrar karlamak, paletine, zengin fantazisine, eya
ile konuma edasna, hlsa her an olu halinde bir dnya gibi kayna-
yan ruhunun cmblerine bir daha hayran olmak frsatn verdii iin
aziz ressama ne kadar teekkr etsek azdr.
Fakat ben Bedri'ye bu sefer bir baka taraftan da minnet duyuyo-
rum; bu sergisindeki eserlerin ou Bursa'da yaplm olanlardr. Onun
san'atnn bysn ilk gazalar diyan Bursa idare ediyor. Bu suretle
sergi bir resim sergisi olmaktan deta kyor; tpk Ebu Ali Sina hik-
yelerinde olduu gibi iki bycnn birbirleriyle karlamasndan do-
an bir nevi kozmik hayretler dnyas oluyor. Bursa kendi cevherini
ressamdan karmak iin btn tarihini, kaplcalarn, gen kz edal
ovasn unutuyor, bir manav dkkn, bir nalbandn kskac nnde kv-
rlm bir kz, bir cami kubbesi, hlsa bin trl ey oluyor, kalptan
kalba giriyor, mndan mnya deiiyor. Fakat Bedri aldanmyor, bu
trl trl deiikliklerde onu takip edebilmek iin o da deiiyor,
san'at kh sadece kvrak bir desen, kh bir asma yeili, kh duru bir
gk mavisi oluyor. Burada bir ky dnnn saf musiksini taklit edi-
yor, tede ak havaya bir scak halvet buusu koyuyor, hlsa eya ve
tabiata, "ne yaparsan yap, seninle baracam" diyor. Onu btn dei-
ikliklerinde yakalyor, kh teferruat unutuyor, hi bir eyi saymadan
btn veriyor, kh bir nak ileyen gen kz dikkatiyle en ince hesap-
larn zerinde duruyor ve biz dizisi kopmu inci ve mercanlardan ibaret
BEDR RAHM*NN RESM SERGlSt
acayip bir dnya gryoruz; kendi gz yetmedii zaman olunun g-
zyle bakyor ve bu ocuk gzn kendisine ilve edebildii iin eya-
nn bysn, srrn, ekillerin ve rneklerin arkasndakini buluyor,
bulmasa bile -hatt iyisi budur- uyduruyor. Neticeyi sorar msnz? Bur-
sa bizim iin eski Arap hikayecilerinin yazmasn unuttuu veya fsu-
nunu tanmad bir "Binbirgece" oluyor. Bu, Bedri" nin mazhariyetidir.
Eya ve kinat insanlarla kendi kabiliyetlerine, yaratllarna, hatt bu
yaratln srlarna gre konuur. nk hayat ve kinat bitmez tken-
mez ve ok sk bir orman gibi birbirine girift bir konumadr; Bursa'l
ismail Hakk -Celvet mutasavvuf, byk lim ve zaman zaman da cins
ir- ge vakit yatt zaman ar uykularndan sabah namazna bahe-
sindeki horozun "ismail efendi, hu..." diye kendisini uyandrdn an-
lattktan sonra, "hayvanat ve eya konuur, fakat onu her kulak iitmez"
der. Sanatkr bu fsltlar, bu mahrem konumay duyan insandr. Bed-
ri ise zaman zaman bu mahremin ekirdeine eriir.
Niin sylemeyelim? Bedri eyay kendi dndaki aydnlkta sey-
retmeye katlananlardan deildir. Beyninin iinde bir gne paralan-
m gibi, o her eyi kendi aydnlndan grr. Bu itibarla ocua ben-
zer. Ve ocua benzedii iin de dokunduu eylere bir sr ve masal
enisi verir. Bunu sylerken Bedri'nin san'atnn gayri uur bir san'at
olduunu sylyorum, sanlmasn; masal uyduran ocuk kadar uurlu
kim vardr? Aksine Bedri'nin san'at ok uurlu bir san'attr. Fakat ru-
hu, ihtiraslar baka trldr. O, eyay sadece ekil olarak grmyor;
bizim aa, su, meyve, ta, kubbe, hamal kfesi, kadn ve erkek elbi-
sesi diye dndan grdmz eyada bir konser, bir yn cvlt, kay-
naan zerrelerin ebed ve ezel raksn gryor ve onu ressam olarak
vermek istiyor, imkn, sanatna zararl olabilirdi; eer Bedri hlyala-
rndan silkinmesini bilmese idi... Fakat zaman zaman silkiniyor, ken-
disini souk suyun altna atp uyanyor. O zaman kemalini bulmu
formlar, yani btn bir plstik, biraz evvel brakt rya leminin renk
ve izgilerine, yani ok muammal bir hasrete brnm olarak kar-
mza kyor.
Bedri'nin tablolarnn mevzu'una dikkat ettiniz mi? istisnayi
bulmaa hi bir gayreti yoktur. Nev'in yegnesini aramaz. Hatt m-
cerret eyadan holanmaz bile. O hayatn sarhoudur. Kalabal sever,
halk hayatnn peindedir. Gndelii muhayyelesiyle giydirir. Demin
"Binbirgece"den bahsettim. Bu itibarla benzeyi tamamdr. Bedri o ka-
dar kalabal, okluu sever ki, tek bana ald konularda bile, me-
sel "Nue"lerde bir tek kadn grmezsiniz; bir orkestrasyon grrs-
nz. Btn o deformasyonlann, o birbirini yalanc karmaa alan
ok lezzetli tabiat d oyunlarn srr odur. Bedri'nin bu sergisinde p-
lak bir kadn etd seyirciye adeta "ey beni tek bir ey sanan, koluma,
bacama, bama ve gvdeme ayr ahsiyetler gibi bakmadka beni
anlayamayacaksn" der gibidir. Bu etde bakarken insan uzuvlarnn,
hakik sahibi olan "nefsi natka"ya ayn ayr serzeniler edeceini sy-
leyen eski mistikleri hatrlamamak kabil deildir.
Bununla beraber Bedri'nin son resimlerinde form endiesi daha
fazla grnyor. Daha sk, daha ustaca ve dikkatli alyor. Bu al-
ma gr eklini bozmuyor; aksine daha derinletiriyor, onu daha yk-
sek plna naklediyor.
Son Bursa resimlerinden Bedri'nin paletinin bu bir senede ne ka-
dar kazandn gryoruz. Artk o renkli ressam deildir, bilkis renk-
i ressama doru gidiyor. Bir bahar kahkahasndan cidd ve hakik m-
nsnda cmert ve kandrc bir yaza deiiyor.
Bedri bugnk resmimizin en gzel manzaralarndan biridir. Onu
ihmal etmek bir tarafmz noksan tanmaktr. Yarn ise gururlarmz-
dan biri olacaktr.
Hakikat udur: Gen Trk resmi gittike kuvvetleniyor. Onu sev-
mek ve tanmak iin yabanclarn iaretini beklemeyelim, mahcup olu-
ruz.
lk, 1 ubat 1946, nr. 105
EREN EYBOLU'NUN SANATI
Dn bir sihirbazn dkknnda iki saat geirdim. Lezzetlerle do-
lu, bir kavsikuzehta seyahat eder, bir afakta yaar gibi, kla, renkle
sarho iki saat. yle ki btn zihin meleklerim gzlerimin emrine ve-
rilmiti, onlarla dnyor, duyuyor ve besleniyordum. Renk denen
eyi ve aydnl pek az zaman bu kadar tek bana varlklar gibi gr-
mtm. Sanki dnyann bir kesi yeni batan ve sadece z olarak, bir
yldz kasrgasnda, kozmik ualarn birbirine karmasndan, birbirini
ezip yutmasndan douyordu. in daha gzeli, bylece yeni batan do-
an yer Bursa gibi sayl gzel ehirlerimizden biriydi. O Bursa ki bun-
dan otuz, otuz iki sene evvel tek bana bize kar hal seferine km
gen ve muhteris Andre Gide'in inadn bir lhzada yumuatm, ona
bugn btn dnyada kazand byk muharrir rolne lyk sayfalar
ilham etmiti. Vatanmzn birok kelerinde milliyetimiz byk rz-
grlar gibi eser. Fakat Bursa'da bir havuzda gece klarnn kurduu o
masal mimarileri gibi daima rperi halinde, daima taze olarak vardr.
nk Bursa'nn kendisi bir sanat eserine ok benzer. O, zamanlarn
kaybetmemitir. Bu yzden onunla biraz fazla hemhal olmak, onu bi-
raz sevmek ve anlamaa almakla insan btn bir mucizeyi kendisi-
ne maleder.
itiraf edeyim ki Eren Eybolu'nun sanatn Bursa'dan baka bir
vesile ile seyretmek benim iin daha rahat olurdu. Eren Eybolu, g-
zele eriebilmek iin bunu darda aramaa mecbur olacak fakir mu-
hayyellerden deildir. Hatt o zaman resimle daha fazla babaa ka-
lr, bu teknii, onun cinslerini daha iyi tadar, cesaretlerine, o lezzetli te-
reddtlerine, glkleri yenme ve kolaylklardan saknma tarzlarna,
bir ocuk glmsemesi gibi taze bulularna, her san'at eserini iten
yapan kaynamalara, gizli alkalara, Eren'de o kadar sevilen tezadla-
ra, hlsa on be sendik evolsyonunu ok yakndan tandmz bu
sanatknn ustalk ve safiyetlerine daha serbeste hayran olurduk. Hal-
buki Bursa'da ehir ressamla yar ediyor: "Ben yeter derecede gze-
lim, senin aynana ihtiyacm yok, brak kendim konuaym" diyor. Ve
tabiatiyle muhayyelemiz iki hutbeyi birden dinliyor. Fakat ne !
Sanatkr b kadar g bir ii stne aldktan sonra... Ve nihayet
san'atn gzellii vmesi, ona nede sylemesi en tabii hakkdr. Kim
Petrarque'i Laure iin sonneler yazmaktan menedebilir? Eren Bur-
sa'nn tecrbesini yaamak istemi. Bursa'ya, stanbul'a gz yumduk-
tan sonra insan ne diye ressam olsun? Kald ki sanatkr objet'sini ok
iyi tanyor, onunla adet birlemi, onu adet teninde yaam. Bazan
uysal bir yelkenli gibi ona kendini teslim ediyor. Bakalm nerelere ka-
dar gideceiz diyor; o zaman yolculuk ahs bir macera oluyor, yeil-
de boulma tehlikesini geiriyor. Sedba'nda sesini kaybeder gibi olu-
yor. Fakat birdenbire ipleri kslyor, dizginleri ekiyor; her byk sa-
natkr gibi onda da mcadeleden muzaffer kmann srr var. Bazan -
btn durulmu sevgilerde bu vardr- bugnde dnn aryor, "Bu bi-
nay imdi sadece beyaz bir cephe olarak gryorum; halbuki birka
gn evvel nnden geerken, bana batan baa bir aydnlk alkants
gibi gelmiti; adet bir gne paras stme devrilecek ve beni ezip
srkleyecek sanyordum..." diye dnyor ve o ilk karlamann in-
tiba'n bulmaa alyor, eski eserlerin zaman, kendi yaanm za-
man oluyor. Bazan da koruyucu meleiyle cenkleen bir eski zaman
velisi gibi onunla didimekten bkyor, "haydi, diyor, sen konu, iste-
diini syle..." yi biliyor ki syleyecei ey kendi boaznda dm-
lenen eydir.
te o zaman Yeil'in, Sedba'nn, Koza Han'nn masal bal-
yor: "Evvel mavi vard. Bu gkyzyd; ok byk bir iek yapra-
gibi kenarlarna doru gittike alan bulut beyazna yaklaan bir
mavi... .Sonra gece ile ptler, aacn yeili dodu; fakat bu haar
bir ocuktu, daldan dala sramaktan holanyordu ve her sraynda
biraz daha deiiyordu. Byle atlaya atlaya giderken krmzya rastla-
d..." Yahut "bahar bir gn yolculua kmt. Yolda hastaland, bir ha-
na yatrdlar. Yz gz ayvalar gibi sarard. Handa arabaclar, semer-
ciler, kk, kadife tyl, dalgn bakl eekler, insanlara ezelden dost
kzler, tell tavuklar vard, hepsi birden yatann bana geldi-
ler...", "Gnein yedi ocuu vard, gece onlar birbiri ardnca dour-
mutu; byk Tanr onlar teker teker kucana ald, gzlerine bakarak
adlarn syledi: Seninki Efltun, seninki Lcivert olsun, seninki Ma-
vi, seninki Yeil, seninki San, seninki Krmz olsun" demi.
Ah bu masal enisi ve onun her gnk eyaya giydirdii tlsml
elbise, can skntlarmza bitii sihirli slp!.. Eren bunu renklerle
yapyor. Onun byk bir renki olduu muhakkak; renkle dnyor,
hlya kuruyor, renkle mestoluyor. Bu istedii zaman hcmi vermesine,
resmi plstik bir dnya yapmasna, retilmesi kolaylkla kabil gz al-
datc oyunlarla derinlikler bulmasna, hlsa iki bu'udda bu'udun
vehmini yaratmasna hi de mni olmuyor. Bu sergide deta antik de-
necek bir salbetle yaplm -kendi- ba onun modelini ne kadar gzel
anladn gsterir. (Bu ban fantastik bir taraf var. Hemen ayn hiza-
daki aalarla beraber, onlarla bir anda yerden bitmi gibi duruyor.
Bylece nispet fikrini kr aratrmasna mitolojik bir eni veriyor).
Yuvarlak masasna eilmi byk kadn portresi de bu cinsten. Hatt
daha terkibi bir eser. istedii zaman Eren ok zarif ve canl oluyor.
Bilmem bu tabloyu nasl anlatmal? nsan vcudu tek bana aln-
d zaman form endiesi ilk plna geiyor. Esasen ressammz da bs-
btn mcerret resmin taraftan deildir. Onun iin tablonun esasn
kuran mavi ve turuncu arpmas bilakis kadn vcudunu ok tabii bir
cokunlukla meydana kartyor. Kadnn "torse"unu hapseden krmz
bluz ve etekliin ak mavisi bu renk tezadna ancak yardm ediyor. Yi-
ne bu snftan "Mavili ocuk" tek bir rengin ve kymetin orkestrasyo-
nudur.
Peyzajlarda daha ziyade dz renkler hkim. Hacimler renk leke-
lerinin tekil ettii ktleler iinde eriyor. Yirminci asnn btn tecrbe-
lerine sahip, o kadar irsiyetle ykl bir ressamn Bursa gibi ldrtc
bir peyzajda kendisini deneyiini, hatt kaybediini anlatmak hakika-
ten g. Baz manzaralar da ok dikkate deer bir minyatr vuzuhu ite
eyay sayyor. Basit izgiler ve dz renklerle Koza han, Pirin han,
Pekmez han, Arabaclar han -ah bu isimler ve etrafnda dnen hayat !-
canlanveriyor. Bunlarn iinde karpuz sergisi gibi bazlar Evliya e-
lebi'den bir sayfa gibi bugn'de dn' devam ettiriyor. Tatar mahalle-
sinden Emir Sultan'n grn de byle. Bazs canl hayata daha
kendisini brakm. Renk gzle beraber kulaa da hitab edecek...
Peyzajlarda bu vuzuh ve teker teker sayma yerine ok kanatl o ir
kaynama var. "Karamustafa yolu" bizi byk resme, geni mesafeye
yine ayn renk kanatndan fakat ok planl olarak gtryor. "Arabac-
lar istasyonu"nda ise peyzaj bsbtn havalanyor. Tek bir narn et-
rafnda teekkl eden bu souk renkler bir kede kran beyaz cepheli
eski konak ve ilk planda kvl kvl canlanan scak toplu hayatla bu tab-
lo bizim en gzel resimlerimiz arasndadr. Bu dolgunluk, bu sknet,
zamana ve aydnla kendisini terkedi, tabiatn deiik ehreleri ara-
snda onlara istihale ede ede kendisini idrak edi ne kadar vlse azdr.
"Altparmak kahvesi", "Yeil camii" ve yukarda bahsettiim
"Setba" -doktor tabelasn ve polis noktasn aynen kopya eden yaz-
larna ramen; nk bugnk resmin bir hususiyeti de halk sanatlar-
na yaklamaktr ve bu cinsten teferruat say halk sanatlarnda daima
vardr- umaa hazr bir dinamizmle kendi stlerine toplanm hissini
veriyorlar. Ne kadar hesapl bir resim bu: Ve en saf riyaziye nasl he-
yecan, duygu ve hayranlk oluyor. urasn da syleyelim ki Eren sa-
dece renk ressam deildir. O konstrksiyonun ressamdr.
Tablolarn deta biyolojik mnda ina eder. Onun iin bu dina-
mizm, bu ihtizar halinde saf bekleyiin iinde bir yn denkleme,
kymet arpmalar, normlarn kendi kendilerini ikrarlar vardr. Baz-
larnda btn bir atmosferi veriyor. "Kadrga meydan", "Bursa'da Al-
t parmak kahvesi" ve o artc "Sihirci dkkan" bu cinsten, ressa-
mn yerine romanc, daha iyisi "Binbir gece" tarznda bir hikayecinin
getii eserlerdir.
Nihayet baz tablolarnda tecrbe bsbtn kuvvetleniyor. k-
k "Balk natrmortu" -yine kymet aratrmalar- bize ayr tecr-
beyi veriyor. Son olarak ressamn hayvan resimlerini, kuvvetli bir re-
alizmie en zarif stiiizasyonun birbirine getii etdleri, desenleri
nev'in en gzel mahsulleriyle llecek eserler arasnda sayalm. Bun-
lardan asl salonda tehir edilen kzn etrafndaki ulak oyunlu atmos-
fer unutulmayacak eylerdendir.
Eren Eybolu'nun sergisini grdm ve bilhassa Bursa
9
y ba-
ka bir havada onunla ve tekrar onun gzyle tattm iin mesudum.
Ulus, 16 Kasm 1946, nr. 9099
EREN EYBOLU' NUN SERGlSt
Eren EyUbolu'nun son sergisi tam zamannda ald. nk bize
ok sevdiimiz sanatkr mhim bir deimenin ortasnda, bir yn
dnceye yol aan kararlarn ve onlar hemen nnda karlayan te-
reddtlerin arasnda veriyor.
Bilmem sylemee lzum var m? Eren, resmi yaanacak tek ik-
lim addeden nadir sanatkrlardandr. Ondan bahsederken ressam keli-
mesinden baka hi bir kelime aklma gelmez. Resim, onun teneffs
ettii hava, lezzet ve saadeti, beraberinde saplanm bir bak gibi gez-
dirdii azab, dnya ile tek temas noktas ve vastasdr. Onu resimden
bahsederken dinlemek hakik bir lezzettir. Ufak bir tereddtten sonra
tam kelimesini bularak verdii ndir hkmler, ie mal olmu, hayat
benimsemi meselelerin yzde okunan gerginlii bir ka dakika iinde
sizi sade kvlcm, sade parlt ve derin dikkatten ibaret bir dnyada b-
rakr. Her mnasiyle ahsi bir tecrbeyi yaarsnz.
Sergisi de byle. Yalnz u farkla ki burada karlalan tecrbe,
muayyen bir zamann mal deil; belki btn bir mrn. San'atnn bu*
gnk merhalesini verdii kadar, geriye doru olduka derin bir bak-
da mmkn klyor. Filhakika biz orada, sanatkrn 1948'de, eski ki-
lim ve yazma naklarnn oyunundan mcerred, yahud ekilsiz
san'atn macerasna nasl aldn grdmz 'gibi, bu saknlmaz
yoluculuktan evvel san'atn fethettii lkeleri, Bursa ve stanbul pey-
zajlarnn devrini de, -ikisinin arasnda o kadar tatl tezadla ykl za-
manla beraber- gryoruz.
Bu yeni yol Eren'i nereye gtrecektir? Bunu imdiden tayin
gtr. Fakat ona bir ok kazanlar temin edeceini, bu tecrbeden
sonra ressam daha szlm, daha iten zengin, tekniiyle dar le-
min telkkilerini daha salim bir ekilde tanzim etmi greceimizi tah-
min edebiliriz. imdilik bize den, sanatkrdaki ufuk susuzluuna
kretmektir. Biz bu susuzluk sayesinde onunla epeyce yolculuk ettik.
Eren Eybolu eritii merhalelerde adnn kurup kalanlardan
deildir. Hazr kalplarda donup kalmak, hakl olarak onu rktr. Bu
hal, bugnk sanatkrlarn ounda, hatt hemen hepsinde var. Hemen
hepsi, asnmz gibi, insanmz gibi, deiik, daima istim zerinde, rahat
oday, yldzlarn kervan seline ve yolun telna tercih ediyor.
Fakat hi bir zaman ayrlk bu drt seneninki kadar sert ve sar-
sc olmamt. Bu szmle Eren'in son almalarnda isti'dadna kar-
gittiini iddia ettiim sanlmasn. Onun san'atn iki zaviyeden gr-
mek daima mmknd. Bir taraftan insan deta darda brakan, ya-
hut ona alt hissini veren bir nevi organik, hatt abidev nizamla,
belki de teknikle ve mafevk ile uraa uraa kehdiliinden doan, ol-
duka sert bir iir. Eren'i, klasiklemi kadn telkkisinin istedii o yu-
muak hislerde bir kere bile yakalamak kabil deildir. Fakat bir da
rzgr gibi bu sert iir daima onda vard.
te bu sefer terazinin birinci gz galebe alm grnyor. Eren
fra ve paletini -epeyce deiik notlar ve yeniliklerle- daha ziyade in-
ve salbete vermi gibi.
Bununla beraber tekilerden, isteyerek veya istemeyerek ihmal
edilenlerden ie balayacam. Salonun dibinde -sergi mutad zere
Fransz konsoloshanesinin misafrseverliiyle almtr. Kendi topra-
mzda Trk resmine bir at temin edene kadar bu hal devam edecek-
tir -yani girerken tam karma gelen duvarda, yanbanda asl Matis-
se'in beyazl kadnyla o, riyazi tebessmle deta denkleen bir (nar
dibi) tablosu vardr. Btn enlii iinde ykselen bir aacn -Eren'le
Bedri
9
nin bize tantt aalardan biri- etrafna ressam bir yn atly,
ihtiyarlan, hlsa unsurlannm ounu kendisiyle tandmz btn bir
halk hayatn toplam. Bir kfe ile, iki, atn krmzsnn ve bir ka si-
yah ve yeilin krd bu mavi senfoni, bence salonun sade en gzel
eserlerinden biri olarak kalmaz. Ayn zamanda Eren'in san'atnn ne
kadar deiik usullerle altn da gsterir. Baka tarzda olsayd ma-
visi bizi skacak kadar olan bu tablonun btn bys, arka plann top-
tan yokluundan geliyor. Ressam, tablonun dibinde ancak seebildii-
miz bir iki karalty biraz harimletirseydi (nar dibi) btn fsununu
kaybeder, mavi masaln yerini olduka itibari bir halk hayat sahnesi
alrd. Halbuki bu kk tecridie btn o lem adeta bolukta yzyor.
Sanki gemii ve gelecei olmayan bir hal cmb... Bu isteyerek
unutma tabloyu ancak bir ka kesik cmlesi.yerine bir musik, butun
bir iir yapyor. ster istemez kendimize soruyoruz: Resim mi? By
m? Dorusunu isterseniz her ikisi birden. Hatt resmin bu tablo iin
yeni bir tarifini de yapabilirsiniz. San'at bydr, diyebiliriz.
Evet san'at bydr, yahut ryadr. Hi olmazsa bu mavi masal-
da byle...
Sergide bu cinsten, yahut biraz baka tecrbelerle elde edilmi bir
yan muvaffakiyet var. Bunlardan bir tanesi, okuyucularmn belki
daha eskiden tandktan (Deve dikenleri) tablosudur. Eski camclk
san'atnn usulleri ile ( ) sanatnn usullerini tablo resmine
malederek tesbit edilen bu rya -baka kelime bulamadm- insanla ne-
bat lemin, sadece sathta -tpk bir su oyunu gibi- bu kaynamas, bir-
biri iinden, her unsuru hazr ve tamamlanm tabloda, tpk hakik bir
pencere imi gibi her an n yeni bir cilvesini bekliyor ve onunla do-
uyor hissini brakmalar artacak eserlerdendir.
Bu metafizik masal, bu insan ve nebat lem birliini Eren deve-
dikenlerinin arasndan grdmz iki kadnn ehresini sadece bir
beyzi ile iaret etmekle elde ediyor Bu bo fakat boluunda o kadar
iir ykl ehreler birdenbire bize btn bir panteizmin kaplarn a-
yor. Eer bu kadna bir burunla bir az ve iki gz ilve etseydi, bo
erevelerin telkininden iimize dolan btn zenginlikler kaybolurdu.
Fakat izgisiz iki ehre ve gklerle karan ayaklarla i deiiyor. Ar-
tk Hayyam'n testi olan gzelleri yannda Eren'in devedikeni olmu
kadnlar var. Yahut bilmediiniz saatlerde canl varln kademesi
birbirine karyor. Marcel Proust'taki Albertine'in uyku halleri gibi
varlk kat kat perdelerini bize ayor.
Modern resim rnesanstan gelen derinlik, hacim fikirlerini bir ta-
rafa brakt gndenberi byde ifade kazanyor Tecrid, beklenmedik
yaklatrmalar, arasra eski teknikten kalma unsurlarn mdahalesi tab-
loyu daha derinden duyulan eylerin dnyasna gtryor.
Burada yeille sarnn garib ekilde karlat "Beylerbeyi kah-
vesinden bahsetmek isterim. Bu tablo "nardibf'nin srasnda ve
muazzam bir Picasso kopyasnn yanbandadr. Fakat komusundan
hi rahatsz olmuyor. Muasr resmin efendisinin ve sihirbaznn kahve-
rengi harmonisinin yannda o da kendi "arythmique"i ile husus dn-
yasn kurabiliyor.
ok ritmik krmzs o kadar houma giden (Krlanglar) tablo-
sunu, ltif bir Japon ryas gibi o ok lezzetli (Sepet tepsi) natrmor-
tunu, olduka eski bir devrin mal olan drt Bursa manzarasn, (Kara-
bataki balk dkkn) ile byk salonda (Balk dkkn) tablosu-
nu -krmz tablolarn o kadar deiik hislerle insan avlad tablodan
bahsediyorum- kapdan girilince sada dipteki (Kalam) manzarasn
yazk ki alelacele geeceim.
Onlarla beraber insan sadece omuzlarnn ifadesinde iin btn
uzviyete kabul ettirdii durula yakalamakla iktifa eden "Balklar",
"Dalyan rcleri", Eren'in san'atnn nerelere tecesssn sevkettii-
ni gsteren eserlerdir.
"Saatli yazma" ile, "Midyal yazma", "Devedikenleri"nin devrin-
dendir ve br saydklarmla biraz sonra bahsedeceklerim arasnda bir
intikal merhalesi yaparlar.
Eren, pekl bu tekniklerden birinde kalabilir, onu derinletirir,
onun etrafnda eserini verirdi. Bursa peyzajlarnn, Beylerbeyi kahve-
sinin, stanbul bayramlarnn, Rumelihisar balklarnn, Anadolu ka-
dn kyafetlerinin ressam olmak, Koza Han'n merdivenlerinden bizi
o kadar srra karmak kfi deil miydi? Hi olmazsa bizler, seyirciler
iin...
Eyay ve insanlar braktmz yerde bulmak hepimizin houna
gider. Burada seyirci veya okuyucu, sa'nat amatrnn o gizli, uur-d-
ihaneti vardr. Kolayca unutmamz, unutmaa benzer ekilde hatr-
lamamz, bize ait Mr eymi gibi seyredip zevk almamz iin en iyi a-
re de budur. ekilleri ezberledikten, dnyamza mal ettikten sonra
sa'natkr istisnasn kaybeder. Sen bu deil misin? hikyesi...
Onun iindir ki Andre Gide, daha ok genken, arand yerde bu-
lunmamaya karar vermiti. Eren, Gide'in bu iddiasn biliyor muydu?
Bildiim ey, onun bu cinsten bir istikrar bir nevi kabuklanma, lme
hazrlanma telkki etmesidir.
Eren'in deimesi mukadderdi, deiecekti. O kendisini, ne tek-
niinin kazanlarna, ne de dar lemin telkinine kapatamazd.
Kendi atelyelerinde at son sergisinde yeni bir dnm nokta-
sn/da olduu hissediliyordu. Sanki bir iskelede bekler gibi, Gaugin'in
krmzlarndan ve eski kilise camlarnn arkasndan dnyaya hznle
bakyordu. O sergide grdmz bolluk bir sonbahar bolluuydu.
Bu sefer tempoyu kilim ve yazma naklan verdi. u halde bilgin
mcerred sanata, ekilsiz sanata acyacakt. Nitekim yle oldu. Son
Paris seyahatinden iki sene evvel deiti. Yani kendi iinde, kendi tek-
niinin unsurlar arasnda yeni bir kymetle cedveli kurdu.
Bu yeni devreyi en iyi anlatacak eser "istanbul Kubbe ve atla-
rndr. Seyircilerin bu tabloyu sergide bir kere grdkten sonra foto-
rafndan da seyretmelerini, hatta fotoraf a tutarak tersinden sey-
retmelerini tavsiye ederim. Souk renklerin ve hendes ekillerin sert-
liini, siyah ve beyazn tecridi ile yendikten sonra, ressamn yapmak
istediini daha iyi anlayacaklar ve o zaman tabloyu daha donuk bula-
caklardr.
urasn da syleyeyim ki Eren'i bu kadar byk ihtirasta hi gr-
memitim. stanbul gecelerini alk olduumuz iirinden, o yumuak-
lktan soymak, onu sadece mimar bir inada ve terkibde toplamaa a-
lmak, hi bir beer duyguyu kartrmamak, yalnz birbiriyle arp-
an kavislerin ve akul izgilerin hendes ormannda grmek zanne-
dildiinden mhim bir itir. Burada ressam, sadece hayalidir ve bu ha-
yal, ressamdan ziyade mimann veya heykeltran hayaldir. Bu tecrid,
bir lemden brne bu kadar sarahatle gei vlecek, hi olmazsa
alacak bir teebbstr. alacak diyorum, nk ressam ortadan
deta ekilmi, bu tatan terkibi yapsn diye tablonun bir kesindeki
ay sanki serbest brakmtr. Hakikatte bu tablo iin donmu ay ,
yahud Eren Eybolu'nun (Maher gn) diyebiliriz. nk insandan
boaltlm bir dnya bu. Her ey insan hatrlatyor ve insan yok. Bel-
ki souk renklerin tesiri.
urasn syleyeyim ki, kubbe ve atlarn bir adm ilerisi, hakik
uurum olabilirdi. Resmin bu kadar aka aleyhinde olan bir resimde
byle bir tehlike daima mmknd, fakat Eren, sadece kendi nizamn-
dan doan bir tabloda, izah imknsz olan eylere biraz fazla yer ver-
mekten gelen bir sarsntyla kurtuluyor. Bu itibarla ve bu kadar byk
bir hayalin peinde kotuu iin tebrik edilmelidir.
"Atl karnca" hemen hemen onun kadar byk bir teebbs. Fa-
kat fazla huzursuz, Bu belki de kymetlerin yer deitirmesinden geli-
yor. Bu tabloda canl olan her ey otomata benziyor ve canszlar canl.
Bunun sebebi, tablodaki hznda durdurulmu srat vehmi olsa gerek.
Btn o sarlarn, yeillerin, siyahlarn ap doldurduu ukurlar, hare-
ket noktasna isyan eden kavisler, bir trl eklini bulamayan eya hep-
si zerimize ykleniyor. Bilhassa o garib sarsnt hissi... Buna mukabil
krmz ve sar mstesna, o kadar uyutuu (Sirk) tablosu daha rahat.
Bu son eserler arasnda "Paris atlar"nn vuzuhunu ve rahatn
ok sevdim. Burada teknik kendini bulmu. Bu tabloda ok renkli
(Kahverengi kompozisyon) ondan da rahat. Fakat, nasl diyeyim, ii-
miz de... Bununla beraber serginin en gzel, en usta eserlerinden biri.
Sirk atlarnn bidev duruunu, eski armalarda ancak grd-
mz o munis ejderha huunetini, o desen stnln de vmek iste-
rim. Eren, kenar izgilerinin siyahm bu tablonun altna doru geni bir
leke yapmakla mhim bir tesir elde ediyor.
"Kr sal kadn" fazla ykl. Fakat gzel, Dz renk, daha sara-
hat, hatt hafiflik istiyor. Fakat Eren'in gr, o trajik bak, -muhak-
kak ki trajik bir taraf var- bu hafiflie her zaman izin vermiyor.
Serginin zerimde yapt tesirlerden biri de bu oldu: Eren, ica-
bnda muhit zenginlii dediimiz eyden feragat edebiliyor. Daha de-
senlerini grnce, insan icabnda onun ne kadar kanaatkar olabilecei-
ni hissediyor. Bilmem bunun byk bir mazhariyet olduunu syleme-
e lzum var m?
Bu sergide Eren'i ok etin bir yolculuun banda grdm. Onun
karlat zorluklardan ve onlara hcum eklinden mesudum. Ken-
disine glk kartmayan sanatkr bu ada lyk deildir. Fakat sevin-
diim bir nokta daha, hem ok mhim bir nokta daha var. Btn tek-
nie ait iddialarna, zihn temayllerine ramen ressammzda
kesif ve frtnal bir i hayatm grmemek kabil deil. Eseri, bunu tan-
zim ettii anlarda byk sanata eriiyor. (Sergide, biri Picasso'dan, biri
Matisse'den, biri Braque'dan olmak zere gzel kopya var. Bunlar-
dan ilk saydm ikisi sade gzel deil, deta muhteem... Dar dn-
ya resminde o kadar fakir olan Dolmabahe resim galerisine bunlar
maletsek fena m olur? Asllarndan mahrum olduumuz eserleri bu
kadar titiz bir almadan seyredebilmek bana hakik bir frsat gibi
grnyor.)
Eren'i bu sergiden dolay tebrik etmeyeceim. Asl tebrik
edilecek biziz.
Cumhuriyet, 18 Nisan 1951, nr. 9595, s. 5-7
CEMAL TOLLU VE RESMDE YAPI
Oygar Galerisi, yaptn bilmek artyla tek bir insann neler ba-
arabileceini bir daha gsterdi. Dost ve misafir sever havasnda sene-
nin nc resim sergisi ald. Resm otoriteler Trk sanatnn geni
halk kitlesiyle temasn temin edebilmek iin are araya dursunlar, bu
kk dekorasyon atlyesinde Zeki Kocamemi ile Zeki Faik zer'den
sonra Cemal Tollu da resimlerini tehir ediyor. Bunun bir ressam iin
ne kadar ehemmiyetli bir imkn okluunu Cemal
9
in bana syledii u
szler anlatr: "Resimlerimin bir ksmn olsun bir arada toplanm
grmek bana hem kuvvet, hem de sanatm zerinde yeni batan dn-
mek frsatn verdi."
Cemal Tollu'nun sergisiyle ondan evvelkiler, bize de resmimizin
imkn ve kuvvetleri zerinde dnmek frsatm verdii iin smail
Oygar'a teekkr ederiz. Bu mnasebetle stanbul'da bir resim galeri-
sinin almas zamannn geldiini sylemek doru olur. Bu sadece res-
mimizin gelimesine yaramayacak, halkn terbiyesine de hizmet ede-
cektir. urasn da syleyelim ki bugn stanbul'da, hi de ihmal edile-
meyecek yeknda bir tablo ve resim ticareti vardr. Grgszle, pa-
ral sanatlarn hl simsar delletine tbi snopluuna dayanlarak yap-
lan bu ticaret, istanbul'da be, on antikac dkknn birden beslemek-
tedir. Altnda tad imzann doruluundan her zaman phe edilebi-
lecek bir yn eser, o szm ona spanyol, Hollanda ekollerinden gel-
me resimler, ou nerede ve hangi tarihte yapld belli olmayan Ve-
nedikliler, XVII. ve XVIII. asr Fransz ressamlar, en pahals yz li-
raya alnabilecek bir seyahat albmnden karlan ve tutturabildiine
satlan eski stanbul peyzajlar, hlsa mahiyeti epeyce mehul bir y-
n eser her gn piyasaya srlyor. Ayrca, hi bir sanat deeri tama-
yan, tpk byk kundurac ve terzi dkknlarna dardan met yetiti-
ren kalfalar gibi, fakat onlardan kyas kabul etmeyecek kadar az deer-
li insanlar tarafndan yaplan bir yn seri mamult, lks ereveler
iinde gm amdanlar, aynalar, billur vazolar, ksacas bir yn lks
eya arasnda -tpk bir zaman vapurlarda, kucaklarda tanarak satlan
o mehul adam bstleri gibi, fakat daha ustaca, ok mizansenli bir
vada- gndelik hayatna sanatn lksn nasl geireceini bilmeyen
ve sanat ls olmad iin vitrine, dkkn adna, hrete, snop ah-
baba tutulan bir yn insan her gn aldanyor. Gerek olan udur ki, bu
paralar hakikatte z ressamlarmzn kesesinden alnm imknlardr.
Trkiye'yi bir gn dnyaya yeni bir k altnda tantacak mstakbel a-
heserlerin douunu geciktiren bir yn teebbs gzlerimizin nnde
alyor. Halka daima ak olan bir galeri, bu ticareti belki derhal ve
tam nleyemese bile, yarya indirecei muhakkaktr. unu da ilve
edeyim ki ben stanbul'da ecneb ressamlarn eserlerinin satlmasna
itiraz etmiyorum; hepimiz bir Derain'in, bir Bonnard'n, eski yeni b-
tn Avrupa resminin memleketimizde satlmas imknn isteriz.
Selhattin Refik'in Fransa'dan getirdii be on para resim btn
sanat severleri sevindirmiti. Zaten bu cins resim memleketimize gir-
dike ressamlarmzn deeri artacaktr. Biz, halkn zevkine yaplan
ihanetin aleyhindeyiz. Bu ihanet nlendii gn -bunun da ilk aresi s-
tanbul'da devletin aaca daim galeridir- Trk sanat az zamanda onu
imdiye kadar ayakta tutan devlet veya resm messese yardmlarndan
mstani kalacaktr. O zaman, bugnk iek amay hazrlayan ve
ressam ayakta tutan bu yardmlarn yerine resmin gelime yollan iin
sarfedilecek byk Avrupa mkfatlar ihdas edilecek, mzeler ala-
caktr. Ayrca ok kuvvetli olduumuz bir sanat, halkn arasna yava
yava yaylacak, estetik terbiye hayata yapc bir mil gibi girecektir.
Cemal Toll'nun resmi iin ilk hatra gelen vasf "shhat" kelime-
sidir. Onun sanat, Drer'in "Tarih" tablosundaki o grbz, adaleleri
bklm bklm, adeta pehlivan yapl, fakat gene gzel ve ekici, bil-
hassa shhat ve kuvvetiyle gzel ve ekici gen kadna benzer. Bil-
mem, okuyucularm, ayaklarnn altnda bir kre, elinde belki de me-
sut srprizlerini saklad gzel bir kuyumculuk eseri, btn uzviyeti-
ni -hi dalmamak, hi bir yere akmamak artiyle- tesadfn rzg-
rna brakm grnen ve byle olmakla beraber her halinden kendi ka-
derine sahip olduu okunan, hi bir tecrbenin yalandrmad bu g-
zel mahlku hatrlarlar m? Ressam sanatnn dier vasflarn, baz
tablolarm byk bir renk kibarlyla o kadar lezzetli yapan ekingen-
liini, eyay kendi zerine bir yumruk gibi kapatan ve her resmine bir
bide enisi veren o ok vlmeye lyk kompozisyon kudretini, hep
bu shhat ve salamlk duygusuna borludur. Sanattaki shhat, biyolo-
jidekinin ayndr. Unsurlar ahenk iinde ileyen her terkip shhatlidir.
Fakat shhat bir nn realitesidir. Salamlk ise ona bir "duree", bazan
da onun d manzaras olur. Sanatta salamlk, bizde devam fikrini
uyandrr. Cemal'de bunlarn her ikisi de vardr.
Onun tablolarnda ni ilhamlarn, geici hayranlklarn, cokun-
luklarn yeri yoktur. CemaPde btn ruh haletleri arabuk resme dair
teknik meseleler eklini alr, "Perspective", "Volume" endiesi olur,
renk uygunluu veya kontrast olur ve bu ehresiyle ressamda yaar.
Bylesi bir sanatta konunun rol, ruh hayat, teesr ve heyecanlarmz
gibi, sadece esere bir vesile tekil eder. Bu sonunculann tesiri bulunsa
bile, ya "tasavvurca balang olmakla kalr, yahut da teknik davalara
o kadar istihale eder ki fark edilmez. Yalnz u farkla ki, onun sanat
by, azametliyi sever. Bizde abidemsi resme en ok yaklaan res-
sam odur. slp, bu tablolarn ounda, merasimde ok titiz bir sara-
yn terifats gibi bizi karlar. Bence Cemal Tollu'nun tekniinde en
hkim taraf, konstrksiyondur. nsan vcudu, peyzaj, natr-mort, ev ii
hayat -zaman zaman gndelik hayattan paralar resmetmekten de
holanr- hepsi onda zihn, hatt riyaz bir konstrksiyondur. Cemal,
tabiat ina etmekten holanr.
Bu eserlerin karsnda bizi saran yekparelik, bir anda domu
eyler vehmi de buradan gelse gerektir. Vehim diyorum, nk bu tab-
lolar, salam ve ilk safta konuan kompozisyonlariyle, form ve plstik
endieleriyle, ok usta uygunluklarn peinde koan renkleriyle ve biz-
zat bu palette souk tonlara o kadar ok yer veren seiciyle gerekten
hesapl, gidecei yeri ok nceden ve ok iyi bilen eserlerdir. Bu o ka-
dar byledir ki, Cemal'in ahs mtalHa yrtmeden bir tablosunu gs-
termesi deta imknszdr. Onun "yle bir ey yapmak istiyordum, fa-
kat buras olmad", yahut "u tarzda bir renk tesiri elde etmek istedim,
fakat yapamadm" gibi cmlelerle balayan ikyetlerini btn arka-
dalar sk sk dinlemilerdir. Bunlar muhtemel bir tenkidi nlemek
iin nceden alnm tedbirlerden ziyade kendi iindeki mcadelenin
ifadesidir. Bu cins kendi kendisini tenkitlerde tabiata erimek arzusu
Cemal'de hissedilmez. Mesel Zeki Faik de kendisini tenkit eder; fa-
kat hayran olduu tabiat karsnda. "Denizin yle gzel mavisi vard
ki... bir trl bulamadm." te iki mstesna yaratl arasndaki fark.
Biri tabiata ktr; onun cmbn, tpk bir dervi cezbesiyle yaar;
bu cezbe btn zihn almay deta rter. teki ise, riyazet ve takva
ile Hakk' bulmaya alan snn bir eriat adamna benzer. urasn da
syleyelim ki, bu irad sanat, kendi kendisine sdk kalmas yznden
ok tabi eylere mahsus bir hava ile karmza kar.
Gittii yolda ilk olmamas, arkasnda ok sevdii bir takm byk
ressamlar bulunmas Cemal iin bir nakse deildir. Burada da Cemal
arkadalarndan ayrlr. Ustasn ok abuk semitir. Cezanne o kadar
byktr ki onu anlayarak peinde yrmek dahi bir nevi olgunluk ve
byklktr. Cemal Tollu Cezanne'i iyi anlayanlardandr. Fakat onda,
modern balanlarn yanbanda, baz uzak hayranlklar da vardr.
Souk renklere olan dknl, tabloyu planlatrma tarz, form en-
diesi -Paris'te Gimon'un yannda heykele almtr- onu Rne-
sans'n altn kaplarndan biri olan ve resimde olgunluun ta kendisi
diyebileceimiz Mantegna'y ok sevenler arasna sokar. Mantegna,
perhiz ve imsakin saltanatdr. Ayn zamanda resimde plstik deerleri
ilk bulan adamdr. Bu sergideki byk Manisa peyzajlar bu sevgiyi if-
a ederler. urasn da hemen ilve edelim ki, bu ne bir tesir, ne de tak-
littir; tek bana bir saltanat da deildir. Devrimizin sanatkrlar o ka-
dar ok ey biliyorlar, o kadar ok tecrbeyle zengindirler ki tek bir te-
sir altnda kal malan imkn yoktur. Sonra Garp'taki yatlarndan ba-
ka bir gzle bakmamaya almamz lzm gelen gen ressamlarmzn
hassa shhat ve kuvvetiyle gzel ve ekici gen kadna benzer. Bil-
mem, okuyucularm, ayaklarnn altnda bir kre, elinde belki de me-
sut srprizlerini saklad gzel bir kuyumculuk eseri, btn uzviyeti-
ni -hi dalmamak, hi bir yere akmamak artiyle- tesadfn rzg-
rna brakm grnen ve byle olmakla beraber her halinden kendi ka-
derine sahip olduu okunan, hi bir tecrbenin yalandrmad bu g-
zel mahlku hatrlarlar m? Ressam sanatnn dier vasflarn, baz
tablolarn byk bir renk kibarlyla o kadar lezzetli yapan ekingen-
liini, eyay kendi zerine bir yumruk gibi kapatan ve her resmine bir
bide enisi veren o ok vlmeye lyk kompozisyon kudretini, hep
bu shhat ve salamlk duygusuna borludur. Sanattaki shhat, biyolo-
jidekinin ayndr. Unsurlar ahenk iinde ileyen her terkip shhatlidir.
Fakat shhat bir nn realitesidir. Salamlk ise ona bir "duree", bazan
da onun d manzaras olur. Sanatta salamlk, bizde devam fikrini
uyandrr. Cemal'de bunlarn her ikisi de vardr.
Onun tablolarnda ni ilhamlarn, geici hayranlklarn, cokun-
luklarn yeri yoktur. CemaTde btn ruh haletleri arabuk resme dair
teknik meseleler eklini alr, "Perspective", "Volume" endiesi olur,
renk uygunluu veya kontrast olur ve bu ehresiyle ressamda yaar.
Bylesi bir sanatta konunun rol, ruh hayat, teesr ve heyecanlarmz
gibi, sadece esere bir vesile tekil eder. Bu sonuncularn tesiri bulunsa
bile, ya "tasavvufa balang olmakla kalr, yahut da teknik davalara
o kadar istihale eder ki fark edilmez. Yalnz u farkla ki, onun sanat
by, azametliyi sever. Bizde abidemsi resme en ok yaklaan res-
sam odur. slp, bu tablolarn ounda, merasimde ok titiz bir sara-
yn terifats gibi bizi karlar. Bence Cemal Tollu'nun tekniinde en
hkim taraf, konstrksiyondur. nsan vcudu, peyzaj, natr-mort, ev ii
hayat -zaman zaman gndelik hayattan paralar resmetmekten de
holanr- hepsi onda zihn, hatt riyaz bir konstrksiyondur. Cemal,
tabiat ina etmekten holanr.
Bu eserlerin karsnda bizi saran yekparelik, bir anda domu
eyler vehmi de buradan gelse gerektir. Vehim diyorum, nk bu tab-
lolar, salam ve ilk safta konuan kompozisyonlariyle, form ve plstik
endieleriyle, ok usta uygunluklarn peinde koan renkleriyle ve biz-
zat bu palette souk tonlara o kadar ok yer veren seiciyle gerekten
hesapl, gidecei yeri ok nceden ve ok iyi bilen eserlerdir. Bu o ka-
dar byledir ki, Cemal'in ahsi mtala yrtmeden bir tablosunu gs-
termesi deta imknszdr. Onun "yle bir ey yapmak istiyordum, fa-
kat buras olmad", yahut "u tarzda Mr renk tesiri elde etmek istedim,
fakat yapamadm" gibi cmlelerle balayan ikyetlerini btn arka-
dalar sk sk dinlemilerdir. Bunlar muhtemel bir tenkidi nlemek
iin nceden alnm tedbirlerden ziyade kendi iindeki mcadelenin
ifadesidir. Bu cins kendi kendisini tenkitlerde tabiata erimek arzusu
Cemal'de hissedilmez. Mesel Zeki Faik de kendisini tenkit eder; fa-
kat hayran olduu tabiat karsnda. "Denizin yle gzel mavisi vard
ki... bir trl bulamadm." te iki mstesna yaratl arasndaki fark.
Biri tabiata ktr; onun cmbn, tpk bir dervi cezbesiyle yaar;
bu cezbe btn zihn almay deta rter. teki ise, riyazet ve takva
ile Hakk' bulmaya alan snn bir eriat adamna benzer. urasn da
syleyelim ki, bu irad sanat, kendi kendisine sdk kalmas yznden
ok tabi eylere mahsus bir hava ile karmza kar.
Gittii yolda ilk olmamas, arkasnda ok sevdii bir takm byk
ressamlar bulunmas Cemal iin bir nakse deildir. Burada da Cemal
arkadalarndan ayrlr. Ustasn ok abuk semitir. Cezanne o kadar
byktr ki onu anlayarak peinde yrmek dahi bir nevi olgunluk ve
byklktr. Cemal Tollu Cezanne'i iyi anlayanlardandr. Fakat onda,
modern balanlarn yanbanda, baz uzak hayranlklar da vardr.
Souk renklere olan dknl, tabloyu plnlatrma tarz, form en-
diesi -Paris'te Gimon'un yannda heykele almtr- onu Rne-
sans'n altn kaplarndan biri olan ve resimde olgunluun ta kendisi
diyebileceimiz Mantegna'y ok sevenler arasna sokar. Mantegna,
perhiz ve imsakin saltanatdr. Ayn zamanda resimde plastik deerleri
ilk bulan adamdr. Bu sergideki byk Manisa peyzajlar bu sevgiyi if-
a ederler. urasn da hemen ilve edelim ki, bu ne bir tesir, ne de tak-
littir; tek bana bir saltanat da deildir. Devrimizin sanatkrlar o ka-
dar ok ey biliyorlar, o kadar ok tecrbeyle zengindirler ki tek bir te-
sir altnda kalmalar imkn yoktur. Sonra Garp'taki yatlarndan ba-
ka bir gzle bakmamaya almamz lazm gelen gen ressamlarmzn
ou, ayn zamanda Akademi'de retmendirler. Onun iin bilgileri is-
ter istemez gittike geniliyor. Bu itibarla bu sevgi, bir miza yaknl-
nn ifadesidir, yahut da benzeyiler yznden biz onu vehmediyoruz.
Devlet Resim Sergisi' nde nasl olup da satlmadna hayret ettiim bu
gzel eser, son yllarn verimlerinin en baanllarndandr. Cemal Tol-
lu, II. Murad'n ehrini ok gzel duymu. Belki de arad eski deb-
debeyi, bu hkmdara, iinde geirilecek skn ve inziva saatlerini bir
hkmdarlk tahtndan daha tatl, daha gzel yapan baheleri, sarayla-
r bulamad iin bu ihtiam peyzaja nakletmi. Cephelerinden ald
Hatuniye ve Muradiye'nin arkasnda set set ok uslu bir anlamayla
kendi renk bahelerini ykseltmi. Manisa tablolar, Bursa manzarala-
ryla beraber bu serginin en gzel ksm oluyor. Fakat Bursa'da tabiat
biraz mbalaa ile gren bir eser. Belki de ressam, gzne ve tabiata
fazla mdahale etmi. Herkes kendi fizyolojisinin sanatn yapar. h-
retimizi, hatt baz hastalklarmza, noksanlarmza borlu olmad-
mz kim iddia edebilir? Fakat bu tabloda, Cemal, daha ziyade bir id-
diaya girimi gibidir. "Ben tabiatn feyzini veceim" demi. Bu boz-
kr ocuunun, tabiatn iirine aktan aa kapld birka eserden
biri de budur. Meer ki Bursa hapishane yolundaki ulfeli aa olma-
sn. Tek bir narn doldurduu bu kk tablo lyk olduu kadar ta-
nnd m? Burasn bilmiyorum. Fakat ben vekarl ykseliine, kendi
kendisi olmakla iktifa eden ll salbetine hayranm. Gene bu sergi-
deki iek natrmortu da bu cinstendir. Cemal'in en haval eserlerin-
den biri, phesiz ki bu natrmorttur.
Bursa'daki Koza Han, CemaFin en gzel kompozisyonlarndan
birinin "esquisse"idir. Paletinin, bize sihrini tam vermese bile, ina et-
mek, semek ve dzenlemek kudretim verir. Burada srf ressam anlat-
mak iin bir kyaslama yapmak isterim; Koza Han gndelik hayattan
bir paradr. Cemal, srf Bursa'ya ait olan bu sahnenin elbette lezzeti-
ni duymutur. Fakat duyduu ile kalmyor; grdn daha yksek bir
leme nakletmek istiyor. Onun iin tablosu ne bir dokmandr, ne bir
rportajdr. CemaFin yerinde, Koza Ham'nda Bedri Rahmi olsayd, bu
tablo "esquiase"i btn Mr cmb, cvlt ve lezzet olurdu. nk
Bedri Rahmi, nn lezzetine kendisini kaptran adamdr. Bazan uurt-
YAADIIM GlBt
ma uurur gibi resim yapar; Cemal ise yle deil. Gene Cemal
9
in ye-
rinde Eref ren bulunsayd, Koza Han ampanya kp bir ey
olurdu. Eref, Nedim'e benzer: Nanslarla senfonisini kurar. O, deta
eyann madde ksmn atp sadece baz vasflaryla, renk ve kokusuy-
la iktifa eden bir tecrittir. Halbuki Cemal, btn bir sadakatle her gr-
dn alr; hem de rengiyle, hacmiyle, "contour"u ile. Fakat onlar
ok salam bir maddeye hkk eder gibi tablosuna koyuyor. Ne kendi
ihsaslarnn, ne de tabiatn emrinde olmad iin mevzuuna sor na
kadar, yani onu dncesinin bitii ereve iine sokana kadar tasar-
ruf ediyor. Bu da gsteriyor ki Cemal, byk resmin peindedir. Eya-
y, kanununu kendi bnyesinde duyduu bir nizamn hkmne vermek
istiyor; g i... Fakat onun sabrn, sanat akn yakndan bilenler iin
hi de imknsz grnmez. Zaten bu kk sergi de gsteriyor ki, res-
sammzla istedii ey arasndaki mesafe pek azdr. Erge Cemal Tol-
lu bu son adm atacaktr. Fakat bu onda bir ihtill olmayacaktr, bu
belki postaya verilen bir mektubun sahibini bulmas, sabahleyin yola
kan adamn akamleyin menzile varmas gibi bir ey olacaktr. Ser-
giyi gezerken hep bu salam yry grdm. Aziz ressam ve dosta
bana yaatt haz ve dnce anlar iin teekkr ederim.
lk. 16 ubat 1946. nr. 106
K MHM SERG
Bu son gnlerde Maya galerisinde, birbiri ardnca iki mhim ser-
gi ald. Bilmem artk Ferruh Baaa ile Nuri yem'in bugnk Trk
resminin en lezzetli ve en etin kelerinden biri olduklarn syleme-
e lzum var m? Aradaki ahsiyet ve miza farklarna ramen bu iki
arkada bir ok noktalarda birbirlerine benzerler. kisinde de problem,
resmin hududlan ve hatlar iinde kalr. kisi de resmi, ahsiyetin tek
ikrar vastas olarak tanrlar.
(Bilmem, buraya nc bir ahs gibi, Maya galerisinin bugn-
k resme verdii imkn da katmak lzm m? Bu teebbs iki senedir
resmi hemen hemen gndelik hayatmzn mal etti. imdi gen Trk
resminin bir de iten anlayan resim tccarna ihtiyac vardr, diyerek
bahsin bu tarafn kapayalm.)
Ferruh, gittike derinleen bir tecritte eyay datmaktan, gr-
nleri bozmaktan holanyor. nsan ehresi, ehir manzaras, eya, on-
da, st ste, sanki ok derinlerde bir ey aranyormu gibi durmadan
kabuk kryor, gmlek deitiriyor. Yahut da, baz peyzajlarnda yapt-
gibi, bir ka izginin kaligrafisine giriyor, bir by, bir eski muska
hazrlanr gibi, kaln, sert, bol telkinli izgiler birbirlerini kucaklyor,
birbirinin arasndan dolayor.
Hakikatte onun sanat, d lemden ancak baz telkinler kabul eden
ve gerisini ok defa reddeden bir sanattr. Diyebiliriz ki resminin sade-
ce fras ile paleti arasnda saf bir konuma olmasna alyor. Fer-
ruh'un mcerret sanat, non-figratifi sevmesine hi de hayret etmem.
Her halde bu seferki sergisindeki tablolarn ou bu noktada
toplanyorlard, iimizde bir sembol gibi yerleen o gzel, beyaz g-
vercini, nizam btn bir bulu olan balklan, kck eb'adnda tek
bana bir saltanat gibi parlayan manolyas, bazlar ise yontulmu m-
cevherlere benzeyen ve onlarn esrarl aydnlklanyla bize glen abs-
treleri, bir eski yaz levhas gibi i ie sktuyla konuan stanbul pey-
zaj hep grnn verdiklerini bozan, deitiren, yahut onun dnda
esrarl tahlillerin mahsul dnyalarm kuran eserlerdi. Ferruh'un ihti-
ras byktr. O, sanatn bu sanatn belki de inkr ettii hadlere :r-
mek, sadece bir teknik, bir renk fantezisini yapmak istiyor. Bu asil ar-
zuyu beenmemek kabil deildir. Ancak bu cins, hi bir tvizat kabul
etmeyen bir sanatn daima az ok tenkide maruz kalacan da unutma-
mak icab eder. Ferruh'un teknii tam kemalini bulana, reddettii d
lemin yanbanda "baka bir lem" sahibi olana kadar onun sanatn-
da hcuma, redde ak bir taraf bulunacaktr.
urasn da syleyelim ki bizler bu cinsten sanata ok eskidenbe-
ri alkz. Yaz sanatmz, eski dnyamzn belki en fazla, fakat gizli
dille konuan sanatyd. uras da mhimdir ki Ferruh, mesel Bed-
ri'nin kilimi, Nuri'nin eski minyatr ve parmakl, hatt gazel eni-
sini -bunu aada greceiz- Bizans ikonunu almalarna mukabil ma-
ziden kendisine en yakn olarak yaz sanatn bulmu, onun nizamn
ve tecridini boyaya nakle almtr.
Ne garibtir ki biz yz seneden beri kavunun dilimini, karpuzun
ekirdeini, zmn effaflk vehmini verebilmek iin eski sanat
an'anelerimizi terkettik. imdi o an'anelerin nizam Garb*tan bize ge-
liyorlar. O kadar etin ameliyelerle braktmz eyleri tekrar, fakat
ok baka bir anlayla kendimize maletmee alyoruz. Ferruh'ia
Nuri bu dnte nde gidenlerdendir. Non-fgratif bizim dnya g-
rlerimizden biridir, diyorlar.
Eminim ki Ferruh, birgn sanatnn tam srrn elde edecek ve bir
alimisema sakini gibi gzlerimizin nnde sadece saf renklerin kon-
serini nlatacaktr. Evet, bir gn onunla beraber "Ne grn, ne rea-
lite vardr. Sadece renkler vardr. Yaasn renkler..." diye barabiliriz.
Nuri yem'in tecrbeleri daha ihtiyatl ve daha salam. O. resmin
bir "d lem" meselesi olduunu unutmuyor. Modern resmin en son
ve mfrit dvalarn bile bu realitenin iinden gryor. Ve byle gr-
d iin de eserlerini bize derhal kabul ettiren bir muvazeneyi elden
brakmyor.
O da Ferruh gibi durmadan deiiyor. Fakat etrafndaki eyleri
kendisiyle beraber deitirerek. Nuri yem'de inkr yok. Belki srar ve
ameliye var.
Diyebilirim ki Ferruh musikinin nizamn kabul etmi. Hatt mu-
sikiinas doabilirdi de. O, resmi bir "ikametler sanat yapmak istiyor.
Nuri ise, en mzikal tablosunda da -biraz sonra bahsedeceim "Ba-
har"!, yahud akamlarndan herhangi biri- sadece ressam kalyor. E-
yann, grnlerin telkinini kabul ediyor, hatt onlar kendi hakikat-
lerini kendilerine konuturtmaa zorluyor. Aydnla, karanla, hatta
derinlik ve hacme istedii zaman tablosunda yer veriyor. Hatta tablo-
nun kendisi buna karar veriyor gibi. En basit, helkesin mal iire kuca-
n ayor. Dmekten korkmuyor. Ve korkmad iin de en tehlikeli
yollarda, muzaffer yryor.
Ferruh'un, byk "Ba bozumu" panosunda, Dionisos, Apollon'u
kovmu gibiydi. Bu ok aydnlk eserde hemen hi bir k yoktu. E-
ya kendi aydnlyla gelimilerdi. Mallarme'nin iirinde olduu gibi
bu tabloya zm salkmnn arasndan baktk. Halbuki Nuri'nin
byk gece peyzajnda, karanln ortasnda yldzlar paralanyor, b-
yk ate rengi lekeler gizleniyor, renkler kaynayor, yeil, koyu lci-
vert, sar ile kavga ediyor. Hi bir ey aralarndaki fark bu iki tablo ka-
dar izah edemez.
Sylemee hacet yok ki, Nuri, bugnk zenginliine bir yn
kudreti, olgunluu bozarak geldi. Hatta ressamlarmzn iinde onu en
gen yata birdenbire parlatan byk "visionnaire" kabiliyetini bir za-
manlar feda eder gibi grnd. imdi tekrar, fakat ok baka yollardan
ve daha derin ekilde tekrar o deitirici gr ve onun srrn elde
ediyor.
Bir slb nasl doar, hangi inkrla ve geri dnlerle olgunluu-
nu bulur? Sanatta
4
'yapmak''la "grme" dediimiz eyin arasndaki
mnasebet nedir? Bu sualleri burada mnakaa edemeyiz. Yalnz ura-
sn syleyeyim ki Nuri'nin bize btn eski almalarn iine alan b-
yk bir sergi vermesi zaman artk gelmitir. Resmimizin bu ustasn
yeniden ve getii btn yollarla bir daha grmek zaman gelmitir.
Nuri'nin bu sergide en ayandikkat eseri phesiz ki "Bahar" tab-
losudur. Bize iki kardeiyle beraber gelen bu peyzajda Nuri'nin sana-
tnn yeni bir gmlek deitirdii muhakkaktr. Nuri yem. eski irle-
rimizin divanlarn ne zaman, nerede ezberledi? Burasn bilmiyorum.
Fakat onlarn azyla, hatta onlarn dzeniyle konumaa balad
muhakkak.
Bu tablo, bana, bu sergiyi gelecek almalarna ekleyecek bir
halka gibi grnd ve bu halka ayn zamanda bugnk resmimizi, dn-
k iirimize ve minyatrlerimize de balyor. Acaba, baka sanatkrla-
rmzn da son bir ka yl iindeki eserlerini seyrederken duyduum
ey, o kendi iimizden yenileme, bugnn havasna eski benliimiz-
den bir zle dou vehmi hakikat mi oluyor?
Belki de Nuri eski di van lan mz pek az okumutur. Belki hi sev-
memitir. Bu bahar tablosunda, ayn tekniin mahsul "Denizli" pey-
zajnda onu, eski iirin nizamna belki sadece iklim gtrmtr. By-
le ise, topran, havann dili iimizde baka ekilde konuuyor demek-
tir. O halde resim yapmay rendik.
Asl mhim olan, Nuri iyem'in bu eski gelenekleri -gene de min-
yatre karyor- bugnn resmine az ok yabanc, binaenaleyh mu-
hayyeleyi artan ve sran hususiyetleriyle ikinci bir fenomen gibi sa-
natna nakletmi olmas, onlar adeta eserle beraber yeniden icad etme-
sidir. (Sergi hl devam ettii iin okuyucularm bunu bizzat mahe-
de edebilirler).
Nuri'nin sanatnn srlarndan biri de, hatta o tesadfbuluIara
kadar almalarn kendisine bir idefiks yapmasnda, onlara, problemi
tketene kadar hcum etmesinde olduuna gre bu, yeni nizam ve ter-
tibin -bu son kelimeyi bilerek kullandm - onun sanatnda bir devir
olacana eminim. nk Nuri dnceyi bulmakla hi bir zaman ik-
tifa etmemitir.
Bu aydnlk nizamn eserlerinden sonra sergide Nuri'nin Ak-
am'lan ve Gece'leri gelir. Sergideki drt akam tablosu -hatta bunla-
IKI MHIM SERGI
nn non-figratif almalarn ehrin ortasna nakleden tablo ile be,~
bize ok ufak deiikliklerle gndelik hayatmzda tandmz eyler
ve daima tattmz duyular arasndan, modern sanatn belki en etre-
fil dvalarndan birine ahs bir hal ekli getiriyor. Parmaklklar, kuru
dallar arasndan grnen batan gneler, uraya buraya taklm son
k paralar, hazzyla beraber geldii iin Nuri'de daima cazibeli olan
o krmzlar, mphem ekilde sezilen glge -deniz paralar artk bi-
zim saatlerimize mal olmu eserlerdir, diyebilirim.
Hayr, Nuri'nin sanat bolukta almyor. Belki iirin btnn
istiyor. Akamn ve gecenin maceras bu sergide, bu saydm tablolar-
la bitmez. Nuri ok salam yaplh "Balkon"uyla, penceresiyle, de-
min bahsettiim byk tablosuyla gece problemine daha dorudan
doruya girer.
Bizce bu almalarn en gzel eseri, krmznn iinden, siyahn o
gzel kn veren plak kadn resmidir. Nasl geen seneki sergideki
o ok hafif haval atelye ile iktifa etmemi, onun meselelerinden "Bal-
kon" tablosunu yapmsa, ressam, bu sefer de Balkon'uyla iktifa etme-
mi, bu tablonun kendinde kalan akislerinden bu model resmini kar-
mtr. -Nuri'nin eseri, deiik enileri birbiriyle kenetli bir kitaba
benzer;- bu bir ekirdek kadar sert ve yalnz resme emanet edilmi san-
salite, kadn vcudunun esmer madenden bu iek fkr, Nuri'nin,
her eit zevki tatmin edebilecek eserlerindendir. Elverir ki resme, re-
sim diye bakalm; yalnz bir nazariyenin tatbik eklini aramayalm.
Ressam bu sergide hemen hemen btn tekniklerini deniyor. Nef-
sine kar hr olduu iin etrafna kar da hr. Kendisinden evvelkile-
rin hepsine bir miras gibi bakyor. Ve rahata kullanyor. Zaten ald
ey, brnn vermek iin alt ey; yani deri veya z. Elbette ki
gri rengini, Velasquez yaasa idi, Nuri'ye kendiliinden hediye ederdi.
Burada btn o gzel portreleri, "Sculptural" figrleri sayacak
deilim. Fakat bir heykel kadar smsk gri kadn figrn, yeil meh-
tap aydnln bir billur gibi kesen kadn profilini, eski fresk ve ikon-
larn gemi zaman havas iinden kark bir duygu ile bize gelen, ye-
ilin, sarnn, esmer renklerin deta yaprak yaprak oyunlarn karmz-
da tamamlayan dier kadn ehrelerini vmeden de geemem. -Port-
relerinden bahsetmiyorum, nk daima birinci snf portrecidir-
Garip ey! Nuri'de eyann kendisi olarak grnmesine raz olu-
yoruz. Hatt bu houmuza gidiyor. Filhakika "Byk balkl natrmor-
ttu, dier kk natrmortlarn hi yadrgamadan sevdim. Fakat bu-
gnn resmi, onlar oktan fotorafa brakmt. Asrmzn bir uzviye-
ti ile bu muvaffak mcadele beni deta sevindirdi. Ara sra dvmeyi
kabul etmemiz lzm geliyor demektir.
Nuri yem, insan tecrbesini, alelade ihsaslara varncaya kauar,
resim tecrbesi yapmasn biliyor. Onda itiyadiarmza en yabanc tek-
nikler bile bize tatl bir tebessmle, sanki ok evvelden hazrlanm bir
anlama havas iinde geliyorlar. Buna mukabil gndelik eyler de bu
sanatn sihrinde mahiyet deitiriyorlar.
Bir hususiyeti de, sanatn unsurlarna tabi bir fonksiyon aramas-
dr. Mesel siyah bir paleti resim sanatnn hususiyeti olarak seviyor. O
halde tabiatyla geceye gidecektir. Hlsa, Nuri'yi birok bakmlardan
vmek mmkndr. Fakat ben, bu son sergisinde, onu stanbul
4
un son
iri diye selmlayacam. oktan beri bu kadar z damarlar zerinde
konuan olmamt.
Cumhuriyet, i 3 Kasm 1952, nr. 10160
NUR 1 YEKTN SON SERGS
Bu senesin ilk resim sergisini Nuri yem at. ehir Galerisi'nin
byk salonunu bir sonbahar gibi tek bana dolduran bu sergide btn
Nuri'yi bulmak mmkn. Birka teknikte, hep kendi ve daima deiik,
o kadar usta, zevkli ki beenmemek imknsz.
phesiz Nuri yem de, bugnn ressamlarnn hemen hepsi gibi,
zerimizdeki tesirlerini, bizi az ok gafil avlayarak yapyor. Fakat bu-
nu o kadar dikkatle, hesaplar ve bulular zerinde yle srarla yap-
yor, her bulduuna yeni batan o kadar sk sk dnyor, onlan yle ge-
niletiyor, deitiriyor, tasfiye ediyor ki, yeninin hoyrat, tpk Shakes-
peare komedisinin sonunda birdenbire mnisleen o vahi gen kz
ahsiyetinden, yani yeniliinden demek istiyorum, hi bir ey kaybet-
meden bize adeta alk yzlerle geliyor ve gnlerimize katlyor.
Bunu sylemekle -varsa eer, ki muhakkak vardr ve olmas da-
ha gzeldir- Nuri'nin muarzlarna bir silh verdiimi zannetmiyorum.
Belki istidadna inandm ressamn byk meziyetlerinden birini an-
latmaa alyorum. Nuri, kendisini bir ucube gibi grmemizi istemi-
yor. Meydan okuyular resme, zevke ve seyirciye kar deil, ok e-
tin tarafndan ald resmin problemlerine kar. Ne ideoloji, ne de m-
cerret dnce onda gzn o byk zevk pnarn kurutmam. Belki
de btn bunlara asl ahsiyeti mani. Onda ideolog veya filozof, tecrit-
i dnce adam ressam ldrmyor.
Hatta daha ilerisini iddia edeceim: Nuri, tabiata bal, yaradl-
ndan teolog domu mnkirlerin inkr yoluyla da olsa Allah peinde
komalar gibi, bir yn mcerret hesabn arasndan daima ona gidi-
yor. Bazan da uzun zaman ihanet ettii bir sevgiliye kavuur gibi ona
atlyor, onda kayboluyor Nerede ise "Ey gerek ve cmert yaratc..."
diye nnde diz kp yalvaracak. Bu sonbahar byle olmad m? Bir
ka gezintiden toplad intihalarn mahsul olan yirmiden fazla tasla-
n bana gsterdii zaman tabiat anlayna hakikaten ardm. lk
bakta biraz kolay grnen, yeilden ve sandan baka bir rengi doru
drst konuturmayan, buna ramen son derece renkli bu hafif, deta
bir sabun kp stne henz uyanm bir ocuk ryalarn flemi
hissini verecek kadar hafif taslaklardan birini bu sergide seyirci carlo
halinde grebilir. Bu satrlar yazarken bu tablolardan biri de benim
karmda. Bam kaldrdka iki baevinin arasndaki insansz bir yol-
da, slak ve yar sisli havada nerden geldiini bilmediim bir n
iinde kayboluveriyorum. Herkesin yaad eylere bu kadar zevkle
ve inandnla dn, bugnn iddialar arasnda bu "tenezzl", Nu-
ri'nin kuvvetlerinden biridir.
Bu tabiat sevgisini Nuri'nin plaklarnda da grmek mmkn.
uras var ki ak her zaman sadakat deildir. Hele sanatta hi bir za-
man olmad. Nasl olabilir ki grnlerin dnyas, eninde sonunda bir
bak zaviyesinin hikyesidir. Modern resim ise bu zaviyeyi de ortadan
kaldrd. imdi ok defa iimizden ve dncemizin aydnlndan g-
ryoruz. Nuri, henz tamamiyle tecride gtrmee vakit bulamad
stanbul manzaralarn nasl bazan datarak, bazan sadece cevher ha-
line getirerek veya "bir ryann glgesi" yaparak veriyorsa, kadn eh-
resini, kadn vcudunu da yle deitirerek veriyor. Fraya ve boyaya
alelade bir taklidin tesinde bir fonksiyon arayan bir devrin ocuu
iin bundan tabi ne olabilir? Fakat ressamdaki ikilik burada da zaman
zaman ie karyor. Harici lem birdenbire ar basyor, mesut putpe-
restlik veya fetiizm, deitirici ameliyeyi yan yolda brakyor. Bu ser-
gideki plaklann ounda bu cinsten bir yar yolda kalm hali var.
Vaka onlarda biz Havva'nn kzn gene olduu gibi grmyoruz. Ki-
minde iten gelen bir rperme vcut aacn deta kknden sarsyor,
kiminin vcudunun yars baka bir yldz aydnlna brnm. Bir
bakasn, dip duvardaki atlyedeki kadn ressam bir yn izgi ve
hendes ekilde byk bir elmas gibi yontmu, faetalara ayrm. y-
le ki bir an arkasnda kendi iradesiyle toplanyor, yahut renkli bir ca-
mn iinden bize bakyor. Fakat ne ifade?.. Ban kendi stne inat
ve hrn toplann, btn vcudun o yar alayc mzikhol ciddilii-
ni, ancak baz ekirdeklerde rastlanabilen nisbet gzelliini, btn tab-
lodan dalan sansaliteyi nasl vmeli? Belli ki Nuri, zaman zaman
bir uurum kenarnda dolamaktan holanyor. nk bu plaklarn
biraz tesi hakikaten tenakuzlarn uurumudur. Fakat Nuri'nin realiz-
mi onu bu uuruma dmekten abuk kurtarr.
Ressammz tanyanlar onun kadn resimlerini bilirler. O da Ing-
res gibi, tbir mazur grlrse, btn bir harem sahibi olan ressamlar-
dandr. Ve gene byk ressam gibi frasnn altnda doan kadnlar bir
yn deiiklie mruz brakr. Fakat onun bu vcutlara getirdii dei-
iklikler bsbtn ayrdr. Bu kadnlarn tek bana olanlarnda ok de-
fa kendi ihtiltan arasnda yakalanm bir bcek hali vardr. Nuri'nin
deiik renklerle giydirdii, realitelerinden uzaklatrd acayip, g-
zel, phesiz gene arzu edilir, fakat arzunun yanbanda bize baka
hisler de, acaip bir acma, hatta bir eit katlama, talihlerini tabi gr-
me hissini telkin eden bcekler. Denebilir ki bu resimlerde Nuri, Be-
yolu'nun i sokaklarnn etnolojisini verir. Bu kaln dudaklar, sans-
alitenin ve dargnln iten kemirdii bu yzleri, ehrede tek bana
yaayan bu byk gzleri, bu ince bacaklar, bu nisbetsiz gsleri
hangimiz tanmaz? Biz tanmasak bile bu sergideki ehir gecesinin o
birbirine yaslanm susan apartmanlarnn mor hzn ve can sknts
onlar tanrlar. nk onlar bu apartmanlarn ksz odalarnda ve dip-*
lerindeki amurlu sokaklarnda doup yaarlar. Ne sattklar bilinme-
yen fakir dkknlardan al veri ederler. Acayip, ekzotik isimlerinin
vadettii eylerin hi birini vermeyen barlarda gecelerini geirirler.
Nuri'nin tiyatro amatr olup olmadn bilmiyorum. Fakat bu
gece manzaras bana hi seyretmediim ve seyretmei hakikaten iste-
diim bir dramn dekoru gibi geldi. Ve onun nda, Nuri'nin bize bir
ka sergide, (.... ) bir yn dram veya ak masal dekoru verdi-
ini hatrladm. Kimbilir belki bir gn sahnemiz bu expressionis-
me'den istifadeyi dnr.
Bunlardan sonra abstre resimlere, bize bir yn duygu telkin eden, da-
ha dorusu bizi bir yn yola birden alan bir ruh haline getirip brakan
Monogramme'lara, kendilerini balatan ve tesadflerden domu muayye-
niyetlere, byk mnsnda renk oyunlarna geebiliriz. nk hepsi ayn
ayr gzel olan ve baka baka problemler halleden naturmorte'lann ve ev
ilerinin zerinde durmayacam. Abstre almalarm mplem bir uural-
t felsefesine balamad iin Nuri'ye ne kadar minnettarm. O, abstreyi,
asrmzn birdenbire bulunduu mutlak bir ifade ekli gibi deil, sanatn,
yahut tekniin kendi kendisine yerinebildii ve byle olduu iin oyunla
kart, yksek manasnda oyunun kendisi olduu kemal noktas gibi al-
yor. Hakikatte abstre sanat, fotorafn bizi tkd kmazdan atmz dar
bir tnel deildir. O daima vard. Ve daima bir kemal noktas idi. Kald a
bizzat sergi, bize bir yn tabloda abstraction' lann (tecritlerin) getii yol-
lan btn merhaleleriyle veriyor. Bu kk tablolann bir ksm Nuri'nin sa-
natnn z iekleridir.
Nuri lyem'in sergisinde duyduklanm elimden geldii kadar an-
latmaa altm. imdi bu serginin Nuri'nin hudutlarn aan bir tara-
fndan da bahsetmeliyim. Filhakika serginin zenginliini yapan teknik
ve tarz deiiklii insana ister istemez bugnk resim, hatta bugnk
insann btnszln, daln ve deerler buhranndan ve ok bil-
giden gelen o acayip, zalim, her an kendisini yeni batan aramak ve
bulmak ihtiyacn ve onun verdii huzursuzluu dndryor. Hi bir
devirde sanatkr, zamanmzda olduu kadar kinat tek bana yarat-
mak iddiasyla -eski tabiriyle benimle, bende ve benim iin diyerek-
ortaya kmad ve hi bir devirde bu kadar desteksiz kalmad.
Nuri, bu huzursuzluun dnyas iinde rahata yerlemeye, bizim
iin vazgeemeyeceimiz lezzetler yapmaya alyor ve ok defa da
muvaffak oluyor.
Bunu yaparken ikiye blnmekten de kendini alamyor. Btn
sergide bu ikilii, behemehal bireyler sylemek isteyen insanla, asl
syleyeceini, kk yalnz kendisinde sembollerle, bir eit ok gzel
kaplar, ereveler hazrlamakla anlatmaa alyor. O kadar ki tablo-
lann bir ounda br yansn btn bir olu boyunca arayan Efl-
tun'un ilk insann hatrlatan bir ey var. Hatta ileriye gidip diyeceim
ki, o da, btn hlis ressamlar gibi insanlarla mterek ve kendinden
evvel teekkl etmi bir dille konuamamaktan muztarip. Belki de be-
nim lezzet dediim ey, bu ikilii aramann acl ve burukluudur.
Cumhuriyet. 16 Ocak 1957, nr. 11665
OCUK VE RESM
Hasanolan Ky Enstits talebelerinin -ressam Cemal Bingl'n
talebeleri; bunu bilhassa kaydetmek isterim, nk arkasnda bir de Yoz-
gat tecrbesi vardr.- sergisini vaktinde gremediim iin ok mteessi-
rim. Bir hazz bu kadar geciktirmi olmaz, okuyucularmla daha evvel
paylar, bende uyandrd meseleler zerinde daha evvel konuurdum.
Yazk ki ge kaldm. Bu satrlar okunduu zaman sergi kapanm
olacaktr. Buna ramen ortaya att meseleler her zaman iin canl
meselelerdir.
Daha evvel urasn syleyeyim ki, sergiyi adeta bir hayranlk ve
hayret stmas iinde gezdim. Nasl hayran olmayaym? Bu sergide bir
ka hususi istidadn muvaffakiyeti deil, btn bir mektebin -yani bir
yn tesadfn- birdenbire ressam olduunu grdm.
Bir snfta, herhangi bir eye olduu gibi resme husus istidad
olan bir ka ocuk bulunabilir. Fakat bir mektebin bir ka snf birden
ressam olsun, bu ndir grlen hallerdendir. Sergiyi gezerken ilk d-
ncem "Acaba arnn bal yap gibi, ocuk da resim mi yapar?" sua-
li oldu. Filhakika karmdaki eserlerin hemen hepsi benimle muayyen
bir olgunluun seviyesinden konuuyorlard. Hemen hepsi gzeldi. Ve
ancak daha fazla gzel, daha olgun, yahut husus ekilde deiik bir
ka eser bu seviyeyi kryordu. Bu szleri okuyup da beni ocuk res-
minin hararetli bir taraftan, sanatta ypranmam kabiliyetlere, tabiat
mucizelerine, hele lzumundan fazla muayyen bir yatan nce gelecek
olanlanna inanan bir adam zannetmeyin. Bsbtn inanmazdm Hasan
Kaptan olmasayd. Tam aksine olarak sanat, hatta ahsen icad edilmi
birtakm glkleri yenmekle tarif edenlerin arandaym Benim iin
sanat, malzemesinin imkn ve hususiyetlerinden btn hayata doru
genileyen bir yn problemin zlme noktasdr. Bir sanat eseri an-
cak zerimizde bu tesiri yapt takdirde ve yapabildii derecede be-
nim iin bu isme lyktr. Hlsa dier sanatlarda olduu gibi, resmin
de olgun insann, ahsen yaanm tecrbelerin mahsul olduuna ina-
nanlardanm. Hele sanat ilerinde ruh bekreti, samimiyet, saflk fi-
ln gibi kelimeleri mrm boyunca aklm almad.
Zaten sergide, zerine bu kelimelerle yklenebileceimiz, yalnz
onlarla izah edeceimiz eser de pek yoktu. Yahut da bu eserlerde, bir
ocuk sergisinin hususiyetlerini ifade etmesi gereken bu kelimeler m-
nlarn deitiriyorlard. Filhakika her ocuk kendi tablosunda ya
kadar yeni, fakat o ok eski medeniyetlerde grdmz cinste adeta
bilgi an'anelerle ykl karmza kyordu.
Daha nc eserde armtm. Bu baka bir eydi. Belki haki-
ki sanat deildi. Belki sadece hocalarnn metodu ile, ocuk dediimiz
mahlka iman ile erilmi bir nokta idi. Ve phesiz ki arkalarnda sa-
natkr dediimiz istisna! ferd deil, ocukluk dediimiz efsanev var-
lk bekliyordu. Ne olursa olsun, Cemal Bingl'n talebelerinin sergi-
sinde bir limisemda hi bir kozmorafn ryasna giremeyecek bir
zuhal akamnda dolar gibi dolatm. Sanki bir rya kervan gelmi,
oraya konmutu. Herkes kendisine konu olarak verilen bir kelimeyi al-
m, ondan btn bir masal uydurmutu.
Gerekten de bu uurtma szll resimler kendi kendine syle-
nen bir masala benziyorlard ve asl garibi, ounun tam bir masal gi-
bi hakikatin ok ustaca deitirilmesiyle elde edilmi olmalar idi.
urasn derhal syliyeyim ki Cemal Bingl'n talebeleri ocuk-
luun havasn hi kaybetmemekle beraber onu istismar etmiyorlar;
onlar ocukluklarnn iinde bu ocukluu unutabiliyorlar. Bilmem b-
ykler ocua onlarnki kadar tarafsz bakabilirler mi?
Sergi bir renk tufan idi. Kilimin, halnn, o kadar ilemecilik ve
nak sakatlarnn an'anesini tanyan bir memleketin bilhassa kyl
OCUK VE RESM
ocuklarnda bu pek de alacak bir ey deildir. Asl alacak ey, bu
renk duygusunun tam bir konstrksiyon fikriyle beraber yrmesidir.
Hi bir ey bilmedikleri iin hepsi yalarnn verdii byk bir cesaret-
le icad ediyorlar. Sanki her tablo, resim sanatnn bir yn problemini
hallediyor. Mesel el kadar bir ktta B. Nurhan tepeden kubak
grnm bir yemek sofrasyla, yandan grlen tarla iilerini yanya-
na koymu; kubbe ss resmin empresyonist peyzajla byle yanyana
duruu, bu adeta atlak, sanki ikiz gren bir baktan gelen garib hal,
bu kk esere son derecede fantastik bir ed veriyor. Osman etin,
yapt enteriyrde ssl ky odasnn duvarlarn kaldrm, bylece
baheyi odaya doldurmu. Darnn ieriye doru bu hcumu, grn-
mezin mevcudun stnden atlayp grnenin yannda bylece yer al-
mas, bu on , on drt yandaki ressamn eserine ayni fantastik hava-
y veriyor. Her ikisi de tam yerinde kullandklar yaldz rengiyle tablo-
larn kark bir ruh haline buruyorlar.
Serginin en artc eserlerinden biri, smet Takale'nin "Kore
Harbindir. Dndklerini aynyla koyabilmek, hikyesini hi bir nok-
tay unutmadan anlatabilmek iin ne hilelere bavuruyor, ne etin me-
seleleri asnyla beraber halletmiyor! Asryla beraber dedim, nk Ce-
maFin talebelerinin cesareti, bir noktada tamamiyle yalarnn mal
ise, br taraftan da asrmzn resim anlay ile beraber yryor. o-
cuk tpk devrimizin byk stadlar gibi Msr'n, Asur'un bir ok
oyunlarn kendiliinden buluyor.
Bu fantastik zevkini, bu muasr gr, hayat karsnda bu rahat
ve elenceli duruu, Yusuf Peker'in -inallah isminde yanlmyorum-
kayak manzarasnda da lezzetle ve kuvvetle gryoruz. Hemen hemen
insana Bosch'un tablolarn hatrlatan bu siyah-beyaz oyunu batan
aa nee ve hafiflik. Sleyman Yldz'n karl peyzaj, Hidayet z-
kan'n peyzaj da baka baka yollardan ayn tesire varyorlar.
Yazk ki burada btn o kayak resimlerini, k manzaralarn, ky
dnlerini, pehlivan grelerini, hamur aan kadnlar, kimi Cha-
gall'den Bonnard'a kadar modern resmin her safhasn kurcalayan, ki-
mi minyatrn an'anesini bir kat daha acemiletirmek suretiyle yeni-
letiren resimlerin hepsini sayamayacam. Bir kelime ile, bu sergide
Anadolu, ocuklarnn azndan -fakat hemen hemen dnyann diliy
le~ konuuyordu.
Cemal Bingl'n ok muvaffakiyetli bir hoca olduu muhak-
kak. .. ocua resmin srrnn kendi fantazisini yaamak olduunu -
retiyor. Ona ahsiyetinin kapsn aarak dnyay bulduruyor. Ben iin-
den bu kadar akla bahseden baka insana pek rastlamadm. ocua
nasl inanm? Elinden gelse resmi sadece onlara brakacak. Zaten
"onlarn ne yapacaklarn dne dne ben resmi brakm gibiyim"
diyor. Belli ki talebesinin yeni balad her resim bitene kadar o res-
mi dnyor. Cemal'in ocua iman var demitim. Bu dorudur. o-
cuk asrmzn bir kefidir. Yaptktan yksek sanat eseri olur mu, olmaz
m, burasn bilmem. Fakat nmzde ocuk denen yeni ve mhim bir
hdise var.
Filhakika dne kadar biz ocua sadece byn k, eksii,
yetitirilmesi lzm geleni diye bakardk. Bu gn ise ocuu ve ocuk-
luu kendi bana bir mesele ve lem gibi almaa baladk. Hatt baz
psikoloji sistemleri daha ileriye giderek byk insan ocukta ve o-
cukluunda arad ve buldu da. Psikanalist sistem, ahsiyetin teekk-
lnde ocukluk devrinin ve arzalarnn n plna alnmasndan baka
nedir? ocuk zamanmzda elbisesiyle, elencesiyle, hrriyetiyle, psi-
kolojisiyle, hatta almasiyle byk adamdan ayr bir lemdir. Dne
kadar iki tarafl ve son derecede yersiz bir iyi niyetin ksaltt bu dev-
re -bilhassa i hayat tahsille geciken ehir muhitlerinde- ok uzun s-
ren ergenlik mevsimiyle adeta byd, geniledi. ocuk bu imknn
ve hrriyetin imdi zevkini kanyor, keyfini sryor, sanat tecrbele-
riyle, iyi ellere geerse ne kadar zengin bir dnyaya sahih olduunu
gsteriyor.
Bsbtn aldanmamak iin u noktay da iaret etmeliyim: Mo-
dern sanatn ok zihn yollardan, byk hesaplar ve etin didimelerle
vard primitif ve deiik gr, ocuun kendisinde ve esastan mev-
cuttur. Yunan'dan ayrldka bir tarafmzla ocua varyoruz. Bu iti-
barla bir Chagall'in, bir Dal i* nin veya Klee'nin o kadar glkle elde
ettiklerini Cemal Bingl'n talebeleri sadece kendileri olmakla elde
OCUK VB RESM
ediyorlar. Denebilir ki bu yol iki batan yrnmtr. Ve Cemal Bin-
grn -dier muvaffakiyetli arkadalar gibi- mazhariyeti de bunu
bitmesidir. O sade iyi bir hoca deil, asrn en esasl vasflarndan bi-
rinde tanyan bir filozoftur, diyebiliriz.
Kendisini ve talebelerini, bu sevimli sanatkrlar tebrik ederken
bir mektebi birden ressam yapmann srrn bir gn bize reteceini
mid etmek isterim
Cumhuriyet. 6 Austos 1952, nr. 10064
OCUK DNYASI
Benim bu seneki ylba sevincim, hi tanmadm ocuklardan
geldi. ki hafta kadar bir zaman onlarn bizimkinden ok ayr ve baka
ekilde ciddi dnyalarna misafir oldum. Doan Karde'in tertip ettii
yaz ve resim yarmasndan bahsediyorum. Yaz jrisinde ben de var-
dm. Bu itibarla yazlar bir ka defa dinledim. Resimleri de, kendi ii-
mizi yaparken sk sk grdm. Hakikaten elendirici ve dndrc
iki hafta oldu.
Daha evvel syleyeyim ki, ocuk resminin behemehal byk re-
simle eit olacana inananlardan deilim. Ne de ocuk yazsnn, bu*
hlar ve icatlarla dolu olduu hayaline kaplanlardanm. Bulu, icat,
yaratma, gzellik bunlar daha ilerki ya merhalelerinin, terbiye ve kl-
trn getirecei eylerdir.
Sanat zannedildiinden ok cidd bir itir. Bir msra btn bir k-
inattr. Onu bilerek yapan, hele o msrada elde ettiklerini ikinci ve n-
csnde o kadar deiik ve birincisine uygun ekilde devam ettirebilen
adam, daima insanlarn en by ve mucizelisidir. Resim, musik, mi-
mar, heykel iin de bu byledir. nsan tecrbesi sanatkrda eklini bu-
lur. Sanatn balad yerde her ey susar ve hrmetle el kavuturur.
Sputnik, sinemaskop, yahut yarn icat edilecek yeni bir lm maki nasi
beni bir defadan fazla hayrete dremez. Bu an geti mi, oturduum
iskemle ve yaz yazdm kalem gibi hayatm iin tabi eyler olurlar.
Mozart', Bach', ilk maara resimlerinden birini yapan adn bil-
mediim ressam, Nedim ve Yahya Kemal'i ise daima hayretle dinler
ve severim. Racine ve Brughel benim iin eserlerini ezberden bilsem
dahi artc kalrlar. Yeil Cami'inin iinde ve dnda karanlkta sa-
yamayacam pek az ey vardr. Fakat Bursa nda her karlatm
zaman hayret l atarm. Bu ite bir hakszlk olduuna inanmyor
deilim. Ama iler byle oluyor, ne yapalm! tekiler hep birbirini
unutturarak mevcutturlar. Halbuki sanat daima kalyor. Hayr, sanat
tecrbesi ne cahil adamdan, ne de ocuktan beklenebilir. Bununla be-
raber baz ocuklarda, baz melekelerin erken gelitiini ve insanlarn
alma yollarn ksaltacak kadar dehal ve her eyi kendilerinde hazr
bularak doduklarn da biliyoruz. Zaten Mozart misali varken bunun
aksini kimse iddia edemez.
Doan Karde'lerin msabakasna girenlerin iinde bu cinsten is-
tisnalar galiba yoktu. Hepsi yalarnn ocuuydular. Bizi hi biri m-
kl vaziyette brakmad. Hepsi yalarnn kendilerini getirdii basa-
maktan etrafa bakyorlard. Bu ilerde sanatkr veya her hangi bir ite
birinci snf insan olamayacaklarm gstermez. Rahmetli Orhan Veli,
on yalarnda iken benim talebemdi. Sadece alabildiine zeki ve se-
vimli insand. Ancak onbeinde baka snfta karlanca onu ir bul-
dum. Evet, bu ocuklarn yalarna ve dnyalarna rahata yerlemi
olmaktan baka meziyetleri yoktu. Fakat ne mkemmel yerleme ve
nasl sahip olma!
Byk eyler grmyorlard. Husus bulular yoktu. Yalnz o an-
da yaptklar iten ve biraz da hayatlarndan mesuttular. Haftalarca s-
ren hastaln anlatan bu kk kz, sadece iyilemesiyle mesuttu. Tre-
nini karan, ters yola giden, indikten sonra ikincisine yanlrm korku-
suyla binemeyen ve evdekilere hikyesini anlatt zaman onlarn ken-
di haline glmesine o kadar komik ekilde hiddetlenen bu yumurcak,
babasnn bulunduu alayda veya taburda her sene yaplan toplanty
kesik, ksa cmlelerle anlattktan sonra satrlk bir cmlede bir uak-
savar topunun btn manevra kabiliyetini tarif eden br, kendisine el
lmbal, hrszl bir dehet ryas uyduran br yat, hepsi dnyalar-
na smsk sarlm insancklard. Hi biri bize harikulade eyler vermi-
yorlard. Fakat harikuladenin baklarnda olduunu hissetmemek kabil
deildi. ocuk, eyay sayarken adeta yaratyor. Ben bunu bu yazlarda
grdm. Hayr, bu olgun yan sanat deil, kendi kendine masal syle-
yenlerin tabi hali idi. Vaka ilerinde okuduu hikyelerden yahut son
zamanlarda grdmz denizalt limlerinden geldiini tahmin edebi-
leceimiz bir rya yazs vard ki, adeta baz esrarl hikyelerde olduu
gibi bizi mutlak mehuln karsnda brakmak istiyormu gibi birden-
bire bitiiyle bir sanat eserine ok yaknd. Tasavvur edin, ryay gren,
sular altnda bir gemi iskeletine giriyor, byk bir konsolu ayor, birin-
ci gzde byk bir servet buluyor, almak istiyor, yere dryor, ikinci
gzde gm yemek takmlar gryor, yalnz bir kak alabiliyor,
ncsnde houna gitmeyen eyler gryor, drdncsn anca
dehetten uyanyor. Bu beklenmeyen bitiiyle ocuk iin tabi bir ey
olan masal uydurma, bu kk yazda btn bir kompozisyon oluyor.
Vecih Bey yolunda bir sefalet hikyesi de bu cinse girebilir. Nihayet bi-
rincilii kazanan Bilgi'nin hikyesi, gne iin bulduu "Deniz gzl"
imajyla, eteklerine doldurulmu yldzlarla sanat hevesini gsteren ya-
zyd. Bunlarn dnda hemen hepsi hep gndelik hayattan bahseden
veya rya uydurmaa alan -belki de grlm ryalar anlatan -ya-
zlard. (Yukarda bahsettiim gemi hikyesi, ok ustaca sonuna ra-
men, belki bu sonuyla beraber psikanalitik tahlile gayet msait bir r-
yayd. Ve pekl oniki yanda bir ocuk bunu grebilir).
Mevzularn ounu ryalar tekil ediyordu. Bir ksm da yolculuk
ve doum gn hikyeleriydi. Hemen hepsinin Trkesi ok temizdi.
Hepsi realiteyle deilse bile, eya ile temas halinde idiler. Belki bir ek-
siklikleri vard. Hayatlarn fazla idealize ediyorlar veya kayorlard.
ehrin hayatna, sokaa kapalydlar. ocuk zeksnn yahut mektepli
terbiyesinin tecridi mi? Yoksa grme noksanl m? Bunu bilmiyo-
rum. Fakat cmlelerin yapl, sadelii, rahat ve btnnden taan
ruh hamleleriyle beni ok arttlar. Bu ocuklar bu hale getiren a-
lkan hocalar, onlar etraflarna daha derin ekilde bakmaya altrma-
nn belki de bir aresini bulurlar.
Yahya Kemal'in bir ok defalar naklettiim bir sz vardr: "Res-
mimiz ve nesrimiz olsa, baka bir millet olurduk." Bu ocuk yazlar
ve resimleri, bana gemi bnyemizin bu iki eksiinin tamamland
devirde yaadmz mjdeledi.
Bittabi resimler daha havalydlar. Ve byk resme daha yaknd-
lar, yahut bu vehmi veriyorlard. Bayram yerleri, peyzajlar, deniz man-
zaralar, kayk yarlar byk bir israf halinde etraf renge bouyordu.
ocuklar burada son derece cidd idiler. Kendilerine gre eyay dzen-
liyorlar, renk meselelerini hallediyorlar, hatta bilmedikleri izgi prob-
lemlerine dyorlard. Fakat asl hoa giden taraf, btn dikkatlerine
ramen bu iten aldklar hazzn aikr ekilde grnmesiydi. ki eseri
ok sevdim. Kadn berberi ile karakalem bir deniz manzaras. Birincisi-
ne Zhd Mridolu dikkatimi ekti. Acayip, karikatre doru giden bir
neesi ve mizah vard. Bu iman kadn, onun mor elbisesi, onun ba-
nn stnde bekleyen adam, yanbanda br kadn, btn o ok kaba
ekilde hazrlanm terkip henz ifade eklini bulmam yaman bir dik-
kati gsteriyordu. Deniz ve kayklar desenini ise dzeni bakmndan ilk
grdm gn beenmitim. Biz ocuun behemehal ocuk resmi yap-
masn istiyoruz. Belki haklyz. Yanlz bir noktay fazla unutuyoruz gi-
bi geliyor. ocukluk byk yalara hazrlktr. Bu deserfde benim hou-
ma giden ey, ocuun kendi yan mutlak ekilde gemi olmasayd.
Bu tertip baka trl bulunamazd. ocuu kendisi olmasnda elbette ra-
hat brakmal. Fakat yann stne kmas imknlarn da daima ver-
meli, hatt biraz da zorlamal. Vaka bunlar ok mnakaa edilmi me-
selelerdir. Fakat mutlaka halledilmi olduklarna emin deilim. Hatta
ben, ocua, eskiden yapld gibi muntazam desen retilmesine ta-
raftarm. Valery, desenin eyay grmemize, tanmamza yardm ettii-
ni, hatta tek are olduunu syler. Elle gzn bu mterek dikkatidir ki
bize hayatn asl kapsn aar. Renk, hele ocukta, uydurmadr, desen
ise eya ile, kinatla temastr. On, oniki yalarndaki ocuklara, bir za-
man Garb'da Virgile'i, bizde eyh Sd ve Hafz' okutup anlattklarm
biraz fazla unuttuk sanyorum. ocukluk almas gereken merhaledir.
Sakn bu ite biz bykler kendi zevkimizi fazla dnm olmayalm?
Resimlerde beni dndren eylerden biri de, ocuun yazdan
fazla hayata ak olmas, kendini fantezisine daha rahata brakmas
oldu. Resimler mevzu itibariyle daha zengindi. Gz daha abuk uyan-
yor mu diyelim? Hi olmazsa daha btn kavryor veya icat ediyor.
Yazdaki sralama zorluklar burada belki kendisini daha az gsteriyor.
Aradaki bu fark kaydettikten sonra bu yarmann neticesi olarak
bende kalan son dnceyi syleyeyim: ocuklarmzn bu eserleriyle
bugn milletleraras seviyedeyiz. Vaka dar memleketlere ait pek az
yaz msabakas grdm. Fakat resim msabakalarnn ounu biliyo-
rum. Bizim insan damlalarnn eserleri hi de onlarnkinden aa de-
ildi.
Gerek yazlaryla megul olurken, gerek resimleri seyrederken,
asl yarmann yapld gn serbest olmadma ve bu kkleri i
banda grmediime hakikaten zldm. Kim bilir ne byk bir dik-
katle kalemlerini eme eme, ceplerinde mendillerini araya araya al-
yorlard. Btn bu gayret ve tel arasnda gzlerinin ifadesini yakala-
may ne kadar isterdim...
Doan Karde
9
in bu yarmasnn ocuklarmzda gzel yaz ve
resim zevkini arttracana eminim. Bu itibarla ok mhim grdm
bu teebbsn devam etmesini temenni ederim. Daha rahat alma
imknn vermek ekilleri de aranabilir. tiraf etmeli ki ocuklarn iki
saat iinde hem mevzu bulmas, hem de almas olduka gt. Bel-
ki de benim yukarda dokunduum kk eksikler bu yzdendi. By-
le de olsa, bu iki saatlik almann mahsulleri sayesinde ocukluk de-
diimiz o yar masal leme bir kere daha girdim.
Cumhuriyet, 4 Ocak 1958, nr. 12013
FOTORAF VE RESME DAlR
Fotoraf Msr tanrs R'nn alnndaki nc gze benzetirim.
Bu nc gz, yalnz ok uzaklarda, hatt grnmezde kmldanan
grmekle kalmaz, ayrca da gerektii zaman yerinden frlayarak
R'nn dmanlarna saldrr ve onlar yenermi.
Geen asrn iinde insan hayatna giren fotoraf, daha icadndan
birka sene sonra getirdii imknlar ve kolaylklarla bizi artt. Bilgi
ve retimin ihml edilmez yardmcs oldu. Sinemann icad ve ilim-
de kullanlmas bu yardm n safa getirdi. Daha imdiden biyoloji, ge-
limesine o kadar yardm eden, kendisine yeni imknlar salayan ve
yeni ihtiraslar alayan, yaplmas ok g ve masrafl tecrbeleri bir
defa iin tespit edilmesi sayesinde herkese aan bu yardmcya hemen
her frsatta ve en selhiyetli azlardan teekkr ediyor. Fizik, kimya,
tp, corafya, itimai bilgiler anketini en umulmaz yerlere kadar gt-
ren bu icada gn getike bir kat daha borlanyorlar. Dokmanter fil-
min, bu her grdn sadakatle kaydeden, gerei bozmadan nisbet-
lerle oynayan ilve gz ve hafzann sokulmad yer yok. Sonsuz b-
ykle sonsuz k hayatmza deta ekledi. Onunla yldzlarn ve en
kk zerrelerin arasnda seyahatimiz kabil. Nasl bir masal ve trajedi
iinde yaadmz bize asl gsteren phesiz ki odur.
1954 ylnda filmoloji kongresinde,bize Penguen kular zerine
dokmanter bir filim gstermilerdi. Herkes gibi ben de bu hayvann
siyah ve cidd elbisesiyle uzaktan insana benzediini bilirdim. Hatt
Anatole France'n fantezisi, bu benzeyiten "Penguenler Adas" adl
aheseri karmt. Fakat bu biare hayvanlarn nasl yaadklarn, bu
benzeyiin onlara ne etin zahmetlere mal olduunu ancak bu filimde
grdm. imdi bu filmi ac ile komiin, yasaklarla yaama iradesinin
artc bir destan gibi hatrlyorum.
Walt Disney'den ve onun "Yaayan l" nden de bahsedebilir-
dim. Fakat burada, dzeni fazla hkim olan bu eseri ne dereceye kadar
saf dokmanter addedebileceimiz! bilmiyorum.
Filim, itima anket ve rportajda gazeteyi hemen hemer retL
Bugn aziz dnyamzn btn olan bitenlerini, rahat bir koltuktan, ka-
dife gibi yumuak bir karanln iinde gn gnne takip etmek, ii-
rin btn ile tezatlarn mengenesi arasnda ne kadar abes bir lemde
yaadmz, speklatifin dnda insan aklnn bareliini olduu gi-
bi grmek ve onlara garip bir ekilde almak mmkn.
Bize pek az gelen byk aktalite filimleri ndir seyehatlerimde
en byk zevkimdir diyebilirim. Vaka sonu biraz tuhaf oluyor, bir, bir
buuk saat sonra bu maherden acayip ve ok defa birbirini bozan i-
kilerle azna kadar dolu bir kap gibi kyorsunuz. maj, belki bize en
salam bilgiyi veriyor. Fakat ok defa da birbirini yok ediyor. Anla-
lan gz hafzasnn kendisine mahsus bir ekonomisi var. Buna biraz da
filmin kendi muvazenesi yardm ediyor.
Filhakika bu cins filimlerde i biraz deiiyor. Fotorafn tecess-
s ilimde olduu gibi tek bana kalmyor. Arkasnda sistemler, kom-
binezonlar alyor. Onlar seiyor, ayklyor, srar, tefsir ve izah edi-
yorlar. Ve bilhassa bahsettiim muvazeneyi kuruyorlar. yle ki, sonun-
da nasl tahamml edeceinizi, grrken kendi kendinize sorduunuz
eyleri biraz sonra unutuyorsunuz ve filim bitince biraz da yorgunlu-
unuzdan gelen tatl bir bedbinlik iinde birdenbire ktnz sokaktan
kendi leminize dnyorsunuz.
Gerei u ki, bu yardmc melein kendi imknlarndan ve husu-
siyetlerinden gelen baz kusurlar var. Realite ile fazla oynuyor ve ayr
sanat imknlarn ve kendi estetiini br sanatlara fazla tatbik ediyor.
Hi kimse fotorafn sanat bilgisine getirdii yardm inkr edemez. Bu
gn bu sayede dnya aheserleri ktphanemizde ve duvarlarmzda.
Bununla beraber bir yn mahzuru da beraber getirdi. Evvel re-
sim ve heykeli kitapta seyre altk. Teferruat zerinde rahata ve ok
yakndan durma terbiyesi, orijinaller karsndaki tavrmz deitirdi.
Hatt biraz unutturdu bile. Hi olmazsa o. byk srprizi ortadan kal*
drd. imdi artk kimse Sixtime'in tavann veya duvarlarn seyreder-
ken bir asr evvelki l atmyor. Belki daha ziyade grdklerine
benzeyip benzemediini iinden mnakaa ediyor. O birden artan s-
caklk, o kaynama yok. Hatt fotoraf, imknlariyle zevkimizi az ok
deitirdii iin sanat terbiyesi tam olmayanlarda orijinal eserler kar-
snda bir eit hayal sukutu bile yaratyor.
Filhakika fotoraf ok defa eseri bozuyor. Ufak bir zaviye dei-
iklii, yandan bir gr, baz teferruatn zerinde lzumundan fazla
srar etmeye imkn veren bir yaknlk, kardan, hatt muayyen bir
mesafeden seyretmeniz iin yaplm bir eseri size bsbtn baka
bir eser halinde veriyor. phesiz fotoraf burada kendi imknlarnn
iindedir. Fakat bu imknlar eserin sahibinin niyetleri iinde deildir.
Onun iddialarna yabancdr. Her sanat eserinin etrafnda teekkl et-
tii cevherin kendisi olan -ahsiyetimiz gibi bir ey- dzen ve nis-
pet, bu yzden kayboluyor, muvazene bozuluyor. Tek ve salam ko-
numann yerini sadet harici telkinler alyor. Myron, "Disk atan"n
kardan grlmek iin yapmtr. Fotoraf onu aadan ald an-
dan itibaren bu muvazene aheseri birdenbire bir deniz ve su oyunu
hline girer. Kendi stnde toplanm dinamizmin yerini hareketin
kendisi alr.
Vaka fotoraf bunlar yaparken baz gzellikler elde etmiyor de-
il. Hatt Malrant'n, sanatn ve sinema estetiinin byk srrn bul-
duu bir eit bylemeye de erdii oluyor. Fakat bu by artk sahi-
binin deildir. Hakikatte biz Seopas'nn, Donattello'nun yerine sanat-
nn ehli, kat sahibi, uraya buraya trmanmay bildii kadar siyah oda-
nn srrna da sahip fotoraf ile karlayoruz. Bu, musikdeki o ikin-
ci elden arrangement (onarma) lara da benzemez. nk musikde
Bach'n bulduunu nihayet Liszt veya Schumann, yni bir baka mu-
sikiinas, ayn tekniin iinden yetimi bir insan tamamlar. Onlarda
hi olmazsa sanat ve hayranlk ayn cinstendir. Burada ise ayn tekni-
in insan ie giriyor. Filhakika bir fotoraf byk bir sanat amat-
r olabilir Fakat fotoraf sfatyla ressam ve heykeira olamaz.
Resimde tehlike daha azdr. Fakat orada da teferruatn tecridi var.
Joconde'un yz beyaz perdeyi veya kitap sayfasn -hatt bazan bir
ksmm da keserek, yani sayfadan tamamasn temin ederek - tek ba-
na kaplaynca, phesiz ki, bu tecritle ben Leonard'in resmettii ka-
dn daha iyi tanrm. Fakat buna mukabil btn ve tablo fonunu, K m^ i
vetini, o kayalk manzaray, gk ve mavi suyu, srrn az gibi bir ta-
rafta duran maaray, hlsa bu ban stne dt btn o Floran-
sa peyzajn, tablonun asl kendisi olan mzikaliteyi, onun unsurlarn
kaybederim.
Halbuki bunlar Leonard'in -bugn baz fenomenolojist mnek-
kidlerin hakl olarak iddia ettikleri gibi- ocukluunun htralar, hatt
ruh hayatnn sembolleridir. Biz bir ehreyi, bir inam belki ok defa
rastladmz anda grrz. Fakat bazan da btn mrmzn arasn-
dan grrz. Ve asl o zaman grm oluruz. Kald ki Leonard cinsin-
den bir adam btn bu kalabal bir ehrenin etrafnda ancak kurucu
unsurlar olarak toplar. O halde ehrenin tecridiyle Leonard n bys
gidiyor, yerine fotorafn bir imkn, onun hazrlad bir by geliyor.
Burada kendime ait bir htray nakletmek isterim. Yangndan ev-
vel Gzel Sanatlar Akademisi'nde I. Dnya Harbi esnasnda naslsa
getirtmeyi akl ettiimiz, tabi byklkte ve asln hi de aratmyacak
kadar baarl -sadece ressamn kendi eli dememiti- bir Velasquez
kopyas vard: "Breda'nn Teslimi." Geni bir gk altnda ve az ok
plak bir manzarada bir yn valye, at ve gn boluunu delen
mzraklar... Eski sultan yalsnn birinci kat sofasnn denize doru
olan kntsnda, Goya'nn yine kendisi kadar gzel kopya edilmi s-
panya kral ailesinin o acaip ekilde itinal, teferruatiyie ve realizmiyle
insan bir birsam gibi yakalayan resmiyle kar karya aslyd. Fakat
her nedense, iki tablonun ikisi de tabi bak hizasndan biraz aa
aslmlard. Evimizin eyas gibi bir ey olduu iin mnasebetlerimiz
gnlk mnasebetler eklinde idi. Her ikisini de bakmadan grrdm.
Bu yzden dokuz sene rahatsz oldum. nk nlerinden geerken da-
ima tablolarn alt ksmnn teferruatn grmee mahkmdum. Bazan
mcerret bir resim, bazan peyzaj tecrbesi oluyorlard. Hele Velasqu-
ez deta Corot'tayordu. phesiz byle de gzeldiler. Fakat bu, iki
ressamn ikisine de ihanetti. Onun iin sonuna doru det etmitim, ge-
riye dner, blmeye girer, her iki tabloyu btnyle seyrettikten sonra
yoluma devam ederdim. Benim istemiyerek yaptm, fotoraf her
gn ve her vesile ile yapyor.
Yukarda bahsettiim filmoloji kongresinde filim ve sinema este-
tii ksmn idare eden sanat tarihisi Francastel'in sanat fotoraf ve
fimlerinde byk endielerinden biri de bu kt kullanlan teferruat
zevkinde toplanyordu. Hakk da vard.Van Eyck'n mehur brahim
ile smail hikyesi triptiindeki klavsen alan melein mantosunu tek
bana byltrseniz elinizde sdece muhteem bir kuma kalr.
Sinema bu husus dzen ve imknlar yznden az ok btn g-
zel sanatlarda olduu gibi edebiyat ve sz sanatlaryla da karlar.
Temsil bakmndan, bilhassa sesli filimden sonra tiyatronun, hikye
kudreti ile romann, grnleri konuturan realizmi ve keskin belaga-
t ile hitabetin -burada sinema, Cesar*n bakla delik deik vcudunu
Capitole'e tayan ve eski, yeni btn yaralarn halka gsteren Sha-
kespearean Oktavius'una benzer- telkinle iirin, eitli oyunlariyle
masaln ve fantastiin ister istemez karsna kmtr. Tpk fotora-
fn bir asrdan beri resim ve heykelle karlat gibi.
Ve nasl fotoraf bu iki sanat (resim ve heykeli) deimee, hat-
t balang noktalarndan aynp kendi tabiatlar dna kmaa, yahut
yeni imknlar aramaa zorluyorsa, yarm asrdan beri sz sanatlarn
da ylece iinden fethe alyor. Bu sanatlara getirdii deiiklikler-
den sarfnazar, onlar bir eit mdafaa vaziyetine soktuu aikrdr.
uras var ki, o, zihn hayatmzn, phesiz dilden daha kuvvetli yahut
hi olmazsa onun kadar zengin bir esas unsuruna, imaja dayanyor.
l, 1 Nisan 1957, nr. 2
FREYA'NIN SERAMK SERGSl
Seramik atein ocuudur. Orada ekmek gibi pier, meyve ve
mevsimler gibi olgunlar. Fakat bu, tbir caizse, macerann sonudur.
Daha evvelinde iyi yorulmu balk, insan elinin her dikkatini ve d-
ncesini kabule evvelden hazr, canszlar leminde btn bir yarat
masal douracak kadar maddemize yakn bu uysal madde vardr. Ta-
biatta, yahud herhangi bir atlyede kendisine verilecek ekli bekleyen
bir amur yn grp de bir an iin olsun avucunun ii ve parmakla-
rnn ucu yaratma ihtiyaciyle tutumayan kim vardr? Bu biraz da a-
kn dvetine benzer. Seramik her eyden evvel bir yn okamadan
doar.
mlekiye eski insanlar hangi gzle baktlar? Bunu bilmiyoruz.
Maara devirlerinde ate, belki de elinin hneri topluluun hayatna o
kadar kolaylk getiren seramikinin elinde idi. Belki de bycnn
kendisi ve yardmcs idi. iler ve tanrlar teekkl edip de seramik al-
ak gnll bir zanaat olunca tabi bu bak deiti. Seramikinin pres-
tiji, yapt eserlerin hususiyetlerinden gelen bir istiare oldu. anak
mlek, dayankszl ile bize eyada insan talihini gsteriyordu. Bu
dayankszlk, imlin abukluu ve seri halinde oluu ona ve eserleri-
ne bir eit ibret gzyle bakmamza sebep oldu. Bu noktada seramik,
heykelden kendinde mevcut zaaf fikriyle ayrlr. Heykel daima salam
maddeyi arar ve biraz da bu maddenin kendisiyle bizim talihimizden
ayrlr. Zaten insan veya baka canllarn ekillerini daha yksek pln-
lara geirmee alr. Heykel tanrnn kendisi olmak iindi. Ve bu sa-
natta tanrlatrma daima biraz devam etmitir.
Ben o kanaatteyim ki, mer Hayyam, heykel yaplan bir medeni-
yetle yetimi olsayd, gene insan talihinin ac yzn mleki tezg-
hnda bulacakt. Gecelerini sonsuz mekn arzalarn seyretmekle gei-
ren bu felekiyat ir, knk veya salam testi ve srahilerde insan ta-
lihinin en iyi remzini buluyordu.
Eskiler seramii daima sevdiler. Eski medeniyetimiz hal gibi se-
ramiin de cennetiydi. Koyu ve yaldzl lciverd, step bahar sars ile
Seluk inisi, altn siyah veya lcivertle birletiren, mavi ve yeile b-
tn bir mistisizmi emanet eden on beinci asr Osmanl inisi, kiremit
krmzsnn, mavinin ve beyazn zaferi on altnc asr inisi mimarmi-
zin belli bal ss, hatt btn bina kendisine emanet edildiine gre
byk -ve biraz da eknomik- yardmcs idi. ininin yan banda eski
Yunan ve Roma'nn kk heykelciklerinin -Bergama mzesinde ne
gzelleri vardr!- mcerrette kardei olan ve tek bir iei, nevi idea-
snda gstermek iin yaplma benzeyen emiblbllerden, ince ha-
murla Bektai fincanlarna varncaya kadar bir yn eya, dedelerimi-
zin gnlk hayatna en ufak dikkatte btn bir rya lezzeti katyorlard.
Hakikat u ki, ister byk mimarnin emrinde olan znik gibi res-
m atlyelerde alsn, ister anakkale'de ve yurdun her kesindeki
husus sanat ocaklarnda, halk sanatlarnn k devirlerinde bile ya-
ratcl kaybetmi gelenekleriyle eser versin, seramiki eski Trk za-
naatnn en haysiyetli ehrelerinden biridir.
Topkap sarayndaki ini koleksiyonlarn ve bunlar arasnda bil-
hassa husus atlye mahsllerini dikkatle seyredenler bu sanata eskile-
rin verdii ehemmiyeti derhal grrler. British Museum'da zerinde
Ashab- Kehf in adlar yazl, Keeci-zde Fuad Paa konandan gel-
me byk bir ini ocak vardr. Bu oca seyrederken seramiin imkn-
lar zerinde uzun uzun dnmtm. ster sadece Fuad Paa'nn fan-
tezisinden domu -Ocak ve ark'n uyku kahramanlar olan Ashab-
Kehf in byle birbirlerine balanmas Abdlziz Han'n septik, alay-
c, fakat alabildiine uyank vezirine ok yakr- ister daha evvelden
yaplm olsun, bu nadir eser, ngiliz mzesinde medeniyetimizin ha-
kik bir temsilcisi gibi idi ve sadece varlyla bize ait bir zaman hi
durmadan iln ediyordu.
Gemi zamandaki bu zenginlii ve ehemmiyeti, seramii, tpk
musikimiz gibi, bizim iin ok tehlikeli klmt. Freya'da en been-
diim taraf, bu tehlikeyi ilk sergisinden sonra derhal sezmesi, eskinin
allm modalarndan faydalanmaa kalkmamas, onu kendi lemin-
de rahat brakarak yeni ifade vastalar aramasdr.
Baz eyler unuttuumuz nisbette iimizde yeniden doarlar. Es-
kiyi kovalamak bir takm enkazn taklidinde kalmakt. O gnee do-
ru deil, gnein peinden giderek, bulabildii derecede tabii, anr| |
bulanlardandr. Ayrca da bu ok eski sanatn, gndelik ihtiyalarmz
byk sanayi'in tatmin ettii bir devirde, fonksiyonunun deieceini
iyi anlamt. Daha ilk tecrbelerinden itibaren seramii baka iklimle-
re tamaa alt. Bu sayede seramik eserleri ilk iaretimizde pitik-
leri atein arasndan hizmetimize koan uysal cariyeler olmaktan kur-
tuldu. Bu ate kzlar imdi byk resmin ve heykelin gururuyla bize
geliyorlar. Tabak gibi, fincan gibi hususi bir i grenler bile bizimle bir
sevgili nazyla, edasyla konuuyorlar.
Ka defa atlyesinde bu sevimli kadn ve iyi dostu azndan hi
snmeyen sigaras, elleri amur iinde alr veya kendi i ryasn,
dalgn, bu sigara dumanlarnda kovalar seyrederken heykelle kuyum-
culuu birletiren eski rnesans ustalarn hatrladm. Byleleri bizde
de vardr. inicilie veya tahta oyucu luuna merak eden ve kendi yaz-
dklarn, kendi tezhiblerini bu tekniklere kendi elleriyle geiren hattat-
lar ve minyatrcler demek istiyorum. Ben ikisini, rahmetli smail
Hakk Bey'i, aziz dostum Necmettin Efendi'yi ahsen tandm. kisi de
baka tekniklerde sanatlarn denemei retiyorlard.
Bu yzdendir ki Freya'nn baz eserlerini seyrederken onun bu
ie bir ka yl evvel ve gzmzn nnde baladn, ilk sergisini k-
sa hayatnda o kadar i gren ve kapanmasna o kadar zldmz
Maya galerisinde atn unutur, ikinci olduuna kendi kendime karar
verdiim bu sanattan evvelki eserlerini aran m. Hakikat u ki Fre-
ya'nn seramiklerinin seyircileri, bu sanatkra, muhayyelelerinde dai-
ma bir ressam ve heykeltra mazisi -Mavi Ku biblolarnn gzellii-
yaratmaa ister istemez mecbur oluyorlar.
Kz Teknik retim sergi salonunda at bu son sergiyi dolar-
ken ilk duyulacak ey, zannediyorum ki budur. Freya inilerine sade-
ce bir kabartma vermekle, seramii mozaykla, emayla, mermer ve
tahta ile birletirmekle, yahut ifade kuvvetiyle ski derhal yakalayan o
ku figrlerini yapmakla kalmyor, baz levhalarnda dorudan doru-
ya resme ait uslleri bile kullanyor. Baz ressamlarn sadece sa-
thta kayan ve satha den madde olmaktan kurtarmak ve eyaya sin-
dirmek iin bulduktan areyi artk herkes bilir. ki fra darbesi veya
dokunma arasnda muhakkak kk bir ukur vardr ve k size yuva-
dan, eyann kendisinde varm, onun zerrelerinden dalan bir eymi
gibi gelir. Freya st ste geni izgiler veya entiklerle bu usul tp-
k bir ressam gibi seramiklerinde kullanyor. Zaten byk devri hare-
ketleriyle, dier karlamalaryla, tek deer ve renkler zerinde srar-
laryla, objesini kendi yaratma ihtirasndan gelen btn fikrisabitleri,
imknlar ve lezzetleriyle modern resmin btn oyunlarn, "abstrai-
f nin ayklanm iir ykn ve gaynuur alkanmasn onda bulabilir-
siniz. u artla ki seramiin kendi maddesinin getirdii deiiklikler
arasndan. Freya bu iki teknik arasndaki vaziyetini bildii iin pano-
larn adlandrmaktan bile ekinmez. Evet, bu sergideki eserlerinin o-
unun stnde "Boazii", "Seluk", "interference" (karm) gibi ad-
lar greceksiniz ve armak yle dursun, bir vaziyeti tesbit ettii iin
memnun olacaksnz. nk onda seramik biraz da seramie kardr.
Bu sergide bir ka benzeriyle beraber en ok sevdiim eserlerden
biri olan karma veya karm panosu, bu, iki bal demeyeceim, iki
ruhlu domu eserlerdendir. Bu panoda, yukarda bahsettiim izgiler
arasnda bir filigran gibi ilk bakta ancak hissedilen, fakat n bu-
lur bulmaz serpilmi mercan ryalarn bir yn rengin arasndan bize
gnderen ve btn panoyu iten aydnlatan kk krmzlar, bu renk
ve hareket cnbnn ortasnda klelenmi byk krmz leke, bir
tekniin hududunu gerekten zorlam, hatt biraz da tesinden konu-
an eserlerdendir. Sadece k ve renk oyunlar haline gelmi "Mek-
siko ylan" da, Lawrance'in bir romannn adn veren eski 'Tanr Ka-
natl Ylan" olacak sanrm, bu teknikle yaplmtr. Belli ki bu sera-
miki atee ve aleve neler borlu olduunu biliyor. Ate krmzs, tu-
runcu, kiremit ve mercan krmzlar bu inilerin ve seramik eserlerin
bir ounda ya hapsolduklan noktadan btn panoyu aydnlatyor, ya-
hut da alev alev, bir masal horozunun kuyruu gibi iyi taranm, ou
yanda kesildii iin muhayyelemizi bir afak rengine boan mnhati*
lerle szlyor.
Madem ki krmzdan bahsettim, Freya'nn sanianndan da bah-
setmeliyim. Bir ka panoda bu g renk -san ok gzel fakat huysuz,
hatt kskan kadnlara benzer- tek bir lekeden btn bir cokunluk
yaratyor, bazan da btn panoyu, ok sevdiim masann birinde om
duu gibi, btn terkibi dolduruyor. Beyazlar da byle. Kk bir pa-
nonun bir kesinde, bulak beyaz leke, tek balarna bir eit iti-
raf pimanl ve midi yaratyorlar.
"Boazii gecesi" panosu, deta tek renkli, sade mavi ve lciver-
din gamlariyle oynuyor. Ve yalnz dipteki krmzdan aydnlanyor. Bu
panoda Freya seramikiden fazla ressam grnyor. Fakat aldanma-
yalm, bu resim btn muvaffakiyetini seramie nakledilmenin getir-
dii deiiklikten alyor. Ona bakp da sanat tecrbelerinin bir teknik-
ten brne geerken kazand eyi, o ift grten, st stelikten ge-
len acaib byy fark etmemek imknsz. Resimde sadece karanlk de-
nip geileceine emin olduum bu pano kadar Boaz gecesini bize ve-
ren, bizi karanl ve ile sert bir rzgr gibi sran eser az grdm.
Kendisinin de mimar olduu ve yaptrd kklerdeki inilerin
desenlerini bizzat izdii sylenen Aleddin Keykubat'n ruhunu ad
edecek kadar gzel olan "Seluk inisi" bsbtn baka bir teknikle
yaplm. Alt tarafn dolduran lciverdin stnde birdenbire yeil bir
ke alp geniliyor. Bu basit renk karlamas Freya'ya bir sl-
bun zn yakalamak imknn vermi. u var ki hendes nisbetini kr-
d Seluk kabartmasndan faydalanm. Bizim malmz olan btn
bir ark, ilk bakta ahenksizlik hissini veren bir ka ritm knndan
ok tabi bir netice gibi douyor.
Yazk ki byye kadar giden acaip tecridlerin, ekspresyonist tara-
f stn bir realizmin (Vatoz Balklan), bir yn bilginin, bir yn us-
ta terkibin, byk bir renk sevgisi, hatt cokunluu ve sarholuunun
bizi o kadar artt bu serginin btn zenginliini burada sayamaya-
cam. Bizi durmadan Hitit'e, eski Osmanl'ya, Seluk*a, Aztek ve
Maya'ya, Bizans'a ve Primitif sanatlara, halk sanatlarna tayan bir
sanatkr tek bir misalde takip etmek imknsz. O, hep kendisi kalmak
zere, yahut kendisini bulmak iin -belki de bizi aryor,- durmadan ik-
lim deitiriyor.
En iyisi, bilhassa sevdiim eserleri ksaca iaret edeyim. Girerken
sa tarafta orta vitrindeki kulu tabaklar, kar taraftaki iki yazmal ta-
bak, -btn halk sanatmz ve zevkimiz- son Meksika seyahatinin il-
ham olan fetii- ben, yanm aala ininin bu ok gzel birleme-
lerine serviler adn koydum. - hemen hepsi bir mcevhere benzeyen
fincanlar, kahveci tepsileri, emayeden ve br maddelerden yaplm
kadn ssleri, primitif gne panosu en sevdiim eserler oldu.
Her sergi gibi bu sergide de zayf, daha dorusu cesaretiyle dikka-
ti ancak eken veya bu cesaret yznden kaybeden bir ka eser var. Fa-
kat beyaz mermer paralarnn ortasndan o sadece slp oyunu kula-
r uurtan, iki narh bahenin o sade fakat masal dolu terkiplerini bulan
bir sanatkra, bir ka tecrbenin henz yarda kalm olmas arabuk
affediliyor. Zaten onlar br gzellikler arasnda fark bile etmiyoruz.
Bugnk manzarasnda Freya, Trk sanatnn btn bir kesini
dolduran byk ve feyizli bir mevsime benziyor. Bunu eserlerini teker
teker grdm zaman hissetmitim. Fakat imdi atlyenin dnda ve
hep bir arada grdm zaman daha iyi anladm. Freya'nn sergisi,
yakn tanyanlar iin dahi bir hayret vesilesi oldu. Aziz dostumu teb-
rik ederim.
Cumluriyet, 14 Kasm 1958, nr. 12322
Dergh Yaynlar
A H M E T H A M D TANPINAR
Btn Eserleri
Edebiyat zerine Makaleler
Be ehir
Yahya Kemal (inceleme)

Bjfn iirleri
Huzur (roman)
Saatleri ayarlama Enstits (roman)
Mahur Beste (roman)
Sahnenin Dndakiler (roman)
Hikyeler
Tanpnar'n Mektuplar
Yaadm Gibi

También podría gustarte